31
7. ÜNİTE FİZİGİN DOĞASI Hazırlayan ADI:BİLAL SOYADI: ŞAHİN NO: 147 SINIF : ATL/12

Atl 12 fi̇zi̇hi̇n dogasi bi̇lal şahi̇n

Embed Size (px)

Citation preview

Page 1: Atl 12 fi̇zi̇hi̇n dogasi   bi̇lal şahi̇n

7. ÜNİTE FİZİGİN DOĞASI

Hazırlayan

ADI:BİLALSOYADI: ŞAHİNNO: 147SINIF : ATL/12

Page 2: Atl 12 fi̇zi̇hi̇n dogasi   bi̇lal şahi̇n

DEGİŞEN ENERJİ KAYNAKLARI

Page 3: Atl 12 fi̇zi̇hi̇n dogasi   bi̇lal şahi̇n

İnsanlar, ihtiyaçlarını gidermek için enerjiye gereksinim duyar.Gereksinim duyulan bu enerjinin bir kısmı kendilerinde mevcutkendiğer kısmı dışarıdan karşılanır. Bu durum, insanları dış enerjikaynakları arayışına itmiştir.

Önceleri insanlar dış enerji ihtiyaçlarını hayvanlardankarşılamayı düşünmüş ve bu amaçla bazı hayvanları evcilleştirmeyibaşarmıştır. Evcilleştirilen bu hayvanlardan beslenme, ısınma,yük taşımacılığı, ulaşım gibi farklı alanlarda yararlanmıştır.Ancak artan ihtiyaçlar sebebiyqle enerji arayışına devam edeninsanlar, zamanla ateşi kontrol etmeyi öğrenmiş ve maddelerinyanmasıyla elde edilen enerjiden yararlanmaya başlamıştır. Buenerjiden, ısınmadan buharlı makinelerin çalıştırılmasına kadarpek çok alanda yararlanılmıştır. Daha sonra rüzgâr enerjisinifark eden insanlar, bu enerjinin nasıl kullanılacağını araştırmış,deniz taşımacılığından tahılların un hâline getirilmesine, havataşımacılığından elektrik üretimine kadar pek çok alanda rüzgârenerjisinden yararlanmıştır.

Page 4: Atl 12 fi̇zi̇hi̇n dogasi   bi̇lal şahi̇n

Bilim ve teknolojinin gelişmesi insanların enerji ihtiyaçlarını artırmış, ihtiyacın artması kullanılmakta olan enerji kaynaklarının değiştirilmesini zorunlu hâle getirmiştir. Bu durum yeni görüşlerin ortaya atılmasına neden olmuştur. Enerji ihtiyacının karşılanması için çalışan bilim insanları hipotezler oluşturmuş, bu hipotezlerini deneysel veya teoriksel çalışmalara dayanan farklı bilimsel yöntemlerle test etmişlerdir. Testler sonrasında hipotezler ya reddedilmiş ya da doğruluğu kanıtlanarak bilimsel bilgi olarak kabul görmüştür. Kabul gören bu bilgiler toplumun anlayacağı bir şekilde yayımlanmıştır.

Bilim insanlarının yaptıkları bu çalışmalar sonrasında farklıenerji kaynaklarına yönelen insanlar Güneş, su, jeotermal, gelgit,fosil yakıtlar vb. enerji kaynaklarını kullanmaya başlamıştır.Günümüzde fosil yakıtlar ve yan ürünlerinden elde edilenenerjiden bol miktarda yararlanılmaktadır. Günlük hayatta kullandığımız enerjiler arasında önemli biryere sahip olan petrolün rezervlerinin sınırlı olması ve kullanımınınçevreye fazla miktarda zarar vermesi, insanları güvenliği yüksekve çevre dostu enerji kaynakları arayışına yöneltmiştir.

Page 5: Atl 12 fi̇zi̇hi̇n dogasi   bi̇lal şahi̇n

Enerji kaynakları arayışı on dokuzuncu yüzyılın sonlarınadoğru radyoaktivitenin keşfiyle yönünü atoma çevirmiş, bualanda çalışan bilim insanları atomdan enerji elde etmenin

yollarını aramışlardır. Albert Einstein, atomun çekirdeğinde bolmiktarda depolanmış enerji olduğunu ve bu enerjinin yandaki

çekirdeğin parçalanmasıyla serbestkalabileceğini ileri sürmüştür. Çekirdeğin parçalanmasıyla açığa

çıkacak olan enerjinin çok fazla olması, bütün gözlerin atomaçevrilmesini sağlamıştır.

Atom, nükleer reaktörlerde insanlığın yararınakullanılabileceği gibi, nükleer silahların üretimiyle insanlığınzararına da kullanılabilir. Örneğin, atom bombası, insanlığa

büyük zararlar veren nükleer silahlardan biridir.Atom bombasının çalışma prensibi, atom çekirdeğinin çok

kısa sürede parçalanarak içerisinde depoladığı enerjiyi serbestbırakmasına dayanır. Atom bombasının yapımında ana maddeolarak kullanılan maddenin atomları içerisinde ne kadar fazla

enerji depolanmışsa bombanın etki alanı o kadar genişler. Atombombası patlatıldığında kontrolsüz olarak bölünen çekirdekler,etrafa büyük miktarlarda enerji salar. Salınan bu enerji, kısa

zamanda çok büyük felaketlere neden olur.

Page 6: Atl 12 fi̇zi̇hi̇n dogasi   bi̇lal şahi̇n

İnsanoğlu geliştirdiği atom bombasıyla yetinmemiş, ondandaha etkili bir silahın hayali peşinde koşmuştur. Zamanla bu

hayalini gerçekleştirmiş ve hidrojen bombasını üretmiştir.Atom bombasının yapılışı, çekirdek parçalanması ilkesine

dayanırken hidrojen bombasının yapılışı çekirdek birleşmesi ilkesine dayanır.

Çekirdeklerin birleşebilmesi için büyük miktarda enerjiye ihtiyaçduyulur. Bundan dolayı hidrojen bombasından önce atom

bombası patlatılır, açığa çıkan enerjiyle parçalanan çekirdeklerbirleştirilir. Tüm bu aşamalar sonrasında, ortaya atom

bombasında çıkan enerjiden çok daha fazlası çıkar. Hidrojenbombasının etki alanı, aynı kütledeki atom bombasından çok

daha fazladır.İnsanoğlu, hayal gücünü kullanarak günümüzde de daha

verimli enerji kaynakları, daha etkili silahlar geliştirme arayışlarınadevam etmektedir.

Page 7: Atl 12 fi̇zi̇hi̇n dogasi   bi̇lal şahi̇n

İnsanoğlu, tarih boyunca yaptığı bilimsel çalışmalarla yaşamkalitesini yükseltmeye çalışmıştır. Bu çalışmalar, belirli dönemlerdeçok hızlı ilerlerken, belirli dönemlerde yavaşlamış, hatta durmanoktasına gelmiştir. Örneğin, çağının önemli düşünürlerindenAristoteles ve Platon; yandaki resimde de görüldüğü gibi,maddenin ateş, hava, su ve topraktan oluştuğunu söyleyerekDemokritos’un bu konu ile ilgili görüşlerini benimsemişlerdir. Budüşünce, maddenin yapı taşına dair isabetli görüşler ileri sürenEmpedokles ve Lucretius’in görüşlerinin bilim insanları arasındakabul görmemesine neden olmuştur.

On dokuzuncu yüzyıla gelindiğinde bilim insanları arasındafizik biliminde yapılabilecek bir şeyin kalmadığı, sadece dahafazla ayrıntıya inmeye yönelik çalışmaların yapılabileceği görüşühâkimdi. Bu görüş, bilimin ilerlemesinin önünde büyük bir engeldi.Einstein, yaptığı çalışmalarla bu görüşü yıkmış ve yapılabilecekbir şey kalmadığını düşünen bilim insanlarına yönelik “Bilinenler,bilinmeyenler yanında ihmal edilebilecek kadar azdır.” sözünüsöylemiştir.

Page 8: Atl 12 fi̇zi̇hi̇n dogasi   bi̇lal şahi̇n

Bilim insanları, birçok doğa olayını incelemiş, eldeettikleri bilgileri yazılı hâle getirerek nesilden nesileaktarmıştır. Böylece bilimsel bilgilerin günümüze kadargelmesi sağlanmıştır. Yandaki minyatürde bilimselçalışma yapan ve elde ettikleri bilgileri kayıt altına alanbilim insanları görülmektedir.Sahip olduğumuz bilginin ilk kaynağının ne olduğunuaraştıran bilim dalı epistemoloji olarak adlandırılır.Epistemolojik araştırmalar sonucunda ilk kaynağınaulaşılmaya çalışılan bilgi, günümüzde bilimsel araştırmametotları kullanarak sürekli irdelenmektedir. Peki,bilimsel bilgilerin ilk tanımlamaları ile günümüzde yapılançalışmalar sonucunda yapılan tanımlamaları aynı mıdır?Fen bilimleri; klasik ve modern yaklaşım olmak üzereiki grupta incelenmektedir. Klasik yaklaşımda bir bilgimutlak doğru ise tek doğrudur mantığı geçerlidir. Bugörüş, her şey somut delillere ve ispata dayandırılmalıfikrini savunmaktadır. Modern yaklaşımda ise her şey birgelişim ve değişim içerisinde olduğundan mutlak bilgininolamayacağını savunmaktadır.

Page 9: Atl 12 fi̇zi̇hi̇n dogasi   bi̇lal şahi̇n

DEGİŞİMİN SIRRI NE ?

Page 10: Atl 12 fi̇zi̇hi̇n dogasi   bi̇lal şahi̇n

Televizyon, radyo, gazete gibi farklı bilgi kaynaklarında biliminsanları tarafından farklı şekilde yorumlanan veya ilk defa ilerisürülen bilgilerle karşılaşırız. Bu bilgilerin bazıları kitaplarımızda

yer alırken bazılarının olgunlaşıp kabul görmesi beklenir. Bilgilerinolgunlaşıp kabul görmeleri için doğru ve güvenilir verilerle süreklidesteklenmesi gerekir. Belirli bir olgunluk düzeyine ulaşan bilimsel

bilgiler, insanlığın hizmetine sunulur. Böylece, insanların yaşamkullanılabilmesi için bilimsel verilerle güvenilirliği test edilmiştir.

Page 11: Atl 12 fi̇zi̇hi̇n dogasi   bi̇lal şahi̇n

* F = m a* Işık tanecik midir?* Elektron içerisinde dahaküçük tanecik var mıdır?

Bilimsel olarak doğru kabuledilen ve uzun yıllar okullardabizlere öğretilen bilgiler veya bireysel gayretlerimiz sonucundaöğrendiğimiz bilimsel bilgiler, zaman içerisinde değişebilirmi? Doğruluğundan şüphe duymadığımız bilgilerimizdenhangileri günümüzde tartışılır hâle gelmiştir? Bunun sebebine olabilir? Yandaki fotoğrafta da modellendiği gibi şüphecibir yapıda olmanın, kesin doğru diye bakılan bilgileritekrar sorgulamanın ve gözden geçirmenin bilimsel bilgilerindeğişip gelişmesine etkisi büyüktür. Bu durum teknolojininilerlemesine önemli bir katkı sağlamaktadır. Örneğin; biliminsanlarının şüpheci ve araştırmacı yapıda olması sayesinde insanlığın ihtiyaç duyduğu enerji kaynakları sürekli değişmiş vedeğişmeye devam edecektir

Page 12: Atl 12 fi̇zi̇hi̇n dogasi   bi̇lal şahi̇n

IŞIK HAKKINDA BİLGİLERİNİZİN DÜNÜ

BUGÜNÜ VE YARINI

Page 13: Atl 12 fi̇zi̇hi̇n dogasi   bi̇lal şahi̇n

Çevremizi görmemizde, bitkilerin büyümesinde, haberleşmedekulla nılan fiber optik kablolarda, uzay araştırmalarında vb. birçokalanda ışık etkin bir rol oynamaktadır.Işık hakkındaki ilk teoriler on yedinci yüzyıl sonlarında Newtonve Huygens tarafından ortaya atılmıştır. Newton, ışığın sonsuzhızda ve doğrusal yolla yayılan taneciklerden oluştuğunu ilerisürmüştür. Newton’un tanecik teorisi, yansıma ve beyaz ışığınrenklere ayrılması olaylarını açıklayabilmektedir.Newton’un teorisine göre, ışık az kırıcı ortamdançok kırıcı ortama geçişte normalden uzaklaşarakkırılmakta ve hızı artmaktadır. Bu bağlamdaNewton’un teorisi kırılma olayını açıklamadayetersiz kalmaktadır. Newton’un tanecik modeliile ışığın düz bir zeminden yansıması, yandakiresimde görüldüğü gibi modellenebilir.Newton ile aynı dönemlerde yaşayan Huygens, ışığın yandaki resimde modellendiği gibi, bir dalga olduğunu ileri sürmüştür. Işığınboşlukta dalgalar hâlinde yayılabilmesi için Huygens, esir denen maddenin var olduğunu ve boşluğun bu madde ile dolu olduğunu kabul etmiştir. On dokuzuncu yüzyılın başlarında ışıkta kırınım ve girişim olaylarının deneysel olarak gözlenmesi, dalga teorisini güçlendirmiştir. On dokuzuncu yüzyılın sonları ile yirminci yüzyılınbaşlarında yapılan bir çok deney, Huygens’in varlığını kabul ettiği esir maddesinin gerçekte var olmadığını ortaya koymuştur. Elektrik, ışık ve manyetizmayı birleştiren Maxwell ışık hakkındayeni bir teori ortaya atarak ışığın elektromanyetik dalga özelliğigösterdiğini ileri sürmüştür. Maxwell’e göre ışık; enerji taşıyan,boşlukta ilerleyebilen, elektrik ve manyetik alanlardan oluşan biryapıya sahiptir. Maxwell’in teorisini geliştiren Planck, elektromanyetik ışımanın sürekli olmadığını ve ışığın enerji taşıyan paketler hâlinde iletildiğini açıklamıştır. Son olarak Einstein, parçacık ve dalga teorilerini birleştirerek Kuantum Teorisi’ni oluşturmuştur. Bu teoriye göre ışığın dalga boyu büyük olduğunda dalga, dalga boyu küçük olduğunda tanecik özelliği daha baskındır.

Page 14: Atl 12 fi̇zi̇hi̇n dogasi   bi̇lal şahi̇n

YÜZYILIN DENEYİ !!!!

Page 15: Atl 12 fi̇zi̇hi̇n dogasi   bi̇lal şahi̇n

İnsanoğlu, çevresinde meydana gelen olayları ve bu olaylarınnedenlerini merak etmiş, bunun sonucunda yaşadığı Dünya’yıdaha iyi anlama ve kontrol altına alma gayreti içine girmiştir. Bunedenle farklı bilimsel yöntemler kullanarak araştırmalar yapmışve çeşitli bilgiler elde etmiştir. Bilimsel bilgilerin geçerli olabilmesiiçin doğru verilere ihtiyaç vardır. Bilimselbilgiler, deney ve gözlem sonuçlarınadayanmalı, eleştiri ve tartışmalar sonucuortaya konulmalıdır.

20 üye ülkesi bulunan, bazı ülkeleringözlemci olarak katıldığı, bazı ülkelerinise maddi katkılarda bulunduğu CERN’deyürütülen çalışmalar niçin önemlidir?CERN’de yanda resmi görülenBüyük Hadron Çarpıştırıcısı ileyapılan deneylerde elektron vepozitronlardan daha ağır olanprotonlar çarpıştırılmaktadır.

Page 16: Atl 12 fi̇zi̇hi̇n dogasi   bi̇lal şahi̇n

20 üye ülkesi bulunan, bazı ülkeleringözlemci olarak katıldığı, bazı ülkelerinise maddi katkılarda bulunduğu CERN’deyürütülen çalışmalar niçin önemlidir? CERN’de yanda resmi görülen Büyük Hadron Çarpıştırıcısı ile yapılan deneylerde elektron ve pozitronlardan daha ağır olan protonlar çarpıştırılmaktadır. Protonlar, aynı işaretli elektriksel yüke sahip olduklarından çarpıştırılabilmeleri içinDoğu Batı Doğu Batı Evrensel Bilim Eski Mısır, Çin, Mezopotamya, Hindistan Yunanistan, Roma İmparatorluğu İslam Medeniyetleri (8-15. yüzyıl) Yeniçağ Dönemi (Rönesans) Yakınçağ Dönemi Farklı ülkelerden birçok enstitünün temsil edildiği CERN, Dünyaʼnın en büyük parçacık fiziği laboratuvarı olarak kabul edilmektedir. Kadın ve erkeklerden oluşan yaklaşık 800 araştırmacının çalıştığı CERN’de Büyük HadronÇarpıştırıcısı çalıştırılmaya başlandı. Yerin 100 m altında 27 km uzunluğunda bir tünele yerleştirilmiş olan çarpıştırıcıyla yapılan denemelerin ilk aşaması başarıyla sonuçlandı. Çarpıştırıcıda dairesel bir yörüngede birbirine zıt yönlerde hareket ettirilen proton demetleri, büyük hızlarla çarpıştırılarak Büyük Patlama’dan sonra yok olan taneciklerin yeniden oluşturulması planlanmaktadır. fazla miktarda enerjiye ihtiyaç vardır. Yüksek potansiyel altında hızlandırılan protonlar fazla miktarda enerjiye sahip olurlar. Yüksekenerjili protonlar zıt yönde hareket ettirilip merkezî çarpışmalarısağlandığında daha önce gözlemlenmemiş parçacıkların oluşmasıbeklenmektedir. Bu parçacıklar, güçlü dedektörler yardımıyla kayıtaltına alınarak onlar hakkında bilgi elde edilmesi planlanmaktadır.Böylece üzerinden on dört milyar yıl geçtiği düşünülen büyükpatlama sonrasındaki ortam yeniden oluşturulmaya çalışılmaktadır.Bu deneyler sonucunda madde ile ilgili bugüne kadar bilinmeyenlerinortaya çıkacağı, evrenin oluşumu ile ilgili soruların cevabakavuşacağı düşünülmektedir.

Page 17: Atl 12 fi̇zi̇hi̇n dogasi   bi̇lal şahi̇n

Deneyler, bilimsel bilginin tek kaynağı değildir. Bazen kontrollüdeney yapmak mümkün olmayabilir. Böyle durumlarda sonuçlara,kapsamlı gözlemlerle ulaşılabilir. Örneğin, astronomi alanındakibilgiler deney sonuçlarından daha çok yandaki fotoğrafta da görüldüğü gibi kapsamlı gözlemler sonucu elde edilmektedir. Batlamyus kendi gözlemlerine dayanarak evrenin merkezindeDünya olduğunu ve bütün gök cisimlerinin Dünya’nın etrafında döndüğünü ileri sürmüştür. İnsanlar tarafından bin yıla yakın bir süre kabul gören bu görüş ile halk arasında Dünya’nın bir öküzün boynuzları üzerinde durduğu görüşü Kepler ve Copernicus’in gözlem sonuçlarından sonra geçerliliğini yitirmiştir.

Deney ve gözlemle bilimsel bilgiye ulaşmak bazen mümkün olmayabilir. Örneğin,fizikte deneylerde ortaya çıkan çelişkili veya açıklanamayan durumlar matematiksel modellerkullanılarak mantık ile açıklanmaya çalışılır. Başka bir ifadeyle bazı bilgiler, tamamen kuramsalolarak ortaya atılır. Einstein Görelik Kuramı’nı oluştururken matematiksel modellemelerdenyararlanmıştır. Örneğin; Einstein, Newton’un vardığı sonuçları bütünüyle reddetmemiş,matematiksel modellemeler kullanarak yetersiz olan noktaları düzeltip tamamlamaya çalışmıştır.Bunun sonucunda da kuramsal göreliği ileri sürmüştür. Einstein’ın çalışmaları neticesindebilim dünyasında yeni ufuklar açılmış ve önemliilerlemeler sağlanmıştır

Bilimsel bilgilerin gelişip değişmesine bir örnek de enerjikaynaklarının değişmesi sürecidir. Önceleri ihtiyaç duyduklarıenerjiyi hayvanlardan karşılayan insanlar bilim ve teknolojiningelişmesiyle farklı enerji kaynaklarına yönelmiş, ihtiyacını ateş,su, rüzgâr, atom çekirdeği gibi farklı kaynaklardan sağlamayabaşlamıştır.

Page 18: Atl 12 fi̇zi̇hi̇n dogasi   bi̇lal şahi̇n

Tüm bunlar göz önüne alındığında bilimsel olarakkabul gören bir bilgiyi tekrar ele almanın, sınamanın veyaeleştirmenin ne kadar önemli olduğu daha iyi anlaşılır. Bununlabirlikte paradigmaların bilimsel bilgilerin gelişmesindeki rolü dahaiyi anlaşılır. Unutulmamalıdır ki paradigmalar doğru ya da yanlışolarak tanımlanamaz. Paradigmalar ait olduğu dönemdeki alanıylailgili sorulara, ne düzeyde cevap vermiş olmasıyla değerlendirilebilir. Bilimsel bilgiye ulaşmada gözlem, deney, çıkarımda bulunmave teorik çalışmaların yanı sıra hayal gücü de önemlidir. “DeğişenEnerji Kaynakları” adlı metinden de anlaşılacağı gibi insanoğluhayal gücü, deney, gözlem ve teorik çalışmalarla ihtiyaç duyduğuenerjiyi farklı kaynaklardan sağlamayı başarmıştır. Bilim insanlarıatomun yapısı, evrenin oluşumu, depremler gibi konularda sınırlısayıda verilere ulaşabilirler. Verileri anlaşılır yapmak ve bütünresmin neye benzediği hakkında düşünceler üretmek için hayalgüçlerini kullanırlar. İnsanların hayal güçleri üzerinde, içindeyaşadıkları toplumun özellikleri, gelenekleri ve görenekleri etkilidir.Örneğin, bir toplumda düşünülmesi dahi hoş karşılanmayan birdüşünce tarzı başka bir toplum tarafından kabul görebilir.

Page 19: Atl 12 fi̇zi̇hi̇n dogasi   bi̇lal şahi̇n

PEKİ NEDİR BU KAVRAMLAR ?

Page 20: Atl 12 fi̇zi̇hi̇n dogasi   bi̇lal şahi̇n

Fizik derslerinizde Newton Yasaları, Coulomb Yasası, İzafiyetTeorisi (Kuramı), Atom Teorisi gibi kavramları öğrenmiştiniz.Buradan hareketle hipotez, kuram ve yasa kavramlarını nasılaçıklarsınız? Fen dersleri laboratuvar uygulamalarında kullanılan hipotezkavramı bazı öğrenciler tarafından “varılacak sonuca yöneliktahminde bulunma” şeklinde algılanmaktadır. Ancak bu düşüncetarzı hipotez kavramını tam olarak ifade etmez.Hipotezler, bilimsel bir problemin çözümünde bilimsel verileredayalı olarak kurulan geçici çözüm yolu veya deneysel olarak testedilmesi gereken durumlarla ilgili ileri sürülen geçici açıklamalardır.Bilim insanları çalışmaları boyunca sürekli veri toplarlar ve buverilere dayalı olarak birtakım açıklamalar yaparlar. Toplananverilere bağlı olarak incelenen problemin çözümü için önce bir dizihipotezler kurarlar. Daha sonra bu hipotezleri sürekli test etmesürecine tabi tutarlar. Bilimsel bir hipotez esasen doğru veya yanlışolarak ispatlanmaz. Eldeki verilerle tutarsız olduğuna karar verilirsereddedilir veya değiştirilir. Hipotez reddedilmezse “geçici olarakdoğru” kabul edilir. Bu ikinci durumda yeni delillerin veya yapılacakdenemelerin ışığında hatalı olduğu tespit edilene kadar geçerli birhipotez olarak kabul edilir.

Page 21: Atl 12 fi̇zi̇hi̇n dogasi   bi̇lal şahi̇n

Teoriler, gözlenen doğa olayları ile ilgili yapılan genellemelerinbirleştirilmiş açıklamaları veya bilimsel bilginin kapsamlı açıklaması

olarak tanımlanabilir. Bilimsel teoriler, doğal olaylarla ilgili ortayaçıkan birçok farklı noktayı açıklar, olayları anlamak için bilgileriderinlemesine irdeler. Yeni bilgilerin mevcut bilgilere eklenmesi

durumunda yeni analizler veya sentezler yaparak savunduğubilgileri oluşturur. İzafiyet Teorisi (Görelilik Teorisi), Hücre Teorisi ve

Işık Teorisi buna örnektir. Bilimin gelişmesi için bilimsel teoriler mutlaka gereklidir. Yeniteorilerin oluşturulması, birçok bilim alanının ve buna bağlı olarak

yeni bilgilerin ortaya çıkmasını sağlar. Doğruluğu deneylerle kanıtlanmış varsayım veya gözlemlerle

doğrulanan doğa olayları hakkında yapılan genellemeler ise yasaolarak tanımlanır. Başka bir ifadeyle, elde edilen bilimsel bilgiler,test edilip farklı

durumlar için doğrulanırsa yasa olur. Yasalar, aynışartlarda yapılan deney ve gözlemlerle aynı sonucu veren bilimsel

bilgilerdir. Ancak zaman zaman istisnai durumlar olabilir. Bu gibidurumlarda yasa olarak tanımlanan bilimsel bilgilerde değişikliklerveya düzeltmeler yapılmalıdır. Örneğin, altıncı ünitede öğrendiğiniz

gibi 1932 yılına kadar atomun, maddenin en küçük yapı taşıolduğu ve bölünemediği kabul edilmişken bugün atomdan dahaküçük yapıların olduğu ve atomun bölünebileceği bilinmektedir.Benzer şekilde gazların basınçları ile hacimleri arasındaki ilişkiyiaçıklayan Boyle Yasası, yüksek basınçlı sistemlerde düzenlemeleryapılarak kullanılmalıdır. Buradan da anlaşılacağı gibi bir sistemin

karmaşıklığı artıkça istisnai durumların görülme olasılığı daartmaktadır.Deneysel destek arttıkça hipotezlerin kuramlara, kuramların

yasalara dönüşeceği şeklinde yanılgılar mevcuttur. Buna bağlıolarak hipotez ve kuramların yasalara göre daha az güvenilir

olduğuna inanılır. Teori ve kanunlar arasında ilişki vardır ancakdeneysel kanıtların artması teorileri kanun hâline getirmez. Bunların

her biri farklı ve güvenilir bilimsel bilgi türleridir.

Page 22: Atl 12 fi̇zi̇hi̇n dogasi   bi̇lal şahi̇n

SEÇİM KİMİN ?

Page 23: Atl 12 fi̇zi̇hi̇n dogasi   bi̇lal şahi̇n

insanlarının ulaştıkları bilimsel bilgiler, günlük hayatın birçok alanındakullan ılan teknolojilerin geliştirilmesine de olanak sağlar. Örneğin,yukarıdaki fotoğrafta da görüldüğü gibi manyetizma alanındakigelişmeler ile hızlı trenler, ses hakkındaki bilgilerimizin artması ileultrason cihazları, elektromanyetik dalgalar alanındaki gelişmeler ilecep telefonu gibi araçlar insanlığın hizmetine sunulmuştur.

Page 24: Atl 12 fi̇zi̇hi̇n dogasi   bi̇lal şahi̇n

Bilime paralel olarak gelişen teknoloji, geliştirildiği toplumlasınırlı kalmamış zamanla tüm insanlığın kullanımına sunulmuştur.Toplumlar bu teknolojiyi kendi yaşantılarına uyarlamıştır. Teknolojininkabul görmesi toplumda geçerli olan kurallar, inançlar, toplumuntalebi, bilimsel bilgilerin paylaşılma süreci gibi şartlara bağlı olarakdeğişmiştir. Örneğin; 1400’lü yıllarda yaygın olarak kullanılmayabaşlanan matbaa, Osmanlı İmparatorluğu’nda 1700’lü yıllardakullanılmaya başlanmıştır. Oysa günümüzde, gelişen teknoloji kısabir süre içerisinde toplumlar tarafından benimsenmektedir.

Page 25: Atl 12 fi̇zi̇hi̇n dogasi   bi̇lal şahi̇n

‟Ben atomu iyi amaçlarlaparçaladım ama insanlar atomlabirbirini öldürüyorlar.

On dokuzuncu yüzyılın sonlarına doğru radyoaktiviteninkeşfedilmesiyle başlayan atomun parçalanma süreci, 1930’lu yıllaragelindiğinde son bulmuştur. Bu sürece, ünlü bilim insanı AlbertEinstein’in katkıları büyüktür. Ancak Einstein, bu katkıları yukarıdakigörsellerden de anlaşılacağı gibi silah geliştirmek amacıylayapmamıştır. Einstein, insanlığın yaşam kalitesinin yükseltilebilmesiiçin gerekli olan enerjinin atomdan sağlanabileceğini düşünmüştür.Yaptığı çalışmalar sonrasında atomun çekirdeğinde büyükmiktarda enerji depolandığını ve çekirdek parçalanınca bu enerjininaçığa çıktığını göstermiştir. Açığa çıkan enerji “Değişen EnerjiKaynakları” adlı metinde de belirtildiği gibi nükleer santrallerde veyanükleer silahlarda kullanılabilir. Bu enerjinin nükleer santrallerdekullanılması enerji ihtiyacını önemli ölçüde karşılar. Nükleer enerjiüreten santraller karbondioksit ve karbonmonoksit gibi maddelerüretmediğinden termik santrallere göre daha az zarar verirler.Nükleer çalışmalar, insanlığın yararına kullanılabileceği gibi kötüamaçlar için de kullanılabilir. Atom çekirdeğinden elde edilen enerjinükleer silahlarda kullanıldığında insanlığa büyük zararlar verir.Örneğin; Amerika’nın, II. Dünya Savaşı’nda Japonya’nın Hiroşimave Nagazaki kentlerine attığı atom bombaları, bölgede yaşayan tümcanlıların zarar görmesine hatta bölgedeki yaşamın sona ermesineyol açmıştır. Buna rağmen günümüzde bazı ülkelerin elinde atombombalarından çok daha güçlü hidrojen bombaları bulunmaktadır.Bu açıdan bakıldığında bilimi insanlığın yararına veya zararınakullanmanın yine insanların elinde olduğu görülür.

Page 26: Atl 12 fi̇zi̇hi̇n dogasi   bi̇lal şahi̇n

GERÇEKTEN ZORMU ?

Page 27: Atl 12 fi̇zi̇hi̇n dogasi   bi̇lal şahi̇n

İnsanların bilimsel çalışmalar sonrasında elde edilen verilerden yararlanabilmesi için bu verilerin ‟Değişen Enerji Kaynakları” adlı metinde de belirtildiği gibi toplumların anlayabileceği hâlegetirilmeleri gerekir. Bu nedenle veriler, ana hatları bozulmayacak şekilde basitleştirilerek insanlara sunulur. Verileri basitleştirmenin en uygun yöntemlerinden bir tanesi basit ve bilinen olaylardan yolaçıkılarak bilinmeyen, soyut ve karmaşık olayların açıklanmasıdır. Fizik, tüm insanların bir bilimsel konuyu aynı şekilde anlamalarıiçin insanlığın ortak dili olan bilimsel terimler, kavramlar vemodellemelerden sıkça faydalanır. Fiziğin çalışma alanına giren birçok konu, çok karmaşık gibigörünen soyut ve insan zihnini zorlayan olay veya olgulardan oluşur.Bu durumlarda bilim insanları, bilinenlerden yola çıkarak bilinmeyeni anlaşılır hâle getirmeye çalışır. Bu amaçla deney, modelleme veya simülasyon gibi yöntemlerden de yararlanılır. Örneğin, insanlığınihtiyaç duyduğu enerji, nükleer santrallerde gerçekleştirilen Buraya kadar anlatılanlardan hareketle bilimsel çalışmalar sonrasında geliştirilen teknolojinin iyi ya da kötü olarak sınıflandırılamayacağı sonucuna varırız. Teknoloji hangi amaca yönelik kullanılıyorsa o doğrultuda iyi ya da kötü sonuçları olabilir. Örneğin; atomun parçalanmasıyla elde edilen enerji, nükleer reaktörlerde insanlığın yararına kullanıldığında atomu parçalamakiyidir; canlıları yok etmek için bir bombada kullanıldığında kötüdür denilebilir.J. P. Joule’ün mekanik enerji ile ısı enerjisi arasındaki ilişkiyi açıklamak için yaptığı çalışmaları araştırınız. Elde ettiğinizbulguları özetleyen bir sunu hazırlayınız. Araştırma sürecinizde İnternet (edu, gov, org), yazılı ve görsel medya gibi farklı vegüvenilir bilgi kaynaklarından yararlanmaya özen gösteriniz. nükleer reaksiyonlardan sağlanabilir. Bu reaksiyonlardan biri olan çekirdek bölünmesi sırasında gerçekleşen olaylar çok karmaşık veanlaşılmaz gibi görünür.

Page 28: Atl 12 fi̇zi̇hi̇n dogasi   bi̇lal şahi̇n

BİLİMİN DOGASI

Page 29: Atl 12 fi̇zi̇hi̇n dogasi   bi̇lal şahi̇n

On dokuzuncu yüzyılda bilim dünyasında klasik bilim anlayışı hâkimdi. Bu anlayışa göre; tek doğru, mutlak doğrudur mantığı geçerlidir. Bilimsel bilgiler basit ve önyargısızgözlemlerden başlayarak tümevarımsal çıkarımlar sonucu oluşmaktadır. Teori,kanun gibi bilimsel prensipler doğada mevcuttur. Biliminsanları yaptıkları çalışmalarsonrasında doğada gizli olarak bulunan bu bilimsel prensipleri ortaya çıkarmaktadır.

Yirminci yüzyılın başlarında bilim tarihçileri ve epistemologların yaptıkları çalışmalar sonrasında bilimin doğası ile ilgili görüşler değişmiş, bilim dünyasında yeni yaklaşımlar ortaya konmuştur. Bu yaklaşımlardan bir tanesi modern bilim anlayışıdır. Modern bilim anlayışına göre, her şey bir değişim ve gelişim içerisinde olduğundan mutlak bir bilgi var olamaz. Bilimi ayakta tutan bu değişim ve gelişimdir. Bilim, bilim insanları tarafından gerçeklere bir anlam vermek ve dünyayı daha iyi anlamak için oluşturulur. Bilim insanları tarafından ortaya çıkarılan bilgilerin hiçbiri değişmez doğrular değildir.Başka bir ifadeyle, ortaya atılan bilgiler yanlışlığı ispatlanmamış saptamalardır. Ayrıca teori, kanun gibi bilimsel prensipler doğada gizli olarak bulunmamaktadır. Bu tür bilimsel prensipler insan zihnininbir ürünüdür.

Page 30: Atl 12 fi̇zi̇hi̇n dogasi   bi̇lal şahi̇n

Bilimde kesin bir bilgi yoktur ama güvenilir bilgi vardır. Bir bilginin güvenilir olabilmesi için bilgininelde edilme sürecinde bilimsel araştırma metotlarına ve elde edilen bilgiler alanında otorite sahibibilim insanları tarafından kabul görmelidir.Modern bilim anlayışına göre, mutlak bilginin olmaması sürekli bir araştırmayı gerektirir. Budurum bilim dünyasında kabul gören bir bilimsel bilginin tekrar sorgulanıp araştırılabileceğini gösterir.Yapılan araştırmalar sonrasında elde edilen yeni bilimsel bilgiler, bilim dünyasında kabul görenbilgiyi destekleyebilir veya desteklemeyebilir. Elde edilen yeni bilgi, var olan bilgiyi destekliyorsavar olan bilginin doğruluğuna olan inanç artacak, desteklemiyorsa bu bilgiler ışığında var olan bilgigeliştirilecek veya değiştirilecektir.Bir bilginin mutlak doğru olarak kabul edilmesi bir zaman sonra araştırılacak bir konununkalmayacağı anlamına gelir ki bu durum bilimin sonu olur. Bilimsel bilginin değişebilir doğasını kabuletmek ise bu bilginin sürekli araştırılması anlamını taşır ve bu durum bilimin ilerlemesini sağlar.

Page 31: Atl 12 fi̇zi̇hi̇n dogasi   bi̇lal şahi̇n

SON