116

SGK Vizyon Dergisi

Embed Size (px)

Citation preview

Page 1: SGK Vizyon Dergisi

SİGORTA PRİMLERİ GENEL MÜDÜRLÜĞÜ

Ayrıntılı Bilgi İçin:

www.sgk.gov.trSGK İl Müdürlükleri ve Sosyal Güvenlik Merkezleri

5510 sayılı Kanunun, ek 9 uncu maddesi kapsamında günde 85 kuruşa ev hizmetlerinde çalışanlar da SGK’lı• 85 kuruş asgari ücrete göre değişkenlik gösterir.

Page 2: SGK Vizyon Dergisi

SİGORTA PRİMLERİ GENEL MÜDÜRLÜĞÜ

Ayrıntılı Bilgi İçin:

www.sgk.gov.trSGK İl Müdürlükleri ve Sosyal Güvenlik Merkezleri

5510 sayılı Kanunun, ek 6 ncı maddesi kapsamında, artık film, tiyatro, sahne, gösteri, ses ve saz sanatçıları ile müzik, resim, heykel, dekoratif ve benzeri diğer uğraşları içine alan bütün güzel sanat kollarında çalışanlar ile düşünürler ve yazarlardan

Kültür ve Turizm Bakanlığınca belirlenecek alanlarda kısmi süreli iş sözleşmesiyle bir veya birden fazla kişi tarafından çalıştırılıp, çalıştıkları kişi yanında ay içerisinde çalışma saati süresine göre hesaplanan çalışma gün sayısı 10 günden az olan kişiler de SGK’lı

SİGORTA PRİMLERİ GENEL MÜDÜRLÜĞÜ

Ayrıntılı Bilgi İçin:

www.sgk.gov.trSGK İl Müdürlükleri ve Sosyal Güvenlik Merkezleri

5510 sayılı Kanunun, ek 5 inci maddesi kapsamında artık tarım ve orman işlerinde çalışanlar da SGK’lı

Page 3: SGK Vizyon Dergisi

Küny

e ISSN: 2148-4848

SAYI: 16 / EKİM - KASIM - ARALIK 2015

SOSYAL GÜVENLİK KURUMU ADINA SAHİBİDR. MEHMET SELİM BAĞLI

YAZI İŞLERİ MÜDÜRÜUĞUR KORKMAZ

YAYIN KOORDİNATÖRLERİYALÇIN SALAYSELDA DEMİRNAZAN ÇEPNİLİASUMAN KAÇAR

HABER ARAŞTIRMAHÜLYA AHISKALIOĞLUABDURRAHMAN DEMİREL

FOTOĞRAFKEMAL YILDIZTAŞ

YAYIN TÜRÜ: YEREL SÜRELİ YAYIN

BASIM TARİHİ:29.02.2016

YAPIM/TASARIM/BASKI KURGU PRODÜKSİYON MEDYA BİLİŞİM SAN. TİC. LTD. ŞTİ.YILDIZEVLER MAH. TURAN GÜNEŞ BULVARI 709. SOK.NO: 114 ÇANKAYA/ANKARATEL: +90 312 438 38 55

İDARE VE YAZIŞMA ADRESİ ZİYABEY CAD. NO: 6 BALGAT / ANKARA TEL: 0 312 207 88-91 / 0 312 207 87 70FAKS: 0 312 207 87 [email protected]

SORUMLULUKYayımlanan yazı ve fotoğraflar, kaynak gösterilerek alıntı yapılabilir. Yayımlanan yazıların sorumluluğu yazarına aittir. “SGK Vizyon” basın ahlak ilkelerine uymayı taahhüt eder.

YAZI GÖNDERME “SGK Vizyon”a yazı, makale ve diğer türlerde ürün göndermek isteyenler, yazılarını A4 formatında, 12 punto yazmalı, imlâ kurallarına dikkat etmeli ve ayrıca varsa yazıda kullanılacak fotoğraf, kısa özgeçmiş ve diğer ilgili dökümanlar da eklenmelidir.

Page 4: SGK Vizyon Dergisi
Page 5: SGK Vizyon Dergisi

Değerli Çalışma Arkadaşlarım;

Çalışma Bakanlığındaki görevimin ardından, SGK Başkanı olarak sizlere bu ilk merhabam. “Devlette devamlılık esastır” düsturu gereği, makamlar-unvanlar değişse de; çalışma prensiplerimizde, hizmet anlayışımızda bir değişiklik olmayacaktır. SGK Türkiye’nin en önemli kamu kurumlarından biridir. Bu kurumun çatısı altında temel amacımız, 2023 vizyonuna katkı sağlamaktır. Bu amaç doğrultusunda da tek gayemiz var; o da başarılı olmaktır. Bu başarı için de tüm arkadaşlarımın özveri, gayret ve motivasyonundan başka bir ihtiyacımız yoktur. İnsanların doğumundan önce başlayıp vefatından sonra da devam eden süreçte SGK Başkanı olarak isterim ki ardımızda güzel izler bırakalım.

2008 yılı, ülkemizde sosyal güvenlik anlayışında devrim niteliğinde değişim ve dönüşümün yaşandığı bir yıl oldu. SGK Vizyon bu sayısında, Sosyal Güvenlik Reformu sürecini, kapsamlı bir dosya haberi halinde okuyucularına sunuyor.

Geçen zaman içerisinde ‘Genel Sağlık Sigortası’ndan ‘Emeklilik’ sistemine kadar pek çok alanda köklü düzenlemeler gerçekleştirildi. Reform öncesinde neler yaşandı? Neden reforma gerek duyuldu? Sorularının cevaplarını başlıklar halinde hatırlamakta fayda var: Sistem demografik değişime uygun değildi. Sosyal güvenlik hak ve sorumlulukları arasında norm ve standart birliği yoktu. Nüfusun tamamı sosyal güvenlik şemsiyesi altında değildi. Finansman ve aktüeryal dengeye ilişkin sorunlar yaşanmaktaydı. Erken emeklilik bu dengeyi bozan unsurlardan biri haline gelmişti. Prime esas kazançların düşük gösterilmesi, aylık bağlama oranının yüksek olması ve kayıt dışı istihdamın yüksekliği de diğer önemli sorun başlıklarındandı. Dolayısıyla sosyal güvenlik sisteminin sürdürülebilirliğini sağlama adına köklü değişim için 2008 yılında düğmeye basıldı.

Gerçekleştirilen reformlar ile sistemde yaşanan sorunların büyük bir kısmı çözüme kavuştu. Ancak ekonomik, sosyal, kültürel birçok faktörün etkisi altında olan sosyal güvenlik sisteminin, çağın gereklerine uygun hale getirilmesi için tüm gayretimizle çalışmalarımıza devam ediyoruz. Bu çerçevede bugün Sosyal Güvenlik Reformu olarak hayata geçirilen uygulamaların daha adil, sürdürülebilir ve hızlı hale getirilmesine yönelik ‘sistem iyileştirme’ çalışmalarımız devam etmektedir. Daha güzele ulaşma adına aynı hizmet aşkı ve anlayışıyla vatandaşlarımızın memnuniyetini önceliklerimizin ilk sırasında tutarak çalışmaya devam edeceğiz. Keyifle okumanız dileğiyle hoşçakalın.

Dr. M. Selim BAĞLISosyal Güvenlik Kurumu Başkanı

Page 6: SGK Vizyon Dergisi

39

İçin

deki

ler

02

05

04HABER

SGK Başkanı Dr. Mehmet Selim Bağlı Göreve Başladı

Sosyal GüvenlikReformu

Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Süleyman Soylu

Türkiye-Almanya Sosyal Güvenlik Sözleşmesi’nin 50’nci Yılı Konferansı

43

ÖZEL HABER

6. Uluslararası Sosyal Güvenlik Sempozyumu

ANA DOSYA

HABER

HABER

Page 7: SGK Vizyon Dergisi

61

74

DOSYA HABER

İL İL TÜRKİYE

57

AVRUPALI TÜRKLERİN SOSYAL GÜVENLİĞİ

Osmanlı’nın İlk Başkenti, Uygarlıklar Geçidi,Yeşil Bursa

17

19

53

AvusturyaDosyası

Herkesin Kapsama Alınması Başlı Başına Bir DevrimOkan Güray BülbülGazeteci Gözüyle

SGK’dan Haberler

Lütfi Aydin: “Bilgi ve İletişim Teknolojilerini En Üst Seviyede Kullanıyoruz” Röportaj

Türkiye’nin Termal Suları Şifa Veriyor

59 Avusturya’da Gurbetçi Türk İzleriRöportaj

77 Tüp Bebek Tedavisine SGK DesteğiDosya Haber

83 Lösemide Kemoterapisiz Dönem!Prof. Dr. Süleyman DinçerSağlık ve Yaşam

87 Sağlık Programları Doğru Bilgi Veriyor mu?Sosyolog Deniz Bilge ÜlkerSağlık ve Yaşam

89 Osmanlıdan Günümüze Uzanan Bir Eczacılık ÖyküsüTarih

91 2015 Yılı Türkiye İlerleme Raporunda Sosyal GüvenlikDünya Sosyal Güvenlik Sistemlerine Genel Bakış

95 SGK’nın Hizmetleri Uluslararası Öğrencileri Memnun EdiyorTürkiye’deki Yabancılar

97 75. Yıl Huzurevi Yaşlı Bakım ve Rehabilitasyon Merkezi Sosyal Sorumluluk

101 Gönül Ne Kahve İster Ne Kahvehane Gönül Muhabbet İster Kahve BahaneKültür

103 Doğal Cennet ÇİFTELERGezi Rehberi

107 Bursa - UludağFotoğraflarla Türkiye

Page 8: SGK Vizyon Dergisi

ÇALIŞMA HAYATINDA

YENİ DÖNEM

Page 9: SGK Vizyon Dergisi

Bakanlık makamında gerçekleşen devir teslim törenine Süleyman Soylu ve Ahmet Erdem’in yanı sıra 64. Hükümette Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı görevine getirilen Faruk Çelik, Ulaştırma Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığına atanan Binali Yıldırım ve üst düzey bürokratlar katıldı.

Erdem, 63’üncü hükümetin başarılı çalışmalara imza attığını belirterek, “1 Kasım’da huzur ve güven içinde seçim yapıldı. 64’üncü hükümette Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı olarak Bakanımız Süleyman Bey’e görev verildi. Ülke yönetiminde başarılı çalışmalara imza atacağı inancıyla huzur içinde Bakanımıza görevi devrediyorum. Hayırlı olsun.” diye konuştu.

Türkiye 13 Yılda Büyük Reformların ve Dönüşümlerin Altına İmza Attı

Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı görevine getirilen Süleyman Soylu ise konuşmasında Türkiye’nin 13 yılda büyük reformların ve dönüşümlerin altına imza attığını söyleyerek: “En önemli değişimlerin yaşandığı alanlardan bir tanesi de sosyal güvenlik sistemimiz. Hem çalışma hayatımız hem de toplumumuzun her bireyinin hayat standardının yükseltilmesine yönelik ortaya

konan reformlar ve dönüşüm programları değişimin yaşandığı diğer alanlardan birkaçı. Sorumluluğumuz ağırdır. Bu görevler onurla gelinen ve onurla gidilmesi gereken görevlerdir. Allah hepimize onurla gitmeyi nasip etsin.” dedi.

Önümüzdeki Dört Yıl Reformlar Dönemi Olacak

Bakan Soylu: “Önümüzdeki 4 yıl Türkiye’nin büyümesi açısından çok önemli fırsatlar yılıdır. 64. hükümetimiz önümüzdeki 4 yıl içinde gerek yatırımları artırmada, gerek Türkiye’nin gelişmesini önemli bir noktaya taşımada kararlıdır ve bunu gerçekleştirecektir. 4 yıl boyunca biz ardışık reformları gerçekleştiren, bunu milletimizle paylaşan ve bu dönüşümü, değişimi sürekli olarak takip ettiren bir anlayışı ortaya koyacağız.”

HABER

Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Süleyman Soylu

Başbakan Ahmet Davutoğlu’nun açıkladığı 64. Hükümet’te Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı görevine getirilen Süleyman Soylu görevi Ahmet Erdem’den devraldı.

2

Page 10: SGK Vizyon Dergisi

Bakan Soylu, tüm sosyal paydaşlarla çok iyi bir süreç yaşayacaklarını ifade ederek, “Allah milletimize bu şerefli görevlerle hizmet etmeyi nasip etsin. Bu hizmeti inşallah layıkıyla yerine getirmeye çalışacağız. Cumhurbaşkanımıza, Başbakanımıza ve bize güvenenlere çalışmalarımızla mahcup olmayacağız. Ülkemize ve milletimize hayırlı uğurlu olsun.” şeklinde konuştu.

Milletin huzurunu ve refahını artırmaya çalışacaklarını dile getiren Soylu, Türkiye’yi 2023’e, 2053 ve 2071’e Türk Milleti ile birlikte taşıyacaklarını bildirdi.

Daha önceki hükümetlerde ÇSGB olarak görev alan ve 64. Hükümet’te Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı görevine getirilen Faruk Çelik: “İnanıyorum ki Süleyman Bey gerek ülke genelindeki deneyimleri, gerekse yaşamında elde ettiği deneyimlerle çalışma hayatına çok önemli katkılar sunacak. Bu ağır görevi sosyal taraflarla diyalog içinde başarıyla sürdüreceğine inandığım Süleyman Bey’in bu görevi almasından dolayı memnuniyet duyuyorum. Kendilerine başarılar diliyorum. Yanında olacağımızı bu vesileyle ifade ediyorum. Hayırlı olsun.” diye konuştu.

21 Kasım 1969 İstanbul’da doğdu. Plevne Lisesi’nde başlayan ve ardından Karadeniz Teknik Üniversitesi’nde sürdürdüğü eğitimini İstanbul Üniversitesi İşletme Fakültesi’nde tamamladı. Siyasi hayatına 1987 yılında DYP İstanbul İl Gençlik Kolları’nda adım atan Süleyman Soylu, 1995 yılında Gaziosmanpaşa İlçe Başkanlığı’na seçildi. 1999 Yerel seçimlerinde Gaziosmanpaşa Belediye Başkan adayı oldu. 1999-2002 yılları arası İstanbul İl Başkanlığı görevinde bulundu. 6 Ocak 2008 tarihinde Demokrat Parti’nin Genel Başkanlığına seçildi. 16 Mayıs 2009’da kendi talebiyle gerçekleşen kongrede Genel Başkanlık görevi sona erdi. 12 Eylül 2010 Referandumu sürecinde “evet” oyu tercihini anlatmak için “Demokrasi Buluşmaları” toplantılarıyla Türkiye’yi dolaştı. 5 Eylül 2012 tarihinde AK Parti’ye katıldı. Arge Başkanı olan Süleyman Soylu 15 Nisan 2014 tarihinde Teşkilat Başkanlığı görevine getirildi. 7 Haziran ve 1 Kasım Milletvekilliği Genel Seçimleri’nde Trabzon Milletvekili seçildi. Aslen Trabzon Of’lu olan Süleyman Soylu 1989’da başladığı ticari hayatını 1995’den beri kendi kurduğu sigorta şirketinde sürdürmektedir. Süleyman Soylu evli ve bir kız, bir erkek çocuk babasıdır.

Süleyman SOYLUÇalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı

3

Page 11: SGK Vizyon Dergisi

Süleyman SOYLUÇalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı

Sosyal Güvenlik Kurumuna (SGK) Başkan olarak atanan Dr. Mehmet Selim Bağlı görevi Başkan Yardımcısı Cevdet Ceylan’dan devraldı. SGK başkanlık binasında düzenlenen devir teslim töreninde konuşan Dr. Mehmet Selim Bağlı, kurulduğu günden bugüne kuruma katkısı olanlara teşekkür etti.

Kurumdan giderken ‘Allah razı olsun geldi bu hizmeti yaptı, sorunumuz vardı, çözdü’ dedirtmek isterim. Bunu yapabilmem için herkesin özverisine, gayretine ve motivasyonuna ihtiyacımız var.

Devlette devamlılığın önemli olduğuna vurgu yapan Başkan Bağlı, Sosyal Güvenlik Kurumunun Türkiye’nin en önemli kamu kurumlarından bir tanesi olduğunu belirterek; “SGK 2023 vizyonuna nasıl katkı sağlayabiliriz, nasıl daha iyi bir noktada olabiliriz temel amaçlarımızın başında bunlar yer alıyor. Başarılı olmak için iri olmak zorundayız, başarılı olmak için diri olmak zorundayız ve başarılı olmak için bir olmak zorundayız. Başarı olmadığı zaman da herkes bu başarısızlıktan kendince nasibini alır.” diye konuştu. Kurum personelinin her türlü problemini dinlemeye hazır olduğunu belirten Dr. Selim Bağlı, “Kapım herkese açık. Tek bir gayem var o da başarılı olmak. Kurumdan giderken ‘Allah razı olsun geldi bu hizmeti yaptı, sorunumuz vardı geldi bunu çözdü’ dedirtmek isterim. Bunu yapabilmem için herkesin özverisine, gayretine ve motivasyonuna ihtiyacımız var. Bunun dışında hiçbir şeye ihtiyacımız yok.” dedi. Başkan Selim Bağlı, Türkiye’nin en nitelikli kurumlarının başında SGK’nın geldiğini ve kendisinin de bunun farkında olduğunu ifade ederek; “Cumhurbaşkanımızın, Başbakanımızın

bize gösterdiği hedeflere ulaşmak için daha etkili ve verimli çalışmalıyız.” dedi.

Görevi Asıl Sahibine Onurla, Gururla Teslim Ediyorum

Başkan Bağlı, görevi devraldığı Cevdet Ceylan’ın da başarılı hizmetler gerçekleştirdiğini dile getirerek, vatana ve millete kaliteli hizmet vermeye devam edeceklerini söyledi. Görevi devreden Cevdet Ceylan ise kurum için yeni bir sayfa açıldığını belirterek, “Bugün Kurumumuzun başkanlık görevine Dr. Mehmet Selim Bağlı Bey başlıyor. Görevi asıl sahibine onurla, gururla teslim ediyorum. Allah yolunu açık etsin. Ülkemize ve SGK ailesine hayırlı olsun.” şeklinde konuştu.

SGK Başkanı Dr. Mehmet Selim Bağlı Göreve Başladı

Dr. Mehmet Selim BAĞLISosyal Güvenlik Kurumu Başkanı

1975 yılında Şanlıurfa’da doğdu. Gazi Üniversitesi İktisadi İdari Bilimler Fakültesi Kamu Yönetimi Bölümü'nü bitiren Bağlı, Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Kamu Ekonomisi Bölümü'nde ise yüksek lisans ve doktorasını tamamladı. 1999 yılında Maliye Bakanlığı, Devlet Muhasebe Uzman Yardımcısı olarak çalışmaya başladı. Ocak 2000-2007 döneminde Başbakanlık Yüksek Denetleme Kurulu'nda, Denetçi Yardımcısı ve Denetçi olarak görev yaptı. 2007 yılında Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde İç Denetçi olarak görev yaptı. 24 Nisan 2013 tarihli Resmi Gazete ‘de yayımlanan kararname ile Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı Müsteşar Yardımcısı olarak atandı. Ayrıca geçici hükümette Müsteşar V. olarak görev yapan Bağlı Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanı olarak atandı. Evli, üç çocuk babası olan Bağlı, iyi derecede İngilizce ve Arapça bilmektedir.

4

Page 12: SGK Vizyon Dergisi

SOSYAL GÜVENLİK REFORMU

Herkes Eşit Şartlarda Hizmet Alıyor

Sosyal güvenlik modern devlet anlayışının vazgeçilmez unsurlarından birini oluşturmaktadır. Sosyal Güvenlik Reformu 2008 yılında hayata geçirildi. Gelecek kuşakların refahı adına sürdürülebilir bir sosyal güvenlik sistemine sahip olmak için gerçekleştirilen reform tüm vatandaşları kucaklayan herkesin eşit şartlarda sosyal güvenlik hizmetlerinden faydalanabilmesini esas alan bir anlayışla yapıldı. Bu sayımızda ana dosya konumuz uzun yıllardır çalışma hayatının her kesimince yapılmasının zorunluluğu dile getirilen ve ilgili tarafların iş birliği ile hayata geçirilen Sosyal Güvenlik Reformu. Yöneticilerimiz, sivil toplum kuruluşlarımız ve vatandaşlarımıza Reformla ilgili görüş ve düşüncelerini sizler için sorduk.

ANA DOSYA

5

Page 13: SGK Vizyon Dergisi

Reformun Yapılma Gerekçeleri

Türkiye, kurumsal sosyal güvenlik sistemini, İkinci Dünya Savaşı sonrası dönemde primli rejimler olarak da adlandırılan sosyal sigorta kurumlarını esas alarak oluşturdu. 1945 yılında SSK, 1949 yılında T.C. Emekli Sandığı ve 1971 yılında Bağ-Kur’un kurulması ile Türk sosyal güvenlik sisteminin bugünkü temelleri atıldı. Sistem, 1990’lı yılların ikinci yarısından itibaren nüfusun yaşlanması, nüfusun tamamının koruma kapsamına alınamaması ve sosyal güvenlik açıkları gibi problemler ortaya çıktı. Ayrıca sosyal güvenlik açıkları katlanarak arttı, diğer taraftan, mevzuatın karmaşık olması, aşın bürokratik işlemler, bilgi işlem altyapısının yetersiz olması gibi sorunlar sosyal güvenlik kurumlarının etkin çalışmasını engellemeye başladı. İşte tüm bu nedenlerle hayata geçirilen Sosyal Güvenlik Reformu süreci, sosyal taraflar, kamuoyunun ve basının her türlü öneri, eleştiri ve katkısına açık bir şekilde yürütüldü. Yasal çalışmalar kısa sayılabilecek bir sürede gerçekleştirilerek, Reformla dağınık yapı tek elde toplandı. Sosyal güvenlik şemsiyesi tüm vatandaşları kapsar hale getirilerek, karmaşık bir uygulama süreci daha basit ve anlaşılabilir hale dönüştürüldü.

Sağlık Karneleri Kaldırıldı

Kanun çalışmalarıyla paralel bir süreçte sağlık karnelerinin kaldırılması, yatan hastaların ilaç ve tıbbi malzemelerinin hastanelerce temin edilmesi, özürlü aylıklarının bağlanmasında bürokrasinin azaltılması, özürlüler ve yaşlıların aylıklarının evlerinde ödenmesi gibi vatandaşlarımızın hayatını kolaylaştırıcı birçok yeniliğe de imza atıldı.Daha sonra Sağlık Bakanlığı dışındaki kamuya ait sağlık kuruluşları Sağlık Bakanlığına devredildi. SSK hastanelerinde yaşanan uzun kuyruklar ve izdihamlar, geceden girilen nöbetler sona erdi. Bir sonraki adımda tüm vatandaşlar kamu ve özel hastanelere gidebilir hale geldi, herkes istediği eczaneden ilacını almaya başladı. 20 Mayıs 2006’da Resmi Gazete’de yayımlanan 5502 sayılı Sosyal Güvenlik Kurumu Kanunu ile de üç sosyal güvenlik kurumu Sosyal Sigortalar Kurumu, Emekli Sandığı ve Bağ-Kur Sosyal Güvenlik Kurumu çatısı altında birleştirildi. Yasa ile daha önce mevcut olan farklılıklar ve eşitsizlikler azaltılarak, tek bir elden daha etkin ve verimli çalışabilme imkanı getirildi.

Reform sürecinde yapılan yasal düzenlemelerle 18

yaş altı çocuklara şartsız sağlık güvencesi getirildi, nüfusun tamamı sosyal güvenlik şemsiyesi altına alındı. Sağlık hizmetlerinden tüm sigortalılar eşit ve adil şartlarda faydalanmaya başladı. Sağlık hizmetlerine erişim kolaylaştı, bekleme süreleri kısaldı, genel sağlık sigortası düzenlemeleri ile halen sağlık hizmetlerinden yararlananlara ilave olarak; isteğe bağlı sigortalılar, vatansız ve sığınmacılar, Türkiye’de ikamet eden ve kendi ülkesinde sigortalı olmayan yabancı ülke vatandaşları da kapsama alındı. Geliri düşük vatandaşların sağlık primlerinin devlet tarafından karşılanması imkanı getirilerek, sosyal devlet ilkesinin gereği olarak vatandaşların eşit hizmet alması sağlandı.

Sosyal Güvenlik Reformu Hayatımızda Neleri Değiştirdi?

• Farklı sosyal güvenlik kurumları tek çatı altında,

• Uzun hastane, eczane ve banka kuyrukları yerine sıra beklemeden hizmete erişim imkanı,

• Düşük hizmet kalitesi etkin, kaliteli ve hızlı hizmet anlayışı ile yer değiştirdi.

• Odağında vatandaşın olduğu yeni bir hizmet anlayışı,

• Konforlu, modern çalışma ortamlarında çalışma ve hizmet alma imkanı,

• Hizmete zor koşullarda erişimden on-line hizmete geçiş,

• Sadece belirli bir kesim değil tüm vatandaşlar sosyal güvence kapsamı altında,

• “Bugün git yarın gel” anlayışı yerine güler yüzlü, sonuç odaklı yaklaşım,

• Tüm eczanelerden ilaç alma imkanı,• 18 yaşına kadar ücretsiz sağlık hizmeti

alınabilen bir sisteme geçiş,• Hizmete ulaşabilmek için saatlerce

yolculuk edilen günlerden açılan SGM’lerle bulunulan yerde hizmet alma imkanı,

• Alınan tedbirlerle kayıt dışı oranlarında sevindirici düşüşler,

• Yaşlı ve özürlü vatandaşlara evde maaş ödemesi uygulaması,

• Sadece kamu hastaneleri değil kamu- özel tüm sağlık tesislerinden faydalanabilme.

6

SOSYAL GÜVENLİK REFORMU

Page 14: SGK Vizyon Dergisi

Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Süleyman Soylu:

Sosyal Güvenlik Reformu Türkiye’nin 21. Yüzyılda Attığı En Önemli Adımlardan Biridir

SGK, Türkiye’nin ve milletimizin yüzde 98,5’inin sosyal güvenlik kapsamı içerisinde olmasını temin eden bir kurum. Dünyada birçok gelişmiş ülkenin bile başaramadığı, ulaşamadığı önemli bir kapsayıcılığı gerçekleştiren; bir taraftan sosyal güvenlik sistemini koordine eden ama diğer taraftan ekonomimizi, kalkınmamızı, adaleti, güveni, huzuru ve geleceğe bakış açısını sistematik bir şekilde başarıyla gerçekleştiren bir Kurum.

Bu kurumun bugün geldiği nokta Türkiye’nin 21. yüzyılda attığı adımların en önemli örneklerinden, önemli numunelerinden bir tanesidir. Burada hem sosyal barışımızın teminatı olan taraflar, hem ülkemizin yarına ait endişesiz günlerin oluşabileceğini gerçekleştiren taraflar hem de birbiriyle diyalog içerisinde ülkemizin atacağı adımları birlikte tasarlayan, birlikte konuşan ve birlikte gerçekleştirmeye çalışan tarafların bulunduğu bir Kurum. Yine ülkemiz ve insanımızın reform gerçekleştirme kabiliyetinin önemli bir şekilde ortaya konulduğu bir Kurum SGK.

7

TBMM 25. ve 26. dönem Trabzon milletvekili olarak görev yapan ve 24 Kasım 2015 tarihinde 64. Hükümetin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı olarak atanan Sayın Süleyman Soylu, SGK Vizyon’a özel açıklamalarda bulundu.

Bakan Soylu, Sosyal Güvenlik Reformu özelinde SGK’ya bakış açısını ifade ederken; hem rasyonel politikalarla dayanışmanın, sosyal adaletin, hukuk ve demokratik devletin; diğer taraftan ise komşusu açken tok yatılmayacağı anlayışının kurum hafızasından hiç çıkarılmaması gerektiğini söyledi.

Page 15: SGK Vizyon Dergisi

SOSYAL GÜVENLİK REFORMUReformların En Önemlisi, Sosyal Güvenlik Sisteminde Gerçekleştirildi

Bu ülkede sağlık karnesi telaşının vatandaşlar üzerinde nasıl baskı oluşturduğunu hepimiz hatırlıyoruz. Ve yine hepimiz hatırlıyoruz ilaç kuyruklarını, hastanedeki sağlık hizmetlerine ulaşmadaki zorlukları ve farklı sosyal güvenlik sistemlerinin ortaya çıkardığı eşitsizlikleri, adaletsizlikleri ve bunların nasıl giderilebileceği konusunda kafamızda oluşan endişeleri. Sanki her birimiz milletimizin önünde aşılması çok zor olan bir duvar varmış ve bu duvarın hiçbir şekilde aşılamayacağı duygusu, bizi sisteme karşı, bizi devlet ve millet arasındaki güven ilişkisine karşı mağlubiyete uğratıyordu. Bugünlere ulaşabilir miyiz diye bir endişe bizi birey olmanın ve bu toplumun, ülkenin vatandaşı olmak konusunda bir sorumlulukla karşı karşıya bırakıyordu.Türkiye’de sağlıktan ulaşıma, emniyetten adalete, kalkınmaya kadar birçok alanda gerçekleştirilen reformların en önemlisi, sosyal güvenlik sisteminde gerçekleştirildi.

Gelecek Nesillerimizi de Düşüneceğiz

Eğer biz bugün yarına ait değerlendirmelerimizi, planlamalarımızı gerçekleştiriyorsak; eğer dünyada gelişen teknolojinin son sistemlerinden ülkemizin insanlarını sosyal güvenlik sisteminde faydalandırabiliyorsak; eğer bugün bazı emeklilik birimlerinde bir günde, ama ortalama 30 günde insanlarımızı emekli yapabiliyorsak ve genel sağlık sigortası gibi devrimle insanlarımızı buluşturabilmişsek; çalışan insanımızın yanı sıra gazilerimizin, şehitlerimizin, yetimlerimizin, gençlerimizin, kadınlarımızın yeni politikalarla birlikte sosyal güvenlik sistemimizin ortaya koymuş olduğu ilerlemelerle birlikte gerek istihdam boyutu gerek sosyal koruma politikalarımızla gerek kadın, genç, engelli istihdamı, mesleki yeterlilik ve ulusal istihdam stratejisinde attığımız adımlarda başarılı bir şekilde ilerliyorsak; bu, 21. yy.’ın başında başladığımız ve kararlı şekilde yürüttüğümüz, bütün dünyanın, gelişmiş ülkelerin, etrafımızdaki coğrafyanın bize baktığında bizi takdir ederek izlediği bu yürüyüşün en önemli sonucudur. Bunu hep birlikte başardık.

Gelecek nesillerimizi de düşüneceğiz. Biz sadece bugünü yaşamıyoruz. Geldiğimiz nokta bizim nihai bir noktamız değildir. Bu geldiğimiz nokta daha yolun başında olduğumuzun en önemli işaretlerinden

bir tanesidir. Bütün bunları gerçekleştirirken biz insanoğlunun, var olduğu günden bugüne kadar en önemli ihtiyacının güvenlik olduğunu, dayanışmasının, güzel Cumhuriyetimizin, Türkiye’mizin, Anayasamızın bizim bugün bir arada yaşadığımız kuralların bütününün hem sosyal hukuk devletinin hem demokratik değerlerimizin hem de kardeşlik, birlik, medeniyet anlayışımızın bizi mecbur ettiği anlayışların çok net bir şekilde yarına sirayet etmesinden kaynaklandığını ifade etmek isterim.

Sosyal güvenlik sistemi, sadece sosyal güvenlik sistemi değildir. Hem insanlarımızın yarına ait umutlarının, gelecekten duydukları endişelerin, bir arada olabilme arzularının ve sosyal güvenlik sistemindeki dengenin, gelecek nesillere bırakacağımız yükün, olumlu ve olumsuzlukların sonucu olduğunu belirtmek isterim. Hepimiz sorumluyuz. Biz sadece bugünü yaşamıyoruz. Burada oluşturacağımız aktif-pasif ve gelir-gider dengeleri ülkemizin kalkınması ve istihdam politikalarını rahatlatacak sonuçlardır. Bu sonuçlar, Türkiye’mizin gelecekte daha rahat adım atmasını ve hedeflere ulaşmasını temin edecektir.

Hepimiz hatırlıyoruz, bu ülkede sağlık karnesi telaşının vatandaşlar üzerinde nasıl baskı oluşturduğunu ve yine hepimiz hatırlıyoruz ilaç kuyruklarını, hastanedeki sağlık hizmetlerine ulaşmadaki zorlukları ve farklı sosyal güvenlik sistemlerinin ortaya çıkardığı eşitsizlikleri, adaletsizlikleri.

Reform, Ortak Aklı Üreten Politikalarla Gerçekleşmiştir

Hepimiz hatırlıyoruz bizi, ülkemizi korkutan enflasyon rakamı gibi, sosyal güvenlik açığının kara deliği olarak nitelendirilen kavramsallaştırmalarından kurtulmamız çok eski değil. Gayrı safi hasılaya oranın yüzde 2,3’ten 0.76’ya düşmesi aslında sadece bir rakamın düşmesi anlamına gelmiyor. Bu değişim bir taraftan ülkemizde sosyal güvenlik ihtiyacı olanlara dokunabilmemizi sağlamıştır, diğer taraftan da bütçemizi geleceğe ait olarak planlayabilmemize sebebiyet vermiştir.

8

Page 16: SGK Vizyon Dergisi

Biz sadece bugünü yaşamıyoruz. Burada oluşturacağımız aktif-pasif ve gelir-gider dengeleri ülkemizin kalkınması ve istihdam politikalarını rahatlatacak sonuçlardır. Bu sonuçlar, Türkiye’mizin gelecekte daha rahat adım atmasını ve hedeflere ulaşmasını temin edecektir.

Bu ülkede emekli Bu ülkede emekli maaşlarının IMF’ye gidilip “Acaba 500 milyon dolar verir misiniz? Biz emekli maaşlarını ödemek istiyoruz.” Denilerek ödenmeye çalışıldığı noktadan, KEY’den, eğitime katkı payından, depremden toplanan vergilerden bir şekilde ödenmeye çalıştığı günlerin; “Acaba bunlarla karşılayabilir miyiz?” diye devletin, siyaset adamlarının kara kara düşündüğü günlerin çok uzağında olmadığımızı söylemek isterim.

Bugün hep birlikte büyük bir sorumlulukla bu reformları

gerçekleştirmiş, Genel Sağlık Sigortası, sosyal güvenlik sistemlerinin bir araya gelmesi gibi çok önemli bir reformu gerçekleştirip bunu sağlayabildiysek; bu toplumumuzun kabulü, milletimizin ihtiyacıyla ve ortak aklı üreten politikalarla gerçekleşmiştir. Elbette siyasi irade bu işin en önemli dinamiklerinden birisidir. Eğer siyasi irade ortaya koyamaz, politikalarınızı ve felsefenizi bir yere dayandıramazsanız bunu gerçekleştirmeniz kolay değildir.

Bizim İnsanımız Her Şeyin İyisine Layıktır

Yine en temel sorumluluklarımızdan bir tanesi, hizmetimizin memnuniyet oranının her geçen gün daha fazla artmasını sağlayabilmektir. Niçin şehir hastaneleri için büyük bir çaba harcanıyor? Niçin otel konforunda hastane odaları ile insanımızın memnuniyeti artırmak için büyük bir gayret sarf etmeye çalışılıyor? Niçin Alo 170 gibi neredeyse 35 milyon insana sorduğu sorunun her türlü cevabını iletebilme fırsatını elde etmiş bir sistemin daha iyi bir noktaya ulaşabilmesi için gayret sarf ediyoruz? Bu gayet açıktır.

9

Page 17: SGK Vizyon Dergisi

SOSYAL GÜVENLİK REFORMU

Bizim insanımız her şeyin iyisine layıktır. Biz bunu gerçekleştirmekle mükellefiz ve sorumluyuz. Siyasi sorumluluğumuz, bürokratik sorumluluğumuz, işçi ve işveren konfederasyonları temsilcilerinin sorumluluğu bütün paydaşlarımızın sorumluluğu aynıdır. Her bir kuruşun hesabını yapmalıyız. Ne çok bonkör olabiliriz ne de çok cimri bir şekilde davranabiliriz. Dengeli bir anlayışı, dengeli bir hesaplama yöntemini ortaya koymalıyız. Elbette ki Türkiye yarına ait büyük hedefler ortaya koymaktadır.

Türkiye’de sağlıktan ulaşıma, emniyetten adalete, kalkınmaya kadar birçok alanda gerçekleştirilen reformların en önemlisi, sosyal güvenlik sisteminde gerçekleştirildi.

SGK, Medeniyetimizin Komşusu Açken Tok Yatanın Sınıflandırıldığı Bir Anlayışı Zihninden Hiçbir Zaman Atmayacaktır

2023, 2053, 2071 bütün bu hedefleri ortaya koyan bir anlayışı gerçekleştirmektedir. 2002’den bugüne kadar biz gelir gider dengemizi yüzde 70’lerden yüzde 93’lere çıkarmamış olsaydık; yarına ait projeksiyon yapma kabiliyetimiz olmazdı. Ama bugün bizim yarına ait projeksiyon yapma kabiliyetimiz var. Eksiklerimizi, fazlalıklarımızı, avantajlarımızı ve dezavantajlarımızı bir ekonomik modelleme içerisinde devam ettirme zorunluluğumuz var. Çalışanımızı yani aktifimizi, emeklimizi yani pasifimizi iyi bir şekilde dengelemek zorundayız. Onların memnuniyetlerinin ve onların karşı karşıya kaldığı geçim endekslerini iyi bir şekilde koordine etmek zorundayız. Nasıl çalışanımızın ihtiyacını en iyi şekilde karşılayabilme kabiliyeti varsa, emeklilik hayatını da memnuniyet içerisinde yaşayabilecek bir standarda taşımak bizim temel sorumluluğumuzdur.

Bugün bu politikaları hem büyük reformlarla bütünleştirmiş hem de yarına ait umutlarla beslemiş bir felsefeyi yürütüyoruz. Biz bu felsefenin paydaşlarıyız ve bunun daha iyi noktalara taşımakla mükellef ve sorumluyuz.

Yaklaşık 13 yıldır hükümetlerimiz döneminde bu reformları çekinmeden gerçekleştiren, milletimizin hayat standardını yükselteceğini düşünerek ortaya koyan başta Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan Bey’e ve bugün bu kararlılığı aynı şekilde yürüten Başbakanımız Sayın Ahmet Davutoğlu Bey’e ve bu kadrolarla birlikte bu reformları gerçekleştiren sosyal güvenlik sistemimizin bütün paydaşlarına, Sosyal Güvenlik Kurumunda çalışan her bir bireye, bugüne kadar bu Bakanlıkta başta Faruk Çelik Bey olmak üzere hizmet gerçekleştiren bu zihniyeti, bu zihniyet devrimine dönüşümünü burada oluşturmaya çalışan her bir saygın bireye minnetlerimizi ve şükranlarımızı bildirmek isterim.

SGK, henüz 9. yaşında bizim evladımız gürbüz büyüyen bir çocuğumuz. SGK bütün ailesi ile birlikte bu anlayışı ve sağlıklı büyüme halini devam ettirecektir. Sizlerle, bizlerle,aziz milletimizle ve bütün mensuplarımızla birlikte. Bir taraftan rasyonel politikalar ortaya koyacak bir yandan dayanışmayı, sosyal adaleti, hukuk ve demokratik devletin en önemli unsurlarını Sosyal Güvenlik Kurumunun ve sosyal güvenlik sisteminin yol haritasının belirleyici unsurları olarak devam ettirecektir. Bir taraftan da medeniyetimizin komşusu açken tok yatanın sınıflandırıldığı bir anlayışı zihninden hiçbir zaman atmayacaktır.

Çalışanımızı yani aktifimizi, emeklimizi yani pasifimizi iyi bir şekilde dengelemek zorundayız. Nasıl çalışanımızın ihtiyacını en iyi şekilde karşılayabilme kabiliyeti varsa, emeklilik hayatını da memnuniyet içerisinde yaşayabilecek bir standarda taşımak bizim temel sorumluluğumuzdur.

10

Page 18: SGK Vizyon Dergisi

STK’lar Ne Diyor?

Bir Ülkenin En Önemli Güvencesi Sosyal Güvenlik Sistemidir Kazım ERGÜNTÜED (Türkiye Emekliler Derneği) Genel Başkanı

506, 5434 ve 1479 sayılı Kanun’ların sosyal güvenlikte dağınıklığı ve eşitsizliği öngörmesi nedeniyle, sistem değişikliğine gidilmiş, norm ve standart birliğini de esas alan tek çatı sisteminin kurulması hedeflenmiştir. Sosyal güvenlik sisteminin sürdürülebilirliği bakımından aylığa hak kazanma ve aylıkların hesaplanmasına ilişkin köklü değişikliklere gidilmiştir. Kanun çalışmalarının her aşamasında Türkiye Emekliler Derneği; önerilerini yazılı ve sözlü olarak bildirmiş, oluşturulacak sistemin yeni bir eşitsizliğe neden olmaması için, aylıkların hesaplanmasında tüm dönemleri esas alan bir sistemin getirilmesinin önemine dikkat çekmiştir.

5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu, 1 Ekim 2008 itibariyle yürürlüğe girmiştir. 5510 sayılı Kanun kapsamında ilk defa sigortalı olanlar, tek bir sisteme tabi tutulmuşlardır. 5510 sayılı Kanun, eski ve yeni sigortalılar bakımından gelir ve aylıklarda farklılık getirdiğinden, yedi yıllık uygulamada en fazla dikkat çekilen ve eleştiri yapılan değerlendirmeler bu yönde yapılmıştır. 5510 sayılı Kanun ile birlikte 2008 öncesi ve sonrası dönemde çalışanlar açısından norm ve standart birliğinin kurulamaması, en önemli eksiklik olarak değerlendirilmelidir. Özellikle, aylıkların hesaplanması ile getirilen karma emekli aylığı hesabı, emekli aylıklarında farklılık öngördüğünden, bu yönde yeni bir çalışma ve değerlendirme yapılmalıdır. 1 Ekim 2008 sonrasında sigortalı çalışma süresi uzadıkça, prim kazançlarına göre emekli aylıklarında kayıpların yaşanması, en sorunlu uygulama alanı olmuştur. 5510 sayılı Kanun kapsamındaki hizmetlerin asgari ücretin iki katına kadar prim kazancı olan sigortalıların emekli aylıklarında düşmeler yaşanmaktadır. Bu konuda da çalışmalar yapılmalı, emekli aylıklarının hesaplanmasında karma sistem yerine tüm dönemleri dikkate alan yeni bir hesaplama getirilmelidir. Esas olan, uzun süre sistemde kalmayı öngörecek ve çalışmayı özendirecek değişikliklerin yapılmasıdır. Bu alanda yeni bir değerlendirme yapılmalı, Ekim 2008 sonrasındaki çalışma süresinin uzamasına rağmen, emekli aylıklarının düşmeyeceği güvencesi sigortalılarda olmalı ve uzun süre sistemde kalma ve çalışma teşvik edilmelidir. Türkiye İstatistik Kurumu Tüketici Fiyat Artışlarında emeklilerin harcamaları genel enflasyon ile küçültülmektedir. Bu bakımdan, altı aylık tüfe artışları yerine, seyyanen artışları esas alan yeni bir sistem değişikliğine gidilmelidir. 5510 sayılı Kanun’un en temel maddesi olan gelir ve aylıkların artışını öngören 55. maddesi, tartışmaları da beraberinde getirmiştir. Hükümetin aldığı kararlar ile 55. madde bazı dönemlerde uygulanmamış, Torba Kanunlarla emekli aylıklarına seyyanen artışlar ve iyileştirmeler yapılmıştır. Yüzdeli artışlar, emekli aylıklarındaki farklılıkları daha da büyüten bir uygulamaya dönüşmüş, aylıkları düşük olanların aleyhine bir süreci getirmiştir. 5510 sayılı Kanun’un uygulandığı dönemde Hükümetimiz tarafından çıkarılan 6283 sayılı Kanun’la, 2000 öncesi emeklilere intibaklar yapılmış, prim ödeme gün sayıları ve gösterge değerleri aynı olan emeklilerin aylıkları eşitlenmiştir. Emeği geçenlere teşekkür ediyoruz. 2000 sonrasında emekli olanlar da aynı beklentinin içine girmiştir. Türkiye Emekliler Derneği, bu durumu yetkili makamlara bildirmiş ve 2000 sonrasında emekli olanlar için de intibak yapılmasını talep etmektedir. Bütün dönemleri kapsayan intibak yapılması durumunda, sosyal güvenliğin temel ilkesi olan eşitlik sağlanacaktır. Genel Sağlık Sigortası, 5510 sayılı Kanun’un en kapsamlı ve başarılı uygulaması olmuştur. Sevk koşulu aranmadan sağlık hizmetinin alınması, emekliler arasında da memnuniyet yaratmıştır. Ancak, aylıkları ile geçinmeye çalışan emekliler, katkı payları ve ilave ücretin yüksekliğinden şikayet etmekte, özellikle de emeklilerden katkı payı alınmaması istenmektedir. Bu konuda da, bir çalışma yapılmasında yarar vardır.

Sosyal güvenlik sisteminin daha adil ve uygulanabilir parametrelere göre yürütülmesi; devlet ve toplum kaynaşması için temel politikalar olarak benimsenmelidir

11

Page 19: SGK Vizyon Dergisi

SOSYAL GÜVENLİK REFORMU

Reform Sonrası Gelinen Nokta Büyük Bir Başarı ÖrneğiM. Rıfat HİSARCIKLIOĞLUTOBB (Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği) Başkanı

Ülkemizin son yıllarda gerçekleştirdiği reformların başında Sosyal Güvenlik Reformu gelmektedir. TOBB olarak sosyal sigortacılık ilkelerine dayalı, etkin, adil, kolay erişilebilir, çağdaş standartlara sahip, aktüeryal ve mali açıdan sürdürülebilir bir sosyal güvenlik sistemi kurulmasını hep savunduk ve bu yöndeki çalışmaları her zaman destekledik.

1 Ekim 2008 itibarıyla yürürlüğe konulan reformun yedi yıllık uygulamasına baktığımızda, sağlanan en önemli gelişme olarak, “bir iş sözleşmesi ile bir işverene bağlı olarak çalışan sigortalı sayısının” bu yılın Haziran ayı itibarıyla yüzde 53,9 oranında artışını görmekteyiz. Bu, Türk özel sektörünün istihdamda, hem de “kayıtlı istihdamda” sağladığı büyük artışı ifade etmektedir.

Bununla birlikte bu başarı yeterli değildir. Genç bir nüfus yapısına sahip olmamız nedeniyle, hem mevcut işsizlerimize hem de işgücüne her yıl yeni katılan bir milyon gencimize iş bulmak zorundayız. Bu istihdamı ancak özel sektörümüz sağlayabileceğinden işverenlerimizin istihdam yaratma kapasitelerini sınırlayan engellerin kaldırılması gerekmektedir. Bu engellerin başında şüphesiz ki istihdam maliyetlerinin yüksekliği gelmektedir.

Geriye dönüp baktığımızda, Reformun yürürlüğe girmesiyle birlikte istihdam maliyetlerinde bir artış yaşandığını, 2009 yılında küresel krizin etkilerinin azaltılması amacıyla sigorta primlerini zamanında ödeyen işverenlere 5 puanlık bir indirim sağlandığını, 2013 yılı Eylül ayından itibaren de sigorta primi işveren hissesinin bir puan daha yükseltildiğini görmekteyiz.

2015 yılına gelindiğinde, 100 lira ücret ödenen bir işçinin işverene maliyeti 159 lira seviyesindedir. Yani işverenin cebinden 159 lira çıkarken işçinin cebine 100 lira girmekte ve bizde %59 olan bu oran OECD ülkelerinde %35’ler, ABD’de ise %20’ler düzeyinde bulunmaktadır.

Diğer önemli bir istihdam maliyeti olan kıdem tazminatı bizde 20 maaş iken ABD’de 4,7 maaştır. 1930’lu yıllarda kıdem tazminatı işsizlik sigortası yürürlüğe konuluncaya kadar uygulanmak üzere iş mevzuatımıza girmişti. Oysa şimdi işsizlik sigortası ve kıdem tazminatı yükü birlikte işverenin üzerindedir.

Bu bağlamda, gerek küresel rekabet koşullarının iyileştirilmesi, gerekse mevcut işsizlerimizle işgücüne yeni katılan gençlerimize iş bulunması için atılması gereken öncelikli adım, istihdam maliyetlerinin makul düzeylere çekilmesidir. Ulaştığımız bugünkü noktada Sosyal Güvenlik Reformunu yürürlüğe koymakla işimizin bittiğini düşünmemeli, öncelikle istihdamın önündeki engelleri ortadan kaldıracak şekilde bu reformu geliştirmeye devam etmeliyiz. TOBB olarak bu yönde gösterilecek çabalara gerekli destek ve katkıları sağlamaya devam edeceğiz.

Sosyal sigortacılık ilkelerine dayalı, etkin, adil, kolay erişilebilir, çağdaş standartlara sahip, aktüeryal ve mali açıdan sürdürülebilir bir sosyal güvenlik sistemi kurulmasını hep savunduk ve bu yöndeki çalışmaları her zaman destekledik.

12

Page 20: SGK Vizyon Dergisi

Sosyal Güvenlik Kurumu Çağdaş Bir Yolda İlerliyorErgün ATALAYTÜRK-İŞ (Türkiye İşçi Sendikaları Konfederasyonu) Genel Başkanı

Sosyal güvenlik sistemimizi yeniden yapılandıran ve Ekim 2008 ayı başında yürürlüğe giren Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Yasası’nın uygulanmasının yedinci yılında önemli gelişmelerin sağlandığı tartışmasızdır.

Özellikle sosyal güvenlik kurumlarını tek çatı altında toplayan yasal düzenlemelerin yürürlüğe girmesi ve kısa sürede sorunsuz yeni yapıya geçilmesi, kurum yöneticileri ile çalışanlarının özverili çalışmalarının sonucudur.

Ülkede yaşayan herkesin genel sağlık sigortası kapsamına alınması, sağlık hizmetlerine ulaşımın kolaylaştırılıp hızlandırılması Kurumun yedi yıl gibi kısa sürede sağladığı başarılı uygulamalarından biridir.

Özellikle Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Yasasının yürürlüğe girmesini müteakiben ikincil mevzuatın düzenlenerek yeni sistemin hayata geçirilmesi ve uygulamaların Kurumun tüm birimleri tarafından izlenerek, uygulamadan doğan sorunların idari düzenlemeler ile aşılmaya çalışılarak gerekli yasal düzenlemelere ilişkin taslakların hazırlanıp Bakanlığa sunulması yedi yıl içinde yapılan önemli çalışmalardır.

Yedi yılda; gerek sigortalılara, emeklilere bunların hak sahipleri ile dul ve yetimlere, gerekse işverenlere sunulan hizmetlerin bilgisayar ve mobil ortamında yapılmasına olanak sağlayacak alt yapının oluşturulup, programlarının yazılıp uygulamaya konulması ile hizmetlere süratle ulaşılması sağlanmış,

Gelir ve aylıkların daha kısa sürede bağlanması, kişisel sağlık bilgilerinin bilgisayar ortamında takip edilebilmesi çoğu mağduriyetleri ortadan kaldırmıştır,

Özetle söylendiğinde; yedi yılda Kurum, çağdaş teknolojinin ve iletişim sistemlerinin kullanılmasına olanak sağlayarak sosyal güvenlik hizmetlerinin en kısa sürede ve yerinde verilmesini başka bir söyleyişle hizmeti vatandaşın ayağına götürmeyi başarmış, denetimlerin bilgisayar ortamında yapılmasını sağlayarak Kurumun birçok alanda istismar edilmesini en aza indirmiştir.

Sosyal güvenlik sistemimizde reform adı altında yapılan bazı düzenlemeler, başta yaşlılık aylığını hak etme koşulları, gelir ve aylık miktarları ile sağlıkta katkı payı ve ilave ücret alınması gibi konularda bir takım sıkıntılar devam etmekle birlikte, pek çok uygulamasında Sosyal Güvenlik Kurumunun çağdaş bir yolda ilerlediğini söyleyebiliriz.

Yedi yılda Kurum uygulamalarının bu düzeye ulaşmasını sağlayan bugüne kadar görev almış tüm yöneticileri ve çalışanları kutluyor, konfederasyonum adına teşekkürlerimi iletiyorum.

STK’lar Ne Diyor?

SGK yedi yılda, çağdaş teknolojinin ve iletişim sistemlerinin kullanılmasına olanak sağlayarak sosyal güvenlik hizmetlerinin en kısa sürede ve yerinde verilmesini başka bir söyleyişle hizmeti vatandaşın ayağına götürmeyi başarmıştır.

13

Page 21: SGK Vizyon Dergisi

SOSYAL GÜVENLİK REFORMU

SGK Trendi Yükselen Bir Kurum Nail SANLITÜRMOB (Türkiye Serbest Muhasebeci Mali Müşavirler ve Yeminli Mali Müşavirler Odaları Birliği) Genel Başkanı

Sosyal güvenlik, kişinin asgari yaşam düzeyini koruma ve sürdürme amacını taşıyan ve bireyi tüm yaşamı boyunca yakından ilgilendiren bir olgu. Sosyal güvenliğe yönelik yapılan harcamaların yıllar geçtikçe önemli boyutlara ulaşması, beraberinde finansman problemlerini de getirmekte ve bu problemlerin temelinde ise nüfusun yaşlanması ile birlikte ortaya çıkan aktif-pasif dengesinin yanı sıra kayıt dışı istihdam, denetimde etkinsizlik ve tahsilat/tahakkuk oranındaki düşüklük bulunmaktadır.

Sosyal güvenlik sistemine sürdürülebilir bir nitelik kazandırmak amacıyla ülkemizde 2006 yılından itibaren iki temel ayaktan oluşan bir reform süreci başlatıldı. Bu ayaklardan bir tanesi sosyal güvenlik kuruluşlarını tek çatı altında birleştirmeye ilişkin teşkilata yönelik düzenlemeleri (5502 sayılı Kanun kapsamında), ikincisi ise uygulama ve hizmette birlikteliği sağlayacak düzenlemeleri (5510 sayılı Kanun kapsamında) içermekteydi.

Tek çatı şeklindeki teşkilatlanma çalışmaları günümüze kadar önce merkez ardından da taşra teşkilatında oldukça başarılı bir şekilde yürütülmüştür. Öyle ki bu yapılanma, hizmet sunumunun etkinliği, bilgi işlem altyapısının gelişmesi ve devlete ulaşımın daha da kolaylaşması şeklinde kendini göstermiştir. Halen geliştirilmesi gereken yönleri olmakla birlikte e-sigorta, e-bildirge, MOSİP ve MEDULA gibi uygulamalar hem vatandaşlar hem de meslek mensuplarımız için önemli kolaylıklar sağlamaktadır.

Sosyal Güvenlik Reformu’nun en eleştirel yönü ise zaman içinde 5510 sayılı Kanun ve ikincil mevzuatının sürekli değiştirilmesi ve takip edilmesinin zor bir hal almasıdır. Bunun yanı sıra her ne kadar tek çatı altında birleşme sağlansa da sosyal güvenlik haklarından faydalanma açısından 4/a, 4/b ve 4/c ayrımına gidilmesi sosyal güvenlikte eşitlik ilkesine uygun düşmemektedir.

Ayrıca Genel Sağlık Sigortası sistemindeki gelir testi uygulamasının sağlıklı işlememesi ve buna ilişkin geçici çözümler üretilmesi, istihdam teşvik sistemindeki dağınıklık, işverenler üzerindeki prim maliyetinin yüksekliği ve 1999’dan önce sigortalılığı başlayanların emeklilikte yaşa takılma sorunu gibi hususlar yeni çözümler üretilmesini zorunlu kılmaktadır.

SGK teknolojiyi iyi kullanan ve son yıllarda trendi yükselen bir kurumdur. TÜRMOB olarak, üç sosyal güvenlik kuruluşunun SGK çatısı altında toplanmış olmasını takdirlerle karşılıyor, bundan sonra da sosyal taraflarla işbirliği halinde daha etkin bir sosyal güvenlik sistemi için çalışmaya devam edeceği ve mevcut sorunları çözeceği ümidini taşıyoruz.

Üç sosyal güvenlik kuruluşunun SGK çatısı altında toplanmış olmasını takdirlerle karşılıyor, bundan sonra da sosyal taraflarla işbirliği halinde daha etkin bir sosyal güvenlik sistemi için çalışmaya devam edeceği ve mevcut sorunları çözeceği ümidini taşıyoruz.

14

Page 22: SGK Vizyon Dergisi

Yasalar Toplumla BütünleşmelidirMahmut ARSLANHAK-İŞ Genel Başkanı

Sosyal güvenlik insanın en temel ve anayasal hakkıdır. Türkiye’de bütün kesimlerin sosyal güvenlik sisteminde yaşadığı sorunlar nedeni ile 2008 yılında hayata geçirilen Sosyal Güvenlik Reformu ile adil, kolay erişilebilen, mali açıdan sürdürülebilir bir sosyal güvenlik sisteminin oluşturulması adına önemli adımlar atıldı. Sendikalar da bu süreçte önemli rol alarak, olumlu ve olumsuz görüşlerini aktarmış katkı sağlamaya çalışmıştı. Sosyal Güvenlik Reformunun üzerinden yedi yıl geçti. Yedi yıllık uygulama sürecinin ardından sosyal güvenlik reformunu doğuran ihtiyaçların karşılanıp karşılanmadığına ilişkin verilerin paylaşılması yararlı olacaktır. Reformla hedef kitleye ulaşıldı mı, toplumun bütün kesimlerine hizmet verilebiliyor mu, mali sürdürülebilirlik sağlandı mı, emeklilik sisteminde adalet duygusu tesis edildi mi gibi soruların yanıtları net olarak verilmelidir. HAK-İŞ olarak temel felsefemiz, reformun sosyal güvenlikte norm ve standartların sağlanması dolayısıyla çalışanları ve aile bireylerini çalışma hayatının bütün risklerine karşı korumayı ve sosyal refahı sağlayan bir sosyal güvenliktir.Gerek yasaların ve gerekse diğer mevzuatın uygulanabilirliği ve toplumun ihtiyaçlarına cevap verir niteliği son derece önemlidir. Bu nedenle yasalar toplumla bütünleşmelidir. Konuya bu açıdan yaklaşırsak, çalışma hayatı ve sosyal güvenlik gibi geniş halk kitlelerini ilgilendiren düzenlemelerin, konunun diğer tarafı olan sosyal taraflarla uzlaşarak yürürlüğe konulmasında büyük fayda bulunmaktadır. Bunun birçok örneği Avrupa ülkelerinde uygulanmaktadır. Ülkemizde de bu konuda çok güzel örnekler olduğu muhakkaktır. O halde önümüzdeki dönemlerde yapılacak çalışmalarda sosyal tarafların görüş ve önerilerini dile getirmeleri bunlara ait teknik çalışmalarını ortaya koymaları ve makul taleplerinin kabul edilerek güzel bir yönetişim örneği ortaya konulabilmelidir. HAK-İŞ Konfederasyonu olarak, sosyal güvenlik konusunu da içeren bütünlüklü bir “sosyal modelin” hayata geçirilmesini bekliyoruz. Söz konusu “sosyal model” kayıtdışı istihdamın OECD standartlarına çekilmesi, kaygı verici boyutlara ulaşan işsizliğin azaltılması, temel sosyal güvenlik ve sosyal haklar, sendika özgürlüğü, grev hakkı, insan onuruna yakışır düzgün işlerin artırılması, asgari gelir ve vergilendirmenin iyileştirilmesi, sosyal diyalogun kurumsallaştırılması, sağlık, güvenlik, istihdamın artırılması, ekonomik ve sosyal çıkarları korumakta kamunun sorumluluğunun artırılması ve sosyal koruma sistemlerinin güçlendirilmesi gibi ülkemizin kendi gerçeklerine dayandırılmalıdır.

Sosyal koruma, sosyal güvenliği tamamlayan en önemli unsurlardan biridir ve Türkiye’de de sosyal koruma sisteminin kurulmasına acilen gereksinim duyulmaktadır. Asgari Gelir Desteği uygulamasının bazı Avrupa Birliği üyesi ülkelerde olduğu gibi bizde de uygulanması gerekmektedir. İşsizlik, açlık sorununu birbirinden ayırıp işsiz insanları düzenli gelir sistemi ile ekonomiye ve sosyal hayata entegre edip, bu şekilde yeni bir toplumsal dinamizm yaratabiliriz.

STK’lar Ne Diyor?

Sosyal koruma, sosyal güvenliği tamamlayan en önemli unsurlardan biridir ve Türkiye’de de sosyal koruma sisteminin kurulmasına acilen gereksinim duyulmaktadır.

15

Page 23: SGK Vizyon Dergisi

Vatandaş Ne Diyor

Sosyal Güvenlik Hizmetleri Bizleri Memnun Ediyorİlhan Şanlı / EsnafDaha önceki yıllarla bu günü karşılaştırdığımızda sağlık konusunda ciddi ilerlemeler olduğunu görüyoruz. Yeşil kart, Sigorta, Emekli Sandığı ayırımı yapılmaksızın tüm hastanelerde muayene ve tedavi olabiliyoruz. Önceleri hastaneye gittiğimizde bir kan sonucunu alabilmemiz bir hafta sürebiliyordu. Şimdi aynı gün içerisinde tahlil sonuçlarını alabiliyoruz. Sosyal güvenlik açısından da büyük rahatlık sağlandı. İlçelerde sosyal güvenlik merkezlerinin açılmasıyla şehir merkezine gitmeden işlemlerimizi kolayca halledebiliyoruzYapılan hizmetler bizleri gerçekten çok memnun ediyor.

İlaç Kuyrukları Tarih OlduKöksal Özkan / Vatandaş Benim eşim böbrek hastası. Hastanelerdeki kuyruk çilesinden ilaç alırken yaşanan sorunlara kadar pek çok sıkıntı ile karşı karşıya kalıyorduk. Sabah namazdan itibaren kalkıp sıralara girdiğimizi biliyorum. Artık istediğimiz hastaneden randevu alarak rahatça muayene oluyor ve istediğimiz eczaneden ilaçlarımızı kolaylıkla alıyoruz.

İstediğimiz Hastanede Muayene Olabiliyoruz Mustafa Bülbül / EsnafBenim eşim hasta ve sürekli hastaneye gidiyoruz. Önceleri hem hastanede muayene için hem de ilaç için saatlerce kuyruk bekliyorduk. Hatta bazı ilaçları hemen alamıyorduk, iki ya da üç gün sürebiliyordu. Artık kamu veya özel hastane farketmeksizin istediğimiz hastanede muayene olabiliyor hatta doktorumuzu bile seçebiliyoruz. Yine istediğimiz eczaneden de ilaçlarımızı alabiliyoruz. İlaç olmadığı zaman eczane ilacı yarım saat içinde temin edebiliyor. Emeği geçen herkese çok teşekkür ediyorum.

Kimlik Numaramızla Muayene OlabiliyoruzSuat Soyer / Vatandaş Sosyal Güvenlik Reformu öncesinde sınırlı sayıda hastaneye gidebiliyorduk. Sağlık karnesi olmadan muayene olmamız söz konusu değildi ama artık kimlik numaramızla muayene olabiliyoruz. Sadece SSK hastaneleri eczanelerinden ilaç alabiliyorduk ve bir ilaç için saatlerce kuyrukta bekliyorduk. Çoğu zaman da ilaçlarımızın tamamını bulamayabiliyorduk. Şu an istediğimiz eczaneden ilaçlarımızı rahatça, sıra beklemeden alabiliyoruz.

Elektronik Reçete Uygulamasından MemnunuzVediz Eroğlu / EczacıEczaneyi 2001 yılında açtım ve daha öncesinde SSK Hastanesi eczanesinde çalıştım. Hastalar sabah saat 5’te ilaç kuyruklarına girerlerdi. İlaçların tamamı da temin edilemeyebiliyordu. Şu an hastalar ilaçlarını kolay bir şekilde alabiliyor. Ayrıca sağlıkta Emekli Sandığı, Bağkur ve SSK olarak bir ayrım olduğundan dolayı hastaların anlaşmalı eczane bulmaları ve oradan ilaç almaları gerekiyordu. Bu da hastaların mağduriyet yaşamasına sebep oluyordu. İlaç alırken sağlık karnesi, sevk kâğıdı, reçete gibi kâğıtlar gerekirken şimdi sadece kimlik numarası ile muayene olunabiliyor. Elektronik reçete uygulaması da hem bizler için hem de hastalar açısından büyük kolaylık sağladı. Kâğıt israfı da engellenmiş oldu.

?

SOSYAL GÜVENLİK REFORMU

16

Page 24: SGK Vizyon Dergisi

17

HERKESİN KAPSAMA ALINMASI

BAŞLI BAŞINA BİR DEVRİM

Son yıllarda SGK’nın imajının değiştiğini görüyoruz. Daha önce prim toplayan ve ceza kesen bir kurum olarak değerlendiriliyordu.

Fakat şu an kayıt dışı istihdama yönelik çalışmalarla birlikte sigortalıyı koruyan ve

haklarını savunan bir kurum oldu.

Okan Güray Bülbül’le sosyal güvenlik alanında son yıllarda yaşanan değişimler, SGK’nın hizmet sunumunda geldiği nokta, vatandaş memnuniyeti ve sigortalılık bilinci konularında özel bir söyleşi gerçekleştirdik.

Sosyal Güvenlik Reformunun geldiği noktayı nasıl değerlendiriyorsunuz?

Sosyal güvenlik sistemi, son 7 yılda ciddi bir değişim gösterdi. 5510 sayılı Kanun 1 Ekim 2008 yılında yürürlüğe girdi. Aslında bu tarihten iki yıl önce reformun en önemli adımı atılarak; SSK, Bağ-Kur, Emekli Sandığı olarak isimlendirilen üç kurum SGK adı altında birleştirildi, sosyal güvenlikte norm ve standart birliği sağlandı. Tabii aradan geçen bu 7 yıl içerisinde bir takım aksaklıklar da oldu ve bir müddet daha bu tip aksaklıkların olacağı öngörülüyor. Ama esas nokta, sosyal güvenlik sisteminin sürdürülebilirliğinin sağlanmasıydı. Çünkü sosyal güvenlik sistemimize bu tarihten önce iki kez müdahale edildi ve sistemin sürdürülememesinin en önemli sebebi;

süper emeklilik, sağlık hizmetlerinde

sınırsız genişletmenin olmasıydı. Daha önce

erkeklerin 42, kadınların 38 yaşında emekli olması sistemin

çökmesine neden oldu. Sosyal Güvenlik Reformu uygulamasının 7 yıllık

sonuçlarına baktığımızda; aktüeryal denge açısından sorunların ortadan kalktığını ve SGK’nın açık veren bir

Kurum niteliğinde olmaktan çıktığını görüyoruz.

Reform ile birlikte emeklilik yaşının yükseltilmesinin yansıması sizce nasıl olacak?

1 Ekim 2008 sonrası ilk kez sigortalı olan kişiler ortalama 55 veya 60 yaşında emekli olacaklar ve ömürlerinin kalan sürecinde emekli maaşı alacaklar. Böyle olunca da sistemde bir rahatlama olacak. Aslında bu rahatlama sigortalılar açısından olumsuz bir durum gibi gözüküyor ama sağlık sistemlerindeki iyileşme ve ortalama ömrün uzamasıyla zaten 65 yaş sonrası emeklilik döneminin de 15 yıl sürmesi planlanıyor. Böyle olunca emekliliğin bir son değil, bir başlangıç olduğu dönem açılacak.

GAZETECİ GÖZÜYLE

Okan Güray Bülbül Gazi Üniversitesi ÇEEİ Bölümü Araştırma Görevlisi ve Akşam Gazetesi Yazarı

Page 25: SGK Vizyon Dergisi

18

Ülke nüfusunun neredeyse tamamının GSS kapsamına alınmasını ve sağlık alanında yaşanan dönüşümü nasıl değerlendiriyorsunuz?

Sağlık hizmetleri açısından da 1 Ekim 2008 tarihi çok önemli, çünkü Genel Sağlık Sigortası hayata geçirildi ve 1 Ocak 2012 de zorunlu hale getirildi. Dolayısıyla ülkede yaşayan herkesin kapsama alındığı bir sigorta kolunun olması başlı başına bir devrimdir. Sigortacılık mantığıyla düşünürsek: Bu sigortanın içinde olan bir kişinin prim ödemesi gerekiyor. Kimin ne kadar prim ödeyeceği de gelir testi ile ölçümleniyor. Bir defa af ve yapılanma hayata geçti. Gelir testinin yeterince bilinmemesi, öğrenilememesinden kaynaklanan sorunları çözmek adına belli bir süre tanındı. Aslında sistemdeki sorunların bazı mekanizmalarla giderilmeye çalıştığını görüyoruz.

Sağlık Hizmetlerine Kolay Erişim Herkes İçin Büyük Önem Taşıyor Sağlık hizmetlerine kolay erişim herkes için büyük önem taşıyor. Bu noktada da düzgün işleyen bir sisteme ihtiyaç var. SGK, bu konuda başarılı. Reform öncesi kimin hangi hastaneye gideceği konusunda karmaşık bir durum vardı. Şimdi herkes istediği hastaneden hizmet alabiliyor. Daha hastaneye gitmeden ne kadar ilave ücret ve katılım payı ödeyeceğinizi biliyorsunuz. Kişileri belirli noktalara zorunlu tutarsanız diğer hastaneler daha cazip olacaktı ama 2008 sonrası bu ortadan kalktı ve herkes istediği hastaneye gidebilir duruma geldi.

Sağlık hizmetlerinde ciddi teknolojik gelişmeler var. Bir yandan sistem ucuzluyor ama bir yandan da kaliteli hizmet vermek için pahalı bir sistemin içine giriyorsunuz. Böyle olunca SGK’nın ilaç ve muayene katılım payı alması gibi prim ve ödemelerle bu sistemin desteklenmesi gerekiyor.

Bildiğiniz üzere SGK teknolojiyi en iyi kullanan kurumlar arasında yer alıyor. Sizin bu konuda ki düşüncelerinizi alabilir miyiz?

SGK son yıllarda birçok başarılı uygulamayı hayata geçirdi. Medula sistemi bunlardan bir tanesi. Kime kaç kutu ilaç yazıldı ve ne kadar katılım payı ödedi, bu veriler SGK’nın elinde mevcut. Bunun dışında e-devlet uygulamasının önemli miktarını SGK’nın hizmetleri oluşturuyor. Bu da kişiler açısından çok önemli.

SGK Verdiği Hizmetlerinde Teknolojiyi Başarıyla Kullanıyor

İnsanlar, internet üzerinden bazı bilgilerini girerek ne zaman emekli olacağını ve ne kadar emekli maaşı alabileceğini kolayca öğrenebiliyor. Kendisinden istenilen belgeleri SGK’ya gitmeden e-devlet üzerinden temin

ederek işyerine verebiliyor. O yüzden burada önemli bir başarıdan bahsediyoruz ve bunun artacağını da biliyoruz. Çünkü SGK’nın kurumsal yapılanması da bu çerçevede gidiyor. Ankara’nın Batıkent ilçesinde elektronik sistemlere ilişkin yeni bir yapılanma var. Dolayısıyla SGK verdiği hizmetlerinde teknolojiyi başarı ile kullanıyor.

Kayıt dışı istihdama ilişkin yapılan çalışmalar hakkında neler söylemek istersiniz?

Son yıllarda SGK’nın imajının değiştiğini görüyoruz. Daha önce prim toplayan ve ceza kesen bir kurum olarak değerlendiriliyordu. Fakat şu an kayıt dışı istihdama yönelik çalışmalarla birlikte sigortalıyı koruyan ve haklarını savunan bir kurum oldu. Kayıt dışı istihdamda görev sadece devlete düşmüyor.

Sigortalıların Eskiye Göre Daha Bilinçli Olduğunu Görüyoruz

Çalışanlar mutlaka SGK’nın elektronik sistemlerini kullanarak sigortalarının yatırılıp, yatırılmadığını, gerçek ücretleri üzerinden bildirilip bildirilmediğini kontrol etmeliler. Aksi takdirde emekli olduklarında, malul olduklarında ya da hastalığa maruz kaldıklarında daha düşük ücret alabilirler. Bu yüzden sigortalıların bu noktaya özen göstermeleri gerekiyor. Sigortalıların eskiye göre daha bilinçli olduğunu görüyoruz. Özellikle SGK’nın hizmetlerine elektronik ortamda kolay erişilebiliyor olması ve ALO 170 hattının çalışanlara isim vermeden şikâyet etme hakkı tanıması ile çalışanlara özgürlük tanındı. Günlük gazetelerin pek çoğunda sosyal güvenlikle ilgili bölüm ve köşelerin yer almasıyla bu alan daha bilinir hale geldi. Buralardan bilgi alan çalışanlar ALO 170 vasıtasıyla kendi durumlarını bildiriyor ve düzeltici unsur hayata geçiyor.

Son olarak Sosyal Güvenlik Kurumunu ve çalışmalarını kısaca değerlendirir misiniz?

Sosyal Güvenlik Kurumunun kendisini ve uygulamalarını biraz daha halka anlatması, duyurabilmesi lazım diye düşünüyorum. Bu sayede halkın gözünde imajını çok daha çabuk değiştirecektir. Hep söylenen bir laf vardır: ‘Tanısanız seversiniz’. Sosyal Güvenlik Kurumu da aynı şekilde ve oldukça geniş bir mevzuatı var. Ayrıca sosyal güvenlik mevzuatı çok hızlı değişiyor. O yüzden SGK’nın, günümüzde oluşabilecek durumlara bağlı olarak dinamik bir yapıya sahip olması ve hızlı cevap vermesi gerekir. Bunu da büyük ölçüde başardığını düşünüyorum.

SGK’nın hizmet sunduğu büyük bir kitle var. Böyle olunca da SGK’nın kendi iş yükünü azaltacak mekanizmalar üretmesi gerekiyor. Bu konuda SGK çok başarılı.

SOSYAL GÜVENLİK REFORMU

Page 26: SGK Vizyon Dergisi

19

SGK’danHaberler

19

Page 27: SGK Vizyon Dergisi

20

Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK) 4. Olağan Genel Kurulu, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı (ÇSGB) Süleyman Soylu’nun katılımıyla Sosyal Güvenlik Kurumunda yapıldı.

Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı, Sosyal Güvenlik Kurumu yöneticileri, kamu kurum ve kuruluşlarının temsilcileri, işçi ve işveren sendikalarının temsilcileri ve sivil paydaşların katılımıyla gerçekleştirilen SGK 4. Olağan Genel Kurul Toplantısı gazi ve şehitler anısına saygı duruşu ve İstiklal Marşı’mızın okunmasıyla başladı.

Genel Kurulun açılış konuşmasını yapan Bakan Süleyman Soylu, Türkiye'de yaşayanların yüzde 98,5'inin sosyal güvenlik kapsamında olduğunu bildirerek, “SGK sosyal güvenlik sistemini koordine eden diğer taraftan da ekonomiyi, kalkınmayı, adaleti, güveni, huzuru ve geleceğe bakış açısını sistematik bir şekilde başaran bir Kurum.” dedi.

Bakan Soylu: “Birçok gelişmiş ülke dahi sosyal güvenlik alanında reform

yapma cesaretini gösteremiyor. Sosyal Güvenlik Reformuyla SGK’nın bugün

geldiği nokta, Türkiye’nin 21. yüzyıldaki başarıları arasında yer alıyor.”

20

Page 28: SGK Vizyon Dergisi

21

Türkiye’de sağlıktan ulaşıma, adaletten kalkınmaya kadar gerçekleştirilen reformların en önemlisi sosyal güvenlik sisteminde gerçekleşti.

Önceki ilaç kuyruklarını, hastane hizmetlerine ulaşmadaki sıkıntıları ve farklı sosyal güvenlik kurumları arasındaki haksız uygulamaları çok net bir şekilde herkesin hatırlayacağını vurgulayan Soylu, o dönem tüm bu tablonun “devleti millete karşı mahcup duruma düşürdüğünü” ifade etti.Türkiye’de sağlıktan ulaşıma, adaletten kalkınmaya kadar gerçekleştirilen reformların en önemlisinin sosyal güvenlik sisteminde gerçekleştiğinin altını çizen Soylu, “Geldiğimiz nokta bizim nihai bir noktamız değildir. Geldiğimiz nokta daha yolun başında olduğumuzun en önemli işaretlerinden bir tanesidir.” dedi.

Bizim İnsanımız Her Şeyin İyisine Layıktır

Sosyal güvenlik alanındaki reformların, toplumun kabulü, milletin ihtiyacı ve sosyal güvenlik alanının paydaşlarının ortak akıl politikaları sayesinde gerçekleştirildiğini belirten Soylu, şöyle konuştu: “Sosyal Güvenlik Kurumu olarak bu memlekete karşı çok büyük sorumluluğumuz var. Evet bunu başarıyla bugüne kadar getirdik ama bugünden sonra

da getirmekle mükellefiz. Eğer çalıştırdığımız insanların devlet olarak hesabını kitabını iyi yapmaz, gelir ve giderimizi iyi ayarlamaz, aktif ve pasif sigortalı dengesini iyi koordine etmezsek, yarın aynen 20. yüzyılın sonunda olduğu gibi tablolarla karşı karşıya kalmamız mukadderdir.”

Bakan Soylu, gelinen noktanın kıymetinin herkes tarafından iyi bilinmesi gerektiğinin altını çizerek, “Bütün taraflar olarak sorumluluklarımızı iyi bir şekilde ortaya koymalı ve yarına ait planlamamızı iyi bir şekilde yönetmeliyiz. Aktif pasif dengemizi 3 oranlarına çıkartmak temel sorumluluklarımızdan biridir. Yine, hizmetimizin memnuniyet oranının her geçen gün daha fazla artmasını sağlayabilmeyi de istiyoruz. Şehir hastaneleri, otel konforunda sağlık hizmeti ve ‘Alo 170’ gibi hizmet ve uygulamalarla memnuniyeti artırmak istiyoruz. Çünkü bizim insanımız her şeyin iyisine layıktır.” dedi.

Aktif ve pasif sigortalı dengesini sağlamanın zorunlu olduğunu vurgulayan Soylu, “Onların geçim indekslerini iyi bir şekilde koordine etmeliyiz. Nasıl çalışanımızın ihtiyacını en iyi şekilde karşılayabilme kabiliyetimiz varsa, bu insanların emeklilik hayatını da memnuniyet içerisinde yaşayacak bir standarda taşımak bizim temel sorumluluğumuzdur. Bugün bu politikaları Allah’a şükürler olsun ki hem büyük reformlarla bütünleştirmiş hem

de yarına ait umutlarla beslemiş bir felsefeyi yürütüyoruz. Biz bu felsefenin paydaşlarıyız ve bunu daha iyi noktalara, daha iyi ekonomik rasyolara taşımakla mükellefiz.” diye konuştu. SGK Başkan Vekili Cevdet Ceylan Genel Kurulda yaptığı konuşmasına Sosyal Güvenlik Kurumunun 9. yaşını kutlamanın mutluluğunu yaşadıklarını söyleyerek başladı. Bu tarihten önce de Kuruma emek veren tüm yönetici ve çalışanlara şükranlarını sunduğunu ifade eden SGK Başkan Vekili, SGK’nın Türkiye’nin en önemli Kurumu olduğuna dikkat çekti. Ceylan, bu Kurumda yaşanacak bir olumsuzluğun ya da hizmette yaşanacak bir aksamanın toplumsal hayatın her kesimine yansıyacağını dile getirdi. Bu nedenle hem sivil toplum örgütlerinden, kamu kurumlarından hem de siyasilerden Kurumun yönetiminde kendilerine yardım ve destekte bulunmalarını istedi.

Hizmetimizin memnuniyet oranının her geçen gün daha fazla artmasını istiyoruz. Şehir hastaneleri, otel konforunda sağlık hizmeti ve ‘Alo 170’ gibi hizmet ve uygulamalarla memnuniyeti artırmayı hedefliyoruz. Çünkü bizim insanımız her şeyin iyisine layıktır.

21

Page 29: SGK Vizyon Dergisi

22

Sosyal Güvenlik Alanında Önemli Yasal Düzenlemeler Yapıldı

SGK Başkan Vekili Cevdet Ceylan, seçim öncesi katılımcılara hitaben yaptığı konuşmada sosyal güvenlik alanında son dönemlerde önemli yasal düzenlemeler yapıldığına vurgu yaparak; “Kurumumuzdan emekli aylığı almakta olan tüm vatandaşların maaşlarına zam yapıldı. Madenlerde çalışan vatandaşlarımız için yeni düzenlemeler getirildi, emeklilik yaşları öne alındı, sosyal güvenlik destek primi yüzde 15’den 10’a indi. Yurt dışında çalışmaya başlama süresi, Türkiye’de çalışılmış gibi kabul edilerek emeklilikte dikkate alınması konusunda düzenleme yapıldı. Yine bu dönemde yurt dışına işçi götüren müteahhitler için

5 puanlık prim teşvikinden faydalanma, kadın sigortalıların doğum borçlanmasının 2’den 3‘e çıkarılması gerçekleştirdiğimiz önemli düzenlemelerimiz arasında yer almaktadır.” açıklamalarında bulundu.

Yeni Seçilen Üyelerimiz ile SGK’nın Daha İleriye Gideceğine İnanıyorum

SGK Başkan Yardımcısı Dr. Mustafa Kuruca yaptığı konuşmasında, “Ülkemizdeki üç farklı yapıda hizmet veren sosyal güvenlik kurumları gerçekleştirilen Sosyal Güvenlik Reformu sonrası tek çatı altında birleştirildi. Bu ihtiyaç 1970’li yıllarda başlayıp hem yerli hem yabancı uzmanlar tarafından önerilen bir sistem olmasına rağmen 2006 yılında hayata geçirilmiştir. Geç kalmakla

birlikte önemli ve ülkemizdeki tüm nüfusu kapsayan sürdürebilir bir sosyal güvenlik sistemine kavuşması adına gerçekleştirilen bu çok önemli reform, tüm çalışanların emeği ile bugünkü noktaya gelmiştir.” dedi.

Sosyal Güvenlik Kurumunun, otomasyonu en fazla kullanan ve e-Devlet sistemi üzerinden en çok işlem yapan Kurumların başında yer aldığını da hatırlatan Kuruca sözlerine şöyle devam etti: “Bu toplantıdaki tüm görüş ve öneriler değerlendirilecek ve bundan sonraki çalışmalarımıza ışık tutacaktır. Yeni seçilen yönetim kurulu üyelerimiz ile Sosyal Güvenlik Kurumunun daha ileriye gideceğine, vatandaşlara daha hızlı, adil, kolay, anlaşılabilir bir hizmet vereceğini inanıyorum.”

SGK’nın Yeni Yönetim Kurulu Üyeleri SeçildiSosyal Güvenlik Kurumu yöneticileri, kamu kurum ve kuruluşlarının temsilcileri, işçi ve işveren sendikalarının temsilcileri ve sivil paydaşların katılımıyla gerçekleştirilen SGK 4. Olağan Genel Kurul Toplantısı’nda yeni dönemde görev yapacak Yönetim Kurulu üyeleri seçildi.

SGK OLAĞAN GENEL KURULU

Page 30: SGK Vizyon Dergisi

23

İkinci bölümde sivil toplum kuruluşları temsilcilerine söz verildi. Temsilciler bu bölümde Kurumdan beklenti ve dileklerini dile getirdi.

TİSK Genel Sekreteri Bülent Pirler yaptığı konuşmada: “Sosyal güvenlik sisteminin mali verilerinin genel olarak iyileşme eğiliminde olduğunu görmekten büyük bir memnuniyet duyuyor ve bu konuda emeği geçen herkese teşekkür ediyorum. Bu olumlu gidişin korunmasını sosyal güvenlik sisteminin sürdürebilirliği açısından son derece önemli bir konu olarak görüyorum. ”dedi.

TÜRK-İŞ Genel Mali Sekreteri Ramazan Ağar ise Sosyal Güvenlik Reformunun 7. yılında Kurum yönetici ve çalışanlarının özverili çalışmaları sonucu önemli başarıların elde edildiğini ifade ederek :“Üç farklı yapıdaki sosyal güvenlik kurumları kısa sürede sorunsuz birleştirildi. Bu sayede vatandaşlar genel sağlık sigorta kapsamına alındı ve hastaların kısa sürede sağlık hizmetlerine ulaşımları sağlandı.” şeklinde konuştu.

HAK-İŞ Konfederasyonu Genel Başkan Yardımcısı Settar Arslan: “SGK ülkenin bugününe ve

geleceğine yön veren kurumların başında yer alıyor. Vatandaşlara daha iyi hizmet sunma noktasında fikirlerimizi paylaşmak için bugün düzenlenen 4. Olağan Genel Kurul toplantısında yerimizi aldık.” diye konuştu.

DİSK Genel Başkanı Kani Beko, sosyal güvenliğin devletler açısından önemli bir alan olduğunu ve SGK’nın Türkiye’nin önemli kurumlarından bir tanesi olduğunu söyledi.

Memur-Sen Genel Başkan Vekili Metin Memiş: “SGK’nın kurumsal yapısı, mevzuatı, iş ve işlem hızı, hizmet kapasitesi, erişilebilirliği açısından 2006 yılı öncesi ve sonrasında önemli farklar olduğunu görmekteyiz. Hastane, ilaç kuyrukları bugün artık yok. Önceden sağlık karneleri ile zaman kaybederken artık her şey elektronik ortamda hızlı bir şekilde gerçekleştiriliyor.” ifadelerini kullandı.

Türk Büro-Sen Genel Başkanı Fahrettin Yokuş: “SGK, toplumumuzu ayakta tutan, yoksulluğa karşı koruyan, hastalık, sakatlık, işsizlik, ölüm ve yaşlılık gibi durumlar için vatandaşlarımıza güvence teşkil eden en önemli Kurumumuzdur.” dedi.

KESK Eş Genel Başkanı Şaziye Köse, sosyal güvenlik hakkının en temel insan hakkı olduğunu söyledi.

TESK Genel Başkanı Bendevi Palandöken, SGK’nın tüm kesimleri bir şemsiye altında toplayarak eşitlik sağlamak için kurulduğunu ifade ederek, esnaf ve sanatkârların haklarının iyileştirilmesine yönelik taleplerini bildirdi.

Türkiye Emekliler Derneği Başkanı Kazım Ergün, SGK’nın verdiği hizmetler ile ülkenin adeta can damarı olan bir kurum olduğunu söyleyerek yürütülen çalışmalarda emeği geçen herkese teşekkür etti.

TÜRMOB Genel Başkanı Nail Sanlı ise, “SGK ve TÜRMOB, çalışma hayatında çok önemli iki paydaştır. Her zaman SGK’nın çalışmalarını yakından takip etmekteyiz ve her konuda katkılarımızı sunacağımızı belirtmek isterim.” dedi.

SGK Başkan Yardımcısı Dr. Mustafa Kuruca’nın Divan Başkanı seçilmesinin ardından Yönetim Kurulu seçimine geçildi. Yapılan oylama sonucunda görev yapacak SGK’nın yeni dönem Yönetim Kurulu üyeleri belli oldu.

SGK Yönetim Kurulu Üyeleri

• İşveren Temsilcisi: Nadir Yörüktümen (Asil Üye), Av. Başar Ay (Yedek Üye), • İşçi Temsilcisi: Salih Kılıç (Asil Üye), Eyüp Alemdar (Yedek Üye), • Kamu Görevlileri Temsilcisi: Ahmet Özer (Asil Üye), Hacı Bayram Tombul (Yedek Üye), • Tarımda Kendi Nam ve Hesabına Çalışanlar Temsilcisi: Şemsi Bayraktar (Asil Üye),

Mustafa Hepokur (Yedek Üye), • Tarım Dışında Kendi Nam ve Hesabına Çalışanlar Temsilcisi: Bendevi Palandöken (Asil Üye),

Mehmet Burhan Aksak (Yedek Üye), • Kurumdan Gelir ve Aylık Alanlar Temsilcisi: Kazım Ergün (Asil Üye), Gazi Aykırı (Yedek Üye).

23

Page 31: SGK Vizyon Dergisi

24

SGK Türkiye’ye Çok Büyük Hizmetler SunuyorAhmet ÖZER - Yönetim Kurulu Üyesi (Kamu Görevlilerini Temsilen)

Bugün Türkiye’mizin en büyük kurumlarından olan Sosyal Güvenlik Kurumunun 4. Olağan Genel Kurulunu yaptık ve gerçekten güzel bir kongre oldu. Bende Kamu görevlileri sendikalarını temsilen yönetim kuruluna seçildim. Bana bu görevi layık gören arkadaşlarıma teşekkür ediyorum. Bundan sonra SGK çatısı altında hizmetlerimize devam edeceğiz. SGK, Türkiye’ye çok büyük hizmetler sunmakta olan bir kurum ve bizde kendi payımıza düşen her türlü katkıyı sunmaya çalışacağız.

SGK’nın Sağlıklı Büyümesi En Büyük DileğimizBendevi PALANDÖKEN - Yönetim Kurulu Üyesi (Tarım Dışında Kendi Nam ve Hesabına Çalışanları Temsilen)

Gerçekten güzel bir genel kurul oldu. Sayın Bakanımızın yeni göreve başlamasına rağmen böyle bir kongreye katılarak Sosyal Güvenlik Kurumunun geleceği ile sivil toplum örgütlerinin bu konudaki yerini gündeme getirmesi bizi memnun etti. Ayrıca Sayın Başbakanımızın destek priminin kaldırılmasına dair müjdesi bizi sevindirdi. Sosyal Güvenlik Kurumu 28 bin çalışanıyla Türkiye’nin en önemli kurumlarından bir tanesi. Teknolojiyi iyi kullanan, insanlara doğumundan ölümüne kadar hizmet veren bu kurumda esnaf ve sanatkârları temsilen yönetim kurulu üyeliği yapmak benim için bir onur. Kurumun bu kadar güçlü olmasında emeği olan herkese teşekkür ederim. Bu ülkenin bölünmez bütünlüğünde en önemli etkeni, bizden sonraki nesillerdir. Onların hayatını garanti altına alan SGK’nın sağlıklı bir şekilde büyümesi en büyük dileğimizdir.

SGK Türkiye’nin Göz BebeğiKazım ERGÜN - Yönetim Kurulu Üyesi (Kurumdan Gelir ve Aylık Alanları Temsilen)

Sosyal Güvenlik Kurumu 4. Olağan Genel Kurulunun ülkemize, devletimize ve vatanımıza hayırlara vesile olmasını diliyorum. Bu genel kurulda emeği geçen herkese çok teşekkür ediyorum. Ülkemin güçlü bir sosyal güvenliğe ihtiyacı var. Her türlü sorunlarını çözmüş, insanların, huzur ve mutluluk içinde yaşadığı bir Türkiye özlemi içindeyiz. Ülkeme ve milletime hizmet etmek büyük bir onurdur. Emeklileri temsilen Yönetim Kurulunda yer almaktayım. Allah utandırmasın ve güzel hizmetler yapmayı nasip etsin. Sosyal Güvenlik Kurumu, Türkiye’nin göz bebeğidir. Biz de vatanımızın, milletimizin sevdalısıyız, Allah imkân verdikçe güzel işler yapmaya devam edeceğiz.

SGK OLAĞAN GENEL KURULU

24

Page 32: SGK Vizyon Dergisi

25

Türk-İş’e yaptığı ziyarette gündeme ilişkin önemli açıklamalarda bulunan Bakan Soylu çalışma yaşamının taraflarıyla hayata geçirilen Sosyal Güvenlik Reformunun Türkiye için bir başarı hikâyesi olduğunu belirterek; “Sosyal güvenlik alanında birçok ülkenin gerçekleştiremediği bir reformu gerçekleştirdik. Bu reform sonrası tek bir vatandaşımız bile mağduriyet yaşamadı. Tabii hayata geçirilen bu reform, her şeyin yapıldığı bittiği anlamına gelmez. Çalışmalarımız devam edecek.” açıklamasında bulundu.

Çalışmalarımızda Doğruyu Yapma Konusundaki İrademizi Ortaya Koyacağız

Soylu şöyle devam etti: “Bugün 9 milyon 400 bine yakın insan Genel Sağlık Sigortası kapsamında. Bunlar arasında Genel Sağlık Sigortası’ndan istifade eden var, istifade etme hakkı olan var, sorumluluklarını yerine getirenler var, getirmeyen var. Muhakkak uygulamada yaşanan birtakım sorunlar ve düzeltilmesi gereken alanlar var. Biz bu aksayan yönleri de sistematize edeceğimiz ve politikaları doğru şekilde tasarlayacağımız bir yıla gidiyoruz. Burada temel ve önemli olan mesele şudur, bunların hepsini ortak akılla gerçekleştireceğiz. İnsanımızın yararına doğruyu ortaya koyma konusundaki iradeyi ortaya koyacağız.”

Ülkemize Bağlılığımız ve Sadakatimiz Her Geçen Gün Daha Fazla Artmaktadır

“Bugün ülkemizin birliğine, beraberliğine kastedildiğini gördüğümüz ve maalesef gaflet içerisinde bulunup, haince bir çizgiyi nitelendirenleri gördükçe ülkemize bağlılığımız ve sadakatimiz her geçen gün daha fazla artmaktadır.” diyen Çalışma Bakanı Süleyman Soylu, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin tek vatan, tek bayrak, tek millet ve tek devlet anlayışını sürdürmekte kararlı olduğunu bildirdi. Türk-İş Genel Başkanı Ergün Atalay da yaptığı konuşmada asgari ücrette bin 300 lirayı mükemmel olarak görmediklerini ancak buna itirazlarının da bulunmadığını belirterek, uygulanan vergi dilimleri nedeniyle çalışanların Ocak ayında aldığı ücretlerin Haziran’dan başlayarak yıl sonuna kadar düştüğüne dikkati çekti.

Sosyal Güvenlik Reformu sonrası tek bir vatandaşımız bile mağduriyet yaşamadı. Tabii hayata geçirilen bu reform, her şeyin yapıldığı bittiği anlamına gelmez. Çalışmalarımız devam edecek.

Sosyal Güvenlik Reformu Türkiye için Bir Başarı Hikayesidir

SGK’DAN HABERLER

Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Süleyman Soylu Türk- İş Konfederasyonunu ziyaret ederek konfederasyon genel başkanlığına tekrar seçilen Ergün Atalay’ı tebrik etti.

Page 33: SGK Vizyon Dergisi

26

Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Süleyman Soylu, Hak-İş Konfederasyonuna bir ziyarette bulunarak Hak-İş Başkanı Mahmut Arslan ile görüştü.

Bakan Soylu, görüşmede çalışma hayatına ilişkin önemli açıklamalarda bulunarak, hakkın ve memleket değerlerinin daima yanında olduğunu vurguladı. Soylu, “Türkiye’de demokrasinin tehlikeye düştüğü, istikrarın bozulmaya çalışıldığı dönemlerde Hak-İş tüm unsurlarıyla demokrasinin yanında saf tutmuştur. Bu emek hayatı, demokrasimiz, ülkemizin gelişmesi

açısından da son derece önemli ve ülkemizin yarınlarına ait kıymetli bir duruştur.” diye konuştu. Görüşme sonrası milyonların beklediği Asgari Ücret çalışmaları hakkında açıklamalarda bulunan Bakan Süleyman Soylu, 2016 yılında asgari ücrette verilecek 110 liralık devlet desteğinin, Asgari Geçim İndirimi ya da İşsizlik Sigortası Fonu’nun işveren payını kapsamadığını, katkının maktu bir indirim olduğunu söyledi. Bakan Soylu, 2016 yılında asgari ücrette sağlanacak devlet desteğinin toplamda 9,7 milyar lirayı bulacağını ve bu yükün hazine tarafından karşılanacağını bildirdi.

Bakan Süleyman Soylu Hak-İş Konfederasyonunu Ziyaret Etti

Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Süleyman Soylu’nun fikir sahipliğini yaptığı ve Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından yürütülecek olan “Kadına Şiddete Dur Demek için Biz de Varız” Projesi, ilk kez 4. Sosyal Güvenlik Kurumu Olağan Genel Kurulunda katılımcılar ile paylaşıldı.

Dünyada ve ülkemizde her geçen gün artan kadına yönelik şiddete dikkat çekmek ve ‘Dur!’ demek için dünya çapında girişimler gerçekleştiriliyor. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı (ÇSGB) ve Sosyal Güvenlik Kurumu da (SGK) kadına şiddete dur demek için proje başlattı.SGK’nın 4. Olağan Genel Kurulu’na katılan Bakan Süleyman Soylu, Genel Kurul öncesi yaptığı konuşmada kadına şiddeti önlemeye yönelik başlatılan projeye değindi. Bakan Soylu, kurum olarak sosyal projelere de destek verdiklerini söyleyerek; “Bizim kurumumuz sadece sosyal güvenlik müessesinin uygulandığı bir kurum değildir. Şunu ifade etmeliyim kisadece kendimize ait münhasır işlerle

uğraşmaktan ziyade başka meselelere de el atmakla mükellefiz. 64. hükümet programımızın en önemli alanlarından birisi olarak nitelendirdiğimiz “Kadına Şiddete Dur De” konusunda SGK’nın ortaya koymuş olduğu bu sosyal projeyihepinizin huzurunda kutluyor ve takdir ediyorum.”

Kadına şiddete yönelik çalışmaların sadece Bakanlık nezdinde bir çalışma olmadığını belirten Soylu, 14 yıldır Türkiye’de iki konuda farkındalığın yürütülmekte olduğunu söyledi. Bunlardan bir tanesinin kadın politikaları, diğerinin ise engelli politikaları olduğununaltını çizdi. Soylu: “Kadına şiddet konusunu, bütün sosyal güvenlik kurumlarımızla, bütün illerimizde, ilçelerimizde oluşturacak görseller, ortaya konulacak broşürler ve yapılacak video ve tanıtımlarla Türkiye’nin bir sorunu olmaktan çıkarmalı ve sosyal güvenlik sistemimizin politikaları ile en temel yapıtlarından birisi haline getirmeliyiz. Sosyal politikalar,

kurumlar, değerlendirmeler ve bileşenler tarafından desteklenmezse havada kalacaktır.” diye konuştu.Öte yandan proje kapsamında SGK, ÇSGB ve İŞKUR’un sosyal sorumluluk anlayışıylakadınlarımızın gerek sağlık sorunlarının giderilmesi gerekse istihdama kazandırılmalarıiçin birçok faaliyete yer verilmesi amaçlanıyor. Projenin detayları önümüzdeki günlerdegerçekleştirilecek olan bir lansman ile kamuoyuna duyurulacak.

SGK tarafından yürütülecek proje ile kadına şiddete dur diyen sivil toplum örgütleri ve kurumlara destek verilmesi ve bu sorunun çözümünde aktif paydaşlardan biri olunması hedefleniyor.

Kadına Şiddete Dur Demek İçin Biz de Varız

Page 34: SGK Vizyon Dergisi

27

SGK’da Kan Bağışı Kampanyası Düzenlendi

SGK’DAN HABERLER

Kan bağışı, toplumsal dayanışma ve yardımlaşmanın en önemli noktalarından biridir. Bugün, tanımadığınız bir insanın ihtiyacı olan kana, yarın belki de yakınımızın hatta kendimizin ihtiyacı olabilir. İhtiyaç sahiplerinin yardımına koşmak, insan olmanın gereklerindendir. İşte bu bilinçle hareket eden Sosyal Güvenlik Kurumu sosyal sorumluluk alanında gönüllü kan bağışının önemi ve farkındalığın oluşturulması amacıyla Türk Kızılayı ile işbirliği yaparak Kan Bağışı Kampanyası Düzenlendi.Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK) ve Türk Kızılayı tarafından toplumda kan verme bilincinin artırılmasına destek olmak, gönüllü kan bağışçılarının artmasını sağlamak amacıyla düzenlenen kampanyaya katılım oldukça yoğundu.

Bağlı: Kızılay Gibi Milli Bir Kuruluşla İşbirliği Yapmak Memnuniyet Verici

SGK Başkanlık Binası’nda gerçekleştirilen kan bağışı kampanyasına SGK Başkanı Dr. Selim Bağlı, Kızılay Genel Müdür Yardımcısı Kadir Bulut ve Kurum çalışanları katıldı. Kampanyanın açılışında konuşan Kurum Başkanı Dr. Selim Bağlı, çok anlamlı bir etkinlik

için toplandıklarını dile getirerek, “Kızılay, Türk Milleti’nin vicdanıdır. Kızılay’ı Kurtuluş Savaşı’nda, Erzincan’da yaşanan bir depremde, soğukta kalmış kimsesizlerin üstüne battaniye örterken, hastane önünde kan bulmak için mücadele veren hasta yakınlarının yanında görüyoruz.” dedi.

Başkan Dr. Selim Bağlı: “Türk Kızılayına kan vermek vatana hizmettir, bir insanlık görevidir. Kan bağışı, aslında bütün insanlarla ortak olduğumuzu, diğerlerinin derdiyle dertlendiğimizi gösterir, bizlere insan olduğumuzu hatırlatır.”

Türk Kızılayına kan vermek vatana hizmettir, bir insanlık görevidir. Kan bağışı, aslında bütün insanlarla ortak olduğumuzu, diğerlerinin derdiyle dertlendiğimizi gösterir, bizlere insan olduğumuzu hatırlatır.

Page 35: SGK Vizyon Dergisi

2828

Kızılay, Türk Milleti’nin vicdanıdır. Kızılay’ı Kurtuluş Savaşı’nda, Erzincan’da yaşanan bir depremde, soğukta kalmış kimsesizlerin üstüne battaniye örterken, hastane önünde kan bulmak için mücadele veren hasta yakınlarının yanında görüyoruz.

Kurum olarak Kızılay gibi milli bir kuruluşla işbirliği yapmanın memnuniyet verici olduğunu ifade eden Dr. Selim Bağlı, 28 bin çalışanıyla etkin bir kamu hizmeti sunan SGK’nın Kızılay ile işbirliği yapmayı sürdüreceğini vurguladı. Başkan Bağlı, kan bağışında bulunan ve bulunacak herkese teşekkür ederek, “Hem millet olarak hem Kurum olarak Kızılay’a kan vermek vatana hizmettir, bir insanlık görevidir. Kan bağışı, aslında bütün insanlarla ortak olduğumuzu, diğerlerinin derdiyle dertlendiğimizi gösterir, bizlere insan olduğumuzu hatırlatır.” şeklinde konuştu.

Bulut: Kan Bağışı Türkiye’nin en Önemli İhtiyaçlardan Biri

Kızılay Genel Müdür Yardımcısı Kadir Bulut ise kan bağışına verdiği destekten dolayı Kurum Başkanı Dr. Selim Bağlı nezdinde SGK çalışanlarına teşekkür etti. Kan bağışının Türkiye’nin en önemli ihtiyaçlardan biri olduğuna dikkat çeken Bulut, “Özellikle kışın kan bağışlarında azalma oluyor. SGK gibi önemli kurumlarımızın katkıları bizim açımızdan önem ifade ediyor.” dedi. Konuşmaların ardından SGK’da gönüllü olarak Kızılay’a sürekli kan bağışında bulunan personele Kurum Başkanı Dr. Mehmet Selim Bağlı ve Kızılay Genel Müdür Yardımcısı Kadir Bulut tarafından madalya verildi.

Page 36: SGK Vizyon Dergisi

29

Bakan Soylu Üçlü Danışma Kurulu Toplantısına Başkanlık Yaptı

Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığının Reşat Moralı Salonunda düzenlenen toplantının açılışında konuşan Çalışma ve Sosyal GüvenlikBakanı (ÇSGB) Süleyman Soylu: “Üçlü Danışma Kurulu müzakereci ve katılımcı demokrasinin en önemli örneklerinden biridir. Türkiye son 13 yılda müzakereci ve katılımcı demokrasisi sayesinde büyük kazanımlar elde etti ve bundan sonra da büyük faydalar elde edecek. Belki de bugünden düne, dünden de bugüne baktığımızda halledilemeyecek, “Artık çıkmaz sokaktayız’ diye düşünülen birçok mesele, müzakere yöntemiyle çözüldü.”

Müzakere sadece ortak bir deklarasyonun altına imza atmak değil, müzakere aynı zamanda birbirini hissetmek, endişeleri, tepkileri, tedbirleri veya yapılabilecekleri ortaya koymaktır.

Eğer bugün Türkiye bu reformlar seviyesine gelmişse, bilinmelidir ki müzakereci ve katılımcı demokrasinin ortaya koymuş olduğu ilkeler çerçevesinde atılan adımlarla beraber

gelmiştir.”dedi. Milletin sahip olduğu ahengin en önemli unsurlarından bir tanesinin çalışma uyumu ve barışı olduğunu vurgulayan Soylu, bundan hiçbir şekilde vazgeçilmemesinin temel esasları arasında bulunduğunu kaydetti.

Çalışma hayatının tüm unsurlarının gelecek dönemde reform yapma zorunluluğu karşısında sorumluluklarını yerine getireceğine inandığını ifade etti.

Eğer bugün Türkiye bu reformlar seviyesine gelmişse, bilinmelidir ki müzakereci ve katılımcı demokrasinin ortaya koymuş olduğu ilkeler çerçevesinde atılan adımlarla beraber gelmiştir.

SGK’DAN HABERLER

Page 37: SGK Vizyon Dergisi

30

Engelli istihdamı konusunda da önemli adımlar atıldı. Engelli istihdamı son 13 yılda 5 bin 777′den 44 binin üzerine çıktı ve 2002′de 392 lira olan en düşük memur maaşı yüzde 492′lik artışla bugün 2 bin 383 liraya yükseldi. Aynı dönemde kamu görevlilerinin sendikalaşma oranı da yüzde 47′den yüzde 71′e çıktı.

Bakan Soylu: “Önümüzde 2019′a kadar devam edecek, milletimizin, çalışanımızın ve girişimcimizin bizden çok şey beklediği bir süreç var. Elbette ki hükümetimiz sürecin asli sorumluluğunu yerine getirmek için çaba sarf etmektedir. Atılması gereken bütün adımları atıyor, bütün istişare mekanizmalarını tekrar harekete geçiriyor. Sandığın verdiği kararı gözetiyor ve buna ait adımları da atmaya devam ediyor.” açıklamasında bulundu.

Kayıt Dışılık Oranının Yüzde 34′e Gerilemesini Çalışma Hayatının Tüm Taraflarının Başarısı Olarak Görüyorum

Üretim, istihdam ve büyümeyle ilişkilendirilen en önemli rakamın kayıt dışı istihdam oranı olduğunun altını çizen Soylu, 2002′de yüzde 53 seviyesinde olan kayıt dışılık oranının bugün 34′egerilediğini, bunun da çalışma hayatının tüm taraflarının başarısı olarak görüldüğünü ifade ederek: “2023′de işsizlik oranının yüzde 5, tarım dışı sektörlerde kayıt dışı istihdam oranının ise yüzde 15 olabileceğini hep beraber ortaya koyuyoruz. Burada en önemli meselelerden bir tanesi de politikalarımızın nasıl evrileceğidir.

Gerek Çalışma Meclisi toplantısında gerek yaptığımız bütün istişarelerde gerekse de hükümet programlarında bu konuda attığımız adımların kararlılığını bir kez daha ifade etmiş durumdayız. Bir taraftan Türkiye’de kayıt dışıyla ilgili mücadeleyi devam ettireceğimizi beyan ediyoruz, diğer taraftan belki de en temel problemlerimizden bir tanesi olan, maalesef 28 Şubat sürecinin de bunun üzerine ciddi bir şekilde maliyet yüklediği, mesleki eğitimin, ara teknik elemanın ve mesleki yetkinliği ortaya koymanın bizim için önümüzdeki döneme ait ulusal istihdam stratejimizin bir parçası olduğunu ifade ediyoruz. Diğer taraftan da özellikle kadın, genç ve engelli istihdamı konusundaki politikalarımızın 2023′e kadar güçlenerek devam etmesinin lazım geldiğini ifade ediyoruz. En önemli politikalarımızdan birisi de sosyal korumayla istihdam arasında ilişkiyi güçlendirmek, eğitimle istihdam arasındaki ilişkiyi güçlendirmek ve bu konuda bir değerlendirmeyi ortaya koyma zorunluluğumuz.” şeklinde konuştu.

Turkuaz Kart Projesinin Hayata Geçirilmesini Önemsiyoruz

Kıdem tazminatı sisteminde yaşanan sorunların çözümü amacıyla ilgili sosyal taraflarla istişare içinde gerekli mevzuat düzenlemelerinin yapılmasının öncelikleri arasında bulunduğunu aktaran Soylu, Turkuaz Kart projesinin hayata geçirilmesi için hazırlıkların tamamlanmasını da önemsediklerini bildirdi.

Türkiye son 13 yılda müzakereci ve katılımcı demokrasisi sayesinde büyük kazanımlar elde etti ve bundan sonra da büyük faydalar elde edecek.

30

Page 38: SGK Vizyon Dergisi

31

Çalışma Bakanı Süleyman Soylu, emeklisinden işçisine hiçbir vatandaşın mağdur edilmeyeceğini belirterek asgari ücret ile ilgili yaptığı açıklamada şunları kaydetti;

Çalışma hayatının temel unsurlarından biri olan asgari ücret, uygulanması zorunlu olan ücretin en düşük sınırını ifade etmektedir. Anayasamızda da ifade bulduğu üzere ücret, en temel anlamıyla emeğin karşılığıdır. Anayasamızın devletimize verdiği en önemli görevlerden biri de çalışanların yaptıkları işe uygun adaletli bir ücret elde etmeleri için gerekli tedbirleri almaktır. Bu çerçevede, sosyal hukuk devleti olmanın gereği olarak asgari ücret 1987 yılından bu yana her yıl belirlenmektedir. Bu uygulama, ulusal mevzuatımız yanında ülkemizce onaylanan uluslararası sözleşmeler bakımından da gereklidir.

4857 sayılı İş Kanunumuz, asgari ücretin devlet, işçi ve işveren kesimlerinden oluşan üçlü yapı içindeki bağımsız bir komisyon tarafından belirlenmesini düzenlemektedir.

Anayasamızın devletimize verdiği en önemli görevlerden biri çalışanların yaptıkları işe uygun adaletli bir ücret elde etmeleri için gerekli tedbirleri almaktır.

2016 Yılı Asgari Ücret Rakamları Açıklandı

SGK’DAN HABERLER

Bu kapsamda 2015 yılında aşağıdaki gibi gerçekleşmiştir;

NET ASGARİ ÜCRET (Bekar) 1.000,54 TL

NET ASGARİ ÜCRET (3 Çocuklu) 1.072,80 TL

BRÜT ASGARİ ÜCRET 1.273,50 TL

İŞVERENE MALİYET 1.496,36 TL

2016 yılında ise aşağıdaki gibi gerçekleşecektir;

NET ASGARİ ÜCRET (Bekar) 1.300,99 TL

NET ASGARİ ÜCRET (EVLİ EŞİ ÇALIŞMAYAN) 1.325,69 TL

NET ASGARİ ÜCRET (1 ÇOCUKLU) 1.344,22 TL

NET ASGARİ ÜCRET (2 ÇOCUKLU) 1.362,75 TL

NET ASGARİ ÜCRET (3 ÇOCUKLU) 1.387,45 TL

BRÜT ASGARİ ÜCRET 1.647,00 TL

İŞVERENE MALİYET 1.935,23 TL

Page 39: SGK Vizyon Dergisi

32

Milyon TL

İşverene 110 TL Teşvik

Asgari Ücret Düzeyi

1.647 1.825

Devletçe Karşılanan Kişi Başı Maliyet

110

Özel Sektör İşverenleri için toplam Maliyet

20.079*

Kamunun Sağladığı Destek

9.733

Brüt Asgari Ücret

İşverene Maliyet

*20,1 milyar TL’lik işveren maliyeti %11 asgari ücret artışına göre ilave yükü ifade etmektedir. %11 artışlı brüt asgari ücret

1413 TL olup, neti 1116 TL’dir.

Sağlanan desteğe ilişkin maliyetler aşağıdaki şekildedir:

Asgari ücrette 2003’ten itibaren reel olarak % 69,49; kümülatif olarak %407,6 oranında artış gerçekleşmiştir.

Bu bakımdan asgari ücret, önemli bir sosyal politika aracı olarak çalışanlara belli bir ücretin altında ödeme yapılmasını engelleyen bir uygulamadır. İşçi ve işverenlerin, belirlenecek asgari ücretin üzerinde bir ücret belirleme imkanları her zaman vardır. Halen uygulanmakta olan asgari ücret, Aralık ayının sonuna kadar geçerli olup, net 1.000,54 Türk Lirasıdır. 6645 sayılı Kanunla asgari geçim indirimi oranlarında değişiklik yapılarak üç çocuklu bir işçinin asgari ücret üzerinden gelir vergisi ödememesi sağlanmıştır.

Asgari ücrette 2003’ten itibaren reel olarak % 69,49; kümülatif olarak %407,6 oranında artış gerçekleşmiştir.

EUROSTAT(Avrupa İstatistik Ofisi) Temmuz 2015 verilerine göre Türkiye 425€ ile Bulgaristan, Romanya, Çek Cumhuriyeti, Macaristan, Slovakya, Polonya, Hırvatistan gibi AB üyesi ülkelerin de içinde bulunduğu asgari ücret düzeyi 100–500€ aralığında olan 15 ülke içinde en yüksek asgari ücret düzeyine sahiptir.

Hükümetimiz Programında asgari ücretin net 1300 Türk Lirasına yükseltilmesi yönünde Komisyona teklifte bulunulacağı belirtilmiştir. Bu kapsamda;

%11 ARTIŞTAKİ MALİYET: 1660,28 TL1300 TL OLDUĞUNDAKİ MALİYET: 1935,23 TLolacaktır.

İşverenlerimizin ek maliyetlerini azaltmak amacıyla;

• 274 TL’lik işverene ek maliyetin %40’ı olan 110 TL’si Hazine tarafından karşılanacaktır.

• Örnek: Asgari ücret düzeyinde 10 işçi çalıştıran bir işyerinde 2.749,5 TL olan ilave maliyetin 1.100 TL’si Hazine tarafından karşılanacaktır.

• Bu destekten; işyerinde 2015 itibariyle 1.300 TL ücret düzeyinin altında çalışan tüm işçiler ile asgari ücret düzeyinden yeni işe alınacak işçilerin de yüzde 10’u yararlanacaktır.

• Bu destekten yararlanma şartları şunlardır:• Asgari ücretli çalışmak, • 2015 yılında SGK prim ve hizmet belgelerinde net

asgari ücretin 1.000,54 TL ile 1.300 TL arasında bildirilmesi esastır.

• Bir önceki yılın aynı aylarını esas almak şartıyla, işyerinde çalışan asgari ücretli sayısının %10 ilave artışına kadar destek sağlanacaktır.

• 1-9 arasında sigortalı çalıştıran işyerleri için de ilave asgari ücretli çalışan bir sigortalı daha istihdam etme avantajı getirilmiştir. (%10’dan yararlanamayacakları için bu destek sağlanmıştır.)

• 2016 yılındaki yeni açılacak işyerlerinde asgari ücretli çalışacaklar için de bu kapsam geçerlidir.

• Ayrıca, özel sektör maden işyerleri de tek asgari ücret için bu destekten faydalanacaktır.

Bu destekten 8,5 milyon sigortalının yanı sıra asgari ücret düzeyinden yeni işe alınacak %10’luk ilave sigortalı ile yeni açılan işyerlerindeki istihdam sağlanacakların yararlanacağı öngörülmektedir.

Bu minvalde net 1300 TL olarak gerçekleşen 2016 yılı asgari ücretinin hayırlı olmasını temenni ediyorum.

Asgari ücret, önemli bir sosyal politika aracı olarak çalışanlara belli bir ücretin altında ödeme yapılmasını engelleyen bir uygulamadır.

Page 40: SGK Vizyon Dergisi

33

SGK’DAN HABERLER

Terörle mücadele kapsamında bazı il ve ilçelerde, sokağa çıkma yasağı uygulanmaktadır.

Bu yasaklar nedeniyle bölgede faaliyet gösteren esnaf, SGK’ya vermesi gereken belgeleri süresinde verememiş, aylık primlerini de ödeyememiştir. Ayrıca bu bölgelerde devam eden terör eylemleri nedeniyle dükkanlarını açamayan esnaf, SGK’ya ödemesi gereken Bağ-Kur ve SSK primlerini ödeme konusunda da sıkıntıya düşmüştür.

SGK Başkanı Dr. Mehmet Selim Bağlı, terörden zarar gören esnafın mağduriyetini gidermek maksadıyla bir dizi önlem alındığını belirten bir açıklama yaptı.

Buna göre, Şırnak ve Hakkari illerinin tamamı, Siirt ilinin Eruh ilçesi, Mardin ilinin Nusaybin, Derik ve Dargeçit ilçeleri, Muş ilinin Varto ilçesi, Diyarbakır ilinin Sur ve Silvan ilçelerinde; ikamet eden 5510 sayılı Kanun kapsamındaki sigortalılar, işyeri olan işverenler, kamu kurum ve kuruluşları ile genel sağlık sigortalıları vatandaşların Bağ-Kur, SSK ve GSS borçlarına erteleme getirildi.

Erteleme kapsamında;

• 1 Aralık 2015 - 29 Şubat 2016 tarihleri arasında SGK’ya verilmesi gereken belgelerin verilme süresi 31 Mayıs 2016 tarihine kadar uzatılmış,

• 2015/ Kasım Aralık, 2016/Ocak ve Şubat dönemine ait prim borçların ödeme süresi 31/Ağustos 2016 tarihine kadar uzatılmış,

• Ödeme süresi 1 Aralıktan önce sona ermiş prim borçlarının 31 Ağustos 2016 tarihine kadar gecikme zammı alınmaksızın ödenmesine imkan sağlanmış,

• Borçlarını yapılandırmış vatandaşların 1 Aralık 2015 ila 29 Şubat 2016 tarihleri arasındaki yapılandırma taksitlerinin ödeme süresi 31 Ağustos 2016 tarihine kadar uzatılmış,

Teşviklerden, yapılandırma ve taksitlendirmeden yararlanan işverenler bakımından, bu durumun ihlal nedeni sayılmaması,

1 Aralık 2015 ile 29 Şubat 2016 döneminde verilmesi gereken belgelerin verilmemesi ve ödemelerin yapılamaması nedeniyle uygulanmış ve tahsil edilmiş olan idari para cezaları ile gecikme cezası ve gecikme zamlarının iptal edilerek işveren ve sigortalıların borcu varsa borcuna, borcu yoksa sonraki ödemelerine mahsup edilmesi kararlaştırılmıştır.Açıklamasında terörle mücadele nedeniyle işverenimizin ve çalışanların mağdur edilmemesi için gerekli her türlü tedbiri almaya devam edeceklerini belirterek “Terörün her türlüsünü lanetliyorum. Uygulama ile bir nebze de olsa bu bölgedeki esnafa nefes alma imkanı sağlanmıştır.”dedi.

SGK Terörden Zarar Gören Esnafın Borçlarını Erteledi

Page 41: SGK Vizyon Dergisi

34

Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumunun (BTK) Türkiye Elektronik Haberleşme Sektörü 2015 Yılı 2. Çeyrek Pazar Verileri Raporuna göre Çalışma ve Sosyal Güvenlik İletişim Merkezi “ALO 170” en çok aranan kısa numaralar arasında yer aldı.

BTK’nın raporuna göre 2015 yılı Nisan, Mayıs ve Haziran aylarında sabit telefonlardan en çok aranan kısa numara, 112 Sıhhi İmdat telefonu oldu. Aynı dönemde, 182 (Hastane Randevu), 186 (Elektrik Arıza), 155 (Polis İmdat) ve 170 (Çalışma ve Sosyal Güvenlik İletişim Merkezi) en sık aranan diğer kısa numaralar arasında bulunuyor.

2010 yılında hizmete giren Çalışma ve Sosyal Güvenlik İletişim Merkezi “Alo 170”, çalışma hayatı ve sosyal güvenlik hakkında vatandaşların her türlü, soru, öneri, eleştiri, ihbar, şikâyet, başvuru ve taleplerini etkin ve hızlı bir biçimde çözüme kavuşturabilmek amacıyla kuruldu.

Alo 170, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı ile Sosyal Güvenlik Kurumu ve Türkiye İş Kurumu tarafından sunulan tüm hizmetlerle ilgili olarak bilgilendirme yapıyor ve sorunlara çözüm üretiyor.

İletişim Merkezi’ne gelen tüm çağrılara uzmanlar doğrudan cevap vermekte ve ilk görüşmede talepleri sonuçlandırılmaya çalışılmaktadır.

‘ALO 170’ En Çok Aranan Kısa Numaralar Arasında İlk Sıralarda

Page 42: SGK Vizyon Dergisi

35

Kayıt Dışı İstihdam ÇalıştayıAnkara’da Yapıldı

Sosyal Güvenlik Kurumu, kamu kurum ve kuruluşları, işçi-işveren-esnaf ve sanatkâr üst birlikleri ile akademisyenlerin bir araya geldiği “Etkin Rehberlik ve Denetim Yoluyla Kayıtlı İstihdamın Teşviki Projesi’nin (KİTUP II) çalıştayı yapıldı.

Avrupa Birliği ve Türkiye tarafından finanse edilen, Sözleşme Makamı Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı, Avrupa Birliği ve Mali Yardımlar Dairesi Başkanlığı olan KİTUP II projesi, kayıtlı istihdamın önemi, kayıt dışı istihdamın çalışana ve ülkeye getirdiği yükler konusunda, güncel gelişmeler ışığında toplumu bilgilendirmek amacıyla düzenlediği Çalıştay, Ankara’da gerçekleştirildi.

Pek çok sivil toplum kuruluşu temsilcisi ile dönemin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı Müsteşar Yardımcısı ve şimdiki Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanı Dr. Mehmet Selim Bağlı, SGK Başkan Vekili Cevdet Ceylan, Avrupa Birliği Türkiye Delegasyonu Temsilcisi François Begeot ve SGK Daire Başkanlarının katıldığı çalıştayda, özellikle kayıt dışılığın yoğun olduğu düşünülen

inşaat, turizm, tekstil, mobilya sektörlerinde akademisyenlerin başkanlığında ilgili sektör ve kamu kurum/kuruluşları ile sivil toplum kuruluşları temsilcilerinin katıldığı dört ayrı çalışma grubuyla, sektörel bazda durum analizleri yapılarak, çözüm önerileri konuşuldu. Dr. Mehmet Selim Bağlı konuşmasında çalıştaya katılan tarafların kendilerine rakip değil, çözüm partnerleri olduğuna vurgu yaparak, “Sizler rakibimiz değil çözüm partnerlerimizsiniz. Birlikte bu sorunu nasıl aşacağımızı bu tür çalıştay ve benzeri toplantılarda tartışıp çözüm üretmeliyiz. Kayıt dışı yalnızca bize ait bir sorun değil. İşverenler, sendika mensupları yani hepimizi ilgilendiren bir konu.” dedi.

Bağlı: “Sizler rakibimiz değil çözüm partnerlerimizsiniz.Kayıt dışı istihdam sorunu sadece yasa çıkartarak çözülemez. Sosyal taraflarla birlikte çözüm yolu arayacağız.”

SGK’DAN HABERLER

Page 43: SGK Vizyon Dergisi

36

Ceylan: “SGK olarak kayıt dışı ile mücadelede ceza yerine teşvik, denetim yerine rehberlik anlayışını sürdürüyor ve destekliyoruz.”

Kayıt dışılığın kültürel bir sorun olduğuna vurgu yapan Bağlı, “Kayıt dışılık ne kadar azsa o kadar yüksek demokrasi demektir. Ortak akıl, ortak iyiyi ortaya çıkartıyor. Kayıt dışı istihdam ile mücadeleyi, ortak iyi, olarak düşünüyoruz. Kayıt dışılık, demokrasinin eksikliği demektir. Modern devlet kayıt dışılığı azaltan devlettir.” dedi.

Konunun Taraflarıyla Birarada Olmak Bizim için Önemli

Çalıştayda konuşan SGK Başkan Vekili Cevdet Ceylan, kayıt dışı ile mücadele etmede bu konunun tüm taraflarıyla bu çalıştayda bir araya gelmenin önemine değinerek, bu sorunu ortadan kaldırmak ya da en az seviyeye taşımak için mücadele ettiklerini ifade etti. Ceylan, tarım alanındaki kayıt dışılığın %88’den %82’ye gerilediğini ama bunun yeterli olmadığını amaçlarının 2023 yılında bunu %15 seviyelerine düşürmek olduğunu söyledi. Başkan Vekili Ceylan, “SGK olarak kayıt dışı ile mücadelede ceza yerine teşvik, denetim yerine rehberlik anlayışını sürdürüyor ve destekliyoruz. Etkin Rehberlik ve Denetim Yoluyla Kayıtlı İstihdamın Teşviki Projesi için ayrılan bütçe 15,5 milyon Euro’dur. Sorunu gündemde tutmak ve farkındalığı artırmak istiyoruz. Kayıt dışı istihdamda yüzde 1’lik bir düşüş sosyal güvenlik açığının yaklaşık 1 milyar lira azalması anlamına geliyor.

Bu rakam kayıt dışı istihdamın ülkemiz açısından ne kadar önemli bir sorun olduğunu gösteriyor.” dedi.SGK Sigorta Primleri Genel Müdürü Ahmet Açıkgöz ise kayıt dışı istihdamla mücadele etmenin gayret ve çabası içinde olduklarını dile getirerek, “Kayıt dışı istihdamı azaltmak temel amacımız, bu sorunla ilgili bilinçlendirme ve bilgilendirme faaliyetlerimiz devam ettiği gibi bu alanla ilgili olarak denetmen kadroları oluşturup yeni servisler ile taşrada kayıt dışı ile mücadele daire başkanlığı kurduk tüm bunların yanında teknolojinin tüm imkanlarından yararlanmak için gerekli teçhizatı denetmenlerimize ve personelimize sağladık.” dedi.

Kayıt Dışılık Yoksul Kesimi İstismar Etmektedir

Avrupa Birliği Türkiye Delegasyonu Temsilcisi François Begeot, yaptığı konuşmada kayıt dışılığın en çok yoksul kesimi istismar ettiğine ve özellikle yoksul kesimin bu konuyla ilgili olarak bilinçlendirilmesinin önemli olduğuna vurgu yaparak Türkiye’nin kayıt dışı çalışmayla ilgili olarak ciddi bir mesafe kat ettiğini dile getirdi.

Begeot:” Kayıt dışılık en çok yoksul kesimi istismar ediyor. Özellikle yoksul kesimin bu konuyla ilgili bilinçlendirilmesi önemlidir. Türkiye kayıt dışı çalışmayla ilgili olarak ciddi bir mesafe kat etti.”

Modern bir ekonomiye sahip olmanın yolunun sağlam bir sosyal güvenlik sisteminden geçtiğini belirten Begeot, toplumda başta yoksullar ve işsizler olmak üzere her kesime sahip çıkılmasının, kayıt dışı istihdamı önleyici bir anlayış olduğunu söyledi.

Programın öğleden sonraki bölümünde ise SGK Temsilcileri ve ilgili akademisyenlerin başkanlığında sektör ve kamu kurumları ile sivil toplum kuruluşları temsilcilerinin katıldığı dört ayrı çalışma grubu oluşturularak kayıt dışı istihdamla ilgili çözüm önerileri konuşuldu.

Page 44: SGK Vizyon Dergisi

37

Genel Sağlık Sigortası Genel Müdürlüğünce yapılan açıklama şu şekildedir;

Sağlık Uygulama Tebliği’nde yatarak tedavilerde (yatan hasta ve günübirlik tedavi) kullanılacak kanser ilaçlarının Kurumla sözleşmeli/protokollü sağlık kurum ve kuruluşları tarafından temini zorunlu hale getirilmiştir. Burada amaçlanan; 1- Kanser ilaçlarına ihtiyaç duyan hasta grubunun gerek teşhis ve gerekse medikal veya cerrahi tedavi süreçlerinde oldukça yıpranmış olmaları nedeniyle ihtiyaç duydukları ilaçlara erişimin öncelikle tedavilerini sürdüren hastanede sağlanması ve muhtemel zaman kayıplarının önüne geçilmesi, 2- Hazırlanması ve uygulanması özel şartlara tabi ve aynı zamanda hasta ve çalışan güvenliği açısından risk teşkil eden ilaçların serbestçe dolaşımının engellenmesi, 3- Kemoterapi ünitesi olan sağlık tesislerinde kanser ilaçlarının hastaya kullanılan miktar kadarının fatura edilerek büyük hastane ambalajlarının tercih edilmesinin sağlanması ile küçük ambalajlarda yalnızca 1(bir) hastaya kullanımı halinde ortaya çıkan artık dozların imha edilmesinin engellenerek ülke ekonomisine kazandırılmasıdır. Düzenlemelere konu kanser ilaçları yalnızca damar yolu ile uygulanan ilaçları kapsamakta olup ayakta tedavilerde ağızdan kullanımı mümkün olan ilaçları kapsamamaktadır. Bu düzenleme Kurum ile sağlık hizmeti sunucularının arasındaki

faturalamaya ilişkin teknik bir düzenleme olup sigortalılarımızı gerek ilaç ücretleri ve gerekse de katılım payı vb. ilave ücretler açısından kapsayan bir düzenleme değildir. Hali hazırda kemoterapi uygulaması yapabilecek olan 1313 sağlık hizmeti sunucusunun 700’ü Sağlık Bakanlığına bağlı hastaneler, 499’u özel hastane, 27’si vakıf üniversitesi tıp fakültesi hastanesi, 35’i Türk Silahlı Kuvvetlerine bağlı hastaneler, 52’si de kamu üniversitesi tıp fakültesi hastaneleridir. Kamu üniversitesi tıp fakültesi hastanelerinin bir kısmında genel finansal yönetim sorunları nedeni ile ihalelerin yapılamadığı ve ilaçların temin edilemediği sorunları tarafımıza iletilmiş olup 26.11.2015 tarihli duyurumuzla düzenleme yapılmıştır.

Bahse konu düzenleme Sağlık Bakanlığına bağlı sağlık hizmeti sunucuları için 1 Temmuz 2015’de yürürlüğe girmiş olup diğer sağlık kurum ve kuruluşları için ise yürürlük tarihi 01 Aralık 2015 olarak düzenlenmiştir. Burada üniversite hastaneleri ile yapılan değerlendirmeler neticesinde ihale süreçlerini tamamlayabilmeleri ve gerekli tedbirleri alabilmeleri için 5 (beş) aylık bir süre öngörülmüştür. Yatarak tedavilerde Kurumla sözleşmeli/protokollü sağlık kurum ve kuruluşları tarafından temin edilemeyen ilaçlar için reçete düzenlenebilecek olup “Eczanemizde Yoktur, Yatan/Günübirlik Hasta” ibaresi ve başhekimlik onayını müteakip Kurumla sözleşmeli eczaneler tarafından reçetelerin eskiden

olduğu gibi karşılanması mümkün olacaktır.

Hastanelerce temin edilen ve gerekse eczanelerce karşılanan reçetelerin hiçbirinde genel sağlık sigortalısı ve bakmakla yükümlü oldukları kişilerin ilaca erişememesi ya da ilaçların ücretlerinin sigortalılarımız tarafından karşılanması durumu söz konusu değildir. Yapılan düzenleme hastanın ilacına öncelikle tedavisinin devam ettiği hastanede erişimini amaçlamakta olup gerekli ilaçların hastanede bulunmaması halinde eczanelerce de karşılanabilmesine yöneliktir.

Kanser Hastalarının İlaç Bulma Çilesi Tarihe Karışıyor

Uygulamanın Amacı;

• -Kanser ilaçlarına ihtiyaç duyan hasta grubunun gerek teşhis ve gerekse medikal veya cerrahi tedavi süreçlerinde oldukça yıpranmış olmaları nedeniyle ihtiyaç duydukları ilaçlara erişimin öncelikle tedavilerini sürdüren hastanede sağlanması ve muhtemel zaman kayıplarının önüne geçilmesi,

• Hazırlanması ve uygulanması özel şartlara tabi ve aynı zamanda hasta ve çalışan güvenliği açısından risk teşkil eden ilaçların serbestçe dolaşımının engellenmesi,

• Kemoterapi ünitesi olan sağlık tesislerinde kanser ilaçlarının hastaya kullanılan miktar kadarının fatura edilerek büyük hastane ambalajlarının tercih edilmesinin sağlanması ile küçük ambalajlarda yalnızca 1(bir) hastaya kullanımı halinde ortaya çıkan artık dozların imha edilmesinin engellenerek ülke ekonomisine kazandırılması.

SGK’DAN HABERLER

Sağlık Uygulama Tebliği’nde (SUT), 24 Aralık 2014 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren düzenleme ile yatarak tedavilerde (yatan hasta ve günübirlik tedavi)kullanılacak kanser ilaçları kurumla sözleşmeli/protokollü sağlık kurum ve kuruluşları tarafından temin edilecek. Yapılan yeni düzenleme hastaların ilacına öncelikle tedavisinin devam ettiği hastanede erişimini, gerekli ilaçların hastanede bulunmaması halinde de eczanelerce karşılanmasını amaçlıyor.

Page 45: SGK Vizyon Dergisi

38

Sahte Sigorta Yaptıranları Ağır Cezalar Bekliyor

Sosyal Güvenlik Kurumu, sahte sigortalılığa ilişkin denetimlerini yoğunlaştırdı. 2013’ten sonra SGK bildirgesi ve Vergi Dairesi Otomasyon Projesi kayıtlarının sorgulanmasıyla da sahte sigorta yaptıranlar tespit edilebilir hale geldi. Sosyal güvenlik mevzuatına göre, bir kişinin sigortalı olarak gösterilebilmesi için bir işverene bağlı olarak ‘fiilen’ çalışması gerekiyor. Gerçekte çalışmadığı halde, bir işyerinde sigortalı çalışıyor gösterilmesi, 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu, Borçlar Kanunu ve Türk Ceza Kanunu açısından suç teşkil ediyor. Sigortalı olarak çalışmadıkları halde tanıdıklara ait işyerlerinden veya bu amaçla kağıt üzerinde kurulmuş naylon şirketler üzerinden sahte sigorta yaptıranları ağır yaptırımlar bekliyor.

Sosyal Güvenlik Kurumunca sahte sigorta yaptırdığı tespit edilenlere ödenen emekli aylıkları ve sağlık giderleri faiziyle geri alınırken, işverene de para cezası uygulanıyor. Hem sigortalı, hem de işveren 2 yıldan 5 yıla kadar hapis cezasına çarptırılabiliyor. SGK, 2014 yılında gerçekleştirdiği denetimler sonucunda 30 bin 275 kişinin sahte sigorta yaptırdığını tespit ederek haklarında işlem yaptı.

Haksız Ödeme Faiziyle Alınıyor

Bir kişinin sahte sigortalı olduğu tespit edilirse, 5510 sayılı Kanun uyarınca öncelikle o kişinin sigortalılığı iptal ediliyor. Bu işlem, Borçlar Kanunu uyarınca ‘mutlak muvazaa’ kabul ediliyor ve ‘yok’ sayılıyor. Sahte sigortalılar adına yapılmış prim ödemeleri SGK’ya gelir kaydediliyor.

Sahte sigorta yaptıran kişi eğer sağlık hizmetlerinden yararlanmışsa, SGK üzerinden tedavi görmüşse bu giderlerin tamamı faiziyle birlikte geri alınırken, sahte sigorta yaptırarak emekli olan kişilerin ise emekli aylıkları iptal edildiği gibi ödenmiş olan tüm emekli aylıkları da geriye dönük olarak tahsil ediliyor.

Beş Yıla Kadar Hapis Cezası

Sahte sigorta yaptıran kişiler ile bunları sigortalı gösteren işverenler hapis cezasıyla da karşı karşıya kalıyor. SGK, sahte sigorta yaptıranlar hakkında, Türk Ceza Kanunu’nun resmi belgede sahtecilik, resmi belgenin düzenlenmesinde yalan beyan ve özel belgede sahtecilik başlıklı maddeleri kapsamında cumhuriyet savcılıklarına suç duyurusunda bulunuyor. Resmi belgede sahtecilik suçunun cezası ise 2 yıl ila 5 yıl hapis cezasını gerektiriyor. Diğer iki suçun cezası ise sırasıyla 3 ay-2 yıl ve 1-3 yıl arasında değişiyor.

Sahte sigortalı gösteren işverenlerin, her ay SGK’ya verdiği bildirgenin ve maaş bordrosunun da sahte olduğu kabul ediliyor. Bu nedenle, sahte sigortalı gösterdikleri ‘her ay’ için, toplam bir asgari ücret tutarında idari para cezasına çarptırılıyorlar.Sahte sigorta yapan işverenler, gerçekte ücret ödemedikleri halde ödemiş gösterdikleri için daha az vergi ödüyorlar. Maliye ile koordineli çalışan SGK, vergi dairesine bildirdiğinde vergi kaybı cezası da geliyor.

Page 46: SGK Vizyon Dergisi

39

Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK), Ankara Üniversitesi ve Ziraat Bankası işbirliği ile “Türkiye-Almanya Sosyal Güvenlik Sözleşmesi’nin 50’nci Yılı Konferansı” Ankara’da yapıldı. Düzenlenen konferansta, 50 yıldan bu yana yapılan çalışmalar, gelinen son durum Türk ve Alman akademisyenler tarafından değerlendirilerek, “AB Ülkelerinde Türk Vatandaşlarının Sosyal Hakları”, “Türkiye- Almanya Sosyal

Güvenlik Sözleşmesi’nin Türk Sosyal Güvenlik Sistemi, Sosyal Haklar ve Türkiye Ekonomisi Üzerindeki Etkileri” ile “Göçün Psikolojik ve Ekonomik Etkileri” konuları ele alındı.

Ayrım: Her İki Ülke İnsanının Sosyal Güvenlik Haklarını Korumak İçin Kurumsal Yapılar Oluşturduk Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı Müsteşar Yardımcısı Serhat Ayrım konferansın açılışında yaptığı konuşmada, 50 yıl önce başlayan işçi göçünün ilişkileri bu derece etkileyeceğini tahmin etmenin mümkün olmadığını belirterek, “Göçlerin sonucunda sosyal devlet olmanın da gereği olarak bu iki ülke arasında geçmişten günümüze kadar uzanan Sosyal Güvenlik Anlaşması imzalanmıştır. Böylece bugün sayıları yüzbinleri geçen vatandaşımızın emekli olabilmelerinin yolu açılmış, sağlık hizmetlerinden sanki kendi ülkelerinde yaşıyormuşçasına yararlanmaları sağlanmıştır. 2015 yılı itibariyle dünyanın pek çok ülkesinde altı milyona yakın vatandaşımız yaşamaktadır ancak bu ülkeler arasında Almanya sadece nüfus bakımından değil sosyal ilişkiler bakımından da başı çekmektedir. Diğer taraftan Türkiye’yi yurt seçmiş ve ülkemizde yaşayan onbinlerce Alman vatandaşı bulunmaktadır.” dedi.

Konferansı Yapıldı

Serhat AyrımÇSGB Müsteşar Yardımcısı

39

Page 47: SGK Vizyon Dergisi

40

Müsteşar Yardımcısı Serhat Ayrım, her iki ülkede yaşayan insanların sosyal güvenlik haklarını korumak için kurumsal yapılar oluşturduklarının altını çizerek, “Bakanlık olarak vatandaşların karşılaştıkları sorunlara çözüm bulabilmek adına yurtdışı teşkilatı kurduk. Sosyal Güvenlik Kurumumuz da her şehrimizde yurtdışında yaşayan vatandaşlarımıza yönelik hizmet vermektedir.” diye konuştu.

Ceylan: Türk ve Alman Vatandaşlara Daha İyi Hizmet Vermek İçin Çalışmalarımız Sürmektedir

SGK Başkan Vekili Cevdet Ceylan konferansta yaptığı konuşmada, “Sözleşmenin 50.yılını kutlamak bizim için çok anlamlı. Herkesin ailesinde bir Almancı vardır ve elli yıl boyunca Almanya ile çok ileri seviyede ilişkiler ve dostluklar gerçekleştirdik. Almanya’daki Türkler ile Türkiye’de bulunan hem Almanya’dan gelen vatandaşlarımız hem de Alman vatandaşlarına yönlendirici ve bilgilendirici danışma günleri gerçekleştiriyoruz. Ayrıca Alman Sosyal Güvenlik Kurumu ile elektronik veri alış-verişini sağlayarak hem Alman hem de Türk vatandaşların hizmetleri ile ilgili işlemleri daha hızlı bir şekilde gerçekleştirmek için gerekli çalışmaları yürütüyoruz. Bu çalışmalar, iki ülkenin sosyal güvenliklerini tanımasına ve birbirlerini daha iyi anlamalarına katkı sağlıyor.” şeklinde konuştu.

Wolfgang Heller: Türkiye-Almanya Sosyal Güvenlik Sözleşmesi En Eski ve En Kapsamlı Sözleşme Özelliği Taşıyor

Türkleri ve Almanları birbirine bağlayan pek çok olay olduğunu ve bu dostluğun çok eskilere dayandığını söyleyen Almanya Federal Çalışma ve Sosyal İşler Bakanlığı Dış İlişkiler Genel Müdür Yardımcısı Wolfgang Heller, iyi bir sözleşmenin değerinin süresi ile ölçülemeyeceğini, Türkiye-Almanya Sosyal Güvenlik Sözleşmesinin en eski ve en kapsamlı sözleşme olma özelliği taşıdığını vurguladı.

Bunun iki ülke arasındaki dostluğun bir göstergesi olduğunun altını çizen Heller, “Bu sözleşmeyle birlikte göçmenlerin ve ailelerinin sosyal güvenlik hakları güvence altına alındı. Göçmenlerin çalışma piyasasına entegre edilmesi hem Türkiye hem de Almanya’yı ilgilendirmektedir. Birlikte hareket ederek bu sorunlar çözümlenmektedir.” dedi.

Akcan: Türk ve Alman Vatandaşların Sosyal Güvenlik Hakları Güvence Altına Alındı

Almanya ile imzalanan Sosyal Güvenlik Sözleşmesiyle her iki ülke vatandaşlarının sosyal güvenlik haklarının güvence altına alındığını ifade eden SGK Emeklilik Hizmetleri Genel Müdür V. Gökay Akcan, sözleşmenin yürürlüğe girdiği tarihten sonra 3 kez tadil edildiğini ve bu tadillerle irtibat kurumları, sözleşmenin kişisel kapsamı ve uygulanacak mevzuat konularında düzenleme yapılarak sözleşmenin gelişen durumlara karşı uygun hale gelmesinin sağlandığını belirtti. Türkiye ile Almanya arasında oldukça eskilere dayanan ve ekonomik yönleri de bulunan çok yönlü bir ilişki bulunduğunu ifade eden Akcan, “Almanya ile ilişkilerin en önemli unsurlarından biri orada yaşayan 3 milyon Türk vatandaşıdır. Türk vatandaşlarının sayıca fazla olması sözleşmenin önemini bir kat daha artırmaktadır.” dedi.

Wolfgang Heller Gökay Akcan

Ceylan: “Bu çalışmalar, iki ülkenin sosyal güvenliklerini tanımasına ve birbirlerini daha iyi anlamalarına katkı sağlıyor.”

Akcan: “Almanya ile imzalanan Sosyal Güvenlik Sözleşmesiyle her iki ülke vatandaşlarının sosyal güvenlik hakları güvence altına alındı.”

Page 48: SGK Vizyon Dergisi

41

Çalışkan: Bu Anlaşma Her İki Ülkenin Sosyal ve Çalışma Hayatına Katkı Sunmaktadır

SGK Yurtdışı Sözleşmeler ve Emeklilik Daire Başkanı Hasip Çalışkan, Türkiye ile Almanya arasında imzalanan Sosyal Güvenlik Anlaşmasının her iki ülkenin sosyal ve çalışma hayatına katkı sağladığını belirterek emeği geçen herkese teşekkür etti.

Alpaslan Çakar: Almanya, Uluslararası Birimlerimiz Arasında En Geniş Network Ağına Sahip Hizmet Birimimiz

Ziraat Bankası Genel Müdür Yardımcısı Alparslan Çakar, Ziraat Bankasının yurtdışında 18 ülkede 100’e yakın birim ile hizmet verdiğini belirterek, Türkiye Almanya Sosyal Güvenlik Sözleşmesinin imzalanması ile birlikte 50 yıldır Almanya’da faaliyet gösterdiklerini ifade etti. Almanya’da 9 farklı şube ile hizmet verdiklerini dile getiren Çakar, uluslararası birimlerimiz arasında en geniş network ağına sahip hizmet birimlerimizden biri Almanya’dır. Banka olarak 50 yıllık deneyimimizle Almanya’da yaşayan vatandaşlarımızın gelişen ve değişen finansal ihtiyaçlarını karşılamaya devam ediyoruz. Ayrıca, Almanya’da çalışarak Alman sosyal güvenlik kurumlarından emekli olarak ülkemize dönen vatandaşlarımıza da her ay düzenli olarak emekli maaşlarını ödüyoruz. Bugün itibariyle 65 bin emekli bu hizmetten faydalanmaktadır.

Karakütük: Akit Tarafların Yurttaşları Eşit Haklara Sahip

Ankara Üniversitesi Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Kasım Karakütük ise, bir ülkeden başka bir ülkeye ister iş bulmak isterse başka sebeplerle göç edildiği zaman o ülkenin yurttaşları ile eşit haklara sahip olunmadığını

vurgulayarak, “Türk-Alman sosyal güvenlik sözleşmesinin dikkat çeken en önemli özelliği akit tarafların yurttaşlarının eşit haklara sahip olmasıdır. Bu gerçekten çok önemli bir noktadır.” diye konuştu.

Konferansın öğleden sonraki oturumunda akademisyenlerin görüşleri ve değerlendirmelerine yer verildi.

Becker: Türk-Alman Sosyal Güvenlik Sözleşmesi ile Sosyal Haklar Korunuyor

AB ülkelerinde yaşayan Türk vatandaşlarının sosyal hakları konusunda bir konuşma yapan Prof. Dr. Ulrich Becker Almanya’da bundan 50-60 yıl önce başlayan ekonomik patlama ile oluşan işgücü eksikliği nedeniyle ülkeye göçlerin başladığını belirtti. Becker, “O zamanlar göçler geçici işgücü alımı diye düşünülmüştü. Ama bunun böyle olmayacağı bilinen bir gerçekti. Göçler asimetrik olaylardır. Arkasında ekonomik düşünceler vardır. Göçmenlerin haklarını korumak, sosyal ve hukuki açıdan göçmenlere kendi ülke vatandaşları ile aynı muameleyi sunmak sosyal güvenlik sözleşmelerinin arkasında yatan gerçektir. Yani sözleşmeler sosyal, hukuki ve ekonomik hakların tanınması anlamına gelir.” dedi.

Alman sosyal sigorta sisteminde sağlık, kaza, emeklilik, işsizlik ve bakım olmak üzere 5 ana başlık bulunduğunu ifade eden Ulrich Becker, sadece bakım sigortasının Türk-Alman sosyal güvenlik sözleşmesi içinde bulunmadığını ve yeni bir terim olduğunu vurguladı. Becker, “Önemli olan sözleşme değil, nasıl uygulandığıdır. Türk-Alman sosyal güvenlik sözleşmesi gayet iyi uygulanıyor ve sosyal haklar korunuyor.” diye konuştu.

Hasip Çalışkan Alparslan Çakar Kasım Karakütük Prof. Dr. Ulrich Becker41

Page 49: SGK Vizyon Dergisi

42

Caniklioğlu: 2012 Yılından Sonra Devlet Memuru ve Bağımsız Çalışanlara da Sağlık Yardımı Hakkı Sağlandı

Konferansta, Türkiye-Almanya Sosyal Güvenlik Sözleşmesinin Türk sosyal güvenlik sistemine etkisi konusunda konuşan Marmara Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Nurşen Caniklioğlu, “İki taraflı sözleşmelerle her iki ülkede çalışanların sosyal haklarının güvence altına alınması ve kendi ülkelerinde geçen hizmet sürelerinin birleştirilmesinin kabulü ile ilgili kişilere daha geniş haklar sağlanması mümkün hale gelmiştir.

Bu da her iki ülke vatandaşının her tür korkudan uzak diğer ülkeye gidip çalışmasına veya zaman geçirmesine imkân sağlıyor.” dedi.

Caniklioğlu, Türkiye-Almanya Sosyal Güvenlik Sözleşmesinin sadece işçileri değil memur ve bağımsız çalışanları da kapsadığını belirterek, “2012 yılına kadar sadece işçilere sağlık hizmeti sunulurken, 2012 yılından sonra devlet memuru ve bağımsız çalışanlara da sağlık yardımı hakkı sağlanmış oldu. Bu hakikaten büyük bir gelişme.” diye konuştu.

Hekimler: Sözleşme ile Çalışma İlişkilerinin Nasıl Şekilleneceği Karar Altına Alındı

Türkiye-Almanya Sosyal Güvenlik Sözleşmesinin sosyal haklara etkisi üzerine konuşan Namık Kemal Üniversitesi İİBF Öğretim Üyesi Alpay Hekimler, 50 yıl içerisinde neler olduğuna değinerek, 60’li yıllar ile başlayan iş göçünün bugün çok farklı bir değişim süreci içerisine girdiğini belirtti. Hekimler, “Vasıfsız giden vatandaşlarımızın üçüncü kuşak olarak dünyaya gelmiş olan çocukları bugün vasıflı birer iş gücü olarak Türkiye’ye dönüyor. Sosyal Güvenlik Kurumu açısından da önemli değişimler olduğunu görüyoruz. Nüfusun kitlesi ve yapısı değişti. Bu da sadece Türkiye için değil Almanya açısından da yeni sorunlara yeni çözüm arayışlarının

bulunması gerektiğini ortaya koydu.” dedi. Hekimler, Almanya’nın Türkiye için en çok göç verilen ülke olduğunu belirterek, “Yapılan sosyal güvenlik sözleşmesi ile işçi alımı, işçilerin istihdamı, ücret ve tazminatlar ile en temel hak olan sosyal güvenlik hakkına ilişkin konular başta olmak üzere çalışma ilişkilerinin nasıl şekilleneceği karar altına alınmış oldu.” dedi.

Özşuca: Türkiye’nin Ekonomik Performansı Döviz Transfer Politikalarının Süreç İçinde Farklılaşmasına Neden Oldu

Göçün Türkiye ve Almanya ekonomileri üzerindeki etkilerini ise Ankara Üniversitesi SBF Öğretim Üyesi Prof. Dr. Şerife Türcan Özşuca değerlendirdi. Özşuca, göçün nedenleri, işçi tasarruflarının Türkiye ekonomisine aktarılmasına ilişkin gerçekleştirilen düzenlemeler, Türkiye ve Almanya açısından göçün etkileri ve geleceğe ilişkin beklentiler çerçevesinde bir sunum yaptı. 1980 sonrası işçi dövizlerini Türkiye’ye çekmek amacıyla pek çok ticari bankanın Almanya’da şube açtığını, işçi döviz hesaplarına primli faiz oranları uygulandığını, TC Merkez Bankası nezdinde döviz hesabı açılabilmesinin sağlandığını ve bedelli askerlik sisteminin getirildiğini vurgulayan Özşuca, “Türkiye’nin ekonomik performansı döviz transfer politikalarının süreç içinde farklılaşmasına neden olmuştur.” diye konuştu.

Konferans, Prof. Dr. Suna Taneli’nin “Göçün Yaşam Öyküsündeki İzleri” ve Yrd. Doç. Dr. Yeşim Taneli’nin “Türkiye-Almanya Örneğinde Göçe Uyumu Etkilen Faktörler” başlıklı sunumları ile sona erdi.

Program sonunda SGK Başkan Vekili Cevdet Ceylan ve konferansa katılanlar, Sosyal Güvenlik Kurumu ve Devlet Demir Yolları işbirliği ile açılan Türkiye’den Almanya’ya göç eden işçileri konu alan fotoğraf sergisini gezdi.

Prof. Dr. Nurşen Caniklioğlu Prof. Dr. Alpay Hekimler Prof. Dr. Şerife Türcan Özşuca

Page 50: SGK Vizyon Dergisi

43

6. Uluslararası Sosyal Güvenlik Sempozyumu İzmir’de Yapıldı

Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK) ve Uluslararası Sosyal Güvenlik Teşkilatı (ISSA) işbirliği ile 28 farklı ülkeden 45 yabancı uzmanın katıldığı “Stratejik

İnsan Kaynakları Politikaları ve İyi Yönetişim” konulu 6. Uluslararası Sosyal Güvenlik Sempozyumu İzmir’de yapıldı.

ÖZEL HABER

HAZIRLAYAN:

Selda DEMİR / Nazan ÇEPNİLİ

43

Page 51: SGK Vizyon Dergisi

44

Sempozyum, kurumsal vizyon ile belirli bir tema seçilerek sosyal güvenlikle ilgili ulusal ve uluslararası kurum ve kuruluşları bir araya getirmek, yaşanan sosyo-ekonomik değişimleri, güncel eğilimleri ve teknolojik gelişmeleri takip etmek, iyi uygulama örneklerini paylaşmak, hukuki, teknik ve yönetimsel sorunlara dikkat çekmek için düzenlendi.

Sempozyumun açılışında konuşan dönemin Çalışma Sosyal Güvenlik Bakanlığı Müsteşar Yardımcısı ve şimdiki SGK Başkanı Dr. Mehmet Selim Bağlı, sempozyumda iyi

yönetişim, insan kaynakları ve stratejik kavramlar gibi önemli konuların ele alınacağını söyledi.Daha önce kamu kurum ve kuruluşlarının başarılarının iyi normlara sahip olmak ve biçimsel yapılarının güçlülüğü ile birlikte değerlendirildiğini ifade eden Bağlı, küreselleşme ile birlikte başarının daha çok bünyesinde barındırdığı insan kaynaklarının kalitesi, esneklik ve iyi yönetişim ile değerlendirilmeye başladığına dikkati çekti.

Sosyal Güvenlik Kurumları Topluma Ayak Uydurmalı

Sosyal Güvenlik Kurumlarının 1945 sonrası emek, sermaye ve kamu kesimi arasındaki uzlaşmanın sonucunda ortaya çıktığını belirten Bağlı, “Toplumdaki değişimin sosyal güvenlik kurumlarında bir değişime sebebiyet vermesi kaçınılmaz bir olgudur. Sosyal refah devletiyle ilgili tartışmalar devam ederken iletişim teknolojisinin bu kadar gelişmesi ve insan kaynaklarının stratejik bir şekilde ele alınması ister istemez Sosyal Güvenlik Kurumlarındaki personel yapılarının, personel sistemlerinin, insan kaynaklarının stratejik bir anlayışla ele alınmasını gerektirmektedir.” dedi.

SGK Modern Bir Yönetişim Örneği Ortaya Koyuyor

Bağlı, 2006 yılında başlayan Sosyal Güvenlik Reformunun tarafların uzlaşısıyla gerçekleştiğini belirterek, “SGK çok problemli olan bazı alanları sorunsuz bir şekilde çözerek, modern bir yönetişim örneği ortaya koydu.” açıklamasında bulundu.

Bağlı: “Sosyal Güvenlik Kurumları topluma ayak uydurması gereken kurumlardır. ‘İyi yönetişim, insan kaynakları ve stratejik yönetim’ dediğimizde Sosyal Güvenlik Kurumlarının bu süreçte gündeme gelen dinamiklerle yüzleşmesi ve buna uygun olarak kendi iç yapılarını gözden geçirmesi gerekmektedir.”

SOSYAL GÜVENLİK SEMPOZYUMU

Dr. Mehmet Selim Bağlı

44

Page 52: SGK Vizyon Dergisi

45

İnsan Kaynaklarının Başarısı Kurumların Başarısı Haline Gelmektedir

SGK Başkan Yardımcısı Murat Yazıcı ise konuşmasında, günümüzde yapılan bütün çalışmaların odak noktasında insanın bulunduğunu söyledi.

Başkan Yardımcısı Yazıcı, insanın becerileri, tutumları, davranışları, ilişki kurma ve yönetme tarzları, inanç ve değerlerinin bütün kurum ve kuruluşlarda başarıyı belirleyici en önemli unsur olduğuna dikkat çekti.

Çalışanların, bilgi ve becerilerini kullanarak her kurum için değişimi tetikleyebilecek yegâne güç olduğunu belirten Yazıcı, “Kurumlarda karar veren ile işi yapan arasındaki fark giderek azalmakta, yöneticilerin koçluk ve danışmanlık fonksiyonları artmaktadır. Dolayısıyla insan kaynaklarının başarısı kurumların başarısı haline gelmektedir. İçinde bulunduğumuz yüzyılda yaşanan hızlı teknolojik ve kurumsal değişimde anahtar, “uyum yeteneği” yüksek insanlardır. Kurumların başarısı çalışanların katılımına, bağlılığına ve kendilerini adamalarına endeksli hale gelmiştir. Çalışanların katkısı, bağlılığı ve kurumsal amaçlara kendilerini adamaları büyük ölçüde idarecilerin yeteneklerine göre değişmektedir. İdarecilerin karşılaştıkları sıkıntıların başında, bireylerin kendilerini geliştirebilecekleri, iş tatmini sağlayabilecekleri ve yüksek performans ile çalışacakları sağlıklı bir kurumun oluşturulabilmesidir.

İnsan kaynakları yönetiminin başlıca işi ve amacı kurumsal yapıyı daha sağlıklı ve etkili kılmaktır.” şeklinde konuştu.

İyi Yönetişimin Sağlanması Hayati Önem Arz Ediyor

Başkan Yardımcısı Yazıcı, etkin insan kaynakları politikalarının benimsenmesinin ve iyi yönetişimin sağlanmasının hayati önem arz ettiğini, bu konuların SGK tarafından benimsendiğini ve dikkate alındığını belirtti. SGK’da çalışan performansına ayrı bir önem verildiğinin altını çizen Yazıcı, “Bu nedenle çalışanların görevleriyle ilgili göstermekte oldukları gayret ve çabaların neticesinde ulaşılan sonuçların tespit edilmesi amacıyla çalışmalar yapılmaktadır. Bu kapsamda, görev unvanlarının ve iş tanımlarının, zaman içerisinde ortaya çıkan ihtiyaçlar doğrultusunda güncellenmesi, çalışanlarımızın bilgilendirilmesi ve ilerleyen dönemlerde performans bazlı yönetimin hayata geçirilmesi amacıyla unvan bazında iş görev tanımları oluşturulmuştur.” diye konuştu.

Çözüm Odaklı Hizmet Anlayışı İle Çalışıyoruz

Başkan Yardımcısı Murat Yazıcı SGK’nın güvenilir, yenilikçi, adil, çözüm odaklı bir hizmet anlayışı ve 28 bin 643 çalışanı ile yaklaşık 77 milyon vatandaşa sosyal güvenlik alanında kaliteli bir hizmet sunmayı hedeflediğini söyledi.

Yazıcı: “SGK güvenilir, yenilikçi, adil, çözüm odaklı bir hizmet anlayışı ve 28 bin 643 çalışanı ile yaklaşık 77 milyon vatandaşa sosyal güvenlik alanında kaliteli hizmet sunmayı hedefliyor.”

Uluslararası Sosyal Güvenlik Sempozyumunda SGK’nın tecrübelerinin, birikimlerinin ve başarılarının paylaşılacağını kaydeden Bağlı, “Aynı zamanda yurt dışından gelen temsilciler kendi ülkelerindeki başarılarını bizimle paylaşacak. Burada ortak akıl oluşturularak bütün insanlığın yararına çözüm bulunacaktır. Sempozyumun amacı da bu olsa gerek.” diye konuştu.

Page 53: SGK Vizyon Dergisi

46 46

SOSYAL GÜVENLİK SEMPOZYUMU

Mustafa Toprak İzmir Valisi

Kurumca belirlenen hedef ve stratejiler doğrultusunda gerekli görülen yenileme ve değişim çalışmalarının bir kısmının tamamlandığını bazıları üzerinde ise çalışılmaya devam edildiğini anlatan Yazıcı, “Ülkemizde yaşayan nüfusun hemen hemen tamamına sağlık ve sosyal güvenlik hizmeti veren Kurumumuzun ne kadar kutsal bir hizmet sağladığı malumunuzdur. Kurumumuz bu hizmetleri en iyi şekilde sağlamayı hedeflemektedir. Bunun için gerekli insan kaynağına sahip olunması ve farklı ülke kurumlarında meydana gelen değişikliklerin takip edilmesi oldukça önemlidir. Dolayısıyla, sempozyum süresince gerek oturumlarda gerekse katılımcıların etkileşimi sonucu elde edilecek bilgiler hepimize farklı ufuklar açacaktır.” ifadelerini kullandı.

Sosyal Güvenlik Sisteminin Başarısı Pek Çok Alanda Kilit Rol Oynuyor

İzmir Valisi Mustafa Toprak da geniş kitleleri etkileyen sosyal güvenlik sisteminin toplumun zor durumda olan bireylerine yardım etmenin yanında toplumsal dayanışmayı kurumsal hale getirdiğini söyledi. Vali Toprak, sosyal güvenlik sisteminin başarısının toplumsal ve ekonomik hayatın birçok alanında kilit rol oynadığını sözlerine ekledi.

Toprak: “Sosyal güvenlik sistemi, vatandaşlarımıza sosyal güvenliği bir hak olarak sunmaktadır. Bürokrasiyi en aza indirerek, vatandaş memnuniyetini artıran kaliteli hizmet sunumu anlayışını hakim kılmak ve sistemi kabul edilebilir araçlarla yürütmek sosyal güvenliğin en önemli başarı göstergelerinden biridir. Çağımızın yönetim anlayışının özü ve içeriği de bizi yüzü vatandaşa dönük ve vatandaşa daha iyi bir hizmet sunan, onların memnuniyet derecesini yükselten, karşılıklı iletişim ve etkileşim gibi bir yönetim anlayışına götürmektedir.” dedi.

Toprak: “Sosyal güvenlik sisteminin başarısı toplumsal ve ekonomik hayatın birçok alanında kilit rol oynuyor. Çağımızda büyüme ve kalkınmanın esas lokomotifini ise insan yani beşeri kaynaklar oluşturuyor.“

46

Page 54: SGK Vizyon Dergisi

47

Farklı Ülke Tecrübeleri Paylaşıldı6. Uluslararası Sosyal Güvenlik Sempozyumunun ilk gününde biri ana oturum olmak üzere İyi Yönetişim, Nüfusun Yaşlanması ve Dijital Dönüşüm gibi konuların tartışıldığı üç oturum gerçekleşti.Moderatörlüğünü ISSA Akademi Koordinatörü Maribel Ortiz’in yaptığı Avrupa’da stratejik insan kaynakları ve ISSA iyi yönetişim rehberi-geliştirme, elde tutma ve yetiştirme konulu sempozyumun ana oturumunda ilk konuşmacı Almanya’dan Svenja Falk oldu.

Sosyal Güvenlik Kurumu Sigorta Primleri Genel Müdürü Ahmet Açıkgöz, Lübnan Muhanna Vakfı Yönetim Kurulu Üyesi İbrahim Muhanna, İrlanda Sosyal Koruma Kurumu Bölgesel Destek Birimi Başkanı Noel Thomas Hand ve İsveç Sosyal Sigorta Kurumu Genel Müdür Yardımcısı Ann Persson-Grivas’ın da konuşmacı olarak katıldığı oturumda demografi, yaşlanan nüfus, sosyal güvenlik kurumlarının değişen rolleri, dijital dönüşüm, iş gücü azalması ile mücadelede kurumların dinamizmlerinin sürdürülmesi konularıyla ilgili bilgi paylaşımında bulunuldu.

Sempozyumun öğleden sonra gerçekleştirilen birinci ve ikinci oturumunda ise, nüfusun yaşlanması, insan kaynaklarının iyi yönetişimi ile dijital dönüşüm ve insan kaynaklarının iyi yönetişimi konuları ele alındı.Birinci oturumda Lübnan Muhanna Vakfı Yönetim Kurulu Üyesi İbrahim Muhanna, Hollanda Sosyal Güvenlik Kurumu İnsan Kaynakları Direktörü Nicole Tollenaar ve Belçika Ulusal İstihdam Ofisi İnsan Kaynakları Bölümü Uzmanı Jeroen De Backer kendi alanlarıyla ilgili sunum gerçekleştirdi. Oturumda panelistler, yaşlanan işgücü bağlamında örgütlerin

kurumsal hafızayı koruyup genç çalışanlara doğru bir şekilde transfer edebilmesinin yolları, nüfus yaşlanmasının verimlilik, eğitim, sağlık koşullarının iyileştirilmesi işe alım ve yedek planlaması üzerindeki etkilerinin neler olduğunu kendi ülke tecrübelerinden örneklerle anlattılar.

Sempozyumun ikinci oturumunda ise Dr. Mehmet Selim Bağlı, Fransa Ulusal İşçi Yaşlılık Sigortası Kurumu Gerard Meneroud ile İtalya Ulusal İş Kazaları Kurumu Dijital Organizasyon Birimi Başkanı Flavio Nicola Lodice dijital dönüşüm ve insan kaynaklarının iyi yönetişimi konusunda değerlendirmelerde bulundu.

Oturumda toplumun dijital dönüşümünün iş dünyası için önemli etkilerinin yanında, sadece işlev ve faaliyetlerin nasıl yapıldığı değil, aynı zamanda araçlar, beceriler, öğrenme/eğitim üzerindeki etkileri kadar personel ve onların bu gelişmeler konusundaki tutumları üzerine etkileri, bu gelişmelerin beraberinde getirdiği fırsatlar ve nasıl en iyi örgütsel çıktıları vermesini sağlayacak şekilde uygulanacağı konuları katılımcılar tarafından değerlendirildi. Ayrıca oturumların bitiminde dinleyicilerden gelen soruların yanıtlanması yoluyla konular detaylandırılarak tecrübe paylaşımında bulunuldu.

Yoğun bir tempoyla geçen ilk günün ardından yabancı ve yerli konuklar için gala yemeği düzenlendi. İl Müdürlüğü organizasyonunda gerçekleşen semazen gösterisi özellikle yabancı konuklar tarafından beğeniyle izlendi.

Sempozyum Ardından Gerçekleşen Gala Gecesinde Semazen Gösterisi

47

Page 55: SGK Vizyon Dergisi

48

SOSYAL GÜVENLİK SEMPOZYUMU

Sempozyum İkinci Gün Oturumları ile Sona ErdiSosyal Güvenlik Kurumu (SGK) ve Uluslararası Sosyal Güvenlik Teşkilatı (ISSA) işbirliği ile İzmir’de düzenlenen “Stratejik İnsan Kaynakları Politikaları ve İyi Yönetişim” konulu 6. Uluslararası Sosyal Güvenlik Sempozyumu düzenlenen ikinci gün oturumları ve kapanış konuşmalarının ardından sona erdi.

Sempozyumun ikinci gününde ilk olarak Portekiz Sosyal Güvenlik Kurumu Yönetim Kurulu Üyesi Rui Correa de Mello, Polonya Sosyal Güvenlik Kurumu İnsan Kaynakları Bölümü Direktörü Beata Kombor, Polonya Sosyal Güvenlik Kurumu Uluslararası İşbirliği Bölümü Baş Uzmanı Karolina Szyszko-Glowacka ve İsveç Sosyal Sigorta Kurumu Genel Müdür Yardımcısı Ann Persson-Grivas Sosyal Güvenlik Kurumlarının Rolünün Değişimi ve İnsan Kaynaklarının İyi Yönetişimi konusunu ele aldı. Konuşmacılar dinleyicilere hizmet sektöründe yaşanan değişim ve gelişmeleri, bu durumun meslekler ve çalışanlar üzerindeki etkilerini, karmaşık işgücü piyasasında sosyal güvenlik

kurumlarının nasıl personel istihdam edeceğini moderatör yönetiminde iyi örnekler, bilgi ve tecrübeler çerçevesinde aktardılar.

Moderatörlüğünü Svenja Falk’ın yaptığı dördüncü ve son oturumda ise Sosyal Güvenlik Kurumu Sigorta Primleri Genel Müdürü Ahmet Açıkgöz, İrlanda Sosyal Koruma Kurumu Bölgesel Destek Birimi Başkanı Noel Thomas Hand ile İtalya Ulusal Sosyal Sigorta Kurumu Genel Müdür Yardımcısı Antonello Crudo birçok örgütün personel azaltılması, finansal sıkıntılar ve insan kaynaklarındaki kısıtlamalarla karşılaştığı ve daha az kaynakla daha çok üretmesi istenilen bir dönemde örgütlerin personel motivasyonunu nasıl artıracakları ve personelin örgüte bağlılığını sağlama yolları ile insan kaynaklarının iyi yönetişimi konularında açıklamalarda bulundu.

Sosyal Güvenlik Kurumlarının Dinamik Bir Yapıya Sahip Olması Gerekir

Sempozyumun kapanışında konuşan Strateji Geliştirme Başkanı Mühiddin Şahin, bu yılki sempozyumda “Stratejik İnsan Kaynakları Politikaları ve İyi Yönetişim” başlığı altında iyi yönetişim, insan kaynakları ve strateji olmak üzere üç temel kavram üzerinde durulduğunu söyledi.

Ana oturum ve dört alt oturumdan tüm paydaşların faydalandığını dile getiren Şahin, “Sonuç olarak odağında insan olan ve ülke nüfusunun tamamını ilgilendiren bir özelliğe sahip olan Sosyal Güvenlik Kurumlarının çalışan politikasına büyük önem vermesi gerektiğini görmekteyiz. Sosyal Güvenlik Kurumlarında çalışanların proaktif yaklaşıma sahip olması ve aynı zamanda kurumuna bağlı olması önemlidir. Özellikle sosyal güvenlik kurumlarının dinamik bir yapıya sahip olması, toplumun ihtiyaçları ve teknoloji değiştikçe sosyal güvenlik sistemlerinin bu doğrultuda reforme edilip geliştirilmesi gerekmektedir.” dedi.

Başkan Şahin, bu tarz etkinliklerin sadece kurum ve kuruluşların iş bağlamında ortaklığını değil aynı zamanda kültürler arasındaki etkileşimini de artırdığını ifade etti.

İzmir Sosyal Güvenlik İl Müdürü Engin Bilgili ise sempozyumu tarih boyunca birçok medeniyete ev sahipliği yaparak ilklere sahne olan, kültürel mirası, güzel doğası ve hoş görülü insanlara sahip olan güzel İzmir’de yapmanın onurunu ve mutluluğunu yaşadıklarını belirtti.

Page 56: SGK Vizyon Dergisi

49

Binali YILDIRIM / Ulaştırma Denizcilik ve Haberleşme Bakanıİyi yönetişim, çağımızın gereklerindendir. İyi yönetişimi, şeffaflık, paylaşımcı olmak ve

paydaşlarımızı işin içine katmak olarak tanımlayabiliriz. Sosyal Güvenlik Kurumu sadece

devletin kendi kapasitesi ile yönettiği bir yer değildir. Üç paydaşı bulunmaktadır. Bunlar devlet,

çalışan ve çalıştırandır. Paydaşlar bir araya geliyor, projeler takdim ediliyor, planlar sunuluyor

yapılacak yasal düzenleme varsa bunun taslakları ortaya konuyor ve herkesin uzlaştığı

bir metin yürürlüğe giriyor. İyi yönetişimin esası da budur. Eğer paydaşları, katılımcıları

kapsamayan bir uygulama varsa ondan fayda gelmez. İlgililere, paydaşlara yönetimde ne

kadar söz hakkı tanırsanız o kadar huzurlu bir toplum oluşturmuş olursunuz ve iyi yönetişim

beklentilerini karşılamış olursunuz. Çağımızın önemli konularından bir tanesi de e-hizmettir.

Türkiye bu konuda da çok iyi mesafe aldı. Eskiden bir evrakla işlem günlerce sürerdi. Bir

emekliye maaş bağlanması aylar sürerdi. Şimdi ise bir gün içinde bu işlem halledilebiliyor.

Böyle uluslararası bir toplantıda tecrübelerimizi birbirimizle paylaşmamız hem bölgesel ve

küresel barışa hem de iyi yönetişim örneklerinin her tarafta yaygınlaşmasına büyük bir katkı

sağlıyor. Bu yüzden bütün katılımcılara teşekkür ediyorum.

Sempozyum Değerlendirmeleri

Dr. Mehmet Selim BAĞLI Bu yıl 6.’sı düzenlenen Uluslararası Sosyal Güvenlik Sempozyumuna dünyanın neredeyse

her tarafından insanlar, yetkililer gelerek tecrübelerini bizimle paylaştılar. Biz de Türkiye

tecrübelerimizi kendileriyle paylaştık. Bu Sosyal Güvenlik Kurumunun teknik kapasitesinin

ne kadar güçlü olduğunu, SGK’nın ulusal bir kurum olmanın yanı sıra uluslararası arenada

da saygın ve muhatap olarak kabul edilebilir bir kurum olduğunu ortaya koydu. Sosyal

güvenlik kurumları dünyanın her yerinde dinamik vatandaşın neredeyse tamamına hizmet

eden kurumlardır. Çünkü her yaştan, her kesimden, her sınıftan insanlarla muhatap

oluyorsunuz, onlara bir şekilde hizmet sunuyorsunuz. Dolayısıyla toplumdaki değişimleri

küresel değişimleri, trendleri yakından takip etmek kendinizi ona adapte etmek zorundasınız.

Kim nerde neye nasıl çözüm bulmuş, biz buradan kendimize nasıl bir yol haritası çıkarabiliriz.

Bu anlamda çok olumlu ve istediğimiz sonucu elde ettiğimiz bir sempozyum olduğunu

düşünüyorum. Netice olarak birincisi sempozyumda ele alınan konu aktüel bir konu,

neredeyse bütün dünyanın konuştuğu bir konu. İkincisi sosyal güvenlik kurumları için

vazgeçilmez bir husus. Üçüncüsü şu ana kadar pek çok şeyi başarmış durumdayız ama daha

almamız gereken bir yol var. Bizim takip ettiğimiz stratejik insan kaynakları yönetiminin

doğru yolda olduğunu ama mükemmeli yakalamak için şu anki durumumuzdan daha iyi bir

noktada olmamız gerektiğini de müşahade ettik.

Tecrübelerimizi paylaşmamız hem

bölgesel ve küresel barışa hem de iyi

yönetişim örneklerinin her tarafta

yaygınlaşmasına büyük bir katkı

sağlıyor.

Toplumdaki ve küresel çaptaki

değişimleri, trendleri yakından takip

etmek kendinizi ona adapte etmek

zorundasınız.

Page 57: SGK Vizyon Dergisi

50

SOSYAL GÜVENLİK SEMPOZYUMU

Kazım ERGÜN / SGK Yönetim Kurulu Üyesi Bu tür uluslararası sempozyumların ülkemizde yapılması bizi mutlu etmektedir. Geçen

yıl Trabzon’da, daha öncede İstanbul’da gerçekleşen toplantılara da katıldık ve dünyanın

birçok ülkesinden konusu nda uzman kişilerin katıldığı bu toplantılarda kendimize göre

bir değerlendirme yapmış olduk. Yani ülkemiz hangi seviyede, neler yapabilmiş, onları

görme şansımız oluyor ve Türkiye’nin çok yol aldığını görüyoruz. İnsan kaynaklarının

değerlendirilmesi ve iyi yönetişimin sadece bizim ülkemizde değil tüm ülkelerde gerekli

olduğuna inanıyorum. Çünkü bilimsel çalıştığınızda kısa zamanda olumlu sonuçlara

ulaşabilirsiniz. Sosyal Güvenlik Kurumu, ülkemizin en önemli kurumlarının başında geliyor.

Kurum olarak ne kadar rasyonel çalışır, insan kaynaklarını ne kadar iyi kullanırsak her türlü

sorunu da kısa sürede çözmüş oluruz. Zaman kaybı olmaz ve çalışanların sarf ettiği emek boşa

gitmemiş olur. O yüzden bu tür toplantıların hem dünyayı tanımak hem de ülkemizi daha

ileriye taşıma noktasında önemli katkıları olduğunu düşünüyorum. Emeği geçen herkese

teşekkür ediyorum.

Salih KILIÇ / SGK Yönetim Kurulu Üyesi Teknoloji ve değer yargıları her geçen gün değişebiliyor. O nedenle bu toplantılar sayesinde

daha iyi fikirler ortaya çıkabilir ve daha iyi altyapıya sahip bir sosyal güvenlik genel kurulu

yapılabilir. Bugünkü toplantıda yer alan ve çalışma hayatını ilgilendirecek en önemli

konulardan birisi, sosyal güvenlik sistemi içerisindeki insan kaynakları açısından büyük

bir problem olan taşeronlaşma. Bu durum, özlük hakları açısından da büyük sınırlamalar

getiriyor. Bu adaletsizlik hem sosyal güvenlik sistemlerine olumsuz yansıma yapıyor hem de

bu hizmetleri yerine getiren çalışanlar mağduriyetle karşı karşıya geliyor. Bunu telafi etmek

için de sosyal güvenlik sistemleri tekrar devreye girmek zorunda kalıyor. Sistemi yeniden

revize edebilecek bir takım çalışmaların yapılması gerekiyor. Bunun için lokal çalışmalar

yapılarak, en iyi örnekler alınarak, gelecekte yeni bir fikir, yeni bir düşünce ortaya çıkarmak

gerektiği kanaatindeyim. Bu toplantıların da bu açıdan faydalı olduğunu düşünüyorum.

Teknoloji zaman içinde çok gelişiyor, bu önlenemez bir süreçtir. Ama unutulmamalı ki insan

çalışma hayatında en önemli unsurdur. Bu yüzden insana göre dizayn yapılmalıdır. Bu

dizaynı da yine yetişmiş, nitelikli, ufku zengin olan insan yapacaktır.

SGK, ülkemizin en önemli kurumlarının başında geliyor. Kurum olarak ne kadar rasyonel çalışır, insan kaynaklarını ne kadar iyi kullanırsak her türlü sorunu da kısa sürede çözmüş oluruz.

Teknoloji zaman içinde çok gelişiyor, bu önlenemez bir süreçtir. Ama unutulmamalı ki insan, çalışma hayatında en önemli unsurdur.

Page 58: SGK Vizyon Dergisi

51

Nicole TOLLANAAR / Hollanda Sos. Güv. Kur. İnsan Kaynakları DirektörüBugün burada dikkate değer şeyler yapılıyor. Kamu sektöründe ilgili konular için çözümler

arıyoruz. Örneğin sağlık sektörü ve genç insanlar için bu konular dikkate değer. Ayrıca liderlik

üzerine çalışmalar da yapıyoruz. Bu gerçekten güzel. Bu sempozyum sayesinde birbirimizden

yeni şeyler öğrendik. Belçika’da kadınlar, gençler ya da çocuklar için neler yapabileceğimizi

görebildik. Aynı şekilde Hollanda ve Türkiye için de öyle. Genç insanlar için uzun vadeli

çalışmalar yaparak onlara yol gösterici olmak güzel. Bu da seminerin imkânlarından birisi.

Dünya’da her şey değişiyor. İnsanların bu değişen durumlara ayak uydurmaları gerekir. Bu

sebeple insan kaynakları yönetimi bu noktada önemli bir konu olma özelliği taşıyor.

Noel Thomas HAND / İrlanda Sos. Güv. Kur. Bölgesel Destek Birimi BaşkanıDünyanın farklı ülkelerinin sosyal güvenlik birimlerinde çalışanlarla tanışmak ve ülkelerindeki

çalışmaları hakkında bir şeyler öğrenmek çok güzel. Globalleşme, günümüzde hızla ilerlemektir.

Çalışanlarımızın yaş ortalaması yükseliyor. Bu sorunları aşabilmek için gençleri iş hayatına

katmamız gerekiyor. Bu yüzden, herkes birbirinden bir şeyler öğrenebilir ve öğrendiklerini kendi

ülkelerin uygulayabilir.

Ahmet AÇIKGÖZ / Sigorta Primleri Genel Müdürü Uluslararası Sosyal Güvenlik Teşkilatı ISSA, yaklaşık 150 devletin sosyal güvenlik kurumlarını

bünyesinde barındıran bir teşkilat. Sosyal Güvenlik Kurumu olarak bizde bu teşkilata üyeyiz.

Üye olmamız nedeniyle de hem genel kurul hem de alt teknik toplantılarına katılıyoruz. Bu

toplantıların Kurumumuz açısından önemli toplantılar olduğunu ifade etmek isterim. Çünkü

bilgi birikimlerinin paylaşıldığı ve paylaşılması gereken bir dünyada yaşıyoruz. Dolayısıyla

böyle toplantılar bilgi birikimlerimizin karşılıklı olarak paylaşılmasını sağlıyor. Örneğin bugün

aramızda Kosova, Sırbistan gibi Balkan ülkeleri bulunuyor. O ülkelerden gelen katılımcılar

bizlere kendi ülkelerindeki uygulama örneklerini anlatacaklar, bizler de bunları not ederek

gerektiğinde Kurumumuzda bir uygulama haline getireceğiz. Bizler de yaptığımız güzel

çalışmaları onlara anlatarak onların ülkelerinde yapılmasını sağlayacağız. ISSA’nın en büyük

üyeleri arasında yer alıyoruz. Bilgi

birikimlerinin paylaşıldığı ve

paylaşılması gereken bir dünyada yaşıyoruz.

Dünya’da her şey değişiyor. İnsanların bu

değişen durumlara ayak uydurmaları gerekir.

Sorunları aşabilmek için gençleri iş hayatına

katmamız gerekiyor.

Sempozyum Değerlendirmeleri

51

Page 59: SGK Vizyon Dergisi

52

SOSYAL GÜVENLİK SEMPOZYUMU

Cenk ŞEN / Hizmet Sunumu Genel Müdür Yardımcısı SGK’nın bilişim alt yapısını idame ettirmeye çalışan bir genel müdürlük olarak insan

kaynaklarının önemini çok iyi biliyoruz. Çünkü bizim insanlarımızın özel bir ihtisasa sahip

olması gerekiyor. Biz elimizdeki sınırlı insan kaynağını, e-yönetişim ve e-bilişim ile birleştirerek

doğru yönde kullanmalıyız. Bu sempozyum, ihtisaslaşmanın işimizin olmazsa olmazı olduğu

bir noktada değişen süreçlerde, değişen kanunlarla ve bu kanunların sistemimize yansıması

noktasında bize yol açması bakımından önemli. Mevcut sistemimizdeki iyileştirmeyi ve

iyileştirmeyle beraber geliştirmek için gerekli olan insan kaynağı yönetimini toplantıda

ortaya konan güncel fikirlerle yeniden gözden geçirerek yeni bir yapılandırmaya gideceğiz.

Toplantının bundan sonraki diğer önemli konusu ise dijitalleşme. SGK, birçok ülke arasında

en fazla dijitalleşmeyi gerçekleştiren kurumlar arasında yer alıyor.

Mühiddin ŞAHİN / Strateji Geliştirme Başkanı Bu sempozyumda diğerlerinden farklı olarak, Türk İşbirliği ve Koordinasyon Ajansı Başkanlığı

ve İslam Konferansı Örgütü olan SESRIC ile birlikte çalıştık. Sempozyuma, SESRIC’in çalışma

alanı ile TİKA’nın ilgilendiği ülkeleri içine dahil edilerek geniş kapsamlı bir katılım sağlandı.

Bu tür organizasyonların iyi tarafı, sosyal güvenlik kurumlarının birikimlerinin diğer ülkelere

yansıtılmasına imkân sağlamasıdır. Katılımcıların konusunda uzman kişiler olması da bilgi

transferi açısından Kurumumuza ciddi fayda sağlayacaktır.

Ann Persson Grivas / İsveç Sos. Sigorta Kur. Genel Müdür YardımcısıAvrupa’dan birçok insan bu sempozyumda bir araya geldi ve önemli konular üzerinde

tartıştılar. Toplantının sonunda çok önemli çözümler çıkacağını düşünüyorum. Çünkü burada

IT gelişmeleri ve insan kaynakları alanında ne gibi gelişmeler yapılabileceği planlandı.

Türkiye’nin çok büyük bir sosyal güvenlik sistemi var. Vatandaş için hizmet servisleriniz

oldukça iyi. SGK, çok iyi hizmet veren bir kurum. Bu sempozyumun çok önemli olduğunu

düşünüyorum. Geleceğe dair yapabileceklerimizi burada tartışıyoruz. Bu da oldukça önemli

bir nokta.

Geleceğe dair yapabileceklerimizi tartışmak oldukça önemli bir nokta.

Bu tür organizasyonların iyi tarafı, sosyal güvenlik kurumlarının birikimlerinin diğer ülkelere yansıtılmasına imkân sağlamasıdır.

Bu sempozyum, değişen kanunlarla ve bu kanunların sistemimize yansıması noktasında bize yol açması bakımından önemli.

Page 60: SGK Vizyon Dergisi

53

RÖPORTAJ

Yalçın SALAY

Son yıllarda bilgi ve iletişim teknolojilerinde yaşanan gelişmeler nedeniyle içinde bulunduğumuz çağ, bilgi ve iletişim çağı olarak da adlandırılıyor. Teknolojinin hayatın her alanına girdiği bu çağda, bilginin kapsamı, bilgiye erişim şekli, hızı ve gelişimi adım adım değişiyor.

Bu durumda teknolojiyi etkili ve verimli bir şekilde kullanabilmeyi kamu kurumları için de önemli bir amaç haline getiriyor. Bu bağlamda yaptığı çalışmalarla bilgi ve iletişim teknolojilerini en üst seviyede kullanmayı hedefleyen 7/24 hizmet anlayışı ile vatandaşa hizmet veren hayata geçirdiği projelerle adından sıkça söz ettiren Sosyal Güvenlik Kurumu Hizmet Sunumu Genel Müdürü Lütfi Aydin’i makamında ziyaret ederek, Genel Müdürlüğünün hayata geçirdiği projeleri ve geleceğe dönük hedeflerini sorduk.

Batıkent’te yapımı devam eden Teknoloji Merkezi ne zaman faaliyete geçiyor. Merkezin kuruluş amaçlarından biraz bahseder misiniz?

Batıkent Veri Merkezinin öneminin anlaşılması için öncelikle bir hususa değinmek isterim. Bilişim

sistemlerinin organizasyonu ve birimlere entegrasyonu son yıllarda büyük önem kazanmış ve kurumların işleyişine hızla dahil olmuş ve değer katmıştır. Bu hızlı değişime ayak uydurmak için sistemlerin doğru yönetilmesi önemlidir. Aksi takdirde sistemlerde aksamalar oluşmakta ve çeşitli şikâyetler ortaya çıkmaktadır. Bu nedenle birimi doğru yönetmek, güncel teknolojileri takip etmek pek çok alanda gereklidir. Ülkemizdeki bilişim birimleri bütçe harcamalarının büyük bir kısmını mevcut sistemlerin bakım-onarımına harcamaktadır. Mevcut sistemler eskidikçe bu oran daha da artmaktadır. Bu durum birimlerin iş hedeflerine odaklanarak katkı sağlayacak çalışmalar yapmasını zorlaştırmaktadır.

Bu itibarla Kurumumuz bilişim teknolojileri alanındaki ihtiyaçlara yönelik çalışmalara başlamıştır. Alt yapıda eksikliği hissedilen teknolojik hizmetlerin etkinliği artırılarak birimlerin organizasyonlarına, paydaşlarımıza ve vatandaşlarımıza değer katması hedeflenmiştir.

Kurum olarak sağlık ve sigorta alanında;

3 binden fazla hastane, 25 binden fazla eczane, 5 binden fazla optik müessesesi ile 80 milyona yakın vatandaşımıza,

Lütfi AYDİNHizmet Sunumu Genel Müdürü

Bilgi ve İletişim Teknolojilerini En Üst Seviyede

Kullanıyoruz

Page 61: SGK Vizyon Dergisi

54

yurtdışında çalışan vatandaşlarımıza, 2 milyondan fazla Suriyeli sığınmacılara, ülkemizde bulunan diğer yabancı misafirlerimize, sigortalı ve hak sahiplerine emekli aylıkları, toptan ödeme, cenaze yardımı vb. diğer sunmuş olduğumuz hizmetlerde, bilgi ve iletişim teknolojilerini güncel tutmakta ve en üst seviyede kullanmaktayız. Sunulan hizmetleri daha ileri bir düzeye taşıyabilmek adına Kurumumuzun gereksinim duyabileceği düşünülen uluslararası yaklaşımları (ITIL, TOGAF vb…) da belirlemekteyiz. Bu yöntemler sayesinde birimlerimizin yeniden yapılandırılması ve teknik becerilerin artırılması sağlanmış olacaktır. Bu hedeflerimize ulaşmak adına Batıkent Veri Merkezi projemiz geliştirilmiş olup verimli çalışan bir kurumsal mimari yapı oluşturulması hedeflenmiştir. Bu itibarla sunulan hizmetlerde önceden yaşanılan sıkıntıların yaşanmaması için önlemler alınmış hizmetin kesintisiz sunulabilmesi doğrultusunda önemli bir hamle daha yapılmıştır.

Batıkent Yeni Veri Merkezi Taşınma Projesi

Batıkent Veri Merkezi başta Sayın Cumhurbaşkanımızın, Sayın Başbakanımız ve Sayın Bakanımızın vurguladığı yeni Türkiye vizyonunun yansıması olarak Avrupa’daki büyük kamusal veri merkezlerinden biri olacak şekilde tasarlanmış, Kurumumuzun gelecek ihtiyaçlarını karşılayacak ve geliştirebilecek bir yapıda planlanmıştır. Batıkent Veri Merkezinin faaliyete alınmasına yönelik gerekli donanım alımı ve taşınması için sözleşme imzalanmıştır. Taşınma sürecine başlanmış olup, kurulum ve taşınma işlemleri tüm hızıyla devam etmektedir. Buna göre hazırlanmış olan proje planı doğrultusunda, 2015 sonu itibariyle sistemlerimizi Batıkent Veri Merkezinde hizmet verir hale getirmeyi planlamaktayız. Bunu başardığımızda Sosyal Güvenlik Kurumları tarihinde iş sürekliliğine yönelik büyük bir

adım atılmış olacak ve tamamen iki kademeli yedekli, dünya çapında kabul görmüş standartlara uygun, daha güvenilir bir sistem merkezine kavuşmuş olacağız.

Bunları gerçekleştirerek güncellenmiş standartlara uygun bir veri merkezine sahip olarak; bilgi işlem altyapısının yenilenmesi, gerekli yazılım ve donanım alt yapıları güçlendirilerek kurum işlemlerinin daha hızlı ve sağlıklı yürütülebilmesi, hizmet sürekliliğinin sağlanması, artan iş yükünün karşılanması, çağın gereksinimlerine uygun ve kesintisiz hizmet verilmesi, bulut bilişimin gerçekleştirilmesi teknolojik gelişmelerden yararlanarak hedeflere ulaşılması sağlanacaktır.

e-Arşiv projesinde gelinen nokta nedir. Projeden beklenen fayda sağlandı mı?

Kurumumuz arşivlerinde yer alan doküman ve belgelerin elektronik ortama aktarılarak arşivlenmesini hedefleyen e-arşiv projesinde fizibilite ve planlama çalışmaları tamamlanmış olup, projede pilot çalışma için hazırlıklar devam etmektedir.

Bu proje ile; arşivlerimizde bulunan doküman ve belgelerin elektronik ortamda yedeğinin oluşturulması, fiziksel arşivdeki doküman belge ile işlem yapmak yerine elektronik ortamdaki sayısallaştırılmış hali ile işlemlerin daha hızlı yapılabilmesini, fiziksel evrakın yıpranmasına engel olunarak, arşivlik belgelerin ömrünün uzatılmasını ve böylelikle koruma altına alınmasını, kapsamlı, denetlenebilir ve standart bir Sayısal Arşiv Yönetim Sistemi oluşması sağlanacaktır.

Tüm süreçleri saklama ve erişim konularında ciddi oranda zaman, işgücü ve kaynak tasarrufu, riskleri ez aza indirmeyi, son kullanıcı için dosyanın hızlıca açılmasını ve okunmasını, paydaşlara ve vatandaşlara anında hizmet verilmesini sağlayacaktır.

Batıkent Veri Merkezi

54

Page 62: SGK Vizyon Dergisi

55

SSK, Bağ-Kur ve Emekli Sandığı alt yapı yazılımlarının ortak bir veri tabanında birleştirilmesi amacıyla başlatılan Sosyal Güvenlik Entegrasyon Projesi hakkında neler söylemek istersiniz?

2006 yılında SSK, Emekli Sandığı ve Bağ-Kur birleştirilerek Sosyal Güvenlik Kurumu adı altında hizmet vermeye devam etmiştir. Bu kurumların kendi içlerindeki teknolojik ve yapısal farklılıkları, birbirinden farklı bilgi teknolojileri sistemleri, birleşme aşamasında zorlukların yaşanmasına neden olmuştur. Bu vesile ile önceki üç kurumun (SSK- Bağ-Kur, Emekli Sandığı) uygulamalarının ve teknik altyapılarının tam olarak birbirine entegre edilebilmesi için Sosyal Güvenlik Entegrasyon Projesi (SGEP) oluşturulmuştur.

SGEP sayesinde SGK tarafından sunulan hizmetler, tek uygulama, tek veri tabanı ve tek bir teknolojik altyapı ile yürütülecektir.

Bu sayede, çağın gerektirdiği güncel teknolojiler ve en iyi uygulama örnekleri kullanılarak; iş süreçlerinin, yazılımın, verinin yeniden yapılandırılması, entegrasyonu ve modernizasyonu ile Kurumsal dönüşüme katkı sağlanmış olacaktır. Bu projenin temel hedefi; sosyal güvenliğe ilişkin bilgi sistemlerinin birbirine entegre edilmesi ve dünya çapında en iyi uygulamaların tüm sosyal güvenlik sistemine yaygınlaştırılarak vatandaşa yerinde hizmet sunmak maksadıyla e-devlete geçilmesidir.

Kurumun siber saldırılara karşı bilgi güvenliği nasıl sağlanıyor. Bu konuda neler söylemek istersiniz?

Günümüzde bilgi ve iletişim teknolojileri yaşantımızın ayrılmaz bir parçası haline gelmiştir. Bununla birlikte bilgi ve iletişim teknolojilerinin kullanımının çeşitli siber tehditleri de beraberinde getirdiği ve bunun toplumda güvenlik kaygılarına yol açtığı da bir gerçektir.Kurumumuz siber saldırılara karşı bilgi güvenliğini sağlamak amacıyla idari yapılanmalar gerçekleştirmekte, teknik ve hukuki önlemler almaktadır. Bu konuda kapasite planlaması, personel nitelikleri (eğitim düzeyi ve tecrübe vb.), alması gereken eğitimler, siber olay öncesi, esnası ve sonrasında yapması gereken çalışmalar, kurum içi/kurum dışı paydaşlarla iletişim esasları belirlenmiş bu çerçevede Kurumsal Siber Olaylara Müdahale Ekibi (Kurumsal SOME) kurulması çalışmaları devam etmektedir.

SGK Veri Güvenliği konusuna da değinmek gerekirse; Kurumumuzda çok kritik öneme sahip olan sağlık ve sigorta verileri saklanmaktadır. Bu veriler gerektiğinde kanun ve mevzuatlar çerçevesinde imzalanan protokoller ve gizlilik sözleşmeleri ile diğer kurumlarla paylaşılmaktadır. Paylaşılan verilerin güvenliği; Nüfus, Tapu, Sağlık Bakanlığı gibi kurumlarla kapalı devre hatlar üzerinden, bankalar ve bazı diğer kurumlar ile de internet üzerinden şifreli bağlantılar kurularak sağlanmaktadır. Kurumlar ile paylaşılan verilerin kimler tarafından hangi amaçla kullanıldığının belirlenmesi sorumluluğu, ilgili kurumun görev alanına girmektedir.

Eski Arşiv Yeni Arşiv

55

Page 63: SGK Vizyon Dergisi

56

Kurumumuzda bilişim sistemlerine gelebilecek siber saldırılara karşı ise çok katmanlı güvenlik yapısı uygulanmaktadır. Bu yapı vasıtasıyla saklanan ve paylaşılan veriler çeşitli yazılım donanım araçlarıyla birbirinin açığını kapatacak şekilde konumlanarak bilgi güvenliği maksimum seviyede sağlanmaktadır.Kurum ağ altyapısında bulunan cihazların erişimleri merkezi kimlik yönetim sistemi üzerinden sağlanıyor olup erişimler kayıt altına alınmaktadır. Verilerin

tutulduğu veri tabanlarına doğrudan erişim bulunmamakta sadece uygulamalar üzerinden erişim sağlanmaktadır. Çok kritik öneme sahip hassas veriler ise veritabanlarında farklı bir alanda tutulmakta olup bu alana erişim özel izinlere tabidir. Ayrıca Kurum personelinin kullandığı bilgisayarlarda ise kullanılan işletim sistemi, güvenlik programları (anti virüs vb.) sürekli güncel tutularak sistemler zararlı yazılımlara karşı korunmaktadır.

Hizmet Sunumu Genel Müdürlüğü olarak işlettiğiniz ve geleceğe dönük ne tür projeleriniz var. Bunlardan kısaca bahsedebilir misiniz?

Geleceğe dönük planlarımız arasında genel olarak mobil teknolojilerin e-Devlet hizmetlerinin sunumunda tercih edilen en yaygın teknoloji olması ve dolayısıyla kişiselleştirilmiş e-Devlet hizmet sunumunun ön plana çıkması nedeniyle e-Devlet üzerinden sunulan hizmetlerin mobil platformlara taşınması öncelikli hedeflerimiz arasında yer almaktadır.

SGK Büyük Veri Altyapısının Kurulması ve Veri Madenciliğinin Geliştirilmesi Projesi: Kurumsal karar destek sisteminin güçlendirilerek, bilgiye dayalı yönetim ve bilgi ekonomisi altyapısının kurulması amaçlanmaktadır. Bu sayede sağlıkta kayıp ve kaçakların önüne geçilmesi ve kayıt dışı istihdamla mücadelede daha hızlı yol alınması hedeflenmektedir. Karar vericilere destek sağlamayı da hedeflemekteyiz.

SGK Kayıt Dışı İstihdamla Mücadele Bilgi Sistemi (KADIMBIS): Denetim elemanlarının ÇSGB, SGK ve İŞKUR bilgi sistemlerine tek bir uygulama üzerinden erişimi sağlanmıştır. Uygulamayla; Kayıt Dışı İstihdamla Mücadele’de etkin bir denetim sistemi oluşturulmuştur.

Hizmet Odaklı Mimari Yaklaşım (SOA) Projesi:Kurumumuza ait tüm servislerin (hizmetlerin) tekrar kullanılabilirliğini sağlamak, uygulamalar arasında standartlaşmayı sağlayarak birlikte çalışmayı artırmak, iş süreçlerinin/kurallarının ve ihtiyaçların güvenli, verimli ve kısa sürede uygulamaların gerçek ortamda devreye alınmasını sağlayan mimari bir yaklaşımdır. Vatandaşa sunulan hizmetin kalitesi daha süratli ve güvenli artırılacaktır.

SGK MEDULA Projesi: Sağlık alanında adeta devrim yaratan MEDULA sisteminin (Hastane, Eczane, Optik ve Şahıs Ödemeleri) tamamını merkezi hale getiren,

SUT esaslarına göre online kontrollerle işletilen bir uygulamadır. Bilgilerin elektronik ortama geçmesiyle birlikte, sağlık hizmetlerinde yapılan harcamalara ilişkin doğru ve hızlı risk analizlerinin yapılabilmesi ve Sağlık Hizmet Sunucularına yapılan ödemelerin hızlı ve doğru bir şekilde gerçekleştirilebilmesi hedeflenmiştir. Proje, değişen ihtiyaçlar kapsamında güncellenmekte ve kesintisiz olarak işletilmektedir.

Optik e-Reçete Projesi: 2014 yılının ikinci yarısında başlatılan optik e-Reçete projesi ile eczane e-Reçete projesinde olduğu gibi tüm optik reçeteleri elektronik ortamda gönderilecektir. Ülke ekonomisine katkıda bulunacak, ciddi kağıt ve iş gücü tasarrufu sağlanacaktır. Vatandaşlarımız yazılan optik reçeteleri ile istedikleri ildeki optikten elektronik ortamda reçete bilgilerine ulaşacak gözlüğünü alacaklardır.

Siber Güvenlik ve Güvenlik İzleme Merkezi Projesi: 2016 yılı içinde tamamlamayı hedeflemekteyiz. Bu sayede Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığının bilgi teknolojileri üzerinden sağladığı her türlü hizmet, işlem ve veri ile bunların sunumunda kullanılan bilişim sistemlerinin güvenliğinin daha etkin sağlanması amacıyla; eksik olan güvenlik cihaz ve yazılımlarının temin edilmesi, güvenlik cihazlarının ve konfigürasyonlarının yapay saldırılarla belirli aralıklarla test edilmesi, yapılacak testler için gerekli hizmetlerin temin edilmesi, kurum içerisinde siber güvenlik testlerini gerçekleştirebilecek laboratuvar ortamı oluşturulması, kurum personelinin siber güvenlik konusunda bilinçlendirilmesi, hedeflenmektedir.

Bu projelerin toplumsal anlamda ve tüm dış paydaşlarınızda oluşturacağı fayda ve etkilerine değinecek olursak; “Yeni Türkiye vizyonuna uygun, vatandaşa zamandan ve mekandan bağımsız hizmet sunmayı, paydaşlarla ortak çözümler üretmeyi, güvenliği en üst seviyede tutmayı, süreç ve veri yönetimini standartlaştırmayı, e-Devleti Akıllı Devlete taşımayı hedeflemekteyiz.”

56

Page 64: SGK Vizyon Dergisi

57

TÜRKİYE İLE AVUSTURYA SOSYAL GÜVENLİK SÖZLEŞMESİ

AVRUPALI TÜRKLERİN SOSYAL GÜVENLİĞİ

Türkiye ile Avusturya arasındaki Sosyal Güvenlik Sözleşmesi 12 Ekim 1966 tarihinde imzalanarak 1 Ekim 1969 tarihinde yürürlüğe girdi. Daha sonra yürürlükte bulunan bu genel sözleşmeye zaman içinde değişen şartlara uyum sağlamak adına ilaveler ve bazı değişiklikler getiren ek sözleşmeler yapıldı.

En son yapılan sözleşme ile sağlanan temel haklar başlıklar halinde şu şekildedir;

Avusturya’da çalışan vatandaşlarımızın, bu ülkede bulundukları sürelerde Avusturya vatandaşları gibi sosyal güvenlik mevzuatı alanında hak ve yükümlülük bakımından eşit işlem görmelerini; Avusturya ve Türkiye’de geçen hizmet sürelerinin birleştirilmesini ve Avusturya’da kazandıkları haklardan Türkiye’ye dönmeleri durumunda da faydalanmaya devam etmeleri ve hastalık, analık, iş kazası ve meslek hastalıkları, yaşlılık, malullük ve ölüm gibi sigorta kollarının sağladığı yardımlardan yararlanmalarıdır.

Bu doğrultuda, Türkiye veya Avusturya’da bir sosyal güvenlik yardımını hak edebilmek için belirli bir sigortalılık ve hizmet süresinin gerektiği durumlarda şahıslar her iki ülkede geçen hizmet sürelerinin birleştirilmesini talep edebilirler. Bu duruma örnek olarak Türkiye’de yaşlılık aylığına

hak kazanılabilmesi için gerekli olan hizmet süresine sahip olmayan bir Türk vatandaşını, Avusturya’da sigortalı olarak çalışılmış süreleri bulunması durumunda, Türk mevzuatına göre aylığa hak kazanmada dikkate alınmak üzere, Avusturya’da geçen hizmet gün sayılarının da Türkiye’de geçmiş gibi sayılmasını talep edebilecektir. Dolayısıyla, 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu’na ve 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu’nun geçici 20’nci maddesine tabi sandıklar kapsamında geçen hizmet süreleri birleştirme kapsamındadır.

Bunun yanı sıra, sözleşmede hüküm altına alınmak kaydıyla Türkiye Sosyal Güvenlik mevzuatı kapsamında sağlanan bir haktan yararlanan sigortalı ikametgahını Avusturya’ya aldırması durumunda sözleşmede aksi bir hüküm bulunmuyorsa bu haktan Avusturya’da da yararlanmaya devam edebilir. Aynı durum tersi ihtimalde de geçerlidir.

Türkiye ile Avusturya Sosyal Güvenlik Sözleşmesi nin uygulanması sırasında her iki ülke arasında yapılan bilgi belge paylaşımlarının elektronik ortama taşınarak işlemlerin daha hızlı ve etkin bir şekilde yürütülmesi konusunda Avusturya ve Türkiye Sigorta Kurumları arasında görüşmeler sürmektedir.

AVUSTURYADosyası

57

?

Page 65: SGK Vizyon Dergisi

5858

?Hem Türkiye’de hem Avusturya’da hizmeti olan bir kişi aylık başvurusunu hangi ülkeye yapmalıdır?

Her iki ülkede de hizmeti olan bir kişi aylık başvurusunu bulunduğu ülkede gerçekleştirebilir. İki ülkeden birinde yapılan başvuru, diğer ülke kurumuna da yapılmış sayılır.

Avusturya’da çalışan sigortalılar ile yanlarında ikamet eden aile bireylerine Avusturya tarafından hangi sağlık yardımları yapılmaktadır?

Muayene ve tedavi amaçlı olmak üzere, hastalıkların teşhisi ve tedavisi, diş muayeneleri, kür tedavileri ve ilaçlar, sargı ve şifa verici maddeler sağlanan sağlık yardımlarına girmektedir. Bunların yanı sıra, sağlanan diğer yardımlar kapsamında gözlükler, ortopedik gereçler ve diğer yardımcı araçlar, hastanelerde yatarak tedavi, yol masrafları ve analık hali yardımları da verilen sağlık yardımları kapsamında yer almaktadır.

Avusturya’da çalışmakta olan sigortalı ile beraberinde ikamet eden aile bireylerinden kimler sağlık yardımlarından yararlanmaktadır?

Avusturya’da çalışan vatandaşlarımızın yanında ikamet eden ve kendi sigortasından dolayı yardım hakkı bulunmayan eşi ile yine yanında ikamet eden ve 18 yaşını doldurmamış çocukları sigortalı adına sağlık yardımı talep etme hakkına sahiptirler. Genel veya mesleki eğitim yapan çocuklar ile bedeni, ruhi veya akli sakatlıkları nedeniyle geçimlerini sağlayamayacak durumda olan çocuklar en fazla 27 yaşını dolduruncaya kadar yardım talep edebilir.

Avusturya’da çalışması bulunan bir kişinin, 3201 sayılı Kanuna göre Avusturya’da geçen sürelerini borçlanması halinde, ilk işe başlama tarihi neye göre belirlenir?

10.09.2014 tarih ve 6552 sayılı Kanunla getirilen değişiklikle birlikte, uluslararası sosyal güvenlik sözleşmelerinde Türk sigortasına girişinden önce akit ülke sigortasına girdiği tarihin Türk sigortasına girdiği tarih olarak kabul edileceğine ilişkin özel hüküm bulunan ülkelerdeki sigortalılık sürelerini, 3201 sayılı Yurtdışı Hizmet Sürelerinin borçlanılmasına ilişkin Kanuna göre borçlananların, akit ülkede ilk

defa çalışmaya başladıkları tarih ilk işe giriş tarihi olarak kabul edilmektedir. Türkiye-Avusturya Sosyal Güvenlik Sözleşmesi ilk işe girişle ilgili özel hüküm bulunan sözleşmelerden biri olduğundan, Avusturya’daki sigortalılık sürelerini 3201 sayılı Kanuna göre borçlananların, bu ülkedeki ilk işe başlama tarihi, Türkiye’de hiç çalışma yok ise veya Türkiye’deki sigortalılık başlangıç tarihinden önce ise Türkiye’de ilk işe giriş tarihi olarak kabul edilmektedir.

Türkiye-Avusturya sosyal güvenlik sözleşmesine göre aylık talebi için başvurular nereye yapılmaktadır?

Türkiye’de ve Avusturya’da hizmet akdine tabi çalışması bulunan sigortalılar aylık talebi için başvurularını, şayet Türkiye’de bulunuyorlarsa, 81 ilde bulunan Sosyal Güvenlik İl Müdürlüklerinin “Yurtdışı Birimlerine” ilgili formülerin tanzim ve tasdiki suretiyle yapabileceklerdir. Şayet sigortalılar Avusturya’da bulunuyor iseler başvurular, ilgili Avusturya Sosyal Güvenlik Kurumuna yapılacaktır.

Avusturya’da prim iadesi var mıdır?

Avusturya mevzuatına göre prim iadesi imkanı bulunmamaktadır.

Kısmi aylık alanlar borçlanabilir mi?

Sosyal güvenlik sözleşmeleri uygulanmak suretiyle kendilerine veya hak sahiplerine sosyal güvenlik kanunlarına göre kısmi aylık bağlanmış olanlar ile bağlanacak olanlar, istekleri durumunda Avusturya’da geçen ve tam aylık almak için yeterli gün sayısını veya hizmet cetvelindeki gün sayılarının hepsini borçlanabileceklerdir.

Avusturya’da çalışan sigortalıların Türkiye’de oturan aile bireylerinden hangileri sağlık yardımlarından yararlanabilir?

Avusturya’da çalışan sigortalıların ülkemizde ikamet eden aile bireylerinin hangilerinin bakmakla yükümlü olunan kişiler olduğu Avusturya mevzuatına göre tespit edilmektedir. Bu kişiler ülkemizde 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununun öngördüğü mevzuata göre sağlık yardımlarından faydalanacaktır.

EN ÇOK MERAK EDİLEN KONULAR

58

Page 66: SGK Vizyon Dergisi

5959

Avusturya’da Gurbetçi Türk İzleri

Avusturya’da yaşamış, orada çalışarak emekli olmuş ve tekrar Türkiye’ye dönmüş Saka ailesinin evindeyiz. Bursa’da yaşayan Saka ailesi muhteşem Türk misafirperverliği ile açıyor bize kapılarını. Mehmet amca yaşadıkları apartmanın kapısında karşılıyor bizleri, ev sahibi çiftimizin heyecanından anlıyoruz ki, onlarda hikayelerini anlatmak için sabırsızlanıyorlar. Mehmet ve Gülfer Saka çifti Viyana’da 35 yıl yaşamış. 35 yıl önce Viyana’da bir tekstil fabrikasında çalışmaya başlayan Mehmet amca, 7 ay çalıştığı fabrikadan ayrılarak bir lastik fabrikasında işe girmiş ve 22 sene de orada çalışmış. Hemen bir ev tutup eşi ve çocuklarını da yanına aldırmış. Gülfer teyze ise Avusturya’da 17 sene bir pasta firmasında çalışmış. Şimdi ikisi de emekli olan

çift 4 çocuk ve 9 torun sahibi. Yaklaşık bir saat süren sohbetimizi ev sahibi Gülfer teyzenin ikramları ve sıcak çayı eşliğinde gerçekleştiriyoruz.

Avusturya’da yaşadıkları süre zarfında kendi memleketleri Bursa’ya gelecek için yatırımlarını yapmış Saka ailesi. 1995 yılında Mehmet amca ve Gülfer teyze Türkiye’ye kesin dönüş yapmış. Mehmet amca’ya 1999 yılında sağlık sorunları nedeniyle Avusturya’dan malulen emekli maaşı bağlanmış. Gülfer teyze ise 17 sene çalıştığı pasta fabrikasından malulen emekli olmuş. Çocukları orada çalışan ve okuyan aile, onları orada bırakarak döndüğü için zaman zaman Avusturya’ya ziyaret amaçlı gitmeye devam ediyor.

Hazırlayan: Asuman KAÇAR / Selda DEMİR

RÖPORTAJ

Yurtdışında yaşayan 5 milyonu aşkın Türk toplumunun yaklaşık 4 milyonu Batı Avrupa ülkelerinde yaşıyor. Avrupa’ya öncelikle çalışmak ve sonrasında okumak için birçok Türk vatandaşı göç ediyor.

Bu ülkelerden biri de Avusturya. Avusturya’da bir Türk izi bulmak, bir Türk hikayesi dinlemek hiç şaşırtıcı değil. Avusturya’nın her köşesinde Türk işçileri ve Türk öğrencileri bulmak mümkün.

59

Page 67: SGK Vizyon Dergisi

60

Mehmet Saka: “Türkiye’de de artık sağlık sistemi çok iyi işliyor. Hastanelerdeki ilgi, alaka ve donanımın son derece iyi olduğunu görüyoruz. Bunlar ülkemiz adına çok memnuniyet verici gelişmeler.”

Çiftimize Avusturya’ya gitmeden önce ile şimdi arasında Türkiye sosyal güvenlik sisteminde yaşanan değişiklileri soruyoruz. Türkiye’de son 30 yılda çok büyük değişim ve gelişim yaşandığını söylüyorlar. Dünya gelişiyor, Türkiye neden gelişmesin diyor Mehmet amca. “O zamanlara göre şimdi yurdumuzda da her şey çok rahat. Sağlık, sigortacılık alanında her konuyu çok rahat bir şekilde çözebiliyoruz.” diye devam ediyor.

Avusturya’da yaşadığı yıllardaki sağlık sisteminden de bahsediyorlar. Orada hastaneye gitmek için çalıştığın yerden vizite kağıdı alındığını veya aile hekimlerine gidilerek havale alındığını söylüyorlar. Yabancıyız diye hiçbir dışlanmaya maruz kalmadıklarını ve Avusturya vatandaşlarından farklı hiçbir uygulamaya tabi tutulmadıklarını büyük bir memnuniyetle anlatıyor Mehmet amca ve ekliyor; “Türkiye’de de artık sağlık sisteminin çok iyi işlediğini ve hastanelerdeki ilgi, alaka ve donanımın son derece iyi olduğunu görüyoruz. Bunlar ülkemiz adına çok memnuniyet verici gelişmeler. ”Türkiye’ye döndükten sonra askerlik borçlanması ve hizmet birleştirmesi yapan Mehmet amca kurumunuza geldiğinde hiçbir zorlukla karşılaşmadığını, evraklarını teslim ederek borçlanma parasını yatırdığını ve emekli olduğunu belirterek devam ediyor; “O zamanlar emeklilik 3-4 ay kadar sürüyordu. Şimdi ise çok kısa sürede emekli maaşı bağlandığına etrafımdan şahit oluyorum. Bunlar çok güzel gelişmeler.”

Avusturya’da Birçok Kez Ağır Ameliyatlar Geçirdim. Hiçbir Zaman Gurbetçi Muamelesi Görmedim

Ev sahibemiz Gülfer teyze Avusturya’da birçok kez ağır ameliyatlar geçirmiş. Orada çok iyi bakıldığını, hiçbir zaman gurbetçi muamelesi görmediğini anlatıyor. Mehmet amca ise fabrikada çalışırken işinin ağır olması ve ağır kaldırmak zorunda kalması

nedeniyle rahatsızlanarak fıtık ameliyatı olmuş. Tekrar işine dönmüş. Yine ağır kaldırmaya devam eden Mehmet amca ameliyat bölgesinde yanma hissedince tekrar hastaneye başvurmuş. Doktorun verdiği ağır işte çalıştırılamaz raporu ile fabrikada hemen yeri değiştirilmiş ve daha rahat bir bölüme alınmış. Mehmet amca bunları memnuniyetle ifade ediyor ve çalıştıkları fabrikalarda sürekli işyeri hekimi olduğunu vurguluyor.

Her Türlü İlacı Kuyruk Beklemeden Para Ödemeden Temin Edebiliyoruz. Türk Vatandaşı Olarak Bu Gelimeler Bizi Çok Mutlu Ediyor

Mehmet amca, Avusturya’ya gittiği dönemle şimdi arasında Bursa’da nüfusun belki 5 kat arttığını fakat o zamanlar hastanelerde yaşanan sıra bekleme ve yığılmaların şimdi yurdumuzda yaşanmadığını anlatarak ekliyor; “30 yıl öncesinde ilaç almak için geceden hastanelere gider saatlerce kuyruklarda bekler, hasta hasta çile çekerdik. Şimdi ise adım başı eczane var. Her türlü ilacı kuyruk beklemeden para ödemeden temin edebiliyoruz. Türk vatandaşı olarak bu gelişmeler bizi çok mutlu ediyor.”

Yurtdışından Borçlanma Yoluyla Emekli Olan Türk Vatandaşları Sağlık Yardımından Nasıl Yararlanabilir?

Meryem Taşan SGK Bursa İl Müd. / Şef (Yurtdışı Birimi)

Yurtdışında yaşayan aileler Türkiye’ye dönerken oradaki çalışma sürelerini gösterir hizmet dökümünü yanlarında getiriyor. Ev hanımı bayanlarda sadece ikametgah getirerek yurt dışında yaşadıkları süreleri borçlanabiliyor. Eğer yurt dışında geçen süreleri yeterliyse gün karşılığında primlerini yatırarak Türkiye’den emekli olabiliyorlar. Yurtdışından borçlanma yoluyla emekli olan Türk vatandaşlarının yaşadığı en büyük sorun sağlık yardımı. Çünkü bu yolla emekli olanların sağlık yardımları hemen açılmıyor. Ta ki yılın büyük çoğunluğunda Türkiye’de yaşamaya başlayana kadar. Yurtdışında yaşayan vatandaşlarımız orada bulunan sosyal güvenlik ateşelikleri ve konsolosluklar ile Kurumumuzun internet sitesinden bu konu ile ilgili en doğru bilgiye ulaşabilirler.

Page 68: SGK Vizyon Dergisi

61

YEŞİL BURSA

İL İL TÜRKİYE

HAZIRLAYAN:

Selda DEMİR / Asuman KAÇAR

61

OSMANLININ İLK BAŞKENTİ…. UYGARLIKLAR GEÇİDİ

FOTOĞRAF:

Çağrı TURGUT

Page 69: SGK Vizyon Dergisi

6262

Tabiat varlıkları, tarihe tanıklığı ve birçok medeniyete ev sahipliği yapan geçmişiyle Bursa; Anadolu yarımadasının kuzey batısında, Marmara Denizi’nin güneyinde, Uludağ’ın eteklerinde kurulmuş bir kent. Türkiye ekonomisine katkısı ile sanayi

kenti unvanını da taşıyan Bursa aynı zamanda yaşattığı kültürel ve doğal varlıkları ile önemli turizm merkezlerinden. Batıda Balıkesir, kuzeyde İzmit, Yalova, İstanbul, doğuda Bilecik, Adapazarı ve güneyde de Eskişehir ve Kütahya illeriyle komşu olan

Bursa’nın yüzölçümü 11.043 metrekare olup, 2014 yılı itibariyle 2.787.539 nüfusa sahip. Türkiye’nin en kalabalık dördüncü büyük kenti olan Bursa, 2015 Dünya Yaşanabilir Şehirler sıralamasında Dünya’da 48. Türkiye’de 1. sırada yer almaktadır

2000’in üzerinde korunması gereken kültürel, tarihi ve anıtsal yapı barındıran Bursa; Bizans, Osmanlı ve Cumhuriyet

dönemlerinin izlerini taşır. Ulu Camisi, kaplıcaları, külliyeleri, yeşil türbesi, Karagöz-Hacivatı, iskender kebabı,

kemalpaşa tatlısı, kestane şekeri, tarihi kimlik ve mimari miras bakımından Bursa, adeta bir açık hava müzesi

görünümündedir.

İpek böceği, kozası, ipeği ve tekstili ile marka kent…UNESCO dünya kültür mirası adayı…

Dünya kenti yolunda ilerleyen Osmanlı şehri…Avrupa Kenti ödüllü…

Avrupa Tarihi Termal Kentler üyesi… Dünya coğrafyasında açık hava müzesi…

Türkiye’nin kültür kalbi…

Page 70: SGK Vizyon Dergisi

63

Bursa Sosyal Güvenlik İl Müdürlüğünün yapısı, işleyişi ve verilen hizmetler hakkında kısaca bilgi alabilir miyiz?

İl Müdürlüğümüz toplam 797 personeli ile Bursa nüfusunun sosyal güvenlik kapsamındaki yüzde 98,46’sına hizmet vermektedir. Reform sonrası dönemde ilimizdeki sigortalı sayındaki yıllık artış oranı ortalama yüzde 5,5 ve işveren sayısındaki yıllık artış oranı ortalama yüzde 6,5 olmuştur. İlk kez bu yıl Mayıs ayında toplam sigortalı sayımız 800 bini geçmiştir.

İl Müdürlüğüne bağlı kaç tane Sosyal Güvenlik Merkeziniz var? Verilen hizmetler neler?

İl Müdürlüğümüze bağlı olarak hizmet veren 1 adet sağlık sosyal güvenlik merkezi, 1 adet mali hizmetler sosyal güvenlik merkezi ve 12 adet sosyal güvenlik merkezi olmak üzere toplam 14 adet sosyal güvenlik merkezimiz bulunmaktadır.

İlk SGM Bursa’da Açıldı

Türkiye'de açılan ilk Sosyal Güvenlik Merkezi, 2 Eylül 2008 tarihinde ilimiz Mustafakemalpaşa ilçesinde faaliyetine başlamıştır.

Bursa ilçelerinde 2008-2009 yıllarında 11 adet sosyal güvenlik merkezinin açılışı yapılmıştır. Bursa’da halen İl Müdürlüğüne bağlı olarak; Mustafakemalpaşa, Gemlik, Karacabey, Orhangazi, İznik, İnegöl, Orhaneli, Gürsu, Kestel, Mudanya ve Yenişehir ilçelerde kurulu olan Sosyal Güvenlik Merkezleri ile İl Merkezinde hizmet binamızda yer alan sağlık sosyal güvenlik merkezi, mali hizmetler sosyal güvenlik merkezi ve Osmangazi Sosyal Güvenlik Merkezimizle Bursa halkına hizmet vermekteyiz. İlimizdeki 17 ilçenin 12’sinde sosyal güvenlik merkezimiz bulunmaktadır.

Sosyal Güvenlik Kurumlarının birleşmesinden sonra büyük değişim ve reformlar yaşandı, siz bu değişimi nasıl değerlendiriyorsunuz? Toplum nezdinde ne gibi değişiklikler yaşandığını gözlemlediniz?

Sosyal Güvenlik Reformu ile üç kurumun tek çatı altında toplanmasıyla yeni bir kurumsal yapı oluşturulurken, sigortalı hak ve yükümlüklerinin eşitlendiği mali olarak sürdürülebilir emeklilik sistemi ile nüfusun tamamına eşit, kolay erişilebilir ve kaliteli bir sağlık hizmeti sunmayı amaçlayan sosyal güvenlik sistemi oluşturulmak istenmiştir. Reform sonrası oluşturulan yeni kurumsal yapı ile personelin tek çatı altında toplanması, bilgi işlem altyapısının birleştirilmesi, e-devlet ve e-hizmet uygulamalarının artırılması, il müdürlükleri yanında ilçelerde açılan sosyal güvenlik merkezleri vasıtasıyla hizmetin vatandaşın ayağına götürülmesi ile Kurum imajını olumsuz yönde etkileyen kuyrukların son bulması, vatandaşın başvurularının hızla sonuçlandırılması, hizmetlerin standart hale getirilmesi, Kurumun toplum nezdindeki itibarını yükseltmiştir.

SGK Vizyon ekibi olarak bu sayımızda,Osmanlı İmparatorluğu’nun ilk başkentiolan yeşil Bursa’yı ve bu güzel şehirdeyaşayanlara hizmet veren Bursa SosyalGüvenlik İl Müdürlüğümüzü tanıtmakistedik. Ve ilk olarak Bursa Sosyal Güvenlik İlMüdürü Erhan Karaca’yı makam odasında ziyaret ederek kendisine çalışmalarına ilişkin sorularımızı yönelttik.

İL İL TÜRKİYE

BURSA

Erhan KaracaBursa Sosyal Güvenlik İl Müdürü

Page 71: SGK Vizyon Dergisi

64

İlimizdeki, hizmet verilen mekanların yenilenmesi, modern hale getirilmesi hem personel hem de hizmet alanlar cephesinde memnuniyetle karşılanmıştır. İlçelere yapılan konsept hizmet binalarımız ve engelli asansörleri, bebek bakım odası, bekleme bölümleri, yönlendirme personelleri ve daha birçok yenilik ile beş yıldızlı otel konforundaki İl Müdürlüğü ana hizmet binamızla, Müdürlüğümüz örnek gösterilen bir kamu kurumu haline gelmiştir.

Özellikle işverenler tarafından benimsenen 5 puanlık prim indirimi teşviki ile hem kayıt dışı oranı düşürülmüş hem de prim tahsilat oranı artırılmıştır. Reform sonrası kayıt dışı istihdamın en önemli nedeni sayılan istihdam üzerindeki yüklerin, teşviklerle azaltılması, denetimde ise önce rehberlik ve iletişim sonra denetim ve kontrol en son yaptırım ilkesinin benimsenmiş olması işverenler tarafından memnuniyetle karşılanmıştır. Bilgilendirme ve bilinçlendirme faaliyetleri ile Sosyal Güvenlik Haftası kutlama faaliyetleri de reformun ve yeni kurumsal yapının tanıtılması yönünde farkındalık yaratan uygulamalar olmuştur.

Bursa Sosyal Güvenlik İl Müdürlüğünü diğer il müdürlüklerinden ayıran sizin geliştirdiğiniz bir projeniz var mı?

Sosyal Güvenlik Reformunun öncelikli amaçlarından biri olarak belirlenen "Sosyal güvenlik hizmetlerini kaliteli ve kolay ulaşılabilir hale getirme" hedefine yönelik olarak taşrada yapılan birçok uygulamaya İl Müdürlüğümüz öncülük etmiş, birçok uygulama ve projede de pilot il olarak görev yapmıştır.

Taşrada bu dönemde; ilk il müdürlüğü web sitesi Müdürlüğümüz imkanları ile faaliyete geçirilmiş, bu web sitesi üzerinden ilk kez ilimizdeki sigortalılara birçok işlem online olarak sunulmuştur. Sigortalılarımız bu sayede başvuru sonuçlarını web sitemizden takip etme imkanına kavuşmuştur. İlk kez ilimizde tek numaradan (600 10 00) tüm birimlerimize ulaşma imkanı ve çağrı merkezi oluşturulmuş, arşivlerde kağıt

ortamında bulunan 1965 öncesi bordro bilgileri yapılan yazılımla elektronik ortama aktarılmış, uygulamalı eğitim verilebilmesi için bilgisayarlı eğitim sınıfı kurulmuş ve ilk kez İl Müdürlüğü Strateji Belgesi oluşturulmuştur.

Önümüzdeki yıl içinde Hizmet Sunumu Genel Müdürlüğü tarafından yürütülen DYS yazılımının web tabanlı hale dönüştürülmesi ile kâğıt ortamından kurtulan, yazışmalarını elektronik ortama taşıyan, tebligatlarını elektronik ortamda yapan bir Kurum durumuna geleceğiz. Böylece tam otomasyonlu sisteme geçilmesiyle e-Devlet ile bütünleşen insansız sosyal güvenlik merkezi hayalimizde gerçeğe dönüşmüş olacaktır.

SGK tarafından verilen hizmetlerle ilgili vatandaşlardan geri dönüşler nasıl, vatandaş memnuniyetini değerlendirecek çalışmalar yapıyor musunuz?

TUİK tarafından sosyal güvenlik alanında hizmet alanların memnuniyet oranını ölçen anketler yapılmaktadır. Kurumumuz ve TUİK tarafından yapılan her iki ankette de ilimizdeki hizmet alanların memnuniyet oranları yüzde 75-76 aralığında çıkmıştır. İl Müdürlüğümüzden hizmet alan vatandaşların geri dönüşlerini takip ettiğimiz diğer bir vasıta ise birimlerimiz giriş/çıkışlarında bulunan Şikayet/Öneri kutularıdır. Vatandaşlarımız tarafından kutulara atılan tüm şikayet ve öneri formları her ay düzenli olarak takip edilmekte, formda belirttiği hususlar konusunda kendilerine dönüş yapılmaktadır.

Kurumumuz ve TUİK tarafından yapılan her iki ankette de ilimizdeki hizmet alanların memnuniyet oranları yüzde 75-76 aralığında çıkmıştır.

Bursa SGK İl Müdürlüğü Ziyareti

Sosyal Güvenlik Durumu

SSK (4/a)Bağ-Kur (4/b)Emekli Sa. (4/c)Toplam

Aktif Çalışan Sayısı

653.923106.982

78.028838.933

Emekli SayısıAylık Alan

327.34889.12062.475

478.943

Bakmakla Yük.

Olunan Yararlanıcı

697.129306.943188.337

1.192.409

Toplam

1.678.400503.045328.840

2.510.285

Page 72: SGK Vizyon Dergisi

65

Sosyal Güvenlik Kapsamındaki Toplam Kişi Sayısı : 2.510.285(GSS Kapsamındakiler Hariç) Sosyal Güvenlik Kapsamındaki Toplam Kişi Sayısı : 2.745.370(Aktif+Pasif+GSS’liler) Genel Sağlık Sigortası Kapsamındaki Kişi Sayısı GSS Primi Devlet Tarafından Ödenenler : 107.405GSS Primi Kendileri Tarafından Ödenenler : 127.680 GSS Kapsamında Toplam Tescil Edinlenler : 235.085

Toplumda eşitsizliklere ve sosyal sorunlara neden olan ve çözülmesi gereken en önemli sorunlardan biri olan kayıt dışı istihdamla mücadelemiz tüm hızıyla sürmektedir.

Günlük ortalama 7 bin civarı vatandaşın merkezlerimizden bizzat müracaat ederek hizmet aldığını düşünürsek, aylık 10-15 arası şikayet/öneri atılması, hizmet alanların memnuniyet oranının yüksekliğinin diğer bir ifadesi olsa gerek. Yine Alo170, BİMER, CİMER, Bilgi Edinme ve mail yoluyla vatandaşlar tarafından gönderilen başvurular kısa sürede sonuçlandırılmaktadır.

Bursa ülkemizdeki kış turizmi merkezlerinin başında geliyor. Bu durumu da göz önüne alarak ilinizde kayıt dışı istihdamla ilgili yapılan çalışmalardan bahseder misiniz?

İlimizdeki kayıt dışılık oranı; Türkiye ortalamasının çok altında olup yüzde 20,5 civarındadır. Denetimde önce rehberlik ve iletişim ilkesi gereği bilgilendirme ve bilinçlendirme faaliyetlerine öncelik vermekteyiz. Kayıt dışı istihdamın en önemli nedeni sayılan istihdam üzerindeki yüklerin, teşviklerle azaltılmasının olumlu etkileri nedeniyle talep eden işverenlere yönelik teşvik seminerleri düzenlenmiştir. Yine bu yıl, KITUP II seminerleri ilimizde de gerçekleştirilmiştir.Sosyal Güvenlik Denetmenleri servisine, denetimlerde kullanılmak üzere kiralama yöntemi ile 4 araç tahsis edilmiş, ayrıca Kurum Başkanlığımızca

yerel denetimlerde kullanılmak üzere tahsis edilen 2 adet Denetim ve Kontrol Aracı denetimlerde kullanılmaktadır.KADİM servisimiz tarafından bilgi (veri) paylaşımı sonucu çapraz denetim yapılmakta, bunun sonucunda da sigortasız çalışanlar ve tescilsiz işyerleri tespit edilerek kayıt altına alınmaktadır. KADİM birimimiz tarafından her ay en az iki kamu idaresi ziyaret edilmektedir.

İlinizde bulunan meslek kuruluşları ve sivil toplum kuruluşları, dernekler, vakıflar kısaca paydaş kitleyle yakın bir iletişim ve işbirliğiniz var mı?

Toplumun tüm kesimlerine hitap eden bir kurum olarak tabii ki toplum tarafından oluşturulan sivil toplum kuruluşları, meslek kuruluşları ve dernekler ilimizde yakın çalışma ilişkisinde bulunduğumuz paydaşlarımız konumundadır.

Meslek kuruluşları ile Kurumumuza kağıt ortamında yapılan bildirimlerin elektronik ortama taşınması için protokoller yapılmaktadır. İlimizde en son Ziraat Odaları tarafından yapılan bildirimlerin online olarak gönderilmesi konusu uygulamaya geçirilmiştir.

Kamu işyerleri ile toplu iş sözleşmesi yapılan özel işyerlerinin sigortalılarının aldıkları raporlar sonucu Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından ödenecek geçici iş göremezlik ödeneklerinin kendi işyerlerince ödenmesi ve ödenen bu meblağların SGK’ya olan prim borçlarından mahsup edilmesi konusunu düzenleyen Mahsuplaşma programı ile ilgili ilimizdeki kamu kurum ve kuruluşlarına yönelik bilgilendirme semineri düzenlenmiş ve başvuruda bulunanlarla protokol imzalanmaya başlanmıştır.

Personel Sayısı Toplam : 797İl Müdürlüğü : 138Osmangazi SGM : 372Sağlık SGM : 120Mali Hizmetler SGM : 25M.Kemalpaşa SGM : 16Gemlik : 17Karacabey : 14Orhangazi : 12İznik : 12İnegöl : 25Orhaneli : 7Gürsu : 9Kestel : 7Mudanya : 11Yenişehir : 12 Bursa ili Aktif / Pasif Oranı : 1,75İşyeri Sayısı : 69.769

İL İL TÜRKİYE

BURSA

Page 73: SGK Vizyon Dergisi

66

Personel memnuniyetini ve motivasyonunu artırmaya yönelik neler yapıyorsunuz?

Personel memnuniyeti ve motivasyonu artırmaya yönelik çalışmalarımızı fiziki mekanları iyileştirme ile sosyal faaliyet ve organizasyonlar başlığı altına değerlendirmekteyiz.Birleşme sonrası çok kısa zamanda faaliyete başlayan sosyal merkezlerimiz ilk aşamada kiralık mekanlarda hizmet verirken bugün ilçelerimizin çoğunda konsept binalarımızda tamamlanmış olup sırasıyla faaliyete geçirilmeye başlanmıştır.

Kurum gelirlerinin giderlerini karşılama oranının yüzde 60’lardan yüzde 90’lara çıkmış olması, Kurumumuzun toplum nezdindeki itibarını yükseltmiştir.

Bilindiği üzere çalışanların sadece uygun maddi çalışma koşullarına ve iyi maaşa göre değil, insan olarak farkedilmeye, ilgi gösterilmeye, organizasyona fayda sağlayan bir insan olduklarının düşünülmesine de önem verdikleri ve “ilgi gösterildikleri” zaman daha verimli çalışacakları aşikârdır. Personel arasındaki sosyal ilişkilerin ve dayanışmanın artırılması, tarih bilincinin geliştirilmesi hem de personeli bir günde olsa yoğun çalışma temposu ve iş stresinden uzaklaştırmak amacıyla diğer kamu kurum ve kuruluşları, belediyelerin imkânlarından yararlanarak yapılan kültür gezileri ile personelimiz son bir yıl içinde Konya, Edirne, Çanakkale, İstanbul/Şile, Ağva

ve Bozcaada/Cunda Adasını ziyaret etme imkanı bulmuştur. Personelimiz tarafından gerçekleştirilen sosyal sorumluluk projelerinden Orhaneli’deki Köy Okulu onarımı/boyama ile Kestel’deki Sağlıklı Yaşam Yürüşü organizasyonlarına destek olunmuştur.

Röportajımızı bitirirken vermek istediğiniz bir mesajınız var mı, vatandaşlara ve çalışanlarınıza yönelik olarak ne söylemek istersiniz?

Sosyal Güvenlik Reformunun hayata geçirilmesi döneminde Kurum personelimizin özverili çalışmaları sonucunda aktüeryal yapının güçlendirilmesi, bürokrasinin azaltılması, işlemlerin hızlandırılması, işlem maliyetlerinin düşürülmesi, kayıt dışı ile mücadele edilmesi, hizmet kalitesi ve verimliliğin artırılması, bilgi ve iletişim teknolojilerinin yaygınlaştırılması, e-devlet ve e-hizmet uygulamalarının geliştirilmesinde çok önemli mesafeler aldık. Bütün bu kazanımlar ve Kurum gelirlerinin giderlerini karşılama oranının yüzde 60’lardan yüzde 90’lara çıkmış olması, Kurumumuzun toplum nezdindeki itibarını yükseltmiştir.

Aynı özverili, gayretli çalışmaları, 2023 yılı hedeflerine ulaşmak için göstereceğimizden hiç kuşkum yok. Bursalılara en iyi hizmeti en doğru ve kısa zamanda verme yönündeki çalışmalarımızı şimdiye kadar olduğu gibi, bundan sonra da aynı kararlılıkla devam ettireceğinize yürekten inanıyor, başta personelim olmak üzere tüm Sosyal Güvenlik Kurumu personeline çalışmalarında başarılar diliyorum.

Bursa Sosyal Güvenlik İl ve Merkez Müdürleri

66

Page 74: SGK Vizyon Dergisi

67

Merkezimizde 20 Günde Emekli Maaşı Bağlanıyor Adem BEDİROsmangazi SGM Müdürü Genel Sağlık Sigortasından başlayıp iş kazası, meslek hastalığı, emekliliğe kadar birçok iş ve işlemlerin tamamı Osmangazi Sosyal Güvenlik Merkez Müdürlüğümüzde yapılmaktadır. Şu an 372 personelimiz bulunmaktadır. Merkezimiz, hem sigortalı ve işveren sayısı hem de çalışan sayısı bakımından Türkiye’nin en büyük merkez müdürlüklerinden bir tanesi günlük 5 bin civarında kişi işlemlerini yapmak için Merkez Müdürlüğümüze başvuruda bulunuyor. Bu rakam yapılandırma ve taksitlendirme gibi durumlar söz konusu olduğunda 7 bini bulabiliyor.

Kestel ve Gürsu’da iki tane merkez müdürlüğümüz hizmet vermektedir. Ama o merkez müdürlüklerinde işveren işlemleri, 4a ve 4b tahsis işlemleri yapılmadığı için orada bulunan sigortalılar da söz konusu işlemler için bize başvuruyor. Dolayısıyla Bursa’nın tamamına hizmet verdiğimizi söyleyebiliriz.

Buraya gelen vatandaşlarımızı fazla bekletmeden işlemlerini en hızlı şekilde yapmaya özen gösteriyoruz. Emekli maaşı bağlama işlemlerini 20 gün içerisinde bitiriyoruz. Bursa çok göç alan bir şehir ve bu göç edenlerin çoğu sigortalı olduğundan iş yoğunluğumuz çok fazla.

Şikayet ve öneri kutularımız her ayın ilk haftasında açılır ve ilk önce İl Müdürümüz tarafından kontrol edilir, daha sonra ben kontrol ederim ve vatandaşlara bizzat kendim geri dönüş yaparım. Vatandaşlardan da genelde memnun olduklarına dair geri dönüşler alıyoruz.

Hizmet alan vatandaşlarımız için önemli konulardan biri de buraya geldiklerinde park sorunu ile karşılaşmıyorlar. Merkez Müdürlüğümüzde iki katlı otoparkımız bulunduğundan vatandaşlar açısından rahat oluyor.

Yakın zamanda buraya bir vatandaşımız geldi ve üst düzeyde çalışmış biri olduğunu söyleyerek, birçok kamu kurumu, sivil toplum kuruluşu, belediye gibi yerlerden çok şikâyetler aldıklarını ve tek şikayet almadıkları kurumun burası olduğunu söyleyerek teşekkür etti. Bu gibi geri dönüşler bizleri mutlu ediyor ve motivasyonumuzu artırıyor.

İL İL TÜRKİYE

BURSA

Page 75: SGK Vizyon Dergisi

68

Bursa SGM Ziyaretleri

Hedefimiz Vatandaş Memnuniyeti Selman PINARBursa Sağlık Sosyal Güvenlik Merkez Müdürü Bursa Sağlık Sosyal Güvenlik Merkez Müdürlüğü olarak Bursa, Yalova, Balıkesir ve Çanakkale illeri sorumluluk alanımıza girmekte olup, 917 eczane, 85 hastane ve 216 optik müessesinin sağlık harcamalarının incelenmesi, ödenmesi ve denetim işlemleri Merkezimizce yapılmaktadır. Müdürlüğümüzde sağlık giderlerinin kontrol ve denetimi ile etkin bir yönetim anlayışının yürütülmesi amaçlanmaktadır. Tüm sağlık hizmet sunucularının işlemleri tam zamanında gerçekleştirilmekte, şahıs faturalarında ortalama 15-20 günde cevap verilmekte, 2016 yılına kadar da bu sürenin bir haftaya çekilmesi hedeflenmektedir. Toplam 119 çalışanımızla sağlık hizmet sunucuları işlemleri yürütülmekte, aynı zamanda vatandaşlarımıza hem erişebilir hem de çözüm odaklı bir hizmet anlayışı sunulmaktadır. Amacımız hak sahiplerinin sağlık hakları ve ilaç kullanımında bilinçlendirilmesi, oluşabilecek mağduriyetlerin titizlikle önüne geçilmesidir. İhbar ve şikâyetlerin üzerine düşülerek yapılan denetim ve tespitlerle sağlık hizmetlerinin gereksiz kullanım ve suistimalinin engellenmesi için çalışılmaktadır.Bunun için de hepimiz özveri ile üzerimize düşen sorumluluğu yerine getirmek için çalışıyoruz.

İnegöl Halkına Kapımız Daima Açık Fatma TEKİNİnegöl SGM Müdürü İnegöl Sosyal Güvenlik Merkez Müdürlüğümüzde 25 personel ile hizmet vermekteyiz. İnegöl, 250 bin civarında nüfusu bulunan bir ilçe. Sanayi açısından da hızlı bir gelişim gösteriyor. İnegöl bir mobilya kenti. Türkiye’de ilkler arasına girecek kadar güzel fuarları var. İşverenler kendilerine bir pazar yaratmaya çalışıyorlar o yüzden Afrika ülkeleri ile sürekli iletişim kuruyorlar. Bizde kendilerine her türlü desteği vermeye çalışıyoruz. Dolayısıyla işveren ve icra dosyalarımızda da sürekli artış oluyor. Personelimiz ile elimizden gelen gayreti göstererek çalışmalarımızı yapıyoruz.

Vatandaşlarımıza hızlı ve kaliteli hizmet vermek için buradayız. Vatandaş odaklı hizmet anlayışı içinde İnegöl halkına kapımız daima açık ve sorunlarını çözmeye çalışıyoruz. Genç ve dinamik bir kadromuz var. Amacımız, hızla değişen Kurumumuza çabuk adapte olup doğru ve sağlıklı hizmet vermeye çalışmak. Bu anlamda bütün çalışma arkadaşlarımıza özverili çalışmalarından dolayı çok teşekkür ediyorum.Vatandaşlarımız da verilen hizmetlerden memnun, çok güzel geri dönüşler alıyoruz. Tüm işveren ve esnaf odaları ile de sürekli iletişim halindeyiz. Karşılıklı ziyaretlerde bulunarak çalışmalarımızı pek çok açıdan birlikte değerlendiriyoruz.

Page 76: SGK Vizyon Dergisi

69

Reform Sonrası Gelinen Nokta Büyük Bir Başarı Örneği

Kubilay AYDIN Bursa Eczacı Odası Başkanı

Sosyal Güvenlik Kurumu mesleğimizin olmazsa olmaz paydaşlarından bir tanesi. Sosyal güvenlik kaynağı ilişki içinde bulunduğumuz en önemli ekonomik kaynağımız. Diğer taraftan baktığımızda bende SGK’ya prim ödeyen ve faydalanan bireylerden bir tanesiyim. Kurumun daha iyi hizmet vermesi, bu hizmetin sürdürülebilirliği ve en önemlisi kaynakların verimli kullanılması bizim de amaç ve hedeflerimiz arasında. Bursa Eczacı Odası olarak sosyal devlet kavramının ne olduğunu iyi bilen ve sonuna kadar destekleyen bir odayız.SGK, hem vatandaş hem de devlet açısından önemli. Sosyal güvenlik vatandaşın devlete aidiyet hissetmesinde çok önemli bir hizmet. SGK’nın 1945’li yıllarda SSK olarak başlayan hizmeti aradan geçen süreç içinde hızla gelişti ve büyüdü. Emekli Sandığı ve Bağkur hizmetleri de birleştirildi. Burada önemli iki konu var. Bir tanesi verilen hizmetin niteliğinin artması, diğeri de bu hizmetten faydalanan şemsiyenin genişlemesi. Geçen zaman içinde bizler de Kurumun önemli paydaşı olduk. Medula sisteminin gelmesi, elektronik sisteminin geliştirilmesi, protokolün tek tip olması bizler için büyük kolaylıklar getirdi. Değişik ödeme koşulları yerine tek bir ödeme sistemi ve ödeme istikrarı olması, ödemelerde gecikme ve düzensizliği büyük ölçüde rahatlattı. Eczane bilgisayar sistemine giriş için her kurum için ayrı programlar vardı bunlara bir standart getirildi.

İL İL TÜRKİYE

BURSA

Sosyal Güvenlik Kurumunun Çalışmalarını Takdirle Karşılıyoruz

Ahmet Hikmet SÖNMEZ Bursa SMMMO Başkanı

Oda olarak, üyelerimizin Sosyal Güvenlik Kurumu, Vergi Denetim Kurulu Başkanlığı, İŞKUR, ticaret ve esnaf odası gibi ilgili kurumlarla ilişkilerini sağlıyoruz. Üyelerimizin, yaşadığı sorunların çözümlenmesi, değişen mevzuata uyum sağlamaları için eğitim ve seminerler yapma, kurumlarla yürütülen ortak çalışmaları takip etme gibi işleri gerçekleştiriyoruz.

Sosyal Güvenlik Kurumunun çalışmalarını takdirle karşılıyoruz. Bursa Sosyal Güvenlik İl Müdürlüğü ile ortak çalışmalar gerçekleştiriyoruz. Bilgilendirme çalışmaları ve seminer talep ettiğimizde bize kısa zamanda geri dönüş yapıyorlar ve gerekli organizasyonu gerçekleştiriyoruz. Herhangi bir meslek mensubumuzun sorununu ilettiğimizde İl Müdürümüz çözümlenmesi konusunda bizzat kendisi ilgileniyor. İl Müdürlüğünde genç, dinamik bir ekip bulunuyor, yapılan çalışmaları beğeniyor ve kendilerine çok teşekkür ediyorum.

Page 77: SGK Vizyon Dergisi

70

Sivil Toplum Kuruluşları Ne Diyor?

SGK Daha İyi Hizmet Verme Noktasında Hızla İlerliyor

Arif TAK Bursa Esnaf ve Sanatkarlar Odaları Birliği Başkanı

SGK’nın Sosyal Güvenlik Reformu sonrası yaptığı çalışmalara baktığımızda takdir etmemek mümkün değil. Bu nedenle yapılan güzel çalışmalardan dolayı öncelikle teşekkürlerimi sunuyorum.

Bursa Sosyal Güvenlik İl Müdürlüğü de çok güzel çalışan bir kurum. Kapıdan girdiğiniz andan itibaren personel güler yüzle karşılıyor ve yardımcı olmaya çalışıyor. Ayrıca her geçen gün daha da iyi hizmet verme noktasında ilerliyor. Bursa, sigortalı açısından kalabalık bir şehir. Bizim üyelerimizin sayısı yaklaşık 65 bin civarında ve şu ana kadar hiçbir üyemizden SGK ile ilgili bir şikâyet duymadım.

Emekli olup yine işini devam ettirenlerden yüzde 15 oranında kesilen sosyal güvenlik destek priminin yüzde 10’a düşürülmesi ve yeni yıldan itibaren kaldırılması bizim için çok iyi oldu. Yapılan olumlu çalışmalarla daha iyi noktalara doğru gidiliyor. Sonuç olarak şu an sosyal güvenlik sistemi çok iyi çalışıyor. Bu konuda büyük mesafeler kaydedildiğine inanıyorum. Sağlık sistemini de değerlendirecek olursak eskiye göre çok büyük gelişmeler yaşandı. Herkes istediği hastaneden ücretsiz şekilde muayene olabiliyor.

Sosyal Güvenlik Kurumu ve Reformları Memnuniyet Verici

Ertan TANIRGAN Bursa Çiçekçiler Odası Bşk.

Son yıllarda sosyal güvenlikte önemli reformlar oldu. Bursa İl Müdürlüğünün eski idari binası hizmet açısından yetersiz kalıyordu. Yeni hizmet binasına geçmesi personel sayısındaki artış, çalışanların bizlere güler yüzle hizmet vermesi, binanın hizmet açısından uygun olması gibi durumlar bizleri memnun ediyor.Yakın zamanda muayene olmak için randevu alarak bir hastaneye gittim. Çok fazla sıra beklemedim. Eskiye göre daha hızlı ve rahat muayene olabiliyoruz. Hastane çalışanları ve doktorlar da bizlerle güzel ilgileniyor.

Şu an 170 üyemiz bulunmaktadır. Zaman zaman esnaf arkadaşlarımızla bir araya geldiğimizde sosyal güvenlik konusunda bir sıkıntıları olmadığını ve memnun olduklarını dile getiriyorlar. Ben de dört yıldır emekliyim ve emekli maaşımdan yüzde 15 sosyal güvenlik destek primi kesiliyordu ama geçtiğimiz birkaç ay öncesine kadar yapılan düzenleme ile bu oran yüzde 10’a düştü, yeni yıldan itibaren de bu kesinti hiç olmayacak bu da bizi ayrıca memnun ediyor. Bu konuda yetkililere teşekkür ediyorum.

Page 78: SGK Vizyon Dergisi

71

İL İL TÜRKİYE

BURSA

Esnafımızın Her Türlü Teşvik ve Hizmetlerden Yararlanmalarını SağlıyoruzFahrettin TÜCCAROĞLU / Kapalıçarşı Yönetim Kurulu Başkanı45 yıldır Bursa Kapalıçarşıdayım. Sosyal güvenlik ile ilgili her türlü hizmetten yararlanıyoruz. Şu ana kadar biz emeklilerden yüzde 15 oranında sosyal güvenlik destek prim kesintisi oluyordu. Bu oran yüzde 10’a düştü ve yeni yılda tamamen kaldırılacak olması bizi memnun ediyor. Verilen hizmetlerden bir şikâyetimiz bulunmamaktadır. Sosyal güvenlikle ilgili her konuda esnafımızı da bilgilendiriyoruz ve her türlü teşvik ve hizmetlerden yararlanmalarını sağlıyoruz.

İşlemlerin İnteraktif Konuma Gelmesi Hızlılık SağladıAli MEMİŞ / Muhasebe Sorumlusu13 yıllık süreci değerlendirdiğimizde her türlü işlemimizi kâğıt kalemle, uzun kuyruklara girerek ve çok zaman kaybederek yapabiliyorduk. Bürokrasi bizim için aşılmaz bir konuydu. Ama şu anda her şeyin interaktif bir konuma gelmesi ve işlemlerin kısa sürelerde tamamlanmasıyla hızlılık ve kolaylık sağlandı. Bu da bize hem işlevsel hem de çalışma bakımından zaman kazandırmış oldu.

Kayıt Dışı Çalışmamaya Özen Göstermek LazımFevzi YILMAZ / Kapalıçarşı Havlu ToptancısıBursa Kapalıçarşı Geyve Han’da havlu toptan ve perakende işleriyle uğraşmaktayım. BAĞ-KUR’luyum ve primlerimi düzenli olarak yatırmaktayım. Sosyal güvenlik hizmetlerinden de faydalanıyorum. Verilen hizmetlerden memnunum. İnsanların geleceğini düşünerek kayıt dışı çalışmamaya özen göstermeleri gerekir. Bu konuda da yapılan hizmetler için teşekkür ederim.

İlaçlara Erişimimiz Artık Çok KolaySeray AYTEKİN / EsnafSosyal güvenlikle ilgili hizmetler bizler için memnun edici bir durumda. Tüm hastanelerde muayene ve tedavi imkânlarından faydalanabiliyoruz. İlaçlara erişimimiz de artık çok kolay. Önceden kuyruklarda saatlerce ilaç almayı beklerken şimdi her eczaneden ilaç alma şansımız bulunuyor.

Çalışmalarından Dolayı Herkese Teşekkür EderimErdinç ÇEVİK / Muhtar Bursa Yıldırım Maltepe Mahallesi muhtarıyım. Annem için cihaz almak üzere Tıbbi Cihaz Birimine geldim. Bütün birimlere girdiğimizde çalışanlar yardımcı olmaya çalışıyor. Eskiye göre günümüzde verilen hizmetler çok daha iyi oldu. İnsanlara daha güzel hitap ediliyor. Hiçbir sıkıntı yaşamıyoruz. Çalışmalardan dolayı herkese teşekkür ederim.

71

Page 79: SGK Vizyon Dergisi

72

Vatandaş Ne Diyor?

İşverenlere Yönelik Teşviklerin Olumlu Faydaları VarSamet YILMAZ / İşveren Bursa İnegöl’de üretim yapan bir mobilya firmasıyız. Bursa, Türkiye’de tekstil sektörüyle ön planda olan illerden bir tanesi. Bizde İnegöl ilçesinde yaklaşık 90 çalışanımızla Türkiye’nin mobilya sektörüne yön vermeye çalışan firmalardan biriyiz. Mobilya sektöründe yurtiçi ve yurt dışı fuarlara katılarak hizmet kalitemizi yükseltmeye çalışıyoruz. Sigorta konusunda yapılan teşvikler ve indirimler çalışmalarımıza destek oluyor. Firmamızda çalışan işçilerimizin sigortalarını yaptırıyoruz ve primlerini düzenli olarak yatırıyoruz. Böyle olduğu içinde yüzde 5’lik bir teşvik indirimden yararlanıyoruz. Bu indirim sayesinde üç ya da dört elemanımızın sigortası devlet tarafından karşılanmış oluyor. Bu da maliyetimizin düşürülmesini sağladığı için bizlere olumlu yansıyor.

SGK’nın Verdiği Hizmetler Eskiye Göre Daha Hızlı ve KaliteliErtuğ EKİZ / Mali Müşavirİşyeri tescili, e-bildirge ve e-şifre alma işlemlerimi yapmak için buraya geldim. SGK’nın verdiği hizmetler eskiye göre daha hızlı ve kaliteli durumda. Evrak işlemleri biraz daha azalıp her şey elektronik olarak yapılmaya başlarsa zamandan daha fazla kazanım sağlayabiliriz. Bu konuda da çalışmalar yapılmasını temenni ediyorum. Ayrıca kurumların tek çatı altında birleşmediği dönemler bir işlem için ayrı ayrı birimlere gitmek zorunda kalıyorduk şimdi kısa zamanda tek bir yerden işlemlerimizi yapabiliyoruz.

Personel Bizi Güler Yüzle KarşılıyorEsra ÖZDEMİR / Mali MüşavirBir mükellefimin iş yeri tescil açılışını yaptırmak için geldim. Bugüne kadar hizmetlerde herhangi bir sıkıntı yaşamadım. Yapılan sosyal güvenlik reformunun da olumlu sonuçlar getirdiğini ve işlerimizi daha rahatlıkla yaptığımızı söyleyebilirim. Burada çalışanlar tarafından güler yüzle karşılanıyoruz ve işlemlerimiz kısa sürede tamamlanıyor.

Verilen Hizmetlerden Çok MemnunumMuhyettin SARI / VatandaşEmeklilik işlemlerimi yaptırmak için İnegöl Sosyal Güvenlik Merkezine geldim. Verilen hizmetlerden çok memnunum. İl Müdürlüğüne gitmeden burada işlemlerimi kolay ve rahat yaptırabiliyorum. Personelin bize tutumları da çok iyi, işlemleri kısa sürede halletmek için gerekli gayreti gösteriyorlar. O yüzden çok teşekkür ederim.

72

Page 80: SGK Vizyon Dergisi

73

Sağlık ve Yaşam

73

Page 81: SGK Vizyon Dergisi

74

DOSYA HABER

Tüp BebekTEDAVİSİNDE SGK DESTEĞİ

Sosyal Güvenlik Kurumunca tüp bebek tedavisi ödenme koşulları nelerdir?

Sosyal Güvenlik Kurumunca tüp bebek tedavisi Sağlık Uygulama Tebliğinde yer alan koşulların sağlanması halinde karşılanmaktadır.

23 yaşını doldurmuş, 39 yaşından küçük olmak,En az beş yıldır genel sağlık sigortalısı veya bakmakla yükümlü olunan kişi olup, 900 gün genel sağlık sigortası prim gün sayısının olması veya halen genel sağlık sigortalısı olan kadının bu bentteki koşulları taşımaması halinde eşinin gerekli koşulları sağlaması,

Uygulamanın yapıldığı merkezin Kurum ile sözleşmeli/protokollü olması,

Son üç yıl içinde diğer tedavi yöntemlerinden sonuç alınamamış olduğunun Kurumla sözleşmeli/protokollü sağlık hizmeti sunucusu sağlık kurulları tarafından belgelenmesi halinde tüp bebek tedavisi karşılanmaktadır. Ayrıca tüp bebek tedavisi görecek çiftlerin evli olması, tıbbî tedavileri sonrasında normal tıbbî yöntemlerle çocuk sahibi olamadığının ve ancak yardımcı üreme yöntemi ile çocuk sahibi

olabileceğine dair sağlık kurulu raporu düzenlenmiş olması gerekmektedir.

Sağlık kurulu raporu nerelerden alınabilir?

Tüp bebek tedavisi için gerekli sağlık kurulu raporu; bünyesinde kadın hastalıkları ve doğum kliniği ile üroloji kliniği (bünyesinde üroloji kliniği bulunmayan ancak üroloji uzman hekiminin konsültan olarak görev yaptığı, eğitim verilen kadın-doğum hastaneleri dâhil) bulunan üçüncü basamak sağlık kurumlarında iki kadın hastalıkları ve doğum uzman hekimi ve bir üroloji uzman hekiminin katılımı ile oluşturulan sağlık kurulları tarafından düzenlenecektir.

Tüp bebek tedavisini hangi sağlık hizmet sunucusunda yapılması halinde ödenmektedir?

Kurum ile sözleşmeli/protokollü bütün sağlık hizmet sunucularında yani, üniversite hastaneleri, devlet hastaneleri, özel hastaneler hatta özel tüp bebek merkezlerinde yapılması halinde ödenir. Ancak, raporun 3. Basamak hastanelerden yani üniversite ve eğitim araştırma hastanelerinden alınması zorunludur.

Evlenen birçok kişi bir süre sonra bebek sahibi olmak ister. Kimi kadın kolayca hamile kalıp, bebek sahibi olabilirken, kimi de bu uğurda yıllarını harcayabiliyor. Bu durumda olan ailelerin yardımına tüp bebek yöntemi yetişiyor.

Sosyal Güvenlik Kurumu çocuk sahibi olmak isteyip de maddi imkansızlık nedeniyle tedavi olamayan çiftlere büyük bir kolaylık sağlamış durumda. Bu sayımızda tüp bebek tedavisi hakkındaki merak edilen soruların cevaplarını sizler için hazırladık.

HAZIRLAYAN:

Asuman KAÇAR

Page 82: SGK Vizyon Dergisi

75

Eşlerden birisi daha önceki evliliklerinden çocuk sahibi ise yine de tüp bebek tedavisi karşılanır mı?

Evli olmakla birlikte daha önceki evliliklerinden çocuk sahibi olup olmadığına bakılmaksızın evlat edinilmiş çocukları hariç mevcut evliliğinde çocuk sahibi olamayan genel sağlık sigortalısı kadın ise kendisine, erkek ise bakmakla yükümlü olduğu eşinin tüp bebek tedavisi karşılanmaktadır.

Evlat edinilmiş çocukları olan ailelerin tüp bebek tedavisi karşılanır mı?

Evlat edinmiş çocukları olan aileler eğer normal tıbbî yöntemlerle çocuk sahibi olamıyor ve ancak yardımcı üreme yöntemi ile çocuk sahibi olabiliyorsa tüp bebek tedavi ödenmektedir.

Tüp bebek tedavisinde kaç denemeye kadar ödenmektedir?

Üç deneme ile sınırlı olmak üzere uygulanan tüp bebek tedavilerine ilişkin giderler, bahsedilen şartların birlikte gerçekleşmesi halinde kurumca karşılanır.

Çocuğu olmayan her hastaya direk tüp bebek tedavisi yapılabilir mi?

SUT’ da tüp bebek tedavisi endikasyonları belirtilmiştir yani hangi tanıların varlığında tüp bebek yaptırılabileceğinden bahsedilmiştir. Bu tanıları olan hastalarda mevcut hastalıklarına göre öncelikle, uygulama açısından daha az zahmetli ve maliyet açısından daha düşük olan, OI ve IUI tedavileri yani yumurta sayı ve kalitesini artıran hormon tedavileri ve halk arasında aşılama denilen tedavi yöntemleri denendikten sonra bunların yapıldığını belirten Sağlık Kurulu Raporunun alınmasının ardından tüp bebek tedavisi yaptırılabilir.

Tüp bebek tedavisi için katılım payı alınıyor mu?

Sağlık uygulama tebliğinde yer alan tüp bebek tedavisi için işlem bedeli üzerinden ilk denemede %30, ikinci denemede %25, üçüncü denemede ise %20 oranında katılım payı alınmaktadır. Ayrıca bu tedavi özel sağlık hizmet sunucularında yaptırıldığı takdirde 2 katına kadar ilave ücret talep edilebilir.

Ancak Harp malûllüğü aylığı alanlar ile Terörle Mücadele Kanunu kapsamında aylık alanlardan ve bunların bakmakla yükümlü olduğu kişilerden, vazife malûllerinden bu katılım payı alınmamaktadır. Ayrıca bu gruba giren vatandaşlarımızdan yukarıda bahsettiğimiz 5 yıllık genel sağlık sigortalısı olma ve 900 gün prim yatırma şartı ve son üç yıl içinde diğer tedavi yöntemlerinden sonuç alınamamış olma şartları da aranmaz.

Tüp bebek tedavisinde ilaç bedelleri ödeniyor mu?

Sağlık Uygulama Tebliğinde belirtilen koşullara uygun reçete edilmesi halinde ilaç bedelleri de ayrıca ödenmektedir.

Genetik tarama yöntemi ile tüp bebek tedavisi ödeniyor mu?

Bu özel bir durumdur. Hasta çocuk sahibi olup, tedavisinin başka tıbbî bir yöntemle mümkün olmaması ve tıbben zorunlu görülmesi halinde bu çocuğun tedavisi amaçlı preimplantasyon genetik tarama yapılarak uygun kök hücre vericisi kardeş doğmasına yönelik olarak yapılan işlemler ve tüp bebek tedavi giderleri ödenmektedir. Bunun içinde bir takım şartlar mevcut. Bünyesinde kemik iliği transplantasyon merkezi bulunan üçüncü basamak sağlık hizmeti sunucuları sağlık kurulları tarafından hasta çocuk adına düzenlenen bu durumların belirtildiği genetik uzmanının yer aldığı sağlık kurulu raporu gerekmektedir. Aileler, söz konusu sağlık kurulu raporuna istinaden Kurumla sözleşmeli/protokollü tüp bebek merkezlerinden birine başvurabilirler.

Page 83: SGK Vizyon Dergisi

76

Tüp Bebek Tedavisi Çok Uzun ve Yorucu Bir Süreç

Ülkü Özlem SÜREKBilgisayar Mühendisi-Kamuda çalışıyor.Tüp bebek yöntemi ile bebek sahibi olan anne

Ben 29 yaşında evlendim. Evliliğimizin birinci yılında bebek sahibi olmak gibi bir düşüncemiz yoktu. Birkaç yılın sonunda bizde herkes gibi anne baba olma hayalleri kurmaya başladık. Benim mevcut kalp rahatsızlığım nedeniyle doktorlar bebek konusunu fazla ertelemememiz gerektiğini söylediler. Bir müddet bekledik ama gebelik gerçekleşmeyince doktora gitmeye karar verdik. Uzun araştırmalar ve tahliller sonucunda gebe kalamama sebebim bulunamadı. Fakat uzun süredir çocuk sahibi olmaya çalıştığımız için sebebi bilinemeyen infertilite teşhisi kondu ve aşılama yöntemi ile tedavi süreci başladı.

O dönemde 3 aşılama ve 3 tüp bebek tedavisi SGK tarafından karşılanıyordu. 3 kere aşılama işlemi yapıldı üçünde de sonuç negatif çıktı. Aşılamaların ardından iki kez tüp bebek tedavisi yapıldı. Onlardan da maalesef sonuç alınamadı. Bu tedavilerin hepsi SGK tarafından karşılandı. Bu arada bazı sağlık sorunları nedeniyle 3. tüp bebek denemesini ertelemek zorunda kaldık. Bu süreçte SGK, aşılama ve tüp bebek sayısını 2’ye düşürdü. Bu nedenle 3. tüp bebek denemesini kendi imkanlarımızla yaptırdık. 3. denemede sonuç pozitif çıktı fakat bu seferde bebeği anne karnında iken kaybettik.

Tüm umutlarımızı kaybetmeye başlamışken bir güçle son bir kez daha denemeye karar verdik. Maddi imkanlarımızı seferber ederek 4. kez tüp bebek denemesi yaptık. Pozitif sonuç elde ettik. İkiz gebelik gerçekleşti. Şimdi ikiz kızlarımız var ve 4 yaşındalar. Bu süreç sonucu çok güzel olan fakat çok uzun, yorucu ve sancılı bir süreçti. Bizim için tam 5 yıl sürdü. Diliyorum ki herkes için bu sürecin sonu mutlu bitsin. Biz şimdi kızlarımızla çok mutluyuz.

Şu anda SGK 3 defa tüp bebek denemesini karşılıyor. O dönemde de SGK ödüyor olsaydı mutlaka bu hakkımızı kullanırdık. Çünkü gerçekten çok uzun ve yorucu bir süreçten geçiyorsunuz. Manevi anlamda aileler için bir yıkım oluyor. Bunu bir de maddi yıkım takip ederse insanların psikolojisi bile bozulabiliyor. Bu nedenle SGK’nın verdiği bu hizmetler ve karşıladığı tüp bebek tedavileri çocuk sahibi olamayan anne-baba adayları için çok önemli. SGK tedavi sürecinde kullanılması gereken ilaçları da karşıladığı için anne-baba adaylarını büyük bir yükten kurtarıyor. Çünkü ilaçlar gerçekten çok pahalı. Eğer SGK tüp bebek tedavilerini karşılamıyor olsaydı belki bizde 4. kez denemeye kadar kendi imkanlarımızla gidemeyecektik ve çocuk sahibi olamayacaktık. Ben bu konuda emeği geçen tüm yetkililere ve SGK’ya teşekkürlerimi sunuyorum.

76

Page 84: SGK Vizyon Dergisi

77

Türkiye’nin Termal Suları Şifa Veriyor

Yer altından çıkan sıcak kaynak suları ülkemizde ve dünyada sıklıkla tedavi amaçlı kullanılmaktadır. Jeotermal kaynaklar bakımından zengin bir konumda bulunan

Türkiye’de çok sayıda termal merkez bulunmaktadır.

Ülkemiz termal suları, hem debi ve sıcaklıkları hem de çeşitli fiziksel ve kimyasal özellikleriyle Avrupa’daki termal sulardan daha üstün nitelikler taşıyor. Biz de bu sayımızda kaplıca diyarı olarak bilinen Bursa’ya gittik. Ve kaplıcalarda hangi hastalıklara şifa bulunuyor, nasıl tedaviler yapılıyor ve ülkemiz ekonomisi için kaplıca ne ifade ediyor, sizler için araştırdık.

Yeşil bitki örtüsü ve bol oksijeni ile sağlık merkezi olan Bursa’da çok sayıda kaplıca yer alıyor. Bursa’daki kaplıcalar, başta sinir ve cilt olmak üzere, romatizmal rahatsızlıklar, kilo problemleri gibi çok sayıda rahatsızlığın çözümünde yardımcı oluyor. Bursa’da bulunan önemli kaplıcalar şunlar:

Oylat Kaplıcaları: Bursa-İnegöl’ün 27 kilometre güneyinde, Uludağ eteklerinde 840 metre yükseklikte yer alıyor. Oylat Kaplıcaları suyunun özellikleri bakımından dünyada 2′nci sırada bulunuyor. Oylat Kaplıcaları özellikle ağrılı sinir hastalıkları için bir şifa kaynağı.

Kükürtlü Kaplıcası: Kaplıca 14.yüzyıldan 20.yüzyıla kadar yapılan eklerle büyük bir tesis haline gelmiştir. Büyük Kükürtlü denilen erkekler kısmı I. Murat tarafından 1380’lerde yaptırılmıştır. Kanuni Sultan Süleyman (1520-1556) bir gut atağı sırasında bu banyolara gelmiş ve iyileşmesinin anısına Kükürtlü kaynağının üzerindeki kubbeyi kurşunla kaplatmıştır. Kaplıcada kullanılan su 82 derece civarında olup, kükürtlü, radyoaktif özellikli suyun içeriğinde bikarbonat, klorür, flüoror, sülfat,

kalsiyum, magnezyum, sodyum, potasyum ve lityum mineralleri bulunmaktadır.

Kara Mustafa Suyu: Bursa-Mudanya yolu üzerinde bulunan Kara Mustafa Hamam suyunun kaynağıdır. Hamama akan suların ikisi sıcak, biri soğuk. Sıcak suların menbalarının yerleri tam bilinmediği, sıcaklığının ise 55 derece olduğu tespit edilmiş. Soğuduğu zaman normal sular gibi içilir. Kaplıca suları en çok sodyum ve kalsiyum içerir. Romatizma, nevralji, gut, egzama, kemik kırıklarında, kadın hasatlıklarında etkin şifa kaynağıdır.

Eski Kaplıca: Halk arasında Çelikli adıyla anılan sular, çeşitli maden eriyikleriyle zengin kimyasal madenler, gazlar ve yüksek radyoaktivite içerir. Eski kaplıcanın şifalı suyu; sindirim yolu hastalıklarına, kadın hastalıklarına ve kalp-damar hastalıklarına faydalı.

Çekirge Kaplıcaları: Çekirge sularında az ölçüde demir vardır. Çekirge suları ile tedavinin özü banyodur. Kaplıca suları, romatizma, nevrit, cilt, idrar yolları ve kadın hastalıklarına iyi gelir.

Yenikaplıca ve Kaynarca Hamamı: Yenikaplıca, Bursa-Çekirge yolu üzerinde bulunuyor. Kanuni Sultan Süleyman’ın damadı ve başvezir Rüstem Paşa tarafından 1555′te yaptırılmış. Yeni kaplıca şifalı suları, cilt hastalıklarından, iç hastalıklarına, şişmanlık ve solunum yolu hastalıklarına kadar birçok bedensel rahatsızlıklara etkin şifa kaynağı.

DOSYA HABER

HAZIRLAYAN:

Selda DEMİR / Asuman KAÇAR

77

Page 85: SGK Vizyon Dergisi

78

Peki, kaplıca tedavilerinin SGK tarafından karşılanması için gerekli şartlar neler, nelere dikkat edilmesi gerekir? Bu konuyla ilgili bilgileri SGK Genel Sağlık Sigortası Genel Müdürlüğü Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Uzmanı İnci Yanıkoğlu’ndan alıyoruz.

Kriterler Neye Göre Belirleniyor?

Genel Sağlık Sigortalısı ve bakmakla yükümlü olduğu kişilerin, Kurumca finansmanı sağlanan sağlık hizmetleri, yol, gündelik ve refakatçi giderlerine ödenecek bedellerin bildirilmesi için Sağlık Uygulama Tebliği hazırlanmaktadır. FTR işlemleri ve kaplıca tedavilerinin verilme ve ödeme kriterleri de SUT’a göre belirlenmektedir.

Kimler Kaplıca Tedavisinden Faydalanabiliyor?

Kaplıca tedavileri için resmi sağlık kurumlarınca en az bir fiziksel tıp ve rehabilitasyon veya tıbbi ekoloji ve hidroklimatoloji uzman hekiminin yer aldığı sağlık kurulları tarafından sağlık kurulu raporu düzenlenmelidir. Sağlık raporunda tanı, önerilen tedavi, seans ve gün sayısı bilgilerinin yer alması zorunludur. Sağlık kurulu raporunun düzenlendiği tarihten itibaren 6 ay içerisinde tedaviye başlanamaması halinde yeniden sağlık kurulu raporu düzenlenmesi gerekmektedir.

Sağlık Bakanlığınca İşletme İzni Verilen Kaplıcalara Gitmelisiniz

Ancak, kaplıca tedavilerinde çok önemli bir şart var. Kaplıca tedavisine gerek görülenler, Sağlık

Bakanlığınca işletme izni verilen kaplıca tesislerine müracaat edebilirler. Sağlık Bakanlığınca işletme izni verilmeyen kaplıcalarda tedavi görenlerin, kaplıca tedavilerine ait bedeller SGK tarafından karşılanamıyor. Sağlık Bakanlığınca işletme izni verilen kaplıca tesisleri ile sözleşme yapılıncaya kadar kaplıca tedavilerine ait giderler, hasta tarafından karşılanacak olup tedaviye ilişkin fatura ve sağlık raporuna dayanılarak her bir gün için bir adet olmak üzere, SUT eki EK-2/B Listesinde “702.020” kodu ile yer alan “banyo-kaplıca” bedeli hastaya ödenir. SUT’ta yer alan diğer işlemler faturalandırılsa dahi bedelleri karşılanmaz. Söz konusu tesislerin güncel listesine http://www.sgk.gov.tr/wps/portal/tr/e_sgk/diger_uygulamalar/duyurular adresinden ulaşılabilir.

Kaplıca tedavileri ile ilgili yol, gündelik ve refakatçi giderleri SUT’un 2.6 maddesi hükümlerine göre karşılanır. Buna göre kaplıca tedavilerine ilişkin yol, gündelik ve refakatçi giderleri, tedavi için düzenlenen sağlık kurulu raporuna dayanılarak karşılanmaktadır. Sağlık kurulu raporunun düzenlendiği gün dahil 5 işgünü içinde kaplıca tesisine müracaat edilmesi gerekmektedir

Refakatçiye de Ücret Ödeniyor

Raporda/sevk formunda refakatin tıbben gerekli olduğunun belirtilmesi (18 yaşını doldurmamış çocuklar için aranmaz) ve tedavinin yapıldığı tesis tarafından refakatçi kalındığının belgelenmesi halinde refakatçinin yol giderleri ve gündelikleri Kurumca karşılanır. Hasta ve refakatçinin yol giderleri mutat taşıt bedeli üzerinden ödenir.

Kaplıca TedavisiSGK Kapsamında

2008 yılında yapılan Sosyal Güvenlik Reformu ile devletçe karşılanan sağlık tedavileri genişledi, kapsama birçok yeni hastalığın tedavisi eklendi. Bu tedavilerden biri de kaplıca. Artık kaplıca tedavileri de belirli şartlar altında SGK tarafından karşılanıyor.

İnci YanıkoğluFizik Tedavi ve Rehabilitasyon Uzmanı

Page 86: SGK Vizyon Dergisi

79

Uludağ Üniversitesine bağlı bir merkez olarak çok tarihi bir binada hizmet veriyorsunuz? Öncelikle biraz bu binanın özelliğinden ve Kükürtlü Kaplıcasının şifasından bahsedebilir misiniz?

Üniversitemize ait kaplıca tedavisi için kullandığımız kubbeli binamız tamamen tarihsel bir yapı. Onun yanındaki alçak olan binanın altındaki kısım kadınlar hamamı adını alıyor. Diğer bölümde büyük kubbeli olan bölüm büyük havuzun bulunduğu yerin bilinen tarihi 1500’lere dayanıyor. Bu binanın bir kısmını Sultan II. Beyazıt yaptırıyor. Tarihine bakacak olursak Kanuni Sultan Süleyman gut hastalığını burada tedavi ediyor. 600’lü yıllara dayanıyor. Romalılar, Rumlar ve Yunanlılar tarafından buradaki su kutsal su olarak biliniyor. Kükürtlü kaplıcasıyla ilgili bilinen ilk çalışma 1853 yılında bir Amerikalı biyoloğun Mudanya’ya kadar eşeklerle gelip buradan su almasıyla başlıyor. Bu çalışmanın sonucu Amerikan Dergisinde yayınlanıyor ve orda bu suyun analizi yer alıyor. Kükürt oranı litrede 1 gramın üzerinde. O günkü içerikle bugünkü içerik arasında hiç fark yok. Yani suyun kalitesi hala ilk gün çıktığı gibi. Bu merkez sonradan otel olarak işletiliyor. 1983’de Uludağ Üniversitesi tarafından kamulaştırılıyor ve burada Romotoloji Bilim Dalı kuruluyor. Daha çok romatizmal hastalıklar ağırlıklı, ortopedik, nörolojik özürlü hastaların başlangıçta yatarak tedavisi şeklindeydi, şimdi ayakta olarak kaplıca,

fizik tedavi, ilaç tedavisi aldığı bir konumda. En çok rastlanan kireçlenme dediğimiz hastalık, arkasından kemik erimesi, bel ağrıları boyun ağrıları, yumuşak doku ağrıları var. Bizim bu konuda 1983’den bu yana yaptığımız bilimsel araştırmalar Avrupa da kabul gördü ve bugün Türkiye’de bu merkezden ve İsrail’deki merkezden en fazla yayın yapmış merkez konumdayız. Ülkemizde yaşlanan bir toplum var ve genel bir yaşlılık toplumuyla karşı karşıyayız ve bu çok önemli bir sorun. Yapılan kapsamlı bilimsel çalışmalarda bu önemli sağlık sorunlarında kaplıca tedavileri son derece yararlı olarak kabul ediliyor. Bu açıdan da bakıldığında kaplıcaların önemini daha iyi değerlendirmek gerekiyor. Merkezimiz konum bakımından önemli bir yerde. Yani şehir merkezindeyiz. Geniş bir bahçeye sahibiz, aynı zamanda kaplıca suyunun bulunduğu yerde çok önemli geniş bir alan var. Sağlıklı bir bireye bile önleyici tıp bakımından yararlı olabilecek bir konumumuz var.

Termal suların koruyucu, tedavici edici ve rehabilite edici sağlık hizmetleri sunumundaki yeri nedir?

Doğal enerji kaynaklarının sağlık açısından değerlendirilmesi konusu günümüzde yalnız sağlık alanında kalmayıp sosyal, kültürel, bilimsel ve ekonomik yönden giderek artan bir önem kazanmaktadır.

Prof. Dr. Merih YURTKURAN Uludağ Üniversitesi

Sağlık Uygulama ve Araştırma Merkezi Fizik Tedavi ve

Rehabilitasyon ABD Başkanı

Merkezimiz Amerikalılar

Tarafından 6 Yıl Önce Akredite

Edildi

Page 87: SGK Vizyon Dergisi

80

Türkiye’nin Termal Suları Şifa Veriyor

Kaplıca tedavisi sağlıklı bireylerde ve hasta bireylerde uygulanmaktadır. Koruyucu hekimlikte ve çeşitli hastalıklarda da kullanılmaktadır. Dünyada ağrı bulgusu çok önemli bir vital bulgu yani hayati bulgu olarak kabul ediliyor. Eskiden göz ardı edilen ağrı tedavisinin şimdilerde günlük yaşam hareketiyle birlikte önemli bir yeri var. Kaplıca tedavisi rahatlatıcı tedavidir. Bir süre sonra vücut rahatlıyor ve çeşitli maddeler salgılanıyor ve iyileşme sürecine giriyor. Bu süreçte 10-15 günlük bir tedavi yapılıyor. Modern tedavi hekim gözetiminde ayaktan ya da yatarak olmaktadır. Tedavi süresi ülkemizde ortalama 3 haftadır. Ülkelere göre süreler değişiklik göstermektedir, Japonya’da 1-2 hafta, Almanya’da ise 3-6 haftaya kadar çıkabilmektedir. Bu süreye “kür” denir. Kür tedavide, fizik tedavi, egzersiz ve diyet tedaviye eklenir. Banyo ısısı; 42-44 (°C) ise tedavi süresi 5-10 gün arasında değişir. Gün boyunca 2 banyo alınabilir. Kaplıca suyunun direkt etkisi suyun kaldırıcı gücü, hidrostatik basıncı, akışkanlığı gibi etkilerine bağlıdır. Ayrıca termal, farmakolojik ve kimyasal etkileri vardır. Bir çeşit stimulasyon-adaptasyon tedavidir. Otonom sinir sistemi, endokrin sistem ve immün sistemde yanıt oluşur. Tedavinin yaklaşık 7.gününde fizyolojik fonksiyonların normale döndüğü görülebilir. Bilimsel araştırma verilerine göre kükürtlü sular özellikle Romatoid Artrit tedavisinde etkili kabul edilmektedir. Ayrıca bel ağrısı, Ostreartrit, Ankilozan Spondilit, Fibromiyalji, Osteoporoz gibi sık rastlanan romatizmal hastalıklarda etkilidir. Sonuç olarak termal sular koruyucu, tedavi ve rehabilite edici etkileri nedeniyle ülkemizde doğal bulunduğu için ucuz ve yan etkisi az tedavilerdir. Doğal suyun ekonomisinden bahsetmek istiyorum. 10-15 günlük bir tedavi ile bu bulgularda çok önemli iyileşmeler görülmektedir. Yan etkisi az, ucuz, güvenilir bir tedavi şeklidir. Ülkemizde böyle bir doğal tedavinin olması gelecek öngörüsü bakımından son derece önemli.

Hastaların SGK kapsamında bu tedavilerden ücret ödemeden faydalanabilmesi konusuyla ilgili neler söylemek istersiniz?

Bu çok önemli konulardan biri. SGK, pek çok hastalıkta tedavi ücretlerini karşılamaktadır. Hasta merkezimizde tedavi gördüğü üç

polikliniğe istediği zaman gelebiliyor. SGK, diğer Avrupa ülkeleri ile kıyasladığımızda onlardaki zorlukları bile aşmış durumda. Bazı ülkelerde bazı hastalıkların tedavi ücretleri karşılanmıyor ama SGK bizim ülkemizde nüfusun çoğunu ilgilendiren hastalıkların tedavilerini karşılıyor. Bu da büyük bir şanstır. Aynı tedaviyi özel konumdaki bir yerde yaptırmaya kalksanız bunun en az 10 misli para ödemeniz gerekir. Fiyatlandırma biraz düşük sonuçta devletin verdiği bir fiyat oluyor. Bu bakımdan SGK bunu ücretlendirmede belki biraz fiyatı artırabilir. Gelecek için düzenleme yapıldığı takdirde kompleks daha da yaygınlaşır ve hizmet kalitemiz de artar.

Merkezinizde yapılan tedavinin diğer kaplıca merkezlerinde yapılan tedavilere göre farkı nedir?

Hasta kapasitemiz günlük 100-110 kişi arasında değişiyor. Hastalar günlük bir saat kadar tedavi sürecine alınıyor. Hemen tedaviden alıp yollamıyoruz. Sanki yatan hastalar gibi istirahat etmelerini sağlıyoruz. Diğer kaplıca merkezlerinde böyle bir uygulama yok. Hastanın kendisine bırakılıyor. Her gün istedikleri kadar giriyorlar, fakat onların denetlenmesi gerek. Özellikle yaşlı kişilerde, tansiyon ve kalp damar hastalarında dikkat edilmesi gerekiyor. Saralı hastaların, enfeksiyonu, alevli romatizma hastalığı olanların kesinlikle kaplıcaya girmemesi gerekiyor. Enfeksiyonu olan kişide mikrop bütün vücuduna dağılabilir. Bu yüzden enfeksiyon kontrollerinin düzenli yapılması gerekiyor. Bizim merkezimiz tüm bunların yapıldığı bir kompleks. Amerikalılar bundan 6 yıl önce merkezimizi akredite ettiler. Türkiye’de havuzun güvenliğini, enfeksiyon kontrolü, hasta güvenliği, ağrının kontrolü ve yönetimi bakımından akredite olan ilk kompleks konumundayız. Aynı kalitenin sürdürülüp sürdürülmediğini tespit etmek için iyileşme devam ediyor mu diye iki sene sonra tekrar geliyorlar. Bu kapsamda ikinci akreditasyonu da başarıyla geçtik. Bu yıl üçüncü olacak. Bu durum bizim için çok yararlı oldu. Hem kalitemizi artırdı hem de kendimizi kanıtlamış olduk. Bu tedavi şeklini ilk kez uygulayan biziz ama tek değiliz. Hastalarla ilgili geri dönüşlerimiz de çok iyi. Üniversitenin geniş kapsamlı hasta memnuniyet anketinden birinci çıktık. Bu da bizim için gurur verici.

Page 88: SGK Vizyon Dergisi

81

Otelinizdeki termal suların içeriğinin hangi hastalıklara iyi geldiği ve tedavi amaçlı gelen hastaların profili hakkında genel bilgi alabilir miyiz?

1954 yılından beri vatandaşlarımıza hizmet veren 664 yatak kapasiteli Sağlık Bakanlığına bağlı bir tesisiz. Bulunduğumuz mevki itibariyle 840 metre rakımdayız, Uludağ’ın eteğindeyiz. Konumumuz nedeniyle diğer termal tesislerin aksine doluluk oranı yaz ayında artar. Suyumuz doğal çıkışlıdır. Kaynağından çıktığı gibi kullanımdan kaynaklanan şifası vardır. 40.5 derecede doğal kaynağından çıkıyor. Otellerde kullanım 39,5 derece civarındadır. Suyumuz kükürtlü değildir. Çok berraktır. Bizim kaplıca suyumuz uzmanların istediği derecede. Diğer kaplıca suları yüksek derecede çıkıyor bekletilip soğutuluyor. Bu seferde içindeki mineralizasyon açısından sıkıntılı oluyor. Bizde doğal çıkış olduğu için hiçbir bekleme, karışım, katışım olmaksızın misafirler isterlerse odalarında, isterlerse havuzlarda, isterlerse de özel aile kabinlerinde bu şifalı sudan faydalanıyorlar. Buraya gelen misafirlerimiz genelde 40-45 yaş üstü kişiler. Kaplıca suyumuz başta romatizmal ağrılar olmak üzere kireçlenme, eklem ağrıları, cilt hastalıkları, kadın hastalıkları için şifalıdır. İçme kürü olarak kullanıldığında da böbrek taşı oluşumuna iyi geliyor.

SGK’nın kaplıca tedavisini ödüyor olmasının hastalar açısından teşvik edici bir unsur olduğunu söyleyebilir miyiz?

SGK’nın kaplıca tedavisi için ödediği yol ve refakat giderleri tabi ki gelen hasta sayımızı artırıyor. Doktor raporu ile bu kapsamda gelen misafirlerimizin sayısı da % 8 ila 10’u buluyor. Misafirlerimiz buraya ücreti ödedikten sonra fatura karşılığı bağlı bulunduğu sağlık kurumundan bunun geri iadesini alabiliyor.

Oylat Kaplıcaları efsanesi olduğunu duyduk. Bize bu efsaneden bahsedebilir misiniz?

Oylat ismini Türkiye’de hiçbir yerde duyamazsınız. Oylat buraya özgü bir isimdir. Geçmişten gelen bir hikâyesi vardır. Bizans İmparatorluğu zamanında İnegöl civarında hüküm süren Tekfur’un bir kızı varmış. Günün birinde Tekfur’un kızı hastalanır, yataklara düşer. Zamanın hekimleri kızın derdine çare bulamazlar. Hastalık çok uzun sürer.Tekfur çok sevdiği kızının ızdıraplarına tahammül edemez. Hastayı tedavi eden hekimler kızı göz önünden uzaklaştırmak ve son bir tedavi şansı vermek üzere ormanın içindeki o zaman için adsız olan bu kaplıcaya gönderilmesini tavsiye ederler.

Hakkı BAYDAR Oylat Kaplıcaları Genel Müdürü

Suyumuz Kaynağından

Çıktığı Gibi Kullanıldığı İçin

Çok Şifalıdır

Page 89: SGK Vizyon Dergisi

82

Burada Aldığım Hizmetten Çok Memnunum Ahmet Koçyiğit / Hasta

Kükürtlü KaplıcasıFizik tedavi görüyorum. Dizlerimden rahatsızım muayene oldum ve kireçlenme var dediler. Buraya kaplıca tedavisi için geliyorum. İki haftalık bir tedavi verildi bana. Fizik tedavi görüyorum, egzersiz verdiler onları yapıyorum. Son dört gündür ağrılarımın azaldığını hissediyorum. Bursa’nın içinde oturuyorum. Kaplıca binası merkezi bir konumda, geliş gidişim kolay oluyor. Burada aldığım tedavi için herhangi bir ücret ödemiyorum. Emekli Sandığından emekliyim. Sosyal Güvenlik Kurumu tüm tedavi ücretlerimi karşılıyor. Burada aldığım hizmetten çok memnunum, doktorlara da diğer personele de gösterdikleri ilgiden dolayı teşekkür ederim.

Kaplıca Tedavisinin Çok Faydasını Görüyorum Feriha Kabukoğlu / Hasta

Kükürtlü KaplıcasıBen buradaki kaplıcaya senelerdir geliyorum. Bursa’da yaşıyorum. Kaplıcalardan doktorlardan, fizik tedavilerden çok memnunuz. Çok ilgileniyorlar. Bende kemik erimesi, ödem, kireçleme var. Burada yıllardır aldığım kaplıca tedavisinin çok faydasını görüyorum. Eşim SGK’lı ben de ondan faydalanıyorum. Burada aldığım tedaviler için hiçbir ücret ödemiyorum. SGK’ya bize böyle bir imkan sunduğu için teşekkür ederim.

Bu Hizmet Vatandaş İçin Bir NimetSelattin Şahin/Hasta

Kükürtlü KaplıcasıBen burada ankilozan spondilit tedavisi görüyorum. 1975 yılından beri bu hastalığın tedavisi için uğraşıyorum. Burada zaman zaman ayaktan zaman zaman da yatarak ve banyo alarak tedavi oluyorum. Önce buraya başvuru yaparak doktor muayenesine giriyorum. Doktorun uygun gördüğü tedavi ve uygun gördüğü sürelerde buraya tekrar gelip banyo kürü ve fizik tedavi seanslarına giriyorum. Banyo tedavisini sabahtan ve öğleden sonra olmak üzere günde 2 kür olarak alıyorum ve 21 gün sürüyor. Bu süreler doktor tarafından belirleniyor. Bu tedavilerin tamamı Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından karşılanıyor. Bana göre bu hizmet vatandaş için bir nimet. Yurdun her yerinde böyle tesisler olmalı. Özellikle bende olan hastalık ve benzerlerinde çok daha yararlı oluyor. Ben buraya her seferinde kötürüm gibi geliyorum ve normal insanlar gibi yürüyerek çıkıyorum. Dolayısıyla çok memnunum. Buradan tüm tedavi masraflarımızı karşıladığı için SGK’ya teşekkürlerimi sunuyorum.

Türkiye’nin Termal Suları Şifa Veriyor

Vatandaş Ne Diyor?

Kızı buraya getirirler, kendisinin son günleri olduğuna inanarak “öl-yat” deyip bırakırlar. Çaresiz bir derdi olduğuna inanılan Tekfur’un kızı her gün bu sularda yıkanır.

Gün geçtikçe iyileşir ve eski sağlığına kavuşarak babasının sarayına geri döner. O gün, bu gündür “Ölyat” kaplıcası civar halkı tarafından bir şifa kaynağı olarak tanınır ve kullanılır. Ölyat, zamanla Oylat olmuştur.

İnsanlar buraya nerelerden geliyor?

Genel olarak yüzde 50’si İstanbul’dan geliyor. Aslında mevsimine göre Türkiye’nin 81 ilinden misafirimiz geliyor çünkü bizim İnegöl Mobilyası vasıtasıyla senede

iki defa fuarımız oluyor. Onun haricinde ağırlıklı olarak Orta Doğudan misafirlerimiz geliyor. Buradan gelenlerin oranı da toplam misafirlerimiz içinde yüzde 10 ila 12’ye denk geliyor.

Bu bölgede bir de mağara varmış, hastalıklara iyi gelen. Ondan da kısaca bahseder misiniz?

Oylat mağarası, Türkiye’nin en büyük 2. mağarası olarak geçiyor. 750 m uzunluğunda, toplamda 500 basamaktan oluşan merdivenleri var. Sonuna kadar ulaşıldığında gidilen mesafe 44 kat yüksekliğinde bir binaya çıkmış kadar oluyor. 93 m girişine kadar yüksekliği var. Bu mağaranın şifası var. Astıma, nefes darlığına, bronşite iyi geliyor. Yaz kış +16 derecede sabit ısısı var.

82

Page 90: SGK Vizyon Dergisi

83

SAĞLIK VE YAŞAM

HAZIRLAYAN:

Yalçın SALAY

83

LösemideKemoterapisiz

Dönem!Dünyada her yıl yaklaşık 14 milyon kişi kanser

tanısı alıyor. Ülkemizde ise bu sayı yaklaşık 150 bin. Yüz güldüren gelişme ise erken tanı ve tedavideki gelişmeler sayesinde kanserin

artık tedavi edilebilir hastalıklar arasında yer alması. Tedavisi mümkün olmayan veya

ileri evre kanserlerde bile, hastalığın artık uzun süreli kontrolü sağlanabiliyor. Kanser, özellikle kan kanseri (lösemi) ve yeni tedavi

umutlarını, Hematoloji Uzmanlık Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Prof. Dr. Süleyman

Dinçer’e sizler için sorduk.

Page 91: SGK Vizyon Dergisi

84

Bilim insanları bağışıklık sistemi hastalığı olan kan kanseri (lösemi) tedavisinde hem hastanın yaşam kalitesini artırmak hem de etkin tedavi elde edebilmek için ‘kemoterapisiz tedavi’ arayışında. Bu konuda neler söylemek istersiniz?

Lösemiyi tanımlayacak olursak, kemik iliği, kan da karaciğer, akciğer, deri gibi bir dokudur ve bu dokunun kanserinden bahsediyoruz. Lösemi genel anlamda akut ve kronik olarak ikiye ayrılıyor. Kronik lösemi tedavisinde şu anda yüzde 95’in üzerinde başarı elde ediliyor. Kan ve kemik iliğinden kaynaklanan kanserlerde son yıllarda ve özellikle son 2 yılda yapılan yeni tedaviler hastalığın çok daha başarılı tedavi edilir hale gelmesini sağladı. 10 yıl öncesine kadar lösemi eşittir ölüm demekti. Ama artık lösemi

eşittir iyi tedavi, arkasından gerekli endikasyon ya da kemik iliği nakli ile son derece başarılı sonuçlar elde ediyoruz ve artık lösemi ölmek demek değil. Diğer kanserlerde de gerek kolon gerek akciğer kanserinde de son yıllarda geliştirilen ilaçlarla başarılı sonuçlar elde edilebiliyor.

Son yıllarda kanserde kemik iliği nakli, kemoterapi gibi tedavi yöntemlerinin yanı sıra ‘hedef hücreli tedavi’ tartışılıyor. Bu tedavi yöntemi hakkında bilgi verir misiniz?

Uygulanan hangi tip tedavi ise o kansere yönelik oluşturulmuş kemoterapisiz yeni hedef hücreli tedaviler çok gelişti ve giderek gelişmeye devam ediyor. Dünyada son bir yıldır kemoterapisiz tedaviler tartışılmaya başlandı. 2015 yılının başlarında ilgili

kurumlarca Amerika’da yapılan çalışmalarda ilk defa 60 yaş üstü kemoterapisiz tek başına hücresel tedaviler uygulandı ve başarılı sonuçlar elde edildi. Bizler de bu gelişmeleri takip ettikçe ve beraber çalıştıkça kanserde önemli gelişmeler olacağını ve ciddi manada iyileşmeler sağlanacağını düşünüyoruz. Artık lösemi bir yaşlılık hastalığı olmasa da diğer kanserler biraz daha yaşlanınca arttığından bu tedavilerle insanlar daha çok yaşayacak ya da daha uzun süre genç kalacak diyebiliriz.

Uygulanan hangi tip tedavi ise o kansere yönelik oluşturulmuş kemoterapisiz yeni hedef hücreli tedaviler çok gelişti ve giderek gelişmeye devam ediyor.

Prof. Dr. Süleyman DinçerHematoloji Uzmanlık Derneği Yönetim Kurulu Başkanı

Page 92: SGK Vizyon Dergisi

85

Kanserli hastaların en büyük sıkıntılarından birisi de kemoterapi neticesinde yaşadıkları bulantı, kilo kaybı ve saç dökülmeleri. Bu tür yan etkilere yönelik gelişmeler nelerdir?

Kemoterapi ilaçlar dediğimiz ilaç grupları var ve bunlar kanserin tipine göre verilen ilaçlardır. Ama kemoterapisiz dediğimiz zaman bulantı, zayıflama, kansızlık, kanda bazı hücrelerin düşmesine sebep olan kemoterapiklerin artık kullanılmaması demektir. Bunun ilk defa dünyada kullanılır olması kronik myelositer lösemi dediğimiz bir hastalıkta 1995’lerden itibaren başladı ve 2000 yılından itibaren de piyasaya sunuldu ve çok önemli sonuçlar elde edildi. Önceden kronik myelositer lösemiye ortalama bir yıl içinde kaybedilecek bir hastalık olarak bakılıyordu. O yıllarda bu hastaları gördüğümüzde özellikle hasta genç ise kardeşlerinin hemen taraması yapılıyordu ve olabildiğince en erken şekilde kemik iliği nakli yapılıyordu. Şuan da birçok hastamız bu şekilde yaşıyor. 2000’li yıllardan itibaren üretilen bir ilaçla ve o ilacın kullanımına başlanması ile şuan dünyada kronik myelositer lösemi tedavisi yeni tanıda yüzde 95 başarı ile sonuçlanan bir tedavi haline geldi ve ilk hedef hücreli tedavi bununla başladı diyebiliriz.

Bu tedavinin başlaması ile birlikte çok parçalı olabileceği ortaya çıktı yapılan genetik çalışmalarla, bilimsel aktivitelerle diğer kanserlerde aynı şeylerin olabileceğini gördük. Artık biliyoruz ki kanserlerin çoğunda hedef hücreli tedavi uygulanıyor ve uygulanmaya devam edecek. Böylece hastalarda bulantı, kansızlık, halsizlik gibi zor duruma düşüren

kemoterapi ilaçlarının da önümüzdeki yıllarda giderek azalacağını umut ediyoruz ve bu tedavilerle elde edilen başarı sonucunda bu ilaçların tamamen kaldırılacağını düşünüyoruz.

Kanserde şu an uygulanan standart tedavide kemoterapi ilaçlarının amacı hızlı çoğalan hücreleri öldürmesidir. Hızlı çoğalan hücrelerin ne olduğunu söylememiz gerekirse, kanser, saç, bağırsak gibi bazı hücrelerde hızlı çoğalan hücreler grubunda yer almaktadır. Kanser hücresiyle beraber diğer hızlı çoğalan hücreleri de yok ettiğinden dolayı bu hastalıkta saç dökülmesi, bağırsak problemleri ortaya çıkıyor. Aynı şekilde kemik iliği hücreleri de hızlı çoğalan hücreler grubunda olduğu için onları da etkileyerek kansızlık, lökosit azlığı veya kan pulcuğu azlığı olarak karşımıza çıkıyor. Hedef hücre tedavisinde böyle bir durum yok. Hedef hücreli tedavi de ilgili kanser hücresine direk olarak etkili olan bir ilaç oluyor. Bu tedavide sadece kanser hücresine yönelik gittiğimizden ve vücudumuzun diğer hücrelerini etkilemediğinden son derece başarılı olacak ve yan etkileri daha az olacak.

Bu tür yeni ilaçlar şu an Türkiye’de bulunabiliyor mu?

Şu anda Türkiye’de ciddi bir sosyal güvenlik sistemi bulunmaktadır ve bu ilaçların bir kısmını bulabiliyoruz. Bu ilaçlar yeni çıktığı için pahalı ilaçlar. Pahalı olduğu için kullanmamak gerekli değil ama gerçek başarısının kanıtlanması gerekiyor. Gerçek başarısı kanıtlandığı zaman da kemoterapi yani kimyasal tedaviden hastaları kurtaracak.

Türkiye’nin 80 milyon nüfusu olduğunu düşünürsek; yaklaşık bir hematoloğa ortalama 250 bin kişi düşüyor. Daha çok hematolog yetişmesi yeterli olanak ve kliniğin sağlanması gereklidir.

Page 93: SGK Vizyon Dergisi

86

Türkiye’de yeterli hematolog var mı? Uzman hematolog yetiştirilmesi konusunda neler söylersiniz?

Türkiye’nin 80 milyon nüfusu olduğunu düşünürsek yaklaşık bir hematoloğa ortalama 250 bin kişi düşüyor. Daha çok hematolog yetişmesi gerekiyor ama hematolog yetişmesinin önemi yok. Önemli olan bir hematoloğa gerekli olanak ve kliniği sağlamak gerekir. Ona bu olanakları sağlamazsanız o sadece hastayı görür ve ilgili merkeze yönlendirir yani sadece poliklinik yapar. Bir diğer sorunda hematologun aynı zamanda dahiliye uzmanı gibi çalıştırılmasıdır. Burada olması gereken şey hematologun sayısı zaten az, hematolog sayısı mutlaka desteklenmeli ve hematologlara gerekli olanaklar sağlanmalıdır. Böyle olmayınca da karşınızda üretken olmayan ve büyük şehirlere gitmeye çalışan hematologlar görüyoruz. O yüzden büyük şehirlerde bol hematolog bulunmakta ama diğerlerinde bulunmuyor. Bir hematolog, 7 yılda okulunu bitirdikten sonra 5 yıl dahiliye uzmanlığı yapıyor üzerine 3 yıl hematoloji yapıyor bunun üzerine de bir yıl kemik iliği naklini öğrenmek için okuyor ve oldukça uzun bir eğitim dönemi sürüyor. Hematoloji uzmanlarının muayenesini biraz daha yükseltirseniz daha efektif çalışacaklarını düşünüyorum.

Hastaya kanser olduğunun açıkça söylenmesi mi yoksa gizlenmesi mi gerekir? Bu konuda hasta için doğru yaklaşım nedir?

Amerika’da ve bazı Avrupa ülkelerinde hastaları bilgilendirme çerçevesinde hastalığı direk olarak anlatılıyor. Aslında bizim sistemimizde de var. Bizde hastayı tedavi etmeden önce bilgilendirme ve onay formu alıyoruz ve bilgilendiriyoruz. Bizim ülkemizde doğu ve batı arasında bir konumda bulunduğundan dolayı kendimizi doğu ve batı toplumu arasında sayıyoruz. Genellikle doğu toplumunda bu durum, annesine, babasına, çocuklarına bilgilendirmeme “aman duymasın üzülür” mantığı ile çalışıyor. Tabi burada kişinin eğitimi çok önemli. Çükü bazı kişiler öğrenmek ister. Ona göre yaşam şeklini değiştirmesi gerekebilir ya da yapabileceği şeyleri ön plana almak isteyebilir. Bizim kanunlarımıza göre de hastayı bilgilendirmek zorundayız. Bu yüzden hekimler hastaların eğitim düzeylerini iyi belirlemeleri lazım. Aileye özellikle de kişiye önemli bir hastalığı olduğunu, bu hastalığın mutlaka tedavi edilmesi gerektiğini ve tedavisinin uzun süreceğini gerekirse ameliyat olacağını anlatmak gerekir. Bence böyle olunca daha başarılı sonuçlar elde edebiliriz.

Özellikle lösemilerde hastanın bilgisi olmadan böyle bir şey yapmak son derece zor çünkü bizim hasta ile bağlantımız birebir oluyor. Ben bu konuda, hastaya olabildiğince anlaşılır biçimde ve onu korkutmayacak şekilde hastalığını anlatmak gerektiği düşüncesindeyim.

Kurucu başkanı olduğunuz Hematoloji Uzmanlık Derneği hakkında bilgi verir misiniz?

Hematoloji Uzmanlık Derneği, sadece hematoloji uzmanlarının üye olduğu 10 yıldır hizmet veren bir dernek. Sadece hematoloji uzmanları derken onkolog, kardiyolog, genetikçi üyelerimizde bulunmakta yalnız onlar sadece oy kullanamaz ve fahri üye olabilirler. Bu şekilde çok fazla üyemiz bulunmaktadır. Ama gerçek anlamda derneğin amacı, hematoloji uzmanlarının şartlarını düzeltmek ve onların haklarını savunmaktır. Bunun yanında derneğin en büyük özelliklerinden birisi hematoloji hastalarını bilgilendirmek, doğru bilgi ve doğru tedaviye ulaşmalarını sağlamaktır. Doğru tedavi çok önemli çünkü gerçek manada doğru tanı konduğu ve doğru tedavi uygulandığı zaman hastanın ömrü bir ya da iki yıl uzatılabilir. Erken ya da geç tedavilerle ise hastalığın kötüye gitmesi veya daha kötü tedavi görmesi gibi durumlar olabilir. Bu yüzden kendi hematoloji uzmanlarımızı desteklemek ve onların eğitimlerini sağlamak kadar hastalarımızın da eğitimlerini sağlamak ve doğru tedavi almasını öğretmek istiyoruz. Dernek olarak her yıl Orta Asya, Balkanlar ve Kafkaslarda tüm Avrupa’nın ve Amerika’nın katıldığı Uluslararası Avrasya Hematoloji Kongresi düzenliyoruz. Bu yıl yaptığımız kongrede 41 ülkeden bine yakın katılımcı vardı ve dünyanın dört bir yanından gelen konusunda uzman hekimlerle hematolojik kanserleri ve hematolojik hastalıkların tedavilerini tartıştık ve yeni gelişmeler elde ettik. Kan hastalıklarının tanısı ve tedavisi anlamında bizim ülkemiz Afrika, Orta Doğu, Orta Asya, Kafkaslar ve Balkanlardan en yüksek düzeyde referans ülke konumunda yer almaktadır.

86

Page 94: SGK Vizyon Dergisi

87

Sağlık Programları Doğru Bilgi

Veriyor mu?Deniz Bilge Ülker

Sosyolog

Medya içerikleriyle ilgili en önemli tartışmaların merkezinde; bu içeriklerin bilgilendirici mi yoksa eğlendirici mi olduğu sorusu yer alır. Özelikle, televizyon içeriklerine eleştirel yaklaşımların karşısındaki görüşler; dizilerin, gündüz kuşağı programlarının eğlence amaçlı olduğu bu nedenle haber programları ya da haber bültenleriyle aynı kategoride değerlendirilmemeleri gerektiğini savunurlar. Oysaki televizyon içerikleriyle izleyici arasındaki bu etkileşim seyirlik bir eğlence olarak tanımlanmayacak kadar önemlidir. Televizyon içerikleri, yazılı basın ve sinemadan farklı olarak zaten evimizde var olan bu nedenle ulaşımı en kolay içeriklerdir. Özelikle gündelik hayatını ev sınırları içerisinde geçiren çalışmayan kadınlar, okul öncesi çocuklar ve yaşlıların hayatlarının büyük bir bölümü televizyon izlemekle geçmektedir. Televizyon ulaştığı kitleler ve izleyiciyle olan uzun etkileşim zamanları göz önüne alınınca modern hayatın en önemli içerik sağlayıcılarından biridir. Bu nedenle televizyon programları sundukları yeni gerçeklikle izleyicilerin zihinlerinde anlam üretirler, örneğin; eğlence programı olarak izlenen bir içerikte gündelik yaşama dair birçok davranış kodunun sunulduğunu görebiliriz. Bu nedenle; haber bültenleri ve haber –tartışma programları dışında kalan içerikler de izleyicilere belli bir konuda bilgi vermekte hatta gündelik hayatlarını ve toplumsal ilişkilerini düzenleyen normları onlara sunmaktadır.

1990’lı yılların sonunda Türkiye’de televizyon kanallarının sabah kuşaklarında yer alan “kadın” programlarında sağlık konusunun

sıklıkla ele alındığını görürüz. Bu programlarda izleyenlere koruyucu sağlık alanında birçok yararlı bilgi verilse de programların formatı gereği konusunda uzman doktorlar sağlıkla ilgili çok önemli bir bilgiyi kısıtlı bir zamanda anlatmak zorunda kalıyorlardı. Doktorların konuk olduğu bu programlar, aynı zamanda kadınlara yönelik gündüz kuşağı programı da olduğu için halkı bilgilendirmek amacıyla programa konuk olan doktorlar program akışının baskısı altında kalıyorlardı. Örneğin; bu programları incelediğimizde bir yemek tarifinin ardından kanserden korunma yolları anlatan doktorların sözlerinin bir başka konuğun şarkı performansıyla kesildiğini görebiliriz. Bu durum programı sağlık konusunda bilgi edinme amacıyla izleyenler açısından yanlış ve eksik bilgi edinmeleri gibi problemlere yol açmaktaydı. Bugün televizyondaki gündüz kuşağına bakıldığında; programların sadece bir bölümünde sağlık konusunun ele alınmadığını yeni bir program türü olarak sağlık programlarının birçok kanalda yer aldığını ve birçok büyük izlenme oranlarıyla televizyondaki dizi ve programların önüne geçtiğini görüyoruz.

Kitle iletişim kurumları diğer ticari sektörlerden farklı olarak insanların gündelik hayatlarına direk etki eden onların davranışlarını kontrol eden kurumlardır. Bu nedenle geniş kitleleri korku ve endişe ile yanlış sağlık davranışlarına yöneltmemesi için gerekli önlemler alınmalıdır.

87

SAĞLIK VE YAŞAM

Page 95: SGK Vizyon Dergisi

88

Televizyonlardaki sağlık programlarında konuk olan doktorlar aracılığıyla hastalıklar, hastalıkların belirtileri, korunma yolları hakkında izleyenlere sağlık bilgisi verilmektedir. Başka bir değişle televizyondaki sağlık programları aracılığıyla doktor ve hasta ya da sağlıklı bireyler arasında iletişim kurulmaktadır. Fakat bu iletişim sürecinde asimetrik bir bilgi akışının gerçekleştiğinin önemi farkında olunmalıdır. Çünkü tıbbi bilgi uzmanlık gerektiren bir bilgidir ve bu uzmanlığa sahip olmayan izleyiciler bilgiyi yorumlamadan doğru olarak kabul ederler.

Her ne kadar televizyon programlarına konuk olan doktorlar kullandıkları dili sadeleştirmeye özen gösterseler de tıbbi terimlerin anlaşılması izleyenler tarafından zordur. Bu nedenle televizyon programlarındaki özelikle hastalık belirtileriyle ilgili verilen bilgiler izleyiciler tarafından korku ve endişeyle karşılanabilir. Örneğin televizyondaki sağlık programlarındaki şeker hastalığıyla ilgili “aşırı susuyorsanız siz de şeker hastası olabilirsiniz” gibi söylemler, izleyenlerde şeker hastası olma korkusuyla, yanlış ilaç kullanma ya da birinci basamak tıp hizmetini atlayarak hastanelerdeki uzman doktorlara muayene olma gibi davranışlara yönlendirebilir. Sağlık programlarındaki söylemlerin yarattığı korku ve endişe haliyle kullandığı ilacın yan etkilerinden korkup ilaç kullanımı kesen hastaların da var olabileceği gerçeğinin altını çizmeliyiz. Televizyon izleyicilerin

aslında hasta olmadıkları halde kendilerine televizyondaki belirtilerle teşhis koyma eğilimi, yanlış ve gereksiz ilaç kullanımı ya da gereksiz yere hastanelere başvurmasına neden olur.

Modern dünya risk algısı ve korkuyu gündelik hayatımızın derinliklerine adeta nüfuz ettirmiştir. Kendi deneyimlerimizle tanık olmadığımız ama kitle iletişim araçlarıyla haberdar olduğumuz birçok salgın hastalık, ölümcül virüsler kendi sağlığımız hakkında korkmamıza ve endişeyle yaşamımızı sürdürmemize neden olmaktadır. Hepimiz birçok hastalığa yakalanma riskiyle yaşarken, bu risk algısı telaş ve panikle yanlış davranışlara yönelmemize neden olabilir. Bu nedenle bahsettiğimiz sağlık korkusu havası televizyondaki sağlık programları tarafından körüklenmemelidir. Televizyondaki sağlık programları her ne kadar gündüz kuşağında yer alan programlar da olsalar büyük bir izleyici kitlesi tarafından takip edilmektedirler ve toplum için önemli bir sağlık enformasyonu sağlayıcılarıdır. Bu nedenle televizyondaki sağlık programlarının içerikleri kamusal sorumluluk yaklaşımıyla hazırlanmalıdır. Çünkü kitle iletişim kurumları diğer ticari sektörlerden farklı olarak insanların gündelik hayatlarına direk etki eden onların davranışlarını kontrol eden kurumlardır. Televizyonun, onun en önemli enformasyon kaynağı olarak kullanan geniş kitleleri korku ve endişeyle yanlış sağlık davranışlarına yöneltmemesi için gerekli önemler alınmalıdır. Kamusal yarar gözeten sağlık programları koruyucu sağlık hizmeti açısından geniş kitleleri doğru sağlık davranışlarına yönlendirebilecek önemli bir araçtır.

88

Page 96: SGK Vizyon Dergisi

89

Osmanlıdan Günümüze Uzanan Bir

Eczacılık Öyküsü

TARİH

Nazan ÇEPNİLİHAZIRLAYAN:

89

Bu sayımızda ecdadı Osmanlı İmparatorluğunun köklü bir ailesinden gelen, dedesi 1850-1890, Trablus ve Şam kadısı olarak görev yapmış, Lübnan’da yaşayan son Osmanlı Türklerinden bir Sultan olan Ahmed Efendi Sultan’ın torunu Zaher

Sultan’ın ailesinin eczacılık öyküsüne yer verdik.

Kendisi de bir eczacı olan Zaher Sultan’a ailesinin eczacılık öyküsünü ve Türkiye ile Lübnan sosyal güvenlik sistemine ilişkin sorularımızı yönelttik.

Öncelikle bize ailenizin eczacılık mesleğine başlama hikâyesinden bahseder misiniz?

Trablus kadılığı yapmış olan dedemin dedesi Ahmet Efendi Sultanızade’nin oğlu Abdulhamit Trablusşam’da Tren istasyon amiriydi. 1904 yılında Abdulhamit’in oğlu Semih dünyaya geldi. Semih çok başarılı bir öğrenciydi Dimaşk (Şam) Üniversitesi Tıp Fakültesi Eczacılık Okulundan mezun olmuştu. Hem eczacılık hem de laborant diploması alarak Trablus Şam’a dönmüş, 1927 yılında da hem laboratuvar hem de eczane açmıştı. O dönemde kanunlar ikisini açmasına da müsaade ediyordu. Lübnan, Osmanlı Devletinden yeni ve zorla ayrılmış, zor günler yaşıyordu. O günlerde eczaneler hep majistral ilaçlar (eczanelerde hazır bulunmayan fakat doktor tarafından reçeteye yazılmış formüle göre eczanelerde eczacılar tarafından hazırlanan ilaçlara verilen isim) vardı. Fabrikada üretilen ilaçlar çok az sayıda bulunuyordu.

Page 97: SGK Vizyon Dergisi

9090

Bağımsızlıktan önceki durumda Lübnan ve Suriye arasında hudut çizilmemişti ve o günler Osmanlı devamlılığı hissediliyordu. 1890’lı yıllarda çıkan kanun ile Attarların (Aktar baharat, güzel koku, şifalı ve sağlığa faydalı bitkileri hazırlayıp satan kişiye verilen ad) ilaç vermesi yasaklanmıştı. Bunun sebebi de bazı bitkilerin birbirine çok benzerlik göstermesi nedeniyle içindeki etken maddelerin zehirli olabilmesiydi. Tabii ki böylesi bir durumda attarlar ilaç hazırlayamıyor, doğal karışımlar için devletten destek alamıyordu. Bu durumda artık ilaç hazırlığını sadece eczacılar yapabiliyordu. Majistral ilaçların etken maddelerinin çoğu yarı yapay semisentetikti (Yani bitkiden kimyasal yoluyla elde edilen ama diğer maddeler büyük bir kısmı kimyasal maddelerdir). 1943’te Lübnan, Fransız sömürgesinden kurtulmuş, kanunlar yavaş yavaş oturmaya başlamıştı. Kanunların büyük bir kısmı Osmanlı’dan diğer kısmı da Fransa kanunlarından alınmıştı. 1950’li yıllarda eczacılık kanunu çıkmış ve bu kanunlara göre; bir eczacı ancak bir yerde çalışabilir deniliyordu. Dedem Semih Sultan da eczaneyi tercih ederek, Trablusşam Tell sahasında eski yıkılan Osmanlı Hükümet Sarayı ve Sultan 2.Abdulhamit Saat Kulesi karşısında Sultan Eczanesinde çalışmalarına devam etti.

1943’te Lübnan Fransız sömürgesinden kurtulmuş, kanunlar yavaş yavaş oturmaya başlamıştı. Kanunların büyük bir kısmını Osmanlı’dan diğer kısmı da Fransa kanunlarından alınmıştı. 1950’li yıllarda eczacılık kanunu çıkmış ve bu kanunlara göre; bir eczacı ancak bir yerde çalışabilir deniliyordu. Dedem Semih Sultan da eczaneyi tercihi ederek, Trablusşam Tell sahasında eski yıkılan Osmanlı Hükümet Sarayı ve Sultan 2.Abdulhamit Saat Kulesi karşısında Sultan Eczanesinde çalışmalarına devam etti.

O günlerden bu yana Dimaşk Ünivesitesinden aldığı eski Osmanlı Pharmacopoeia majestral (İlâçların bileşimini ve hazırlanma usullerinin anlatımı) ilaçların formülleriyle eczanemiz faaliyetlerini sürdürmektedir.

Dedenizden öğrendiğiniz ilaçlar halen hazırlıyor musunuz?

Majestral ilaçlar dedemin zamanından beri halen eczanemizde çok makul fiyatlara satılmaktadır. Daha çok fakir insanların tercih ettiği bu ilaçların çoğunu da cildiye ilaçları oluşturuyor. Ancak son 30 yıldır yani savaş döneminden sonra artık bu ilaçlar Lübnan Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından ödenmemektedir.1950 yıllarında dedem bu majestral ilaçlara ihtiyaç artınca küçük makinaların çalıştığı bir fabrika kurmuştu. Tabi ki zamanla etken maddeler bulunmaması ve

istenilen kalitede ve çözünürlükte olmaması bir sürü sonra bu majestral ilaçlarının üretilmemesine neden olmuştur.

Ülkenizdeki sosyal güvenlik sistemi ile Türkiye’deki sistemi mukayese eder misiniz?

Trablusşam’da Hastaya En Az 1 Yıl Sonrası için Randevu Verilebilmekte

Lübnan’da 1963’lı yılında Sosyal Güvenlik Kurum kanunu oluşturuldu ve bu kanuna bazı eklemeler, revizeler yapıldı. Bu kanuna göre Lübnan’da hasta muayene parasını hekime, ilaç parasını da eczaneye öder. Daha sonra ilaç kutuları ve reçete ile hastanın kendisi sosyal güvenlik kurumuna başvurur ve ödediği miktarın % 80’ini geri alır. Ancak gerçekte daha azını geri alır. Çünkü hekimler birçok ilacı kabul edildiği halde kontrolde çizer ve ödemez hatta bazen zorluklar çıkartır. Tabii bu durumda hasta mağdur ve perişan olur. Trablusşam’da bugün başvuru yapan hastaya en az 1 yıl sonra randevu verilebilmektedir.

Türkiye’deki Sağlık Sistemi Lübnan’a Göre Çok Rahat ve Düzenli

Lübnan’da her doktor reçete defterini Tabipler Odasından satın alır ve her reçete 3 nüsha bulunur. Bunlardan bir nüshası doktorda, ikincisi eczane de üçüncüsü ise sosyal güvenlik kurumuna başvurması için hastaya verilir. Bu da oldukça fazla kağıt israfına neden olmaktadır. Ayrıca hastanın geçmişi ve kullandıkları ilaçlarla ilgili hiçbir bilgi kaydı bulunmamaktadır.

Türkiye’deki sistem Lübnan’a göre şahane hastalar için çok rahat ve düzenli. Hatta eczanelerde çok daha az işlem yapılıyor. Başlatmış olduğunuz elektronik reçete uygulaması sayesinde hekimin yazısı okunmaması kağıt israfı, sağlıkta yaşanan suiistimalleri engellemiş oldu. Reçete de hata oranı sıfıra indirildi. Lübnan’da ki sistemde hala bu tür hatalar bulunmaktadır.

Yani Türkiye’de 80 milyon nüfus tek çatı altında toplanmışken, 3 milyon nüfuslu Lübnan’da maalesef dört ayrı sosyal güvenlik kurumu hizmet veriyor.

Türkiye’den Lübnan’a ilaç yardımı yapılıyor mu?

2006 yılında İsrail Lübnan savaşı esnasında yaşanan olağan üstü durum yüzünden Türk Kızılay’ından gelen ilaçlar yardımı çok zorluklarla gerçekleştirilmişti. Gümrükte uzun bir süre bekletildikten sonra ilaçların girişleri yapılabilmişti.

Page 98: SGK Vizyon Dergisi

91

DÜNYA SOSYAL GÜVENLİK SİSTEMLERİNE GENEL BAKIŞ

2015 Yılı Türkiye İlerleme Raporunda

SOSYAL GÜVENLİK

10/11/2015 tarihli Türkiye 2015 Yılı İlerleme Raporu, 1998 yılından bu yana yayınlanan 18. İlerleme Raporudur. Söz konusu rapor, Ekim 2014’ten Eylül 2015’e kadar olan dönemi kapsamaktadır. Aşağıda, Türkiye 2015 Yılı İlerleme

Raporu’nun 2. ve 19. fasıllarındaki ve diğer fasıl başlıkları altındaki Sosyal Güvenlik Kurumunun (SGK) görev alanıyla ilgili değerlendirmeler daha önceki yılların raporlarıyla karşılaştırmalı olarak açıklanmaktadır.

1. Fasıl 2: İşçilerin Serbest Dolaşımı

2012 Yılı İlerleme Raporu’nun 2. Fasıl başlığı altında yapılan değerlendirmelerde SGK’nın kapasitesinin daha da güçlendirildiği ifade edilmiştir. 2013 Yılı İlerleme Raporu’nda ise İtalya ile yapılan İkili Sosyal Güvenlik Anlaşması’na atıf yapılarak, bu fasla ilişkin sınırlı da olsa ilerleme kaydedildiği dile getirilmiştir. 2014 Yılı İlerleme Raporu’nda da Türkiye’nin 13 Avrupa Birliği (AB) üye devletiyle ikili sosyal güvenlik anlaşması olduğu ve bu anlaşmaları yapmaya devam etmesine yönelik teşvik edildiği belirtilmiştir.

Türkiye 2015 Yılı İlerleme Raporu’na bakıldığında ise Türkiye’nin 13 AB ülkesiyle imzaladığı ikili sosyal güvenlik anlaşmasına değinilerek, bunların dışında yeni ikili sosyal güvenlik anlaşmalarının akdedilmediği dile getirilmiştir. Sonuç olarak, işgücü piyasasına erişim konusunda gelişme kaydedilmediği ve genel olarak bu fasla ilişkin hazırlıkların başlangıç aşamasında (EARLY STAGE) olduğu belirtilmiştir. Ayrıca, 2012 ve 2013 Yılı İlerleme Raporları’nda yer alan, Avrupa Sağlık Sigortası Kartı’yla (ASSK) ilgili ilerleme kaydedilmediğine ilişkin eleştiri, 2014 ve 2015 Yılı İlerleme Raporları’nda yer almamıştır.

• 2015 yılı itibariyle Türkiye’nin toplam 27 ülkeyle1 ikili sosyal güvenlik anlaşması mevcuttur. Bu 27 ülkenin 14’ü AB ülkeleridir.

• Son iki yıldır ASSK’na ilişkin olumsuz değerlendirmenin yer almamasında, 2014-2015 yılları arasında Kurumumuzca yürütülen “Avrupa Sağlık Sigortası Kartı Kapasite Geliştirme Projesi”nin etkisinin olduğu düşünülmektedir.

1 İngiltere, Almanya, Hollanda, Belçika, Avusturya, İsviçre, Fransa, Danimarka, Libya, İsveç, Norveç, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti (KKTC), Kanada, Makedonya, Arnavutluk, Azerbaycan, Gürcistan, Romanya, Kebek, Bosna-Hersek, Çek Cumhuriyeti, Lüksemburg, Hırvatistan, Slovakya, Sırbistan, İtalya ve Kore (Kaynak: Emeklilik Hizmetleri Genel Müdürlüğü (EHGM)-Yurt Dışı Sözleşmeler ve Emeklilik Daire Başkanlığı -Erişim Tarihi: Kasım 2015)

Hazırlayan: Amine YÜCEDALSosyal Güvenlik UzmanıAB ve Dış İlişkiler Daire Başkanlığı

Page 99: SGK Vizyon Dergisi

92

2. Fasıl 19: Sosyal Politika ve İstihdam

2015 Yılı İlerleme Raporu’nda Türkiye’nin 19. Fasıl’da kısmen hazırlıklı (MODERATELY PREPARED) olduğu belirtilmiştir. Sosyal güvenliğe ilişkin hususlar aşağıdaki gibidir.

2.1 Kayıt Dışı İstihdam Oranına İlişkin Değerlendirmeler

2012 Yılı İlerleme Raporu değerlendirmelerine göre, genel itibarıyla özellikle küçük işletmelerde ve tarım sektöründe kayıt dışı istihdam yaygındır. 2013 Yılı İlerleme Raporu’nda da yaklaşık %40 oranında kayıt dışılığa işaret edilmiştir. 2014 Yılı İlerleme Raporu’nda ise sektör, istihdam biçimi ve cinsiyet bazında önemli farklılıklar olmakla beraber kayıt dışı istihdam oranının %33,6'ya düşürüldüğü belirtilmiş ve kayıt dışına ilişkin bilhassa alt işverene bağlı çalışan işçilerin risk altında olduğu eklenmiştir.

2015 Yılı İlerleme Raporu’nda 2014 yılında %33,6 olan kayıt dışı istihdam oranının 2015 yılında %34'e yükseldiği belirtilmiştir. Tarım dışı kayıt dışı istihdam oranının ise daha düşük olduğu (%22,3) ancak 2018 yılı için ulusal hedef olan %17'ye ulaşmak için daha fazla çaba sarf edilmesi gerektiği ifade edilmiştir.

Aylar arasında çeşitli etkenler nedeniyle iniş çıkışlar gösterebilen kayıt dışı istihdam oranı genel olarak son 15 yılda büyük düşüş yaşamıştır. Bu gelişmede SGK’nın kayıt dışı istihdamla mücadele politikalarının yanı sıra, çeşitli eğitim, kapasite geliştirme ve farkındalık artırma faaliyetlerini kapsayan ve 2010-2012 yıllarında uygulanan Kayıtlı İstihdamın Teşviki Projesi (KİT-UP I) ve 2014 yılında başlayan ve faaliyetleri halen devam eden KİT-UP II’nin katkılarının olduğu düşünülmektedir.

2.2 İş Kazalarına İlişkin Değerlendirmeler

2012 Yılı İlerleme Raporu değerlendirmelerine göre, kayıt dışı alanı göz önünde bulundurmayan resmi istatistikler, 2010 yılında, bir önceki yıla göre küçük miktarda bir azalma göstererek 62.903 iş kazası gerçekleştiğini ortaya koymaktadır. Ölümcül iş kazası açısından inşaat sektörü birinci sıradadır ve toplam ölümcül iş kazası sayısı AB ortalamasının oldukça üstündedir. Ayrıca ölümcül iş kazası ve meslek hastalıklarına ilişkin veri toplama sisteminin geliştirilmesi gerekmektedir. 2014 Yılı İlerleme Raporu değerlendirmelerine göre, Soma maden faciasında da görüldüğü üzere maden ve taş ocağı sektörü ile inşaat sektörü hâlâ en riskli sektörlerdir. Eylül 2014'te,

madencilerin çalışma koşullarının iyileştirilmesi amacıyla ilgili kanunda yeni hükümler kabul edilmiştir. Rapora göre, resmi olmayan rakamların, resmi istatistiklerden daha yüksek olduğu göz önüne alındığında, ölümcül işyeri kazalarının izlenmesi konusunda daha fazla şeffaflığa ihtiyaç vardır.2015 Yılı İlerleme Raporu’nda ise iş kazalarının ciddi bir endişe kaynağı olduğu tekrar dile getirilerek bazı istatistikler verilmiştir. Söz konusu resmi istatistiklere göre 2013 yılında 1.360'ı ölümlü ve ağırlıklı olarak inşaat sektöründe olmak üzere, 191.389 iş kazası gerçekleşmiştir. Ayrıca, resmi olmayan rakamlara göre kayıpların %40 oranında daha fazla olduğuna işaret edilerek, iş kazalarının ve meslek hastalıklarının raporlanması konusunda daha fazla şeffaflığa ihtiyaç olduğu yinelenmiştir.

2.3 Sosyal Koruma

2012Yılı İlerleme Raporu’nda, aktif sigortalı sayısındaki ve sosyal güvenlik kapsamındaki artış ile 2012 yılında uygulamaya geçirilen Zorunlu Genel Sağlık Sigortası Reformu’na ilişkin olumlu değerlendirmeler yer almıştır. Bununla birlikte sağlık giderleri nedeniyle artmakta olan açıklara işaret edilmiştir. Ayrıca, emeklilik sistemindeki açıkla mücadele etmek amacıyla, aktif yaşlanma politikaları, kayıt dışı istihdamın azaltılması ve sistemin etkinliğinin artırılması için çaba sarf edilmesi gerektiği belirtilmiştir. 2012 yılı değerlendirmelerine göre genel olarak Türkiye, sağlık sigortasının yeterliliği ve sürdürülebilirliği konusunda ilerleme kaydetmiştir. 2013 Yılı İlerleme Raporu’nda da hızla artan emeklilik ve sağlık harcamalarının, sosyal güvenlik sisteminde açıklara neden olmaya devam ettiği ve bu alanda sarf edilen çabaları tamamlamak için aktif yaşlanma politikaları oluşturulmadığı belirtilmiştir. 2014 Yılı İlerleme Raporu değerlendirmelerinde, kadınların ve gençlerin istihdam oranlarının artırılması ve kayıt dışı istihdamın azaltılması suretiyle, emekli maaşları ve sağlık harcamaları nedeniyle giderek daha fazla açık veren sosyal güvenlik sisteminin sürdürülebilirliğinin güçlendirilebileceği ifade edilmiştir. Ayrıca, sağlık sigortası sisteminin sürdürülebilir ve erişilebilirliğine ilişkin olumlu değerlendirmelere yer verilmiştir.

2015 Yılı İlerleme Raporu değerlendirmelerine göre; sosyal koruma alanında yapılan toplam harcama artmaya devam ederek 2013’teki GSYH’nin %13,8’ine ulaşmıştır. Sağlık giderlerinin oranı son 4 yıl içinde ilk defa 2013’te artarak GSYH’nin %5,4’üne ulaşmıştır. Kadınların istihdam oranlarının düşük ve kayıt dışı çalışma oranlarının yüksek olması, 2014’te açığı daha fazla artan emeklilik sisteminin sürdürebilirliği için sorun olmaya devam etmiştir. Yaşlı nüfusun ve yaşlı bağımlılık oranlarının artmasıyla birlikte aktif yaşlanma politikalarına hız verilmesi gerekmektedir.

Page 100: SGK Vizyon Dergisi

93

• İlerleme Raporunda yapılan değerlendirmelere göre, emeklilik ve sağlık harcamaları nedeniyle açık veren sosyal güvenlik sisteminin sürdürülebilirliğinin desteklenmesi gerekmektedir. Bunun için de kayıt dışı istihdamla daha fazla mücadele edilmeli, kadınların ve gençlerin kayıtlı istihdam oranları artırılmalı ve aktif yaşlanma politikaları geliştirilmelidir.

2.4 Ayrımcılıkla Mücadele

2014 Yılı İlerleme Raporu’nun 19. Faslı’nda ayrımcılıkla mücadeleye ilişkin olarak; “Yaşlı bakımı dahil olmak üzere ev işlerinin cinsiyete dayalı olarak ayrıldığı göz önüne alındığında, çocuk bakım imkanlarının olmayışı, kadınların işgücü piyasasına katılımını engellemektedir.” ifadesi yer almıştır. 2015 Yılı İlerleme Raporu’nda ise, “Ev işlerinde çalışanların sosyal güvenlik kapsamında olmasına önem verilmesi gerekmektedir.” değerlendirmesinde bulunulmuştur.

• Kadın istihdamının artırılması hususu direkt olarak SGK görev alanıyla ilgili olmasa da, genel olarak kadınların iş yaşamında ve bebek bakıcılarının çalışma hayatında kayıtlı istihdamının desteklenmesi noktasında, SGK tarafından 2015 yılı Nisan ayından bu yana “Evde Çocuk Bakım Hizmetleri Yoluyla Kayıtlı Kadın İstihdamının Desteklenmesi Projesi” yürütülmektedir. Söz konusu projenin 2014 Yılı İlerleme Raporu’nda yer alan kadınların işgücü piyasasına katılımının engellenmesi hususundaki eleştirilerin karşılanması adına katma değer oluşturduğu düşünülmektedir.

• 2015 Yılı İlerleme Raporu’ndaki ev işlerinde çalışanların sosyal güvenlik kapsamına alınması değerlendirmesiyle ilgili olarak şunu belirtmek gerekir ki; 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu’nun, 1 Nisan 2015 itibariyle yürürlüğe giren “Ev Hizmetlerinde Çalışanların Sigortalılığı”na ilişkin Ek 9. maddesi’nde yer alan düzenlemeler, SGK tarafından ilgili makama bildirilmiştir. Söz konusu düzenlemenin bir gelişme olarak dikkate alınması için tekrar bildirimde bulunulacaktır.

Diğer Fasıl Başlıkları Altındaki SGK’nın Görev Alanıyla İlgili Değerlendirmeler

2014 Yılı İlerleme Raporu’nun “Ekonomik Kriterler” başlığı altındaki “tekrarlayan aflar ve borçların yapılandırılmasının ayrımcılığa neden olacağı ve SGK’nın gelir toplama kapasitesine uzun vadede zarar vereceğine” ilişkin eleştirinin 2015 Yılı İlerleme Raporu’nda tekrar yer aldığı görülmektedir. 2014 Yılı İlerleme Raporu’nun İstatistik isimli 18. Fasıl Başlığı altında, istatistiki altyapı alanında, belirli kamu kurumları ve SGK başta olmak üzere, temel veri sağlayıcılar ile Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) arasındaki işbirliğinin güçlendirilmesi için ilave çalışmalara ihtiyaç duyulduğu değerlendirmesi, 2015 Yılı İlerleme Raporu’nda tekrar yer almıştır. Ayrıca verilerin güvenilirlik sorununa işaret edilmiştir.

2014 Yılı İlerleme Raporu’nun Bölgesel Politika ve Yapısal Araçların Koordinasyonu isimli 22. Fasıl başlığı altında Roman vatandaşların diğer bazı sorunlarıyla birlikte, sağlık ve sosyal güvenlik hizmetlerine erişim zorluklarının olduğuna işaret edilerek, bu kişilerin genellikle kayıt dışı çalıştığı belirtilmiştir. 2015 Yılı İlerleme Raporu’nun Yargı ve Temel Haklar isimli 23. Fasıl başlığı altında ise bu gruba yönelik sağlık hizmetlerine erişim noktasındaki gelişme dile getirilmiştir.

2014 Yılı İlerleme Raporu’nun Adalet, Özgürlük ve Güvenlik isimli 24 üncü Fasıl başlığı altında, kayıt altına alınan mültecilere sağlık hizmetlerine serbest erişim imkanı sunulduğu ifade edilmiş ve Türkiye’nin Suriyeli mültecilere verdiği destek takdir edilmiştir. 2015 Yılı İlerleme Raporu’nun Siyasi Kriterler ve Güçlendirilmiş Siyasi Diyalog başlığı altında ise, geçici koruma kapsamındaki Suriyeliler’in sağlık hizmetlerinden faydalanabildiği ancak, sağlık sigortası konusunda hâlâ güçlüklerle karşılaşıldığı belirtilmiştir.

2015 Yılı İlerleme Raporu’nun Tüketicinin ve Sağlığın Korunması başlıklı 28. Faslı’nda, toplam sağlık harcamalarının Rapor döneminde GSYH’nin yüzde 5,4’ü düzeyinde gerçekleştiği; bununla birlikte Türkiye’nin kişi başına düşen toplam sağlık harcamalarının, AB ortalamasının yalnızca üçte biri düzeyinde olduğu değerlendirmesi yer almıştır.

93

Page 101: SGK Vizyon Dergisi

94

Sonuç:

Sosyal güvenlik alnında genel olarak bir takım gelişmeler kaydedilmiş olsa da daha fazla ilerleme gerekmektedir. SGK’nın görev alanıyla ilgili fasıllarda ve ilerleme raporunun diğer bölümlerindeki konuya ilişkin değerlendirmelerde gelişme kaydedilebilmesi için aşağıdaki hususlar önerilmektedir:

1. Türkiye’nin AB üyesi ülkelerden yarısıyla ikili sosyal güvenlik anlaşması mevcuttur. AB ülkelerinden en son 2012 yılında İtalya’yla anlaşma imzalanmıştır. Diğer AB ülkeleriyle de ikili sosyal güvenlik anlaşmaları yapılmalıdır.

2. SGK’nın kapasitesi daha da artırılmalıdır. Bu bağlamda özellikle taşra teşkilatı olmak üzere personel sayısında da artırıma gidilmelidir2.

3. 19. Faslın SGK hizmetleriyle ilgili hususları nispeten iyi düzeydedir. Ancak bu hizmetlerden daha fazla çalışanın faydalanmasını sağlamak adına kayıt dışı istihdam oranının düşürülmesi gerekmektedir. Bu bağlamda 19. Fasıl’da SGK ile ilgili olarak değinilen en önemli husus kayıt dışı istihdam oranıdır. Bu oranda son 15 yılda gerçekleşen düşüş kayda değerdir ancak kayıt dışı oranı halen AB ülkeleri ortalamasının çok

üzerindedir. Özellikle tarımda ve küçük işletmelerde

kayıt dışıyla mücadeleye ve kadınların kayıtlı

istihdamının teşvikine önem verilmelidir.

4. İş kazası ve meslek hastalığı sayılarında daha güvenilir

verilerin ve şeffaflığın sağlanması gerekmektedir.

5. Sağlık harcamaları ve emeklilik giderleri

nedeniyle açık veren sosyal güvenlik sisteminin

sürdürülebilirliğinin sağlanması adına kayıt dışı

istihdamın azaltılması, kadınların ve gençlerin

kayıtlı istihdamının artırılması ve aktif yaşlanma

politikalarının geliştirilmesi gerekmektedir.

6. “Ev Hizmetlerinde Çalışanların Sigortalılığı”na yönelik

getirilen yeni düzenlemelere ilişkin farkındalığın

artırılması ve bu kapsamdaki sigortalılığın daha fazla

geliştirilerek yaygınlaştırılması sağlanmalıdır.

7. İlerleme Raporlarında yer alan “tekrarlanan afların

ve borçların yapılandırılmasının ayrımcılığa neden

olduğu ve Kurumun prim toplama kapasitesine

uzun vadede zarar verdiği” değerlendirmesi dikkate

alınmalıdır.

8. Güvenilir bir istatistiki veri kaynağının

oluşturulmasında Kurum’daki ilgili birimlerin

kapasitesi desteklenmeli ve TÜİK’le olan işbirliği daha

fazla geliştirilmelidir.

2 Örneğin, AB üyesi Fransa’nın nüfusu yaklaşık 66 milyondur ve Sosyal Güvenlik Kurumları personel sayısı 150.000-160.000 arasındadır. Türkiye nüfusu yaklaşık 77 milyondur ve SGK personel sayısı ise yaklaşık 28.000’dir.

94

Page 102: SGK Vizyon Dergisi

95

TÜRKİYE’DEKİ YABANCILARTÜRKİYE’DEKİ YABANCILAR

HAZIRLAYAN:

Hülya AHISKALIOĞLU

95

SGK’nın Hizmetleri

Uluslararası Öğrencileri Memnun Ediyor

Page 103: SGK Vizyon Dergisi

96

Her yıl dünyanın uzak coğrafyalarından çok sayıda yabancı öğrenci eğitim için Türkiye’yi tercih ediyor. Bizde bu kapsamda ülkemizde bulunan Yurt Dışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığı tarafından uluslararası öğrencilere verilen Türkiye Bursları kapsamında üç yıldır ülkemizde eğitim gören Sırbistan’lı Gdica Mejra, ile bir araya gelerek kendisinden Türkiye’de kaldığı süre boyunca SGK’nın sağladığı sağlık yardımları ve ülkemiz hakkındaki izlenimlerini soruyoruz.

Türkiye’de Olduğum İçin Çok Mutluyum

Ankara Üniversitesi’nde Çocuk Gelişimi Bölümünde öğrenim gören Mejra, öncelikle Türkiye’de eğitim almaktan dolayı çok memnun olduğunu belirtiyor. Mejra’ya Türkiye’yi tercih etme nedenini sorduğumuzda ise tercihinde dedesinin etkili olduğunu söylüyor ve ekliyor: “1960’lı yıllarda Sırbistan’da savaş olduğu dönemde dedemler Türkiye’ye gelmiş ve Türk vatandaşı olmuş, savaş bittikten sonra da ülkelerine geri dönmüşler. Dedem burada kaldığı süre boyunca Türkiye’yi çok sevmiş bu sebeple de benim burada okumamı ve Türkiye’yi görmemi istedi.”

Türk İnsanları Çok Misafirperver ve Yardımsever

Birçok ülke gezdiğini fakat Türkiye kadar güzel bir ülke görmediğini; Türk insanı kadar sıcak insanlarla karşılaşmadığını ifade eden Mejra, “Buradaki insanlar çok misafirperver ve yardımsever. İlk geldiğim günden bu yana tanıştığım herkes bana çok yardımcı oldu. Bu nedenle hiç yabancılık çekmiyorum, kendimi memleketimde gibi hissediyorum.” diye konuştu.

Mejra’ya ülkemiz kültürünü, gelenek ve göreneklerini nasıl bulduğunu, Sırbistan’la benzer olup olmadığını sorduğumuzda, benzer geleneklerin olduğunu bu nedenle rahat uyum sağladığını ifade ediyor.

Türkçeyi çok iyi konuşan Mejra’ya Türkçe öğrenirken zorluk yaşayıp yaşamadığını sorduğumuzda: “Yeni bir dil öğrenmek beni memnun ediyor. Ayrıca, Türkçe

kolay öğrenilebilen bir dil olduğu için çok zorlanmadım.” diyor.

Türkiye’de sağlık sistemi çok iyi bir seviyede. Hastaneye gittiğimde ücretsiz muayene oluyorum. İlaçlarımı yine ücretsiz alıyorum. Her ilacı da kolaylıkla bulabiliyoruz. Eczanelerde her ilacı kolaylıkla bulabiliyoruz. Bizlere sağlanan hizmetlerden dolayı SGK’ ya çok teşekkür ederim.

Türkiye’de Sağlık Sistemi Çok İyi

Mejra’dan Türkiye ile Sırbistan’da uygulanan sağlık sigortasını karşılaştırmasını istediğimizde bize şunları söylüyor: “Türkiye’deki sağlık sistemi çok iyi bir seviyede. Hastaneye gittiğimde ücretsiz muayene oluyorum. İlaçlarımı da yine ücretsiz alıyorum. Eczanelerde her ilacı kolaylıkla bulabiliyoruz. Bizlere sağlanan bu hizmetlerden dolayı SGK’ya çok teşekkür ederim. Sırbistan’da ilaç fiyatları çok pahalı. Dedem kanser hastası, Sırbistan’da onun bazı ilaçlarını bulmakta sıkıntı yaşıyoruz bu nedenle birçok ilacını komşu ülkelerden getirtiyoruz. Çoğu zamanda devletin karşılamadığı ilaçları ücretli almak zorunda kalıyoruz. Kişinin kendi özel sigortası varsa ancak ondan faydalanabiliyor. Türkiye’de böyle bir durumla hiç karşılaşmadım.”

Birçok ülke gezdim. Fakat Türkiye kadar güzel bir ülke görmedim, Türk insanı kadar sıcak insanlarla karşılaşmadım. Buradaki insanlar çok misafirperver ve yardımsever. İlk geldiğim günden bu yana tanıştığım herkes bana çok yardımcı oldu. Bu nedenle hiç yabancılık çekmiyorum, kendimi memleketimde gibi hissediyorum.

Page 104: SGK Vizyon Dergisi

97

HAZIRLAYAtN:

Yalçın SALAY- Nazan ÇEPNİLİ

Aile Sıcaklığında

Hizmet Veren Bir Merkez

Yaşlılık bireyin fiziksel açıdan kayba uğradığı, çevreye bağımlı hale geldiği ve ruhsal sorunların daha fazla gözlendiği bir dönemdir. Aslında yaşlılığı bir nevi bebeklik dönemine geri dönüş gibi değerlendirmek sanırım yanlış olmaz. Bu durum yaşlıların bakımını başkalarına bağımlı olmalarına ve kendilerine bakacak kurum ya da bireylere gereksinim duymalarına neden olmaktadır.

Günümüzde yaşam koşullarının zorlaşması kadınların iş yaşamına girmesi, aile yapısının değişmesi gibi nedenlerle yaşlı bakımında geriatri kliniklerine, huzurevleri ve rehabilitasyon merkezlerine gereksinimi hızla artmaktadır.

Bu sayımızda sizlere yaşlılarımızın ikinci baharını yaşadığı; önceden Sosyal Güvenlik Kurumu bünyesinde hizmet verirken daha sonra Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığına bağlanan 75.Yıl Huzurevi Yaşlı Bakım ve Rehabilitasyon Merkezini tanıtmak istedik.

Huzur evi denilince birçoğumuzun aklına olumsuz şartlarda bakılan yaşlılar geliyor. Ancak 75.Yıl Huzurevi Yaşlı Bakım ve Rehabilitasyon Merkezi aile sıcaklığının yanı sıra yüksek fiziki standartlar ve insani değerleri ön planda tutan güler yüzle çalışan deneyimli personel kadrosu ile akıllarda kalan bu olumsuz tabloyu daha içeri girer girmez silip atıyor. Burada kalan bakım evi sakinlerinin mutluluğu hemen dikkatinizi çekiyor.

SOSYAL SORUMLULUK

75. Yıl Huzurevi Yaşlı Bakım ve Rehabilitasyon Merkezi

Emin Türker75. Yıl Huzurevi Yaşlı Bakım ve Rehabilitasyon Merkez Müdürü

97

Page 105: SGK Vizyon Dergisi

9898

Evde yalnız kalmaktan sıkılan psiko sosyal ve sağlık yönünden destek arayan, her an özel bakım ve gözetim desteğine ihtiyaç duyan yaşlıların yaşam kalitesini yükseltmek, yaşadıkları süreyi mutlu ve aktif geçirmelerini sağlamak amacıyla her türlü detayı içinde barındıran; 75.Yıl Huzurevi Yaşlı Bakım ve Rehabilitasyon Merkezine ilişkin merak edilenleri siz SGK Vizyon okurları için merkezin müdürü Emin Türker’e soruyoruz.

75. Yıl Huzurevi Yaşlı Bakım ve Rehabilitasyon Merkezi hakkında bilgi verir misiniz?

Yaşlılarımıza sağlıklı, mutlu ve aktif yaşam sürebilecekleri örnek yaşam mekanı olarak değerlendirilebileceğimiz kuruluşumuz, 10.10.2000 tarih ve 24196 sayılı Resmi Gazete’de yayınlanarak yürürlüğe giren Emekli Sandığı Genel Müdürlüğü Dinlenme ve

Bakımevleri İşletme Yönetmeliği çerçevesinde 75. Yıl Dinlenme ve Bakımevi olarak 2002 yılı Temmuz ayında 312 kapasite ile hizmete açıldı.Tesisimiz 31.000 metrekare kapalı alandan oluşuyor

Daha sonra 08 Haziran 2011 tarih ve 633 sayılı Kanun Hükmünde Kararname gereğince 75. Yıl Huzurevi Yaşlı Bakım ve Rehabilitasyon Merkezi olarak Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı bünyesine devredildi. Halen 296 kapasite ile hizmet vermekte olan tesisimiz 8 ayrı blok ve toplamda 31.000 metrekare kapalı alandan oluşmaktadır. Tesisimizde 176 adet tek kişilik oda, 38 adet özel bakım yatağı, 40 adet iki kişilik stüdyo daire ve 5 adet iki kişilik misafir odası bulunmaktadır. Tesisimizde yer alan tüm odalarda mutfak ve banyo bulunmaktadır.

98 98

Page 106: SGK Vizyon Dergisi

99

Huzurevinize kabul şartları nelerdir?

Tesisimize günlük yaşam aktivitelerini bağımsız olarak sürdürebilecek, ruh sağlığı kendisine ve başkalarına zarar vermeyecek düzeyde olan, bulaşıcı hastalığı bulunmayan, sürekli tıbbi bakımı gerektiren bir hastalık taşımayan, alkol ve uyuşturucu madde bağımlısı olmayan, yüz kızartıcı suçlardan hüküm giymemiş, 60 yaşını doldurmuş, Emekli Sandığı mensubu, emekli, malul, dul ve yetim aylığı ile vatani hizmet tertibinden aylık almakta olan kişiler Kuruluşumuza başvuru yapabilirler.

Burayı diğer huzurevlerinden farklı kılan unsurlardan kısaca bahsedebilir misiniz?

Bakımevimizde öncelikle yaşlı odaklı hizmet anlayışını hakim kılıyoruz. Kuruluşumuzda kalan sakinlerimizin tamamının Emekli Sandığı’ndan maaş alan kesimden oluşması nedeniyle profilimiz diğer huzurevlerinden biraz daha farklık taşıyor. Ayrıca tesisimizde bulunan yüzme havuzu, fitness salonları, bakımevi sakinlerimizin daha sağlıklı bir yaşam sürmelerini sağlarken yine tesisimizde bulunan hobi odaları huzur evi sakinlerimizin el becerilerini geliştirmek ve zamanlarını daha üretken ve zevkli geçirmelerine olanak sağlamaktadır. Bakımevi sakinleri için sağlık hizmeti veriliyor mu?

Kuruluşumuzda 24 saat sağlık hemşirelik hizmetimiz mevcut olup, 24 saat ambulans sakinlerimizin hizmetindedir. Ayrıca haftada bir gün aile hekimi, bir gün geriatri uzmanı muayene ve genel tarama için Kuruluşumuza gelmektedir.

Çalışanlarınızın işe eğilimlerini olumlu bakış açısına getirmek için ne gibi çalışmalarınız oluyor?

Çalışanlarımıza yaşlılık alanı ve yakın alanlar ile ilgili iletişim, aile, psikoloji vb. konularda sıklıkla hizmet içi eğitimler verilmektedir. Bununla birlikte personelimiz ve sakinlerimizin bir arada olup zaman geçirebileceği etkinlikler ve personele yönelik motive edici faaliyetler düzenlenmektedir.

Sosyal aktivite olarak neler yapıyorsunuz ve bu aktiviteler sakinlerce nasıl karşılanıyor?

Tüm dini ve milli bayramlar, özel günler mutlaka kutlanmaktadır. Hem kuruluşumuzda hem dışarıda konser, sinema, tiyatro, koro vb. etkinlikler sıklıkla düzenlenmektedir. Bununla birlikte Beypazarı, Amasra, Abant, Eskişehir, Konya İzmir, İstanbul, Bursa vb. yerlere günübirlik ve uzun süreli geziler düzenlenmektedir. Tabii tüm bu aktiviteler ve etkinlikler bakımevi sakinlerimizce memnuniyetle karşılanmaktadır.

99

Page 107: SGK Vizyon Dergisi

100

Türkan AltuğKendimi Çok Daha Sağlıklı ve Mutlu Hissediyorum Buraya gelmeden önce aslında tereddütler yaşadım. Beş tane çocuğum var ve sağ olsunlar hepsi anne bizimle kal diye ısrar ettiler ama ben kimsenin yanında kalamam özgürlüğüne düşkün bir insanım. Ancak burada yaşamaya başladıktan sonra her gün Allaha dua ediyor ve iyi ki buraya gelmişim diyorum. Burada çalışan herkes son derece sevecen, fevkalade insanlar. Evimde olsam elektrik parası, su parası, alış veriş, yemek derken bir sürü şeyi düşünecek ve yorulacaktım. Ayrıca ben diyabet hastasıyım kendi evimde kalırken perhizime çok dikkat edemiyordum. Burada diyabet hastalarına özel de yemekler çıktığı için kendimi çok daha sağlıklı ve mutlu hissediyorum.

Turgut Akdemir / 92 yaşındaBurası Benim Evimden Çok Daha Rahat 75.Yıl Huzurevi Yaşlı Bakım ve Rehabilitasyon Merkezi benim evimden çok daha rahat diyebilirim. Yemeğimiz çıkıyor sağlık hizmeti alıyoruz, terzimiz berberimiz kısaca her şey elimizin altında. Hiçbir sıkıntımız yok. En ufak bir rahatsızlığımız olduğunda derhal hastaneye götürülüyoruz ve tedavimiz tamamlanana kadar başımızda bekliyorlar. Burada kalmaktan ve burada görev yapan herkesten yöneticilerimizden son derece memnunuz.

Halil Gökoğlu / 95 yaşında11 yıldır burada kalıyorum. Geldiğim günden itibaren de kendimi son derece huzurlu ve mutlu hissediyorum. Kafanıza gönlünüze göre arkadaş bulduğunuz zaman zaman çok daha keyifli geçiyor. Burası bizim için bulunmaz bir kaftan diyebilirim. Çünkü her türlü ihtiyacımız karşılanıyor. Bana burada çok iyi bakıldığı için çocuklarımın da içi çok rahat akılları bende kalmıyor. Onlarla da her zaman irtibat halindeyim.

Ömer Lütfü Varlık / 82 yaşındaKeşke Daha Önce Gelseydik DiyoruzBuraya gelmeden önce çok sıkıntılı bir yaşamım kötü alışkanlıklarım vardı. Eşim ile birlikte12 yıldır burada kalıyoruz. Kendimizi burada çok daha dinç, sağlıklı hissediyoruz ve keşke daha önce gelseydik diyoruz.

Ruhiye Mine Kayra / Lingoist Ben aslen bir öğretmenim ve aslında yaptığım bu iş benim kendi işim değil. İstiyorum ki her yörenin kadını çocuğu oynasın diye yöresine ait kıyafetlerden kumaşlardan örnekleyerek bebekler yapsın. Halk oyunların da o kıyafetlerden anneler yapsın. Her yörede eski dokumalar eski adetler devam etsin ve insanlar bundan para kazansınlar istiyorum. Çünkü inanılmaz beceriye sahip kadınlarımız işte ben bu kadar becerikli kadınlarımızın bu yeteneklerinden faydalanarak para kazanmasını ve örnek olmak istediğim için 20 yıldır bu bebekleri yapmaya çalışıyorum.

100

Page 108: SGK Vizyon Dergisi

101

Gönül Ne Kahve İster Ne Kahvehane

Gönül muhabbet ister

kahve bahane

KÜLTÜR

HAZIRLAYAN:

Nazan ÇEPNİLİ

Adının nereden geldiği hakkında da çeşitli rivayetler olan kahve kelime olarak Arapça “kahva”dan geliyor. Akla en yakın olan seçenek ise Habeşistan’da kahve yetişen bölge olan Kaffa’nın adından esinlenilmiş olmasıdır. Rayiha; yani koku anlamına gelen kahveyi ilk keşfeden canlılar ise biraz şaşıracaksınız ama keçiler. Rivayete göre Habeşistan (Etiyopya) kökenli olan kahveyi , keçi sürülerini gütmekte olan bir çoban, keçilerin garip bir ağacın meyvesini yedikten sonra daha canlı ve hareketli olduklarını görünce “Bunda bir hikmet var” diyerek durumu dervişleri Şazili’ye bildiriyor. Bu ağacın suyunu kaynatıp içen Şazili kendisi de aynı canlılığı duymuş ve kahvenin meziyetleri böylece anlaşılıyor.

Bizlerde İzmir’de daha önce pek çok kişinin bildiği meşhur kahveci Ömer Usta’nın kahvesini keşfetmek için İzmir’in Konak ilçesindeki Kemeraltı’nda Kızlarağası Hanına doğru yol alıyoruz. Kızlarağası Hanı Kemeraltı’nın turistik ve tarihi alışveriş mekanlarından biri. Han’ın inşa kitabesindeki tarihe göre 1744 yılında Hacı Beşir Ağa tarafından yaptırılmış. Kızlarağası Hanı, içine girer girmez acı kahve ve tütsü kokularının yüzünüze çarptığı, çeşit çeşit antika eşya ve takıların bulunabileceği, İzmir’in görülesi gezilesi mekanı. Hana girer girmez taze kavrulmuş, mis gibi kahve kokusunu alıyorsunuz. Ard arda dizilmiş kahvecilerin bulunduğu sokakta kahve deyince ilk akla Dibek kahvesi ve tabii ki Ömer Usta geliyor. Çünkü kahveciler sokağındaki kahveci Ömer Usta’da fincanda pişen Dibek kahvesini içmeden buradan gitmek olmaz. Kahvelerin siparişini veriyoruz sade, az şekerli ve burada ilk defa duyduğum bir tabir karar diye.. (karar orta ve şekerli arasından bir tadı anlatan tabirmiş)101

Page 109: SGK Vizyon Dergisi

102

Önce masalara renk renk lokumlar geliyor. Bildiğimiz fincanın yanında sunulan bir iki tane şeklinde değil gözümüzü doyuracak kadar bol ve çeşitte. Lokumlar eşliğinde bol köpüklü Türk kahvemizi yudumlarken bu geleneksel kahveyle ilgili Ömer Usta’ya sorular soruyoruz;

Bizler mangalda, külde cezvede pişen kahveleri biliyoruz. Fincanda pişen kahvenin tarihinden biraz bahseder misiniz?

Fincanda pişen Osmanlı Usulü Türk Kahvesi Mimar Sinan zamanında Konya-Karaman’dan Üsküp ve Saraybosna şehrine giden cami, han, hamam ve köprü inşaatlarında taş işçisi olarak çalışan atalarımız tarafından pişirilmekteymiş. Bu inşaatlarda çalışan taş işçileri bir yandan çalışırken üşümemek için yaktıkları mangal ateşine fincanlarını sürerek kahvelerini kül içerisinde pişirirlermiş. Hem taş kesip, taş oymacılığı yaparken hem de kahvelerini içerlermiş. Bu iş için ayrıca bir cezve kullanmazlarmış. O dönemde kahveler deve sırtında Yemenden getirilirmiş. Birçok kafe artık kahve makinesi kullansa da biz bu

geleneği hala devam ettirenlerdeniz.

Peki neden fincanda pişen kahve?

Devlet memurluğu yaptığım bir dönemde Balkan ülkelerine gitmiştim. Diplomatlık görevi sırasında Üsküp’de bir Osmanlı konağında verilen yemekte yaşlı bir teyze yemekten sonra kahve yaptı. Bir tüpün üzerinde, fincanda pişirdi. Bu benim çok hoşuma gitmişti. Bir sonraki davette ben o teyzeden bunun nasıl yapıldığı hakkında bilgiler aldım ama bir gün ticari amaçla kullanacağım düşüncesiyle değildi. Emekli olduktan sonra burada bir kahve dokusu yaratmak istedim ve herkes bu tadı çok beğendi.

Eğer yolunuz İzmir’e düşerse dibekte dövülen kahvenin lezzetini Ömer Usta’nın otantik mekanında içmek için buraya gelip bu kahveyi yerinde içmenizi öneriyoruz. Küçük bir hatırlatma masaya gelen fincanı sakın hemen yudumlamaya kalkmayın. Fincanların biraz soğumasını bekleyin. Aksi halde kahve keyfi acıya dönüşebilir. Bizden hatırlatması.

Celil BİLGİN

102

Page 110: SGK Vizyon Dergisi

103

GEZİ REHBERİ

HAZIRLAYAN

Doğal Cennet

ÇİFTELEREskişehir’e 67 km. uzaklıkta olan Çifteler ilçesi denilince akla ilk gelen Sakaryabaşı denilen yörenin doğal güzelliğidir. Sakarya nehrinin kaynadığı bu yöre; gerçekten tam bir doğal cennettir. Genellikle nehirler dağlardan akan kaynakların birleşmesiyle oluşurken, burada nehir, bozkır ortasındaki düzlükten fışkıran hayattır.

Sakarya nehrinin kaynak yeri olan “Sakaryabaşı” , ilçe merkezine 2 km. uzaklıktadır. Bu kaynak bölümünde, bir göl bulunmaktadır. Bu göl, balıkları ve rengârenk bitkileriyle doğal bir akvaryum gibidir. Ülkemizde tatlı su kaynağı fotoğraf çekiminin yapılabildiği tek yerdir. Gölün kıyısında, balık lokantaları, çay bahçeleri, piknik ve mesire alanları bulunmaktadır ki, buraya yolunuz düşerse, mutlaka ziyaret etmenizi öneririm, muhteşem güzel bir yer. Özellikle balık yemeyi sakın unutmayın.

103

Kemal İNCE / Çifteler Merkez Müdürü

FOTOĞRAF

Erkan BALK

Page 111: SGK Vizyon Dergisi

104

Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesi Su Ürünleri MYO tarafından yetiştirilen tatlı su balıklarını olta ile tutmanız mümkündür. Tatlı su sazanlarını canlı canlı havuzdan tutup hemen pişirebilirsiniz. Şayet canınız alabalık istiyorsa yine yanı başınızda bulunan havuzdan istediğinizi beğenip siparişinizi verin. Yazın gitmişseniz masanızı suyun içerisinde kurdurabilirsiniz. Hafta sonları adeta panayır yerini andıran bu yerde akşama kadar eğlenip doğal açık havuzlar da balıklarla birlikte yüzebilirsiniz. Su sıcaklığı yaz kış 21 derecedir.

Sakaryabaşında su altı turizmi mevcuttur. Doğduktan sonra 824 kilometre kuzeye ilerleyerek Karadeniz’e dökülen Sakarya Nehri’nin Çifteler’deki yeraltı kaynakları, dalgıçların ve doğa tutkunlarının yeni gözdesidir. Sanatsal su altı çekimlerinin yanı sıra, su altı dalgıçlık eğitimi verilmektedir. ESOGÜ ESGAM bu çalışmaların öncüsü durumundadır.

Bunun dışında, belki hatırlayanlarınız olabilir, bir film vardı “Tatar Ramazan”, işte onun yaşadığı yerler burası. Gerçek yaşamdan alınmış bir öykü ve karakterdir. Tatar Ramazan Eskişehir’in Çifteler ilçesine bağlı bir Kırım tatarı köyünde yaşamış, delikanlı bir tatar çocuğudur. Akrabalarının bir bölümü Ukrayna’ ya bağlı Kırım Özerk Bölgesinde , bir bölümü de halen Eskişehir’in Çifteler ilçesinde yaşamaktadır.

Yörede, antik dönemlerden bu yana yerleşimler bulunduğu bilinmektedir. Çünkü: pek çok sayıda höyük görülmektedir. Osmanlı döneminde: burası, önemli bir tahıl üretim merkezi olarak önem kazanmaktadır. 1795 yılında, yörenin ismi “Çifteli” yani “Çiftlik-ü Hümayun” olur.

19’ncu yüzyılın başında ise, bu isim “Çifte evler “ olarak ve daha sonra “Çifteler” olarak kullanılmaya başlanır.

1635 yılında, yörede yerleşim bulunduğu görülmektedir. Çünkü Sultan IV. Murat, Revan seferine giderken, buraya uğradığını, durakladığını belirtmiştir. 1795 yılında ise, Konya-Kozan yöresinden yola çıkan Kozanoğlu Ağa ve çevresindekiler, Çifteli denilen bu bölgeye gelirler ve yerleşirler. Aradaki dönem hakkında ise, bilgi bulunmamaktadır. 1814 yılında ise, günümüzdeki su deposunun olduğu yere, Osmanlı döneminde, bir askeri kışla ve bir askeri hastane kurulur. Hatta kışladaki askerlerin iaşesi, Kozanoğlu Ağa tarafından karşılanır.

1921 yılına gelindiğinde ise, bu kez: Yunan işgali görülür. 17 Eylül 1921 tarihinde ise, Yunan işgali sona erdirilir ve Yunanlılar bölgeden kovulurlar. Yöre, 1951 yılında ilçe olmuştur.

104

Page 112: SGK Vizyon Dergisi

105105105105

Sakaryabaşında su altı turizmi mevcuttur.

Doğduktan sonra 824 kilometre kuzeye

ilerleyerek Karadeniz’e dökülen Sakarya

Nehri’nin Çifteler’deki yeraltı kaynakları, dalgıçların ve doğa tutkunlarının yeni

gözdesidir.

105

Page 113: SGK Vizyon Dergisi

106

Yörenin en büyük coğrafi özelliği, yerleşim yerinin rakımı, yani denizden yüksekliği: 820 metredir. İlçe topraklarının, çok küçük bölümü orman alanıdır. Toprakların büyük bölümünde, tarım yapılabilmektedir. Zaten ilçe halkının, yüzde 90 lık bölümü, tarım ve hayvancılık ile uğraşmaktadır. Bunun dışında kalan bölüm ise, esnaflık yapmaktadır. Yörede üretilen tarım ürünlerinin başlıcaları: şeker pancarı, buğday, arpa, yulaf, nohut, ayçiçeğidir. Posoflu Aşık Zülali’nin mezarı, bu yörede bulunmaktadır.

Hamamkaya

Burada, Frigler döneminden kalma yüzey kalıntıları bulunmuştur. Ayrıca, bir kapalı ve bir açık havuzu bulunan hamam yapısı kalıntıları görülüyor. Ama bunun günümüze yalnızca temelleri gelmiştir.

Yazılıkaya Frig Vadisi

Frigler M.Ö 1200 yıllarında Anadolu da Hitit egemenliğine son vererek güçlü bir siyasi birlik oluşturmuşlar ve zamanla çok geniş bir bölgeye yayılarak yeni yerleşim birimleri kurmuşlardır. Bu yerleşim yerlerinden biri de Eskişehir İli, Han, Çifteler ve Seyitgazi ilçeleri arasında yer alan ve ormanlarla kaplı olan vadidir. Bu vadi günümüzde Frigya Vadisi olarak biliniyor.Frig vadisi Kütahya-Eskişehir-Afyon Bölgesinde yer almaktadır. Bölgenin önemli bir bölümü Eskişehir’de yer almaktadır.

Antik Yazılıkaya Kenti Friglerin en yoğun olarak yaşadıkları kentlerden biri olan Antik Yazılıkaya Kenti, bugün Eskişehir iline bağlı Çifteler ilçesinin 39 km. güney batısında bulunuyor. Frigler, bu coğrafyadaki kayaların kolay işlenebildiğini görmüş ve zamanla kayaların içinde kendilerine yeni bir yaşam biçimi yaratmışlardır.

Frig Kaya Anıtları

Frig Kaya Anıtları Frig dininin tek tanrısı Ana Tanrıça Kybele’ye adanmıştır.Kentin en görkemli anıtı Midas Anıtı M.Ö 550 ile tarihlenmektedir. Dinsel bir yapı olduğu bilinen bu anıta bir açık hava tapınağı da diyebiliriz. Ahşap mimarinin kaya üzerine uyarlanmış en güzel örneği olan anıt adını yazıt içinde okunabilen “Midai” sözcüğünden almıştır ve cephesi doğuya bakar. Midas Anıtı’nın 210m. güney batısında yer alan ve Bitmemiş Anıt (Arazastis Anıtı) olarak adlandırılan yapı yörenin en önemli dinsel yapılarından birisidir. Bitkisel Motifli Anıt, Küçük Yazılıkaya ve Bahşeyiş Anıtı diğer önemli kaya anıtlarıdır

Frig Anıtsal Kaya Mezarları

Frig kaya mimarisinin zarif örneklerini anıtsal kaya mezarları’nda da görmek mümkün. Gerdekkaya Mezar Anıtı Yazılıkaya-Seyitgazi yolunun 3. kilometresin de Çukurca Köyü yakınlarında bulunur, iki adet mezar odası bulunan Gerdek Kaya anıtının çevresindeki kayalarda da çok sayıda kaya mezarları bulunuyor. Hamamkaya ve Arslanlı Mabet olarak adlandırılan yapılar bunlardan yalnızca birkaçı...

106

Page 114: SGK Vizyon Dergisi

107

FOTOĞRAFLARLA TÜRKİYE

Bursa

Fotoğraf:ÇAğrı Turgut

107

Uludağ

Page 115: SGK Vizyon Dergisi

SİGORTA PRİMLERİ GENEL MÜDÜRLÜĞÜ

Ayrıntılı Bilgi İçin:

www.sgk.gov.trSGK İl Müdürlükleri ve Sosyal Güvenlik Merkezleri

5510 sayılı Kanunun, ek 6 ncı maddesi kapsamında, artık film, tiyatro, sahne, gösteri, ses ve saz sanatçıları ile müzik, resim, heykel, dekoratif ve benzeri diğer uğraşları içine alan bütün güzel sanat kollarında çalışanlar ile düşünürler ve yazarlardan

Kültür ve Turizm Bakanlığınca belirlenecek alanlarda kısmi süreli iş sözleşmesiyle bir veya birden fazla kişi tarafından çalıştırılıp, çalıştıkları kişi yanında ay içerisinde çalışma saati süresine göre hesaplanan çalışma gün sayısı 10 günden az olan kişiler de SGK’lı

SİGORTA PRİMLERİ GENEL MÜDÜRLÜĞÜ

Ayrıntılı Bilgi İçin:

www.sgk.gov.trSGK İl Müdürlükleri ve Sosyal Güvenlik Merkezleri

5510 sayılı Kanunun, ek 5 inci maddesi kapsamında artık tarım ve orman işlerinde çalışanlar da SGK’lı

Page 116: SGK Vizyon Dergisi

SİGORTA PRİMLERİ GENEL MÜDÜRLÜĞÜ

Ayrıntılı Bilgi İçin:

www.sgk.gov.trSGK İl Müdürlükleri ve Sosyal Güvenlik Merkezleri

5510 sayılı Kanunun, ek 9 uncu maddesi kapsamında günde 85 kuruşa ev hizmetlerinde çalışanlar da SGK’lı• 85 kuruş asgari ücrete göre değişkenlik gösterir.