View
329
Download
20
Category
Preview:
DESCRIPTION
1923-1938 Türk do
Citation preview
ATATÜRK DÖNEMİ TÜRK DIŞ POLİTİKASI
Şahin KESKİN
Atatürk Üniversitesi Uluslararası İlişkiler
Bölümü
ATATÜRK DÖNEMİ TÜRK DIŞ POLİTİKASI
Şahin KESKİN
Atatürk Üniversitesi Uluslararası İlişkiler
ATATÜRK DÖNEMİ TÜRK DIŞ POLİTİKASI
ATATÜRK DÖNEMİ TÜRK DIŞ POLİTİKASI
1923-1938 Türk Dış Politikası Sayfa 2
Atatürk Dönemi Türk Dış Politikası
Atatürk Dönemi Türk Dış Politikasını Meşgul Eden Konular ve Đkili Đlişkiler
a)Musul Sorunu:
Türk-Đngiliz ilişkilerinde en temel ve damgasını vuran sorun Musul Sorunu’dur.
Musul’un Türk ve Đngiliz ilişkilerinde sorun yaratmasının altında yatan gerçek elbette
petroldür.
Musul gizli anlaşmalar ile önce Fransa’ya ardından Đngiltere’ye bırakılmıştır. Sykes
Picot Anlaşması; 1.Dünya Savaşı sırasında Đngiltere ve Fransa arasında yapılan ve Osmanlı
Devleti’nin paylaşılmasını öngören gizli antlaşma1 ile aralarında anlaşmışlardır. Asıl Musul
San Remo konferansında alınan kararla Đngiltere’ye bırakılmıştır. San Remo Konferansında;
Đngiltere ve Fransa arasında bir petrol anlaşması imzalandı. Bu anlaşmayla Musul,
Đngiltere’nin Irak mandasına katıldı2.
Türkiye bu konuda tavrı bölge de Türk halkının çoğunlukta olduğunu, bölgenin
Türkiye’ye bırakılmasını savunmuştur. Hali ile çıkarlarına ve diplomasisine ters olan duruma
Đngiltere karşı çıkmıştır. Böyle bir durum olduğundan iki ülkeyi bir sonuca ulaşması için
müzakerelere bırakılmıştır. Sonuç alınamadığından bu olay Milletler Cemiyetine taşınmıştır.
O dönemlerde Milletler Cemiyeti’nde Đngiltere’nin etkisinin büyük olması ve
oluşturulan komisyon incelemeler de bulundu. Milletler Cemiyeti Meclisi 16 Aralık 1925’de
Üçlü Komisyon’un raporunu benimseyen, yani Musul’u Irak’a bırakan bir kararı kabul etti3.
Bazı iç nedenler de olayın perde arkasında kalmıştır(Şeyh Sait Đsyanı)Sonuç itibari ile Musul
Irak’a bırakılmıştı.
Dönemin Dış Đlişkiler Bakanı bu konu hakkında görüşleri şu şekildedir; Yakın
Doğu’da başlıca kuvveti temsil eden Türkiye Cumhuriyeti’nin en esaslı siyaseti, medeni
milletler arasında bir düzen unsuru ve ilerlemek alanında çalışmak olduğuna göre, dünyanın
ve Yakın Doğu’nun sulh ve huzuru ve Irak’ın bağımsızlık ve saadi namına ve Büyük Britanya
Đmparatorluğu ile ilişkilerimizi normal bir hale getirmek için ortada kalan bu arazi
meselesinde fedakârlıklara katlandık4. Özet itibari ile Musul Meselesi’nde bütün fedakârlığı
Türkiye yapmıştı5.
1 Faruk Sönmezoğlu, Uluslararası Đlişkiler Sözlüğü, s.621. 2 a.g.e, s. 573. 3 Ayhan Aydın, Musul Meselesi, Turan Yayıncılık, Đstanbul,1995,s.113. 4 Ahmet Şükrü Esmer, Siyasi Tarih 1919-1939,Ankara,1953,s.197. 5 Süleyman Kocabaş, Atatürk Dönemi(1923-1938),Vatan Yayınları, Đstanbul,2007,s.72.
ATATÜRK DÖNEMİ TÜRK DIŞ POLİTİKASI
1923-1938 Türk Dış Politikası Sayfa 3
Türkiye’nin Musul’u istemesinin 2 ana sebebi vardır. Bunlardan birincisi
güvenlik sorunudur ki; günümüzde Irak sınırının bugün PKK terörü sebebiyle Türkiye’nin
başına büyük bela olduğu görülüyor6. Bir diğer ana sebep ise petroldür. Musul’un gitmesi
demek büyük petrol gelirinden mahrum kalmak demekti. Türkiye’yi tatmin için 1926
Antlaşması’na 25 yıl süre ile ona petrol gelirinden %10 hisse verilmesi
maddesi(14.madde))konulmuş, daha sonra buna ek protokollerle Türkiye bunun hakkında
500000 Đngiliz lirası alması karşılığı vazgeçti7.
b)Mübadele Meselesi/Sorunu:
Türk Dış Politikası’nı meşgul eden bir diğer konu ise Mübadele meselesidir. Türkiye
Yunanistan ilişkilerinde pürüz yaratmıştır. Lozan Konferansında, Türkiye de kalan Rumlarla,
Yunanistan’da kalan Müslümanların değişimi meselesi ele alınmış ve bu konuda 30 Ocak
1923’de bir sözleşme ve protokol hazırlanmıştı. Buna göre, Türkiye’de kalan Rumlarla,
Yunanistan da kalan Müslüman-Türklerin değişimi yapılacak, ancak;30 Ekim 1918’den önce
Đstanbul Belediye sınırları içinde yerleşmiş bulunan Rumlarla Batı Trakya Türkleri bu
değişimin dışında tutulacak, yani bunlar yerlerinde kalacaklardı8.
Türk ve Yunan temsilcileri arasında anlaşmazlıklar çıktı. Yunanistan Đstanbul da
olabildiğince Rum bırakmak adına politikalar güttü. Yunanistan lehine çözüm bulmak için
Milletler Cemiyeti’ne durumu taşıdı. Milletlerarası Adalet Divanı’na sevk edilen Yunanistan,
bura da çözüm bulamadı. Yunanistan Türkiye ile kurulmuş protokole aykırı olarak; Batı
Trakya Türklerinin mallarına el koyarak, buralara mübadil Rumları yerleştirmeye başlaması
ve Ortodoks Rum Kilisesi Patriği Arapoğlu Konstantin sebebiyle mübadele işleri iyice
gerginleşti9. Patrik’in siyasi meselere karışması iki ülke arasında sorunlarda etkili olmuştur.19
Mayıs 1925’de patrik’in değişmesi ile Vasil Georgiades getirildi. Bunun üzerinde Mübadele
Meselesi ile ilgili yaşanan ilk güçlükler halledilmiş oldu10.
6 Süleyman Kocabaş, Atatürk Dönemi(1923-1938),Vatan Yayınları, Đstanbul,2007,s.72 7 Đbid. 8 GÖNLÜBOL, Prof. Dr. Mehmet, Atatürk ve Türkiye’nin Dış politikası, Atatürk Araştırma Merkezi, Ankara,
1997. 9 Süleyman Kocabaş, Atatürk Dönemi(1923-1938),Vatan Yayınları, Đstanbul,2007,s.76. 10 Kemal Arı, Büyük Mübadele, Türkiye’ye Zorunlu Göç 1923-1925,Tarih Vakfı Yurt Yayınları,
Đstanbul,2003,s.1-182
ATATÜRK DÖNEMİ TÜRK DIŞ POLİTİKASI
1923-1938 Türk Dış Politikası Sayfa 4
Lozan antlaşmasının uygulanışındaki bu problem dışında Yunanistan’ın özellikle
“Anadolu macerasında uğradığı yenilgiyi hazmedememesi ve Türkiye’ye karşı Đtalya ile
işbirliği yapmaya çalışması, bu ülkenin Türkiye’ye karşı iyi niyetli olmadığını gösteren
tavırları olarak algılandı Ancak artan bu gerginlik,1930’lu yıllarda Đtalya’nın ve özellikle
Bulgaristan’ın bölgesinde izlemeye başladığı Revizyonist tutum sonrası yumuşadı11.
c)Türk-Sovyet Rusya Đlişkileri
Rusya da Çarlık Rusya yıkılmasının ardından Türk-Sovyet Rusya ilişkileri
olumlu yönde ilerlemişti. Çarlık Rusya neden yıkılmıştı önce onu irdeleyelim. Her şeyden
önce,1917 yılına gelindiğinde Rusya’da maliye, tıpkı Fransız Devrimi öncesinde olduğu gibi,
iflas etmiş durumdaydı. Vergi sistemi karışık, bozuk ve adaletsizdi. Savaşın finansmanı ancak
erimekte olan altın rezervleri ve dış borçlarla sağlanmaktaydı.1904-1905 Japon savaşı bu
yollarla finanse edilmiş,1905 devrimi de kanlı bir biçimde ve Fransa’dan alınan büyük borçla
bastırılabilmişti12. Bir diğer nedeni ise; Rusya’da devlet kurulduğundan bu yana demokratik
gelenek ve örgütler yoktu.1917 yılına gelindiğinde Rus halkı sesini hiçbir biçimde
duyuramadığı için, Çarlık rejimine karşı şiddetli başkaldırıdan başka bir seçenek de
kalmamıştı13.
Sonuç itibari ile Çarlık Rusya yıkılmış yerine Komünist Rusya kuruldu. Bu
yıkılış Türkiye’nin lehine sonuçlanmıştı. Komünist Rusya 1917’de harpten çekilince Osmanlı
Devleti ile olan harbini de sona erdirmiş, Doğu Anadolu’da Erzincan’da ve Diyarbakır
önlerine kadar olan Rus işgaline son verilerek, Rus ordusu Doğu Anadolu’dan çekilmiş,
bunun, Türk Đstiklal Savaşı’nın kolaylıkla kazanılmasına büyük etkisi olmuştu14.
Türkiye Musul sorunundan sonra yalnız kalmıştı. Milletler Cemiyeti’nin
Türkiye’ye tarafsız olmayan tutumlarından olmalıdır ki bu durumu izale etmek için Türkiye
Rusya ile ‘‘Dostluk, Tarafsızlık ve Saldırmazlık Antlaşması’’imzalandı ve 3 maddelik bir
anlaşmaydı. Antlaşmaya taraftar devletlerden hiçbiri üçüncü ya da birkaç devletçe antlaşmaya
taraftar devletlere yöneltilen hiçbir ittifaka ya da siyasal nitelikte hiçbir antlaşmaya ve
bunun gibi üçüncü bir ya da birkaç devletçe öteki antlaşma taraftarının kara ve deniz
11 GÖNLÜBOL, Prof. Dr. Mehmet, Atatürk ve Türkiye’nin Dış politikası, Atatürk Araştırma Merkezi, Ankara,
1997. 12 Oral Sander, Siyasi Tarih, Đmge Kitabevi, Ankara,2008,s.389. 13 A.g.e., s. 390. 14 Süleyman Kocabaş, Atatürk Dönemi(1923-1938),Vatan Yayınları, Đstanbul,2007,s.79.
ATATÜRK DÖNEMİ TÜRK DIŞ POLİTİKASI
1923-1938 Türk Dış Politikası Sayfa 5
güvenliğine karşı yöneltilen hiçbir ittifaka ya da antlaşmaya katılmamayı taahhüt
eder15.
Türkiye, Sovyet Rusya ile ilişkilerini yüksek bir tutum içinde sergilememiştir.
Türkiye, dış ticaretini Sovyetlerin tekeli altına sokmaktan kaçınarak, Batı ile ticari
münasebetlerini geliştirmeye özen göstermiştir16. Bir diğer durum ise komünizm meselesinde
de tutumu aynı şekilde sergilemiştir. Lozan’dan sonra Türkiye milli varlığına kavuşunca,
komünizme karşı daha hassas davranmış ve bu işi daha sıkı tutmuştur. Komünizm meselesi ile
Sovyet-Türk münasebetlerini birbirinden ayrı tutmaya dikkat eden Türk hükümetinin bu
tutumu Sovyetleri hoşnut bırakmamıştır17. Türkiye’nin bu tutumları yine de ilişkilerde geri
sayım sebebiyet vermemiştir. Türkiye’nin dış münasebetlerinden duydukları endişelere
rağmen, Sovyetler Birliği milletlerarası durumu kendileri için henüz güvenli
görmediklerinden Türkiye’ye önem vermeye devam etmişlerdir18. Türk ve Sovyet Rusya arasında ki anlaşmaya bazı hükümler eklenerek ilişkide
adımlar atılmaya devam edildi. Türkiye için olduğu kadar, Türkiye’nin Batılılara
katılmasından duyduğu endişe bakımından Sovyet Rusya için de tatmin edici bir
anlaşma olan bu anlaşma, 1929’da yeni bir hüküm eklenerek yenilenmiştir. Bu anlaşma
hükmüne göre de taraflar karadan ve denizden komşu bulundukları devletlerle
birbirlerine danışmaksızın herhangi bir siyasi anlaşma yapmama esasını kabul etmişler
ve söz konusu anlaşma 1945 Martında Sovyetler Birliği tarafından feshedilinceye kadar
yürürlükte kalmıştır19.
d)Türk-Đngiliz Đlişkileri
Musul meselesi ile gerginleşen ve ardından Türkiye’nin fedakârlıkları ile meselenin
çözülmesi, Türkiye’nin gelişen Sovyetler karşısında denge sağlamak adına Batı ile ilişkilerini
artırmaya yoğunlaştı. Böyle bir durum olmasına karşın Batı için de güvenilecek devletin
Türkiye olması hiç şüphesiz kaçınılmazdı.
15 Rıfkı Salim Burçak, Moskova Görüşmeleri ve Dış Politika Üzerine Tesirleri, Gazi Üniversitesi Yayınları
Ankara,1983,s.10. 16 GÖNLÜBOL, Prof. Dr. Mehmet, Atatürk ve Türkiye’nin Dış politikası, Atatürk Araştırma Merkezi, Ankara,
1997. 17 Đbid. 18 Đbid. 19 Đbid.
ATATÜRK DÖNEMİ TÜRK DIŞ POLİTİKASI
1923-1938 Türk Dış Politikası Sayfa 6
Türkiye’nin savaşı kanun dışı ilan eden Briand-Kellog Paktı’na katılması (1929
Ocak), 1932’de Milletler Cemiyeti’ne üye olması gibi önemli gelişmeler Türkiye ile Đngiltere
arasındaki buzların erimesinde tesirli olmuştur20.Ayrıca bir diğer gelişme olan 1929’da bir
Đngiliz filosunun Đstanbul’u resmen ziyareti üzerine ilişkilerde iyileşme dönemi başladı.(21)Bir
başka yaklaşma ise Đtalya tehlikesinden ötürü idi. Türkiye Sovyet Rusya politikasından
Đngiltere’ye seyir almasında yatan sebep ise; kuvvetli büyümekte olan Rusya’nın tekrar
Çarlar’ın dış siyasetini takip etmeye başlamasından şüphelenme idi21.
Türk-Đngiliz ilişkileri istikrarını sürdürdü. Đngiltere’nin Boğazlar Rejimi’ni
Türkiye’nin lehine yeniden tanzim eden 1936 Montreaux Konferansı’nda Türkiye’nin tezine
destek vermesi, Türk-Đngiliz yakınlaşmasını daha da artırdı22. Bunun üzerine yani gelişmelere
Türkiye’de Akdeniz’de korsanlığın önlenmesi için düzenlenen Nyon Konferansı’nda
Türkiye’nin Đngiltere’yi desteklemesi, iki ülke arasındaki ilişkileri daha da takviye etti23.
Đngiliz Kral’ın Türkiye ziyareti ile Türk-Đngiliz ilişkilerine önem verdiği şeklinde yorumlandı.
Ekonomik ilişkilerde iki ülke arasında canlanmaya başladı. Ticaret antlaşmasının
imzalanmasından sonra Türkiye, Karabük Demir ve Çelik Đşletmeleri ve Boğazlar bölgesinin
silahlandırma projesinin yapımını Đngiliz firmalarına verdi24. Böyle bir durumun olması, 1935
yılından itibaren Türkiye’nin Almanya iktisadi tahakkümüne girmesini önlemek25 şeklinde
yorumlandı.
O dönemin Dış Đlişkileri Bakanı yani Tevfik Rüştü Aras şu şekilde yorumlamıştır;
Đngiltere’ye daha çok yakınlaşmanın Türkiye’nin bağımsızlığını tehdit eden birçok ülkenin
ekonomik ve politik etkisinden kurtulmasına yardım edeceğini belirtmişti26. Burada hangi
ülkelerden bahsediyordu diye sorar isek; Almanya ve Rusya’ydı. Türkiye Lozan’dan sonra
politik olarak Rusya, ekonomik olarak Almanya hâkimiyetine girmişti.
1936’da Đtalya’nın Balkanlar ve Ortadoğu’da tehditlerini artırması üzerine, önce
Fransa’yla anlaşan Đngiltere, bir Đtalyan saldırısı karşısında Đspanya, Yugoslavya, Yunanistan
ve Türkiye’ye garanti verdi. Đspanya bunu reddetti, ancak diğer devletlerle birlikte Türkiye bu
garantiyi kabul ettiler. Ayrıca bu üç devlet de Đngiltere’ye garanti verdi. Bu karşılıklı
20 Đbid. 21 M.Philip Price,Türkiye Tarihi,Çev.S.Atalay,Ararat Kitabevi,Đstanbul,1979,s.189. 22 Süleyman Kocabaş, Atatürk Dönemi(1923-1938),Vatan Yayınları, Đstanbul,2007,s.74 23 Đbid. 24Hasan Berke Dilan,Atatürk Dönemi Türkiye’nin Dış Politikası 1923-1938,Alfa Yayınları,Đstanbul,1998,s.S.134 25 Gönlübol-Sar,S.122. 26 Jivkova,s.128.
ATATÜRK DÖNEMİ TÜRK DIŞ POLİTİKASI
1923-1938 Türk Dış Politikası Sayfa 7
garantiler sistemine Akdeniz Paktı adı verilmiştir27. Đtalya’nın tehlikesi Türk-Đngiliz
ilişkilerinde ilerleme dönüm noktası olmasını sağladı. Atatürk’ün ölümünden sonra yani
Đnönü Dönemi’nde 19 Ekim 1939’da Üçlü Đttifak Antlaşması(Türk-Đngiliz-Fransız) imzalandı.
e)Türk-Đtalyan Đlişkileri
Đtalya ile 1.Dünya Savaşı’nın ardından gelen kutuplaşma, Đtalya’nın geri çekilmesiyle
yumuşamıştır. Lozan’dan sonra ve Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşuyla birlikte, milli
mücadele sırasındaki dostça tutumları da göz önüne alınarak Đtalyanlarla iyi münasebetler
tesis edilme yoluna gidildi. Ekonomik alanda gelişen iyi münasebetler siyasi alanda aynı
görüntüyü vermedi28. Ekonomik ilişkiler ile siyasi ilişkiler bir gitmemiştir. Çünkü Mussolini
iktidara gelmiştir.
Mussolini’nin, Đtalya’da iktidara geldiği ilk andan itibaren “Roma Đmparatorluğu”nu
canlandırmak için sömürgecilik ve yayılmacılık politikasına yönelmesi, Doğu Akdeniz’i
kontrol altına almaya çalışması Türkiye’yi endişelendirdi29. Atatürk bu konu hakkında;
‘‘Mussolini, mutlaka Arnavutluk’a çıkacak ve Balkanlardan bize gelecek30 şeklinde bir ifadesi
olmuştur. Bir diğer ifadesi ise Mussoli’nin Roma Đmparatorluğu hakkında düşüncelerini
konumuza iyi sergilemektedir. ‘‘Đtalya, Mussolini iradesi altında şüphesiz büyük bir kalkınma
ve gelişmeye tanık olmuştur… Korkarım ki, Đtalya’nın bugünkü şefi, Sezar rolünü oynamak
hevesinden kendisini kurtaramayacaktır31.
Türk-Đngiliz ilişkilerinde bahsettiğimiz gibi 1930’dan itibaren Đtalya’nın tekrar
yayılmacı bir politika takip etmeye başlaması, Türkiye’yi endişelendirdi ve Türk-Đngiliz
yakınlaşmasında Đtalya’nın bu tavrı etkili oldu32.
Tek sorun elbette Balkanlar olmayacaktı. Mussolini Türkiye’yi başka hususta; On iki
Ada, onun(Đtalya’nın) elinde idi. Adaları silahlandırmaya başlamış, bundan,
Türkiye’nin batı ve güney sahillerine saldırabileceği endişesi kendisini göstermişti33.
27 GÖNLÜBOL, Prof. Dr. Mehmet, Atatürk ve Türkiye’nin Dış politikası, Atatürk Araştırma Merkezi, Ankara,
1997. 28 Đbid. 29 Đbid. 30 Cebesoy, Askeri ve Siyasi Belgeler, s.265 31 Esmer,s.199. 32 GÖNLÜBOL, Prof. Dr. Mehmet, Atatürk ve Türkiye’nin Dış politikası, Atatürk Araştırma Merkezi, Ankara,
1997. 33 Süleyman Kocabaş, Atatürk Dönemi(1923-1938),Vatan Yayınları, Đstanbul,2007,s.84.
ATATÜRK DÖNEMİ TÜRK DIŞ POLİTİKASI
1923-1938 Türk Dış Politikası Sayfa 8
Türk-Đtalyan ilişkilerinde bir diğer gelişme Başbakan Đnönü ve Dış Đşleri Bakanı Aras
Roma’yı ziyaret etmesi ile devam etmiştir.2 Kasım 1932’de Anadolu Sahilleri ile Meis Adası
arasındaki ada ve adacıkların Cihet-i Aidiyeti hakkında Đtilafname imzalanmıştı. Buna sebep,
On Đki Ada ve Meis Adası civarındaki 30 adacığın kime ait olduğu önceki antlaşmalarda
belirtilmemişti. Đtalya ile sınır ihtilafı’ndan kaynaklanan antlaşma yapılıyordu. Antlaşmaya
göre,30 adadan 19’u Türkiye’ye,11’i Đtalya’ya bırakıldı. Rodos Körfezi’ndeki Kara Ada da
Türkiye’de kalacaktı34.
Bir diğer sorun ise Habeşistan sorunu olmuştur. Đtalya’nın Habeşistan’a saldırması
(1935) ikili ilişkilerde güvensizliğin yeniden doğmasına sebep oldu. Bu saldırı üzerine
Milletler Cemiyeti Đtalya’ya karşı zorlama tedbirleri aldı ve barışın korunmasından yana olan
Türkiye de bu tedbirlere katıldı. Đtalya, bunun üzerine bu tedbirleri uygulamaya devam eden
devletlerle gerekirse siyasi münasebetlerini keseceğini ilan etti. (11 Kasım 1935)35.
Türk-Đtalyan ilişkileri bir başka sarsıldığı husus Đtalya,1936’da yapılan
Montreaux Konferansı’na katılmayarak Türkiye’yi bir defa daha darılttı36. Böyle bir durum
olunca Türkiye’de Đtalya’ya karşı bir endişe, temkin duymuştur. Türkiye Balkan ve Sadapat
Paktları’nın yapılmasına öncülük etti.
f)Türk-Alman Đlişkileri
Türkiye’nin1.Dünya savaşı müttefik ilişkileri ardından Lozan’dan sonra rahat ilişki
kurduğu devlet Almanya oldu. Türk-Alman ilişkileri tarihi dönemlerde 2 alt başlıkta
incelemek gerekirse;
*1923-1933 dönemi ilişkileri: Bu döneme şüphesiz ekonomik ilişkiler damgasını
vurmuştur. Ticaret Antlaşması,12 Ocak 1927’de Ankara’da imzalandı37. Almanya ham
madde ve pazar arayışı içinde 1.Dünya Savaşı müttefiki ve iyi ilişkiler sürdürdüğü ülke
Türkiye olacaktı. Türkiye’nin kalkınmasında en çok Alman uzmanlardan faydalanıldı38.
1923-1933 dönemi özet ile sorunsuz, iyi ilişkiler olarak sonuçlandı diyebiliriz.
34 Şerafettin Turan, Rodos ve On iki Ada’nın Kaybı, Atatürk Konferansları Kitabı 1964-1968,Türk Tarih
Kurumu Yayınları, Ankara,1970,s.84. 35 GÖNLÜBOL, Prof. Dr. Mehmet, Atatürk ve Türkiye’nin Dış politikası, Atatürk Araştırma Merkezi, Ankara,
1997. 36 Süleyman Kocabaş, Atatürk Dönemi(1923-1938),Vatan Yayınları, Đstanbul,2007,s.86. 37 Yavuz Özgüldür, Türk-Alman Đlişkileri 1923-1945,Genelkurmay Basımevi, Ankara,1993,s.34. 38 Đbid.
ATATÜRK DÖNEMİ TÜRK DIŞ POLİTİKASI
1923-1938 Türk Dış Politikası Sayfa 9
*1933-1938 dönemi ilişkileri: Bu dönem de ekonomik ilişkilerin yanına bir de siyasi
etkiler yer edinmiştir.1932’de Nazi Partisi Başkanı Adolf Hitler’in iktidarı ele geçirmesi
oldu.1.Dünya Harbi’ndeki Kayzer II. Wilhelm’in sömürgeci ve yayılmacı politikasına geri
dönen Hitler,onun ‘Drang Nacy Osten’(Şark’a Doğru)politikasını yeniden canlandırmıştı.Đşin
içinde ‘Şark’olunca tabiidir ki,Türkiye Almanya’nın önemli öncüde ilgi alanına
giriyor,Hitler,1.Dünya Harbi yıllarında olduğu gibi Türkiye üzerine yeniden nüfuz sahibi
olmak istiyordu39.
Böyle bir durum olunca Türkiye ve Almanya ekonomi ilişkilerde büyümeye devam
etti. Ham madde ve pazar ihtiyacından ötürü Almanya ile ilişkilerde ithalat ve ihracat sıçrama
yarattı.
1923-1938 zaman dilimine kapsayan Atatürk Dönemi Türk ekonomisine ‘Alman
hâkimiyeti’ damgasını vurdu40. Đki ülke çıkarları doğrultusunda bir ilerleme kat etmiştir.
Almanya, Türk ekonomisine baş kaynaklık ettiğinden artık Türkiye’nin kültürel,
askeri ve siyasi alanında da ilerlemek istiyordu. Fakat Türkiye’nin yönetimine damgasını
vuran Atatürk-Đnönü-Çakmak üçlüsü,1.Dünya Harbi’nden aldıkları derslerle ‘Alman
oyunlarına’ gelmediler41. 1.Dünya Savaşı’nda Almanya’nın yeneceği şeklinde ön görülerden
savaşa giren Osmanlı’dan ders alarak Türkiye 2.Dünya Savaşı’nda Almanya’nın ısrarlarına
karşın müttefikliği kabul etmemiştir ve tarafsızlığını ilan etmiştir.
g)Türk-Fransız Đlişkileri
Fransa ile Türkiye’nin ilk resmi ilişkileri Milli mücadele sırasında 20 Ekim 1921
tarihli Ankara Antlaşması ile başlamış ve Fransa, yeni Türk Devletini tanıyan ilk Đtilaf Devleti
olmuştur. Fakat Lozan Antlaşması sonunda bazı uygulamalarda ve sonradan gelişen olayların
seyrine göre ilişkiler uzun süre olumsuz gelişmiştir42.
Türk-Fransız ilişkilerinin başını ağrıtan başlıca sebepleri kalem ucunda
değerlendirirsek; borçlar, yabancı okullar ve Hatay meselesi. Başlıca borçların sebebini
Osmanlı’dan kalma borçlar ve aynı zamanda en çok borç aldığımız devlet Fransa idi. Bu
soruna sebebiyeti teşkil eden ‘Lozan Antlaşmasında 46. maddesine göre borçların
39 Süleyman Kocabaş, Atatürk Dönemi(1923-1938),Vatan Yayınları, Đstanbul,2007,s.87. 40 Đbid. 41 a.g.e., 88. 42 Sait Dinç, Atatürk Döneminde (1920- 1938) Türk Dış Politikasında Gelişmelere Genel Bir Bakış; Đkili ve Çok
uluslu Đlişkiler, Türk – Fransız Đlişkileri, Yabancı Okullar, Borçlar ve Diğer Sorunların Çözümü.
ATATÜRK DÖNEMİ TÜRK DIŞ POLİTİKASI
1923-1938 Türk Dış Politikası Sayfa 10
ödenmesi için müzakereler devam edecekti43 ki Fransa, Türk-Fransız ilişkilerinde başımıza
ağrıtmak için kullanacaktı. Osmanlı Devleti’nde Kapitülasyonlardan en çok faydalanan
devlet Fransa olduğu için, ödenecek borçların çoğu bu devlete ait idi44. Böyle bir durum
olunca Fransa, menfaatleri çerçevesinde Kapitülasyonların geleneğinin devamı adına politika
gütmekteydi.
13 Haziran 1928 bir anlaşmaya gidilerek; ‘Anlaşmaya göre, Osmanlı
Đmparatorluğu’nun 124 634 000 Türk altın karşılığı olan borçlarının 86 860 000 altını Türkiye
Cumhuriyeti tarafından ödenecekti. Böylece Duyunu Umumiye tarihe karışıyordu.1 Aralık
1928’de TBMM Osmanlı borçları antlaşmasına kabul etti45. Fakat Dünya Ekonomik Buhranı
ortaya çıkmasından ötürü ‘Türkiye yine ödeme zorluğu ile karşılaştı ve esneklik talep etti. 22
Nisan 1933’de Paris’te yeni borç sözleşmesi imzalanarak Türkiye’nin lehine düzenlemeler
yapıldı46.
Osmanlı Devleti’nin borçlarını, yeni kurulan Türkiye Cumhuriyeti borçları ödemesi
dönemin Türkiye’ye tarafsız olmadığı ve ayrıca bizim bu borçlar meselesinde diplomasi
zayıflığımız şeklindedir. Bir örnek verilmesi gerekirse; Çarlık Rusya rejimi yıkılması, Dünya
Harbi’nden çekilmesi ve Avrupa devletlerine olan borçları üzerine Sovyet Rusya Lideri Lenin
‘Ben yeni bir devlet ve rejim kurdum. Borçlarınızı Çarları bulabilirseniz alın’ şeklindedir.
Bir diğer Türk-Fransız ilişkilerinde sorun; Türkiye’nin eğitim ve öğretimin milli ve
merkeziyetçi anlayışla düzenleme uygulamaları içinde olan ve yabancı ve özel okulların ders
ve uygulama müfredatlarını düzenleyen genelge ve yönetmeliklerin Fransız okulları
tarafından tepkiyle karşılanması üzerine 1926’da çıkmıştır47.
Yabancı okulların o dönem de Türkiye iç işlerine karışmasından ötürü milliyetçi bir
eğitim düzeni yönünde Türkiye politika güttü. Yabancı okulların günümüz itibari ile ülke iç
işlerine karışıldığı an itibaren kapatılması yönünde tavır sergilenir. Misyonerlik
faaliyetlerinde ilerleyen okullara Türk hükümeti hazırladığı yönetmeliğe göre; ‘yabancı
okullarda Tarih ve Coğrafya gibi derslerin Türkçe olarak ve Türk öğretmenleri
tarafından okutulması esasını kabul etti. Bu okullar buna yanaşmak istemediler. Bunun
üzerine Fransa ve Papalık işe müdahale etmek istediler. Türk hükümeti ise, sadece bu
43 Sait Dinç, Atatürk Döneminde (1920- 1938) Türk Dış Politikasında Gelişmelere Genel Bir Bakış; Đkili ve Çok
uluslu Đlişkiler, Türk – Fransız Đlişkileri, Yabancı Okullar, Borçlar ve Diğer Sorunların Çözümü. 44 Süleyman Kocabaş, Atatürk Dönemi(1923-1938),Vatan Yayınları, Đstanbul,2007,s.89. 45 Dilan,s.70. 46 Yahya S. Tezel, Cumhuriyet Döneminin Đktisadi Tarihi, Yurt Yayınları, Ankara 1982. 47 Ayten Sezer, Atatürk Döneminde Yabancı Okullar(1923 – 1938), TTK Yayınları, Ankara 1999.
ATATÜRK DÖNEMİ TÜRK DIŞ POLİTİKASI
1923-1938 Türk Dış Politikası Sayfa 11
okulları kendisine muhatap olarak aldığını belirtti. Fransa daha ileri gidemedi fakat bu
olay Türk-Fransız ilişkilerini zayıflattı48.
Türk-Fransız ilişkilerinde baş ağrıtan bir diğer mesele Hatay’dı. Hatay, Milli
Mücadele Hareketi’nin kurtarmaya çalıştığı Misak-ı Milli sınırları içinde olmasına
rağmen,1921 Ankara Antlaşması ile Fransa’ya verilmiş49 olması Türk-Fransız ilişkilerinde
yeni bir sorun; Hatay sorunu oluşmasında baş kaynaklık etmişti. Lozan Antlaşması ile
Türkiye sınırları dışında kalmış olması, Musul’u kaybeden Türk yönetiminin Hatay için de
böyle bir sorun yaşama durumu neticesi olabilir şeklinde, Hatay sorununda kararlı bir
diplomasi gütmesinde kaynak olmuştu. Bir hatırlatma yapmak gerekirse ‘Đngiltere,
nüfusunun çoğunluğu Türk olmasına rağmen, petrol bakımından zengin olan bu ili
Türkiye’ye bırakmak istemedi50. Şimdi karşımızda iki devlet olacaktı. Fakat Fransa’nın
1936’dan itibaren Suriye ve Lübnan’dan çekilmesi ve buraların yönetimini Suriye ve
Lübnan’da yeni devletlere bırakması Hatay sorununu Türkiye’nin gündemine taşıdı. Suriye ile
Fransa arasındaki Suriye’ye bağımsızlık veren antlaşmada, Suriye’de Fransız mandasının son
bulduğu belirtiliyor, ancak Đskenderun durumundan söz edilmiyordu51.
Mustafa Kemal Atatürk’ün Hatay konusunda kararlılığını ve milli çıkarlarımıza
uygunluğunu;
“Bu sırada Milletimizi gece gündüz meşgul eden başlıca büyük mesele, hakiki sahibi
öz Türk olan ‘Đskenderun- Antakya ve havalisinin mukadderatıdır.. Bunun üzerinde, ciddiyetle
ve katiyetle durmaya mecburuz. Daima kendisi ile dostluğa çok ehemmiyet verdiğimiz Fransa
ile aramızda, tek ve büyük mesele budur. Bu işin hakikatini bilenler ve hakkı sevenler,
alâkamızın şiddetini ve samimiyetini iyi anlarlar ve tabii görürler52.”sözleri ile
somutlaştırabiliriz. Fakat duruma Fransa, Hatay’ın Suriye’den ayrılmayacağı şeklinde oldu.
Türk-Fransız ilişkileri gerginleşti. Türkiye ile yeniden yapılan karşılıklı görüşmeler sonunda 3 Temmuz 1938’de
Antakya’da Türk ve Fransız olmak üzere 2500’er kişilik bir askeri birlik bulundurmaları ve
48 GÖNLÜBOL, Prof. Dr. Mehmet, Atatürk ve Türkiye’nin Dış politikası, Atatürk Araştırma Merkezi, Ankara,
1997. 49 Kocabaş, Atatürk Dönemi(1923-1938),Vatan Yayınları, Đstanbul,2007,s.90. 50 Oral Sander, Siyasi Tarih, Đmge Kitabevi, Ankara,2008,s.413. 51 Sait Dinç, Atatürk Döneminde (1920- 1938) Türk Dış Politikasında Gelişmelere Genel Bir Bakış; Đkili ve Çok
uluslu Đlişkiler, Türk – Fransız Đlişkileri, Yabancı Okullar, Borçlar ve Diğer Sorunların Çözümü. 52 Atatürk’ün Söylev ve Demeçleri, Cilt I, T.T.K.Yay., Ankara 1945, I.Baskı, s. 377.
ATATÜRK DÖNEMİ TÜRK DIŞ POLİTİKASI
1923-1938 Türk Dış Politikası Sayfa 12
seçimlerin adil bir şekilde yapılması kararlaştırıldı. Bundan sonra Türk – Fransız ilişkileri
yeniden ılımlı bir havaya girdi, yapılan seçimler sonunda oluşturulan Hatay Meclisi,
2 Eylül 1938’de ilk toplantısını yaptı ve bağımsız Hatay Cumhuriyeti kuruldu53. Yapılan bu
toplantı da; Sancak’a Hatay Devleti adını verdi. Adı geçen devlet meclisi,29 Haziran 1939’da
oy birliği ile Türkiye’ye katıldı. Hatay’ın Anavatan’a ilhakı ile Misak’ı Milli sınırlarımız
dışında kalan bir Türk yurdu yeniden kazanılmış oldu54.
Musul Meselesi, Borçlar meselesi vb. diplomasi zayıflığımız, Hatay’ın Türkiye
Cumhuriyeti’ne katılması ile bir nebze düzeldi.
h)Diğer Devletler ile Đlişkiler
• Türk-Yunan Đlişkileri:
Türk-Yunan Đlişkilerinin gelişmesini duraklatan mübadelenin ardından Türkiye ve
Yunanistan ‘1930 tarihli Türk-Yunan Antlaşması iki memleket arasında yüzyıllardan beri
devam eden,1830 yılında Yunanistan’ın bağımsızlığını kazanması ile şiddetlenen ve nihayet
Milli Mücadele sırasında kanlı çarpışma şeklini alan çatışmayı sonuçlandırıyordu55.
• Türk-Afganistan Đlişkileri:
Türkiye 1 Mart 1921 de Afganistan ile Moskova’da bir Dostluk Antlaşması imzalamıştı.
Bu Antlaşma iki devlet arasında çeşitli konularda işbirliğinin gelişmesine yol açmıştı.
Antlaşmanın 7 inci maddesi hükümleri gereğince, Türkiye Afganistan’a öğretmenler ve
subaylar göndermişti. Milli mücadele sırasında kazanılan zaferler Türkiye’nin bu devlet
nazarındaki itibarını yükseltmişti. Lozan’dan sonra iki memleket arasındaki münasebetler
1921 Antlaşması’nın ışığı altında gelişmiş ve Türkiye Afganistan’a gönderdiği öğretmen,
subay ve doktor sayısını artırmıştır. Mayıs 1928’de Afgan Kralı Amanullah Ankara’yı ziyaret
etmiş ve 25 Mayıs’ta Türk-Afgan Dostluk ve Đşbirliği Antlaşmasının birinci maddesi
gereğince, iki devlet arasında ‘ebedi’ dostluk kurulacaktı56. Gönlübol’un da bahsettiği gibi
gelişmeler devamlı bir şekilde ilerlemiştir.
53 Sait Dinç, Atatürk Döneminde (1920- 1938) Türk Dış Politikasında Gelişmelere Genel Bir Bakış; Đkili ve Çok
uluslu Đlişkiler, Türk – Fransız Đlişkileri, Yabancı Okullar, Borçlar ve Diğer Sorunların Çözümü. 54 Serhat Ada,Türk Fransız Đlişkilerinde Hatay Sorunu 1918-1939,Đstanbul Bilgi Üniversitesi
Yayınları,Đstanbul,2005,s.1-240. 55 GÖNLÜBOL, Prof. Dr. Mehmet, Atatürk ve Türkiye’nin Dış politikası, Atatürk Araştırma Merkezi, Ankara,
1997 56 Đbid.
ATATÜRK DÖNEMİ TÜRK DIŞ POLİTİKASI
1923-1938 Türk Dış Politikası Sayfa 13
• Türk-Đran Đlişkileri:
1921 yılında Sovyetlerin teşebbüsü ile Türkiye, Sovyetler Birliği, Đran ve Afganistan
ikili antlaşmalar yapmışlardı. Türkiye ile Đran arasında böyle bir Antlaşma bulunmuyordu. Öte
yandan,1924 yılında Hilafet’in ilgası Đran da ki gerici zümre tarafından iyi karşılanmamış ve
bu olay Türk-Đran münasebetlerinin dostane mahiyet almasını bir süre engellemişti57. Bir diğer
sorun Musul meselesinde yaşanmıştır. Türk ve Đran sınır bölgesinde yaşayan bazı aşiretlerin
baskınlar yapmaları Türk-Đran hükümetlerinin karşılıklı itham ve protestolarına sebep
olmuştu58.
Sınır uyuşmazlıkları yüzünden iki devlet arasında baş ağrıtan önemli mesele idi.23
Ocak 1932’de,Tahran’da, biri Türk-Đran sınır hattının tayini diğeri de Uzlaşma, Adli Tesviye
ve Hakemlik konusunda iki Antlaşmanın akdi üzerine Türkiye ile Đran arasındaki sınır
meselesi kesin bir şekilde halledilmiştir59.
Ankara’da yapılan görüşmeler sonunda,5 Kasım 1932’de,22 Nisan 1926 tarihli
Güvenlik ve Dostluk Antlaşmasını yenileyen bir Antlaşma imzalanmıştır. Bu Antlaşma
Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından 28 Aralık 1933’de tasdik edilmiştir. Böylece tetkik
etmekte olduğumuz devre sonunda Türk-Đran münasebetleri dostane bir mahiyet almıştı60.
57
GÖNLÜBOL, Prof. Dr. Mehmet, Atatürk ve Türkiye’nin Dış politikası, Atatürk Araştırma Merkezi, Ankara, 1997. 58
İbid. 59
İbid. 60
İbid.
ATATÜRK DÖNEMİ TÜRK DIŞ POLİTİKASI
1923-1938 Türk Dış Politikası Sayfa 14
Recommended