View
236
Download
1
Category
Preview:
DESCRIPTION
Antalya Literary Express 5
Citation preview
Yayın Kurulundan Değerli okuyucular, beşinci sayımızı beğeninize
sunuyor, uğraşlarınızda kolaylıklar diliyoruz.
Faka Basmaz
Olay yıllar önce, afyon ekimi yapıldığı
yıllarda meydana gelir.
Kasabamızda Hakim lakaplı *** Burdur’a
afyon sütü (sakızı) satmaya gider. Eksper sırası
gelen vatandaşın sütünü alır parasını öder.
Afyon sütleri miktarına göre yumruk
büyüklüğünde, biraz büyük veya biraz küçük
top haline getirilirdi.
Sıra bizim Hakim’e gelince, onun sakız
topunu eline alır, Onun topu diğerlerinden
büyüktür. Şöyle bir evirir çevirir, tartar.
Hesaplar. Kasayı ve masanın çekmeceleri
karıştırır. Para arar. Bulamaz. Bizimkine döner
ve:
- Maşallah senin sütün çok fazla. Kasada kalan
para yetmiyor. Benimle gel senin parayı ana
kasadan ödeyelim. Der.
Eksper önde bizimki arkada giderler.
Eksper, ara sıra, geriye döner döner konuşur,
sorular da sorar.
- Tarlan çok mu, kaç dönüm yer ektin?
- Hamdolsun bir hayli var.
- Güzel bakmışsın herhalde. Çok süt almışsın.
- Güzel baktım.
- Nerelisin?
- Askeriye Köyü’ndenim.(!)
- Bu parayı ne yapacaksın?
- …… (konuşma sürer)
Bizimki afyon sütüne hile yapmış.
Yumurta ve başka şeyler karıştırmış. Eksper
hileyi sezer. Bizimkini arf ile (çaktırmadan)
karakola götürmektedir. Kontrol için soru
sormaktadır. Bizimki olayı anlar ve fırsat
kollar. Amaç paçayı kurtarmak. İpi kırmak.
Zaten köyün adını da yanlış vermiştir. Üstelik
dönüşte kolay kaçmak için tam aksi istikameti
göstermiştir.
Dar bir kapıdan geçerek uzun bir
merdivene doğru gidecekler. Bizimkinin
beklediği an gelmiştir. Eksper merdivene
yaklaşınca, döner kaçar, izini kayıp ettirir. Kısa
anda, eşeğine biner, tenha yollardan köye
doğru yolculuk başlamıştır.
O ara tellallar ellerindeki huni gibi özel
aletlerle başlar bağırmaya:
Askeriye Köyü’nden, kısa boylu, bir gözü kör,
kara çakşırlı, kara çoraplı, kara cepkenli, eski
şapkalı, vatandaş gelsin. Afyon sütü parasını
alsın!
Devletin ve bir borçlunun tellalla veya
ilan yoluyla, alacaklı kişiyi aradığı hiç görülmüş
müdür? Bu tellal belli ki emniyet güçlerine
haber verme amaçlı bir şifredir.
Hakim faka basar mı? Bizimki faka
basmadan soluğu köyde alır. Olayı da yıllar
sonra ballandıra ballandıra anlatır.
Adil Yüksel
Antalya Chess Express Cilt: 8 Sayı: 59 21 Şubat 2013
Antalya Literary Express Cilt: 1 Sayı: 5 21 Şubat 2013
Antalya Literary Express cilt 1 sayı 5
2868
Teknoloji ve Yaşam
İletiyi gönderen Âdem kardeşim sağ olsun,
aşağıdaki fotoğraflar günümüzün bir gerçeğini
çok çarpıcı biçimde ortaya koyuyor.
Bugünkü Cumhuriyet'in 12. sayfasında da
"nomofobi"den söz ediliyor. "Nomobile
fobia"dan kısaltılmış; cep telefonundan
yoksun, uzak kalma, konuşamama korkusu
imiş.
Aynştayn "Bir gün teknolojinin insan
ilişkilerinin önüne geçmesinden, bir aptallar
kuşağının ortaya çıkmasından korktuğunu"
söylemiş. Gidişat Aynştayn'ı haklı çıkaracak
gibi görünüyor!
Galip Büyükyıldırım
Cep Telefonu Çılgınlığı
Antalya Literary Express cilt 1 sayı 5
2869
Taşkışla 1972 listesinden
Yayın Dünyası Antalya’da bu yıl ikincisi düzenlenen 2. Kitap
Fuarı vesilesiyle ülkemizde yeni basılan
kitaplara (kitap sayısı ile türlere göre dağılımı)
değinmek istiyorum.
Son yıllarda bir artış olsa da, nüfus başına
yayınlanan kitap sayısına göz attığımızda
karamsarlığa kapılmamak elde değil.
Türkiye’de son yıllarda (2011, 2012), her yıl 40
000 – 45 000 arasında kitap basılıyor. Bu
rakamın on yıl kadar önce (2000-2002) 10 000
– 15 000 arasında olduğunu düşünürsek, 3
kattan fazla bir artış var demektir. Diğer
taraftan kişi başına düşen kitap rakamında da
bir artış gözleniyor. 2009 yılında 5 olan bu
rakam 2011 yılında 7’ye (6,6) çıkmışken, 2012
yılı rakamı 6,5 dolaylarında gerçekleşti.
KONULARINA GÖRE KİTAP BAŞLIK SAYISI
2011 2012 Genel Konular 531 452
Felsefe ve Psikoloji 1347 1137
Din 2834 2726
Toplum Bilimleri 13 983 14 342
Dil ve Dil Bilim 585 504
Doğa Bilimleri ve Matematik
425 461
Teknoloji ve Uygulamalı Bilimler
2665
1954
Güzel Sanatlar 1431 1270
Edebiyat ve Retorik 15 034 15 034
Coğrafya ve Tarih 3062 2664
Diğer Konular 1293 2082
43 190 42 626
Edebiyat ile toplum bilimleri konuları, basılan
kitap başlıklarının üçte ikisini oluştururken, en
az başlık doğa bilimleri ve matematik ile dil ve
dil bilim konularında.
Antalya Literary Express cilt 1 sayı 5
2870
Nuhun Gemisi (2)
Nuh Tufanı Mavalı ve Gerçekler
Tarihteki eski toplumların çoğunda tufan ve
benzeri efsaneler yer alır. Tevrat ve Kuran’da
geçen tufan’ın ise onlardan önce Sümer
efsanesi olarak yazıldığı ortaya çıkmıştır. Ve
aradaki benzerlik şaşırtıcı ölçüdedir. Önce
Gılgamış destanını Muazzez İlmiye Çığ’dan
görelim:
GILGAMIŞ DESTANINDA TUFAN
Çok eski çağlarda, insanları yok etmek amacı
ile Tanrı tarafından büyük bir tufan yapıldığı
hikâyesinin, yalnız ilk kutsal kitap Tevrat’ta
yazılı olduğu sanılıyordu. Fakat geçen yüzyıl
içinde Ninive’de yapılan kazılarda çıkan Asur
Kralı Asurbanipal’ın Kütüphanesi içindeki bir
tablette aynı hikâye okununca (1872) büyük
bir şaşkınlık yaşanmış ve bu inanç kökünden
sarsılmıştı. Gılgamış Destanı’nın son kısmını
oluşturan bu hikâye, ölümsüzlüğü arayan
Gılgamış’a, tufandan kurtulup Tanrılar
tarafından ölümsüzlük verilen Utnapiştim
tarafından anlatılmıştı.
Buna göre kısaca:
İnsanlar öyle çoğalmıştı ki, Tanrılar onların
gürültü ve şamatasından uyuyamaz olmuşlar.
Bunun üzerine dört büyük Tanrı, bu insanları
bir Tufan ile yok etmeye karar veriyorlar.
Bilgelik Tanrısı Enki, yarattıkları insanların
ortadan kaldırılmasına çok üzülüyor ve
Şuruppak şehrinde yaşayan Utnapiştim’in
evinin duvarından seslenerek, Tanrıların bir
tufan yapmaya karar verdiklerini, bir gemi
yapmasını söylüyor. Geminin tarifini veriyor.
Adam söylendiği şekilde gemiyi 7 günde
tamamlıyor. Gemi yapıldığı müddetçe çeşitli
hayvanlar kesiliyor; beyaz, kırmızı ve su
katılmamış şaraplar nehir suyu gibi bol olarak
içiliyor, adeta yılbaşı törenlerine benzer
şenliklerle işler yapılıyor. Utnapiştim geminin
içine ailesini, akrabalarını, sanatçıları, kırların
evcil ve yaban hayvanlarını dolduruyor. Bu
arada altın da almayı unutmuyor. Geminin
kapısı kapanır kapanmaz şiddetli bir fırtına ile
birlikte yağmur boşanıyor. Sular yalnız gökten
boşanmakla kalmıyor, Yer Tanrıları da yerden
fışkırtıyor suları. Tufan öyle azgınlaşıyor ki, onu
yaptıran Tanrılar bile korkuyor. Bu kıyamet 6
gün 6 gece sürdükten sonra yedinci gün gemi
Nisir Dağına oturuyor. 7 gün bekledikten sonra
Utnapiştim bir güvercin salıyor dışarı. O
konacak yer bulamadığı için geri dönüyor.
Daha sonra bir kırlangıç gönderiyor, fakat o da
geri geliyor. Son olarak uçurduğu kuzgun geri
dönmeyince dışarı çıkıyorlar. Utnapiştim dağın
tepesine kurbanlarla içkiler sunuyor. Altlarında
çeşitli ağaçların odunları yanan ocaklara 7
kazan konarak kurban etleri pişiriliyor. Onların
tatlı kokusunu duyan Tanrılar üşüşüyorlar.
Tufanı yaptıran Tanrı Enlil gelip gemiyi ve
insanları görünce çok kızıyor, kim bunları
kurtardı diye. Bilgelik Tanrısı ona karşı çıkarak,
günah yapanı, kurallara karşı geleni cezalandır
ama bu kadar ağır ve ölümcül olma diye onu
yatıştırıyor. Böylece Utnapiştim ve karısı
ölümsüz bir yaşam ile nehrin ağzındaki Tanrılar
bahçesine yerleştiriliyorlar.
TEVRAT’TA TUFAN
“Yarattığım insanları, hayvanları, sürüngenleri,
kuşları yeryüzünden silip atacağım” dedi,
“Çünkü onları yarattığıma pişman oldum.”
Tanrı Nuh’a, “İnsanlığa son vereceğim” dedi,
“Çünkü onlar yüzünden yeryüzü zorbalıkla
doldu. Onlarla birlikte yeryüzünü de yok
edeceğim. Kendine gofer ağacından bir gemi
yap. İçini dışını ziftle, içeriye kamaralar yap.
Sağ kalabilmeleri için her canlı türünden bir
erkek, bir dişi olmak üzere birer çifti gemiye al.
Çeşit çeşit kuşlar, hayvanlar, sürüngenler sağ
kalmak için çifter çifter sana gelecekler. Yanına
hem kendin, hem onlar için yenebilecek ne
varsa al, ilerde yemek üzere depola.”
Antalya Literary Express cilt 1 sayı 5
2871
Nuh Tanrının emirlerini yerine getirir. Nuh,
oğulları, karısı, gelinleri tufandan kurtulmak
için hep birlikte gemiye bindiler. Tanrı’nın
Nuh’a buyurduğu gibi temiz ve kirli sayılan her
tür hayvan, kuş ve sürüngenden erkek ve dişi
olmak üzere birer çift Nuh’a gelip gemiye
bindiler.
Nuh altı yüz yaşındayken, o yılın ikinci ayının
on yedinci günü enginlerin bütün kaynakları
fışkırdı, göklerin kapakları açıldı. Yeryüzüne
kırk gün kırk gece yağmur yağdı. Sular
yükseldi, çoğaldıkça çoğaldı; gemi suyun
üzerinde yüzmeye başladı. Sular öyle yükseldi
ki, yeryüzündeki bütün yüksek dağlar su
altında kaldı. Yeryüzünde yaşayan bütün
canlılar yok oldu; kuşlar, evcil ve yabanıl
hayvanlar, sürüngenler, insanlar, soluk alan
bütün canlılar öldü. Sular yüz elli gün boyunca
yeryüzünü kapladı. Sonra Tanrı Nuh’u ve
gemideki evcil ve yabanıl hayvanları anımsadı.
Yeryüzünde bir rüzgâr estirdi, sular alçalmaya
başladı. Sular yeryüzünden çekilmeye başladı.
Yüz elli gün geçtikten sonra sular azaldı. Gemi
yedinci ayın on yedinci günü Ararat dağlarına
oturdu. Sular onuncu aya kadar sürekli azaldı.
Onuncu ayın birinde dağların doruğu göründü.
Kırk gün sonra Nuh yapmış olduğu geminin
penceresini açtı.
Kuzgunu dışarı gönderdi. Kuzgun sular
kuruyuncaya kadar dönmedi, uçup durdu.
Bunun üzerine Nuh suların yeryüzünden
çekilip çekilmediğini anlamak için güvercini
gönderdi. Güvercin konacak bir yer bulamadı,
çünkü her yer suyla kaplıydı. Gemiye, Nuh’un
yanına döndü. Nuh uzanıp güvercini tuttu ve
gemiye, yanına aldı. Yedi gün daha bekledi,
sonra güvercini yine dışarı saldı. Güvercin
gagasında yeni kopmuş bir zeytin yaprağıyla
akşamleyin geri döndü. O zaman Nuh suların
yeryüzünden çekilmiş olduğunu anladı. Yedi
gün daha bekledikten sonra güvercini yine
gönderdi. Bu kez güvercin geri dönmedi.
Nuh altı yüz bir yaşındayken, birinci ayın
birinde yeryüzündeki sular kurudu. Nuh
geminin üstündeki kapağı kaldırınca toprağın
kurumuş olduğunu gördü.
Tanrı Nuh’a, “Karın, oğulların ve gelinlerinle
birlikte gemiden çık” dedi. “Kendinle birlikte
bütün canlıları, kuşları, hayvanları,
sürüngenleri de çıkar. Üresinler, verimli
olsunlar, yeryüzünde çoğalsınlar.” (Tevrat,
Yaratılış: 6, 7, 8. Bölüm)
Mitolojilerdeki tufanlarla Tevrat’taki tufanın
benzerliği bir şekilde izah edilebilir. Gerçekten
büyük bir tufan olduysa mitolojilerde de yer
bulmuş olabilir. Ancak gemi dağa oturduktan
sonra suların çekildiğini anlamak için kuş
gönderilmesine kadar bir benzerlik izah
edilemez. Anlaşılan o ki Tevrat’ı yazanlar tufan
hikâyesini Sümerlerden almışlardır, kaynağı
Sümerlerdir.
Tabi Kuran’ın kaynağı da Tevrat’tır. Şimdi de
Kuran’daki tufanı görelim:
KURAN’DA TUFAN
Ayrıca Nuh’a şöyle vahyettik: “Bil ki
kavminden şimdiye kadar iman etmiş
olanlardan başka artık kimse iman
etmeyecektir. Onun için yaptıkları şeylerden
dolayı kederlenme.”
Bizim gözetimimiz altında ve vahyimize göre
gemiyi yap. Zulüm yapanlar hakkında da bana
bir şey söyleme. Çünkü onlar kesinlikle suda
boğulacaklardır.
Gemiyi yapıyordu, kavminden bazı ileri gelen
gruplar, onun yanından gelip geçtikçe, onunla
alay ediyorlardı. Nuh dedi ki: “Bizimle
eğleniyorsunuz, biz de sizinle tıpkı bizimle
eğlendiğiniz gibi alay edip eğleneceğiz.”
Nihayet emrimiz geldiği ve sular kaynamaya
başladığı zaman dedik ki; “Erkeği ve dişisi olan
her canlıdan ikişer tane, aleyhlerinde hüküm
verilmiş olanların dışında, aileni ve iman etmiş
Antalya Literary Express cilt 1 sayı 5
2872
olanları geminin içine yükle”. Zaten
beraberinde iman edenler çok az idi.
Nuh dedi ki; “Allah’ın adıyla binin içine. Onun
akışı da, duruşu da (O’nun adıyladır). Hiç
şüphesiz Rabbim gerçekten çok bağışlayıcı, çok
esirgeyicidir.
Gemi içindekilerle birlikte, dağlar gibi dalgalar
arasında akıp gidiyordu. Nuh ayrı bir yere
çekilmiş olan oğluna bağırdı: “Yavrucuğum,
gel, bizimle beraber bin! Kâfirlerle beraber
olma!”
O, dedi ki; “Ben, beni sudan koruyacak bir
dağa çıkacağım”. Nuh da “Bu gün Allah’ın
merhamet ettiğinden başkasını, Allah’ın bu
emrinden koruyacak kimse yoktur.” dedi.
Derken dalga aralarına giriverdi. O da
boğulanlardan oldu.
Allah tarafından denildi ki: “Ey yeryüzü suyunu
yut! Ey gökyüzü sen de suyunu kes! Ve sular
çekildi. Emir yerine gelmiş oldu. Gemi de Cudi
dağı üzerine oturdu. O zalim kavme böylece
dünyadan uzak olun denildi. (Hud: 36-44)
FARKLILIKLAR
Tevrat’ta Nuh’un gemisinin Ararat Dağına,
Kuran’da ise Cudi Dağına oturduğu yazılıdır.
Tevrat’ta açıkça tufanın tüm dünyaya geldiği
yazılmışken, İslamcılar sadece Nuh kavmine
geldiğini öne sürer. Hâlbuki Yunus-73 ayetinde
şöyle der:
Fakat onu yalanladılar. Sonra Biz, onu ve
gemide onunla beraber olanları kurtardık. Ve
onları, halifeler kıldık ve ayetlerimizi
yalanlayan kimseleri, (suda) boğduk. Artık bak,
uyarılanların sonu nasıl oldu.
“Halifeler kıldık” ifadesi geride onlardan başka
insan kalmadığını belirtir. Fakat şu nokta göz
önüne alınmalıdır ki Tevrat’a göre Nuh kavmi,
insan neslinin ilk kuşaklarındandır. Dolayısıyla
o dönemde insanlar aynı bölgede yaşıyor
olabilirler. Ve tufan bu bölgeyi etkilemiş,
böylelikle gemidekiler haricindeki tüm
insanları yok etmiş olabilir.
Tufan konusunda Tevrat ile Kuran arasındaki
diğer farklar da şunlardır:
Tevrat, geminin ölçülerine varıncaya kadar
tüm teferruatıyla tufanı anlatır. Kuran ise
detaylara girmez, yüzeysel olarak değinir. Ama
Kuran’da Nuh’un müşrik oğlundan ve gemiye
binmeyip boğulmasından söz eder. Tevrat’ta
ise bundan bahsedilmez.
Tevrat’ta gemiye sürüngenler ve kuşlara
varıncaya kadar her cins hayvandan bir çift
alındığı yazılıdır. Kuran’da ise “Her şeyden bir
çift” şeklinde ifade edilir ki; Tevrat’tan daha
geniş bir muhteva içerir. Binlerce çeşit
canlıdan birer çiftin nasıl toplandığı ve gemiye
nasıl sığdırıldığının, bunca canlının 1 yıl
boyunca neyle-nasıl beslendiğinin bilimsel
olarak izah edilmesi mümkün değildir. Zaten
Tevrat’a göre her çeşit hayvanın kendiliğinden
gelip gemiye toplanması anlatımından, diğer
bilim dışılıkları da normal görmek gerekir.
Sonuçta ne de olsa efsanedir. Tufanın bir
gerçeklik tarafı olsa bile efsanenin tamamının
doğru olduğu düşünülemez.
Ankebut suresi 15. ayetinde “Ve gemiyi
âlemlere bir ibret kıldık.” denmesine rağmen
bugüne dek izine rastlanmış ve ibret
alınabilmiş değildir.
Zaman zaman Nuh’un gemisinin bulunduğuna
dair sansasyonel haberler yayınlanır ama bir
müddet sonra bunların gerçek olmadığı ortaya
çıkar. Efsanenin belki gerçek bir yanı olabilir.
Bölgede büyük bir tufan yaşanmış ve tufandan
sonra kurtulanların anlattıkları efsaneleşerek
tabletlere ve kitaplara yansıtılmış olabilir.
Böyle bir geminin kalıntılarının bulunması,
gerçekten bir tufanın yaşanmış olduğunu
gösterir. Ama bu keşif, efsanenin tamamen
doğru olduğunu kanıtlamaz.
Antalya Literary Express cilt 1 sayı 5
2873
Briç
Haftanın Eli – Dünyanın En Zor Problemi
Ivar Andersson (SWE) tarafından kompoze edilen
ve 1924 yılında Svenska Dagbladet gazetesinde
yayınlanan aşağıdaki problem dünyanın en zor
problemi olarak sayılıyor.
♠ A 3
♥ D 6 4
♦ —
♣ R V 3
♠ D 4
♥ R 7
♦ —
♣ 10 6 5 2
K
B
D
G
♠ 10 6 2
♥ A 9 3
♦ 9 3
♣ —
♠ V 8 5
♥ 10 5 2
♦ V 6
♣ —
Koz kör. Güney elden oynar ve 6 el alır.
Haberler
Türkiye Briç Federasyonu Başkanı Dr Nevzat
Aydoğdu ile Kış Briç turnuvası esnasında kısa bir
söyleşi gerçekleştirme olanağı bulduk. Dr Aydoğdu,
yeni seçildiklerini ve göreve yeni geldiklerini
belirterek, ilk iki önceliklerinin briç yönergelerinin
(talimatnamelerinin) yenilenmesi (revizyonu) ile
federasyon bütçesinin artırılması çalışmaları
olduğunu söyledi. Spor federasyonları arasında en
düşük bütçeli federasyonun Briç Federasyonu
olduğunu ifade eden Dr Aydoğdu, hâlihazırdaki
bütçenin neredeyse Dünya Briç Federasyonu ile
Avrupa Briç ödentilerine hasredildiğini, kalan
miktarın da yurtdışı yarışmalara milli takımların
katılmasında kullanıldığını söyleyerek, 100 000 TL
civarında olan 2012 yılı bütçesini, bu yıl, Spor Genel
Müdürlüğü nezdindeki temaslarla artırmaya
çalışacaklarını bildirdi. Briç müsabakalarına
destekleyici (sponsor) bulmanın zorluğunu dile
getiren Dr Aydoğdu, birçoklarınca kart oyunu ve
kumar olarak algılanan briç sporunun bir düşünme
sporu olduğu vurgulayarak, bricin toplumdaki
imajını düzeltme çabalarını sürdüreceklerini anlattı.
Federasyonun her yıl düzenlediği en önemli 3
turnuvadan biri olan Türkiye Açık Şampiyonalarının
bu yıl Antalya Talya Otelinde 4-12 mayısta
gerçekleşeceği haberini verdi. Federasyon
masterpoint sisteminin düzeltmelerle yeniden
devreye girdiğini muştuladı. Bilindiği gibi, çevrimiçi
masterpoint sisteminde kayıtlı sporcu sayısı 10
000’i (on bin) aşmıştır ve giderek artmaktadır.
Antalya Briç İhtisas Kulübü başkanı Mehmet Nacak,
kulüpte, hafta içi her gün briç turnuvalarının
sürdüğünü ve briç severleri ağırlamaktan büyük
mutluluk duyacaklarını söyledi. Bilindiği gibi,
Antalya Briç Kulübü, Antalya’da en fazla
masterpoint dağıtan kulüplerdendir.
Söyleşiler ve haber: Dr mult Harun Taner, D Sc
Briççilere Öğütler 3 – Briç Oyuncusuna
Tavsiyeler
Aşağıdaki bilgiler kural niteliğinde olmamakla birlikte, uzun seneler boyunca elde edilen tecrübelere dayanılarak derlenmiş, bilhassa briç yarışmalarında oynayan deklaran ya da savunma oyuncuları için, yararlı bilgileri içermektedir. 1. Kozlu oyunda ilk iş olarak kayıplarınızın neler
olduğunu belirleyin. 2. Kaç ele ihtiyacınız olduğunu ve bunları size
kazandıracak renginizin hangisi olduğunu ilk aşamada belirleyin ve oyun plânınızı buna göre yapın.
3. İlk elde rakibin ortağının verdiği sinyale dikkat edin. Bu sinyal, size o rengin dağılışı yanında onör kâğıtların yeri hakkında da önemli ipuçları verecektir.
4. Eşit olarak dağıldığı tahmin olunan veya bilinen kısa renklerde empas yapmamanın yollarını her zaman araştırın. Empastan önce kullanılabilecek başka seçeneklerin de olduğu
Antalya Literary Express cilt 1 sayı 5
2874
ellerde empas yapmakta acele etmeyin. Oyun içerisinde çıkan kartlar ve verilen sinyaller, onörlerden birinin yerini öğrenmek, diğer onörlerin yerini belirlemek konusunda size yardımcı olacaktır.
5. Kozlu oyunda size oyunu kazandıracak olan, iki yan rengin ruasına empas yapmayı düşünürken, varsa, ilk önce tekli renge atak yapın ve ruayı çakarak düşürmeyi plânlayın. Bunda başarılı olamazsanız, diğer renkte empas yapabilirsiniz. Her iki renkte de tekli (singleton) kâğıt yoksa uzun olan rengin asını çekin ve devam edin, eğer rua düşmezse diğer renkte empas araştırın.
6. Uzun bir yan rengi olmayan ellerde, genellikle avantajı rakiplere verecek bir kağıt çıkmak (strip) veya çatala düşmek (end play - throw in) durumlarıyla karşılaşmaktan kaçının. Örneğin sizde rua ve vale kalmış iken, rakipte as ve dam kalmış olması ve sizin rakibe doğru oynamak zorunda kalmış olmanız gibi.
7. Pas geçmiş bir rakipte 8 ya da 9 puan çıkarsa, puan dağılımını yeniden hesaplayın.
8. Pas geçmiş olan bir oyuncu, sonradan kuvvetli 5-6 kartlı ve büyük onörleri olan bir renkle artırmaya katılırsa, bu oyuncunun elinde yan renklerden as ya da rua olamayacağı kesindir. Bunu unutmayın!
9. Rakibin atak yaptığı renkteki alıcı kâğıdı kullanmayarak eli almamaya bağışlama (hold-up play) adı verilir. Bağışlama rakiplerin (bilhassa kozsuz oyunda) birbirlerine dönüşünü engellemek (iletişimi koparmak) için çok yararlı bir tekniktir. Ancak rakiplerden birinde oynanan renkten kâğıt kalmadığında, daha fazla bağışlamaya gerek yoktur ve el hemen alınmalıdır.
10. Oyundaki kâğıtların dağılımını hesaplamak için rakiplerin yapmış olduğu konuşmalardan ve kullanmış oldukları sinyallerden yararlanın. Rakiplerden biri durdurucu (preemptive) bir konuşma yaptıysa, bu hesaplama daha da kolay olacaktır.
11. Öncelikle, kesin olarak hesaplayabileceğiniz renkleri oynayın. Şüpheli olduğunuz kritik bir renk varsa, bu kritik rengi oynamayı (ve de empas yapmayı) sonraya bırakın ve böylece o renk hakkında daha fazla bilgi elde etme şansınızı artırın. Zamanınızı iyi kullanın.
12. Elde ve yerde kısa renkler varsa, her zaman el-çaka-yer-çaka (cross-ruff) oyunu kurmayı plânlayın. El-çaka-yer-çaka oyununa başlamazdan önce, yan renklerden alıcı olan kâğıtlarınızı çekerek sağlam ellerinizi alın.
13. Kozsuz oyunda ilk iş olarak kazanacağınız elleri belirleyin ve sayın. Sorun yaratacak gibi
görünüyorlarsa, yer-el ilişkisini sağlayacak olan geçiş kartlarınızı (antre-entry) iyi kullanın.
14. Öncelikle ihalenizi çıkarmayı hedefleyin, oyunu fazla çıkarmayı sonraya bırakın ve de sükse yapmayı hiç düşünmeyin.
15. Kendi elinizle yerdeki (dummy) kâğıtları müştereken tek bir el gibi değerlendirmeyi öğrenin. Sadece tek bir renge konsantre olmamaya çalışın.
16. Kozsuz oyunda rakip damı açtıysa ve sizde o rengin ası ve ruası varsa, ruayı saklayarak, rakibin damını asla kazanmak çok doğru bir hareket olacaktır. Zira rakip ruanın kimde olduğu hakkında belirsizlik ve şüphe içerisinde kalacaktır. Tehlike yaratacak bir renk veya ele (rakibe) çok dikkat edin, eli o rakibe kaptırmamaya gayret edin.
17. Kritik bir renk olduğunda, rakibi bu renkten çatala getirmek için (end play - throw in) aynı uzunluktaki diğer bir rengi kullanın. Çatal işine girişmeden önce, elde ve yerde en az birer koz kalacak şekilde, kozları ve rakibin diğer çıkış (exit) kartlarını çekerek alın (eliminate).
18. Kozları çekerken, yerde (dummy) çalışan uzun bir renk var, ancak başkaca bir yere geçiş kâğıdı yoksa, bu rengi kullanabilmek için en son kozla yerde kalmayı plânlayın. Benzer şekilde yerde veya elde sağlam kalmış elleri alabilmek için gerekirse sağlam bir kâğıda çakmayı dahi düşünmelisiniz.
19. Rakiplerin kazanması kesin olan (loser) bir kâğıdı oynarken, elden veya yerden dışarı verilmesi kesin diğer bir kâğıdı boşaltarak (loser on loser play) aynı elde bir yerine iki kayıp kâğıttan kurtulmanın yollarını araştırın ve bu ihtimal varsa mutlaka kullanın.
20. Sadece tek bir renkten kayıp kartlarınız) varsa rakiplerin ellerindeki çıkış kartlarını temizleyin ve böylece rakiplerinizi çaka bir renk oynamaya zorlayarak kayıp olan rengi bu çakaya boşaltmayı (discard) plânlayın. Tabii ki bu durumu gerçekleştirebilmek için yerde ve elde yeterince koz olmasından emin olmalısınız.
21. Deklaran olarak, elinizde olduğu bilinen kâğıtları, size el kaybettirmeyecekse, süratle oynayın ve böylece rakiplerin çıkış kartlarını ellerinden almış olun.
22. Büyük bir koz çakmanın mahzuru olmayan durumlarda, asla küçük bir kozla çakmayın.
23. Empas yapmadan büyük bir onörü kullanarak oyunu çıkarabiliyorsanız, öyle yapın, empas yaparak oyunu tehlikeye atmayın.
Briç Köşesi iletişim bilgileri: Süleyman Özel e-
posta: ozelsuleyman13@hotmail.com
Recommended