13
1 MAZLUMDER’İN (İNSAN HAKLARI VE MAZLUMLAR İÇİN DAYANIŞMA DERNEĞİ) SİVİL BİR ANAYASA İÇİN ANAYASA TEKLİFİ VE GENEL GEREKÇESİ I. GİRİŞ 1982 Darbe anayasası, silah kullanarak sulh sağlama anlayışı üzerine şekillendirildiğinden devleti birey karşısında yüceltmiştir. Halkın devlete mutlak itaatini zorunlu kılan metin, Türkiye’nin özellikle insan hak ve özgürlükleri alanında mesafe almasını engellemiştir . Asker i vesayetçi [1] zihniyet adeta 1982 Anayasasının ruhu haline gelmiş ve bu zihniyetin kurumları anayasada koruma altına alınmıştır. Bu sebeple 1982 Anayasasından tümüyle vazgeçilerek, yeni bir toplumsal sözleşme ortaya koymak gerekmektedir. Anayasayı yapan ve anayasal sistemi kuran zihniyet insanı önceler ve insan haklarını gözetirse, üzerinde uzlaşılan bir toplumsal sözleşme ortaya koyabilir. Bunun dışındaki bütün seçenekler toplumun bütün kesimlerini kucaklamadığı, geçmişin ve bugünün sorunlarına çözüm üretemediği için üzerinde toplumsal mutabakat sağlanamayan, eksik ve “kerhen” razı olunan bir metin ortaya çıkarır. Bu nedenledir ki, mevcut Anayasada 30 yıl gibi kısa bir sürede 17 (toplamda 119 maddesi) defa değişikliğe gidilmiş ve gelinen noktada 1982 anayasasının ülkeyi taşıyamadığı bu nedenle yeni anayasa hazırlanması gerektiği gerçeği ortaya çıkmıştır.[2] Anayasa yapmak sadece belirli bir metni, kanun yapma tekniğine uygun olarak düzenlemek değildir. Anayasa yapmak bunun dışında ve üstünde olarak, Anayasayapacak olan iradenin, toplumun farklı kesimlerini dikkate alarak, bütün halk katmanlarının mutabık olacağı bir metni, kanun yapma tekniğine uygun olarak oluşturması demektir. Türkiye, askeri vesayetçi zihniyetin oluşturmuş olduğu totaliter sistemden çok çektiği gibi, bu yaklaşımın getirmiş olduğu teknik kanuni yapıdan da payını ziyadesi ile almıştır. Osmanlı İmparatorluğunun bütün bir mirasını reddeden Cumhuriyet sistemi, İmparatorluğun hukuk sistemini de reddetmiş ve yüzlerce yıllık bir hukuk usulünü ve geleneğini de yok saymıştır. Akabinde “Muasır Medeniyetlerolarak addedilen Avrupa devletlerinin hukuk sistemini iktibas etmiş, Anayasayla bu sistemi yerleştirmiştir. Söz konusu sistem, Hans Kelsen’in teorisi doğrultusunda dizayn edilmiş “Normlar Hiyerarşisi”[3] sistemine dayanmaktadır. Kelsen’in ön gördüğü sistemde, Anayasa, en üst norm olarak kabul edilmekte, bunun altında Kanun-Kanun Hükmünde Kararname, Tüzük, Yönetmelik yer almaktadır. Sistemde aşağıdan yukarıya doğru hiçbir düzenlemenin bir üst düzenlemeye aykırı olamayacağı ön görülmüş, nihayet inde hiç bir düzenlemenin anayasaya aykırı olamayacağı sonucuna varılmıştır.

MAZLUMDER'in Anayasa Önerileri

Embed Size (px)

DESCRIPTION

MAZLUMDER (İnsan Hakları ve Mazlumlar için Dayanışma Derneği) de yeni sivil anayasa için kendi teklifini hazırladı. MAZLUMDER, anaysa teklifinde, öncelikle yeni anayasanın bir toplumsal sözleşme niteliğinde olması, tüm toplumsal kesimlerin kendi yansımalarını bulabilecekleri şekilde yazılması gerektiğinin altını çiziyor. Böylesi bir anayasanın yapılabilmesi için gerekli temel şartın ise yeni anayasanın egemenliğin esas sahibi olan halkın bakış açısıyla yazılması olduğu belirtiliyor ve yeni anayasanın hakların temeli olacak bir üst norm olarak şekillendirilmesi talep ediliyor. Yeni anayasada hiçbir etnik temele atıf yapmayan, toplumu oluşturan tüm etnik kimliklerin eşit kabul edildiği bir vatandaşlık tanımı yapılması gerektiğinin altı çiziliyor. Aynı zamanda, mevcut anayasada temel hak ve özgürlüklerin kısıtlanmasının gerekçeleri olarak sunulan tüm muğlak ifadelerin terk edilmesi ve temel hak ve özgürlüklerin düzenlenmesinin yeni anayasada tamamen uluslararası anlaşmalara uygun hale getirilmesi talep ediliyor.Bunun yanı sıra MAZLUMDER, yeni anayasada âdem-i merkeziyetçi bir idare şeklinin benimsenmesi gerektiği belirtiliyor. Aynı zamanda, okul çağına gelen çocukların hem hâkim dilde hem de kendi anadillerinde öğretim almalarını sağlayacak düzenlemelerin yeni anayasada yer alması gerektiğinin altını çiziyor. MAZLUMDER’in teklifinde ayrıca kamu hukukunda ortak olmakla birlikte, özel hukuk alanında, kişilere, felsefi ve dini inanışlarına göre, “seçmeli çok hukukluluk “ imkânı tanınması da öneriliyor.

Citation preview

Page 1: MAZLUMDER'in Anayasa Önerileri

1

MAZLUMDER’İN (İNSAN HAKLARI VE MAZLUMLAR İÇİN DAYANIŞMA

DERNEĞİ) SİVİL BİR ANAYASA İÇİN ANAYASA TEKLİFİ VE

GENEL GEREKÇESİ

I. GİRİŞ

1982 Darbe anayasası, silah kullanarak sulh sağlama anlayışı üzerine şekillendirildiğinden

devleti birey karşısında yüceltmiştir. Halkın devlete mutlak itaatini zorunlu kılan metin,

Türkiye’nin özellikle insan hak ve özgürlükleri alanında mesafe almasını engellemiştir.

Askeri vesayetçi[1] zihniyet adeta 1982 Anayasasının ruhu haline gelmiş ve bu zihniyetin

kurumları anayasada koruma altına alınmıştır. Bu sebeple 1982 Anayasasından tümüyle

vazgeçilerek, yeni bir toplumsal sözleşme ortaya koymak gerekmektedir.

Anayasayı yapan ve anayasal sistemi kuran zihniyet insanı önceler ve insan haklarını

gözetirse, üzerinde uzlaşılan bir toplumsal sözleşme ortaya koyabilir. Bunun dışındaki bütün

seçenekler toplumun bütün kesimlerini kucaklamadığı, geçmişin ve bugünün sorunlarına

çözüm üretemediği için üzerinde toplumsal mutabakat sağlanamayan, eksik ve “kerhen” razı

olunan bir metin ortaya çıkarır.

Bu nedenledir ki, mevcut Anayasada 30 yıl gibi kısa bir sürede 17 (toplamda 119 maddesi)

defa değişikliğe gidilmiş ve gelinen noktada 1982 anayasasının ülkeyi taşıyamadığı bu

nedenle yeni anayasa hazırlanması gerektiği gerçeği ortaya çıkmıştır.[2]

Anayasa yapmak sadece belirli bir metni, kanun yapma tekniğine uygun olarak düzenlemek

değildir. Anayasa yapmak bunun dışında ve üstünde olarak, Anayasayı yapacak olan iradenin,

toplumun farklı kesimlerini dikkate alarak, bütün halk katmanlarının mutabık olacağı bir

metni, kanun yapma tekniğine uygun olarak oluşturması demektir.

Türkiye, askeri vesayetçi zihniyetin oluşturmuş olduğu totaliter sistemden çok çektiği gibi, bu

yaklaşımın getirmiş olduğu teknik kanuni yapıdan da payını ziyadesi ile almıştır. Osmanlı

İmparatorluğunun bütün bir mirasını reddeden Cumhuriyet sistemi, İmparatorluğun hukuk

sistemini de reddetmiş ve yüzlerce yıllık bir hukuk usulünü ve geleneğini de yok saymıştır.

Akabinde “Muasır Medeniyetler” olarak addedilen Avrupa devletlerinin hukuk sistemini

iktibas etmiş, Anayasayla bu sistemi yerleştirmiştir. Söz konusu sistem, Hans Kelsen’in

teorisi doğrultusunda dizayn edilmiş “Normlar Hiyerarşisi”[3] sistemine dayanmaktadır.

Kelsen’in ön gördüğü sistemde, Anayasa, en üst norm olarak kabul edilmekte, bunun altında

Kanun-Kanun Hükmünde Kararname, Tüzük, Yönetmelik yer almaktadır. Sistemde aşağıdan

yukarıya doğru hiçbir düzenlemenin bir üst düzenlemeye aykırı olamayacağı ön görülmüş,

nihayetinde hiç bir düzenlemenin anayasaya aykırı olamayacağı sonucuna varılmıştır.

Page 2: MAZLUMDER'in Anayasa Önerileri

2

Burada normların birbirine göre astlık-üstlük ilişkisi, sistemin temel belirleyici özelliğidir[4].

Sistemin diğer karakteristik özelliği ise düzenleyiciliğidir. Öyle ki düzenleme yapılmayan

hiçbir alan ve mevzu için işlem yapılamayacağından, her iş ve işlem için ayrı düzenlemeler

yapılmak zorunluluğu bulunmaktadır. Kabul edildiği günden bu güne kadar

değiştirilmeksizin, farklı Anayasalarca (1961 Anayasa’sı, 1982 Anayasa’sı) muhafaza edilen

bu sistem, Türkiye’nin hukuk hafızasıyla örtüşmediğinden özümsenmemiş, kabul görmemiş

Türkiye’yi mevzuat çöplüğüne dönüştürmüştür.

Bugün geldiğimiz noktada ise uygulanmayan[5], uygulanması unutulmuş[6] veya zaman

zaman tehdit ve yıldırma amacıyla kullanılan[7] çelişik, hakları yok sayan onlarca

düzenlemeden müteşekkil hantal bir mevzuat kütlesi ortaya çıkmıştır. Anayasa yapıcı,

yukarıda bahsedilen yapıyı değiştirmelidir.

Ayrıca anayasanın bütün bu söylenenleri gerçekleştirebilmesi için öncelikle kendi dili

düzeltilmeli ve sadeleştirilmelidir. Kazuistik (ayrıntıcı) anayasa metodu olarak bilinen

tafsilatlı anayasa yapma tekniği terk edilerek, sade, daha anlaşılır çerçeve sistem metodu ile

yeni bir anayasa hazırlanmalıdır.

Türkiye toplumu sorunlarına çözüm üreten, hak ve özgürlüklerini teminat altına alan, kendi

yansımasının karşılığını eşit yurttaşlık paydasında bulabildiği yeni bir anayasayı hak etmekte

ve beklemektedir.

II. TEKLİF METİNLER

Bu başlık altında MAZLUMDER olarak, anayasada bulunmasını istediğimiz hususları şöyle

sıralayabiliriz;

1. BAŞLANGIÇ MADDELERİ

1982 Anayasasının başlangıç metni olarak bilinen metin tamamen anayasadan çıkarılmalıdır.

Amerikan Bağımsızlık bildirgesine öykünerek yazılan bu metnin yine de olması gerekiyorsa,

metin tamamen değiştirilerek, renksiz, ideolojiden ve etnik bakış açısından arındırılmış bir

başlangıç metni yazılmalıdır.

2. İDEOLOJİK MADDELER

Anayasa maddeleri içersinde “Atatürk Milliyetçiliğine Bağlı (1982 Anayasası m.2)”

gibi subjektif tanımlama ve ifadelere yer verilmemelidir.

3. DEĞİŞTİRİLEMEZ MADDELER

Anayasanın 4. Maddesinde ifadesini bulan “Değiştirilemez Maddeler” gibi düzenlemelere yer

verilerek, gelecek nesillerini iradelerine ipotek konulmamalı, yasama yetkisini millet adına

Page 3: MAZLUMDER'in Anayasa Önerileri

3

kullanan en üst merci olan meclis itibarsızlaştırılmamalı, bu maddeye ve benzerlerine yeni

anayasa metninde yer verilmemelidir.

4. EGEMENLİK

Egemenlik” başlıklı 6. Madde 1961 Anayasasındaki hali ile düzenlenmeli “……………yetkili

organları eliyle kullanır.” İbaresi özelikle madde metininden çıkarılmalıdır.

1982 Anayasası’ndaki Düzenleme

MADDE 6- Egemenlik, kayıtsız şartsız Milletindir.

Türk Milleti, egemenliğini, Anayasanın koyduğu esaslara göre, yetkili organları

eliyle kullanır. Egemenliğin kullanılması, hiçbir surette hiçbir kişiye, zümreye

veya sınıfa bırakılamaz. Hiçbir kimse veya organ kaynağını Anayasadan

almayan bir Devlet yetkisi kullanamaz.

Yeni Anayasa İçin Önerilen Madde Metni

YENİ MADDE - Egemenlik, kayıtsız şartsız Milletindir. Egemenliğin

kullanılması, hiçbir surette hiçbir kişiye, zümreye veya sınıfa bırakılamaz.

Hiçbir kimse veya organ kaynağını Anayasadan almayan bir Devlet yetkisi

kullanamaz.

5. EŞİTLİK

Eşitlik başlıklı 10. Madde metni aynen korunmalı, ancak bu metne (toplum olarak yaşanılan

acılar ve hak talepleri göz önüne alınarak aşağıdaki bir düzenleme eklenmelidir.)

1982 Anayasası’ndaki Düzenleme

Kanun Önünde Eşitlik

MADDE 10- Herkes, dil, ırk, renk, cinsiyet, siyasî düşünce, felsefî inanç, din,

mezhep ve benzeri sebeplerle ayırım gözetilmeksizin kanun önünde eşittir.

(Ek fıkra: 7/5/2004-5170/1 md.) Kadınlar ve erkekler eşit haklara sahiptir.

Devlet, bu eşitliğin yaşama geçmesini sağlamakla yükümlüdür. (Ek cümle:

12/9/2010-5982/1 md.) Bu maksatla alınacak tedbirler eşitlik ilkesine aykırı

olarak yorumlanamaz.

(Ek fıkra: 12/9/2010-5982/1 md.) Çocuklar, yaşlılar, özürlüler, harp ve vazife

şehitlerinin dul ve yetimleri ile malul ve gaziler için alınacak tedbirler eşitlik

ilkesine aykırı sayılmaz.

Hiçbir kişiye, aileye, zümreye veya sınıfa imtiyaz tanınamaz.

Page 4: MAZLUMDER'in Anayasa Önerileri

4

Devlet organları ve idare makamları bütün işlemlerinde kanun önünde eşitlik

ilkesine uygun olarak hareket etmek zorundadırlar. (*)

Yeni Anayasa İçin Önerilen Madde Metni

Kanun önünde eşitlik

YENİ MADDE - Herkes, dil, ırk, renk, cinsiyet, siyasî düşünce, felsefî inanç,

din, mezhep ve benzeri sebeplerle ayırım gözetilmeksizin kanun önünde eşittir.

Kadınlar ve erkekler eşit haklara sahiptir. Devlet, bu eşitliğin yaşama geçmesini

sağlamakla yükümlüdür. Bu maksatla alınacak tedbirler eşitlik ilkesine aykırı

olarak yorumlanamaz.

Çocuklar, yaşlılar, özürlüler, harp ve vazife şehitlerinin dul ve yetimleri ile

malul ve gaziler için alınacak tedbirler eşitlik ilkesine aykırı sayılmaz.

Hiçbir kişiye, aileye, zümreye veya sınıfa imtiyaz tanınamaz.

Devlet organları ve idare makamları bütün işlemlerinde kanun önünde eşitlik

ilkesine uygun olarak hareket etmek zorundadırlar. Hiç kimse dil, ırk, renk,

cinsiyet, siyasi düşünce, felsefi inanç, din ve mezhep sebebiyle ayrımcılığa

maruz bırakılamaz. Ayrımcı uygulamalarla, çalışma hakkı, eğitim

hakkı, sağlık hakkı, siyasal ve sosyal hakları ve bu hakların kullanılması

engellenemez.

6. ANAYASANIN BAĞLAYICILIĞI

Anayasanın üst norm olduğu ve altındaki düzenlemelerin kendisine aykırı olamayacağına

ilişkin maddede, genel gerekçede teklif ettiğimiz üzere Kanunların ve Yönetmeliklerin

Anayasaya aykırı olamayacağı düzenlemesine yer verilmelidir. Devam eden maddelerde ise

buna uygun düzenlemeler yapılarak, yönetmeliğin altında çıkarılacak düzenlemelerin (karar,

tebliğ, tavsiye, sektör direktifi vs.) kendi üstündeki düzenlemelere (Yönetmelik-Kanun-

Anayasa) aykırı olamayacağı, böyle bir durumun olması halinde herhangi bir mahkeme

hükmüne gerek kalmaksızın bu düzenlemelerin geçersiz olduğunun ve de

uygulanmayacağının belirtilmesi gerekmektedir. Uygulamada pek kullanılmayan Tüzük

olarak anılan düzenleme çeşidinin ise tamamen Anayasadan çıkarılması gerekmektedir.

1982 Anayasası’ndaki Düzenleme

Anayasanın bağlayıcılığı ve üstünlüğü

MADDE 11- Anayasa hükümleri, yasama, yürütme ve yargı organlarını, idare

makamlarını ve diğer kuruluş ve kişileri bağlayan temel hukuk kurallarıdır.

* 9/2/2008 tarihli ve 5735 sayılı Kanunun 1 inci maddesiyle; bu fıkraya “bütün işlemlerinde” ibaresinden sonra gelmek üzere “ve her türlü

kamu hizmetlerinden yararlanılmasında” ibaresi eklenmiş ve bu ibare Anayasa Mahkemesinin 5/6/2008 tarihli ve E.: 2008/16, K.: 2008/116

sayılı Kararı ile iptal edilmiştir. (R.G.: 22/10/2008, 27032)

Page 5: MAZLUMDER'in Anayasa Önerileri

5

Kanunlar Anayasaya aykırı olamaz.

Yeni Anayasa İçin Önerilen Madde Metni

Anayasanın bağlayıcılığı ve üstünlüğü

YENİ MADDE - Anayasa hükümleri, yasama, yürütme ve yargı organlarını,

idare makamlarını ve diğer kuruluş ve kişileri bağlayan temel hukuk kurallarıdır.

Anayasa en üst hukuki norm olarak; Kanunlar, kanunların uygulanmasını

göstermek amacı ile çıkarılan Yönetmelikler; Kanunlara ve Anayasa’nın

hükümlerine aykırı olamaz.

İdarinin kendi idari işleyişini sağlamak için çıkarmış olduğu düzenlemeler

bu madde ile getirilen düzenleyici kurallara aykırı olamazlar. Böyle bir

aykırılığın varlığı halinde ayrıca bir mahkeme hükmüne veya herhangi bir

makam kararına gerek olmaksızın ilgili düzenleme geçersiz sayılır.

7. TEMEL HAK VE ÖZGÜRLÜKLER

Temel hak ve hürriyetlere ilişkin genel ilkeler korunmalı (m.13, m.12 vs.) Anayasanın

“Temel hak ve hürriyetlerin kötüye kullanılamaması” başlıklı 14. Maddesi: Şiddeti

politik bir yöntem olarak kullanmadıkça her türlü düşüncenin temel hak ve özgürlük

kapsamında değerlendirilmelidir.

1982 Anayasası’ndaki Düzenleme

Temel hak ve hürriyetlerin kullanılmasının durdurulması

MADDE 15- Savaş, seferberlik, sıkıyönetim veya olağanüstü hallerde,

milletlerarası hukuktan doğan yükümlülükler ihlâl edilmemek kaydıyla,

durumun gerektirdiği ölçüde temel hak ve hürriyetlerin kullanılması kısmen

veya tamamen durdurulabilir veya bunlar için Anayasada öngörülen güvencelere

aykırı tedbirler alınabilir.

(Değişik: 7/5/2004-5170/2 md.) Birinci fıkrada belirlenen durumlarda da, savaş

hukukuna uygun fiiller sonucu meydana gelen ölümler dışında, kişinin yaşama

hakkına, maddî ve manevî varlığının bütünlüğüne dokunulamaz; kimse din,

vicdan, düşünce ve kanaatlerini açıklamaya zorlanamaz ve bunlardan dolayı

suçlanamaz; suç ve cezalar geçmişe yürütülemez; suçluluğu mahkeme kararı ile

saptanıncaya kadar kimse suçlu sayılamaz.

Page 6: MAZLUMDER'in Anayasa Önerileri

6

Yeni Anayasa İçin Önerilen Madde Metni

Temel hak ve hürriyetlerin kullanılmasının durdurulması

YENİ MADDE Savaş, seferberlik veya olağanüstü hallerde, milletlerarası

hukuktan doğan yükümlülükler ihlâl edilmemek kaydıyla, durumun gerektirdiği

ölçüde temel hak ve hürriyetlerin kullanılması kısmen veya tamamen,

kısıtlamanın mahiyeti ve süresi kanunla düzenlenmek şartıyla durdurulabilir

Birinci fıkrada belirlenen durumlarda, savaş hukukuna uygun fiiller

sonucu meydana gelen ölümler dışında, kişinin yaşama hakkına, maddî ve

manevî varlığının bütünlüğüne ve adil yargılanma hakkına dokunulamaz;

kimse din, vicdan, düşünce ve kanaatlerini açıklamaya zorlanamaz ve

bunlardan dolayı suçlanamaz; suç ve cezalar geçmişe yürütülemez;

suçluluğu mahkeme kararı ile saptanıncaya kadar kimse suçlu sayılamaz.

8. HAK VE ÖZGÜRLÜKLERİN KISITLANMASI

Temel hak ve hürriyetlerin özlerine dokunan ve tanınan hakkın içini boşaltan 1982 Anayasası

ve 1961 Anayasasında çokça yer verilen “Bu hürriyetlerin kullanılması, millî güvenlik,

kamu düzeni, kamu güvenliği, genel sağlık, suçların önlenmesi, suçluların

cezalandırılması, Devlet sırrı olarak usulünce belirtilmiş bilgilerin açıklanmaması,

yargılama görevinin gereğine uygun olarak yerine getirilmesi amaçlarıyla

sınırlanabilir.” Şeklinde düzenlenmelidir. Bu madde metninden “Cumhuriyetin temel

nitelikleri ve Devletin ülkesi ve milleti ile bölünmez bütünlüğünün korunması” gibi muğlak

ifadeler çıkartılmalıdır. Çünkü şiddet içermediği sürece düşünce ve ifade hürriyeti

kapsamında değerlendirilmesi gereken bu tarz düşünce ve faaliyetler suç sayılmamalıdır.

Şiddet söz konusu olduğunda zaten bu faaliyetler yasak kapsamına girmektedir.

Temel hak ve hürriyetlere ilişkin kısıtlamalar uluslararası düzenlemelere, özellikle de Türkiye

Cumhuriyeti tarafından 18 Mayıs 1954 yılından onaylanarak yürürlüğe konulan (yeniden

düzenlenerek yürürlüğe giriş tarihi 1 Kasım 1998-11. Protokol) Avrupa İnsan Hakları

Sözleşme’sine uygun hale getirilmelidir.

9. ANAYASADA ETNİSİTE

Irki temellere dayanılarak yapılan 1982 Anayasası “Türk Devleti”, “Türk” gibi ifadelere yer

verilmemelidir. Özellikle birlikte yaşama bilincini yok eden “etnik temelli “ vatandaşlık

tanımına yeni Anayasada yer verilmemelidir. Vatandaşlık ırki temelden bağımsız olarak

Vatandaşlık Kanununda tanımlanmalıdır. Anayasa gerekçede belirttiğimiz üzere

meseleci/kazuistik usulle yapılmamalıdır.

10. PARTİ KAPATMA

Siyasi Partilerin kapatılmasın ilişkin hüküm tamamen değiştirilerek siyasi partilerin sadece

suç sayılan fiillerin işlenmesine bulaşması veya şiddeti açıkça teşvik etmesi halinde

Page 7: MAZLUMDER'in Anayasa Önerileri

7

kapatılması öngörülmelidir. Siyasi parti tüzel kişiliğine son verilmesi halinde dahi siyasi parti

faaliyetleri kapsamında suç işlediği açıkça ispatlanmış kişiler hariç, hiç kimse içinde

bulundukları siyasi partinin kapatılması nedeniyle, siyasi yasaklı olmamalıdır. Siyaset

yapmak, siyaset yapmak amacı ile parti kurmak, siyasi partilerin kapatılmasına ilişkin temel

düsturlara, aynı maddede yer verilerek genel bir düzenleme yapılmalı, ayrıntılar ise

çıkarılacak ayrı bir kanunda (veya siyasi partiler kanununda düzenlenmelidir.)

1982 Anayasası’ndaki Düzenleme

Parti kurma, partilere girme ve partilerden ayrılma

MADDE 68 - Vatandaşlar, siyasî parti kurma ve usulüne göre partilere girme ve partilerden ayrılma hakkına sahiptir. Parti üyesi olabilmek için onsekiz yaşını doldurmuş olmak gerekir.

Siyasî partiler, demokratik siyasî hayatın vazgeçilmez unsurlarıdır.

Siyasî partiler önceden izin almadan kurulurlar ve Anayasa ve kanun hükümleri içerisinde faaliyetlerini sürdürürler.

Siyasî partilerin tüzük ve programları ile eylemleri, Devletin bağımsızlığına, ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğüne, insan haklarına, eşitlik ve hukuk devleti ilkelerine, millet egemenliğine, demokratik ve lâik Cumhuriyet ilkelerine aykırı olamaz; sınıf veya zümre diktatörlüğünü veya herhangi bir tür diktatörlüğü savunmayı ve yerleştirmeyi amaçlayamaz; suç işlenmesini teşvik edemez.

Hâkimler ve savcılar, Sayıştay dahil yüksek yargı organları mensupları, kamu kurum ve kuruluşlarının memur statüsündeki görevlileri, yaptıkları hizmet bakımından işçi niteliği taşımayan diğer kamu görevlileri, Silahlı Kuvvetler mensupları ile yükseköğretim öncesi öğrencileri siyasî partilere üye olamazlar. (…)

Yeni Anayasa İçin Önerilen Madde Metni

Siyasi faaliyette bulunma, parti kurma, partilere girme ve partilerin siyasi

faaliyetlerinin durdurulması

YENİ MADDE - Herkes, meşru yol ve vasıtaları kullanmak kaydı ile siyasi

faaliyette bulunma, siyasî parti kurma, usulüne göre partilere girme ve

partilerden ayrılma hakkına sahiptir.

Siyasi faaliyette bulunma hakkı için yaş sınırı öngörülebilir ve vatandaş

olma şartı getirilebilir.

Siyasî partiler, demokratik siyasî hayatın vazgeçilmez unsurlarıdır.

Hâkimler ve savcılar, Sayıştay dahil yüksek yargı organları mensupları, kolluk güçleri (Silahlı Kuvvetler mensupları, polis ve istihbarat birimleri çalışanları) ile yükseköğretim öncesi öğrencileri siyasî partilere üye olamazlar. Siyasî partilerin tüzük ve programları ile eylemleri, insan haklarına, eşitlik ve hukuk devleti ilkelerine, millet egemenliğine aykırı olamaz; sınıf veya zümre diktatörlüğünü veya herhangi bir tür diktatörlüğü savunmayı ve yerleştirmeyi amaçlayamaz; suç işlenmesini teşvik edemez.

Page 8: MAZLUMDER'in Anayasa Önerileri

8

Şiddeti politik bir yöntem olarak kullanmadıkça ve teşvik etmedikçe siyasi partiler

kapatılamaz Siyasi Partilerin kapatılması ile ilgili hükümler buna bağlı olarak

ilgili kanun maddeleri ile düzenlenir. (…)

11. KURUMLAR

Merkezi ve mahalli idari kuruluşlar ile Yüksek Öğretim Kurulu, RTÜK, Atatürk Kültür, Dil

ve Tarih Yüksek Kurum, Diyanet İşleri Başkanlığı gibi kamu kurumları Anayasada

düzenlenmemelidir. İdari hizmetlere ilişkin sadece genel ilkelere Anayasada yer verilmelidir.

12. YARGI

Yargıya ilişkin genel haklar ve ilkeler ile hakimlik teminatına ilişkin maddeler

korunmalıdır. İlk derece mahkemeleri ve Yüksek Mahkemeler için ön görülen “yargı yolu”

çeşitliliği ortadan kaldırılmalı, bir tek yargı yolu ön görülerek bu yargı yolu içerisinde

ihtisaslaşmış dairelere yer verilmelidir. İdari Yargı Yolu (İdari Mahkemeleri vergi

mahkemeleri ve bu mahkemelerin üst mahkemesi olan Danıştay), Askeri Yargı Yolu

(Askeri Disiplin Mahkemeleri, Askeri Ceza Mahkemeleri ve bunların üst mahkemesi

olan Askeri Yargıtay) ve Askeri İdari Yargı Yolu (Askeri Yüksek İdare Mahkemesi)

katiyetle kaldırılmalıdır. Bu mahkemelerin görevleri ön görülecek tek Yargı Yolu olan

Adli Yargı Yolu içerisindeki ihtisas dairelerine aktarılmalıdır. Hali hazırda var olan

“Yargı Reformu” çerçevesinde, İstinaf mahkemeleri faaliyete geçirilerek, kurulacak bu düzen

üç aşamalı hale getirilmelidir. Sayıştay genel hak arama hürriyeti kapsamı dışında

olduğundan, yaptığı teknik işler gözetilerek “Mahkeme” olma vasfı kaldırılıp, bir üst kurul

olarak, görevine devam etmesi sağlanmalıdır.

YENİ MADDE

“Yargı faaliyetleri, Anayasa Mahkemesi ve kurulacak adli mahkemeler

vasıtasıyla yürütülür.

Yargı örgütü, ilk derece mahkemeleri, Bölge Adliye Mahkemeleri (İstinaf

Mahkemeleri) ve Temyiz Mahkemesi de Yargıtay olmak üzere üç aşamadan

oluşur.

Mahkemelerin kuruluşu, görevleri ve yetkileri kanunla düzenlenir. Özellik

gerektiren teknik işler için yargı örgütü içerisinde bulunan daireler

arasında iş bölümü yapılabilir. İş bölümü, kanunda gösterilen kıstaslar

çerçevesinde yetkili makamlar eli ile yapılır.”

13. DEVRİM KANUNLARI

İnkılap kanunlarını korunması gibi baskıcı dönemlerden kalma maddeler Anayasaya hiç

alınmamalı, “devrim kanunları” gibi ibarelere de, Anayasada yer verilmemelidir.

Page 9: MAZLUMDER'in Anayasa Önerileri

9

14. YERİNDEN YÖNETİM

Yerinden yönetim ilkesi esas alınmalı, adalet ve güvenlik dışındaki tüm alanlarda, merkezi

idarenin hantal yapısına son verilmelidir. Bu ise 1921 tarihli ilk anayasamız olan Teşkilat-ı

Esasiye Kanununun aşağıda belirtilen 11. Maddesinden ilham alınarak yeniden

düzenlenebilir.

Madde Metni - “Vilâyet mahalli umurda manevi şahsiyeti ve muhtariyeti

haizdir. Harici ve dahili siyaset, şer’i adlî ve askeri umur, beynelmilel

iktisadî münasebat ve hükûmetin umumi tekâlifi ile menafii birden ziyade

vilâyata, şâmil hususat müstesna olmak üzere Büyük Millet Meclisince vaz

edilecek kavanin mucibince evkaf, Medaris, Maarif, Sıhhiye, İktisat, Ziraat,

Nafia ve Muaveneti içtimaiye işlerinin tanzim ve idaresi vilâyet şûralarının

salâhiyeti dahilindedir.”

15. ANAYASAL VATANDAŞLIK

İçinde hiçbir etnik atıf bulunmayan, “Anayasal Vatandaşlık” teminat altına alınmalıdır.

YENİ MADDE- Türkiye Cumhuriyeti sınırları içinde yaşayan herkes

Türkiye Cumhuriyetinin eşit ve saygın vatandaşlarıdır.

16. SEÇMELİ ÇOK HUKUKLULUK

Çeşitliliğin zenginlik sayıldığı insanlığın geldiği aşamada, kamu hukukunda ortak olmakla

birlikte, kişilere, felsefi veya dini inanışlarına göre, özel hukukta “seçmeli çok hukukluluk”

imkanı tanınmalıdır.

YENİ MADDE- Kamu hukukunda ortak olmakla birlikte, özel hukuk

alanında, kişilere, felsefi ve dini inanışlarına göre, “seçmeli çok hukukluluk

“imkanı tanınır. Bunun usul ve esasları kanunla düzenlenir.

17. ANADİLDE EĞİTİM

Farklı dillerde yaratılmış olmanın eğitim konusunda bir engel teşkil etmemesi gerekmektedir.

Okul çağına gelen çocuklar hem hakim dilde hem de kendi anadillerinde öğretim almalıdırlar.

Buradaki amaçlardan biri anadilde daha kaliteli öğretim yapmak iken, çift dili öğretimin diğer

bir amacı da birbirimizin farkında olmamızı sağlaması suretiyle toplumsal barışa/kaynaşmaya

hizmet etmesidir.

Page 10: MAZLUMDER'in Anayasa Önerileri

10

Ayrıca, tıpkı batı dillerinin öğretimi yapıldığı gibi bu topraklarda konuşulan başka dillerin de

örgün eğitim kurumlarında öğretimi yapılmalıdır. Böylece birbiriyle akraba olan insanların

birbirinin dillerini bilmeleri ve anlamaları sağlanmalıdır.

YENİ MADDE - Resmi dil Türkçe’dir. Farklı etnik kimliğe mensup

vatandaşlara kendi dilinde eğitim imkanı tanınır. Bununla ilgili

düzenlemeler kanun ile yapılır.

18. BAŞKOMUTANLIK VE GENELKURMAY BAŞKANLIĞI

Genelkurmay Başkanlığı Milli Savunma Bakanlığı’na bağlanmalıdır. Genelkurmay Başkanı,

görev ve yetkilerinden dolayı Milli Savunma Bakanı’na karşı sorumlu hale getirilmelidir.

1982 Anayasası’ndaki Düzenleme

Başkomutanlık ve Genelkurmay Başkanlığı

MADDE 117- Başkomutanlık, Türkiye Büyük Millet Meclisinin manevî varlığından ayrılamaz ve Cumhurbaşkanı tarafından temsil olunur.

Millî güvenliğin sağlanmasından ve Silahlı Kuvvetlerin yurt savunmasına hazırlanmasından, Türkiye Büyük Millet Meclisine karşı, Bakanlar Kurulu sorumludur.

Genelkurmay Başkanı; Silahlı Kuvvetlerin komutanı olup, savaşta Başkomutanlık görevlerini Cumhurbaşkanlığı namına yerine getirir.

Genelkurmay Başkanı, Bakanlar Kurulunun teklifi üzerine, Cumhurbaşkanınca atanır; görev ve yetkileri kanunla düzenlenir. Genelkurmay Başkanı, bu görev ve yetkilerinden dolayı Başbakana karşı sorumludur.

Millî Savunma Bakanlığının, Genelkurmay Başkanlığı ve Kuvvet Komutanlıkları ile görev ilişkileri ve yetki alanı kanunla düzenlenir.

Yeni Anayasa İçin Önerilen Madde Metni

Başkomutanlık ve Genelkurmay Başkanlığı

YENİ MADDE- Başkomutanlık, Türkiye Büyük Millet Meclisinin manevî

varlığından ayrılamaz ve Cumhurbaşkanı tarafından temsil olunur.

Millî güvenliğin sağlanmasından ve Silahlı Kuvvetlerin yurt savunmasına

hazırlanmasından, Türkiye Büyük Millet Meclisine karşı, Bakanlar Kurulu

sorumludur.

Genelkurmay Başkanı; Silahlı Kuvvetlerin komutanı olup, savaşta

Başkomutanlık görevlerini Cumhurbaşkanlığı namına yerine getirir.

Genelkurmay Başkanlığı Milli Savunma Bakanlığına bağlıdır.

Genelkurmay Başkanı Milli Savunma Bakanı ve Cumhurbaşkanı’nın teklifi

üzerine Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından atanır. Görev ve yetkileri

kanunla düzenlenir. Genelkurmay Başkanı, bu görev ve yetkilerinden

dolayı Milli Savunma Bakanı’na karşı sorumludur.

Page 11: MAZLUMDER'in Anayasa Önerileri

11

Genelkurmay Başkanı’nın görevden alınması Milli Savunma Bakanının

teklifi üzerine Bakanlar Kurulunca karara bağlanır.

Millî Savunma Bakanlığının, Genelkurmay Başkanlığı ve Kuvvet

Komutanlıkları ile görev ilişkileri ve yetki alanı kanunla düzenlenir.

19. SAYIŞTAY

Askeri harcamaların da halka hesap verebilir ve şeffaf olması gerekmektedir. Bu sebeple,

harcamalar Sayıştay denetimine tabi tutulmalı ve Meclis yapılan denetimlere ilişkin

bilgilendirilmelidir.

1982 Anayasası’ndaki Düzenleme

Sayıştay

MADDE 160- (Değişik: 29/10/2005-5428/2 md.) Sayıştay, merkezî yönetim bütçesi kapsamındaki kamu idareleri ile sosyal güvenlik kurumlarının bütün gelir ve giderleri ile mallarını Türkiye Büyük Millet Meclisi adına denetlemek ve sorumluların hesap ve işlemlerini kesin hükme bağlamak ve kanunlarla verilen inceleme, denetleme ve hükme bağlama işlerini yapmakla görevlidir. Sayıştayın kesin hükümleri hakkında ilgililer yazılı bildirim tarihinden itibaren onbeş gün içinde bir kereye mahsus olmak üzere karar düzeltilmesi isteminde bulunabilirler. Bu kararlar dolayısıyla idarî yargı yoluna başvurulamaz.

Vergi, benzeri malî yükümlülükler ve ödevler hakkında Danıştay ile Sayıştay kararları arasındaki uyuşmazlıklarda Danıştay kararları esas alınır.

(Ek fıkra: 29/10/2005-5428/2 md.) Mahallî idarelerin hesap ve işlemlerinin denetimi ve kesin hükme bağlanması Sayıştay tarafından yapılır.

Sayıştayın kuruluşu, işleyişi, denetim usulleri, mensuplarının nitelikleri, atanmaları, ödev ve yetkileri, hakları ve yükümlülükleri ve diğer özlük işleri, Başkan ve üyelerinin teminatı kanunla düzenlenir.

Yeni Anayasa İçin Önerilen Madde Metni

Sayıştay

YENİ MADDE- Sayıştay, merkezî yönetim bütçesi kapsamındaki kamu

idareleri ile sosyal güvenlik kurumlarının bütün gelir ve giderleri ile mallarını

Türkiye Büyük Millet Meclisi adına denetlemek ve sorumluların hesap ve

işlemlerini kesin hükme bağlamak ve kanunlarla verilen inceleme, denetleme ve

hükme bağlama işlerini yapmakla görevlidir. Sayıştay’ın kesin hükümleri

hakkında ilgililer yazılı bildirim tarihinden itibaren on beş gün içinde bir kereye

mahsus olmak üzere karar düzeltilmesi isteminde bulunabilirler. Bu kararlar

dolayısıyla idarî yargı yoluna başvurulamaz.

Vergi, benzeri malî yükümlülükler ve ödevler hakkında Danıştay ile Sayıştay

kararları arasındaki uyuşmazlıklarda Danıştay kararları esas alınır.

Page 12: MAZLUMDER'in Anayasa Önerileri

12

Mahallî idarelerin hesap ve işlemlerinin denetimi ve kesin hükme bağlanması

Sayıştay tarafından yapılır.

Sayıştay’ın kuruluşu, işleyişi, denetim usulleri, mensuplarının nitelikleri,

atanmaları, ödev ve yetkileri, hakları ve yükümlülükleri ve diğer özlük işleri,

Başkan ve üyelerinin teminatı kanunla düzenlenir.

Askeri birimlerin, hesap ve işlemlerinin ve her türlü askeri harcamaların

denetimi Sayıştay tarafından yapılır ve Meclis Genel Kuruluna yapılan

denetimlerle ilgili bilgi verilir.

III- SONUÇ

Yeni Anayasa sistem dönüşümünü esas almak zorundadır[8]. Bu sistemsel dönüşüm ise ancak

yeni bir paradigmayla / zihniyetle mümkündür. Nitekim zihniyet, yukarıda tarafımızdan ileri

sürüldüğü üzere Anayasanın içerisindeki maddelerle alakalı değil, bizatihi Anayasanın

yapılışının nüvesi olan ve onun gerisinde duran saiktir. Eğer Anayasa’nın mevcut Anayasadan

farklı olarak “sivil” olacağı söyleniyorsa dahası böyle yapılacağı ifade ediliyorsa, bu tam da

yapılış paradigmasına taalluk eder. Öyle ki, Meri Anayasanın yapılışına bakıldığında, her ne

kadar cuntacı bir yapı tarafından dikte sonucunda yapıldı ise de, Anayasanın yapılış sürecinde

görev alan bütün şahsiyetler sivil şahsiyetlerdir. Metin seçilmiş akademisyenlerce

hazırlanmış, sivil üyelerden oluşan Danışma Meclisince değerlendirilmiştir. Fakat

vurguladığımız üzere, mesele sivil giyimli ya da üniformalı kişilerce hazırlanan metin değil,

gerisinde duran düşünce altyapısıdır.

Anayasal sivil bir düzenin imkanı için vekalet görevini yerine getiren meclis efradı, asaleten

hak sahibi olan toplumun bakış açısı ile düzenlemeyi yapmalıdır. Anayasa tamamen bu bakış

açısının ürün olmalıdır. Anayasa bir üst norm olarak çerçeve hale getirilmeli,

ayrıntıcı/kazuistik usul terk edilmelidir. Bir anlamda Anayasa sadece temel insan haklarını

tanımalı, bu hakları koruyucu düzenlemeler getirmeli, genel ilkeler koymalıdır. Anayasaya,

darbe Anayasalarında olduğu gibi bir şeyi yapmamak için değil, toplum adına yapılacak

olumlu bir şeyi yapmak için başvurulmalı, hakların temeli olarak bu üst norm gösterilmelidir.

Ancak bu halde Toplumsal Sözleşme olarak kabul edilebilecek bir metin ortaya çıkabilir,

geniş kesimler yansımalarını bu yolla Anayasada bulabilir ve toplumsal barış ancak bu yolla

sağlanabilir.

Farklılıkların zenginlik sayıldığı insanlığın geldiği aşamada, kamu hukukunda ortak olmak

kaydıyla, özel hukukta vatandaşlara, felsefi veya dini inanışına göre “seçmeli çok hukukluluk

“ imkânı tanınmalıdır. Özel hukukta ihtilaf halinde, mağdurun hukuku olaya uygulanmalıdır.

Herkesin inandığı gibi yaşayabildiği, insanların “maskelerle” dolaşmak zorunda kalmadığı

“içi-dışı bir” bir toplum mümkün kılınmalıdır.

Page 13: MAZLUMDER'in Anayasa Önerileri

13

Hiçbir etnik temele atıf yapmayan, toplumu oluşturan tüm etnik kimliklerin “tek yumurta

ikizleri gibi” eşit kabul edildiği bir vatandaşlık tanımı yapılmalıdır. Bu husus, anayasada açık

bir madde ile teminat altına alınmalıdır.

Artan nüfus ve karmaşıklaşan ilişkiler ağı içinde, merkeziyetçi zihniyetle yönetimin

yetersizliği, toplumsal ihtiyaçları karşılayamadığı anlaşılmalıdır. Merkeziyetçi, hantal idari

yapı değiştirilerek, “Hakim Devlet “ değil, “Hizmetkar Devlet” anlayışına uygun, katılımcı,

şeffaf, toplum tarafından denetlenebilir, adem-i merkeziyetçi bir yapıyı ve yerinden yönetimi

esas alan bir yapılanma anayasal teminat altına alınmalıdır.

Şu halde söylenebilir ki, başarılabildiği takdirde, tarihçiler, darbe Anayasalarından kurtuluş

tarihini, kırılma noktasını kaydederken bugün yapılan Anayasayı göstereceklerdir.

Tarafımızdan yapılan teklif, İnsan Hakları Örgütü Olan Mazlumder’in üzerinde yıllardan beri

çalışmış olduğu ve İnsan Hakları İhlallerinin vermiş olduğu tecrübenin bir imbikten süzülerek

billurlaşmış halini yansıtmaktadır. Keza bu tecrübe insanların umumi efkarını temsil eden

serencamın ayinesi durumundadır. Dikkate alınması bu nedenle elzemdir. Anayasaların

acıların değil, hakların kaynağı olması umut ve arzusu ile...

[1] Elibol, Ahmet, Yeniçeriler ve İktidar Bağlamında Osmanlı Sisteminin Dönüşümü, Akademik Bakış Dergisi,

Cilt:3, Sayı 5, Ankara 2009; “Yeniçerilik kurumunun klasik formunu tamamlayıp, bilhassa XVI. yüzyılın

ortalarından sonra yaşadığı değişim ve farklılaşmalar, günümüzde yaygın tarih anlayışı tarafından, kurum adına

“bozulma” ve Osmanlı siyasal ve sosyal sisteminin işleyişi açısından ise “gerileme”nin önemli bir sebebi olarak

gösterilmektedir.”

[2] Başkaya, Fikret, Yeni anayasa veya “hiç bir şeyi değiştirmemek için her şeyi değiştirmek”,

http://www.ozguruniversite.org/

[3] Kelsen, Hans, “La garantie juridictionnelle de la constitution : la justice constitutionnelle”, Revue du droit

public, s.211., 1928,

[4] Gözler, Kemal, İnsan Hakları Normlarının Anayasaüstülüğü Sorunu, 17.12.2011,

http://www.anayasa.gen.tr/.

[5] 477 Sayılı Memleketlerinde Türk Tebaasından Kavanin Ve Tedabiri İstisnaiyei Harbiyeyi Refetmiş Olan

Devletlerin Türkiye'deki Tebaasına Mevzu Tedabirin De Refine Dair Kanun, Kabul Tar. 12.04.1924, Yayın

Tar. 26.04.1924, Yayınlandığı R. Gaz. Say. 69, Tertip 3, Cilt 5, s. 415.

[6] 805 Sayılı İktisadi Müesseselerde Mecburi Türkçe Kullanılması Hakkında Kanun, Kabul Tar.

10.04.1926, Yayın Tar. 22.04.1926, Yayınlandığı R. Gaz. Say. 353, Tertip 3, Cilt 7, s. 9.

[7] 89/14391 Karar Nolu, Türk Parası Kıymetini Koruma Hakkında 32 Sayılı Karar, Kabul Tar.

07.08.1989, Yayın Tar. 11.08.1989, Yayınlandığı R. Gaz. Say. 20249.

[8] Can, Osman, Yeni anayasa, bir sistem dönüşümünü esas almalı, 13.04.2011, Köşe Yazısı, Star Gazetesi.

[9] 1982 Anayasası m.14