30

2000'li Yıllarda Türkiye'nin Makro Ekonomik Performansı

Embed Size (px)

Citation preview

EditörlerDoç. Dr. Nejat Doğan,-Yrd. Doç, Dr, Ferit Kula-

Yrd. Doç. Dr. Mehmet 9!9!__F*rr. },aELr",uı Ee»€"A

TüRKiyE,NiNJEOEKONOMiSİ VE

JEOPOLİTi KASİ-TüRKiyE GELEcEĞ|N NEREsiNDE-

ndıeltııallı

^*or^r*,rr*rV

-

NobelYayn No :1235lktisadive ldori Bilimler :2o4ısBN 978dı5_395-o3ı-8

O 1. Basım, Ekim 2OO7

TüRKıvE,Nlır ıroexoNomısl vE JEopoı-lrlxası: TüRKlyE GELEcEĞlil NERES|NDE?

Editörler: Doç. Dr. Nejat Doğan _Yrd. Doç. Dr. Feıit Kula -Yrd. Doç. Dr. MehmetÖcal

@ Copyrlght zoo7,NoBELYAYtNDAĞmil LTD.şTİ.SERTıFıKA No 1 0o5{ffio1 822Bu baskının bütün hakları NobelYayın Dağıtım Ltd. Şti'ne aıttır.Yaylnevinin yazılı izni olmaksızın, kitabıntümünün veya bir kısmının elektronik, mekanikya da fotokopiyoluyla basımı, yayımı, çoğaltımı ve

dağıtımı yapılamaz

Sayfa Tasarım : Yahya KaplanKapakTasarım : Mehtap Bayraktar Yürü mez [email protected],Baskı ve Cilt : Nobel Basırrıevi

+90 312 3945264SERİFıKA No ı 0o5-@0l 827

KÜTÜPHANE BİLGİ KARTİ

Doğan, iieja$ Ku|a, Feri$ Öcı[ lrclımetTü rkiye'n in Jeoekonomisi ve Jeopo|iti kası: Türkiye Gelecği n Neresinde? /Edıtörler: Doç. Dr. Nejat Doğan -Yrd. Doç. Dı. Ferit Kula -Yrd. Doç Dr. Mehmet Öcal '

l. Baskı, X +604ı l60x235 mmKaynakça var, lndeks yokısBN 978{05-395{3ı€

l. Uluslararaı lıışkıhr, 2. Polİük Ekonomi, 3. Jeopolİüka - Jeoekonomi

nOHılrıaıülüVNoBELYAY|N DAĞıTıı^ tTD. şTİ.

İvedlk Oroonize Soııovi Aöoc İşleri Sitesi 52l. Sokok Nu.:22-24 Ostim-fuıkoroTelefon: İgo glz 394 51ğ -bbr)

Belgeç: +9o 3l2 394 52 68Web: http://rtıvw.nobelyoyin.com e-poito: [email protected]

NoBEL xİT^P DAĞmrüAş-istonbul Me*ez: Mollo Fenori Sokok Nu.: 8 Coğoloğlu-İsionbulTeleİon: +9O212 51| 61 44e"lg.ç, +9O2|2 5l l 6l 49 Web: http://www.nobJlkitop.com e-poslo: [email protected]

Ankoro Şube: Adokole Sokok l8/A Yenişehir-Ankoro Telefon: +90 3l2 435 6l 3l (pbx)

Belgeç: +9O 3| 2 434 48 32 e-posto: [email protected]İr Şube, Goziosmonpoşo Bulvon Nu.: 6l Niyozllrslı1 İş Me*ezl Kot: 2 D: l09. Çonkoyo-|zmirıelefoh, +9O232 44l'l3 55 Belgeç: +9O232 489 97 79 e-posto: [email protected]

i

i

l

i

ı

2000'li Yıltarda lttin}«iye'ııiıı Ndtakro ]§kononıilk]Fepformansı

Ekrem Erdem

1. GirişBilindiği izere, Türkiye'nin ].980'li yıllarda başlattığı özel teşebbüs ara-

cılığıyla dünya ile rekabet ederek kalkınma hamlesi, 1990'lı yıllarda hemulusal hem de uluslararası konjonktürdeki olumsuzlukların gölgesindekalmıŞ; ülke böylece uluslararasr rekabetten kopmuş, kendi iç çekişmeleri-nin kapanına srkrşmrştrr.* En olumsuz uluslararası konjonktür hareketleri,1990'l: yılların başlarında yanıbaşrmrzda meydana gelen Körfez Savaşı'ylaVe on Yılın ikinci yarısında Rusya'da ve Asya ülkelerinde ortaya çıkan vehızla yayılma eğilimi gösteren finansal ağırlıklı krizlerle olmuştur. 1990'dabaŞlayan ABD-Irak çekişmesi, 20OO'1i yılların başından itibaren daha ciddibir hal almlŞtır. 11 Eylül 2001tarihinde ABD'ye yapılan saldırılar, ABD'ninönce Afganistan'a, ardrndan da Irak'a savaş açmaslna neden olmuş; bu sa-vaŞlardan özellikle ikincisi Türkiye'yi derinden etkilemiştir. İkinci Körfezsavaşı, Türkiye'nin hem uluslararasr hem de ulusal sorunlarlnl daha daderinleŞtirmiŞ, önceliklerini değiştirmeye zorlamrş, neticede ülke ciddi birmaliyetle karşı karşıya kalmrştr.

I990'Iı yıllar boyunca ulusal konjonktürde ekonomiyi olumsuz etkile-Yen hiÇ kuŞkusuz en önemli hadise, ülkenin önceliklerinden uzaklaşmlş veiktidar kavgasına düşmüş bir siyasal yaşamdır. Bunun sonucunda ortayaÇıkan koalisyon hükümetleri de, ülkeye geniş bir ekonomik ve politi k vİz-Yon sunamamıŞtrr. Ekonornide birbirinden oldukça farklı önceliklere sahipkoalisYon Partileri, kendi aralarındaki kısrr çekişmeleri ve devlet üzerindenrant kollama politikal arı yıjzünden, ülkenin risk priminin sürekli olarak

l* Bu ÇalıŞmanın hazırlanmasındaki katkılarrndan dolayı Selim Kayhan'a teşekkürü birborç bilirim.

Türkiye,nin Jeoekonomisi ve Jeopolitikası: Türkiye Geleceğin Neresinde?

artmaslna neden olmuşlardır. Böyle bir ortamda sadece kamu kaynakları

talan edilmemiş, özel sektör de kaynaklarını sağlıklı kullanamamlŞ (büYük

ölçüde ,dışlanmış,), hatta bankacılık sektörü üzerinden halkın kaynakları da

önemli ölçüde israf edilmiştir.Bütün bunları.n neticesinde ülkecle ekonomik istikrarsızlık hakim o1-

hüş, halkın refah seviyesi ve yaşaın kalitesi bir türlü YükseltilememiŞtir.Nitekim, bu yıllarda ekonominin konjonktür evreleri oldukça sert oluşmuş

ve ekonominin potansiyellerine uygun bir sürdürülebilir büyüme ortami

sağlanamamıştır. oyle ki, bir yıl yüksek düzeyde bir pozltif büyüme, ertesi

yıl-yine oldukça yüksek düzeyde negatif bir büyüme (küçülme) yaşanmlş_

iır. Tabiatıyla, böyle bir ortamda güvenilir bir yatırrm ortamınrn o1uşabil_

mesini ve ülkenin uluslararasl ekonominin nimetlerinden hakkıyla yararla-

nabilmesini düşünmek mümkün değildir. Neticede , 2001 kriziYle birlikte

milli gelir seviyesi 150 milyar Dolar,rn altrna düşmüş ve kişi başı,na düşen

gelir ise 2,1OO bolur seviyelerine gerilemiştir. Buna ilave olarak, üretim ve

verimlilik esasrna dayalı, bir ekonomik yap1 oluşturulamadığrndan; yıllar

içinde gelirin puyluşrmrnda, çalışanlar başta olmak :ülzere, üreten kesim

aleyhine adaletsiz bir dağılrm ortaya çıkmıştrr,1960,1ı yılların sonund,an itibaren devam eden yüksek enflasyon;

hanehalkr, firma ve devlet düzeyinde tüm ekonomik aktörlerin karar alma

mekanizmalarrnı olumsuz yönde etkilemiş, halkın yaşam maliyetini sürekli

olarak artırmıştır. yüksek enflasyon, ekonomik aktörlerin davranış kalıpla_

rınl değiştirmiş, reel ve uzun vadeli karar alma kanallarırun gelişme kabili_

yetini ütıy.it ölçüde köreltmiştir. Aynl zamanda yüksek enflasyon; istikrar_

sız büyüme, kronik işsizlik, fa|z ve döviz gibi temel makro verilerde yol

açtığı aşlrr oynaklıklar nedeniyle, ülkenin iç ve dış dengelerinin bir türlti

sağLanamamaslna neden olmuş ve halkın her alanda yaşam kalitesini olum-

suİ yonde etkilemiştir. Böylece, zatenkıt olan ulusal kaynaklarrn etkin kul-

lanrmr ve dağılımr imk arrs:l- hale gelmiştir. Ancak yüksek enflasyon, bu

yıllarda rant kollayan bazı siyaset_medya_iş çevrelerinin ayakta kalmaslnln

önemli bir politika aracr haline gelmiştir. Bu nedenle de, enflasyonun önle-

nebilmesi çok zor hale gelmiş, hatta sorunun çözümüne yönelik adımlar

atmanrn politik maliyeti bir türlü göze alınamamrştrr.

Ükede uzun yıllar hüküm süren istihdam politikasrnrn temelinde; hü-

kümetlerin seçmen kitleleriyle kurduklarr karşılıklı rant/rüŞvet esasına da-

yalı ilişkinin bir sonucu olarak devlet üzerinden açık finansmana dayalı'giz|iişsizlik

yaratma politikası yatmaktadır, Verimlilik ve liYakat esasl Yeri-,,u, uy.,, siyasi partiden (,bizirn adam,) olma, aynl alt_cemaat kültüründen

-=

2000'li Yıllarda Türkiye'nin Makro Ekonomik Performansı

gelme, aynl memleketten veya aynl aİleden gelme durumuna göre devlet

üzerinden açık finansmana dayalı iş dağıtma politikaları, uluslararasılaşanserbest küresel piyasa mekanizması çerçevesinde aslında geçerliliğini yitir-miştir. Yüksek enflasyonun getirdiği haksız rekabet ortamrnrn oluşmasi ve

saadet zincirinin de işlerliğini giderek kaybetmesi sonucunda, ülkenin is-

tihdam yaratma politikası sadece özel sektörün üzerine kalmıştır, Ancak,ekonomide hala varolan bazı piyasa katılıkları nedeniyle özel sektörün is-tihdam yaratma kapasitesi ve işgücü talebi, işgücü arzrnı massetmeye yet-memekte ve ekonomi istihdamsız büyümeye mahküm ka]maktadır.

Diğer yandan, ülkenin uluslararasr rekabet gücünü artrrmaya yöneliko]arak iz|eyeceği, uluslararası gelişmelere göre esnek ve sürdürülebilir uzunvade]i bir ekonomi politikası bulunmamaktadır. Bu nedenle, rekabet gücü-nü belirleyen (daha doğrusu manipüle eden) tek unsur olarak döviz kurugörülmüş ve hükümetler bu değişkeni de çoğunlukla yanlış politik tercihle-rin ve rant mekanizmasrnın bir aracr olarak kullanmışlardır. Gerçek rekabetgücü unsurlarr olarak yüksek teknolojiyi besleyecek bir araştırma ve geliş-tirme politikası ile bununla uyumlu bir eğitim ve vasıflr işgücü politikasıgeliştirilemediğinden dolayı, ülkenin dış dünyayla olan iktisadi ilişkilerindedöviz kazanma kabiliyeti azalmrştrr. Böylece, ülke döviz yükümlülüklerinikarşılamaktan giderek uzaklaşmıştır. Hatta kalıcı bir uluslararasr rekabetgücü politikası geliştirmek yerine, döviz kuruna dayalı ve modasr geçmişbir aracr kullanmaya devam etmek, aslrnda kurla füturs \7zca oynayan ikti-darlara oldukça pahalıya mal olmuştur. İkinci Dünya Savaşr'ndan sonraT.C. hükümetlerinin zarnafl zarr.ar. müracaat ettikleri bu politika aracr, hü-kümetlerin ya sandıkta ağır bir yenilgiyle ya da askeri bir darbeyle siyasetsahnesinden genellikle bir daha geri dönmemek üzere silinmeleriyle sonuç-lanmrştrr. Başka bir ifadeyle, kur aslında hükümetler için her zaınan ateştenbir top olmuştur; o topu gereksiz yere eline alan oyuncu ya seyirci tarafin-dan ya da hakem tarafindan ağır bir şekilde cezalandırılmıştrr. Ancak, hü-kümetleri sık srk kur riskiyle karşı karşrya getiren ve kahcı rekabet gücüpolitikası oluşturamamalarına neden olan pek çok unsurdan biri de, iktidargücü zayıf koalisyon hükümetleri olmalarıydı. Bu koalisyonlarrn ortalamabir buçuk yıl gibi kısa bir hükümet etme sürelerinin olrnasr, sağlıklı bir ku-rumsal kadro ve bürokratik yapı oluşturulmasrnr engellemiştir.

Bankacılık sektöründe yaşanan ilişkiler de, ka]kınmanrn finansmanrnısağlayacak sermaye birikimini sağlamaya ve bu birikimin yatrrrma dönüş-mesini gerçekleştirmeye hizmet edememiştir. Bu olumsuz gelişme, reel faiz-lerin aşırı yüksek kalmasrna ve faiz oranlarrnda oynakhğa sebep olmuş;

4|

12 Türkiye'nin Jeoekonomisi ve Jeopolitikası: Türkiye Geleceğin Neresinde?

bunun neticesinde de, hem özel sektörün tüketim ve yatirlm harcamalarıyeterince artmamrş, hem kamu açıklarının finansman kaynağı çok pahalı halegelmiş, hem de ülkeye haddinden fazla sıcak para girişi olmuştur. Sonuç ola-rak, ülkede reel sektöriin gelişme hızı yavaşlamrş,, kıt kaynaklar üretken ol-mayan alarüara kayarak, ciddi manada bir kaynak israfı doğmuştur.

Adalet ve Kalkınma Partisi (AK Parti), Kasım 2002'de büyük bir millet-vekili çoğurıluğuyla tek başına iktidara geldiğinde, yıllarca koalisyon hü-kümetleriyle idare edilen ülkede yaşanan bu istikrarsız ortamrn ortadankalkması için ülke adına önemli bir fırsat doğmuştur.

2000'li yıllara gelene kadar uygulanan yanlış ekonomik program.lar veyönetim hatalan yüztinden gerekii reformlar yapılamadığı için; ülke yüksekenflasyory yüksek kamu borç stoku, yüksek işsizlik, düşük büyüme ve den-gesiz gelir dağlımı gibi ciddi sorurüarla karşrlaşmıştır. Enflasyon, büyüme vegelir dağılımı gibi temel ekonomik göstergeler bakrmından Türkiye, geliş-mekte olan birçok ülkenin gerisinde kalmıştır. Dönemin başrndan itibarenuygulanmaya başlanan "Acil Eylem Planı"nda; IMF ile ytirütülmekte olanstand-by anlaşmasrna yönelik hazırlıkların hı,zla yapılacağı ve mevcut eko-nomik prograııun temel çatısınr bozmadan, ekonomideki ciddi bir eksiklikolarak görülen reel sektörde, sosyal politikalarda ve tarrm sektöründe farklıçö2ümler getirilmesi konusunda IMF ile müzakereler yapılacağ belirtilmiştir.Buna göre, AK Parti'nin hükümet programrnda temel ekonomik hedeflerşöyle ifade edilrniştir: "enflasyonu tek haneli rakamlara indirmek, kamu borçstokunu düşürmek, yüksek ve istikrarlı bir büyüme performansına ulaşmakiçin yürürlükteki ekonomik programın aksayan ve yetersiz bölümlerini dedikkate alarak toplumun desteğini alacak yeni bir ekonomik programl uygu-lamak."

Bu makalede, istatistik verilerden hareketle, Türkiye'nin bu hedeflerene ölçüde ulaştrğına dair bir analiz yapılacaktır. Analizimizde, iktisat bili-minde toplumun refah seviyesini (yaşam standardını) ölçen şu temel makroekonomik politika araçları kullanrlacaktır:

?

2000'li Yıllarda Türkiye'nin Makro Ekonomik Performansı

Bu makro ekonomik politika araçlarrnı/ aşağıda sırasıyla ele alacağız.

2.Fiyat Istikrarr ve Enflasyonla MücadeleBilindiği gibi, Türkiye 1960'llı yıllarrn sonundan itibaren iki haneli yük-

sek enflasyonla yaşamış tek ülkedir. Bu kadar uzun süre yüksek enflasyonlayaşamak; hanehalkı, firma ve devlet düzeylerinde tüm ekonomik karar bi-rimlerini etkin davıan(a)mama durumuyla karşı karşıya bırakmıştır. FIer

şeyden önemlisi, uzun vadeli ve güvenilir bir yatırım ve üretim ortamı ol-madığı için, sürdürülebilir ve rekabet edilebilir bir büyüme ve istihdampolitikası izlenemerniştir. Bu dönemde iktidara talip olan her parti enflas-yonu yerune konusunda halka söz vermişse de, bu konuda istenen başarıbir türlü sağlanamamıştır.

Türkiye'de uzun yıllar boyunca yaşanaıl yüksek enflasyonun sebeplerişöyle sıralanabilir:

Türkiye'de iktidara gelen siyasi partilerin özellikle hükümetlerinin sonyıllarında oy kaygısıyla uyguladıkları. popülist politikalar, yüksek enflasyo-nun temel nedenlerinden biri olmuştur. Ayrıca ülkemizde kırılgan bir y-apıya sahip olan ekonomi, en küçük siyasi krizde dengelerini yitirmekte veenflasyon trendinin yukarı doğıu çıkmasrna neden olmaktadrr. Kamu har-camalarr ile kamu gelirleri arasındaki açrk, para basrmr gibi yollara başvuru-larak kapatılmaya çahşılmış ve enflasyonun ciddi oranda artmasrna nedenolmuştur. Bu bağlamda kamu açıklarının önemli nedenleri arasrnda tanm-sal destekleme politikaları, sürekli zarar eden KİT'ler ve popülist uygula-malarla yapılan ücret artışları gösterilebilir.

AK Parti, 2002 seçimlerinden önce halka aynı vaatte bulunmuş ve 5 yılayaklaşan iktidar döneminin belki de 'en başarrlr' denebilecek icraatını btıalanda göstermiştir. Zira son yıllarda bütçe açıklarrnr asgari düzeyde tut-maya dönük politikalarda kararlı bir tutum izlenmiş, kiT'lerin özelleştiril-mesi yoluna gidilmiş ve tarımsal destekleme kalemleri bütçe içerisindençıkarılmıştır. IMF ile yürüttüğü ortak program kapsamında, ücret politika-larrnr rasyonel ha]e getirmiştir.

43

Türkiye'nin Jeoekonomisi ve Jeopolitikası: Ttlrkiye Geleceğin Neresinde?

Aslında, enflasyonla mücadelede elde edilen başanda, hükümetin sıkımaliye politikaslnln ve yarattığı güvenilir istikrar ortamlnln yanl Slra, Şu

gelişmelerin de önemli katkıları olmuştur: 1) kendisinden önceki hüküme-

tin, 200]_ yılının ikinci yarlsndan itibaren "Güçlü Ekonomiye GeÇiŞ Pro-

gramı" adı altında başlattığı uygulamalar, Z) IMF'nin o tarihten bugünekonunun rsrarlı bir takipçisi olması, 3) T.C. Merkez Bankası'nrn tavizsizbirbiçimde sürdürdüğü sıkı para politikası.

Ancak, 2006'nın ikinci çeyreğinden itibaren enflasyon riski yeniden y-

ükselmiştir, Nitekim, 2003 -2006 yıllarında tüketici fiyatları sırasıyl a I8,4; 9,3;

7,7 ve 9,65 o\ar,ak gerçekleşmiştir. Oysa bu rakamlar 2001 ve 2002 yıllarında;54,4 ve 45 olarak ğerçekleşmişti. Yine bu dönemde üretici fiyatları da, 13,9;

11,5 (13,8);5,7 (2,66) ve 11,58 olarak gerçekleşmiştir.

Kaynak: Merkez Bankası ( Erişim Tarihi: 1,5.04.2007 )

Bu dönemde enflasyonla ilgili dört önemli teknik gelişme daha olmuş-tur. Bunlardan ilki, mal sepetinin gözden geçirilmesi ve yenilenmesi; ikinci-si 2O05'in başından itibaren Türk Lirasr'ndan 6 srfır atılarak Yeni Türk Li-rasl'na (YTL) geçilmesi; üçüncüsü yine 2005'in başından itibaren ToptanEşya Fiyat Endeksi (TEFE) hesaplamasrndan Üretici Fiyat Endeksi GPg)hesaplamaslna geçilmesi; son olarak da, 2006 yılı başından itibaren TCMI}açık enflasyon hedeflemesine geçilmesidir. Program hedeflemelerine göre dış-sal şoklarrn olmamasl durumunda enflasyon öngörüleri2006 yılı için "/"5 ve2007 ile 2008 yılları içinse o/"4 olarak belirlenmiştir. Fakat 2006 yılı sonu iti-bariyle, enflasyon "/" 9,65 o|atak gerçekleşmiş ve böylece ilk yılda tahmin-den o/" 4,65 oranında bir sapma olmuştur.

3. Büyüme ve Sektörel GelişmelerÜlkemizin ekonomik istikrar performanslnı, milli gelir-büyüme rakam-

ları aracılığıyla belirleyebi|iriz. Bu rakamlara göre, bazı istisnai dönemler

Grafik r: TÜFE ve Üru(%)

ııJtL:Jı

ıUıL:JF

YlLLAR

?

2000'|i Yıllarda Türkiye'nin Makro Ekonomik Performansı 45

dışınd.a, Türkiye'de genellikle sürdürülemeyen bir büyüme trendi söz ko-nusu olmuşttır. 1980 yılından itibaren milli gelirimiz yüksek büyüme hızlarıgösterse de, ardından gelen negatif büyüme hızları ile bu gelir düşmüştür.1994, 1999 ve 2001 yıllarında milli gelir, yaşanan krizlerden olumsuz yöndeetkilenmiştir. 2002 yılında GSMH büyüklüğü (TCMB döviz alış kuru dikka-te alrnarak) 183 milyar Dolar iken, daha sonraki yıllarda sı.rasıyla 238,4;

301,6;357,7 ve399,67 mIıyat Dolar'a ulaşmıştır.200]. yılında bu değerin ]-45

milyar Dolar'a kadar gerilediği göz önüne alındığnda, gelinen seviyeninoldukça tatmin edici olduğu rahatlıkla söylenebilir. Zira son beş yıl içindekiGSMH artrşr, yaklaşık o/o275 düzeyinde gerçekleşmiştir. Aynı şekilde, sonyıllarda fert başına GSMH ve satı.n alma gücü paritesine göre fert başınaGSYİH artrşları, oldukça yüksek seviyelerde seyretmiştir.

Grafik Z'de görüldüğü gibi, 2000 yılında 2.965 Dolar olan fert başınaGSMH, 2001 yılında L\fl Dolar'a geriledikten sonra, takip eden yıllardasürekli artarak 2006 yrlı sonunda 5.472Dolar olmuştur. Son beş yıldaki fertbaşına GSMH'deki artış yaklaşık "/o1,60'tır.

Grafik 2: Kişi Başına GSMH ($)

$3.000

s2.000

$1.000

.l_

=U,otİlEırn(EE,^

=

s6.000

$5000

$4.000

Kaynak: rÜİ« ( Erişim Tarihi: 15.04.2007 )

FIer ne kadar Dolar kurunda ve genel fiyat seviyesinde düşük gerçek-leşme olsa da, ülke ekonomisinin tarihini dikkate aldığımızda, bu artışların2002 yılından itibaren istikrarlı bir seyir izlemesi bakımmdan önemli sayıl-malrdır.

Büyümenin ana sektörler itibariyle dağılımına bakıldığında ise; tarrmrn2001 yılında %6 küçülme gösterdiğini, takip eden yılda "/"7,5 büyüme , 2003yılında ise tekrar negatif büyüme gösterdiği görülmektedir. Fakat son 3yılda pozitif büyüme gösteren Türk tarımı, hiç de fena sayılmayacak birbüyüme trendi yakalamrştır.

YıLLAR

46 Türkiye'nin Jeoekonomisi ve Jeopolitikası: Türkiye Geleceğin Neresinde?

Grafik 3: GSMH ve Ana Sektörler İtibariyle Büyüme Oranlan (7o

20

10GıEoo -1o

-2o

::-gsİvH_Büv., L" ( Ş._nv,Xt)

_:|_s9ı,_eıly !-l,ı Tılı!y:)_ _

, _ _Xek Ply _11,a Şa"lv,_Y:l

_ _ _ Şg]ı e_ijv.-.1_ı_|!qnetlv.")

l:96.9

8.6

9. j9

2

_9,1

_1 1:8

_1q1

Kaynak: rÜİl< ( Erişim Tarihi: 75.04.2007 )

Milli hasıladaki büyümeyi sağlayan temel sektörler, sanayi ve hizmetsektörleridir. Bu alanlarda sağlanan büyüme hızları (son beş yılda sanayide"h9,1;7,8;9,4; 6,6 ve 7,4; hizrnetlerde 7,5; 6,9; I1,8;8,5 ve 5,7 ) ekonomininrotaslnln doğal olarak tarrmdan bu alanlara doğru hzla kaydığını göster-mektedir. Tabii ki, 2005 ve 2006 yıllarındaki yavaşlamanrn bir kısmının, ilkiki yıldaki atıl kapasitenin kullanrmrndan kaynaklandığı söylenebilir.

Tarrm sektörünün GSMH'daki payl incelendiğinde; 2000 yılından gü-nümtlze kadar bu payın sürekli düştüğü görülmektedir. Aynı şekilde tarı-mın istihdamdaki payı da incelediğimiz dönem içinde YoI} civarrnda düşüşgöstermiştir. 2000 yılında tarrmrn GSMH'daki payı %I3 iken, istihdamdakipayl %36 idi ve 2006 yılı sonu itibariyle bu oranlar sırasıyla "/"71,2 ve 27,3seviyelerine gerilemiştir.

Sanayi sektörünün GSMH ve istihdamdaki paynın ise; 2000-2006 yılla-rı araslndabiraz arttığını görmekteyiz. GSMH'daki payı o/o27,8'den 29,5'eyükselirken, istihdamdaki payı o/"24'ten 25,4'e çıkmıştır. Aynı şekilde hiz-met sektörünün istihdamdaki payl "/"40'tan 49'a çıkarken, GSMH'daki payıhemen hemen hiç değişmemiştir.

Türkiye'de tarıma büyük oranda destek verilse de, rakamlardan da gö-rüldüğıl üzere, sektörün durumu tatrnin edici düzeyden çok uzaktadır, 2000yılında 3M mi|yon YTL olan toplam destekler, özellikLe 2002 yılından itibarenönemli artışlar göstermiş ve 2006 yılında tahmini 5 rnilyar YTL'ye yükselmiş-tir (Erdem ve Nazlıoğlu, 2007). Gelişmiş ülkelerde tarımrn istihdamdaki paylortalama o/ol'in altında iken, Türkiye'de bu oran hala o/o3}'Lara yakın seyret-mektedir. Tarımın istihdamdan aldığı pay bu denli yüksek olmasrna rağmen,

YlLLAR

2000'li Yıllarda Türkiye'nin Makro Ekonomik Performansı 47

milli gelire katkısı oldukça slrurh kalmaktadır. Mitli gelirdeki payı hız|ayük-selen hizmet sektörüntin istihdaına katkısı ise, oldukça sınrrlı kalmıştır.

§trEo

7o

60

50

40

30

20

10

02000 20o1 20o2 2003 2o04 2oo5 2006

36

24

40

13,0

- 'i,859,0

37,5

22,6

39,9

1İ,6

34:9

23

42,1-

i.,u-28İ57,6

33,9

-12,?29_3

58,2

34

23

43

11,6

29,2

59,2

29,5 | 27,3

24,7 1 25,4

45,8 | az,ı11,4 | ıı,z28,g | ,r,,ğs,z I ss,o

___,_ _ lry]rygşg$§: !r{:l_--*- SanayYGSMl-( S. ny.%) 295

57,8-_o- HizrreUGSMr( S. Fiy.%)

YlLLAR

Kaynak: rÜİ« ( Erişim Tarihi: 75.04,2007 )

Kamu sektörü-özel sektör ayrımı dikkate alınarak büyüme incelendi-ğinde ise, bu dönemde büyümenin özel sektöre dayandığı ve daha çok ve-rimlilik artrŞlarrndan kaynaklandığı görülmektedir. özeİ sektörün yapmışolduğu Yatırımların etkisiyle toplam yatırrm harcamalarının GSMH lçır,a"ı.lPaY| 20a2 Yılında "/"L9,4'ten, 2006 yılına kadar sırasıyla 20,I; 24,2; 25,3 ve29,7'Ye YükselmiŞ, Yani sürekli olarak artış göstermiştir. Bu artış içinde de,özellikle makine/teçhizata yapılan yatırımlar öne geçmiştir. kamu yatırım-larrnrn giderek azalması ise Türk ekonomisinin, AByolunda küresel rekabe_te uYgun bir Şekilde giderek özel teşebbüsün elinde ve piyasa ekonomisineodaklı olarak geliŞtiğini göstermektedir. Ayrıca bu konuda ihracatın daönemli bir katkısı olmuŞ, dışa-açıklık oranl da artmıştır. İnşaat sektöründekihızlı büYüme, o/olg,4 oranıyla 2005 yılında dikkat çekmektedir. 2002-2005dönemindeki büYümenin arka planında , o/o5l,3 ile toplam faktör verimlili-ğinin katkısının yanında/ sermaye stokundaki artışlar

-(%46,2) önemli bir rol

oYnamlŞtrr, Buna karŞın istihdam artışlarrnın etkisi (%2,4) srnrrlr kalmıştır.Üretim değerlerine bakıldığında ise, son beş yıllık dönemd e o/o42,I1k ar

tıŞla özellikle imalat sanayi dikkat çekmektedir. 200I krizinde büyüme hızı _o^8,1olan imalat sanaYi, 2002 yıiından başlayar ak 2006 yılına kadar sırasıyla"/o1,0,4;8,6;1,0,7; 6,1, ve 7,4biYimüŞtür. Kapasite kullanrm oranl ise ortalama

ltirkil,g'nin Jeoekonomisi ve Jeopolitikası: Türkiye Geleceğin Neresinde?

olarak Yo 7l'den o/o87'e ulaşmştır. Darbo ğaz|arıranla, Türkiye gibi gelişmekte olan bir ülkeninduzey e geldi ği rahatlıkla söylenebilir.

Grafik 5: Kaynak Kullanım Oranı (%\

E 90E§_=c\1 a6

_YolEcağY

602000 2001 2002 2003 20o4 2005 2006

-+ Kaynak Kul. Or. (%) 76 71 76 78 81 80 B1

YlLLAR

Kaynak: rÜİX ( Erişim Tarihi: 1,5.04.2007 )

Bu arada, sanayi üretiminde ülkenin bir yapl degişikliği içine girdiği deaçıkça görülmektedir. AB yoltında küresel rekabete açıldıkça, kalkınmanlnilk aşamalarınrn vazgeçilmez sektörleri olan tekstil ve gıda gibi daha ziyadeemek-yoğun alanlar, yerini makine-teçhizat ve ana metal sanayi gibi serma-ye-yoğun ileri teknoloji sektörlerine bırakmaktadır. 2006 yılı itibariyle oto-

motiv sektörüntin ihracat kalemleri arasında ilk sıralarda olmasr bunun birgöstergesidir. İşsizlik sorununun bir boyutu da, zaten ülkenin karşı karşıyaolduğu bu uluslarEırasl rekabet ve tekno-ekonomik paradigmadaki değişik-liğin yol açtığı yapısal işsizliktir.

Ekonominin uluslararası rekabete bağlı olarak uzmanlrk alanın:ın, za-manla değişmesinin ve özelleştirmelerin sonucunda bazı sektörlerde tekel-leşme eğiliminin artmaslnln karşısında, düzenleyici ve denetleyici kurum-larla, hukuki ve ekonomik altyapının reflekslerinin yeterince gelişmediği;bunun da önlem alınmadığı takdirde, önümüzdeki yıllarda daha büyüksorunlara yol açabilecegi düşünülmelidir. Aksi takdirde, devlet tekelleriözel tekeller haline gelebilir. Hatta, çok geçmeden siyasal iktidarlara karşıekonomik tekeller üzerinden bir güç gösterisi haline dönüşme olasılığı dahigözar dı edilmemelidir.

4. İstihdam ve İşsiztikSon dönemde Türkiye'nin en önemli meselesinin işsizlik olduğu, ikti-

dardaki AK Parti tarafindan hazrrlanan Acil Eylem Planı ile ortaya konul-muştur. Fakat, aşağıdaki tabloda görüleceği gibi, işsizlik konusunda AKParti hükümetinin yeterli oranda başarıya ulaştığı söylenemez. 200I ktizi

dikkate aldığımızda bu o-tam kapasite sayılacak bir

-

2000'|iYıllarda Türkiye'nin Makro Ekonomik Performansı

sonraslnda ekonominin beş yılda toplam %176 oranlnda büyümesi, istih-

damdaki artışa aynl oranda yanslmamlştlr. İşsizlikle ilgili verilere bakıldı-

ğında, işsiz nüfus ve işsizlik oransal artış göstermekle birlikte, mutlak an-

lamda istihdam edilenlerin sayısında azda olsa bir artış gerçekleştiği gö-

rülmektedir. Bu durum, düzelen ekonomik koşullar nedeniyle yeni iş ara-

yanların istihdam piyasalarına daha çok katıldıklarlnl da göstermektedir.

Kamu sektöründe istihdam edilenlerin oranl özellikle 2003-2005 yılları ara-

sında azalrna eğiliminde olmaslna karşrn, ZOa6 yılında hafif bir artış gös-

termiştir. Buna karşrn, yaratılan istihdam alanlarının özel sektör tarafındangerçekleştirilmesi olumlu sayılabilecek bir gelişmedir. Ayrrca Türkiye'detarrm sektörünün hala önemli dtizeyde giz|i işsiz barı.ndrrmasl/ tarrm sektö-

ründe verimli olmayan bir yapının sürmesine neden olmaktadır. 2006 yılıekonomik gelişmeleri istihdam açısından değerlendirildiğinde, tarrm sektö-

rü dışında işgücü talebindeki artış eğiliminin sürdüğü söylenebilir.

Grafik 5: İşsizlik Oranı (%)

12

10

8

6

4

2

o2o01

49

E§,

oğEo.9

8,4YıLLAR

Tablo 1: İstihdam Verileri

2000 2001 2002 2003 20o4 2005 2o06

İşsizlik Oranı(%) 6,5 8,4 10,3 ],0,5 ].0,3 10, oc

İşgücüne Katılım Oranı (%) 49,9 49,8 49,6 48,3 48,7 48,3 48

Eksik İstihdam Oranı (7") 6,9 6 5,4 4,8 4,7 3,3 3,6

İşgücü Miktarı (OO0) 23.078 23.497 23,818 23.64a 24.2E9 24,565 z4.776

Kamudaki İstihdam (O00) 3.009 3,153 3.24e 3.206 2.946 2.992 3.019

Özet Sektördeki İstihdam (000) 18.531 18.383 1,8.228 18.089 18.766 19.74: 19.311

Kaynak, rÜİ« ( Erişim Tarihi: 15.04.2007 )

_--------+lşsizlik(%)

Kaynak: rÜİX ( Erişim Tarihi: 1,5.04.2007 )

r50 itürkiye'nin Jeoekonomisi ve Jeopolitikası: Türkiye Geleceğin Neresinde?

İstihdamm sektörel dağılımına bakıldığında; 2002 sonu itibariyle tarı_

mln Payl o/o33,5 iken,2006 sonundao/o27,ye gerilediği ve diğer sektörlerin

puy,.,r., giderek arttığl görülmektedir. Hizmetler sektörünün payı,"/o43,3'ten

47,3' e; sanayi sektörünün payı i se,'h23,2' den 25,4' e y ükselmiş tir,

ıstihdam konusunda kayda değer bir iyileşmenin olmamasının, dolayrsıyla istihdamsız büyümenin a]tında yatan ana faktörlerin neler olduğuna

bakıldığnda; şu hususlar ön plana çrkmaktadır:

} Nüfustaki artış hrzının hala çok yüksek olmasr ve artan nüfusun ye_

ni gelişen alanlarda istihdam ediiebilecek vasıflarda eğitilememesi,

} Tarrmsal nüfusun çözülmesiyle birlikte köyden kente göçteki artrş_

lardan kaynaklanan işgücü katılrm oranlnln artmaya devam etmesi,

} Büyümenin giderek emek_yoğun alanlardan sermaye_yoğun alanla_

ra doğru kayması ve işgücü vasıf birikiminin düşük oluşu,

} İstihdam vergilerinin yüksekliği ve buna bağlı olarak kayıt_dışı is_

tihdamın varlığr,} Hem özelleştirmelerle elindeki iktisadi varlıkları özel sektöre dev_

retmesi hem de ilave işgücü talebini azaltmasryla devletin, istihdamkaynağı olmaktan hrzla çrkmasr,

} Ekonomik büyümenin yeni dönemdeki dinamiklerinin iç talep artl_

şından ziyad,e, dış ticarete dayalı olmasr ve atıl emeğ,i kullanımadayalı olması,

5. Maliye Politikalarr2001 krizi sonrasrnda ekonornide sağlanan başannın en önemli sebeple_

rinden birinin,, uygulanan sıkı maliye politikaları olduğu söylenebilir. Bütçe

disiplininde gerçekleştirilen iyileşmeler, belirsizliklerin azalmasına ve beklen-

tilerde olumlu gelişmelere sebep olmuştur. Beklentilerdeki iyileşmeler, risk

primterini azaltmış ve böylece faizlerin düşmesine neden olmuştur, Beklenti-

lerin olumlu olması, kuşkusuz bir taraftan AB ile müzakerelerde yaşanan

pozıtiİ gelişmelerden, diğer taraftan da IMF gözetiminde uygulanan ekono-

mik programrn sıkı bir şekilde yürütülmesinden kal,rıaklanmaktadır. Gerçek-

leştirilen özelleştirmeler sonucu elde edilen kay. ıaklar da, bütçe performansr-

run iyileşmesine katkı sağlamışhr. Böylece, yüksek oranlı faiz dışı faz\a ya,ratma hedeflerine ulaşılmıştır. Faiz oranlarrndaki düşme ve borçlarrn vadesi-

nin uzamasr, bütçe açlğınln azalmasrnda etkili olmuştıır. 2o06 yllı başından

itibaren üç yıllık orta vadeli bütçe uygulamaslna geçiimesi ve faiz dışı fazla

hedefinin genellikle oh6,5 o|arak öngörülmesi de, maliye politikas açrsından

?000'|i Yıllarda Türkiye'nin Makro Ekonomik Performansı

s*l uygulamaların sürdıirüleceği sinyalini vermektedir. Nitekim konsolidebütçe faiz dışı fazla miktan, yrl sonu itibariyle,2002'de 11,8 milyar YTL iken,

takip eden yillarda 1,8,4; 26,2;35,9 ve 4I,9 rni|yar YTL olarak gerçekleşmiştir(Grafik 7). Verilen faiz dışı fazlanın GSMH'ye oraru 2002 yılında o/o3,7 iken,

2006 yrlına kadar sıkı bir şekilde uygulanan mali disiplin sonucu istikrarlı birseyir izlerniş ve2006 sonundabu oran o/o7,6 olmuştur (Grafik 8).

Grafik 7zFaiz Dışı Fazla (milyon $)

50.000

40.000

30.000

20.000

10.000

02004 2006

z6ı88 ql.gii

Kaynak: Hazine Müsteşarlığı ( Erişim Tarihi: 15.04.2007 )

Konsolide bütçe dengesine bakıldığında; özellikle 2005 ve2006 yıllarındadaha iyi sonuçlarrn alınmaya başlandığını görüyorLız. 2002 ve 2003 yıllarındabütçe açığı -40 milyar YTL dolayında iken, 2004'te -30 milyara,2005 yılında -9,7 rnl|yar YTL'ye ve 2006 yrlı sonunda -3,9 milyar YTL'ye düşmüştür. 2006yılı sonu itibariyle, bütçe açığı ve devlet borçlanmasıyla ilgili Maastricht kri-terlerinin tamamıyla yerine getirildiği anlaşılmaktadrr. Buna göre bir üyeülkenin bütçe açığı, o ülkenin GSYİH'sinin 7o3'ünü aşmamalıdır. Türkiye'ninbütçe açığnın GSMH'ye oranrna baktığırnızda, 2002 yılında "/n-15,1,6 olanoran/ }ıızlı bir şekilde düşmüş ve dönem sonunda"/" 4] olrnuştur.

Grafik 8: Bütçe ve Faiz Drşı Fazlanın GSMH'yu Oranları

10

§ıtrn,

o

0

_10

-2o2000 20o1 2002 2003 2004 2005 2006

--+-Bütçe Açığı/GSMH :101935,3

-16,91 -15,16

3,7:11,z7

5,1

-!:o7

6,2

-1,7

5

-o,7

7,6_*_ F.D.F./GSMH 6,4

YıLLAR

Kaynak: DIT ( Erişim Tarihi:15.04.2007 )

5l

«,T(t,t!o(]NGıL

2003,t B.40511.781

YıLLAR

E

52 Ti.irkiye'nin Jeoekonomisi ve Jeopolitikası: Ttirkiye Geleceğin Neresinde?

Borçlanma kriteri açısmdan ise bir üye ülkenin kamu borçlarr, o ülke-nin GSYİH'sınrn "/o60'ını geçmemelidir. Türkiye'nin bu kriteri de karşıladığıgörülmektedir. Zira, 20ü yılında bu oran "/"100,8 seviyesine kadar çıkmış-ken, 2006 sonunda o/o59'a gerilemiştir. Bununla birlikte, toplam borç sto-

kundaki değişimi mutlak değerler itibariyle incelediğimizde 2001 yılındatoplam borcumuz123,6 milyar Dolar iken, 2006 sonunda 245,5 milyar Dolarseviyesine çıkmıştı.r. Bu durum gösteriyor ki, borç stoku artsa da, milli geli-rin artrş hrzrnın bundan daha fazla olması ve borçlanma maliyetlerinindüşmesi ile vadesinin uzamaslyla birlikte, sorunun bir krize dönüşmesiengellenmekte, hatta AB kriteri de fazlasıyla yerine getirilmiş olmaktadır.

Borçlanma politikaslna bakıldığında; 2002 sonunda 129,7 milyar Dolarolan dış borç stoku, 2006 sonunda 206,5 milyar Dolar'a ulaşmıştır. Son dörtyıL zarfında dış borçlarda hem toplam olarak kayda değer bir artışln ya-

şanmasl, hem de kısa vadeli dış borçların2002 yılına göre iki katından dahafazlasına ulaşmasr ve krsa vadeli dış borçların toplam dış borç stoku içinde-ki payının o/ol2'den "/o20 seviyesine yükselmesi, rahatsrz edici bir durumolarak dikkat çekmektedir. Ancak, 2005 yılı sonunda dış borç stokundakiartrşlarrn her bakımdan hız kesmiş olması, drş borçlanma gereğinin azalma-sı açı.srndan sevindirici bir durumdur.

Not: Ttıtarlar milyar Amerikan Doları, değişimler (%) olarak ifade edilmiştir.

Kaynak: Flazine Müsteşarlığı ( Erişim Tarihi: 15.04.2007 )

Tablo 2: Dış Borç Stokundaki Değişmeler (2000-2006)

2000 2001. 2oo2 20o3 2o04 2005 2006

Dış Borc Stoku 1].8,5 7I3,6 129,7 "1,44,3 160,8 168,8 206,5

Drş Borç Stoku /GSMH (%) 63,4 01 ,7 77,1 56,5 50,3 46,6 50,4

Kısa Vadeli Dış Borçlar 28,3 16,4 16,4 23,0 3,1,,9 37,1, 42,0

Krsa Vadeli Dış Borçlar /GSMH (%) L5,L 1,3,4 9,8 9,o ].0,0 10,Z 1,o,z

Kısa Vadeli Dış Borçlar / Dış Borç Stoku 24% |4lo 13% 167" 20% 22% 20"/"

Orta-IJzun Vadeli Drş Borçlar 90,2 97,2 113,3 121,2 728,9 1,37,7 164,5

Orta-Uzun Vadeli Dış Borçlar/ GSMH (%) 48,2 79,3 67,3 47,4 40,3 36,3 40,2

Orta-Uzun Vadeli Dış Borçlar / Dış Borç Stoku 76% 86% 87% 84% 80% 78% 8O"/o

2000'|i Yıllarda Türkiye'nin Makro Ekonomik Performansı

Grafik 9: Dış Borç Stoku Vade Yapısı (milyar $)

53

.Y9 200o,.ı5 100cıaoU 200o 2001 2oo2 2003 20o4 2005 2006

-#Dış 8orç Stoku 1 18,5 1 13,6 129,7 144,3

zC,o

ızi.z

160,8

gi,g168,8

37,1

1g1,7

206,5

42,o

164.5-i--Kıg Vadeli Dış Borçlar 28,3 16,4 16,4

ı]s,aOrla-Uzun Vadeli Oış Borçlar 90,2 97,2 128.9

Kaynak: Hazine Müsteşarlığı ( Erişim Tarihi: 75.04.?007 )

İç borç stokundaki gelişmelere baktığımlzda ise,2002 yılı sonunda top-lam olarak yaklaşlk 150 milyar YTL'den 2006 yılında 25I,5 milyar YTL'yeyükselerek, beş yıl boyı"ınca 10].,5 milyar YTL sadece iç borç artlşl olduğugörülmektedir. İç borç stokundaki artış, gerçekten oldukça yüksek boyı_ıt-larda olsa da; borçların geri çevrilebilme sorununun olmaması,, bununo/o8T'ye varan oranda tahvil cinsinden, nispeten uzun vadeli araçlarla ya-pilmış olmasr ve faizlerin giderek düşmesi, sorunun bir krize dönüşmesiniengellemektedir. Fakat bu rakamlar,Hazine'nin istikrar ortamrndan fırsatlakamu finansmanrnda borçlanmaya gitme konusunda oldukça rahat dav-randığını göstermektedir.

İç borçlanma konusunda bir diğer önemli nokta ise, borçlanmanr n faiz,.ve vade yaprsındaki değişmelerdir. 2001 yılında "/"99,6 olan iç borçlanmabileşik füz oranı, 2006 yrlrna gelindiğinde "htl d,azeyine gerilemiştir. İçborçların ortalama vadesi ise, 2000 yılında 17,3 ay iken, 2006 yılında 27,5 ayaçıkmrştrr. Bu olumlu gelişmeler, bütçenin hem faiz yikünün azalmasrnrhem de bunun daha uzun zarnana yayıIarak borç servis oranlarrnın iyileş-mesini sağlamaktadır.

Borçlanma konusunda ortaya çrkan bu olumlu görünirn, zaten kamukesimi borçlanma gereğinin (GSMH'nin oranı olarak) bu dönemde lnızlaazalması şeklinde karşrmrza çrkmıştı.r. Nitekim, toplam borcun GSMH'yeoranı 2002' de "/o88,2 iken, 2006 yılında "/o59 ,9' a gerilemiştir.

YıLLAR

P

54 Türkiye'nin Jeoekonomisi ve Jeopolitikası: Türkiye Geleceğin Neresinde?

Kaynak: Hazine Müsteşarlığı ( Erişim Tarihi: 15.04.2007 )

Ayrıca, AK Parti hükümeti döneminde sağlanan makro ekonomik istik-rarln sonucu olarak, nominal faiz orarıları hızlı bir şekilde düşmnş; 2002 yı-lında "h72 dizeyinde iken, 2006 sonunda o/"18'ın altına gevşemiştir. Enflasyonve nomina| faız oranlarrndaki bu gevşemenin sonucu olarak, reel faizler de2002 yılında "/"3I,6 iken, 2006 yılı sonunda %8 dolayına gerilemiştir.

Bahsi geçen yıllarda reeskont faiz oranlarındaki değişmeler incelendil

ğinde ise, 2001 yılı itibariy|e "h70 olan reeskont faiz oraıı7arı 2006 yılı so-nunda "/.27 seviyesine inmiştir. Tasarruf mevduatı faiz oranları. da aynı eği-limi göstermektedir.2002 yılında "/o 62,5 olan bu oran, 2006 yılı sonunda o/"

23,72' y e gerilemiştir.

Grafik 10: Faiz Oranları (7o)

100

L80ıl,E60clö40

20

02000 2oo1 2oo2 2003 2oo4 20o5 2006

,*-Tas. Mev. F. O. (%) 45,6 62,5 48,2 28,6 22,06 20,38

23

23,72-zı-- ie --

--İ-TCMB Rees. F. O. (o/o) 70 7o 55 43 38

Bileşik F. O. (%) 36,2 99,6 64,9 46 24,7 16,3

:*İ::::*-:*::-----:-*",-,l. ,,,],. ,..,ı: .-'.1

Tablo 3: İç Borç Stokundaki Değişmeler (20012006) (milyar YTL)

2000 2001 2002 2003 20o4 2005 2oo6

foplam İç Borç 36,4 722,2 749,9 794,4 224,5 244,8 z57,5

Iç BorğCSMH (%) 29 69,2 54,5 54,5 52,3 50.3 43,7

fahvil 34,4 702,7 772,8 169 194,2 2z7 z08,4

Iahvil/İç Borç 95Y, 84% 75% 87% 87% 93% 83%

Bono 2 20,1 37 25,4 30,3 77,8 43,7

Bono/İç Borç 5% 76% 25% 73% 73% no,///o 17%

Tas.Mev.Faiz Oranı (o/") 45,6 62,5 48,2 28,6 22,06 2a38 23,72-

Reeskont Faiz Oranı (o/" 70 70 55 43 38 23 27

Bileşik Faiz Oranı (%) 36,2 99,6 64,9 46 24,7 76,3 18

Crtalama Vade (Ay) 17,3 30,9 20,6 18,], 1,7.3 27,4 27,5

Kaynak: Hazine Müsteşarlığı (Erişim Tarihi: 15.04.2007)

YlLLAR

2000'lıi Yıllarda Türkiye'nin Makro Ekonomik Performansı 55

Dalgalı kura geçilmesinden sonra piyasanın seyrine bırakılan Ameri-kan Doları,2002 yılında I,6345 YTL iken 2006yılı sonunda ].,3698 YTL sevi-yesine gerilemiştir. Gerek ekonomik gelişme gerekse uluslararası piyasalar-da Amerikan Doları'nın değer kaybı, YTL'nin Dolar karşısında değer ka-zanmasına (ters dolarizasyon) neden olmuştur.

Ekonomik istikrarın yakalanması ile portföy yatırrmcılarının gözdesihaline gelen İlırr«e endeksi olumlu yönde etkilenmiş, endek s 2002 yılında10.370 puan seviyesinde iken 2006 yıh sonunda 42.517 puan seviyesine fır-lamıştrr. Şu an için İMKB'deki yabancı menşeli yahrımcrların payınm "/o70oranında olduğu tahmin edilmektedir.

6. Dış Ticaret ve Döviz Politikalarr2000 yılı sonu itibariyle, Türkiye'nin toplam ihracatı 27,7 rnllyar Dolar

civarrnda iken, 2006 yılı sonunda 85 milyar Dolar'rn üzerine çıkmıştrr. Sonbeş yılda ihracatrn artış };ıızları, yaklaşık "/"15;3L;34;76,3 ve 16,1 dolayların-da gerçekleşmiştir.

Diğer yandan, ayru dönemde ithalattaki artış ihracattaki artıştanbirazdaha faz|a olmuştur. Toplam ithalat 2000 sonunda 54,5 milyar Dolar iken,2006 sonunda '],37,5 milyar Dolar'r geçmiştir. İthalatln son beş yıldaki artışhızı da zaten yaklaşık olaıak '/"24;35;4I;19 ve 17,7 olarak gerçekleşmiştir.İthalat kalemlerinin alt bileşenlerine baktığımızda ise, bilhassa 2003 ve 2004yıllarında tüketim malları ithalatınrn ortalama ithalat artrşının oldukça fev-kinde gerçekleştiği anlaşılmaktadır.

Grafik 11: İhracat ve İthalat Rakamları (milyon $)

trc,

'.Y

=(§E.=

a

cıo(ğ

150.000

,100.000

50.000

0

137 5oo ]

**. _]

YıLLAR

Kaynak: Hazine Müsteşarlığı (Erişim Tarihi: 75.a4.2007 )

ı

56 Türkiye'nin J eoekonomisi ve Jeopol itikası: Türkiye Geleceğin Neresinde?

Grafik 12: İhracat_İthalat Artış Oranları ve İhracatın İthalah Karşılama Oranr

100

8060

İ40E

S200

-20

-402000 2oo1 2002 2003 2o04 2005 l zooo

1 itn9lat Artış oranı(%)

-t İhracat Artış Oranı(%)

inr. itn. Kar. or.(%)

34

5

51

-24

13

76

25

15

70

35

31

68

41

34

65

20

16

63

18

16

62

Kaynak: Hazine Müsteşarlığı (Erişim Tarihi: 75-04.2007 )

Dış ticaret denge siz|iği, bu şartlarda hızla artmaktadır. 2000 sonunda

27 rn||yar Dolar civarında olan açrk, 2006 ylh sonunda neredeyse ikiYe kat-

1anarak 52 milyar Dolar'r aşar duruma gelmiştir. Burada üzerinde durulma-sı gereken birkaç önemli hustıs vardır. İlk olarak, ithalatrn artış hrzı.nln ihra-

.uİr., artış hızı.ndan daha yüksek olmasr, ülkeyi giderek artan bir dıŞ ticaret

açığı sorunu ile karşı karşıya brakmıştır. İhracatrn artrş hrzı.nrn slnırlr kalıP,

ithalatın daha hızlı artmasrnln en büyük sebebi, hiÇ kuŞkusuz Türk Lira-

sl,nln aşlrl değerli hale gelmesidir. Bu durum, dış ticaretteki hızlı artıŞın da

beslediği yüksek ekonomik büyümeye rağmen, iç piyasada yurt içi.mallaradöntik talebin ve istihdamln yeterince artmamasına yol aÇmrŞtır. Özelliklenihai mal ithalatına dontık 2003 ve 2004 yıllarında meydana gelen aŞlrl artrŞ,

bu durumu bariz bir şekilde açıklamaktadır. Ancak, dikkat edilecek olursa,

hem ihracatın hem de ithalatın artrş ]nızı,2005 ve 2006 yıllarında belirgin bir

şekilde yavaşlamıştır. Bunun en önemli sebebi; bir taraftan ekonomide ka-

pasite kullanımında (tam istihdama yakın) azarni seviyelere yaklaŞmıŞ ol-

İ11u.,1.,, diğer taraftan istihdam artışıyla geniş halk kitlelerine dönük ek gelir

yaratma frrsatlarınrn yeterince oluşamamaslnın yanl slra/ enflasYondaki

düşüşe bağlı olarak yurt içi malların fiyatının giderek daha dar bir bantta

artmaya başlamasr, böylece ithal mal fiyatlarrnrn cazibesinin azalmaYa baŞ-

1amasrd.rr. petrol fiyatlarındaki yükselmeler hiç kuşkusuZ ata ma].r ithalatınıartırrcr bir etki yaratmı,ştır. Yurt içi sanayi üretimindeki artıştan kaYnakla-

nan ithal girdi ihtiyacı, dayanıklı tüketim mallarrna ve taşrt araçlarrna yöne-

lik talepteki yüksek oranlı artışlar, 2a04 yrlrnın ikinci yarısrndan itibaren

etkili olmuştur. Aslında, serbest dünya pİyasaları İle entegrasyonun Sonucu

iYıllardaTürkiye,ninMakroEkonomikPerformanSı57

o|arak, ara malları üretiminde sıkıntıların başlamasıyla birlikte, sorunun

ithalatla ikame edilmesi kaçınılmaz hale gelmiştir. Ancak bu durumun de-

varnl halinde, uzun dönemde sadece istihdam değil, aynı zamanda ekono-

rninin rekabet gücünü sürdürebilme yeteneği de sorunlu hale gelebilecektir.

Dikkat edilecek olursa, son yıllarda ara ve sermaye mallarrnrn ihracat ve

ithalat değerlerindeki artrş hızı nihai mal ihracat ve ithalat değerlerindendaha yüksek gerçekleşmiştir.

Tablo 4: İhracat-İthalat Oranla rındaki D eğişmeler (2000-2006)

Not: Tutarlar milyar Amerikan Doları, değişimler (%) olarak ifade edilmiştir.

Kaynak: Hazine Müsteşarlığı ( Erişim Tarihi: 15.04.2007 )

Konuya cari açık açrsrndan bakıldığrnda, 2001 kriz yılı hariç, cari den-genin sürekli açık verdiği gözlenmektedir. Cari açık miktatı2002 sonu itiba-riyle 1,5 milyar Dolar iken, takip eden yıllarda 8;15,6 ve 19 milyar dolardolayında gerçekleşmiştir. Cari açığın GSMH'ye oranl 2002 plında "/o0,8iken, takip eden yıllarda "/o3,3; 5,2 ve 6,2 olarak gerçekleşmiş ve bu hızlıyükselme ekonomi için en büyük risk alanr haline gelmiştir, Dalgalı kurrejirninin de katkısıyla bugünkü istikrar ortamrnd a krize dönüşmeyen budenli yüksek bir cari açrk, olası bir kriz dalgasında önü alınamayan bir du-rı,lma dönüşebilme ihtimali taşımaktadır.

Cari açık konusunda üzerinde durulması gereken asıl önemli mesele,bu açığın nasıl finanse edildigidir. Son yıllarda bu açığın önemli bir krsmrportföy hesabı yükümlülüklerinden karşılanmaktadır. Bunda da 2005 yılına

2000 2001 Değ. 2002 Değ. 2003 Değ. 2004 Değ. 2005 Değ. 20o6 Değ.

lunecer 27.774 31.334 12,81, 36.059 15,08 47.252 31,0.1 63.767 33,68 73.476 15,76 85.309 16,L

Ara I\{alları 11.565 13.368 15,59 74.657 9,64 18.494 26,1,8 25,945 40,29 30.289 76,I2 37.751 24,63

}rmaye Mal. z."l75 2.658 22,I8 2.790 1,96 4.344 55,69 6.530 50,34 7.997 22,L 9.275 15,9E

Tı,iketim Mal. 13.986 ,r,5.2679,,l,| 18.464 20,99 24.125 30,66 30.501 26,43 34.835 |3,65 37.747 8,35

iTHALAT 54.502 41.399 -24 51.553 24,53 69.339 34,5 97.539 40,67 776.774 18,98 |37.449 1,7,7

Ara Malları 36.009 30.300 -l5,9 37.655 21,27 49.734 32,08 67.549 35,82 81.868 20,39 98.576 20,1

iermaye Mal. 11.365 6.94o -38,9 8.399 21,02 11.325 u,84 77.397 53,6| 20.353 16,32 22.199 9

Iüketim Mal. 6.928 3.813 -45 4.898 28,45 7.813 59,5], 12.100 54,87 13.950 15,09 16.006 11,73

DENGE -26.728 -10.065 -15.494 -22.o87 -34.372 42.926 -52;1,40

58 Türkiye'nin Jeoekonomisi ve Jeopolitikası:'fürkiye Geleceğin Neresinde?

kadar Hazine,nin borç senetleri çok ağırlıklı iken, reel faizlerin geçmiş yılla_ra kıyasla düşmesiyle birlikte, son iki yıl içinde hisse senetlerinin de büyükbir artış kaydettiğini görüyoruz. Başka bir ifadeyle, cari açığın finansma_

nında yabancrların kısa vaddli sıcak para girişlerinin özellikle son iki yıldabüyük bir artış kaydetrniş olması, ilgili politika yapıcılarının konu üzerindevakit kaybetmeden ciddi olarak düşünmeleri ve alternatif politika geliştir_

meleri gereğini doğurmuştur.Cari açığın finansmarunda diğer önemli bir kaynak ise,. bankalar ve

banka dışı işletmelerin yatlnrrülarıyla ilgili yükümlülükleridir. Istikrar hava-

srnln geçerli olduğu zamanlarda sorun olmayan bu kaynak da, olası bir krizortamında büyük sorun yaratabilmektedir. Ancak, son yıllarda doğrudanyurtiçi yatırımlarda ciddi artışın olmasl, açığın finansmanrnda sevindiricibir durum olmuştur.

Bunun drşında, özellikle turizm gelirlerinin son yıllarda hızla artmış

olması, cari açlğın finansmanrnda büyük bir sorun yaşanmamasrnın en ö_

nemli sigortasr olmuştur, Zira yıllık 8 milyar Dolar'ı bir türlü aşamayan

turizm gelirleri, son beş yılda sırasıy|a 8,5;13; ].6; 18 ve 17 rnillyar Dolar do_

laylarında gerçekleşmiştir. Fakat cari açrğın yukarıda zikredilen halihazır_

daki finansman yöntemlerinin neredeyse tamaml, siyasal ve ekonomik is-

tikrarrn sekteye uğramamasına bağlıdır. yani, bu yöntemlerin hemen he-

men tamamı "iyi gün dostu" niteliğndedir.Genel kabul gören dış ticaret teorilerine göre, bir ülkede artan cari açık

döviz talebini artrrmak suretiyle döviz kurunun değer kazanmasrna ve ulu-

sal paranın değer kaybetmesine yol açar. Ancak, bu teorik saptamanrn son

yıllarda Türkiye'de gerçekleşmediği gözlenmektedir. Bu durumtın en ö-

nemli sebeplerinden biri sermaye girişi, diğeri ise Merkez Bankası dövizrezervlerindeki artışlardır. 2005 yrlrnda 9,7 rni|yar Dolar doğrudan yabancl

sermaye girişi görülürken, 2006 yılı sonunda bu rakam 19,8 milyar Dolar,a

yükselmiştir. Bu bağlamda 2006 yrlı sonu itibariyle Merkez Bankası brütrezetv|eri;56,5 milyar Dolar, 13 Nisan 2007 itibatiyle de 65,7 rnilyar Dolarseviyesine ulaşmıştrr.

Bilindiği izere, 2001, krizi sonrasında uygulamaya konulan IMF prog-raml çerçevesinde dalgalı kur rejimi uygulanmaktadır. Bu kur rejiminde, ne

hükümetin ne de Merkez Bankasr'nrn kurların seviyesiyle ilgili bir hedefi

vardır. Ancak, taşıdığı önem itibariyle, kurlar finansal istikrarrn bir parçası_

nı teşkil etmektedir ve bu nedenle Merkez Bankasr tarafrndan dikkatle izle-

nen bir göstergedir. Dalgalı kur politikalarl kapsamında Merkez Bankası,

aşırı dalgalanmalara müdahale etmekte ve rezerv biriktirmek maksadıyla

]'J

]

]

i Yıllarda Türkiye'nin Makro Ekonomik l'erformansı

d,öviz alımları yapmaktadır. Istikrarlı büyüme, ülke içine ve dış dünyaya

verilen güven sonucunda beklentilerin düzelmesi ve risk priminin azalmasl

nedeniyle, YTL'nin değer kazandı$ görülmektedir. Buna bağlı olarak da,

yıllarca süren dolarizasyon olgusunun hızla ters dolarizasyona dönüşmesi,

,ı.rrul para birimin değerini göreceli olarak artrrmaktadır. Yapılmasr gere-

ken, piyasaya müdahaleden ziyade, devam eden siyasal ve ekonomik istik-

rarln sürdürülmesi ve zamanla reel faizlerin uluslararası seviyelere yaklaş-

rnaslna yardlmcı olmaktır.

7. Yabancı Sermaye17 Haziran 2003 tarihinde yürürlüğe giren 4875 sayılı 'Doğrudan Ya-

bancı Yatırımlar Kanunu' sonucunda, doğrudan yabancı yatırımlarln ger-

çekleştirilmesinde izin ve onay sistemi kaldırılmlş ve bilgilendirme sistemi

uygulamaslna geçilmiştir. Yeni uygulama ile birlikte yabancı sermaye yatı-rımları konusunda bir takım kolaylıklar sağlanmrştır. Nitekim 2006 yılı so-

nı_ı itibariyle toplam yabancl sermayeli şirket ve şube sayıs1 14.955 olmuştur.2000 yılında yeni kurulan yabancı sermayeli şirket sayısl 447 iken, ele aldı-

ğımız dönemde hızla artmış ve 2006 yılında bu sayı 3.350 olmuştur.

Grafik 13: Yabancı Firma Sayrsı

59

ğ sooo6!,

E 2000:ı!ğ 1000E6!şo

-*Yabancı Firma Sayısı ?l15_

,-l l]l

_lKaynak: Hazine Müsteşarlığı ( Erişim Tarihi: 15.04.2007 )

Görüldüğü gibi 4875 sayılı kanunun yürürlüğe girmesiyle şirket sayıla-rında hızlı bir artış gözlenmiştir. İmalat sanayiinde faaliyette bulunan ya-bancı sermayeli şirketlerde tekstil ürünleri imalatı birinci srrada yer alrrken,bunu gıda ürünleri, içecek imalatr ile kimyasal madde ve ürünleri imalatıizlemektedir. t4.955 adet yabancı sermayeli firmanın ülke gruplarına göredağılımına bakıldığında ise; AB ülkeleri ortaklı firma saylslnln 8.203 adetlebirinci srrada yer aldığı görülmektedir. AB ülkeleri ortakh yabancl sermaye-li firmaların içinde de Almanya 2.625 adet firma ile birinci sırayı alrrken,onu İngiltere (1.420 adet) ve Hollanda (1.189 adet) izlemektedir.

60 Türkiye'nin Jeoekonomisi ve Jeopolitikası: Türkiye Geleceğin Neresinde?

2OO5 ylh sonu itibariyle, IMF kredileri ve döviz rezervleri hariÇ, Yıllıkkümülatif net sermaye miktarı 38,33 milyar ABD Doları düzeyindedir, Ser_

maye girişindeki artışın en önemli nedenlerinden biri, bankacılık dışı özel

sektörün kredi kullanımmdaki artışlardır (toplam giren sermayenino/"26'sı),

Toplam yabancı sermaye girişleri içinde uzun vadeli sermaye ve doğrudan

yabancı yatırımlarln Payl giderek artmaktadır. Yabancl Sermaye girişi, 1980_

İooo yılları arasrnd.a yılda ortalama 500 milyon Dolar düzeyinde gerçekleş-

miş iken;2000_2006 arasında yılda ortalama 9 milyar Dolar, 2003_2006 ara_

srnda ise yılda ortalama yaklaşık 16 milyar Dolar düzeyinde gerçekleşmiş_

tir. Bu miktar, yılsonu değerleri itibariyle 2003 yılında 1,7 rni|yar Dolar dii_

zeyinde iken, 2004 yılında 2,8 rnl|yar Dolara ulaşmrş, 2005 yılında ise 9 mil-

yu, nolurl aşmlştlr. Yabancr Sermaye girişi 2006 yılı itibariyle de rekor bir

artış göstermiş ve 20 milyar Doları bulmuştur,

Diğer yand,an, portföy yatırımlarl 2003 yılında yaklaşık 2,5 rnıIyar Do_

lar iken, 2004yılında 8 milyar Doiar,a yükselmiştir. 2005 yılında 13,4 miiyar

Dolar düzeyinde olan portföy yatırımları, 2006 yılında keskin bir düŞüŞle

7,4 rni|yar Dolar seviyesine gerilemiştir. Merkez Bankası döviz rezervleri

ise,2007 yllı Hazir.r, uy, itibariyle yaklaşık 68 milyar Dolar,rn üzerinde sey_

retmektedir.

Grafik 14: yabancr Sermaye Girişi ve İçeriği (milyon $)

25.0o0

2o.0oo

15.0o0

10,000

5.00o

0

-5.0oo

-1o.o00

/*

- =ftn,- - ,,/;y'---- -, ,,]

-:.-.--'_--ü4L

2oo0 2oo1 2oo2 2003 2oo4 2005

y. c!.nşİ_

m Miktarı

Miktarı

1.,! 34

ıi1.o22

-1,660

2.855

-4,5,15

369 ls.zıa|10.047|22.1b|J962 l ,rr. l 2024 | ,.,r._593 l..ouuIr.or.|",o"

19.231

,1_T_

YlLLAR

Kaynak: Hazine Müsteşarhğı (Erişim Tarihi: 1,5.o4.20o7)

Son yıllarda yabancl sermaye girişinde görülen bu artrş yadslnamaya-

cak orand,a ve onimde olsa da, uzun vadede bu alanda kalitenin artrrrlma-

slna mutlaka ihtiyaç vard.ır. Zfuason yıllarda yabancrlarrn portföy yatırımla-

rrnda görülen :nız\ı artrşrn, yurtiçi reel fa\z oranlarının uluslararasl ölçekte

hala çoı. y.iı.rek olması ile yine yurtiçinde siyasi ve iktisadi alanda istikrarın

3o.00o

=(§l<

='-a

(9

(ı,ojı§

j-i "b"""

s--,;;--ü*Doğrudan Yatlrlm

Portföy Yatırım

]P

i

2006 i

2000'li Yıllarda Türkiye'nin Makro Ekonomik Performansı

sürmesinin bir sonucu olarak gerçekleştiği unutulmamalıdı.r. Sıcak paramiktarrndaki artışın uzun vadede yurtiçi dengeleri slklntıya sokabileceğihesaba katilarak, politika yaplcllarlnln faiz ve kur politikalarını bu yöndeoluşturmaları gerekmektedir. Doğrudan yabancr sermaye girişi ağırl*lıolarak, varolan kamu ve özel şirketlerin ve gayrimenkullerin satrn alınmasışeklinde gerçekleşmektedir. Bundan sonraki yıllarda yabancl serrnaye giri-şinin daha ziyade varolan özel sektör şirketlerine ortak olunmasr ve yenitesisler kurulmasr şeklinde gerçekleşmesi için, yapısal düzen]emelere ihti-yaç vardır. Bu düzenlemeleri yapmadan/ ne ülkeye girecek yabancl serma-yenin niteiiğini zenginleştirmek ne de yabancı sermayeyi ü]ke lehine dönüş-türmek mümkün olacaktu. Burada dikkat edilmesi gereken husus, istihdamve gelir yaratrlrnasrnln yanr slra/ uzun vadede uluslararası piyasalardakabet gücünü artırmaya yönelik olarak üretim yaplsinln değiştirilmesimalıdır.

8. ÖzelleştirmeÖzeileştirme 24 Ocak Kararları'nrn etkisiyle 1980'li yrlların ortalarında

Türkiye'nin gündemine girmesine rağmen, bu konuda 2OO4 yılına kadarönemli sayılabilecek bir mesafe alrnamamıştır. Çeşitli nedenlerden dolayıözelleştirme süreci Türkiye'de tıkanmıştır. Bu neden]er arasrnda; özelleş-tirme politikalarnda siyasi kararsızlık, 1994 ve 2001 krizleri gibi ekonomikkonjonktürdeki olumsuzluklar, siyasal kararsrzlik ve önceliklerin tespitedilememesi sayilabilir.

1986 yilından bugüne kadar özelleştirmeden 25,7 rnilyar Dolar gelirsağlanmrştır. 2005 ve 2006 yıllarında elde edilen özelleştirme geliri ise sıra-sıyla 8,2 ve 8,J. milyar Dolar olmuş; yani, bu iki yılda elde edilen gelir yirmiyıldaki toplam gelirin yaklaşık olarak "k6}'ını, oluşturmuştur. Sonuç itiba-riyle, özellikle son iki yildaki performans dikkate almdığında, özelleştirme-de önemli bir yolun katedildiği görülmektedir. Mali açıdan ülkeye sağiadığıavantajların ötesinde bu gelişmenin; piyasa ekonomisi sürecinde rekabet.,kalite, etkinlik ve verimlilik gibi konulara da katkı sağlayacağı söylenebilir.

Ancak, yapılan özelleştirmelere ilişkin olarak kamuoyunda ciddi eleşti-riler de mevcuttur. Bu eleştirilerin başında, kamu ve özel kurumlarıyla yete-rince istişare edilmeden ve dahasr onlarrn görüşlerine yeterince rnüracaatedilmeden ve kamuoyu bilgilendirilmeden ilgili kuruluşların satışlarrnrngerçekleşmiş olmasr gelmektedir. Bu hassasiyetin yeterince dikkate alın-mamasl sonucu, özelleştirilen kuruluşların bir kısmı; tam piyasa değeri o-

6l

re-ol-

E

62 Türkiye,nin Jeoekonomisi ve Jeopolitikasl: Türkiye Geleceğin Neresinde?

luşmadan satllmlş, zamanlama iyi ayarlanamadığı için, hem değerleri dü-

şük kalmlş, hem de onlarl daha iyi işletebilecek kişilerin eline geçmemiştir.

Bütünliyle olsun,

bunların ötesinde, ister yerli alrcılar eliyle ister yabancl alrcllar e_

devlet elindeki rciı nıteılgi taşıyan bazı kamu tekelleri, tekel

niteliğini aynenlardan bir kısmıbaşka bir cebine

9. SonuçBu çahşmada 2000,1i yıllarda Türk ekonomisinin makro ekonomik per_

formansl analiz edilmiştir. Bir ekonomide makro ekonomik performans

analizi yapabilmek için, o dönem zarfında halkın refah seviyesindeki deği_

şime bakmak gerekir. Halkln refah seviyesindeki, yani yaşam standardın_

daki gelişmeleri analiz etmek için, iktisatçılar tarafından bilimsel olarak

genel kabul gören istikrar unsuriarı yukarıda incelenmiştir. söz konustı

istikrar unsurları olarak fiyat istikrarı, istihdam, sürdürülebilir büyüme vc

ödemeler dengesinin istikrarı gibi unsuriarın yanıslra/ mali politikalardakideğişiklikler, yabancr sermaye ve özelleştirme politikaları da ele alrnmıştrr.

yaklaşık olarak 40 yıldan beri bir türlü çözülemeyen/ ciddi bir sorun

olan fiyat istikrarı konusunda 2002 yılından bu yana büyük bir mesafe a-

llnmrştır. Enflasyonla mücadelede uzun süren yüksek enflasyon dönemininardından bu denli bir başarrnın elde edilmesi önemli bir firsattır; bunun

tersine çevrilmesi, hem ekonomik olarak hem de politik olarak kolay kolaygöze alrnamayacaktrr. zira bundan sonra yüksek enflasyonun sadece eko-

nomik değil, politik maliyeti de yüksek olacaktır. Daha bağımsızbir Merkez

Bankası,nrn ve fiyat istikrarına kilitlenmiş nispeten uzun vadeli (üç yıllık)bir sıkı para politikasr ile bu hedefi bozmayacak şekilde uygulanan yincnispeten uzun vadeli (üç yıllık) bir maliye politikaslnln olmasl, fiyat istikra-

rlnln geleceğine dair en önemli flrsat olarak algılanmalıdır. Ancak son biryılda, siyasal içerikli bazı iç ve dlş olumsuz gelişmelerden öttirü, istikrarortamlnln yara alacağına dair bazl tereddütler ve bunun Üzerine kuruluolumsuz beklentiler, fiyat istikrarlna en büyük tehdit olarak algılanmakta-dır. Fiyat istikrarı hedefinin gözden çıkarrlmasr, ülke için hemen her alandaistikrarı gözden çıkarmak anlamlna gelecektir.

2002 yılından bugüne kadar büyüme sürecinde de, yine hem genel e-

konomi bazında hem de sektörel bazda sürekli yüksek oranlarda değerler

kaydedilmiştir. Bu dönemde büyümenin hem arz yönünden hem de talep

koruyarak sadece özel tekeller haline gelmiştir. Hatta bun-

yar1 resmi nitelik taşıdığı içİn, devlet aslında bir cebinden

para ile mülkiyet aktarlml yaPmlştlr.

2000'li Yıllarda Türkiye'nin Makro Ekonomik Performansı

yönünden iç ve _dış ekonomik dinamiklerin bir sonucu olarak gerçekleştiği

görülmektedir. Ust üste yedinci yılda bile, üstelik seçim yılı olmasına rağ-men, yüksek büyüme hızrnrn sürdürülmesi, büyüme sürecinin önündeki enbüyük firsat olarak değerlendirilebilir. Ancak, hem son aylarcla yaşanansiyasi gerilimin seçim sonıasrna sarkması ihtimali, hem de Irak ve AvrupaBirliği konuları.ndaki muhtemel olumsuz gelişmeler, yurt içi ve yurt dışıyatırımcılarrn beklentilerini olumsuz yönde oluşturmalarına zemin hazırla-yabilir. Bu olumsuz senaryonun gerçekleşmemesi, tüm taraflarrn d,aha so-rumlu davranmasrna bağlı olacaktır.

ıstihdam konusunda, yukarıda bahsedilen olumlu gelişmeler, tatminedici düzeyde gerçekleşememiştir. Bu sonucun alrnmasrnda en önemli et-ken, ülkenin demografik, sosyal ve ekonomik yapısıdır. Hızlı nüfuıs artışı,eğitim ve vasrf düzeyinin düşı-iklüğü, tarımsal istihdamdaki hızlı çözülme-ye bağlı olarak köyden kente hızlı göç ve uluslararası piyasalarda ucuz iş-gücü üzerine yoğurılaşan rekabet stratejileri bir gelecek perspektifi içindetopluca ele alrnmadan, daha fazla istihdam yaratan bir büyüme sureciniyakalamak zor olacaktrr. Her ne kadar ülkenin genç nüfusa ve giderek dahaeğitimli, vasrflr ve dünya standartlarına uygun işgücüne sahip oluşu, istih-dam konusunda en önem-li firsat olarak karşımızda dursa da; ülkedeki carisiyaset gündeminin bu konulardan uzak olması, bu konudaki en büyüktehdit unsurudur. Ancak, tarım sektöründeki çözülme süreci sağlıklı birdengeye ulaşmadan, büyüme süreci de istihdamdaki gelişmeler de yeterin-ce güvenilir ve sürdürülebilir nitelikte olmayacaktır.

2001 krizinden sonra genellikle mali disipline önem verilmiş; son ikiyıldan beri üç yıllık bütçe politikası benimsenmiştir. Borçlanma politikasın-da da AB kriterlerinin büyük ölçüde sağlanmış olmasrna rağmen; genelseçimlerin ve ardından yerel seçimlerin yapılacak olması, cumhurbaşkanlığıseçiminin hala belirsizliğini korumasr, AB ile ilişkilerin zora girmesi, alt-gelir gruplarrnrn baskısrnln artmasl ve doğrudan yabancı sermaye girişleri-nin hala sürdürülebilir nitelikte olmaması, mali disiplinin önünde duran enbüyük tehditlerdir. Ayrıca, borçların milli gelire oranr giderek azalsa da,stok olarak hrzla artmaktadır. Bu konuda hükümetlerin daha ihtiyatlı dav-ranmasl yararh olacaktlr. zira u]usal ve uluslararası düzeyde yaşanabilecekolumsuz gelişmeler, son derece ağır hasar verebilecek bir potansiyele sahip-tir.

Drş ticarette ise ihracat ve ithalat açısından, hem nicelik olarak hem denitelik olarak son yıllarda büyük gelişmeler sağlanrnıştır. Dış ticaret hacmi,

63

64 Türkiye'nin Jeoekonomisi ve Jeopolitikası: Türkiye Geleceğin Neresinde?

son beş yrlda neredeyse dört katına çlkmlştlr. ihracatrmızda rekabet gücü

giderek İeknoloji-yoğun sektörlere ve mallara yönelirken, ithalatrmızda ara

mallarrn artması, koBı nitelikli ve girdi temin eden işletmelerin gelecekte

ciddi tehdit altında olacaklarl anlamrna gelmektedir, Ayrıca, dış ticaretin

önem]i bir kısmı gelişmiş ülke piyasalarına yapılmaktadır, Nitekim, ihraca-

tımızda en büyük paya sahip ill on ülkeden yedisi AB üyesi ülkelerdir,

Avantaj ve dezavantulıa., aiı.tute aldı,ğımızda; ihracatımızın önemli bir

krsmınrn AB ülkeleri "" aSP gibi gelişmiş ülkelere yönelik olmasr, üretim

yaplmlzln kalitesi ır" eko.,o.,,imizin rekabet gücü açısından fevkalade ö-

nemlidir.Ayrıca,komşuülkelerledışticaretinartmasldagelecekaçıslndanönemli bir flrsattrr. Hatta so., yıllardaki kur dezavantajına rağmen ihracat_

taki artışrn sürmesi, ekonominin maliyet avantajlarını giderek daha iyi kul_

landığrnın bir göstergesidir.

Özet|e,2000,1iyıllarınhemenbaşlndaenflasyonlamücadeleyiesasaianIMF destekli istikrar programl/ aynı yılın sonuna doğrı,ı başlayan ve 2001

yıl.rnınŞubatayınduu'.id-".,derinleşenekonomikkrizlebirlikteuygulama_dan kalkmrş; hemen ard,rndan yeni bir programla yola devam edilmiştir,

2002yılındanitibarenmakroekonomika]andaciddianiamdagelişmelertayaeailmiştir. Ancak, şu anda ülkenin hem yurt içinden h"İ.1" yurt dı-

şrndan kaynaklanan bazı risk algılamalarıyla karşı karşıya kaldığı da bir

gerçektir. 'Bi.

tr.uftur, son aylarda yaşanan cumhurbaşkanı seçimi krizi ve

ardrndan kaçınrlmaz hale gelen u.k"., s"çi_; diğer taraftan lrak _ve

İ.an,",

geleceği, AB ve ABD ile lğl<iler ve terör meseleleri, ülkenin ve dolayısıyla

ekonominin risk primini hayli yükseltmiş durumdadır, Ekonominin risk

priminin yükselmesi, tamiri oldukça pahalıya çıkacak derecede ekonomik

istikrarrn bozulmasr anlamrna gele""kti.. yurt içindeki ve yurt dışındaki

ilgili karar birimlerinin daha sağduyulu politika izlemeleri halinde, sürdü-

rİlen politlkalarda ciddi bir sapma olması beklenmemektedir, Mevcut ger-

ginliklerin devamr halinde, hem yerli ve yabancı yatrrrmcrlar gözünde gü_

venli yatırrm ortaml kaybolmuş ola"at, hem de ekonomik hedeflerden bü-

yük sapmalar sözkonusu olabilecektir,

Sağduyunun hakim geldiği senaryoda; gelecek hükümetin mutlaka ta-

kip etmesi tavsiye eaileülecel poiitiialar arasrnda, AB ite ilişkileri daha

öngörülebilir haİe getirmeye çalışmak, do$udan yabancr sermaye yatrrım-

larrnln önünü açmak, g"r"tıı özelleştirmeleri etkin bir şekilde gerçekleştir_

mek ve ülke gündemiiıi gerginiik yaratacak tartrşmalardan uzaklaştrrmak

bulunmalrdrr.

!İı

2000'li Yıllarda Türkiye'nin Makro Ekonomik Performansı 65

KaynakçaBaşbakanlık Hazine Müsteşarlığı, Ekonomik Göstergeleri, www.hazine.

gov.tt / stat / e-gosterge.htm (15 Nisan 2007).

Başbakanhk Türkiye İstatistik Kurumu/ İstatistikler, www.tuik.gov.tr (15Nisan 2007).

Devlet Planlama Teşkilatı. İstatistikler. www.dpt.gov.tr (15 Nisa n 2007),

Erdem, E. ve Ş. Nazlıoğlu, "Tarrmsal Destekleme Politikalarının Gelir Dağı-lımı Üzerindeki Etkileri: Türk Tarım Sektörü Örneği," 16. İstatistik İ_raştırma Sempozyumu/ Ankara, Mayıs 10-11, 2007.

Merkez Bankasr, Elektronik Veri Dağıtım Sistemi, http: / / tcmbf4O.tcmb.gov .tr / cbt.htm (15 Nisan 2007).