USUL İLİMLERİ VE MÜSLÜMANLIĞIMIZ
İSLAMÎ İLİMLER KOLEKSİYONU
EBUBEKİR SİFİL
USUL İLİMLERİ VE MÜSLÜMANLIĞIMIZ
∏ÖZET
Tefsir, Hadis, Fıkıh… gibi ilim dallarında eğitim görmüş nice insanın, İslam’ı, çağın hakim m o d e r n p a r a d i g m a l a r ı v e kavramları ile takdim hastalığına düçar olması bu yüzdendir. Bir y a n d a n A l l a h ’ a k u l l u ğ a çağıracaksınız, öbür yandan “En ideal insan hakları İslam’dadır” diyeceksiniz!.. Bu garabeti izah etmenin de, bu tür garabetlerden kurtulmanın da başka bir yolu yoktur.
NOTLAR
• İslamî ilimlerin bize bekleneni vermesi de hiç şüphesiz, üzerine oturdukları “usul”lerin ihya edilmesiyle mümkün olacaktır.
• Usulüddîn, bizim ontolojimizi, Usul-i Fıkıh da epistemolojimizi ortaya koymuştu. Bunlar bizim hem “inşa edici”, hem de “muhafaza ve müdafaa edici” sistemlerimizdi.
ASLEYN’İN ÖNEMİ∏
Müslümanların ahir zamanda –sadece– karşılaştığı fer’î/cüz’î meselelerin değil,
aynı zamanda maruz kaldığı kimlik problemlerinin çözüm adresinin de İslamî İlimler
olduğu, ayrıca delillendirilmeye ihtiyaç bırakmayacak kadar açık bir hakikattir. Zira
“Müslüman” olmanın en tabii ve vazgeçilmez gereği budur.
İslamî ilimlerin bize bekleneni vermesi de hiç şüphesiz, üzerine oturdukları
“usul”lerin ihya edilmesiyle mümkün olacaktır. Usul zeminine otur-tul-mayan bir
“İslamî İlimler tahsili/tedrisi”nin ete-kemiğe bürünüp hayatın içine girmesi, bizde
beklenen zihnî dönüşümü sağlaması ve daha da önemlisi bize, bugünün dünyasına
hakim olan modern algı ve değerlendirme mekanizmalarına müslümanca mukabele
imkânı sağlaması mümkün olmayacaktır.
Tefsir, Hadis, Fıkıh… gibi ilim dallarında eğitim görmüş nice insanın, İslam’ı,
çağın hakim modern paradigmaları ve kavramları ile takdim hastalığına düçar
olması bu yüzdendir. Bir yandan Allah’a kulluğa çağıracaksınız, öbür yandan “En
ideal insan hakları İslam’dadır” diyeceksiniz!.. Bu garabeti izah etmenin de, bu tür
garabetlerden kurtulmanın da başka bir yolu yoktur.
2
Usul İlimleri ve Müslümanlığımız
Şu halde hakkı verilmiş bir İslamî İlimler tahsili/tedrisi,
behemehal Usul İlimleri’nin tedris/tahsiliyle birlikte
düşünülmek durumundadır.
Usul İlimleri derken –hep vurguladığımız gibi– iki
temel sahayı kast ediyoruz: Usul-i Din ve Usul-i Fıkıh;
“Asleyn” yani..
Bunlardan ilki bizi, itikadımızı, din ve dünya algımızı hem
dış dünyanın meydan okumalarına karşı korur, hem de içeride
ortaya çıkabilecek arızaların çözüm adresini teşkil eder.
Haricî/felsefî cereyanlar, dahilî/bid’at oluşumlar ve bunların
yol açtığı arızalar bu zeminde çözüme kavuşur.
İkincisi ise Müslümanca bir hayatı inşa etmenin imkân
ve zeminini sunar. Kur’an ve Sünnet’ten, Allah Teala’yı razı,
Resul-i Ekrem (s.a.v)’i memnun edecek bir Müslümanlık
çıkarmanın biricik zemini budur. Kur’an ve Sünnet’in bize
hem “ne” dediğini, hem de “nasıl” dediğini bu ilmin imkânları
üzerinden tesbit ederiz. Kur’an-Sünnet münasebeti, diğer aslî
ve fer’î deliller… hep bu zemin üzerinde anlam ve ifade bulur.
Bu iki ilim ihmale uğradığında ortaya “farklı” İslam
algılarının çıkması kaçınılmazdır ki, bugün bunun çarpıcı
tezahürlerini Ümmet olarak yakından müşahede ediyor,
sıkıntılarını hep birlikte yaşıyoruz. Bir kısım insanların
Kur’an (ve Sünnet) üzerinde “farklı” anlama!! girişimlerinde
bulunması ve bunu Ümmet’e “en doğru Müslümanlık”olarak
takdim etmesi bu alanda oluşmuş bulunan boşluğun ortaya
çıkardığı neticelerdir.
Vahdet Gazetesi - 9 Ocak 2015
3