Sermaye Yapısına Etki Eden Faktörlerin Belirlenmesi: Türk Bankacılık Sektörü Örneği

Preview:

Citation preview

17.FİNANS SEMPOZYUMU/23-26 EKİM 2013/MUĞLA 329

SERMAYE YAPISINA ETKİ EDEN FAKTÖRLERİN BELİRLENMESİ: TÜRK BANKACILIK SEKTÖRÜ ÖRNEĞİ

Işıl EREM

Arş. Gör., Uşak Üniversitesi, isilerem@uşak.edu.tr

ÖZET Bu çalışmada, Türkiye’ de faaliyet gösteren halka açık bankaların sermaye yapılarına etki eden faktörlerin ve Türk bankacılık sektörünün sermaye yapısına en yakın olan sermaye yapısı teorilerinin belirlenmesi amaçlanmıştır. Bu amaç doğrultusunda; örneklem setini oluşturan halka açık 14 bankanın 2005-2012 dönemini kapsayan yıllık finansal tablolarından yararlanılarak elde edilen yatay kesit verileri için panel veri analizi yöntemi uygulanmıştır. Çalışmada kurulan modelde; sermaye yapısı değişkeni, yani bağımlı değişken olarak kaldıraç oranı ele alınırken, bağımsız değişken olarak; aktif karlılığı, varlık yapısı, büyüme oranı, aktif büyüklüğü ve likidite düzeyi ele alınmıştır. Analiz sonuçları; aktif karlılığı, aktif büyüklüğü ve varlık yapısı değişkenlerinin bankaların sermaye yapısı üzerinde etkili olduğu sonucunu göstermiş ve bankaların sermaye yapılarını belirlemede dengeleme ve finansman hiyerarşisi kuramlarını dikkate aldıkları sonucu elde edilmiştir.

Anahtar Kelimeler: Sermaye Yapısı, Türk Bankacılık Sektörü,Panel Veri Analizi

ABSTRACT In this study, it has been aimed to determine the factors affecting the capital structures of publicly-held banks in Turkey and the most appropriate capital structure theory for the so-called banks. In accordance with this purpose; panel data analysis has been applied for the cross-section data of 14 publicly-held banks by using their annual financial statements covering 2005-2012 periods. As a capital structure variable, that is, as a dependent variable, leverage ratio has been used and as independent variables; return on assets, tangibility, growth rate, size of assets and liquidity level have been dealt with in the generated model. Empirical results imply that return on assets, size of assets and tangibility ratios have an effect on capital structures and that banks take into account the trade-off and pecking order theories in determining their capital structures.

Key Words: Capital Structure, Turkish Banking Sector,Panel Data Analysis 1. GİRİŞ Bankacılık sektörünün ülke ekonomilerinde oldukça önemli bir role sahip olduğu su götürmez bir gerçektir. Bankalar piyasa değerlerini maksimize etmek ve optimumbir sermaye yapısı oluşturabilmek adına sahip olduğu menkul kıymetlerin uygun bir bileşimini sağlamak durumundadırlar. Ayrıca bankacılık sektörünün reel sektöre büyük miktarda finansman sağlaması nedeniyle söz konusu sektörde sermaye yapısı kararları konusunda yaşanabilecek olumsuzluklar reel sektöre de dolaylı olarak yansıyabilmekte, uygun bir sermaye bileşiminin oluşturulamaması genellikle firma başarısızlıklarının en önemli nedenlerinden biri olarak görülmektedir (Iwarere ve Akinleye, 2010: 205). Optimum sermaye yapısı; faaliyet gösterilen sektördeki yoğun rekabet karşısında firmaların güçlü bir şekilde ayakta kalabilmelerine imkân tanımakta ve firma değerini arttırmak suretiyle hissedarların kazancını maksimize etmektedir (Shibru, 2012: 11). Dolayısıyla mevcut varlıklarını korumak isteyen ve belli bir büyüme sağlamayı amaçlayan firmalar sermaye yapısı kararlarını alırken dikkatli davranmak durumundadır. Bankalarda sermaye yapısı kararları ise etkin risk yönetiminin önemli süreçlerinden birisi olarak kabul edilmektedir. Bankalarda bulundurulan sermaye genellikle finansman faaliyetlerinde kullanılmayıp, risk taşıyan aktiflere karşı koruyucu bir nitelik taşımaktadır (Peura ve Keppo, 2003: 2). Bankaların sermaye yapılarına ilişkin olarak oluşturulan standart zorunluluklar nedeniyle, bankalar hem zorunlu olarak hem de zorunlu olmayan sermaye yapısı kararlarında yer almak durumundadır. Zorunlu olmayan sermaye yapısı kararları, finansal olmayan firmalarda alınan sermaye yapısı kararlarına benzerlik göstermekte, zorunlu sermaye yapısı kararları ise düzenleyici kurumlar tarafından getirilen sermaye yeterlilik oranına ilişkin düzenlemeler olarak ifade edilmektedir (Iwarere ve Akinleye, 2010: 208). Modigliani ve Miller’ in 1958 yılında öne sürdükleri ve sermaye yapısı kararlarının başlangıç noktası olarak kabul edilen ilgisizlik kuramının ardından söz konusu kuramı genişletmek adına literatürde pek çok çalışma gerçekleştirilmiş ve optimum sermaye yapısının ne olması gerektiğine ilişkin çeşitli girişimlerde bulunulmuştur. Ancak optimum sermaye yapısının ne olmasının gerektiği konusunda herhangi bir kesin yargıya ulaşılamamıştır. Diğer taraftan sermaye yapısına ilişkin yapılan çalışmalarda, çoğunlukla finansal olmayan firmaların ele alındığı ve banka gibi finansal kurumların nasıl bir sermaye yapısına sahip oldukları hususunun belirlenmesinde bir takım eksikliklerin olduğu da görülmüştür (Marques ve Santos, 2003: 3-4). Bu nedenle bankaların nasıl bir sermaye yapısına sahip olduklarının belirlenmesi bu çalışmanın konusunu oluşturmaktadır.

2. LİTERATÜR TARAMASI Literatürde sermaye yapısını belirleyici etmenleri tespit etmek adına pek çok çalışma gerçekleştirilmiş ve firma büyüklüğü, büyüme oranı, duran varlıkların toplam aktif içerisindeki payı, sektör ayrımı, karlılık durumu

17.FİNANS SEMPOZYUMU/23-26 EKİM 2013/MUĞLA 330

ve mülkiyet yapısı gibi birçok faktörün sermaye yapısı üzerinde etkili olduğu sonucuna varılmıştır (Liu, 1999: 11).

Bankaların sermaye yapılarına ilişkin olarak ise genel olarak standart bir düşünce hâkimdir. Şöyle ki; bankaların kendi sermaye bileşimi tercihlerinin yanı sıra düzenleyici otoriteler tarafından zorunlu tutulan oranda da sermaye bulundurmaları gerektiği ifade edilmektedir. Sermaye bulundurmanın yüksek bir maliyete sahip olması nedeniyle de, banka yöneticilerinin belirlenen oranın daha altında sermaye bulundurma eğiliminde olacağı ifade edilmektedir. Bu noktada bankalarda sermaye yapısı bileşimine ilişkin alınan kararların genellikle bankalar için getirilen sermaye standartları tarafından belirlendiği öne sürülmektedir (Mishkin, 2000: 227). Literatürde bu konuya ilişkin olarak gerçekleştirilen çalışmalardan bazıları ve bu çalışmalardan elde edilmiş olan sonuçlar şu şekildedir:

Osterberg ve Thomson 1990 yılında finansal kurumların sermaye yapılarının, finansal olmayan firmaların sermaye yapılarından farklılık gösterip göstermediğini ve yasal düzenlemelerin bankaların sermaye yapısı kararlarında etkili olup olmadığını tespit etmek amacıyla bir çalışma gerçekleştirmişlerdir. 232 bankanın ele alındığı çalışmada; finansal kurumların sermaye yapılarının diğerlerinden farklılık gösterdiği ve yasal düzenlemelerin finansal kurumların sermaye yapılarında etkili olduğu sonucuna varılmıştır.

Orgler ve Taggart 1981 yılında gerçekleştirdikleri çalışmada; bankaların, finansal olmayan kurumlara göre neden daha az sermaye bulundurma eğiliminde oldukları, bankalarda kaldıraç oranlarının zamanla neden yukarı yönlü bir artış gösterdiği ve büyük ölçekli bankaların küçük ölçekli bankalara göre neden daha az sermayeye sahip oldukları sorularına yanıt aramışlardır. Mevduatlardan sağlanan vergi avantajı ve düşük vekâlet maliyetleri nedeniyle kaldıraç oranlarının bankalarda daha yüksek olduğu ifade edilmiş olup, bankacılık hizmetlerinin ve iflas maliyetlerinin büyük ölçekli bankalarda oldukça yüksek olması nedeniyle, küçük ölçekli bankalara göre daha az sermaye bulundurma eğiliminde oldukları sonucuna varılmıştır.

Dietrich ve James (1983) düzenleyici kurumlar tarafından getirilen sermaye yeterlilik standartlarının, ticari bankaların sermaye yapısı kararları üzerinde herhangi bir etkiye sahip olup olmadığını araştırmıştır. Yapılan regresyon analizi neticesinde; sermaye tutarına ilişkin yasal düzenlemelerin, bankaların sermaye yapısı değişimleri üzerinde herhangi bir etkiye sahip olmadığı görülmüştür.

Gropp ve Heider (2007)’ in, finansal olmayan firmalar için literatürde belirlenmiş olan standart değişkenlerin, bankalar için de geçerli olup olmadığını belirlemek amacıyla gerçekleştirdikleri çalışmada; öne sürülen standart ifadenin aksine, bankaların sermaye yapısı tercihlerinin daha farklı olduğu görülmüştür. ABD’ de ve 15 Avrupa ülkesinde faaliyet gösteren 200 büyük ölçekli bankanın ele alındığı çalışmada; bankaların sermaye oranlarının birbirinden farklılıklar gösterdiği ve sermaye oranının, düzenleyici kurumlar tarafından getirilen asgari sermaye oranının yaklaşık iki katı düzeyde olduğu sonucuna varılmıştır. Ayrıca finansal olmayan firmaların sermaye yapılarında etkili olan değişkenlerin, bankalar için de aynı yönde ve büyüklükte etkili olduğu ifade edilmiştir. Asarkaya ve Özcan (2007)’ ın, Türk bankacılık sektörünün sermaye yapısını analiz etmek amacıyla gerçekleştirdikleri çalışmada ise sermaye yapısı değişkeni (bağımlı) olarak sermaye yeterlilik oranı kullanılırken, sermaye yapısına etki eden değişkenler (bağımsız) olarak; gecikmeli sermaye, portföy riski, ekonomik büyüme oranı, sektörün ortalama sermaye düzeyi, öz kaynak karlılığı ve mevduat tutarı ele alınmıştır. Çalışmadan elde edilen sonuçlara göre; mevduat tutarı haricinde diğer bağımsız değişkenlerin tümünün sermaye yeterlilik oranı ile pozitif bir ilişki içerisinde olduğu gözlenmiştir. Jucá ve diğerleri (2012) finansal olmayan firmaların sermaye yapılarına etki eden faktörlerin finansal kurumların sermaye yapısı kararlarında da etkili olup olmadığını tespit etmeye yönelik bir çalışma gerçekleştirmiştir. Çalışmadan elde edilen sonuçlar neticesinde; aktiflerin taşıdığı riskin ve mevduat tutarının kaldıraç oranını açıklamada etkili olduğu, banka büyüklüğü, karlılık, büyüme fırsatları ve varlık yapısı ile kaldıraç oranı arasında ise negatif yönlü bir ilişki olduğu sonucuna varılmıştır.

3. SERMAYE YAPISI KAVRAMI Sermaye yapısı, firmaların karlılık durumu ve faaliyetlerindeki istikrarı üzerinde önemli bir etkiye sahiptir. Borç oranının yüksek tutarda olması firmaların karlılığına olumlu yönde etki etse de, özellikle büyüme oranının düşük veya negatif olduğu durumlarda, firmaları mali sıkıntıya sokma veya iflasla karşı karşıya bırakma ihtimali yüksektir. Dolayısıyla nasıl bir borç-öz kaynak bileşimine sahip olunması gerektiği, firmalarda üzerinde durulması gereken konulardan biri olarak görülmektedir (Liu, 1999: 6). Sermaye yapısı kararlarını; denge tabanlı ve bilgi asimetrisi tabanlı olmak üzere vergi, asimetrik bilgi ve iflas maliyetleri gibi çeşitli gruplarda sınıflandırmak mümkündür. Firmalarda optimal sermaye yapısı, sahip olunan borcun vergi avantajları ile yüksek ölçüde borçlanmadan kaynaklanan iflas maliyetleri arasındaki denge tarafından belirlenmektedir. Bu noktada klasik piyasa etkinliği hipotezinin geçerli olduğu; verginin alınmadığı, sabit faiz oranlarının geçerli olduğu ve iflas maliyetleri ile sermaye yapısı arasında herhangi bir ilişkinin olmadığı varsayımları altında, Modigliani ve Miller’ in 1958 yılında öne sürdüğü ilgisizlik kuramı kabul edilmekte ve firmaların sermaye yapılarının firma değerinden bağımsız olduğu ifade edilmektedir (Taleb ve Shubiri, 2011: 52). M&M daha sonra 1963 yılında gerçekleştirdikleri çalışmalarında yabancı kaynak kullanımının vergi sonrası maliyeti düşürmesi nedeniyle borçlanmanın öz kaynaklarla finansmana göre daha

17.FİNANS SEMPOZYUMU/23-26 EKİM 2013/MUĞLA 331

avantajlı olduğunu ileri sürmüşlerdir. Diğer taraftan sermaye yapısı kararlarını belirlemeye yönelik gerçekleştirilen çalışmalar da, firmaların sermaye yapısı ile sermaye maliyeti, yatırım kararları ve piyasa değeri arasında belli bir ilişkinin mevcut olduğunu ifade etmektedir (Topal, 2006: 46).

Şekil 1- Sermaye Yapısı ile İlişkili Olan Faktörler (Topal, 2006: 46) Bankaların sermaye yapısı kararlarına ilişkin bir değerlendirme yapılacak olursa; öz kaynak ve yabancı kaynak bileşimi olarak reel sektör firmalarına göre bir takım farklılıkların olduğunu ifade etmek mümkündür. Çünkü bankaların bulundurmaları gereken öz kaynak tutarı düzenleyici otoriteler tarafından belirlenmekte ve bankalar söz konusu standartlara uyum göstermek durumundadır. Yabancı kaynak bileşiminin ise genel olarak toplanan mevduat ve yurtiçi/yurtdışından alınan kredilerden oluştuğu ve bankaların toplam kaynakları içerisinde yabancı kaynakların büyük bir yer tuttuğu gözlenmektedir (Demirhan, 2010: 158).

4. SERMAYE YAPISI KURAMLARI Modigliani ve Miller’ in 1958 yılında öne sürmüş olduğu ilgisizlik kuramı ile vergi faktörü, iflas

maliyetleri, asimetrik bilgi, vekâlet maliyetleri gibi çeşitli faktörleri dikkate alan diğer sermaye yapısı kuramlarını kısaca şu şekilde ifade etmek mümkündür (Korkmaz ve diğerleri, 2007: 81): 4.1. Modigliani-Miller Kuramı Firmaların sermaye yapıları yürütülmekte olan faaliyetlerin finanse edilmesinde sahip olunan borç-öz kaynak bileşiminin nasıl bir özelliğe sahip olduğunu göstermektedir. Miller ve Modigliani’ nin 1958 yılında sermaye yapısına ilişkin öne sürdükleri teori her ne kadar gerçekçi olmayan varsayımlara dayansa da (piyasada asimetrik bilginin yer almadığı, vergi, işlem ve iflas maliyetinin olmadığı ve yatırım kararlarının değişmediği, vb.), firmaların sermaye yapısı kararlarını etkileyen faktörlerin belirlenmesinde bir başlangıç noktası olarak kabul edilmektedir (Iwarere ve Akinleye, 2010: 205).Daha sonra 1963 yılında M&M tarafından söz konusu yaklaşımın kurumlar ve gelir vergileri dikkate alınarak düzeltilmiş şekli öne sürülmüştür.M&M bu çalışmalarında kurumlar vergisinin dikkate alınması durumunda, borç kullanan firmaların vergi sonrası beklenen getirisinin,sadece öz kaynaklarile finansman sağlayan firmalarınkinden daha yüksek olduğunu ifade etmiştir. Kurumlar vergisinin yanında gelir vergisinin de dikkate alınması durumunda ise; borçlanmanın firma değeri üzerindeki olumlu etkinin azaldığı sonucuna varılmıştır. Yapılan bu iki çalışmanın ardından literatürde sermaye yapısına ilişkin birkaç yaklaşım daha geliştirilmiştir. Finansal darboğazlar, iflas maliyetleri, asimetrik bilgi, temsil maliyeti gibi çeşitli faktörlerin de dikkate alınmasıyla dengeleme teorisi ve finansman hiyerarşisi teorileri ortaya çıkmıştır(Yılgör ve Yücel, 2007: 2). 4.2. Dengeleme Kuramı ( Trade off Theory) Dengeleme kuramı; borçlanmanın avantajlarının (vergi avantajı ve vekâlet maliyetlerindeki azalma) ve dezavantajlarının (iflas maliyetlerindeki artış) karşılaştırılarak en uygun borç miktarının belirlenmesi esasına dayanmaktadır. Bu teoride karlılığı yüksek olan firmaların hedefledikleri büyüme oranına ulaşabilmeleri noktasında, daha yüksek bir kaldıraç oranına sahip oldukları; dolayısıyla karlılık ile kaldıraç oranı arasında pozitif yönlü bir ilişki olduğu öne sürülmektedir (Calabrese, 2011: 122). Bu noktada, sahip olunan borcun vergi avantajı ile katlanılan iflas maliyeti arasında doğru bir denge kurulması halinde optimum bir sermaye yapısına sahip olunacağı ifade edilmektedir ( Kraus ve Litzenberger, 1973: 915). Bu kuramda hedeflenen borç oranlarının firmadan firmaya farklılık gösterebileceği de öne sürülmektedir. Güvenli maddi duran varlıkları olan ve vergilendirilebilir karı tasarruf sağlamak için yeterli olan firmaların hedef borç oranlarının yüksek olması gerektiği, güvenli olmayan maddi duran varlıklara sahip ve karlılık oranları düşük olan firmaların ise finansman tercihlerini öz sermayeden yana kullanmaları gerektiği savunulmaktadır (Okuyan ve Taşçı, 2010: 58).

Yatırım Kararları

Sermaye Maliyeti

Firma Değeri

SERMAYE YAPISI

17.FİNANS SEMPOZYUMU/23-26 EKİM 2013/MUĞLA 332

4.3. Finansman Hiyerarşisi Kuramı ( Pecking Order Theory) Finansman hiyerarşisi kuramı 1984 yılında Myers tarafından öne sürülmüştür. Dengeleme kuramının tersine, finansal hiyerarşi kuramında herhangi bir kaldıraç oranı belirlenmemiştir. Finansal hiyerarşi kuramına göre; firmalar iç finansmanı tercih etmekte ve iç finansmanın yetersiz kalarak dış finansmana ihtiyaç duyulduğu durumlarda ise, öncelikle en güvenli menkul kıymetlerin ihraç edildiğini ifade etmektedir. İlk olarak dağıtılmayan karlar, daha sonra hisse senedine dönüştürülebilen tahviller (hybrid securities) kullanılmakta, son olarak ise hisse senedi ihracına yönelme söz konusu olmaktadır ( Drobetz ve Fix, 2005: 78). Bunun nedeni olarak ise finansal piyasalarda herhangi bir karar alma noktasında paylaşılan bilginin tam ve doğru olmaması, herkesin söz konusu bilgiye eşit düzeyde hâkim olamaması nedeniyle piyasaların işleyişinde bir takım problemlerin meydana geldiği ifade edilmektedir. Piyasalarda söz konusu olan asimetrik bilgi nedeniyle de firmalar için borçlanma yoluyla finansman sağlamak öz kaynaklar ile finansman sağlamaya göre daha maliyetli bir hale gelmektedir (Değirmen ve Gündoğdu, 2010: 5). Diğer taraftan bu kuramda; yüksek karlılıkları olan firmaların neden daha az borç kullandıklarını, düşük karlılıkları olan firmaların da neden yüksek oranda borç kullanımı yoluyla finansman yoluna gittikleri açıklanmakta, dolayısıyla karlılık ile kaldıraç oranı arasında negatif yönlü bir ilişki olduğu öne sürülmektedir ( Terim ve Kayalı, 2009: 128). 4.4. Temsil Maliyetleri Kuramı Temsil maliyetleri; hissedarlar ve yöneticiler ile hissedarlar ve borç verenler arasında meydana gelen çıkar çatışmaları neticesinde ortaya çıkan maliyetlerdir. Yöneticiler ile hissedarlar arasında gündeme gelen çıkar çatışmaları genellikle yeni ve riskli yatırım projelerin tercih edilmesi noktasında ortaya çıkmaktadır. Hissedarlar söz konusu projelerin firmanın piyasa değerini arttıracağından dolayı gerçekleştirilmesini istemekte, yöneticiler ise yatırımın başarısızlıkla sonuçlanması durumunda iflasla karşı karşıya kalmaktan çekindikleri için söz konusu projelere yatırımda bulunmaktan çekinmektedirler. Yatırımların gerçekleştirilmesi ile elde edilecek kazançtan mahrum kalınması da hissedarlar ile yöneticiler arasındaki çıkar çatışmalarını doğurmaktadır. Diğer taraftan borç verenler ile hissedarlar arasındaki çıkar çatışmaları ise verilen borcun faizinin arttırılmasından kaynaklanmaktadır. Şöyle ki hissedarların gerçekleştireceği faaliyetlerin isabetli olmadığını düşünen borç verenler, alacaklarını garanti altına alabilmek adına verdikleri borcun faizini arttırmaktadırlar. Bu da borç verenler ile hissedarlar arasındaki çıkar çatışmasını arttırmaktadır (Yıldız ve diğerleri, 2009: 27). 5. UYGULAMA Bu çalışmada hisse senetleri borsada işlem gören ve Türkiye’ de faaliyet gösteren bankaların sermaye yapılarını belirlemede panel veri analizi yönteminden yararlanılmıştır. Bu bağlamda söz konusu bankaların sermaye yapısı kararlarında belirleyici olan değişkenler tespit edilmeye çalışılacaktır. 5.1. Veri Seti Çalışmanın veri seti; Türkiye’ de hisseleri borsada işlem gören bankaların yıllık finansal tablolarından yararlanılarak oluşturulmuştur. 2005-2012 yıllarını kapsayan veri setinde toplamda 16 banka yer almakta, ancak analize dâhil edilen likidite değişkeni kapsamında değerlendirildiğinde; kalkınma bankalarının mevduat toplama yetkisi olmaması nedeniyle iki banka (Türkiye Kalkınma Bankası ve Türkiye Sınai Kalkınma Bankası) analiz dışında tutulmuştur.

Tablo 1- Hisseleri Borsada İşlem Gören Bankalar Bankalar Kod Akbank AKBNK

Albaraka Türk Katılım Bankası ALBRK Alternatifbank ALNTF

Asya Katılım Bankası ASYAB Denizbank DENIZ Finansbank FINBN Şekerbank SKBNK Tekstilbank TEKST

Türkiye Ekonomi Bankası TEBNK Garanti Bankası GARAN

Türkiye Halk Bankası HALKB İş Bankası ISATR, ISBTR, ISCTR, ISKUR

Türkiye Kalkınma Bankası KLNMA Türkiye Sınai Kalkınma Bankası TSKB

Vakıflar Bankası VAKBN Yapı ve Kredi Bankası YKBNK

Kaynak: http://www.kap.gov.tr/yay/GenelBilgiler/Sektorler.aspx#S17 (20.05.2013).

17.FİNANS SEMPOZYUMU/23-26 EKİM 2013/MUĞLA 333

5.2. Çalışmanın Modelini Tanımlayan Değişkenler ve Hipotezler Bu çalışmada, Türkiye’ de faaliyet gösteren halka açık bankalarda sermaye yapısının temel belirleyicilerini ve mevcut sermaye yapısı teorilerinden hangisinin söz konusu bankalarda geçerli olduğunu belirlemek amacıyla literatürde ele alınmış bir grup değişken analize dâhil edilmiştir. Bu noktada söz konusu amacı gerçekleştirmek amacıyla oluşturulan dört hipotez şu şekildedir:

H1: Kaldıraç oranı ile karlılık arasında negatif bir ilişki vardır. H2: Kaldıraç oranı ile büyüme arasında pozitif bir ilişki vardır. H3: Kaldıraç oranı ile varlık yapısı arasında negatif bir ilişki vardır. H4: Kaldıraç oranı ile aktif büyüklüğü arasında pozitif bir ilişki vardır. H5: Kaldıraç oranı ile likidite düzeyi arasında negatif bir ilişki vardır.

Çalışmada kullanılan değişkenler Shibru (2012)’ nin çalışması esas alınarak oluşturulmuştur. Bu noktada sermaye yapısı değişkeni olarak; kaldıraç oranı ele alınırken, sermaye yapısı üzerinde etkisi olduğu düşünülen değişkenler olarak aktif karlılığı, varlık yapısı, büyüme oranı, aktif büyüklüğü ve likidite düzeyi ele alınmıştır.

Tablo 2-Bağımlı ve Bağımsız Değişkenlerin Tanımlanması Bağımlı Değişken (Sermaye Yapısı Değişkeni) Kaldıraç Oranı Toplam Borçlar/Toplam Aktif KALDIRAC Bağımsız Değişkenler Aktif Karlılığı Net Kar/Toplam Aktif ROA Varlık yapısı Duran Varlıklar/Toplam Aktif TANG Büyüme Oranı Toplam Aktifteki Yıllık Değişim GROWTH Büyüklük Toplam Aktiflerin Doğal Logaritması AKTIF Likidite Düzeyi Likit Varlıklar/Toplam Mevduat LIKIT

Kaynak: Shibru, 2012: 43. Aktif karlılığı;firmaların sahip oldukları varlıkları ne ölçüde etkin kullandığını gösteren bir ölçüttür. Dengeleme kuramına göre; daha az karlı firmaların daha düşük hisse geliri sağladığı, dolayısıyla daha yüksek borçlanma oranına sahip olduğu ifade edilmektedir. Bu nedenle dengeleme kuramında borçlanma ile karlılık arasında pozitif yönlü bir ilişkinin olduğu öne sürülmektedir. Diğer taraftan finansman hiyerarşisi kuramına göre ise, firmalar finansman ihtiyaçlarını karşılamada ilk olarak dağıtılmayan karlara, daha sonra borçlanmaya son olarak ise hisse senedi ihracına yöneldiği ifade edilmektedir. Karlılık oranları düşük olan firmalar nakit akışları zayıfsa pozitif nakit akışlarına sahip yatırım projelerini finanse etmede borçlanma yolunu tercih etmektedirler. Dolayısıyla borçlanma ile karlılık oranları arasında negatif yönlü bir ilişkinin olduğu öne sürülmektedir (Gülşen ve Ülkütaş, 2012: 51). Varlık yapısı; sermaye yapısını belirlemede önemli bir rol oynayan değişkenlerden biridir. Firmaların aktiflerinin ne kadarının duran varlıklardan oluştuğu, firmaların yüksek düzeyde likiditeye sahip olmaları hususunda büyük etkiye sahiptir. Diğer taraftan duran varlıklara büyük ölçüde yatırım yapan firmalar, daha düşük faiz oranlarından borçlanabildikleri ve borçlanmada bu varlıklarıteminat olarak gösterebildikleri için, yüksek finansal kaldıraç düzeyine sahipolmaktadırlar (Shubiri, 2011: 300). Ayrıca duran varlıkların asimetrik bilgi problemini en aza indirgemesi ve iflas durumunda; duran varlıkların, dönen varlıklara göre daha yüksek bir değere sahip olması da, varlık yapısının sermaye yapısı kararlarında oldukça etkili bir faktör olduğunu göstermektedir (Sayılgan ve diğerleri; 2006: 131).Bradley ve diğerleri (1984); varlık yapısı ile kaldıraç oranları arasında pozitif bir ilişkinin olduğunu mevcut olduğunu ifade ederken, Wedig ve diğerleri (1988) toplam varlıkların belli bir yüzdesini oluşturan amortisman masraflarının kaldıraç oranı ile negatif bir ilişki içerisinde olduğunu ifade etmiştir. Bevan ve Danbolt da 2002 yılında gerçekleştirmiş oldukları çalışmalarında, duran varlıkların miktarı ile kısa vadeli borç tutarı arasında negatif yönlü bir ilişki olduğunu öne sürmüştür. Büyüme oranı; finansman hiyerarşisi kuramına göre, yüksek büyüme fırsatlarının öz kaynaklar ile finanse edilemeyecek kadar büyük olduğu ve dolayısıyla borçlanmanın kaçınılmaz olduğu ifade edilmektedir. Bu noktada söz konusu kurama göre büyüme fırsatları ile borçlanma arasında pozitif yönlü bir ilişki vardır. Dengeleme kuramına göre ise; borç verenlerin gelecekteki yatırımlarının risk altında olduğunu düşünerek büyüyen firmalara borç verirken daha yüksek faiz veya daha büyük teminat isteyecekleri savunulmaktadır. Dolayısıyla dengeleme kuramına göre büyüme ile borçlanma arasında negatif yönlü bir ilişki olduğu ileri sürülmektedir (Sayılgan ve Uysal; 2011: 112). Büyüklük; firmaların sermaye yapılarını etkileyen diğer bir önemli faktör olarak görülmektedir. Sermaye yapısı teorilerinden dengeleme kuramına göre büyüklük ile borçlanma arasında pozitif yönlü bir ilişki olduğu ileri sürülürken, finansman hiyerarşisi kuramında, söz konusu ilişkinin negatif yönlü olduğu ifade edilmektedir. Şöyle ki ödünleşme kuramına göre küçük ölçekli firmaların teminat gösterebilecekleri varlıklarının sınırlı olması; ekonomik değişimlerden daha fazla etkilenmesine, kredi bulma olanaklarının daralmasına ve daha yüksek faiz oranından borçlanmak durumunda kalmalarına neden olmaktadır. Bu da küçük ölçekli firmaların öz

17.FİNANS SEMPOZYUMU/23-26 EKİM 2013/MUĞLA 334

kaynaklar ve satıcı kredileri ile finansman şeklini tercih edeceklerini göstermektedir. Diğer taraftan finansman hiyerarşisi kuramı ise, büyük ölçekli firmalarda asimetrik bilginin daha düşük seviyelerde olması nedeniyle borçlanma yerine öz kaynaklarile finansmanın tercih edileceğini, dolayısıyla firma büyüklüğü ile borçlanma arasında negatif yönlü bir ilişkinin olduğu öne sürülmektedir (Sayılgan ve Uysal, 2011: 110). Likidite düzeyi;likit varlıkların (Nakit Değerler, Merkez Bankasından Alacaklar ve Para Piyasasından ve Bankalardan Alacaklar) toplam mevduat tutarına oranlanmasıyla belirlenmiştir. Ozkan 2001 yılında gerçekleştirdiği çalışmasında likidite oranlarının sermaye yapısı kararları üzerinde karma bir etki yaratacağınıileri sürmüştür. Şöyle ki, likidite düzeyleri yüksek olan firmaların kısa vadeli yükümlülüklerini karşılama yeteneği artacağı için daha yüksek borçlanma oranlarını tercih edeceklerdir. Diğer taraftan likit varlıklara sahip olan firmaların, bu varlıkları yatırımlarını finanse etmede kullanmaları durumunda, likidite düzeyi ile kaldıraç oranları arasında negatif yönlü bir ilişki olabileceği de ifade edilmiştir (Reimoo, 2008: 47). 5.3. Yöntem Panel veri analizi; ekonometrik analizlerde ele alınan değişkenlerin hem zaman hem de yatay kesit boyutunda değerlendirilmesine imkân tanıyan ve bu değişkenlerin açıklayıcı gücünü arttıran bir yöntem olarak karşımıza çıkmaktadır. Söz konusu yöntem; bireylerin, ülkelerin veya kurumların (yatay kesitlerin) neden birbirlerinden farklı davrandıklarını farklı zaman boyutlarında ele alarak ekonometrik analizlerde araştırmacılara büyük esneklik sağlamaktadır (Erol, 2007: 33).

Panel veri analizi yönteminin; değişkenler arasında daha az çoklu doğrusallık göstermesi, daha fazla serbestlik derecesi ve daha fazla etkinliğe sahip olması çalışmada söz konusu yöntemin seçilmesinde etkili olmuştur (Korkmaz vd.: 2009: 39). Çalışmada sermaye yapısındaki değişimlerin; aktif karlılığı, varlık yapısı, büyüme oranı, büyüklük ve likidite düzeyi ile ne şekilde açıklanacağını hem zaman hem de yatay kesit verilerini birleştiren panel veri analizi yöntemi ile değerlendirmeye alınmıştır. Bu noktada, kaldıraç oranı değişkeni dikkate alınarak oluşturulan panel veri regresyon modeli şu şekildedir: KALDIRACit = αit+β1ROAit+ β2TANGit+ β3GROWTHit+ β4AKTIFit+ β5LIKITit i=1, …,N t=1, …, T (1) Modelde i; bankayı, t ise dönemleri temsil etmektedir. N; toplam banka sayısını gösterirken, T de toplam dönem sayısını göstermektedir.

Tablo 3- Sermaye Yapısı Teorileri ve Sermaye Yapısı Değişkenleri ile Olan İlişkisi Değişkenler Teorilere İlişkin Beklenen Yön

Karlılık değişkenleri - Finansal Hiyerarşi Kuramı + Dengeleme Kuramı

Büyüklük - Finansal Hiyerarşi Kuramı + Dengeleme Kuramı

Büyüme Fırsatları - Dengeleme Kuramı + Finansal Hiyerarşi Kuramı

Varlık Yapısı + Dengeleme Kuramı + Finansal Hiyerarşi Kuramı

İflas Maliyetleri - Dengeleme Kuramı

Vergi Kalkanı Etkisi + Dengeleme Kuramı

Kaynak: Chen, 2004: 1342. Tablo 3’ de ise; finansal hiyerarşi ve dengeleme kuramı çeşitli sermaye yapısı teorilerinin karlılık, büyüklük, büyüme fırsatları, varlık yapısı, iflas maliyetleri ve vergi kalkanı etkisi gibi sermaye yapısı kararlarında etkili olduğu düşünülen faktörlerle arasındaki ilişkinin yönü ifade edilmektedir. 5.4. Bulgular

Çalışmada ilk olarak ele alınan değişkenlere ait tanımlayıcı istatistiki bilgilere yer verilmiş, daha sonra ise bağımsız değişkenlerin bankaların sermaye yapısı üzerinde herhangi bir etkisinin olup olmadığı test edilmiştir. Bu bağlamda Tablo 4’ de kullanılan örnekleme ait bankaların sermaye yapısı değişkeni ve sermaye yapısına etki eden değişkenlere ilişkin tanımlayıcı istatistikler gösterilmiştir:

17.FİNANS SEMPOZYUMU/23-26 EKİM 2013/MUĞLA 335

Tablo 4-Bağımlı ve Bağımsız Değişkenlerin Tanımlayıcı İstatistikleri Değişkenler Ortalama Medyan Standart Sapma Minimum Maksimum

Kaldıraç Oranı 0.883423 0.886198 0.023899 0.780556 0.933351 Aktif Karlılığı 0.016794 0.017929 0.016771 -0.125544 0.041406 Varlık Yapısı 0.018252 0.016016 0.009951 0.002159 0.056794

Büyüme Oranı 0.257595 0.244366 0.181678 -0.277678 1.050671 Büyüklük 7.338865 7.428327 0.579443 6.167404 8.254740

Likidite Düzeyi 0.204384 0.196632 0.086852 0.044617 0.532710

Kaldıraç oranının yaklaşık olarak ortalama % 88 düzeyinde olmasının bir sonucu olarak, hisseleri borsada işlem gören bankaların yüksek düzeyde kaldıraç oranına sahip olduğunu, dolayısıyla analize dahil edilenbankaların daha çok borçlanma yoluyla finansmanı tercih ettiğini ifade etmek mümkündür. Ele alınan bankalar düzeyinde likidite düzeylerine bakıldığında da; minimum değerin % 4, maksimum değerin ise % 53 seviyesinde olduğu görülmekte, bu da bankaların likidite düzeyleri arasında yüksek bir dalgalanma olduğunu göstermektedir.Modelde kullanılan veri setinin korelasyon analiz sonuçları ise Tablo 5’ de verilmektedir:

Tablo 5-Değişkenler Arasındaki Korelasyon Matrisi

Tablo 5’ e bakıldığında; kaldıraç oranının likidite düzeyi, aktif büyüklüğü ve büyüme oranı ile pozitif,

aktif karlılığı ve varlık yapısı ile ise negatif bir korelasyona sahip olduğu görülmektedir.Diğer taraftan ilişki düzeylerinin de çok yüksek seviyelerde olmadığı korelasyon matrisinden gözlenebilmektedir. Kaldıraç oranı ile büyüme oranı arasında yaklaşık %29, aktif büyüklüğü ile % 4 ve likidite düzeyi ile ise % 10’ luk aynı yönlü bir ilişki söz konusu iken, aktif karlılığı ile % 22, varlık yapısı ile % 11’ lik ters bir ilişki söz konusudur.

Oluşturulan modelin tahmin edilmesinden önce serilerin durağan olup olmadıklarını tespit etmek amacıyla ortak ve bireysel birim kök testleri olarak beş farklı tür panel birim kök testi yapılmıştır. L&L&C t testi ve Breitung testlerinde ortak birim kökün varlığına dair boş hipotez test edilmekte iken, Im, Peseran, Shin ve Fisher testlerinde bireysel birim kökün varlığına dair boş hipotez test edilmektedir (Halaç ve Kuştepeli, 2008: 8). Söz konusu testlerden elde edilen sonuçlar Tablo 6’ da gösterilmiştir:

Tablo 6-Değişkenlere Ait Birim Kök Testleri (Düzey ve 1. Farklarda)

Değişkenler ADF-Fisher Ki

Kare Testi PP-Fisher Ki

Kare Testi Im&Pesaran ve

Shin L&L&C t testi Breitung t testi

I(0) I(1) I(0) I(1) I(0) I(1) I(0) I(1) I(0) I(1)

Kaldıraç Oranı

24.7234 -0.6428

45.0423 -0.0218

43.2901 -0.0326

96.3137 0.0000

0.23106 -0.5914

-2.21839 -0.0133

-6.5581 0.0000

-11.8628 0.0000

-1.44198 -0.0747

-3.71526 -0.0001

Büyüme Oranı

71.5531 0.0000

65.8931 0.0001

122.845 0.0000

123.566 0.0000

-2.26389 -0.0118

-2.04046 -0.0207

-16.869 0.0000

-19.4549 0.0000

-2.54683 -0.0054

-1.4697 -0.0708

Aktif Büyüklüğü

50.7489 -0.0053

55.1576 -0.0016

98.4991 0.0000

113.537 0.0000

-1.02984 -0.1515

-1.28693 -0.0991

-10.008 0.0000

-14.9616 0.0000

1.22951 -0.8906

-1.69732 -0.0448

Likidite Düzeyi

42.9236 -0.0354

62.7849 -0.0002

71.2539 0.0000

100.934 0.0000

-0.64662 -0.2589

-1.7831 -0.0373

-8.518 0.0000

-17.0274 0.0000

-1.92679 -0.027

-2.66005 -0.0039

Aktif Karlılığı

71.92 0.0000

65.864 -0.0001

124.958 0.0000

121.125 0.0000

-3.32783 -0.0004

-2.55065 -0.0054

-29.667 0.0000

-26.7891 0.0000

-2.12401 -0.0168

-1.5796 -0.0571

Varlık Yapısı

53.5565 -0.0025

59.9333 -0.0004

80.7059 0.0000

97.8143 0.0000

-2.20301 -0.0138

-1.83625 -0.0332

-27.314 0.0000

-20.8706 0.0000

9.99813 -0.6982

4.71656 0. 0000

KALDIRAC GROWTH AKTIF LIKIT ROA TANG KALDIRAC 1 0.289505 0.045031 0.095538 -0.222027 -0.109436 GROWTH 0.289505 1 -0.142086 0.153109 0.141298 -0.006661

AKTIF 0.045031 -0.142086 1 -0.141321 0.168867 -0.123966 LIKIT 0.095538 0.153109 -0.141321 1 0.026723 -0.101666 ROA -0.222027 0.141298 0.168867 0.026723 1 -0.319688

TANG -0.109436 -0.006661 -0.123966 -0.101666 -0.319688 1

17.FİNANS SEMPOZYUMU/23-26 EKİM 2013/MUĞLA 336

Birim kök testlerinde olasılık değerinin 0’ a yakın çıkması serilerin durağan, 1’ e yakın çıkması ise birim kök olduğunun bir göstergesi olarak kabul edilmektedir(Çınar, 2010: 594). Tablo 6’ da birim kök testlerinin bireysel sabitli ve trendli olarak panel verisine uygulanması neticesinde oluşan düzey ve birinci farklardaki istatistik ve olasılık değerleri gösterilmiştir. Tablodan da anlaşılacağı üzere ele alınan değişkenlerden kaldıraç oranı, aktif büyüklüğü ve varlık yapısı değişkenlerinin düzeyde durağan olmadığı, ancak birinci farklarının alınması durumunda durağan hale geldiği görülmektedir.

Panel veri analizi yönteminde regresyon modellerinin tahmininde sabit etkili ve rastsal etkili modellerden hangisinin seçileceği; etkilerle açıklayıcı değişkenler arasındaki ilişkilere bakılarak belirlenmektedir. Etkiler ile açıklayıcı değişkenler arasında herhangi bir ilişki yoksa rastsal etkiler modelininetkin ve tutarlı olduğu, etkiler ile açıklayıcı değişkenlerin arasında belli bir ilişkinin mevcut olması durumunda ise sabit etkiler modelinin daha etkin ve tutarlı sonuçlar verdiği ifade edilmektedir. Söz konusu ilişkinin tespit edilmesinde en sık kullanılan yöntem Hausman testidir ve rastsal etkiler modelinin sabit etkiler modelinden daha etkin olduğunu öne süren H0 hipotezi Hausman testi aracılığıyla belirlenmektedir (Gülhan ve Uzunlar, 2011: 355). Sabit veya tesadüfî etkili model seçimi için yapılan Hausman testi sonuçları Tablo 7’de sunulmuştur:

Tablo 7- Hausman Test İstatistiği Sonuçları Hausman Test İstatistiği Anlamlılık (p-değeri)

Model 27.56134 0.0245*

*ile gösterilen değişken % 5 düzeyinde istatistiksel olarak anlamlıdır. Hausman testi sonuçlarından hareketle % 5 anlamlılık düzeyinde sabit etkiler modelinin daha anlamlı olduğu sonucu elde edilmiştir. Buna bağlı olarak oluşturulan modele ait panel regresyon sonuçları Tablo 8’ de gösterilmiştir:

Tablo 8-Sabit Etkili Model Sonuçları Bağımlı Değişken: Kaldıraç Oranı Değişkenler Katsayı Standart Sapma T İst. Olasılık

C -0.824283 0.270576 -3.046403 0.0031 LAktif 0.079498 0.035375 2.247332 0.0272*

Growth 0.008333 0.014032 0.593889 0.5542 LLikit -0.000766 0.007266 -0.105470 0.9163 LRoa -0.013760 0.007919 -1.737571 0.0860**

LTang -0.013379 0.007944 -1.684180 0.0959**

R2 0.586730 Düzeltilmiş R2 0.463733

F İstatistiği 4.770274 Olasılık (F ist.) 0.000000

Durbin Watson Değeri 1.243764 Açıklamalar *ile gösterilen değişken % 5 düzeyinde istatistiksel olarak anlamlıdır. **ile gösterilen değişkenler % 10 düzeyinde istatistiksel olarak anlamlıdır. Analiz sonuçlarına göre kaldıraç oranı ile aktif karlılığı ve varlık yapısı arasında negatif bir ilişki mevcut iken, aktif büyüklüğü arasında pozitif bir ilişki olduğu görülmektedir.Modelin düzeltilmiş R-Kare değerinin 0.463733 çıkmış olması, kaldıraç oranındaki değişmelerin yaklaşık olarak % 47’ sinin bağımsız değişkenler tarafından açıklandığını göstermektedir. Tablo 8’ de görüldüğü üzere kaldıraç oranı ile aktif büyüklüğü arasında pozitif ve istatistiksel olarak % 5 düzeyinde anlamlı bir ilişki olduğu gözlenmektedir. Aktif büyüklüğündeki her % 1’ lik artış, kaldıraç oranını % 0.07 arttırmaktadır.Bu bulgu; bankaların aktif büyüklüğünün artması ile kaldıraç oranı arasında doğrusal bir ilişkinin olduğunu desteklemekte, dolayısıyla aktif büyüklüğünün kaldıraç oranı üzerinde olumlu bir etki yaptığını ifade etmeyi mümkünhale getirmektedir. Bu noktada, H4 hipotezi kabul edilerek, bankaların sermaye yapılarının dengelemeve temsil maliyetleri kuramı çerçevesinde şekillendiği gibi bir yorum yapılabilmektedir. Ayrıca bankaların aktif büyüklüğü ile kaldıraç oranı arasında elde edilen bu pozitif yönlü ilişkinin literatürde gerçekleştirilen diğer çalışmalarla da uyumluluk gösterdiği sonucuna ulaşılmıştır (Shubiri, 2011; Shibru, 2012). Aktif karlılığının katsayısının anlamlı ve negatif bulunması H1 hipotezinin kabul edilmesini sağlamakta, -0.013760’ lik katsayı kaldıraç oranındaki değişimi zıt yönde ve bu oranda etkilediğini göstermektedir. Karlılığın kaldıraç oranı üzerindeki etkilerine ilişkin olarak elde edilen bu sonuç, finansman hiyerarşisinin yapmış olduğu öngörüyü,yani karlı bankaların iç finansmanı tercih edeceği, görüşünü desteklerken; dengeleme kuramının öngörülerine uyum göstermemektedir. Ayrıca karlılık durumu ile kaldıraç oranı arasında negatif yönlü bir ilişkinin tespit edilmesi Türk bankacılık sektöründe karlılık oranının arttıkça bankaların öz kaynaklarla finansmana yöneleceği şeklinde bir yorumu mümkün hale getirmektedir.

17.FİNANS SEMPOZYUMU/23-26 EKİM 2013/MUĞLA 337

Diğer taraftan varlık yapısı ile kaldıraç oranı arasında ise istatistiki açıdan % 10 anlamlılık düzeyinde negatif bir ilişki elde edilmiş olup, bu bulgu H3 hipotezinin kabul edilmesini sağlamaktadır. Bu noktada ne finansman hiyerarşisi teorisinin ne de dengeleme teorisinin varlık yapısına ilişkin beklenen sonuçları vermediği saptanmıştır.Likidite düzeyleri ve büyüme oranları ile kaldıraç oranları arasında ise herhangi anlamlı bir ilişki tespit edilemediğini ifade etmek mümkündür. Söz konusu değişkenler arasında istatistiki açıdan anlamlı bir ilişki tespit edilememiş olsa da büyüme oranı ile kaldıraç oranı arasında pozitif yönlü bir ilişkinin mevcut olması finansman hiyerarşisi kuramını destekleyen niteliktedir.

SONUÇ Bu çalışmanın temel amacı; hisseleri borsada işlem gören ve Türkiye’ de faaliyet gösteren 14 adet bankanın sermaye yapısı kararlarını etkileyen faktörleri 2005-2012 yılları aralığında analiz etmektir (Kalkınma bankaları mevduat toplama yetkisine sahip olmamaları nedeniyle analiz dışında tutulmuştur). Sermaye yapısını ifade etmek adına kaldıraç oranı ele alınmış olup, 2005-2012 dönemi için aktif karlılığı, varlık yapısı, aktif büyüklüğü, büyüme oranı ve likidite düzeyi değişkenlerinin kaldıraç oranı üzerinde herhangi bir etkisinin olup olmadığı, varsa ne yönde olduğu hisseleri borsada işlem gören Türk bankaları nezdinde değerlendirmeye alınmıştır. Bu kapsamda hisseleri borsada işlem gören bankaların ele alınan dönemi kapsayan finansal verileri kullanılarak panel veri regresyon modeli oluşturulmuş ve bir takım sonuçlara ulaşılmıştır. Model tahminlerinden elde edilen sonuçların genel bir değerlendirmesi yapıldığında; bankaların borç-öz kaynak bileşimlerinin aktif karlılığı, aktif büyüklüğü ve varlık yapısı ile ilişki içerisinde olduğu gözlenmiştir. Kaldıraç oranı ile aktif büyüklüğü arasında pozitif yönlü bir ilişki gözlemlenirken, kaldıraç oranı ile aktif karlılığı ve varlık yapısı arasında negatif yönlü bir ilişki elde edilmiştir. Ayrıca analiz sonuçları, dengeleme ve finansman hiyerarşisi kuramı ile karşılaştırıldığında; aktif büyüklüğü değişkeninin dengeleme kuramını, aktif karlılığı değişkeninin ise finansman hiyerarşisi kuramını desteklediği görülmektedir. Kaldıraç oranı ile aktif büyüklüğü arasındaki ilişkinin yönünün pozitif olması bankaların büyüklüklerinin arttıkça daha fazla yabancı kaynağa yöneldiklerini ve fon temin etmede kolaylık sağladıklarını göstermektedir.Elde edilen bu sonuçtan yola çıkarak aktif büyüklüğünün kaldıraç oranı ile pozitif yönlü ilişkisinin dengeleme ve temsil maliyetleri kuramını destekler nitelikte olduğunun ifade edilmesi mümkün hale gelmektedir. Aktif karlılığı değişkenine ilişkin bulgular ele alındığında ise kaldıraç oranı ile negatif yönlü ve istatistiki açıdan anlamlı sonuçlarla karşılaşılmıştır. Literatürdeki araştırmalardan elde edilen sonuçlar göz önüne alındığında; aktif karlılığının kaldıraç oranı üzerinde etkili bir değişken olduğu sonucu ile örtüştüğü görülmektedir (Iwarere ve Akinleye; 2010, Shubiri; 2011, Jucá vd.; 2012).Aktif karlılığına ilişkin benzer durum, varlık yapısında da gözlenebilmektedir.Bankaların varlık yapısının da kaldıraç oranı üzerinde negatif yöndebir etki yarattığı görülmektedir. Elde edilen sonuçlara göre; Türkiye’ deki halka açık bankaların sermaye yapılarını belirlerken farklı değişkenler temelinde dengeleme ve finansman hiyerarşisi kuramına göre hareket ettiklerini ifade etmek mümkündür.

KAYNAKÇA Asarkaya, Y. ve Özcan, S. (2007). Determinants of Capital Structure in Financial Institutions: The Case of Turkey.Journal of Banking and Financial Markets, 1(1), 91-109. Bevan, A. A. ve Danbolt, J. (2002). Capital Structure and Its Determinants in the United Kingdom – A Decompositional Analysis.Applied Financial Economics. 12 (3), 159–170. Bradley, M., Jarrell, A. G. ve Kim, E. H. (1984). On the Existence of an Optimal Capital Structure: Theory and Evidence.The Journal of Finance. 39(3), 857-878. Calabrese, T. T. (2011). Testing Competing Capital Structure Theories of Nonprofit Organizations. Public Budgeting & Finance. 31 (3), 119-143. Chen, J. J. (2004). Determinants of Capital Structure of Chinese-Listed Companies. Journal of Business Research. 57, 1341-1351. Çınar, S. (2010). OECD Ülkelerinde Kişi Başına GSYH Durağan mı? Panel Veri Analizi. Marmara Üniversitesi İİBF Dergisi. 29 (2),591-601. Değirmen, S. ve Gündoğdu, Y. (2010). Türkiye’de İhracat Yapan Firmaların Finansman Stratejileri.İşletme ve Ekonomi Araştırmaları Dergisi. 1 (4), 1-18. Demirhan, D. (2010). Türkiye’ deki Mevduat Bankalarının Finansal Yapıya İlişkin Kararlarının Karlılık Üzerine Etkileri.Muhasebe ve Finansman Dergisi. 45, 157-168. Dietrich, J. K. ve James, C. (1983). Regulation and the Determination of Bank Capital Changes: A Note.The Journal of Finance. 38 (5), 1651-1658. Drobetz, W. ve Fix, R. (2005). What Are the Determinants of the Capital Structure? Evidence from Switzerland.Schweizerische Zeitschrift fur Volkswirtschaft und Statistik. 141 (1), 71-113. Erol, H. (2007). Bankalarda Net Faiz Marjının Belirleyicileri, Risk Duyarlılığı ve Politika Önerileri. Uzmanlık Yeterlilik Tezi, Ankara:Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası Bankacılık ve Finansal Kuruluşlar Genel Müdürlüğü.

17.FİNANS SEMPOZYUMU/23-26 EKİM 2013/MUĞLA 338

Gropp, R. ve Heider, F. (2007). What Can Corporate Finance Say About Banks’ Capital Structures.Working Paper, 1-41. Gülhan, Ü. ve Uzunlar, E. (2011). Bankacılık Sektöründe Karlılığı Etkileyen Faktörler: Türk Bankacılık Sektörüne Yönelik Bir Uygulama. Atatürk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi. 15 (1), 341-368. Gülşen, A. Z. ve Ülkütaş, Ö. (2012). Sermaye Yapısının Belirlenmesinde Finansman Hiyerarşisi Teorisi Ve Ödünleşme Teorisi: İmkb Sanayi Endeksinde Yer Alan Firmalar Üzerine Bir Uygulama.ZKÜ Sosyal Bilimler Dergisi. 8 (15), 49-60. Halaç, U. ve Kuştepeli, Y. (2008). Türkiye’ de Bölgesel Gelirin Yakınsaması: Gelir Dağılımı Açısından Bir Değerlendirme.Dokuz Eylul University Faculty of Business Department of Economics Discussion Paper Series. 08/01, 1-13. Iwarere, H. T. ve Akinleye, G.T. (2010). Capital Structure Determinants in the Nigerian Banking Industry: Financial Managers’ Perspectives. Pakistan Journal of Social Sciences. 7 (3), 205-213. Jucá, M. N., Sousa, A. F. ve Fishlow, A. (2012). Capital Structure Determinant’s of North American Banks and the Compensation Executive Program-An Empiric Study on the Actual Systemic Crisis. International Journal of Business and Management. 7 (17), 13-26. Korkmaz, T., Başaran, Ü. ve Gökbulut, R. Ü. (2009). İMKB’ de İşlem Gören Otomotiv ve Otomotiv Yan Sanayi İşletmelerinin Sermaye Yapısı Kararlarını Etkileyen Faktörler: Panel Veri Analizi.İktisat İşletme ve Finans Dergisi.24 (277), 29-60. Kraus, A. ve Litzenberger, H. R. (1973). A-State Preference Model of Optimal Financial Leverage.The Journal of Finance. 28 (4), 911-922. Liu, T. (1999). The Determinants of Corporate Capital Structure: Evidence From Listed Companies in China.A Thesis in the Faculty of Commerce and Administration. Montreal, Quebec, Canada: Concordia University. Marques, O. M. ve Santos, C. M. (2003). Capital Structure Policy and Determinants: Evidence from the Portuguese Banking Industry.Unpublished Working Paper. 1-37.

Mishkin, S. F. (2000). The Economics of Money, Banking and Financial Markets (6th edition), Addison Wesley, New York.

Okuyan, A. ve Taşçı, M. (2010). İMKB’ de İşlem Gören Reel Sektör İşletmelerinde Sermaye Yapısının Belirleyicileri.Ekonomik Yaklaşım Dergisi. 21 (76), 55-72. Orgler, E. Y. ve Taggart, A. R. (1981). Implications of Corporate Capital Structure Theory For Banking Institutions.Working Paper. 737, 1-23. Osterberg, P. W. ve Thomson, B. J. (1990). Optimal Financial Structure and Bank Capital Requirements: An Empirical Investigation.Working Paper. 9007, 1-47.

Peura, S. ve Keppo, J. (2003). Optimal Bank Capital With Costly Recapitalization.Working Paper. 1-54. Reimoo, Z. (2008). Determinants of Capital Structure: Evidence from UK Panel Data.Master of Arts in Finance and Investment. University of Nottingham. Sayılgan, G., Karabacak, H. ve Küçükkocaoğlu, G. (2006). The Firm-Specific Determinants of Corporate Capital Structure: Evidence from Turkish Panel Data. Investment Management and Financial Innovations. 3 (3), 125-139. Sayılgan, G. ve Uysal, B. (2011). Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası Sektörel Bilançoları Kullanılarak Sermaye Yapısını Belirleyen Faktörler Üzerine Bir Analiz: 1996 – 2008. Ankara Üniversitesi SBF Dergisi. 66 (4), 101-124. Shibru, W. (2012). Determinants of Capital Structure of Commercial Banks in Ethiopia.Ethiopia:Degree of Master of Science. Addis Ababa University. Shubiri, F. N. A. (2011). Capital Structure and Market Power: Evidence From Jordanian Banks.Managing Global Transitions. 9 (3), 289-310. Taleb, G. A. ve Shubiri, F. N. A. (2011). Capital Structure Decisions and Debt Maturity Structure: An Empirical Evidence From Jordan.The Journal of Commerce. 3 (4), 49-60. Terim, B. ve Kayalı, A. C. (2009). Sermaye Yapısını Belirleyici Etmenler: Türkiye’ de İmalat Sanayi Örneği.Sosyal Bilimler Dergisi. 7 (1), 125-154. Topal, Y. (2006). İMKB’ ye Kayıtlı İşletmelerin Sermaye Yapıları ve Finansal Kaldıraç Oranlarının Kârlılıklarına Etkisi.Erciyes Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Dergisi. 27, 45-70. Wedig, G., Sloan, A. F., Hassan, M. ve Morrisey, A. M. (1988). Capital Structure, Ownership, and Capital Payment Policy: The Case of Hospitals. The Journal of Finance. 43 (1), 21-40. Yıldız, M. E.,Yalama, A. ve Sevil, G. (2009). Sermaye Yapısı Teorilerinin Geçerliliğinin Test Edilmesi: Panel Veri Analizi Kullanılarak İMKB-İmalat Sektörü Üzerinde Ampirik Bir Uygulama.İktisat İşletme ve Finans Dergisi. 24 (278), 25-45. Yılgör, A. G. ve Yücel, E. (2007). Sermaye Yapısı Kararlarına İlişkin Mersin ve Adana İllerinde Bir Uygulama.Mufad Journal. 35, 1-15. http://www.kap.gov.tr/yay/GenelBilgiler/Sektorler.aspx#S17 (Erişim Tarihi: 20.05.2013).

Recommended