54
Hapishanelerde Daha Yüzlerce Hasta Tutsak Var! Hasta Tutsaklara Sahip Çıkmayan Sol da AKP’nin Katlettiği Hasta Tutsaklardan Sorumludur! Hasta Tutsak Yasemin Karadağ Artık Özgür! Yasemin Karadağı da Zulmün Elinden Çekip Aldık! 30 Mart-17 Nisan Umudun Kuruluşunu Kutluyor, Şehitlerimizi Anıyor, Önderlerimizi Selamlıyoruz! Mahir’den Dayı’ya Sürüyor Kavga! www.yuruyus.com [email protected] [email protected] Haftalık Dergi / Sayı: 311 8 Nisan 2012 Fiyatı: 1 TL (kdv dahil) www.yuruyus.com

Yürüyüs 311

  • Upload
    age-age

  • View
    253

  • Download
    1

Embed Size (px)

DESCRIPTION

Turkish-language weekly magazine

Citation preview

Page 1: Yürüyüs 311

Hapishanelerde Daha Yüzlerce

Hasta Tutsak Var!Hasta Tutsaklara Sahip Çıkmayan Sol da

AKP’nin KatlettiğiHasta Tutsaklardan Sorumludur!

Hasta Tutsak Yasemin Karadağ Artık Özgür!

Yasemin Karadağ’ı da Zulmün Elinden

Çekip Aldık!

30 Mart-17 Nisan Umudun Kuruluşunu Kutluyor,

Şehitlerimizi Anıyor,Önderlerimizi Selamlıyoruz!

Mahir’den Dayı’yaSürüyor Kavga!

www.yuruyus.com

[email protected]

info

@yu

ruyu

s.c

om

Haftalık Dergi / Sayı: 3118 Nisan 2012

Fiyatı: 1 TL (kdv dahil)

ww

w.y

uru

yu

s.c

om

Page 2: Yürüyüs 311

Kızıldere’de ve Anadolu’nun Dörtbir Yanında30 Mart-17 Nisan Umudun Kuruluşunu Kutluyor;

Şehitlerimizi Anıyor, Önderlerimizi Selamlıyoruz!

Sahibi ve Sorumlu YazıişleriMüdürü: Mustafa DOĞRUAdres: Katip Mustafa Çelebi Mah.Billurcu Sok. No: 20 / 2 Beyoğlu / İSTANBUL

Ofset Hazırlık: Ozan Yayıncılık

Adres: Gülbahar Mah. Cemal SahirSok. Kral Apt. 7/1 B Blok No: 17Daire: 6 Mecidiyeköy / İSTANBULTel: (0-212) 216 41 78

Faks: (0-212) 216 41 79

Yurtdışı Büro: Vakıf EFSANE

Pieter de Hoochstr. 303021 CS Rotterdam/Nederland

ISSN: 1305-7944

Baskı: Ezgi Matbaacılık-SanayiCad. Altay Sok. No: 10Çobançeşme / Yenibosna / İST.Tel: (0-212) 452 23 02

Dağıtım: Turkuvaz DağıtımPazarlama San. ve Tic. A.Ş.Tel: (0-216) 585 90 00

Avrupa: 4EuroAlmanya: 4EuroFransa: 4 Euroİsviçre: 6Frank

Hollanda: 4Euroİngiltere: £ 3Belçika: 4EuroAvusturya: 4Euro

www.yuruyus.com [email protected]ık Süreli Yerel Yayın

Siyasi Dergi Fiyatı: 1 TL

Tel: (0-212) 251 94 35

ÖÖğretmenimizğretmenimiz

Gerisi hayat...Gerisi hayat...

Ya Düşünce Değişikliği Ya Ölüm...

Emperyalizm teslim almak istediği politikalarınınönünde engel olmaktan çıkartmak istediği GÜÇLERİ

İMHA’ya yöneltmektedir.

Bu politikanın temelinde fiziki imhada çokBEYİNLERİN İMHA EDİLMESİ

Beyinlerin TESLİM ALINMASI ön plandadır.

Fiziki imha buna hizmet eden bir araçtır. Direnişiseçenler yenilselerde yok olmazlar.

Yeniden ayağa kalkarlar.

Bu nedenle düşüncelerin teslim alınması egemensınıflar açısından belirleyicidir.

Emperyalizm karşısında ideolojik olaraksilahsızlanma, en büyük teslimiyet budur.

Bizi teslim alamadılar...

Pespaye düşünceler tarihin çöplüğüne atılmıştır.Zafer ideolojik düzeyde kalıcılaşmıştır.

Gazi Mahallesi

MersinAntalya

Antalya

Kocaeli

Hatay

Biga

İzmir

Kızıldere

Page 3: Yürüyüs 311

eğitim sistemidir!

38 Gençlik Federasyonu’ndan:Faşizmin saldırılarına karşı

gücümüz örgütlülüğümüzdür!

39 Gençlikten Haberler...

41 15 Nisan’da 300 bin yürek bir olup

Mahirce haykıracağız!

44 Devrimci İşçi Hareketi:İş cinayetlerindeki artış,örgütlenmedeki düşüşünifadesidir!

46 Haklıyız Kazanacağız: Asıl işgalci

emperyalistler ve işbirlikçileridir

47 Kaçak Güreşmek: Açık olmamak

48 Avrupa’dakiBiz: Irkçılığın nedenisınıfsaldır

50 Sanatçıyız Biz: Sanatınyaratıcılığını verdiğimiz mücadeleile nasıl birleştireceğiz?

51 Haberler...

52 Yitirdiklerimiz...

54 Berkan...

55 Öğretmenimiz

21 Hasta tutsak Yasemin Karadağ

artık özgür!

24 TAYAD’lı Aileler: Yasemin’leri,

hasta tutsakları sahiplenmemekvicdansızlıktır, çürümedir!

25 TAYAD’lı Aileler: Yasemin

Karadağ’ı kararlı mücadelemizle

zulmün elinden aldık!

26 Devrimci Okul: Bir ömür boyu

devrimcilik (6)

29 Tarihimizden Öğreniyoruz:Devrimci Sol’un atılım yıllarınıbaşlatan ilk eylem

30 Dünden BugüneHalk Kahramanları: BozokluCelal isyanı (1519)

31 Hayatın Öğrettikleri: Israr ve

cüret emektir

32 Sol’un Köşe Taşları:Politikasızlığın, yedeklenmeninadı ‘dayanışma’ olamaz!

34 Haklıyız Biz de Kazanacağız:Kültür, sosyalizm ile halkınelinde silaha dönüşür

36 Liseliyiz Biz: Tuğba ve

Damla’nın katili AKP’dir,

Mahir’den Dayı’ya Sürüyor Kavga!

Ülkemizde Gençlik

İİ ç i n d e k i l e r

7 42 yıllık onurlu tarihimizinönderleri

10 40. yılında Kızıldere’ye binselam

12 Devrim şehitlerini anıyor,umudu büyütüyoruz!

14 Özgür Tutsaklardan:Şehitlerimizle tecritkuşatmasını yardık,şehitlerimizle savaşımızıbüyütmeye devamedeceğiz!

15 Bu oyunun maskarası

olmayın!

17 Halk Düşmanı AKP:Bozuk düzenlerinizamlarla ayakta tutamazlar

18 Direndik, kazandık YaseminKaradağ’ı zulmün elindenkurtardık

19 Türkiye’nin İran girişimleriemperyalizme uşaklığınınbelgesidir!

4 Kızıldere savaş çağrısıdır!

Kızıldere manifestodur!

Page 4: Yürüyüs 311

Devrim, hem fiili anlamda ve asılolarak siyasi anlamda bir ölüm-

kalım mücadelesidir. Türkiye dev-rim tarihi buna ilk Kızıldere'de tanıkoldu. 1970’de kurulan THKP-C, sı-nıflar mücadelesinde, iki yıl gibi, çokkısa sayılabilecek bir zaman içinde, 30Mart 1972’de, Kızıldere Direniş Des-tanı’nı yarattı. Türkiye halklarınıngeleceği ve Türkiye devriminin ma-nifestosu bu direnişte yazıldı, devri-min yolu bu direnişte kanla yazıldı.Türkiye halkları, Mahir gibi hem teo-ride hem militanlıkta usta önderini veon yiğit evladını bu direnişte şehit ver-di. Bu direnişte fiziki olarak yok olduTürkiye Halk Kurtuluş Partisi. Bunakarşın; 30 Mart 1972'den bugüne,oligarşinin zafer çığlıkları değil, dev-rim yolunu aydınlatan bir meşale,bir direniş manifestosu kaldı.

Kızıldere, kendiliğinden, rastlantı-lar sonucunda ortaya çıkmış bir

süreç veya anlık bir kararla ortaya çı-kan bir eylem değildi. Kızıldere, silahlımücadeleyi temel alan ve iktidarı he-defleyen bir çizginin eylemidir. Ma-hirler, 50 yıllık pasifizme, revizyoniz-me karşı sürdürülen yoğun ideolojikmücadelenin ve bu mücadele sonu-cunda netleştirilen "devrim yolu"nunsonucunda Kızıldere'deydiler.

“Denizlerin idamı Türkiye devri-minin yenilgisidir” dedi Mahir.

Her devrimci örgüt ve parti, sınıflarmücadelesindeki yerini, tarihsel olay-lar karşısındaki tutum ve kararlarıy-la belirler. 12 Mart sonrası, THKP-Ciçin, işte böyle bir dönemdir. Prog-ramların, tüzüklerin, teorilerin, slo-ganların, söz ile eylem arasındaki uyu-

mun sınavdan geçtiği bir dönemdir.Bir örgütün "düzen örgütü" mü, "dev-rim örgütü" mü olduğunu pratiğin açı-ğa çıkardığı bir dönemdir. Mahir veyoldaşları, 12 Mart'tan Kızıldere'yekadar uzanan süreçteki tüm kararla-rı ve eylemleriyle, bir devrim örgütüolmanın gereklerini yerine getirdiler.THKO önderlerinin idamına karşımücadeleyi, sadece bir dayanışma ola-rak değil, "Türkiye devriminin

prestiji" meselesi olarak gördüler.“Denizlerin idamı Türkiye devrimi-nin yenilgisidir” dedi Mahir. Ve de-vam etti; "Bir direniş geleneği ya-ratmalıyız. Bu direnişte bizim çoğu-muz, belki de hepimiz ölebiliriz.Ama gelecek kuşaklara bir direnişgeleneği bırakırız." Bu, büyük birdevrim iddiasıdır. Denizler nezdindesahiplenilen devrimdir. Yüksek dev-rimci ahlakı, soylu dayanışma ruhu-nu canları bedeli ortaya çıkaran bu

devrim iddiasıdır.

Kızıldere Manifestosu devriminyolunun ilan edildiği tarihsel

bir belgedir.

Kızıldere’de ilan edilen manifesto;emperyalizme ve faşizme tes-

lim olmamanın, devrim iddiasındanvazgeçmemenin, yüksek bir ahlakın,devrimci saflığın en yüksek düzeydeifadesidir. Ama aynı zamanda Kızılderemanifestosu; devrimin yolunun ilanedildiği tarihsel bir direniştir. Bu di-reniş; halk iktidarının büyük bedellergöze alınmadan, büyük bir özgürlüktutkusu, bağımsızlık özlemi olmadankurulamayacağının da kanıtıydı.

30 Mart'ta, KIZILDERE'de kuşatıl-dıkları evde, THKO ve THKP-C'li-

ler birlikteydiler. Omuz omuzaydı-lar. Ya teslim olunacak her şey bitecek,ya da direnilecek ve savaş devamedecekti. Fiziki olarak var olma ve yokolma kararı ile siyasi olarak var olmaya da yok olma kararı aynı anda kar-şı karşıyaydı. Verecekleri “teslim ol-mama”, “çatışma” kararının önderkadroların yok olması anlamına gele-ceğini biliyorlardı. Buna rağmen di-renme kararı verdiler. ON'lar direnmeyiseçtiler. Mahir’in bu direnişteki "Bizburaya dönmeye değil, ölmeye geldik”sözündeki kararlılık, salt kahramanlıkdeğil, zafere inançtır, devrim yolundayürüme kararlılığıdır. ON’lar bu iddi-ayla yola çıktıkları için kendilerini fedaetmekten de kaçınmadılar. Devrimcidayanışmanın, devrim için birliğin, enmükemmel örneğini sundular. Kızıl-dere’de, siper yoldaşlığının; devrimiçin birlikte ölebilmek, emperyalizmeve faşizme karşı birlikte savaşmak de-

Kızıldere Savaş Çağrısıdır!Kızıldere Türkiye Devriminin

MANİFESTOSUDUR!

Kızıldere, kendiliğinden,rastlantılar sonucunda

ortaya çıkmış bir süreç veya anlıkbir kararla ortaya çıkan bir

eylem değildi. Kızıldere, silahlımücadeleyi temel alan ve iktidarıhedefleyen bir çizginin eylemidir.

Mahirler, 50 yıllık pasifizme,revizyonizme karşı sürdürülenyoğun ideolojik mücadelenin ve

bu mücadele sonucundanetleştirilen "devrim yolu"nunsonucunda Kızıldere'deydiler.

Unutmak ve unutturmak istiyor-sunuz buna izin vermeyeceğiz.

44

Kızıldere’de Katliamı Görüp Direnişi Görmeyenler,Kızıldere’yi Sadece “Dayanışma”ya İndirgeyenler

Kızıldere’yi Anlatamazlar, Yaşatamazlar!

Yürüyüş

8 Nisan2012

Sayı: 311

Page 5: Yürüyüs 311

mek olduğu, uzlaşmamak olduğu, de-ğerler için gerektiğinde ölümün seve-rek göze alınabileceği gerçeği yazıldıtarihe. Sözde, masa başında değil,emperyalizme ve faşizme karşı mü-cadelede ısrar ve kararlılığın birleşti-riciliğinin kanıtıydı bu birliktelik.

Kızıldere, silahlı mücadelede ıs-rar ve devrim iddiasıdır.

Kızıldere’deki THKO ve THKP-C'lilerin siper yoldaşlığının to-

humu, Mahir Çayan, Ulaş Bardakçı, Ci-han Alptekin, Ömer Ayna ve ZiyaYılmaz'ın 29 Kasım 1971'de Malte-pe Askeri Hapishanesi'nden özgürlükeyleminde atılmış ve bu birliktelikdaha sonra Kızıldere'ye de taşınmış-tı. Kızıldere, devrimci örgütler arasıdayanışma, oligarşiye karşı bir cep-he oluşturma açısından elbette tarih-seldir. Ancak Kızıldere esas olarakParti-Cephe'nin silahlı mücadeleye de-vam kararı ve devrim iddiasının bü-yüklüğü üzerinde şekillenmiştir. Böy-le bir karar olmasaydı, bu iddia ta-şınmasaydı, Kızıldere de olmazdı.

Örgütsel ve fiziki olarak yok ol-mayı göze alarak, Denizler'in

idamını engelleme kararlılığı, esasolarak silahlı mücadelenin her ko-şulda ve her şeye rağmen devam et-tirileceğinin göstergesi ve devrim id-diasının sonucudur. Kızıldere’den buyana geçen 40 yılda, Türkiye ve dün-yadaki gelişmeler, Kızıldere mani-festosunun gösterdiği yolun, sadeceTürkiye değil, tüm dünya halklarınınkurtuluşu için tek yol olduğunundoğrulanmasına da tanık oldu. Kızıl-dere’nin bir yokoluş olmadığı geçen40 yıl içinde THKP-C’nin ideoloji vegeleneklerini sürdüren Parti-Cep-he’lilerin mücadelesinde kanıtlandı.

Kızıldere, iktidar alternatifi ol-mak emperyalizme ve

oligarşiye meydan okumaktır.

Kızıldere direnişi aynı zamandadevrimciliğin tanımıdır. Türkiye

solunun reformist, revizyonist ke-simlerinde Kızıldere için yıllarca “in-tihar” ve “maceracılar” değerlendir-mesi yapıldı. Veya en iyi ihtimalle, Kı-zıldere’nin sınıfsal ve devrimci içeriğiboşaltılıp sadece "kahramanlığa" vesadece “dayanışmaya” indirgendi.

Yıllarca bu kavramlar Kızıldere’yeilişkin tartışmaların merkezine otur-tuldu. Kızıldere Manifestosu’nun mi-litan, devrimci içeriğini boşaltmak içinher şey denendi.

Evet, fiziki açıdan ON’lar, kendi fi-ziki yok oluşlarına karar vermiş-

lerdi. Ama onların tavırlarında ne “ne-den” olarak, ne de “sonuç” olarak be-lirleyici olan asla bu fiziki yan değil-di. Siyasi gelecekleri için, devrimin vehalkın geleceği için kendi fiziki varlı-ğını feda etmek, devrimci olmayı, halk

kurtuluş savaşçısı olmayı tanımlayanen belirleyici nitelikleriydi. Ve tarih bo-yunca birçok kez görülmüştü ki, ken-di fiziki varlıklarını feda etme cesaretve özverisine sahip olmayanlar asla ge-lecekte de söz sahibi olamazlar. Ma-hir’ler, Kızıldere’de bu cesaret ve öz-veriyi göstererek devrim üzerine be-lirleyici sözlerini söylemişlerdir.

Düzen içi siyaset yapanlar, Kı-zıldere’yi sahiplenemezler.

Her devrimin, belli bir stratejisi var-dır. Bir stratejiye sahip olmaksı-

zın ve bu stratejide kararlılık göster-meksizin, herhangi bir hareketin dev-rimi zafere götürmesi mümkün değil-dir. Stratejiden yoksun olmak demek,örgütlenmede, eylemde devrim hede-finden de yoksunluk demektir. Ki bu-nun adı da "düzen içi siyaset"tir. Dü-zen içi siyaset yapanlar, Kızıldere’yisahiplenemezler. Mahirler, "Halkınsavaşçı öncülerinden" oluşan Partiyi ve

bir "savaş örgütü" olan Cephe'yi düş-manı silahlı savaşla yenmek için ör-gütlediler. Bu nedenle legal particile-rin Mahir Çayan'ı, savunması, Kızıl-dere’yi sahiplenmesi mümkün değildir.Legal particiliğin "anti-emperyalist,anti-oligarşik" devrim stratejisiyle,silahlı mücadeleyle, PolitikleşmişAskeri Savaş Stratejisi'yle hiçbir il-gisi yoktur.

Türkiye solundaki savrulma, inkar-cılık ve istismarcılık, gerçeklerin

çarpıtılmasının üzerinde yükselir. Bugün oportünizm ve revizyonizm Kı-zıldere’yi sahipleniyor görünerek içi-ni boşaltmaya çalışıyor. Geçmişi ken-di istedikleri biçime, kendilerinin"sahiplenebilecekleri" bir kalıbasokmaya çalışanlar, geçmişin in-karcılarıdır. Tarih çarpıtıcılardır.

Mahirler’i, Denizler’i siyasi an-lamda sahiplenmek, onların

savaş stratejisini sahiplenmekle olur.Katillerinden hesap sormakla olur.Onların ideallerini gerçekleştirmek-le olur. Geri kalan her söylem, herdavranış sahtedir. Düzenin icazeti sı-nırları içinde, bedel ödemeyi veödetmeyi göze almayanlar Mahir’i veDeniz’i anamazlar. Kızıldere’yi sa-hiplenemezler. Daha dün Mahirler’e“küçük burjuva maceracılar” di-yenler, bugün medyada Kızılde-

re’nin “devrimci dayanışmanın en gü-zel örneği” olduğunu söylüyorlar.Ellerine devrimci kanı bulaştıran-ların, Kızıldere’deki siper yoldaş-lığından, devrimci dayanışmadanbahsetmeye hakları yoktur.

Kızıldere iktidar iddiasıdır.Oportünizmin, reformizmin

göremediği budur.

Son iki yıldır, reformistler de,oportünistler de Kızıldere'nin yıl-

dönümünde anmalar yapıyorlar. Öneçıkarttıkları iki şey var. Birincisi Kı-zıldere'nin katliam olduğu, İkincisi"dayanışma" boyutudur. Evet Kızıl-dere'de büyük bir devrimci dayanış-ma vardır. Ama bu dayanışmayı dev-rim kaçkınları asla anlayamazlar.Mahirler, Denizler’in hayatını kur-tarmak için kendi canlarını feda edi-yorlar. Ancak bu feda salt üç canı kur-tarmak için yapılan bir feda değildir.

Devrim şehitlerini anma duyguve düşünceleriyle hareket eden

aydınları ve ilericileri ayrı tutarak,silahlı mücadeleyi inkar edenlere,

teslim olmamayı ''intihar'' ve''maceracılık'' olarak görenlere,

Avrupa solcularına, legal particilikkulvarında Kızıldere'yle uzaktan

yakından ilgisi olmayan bir çizgiyisavunanlara, tamamen düzen içineyerleşmiş yılgınlara ve yorgunlara,“Siz Mahirler'i sahiplenemezsiniz.Kızıldere'yi sahiplenemezsiniz. Siz

bu tarihin inkarcıları veistismarcılarısınız!” diyoruz.

55

8 Nisan2012

Yürüyüş

Sayı: 311

Page 6: Yürüyüs 311

Oportünizmin, reformizmin, devrimkaçkınlarını göremediği ve asla da gö-remeyeceği budur. Mahirler’in attığıher adımda Türkiye devriminin ge-leceği vardır. İktidar iddiaları, devrimiddiaları vardır. Denizler Türkiyedevrim mücadelesinin sembolü ol-muşlardı. Mahirler’i Kızıldere'ye gö-türen, Kızıldere'de manifesto yazdı-ran Türkiye devriminin prestijiydi.Denizler de aynı inanç ve kararlılık-la ipi göğüslemişlerdir. Kızıldere'de-ki dayanışma Türkiye devriminingeleceği için yapılan bir dayanışma-dır. Kızıldere'de bunları görmeyenlerKızıldere'yi anamaz da, yaşatamaz da.Mahirler Kızıldere'de "Biz burayadönmeye değil, ölmeye geldik" de-diler. Mahir’i, Kızıldere’yi sahiplen-diklerini söyleyenler siz ne diyorsu-nuz? Siz bugüne kadar ne yaptınız?..

Geçmişte “Kızıldere Manifestodur,devrimin yoludur” diyerek hal-

kı kandıranlar, bu gün inkarcılığın veriyakarlığın en büyüğünü yapıyorlar.Yasalcılığı seçip düzeniçileşen devrimkaçkını örgütler ve örgüt temsilcile-ri Kızıldere’yi, silahlı mücadele vedevrimci içeriğinden koparıp salt bir“dayanışma örneğine” indirgiyorlar.Oktay Kaynak’ın, İzmir’de, Mahir-ler’in Maltepe Askeri Hapishane-si’nden firarını anlattığı bir söyleşideOğuzhan Müftüoğlu; çok değerli ar-kadaşlarını kaybetmelerine karşılık,Kızıldere eyleminin, devrimci ruhu-nun oluşumunda büyük bir rol oyna-dığını ve çok büyük bir devrimci da-yanışma örneği teşkil ettiğini söylü-yor. Ne kadar sığ bir değerlendirme.Ne büyük bir riyakarlık. Devrim id-diasından vazgeçenler için Kızılderesadece “acı bir kayıp” ve diğer yanıylada “dayanışma örneği” Nerede Kı-zıldere’nin emperyalizme ve faşizmekarşı meydan okuma çağrısı? Neredesilahlı mücadele çağrısı? Nerede dev-rim çağrısı?

Kızıldere, sahipsiz bir miras de-ğildir. Kızıldere savaşanlarındır.

İçinde ÖDP, EMEP, ESP yönetici-lerinin, SDP'lilerin, Troçkistlerin,

TKP'lilerin, 78'lilerin, yılgınların,döneklerin, daha düne kadar THKP-C ve Mahir’e küfür edenlerin, goşist,

maceracı, kücük burjuva diyenlerin,THKP-C ve Mahir’i savunduğunusöyleyip bugün devrim kaçkını olan-ların bulunduğu platform, TaksimTramvay Durağı’nda “Kızıldere'dekatledilen 10 devrimciyi anmak”için 169 imzalı bir çağrı metin ya-yınladılar. “Kızıldere, devrimcileriçin her zaman onurlu bir mücadeletarihinin en kritik eşiklerinden birisioldu. Kızıldere bizler için nice mü-cadelelere ışık, nice türkülere konuolan bir direniş örneğidir. Bugünbu tarihe hep beraber sahip çıkıyoruz.Mahir’in fotoğrafını evine asanların,kitabını okumanın ve On’ları anma-nın devletin çeşitli baskılarıyla kar-şılaştığı bugünlerde Kızıldere’ninanlamı daha da önem kazanmakta-dır” deniliyor. Kızıldere’yi, türküle-re konu olduğu kadar, mücadeleleri-ne konu etmeyenler “bu tarihe hepberaber sahip çıkıyoruz” diyorlar.

Kızıldere, sahipsiz bir miras de-ğildir. Kızıldere savaşanların-

dır. Kızıldere, bir nostalji malzeme-si yapılamaz. Kızıldere sadece geçmişdeğil bugündür. Bugünkü pratikle-rinde Kızıldere'yle en küçük bir bağıkalmayanlar Kızıldere’yi sahiplene-mezler. Devrim şehitlerini anmakherkesin ahlaki ve siyasi görevidir.Ama anmayı istismara ve riyakarlığavardırmak şehitlere saygısızlıktır. Kı-zıldere’ye sahip çıkmak Mahir’infotoğraflarını duvara asmak değildir,kitabını okumak değildir, bol imzalıbildiriler çıkarmak değildir. Kızıl-dere’ye sahip çıkmak Türkiye halk-larını kurtuluşa götürecek anti-em-peryalist, anti-oligarşik halk sa-vaşına sahip çıkmaktır, devrimesahip çıkmaktır.

Siz Mahirler'i sahiplenemezsi-niz, siz bu tarihin inkarcıları ve

istismarcılarısınız!

Devrim şehitlerini anma duygu vedüşünceleriyle hareket eden ay-

dınları ve ilericileri ayrı tutarak, silahlımücadeleyi inkar edenlere, teslimolmamayı ''intihar'' ve ''maceracı-lık'' olarak görenlere, Avrupa solcu-larına, legal particilik kulvarında Kı-zıldere'yle uzaktan yakından ilgisi ol-mayan bir çizgiyi savunanlara, ta-

mamen düzen içine yerleşmiş yıl-gınlara ve yorgunlara, “Siz Mahirler'isahiplenemezsiniz. Kızıldere'yi sa-hiplenemezsiniz. Siz bu tarihin in-karcıları ve istismarcılarısınız!” di-yoruz. Unutmak ve unutturmak isti-yorsunuz buna izin vermeyeceğiz. Ondevrimci Kızıldere’de, emperyalizminişbirlikçisi uşaklarının ordusuyla sonmermisine kadar çatışırken samanlığasaklanarak canını kurtaran Ertuğ-rul Kürkçü’nün, Mahir’in Parlamen-toyu ve parlamentoculuğu mahkumettiğini bile bile, burjuvazinin katli-am kararlarını aldığı meclisine gi-rerken yakasına on karanfil takmasıihanetini unutturmaz. ErtuğrulKürkçü, Mahirler’e ve Kızılde-re’ye sahip çıkacak en son kişidir.

Kızıldere devrim iddiasıdır. Bu-gün, ülkemizde, dünyada za-

yıflayan bu iddiadır.

Mahir, o günkü sapmalar karşı-sında "devrim için savaşma-

yana sosyalist denmez" demişti.Devrimi savunuyor görünüp, devrimiçin savaşmama riyakarlığına karşısöylenmiş bir sözdü bu. Bugün riya-karlık daha üst boyutlardadır. Devri-mi savunmadığı halde kendine "sos-yalist" olarak adlandıran yozlaşmış birsol vardır. Kızıldere devrim iddiasıdır.Bugün, ülkemizde, dünyada zayıfla-yan bu iddiadır. Devrim iddiası geri-ledikçe emperyalizmin pervasızlığı bü-yümüştür. Devrim iddiası yok olan birsol, çürümeye mahkumdur. Müca-delenin zorlu dönemeçlerinde geriyedüşüşlerin nedenleri içinde, zorluklarkarşısında yılgınlık göstermek de var-dır. Yılgınlar, mücadele yorgunlarıdoğru yoldan yürümeyi başaramazlar.Hedefe giden yoldan saparlar, rahatyollar ararlar. Legal particilerin du-rumu budur. Kızıldere'yi yaratandevrimcilik ile, düzenin icazetine sı-ğınan "devrimcilik" arasındaki fark-lılık, mücadelenin zorlukları karşısındaalınan tavırda, bedel ödemeyi ve ödet-meyi göze alıp alamamakta ortaya çı-kar. Parti-Cephe’liler 42 yıldır bu be-deli ödüyor, 42 yıldır özgürlük tut-kusunu büyütüyor.

66

Yürüyüş

8 Nisan2012

Sayı: 311

Page 7: Yürüyüs 311

Birinci Bölüm: 1970 Aralığı’nda, Türkiye yeni

bir Parti’nin ve Cephe’nin kuruluşunatanık oldu. Bu Parti ve Cephe’ninadı; Türkiye Halk Kurtuluş Partisive Türkiye Halk Kurtuluş Cephe-si’ydi. Kısaca THKP-C. Bu Parti-Cephe, bütün Türkiye halklarının,ihtilalcilerin, yurtseverlerin partisive cephesiydi. Mahir, ilk aşamadabu iki örgütlenmenin belli ölçülerdeiçiçe olacağını söylüyordu. Pratikolarak da öyleydi. THKP-C, emper-yalizme karşı bağımsızlık, faşizmekarşı demokrasi, kapitalizme karşısosyalizm savaşının ilanıdır. TürkiyeDevrimi’nin rotasının netleşmesidir.Bu savaşın çizgisi; ülkemizin, eko-nomik, politik, kültürel, tarihsel ko-şullarına göre şekillenmiştir.

Parti’nin kuruluşu, Türkiye devrimtarihinde reformizm ile devrim, küçükburjuva oportünizmiyle devrimci çiz-ginin birbirinden ayrışması anlamındaen önemli adımlardan biridir. DEV-GENÇ’in mücadele pratiği üzerineoturan bu parti, belli bir olgunlaş-manın, kadro birikiminin ve ideolojikbirliğin üzerinde yükselmiştir. 50yıllık reformist-revizyonist geleneğekarşı verilen ideolojik mücadele veideolojik netleşmeye paralel pratiğemüdahale, aynı zamanda THKP-C’nin partileşme sürecidir. Kendinegüvensizliğin, burjuvaziden icazetdilenmenin, burjuva demokrasisi için-de çare aramanın, pratik mücadeledenkaçışın ifadesi olan olumsuz gele-

neklerin tarihçöplüğüne gömü-lerek, mevcut ik-tidara açıktan bircephe alış söz ko-nusudur artık.

1970’ten buyana, Mahir veDayı önderliğindeyazılan 42 yıllıkonurlu bir tarihesahibiz. Mahir veDayı, TürkiyeDevrimi’nin yo-luyla özdeşleşeniki isimdir. Ma-hir, Türkiye Dev-rimi’nin yolunu

netleştirdi. Stratejik çizgi onun ön-derliğinde çizildi. Dayı, bu stratejiyiher koşulda sürdürme kararlılığınınadı oldu. Onlar bu tarihin kurmayıve savaşçısı oldular. Mahir ve Dayı,Türkiye halklarına değerli bir hazineyimiras bıraktılar. Bu değerli hazine,devrimci hareketin 42 yıllık tarihidir.Bu tarih aynı zamanda kanla yazılmış,şehitlerimizin tarihidir. Bu 42 yıllıktarihte Mahir ve Dayı önderliğindeyenilgilerden zaferlere yürüdük. Herengelde onların yol göstericiliği dam-gasını vurdu. Teori onların ellerindeşekillendi. Politika onların elindeyön buldu. Pratik onlarla gelişti. Kı-zıldere bizim için iktidara açılan yol-du. Dayı, o yoldaki devrim yürüyü-şünün kılavuzu oldu. Gelenekleronların önderliğinde yaratıldı. Onlarkavganın tam ortasında önderlikettiler bu savaşa. Mahir’ler ilk gele-neklerin yaratıcısı olurken, gelenek-lere yeni gelenekler ekleyen ise Dayıve Önder yoldaşlarımız oldu.

Devrimciliğin Şekillendiği Yıllar

1970’in sonunda artık TürkiyeDevrimi’nin Yolu ve buna bağlıolarak da Parti büyük ölçüde şekil-lenmiştir. 1970’li yıllardaki devrimcigelişme yalnızca “Türkiye Devri-mi’nin Yolunun netleşmesi”nden iba-ret değildir. DEVRİMCİLİK de ül-kemizde gerçek anlamıyla, o dönemdeşekillenmiştir. Mahir Çayanlar’ın,Deniz Gezmişler’in, İbrahim Kay-

pakkayalar’ın ortaya koyduğu teori,strateji, nasıl ki, reformizmden, dar-becilikten, parlamenterizmden birkopuş ise; devrimcilikleri de, büro-krat, masa başı, düzen içi devrim-cilikten, salon sosyalistliğinden,halktan kopuk devrimcilikten birkopuştur.

“Dev-Gençliler” efsanesi, onlarınsavundukları teoriden çok, asıl olarakdevrimci kişilikleriyle ortaya çık-mıştır. Çünkü onlar, o güne kadar kidevrimcilerden, sosyalistlerden farklıolarak, işgallerde, grevlerde halkınyanında, içinde, yiyecek yemek, ya-tacak yer olmasa da, bunları sorunetmeyen fedakar bir devrimciliğintemsilcisiydiler. Fedakarlıkları, büyükbir cüretle tamamlanmıştı. Masa başıönderlikler dönemi onlarla bitmiş,savaşan bir devrimcilik gelmiştir.Devrimciliğin kültürü, ahlakı da iştebu savaş içinde biçimlenmiştir. Saf,temiz, küçük hesaplarla, bencil-liklerle, burjuva ayak oyunlarıylakirlenmemiş bir devrimciliktir on-ların mayaladığı.

Türkiye Devrim Mücadelesinde İlkleri Yaratan THKP-C’dir

-Ülkemizde ilk kez Mahirler’le,devletin silahlı güçleriyle, devrimcisilahlı güçler arasında çatışmalarınyaşandığı yeni bir dönem başlamıştır.

- 4 Nisan 1971, tekelci burjuva-lardan Mete Has, Cephe savaşçılarıtarafından rehin alınır. Hem eylembiçimi olarak, hem doğrudan tekelciburjuvaziye yönelmiş bir eylem ola-rak, bu da bir İlk’tir.

-17 Mayıs 1971, İsrail Başkon-solosu Efraim Elrom kaçırılır ve ta-leplerin kabul edilmemesi üzerinecezalandırılır. İlk’tir.

- Mahir Çayan ve Partinin GenelKomite üyesi Hüseyin Cevahir, 31Mayıs 1971’de Maltepe’de bir evdekuşatılırlar. Teslim ol çağrılarınamarşlarıyla ve ateşle karşılık verirler.Direnme, teslim olmama geleneğininİlk’lerindendir.

-12 Mart terörü altında yüzlercedevrimci tutsak edilmiştir. Askerihapishaneler onlarla doludur. 29 Ka-

42 Yıllık Onurlu TarihimizinÖNDERLERİ

MAHİR DAYI

7

8 Nisan2012

Yürüyüş

Sayı: 311

Page 8: Yürüyüs 311

sım 1971 günü MahirÇayan, Ulaş Bardakçı,Ziya Yılmaz veTHKO tutsaklarındanÖmer Ayna ile CihanAlptekin açtıkları tü-nelden özgürlüklerinekavuşurlar. Böyle birfirar, İlk’tir. Mahir-ler’le Özgür Tutsak-lığın ilk tohumlarıekilmiştir.

-19 Şubat 1972. Ulaş Bar-dakçı Arnavutköy’de kuşatılır.Çatışarak şehit düşer. İlk’lerartık geleneğe dönüşmektedir.

-Mart 1972. Parti Cephe ve THKOsavaşçıları, Denizlerin idamını en-gellemek için ortak bir eylem yaparlar.Devrimin prestiji için en büyük be-delleri göze almak gerektiğini gös-terdiler. İlk’ti. Devrimci dayanışmanınen görkemli örneği olarak ilk’ti.

-30 Mart 1972 Kızıldere’de Par-ti-Cephe’nin, THKO’nun önder kad-roları ve savaşçıları, teslim ol çağrı-larını “biz buraya dönmeye değil,ölmeye geldik” diye cevapladılar.İlk’ti. Kontrgerillanın ateşi altında,söyledikleri gibi, NATO ajanlarınıcezalandırdılar. İlk’ti.

12 Mart Cuntası veDeğişen Sınıflar İlişkisi

12 Mart askeri cuntası tüm terö-rüyle halkın ve devrimci örgütlerinüzerine yönelmişti. Kurulan ErimHükümeti “Balyoz Harekatı” adınıverdiği operasyonlarla halkı teslimalmaya, Atatürkçü maskesiyle de kü-çük-burjuva kesimleri kendine ye-deklemeye çalışıyordu. Oligarşi açtığıbu savaşla devrimcileri yok ediphalkı sindirmek istiyordu. Denizler’inidamları gündemdeydi. Oligarşininbu planı bozulmalıydı. Bunun yoluise savaşı sürdürmekten geçiyordu.Devrimci örgütler açısından iki tercihvardı; ya teslim olunacak ya da sa-vaşılacaktı. THKP-C’nin tercihi te-reddütsüz ikincisiydi. Parti-Cephe’ninsavaşma kararlılığı nettir. Çünkü budönemde savaşıp savaşmama Türkiyehalklarına bağlılığın, sorumluluğunve devrim iddiasının bir göstergesi-dir.

Siper Yoldaşlığının Destanı Kızıldere Manifestosu

THKO önder kadroları DenizGezmiş, Hüseyin İnan ve Yusuf As-lan’a verilen idam cezalarının Mec-lis’te onaylanması an meselesidir veTHKP-C, THKO önderlerinin ida-mına karşı mücadeleyi “Türkiye Dev-rimi’nin Prestiji” meselesi olarak gö-rür. Denizler’in idamını engellemekiçin eylem hazırlıklarına başlarlar.NATO’nun, Ünye Radar Üssü’ndegörevli İngiliz teknisyenlerinin ka-çırılmasına karar verirler. 26 Martakşamı THKP-C ve THKO savaşçıları12 İngiliz teknisyeni etkisiz hale ge-tirir ve üçünü rehin alıp Niksar’ınKızıldere köyüne doğru hareket eder-ler. Kaçırma eylemi üzerine hementüm ülke çapında yoğun operasyonlarbaşlatılır. Karadeniz’e askeri yığınakyapılır. MİT ve polis en seçme uz-manlarını bölgeye gönderir. Bu aradaİngiliz Hükümeti de üç İngiliz tek-nisyenin hayatı için hükümetin ey-lemcilere taviz vermemesini ister.

30 Mart’ta, sabah saatlerinde Ma-hir ve yoldaşlarının olduğu evi veköyün çevresi sarılır. “Teslim ol”çağrıları yapılmaya başlanır. EvdeTHKP-C kadro ve savaşçılarındanMahir Çayan, Sinan Kazım Özüdoğ-ru, Hüdai Arıkan, Ertan Saruhan,Saffet Alp, Sabahattin Kurt, NihatYılmaz, Ahmet Atasoy ile THKOsavaşçıları Cihan Alptekin ve ÖmerAyna vardı. Kararlıydılar, asla teslimolmayacaklardı. Talepleri kabul edil-mediğinde İngiliz rehineleri öldüre-cekler ve sonuna kadar çatışacaklardı.

Öyle de yaptılar.

“Biz Buraya Dönmeye Değil, Ölmeye Geldik!”

THKP-C ve THKO geril-laları, “Teslim ol” çağrılarınaMahir’in işte bu tarihsel sö-züyle cevap verdiler. Düşmanateş etmeye başladığında daasla düşünmediler teslim ol-mayı. Ateşe ateşle karşılık ver-

diler. Düşman ateşi altında ilkMahir şehit düştü. Gerillalar ön-derlerinin şehit düşmesi karşı-

sında en ufak bir kararsızlığa kapıl-madan çatışmayı sürdürürler. Düşmankoşulları yerine getirmeyince İngilizajanları cezalandırdılar.

Çatışma sona erdiğinde sekizTHKP-C ve iki THKO gerillası şehitdüşmüş ve Kızıldere’de bir destanyazmışlardı. Bu destan işte o gündensonra Türkiye Devriminin Manifes-tosu oldu. Silahlı devrim cephesininönderlerinin katledilmesiyle, bir dö-nem kapanmış gibidir. Ama bu dö-nem aynı zamanda bir başlangıçtır...1972 devrimci hareket için fiziki an-lamda bir yenilgidir. Hemen deva-mındaki yıllar, yenilginin siyasi biryenilgi olmadığını kanıtlamakta ge-cikmez. 1973-74, devrim mayasınınbu topraklarda tuttuğunu gösterir;Mahir’ler, Deniz’ler, İbo’lar, kuşa-tılmış üslerindeki, darağaçlarında veişkencehanelerdeki direnişleriyle, ye-nilgiyi zafere dönüştürmüşlerdir.

THKP-C Mirasını Gençlik Sahipleniyor

Yıllardır, binlerce sayfa yazıylaanlatılamayanlar, 12 Mart dönemin-deki silahlı mücadele ile büyük ölçüdeortaya serilmiş, kitleler, egemen sı-nıfların faşist niteliğini, emperyaliz-min içyüzünü ve kurtuluş yolununnereden geçtiğini görmeye başlamıştır.Mücadelenin doğurduğu sempati vepotansiyelin büyüklüğü, ne döneminyılgınlarının ne de burjuva sosyo-logların anlayamayacağı boyutlar-dadır. Ortada büyük bir potansiyel,pek çok dağınık grup, fırsatçılar, par-sacılar ve bir de içtenlikle mücadeleetmek isteyenler vardı. Bu dağınık

ŞEHİTLERİMİZİ ANIYOR88

Yürüyüş

8 Nisan2012

Sayı: 311

Kızıldere’de Mahirler’in 30 Mart1972’de şehit düştüğü ev

Page 9: Yürüyüs 311

ve merkezi bütünlükten yoksun grup-lardan biri de THKP-C’nin sempati-zanı olan gruptu.

12 Mart’ın ardından her yenilgisonrasının klasik görünümleri de or-taya çıkmıştı tabii ki. Yılgınlık, tes-limiyet, davayı inkar, tasfiyecilik,sağa savrulma, ihanet diz boyuydu.12 Mart’ın en büyük “başarısı” dev-rimci önderleri, Mahirleri, Denizlerikatletmesi değildi; asıl başarısı buörgütlerin geride kalan “üst” kadro-larını teslimiyete, ihanete sürükle-mesidir. Ama THKP-C mirası sahipsizdeğildi. 1978’de DEVRİMCİ SOL’ukuran kadrolar, o gün için yeterliideolojik-siyasal birikime sahip ol-mamalarına, revizyonizm ve opor-tünizmin her türden yalan, ikiyüzlülükve kafa karışıklığı yaratan çabalarınarağmen, THKP-C’nin ideolojik, pratikmirasına tüm saflıklarıyla sahip çık-tılar. Kızıldere’den sonra ilk kez mer-kezi bir faaliyet içine giriliyordu.Yine bu merkezi faaliyet içinde Ma-hir’in bütün yazılarının basılıp da-ğıtılması süreç açısından son dereceönemli bir faaliyetti.

THKP-C ve DEV-GENÇ mirasınabütünüyle sahip çıkan ve ilerideDEVRİMCİ SOL’u kuracak olankadroların da içinde yer aldığı Cep-heciler, bütün yazılı belgelerinde,bildirilerinde, seçimlerde “Kurtuluş“adını kullanıyorlardı. İYÖKD veİYÖD o süreçte toparlayıcı, örgütle-yici önemli bir misyon üstlenirler.Devrimci kadrolar, önderler bu ör-gütlenme ve mücadele pratiği içindepişerler. Daha sonra Dursun Kara-taş’ın önderliğinde Devrimci Sol’uoluşturacak kadrolardan Niyazi Aydın,İbrahim Erdoğan, Sabahat Karataş,Sinan Kukul, Ahmet Fazıl ÖzdemirİYÖD içinde çalışmış, etkin görevleralmışlardır.

DY Tasfiyeciliği ve Devrimci Çizgi

Cephe çizgisini savunanların ülkegenelinde merkezileşmesi ihtiyacıkendini açıkça hissettiriyordu. Buihtiyacın bir sonucu olarak, ağırlıklıolarak Ankara’da yoğunlaşmış bu-lunan ve Devrimci Gençlik adıylaanılan grupla ilişkiye geçildi. An-

kara’dakiler de “sağ ve sol sapmalarakarşı çıkarak THKP-C’nin birliğinin,mücadele içerisinde ideolojik birliğinoluşturulmasıyla yeniden sağlanabi-leceğini ve esasta THKP-C’ye sahipçıktıklarını” söylüyorlardı.

Bu temelde Cephelilerin birliğiiçin bir araya gelindi, ilk adım olarak20 Kasım 1975’te Devrimci GençlikDergisi çıkarılmaya başlandı. Dev-rimci Gençlik dergisinin çıkarılma-sıyla İstanbul’daki Cepheciler deDevrimci Gençlik adını kullanmayabaşladı. Bu sürecin ikinci önemliadımı, 1976 Kasım’ında DEV-GENÇ’in, Devrimci Gençlik Der-nekleri Federasyonu (DGDF) adıylatekrar kurulmasıdır. Ama bu olumlugelişmelere karşın, oyalama, sinsitasfiyecilik de sürüyordu. THKP-Cideolojisini kimin nasıl kavradığı asılolarak pratikte netleşiyordu. Anti-faşist mücadelede Cephe militanla-rının asla ortak olmayacağı bir pasifçizgi savunuluyordu. Örgütlenme ko-nusunda tam bir kendiliğindencilikhakimdi. THKP-C tezlerinin sözüedilmiyordu. Kadrolaşma ve örgüt-lenmede tam sağ bir bakış açısınınürünüydü. Farklılık faşizme karşımücadele anlayışındaydı.

1 Mayıs 1977’de Devrimci YolDergisi’nin ilk sayısı çıktı. Dergiyegöre“savaşçı partinin yaratılmasısorunu” temel sorundu. Ancak ya-zılanlar kısa zamanda unutuldu; tamtersi yapıldı. Devrimci Yol Dergisi,DEVRİMCİ SOL ayrılığına kadarTHKP-C’nin temel tezlerini tartış-maktan özenle kaçındı. DY’nin he-sabı THKP-C düşüncesini uzunbir zamana yayarak tasfiye etmekti.Üzerine oturdukları potansiyel Cephepotansiyeli olduğu için bunu birdenyapamazlardı. Bildirge ile başlayantasfiyecilik adım adım geliştirilip“Direniş Komiteleri” ile doruğa va-rıldı. Ayrılık netleşti. Devrimci YolHareketinde 1978 yılı ortalarında or-taya çıkan ayrılık, devrimci bir ayrı-lıktır.

1978 1 Mayıs’ına, on binlerleifade edilen bir kortejle katılan Dev-rimci Hareket, tasfiyeciliğine karşı“Yolumuz Çayanların Yoludur” pan-kartı ile alana çıkarak kendisini ifade

etti.

Devrimci Sol Savaş İçinde Kuruldu, Savaş İçinde Gelişti

Artık tarih sahnesinde DEVRİM-Cİ SOL vardı. Hareketin ideolojik,örgütsel, siyasi oluşumuna yön verenönder kadrolar, DY hareketinden deönce devrimci mücadele içerisindeyer almış, kendilerini bütünüyleTHKP-C hareketinin geleceğine ada-yarak, THKP-C’nin sağ ve sol yo-rumlarına ve her türden oportünizmekarşı uzlaşmaz bir mücadele yürüt-müş, aynı zamanda da, ülkede sür-dürülen anti-faşist mücadeleye yönvermiş kadrolardan, militanlardanoluşuyordu.

Sivil faşist örgütlenme, okullarıişgal etmiş ve gençliği terörle teslimalıyordu. Sınıf mücadelesi beklemi-yordu. Ya maddi bir güç olan faşistşiddetin ve örgütlenmenin karşısınakitlelere güven verecek maddi birgüç olarak devrimci şiddeti ve ör-gütlenmesini çıkaracak ya da kendi-liğindencilik içinde sivil faşistlerindevlet desteğinde kitleleri tam teslimalmasına seyirci kalınarak “tarihselsorumsuzluğa” ortak olunacaktı. Güç-lerini henüz düzenleyememiş olanDEVRİMCİ SOL, “önce örgütlen-memi tamamlayayım sonra pratiğemüdahale ederim” diyemezdi, demedide. Tüm eksik zaaf ve yetersizliklerinerağmen, faşizme karşı savaş içindegelişecek, güçlenecekti. Bu nedenle,hem halkın silahlı savaşını, hem deher türden ekonomik-demokratik vepolitik mücadelesini geliştirdi ve mü-cadeleye öncülük etti. DEVRİMCİSOL, halk sınıf ve tabakaları içindepolitik çalışmaya özel bir önem verdi.Yığınlar katılmaksızın devrimin ger-çekleştirilemeyeceği bilinci ile işçi-lerin, köylülerin, gençlerin, memur-ların, küçük üreticilerin kısacası tümhalkın devrim mücadelesine katılımınısağlamak, onlara gerçek kurtuluşla-rının devrimde olduğunu göstermekve politik bilinçlendirme çalışmasıiçinde olmuştur.

Sürecek

ÖNDERLERİMİZİ SELAMLIYORUZ! 99

8 Nisan2012

Yürüyüş

Sayı: 311

Page 10: Yürüyüs 311

40. Yılında Kızıldere’ye Bin Selam Kızıldere’ye Gitmek,Tarihimize, Devrim Sözümüze Sahip Çıkmaktır

Söz Veriyoruz! Mahir’den Dayı’ya Süren Bu Kavgayı

Devrimle Nihayetlendireceğiz!

10

Yürüyüş

8 Nisan2012

Sayı: 311

ŞEHİTLERİMİZİ ANIYOR

“40 yıl önceden verilmiş sözümüzyüreğimizde hıncımız var!” denilerekçıkıldı bu seferde Kızıldere yoluna.Halk Cephesi 3 yıldır Kızıldere’yegidiyor. Kızıldere’ye, THKP-C ge-leneğinin ve Mahirlerin yok olma-dıklarını, 40 yıl önceki mücadeleninbitmeden tükenmeden aynı inançlave coşkuyla devam ettiğini göstermekiçin gidiyorlar.

Ama Kızıldere’yi anmak sadeceüç yıllık bir süreç değil. Kızıldere’nin40 yıllık bir tarihi var. Bu tarih ki“Biz zaten hep Kızıldere’deydik”dedirtiyor insana. İşte bu duygularlaHalk Cepheliler, Kızıldere yolunaçıkmadan önce ilk olarak 30 Martgünü Gazi Mezarlığı’ndaki devrimşehitlerinin mezarlarını ziyaret ettiler.

Gazi Cemevi’nin önünde toplananHalk Cepheliler, Dayı’nın mezarınında bulunduğu Gazi Mezarlığı’na doğ-ru yürüyüşe geçtiler. Kortejin enönünde Mahir Çayan ve Dayı se-lamlıyordu 30 Mart-17 Nisan’ı. Mahirve Dayı’nın pankartının ardında yü-rüyordu kitle mezar başına. GaziMahallesi “Kızıldere Son Değil SavaşSürüyor” diyen Halk Cepheliler’i iz-liyordu. Dayı’nın mezarı başına gel-diğinde Halk Cepheliler, “30 Mart -17 Nisan Umudun Kuruluşunu Kut-

luyor, Devrim Şehitlerini Selamlı-yoruz” diyerek, tüm devrim şehitlerinezdinde bir dakikalık saygı duruşuyaptılar.

Gençlik Federasyonu’ndan GökçeUluada bir konuşma yaparak, 30Mart-17 Nisan’ın öneminden bahsettive devrim mücadelesinin Mahirler’inşehitliğinden sonra yeni geleneklerledevam ettiğini söyledi.

Canan ve Zehra Kulaksız’ın babasıAhmet Kulaksız da “Mahirler Kızıl-dere’ye bağımsızlık, demokrasi vesosyalizm mücadelesi için gittiler.Halka direniş geleneğini miras bı-raktılar. Mahirler Kızıldere’de öldülerama yenilmediler ve Mahirlerdensonra Dayımız devam ettirdi bu onur-lu kavgayı bize. Bu yolda ışık tuttu.Bizler de bugün yine hep beraberKızıldere’ye gidiyoruz” dedikten son-ra sözü Grup Yorum’a bıraktı. Marş-ların ardından saat 20.30’da Gazimezarlığından Kızıldere’ye doğruyola çıkıldı.

İşte Kızıldere 40. yılına girerken,büyük bir heyecanla Halk CephelilerKızıldere’nin yolunda yürüyorlardı.Otobüslerde türküler, marşlarla bir-likte gelindi Niksar’ın girişindekidinlenme tesisine. Sabah saat 09.00’daİstanbul’dan gelen araçlar dinlenme

tesisinde Anadolu’dan gelen diğeraraçlarla buluştu. Halk Cephelilerher sene olduğu gibi büyük bir coş-kuyla halaya durdu. Kahvaltı yapıl-dıktan sonra Anadolu’dan gelen diğeraraçlarla birlikte saat 12.00’de Kı-zıldere’ye doğru hareket edildi.

Mahir Çayan ve 9 yoldaşı De-niz’in Yusuf’un Hüseyin’in idamlarınıengellemek için 3 İngiliz askerinikaçırarak Niksar’ın Kızıldere köyünegeldiler ve Türkiye halkları için yenibir direniş geleneği yarattılar. Ba-ğımsızlık demokrasi ve sosyalizmşiarıyla yola çıktılar. Kızıldere tür-küleriyle, marşlarla Mahir Çayan veyoldaşlarının yanına doğru gidiyorduHalk Cepheliler. Her sene olduğugibi jandarma yine köyün girişinebarikat kurmuş, Halk Cepheliler’ingelmesini bekliyordu. Otobüsler genelaramadan geçtikten sonra köyün gi-rişinde beklediler. Kortejler kurulduve Halk Cepheliler, Kızıldere’niniçinde kızıl flamalarıyla, dövizleriyle,pankartlarıyla başladı yürüyüşe. Sesaracından Kızıldere türküleri yayılı-yordu etrafa. Sloganlar ise “Mahir’denDayıya Sürüyor Bu Kavga, Kızılde-re’den Bugüne Yürüyoruz Devrime”diyordu. Kitle dörderli kortejiyle vesloganlarıyla yürüyordu Mahir’inevine. Köylüler camlarından, evle-

Page 11: Yürüyüs 311

11

8 Nisan2012

Yürüyüş

Sayı: 311

ÖNDERLERİMİZİ SELAMLIYORUZ!

rinin kapısından bakıyordu Halk Cep-heliler’e. Biliyordu köylüler HalkCepheliler’in geleceğini. Akrep de,jandarma arabaları da korteji takipediyordu arkadan. İlk başta jandarma,kortej oluşturulduğunda akrebin köyegirmesi için kortejin kenara çekil-mesini istedi. İzin vermedi Halk Cep-heliler. Köye kendi elleriyle sokma-yacaklardı akrebi. Tehdit etti, kelepçetakarız dedi jandarma. Son sözü söy-leyen yine Halk Cephelilerdi. Sonsöz şuydu; “İsterseniz silahınızı çekipbizi vurmaya kalkın, yine de çekil-meyeceğiz, izin vermeyeceğiz akrebingeçmesine.” Ondan sonra kortejinönünde Mahir ve Dayı’nın fotoğraf-larıyla yürüyüşe geçip Mahir’in evininönüne geldi. Anma başladı ve AhmetKulaksız, konuşmasını yaptı. Kulak-sız, Mahirlerin, Dayı’nın öncülüğün-deki 40 yıllık mücadeleyi, teslim ol-mama geleneğini ve neden Kızılde-re’ye gelindiğini anlattı.

Bir kişi de şiir okuyarak katıldıanmaya. Enver Gökçe’nin, Anado-lu’nun zenginliklerinden, aynı za-manda devrimcilerle halkla güzel-leştiğini zulmün zorbalığında faydaetmediğini anlatan “Dost” adlı şiiriniokudu.

Grup Yorum yine marşlarını ses-lendirdi. Sonra Halk Cepheliler ta-rafından ziyarete açılan ev gelenleregezdirilmeye başlandı. Bir yandankerpiç ev gezildi, bir yandan dayemek dağıtılarak öğlen yemeği ye-nildi. Kara, soğuğa aldırmadan HalkCepheliler köydeki evleri gezmeyebaşladı. Akşam saat 18.30’da köymeydanında yapacakları programaçağırmaya başladılar köylüleri.

Köy halkı, Cephelilerin yanında

olduklarını, onları sevdiklerini söy-lediler ama aynı zamanda jandarma-nın üzerlerinde baskı kurması, tehditetmesi nedeniyle rahat davranama-dıklarını, anmaya gelemeyeceklerini,yine de yürekten desteklediklerinisöylediler.

Saat 18.00’de köy meydanındatoplanılmaya başlanıldı. Yine büyükbir halay kuruldu ve köyün sokakla-rına türküler, marşlar yayıldı. Jan-darma geçen senelerde olduğu gibiköyün elektriğini bu senede kesti.Ama Halk Cepheliler geçen senedensöylemişlerdi “Siz elektriği kesersenizbiz jeneratör getirir yine izlettiririzsinevizyonumuzu” diye. Ve dedik-lerini de yaptılar. Jeneratörü çalış-tırdılar, ilk siyah perdeye yansıttılarsinevizyonu ama gözükmedi perde-den. Sonra beyaz perde aradılar vebulamayınca, bir evin duvarına yan-sıttılar sinevizyonu. Yine resimleryansımayınca duvara bu seferde oto-büslerden bir tanesini köy meydanınaçekti Halk Cepheliler. Tüm görüntülerotobüsün üzerine yansıdı ve köylülerlebirlikte sinevizyon izlenildi. Hiçbirşey engelleyemiyordu Halk Cephe-liler’i. Anadolu’da yaşayan bütünhalkların, sömürülmeden, haksızlığauğramadan eşit bir şekilde yaşamalarıiçin mücadele ediyor Halk Cepheliler.40 yıllık direniş geleneğinin devamettiricisidir Halk Cephesi. Baskılar,zorluklar karşısında da çaresiz ka-lınmıyor. İşte onca olanaksızlığa rağ-men sinevizyon izletildi. Sineviz-yonda Mahirler’in “Bağımsız De-mokratik Sosyalist Türkiye” şiarı ve30 Mart 1972’nin Türkiye halklarıiçin önemi anlatıldı.

Bir yandan Mahirler’in görüntüsü

çıkıyordu, bir yandan da sloganlar,alkışlar köy meydanını inletiyordu.Saat 19.00’a geldiğinde köy meyda-nında yapılan program sona erdi.Köy halkından anmaya birkaç kişikatıldı. Programın sonunda, jandar-manın baskılarına, zorluk çıkarmasınarağmen anmanın her yılki gibi yinegüzel ve coşkulu geçtiğini dile ge-tirdiler.

Toplam 330 kişi katıldı anmaya.Anmanın bitmesiyle birlikte köyhalkı kahveden, evlerinden çıkarakHalk Cepheliler’e el sallayarak uğur-ladılar onları. Halk Cepheliler araç-larına binerek köyden ayrıldılar. Amabu bir ayrılış değildi, bu tarihe eklenenyeni bir sayfaydı.

İlk kez Kızıldere’ye gelenler,“Çok güzel ve çok görkemliydi.”dediler. Halkla içiçe olması ilk defagelenleri etkilemişti. “Mahir Çayanve 9 yoldaşının çatışarak şehit düş-tükleri, koskocaman bir destanın ya-zıldığı bu yerde olmak çok farklı birduygu.” diyerek duygularını ifadeettiler.

Bir köylü Cepheliler’in yanınagelerek, gelecek yıl evinde kalabile-ceklerini söyledi. Jandarmanın köyhalkına söyledikleri yalanlar bir tokatgibi yapıştı oligarşinin uşaklarınınyüzüne. Jandarma, “ Buraya gele-cekler, köye bomba atacaklar. On-lar terörist, kapınızı açmayın, on-larla görüşmeyin, onları evine alan-lara yardım ve yataklıktan davaaçılacak.” demişti. Ancak halkımızHalk Cephelilere kapılarını açtılar;verilen rozetleri, tutsak ürünlerini veHalk Cephesi takvimlerini kabul et-tiler.

Page 12: Yürüyüs 311

“30 Mart-17 Nisan Devrim Şehit-lerini Anma ve Umudun KuruluşunuKutlama” günlerini Halk Cephelilereylemlerle karşıladılar.

İstanbul-Çayan Mahallesi29 Mart günü Halk Cepheliler,

40. yılında Mahir Çayanları anmakiçin Kızıldere’ye gideceklerini evlere,kahvelere, esnaflara bildiri dağıtarakduyurdular. 8 Halk Cepheli’nin ka-tıldığı çalışmada 500 bildiri halka da-ğıtıldı.

İstanbul-Boğaziçi ÜniversitesiBoğaziçi Üniversitesi'ndeki Dev-

Genç'liler, 29 Mart gecesi okulun Gü-ney ve Kuzey kampüslerine ve Ru-melihisarüstü Mahallesi’nin değişikyerlerine “30 Mart-17 Nisan DevrimŞehitlerini Anıyor, Umudu Selamlı-yoruz” yazılamaları ile “Dev-Genç”yazılaması yaptılar. Okulun KuzeyKampüsü’nde öğrencilerin yoğun ola-rak bulundukları Kuzey Meydan diyeadlandırılan bölgedeki bir fakülteninikinci ve üçüncü katlarına, KuzeyMeydan'da bulunan ve meydana ta-mamen hakim olan bir duvara yapılanyazılamalar; 30 Mart sabahı herkesindikkatini çekti.

Mersin30 Mart günü Mersin Halk Cephesi

devrim şehitlerini anma töreni dü-zenledi. Tüm devrim şehitleri adınabir dakikalık saygı duruşunda bulu-nulan anmada 30 Mart’ın tarihini an-latan bir yazı ile şiir okundu. 20kişinin katıldığı anma, hep bir ağızdansöylenen marşların ardından kesilenpastanın ikram edilmesiyle sona erdi.

Halk Cepheliler 1 Nisan günü deMersin Kazanlı Mezarlığı’nda BediiCengiz’in mezarı başında anma ger-çekleştirdiler. Mezarın yıkanıp temiz-lenmesinden sonra saygı duruşuylabaşlayan anma programı, Ümit İlter’in“Kızıldere Destanı” adlı kitabındanokunan şiirlerle devam etti. Bize ÖlümYok marşının okunmasıyla anma sonaerdi.

Aynı gün, Demirtaş Mahallesi’ndede “Mahir’den Dayı’ya Sürüyor BuKavga”, “Kızıldere Son Değil SavaşSürüyor”, “Umudun Adı DHKP-C”yazılamaları yapıldı.

Adana Adana Halk Cephesi, 30 Mart ak-

şamı, Adana Özgürlükler Derneği'nde“Devrim Şehitlerini Anma ve UmudunKuruluşunu Kutlama” programı dü-zenledi. Programdan önce salona dev-rim şehitlerinin resimlerinin yer aldığıpanolar yerleştirildi. Programda önce,30 Mart-17 Nisan şehitleri, Mahirlerin,Saboların devrimcilere devrettiği kav-ga bayrağını sahiplenme ve umudunkuruluşunun tüm dünya halklarınınkurtuluşu için öneminin anlatıldığıbir konuşma yapıldı. Daha sonra sı-rasıyla Mahirleri ve Dayı'yı anlatanbir metin ve şiir okundu. Adana Öz-gürlükler Derneği müzik grubu Kı-zıldere ve umudun türküleriyle, ha-laylarla şehitleri ve umudu selamladı.Programın ardından Kızıldere’ye git-mek üzere yola çıkıldı.

Antalya30 Mart’ta Akdeniz Üniversitesi

ana kapısındaki üst geçite “KızıldereSon Değil Savaş Sürüyor!” yazılı

pankart asıldı. Üniversite öğrencile-rinin ve halkın yoğun olduğu üst ge-çitte pankart 2 saat asılı kaldı.

29 Mart’ta Dev-Genç’liler 7 taneyazılama yaptılar.

İzmirEge Üniversitesi Yabancı Diller

Yüksekokulu ve Eczacılık Fakülte-si’nde 27 Mart günü yazılamalar ya-pıldı. Yabancı Diller Yüksekokulu’na,devasa boyutta “30 Mart-17 NisanŞehitlerini Anıyor, Umudu Selamlı-yoruz – Halk Cephesi / Dev-Genç”yazılırken, Eczacılık Fakültesi’ninduvarına da “Kızıldere Son Değil Sa-vaş Sürüyor – Halk Cephesi / Dev-Genç” yazıldı. Ayrıca Edebiyat Fa-kültesi duvarının yüksek yerlerine“CEPHE” yazılaması yapıldı. Günboyu duran yazılamalar öğrencilerinbüyük ilgisini çekti.

Yine Ege Üniversitesi’nde EdebiyatFakültesi’nin çatısından “KızıldereSon Değil Savaş Sürüyor – Halk Cep-hesi / Dev-Genç” yazılı pankart sal-landırıldı. Çatıya çıkılan tüm yollarıengellemeye çalışan okul yönetiminintüm çabalarını yaratıcılıklarıyla boşaçıkaran Dev-Genç’liler, yüzlerindekikızıl fularlarıyla devasa boyuttakipankartı çatıdan sallandırdı. Bahçedekiöğrenciler Dev-Genç’lileri alkışladılar.Pankart sallandırıldıktan sonra telaşakapılan ÖGB’ler ve sivil polisler, ey-lem güvenliğinin alınmasından kor-karak gün boyu pankartı indiremedi.

29 Mart günü de Dokuz EylülÜniversitesi Dokuzçeşmeler Kampü-sü’nde Yabancı Diller Yüksekokulu(YDY) binasından pankart sallandı-rıldı. Pankartın asılmasıyla birçok

Devrim Şehitlerini Anıyor, Umudu Büyütüyoruz!

Mersin Adana Antalya

112

Yürüyüş

8 Nisan2012

Sayı: 311

ŞEHİTLERİMİZİ ANIYOR

Page 13: Yürüyüs 311

öğrenci fotoğraf çekmeye başladı. 1saat boyunca can korkusuyla pankartadokunamayan ÖGB ve sivil polisler,pankartın patlamayacağından eminolduklarında acizce pankartı indirdiler.Böylece tüm güvenlik önlemlerinerağmen Dev-Genç’lilerin istedikleriher yerde eylem yapabileceği bir kezdaha gösterildi.

Ayrıca yapılan 50 afişlemeyle Kı-zıldere’ye gidileceğinin duyurusu ya-pıldı.

MuğlaMuğla Gençlik Derneği Girişimi

üyeleri 1 Nisan günü anma programıdüzenlediler. Enver Gökçe’nin “ŞartOlsun” şiirinin okunması ile başlayananmada bir dakikalık saygı duruşuyapıldı. Saygı duruşundan sonra MahirÇayan’ın hayatı ile Mahir Çayan vearkadaşlarını Kızıldere’ye götüren sü-reç anlatıldı. Mahirlerin önderliği, ki-şiliği, mücadeleye bakışı, tereddüt-süzlüğü ve feda ruhundan bahsedildi.

Muğla’nın Milas ilçesinde DüşünDerneği’nde de Kızıldere şehitlerinianma programı düzenlendi. Halk Cep-helilerin öncülüğünde yapılan programa7’si Halk Cepheli 30 kişi katıldı.

ÇanakkaleCepheliler, Çanakkale’nin Biga il-

çesinde 26 Mart gecesi Roman ma-halleleri, Hükümet Konağı çevresindeve halkın yoğun olduğu kapalı pazaryerinde yazılama yaptılar.

13 Aralık 2011 tarihinde,Nurtepe Haklar ve ÖzgürlüklerDerneği, Nurtepe TAYAD, Çağ-layan ve Alibeyköy’deki der-nekler ve evler gecenin bir yarısıeli kanlı, işkenceci AKP'nin yüz-lerce polisiyle basılmıştı. Bas-

kında ve sonrasında gelişen direnişler sonucu 24 devrimcigözaltına alınmış, 1l’i serbest bırakılırken, aralarındaGrup Yorum üyesi Seçkin Aydoğan’ın da bulunduğu 13devrimci ise hukuksuz bir şekilde tutuklanmıştı. İlk du-ruşma ise, tutuklamaların üzerinden 5 ay geçtiktensonra, 2 Nisan günü Çağlayan Adliyesi’nde görüldü.

Grup Yorum ve Gençlik Federasyonu üyeleri duruşmaöncesi Adliye önünde eylem yaptılar. “Grup Yorum

Halktır Halkı Susturamazsınız”, “Komplolarla, Tutuk-lananlar Serbest Bırakılsın! Baskılar Bizi Yıldıramaz”,“Yaşasın Dev-Genç’liler” pankartlarının açıldığı eylemdeilk açıklamayı Grup Yorum-Sanat Cephesi adına BaharKurt yaptı. Yorum’un 27 yıllık tertemiz tarihi olduğunuve bu tarihte faşizmin baskılarına maruz kaldıklarınıbelirtti.

Gençlik Federasyonu üyesi Cansu Alataş ise, Ça-yan’daki baskın sonrası mahallelerini sahiplenmeyegiden 4 Dev-Genç'linin işkenceyle gözaltına alınaraktutuklandığını belirttiği konuşmasında, “Çayan’da yapılanbaskınlar sadece devrimciler için değil, halkı sindirmekiçin de yapıldı.” dedi.

Duruşma sonucunda Hazal Kaya ve Eser Morsümbültahliye olurken, dava 11 Haziran’a ertelendi.

Armutlu’da yıkımlara ve tutuklamalarakarşı kurulan açlık grevi çadırında direniş de-vam ediyor. Direnişin 41. gününde mahallehalkının yaptığı ziyaretlerde, AKP’nin kentseldönüşüm saldırısı hakkında konuşuldu.

28 Mart günü, Hisarüstü Mahallesi’ndeniki kişi bağlamalarını alıp gelerek, türküler söylediler. YaseminKaradağ’ın serbest bırakıldığı haberini alan Halk Cepheliler,direnişin zaferle sonuçlandığını sloganlarıyla Armutlu halkına du-yurdular. Zafer halayı kuruldu ardından.

Halkın Örgütlü Gücünü Bitiremeyeceksiniz!Grup Yorum’u Susturamayacaksınız!

Mahallelerimizi YıktırmayacakÖrgütlülüğümüzle Set Olacağız

Mersin KızıldereÇanakkale

13ÖNDERLERİMİZİ SELAMLIYORUZ!

19-22 Aralık Hapishaneler Katliamışehitlerimizden Nilüfer Alcan’ın, Bolu-Göynük’teki ailesi 23 Mart günü GençlikFederasyonu çalışanları ve TAYAD’lı Ai-leler tarafından ziyaret edildi. Ziyaret sı-rasında şehitlerimizin bizlere bıraktığıdireniş mirası üzerine konuşuldu. Devrimşehitlerine verilen sözlerin yinelendiğisohbetin ardından ziyaret sona erdi.

Şehitlerimize Verdiğimiz Devrim Sözünü

Unutmadık

8 Nisan2012

Yürüyüş

Sayı: 311

Page 14: Yürüyüs 311

ŞEHİTLERİMİZİ ANIYOR114

Yürüyüş

8 Nisan2012

Sayı: 311

Merhaba,

Bu hafta mektubuma mahkeme-de geçen bir konuşma ile başlıyorum.Savunma yapan arkadaş “Hakları-mı savunduğum için tutsak düştüm,9 aydır süren bu tutsaklığın son bul-masını istiyorum.” dedi. Hakim“Tutsak ne demek?” diye sordu.Aslında yılların verdiği kin ve öf-keyle soruyordu. Belki de aynı cevabıalacak mıyım? diye sınıyordu. Tut-sak; “Özgürlüğü bedensel olarakelinden alınmış, yine de düşmanınteslim alamadığı ideolojik güç veiradedir.”

Devlet bu yüzden hapishanelereoperasyonlar yapar. Katliamlarladevrimci iradeyi teslim almaya ça-lışır. Ülkemiz hapishaneler tarihinebakarsak birçok direniş yaşanmıştır;birçok şehit vermişizdir. Tutsaklık-ta şehit düşenlerimizin ayrı bir yerivardır. Çünkü tutsak düşmelerininyanı sıra hücrelerde de düşman tes-lim almaya çalışmaktadır. Buca Kat-liamı devletin yaptığı ilk hapishanekatliamıdır. Tutsaklar özgür tutsakolma geleneğinin teslim alınamadı-ğını göstermişlerdir. Düşmanın sal-dırılarına boyun eğmemişlerdir. Bu-ca’da devrimci tutsaklar bir mevzi sa-vaşı vermiştir. Ve üç şehit verilmiş-tir. Ardı sıra Ümraniye katliamı ge-lir. ‘96’ yılında dört şehitle. Düşmanyine özgür tutsakları teslim alama-mıştır. Tutsaklık mevzisi sosyalizm,

devrim iddiamızın büyütüldüğü birmevzidir. Düşmanla sürekli bir savaşhalidir. Düşmanın bazen tilili, bazende bürokratik saldırılarıyla yüzyüzekalınır. Her iki koşulda da devrim,devrimci iradenin kazanması içinmücadele ederiz. Bu savaş sırasındaşehit düşenlerimiz tutsak da olsak sonsözü devrimcilerin söyleyeceğinin is-patıdır. Devrimci iradenin karşısın-da hiçbir düzen iradesi ayakta dura-maz.

’99 Ulucanlar Katliamı bir sü-recin başlangıç katliamıdır. Yeni FTipleri sürecinin başlangıç katliamıolmuştur. F Tipleri, teslim alamadı-ğı tutsaklara şimdi fiziki koşulları de-ğiştirerek, yalnızlaştırarak teslimalma saldırısıydı. Ulucanlar Katlia-mı devletin korku ve dehşet yaratmakistediği, aynı zamanda otoritesinikabul ettirmek için yaptığı bir katli-amdır.

Sosyalizmin devrimin büyüdüğüdemokrasinin sorgulandığı yerlerolan hapishaneler ele geçirilmeliydi.Bir mevzi çatışması devam ediyor-du. Adaletin sorgulandığı ve adil ola-nın yerine getirilmesi için verilen ira-de savaşıydı. Ki bu savaşta şehit dü-şüp de boyun eğmemek kararlılığınadıdır. Ancak doğruluğunu ve hak-lılığını bilen insan ölümü yenerek za-ferler yaratır. Tutsaklıkta şehit düş-mek bu mevziyi daha da büyütmek-tir.

Ulucanlar direnişi F Tiplerinebizi öyle kolay götüremeyecekleri-ni ortaya koymuştur. F Tiplerinekarşı başlatılan ölüm oruçları ise ka-rarlılıkla yürütüldü. 7 yıl süren Bü-yük Direniş’te tutsaklar F Tiplerinehücreleriyle cevap verdiler. Diren-menin ve direnme geleneğinin ilk-lerini yarattılar. Mevzi savaşındakazanımlar elde ettiler. Sohbet hak-kı, telefon hakkı bunlardan sadece birkaçıdır. Asıl ise özgür tutsakların tes-lim alınamaz olduğudur.

Şehit düşenlerimizin dillerinde vebeyinlerinde hesap sorma ve bedelödetme de vardır. Bu yüzden göğüsgöğüse savaşta da aynı teknolojik do-nanıma sahip olunmasa da bu bilin-çle çatışılmıştır. Barikatlar bu yüzdenkurulmuştur. Devrim ve sosyalizmiddiası için ölüm göze alınırken düş-mana bedel ödetmede hesabımızvardır.

Mücadele mevzisinde onların ya-rattığı geleneklerden öğreniyoruz.Ulucanlar’da Aziz Dönmez’in bir taşınişan alarak, elinde uzun namlulu si-lahlar olan askeri ordan oraya koş-turması gibi. Sapanla burnundanvurması gibi. Dirençleri ve cüretle-ri bizim için en büyük eğitimdir. On-ların yarattığı tutsaklık kişiliğini on-lardan öğrenip büyütmeliyiz.

Şehitlerimizle tecrit kuşatmasınıyardık, şehitlerimizle savaşımızı bü-yütmeye devam edeceğiz.

Şehitlerimizle TecritKuşatmasını Yardık,

ŞehitlerimizleSavaşımızı Büyütmeye

Devam Edeceğiz…

Page 15: Yürüyüs 311

12 Eylül’ü yargıla-ma adına tam bir mas-karalık sergileniyor.Evet bu bir maskara-lık!

AKP 12 Eylül’lehesaplaşıyor, darbeci-leri yargılıyor. Ankara12. Ağır Ceza Mahke-mesi’nde 4-5 Nisan ta-rihlerinde görülen da-vada herkes “müdahil”olma kuyruğuna girdi.Başta reformist sol par-tiler ve örgütler olmaküzere, Kürt milliyetçi-leri, düzen partilerin-den AKP’sindenCHP’sine, faşist MHP’sinden BBP’si-ne Ankara Bahçelievler katliamınınkatili Haluk Kırcı’dan kontrgerilla’nıntetikçileri, Maraş katliamcılarındanÖkkeş Kenger’ine islamcısına hepsimüdahil olma kuyruğundaydı.

Bu maskaralık değilse nedir?

12 Eylülcülerin yargılandığı mah-kemeye bakın:12 Eylül’ün kurumufaşist DGM’lerin bugünkü biçimiACM’ler. 12 Eylül’ün Anayasası’yla12 Eylülcüler yargılanıyor.

12 Eylülcüleri yargılayanlara ba-kın: 12 Eylül’ün çocukları...

Dün darbeye çanak tutan, alkış-layan burjuva medya, bugün darbeyiyargılıyor.

Dün, kendimiz hapiste de olsakfikrimiz iktidarda diyen faşistler bu-gün müdahil oluyor.

Bu maskaralık değilse nedir?

12 Eylül’le hesaplaşıyoruz diyeyapılana bakın. 12 Eylül darbesi sa-dece 100 yaşına dayanmış KenanEvren ve Tahsin Şahinkaya’danibaret görülüyor. Böylece iki kişi

nezdinde 12 Eylül açık faşist düzeni,12 Eylül’ün mimarı Amerika ve iş-birlikçi tekeller aklanmış oluyor.

Halka ve devrimcilere yönelikkontrgerilla katliamları, kitle katli-amları, 1 Mayıslar, 16 Martlar, Ma-raşlar, Çorumlar... bunların hepsi birkaç darbeci generalin darbe yapmakiçin komplolarından ibaret.

Ortada devrim mücadelesi diyebir şey yok. Darbe yapmak için cun-tacılar “sağcısını da, solcusunu dakullanmış.” Herkes 12 Eylül maduru.12 Eylül öncesi yaşanan her şey 3-5generalin darbe yapmak için hazır-ladığı br oyundu.

AKP, 12 Eylül faşizmini buna in-dirgiyor. Oynanan oyun budur. Solbu oyuna maskaralık yapıyor.

AKP 12 Eylül’ü yargılama üze-rinden demokrasicilik oyununu sür-dürerek halkın 12 Eylül faşist düze-nine karşı öfkesini de yok ediyor.Bu öfkeyi Evren ve Şahinkaya nez-dinde yedeğine alıyor.

Oynanan oyunun kurucusuAKP’dir. AKP reformist solu bu oyu-

nun maskarası yapmış-tır.

Reformist sol, 12Eylül’den hesap soru-yoruz diyen AKP’ninmaskarası olmuştur.

4-5 Nisan tarihle-rinde Ankara ACMönünde sergilenenoyun, sol adına utançtablosudur.

ÖDP’si, EMEP’i,ESP’si, TKP’si,EDP’si, SDP’si, eskidönekleri bir taraftanhem “bu davadan fazlabir şey beklememeklazım” diyor, hem de

müdahil olmak için sıraya giriyor.Tam bir maskaralık.

AKP’nin demokrasicilik oyunu -na ortak olarak faşizmi meşrulaştıranbir maskaralık.

Şu çok açık ki, Reformist sol,eski solcu dönekler oynanan bu oyu-nun maskarası olmasalar AKP buoyunu düzen partilerine, faşistMHP’ye ve BBP’ye dayanarak oy-nayamaz.

Faşist MHP’lileri, islamcıları 12Eylülcülerin halka karşı, devrimcilerekarşı kullandığı kesimlerdir. AKPonlara dayanarak bu oyunu oynaya-mazdı. Reformist sol ve Kürt milli-yetçileri her zaman olduğu gibiAKP’nin maskarası oldular.

Daha iki gün önce Newroz’dagözü şişirilen Ahmet Türk, DiyarbakırHapishanesi’ndeki 12 Eylül döne-minin işkencelerinden “hesap sor-mak” için müdahil olma sırasına gir-miş. Bugün hapishanelerden tabutlarçıkmaya devam ederken, tecrit zulmüsürerken AKP 12 Eylül’den nasıl he-

12 Eylül’ün Çocukları, 12 Eylül’ünKurumlarıyla 12 Eylül’ü Yargılayamaz

BU OYUNUN MASKARASI OLMAYIN

ÖNDERLERİMİZİ SELAMLIYORUZ! 115

8 Nisan2012

Yürüyüş

Sayı: 311

Page 16: Yürüyüs 311

Tecritin TutsaklarımızıÖldürmesine

İzin Vermeyeceğiz

Bolu’da Halk Cepheliler tarafından, 18 Mart günütecrite karşı eylem yapıldı. Bankalar Önü’nde yapılaneylemde, “Tecrite Son! - Halk Cephesi” yazılı pankartaçılarak basın açıklaması yapıldı.

Bolu F Tipi Hapishanesi’ndeki hak ihlallerinin anla-tıldığı açıklamada, “Özgür tutsaklarımıza gönderdiğimiz

mektuplar engellenmekte veya mektupların alınması-gönderilmesi aksatılmaktadır. Bir mektubumuz kaybe-dilmiştir. Tutsaklarımıza gönderdiğimiz ve tutsaklarımızınbize gönderdiği fakslar kaybedilmektedir. Bu durumhapishane idaresine sorulduğunda durum geçiştirilmek-tedir” denildi.

Özgür tutsak Mehmet Kulaksız’a gönderilen etaminişlemenin “moral verir” gerekçesiyle kendisine veril-mediği; şeker hastası Ufuk Keskin’in ihtiyacı olan mal-zemelerle diyet yemeklerin verilmediği belirtildi.

“Tecrite Son!”, “Devrimci Tutsaklar Onurumuzdur!”sloganlarının atıldığı açıklamanın ardından bildiri dağıtımıyapıldı. Eyleme 5 kişi katıldı.

Savunma Hakkına Özgürlük İstiyoruz

Çağdaş Hukukçular Derneği (ÇHD) İstanbul Şubesi, 5Nisan Dünya Avukatlar Günü’nde Taksim Tramvay Du-rağı’ndan başlayarak yürüyüş düzenleyecek. ÇHD, Baş-bakanın hedef göstermesi ve Özel Görevli Savcılarınemri ile 22 Kasım 2011 tarihinde 43 avukat gözaltına

alındığını, 36 avukatın tutuklanarak hücre tipi hapisha-nelere kapatıldığını belirterek, “Bizler Çağdaş HukukçularDerneği üyeleri olarak siyasal iktidarı bu teröre sonvermeye çağırırken, meslektaşlarımızın derhal serbestbırakılmasını istiyoruz. 5 Nisan Avukatlar Gününde;‘savunmaya özgürlük’ talebiyle avukat arkadaşlarımızıtutuklu meslektaşlarını savunmaya, demokratik kitleörgütlerini ise savunmanlarını savunmaya çağırıyoruz”açıklamasında bulundu.

ŞEHİTLERİMİZİ ANIYOR116

Yürüyüş

8 Nisan2012

Sayı: 311

sap sorcak?

Pozantı da “Kürt çocuklara” te-cavüz ettiğini söylediğiniz bu iktidardeğil mi? Çocuklara tecavüz etmeninhesabını vermeyen bu iktidar mı Di-yarbakır’ın hesabını soracak? Kürtmilliyetçi hareket bunu elbette biliyor.Ancak Kürt milliyetçi hareket “uz-laşma” politikaları çerçevesindeAKP’ye yaranmak için bilinçli olarakbu oyunun aleti olmaktadır.

Kimi reformistler ve oportünistlerher zaman olduğu gibi söylemde nesöylerse söylesin Kürt milliyetçi ha-reketin kuyruğuna takılmıştır.

ÖDP, AKP’nin Avrupa uyum sü-recinde olduğu gibi “Havet” politi-kasını sürdürüyor. Bir taraftan mah-keme kapısında maskaralık yapıyor,bir taraftan da “bu davadan fazla birşey beklememek gerekir” diyor. So-ruyoruz ÖDP’ye sizin beklentiniznedir? Fazla değilse ne kadar ne bek-liyorsunuz?

Siz mahkeme salonunun önündemaskaralık yaparken AKP sizinleküstahça alay ediyor. CHP’ye,MHP’ye, BDP’ye, ÖDP’ye, EMEP’e“anayayasa referandumunda AKP12 Eylül’ü yargılayamaz diyordunuz.

Referandumda hayır oyu verdiniz.Şimdi hepiniz müdahil olmak içinkuyruğa girdiniz” diyor.

AKP’liler yaptıkları açıklamalarlamüdahil olanları aşağılarken Cum-hurbaşkanı Abdullah Gül yaptığıaçıklamada bu oyunun neye hizmetettiğini çok açık ortaya koydu. Şöylediyor Cumhurbaşkanı Gül: “Temen-nim bugünkü dayanışmanın yenianayasada da olmasıdır.”

Açıkça görülmektedirki AKP 12Eylül’ü yargılama oyunuyla düzeniçi muhalefet partilerinden Kürt mil-liyetçilerine ve reformist sola kadarpolitikalarına yedeklemeyi başarmış-tır.

AKP halka yönelik her türlü sal-dırıyı pervasızca sürdürmesine rağ-men bu tür manevralarla demokra-sicilik oyununu sürdürüyor. Yarın 12Eylül Anayasası’nı değiştireceğiz di-yerek Reformist solu, Kürt milliyet-çilerini politikalarının aleti yapacak.

Açıkça faşist düzene karşı çıka-mayan reformizm ve tüm politikala-rını oligarşiyle uzlaşmaya bağlamışKürt milliyetçileri AKP’nin 12 EylülAnayasası’nın aleti olmaya çoktanrazı durumda. AKP, Kürt milliyetçi-

lerinin ve reformist solun bu yanınıbildiği için minnet bile etmiyor.“Tıpış tıpış geleceksiniz” diyor.

Solu uyarıyoruz. AKP, 12 Eylül’lehepsaplaşıyoruz diyerek demokrasi-cilik oyunu oynuyor. Sizi bu politi-kalarda yedeğine alıyor. Ve sizdenaldığı bu destekle 12 Eylül faşistdüzenini aklıyor.

Oysa bugün 12 Eylül’ü de aratacaksaldırılar sürüyor.

AKP’NİN BU OYUNUNDAMASKARASI OLMAYIN!

AKP’nin kuyruğuna takılıp faşistdüzeni aklamayın. AKP’yi kendioyunuyla başbaşa bırakın. AKP’ninmaskarası siz olmazsanız AKP o za-man kimseyi kandıramaz.

12 Eylül, 100 yaşına dayanmışiki cunta şefinin faşist mahkemelerinyapılan şovlarla yargılanamaz.

12 Eylül’den hesap mı soracak-sınız? 12 Eylülcüler faşist cunta dü-zenini sürdüren AKP iktidarıdır. Bu-gün 12 Eylül’ü yargılamak faşistAKP iktidarını yargılamaktır.

MASKARALIĞA SON VERİN.HALKIN ÖFKESİNİ DÜZEN İÇİ-NE ÇEKMEYİN!

Page 17: Yürüyüs 311

Bozuk Düzenlerini Zamlarla Ayakta Tutamayacaklar!

Yapılan Her Zam Halkın GözündekiPerdeyi Biraz Daha Açacak!

AKP, 1 Nisan itibariyle doğalga-za %18.72, elektriğe %9.2 zam yap-tı. Benzine de sürekli zam yapılıyor.Sadece Mart ayında benzin fiyatları-na üç haftada üç zam yapıldı. Benzi-nin litresinin fiyatı neredeyse 5 TL.Elektriğe de yılın ilk üç ayında %12,8zam yapılmıştı. Elektrik faturaları 6TL daha fazla gelecek bundan böyle.

Enerji ve Tabii Kaynaklar BakanıTaner Yıldız, halkın gözlerinin içinebaka baka yalan söylüyor. Diyor ki:“Zammı ne vatandaşımız, ne de biz-ler isteriz. Bunun bir zorunluluktankaynaklandığını ve yurtdışındakiham petrol fiyatlarının, döviz fiyat-larının yükselmesi sonucunda mali-yetlerimizin arttığını belirtmiştim…Bizim dışımızda özellikle Kuzey Af-rika’da, Suriye’de, İsrail-İran ger-ginliğinin oluşturduğu siyasi istik-rarsızlıkların bedelini enerji sektörüolarak ödüyoruz. Çünkü yükselenham petrol fiyatları doğalgazdaki fi-yatları etkiliyor. Dünyanın yükünü;hak etmediğimiz bir yük çekiyoruz.”

Emperyalistlerin, tekellerin, soy-guncu iktidarların yükünü asıl halkçekiyor. Yapılan zamlar, soframızdan ça-lınan ekmek anlamına geliyor. Kısacakhiçbir harcamamız kalmadı. Ama bizidaha da yoksullaştıracaklar. “Zamyapmak zorunda kaldık” açıklama-sı demogojiden ibarettir. “Halkı dahafazla sömüreceğiz” demeyecekler za-ten. Yalanlarına kanmayalım, başkaçözüm yolu yokmuş gibi göstermele-rine inanmayalım. Sorunu yaratan dü-zenin kendisidir. Zamları yaparak so-runu çözeceklerini söyleyenler de…

IMF’nin, Dünya Bankası’nın ver-diği kredilerle, bağımlılık ilişkileri içe-risinde emperyalizmin her dediğiniyapan AKP, emperyalistlerin yarattı-ğı krizi halkın üzerine basarak çöz-meye çalışıyor. Bunu yaparken, dün-yadaki tüm ülkelerin durumu kötü, bi-zimki iyi ama onların yüzünden bizde zam yapıyoruz diyor. Bu inandırıcıdeğildir, baştan sona hepsi yalandır.Krizde olan tekellerdir, oligarşidir,emperyalizmdir. Krizi yaratanlar daakıl dışı bu düzendir.

AKP, Libya’ya işbirlikçileşmesiyolunda yardımcı olabilmek için hampetrolün %20’sini Libya’dan alma ka-rarı verdi. Bunu da yine Taner Yıldızaçıkladı. Komşu ülkelerden alınabi-len petrolün bir kısmı şimdi aramız-da deniz olan Libya’dan alınacak.Amaç emperyalizmin Libya’yı dahaiyi sömürebilmesi, tekellerin daha çokkazanabilmesi için olanak sağla-maktır. Komşu ülkeden değil de, Ku-zey Afrika’daki Libya’dan alınanham petrolün taşıma ücretini kimödeyecek? Tabii ki yine halk. Bununadı akıl dışılıktır. Halkın çıkarı değil,tekellerin çıkarı düşünülerek alınan bukarar AKP’nin halk düşmanlığınıgöstermektedir.

Nasıl olsa halk dayanır, çeker,sabreder, şükreder, bekler… diye dü-şünüyorlar. Bu düşüncelerinde öyle-sine pervasız hale geldiler ki, şimdi deiflas etmiş elektrik şirketlerinin bor-cunu bize ödetecekler. Elektrik tica-reti yapan şirketlerin denetimini yap-mayan, teminat dahi sormayan AKP,şirketlerin iflas etmesiyle birlikte or-

taya çıkan borcu halka ödetmeye ha-zırlanıyor. Bundan sonra faturaları-mızda, bize bildirilmeden zam yapı-lacak ve iflas etmiş şirketlerin borcunubiz ödeyeceğiz.

Halk düşmanlarının bulduğu çözümdaima bizim daha fazla yoksullaşma-mız anlamına geliyor. Zamlar artarken,asgari ücret aynı düzeyde kalmayadevam ediyor. Temel ihtiyaçlarımızdankısmak zorunda kalacağız. Asıl yükübiz çekeceğiz. Bu düzen AKP’nin ya-lan söyleyerek gizleyemeyeceği kadarçarpık, bozuk bir düzendir. Sırtımızabindirilen yük hiç eksilmeyecek, dahada ağırlaşacak. Bu yükü taşımak iste-miyorsak, ihtiyaçlarımızdan kısma-dan tüm haklarımızla yaşamak isti-yorsak ayağa kalkalım. Sömürü çarkınıkırmanın yolu birlik olmamızda, ör-gütlenmemizde yatıyor.

Oligarşiler ve emperyalistler hal-ka karşı örgütlüdürler ve bu örgütlü-lüklerinin devamını sağlamak içingerekli askeri güçlerini de ellerinde tut-makta, besleyip kollamaktadırlar. On-lar halka karşı her türlü örgütlülüğükuruyor ve yürütüyorlar. NATO, BM,OPEC, TÜSİAD, Suriye’nin Dostla-rı… İhtiyaçlarına göre örgütleniyor-lar. Onlar halka karşı örgütlenirken;halkı örgütsüzleştirmek için de yasa-lar çıkartıyorlar, baskı uyguluyorlar.Biz de, çıkarları ortak olan tüm ezilenhalklar, sınıf düşmanlarımıza karşı ör-gütlenmeliyiz. Örgüt güçtür, haktır, çö-züm yoludur. Bizim “örgüt”ten, “ör-gütlenmek”ten korkmamızı isteyenlerdüşmanımızdır. Saldırılarına örgütle-nerek cevap verelim.

Yıkımlara KarşıGücümüz Birliğimizdir

3 Nisan günü Mecidiyeköy Metrobüs Durağı’ndaHalk Cephesi'nin başlattığı yıkımlara karşı kampanya

çerçevesinde bildiri dağıtıldı. Sloganlar eşliğinde bir saat

süren eylemde iktidarın "Kentsel Dönüşüm Projesi" adı

altında öne sürdüğü rant politikası anlatıldı. On kişinin

katıldığı ve 500 adet bildirinin dağıtıldığı eylem Ceva-

hir Alışveriş Merkezi'nin önünde bitirildi.

DüşmanıHalk

AKP

ÖNDERLERİMİZİ SELAMLIYORUZ! 17

8 Nisan2012

Yürüyüş

Sayı: 311

Page 18: Yürüyüs 311

Hasta tutsak Yasemin Karadağ’ıntahliye edilmesi için yürütülen kam-panya 28 Mart günü zaferle sonuçlandı.Yasemin Karadağ, mahkemenin ver-diği ara kararla tahliye edildi. Hasta-lığıyla ilgili tahlil ve tetkiklerin ya-pılması için 21 Mart’tan beri SamatyaHastanesi’nde kalan Yasemin Karadağ,akşam saatlerinde tahliyesinin ardın-dan, hastane önünde oturma eylemiyapan TAYAD’lı Ailelerle kucakla-şabildi. Doktorlar, tedavisinin devametmesi gerektiğini söylediğinden, has-taneye yakın bir yerde, birlikte çayiçildikten sonra, Yasemin’in SamatyaHastanesi’ne yatışı yapıldı.

24 Mart’ta hastane önünde oturmaeylemi başlatan Aileler, Yasemin Ka-radağ’ı zulmün elinden almak için

her şeyi yapacaklarını duyur-muşlardı. AKP il binalarınınönünde çadır açmaktan, hapis-hane önünde yapılan eylemlere,her Cuma yapılan Taksim yürü-yüşünden Samatya Hastanesi’ninönündeki oturma eylemine kadarbirçok eylem yapan TAYAD’lıAileler, bir evlatlarını daha mü-cadeleyle zulmün elinden çekipalmanın sevincini ve onurunuyaşadılar.

TAYAD’lı Aileler, 29 Mart günühastane önünde yaptıkları eylemleYasemin Karadağ için sürdürdükleridirenişin kazanımla sonuçlandığınıhalka duyurdular. “Yasemin Karadağ’ıZulmün Elinden Çekip Aldık HastaTutsaklar Serbest Bırakılsın” pan-kartının açıldığı eylemde, Olcay Ka-radağ tarafından yapılan açıklamada,“Yasemin Karadağ, keyfi bir şekildebugünlere kadar tahliye edilmedi.Şimdi yapılan tetkiklerin sonuçlarınada bakacağız. Yine, hastalığın artıkdönülmez bir aşamasında mı tahliyeedildi, onu da öğreneceğiz. Elimiz,hasta tutsak evlatlarımıza bu uygu-lamaları reva görenlerin, tedavilerinisağlıklı bir şekilde yapmalarına engelolanların yakalarında olacak. Bununtakipçisi olacağız” denildi.

Cepheli’nin İdeolojik Gücü:“Yasemin’i AlacağımızıBiliyorduk”

Dersim’de Yeraltı Çarşısı üzerinde“Yasemin Karadağ’a Özgürlük” ta-lebiyle 26 Mart’ta kurulan çadır Ya-semin’in tahliye zaferinin yaşandığı28 Mart’a kadar açık kaldı.

29 Mart günü de Yeraltı Çarşısıüzerinde Yasemin Karadağ’ın tahliyeedilmesiyle ilgili eylem yapıldı. “Di-rendik ve Kazandık! Hasta TutsağımızYasemin Karadağ’ı Zulmün ElindenAldık” yazılı pankartın açıldığı eylemdeyapılan açıklamada “Daha en başında,‘Güler Zere’yi nasıl zulmün elindenaldıysak Yasemin Karadağ’ı da ala-cağız’ kararlılığıyla, inancıyla başladıkmücadelemize. Bu kararlılık, inanç

ve yoldaş sevgisiyle açlık grevlerinegirdik; yağmur, kar altında bekledik;gecenin ayazında sabahladık. Bulun-duğumuz her yerde 2 kişi de kalsakdirenmeye tek tek halka Yasemin Ka-radağ’ı anlatmaya devam ettik.” de-nilerek “Güler Zere’yi, Yasemin Ka-radağ’ı nasıl zulmün elinden aldıysakdiğer hasta tutsakları da alacağız.” de-nildi. Eylemin ardından pankart YeraltıÇarşısı’nın duvarına asıldı.

Yürüyüş Halkın SesidirUlaşmadığı Ev Kalmayacak

Yürüyüş dergisi okurları, 1 Nisangünü İzmir’in Çiğli ilçesinde 5 kişiylederginin tanıtımını yaptılar. Çalışmasırasında Çiğli halkına Yasemin Ka-radağ’ın zulmün elinden nasıl çekilipalındığı anlatıldı. Bunun kazanımlabiten bir direniş örneği olduğu vebütün halkın birleşip kendi taleplerietrafında örgütlenerek sorunlarını çö-zebileceği anlatıldı. Yasemin Kara-dağ’ın katledilmesine izin vermeyenTAYAD’lılara yönelik saldırılar dateşhir edildi. Toplam 70 dergi halkaulaştırıldı.

Ali Karakız'ınKatili AKP’dir!

Adana Kürkçüler E Tipi Hapis-hanesi’nde kalan Ali Karakız isimlitutsak 28 Mart günü öldü. Hapishaneidaresi ölüm nedeni olarak ailesine“intihar” dedi. Daha önce defalarcadayak ve işkenceye maruz kaldığınıailesine söyleyen Karakız'ın otopsisialelacele yapılıp gömüldü. Karakız'ınboynunda iz olmamasına rağmen sır-tında ve vücudunun birçok yerindedarp izi olduğu görüldü.

Adana TAYAD’lı Aileler, Kara-kız’ın öldürülmesiyle ilgili 28 Mart'tayaptığı yazılı açıklamada, “Adamyaralama iddiasıyla yargılanan Ka-rakız'ın hapishanelerdeki ölümlerzincirine yeni bir halka olması, dev-letin tutsaklara, insan yaşamına değervermediğinin, işkencecileri ve katilleriÇeber davasındaki gibi korumasınınyeni bir örneğidir” dedi.

Direndik, Kazandık Yasemin Karadağ’ıZulmün Elinden Kurtardık

KAVGA TÜRKÜLERİ SÖYLE Kan revan içinde... Kör bir mahzende! Güneşi görmesen de Gülümse... Gözlerindeki ışık ile!..

Kavga türküleri söyle... Rüzgarlar taşır sesini... Dağları mesken tutmuş... Yoldaşların duyar seni!..

Öfke büyür yüreklerde... Sınıf kini kurşun olur! Tabur tabur alanlarda... İşçi tulumuyla gezinir umut!..

Kavga türküleri söyle... Rüzgarlar taşır sesini! Dağları mesken tutmuş... Yoldaşların duyar seni!..

Dersim

ŞEHİTLERİMİZİ ANIYOR118

Yürüyüş

8 Nisan2012

Sayı: 311

Page 19: Yürüyüs 311

Geçtiğimiz günlerde Erdoğan'ınİran'a yaptığı ziyaret ve sonrasındayapılan açıklamalar ve yaşanan ge-lişmeler Türkiye’nin bir kez dahaABD adına taşeronluk görevi üst-lendiğini ortaya koymaktadır.

Erdoğan'ın ziyaretinde İran Cum-hurbaşkanı Ahmedi Nejat; ''Emper-yalizm, Türkiye ve İran gibi ülkeleringelişmelerini ve güçlenmesini aslaistememektedir. Bu sebeple kom-plolara karşı uyanık ve akıllı olma-lıyız" diyerek bir gerçeği ortaya ko-yarken bu sözlerin Erdoğan’ı çok dailgilendirmediği, yaşanan gelişmeler,Erdoğan’ın soruna yaklaşımı ve em-peryalizm ile olan ilişkileri açıkçaortaya koymaktadır.

Bir yandan Suriye’ye tehdit üze-rine tehdit yağdıran ve Esad yöneti-minin mutlaka gideceğini ve gitmesiiçin ellerinden gelen her şeyi yapa-caklarını söyleyen AKP iktidarı veErdoğan öte yanda ise İran konusundadaha temkinli yaklaşmaktadır. Sözdebununla İran’ın barışçıl amaçlı prog-ramlarının yanında olduklarını veemperyalizme rağmen İran ile iliş-kileri iyi tutmaya çalıştıklarını gös-terme çabası içinde.

İran yönetimi de bunun çok iyifarkında olduğu için hem Erdoğan’ınson ziyaretinde soğuk bir tavır içinegirmiş ve hem de görüşmelerde Ah-medi Nejat emperyalizm gerçeğiniortaya koyarak Erdoğan’ın dikkatinibu gerçeğe çevirerek aldatılmaya-cakları mesajını vermiştir…

Erdoğan’ın İran gezisinin hiç desorumluluk ve iyi komşuluk ilişki-lerini gereği olmadığını, bunun em-peryalizmin bir isteği olduğunu iseyaşanan gelişmeler ve basında çıkanhaberler açıkça ortaya koymaktadır.

Erdoğan’ın Obama ile yaptığıgörüşmede Obama açıkça,“Zaman azalıyor, elinizdengeleni yapın” diyerek İsrail’iİran’a saldırtacaklarını söylüyorve bununla da Erdoğan’ın gö-rüşmeler yoluyla bir an önceİran’ı hizaya girmeye ikna etme-sini beklediklerin ortaya koyu-yordu.

Ama öte yanda aynı politikayıSuriye için gütmemektedir em-peryalizm. Burada ülke içindeişbirlikçiler eliyle başlattıklarıayaklanmada sonuç almak iste-dikleri için de Suriye’de AKP iktida-rının daha fazla tehdit ve gerekirsedoğrudan işin içine gireceği bir politikaizlemesini istemektedirler ve AKP ik-tidarı da bu yönde canla başla adımlaratmaktadır. Hatta öyle ki bu konudaemperyalizm işi neredeyse bütünüyleAKP’ye havale etmiş durumdadır.Obama kendilerinin Suriye konusundadoğrudan “öldürücü darbe vurma-yacaklarını, ama lojistik destek su-nacaklarını” söylüyor. Erdoğan iseemperyalizmin çıkarına olan Suriyepolitikasını emperyalizm adına öyle-sine benimsemiş ki bunun için hertürlü tehdidi savurmakta, toplantıyıvb. örgütlemektedir. Bu nedenle enson yapılan girişimleri ve savurduğutehditleri nedeniyle de Erdoğan, ABDDışişleri Bakanı Clinton’dan koca-man bir aferin almıştır.

İran konusunda ise işleri çok dahazor olduğundan kıvranmaktadır Er-doğan. Bir yandan İran yönetiminesıcak mesajlar vermeye çalışırkenöte yandan da İsrail üzerinden verdiğimesajlarla hem Türkiye ve Ortadoğuhalklarına ve hem de İran’a şirin gö-zükmeye çalışmaktadır.

İran ile yaptığı son görüşmelerdensonra; "Hamaney kitle imha silahıyapmalarının dinen uygun olmadığınısöyledi. İran konusunda dünya adildavransın. İsrail konusu ortada…Kimse bunun hesabını sormuyor.Batı bunun da hesabını sorsun" di-yerek bu tavrını ortaya sermektedir.

Ama öte yandan efendiler uşağıntaşıdığı kaygıları çok fazla da taşı-madıkları için gerçekleri ortaya koy-maktan çekinmemekledirler. Ve ger-çekler Erdoğan’ın emperyalizmleolan ilişkilerindeki uşaklığını tümüylegözler önüne serer niteliktedir.

İşte basına yansıyan ABD’ninAnkara Büyükelçisi Francis Ricci-ardone’nin sözleri; “İran'daki nük-leer sorunla ilgili olarak daha önceİstanbul'da yapılan toplantılarınbaşarısız olduğu… ancak Türki-ye'nin İran'ı yeniden görüşmeleriçin teşvik etmeye çalıştığı.”

Yani Türkiye’nin kendi iradesiyledeğil, daha önceki girişimlerin ba-şarısızlığı nedeniyle yeniden çabaiçinde olduğunu ortaya koyuyor…

Ve dahası bu konuda yapılacakyeni toplantı için Türkiye’yi ciddi

Türkiye’nin İran Girişimleri Emperyalizme Uşaklığının Belgesidir...

Sömürge valisi Ricciardone konuştu:"Bazı ülkeler, İran'dan petrolithalatlarını önemli ölçüde azalttı. Türkiye de dahil diğer ülkelerin de

benzer bir adım atmasını bekliyoruz. Türkiye'nin bu konuda bir kararavarmasını bekliyoruz" diye talimat verdi. Uşakları ikiletmeden talimatın

gereğini yaptı: İran’dan alınan petrol %20 azaltılacak...

ÖNDERLERİMİZİ SELAMLIYORUZ! 19

8 Nisan2012

Yürüyüş

Sayı: 311

Page 20: Yürüyüs 311

olarak da uyarıyor Ricciardone, birsömürge valisi edasıyla Türkiye’ninİran konusunda artık kararını vermesigerektiği ve ciddi olması konusundauyarılarda bulunarak, toplantı içinşunları söylüyor; ''Bir dünya başken-tinde hoş bir öğleden sonra için değil,ciddi ve verimli müzakereler için biraraya gelmeyi amaçlıyoruz. İran'ında aynı amacı taşıyıp taşımadığınıgörmeyi bekliyoruz. Şov değil, dünyaliderleri arasında gerçekleşecek ciddive saygılı bir diyalog...''

Erdoğan’ın birçok şovunda mal-zeme olarak kullandığı İsrail’e kafatutan yaklaşımının nasıl da sahteolduğunu da yine aynı büyükelçininaçıklamalarından çok net olarak gö-rebiliyoruz: “Türkiye ve İsrail'inABD'nin yakın müttefikleri olmanınyanı sıra bölgenin barışı, refahı vekalkınması için çok önemli iki güçolduğunu. Birkaç yıl öncesine kadarbütün bölgenin, iki ülke arasındakiişbirliğine dayalı olumlu ilişkilerdenfaydalandığını, bu yüzden aradakistrateji farklılıklarının çözümü içiniki ülkeyi teşvik ettiklerini…”

İşte gerçek bu kadar çıplaktır.

ABD’nin bölgedeki iki gerçek dostuve müttefiki… Sadece aralarındabazı küçük çıkar farklılıkları bulun-maktadır. Bunun için de efendi ikiuşağı da teşvik etmektedir. Hangiyönde? Bölgedeki emperyalist çı-karların en iyi şekilde korunup kol-lanması ve bunlardan kendilerine debazı küçük kırıntıların verileceği yö-nünde. Dolayısıyla onlar da canlabaşla efendinin gözüne girmek içinçaba göstermektedirler.

Aslolan Amerika’nın çıkarıdır!Sömürge Valisi Ricciardone bu-yurdu, uşakları yaptı

Emperyalistler İran’ı ekonomikolarak dize getirmek için İran’danpetrol alımını durdurdular. Petrol vedoğalgaz alımının büyük bölümünüİran’dan yapan Türkiye’nin iseİran’dan petrol almaması durumundaçok büyük maddi kayıpları olacak.Bunun dolayı AKP iktidarının em-peryalistlerin İran petrolüne ambargokararını uygulama konusunda ayaksürüyen tavırları vardı. Ambargo kap-samının dışında tutulmak istiyordu.

Bu durumda uşakların kendi çı-karlarını gözetme hakları yoktur.

Esas olan emperyalizmin çıkarıdır.

Sömürge Valisin Ricciardoneuşaklarına bu gerçeği bir kez dahahatırlattı. Ricciardone,"Bazı ülkeler,İran'dan petrol ithalatlarını önemliölçüde azalttı. Türkiye de dahil diğerülkelerin de benzer bir adım atmasınıbekliyoruz. Türkiye'nin bu konudabir karara varmasını bekliyoruz"diyerek talimatını verdi.

Uşakları ikiletmeden valinin tali-matını yerine getirdiler. Enerji BakanıTaner Yıldız, İran’dan alınan petrolün%20 azaltıldığını ve %20’nin Lib-ya’dan alınacağını açıkladı. Bundandolayı Türkiye’nin uğradığı ekonomikkaybın önemi yok. Nasıl olsa bu kayıpson üç haftada benzine üç kez yapılanzamlarla halkın sırtına yüklendi.

AKP’nin işbirlikçi politikalarınınfaturası halkın sırtına yükleniyor.

Halkımız, AKP’nin işbirlikçi po-litikalarına boyun eğmeyin. Ne İran,ne de Suriye halkları bizim düşmanı-mız değildir. Halkların ortak düşmanıbaşta Amerika olmak üzere emper-yalistler ve onun işbirlikçileridir.

Emperyalizme ve işbirlikçi ikti-darlara karşı birleşelim.

Birincisi 24 Şubat'ta Tunus'ta yapılan "Suriye'ninDostları" (Siz bunu Suriye halkının düşmanları diyeokuyun) toplantısının ikincisi 1 Nisan'da İstanbul KongreMerkezi'nde toplandı. 82 ülkenin çeşitli düzeylerdekatıldığı toplantıya Birleşmiş Milletler Güvenlik Kon-seyi'nde Suriye'ye askeri müdahale etmeyi veto edenRusya ve Çin toplantıya katılmadı. “Suriyenin Dostları”adı altında yapılan bu toplantıların amacı Suriye'yeaskeri müdahaleyi meşrulaştırmak için zemin hazırlamak.

Bu amaçla da 24 Şubat'ta Tunus'ta yapılan toplantıöncesinde Amerikan Dışişleri Bakanı Clinton açıktanSuriyeli işbirlikçilerin silahlandırılıp eğitilmesini söy-lemişti. Ki, bu dorultuda ülkemiz işbirlikçilerin eğitimkampına çevrilmiş durumda. Suriyeli işbirlikçiler ülke-mizdeki kamplarda eğitilip, silahlandırılıp Suriye'dehalkı katletmek için gönderiliyor.

Ancak buna rağmen emperyalistlerin ve uşaklarınındayatmaları karşısında direnen Esad iktidarını o kadarkolay yıkamayacaklarının da farkındalar.

Amerika'nın fino köpeği Erdoğan toplantıda yaptığıkonuşmada Birleşmiş Milletler'in (BM) Suriye'ye mü-

dahale etmesini istedi.

Toplantıdan Suriye'ye müdahale kararı çıkmadı. Em-peryalistler maşa varken ellerini yakmayı duşünmüyor.Suriye üzerindeki politikalarını AKP'yi kullanarakTürkiye üzerinden gerçekleştirmeye çalışıyor.

Toplantıda Suriyeli işbirlikçilerin desteklenmesikararı çıktı. Suriye ordusundan firar edip "Özgür SuriyeOrdusu" denilen işbirlikçilere katılan askerlere düzenliolarak maaş ödeneceği kararı alındı.

Sonuç olarak Esad iktidarını yıkmak için paralı askertoplamaya çalışıyorlar.

Faşist Amerikan Uşakları Kimseye Demokrasi Dersi Veremez

1 Nisan'da toplantının olduğu Kongre Merkezi'ninönünde Esad iktidarını destekleyen Suriyeliler tarafındantoplantıyı protesto eylemi yapıldı. Her konuşmasındaEsad'a demokrasi dersi veren Erdoğan gerçek faşistyüzünü bir kez de Suriyelilere karşı gösterdi. Protestoeden Suriyeli eylemcilere polis gaz bombalarıyla per-vasızca saldırdı. Onlarca kişiyi yerlerde sürükleyerekgözaltına aldı. Aynı gün Esad iktidarını protesto edenişbirlikçi gericilere karşı ise polis dokunmadı bile.

Suriye'nin Düşmanları İstanbul'da Toplandı

ŞEHİTLERİMİZİ ANIYOR220

Yürüyüş

8 Nisan2012

Sayı: 311

Page 21: Yürüyüs 311

ÖNDERLERİMİZİ SELAMLIYORUZ! 221

8 Nisan2012

Yürüyüş

Sayı: 311

Yasemin Karadağ uzun yıllarınıhapishanelerde geçirmiş Devrimcibir tutsak. 19 Aralık katliam saldırısıdahil sayısız saldırılara uğradı. Tahliyeolduktan sonra da inançlarına, dü-şüncelerine sahip çıktı. Faşist zulümdüzenine karşı tereddütsüz müca-deleye devam dedi. AKP’nin polislerionu tekrar tutukladı. Tahliye olduyine mücadele dedi Yasemin.

Yasemin Karadağ böbrek hasta-sıydı ve yüzde 18’i çalışan tek böb-rekle yaşıyordu. Son tutuklandığındankısa süre önce beyin ameliyatı ge-çirmişti. Yasemin Karadağ aynı za-

manda yüksek tansiyon hastasıydı.

Yasemin Karadağ, tüm bu ra-

hatsızlıklarına rağmen devrimcilikyapmakta ısrar ediyordu. Bundandolayı da AKP’nin polisinin hede-fiydi. Açıktan tehdit edildi. Defalarcagözaltına alındı.

Polis Karadağ’ın sürekli düzenlibir tedavi gördüğünü de biliyordu.Bunun için bir komployla Karadağ’ıhapishanede tedavisi engellenerekkatletmek için gözaltına alarak tu-tuklattı.

Evet, Yasemin Karadağ HAPİS-HANEDE KATLEDİLMEK İÇİNTUTUKLANDI!

AKP’nin işkenceci polisleri, gar-diyanları bunu açıkça söylemektenhiç çekinmediler.

Çünkü AKP’nin polisi de, gardi-yanları da TECRİT ZULMÜNE GÜ-VENİYORLARDI.

Tecrit hapishanelerinde istediklerizulmü yapacaklar kimse bunu duy-mayacaktı.

Zaten hapishane koşullarında dü-zenli yapılması gereken tedavisininyapılmasının olanağı yoktu. Tedavisibilinçli olarak da engellenerek Ya-semin’i katledeceklerdi.

Yasemin’in tutuklu bulunduğu 7ay boyunca amaçlarına ulaşmak için

ellerinden gelen her şeyi yaptılar.Düzenli yapılması gereken tedavisiniyaptırmadılar. Güç bela götürüldüğühastanede tedavisini engellediler.Hastaneye gidiş-gelişlerde saldırdılar,işkence yaptılar.

“Ölürsen öl, senin için bir avuçtoprak bulunur” dediler.

“O terörist, tedavisini yapma-yın” diye doktorları tehdit ettiler.

Doktorlara “daha ne kadar ya-şar” diyerek gün saydılar...

Ama başaramadılar!

YASEMİN KARADAĞ’I KAT-LETMENİZE İZİN VERMEYECE-ĞİZ dedik.

Yaptıkları her türlü zulme rağmenYasemin Karadağ’ı katletmeyi ba-şaramadılar.

TAYAD’lılar, HalkCepheliler, Yasemin’inYoldaşları Olarak OnuKatletmelerineİzin Vermedik

AKP’nin işkenceci polislerininYasemin’i tutukladıkları ilk gündenitibaren Yasemin’in özgürlüğü içinmücadele ettik.

Hasta Tutsak Yasemin Karadağ Artık Özgür!

Yasemin Karadağ’ı da ZulmünElinden Çekip Aldık!

Hapishanelerde Daha Yüzlerce Hasta Tutsak Var!Hasta Tutsaklara Sahip Çıkmayan Solda AKP’nin Katlettiği

Hasta Tutsaklardan Sorumludur!

AKP’nin hapishanedekatletmek istediği Hastatutsak Yasemin Karadağartık ÖZGÜR!

‘Yasemin Karadağ’ıkatletmenize izinvermeyeceğiz’ dedik. VeYasemin Karadağ’ı daAKP Zulmünün elindençekip aldık!

Hapishanelerdeyüzlerce hasta tutsakdaha var. HastaTutsaklara özgürlükmücadelemiz sürecek!

TÜM HASTATUTSAKLARAÖZGÜRLÜK!..

Page 22: Yürüyüs 311

AKP’nin tecrit hücrelerinde Ya-semin’in sesinin boğulmasına izinvermedik. Tecrit altında katledilmekistenen Yasemin’in dışarıdaki sesiolduk.

Sonuç olarak yoldaşımız YaseminKaradağ’ı da zulmün elinden çekipaldık.

Israr, Kararlılık veSonuç Almak!

Gerek Güler Zere’nin, gereksede Yasemin Karadağ’ın tahliye ol-masını sağlayan budur.

Bu, demokratik mücadeledekiCephe tarzıdır.

Cephe tarzı; ısrarcı olmaktır!

Cephe tarzı; kararlı olmaktır!

Cephe tarzı; meşruluğuna inan-maktır!

Cephe tarzı; birimiz hepimiz için,hepimiz birimiz için diyebilmektir!

Cephe tarzı; mücadelede bedelödemeyi göze almaktır!

Cephe tarzı; hiç bir sınır tanıma-maktır!

Cephe tarzı; SONUÇ ALMAK-TIR!

Oligarşinin tecrit zulmüne karşıtam 7 yıl direndik. 122 şehit verdik.Cephe tarzı budur işte. Dünyanınhiç bir yerinde böyle bir direniş yok-tur. Böyle bir kararlılık, böyle birısrar, böyle bir irade yoktur.

TAYAD’lı Aileler tam 1230 günboyunca yaz-kış, soğuk sıcak deme-den Ankara’da Abdi İpekçi Parkı’ndaoturma eylemi yaptı.

Yasemin’i zulmün elinden alaca-ğız, katlettirmeyeceğiz derken işteböyle bir kararlığın, böyle bir iradenin,böyle bir inancın sahibi olarak söy-ledik.

Gün gün, adım adım ördük mü-cadeleyi. Yasemin için ülkemizindört bir yanında yüzlerce eylem yap-

tık. AKP İl binalarınınönlerinde açlık grevi ça-dırları kurduk. Gözaltınaalındık. Yaptığımız ey-lemlerle hasta tutsaklaraözgürlük mücadelesiniyeniden gündeme getir-

dik.

AKP’nin hapishanelerde tutsaklarıkatletme politikasını yeniden gündemyaptık. AKP’nin mahkemeleri bu mü-cadele sonucunda Yasemin’i bırakmakzorunda kaldı. Çünkü onlar da şunuçok iyi biliyor: Sonuç alıncaya kadarbu mücadeleyi sürdüreceğiz. GülerZere’de olduğu gibi eninde sonundabırakmak zorunda kalacaklardı.

Burjuva basın bile manşet yaptı:Son 15 yılda tam 2497 tutuklu ve hü-kümlü hapishanelerde öldü. AKP hastatutsakları katledip ona da ECEL diyerekkatliamını gizliyor. Açıklanan rakam-lara göre tam 1910 tutuklu ve hükümlü“ecel”iyle ölmüş. Ancak gerçek şu ki,1910 tutuklu ve hükümlü tedavileriyapılmadığı için hapishanelerde AKPtarafından öldürülmüştür.

Bu Bir Katliamdır! Hasta Tutsaklara ÖzgürlükMücadelesi Bu KatliamaDur Demek İçindir!

Yasemin Karadağ’ı zulmün elin-den aldık. Ancak AKP’nin ölümemahkum ettiği daha onlarca tutuklutecrit hücrelerinde ölümü bekliyor.

Oligarşi hapishanelerde tutsaklarıtecrit ederek hasta tutsakların, çığlı-ğını, yaşadığı zulmü halktan gizliyorve sessiz sedasız katliam politikasınısürdürüyor.

HAPİSHANELERDE ÖLENTUTSAKLARIN KATİLİ AKP’DİR.AKP katliamları politika olarak sür-dürüyor.

Çünkü AKP halkın düşmanıdır!Halk düşmanı AKP, kendince göreviniyapıyor. Düşmanlığını yapıyor!

Ya Siz Ne Yapıyorsunuz?Evet sizler: Reformistler, opor-

tünistler. Kendine solcuyum diyen,sosyalistim, komünistim, demokratım

diyenler...

Sendikalar, demokratik kitle ör-gütleri, dernekler, odalar, partiler, ha-pishanelerde tutsakları olan siyasi çev-reler...

Sizler Ne Yapıyorsunuz?Büyük Direniş boyunca tecrite

karşı direnen devrimci tutsaklara di-renişi bırakmaları için “yaşamın kut-sallığı”nı dilinizden düşürmüyordu-nuz. AKP hapishanelerde tecrit zulmüile sessiz, sedasız tutsakları katlediyor.

Sizler Ne Yapıyorsunuz?

Hani “yaşam kutsal”dı? O sözleridevrimcilere direnişi bıraktırmak içinmi söylüyordunuz? Yaşamları sizinmücadelenize bağlı olan hasta tut-sakları neden sahiplenmiyorsunuz?

Hapishanelerden çıkan tabutlarıntek sorumlusu AKP değildir.

Hapishanelerde yüzlerce hastatutsak varken, onlarcası ölümü bek-lerken, AKP’nin katliam politikasıkarşısında hücrelerde tecrit edilenhasta tutksakların sesini duymayanlarda bu ölümlerden sorumludur.

Hasta TutsaklarınVebali Boynunuzdadır!

Hasta tutsak Güler Zere ile tümhalkın gündemine giren hasta tut-saklar, Güler Zere’nin tahliyesindensonra reformist, oportünist sol tara-fından ipe sapa gelmez bahanelerleunutuldu. Hasta tutsaklara özgürlükmücadelesinin en üst düzeye çıktığıbir noktada Has ta Tut sak lar Plat -for mu terk edildi.

Hasta Tutsaklar Platformu’nu terkeden sol hasta tutsakları katletmekisteyen AKP’nin katliam politikasınaobjektif olarak ortak olmaktadır.

Hapishanelerde onlarca hasta tut-sağı varken hasta tutsaklara özgürlükmücadelesine destek vermeyen Kürtmilliyetçi hareket bu ölümlerden so-rumludur.

Hasta tutsaklara özgürlük müca-delesi en yüksek düzeye çıkmışken,halkta büyük bir duyarlılık, sahip-lenme yaratılmışken mücadeledenneden kaçıldı?

ŞEHİTLERİMİZİ ANIYOR222

Yürüyüş

8 Nisan2012

Sayı: 311

Page 23: Yürüyüs 311

Bu sorunun cevabını hasta tut-saklara vermek zorundasınız.

Reformist solun hapishanelerdetutsakları olmadığı için yeteri kadargündemlerine girmedi zaten. Uzunsüre platformdan çekilmeseler de fii-len eylemlerden çekildiler.

AKP artık reformist, hatta düzeniçi muhalefet demeden tutukluyor.‘90’lı yıllar boyunca tutsak vermeyenreformistlerin de hapishanelerde tut-sağı var. Neden hala hasta tutsaklaraözgürlük mücadelesinden uzak du-ruyorsunuz?

Hapishanelerde tutsakları olanoportünizmin hasta tutsaklara özgür-lük mücadelesinden kaçış gerekçeleritam bir sorumsuzluktur.

Emekçi Hareket Partisi (EHP) Sos-yalist Feminist Kollektif (SKF), Sos-yalist Parti, Sosyalist Demokrasi Partisi,İHD, Emekçi Kadınlar Derneği ha-pishanelerden sürekli hasta tutsaklarıntabutları çıkarken Hasta Tutsaklar Plat-formu’nda haftalarca LGBTT'lerin sözhakkının olup olmamasını tartıştır-mışlardır. Ve LGBTT'ye söz hakkıverilmediği için Hasta Tutsaklar Plat-formu'ndan çekildiler.

Açıkça söyledikleri şuydu: Hastatutsaklar ölsün! Yaşasın LGBTT...Soruyoruz onlara LGBTT için neleryaptınız bugüne kadar? Onlar içinde hiçbir şey yapmadılar. Maksat birbahaneyle mücadeleden kaçmaktı vekaçtılar.

Hapishanelerden tabutlar çıkmayadevam ederken Devrimci Hareket'inplatformdan ayrılma gerekçesi ise;"Tasvip etmediğimiz eylem biçimlerivar. Tabut, kefen bunlar doğru ey-lemler değil" diyerek platformdanayrıldılar. Devrimci Hareket bu ba-haneyi söylediğinde tam 64 haftadır

“tasvip etmiyoruz” dedikleri ey-lemler yapılmıştı. 64 hafta sonrayapılan eylemlere ses çıkartmayıp

64 hafta böyle bir gerekçeyle plat-formdan ayrıldılar.

ÖDP, EMEP, TKP, ESP gibi par-tiler ise eylemlerin ilerleyen günle-rinde resmen ayrıldıklarını açıklamayabile gerek duymadan fiilen mücade-leyi bıraktılar.

Eylemlere katılımın azalması ne-deniyle katılımı tekrar artırmak içingittiğimiz ESP’nin cevabı, "İHD'ninde böyle bir çalışması var" olmuştur.Ve kendilerinin durumunun çok acilolduğunu, bölük pörçük iş yapmak-tansa var olanı güçlendirmek gerek-tiğini söyleyerek topu İHD'nin üzerineatmıştır.

Hapishanelerde onlarca hasta tut-sağı olan Kürt milliyetçileri iseAKP’nin katletme politikasına karşısonuç alıcı bir mücadele yürütmekyerine içinde bulunduğu durumunaciliyetini yazan hasta tutsaklara,adeta azarlar gibi “şu kadar manşetten,şu kadar da iç sayfada haber yaptık,daha ne istiyorsunuz” denmiştir.

Hapishanelerden ölümler çıkmayadevam ederken, hasta tutsakların çığ-lıkları yükselirken haber yapmayı“mücadeleden” sayıyor. Bu tavırAKP’nin hasta tutsakları katletmepolitikasından hiçbir şey anlama-maktır.

AKP, hasta tutsakları katledereksadece bir tutsağı imha etmiş olmuyor.Yani bir tutsak azaldı diye kafa hesabıyapmıyor.

İdam cezasının infazında bile tu-tuklunun sağlıklı olması şartı aranır.Hasta tutuklunun infazı yapılmaz.Ama AKP, hasta tutsakların tedavisiniyapmayarak hasta tutukluyu infazediyor. Tutuklulara “ben sizi katle-derim, kimse sizin sesinizi bu hüc-relerde duyamaz” diyor. Kimse sizeyardım elini uzatamaz diyor. Ve bütüntutsakları tehdit ediyor.

Hapishanelerdeki hasta tutsaklarıntek sesi sizlersiniz. Siz sahip çıkmı-yorsanız hasta tutsakların sessiz im-hası artarak sürecek. Hasta tutsaklarasahip çıkmak en meşru taleptir. Ha-pishane koşullarını bilerek onları sa-hiplenmemek vicdansızlıktır. Çürü-medir. Özellikle bu süreçte, iktidara

muhalif olan herkes hapishaneye dü-şebilir.

Israrlı, KararlıBir Mücadele İleSonuç Almak Mümkündür

Kimse halk sahip çıkmıyor diye-mez. Hasta tutsak Güler Zere içinyürütülen kampanyada bunu herkesgördü. Anadolu’nun dört bir yanındaGüler Zere için yapılan eylemlerehalk kitlesel destek vermiştir. Hal-kımızın her kesiminden insanlar ken-dince elinden geldiği kadar bir şeyleryapmıştır.

Bu sahiplenme Yasemin Karadağiçin de geçerlidir. Halkımız Yasemin’esahip çıkmıştır. Sahip çıkmayan, du-yarsız kalan Hasta tutsaklar müca-delesini terk eden sol olmuştur.Sol’daki bu duyarsızlığa rağmen ısrarve kararlılıkla yürütülen mücadelesonucunda Yasemin Karadağ’ı öz-gürlüğüne kavuşturduk.

Ancak biliyoruz ki, hapishanelerdedaha onlarca hasta tutsak var. AKPonları sessiz sedasız katletmek istiyor.

Sonuç almayı hedefleyen ısrar vekararlılıkla yürütülen bir mücadeleyleAKP’nin hapishanelerde hasta tut-sakları katletme politikasına geriadım attırabiliriz. Güler Zere ve Ya-semin Karadağ mücadelesi ve tahli-yeler bunun en somut göstergesidir.

Sol, bir kaç eylem yapıp hiçbirsonuç almadan eylemi bırakan pro-testoculuktan çıkıp sonuç almayı he-deflemek zorundadır. Aksi durumdahiç bir hakkın mücadelesini veremez.Oligarşinin saldırıları karşısında birkaç protesto eylemi, hepsi o kadar.AKP iktidarı da bunu bildiği içinpervasızca saldırıyor.

28-29 Mart’taki son KESK eyle-mine bakın: O kadar militan bireylem sonucunda bile Başbakan Er-doğan eylemle alay etmiştir. ÇünküAKP biliyor ki, yapılan eylemler nekadar kitlesel olursa olsun, ne kadarmilitan olursa olsun, belli bir takvimebağlı protestoyu aşmayan eylemlerdir.Belirlenen takvimle birlikte protes-tolar da bitecektir.

Sol bu anlayışı terk etmelidir.

ÖNDERLERİMİZİ SELAMLIYORUZ! 223

8 Nisan2012

Yürüyüş

Sayı: 311

Page 24: Yürüyüs 311

Bu yazı, Yasemin Karadağözgürlüğüne kavuşmadan önce AKPİl Binaları önünde yapılan iki günlükaçlık grevi eylemleri üzerine yazıl-mıştı. Hasta tutsaklar sorununaSol’un bakışını yansıtmak için ya-yınlamayı gerekli görüyoruz.

Hasta tutsak Yasemin Karadağ’ınserbest bırakılması için AKP önündeyaptığımız 2 günlük açlık grevi içinkurumları gezmiştik önceki hafta.Bir dosya oluşturduk ve dosyanın ya-nında bir dilekçe ile eylemlerimize ka-tılım çağrısı yapmıştık. Çünkü GülerZere sürecinden de tanık olduğumuzgibi hasta tutsakları ancak dayanışmave sahiplenme ile yaşatabiliriz.

Dosyada Yasemin Karadağ’ın du-rumunu anlatan yazıların yanındaçeşitli zamanlarda basında çıkan ya-zılar da vardı. Dilekçede ise “GülerZere'yi zamanında kurtaramamıştık!Şimdi Yasemin Karadağ öldürülmekistenmektedir. Geç kalmadan, sesimiziyükseltmeliyiz. Yasemin Karadağ'ınserbest bırakılması ve sağlıklı birşekilde tedavi olması talebiyle aça-cağımız 2 günlük açlık grevi çadırı-mızın açılışına ve desteğe yönetici veüyelerinizle katılmanızı bekliyoruz.Unutmayın, ANCAK BİRLEŞİR-SEK KURTARIRIZ ONU! ÇAĞRI-MIZA CEVAP VERİN! SUSMA-YIN!” diye çağrıda bulunmuştuk.

Gezdiğimiz kurumlardan aldığı-mız sonuçlar ve eyleme gelenlere bak-tığımızda demokratik kurumların du-yarsızlığının tablosunu gördük birkez daha.

Yasemin Karadağ gibi ölümcül du-rumda olan bir tutsağın yaşam hakkıiçin yaptığımız eyleme desteğe sadeceKESK ve Emekli-Sen geldi. Oysa ki17 kurumla görüşmüştük. Karşılaştı-ğımız bu tablo tecrit sürecinde yüzü-müze kapatılan kapıların bir benze-riydi. Gezdiğimiz kurumların bir kıs-mında muhatap bulamadık, muhatapbulduğumuz kurumların bir kısmın-dan ise cevap bile alamadık. Cevap al-dıklarımızdan ise söylediklerinin kar-

şılığı yoktu.

Tecrite karşı ölüm oruçlarında şe-hit düşen evlatlarımız için “ölmeyin,yaşam kutsaldır” diyordu birçok ku-rum ve bunu gerekçe göstererek tec-rite karşı mücadelemizden uzak du-ruyordu. O zaman da tecrite karşı mü-cadelenin önemini anlatarak, bedelödemeden hiçbir kazanımın mümkünolmadığını göstermiştik. Şimdi, bunudiyenler bir insanın yaşam hakkı içinkendileri bir şey yapmazken bizimyaptığımız eylemlere bile gelmeyecekkadar duyarsızlaşmıştır. Yani söyle-dikleri “yaşam kutsaldır” sözü on-lar için eylemlerden ve sorumlu-luktan kaçmanın perdesi olarakkullanılmıştır. Bu “kutsallığı” koru-mak için ciddi bir şey yaptıklarına ta-nık olmadık.

Bu, çürümedir. Direnmemenin birsonucu olarak yozlaşmanın ta kendi-sidir. Bu çürümeye izin vermeye-cek, bu duyarsızlıkla her alanda mü-cadele edeceğiz. Demokratik bir ku-rum olmanın en temel noktası olan da-yanışmayı örgütlemek için tartışma-ya, eleştirmeye ve elimizden geldi-ğince bu değerleri sahiplendirmeyedevam edeceğiz.

Örneklerle anlatalım bu durumu;13 Mart günü TMMOB İstanbul İl

Koordinasyon Kurulu ile görüştük.Ertesi gün toplantıları vardı. Ertesi güntekrar geldik görüşmeye, toplantı-nın uzun süreceğini söylediler ve‘gereğini yapacaklarını’ eklediler.Sonrası yok! Ne aradılar, ne de des-teğe geldiler. Onlar için ‘gereği’ ney-di, öğrenemedik!

Başka bir örnek; 16 Mart günüDev-Sağlık-İş ve Enerji-Sen’legörüştük. Görüşme sıcak bir ortam-da geçmişti. Hapishaneler ile ilgilisohbet de edilmiş ve destek sözü ve-rilmişti. Fakat 2 günlük eylemimizinne başlangıcında ne de sonrasında gö-remedik onları. Söz, ne demektir bukurumlar için? Destek, ne demektir?Bu sorgulanmalıdır.

Solda ve demokratik kitle örgüt-lerinde bu durum adeta kanıksan-mıştır. Eylemlere çağrılara cevap ve-rilmez, söz verilir yerine getirilmez,muhatap bulunmaz ya da “yoğunuz,başka işlerimiz var”, “gündemimizdeğil” cevapları ile dayanışmanınruhu yok edilir.

Tecrite karşı 7 yıl süren ve 122 ev-ladımızı şehit verdiğimiz direnişten dehatırladığımız bu tavırlar demokratikkitle örgütlerinin ‘normal’ bir tutumuhaline dönüşmüş durumda. Bu durum,demokratik bir kurum için kabul edi-lemez, etmeyeceğiz.

Kaldı ki, ağır hasta bir tutsak içinbizim çağrımıza da gerek yoktur.Duyarlı olan herkesin kendi cephe-sinden bir şeyler yapması gerekir. Sözkonusu olan devrimci bir tutsağın ya-şamıdır. Fakat duyarsızlık ve yozlaş-ma öyle bir noktadadır ki kendileri-nin ayrıca bir şeyler yapmasını bıra-kın, bizim örgütlediğimiz eylemlerdebile dayanışma amaçlı destek vermi-yorlar.

Biz tek başımıza da kalsak hastatutsaklarımızı sahipleniriz, mücade-le ve halkın dayanışması ile Ya-seminler’i yaşatmak için her türlü ey-lemi yaparız. Bu, ayrı bir şeydir. Fa-kat, dilekçemizde de belirttiğimiz gibi

Yaseminleri, Hasta Tutsakları SahiplenmemekVicdansızlıktır, Çürümedir!

TAYAD’lı Aileler

İstanbul AKP İl BinasıÖnünde 2 günlük açlıkgrevine hemen bütün

demokratik kitle örgütleriçağrıldı. Destek için sadeceKESK ve Emekli-Sen geldi!

ŞEHİTLERİMİZİ ANIYOR24

Yürüyüş

8 Nisan2012

Sayı: 311

Page 25: Yürüyüs 311

ancak birleşirsek onları yaşatabiliriz.Bu her kurum için bir görevdir, bunuhatırlatıyoruz her eleştirimizde.

Kurumların yönetici ve üyelerinehitaben verdiğimiz dilekçede, “Ölümve yaşam üzerine süren bir tut-saklıkta destek vermek, siyasi ol-maktan çok ahlaki bir sorundur”demiştik, “Yapabileceğiniz ve yap-manız gereken pek çok şey var. Kit-lesel gücünüzü kullanın. Olmaz mıdiyorsunuz... Siz bizzat yöneticileri-niz destek verin. Katılırsanız, bir de-mokratik kurum olarak, o demo-kratik kurumun üye ve yöneticileriolarak, hem vicdani, hem siyasi so-rumluluğunuzu yerine getirmiş ola-

caksınız. Katılmazsanız... Kaçmışolursunuz. Vicdanınızdan, ahlakive siyasi sorumluluklarınızdan kaç-mış olursunuz. Katılmazsanız, zul-mün yanında olmuş olursunuz” de-miştik.

Bugün de hatırlattığımız budur.

Bugün demokratik kitle örgütle-rinin yaşadığı bu çürümedir. Bir in-sanın yaşatılması için yapılan bireyleme katılmamanın ne gerekçesiolabilir? Yarın, artık çok geç oldu-ğunda söyledikleri gerekçelerin ne an-lamı olacak? Bunu, bugün, yani Ya-seminler hala yaşatılabilecek bir du-rumdayken cevaplamalıdırlar.

Bu yozlaşmayı kurumlarımızdan

söküp atmalıyız. Dayanışma ruhuancak bu durumu değiştirebilir. Bu-nun için her kurum ciddi bir muha-sebe yapmalıdır. Bu muhasebe geç-mişten, tecrite karşı mücadelede ya-pılmayanlardan, kaçılan sorumlu-luktan başlamalıdır. Ancak bu şekil-de, duyarsızlığı söküp atabiliriz.

Hasta tutsakları, Yasemin Kara-dağ’ı, Hediye Aksoy’u ve onlarcahasta tutsağı zulmün elinden çekipalma görevi hala önümüzde dur-maktadır. Hasta tutsaklar için ortakmücadeleyi örgütlemek, onlarla da-yanışmayı büyütmek hala herkesinönünde bir görevdir. Duyarsızlığıaşmanın yolu buradan geçmektedir.

Bir evladımızı daha, DevrimciTutsak Yasemin Karadağ'ı zulmünelinden çekip aldık. Onu öldürmek is-tiyorlardı. Onu, tecritin o kör karan-lığında, işkenceye dönüşen hastane gi-diş gelişlerinde ölüme terk etmişler-di. Ama, biz vardık; tecrite karşı sus-mayan sesimizle bunu yapmalarınaizin vermeyeceğiz, dedik. İzin ver-medik ve ısrarlı mücadelemizle onuzulmün elinden çekip aldık.

Yasemin Karadağ, şimdi ailesi veyoldaşlarının yanında, onlardan aldığımoral destekle hastalığı ile mücade-le ediyor. Bu, güç bizimdir. Bu güç,verdiği sözün gereğini yerine getirmekiçin hiçbir bedelden sakınmayan yaş-lı analarımızın, babalarımızın, genç-lerimizin ve tüm halkımızındır. Bu gü-cümüzle, inanıyoruz ki hastalığınıda yenecek.

Kazanmak için ısrarlı ve kararlı birmücadele olmazsa olmazdır. Bunutecrite karşı verdiğimiz mücadeledenbiliyoruz. Güler Zere'yi zulmün elin-den çekip almak için verdiğimiz mü-cadeleden biliyoruz. Ali Yıldız'ın me-zarını bulmak için verdiğimiz müca-deleden biliyoruz. Şimdi bunlara bir ör-nek daha ekledik. Biz, sınırlı sayıda in-sanla da olsa, kararlı ve ısrarlı bir mü-cadele ile, ama bedeller ödemeyi göze

alarak sonuç alınabileceğini birkez daha gösterdik. İşte, bu mücade-le ile Yasemin Karadağ'ın ölüme terkedilmesine izin vermedik. Bu müca-delemizi sürdürürken, demokratik kit-le örgütlerinin ciddi bir desteğini gö-remedik, bunu bahane ederek müca-delemizde geri adım atmadık. Onlaragörevlerini hatırlattık. Ve kazandık.

Şimdi, kaybedilen evladımız Ay-han Efeoğlu'nu, mücadelemizin ve ka-rarlılığımızın bu gücüyle bulacağız di-yoruz. Nasıl ki Ali Yıldız'ı mezarsızbırakmadıysak onu da mezarsız bı-rakmayacak ve kaybedenlerden hesapsoracağız. Kaybedilen evlatlarımı-zın mezar hakkı için, sonuç alanakadar mücadelemizi büyüteceğiz.

Ayhan Efeoğlu bir devrimciydi.Halkının özgürlüğü, vatanın bağım-sızlığı için mücadele ediyordu. Bu ne-denle defalarca gözaltına alındı. Sonolarak 6 Ekim 1992'de gözaltına alın-dı ve kaybedildi. Aradan 20 yıl geç-ti. Onu kaybedenler, unutacağımızısandı. Fakat, öfkemiz ve adalet özle-mimiz ilk günkü gibi taze. Onu er geçbulacağız.

Kayıplar politikası ülkemizdeözellikle 1990'lı yıllarda, devletingözdağı verme ve halkın mücadele-sini engellemek için uyguladığı bir po-

litika oldu. Oligarşinin hedefindetüm halkın susturulması vardı. Dev-rimciler, yurtseverler kaybedilecek, birmezarları bile olmayacaktı. Ve bunugörenler, değil mücadele etmek, dev-rim ve sosyalizmi ağızlarına bile al-mayacaktı. Hesap buydu. Hesaplarıtutmadı, çünkü biz vardık! Evlatları-mızı kaybedenlerin yakasına yapıştık.Onlardan hesap soran eylemlerle ka-yıplarımızı bulmak için mücadeleettik.

Dün kayıp politikasını uygula-yanlar, bugün tecrit politikasıyla ev-latlarımızı yok etmeye çalışıyor. Has-ta tutsakları ölüme mahkum etmeyeçalışıyor. Tüm bunlarda amaç aynıdır.Amaç; düşünceleri yok etmek vehalkta korkular yaratarak, kimseninhakkını aramadığı, suskun bir toplumyaratmak. İşte Gülerleri, Yaseminle-ri zulmün elinden çekip alan müca-delemiz bu politikaların sonuç ala-madığının en somut örnekleridir.

Yasemin Karadağ'ı, herkesin kü-çük-büyük emeklerinin sonucundazalimlerin elinden çekip aldık. Şim-di, bu güçle kaybedilen evladımız Ay-han Efeoğlu'nun mezarını bulacağız.Bu inançla mücadelemizi büyütme-liyiz.

Yasemin Karadağ'ı Kararlı MücadelemizleZulmün Elinden Aldık! Ayhan Efeoğlu'nun

Mezarını da Bu Israrla Bulacağız!TAYAD’lı Aileler

ÖNDERLERİMİZİ SELAMLIYORUZ! 25

8 Nisan2012

Yürüyüş

Sayı: 311

Page 26: Yürüyüs 311

Sevgili Yürüyüş okurları, Bir ÖmürBoyu Devrimcilik konusuna bu hafta“İdeal Sahibi Olmak” başlığıyla de-vam ediyoruz.

Ömür Boyu Devrimcilik İdealSahibi Olmaktır.

Stratejik hedefimiz; anti-emperya-list, anti-oligarşik devrim. Devrimle hal-kın iktidarını kuracak, sömürüsüz ve öz-gür bir dünya uğruna savaşa devam ede-ceğiz. Bu büyük bir idealdir. Bu büyükbir davadır. Davamız ve ideolojimiz et-rafında birleşerek Cephe’nin öncülü-ğünde halkımızın kurtuluşu ve özgürvatan için mücadele ediyoruz. Bu idea-le varmak için bulunduğumuz alanda,bölgede ve birimde savaşın ve devrimingereklerini yerine getir-mekle, yapılması gere-kenleri yapmakla gö-revliyiz. Bu, halka kar-şı büyük bir sorumluluk,sahiplenme ve görev bi-lincidir. Halkın her ke-simini örgütleyerek, örgütlenmeleri-mizi büyüterek ve geliştirerek, gerilla-yı büyüterek, gerilla ordusunu ve son-rasında halk ordusunu yaratarak, kur-tuluş bayrağını her geçen gün daha yük-seklerde dalgalandırarak zafere yürü-yeceğiz. Tüm bunları gerçekleştirmek,küçükten büyüğe irili ufaklı milyonlarcaişi yaparak, daha fazla pratik içinde ola-rak ve günlük iş yaparak gerçekleşecek.Yani daha çok emek harcayarak ve ça-lışarak. Bu, bir devrimcinin idealleri uğ-runa mücadele vermesidir.

Çalışma alanımızda önümüze he-defler koyarak, programlar çıkararak,kısa, orta ve uzun vadede planlar yapa-rak, bunları hayata geçirmede hiç vaz-geçmeden ısrarlı olarak, adım adım dahahızlı koşarak, ama dur durak bilmedenyapacağız. İdealleri, hedefleri, plan veprogramları olmayanlar büyüyemez. Birömür boyu devrimcilik yapamazlar. Dai-ma küçük kalırlar çünkü amaçsızdırlar.Bugün milyonlarca insanın idealleri var-

dır. Bizim idealle-rimiz çok daha bü-yüktür, halkın kur-tuluş mücadelesinizaferle sonuçlan-dırmaktır. Bu mü-cadele içinde olanher devrimci, ken-

disini kişilik olarak ve çalıştığı kitle vesilahlı örgütlenmeleri büyütecektir. Genç-likte, mahallede ya da başka bir alan-da, birimde, bölgede çalışan arka-daş. Günlük, haftalık, aylık, yıllık he-defimiz, planımız, programımız varmı? Bunun için ne kadar kafa yoruyor,ne kadar çalışıyoruz, neler yapıyoruz?Her gün bir yeni insana gidip ona kav-gayı, vatanımızın ve halklarımızıniçinde bulunduğu durumu anlatıyormuyuz? Onu mücadeleye örgütleye-biliyor muyuz? Yanı başımızdaki yol-daşımızla ilgilenip onu eğitiyor muyuz?Kendimizi, örgütlülüğümüzü gelişti-riyor muyuz? Hayatın gürül gürül ak-tığı ve çok zengin olduğu, her gün yeni

bir gelişmenin olduğu Türkiye'de hal-ka kendi görüşlerimizi götürüyor mu-yuz? Onlara gerçekleri anlatıyor mu-yuz? Bir kez değil tabi ki ısrarla, nasıldevrime kazandırırım diye düşünerek:üreterek, çözümler bularak yaklaşmak-la olacaktır bu. Mahallemizdeki komşuya,okulumuzdaki insanlara, selam veriyormuyuz? Bir evin kapısını çalarken nasılçalıyoruz? Evdeki insanla nasıl sohbetediyoruz? Ne tartışıyoruz ve nasıl sonuçalıyoruz? Okul kantinindeki ya da ma-halledeki kahvede insanlarla sohbet edi-yor muyuz? Günlük pratiğimizin mu-hasebesini, çıkan sonuçları her gün de-ğerlendirerek tekrar halka gidiyor muyuz?Haftalık, aylık, yıllık olarak aldığımız so-nuçları devrimci tarzda değerlendirip, ek-siklerimizi giderme, daha fazlasını yap-mak için önümüze hedefler koyuyormuyuz? Bu sorulara gönül rahatlığıylaevet diyebilmeliyiz. Öyleyse bir dava ada-mıyız ve ideallerimiz de büyüktür. Kuş-kusuz çalışmamız düşünce tarzımız, ya-

şamımız tüm bunları hayata geçirebile-cek, yapabilecek şekilde olmalıdır. Öyleolduğunda üstesinden gelemediğimiz,halk için baş koyduğumuz bu davada ya-pamayacağımız bir şey de yoktur.

Bir Ömür BoyuDevrimcilik UmutluOlmaktır

Halkın umuduyuz ve umudu büyü-tüyoruz. Yaşadığımız dünyada ve ül-kemizde emperyalizmin ve işbirlikçi-lerinin, devrimi, halkın mücadelesiniyok etmek için her türlü, zulme, vahşeteve aşağılık yöntemlere başvurduğu gü-nümüzde, devrime, sosyalizme ve hal-kın kurtuluş davasına daha sıkı sarılı-yor ve bağlanıyoruz. Dosta da, düşmanada gururla ve onurla haykırıyoruz,yüzyıllardır ezilenlerin, halkın umuduyok edilemedi, Pir Sultanlar'ın, Baba İs-haklar'ın, Şeyh Bedrettinler'in zulme vesaltanatlara karşı kaldırdığı isyan bay-rağı bugün bizlerin, Cepheliler’in el-

lerindedir. Dağlarda ve şe-hirlerde, silahlı, silahsız, kit-lesel örgütlenmelerle ve mü-cadeleyle yürüttüğümüz busavaş, ezilenlerin, yoksul-luk ve açlık içinde yaşayanhalkın, kurtuluş umudu ol-

muştur. Bu umudu büyüterek, zaferlerkazanarak, devrimi gerçekleştireceğiz.Bu, yaşadığımız dünyanın, yaşadığımızülkenin ve halkımızın bir gerçekliğidir.Bu bilimsel bir gerçekliktir. Ancak buböyledir diye ne halk kendiliğinden dev-rim saflarına gelecek, ne de Koçlar, Sa-bancılar, Eczacıbaşılar iktidarlarını bı-rakıp gideceklerdir. Doğrudan doğruyabizim çalışmamızla, halkın örgütlen-mesiyle, savaşı geliştirerek devrim yü-rüyüşümüzü büyütmemize bağlıdır.Düzenin baskı ve zoru karşısında, iş-kencede, her türlü ideolojik, politik, kül-türel, ahlaki saldırıları karşısında dire-nerek, dik durarak, ayakta kalarak veher gün halkın hemen yanı başındamaddi bir güç durumuna gelerek, dev-rim alternatifini büyüterek halkın umu-dunu büyütebiliriz. Savaşı ancak böy-le kazanabiliriz. Savaşı kazanmak mad-di bir güç haline gelmektir. Bunu ya-pacak olan biziz, Cephelilerdir, halkı-mızdır.

Ders: Bir ÖmürBoyu Devrimcilik (6)

Ömür Boyu Devrimcilikİdeal Sahibi Olmaktır

ŞEHİTLERİMİZİ ANIYOR226

Yürüyüş

8 Nisan2012

Sayı: 311

Page 27: Yürüyüs 311

Oligarşinin umut-suzluğu, tasfiyeciliği,teslimiyeti, yılgınlığı veinançsızlığı yaygınlaş-tırmaya çalıştığı koşul-larda, inancımızı, ka-rarlılığımızı büyüterek,ideolojik, kültürel, ah-laki olarak sağlamlığı-mızı koruyarak ve sa-vaşı büyüterek... İşte bunedenle umutsuzlukbize yasak. Çünkü, birömür boyu umutlu ol-maktır devrimcilik.

Bunu başarmak ge-lecek düşüncesi ve hal-kın gücüdür. Umudubüyütmek ve hep umut-lu olmak her devrimcinin her Cephe-li'nin temel özelliklerinden birisidir. Bunasıl olacaktır? Düşman kültürel, ahlakiolarak okulda aynı sınıfı, aynı sırayıpaylaştığımız insanı umutsuzlaştıra-rak, yozlaştırarak günden güne çürü-tüyorsa, Amerikan yaşamına ve kültü-rüne özendiriyorsa ve onlar öyle yaşı-yorsa, devlet mahallemizde 12 yaşın-daki çocuğu uyuşturucu bağımlısı ya-pıyorsa ve bunu yaygınlaştırıyorsa, fu-huşu yaygınlaştırıyorsa bizler bunlarailgisiz kalıp seyrediyorsak Sapkınlıklar,serseri ve lümpenlikler çoğalıyorsa vebiz orada kitlelere gitmiyorsak, hal-kın umudu nasıl büyüyecektir?

Her gün, halka, sağcısı, gericisi, Al-evisi, Sünnisi demeden gidecek ve ör-gütleyerek, hep örgütleyerek, savaşarak,savaştırarak umudu büyüteceğiz. İştebizi var eden, yaşamın ve Cephe'ningerçeği budur. Maddi güç haline gelmekbudur. Kırda ve şehirde savaşan geril-la sayısını arttırmak mahallemizden,okulumuzdan gerillaya daha faza sa-vaşçı göndermek, lojistiğimizi büyüt-mek, kitleleri örgütlemek maddi güç ol-maktır ve savaşı kazanmaktır.

Bir Ömür BoyuDevrimcilik Yapmak;Moralli, Coşkulu ve Çalışkan Olmaktır

Halkımız tüm ezilmişliğine, yok-sulluğuna ve tüm acılarına rağmen, ya-şam sevincini, umudunu, esprisini, ne-

şesini ve moralini hiç yitirmemiştir. Birailede çocuklar tüm saflıkları ve te-mizlikleriyle cıvıl cıvıldırlar. Yaşlılarneşe kaynağıdır. Gençler didinip çalı-şırken, emekçi üretkenlikleriyle yaşamıyaratanlardır. Bu büyük bir zenginlik-tir. Halkımız bezgin, küskün, bık-mış, suratı asık insanı sevmez. Bir dev-rimci moral gücünü inancından, ör-gütlü oluşundan, insan ve halk sevgi-sinden, yoldaş sevgisinden alır. Yaratı-lan tüm değerler, halkın kültürü ve de-ğerleri, Cephe'nin kültürü ve değerlerizengin bir moral kaynağıdır. Bu moralhazinesi gökyüzü kadar yüksek, engindenizler kadar büyüktür. Ve kökleri ta-rihin çok derinliklerindedir. Gün olurBaba İshak, Şeyh Bedrettin ve müritleri,Torlak Kemal ve Börklüce Mustafa, günolur Pir Sultan, bilimsel sosyalizmin ku-rucuları Marks ve Engels, Köroğlu,Çakırcalı, Kurtuluş Savaşında HasanTahsin, Mehmet Sait ve gün gelir Ma-hir, Hüseyin, Ulaş, Dayımız, Sabo, Ni-yazi, Sinan... daha nice kahramanları-mız.

Bir gün dağların doruklarındanduyduğumuz silah sesleri

Sömürücülere ve zalimlere sıktı-ğımız bir kurşun,

Bir harman dalı, bir efe, bir zey-bek oyunu, bir de halay,

Bir Laz kemençesi, bir de davulsesi.

Bir direniş, bir özgürlük eylemi, birde yoldaş selamı moralli kılar, coşku-muzu yüceltir, güçlü kılar bizleri... Bir

Cepheli pratiğiyle, örgütlediğitek bir insanla, yaptığı bir ey-lemle, devrimci heyecanıyla,ruhu ve bilinciyle moralli vecoşkuludur. İşlerini haz duyarak,severek yapmalıdır. Bu idealle-ri uğruna, karşılığında bir şeybeklemeden çalışmasıdır. Dev-rimci için çalışma doğallaşmış-tır. Onun için gönüllü çalışmak,insanı yücelten büyük bir er-demdir. Sosyalist insanın, kapi-talizmin insanından en temelayrımıdır bu. Bir devrimci yap-tığı her şeyden mutlu olmalı, coş-kulu bir faaliyet olarak ele al-malıdır. Yaptığı işin neye yara-dığını bilmeyen bir devrimci, sı-radan bir insan gibi düşünecek,işin bir an evvel bitmesini, iste-

yecektir. Devrimci faaliyet içinde bu-lunan bir insan çalışmayı manevi bir zo-runluluk olarak ele almalı, işine dört ellesarılmalıdır. Coşkusu sürekli artar. Şev-ki ve devrimci heyecanı hep yüksek-tedir.

Bir Ömür BoyuDevrimcilik; YalnızcaÖlmek ve Öldürmek Değildir

Emperyalizm ve oligarşiye karşı hal-kın silahlı savaşını yürütüyoruz. Bu sa-vaşın temel yasalarından birisi ölmekve öldürmek, düşmanı imha etmektir.Bir devrimci yeri geldiğinde gözünükırpmadan ölümün üzerine atlayarak,kendisini feda edebilmelidir. Yeri gel-diğinde halk düşmanlarını, vatan ha-inlerini cezalandırarak, halkın adaleti-ni uygulamalıdır. Elbette bunlar bir dev-rimcide, bir Cepheli'de olması gere-kenlerdir. Devrimcinin işi, yapmasıgerekenler bunlarla bitmez. İktidarperspektifi olmayan bir silahlı örgüt-lenmenin insanları da ölür ve öldürür.Ama devrimci değildirler.

Devrimci savaşırken, yaşamıyla, dü-şünceleriyle, halkı örgütlemesiyle dev-rimcidir. "Ben ölürüm, öldürürüm" di-yen, "ben her şeye hazırım" diyen birdevrimci, halkı örgütlemek için onagitmiyorsa, halkı bilinçlendirmek, ay-dınlatmak ve saflarımızda toplamakiçin bir bildiri yazmıyorsa, ajitasyon vepropaganda çalışmaları yapmıyorsa,

Bir Cepheli pratiğiyle, örgütlediği tekbir insanla, yaptığı bir eylemle,

devrimci heyecanıyla, ruhu ve bilinciylemoralli ve coşkuludur. İşlerini hazduyarak, severek yapmalıdır. Bu

idealleri uğruna, karşılığında bir şeybeklemeden çalışmasıdır devrimcinin.

Çalışma doğallaşmıştır onun için.Gönüllü çalışmaktır, yani insanı

yücelten büyük bir erdemdir. Sosyalistinsanın, kapitalizmin insanından en

temel ayrımıdır bu. Bir devrimci yaptığıher şeyden mutlu olmalı, coşkulu bir

faaliyet olarak ele almalıdır.

ÖNDERLERİMİZİ SELAMLIYORUZ! 227

8 Nisan2012

Yürüyüş

Sayı: 311

Page 28: Yürüyüs 311

bulunduğu yerlerde insanlarıeğitmiyorsa, dediklerinin deiçini boşaltmış olur. Bir yer-de halktan kaçış, devrim is-teğinin olmayışı ya da zayıfoluşu vardır. (Kuşkusuz öz-gün durumlardan görev vesorumluluklardan söz etmi-yoruz.) Ölmeyi ve öldür-meyi bir başına devrimcilikolarak görenler, emekten vesabırdan yoksun olurlar vebu durumu ayrıcalık olarakgörürler. Oysaki devrimcilikbir bütündür. Devrimci herşeyiyle örnek bir insan ol-malıdır. Bir ömür boyu dev-rimcilik yapmak her şey-den önce örnek olmaktır.

Bir Ömür Boyu Devrimcilik Kendi KafasındaDevrimi Yapmaktır

İnanmak, bir davaya, zafere inanmakher şeyin başında gelir. İnanmayanlar birşey yapamaz. Yapsa da yarım yamalakyapar, verimli olmaz ve sonuç alamaz."Gönülsüz yapılan işten bir şey çıkmaz"der halkımız. Devrimci saflardadır, birsilahlı eylemin örgütleneceğine, bir kit-le gösterisinin yapılacağına, bir basınaçıklamasının yapılacağına, olmazlar-la, yapılmazlarla başlıyor. İnanmamış-tır, ikirciklidir, bir ayağı devrimde, birayağı düzendedir, iki kişiliklidir. Bir dev-rimci kafasında devrimi yapmadan,halkın güvenini kazanmadan halkı ör-gütlemesi de, savaşması da, savaştırmasıda mümkün değildir. Böyle bir devrimci,faşizmin zulmünü geriletemez, açlığı,yoksulluğu, fuhuşu, uyuşturucuyu yok

edemez. Bir devrimci, zaferi önce ken-di kafasında kazanmalıdır, yapabilece-ğine, başarabileceğine, zaferler yarata-bileceğine inanmalıdır. Zaferi kendikafasında kazanan bir devrimci, neyi na-sıl yapabileceğini, nasıl halkı örgütle-yebileceğini, savaştırabileceğini düşü-nür. Düşüncesi, yaşamı bunlarla dolu-dur ve faşizmin politikalarının, baskı veterörünün karşısına çıkar, halkı aldat-masının önüne geçer. Zulmün karşısındadüşüncesiyle, bedeniyle, örgütlemeyle,barikat kurar. Zulme meydan okur. İşteCephe o zaman gün gün iktidar yürü-yüşünü büyütür ve iktidarı alır.

Bir Ömür BoyuDevrimcilik; Kendisini BirÜlke GibiDüşünebilmektir

Mesela, Ortadoğu'da, Kafkaslar'da,

Rusya'da, Uzakdoğu'da, Af-rika'da, Asya'da, LatinAmerika'da yani dünyanınherhangi bir yerinde birülke gibi düşünebilmelidirkendisini bir devrimci.Devrimci önce bu ülkeyi ta-nıyacaktır. Halkı tanıya-caktır. Örgütleyecek, sava-şacak ve savaştıracaktır,zafere yürüyecektir. Nere-den, nasıl başlayacağını bi-lecektir. Çalıştığı, düşün-düğü, yaşadığı her şeyi ik-tidarın kazınılması devri-min yapılması gereken ülketoprakları gibi düşünecekve ele alacaktır. Devrimcikendi ailesini, komşusunu,

kaldığı ev ilişkisini, yaşadığı silahlı birekibi, çalıştığı mahalli birimi ya da birokulu, sendikayı, derneği, meslek oda-sını, kültür merkezini, yayınevini, der-gi bürosunu, dağlarda bir gerilla birliğini,bir köyü, bir ilçeyi, bir ili, bir bölgeyi biralanı devrim yapılacak bir ülke gibi dü-şünebilmelidir. Öyle çalışıp örgütleye-rek, mücadele ederek, başarılar eldeederek, zaferler kazanarak, devrim al-ternatifini ilişkileriyle, kültürüyle, ah-lakıyla, yaşam biçimiyle yaşatabilmeli,iktidara yürüyebilmelidir. Bu nedir? Bukendisinde, bulunduğu yerde, çalıştığıyerde iktidarı kazanma devrimi yap-madır. Bu büyük düşünmedir. Bu dev-rimi yaparken geleceği kurmadır.

Sevgili Yürüyüş okurları, bu hafta-ki dersimizi burada bitiriyoruz. Hafta-ya görüşmek üzere. Hoşçakalın.

Devam Edecek

İnanmak, bir davaya, zafere inanmakher şeyin başında gelir. İnanmayanlar

bir şey yapamaz. Yapsa da yarımyamalak yapar, verimli olmaz ve sonuçalamaz. "Gönülsüz yapılan işten bir şey

çıkmaz" der halkımız. Bir devrimci, zaferi önce kendi

kafasında kazanmalıdır,yapabileceğine, başarabileceğine,

zaferler yaratabileceğine inanmalıdır.Zaferi kendi kafasında kazanan birdevrimci, neyi nasıl yapabileceğini,

nasıl halkı örgütleyebileceğini,savaştırabileceğini düşünür.

Erzincan'da Alevilerin yaşadığı Avcılar Köyü’nde du-varlara yazılan “Kafir Aleviler hepiniz yanacaksınız.” ya-zısı ve bir takım işaretlemeler 1 Nisan günü Avcılar Köyü’ndeyapılan eylemle protesto edildi. Eylemde yapılan açıklamada,bu saldırıların AKP’nin halkı böl-parçala-yönet politikası-nın, bizzat Başbakan Tayyip Erdoğan tarafından körükle-nen Alevi düşmanlığının bir sonucu olduğu belirtildi.Açıklamada, sorumluların bulunması istenerek, “Biz Aleviler,

bu işlerin ‘çoluk çocuk’ işi olmadığını biliyoruz ve sorum-luların bir an önce bulunup yargılanmalarını istiyoruz. Ar-tık herkes bilmelidir ki Aleviler kurbanlık koyun değildir!”denildi.

Erzincan Gençlik Derneği de eyleme dövizleriyle des-tek verdi. Yaklaşık 250 kişinin katıldığı eylem, yapılan açık-lamadan sonra sloganlar eşliğinde köy girişine kadar yü-rünerek bitirildi.

Alevilerin Yüreklerine Ekilmek İstenen Korku Tohumuna Karşı Birliğimizi Güçlendirelim

ŞEHİTLERİMİZİ ANIYOR28

Yürüyüş

8 Nisan2012

Sayı: 311

Page 29: Yürüyüs 311

1989 1 Mayıs’ında polis kitleyesaldırır. Kurulan barikatlarla çatışmadevam ederken, Kasımpaşa yokuşundapolisin açtığı ateş sonucu DevrimciSol Güçler’den Mehmet Akif Dalcıvurularak katledilir.

Dalcı’nın katili Kazım Çakmak-çı’nın istihbaratı Devrimci Sol’uneline ulaşır. Ekmeklerini kanla yo-ğuran, halka kurşun sıkıp rahat ede-ceğini sananlara, halkın da adaletininolduğu gösterilmelidir. Hede-fin niteliği önemlidir. Tümkamuoyuna 1 Mayıs şehidiMehmet Akif Dalcı’nın katilipolis olarak teşhir olmuş, halabelleklerde tazeliğini koruyantrafik polisi üniforması, beyazkaskı ve motorsikletiyle Ka-zım Çakmakçı’nın cezalan-dırılmasının yaratacağı olumluetki de bellidir.

İnce ve titiz bir çalışmasonrası Kazım Çakmakçı’nınistihbaratı netleştirilir. 30 Ocak 1990tarihinde, halkın adaletinin elleri Ka-zım Çakmakçı’nın yakasındadır.

Basında çıkan resimleriyle halkıntepkisini çeken, öfke duyulan, hesapvermesi istenen Kazım Çakmakçı,aksine işlediği cinayetin ardındangöstermelik mahkemelere çıkarılmış,olay sonrası oluşan tepkiler bu yollagiderilmeye çalışılmıştı. Öyle ki, Ka-zım Çakmakçı adeta devlet himaye-sindedir. Korunur. Trafik polisliğindensivil polislik görevine alınır, yetmezve tip değişikliğiyle gizlenmeye ça-lışılır. Ama tüm bu önlemlerin hepsiboşunadır. Çok değil, 1 Mayıs ‘89’unüzerinden sadece 9 ay geçmiştir veDevrimci Sol Silahlı Devrimci Bir-likleri uygular halkın adaletini.

Mehmet Akif Dalcı, nasıl ki sağkulağının yanından vurulur, saatlersonra kaldırıldığı Taksim İlk YardımHastanesi’nde son nefesini verir veşehit düşer; bu kez halkın adaletinin

kurşunlarıyla sağ kulağından vu-rulan Kazım Çakmakçı’dır.

Eylem duyulduğu andan itibarenhemen hemen tüm çevrelerde yükselentepki aynıdır; “hak etmişti.” Kadro-ların, taraftarların, tüm devrimci po-tansiyelin ifade ettiği bu sözler, Dev-rimci Sol’un adalet anlayışını yansıtansözlerdir. Evet, Kazım Çakmakçı haketmiş ve cezası halkın adaleti tara-fından yerine getirilmiştir.

31 Ocak 1990 tarihli gazetelerolayı ilk sayfadan verirler. Türkiyebu haberle çalkalanmaktadır. Öyleya, kimdir bu devlete karşı silah çekencüretkarlar? Dalcı’nın katili KazımÇakmakçı, alınan onca önleme rağmennasıl bulunmuş, eylem nasıl gerçek-

leşmiştir?.. Ardı ardına yığınla sorusıralanmaktadır. Polisin elinde olaylailgili ne bir kanıt ne de bir tanıkvardır. Acizlik içindeki dönemin İs-tanbul Emniyet Müdürü Hamdi Ardalıaçıklamasında, bundan sonra da ağzınasakız olacak kelimeleri sıralayabilirsadece; “Failleri bulacağız, iz üze-rindeyiz.”

Hamdi Ardalı’nın söyledikleri boş-tur. Ortada eylemi gören de yoktur,silah sesini duyan da... Basına, sadeceuydurma iki fail robot resmini ver-menin dışında bir şey de yapmazlar.Çaresiz ve hezeyan içindedirler.

O dönemin İçişleri Bakanı Ab-dülkadir Aksu, İstanbul Valisi CahitBayar, İstanbul Emniyet MüdürüHamdi Ardalı, Kazım Çakmakçı’yıafişe edip hedef gösterdikleri gerek-çesiyle basına ateş püskürüyor, basınısuçlayarak “katil asıl sizsiniz” di-yorlardı.

1 Mayıs 1989 günü Kazım Çak-makçı suç üzerindeyken burjuva ba-

sının objektiflerine yakalan-mış, 2 Mayıs 1989 günü isefotoğrafları Mehmet Akif Dal-cı’nın katili olarak boy boybasılmıştı. Daha önce pekrastlanılmamış tarzda polis,gazetecilere yönelik pervasızve açık bir saldırı içindeydişimdi. Kazım Çakmakçı’nıncenaze töreninde töreni izle-yen gazetecilere “alçaklar,katiller, arkadaşımızı hedefgösterdiniz” diyerek saldır-

dılar, küfrettiler. Polisiyle, MİT’iyle,en alt düzeyinden en üst düzeydeolanlarına kadar tüm düşman cephesitam bir panik ve telaş içindedir. Kont-rolsüz, denetimsiz saldırgan havanınnedeni bundan başka bir şey değil-dir.

Ani bir şoktur yaşanan. Ve bu anişok devlet güçlerini, polisi paniğesokmuş, kendi gölgelerinden bile kor-kar hale gelmişlerdi. Öyle ki, teşkilatiçinde köstebek avına çıkmışlardır.

Eylem öncesi, Devrimci Sol ön-derliğinin Kazım Çakmakçı’nın ce-zalandırılması ile oluşacak havanın,kendi saflarında ve dost güçlerdesempatiye ve güvene dönüşeceği;düşman cephesinde ise güçlü bir “hal-kın da adaleti var” mesajının veri-leceği öngörüsü doğrulanmaktadır.Atılım süreci başlamıştır artık. Sadecetespit eden, konuşan değil, hem kad-rolara hem de halka nasıl yapılmasıgerektiğini pratik olarak da gösterenDevrimci Sol’un koşusu şimdi hızkazanmaktadır.

GÜNÜMÜZÜ AYDINLATAN

DEVRİMCİ SOL’UNATILIM YILLARINI

BAŞLATANİLK EYLEM

ÖNDERLERİMİZİ SELAMLIYORUZ! 29

8 Nisan2012

Yürüyüş

Sayı: 311

Page 30: Yürüyüs 311

Sözlükler "Celali" kelimesininkarşılığı olarak şöyle yazar: "Celali:İlk olarak Yavuz Sultan Selim döne-minde ortaya çıkıyor. Devlete isyaneden Bozoklu Derviş Celal'in adam-larına ve ondan yana olanlara, son-raları da türeyen bütün eşkiyalaraverilen ad." (TDK Sözlüğü)

Osmanlı egemenleri, Derviş Ce-lal'in önderlik ettiği halk isyanınınardından, zulüm ve sömürü düzen-lerine isyan eden herkese "Celali"demişlerdir. Bugün devletin devrim-cilere "terörist" demesi gibi... Hepbu demagoji yapılmıştır; zulme karşıbaşkaldıran halka ya celali denmiş,ya eşkiya, ya terörist... Bu arada,halk kahramanı Köroğlu'nun da "Ce-lali" olduğunu ekleyelim.

Elbette, sömürü ve zulüm varsaCelali de olunacaktır. Olunmuşturve Anadolu'nun isyan tarihi de böyleyazılmıştır. Egemenlerin kavuk vekılıçları karşısında boyun eğilmemiş;Dadaloğlu'nun dediği gibi (“Öç alırızilk fırsatı bulanda") fırsat yaratıp he-sap sormuştur halk güçleri.

Osmanlı'nın sömürüye ve zulmekarşı çıkan herkesi tanımlamak içinkullandığı "Celali" kavramına adınıveren Derviş Celal önderliğindekiisyan, 1518-1519 yılında yaşanır.

Bozok Türkmenleri'nden olanDerviş Celal, Tokat'ın Turhal ilçesindedergahındaki faaliyetleriyle halkı ay-dınlatmaya çalışıyordu. Döneminhalk aydını olan Derviş Celal, yaşambiçimi ve halka yaklaşımıyla, halktarafından da sevilip sayılırdı. Busevgi ve saygının sonucudur ki ona"Şeyh Veli" derlerdi.

Derviş Celal'in yaşadığı bölgede,daha önce Şah Kulu (1511) ve NurAli (1512) isyanları yaşanmıştı. Os-manlı egemenleri bu ayaklanmaları

kanla bastırmışama isyana yolaçan nedenleri or-tadan kaldırama-dığı ve kaldırama-yacağı için, halkın

içindeki isyan dalgası yeniden ka-barmaya başlamıştı.

Halk niçin isyan eder? Cevapaçık ve tarihseldir: Sömürü ve zulümvar olduğu sürece, halklar isyan ede-ceklerdir.

Hemen önceki isyanların bastı-rılmasında halkın kanının oluk olukakıtılmasına, önderlerinin katledil-mesine rağmen, Osmanlı’nın sömürüve zulüm düzeni, halkı bir kez dahaayaklanmaya itmiştir.

Ozanın şu dizeleri halkın bu ger-çekliğini ifade eder: "Sayılmayızparmak ile / Tükenmeyiz kırmakile / Taşramızdan sorma ile / Kimsebilmez ahvalimiz"

Halkın halini bilecek ve bir çaregösterecek olan halk aydınlarıdır el-bette. Derviş Celal de, içinde yaşadığıhalkın durumunu, acısını, derdinigözlemleyip çare öneren bir halk ay-dınıdır.

Derviş Celal'in gördüğü halkındurumu şuydu: Halk, Osmanlı’nınsömürü çarkı altında eziliyor, buhaksızlığa itiraz edenlere de türlüeziyetler ediliyordu.

Alevi halk ise kıyımlara maruzkalıyordu. Osmanlı'nın kadılarındaadalet, bey ve paşalarında da hakka-niyet yoktu. Kimi kime şikayet ede-ceksiniz, it iti ısırmıyor ve hep birliktehalka saldırıyorlardı.

Derviş Celal tereddütsüz halkınınisyanına önderi olmayı seçti. Kiisyan, örgütlü bir halk hareketi de-mekti. Celal ve yoldaşlarından ha-bersiz oldukları düşünülemez. Bu is-yanların kanlı sonuçları da ortadave fakat, daha önceki isyanların ye-nilgiyle sonuçlanması onlarda korkuyaratıp harekete geçmelerini engel-leyici bir faktör olmadı. Aksine o is-

yanlardan devraldıkları adalet bay-rağını daha ileriye taşımak için te-reddüt etmediler.

"Anadolu Erenleri" de denilenCelaliler, içinde yaşadıkları halkınaydını, önderi ve savaşçısıydılar. Hal-kın ihtiyaçları, çelişkileri ve dertlerinoktasında halkın aydını oluyorlardı.Halkın karşılaştığı en temel sorunolan sömürü ve zulüm karşısında neyapılması gerektiği noktasında dahalk önderi olarak halkı örgütlüyor-lardı.

"... Şeyh Celal, halk üzerindekibu etkinliğinden de yararlanarak'yoksul halkın, topraksız köylülerin,ağır vergileri altında ezilenlerin ha-yatını düzeltmek, onlara mutlulukgetirmek için' halkı kendi çevresindebirleşmeye çağırdı." (Çetin Yetkin-Syf:204)

Birleşen halk güçlü olur. Bu bir-liğin, halkın ortak hasreti, hedefiolan adalet ve bereketin hakça pay-laşımı temelinde yarattığı, Babai İs-yanı'ndan bu yana bu topraklardayaşanan halk isyanlarının tarihseldersidir. Derviş Celal'in çağrısı dabu temeldedir.

Halkın gücünün açığa çıkması,ancak ve ancak, halkın örgütlenme-sine, ortak hedefler temelinde bir-leşmesine bağlıdır. Derviş Celal'in"halkı kendi çevresinde birleşmeyeçağırması" da halkın kendi gücününaçığa çıkartılması anlamınageliyordu.

Derviş Celal’in isyan çağrısınınözü şuydu: “Mülk Allah'ındır.”

Hal böyle olmasına rağmen, Al-lah'ın mülkünü halkın zararına olacakşekilde özel mülkleri haline getiripzevk-ü sefa süren haramilere karşıisyan etmek, halkın hakkıdır... Ekinidiken, biçen, harman eden köylülereemeklerimin karşılığını vermediklerigibi, ellerinde kalanları da ağır ver-gilerle gasp eden zalimlere isyan et-mek, halkın hakkıdır... O halde,sömürü ve zulmü halka reva gören

BOZOKLU CELALİSYANI (1519)

DDünden Bugüne Anadolu'daDünden Bugüne Anadolu'daHALK İSYANLARIHALK İSYANLARI

HALK KAHRAMANLARIHALK KAHRAMANLARI

Zalimler Oldukça İsyan Edenler,Zulüm Sürdükçe İsyanlarda Sürecek!

ŞEHİTLERİMİZİ ANIYOR30

Yürüyüş

8 Nisan2012

Sayı: 311

Bu Halk, Bu Vatan Bizim! Kahrolsun Faşizm Kahrolsun Emperyalizm!

Page 31: Yürüyüs 311

bu münkirlere (Allah'ı inkar edenlere)isyan etmek, haktır... Değil mi ki, osultanlar, beyler, paşalar takımı sarayve konaklarında asalakça zevk-ü sefasürüyorlar, o halde bunlardan hesapsormak da halkın hakkıdır...

Derviş Celal'in çağrısı, bu ve ben-zeri şekillerde halka ulaştırılarakisyan için yoksul halk kesimleri ör-gütleniyordu.

"...Onu 'Şeyh Veli' diye adlandıranhalk, bu çağrıya koşmakta gecikmedi,kısa sürede Şeyh Celal'in yanında20.000'den çok kişi toplanıverdi..."(Age)

Halkın gücü açığa çıkmış, artıkisyan başlamıştı. Bu tablo karşısındaürken Osmanlı sarayı, Derviş Celal'ingüçlerinin üzerine Rumeli BeylerbeyiFerhat Paşa komutasında bir ordugönderdi. Ayrıca, yerel beylerdenŞehsuvaroğlu Ali komutasındaki as-keri güçler de doğudan harekete geç-tiler. Celali halk güçleri ise, Sivas-Erzincan tarafına doğru çekildiler.

Şehsuvaroğlu Ali komutasın-daki güçlerle, Derviş Celal’in ön-

derliğindeki halk güçleri, Erzincan-Akşehir’de karşılaştılar. Anadolu halkisyanlarının belirleyici özelliklerindenbirisi olarak, isyan eden halk güçleriçoluk çocuk, genç yaşlı, kadın veerkek hep birlikteydiler. Yalın ayak,yalın kılıç bir halde ve kurtuluş umut-larının peşinde gelmişlerdi burayakadar. Ve kurtuluşları uğruna savaş-maktan geri durmadılar. Ki bu çar-pışma sırasında, Derviş Celal de ya-kalanıp katledildi. Cesedi parçalaraayrılıp, kesilen kafası ise İstanbul'agönderildi.

Böylece, halkın bir isyanı dahaegemenler tara-fından yenilgiyeuğratılır. Amahalk güçleri isyanetmekten yinevazgeçmeyecek,'ıslah' olmayacak,baş eğmeyecektir.Çünkü, sömürüve zulme karşıhalkın isyan et-mekten başka ça-

resi, kurtuluşu yoktur. Ki Şah Kuluve Nur Ali Halife isyanlarının ar-dından yaşanan Derviş Celal önder-liğindeki isyanı da Baba Zünnun(1525) isyanı izlemiştir.

Osmanlı egemenleri, Derviş Celalönderliğindeki bu isyanın ardındansömürü ve zulüm düzenine isyanedenlere, genel bir isim vererek, “Ce-lali” demeye başlamıştır. Ki gününCepheliler’i, o günün Celalileri’ninisyan damarını bugüne taşıyanlardır.Sömürü ve zulüm var olduğu sürecede, bu topraklar da halkın adaletinikuşanan Celaliler hep olacaktır.

Celaliler, Cepheliler’e diyor ki: Zulüm varoldukça direnenler olacaktır. Ne Celaliler nede Cepheliler bitmez. Onlar öldürdükçe bizyeniden doğacağız, çoğalacağız… Tarih, zul-medenleri ve zulme boyun eğmeyenleri hepyazacak.

Tarihten Günümüze

Sarıgazi'de sürekli dergi dağıttığımız bölgelerdenbirinde bir bina vardı. Bu binanın her hafta ziline bası-yorduk. Ama hiç kapılarını açmıyorlardı. Balkondanbakıp dinlemeden dergiyi istemediklerini söylüyorlardı.

Bir hafta apartmanın kapısı açıktı, ben de içerigirdim. Çaldığım kapılardan birinde bir abla çıktı, “Kimaçtı size kapıyı?” dedi. Ben de, “Kapı açıktı girdim.”dedim ve neden böyle davrandıklarını sordum. Ablacevap vermedi. Sadece bizim binaya girmemizi isteme-diklerini söyledi.

Bu konuşmadan sonra da ben yine gitmeye devamettim. Her hafta aynı abla çıkıp “İstemiyoruz bir dahabizim zile basmayın.” diye kızıyordu.

Haftalar sonra o abla kapıyı açıp, “Ben almak iste-miyorum. Ama siz diğer dairelere sorun” demeye başladı.Her gittiğimizde ziline basıyoruz mutlaka. Yine haftalarsonra abla bizi yolda görünce selam veriyordu.

Bir gün kapısını açtı ve neden dergiyi almadığınıanlattı. Dergide çok fazla katliamlardan bahsettiğimizi,çocukların bunu görmesini istemediğini söyledi. Biz deo görmek istemediği katliamları bizim yaşadığımızı,halkın çocuklarının yaşadığını, üstelik devletin yaptığınıanlattık. Katliamlara gözlerini yumunca yok olmadığını

söyledik. Biz de çocukları-mızın bunları görmesini is-temediğimizi, fakat tüm bun-

ların gerçek olduğunu söyledik. Abla yine de ikna ol-madığını, sadece bir sayıyı alacağını bir daha da alma-yacağını söyledi.

Biz yine her gittiğimizde onun evine gittik. Ensonunda abla “Tamam artık alacağım.” dedi ve almayabaşladı. Daha sonra mahallede konserimiz olmuştu,konsere geldi. Konserden çıkarken çok beğendiğini söy-ledi.

Bu yaşadıklarımız bana ısrar ettiğimizde ve gerçektenistediğimizde başaramayacağımız hiçbir şey olmadığınıgösterdi.

Israr ve Cüret Emektir

ÖNDERLERİMİZİ SELAMLIYORUZ! 31

8 Nisan2012

Yürüyüş

Sayı: 311

Hayatın Öğrettikleri

Page 32: Yürüyüs 311

Halkımız hep şikayet eder; “nedenonlarca örgüt var” diye. Devrim mü-cadelesinin verildiği her ülkede mü-cadeleye önderlik yapan örgütlerinsağında ve solunda çok fazla sayıdaörgütler ortaya çıkmıştır. Ancak ideo-lojik, politik, pratik olarak farklarınıortaya koyamayan örgütler süreçiçinde yok olmuşlardır. Ülkemizdede böyle olmuştur. 70’lerde olançok sayıda örgüt 90’larda siyasetsahnesinden silinmiştir. 90’larda varolan örgütler de 2000’lerde yok ol-muştur. Ve bu yok oluş sürmektedir.

Bunun temel nedeni birincisiSOL’un ayaklarının Türkiye toprak-larına basmamasıdır. SOL baştan berişabloncu olmuştur. Ya Sovyet devri-mini, ya Çin devrimini, ya da Küba,Arnavutluk vb. kendilerine şablonolarak almışlardır. Bu yanıyla SOLülke koşullarımıza uygun bağımsızbir devrimci stratejiye sahip olmamıştır.

İkincisi, bağımsız bir politikasıve pratiği olmamıştır.

Üçüncüsü, SOL kendi mücadelepratiğiyle tarihe bırakacak örnek de-ğerler, gelenekler yaratamamıştır.

Dördüncüsü, SOL iktidar hede-fini kaybetmiştir.

Bugün SOL’un içinde bulunduğudurumu burada saydıklarımızın gö-rünürde bile kalmadığı gerçeğidir.

Bugün SOL’un büyük çoğunluğubağımsız hiç bir politika üretemezolmuş ve Kürt milliyetçi hareketineyedeklenmiştir. Dolayısıyla kendikimliğini de büyük ölçüde yitirmiştir.

SOL’daki bu politikasızlaşmayıısrarla eleştireceğiz.

Bunlardan birisi olan ESP’ye yö-nelttiğimiz eleştiriye Atılım gazetesi,381. sayısında Haydar Özkan imzalıyazıyla cevap verilmiş. Kürt milli-yetçi hareketine eklemlenmedikleriniispat etmeye çalışıyorlar.

Bu yazıyla bir kez daha gördük

ki, kendilerine ait tekbir politikaları yoktur. Kimliksiz-leşmişlerdir. Atılım gazetesi "da-yanışma", "Kürt ulusal hareketiiçin birer sosyalist filiz yaratmak",

İşte politikasızlık dediğimiz tamda budur. Sizin Kürt milliyetçi ha-reketi desteklemenin dışında Kürthalkına yönelik bağımsız bir politi-kanız var mı?

Atılım da Kürt sorununun çözü-münü Kürt milliyetçi hareket gibioligarşiyle uzlaşma masasında çö-züleceğine mi inanmaktadır?

Değilse Atılım’ın Kürt sorunu-nun çözümü konusundaki politi-kası nedir?

"Barış" Kürt milliyetçi hareketinpolitikasıdır. Tüm politikaları dabuna endekslidir. Atılım’ın bu poli-tikalara yedeklenmekten başka hiçbir belirleyiciliği yoktur.

Barış politikalarına yedeklenme-nin dışında hangi bağımsız politikayısavundunuz?

Bu sorulara cevap verilmedengenel geçer laflarla geçiştirilemez.

Ötesi ucuz demagojidir..

Yürüyüş "polis yerine polis sal-dırısına uğrayanları eleştiriyor"sözleri; "Azadi gazetesinin adınınkürtçe olması"; dayanışma konu-sunda verdiğiniz dersler "ucuz laf-lar"dır.

Birincisi; bu sözler Atılım’ın sa-hip olduğu siyasal anlayışın kimliksizve kişiliksiz politika yaptığı gerçeğinigizleyemez.

İkincisi; Atılım gazetesi bu ko-nularda Yürüyüş’e akıl öğretemez.

Atılım’ın “dayanışma”dan an-ladığı 1 Mayıs’ta Mahir posteri ta-şıyıp sonra da onun dergide “daya-nışma” diye propagandasını yapma-sıdır. Yine Ölüm Orucu Şehidi Os-man Osmanağaoğlu’nun halk tara-fından çok sevildiği bir yerde onun

adına eylem yapıp propaganda yap-masıdır. Bunlar dayanışma değil,faydacılıktır. Dayanışma çok farklıbirşeydir. Atılım dayanışmayı öğ-renmesi için önce anlayışını değiş-tirmesi lazım. Biz dayanışma uğrunaşehitler vermiş bir hareketiz.

Polise bizim nasıl baktığımız çoknettir. Kimi eleştirip kimi eleştirme-yeceğimizi de iyi biliriz. Eleştiri dev-rimci bir yöntemdir. Polis düşmanı-mızdır, onları eleştirmeyiz. Faşist yüz-lerini teşhir ederiz. Bizim eleştirdiğimizkonu çok nettir: POLİTİKASIZLIKve YEDEKLENMEK!

Antep'teki 2012 Newroz kutla-malarında yaptığı konuşmada LeylaZana "Newroz gösterilerinde çıkanolaylarda yaşamlarını yitiren BDPyöneticisi Hacı Zengin ile Cizre'deçıkan olaylarda yaşamını yitiren PolisMemuru Ahmet Toprakoğlu demok-rasi şehitleridir" dedi. (Evrensel, 22Mart 2012) Newroz’da halka azgıncasaldıran, bu saldırılar sonucunda birBDP'liyi öldüren katil polis nasıl “de-mokrasi şehidi” olabilir? Atılım buanlayışa bu soruyu hiç sorabilir mi?Atılım bunu eleştirebilir mi?

Polise direnme, mevzilerini sa-vunma; dergileri halka ulaştırmakiçin ödenen bedeller bizim tarihimizeaittir. Hala da bu bedelleri ödüyoruz.

Yasal bir dergiyi dağıtabilmekiçin biz öldük.

Ayrıca bu uğurda verilen her türmücadelede DOST VE DÜŞMANAYRIMIMIZ ÇOK NETTİR.

Dostlarımızı düşman karşısındayalnız bırakmadık. En önemlisi dedostluklarımızı belirleyen faydacılıkdeğildir.

"Bu öyle bir gözü körlük ki, 'Aza-di" gazetesinin sosyalist bir yayınolabileceği aklına dahi gelmiyor Yü-rüyüş'ün. İsmi Kürtçe olduğundanolsa gerek!" (Atılım, sayı 381, sayfa

Politikasızlığın, Yedeklenmenin Adı

‘Dayanışma’ Olamaz!

ŞEHİTLERİMİZİ ANIYOR32

Yürüyüş

8 Nisan2012

Sayı: 311

Page 33: Yürüyüs 311

13)

Atılım yazarı iyi ki Kürtçeyi keş-fetmiş. O bu keşfinin şımarıklığıylane dediğini bilemez durumda... AtılımKürtçeyi bize karşı savunamaz.

Kendilerinin Kürtçe olan ya daolmayan yayınları bile ortada yokkenbiz bu dilin kullanılmasının bedel-lerini ödemeye başlamıştık.

Tabi Kürtçenin meşrulaştığı; dev-letin bile varlığını kabul etmek zo-runda kaldığı koşullarda bu tür “kah-ramanlık”ları yapmak kolaydır. Adıüzerinde "ucuz kahramanlık"tır.

Kürt milliyetçilerinin peşine ta-kılmayı; kimliksiz ve politikasız ol-mayı "dayanışma" dersleri verereksunmak ciddi bir cesaret örneği ola-bilir. Buna olsa olsa "cahil cesareti"diyeceğiz ama Atılım yazarının yap-tıkları politikadan bu kadar habersizolduğunu sanmıyoruz. Atılım kim-liksiz politikalarının farkındadır vetüm uğraşı bunları gizlemek içindir.

İbretlik onlarca örnek verebiliriz.Ama gereksiz. Atılım Kürt milliyetçiharekete yedeklenmek bir yana ya-ranmak için adeta tarihi tahrif ediyor.

Atılım istediği kadar devrimci

dayanışmada bulunabilir. Kimseninbuna bir şey dediği yok.

Atılım Genel Yayın Yönetmeniİbrahim Çiçek, tahliyesinden sonraAtılım'da yapılan bir röportajında söy-lediği şu sözler Kürt milliyetçi hareketeyaranmaktan başka bir şey değildir.Aksi durumda Kürt milliyetçi hareketinhapishanelerdeki tavırlarına ilişkinsöyledikleri doğru değildir.

Şöyle diyor İbrahim Çiçek: “FTipleri de sınıf mucadelesinin birbiçimi. Fakat yurtseverler ve dev-rimciler geleceğimizi teslim etme-yeceğimizi F Tiplerinin aslında ye-nilebilir olduğunu gösterdiler. Oradada direniyorlar, örgutleniyorlar,paylaşıyorlar...” Birincisi Kürt mil-liyetçi harekete göre hapishaneler“sınıf mucadelesinin bir biçimi” ola-rak görülmemektedir.

Fakat mesele yaranmak oluncaKürt milliyetçi hareketin kendilerininsahiplenmediği bir politikayı gerçekleriçarpıtarak onlara yakıştırmaktadır.

Kürt milliyetçi hareketin ZindanKonferansı’nı okuyun: Hapishanelerenasıl baktıklarını orada görürsünüz.PKK tutsakları “Biz savaş esiriyiz.

Ses çıkarırsak katlediliriz” anlayı-şıyla hapishanelerdeki dayatmalaraboyun eğmişlerdir.

Söz konusu olan Ulucanlar kat-liamında “biz yokuz binbaşım” di-yen ve onların boşalttığı koğuştankatliam saldırısının yapıldığı, 19Aralık’ta ellerin havaya kaldırılıpteslim olunduğu, “farkımızı koy-duk” diyerek bunun bizzat Öcalantarafından onaylandığı, F Tipi tecritpolitikalarının yaptırımlarına uyul-duğu, oligarşinin tecrit saldırısınakarşı direnmeyen, hapishanelerdekiher türlü direnişi “provokasyon”olarak değerlendiren bir anlayış ol-masa acaba bizim tanımadığımız birhareketten mi bahsediliyor diyeceğiz.

Bu ne dostluk, ne dayanışmadır.Bu politikasızlık da değildir. Buradaaçıkça gerçekler tersyüz edilme pa-hasına bir yaranma vardır. Ki, buda Atılım’da politika haline gelmiştir.

Sonuç olarak SOL’un olmazsaolmaz köşe taşlarından birisi ba-ğımsız politika sahibi olmasıdır.

Politikasızlık, yedeklenme, ya-ranmacılık dayanışma adına savu-nulamaz.

Devrimci 1 Mayıs Platformu, hersene olduğu gibi 2012 1 Mayıs’ıöncesi de deklarasyon yayınladı.TMMOB Makina Mühendisleri OdasıToplantı Salonu’nda bir araya gelenDevrimci 1 Mayıs Platformu bile-şenleri, 1 Mayıs kutlamasına ilişkinortak görüşlerini açıkladılar. “Emper-yalist Savaşa, Sömürüye ve Zulme

Karşı 1 Mayıs’ta Taksim’e!” pan-kartı altında yapılan açıklamada,deklarasyon metni okundu.

Deklarasyonu okuyan Dev-rimci 1Mayıs Platformu sözcüsü,bölgede emperyalist saldırganlı-ğın ve işgallerin, Libya’dan sonraSuriye ve İran’ı hedef alarak bo-yutlandığını, oligarşinin Suriye’ye

karşı savaş kışkırtıcılığı yaptığını;emperyalist-kapitalist sistemin devameden krizinin maliyetini milyonlarcaişçi-emekçiye yıkacak saldırı yasa-larının ve bunun içerisinde Ulusalİstihdam Stratejisi adı altında kıdemtazminatlarının gasbı, Özel İstihdamBüroları, Bölgesel Asgari Ücret vb.gibi uygulamalarının da yasalaşa-

cağını ifade etti. Ardından “Böylesi bir dö-

nemde kutlayacağımız 2012 1Mayısı’nın birleşik, kitlesel ol-masının yanında; devrimci özüneuygun bir şekilde kutlanması ha-yati önemdedir.” dedi.Sendikalar, meslek odaları,

DKÖ’ler, siyasi partiler, devrimcigüçler, kısacası tüm emekçilere; bir-leşik, kitlesel ve devrimci özüne uy-gun bir 1 Mayıs’ı birlikte örgütlemeçağrısı yapan Devrimci 1Mayıs Plat-formu sözcüsü deklarasyonu şu söz-lerle bitirdi:

“Bizler 2012 1 Mayıs’ının yu-karıda çizdiğimiz çerçevede geçmesiiçin her türlü çabayı göstereceğimizideklare ediyoruz. Tüm devrimci ya-pıları, sendika ve kitle örgütlerinigüçlerini birleştirmeye ve ortak dav-ranmaya çağırıyoruz. EmperyalistSavaşa, Sömürüye ve Zulme Karşı1 Mayıs'ta Taksim'e!”

1 Mayıs’ta Taksim’deyizEmperyalizmin ve Oligarşinin Tüm Saldırılarına Karşı

1 Mayıs’ta Halk Cephesi Saflarında Toplanalım

ÖNDERLERİMİZİ SELAMLIYORUZ! 33

8 Nisan2012

Yürüyüş

Sayı: 311

Page 34: Yürüyüs 311

ŞEHİTLERİMİZİ ANIYOR334

Yürüyüş

8 Nisan2012

Sayı: 311

"Eskiden tüm insan zekası, onuntüm dehası, bazılarına tekniğin vekültürün tüm nimetlerini vermek,buna karşılık ötekilere en zorunlu şeyolan eğitiminden ve gelişmeden yok-sun bırakmak için yaratıyordu. Şim-di ise tekniğin tüm mucizeleri, kül-türün tüm başarıları halkın genelmalı olacaktır ve bundan sonra in-san zekası ve dahası hiçbir zamanbaskı aracı, sömürü aracı haline ge-tirilmeyecektir."¹

Lenin bu sözüyle Sovyetler Bir-liği'nde sosyalist kültürün dayandı-ğı temel ilkeyi formüle ederken,aynı zamanda kültürün ve kültürelfaaliyetin sınıfsal içeriğine de vurguyapmaktadır.

İktidardan alaşağı edilen ege-menlerin bilinçlerde kurduğu ege-menliği altetmek şüphesiz devrimyapmaktan daha uzun bir zamanalacaktır.

Bu anlamda sömürücüleri ikti-dardan uzaklaştırmak, yani devrimyapmak sosyalizmin kuruluşunadoğru atılmış bir ilk adımdır.

İlk adımın zorunluluğu ve dön-üştürücü rolü Marks ve Engels tara-fından şöyle vurgulanıyor: “Bu, ko-münist bilincin kitlesel olarak doğ-ması için olduğu kadar, bizzat ama-ca ulaşmak için de insanların kitle-sel olarak değişmeleri zorunludur. Buise yalnız pratikle, yani devrimlemümkündür. Dolayısıyla devrim zo-runludur. Yalnız egemen sınıfın baş-ka biçimde devrilmesi olanaksız ol-duğu için zorunlu değil, direnen sı-nıfın tüm eski kötülüklerinden kur-tulması ve yeni bir toplum yaratma-ya yetenekli olması ancak devrimlemümkün olduğu için zorunludur.”²

Deviren sınıf, yeni toplumu kur-ma yeteneğini devrim için mücade-le ederken ve devrim yaparken ka-zanır. Ancak yine Marks, insanların

bilincinin ekonomik gelişme-den geri kaldığını bu nedenlekapitalizmin tüm artıklarının

birdenbire, yalnız bir devrimle yokedilmeyeceğini vurguluyor. Biz detam bu nedenle devrimi bir baş-langıç olarak vurguluyoruz.

Devrimle birlikte sosyalizminekonomik temellerini kurmaya çalı-şırken buna uygun yeni bir kültürüiradi olarak şekillendirmek zorun-ludur.

Halkın eğitimi, dönüşümü vesosyalist kültürel faaliyeti tüm hal-ka yayarak sosyalizmin kültür ala-nındaki kazanımları diyebileceği-miz değerlerin alt yapısını büyük birhız ve atılganlıkla oluşturmuşlardır.

Şimdi 2. paylaşım savaşına kadarolan sürede halkın kültür seviyesiniyükseltmek için Sovyetler Birli-ği'nde atılan somut adımları, sosya-lizmin kazanımlarını görelim:

"Sovyet Sosyalist CumhuriyetlerBirliği (SSCB) daha 1938-39 yılın-da genel öğretim okullarında okuyanöğrenci sayısı bakımından dünyadabirinci sırayı alıyordu ve bu okullardaBüyük Britanya, Almanya, Fransa veİtalya bir arada alındıkları zaman ara-larındaki öğrenci sayısına oranla 1,2misli daha fazla öğrenci; aynı ülke-lere Japonya'yı da kattığımızda ara-daki üniversiteli sayısından 1,4 mis-li daha fazla üniversiteli okuyordu.Yalnızca bir tek Leningrad'da sa-vaştan önce tüm faşist Almanya'dandaha fazla üniversiteli vardı.

1939 yılı başlarında SSCB'de240 bin 765 kütüphane vardı ki,bunlardaki kitapların sayısı toplam442 milyon 203 bin 8 idi. SovyetlerBirliği'ndeki halk kütüphanelerininsayısı 1914 yılına oranla 62 misliartmıştı. Yalnızca "Saltikof-Sçedrin"devlet halk kütüphanelerinde, Ber-lin'deki Prusya devlet kütüphanesi-ne oranla 32 misli daha fazla kitapbulunmaktadır. (...)

Sovyet yönetimi insan zekası ta-rafından yaratılan en güzel şeyleri hal-kın ortak malı yapmak için gereklikaynakları esirgemiyordu. Aristo'nun,Voltaire'in, Diderot'un, Helvetyus'in,Holbah'ın, Darwin'in, Newton'un,Aynştayn'ın, Mendelyef'in, Meçni-kof'un, Pavlov'un ve Timiryazef'ineserleri yüzbinlerce adet basıldı.Dünya edebiyatının Bayron, Balzac,Hayne, Göte, Hugo, Dikens, Şekspirve Şiller gibi klasikleri milyonlarcayayınlandı. Rus estetik edebiyatı kla-siklerinden Puşkin'in, Gogol'un, Gri-boedof'un, Lermontof'un, Herzen'in,Nekrasof'un, Saltikof'un, Sçedrin'in,Tolstoy'un, Çehof'un, Gorki'nin veMayakovski'nin eserlerinin tirajı ar-tık on milyonları buldu. Rus halkı,SSCB'nin diğer halklar Tumanyan,Şalon Aleyhem ile tanıştı. SSCB'nindiğer halkları Rus ve dünya edebi-yatının hazineleriyle kucaklaştı. Bu-nun boyutunu görmek için aşağıda-ki tabloya bakınız.

Sovyet düzeninde halk şarkıları-nın, ozanlarının, masalcılarının eser-leri geniş bir yayım imkanına ka-

Biz deBiz de Kültür, Sosyalizm İle HalkınElinde Silaha Dönüşür

Page 35: Yürüyüs 311

ÖNDERLERİMİZİ SELAMLIYORUZ! 335

8 Nisan2012

Yürüyüş

Sayı: 311

Grup Yorum ve dinleyicileri, Tekirdağ 1 No’lu F TipiHapishanesi’nde tutsak olan Yorum elemanı Seçkin Ay-doğan’ın özgürlüğü için yine Galatasaray Lisesi önün-deydi. Bu hafta 8.si düzenlenen eyleme 600 kişi katıl-dı. Hep bir ağızdan Cemo şarkısını söyleyen kitle, Yo-rum şarkılarıyla halaylar çekti.

Eylemde, bir gün önce Seçkin’in, hücresine giren gar-diyanların saldırısına uğradığını anlatan Yorum elema-nının sözleri sık sık “İnsan-lık Onuru İşkenceyi Yene-cek” sloganıyla kesildi. Ey-lem, Seçkin Aydoğan’ın dayargılandığı davanın 2 Ni-san’da görülecek olan du-ruşmasına katılım çağrısıyapılarak bitirildi.

vuştu: Cambul Toktohul, Satilhanof,Süleyman Stalski, Hamza Tsadasa,Fekla Bezzubova, Marfa Krükofabunlardan bazıları.

Tiyatromuz Yalnızca Sovyetler'dedeğil dünya kültüründe de bileğininhakkıyla öncü yerini almaktadır. Ti-yatromuz, Sovyetler Birliği gibi ya-pısı bakımından çok ulusludur. Dev-rime dek birçok ulusumuzun tiyatro-ları geniş kapsamlı gelişmeye uğradıve ulusal kültürde onurlu bir yeraldı. Örneğin, önceleri Ermenistan'da,Türkmenistan'da, Tacikistan’da veKırgızistan’da profesyonel tiyatroyoktu; şimdi Ermenistan'ın 27, Ta-cikistan'ın 23, Kırgızistan'ın 21,Türkmenistan'ın 11 tiyatrosu var-dır. Devrimden önce Ukrayna'da 35tiyatro vardı. 1940 yılına doğrubunların sayısı 125’e varmıştır.Gürcistan’da 3 tiyatro varken, şim-di 40 tiyatro vardır; Özbekistan'ın1 tiyatrosu vardı, şimdi 49 tiyatro-su vardır.

Çarlık zamanında kendi alfabele-rine dahi sahip olmayan en küçükulusların bile şimdi bir kaç tiyatrola-rı vardır ki; ulusal sanatları bunlarıntemeli üzerinde gelişmektedir.

Kulüp kurumları, sinemalar vemüzeler Sovyetler Birliği'nde büyükölçüde geliştiler. 1939 başlangıcında100 binden fazla kulüp vardır ki,bunların 41 bini kolhoz kulübüydü.1915 yılıyla kıyaslanınca SSCB'dekisinemalar 1939'da 21.9 misli arttı. Ge-nellikle, halk kitleleri için en popülersanat olan sinema yalnız Sovyet dü-zeninde gelişti.

Bu savaşın başlangıcından öncebizdeki müzelerin sayısı 794'ü bul-muştu. Oysa devrimden önce bunlarancak birkaç düzineydi. Ve bunlar da

genelikle başkentlerde (Petersburg,Moskova) bulunurdu. Yalnız Kiev,Harkov ve Tiflis gibi büyük kentlerinpek de büyük olmayan müzeleri var-dı. Şimdi cumhuriyetlerimizde hemenhemen bütün başkentler kendilerineait resim galerileriyle zenginleştiler.Belirli bölge ve ilin hazinelerindenbölge sanat ustalarının eserlerindenoluşan örneklerin toplandığı müzesiolmayan bir tek şehir yoktur.

Bundan başka ünlü yazarlardan,müzikçilerden, ressamlardan herhan-gi birinin doğduğu ya da yaşadığı herşehir bunların hayatlarına ve yaratı-cılıklarına ait her şeyi sevgiyle topla-makta, onların adına müzeler yarat-maktadır ki; bunlar yalnızca o yöreninhalkı tarafından değil, dışardan ge-lenler tarafından da istekle gezilmek-tedir. Örneğin, Çehof'un anısına adan-mak üzere yalnızca, yüce Rus yaza-rının doğduğu şehir olan Taganrog'dadeğil, hayatının son yıllarını geçirdi-ği Yalta şehrinde de müze yapılmıştır.Müze kurma gereksinimi o denli bü-yüktür ki, onların kurulma girişimihalk için ağır olan bu savaş yılların-da bile şu ya da bu müzenin açıldığı-na ilişkin notlar çıkmaktadır. Bundançok kısa bir süre önce Kazan devletmüzesinde edebiyat dalı örgütlendi-rilmiştir. Hiva şehrinde Mavritan ta-rihine ilişkin yeni malzemelerdenoluşmuş bir sergi kurulmuştur.”³

Sovyet Devrimi öncesi Çarlık Rus-ya'sı "Halklar Hapishanesi" olarakadlandırılıyordu. Çarlık, Rus, şove-nizmi ile çeşitli uluslardan halkları ezi-yor, asimile etmeye çalışıyordu. Kül-türlerine uygun yaşamalarına, dilleri-ni geliştirmelerine izin vermeyerek bir-çok uluslaşamamış halkın kültüreldeğerlerini tamamen yitirmelerine veyok olmalarına neden olmuştur.

Yukarıda aktardığımız uzun alın-tıdan da anlaşılacağı üzere SovyetDevrimi ile birlikte 20 yılda büyük ka-zanımlar elde edilmiş, kültür halkla-rın elinde bir silaha dönüştürülmüş-tür. Sosyalizmle "Halklar Hapisha-nesi" yıkılmış, halklar özgürleş-miştir.

Sosyalizm halkların kendi halkkültürlerini geliştirebileceği, halkla-rın özgürce yaşayabileceği tek sis-temdir.

Bugün karşı-devrimler sonrasıSovyet halkları emperyalizmin per-vasız yozlaştırma saldırısının hede-findedir.

Ancak karşı-devrimlerin üzerinden20 yıl geçmiş olmasına rağmen sos-yalizmin kültür alanındaki kazanım-larının tam anlamıyla yok edilemediğiemperyalizmin sözcüleri tarafındanitiraf edilmektedir.

Emperyalizm yozlaştırma saldırı-sıyla tüm halkları çürütmeye, dire-nemez hale getirmeye çalışıyor. Çü-rümeye, yozlaşmaya dur demeninyolu emperyalizmi ve işbirlikçilerinialt ederek, halkın iktidarını kurmak-tan geçer.

Tüm dünya halklarına düşen gö-rev emperyalizmin yozlaştırma sal-dırısı karşısında halk kültürünü dev-rimcileştirerek direnmektir. Ve ya-rattıkları kültürel atılımla önümüzdeçok değerli bir örnektir.

1- Lenin, Aktaran M. İvanoviçKalinin, Devrimci Eğitim Devrim-ci Ahlak syf:132

2- Marks-Engels, AktaranKalinin age syf: 124-125

3- Kalinin, age syf: 131-134

Halkın Sanatçısı Hapishanede, Eylemde Sanatını Savunuyor

Page 36: Yürüyüs 311

“Parasız Eğitim” talebiyle An-kara’ya yürüyüş düzenledik, on-larca eylem yaptık, on binlerce bil-diri dağıttık, bir o kadar afişleme,el ilanı ve toplanan binlerceimza…

Hala devam ediyoruz “ParasızEğitim” istemeye. Bu sefer bir ta-lebi daha ekledik buna ve dedik ki“Sınavsız Gelecek Hakkımız İs-tiyoruz Alacağız!” Yine bir sı-navdan daha geçirdiler bizi. 1 mil-yon 837 bin liseli birlikte girdik busınava. Aynı eğitimi almadık, aynışartlarda okumadık, hepimiz ders-hanelere gidemedik, kimimiz öğ-retmen yüzü görmedi, kimimizözel okul kimimiz meslek lisesiöğrencisiydik, kimimiz aç karnagirdik kimimiz mükellef bir sof-radan kalkıp da gittik sınava… Eşitve adil olmayan şartlarda girilen sı-navda aynı soruları cevapladık.

Aslında kimin kazanacağı baş-tan belli olan bu oyunla paramızı,umutlarımızı, geleceğimizi çalı-yorlar her defasında. Ve biz aslındabiliyoruz suçluyu. Suçlu bu düzen,eğitim sistemi. Bizi yarıştıran vegeleceğimizi çalan bu düzen 2kişinin katili olurken, “teknik ha-talar” ve keyfilikle onlarcamızın dasınava girme hakkını bile çaldı-lar…

Adana’da Tuğba Kuyucu, sı-nava 6 gün kala kendini bir kab-loyla asarak intihar etti. Babası, 3.kez dershane parası veremeyece-ğini söylemişti. Buna içerleyenTuğba, omuzlarındaki yükün ağır-lığını daha fazla taşıyamadı. Ölümkalım meselesiydi sınavı kazan-mak ve onca yoksulluk içinde ai-lesinin katlandığı zorlukların dafarkındaydı. Gencecik yaşında ta-şıdığı bu yük ağırdı, üstesinden ge-lemedi. Bu Tuğba’nın zayıflığı,güçsüzlüğü değil; adil olmayan

eğitim sisteminin ya-rattığı bir sonuçtur.

Bir arkadaşımızı dasınav günü kaybettik.Samsun’da yaşayan 17yaşındaki Damla Or-han, sınav sabahı saat05.00’te kalktı. Anne-sinin hazırladığı kahv-altı sofrasına oturacak-tı ki biraz yorgun his-setti kendini ve yatağauzandı. Bir daha kal-kamadı o yataktan. Sınavheyecanı kalbini durdur-muştu çünkü.

Sınava girecekler, ka-zanacaklar, istedikleri bö-lümü seçecekler ve birüniversite öğrencisi ola-caktı Tuğba’yla Damla.Meslek sahibi olabilmekiçin nice elemelerden geç-mişler, emekler vermiş-lerdi ve bir tek sınav dahavardı geçmeleri gereken.Ama olmadı.

İzmir’de de doğuştan şeker hastası 19 ya-şındaki Rüya Çıralı, acil durumlarda haya-tını kurtaracak olan insülin pompasıyla gir-di sınava. Ama kopya çekmekte kullanabi-lir gerekçesiyle pompayı çıkartmasını söy-lediler. Düzen açıkça, gerekirse öl ama ku-ralımızı çiğnetmeyiz diyor. Rüya Çıralı isebu durum karşısında sınavı terk etmek zo-runda kaldı.

Sınav sistemi her sene arkadaşlarımızıölüme sürüklüyor. Sınav öncesi bile intiharedecek kadar ağır bu süreç, Haziran’daki sı-navdan sonra da yine canlarımızı almaya de-vam edecek.

İntihar, düzenin bizi sürüklediği çaresizlikbatağıdır. Hesap soracak gücü bulamadığı,isyanını örgütlü mücadeleye dönüştürecekbilinci olmadığı için bu yolu seçiyor insan-larımız. Üniversiteye gitme, meslek sahibiolmamızı sınava bağlayanlar, intihar eden

Tuğba ve Damla’nın Katili AKP’dir, Eğitim Sistemidir! İntiharGüçsüzlüğümüz, Mücadele ise Gücümüzdür, Örgütlenelim!

Bu ülkede yaşıyoruz... Bu halkın çocuklarıyız... Ezilen, sömürülen, katledilen bir halkın çocuklarıyız... Bu halkın kavgasında biz de varız!

Damla Orhan

Tuğba Kuyucu

Liseliyiz Biz

ŞEHİTLERİMİZİ ANIYOR36

Yürüyüş

8 Nisan2012

Sayı: 311

Page 37: Yürüyüs 311

Düşman böyle diyor bize. Bizi bitiremediklerini heryerde vurguluyorlar. Evet bizi bitiremediler, bitireme-yecekler. Bizim ideolojimiz nettir. Onlar bizi biz yapanideolojimizi bitiremediler. Nice baskınlar oldu, kadrola-rımızı şehit verdik, 80 darbesini gördük, bitiremediler. Hep"Sonuna, Sonsuza, Sonuncumuza Kadar MücadelemizeDevam Edeceğiz" dedik. Tek kişi de kalsak mücadeleyibüyüttük.

Düşman tek insanımızdan dahi korkuyor. Korkusu bü-yüktür, tek kişiye dahi azgınca saldırıyor. Şimdi baskı, sin-dirme politikaları her yerde. Yıkımlar esnasında mahal-lelerde, işsizlik sorununda fabrikalarda, eğitim sorunundaüniversitelerde-liselerde. Sürekli uyguladığı politikalarbizi bitirmek üzerine. Üniversitelerde, liselerde okuyan,kendi okulunda hakkını arayan öğrencileri okuldan ata-rak, okul önlerinde çalışma yapan Dev-Genç’lileri göz-altına alarak sindirmeye çalışıyor ve bir daha okul önle-rine gitmeyeceğimizi sanıyorlar.

En son 2 Mart 2012 günü Behçet Kemal Çağlar Li-sesi önüne "Parasız Eğitim, Sınavsız Gelecek Hakkı-

mız! İstiyoruz, Alacağız!" kampanyasının du-yurusunu yapmak için okul önüne bildiri dağıtı-mına giden 2 Liseli Dev-Genç’li okul müdürününpolis ile işbirliği sonucu işkenceyle gözaltına alın-

mıştı. AKP'nin işbirlikçi polisinin bildiri dağıtan LiseliDev-Genç’lilere saldırması mücadelemizden, meşrulu-ğumuzdan ve bizden korktuğunun göstergesidir. Karakoldayaptıkları işkence, çocuk şube de yaptıkları işkence de gös-terdiler korkularını. Yıllardır okul önlerinde yaptığımızçalışmaları bitirmek için sürekli okul önünde polis sal-dırıyor, gözaltı yapıyor. Ancak biz tekrar tekrar gidiyo-ruz.

2 Liseli Dev-Genç'li AKP'nin polisinin yüreklerini ağız-larına getirdi. 42 yıllık tarihi bitirememe kini ile saldır-dılar ve 30 saat boyunca işkenceden geçirildiler. Saldır-sınlar! Biz bir daha gideceğiz, okul önlerinde kampan-yalarımızı anlatmaya, meşruluğumuzu haykırmaya devamedeceğiz.

Düşman "Sizi bitiremedik" diyor. Evet bizi bitire-meyeceksiniz, biz Dev-Genç’liyiz, tüm meşruluğumuzuideolojimizden alıyoruz. Sonuna sonsuza sonuncumuzakadar mücadeleye devam edeceğiz. Okullarımızı düşmanavermeyeceğiz. 42 yıllık tarih bizim ve bu şanlı tarihi bi-tiremeyeceksiniz.

Bizi Bitiremezsiniz

Yiğit İlhan, Ege Üniversitesi Gıda Mühendisli-ği 2. sınıf öğrencisiydi. Yiğit İlhan eğitimin paralıolmasından kaynaklı, harç parasını ödemek için üni-versitede işe başlamıştı. Düzen, İlhan’ın daha faz-la yaşamasına izin vermedi. Onu genç yaşında bu-nalımlı bir kişi haline getirdi.

Yiğit İlhan 2. sınıfta olmasına rağmen ailesine me-zun olduğunu söyledi. Final sınavları dolayısıyla İz-mir’e gitmek zorunda kaldı. Ancak ailesine iş bul-duğunu, bunun için İzmir’e gittiğini söyledi. Eko-nomik sorunlar yaşayan Yiğit, final sınavlarını dageçemeyince 6 katlı bir binanın çatısından atlaya-rak 24 yaşında intihar etti.

Üniversite öğrencisi Yiğit, İlhan’ın katili düzendir.Eğitim sistemi öğrencileri bunalıma ve strese sok-maktadır. Gençlerin geleceğini elinden almakta, ha-

yatlarının baharında yaşamdan koparmakta-dır. Yiğit İlhan, paralı eğitimin ne ilk ne de sonkurbanı olacaktır. Bu sistem devam ettiği müd-

detçe daha nice Yiğitleri katledecektir bu düzen. İn-tiharları önlemenin tek yolu parasız eğitim, sınav-sız gelecek mücadelesini büyütmemizdir.

liselilerin katilleridir. Tuğba’nın, Damla’nın hesabını

sormak ve ölümlerin önüne geçebil-mek için paralı ve sınava dayalı bu sis-teme karşı mücadele etmekten başkayolumuz yoktur. Ailelerimiz, bizikorumak adına bu yarışta yer alma-mız için çabalayacaklarına, çocukla-rını çarpık sistemin dişlileri arasına bı-

rakmamalıdır.

Oligarşinin üniversitelerinde ve-rilen eğitimin de bize kazandıracağıhiçbir şey yoktur. Düzen kendi kad-rolarını seçerken yine elemeye, yinecebindeki son kuruşa dahi göz dik-meye devam etmektedir. Üniversite deyeni bir sömürü çarkıdır. Üniversite-yi kazanan arkadaşlarımız, bir başa-

rı elde etmiş değildir bu yüzden. Ba-şarı oligarşinin bizi parçalara bölmeve eğitim hakkımızı elimizden almabaşarısıdır. Rekabet değil, ortakmücadele ile sorunlarımızı çözebi-lir, hakkımız olanı alabiliriz. Yeni ar-kadaşlarımızın ölmesine izin verme-yelim, katillerimizden hesap sora-lım.

Liseliyiz Biz

ÖNDERLERİMİZİ SELAMLIYORUZ! 37

YİĞİT İLHAN’IN KATİLİ DEVLETTİR

Page 38: Yürüyüs 311

Devrimci gençliğin, üniversite-lerde faşizme karşı verdiği mücade-le bedellerle yürümektedir. Faşistsaldırılarla, polis-idare işbirliği iledevrimci gençliğin üniversitelerdemücadele etmesini engellemek iste-mektedir düzen. Faşizm, tüm bu sal-dırıların karşısında gençliğin inançlı,kararlı, militan tavrıyla karşılaş-maktadır. Tek kişi de olsa aynı tavrıgösterebilmektedir devrimci gençlik.Bu devrimci gençliğin tarihinden,ideolojisinden aldığı gücün, haklılı-ğının göstergesidir.

Bugün üniversitelerde düzen,keyfi uygulamalarla, dayatmalarladevrimci gençliği okulda barınamazhale getirmek, öğrencilerle bağını ko-parmak istemektedir. Böylece faşistpolitikalarını daha rahat uygulayacak,gençliğin beynini burjuva ideolojisiile dolduracaktır.

Günümüzde yaşadığımız polisinsürekli üniversitenin içerisinde bu-lunması, güvenliklerin arama adı al-tında yaptıkları dayatmalar, kam-püsler arası geçiş "yasağı" gibi uy-gulamaların amacı öğrencileri baskıaltına almaktır. Yani üniversitelerdedüzenin hiçbir uygulaması öğrenci-lerin yararına değildir. Üniversiteidaresi polisle, sivil faşistlerle işbir-liği içerisinde adeta okullarda dev-rimci avına çıkmış gibi davranmak-tadır. Disiplin cezaları ile, tehditler-le, aileleri kullanmak gibi ahlaksız-ca yöntemlerle yapmaktadır bunu.

Üniversitelerdeki bu faşist uygu-lamalar öğrencilere kanıksatılmak is-tenmektedir. Yapılan aramalar, faşistsaldırılar kanıksatılarak öğrencilerintepkileri törpülenmekte, her hangibir olay yaşandığında "kesin solcu-lar bir olay çıkarmıştır" düşüncesiyaygınlaştırılmaktadır. Bu şekildedevrimci gençlik marjinal, üç beşkişi olarak gösterilmekte, kitlelerden

uzak tutulmak amaçlanmaktadır. Dü-zen yalnız bununla yetinmemeklekalmayarak aynı zamanda gençliğegözdağı vermektedir. Devrimcilerlegezer, onlarla konuşursanız sizinde ba-şına aynı saldırılar gelir, okuldan atı-lırsınız demektedir. Öğrencilerin ai-leleri polis tarafından aranarak hu-zursuz edilmekte, devrimci gençlik"terörist" demagojileriyle karalan-maktadır. Tüm bunların yanında öğ-rencilere "yasak" olan üniveriste kam-püslerinde sivil, resmi polisler rahat-ça dolaşabilmektedir. Devrimci-de-mokrat gençliğin etkinliklerini, faali-yetlerini engellemek için saldırmak-ta, işkence yapmaktadır. Üniversite-ler eğitim-öğretim verilen yerler de-ğil bir polis karakolu, işkencehanemerkezi işlevi görmektedir.

Düzenin Saldırıları Dev-Genç'inMücadelesinin Önünde Engel Olamaz!

43 yıldır Anadolumuzda halkınkurtuluşu için mücadele ediyoruz.Düzenin ideolojik, fiziki saldırılarınauğruyoruz. Bu saldırılar ortasındaparasız, bilimsel, demokratik eğitimmücadelesiniv e r i y o r u z .K e n d i m i z iyalnız gençlikalanı ile sınır-l am ıyoruz .Çünkü Dev-Genç halkıniçindedir vehalkın öncü-südür. Üniver-sitelerdeki fa-şist saldırılarakarşı tarihindenice zaferlerkazanmış, di-renişlerle tarihyazmıştır. Yerigelmiş cüre-tiyle Hamiyet

Yıldız olup tek başına faşizme karşıdirenişin adı olmuş yeri gelmiş SeherŞahin olup mevzisini düşmana terk et-memiş canı pahasına savunmuştur.

Düzenin devrimci gençliğin öğ-rencilere ulaşmasının önünde çıkar-dığı engeller ancak Dev-Genç'in mi-litan, cüretli ve ısrarlı mücadele an-layışı ile karşı çıkarız. Ne polisin nede sivil faşistlerin saldırıları örgüt-lenmemizin önünde engel olamaz.Gençliğin düzen tarafından alterna-tifsiz bırakılmak istendiği günü-müzde bunun önemi daha iyi anla-şılmaktadır. Düşünmeyen, üretmeyen,yozlaşmış bir gençliğin karşısındakültürümüz, ideolojimiz, yaşam tar-zımızla alternatifiz. Üniversitelerdebir tek faşist kalmayana kadar, kat-ledilen, faşizme karşı mücadelede şe-hit düşen yoldaşlarımızın hesabını so-runcaya kadar mücadelemize de-vam edeceğiz. Düzenin hiçbir uy-gulaması meşru değildir. Faşizmekarşı gücümüz örgütlülüğümüzdür.Örgütlenelim, faşizmi döktüğü kan-da boğalım!

Faşizmin Saldırılarına Karşı GücümüzÖrgütlülüğümüzdür!

Gençlik Federasyonu’ndan

3-7 Nisan4 Nisan 1995: Liseli Dev-Genç’liler Çağlayan Hürriyet

Mahallesi’nde yolu molotoflarla keserek “Şehitler YaşıyorDHKC Savaşıyor”, “Yaşasın Önderimiz Dursun Kara-taş”sloganlarını haykırdılar.

6 Nisan 1995: Dev-Genç’liler Bağcılar Lisesi önünde-ki ana caddeyi molotoflarla kesip ateş yaktılar ve kavga ate-şinin içinde sloganlar atarak şehitlerimizi ve Partiyi se-lamladılar. “Şehitlerimize Devrim Sözümüz Var, DevrimŞehitleri Ölümsüzdür.”dediler.

5 Nisan 1995; Dev-Genç, oligarşinin kurumlarına yö-nelerek Kozyatağı’ndaki Renault Bayii ve İş Bankası’nı mo-lotoflayarak tahrip etti.

gençliğin tarihinden

ŞEHİTLERİMİZİ ANIYOR38

Yürüyüş

8 Nisan2012

Sayı: 311

Ülkemizde Gençlik

Page 39: Yürüyüs 311

Liseli Dev-Genç’in başlattığı “Pa-rasız Eğitim Sınavsız Gelecek Hak-kımız! İstiyoruz Alacağız!” kampan-yasının çalışmaları devam ediyor.

İstanbul29 Mart günü saat 13.30’da Dev-

Genç’liler, Beşiktaş’taki Final Ders-hanesi’nden “Parasız Eğitim İstedik-leri İçin Tutuklanan Gülşah ve MeralSerbest Bırakılsın” yazılı pankartsallandırıp kuşlama yaptılar. Dershanebinasından halka seslenerek, yaklaşansınavı ve sınav sistemini teşhir ettiler.

1 Nisan’da yapılacak sınavın bas-kısına dayanamayıp intihar eden Tuğ-ba Kuyucu ve bunalıma giren yüz-lerce öğrenciyi, parasız eğitim iste-dikleri için tutuklanan Gülşah veMeral’i sloganlarıyla ve yaptıkları ko-nuşmalarla anlattılar. Dev-Genç’lile-rin bu eylemine tahammül edemeyenişkenceci polisler yine faşist yüzleri-ni göstererek saldırdılar. İşkenceyle

gözaltına alınan Erdem Hanoğlu veNilay Keten isimli 2 Dev-Genç’li Be-şiktaş İlçe Emniyet Müdürlüğü’ne gö-türüldü. Dev-Genç’liler aynı gün ser-best bırakıldılar.

İstanbul-Mecidiyeköy3 Nisan günü Liseli Dev-Genç’li-

ler Mecidiyeköy Metrobüs Dura-ğı’nda imza masası açtılar. Anaya-sa’da parasız eğitimin bir hak oldu-ğunu, ancak gerçekte öyle olmadığı-nı anlatan Dev-Genç’liler, ayrıca sı-nav sisteminin öğrencileri katlettiği-ni, sınavsız bir eğitim istediklerini be-lirttiler. 2 saat açık kalan masada 80imza toplandı, 150 bildiri halka ulaş-tırıldı.

İstanbul-Gazi Mahallesi3 Nisan günü Gazi Mahalle-

si’ndeki Şair Abay Lisesi’nin duvar-larına ve çevresine “Parasız Eğitim Sı-navsız Gelecek” kampanyasının afiş-

lemeleri yapıldı. 58 taneafişlemenin yapıldığı ça-lışma yaklaşık 1 buçuksaat sürdü.

İzmir30 Mart günü sabah

saatlerinde Dev-Genç'li-ler, Üçyol'da bulunan birüst geçitten, “ParasızEğitim Sınavsız Gele-

cek İstiyoruz Alacağız!” yazılı pankartastılar. YGS öncesinde asılan pankarthalkın ilgisini çekerken, okullarda hersene zorla alınan kayıt, harç, sınav pa-raları bir kez daha teşhir edildi.

31 Mart günü de Bornova Metrogirişinde masa açılarak kampanyahakkında bilgi verildi. Eğitim siste-mindeki yeni düzenlemeyle, iktidarınkendi gerici gençliğini yetiştirerek dü-zenini ayakta tutmaya çalıştığı; eği-timin bilimsel ve nitelikli olmadığıiçin öğrencilerin dershanelere mah-kum olduğu ve eğitimin ticarileşti-rildiği anlatıldı.

İmza masasına gelen öğrenciler sı-nav sistemine karşı olduklarını dilegetirirken, çevredeki seyyar satıcılarda, gelen müşterilerine imza attırdı-lar. Dev-Genç’lilere masayı kaldır-malarını söyleyen zabıtalar, Dev-Genç’lilerin tavrı üzerine masadanuzaklaştılar. 2,5 saat açık kalan ma-sada 250 bildiri dağıtılıp imzalar top-landı. Ayrıca Yürüyüş ve Tavır der-gilerinin tanıtımı yapıldı.

DersimDersim Dev-Genç, sınav sistemi

yüzünden intihar eden Tuğba Kuyu-cu ve sınav sabahı kalp krizi geçire-rek ölen Damla Orhan’la ilgili olarak1 Nisan tarihli yazılı bir açıklama yap-tı.

Açıklamada, “Bir kez daha görü-yoruz ki, bu eğitim sistemi bizlere bu-nalımdan, intiharlardan ve gelecek-sizlikten başka hiçbir şey vermiyor.Kendine güvensiz, amaçsız ve buna-lımlı bir gençlik yaratıyor. Geleceği-miz bir kaç saatlik, ezbere dayanan veşifrelerin, adaletsizliklerin yaşandığısınavlarla belirlenemez. Geleceği-miz sınavlarda değil, bizi katleden,yok etmeyi amaçlayan sınav sisteminekarşı mücadelededir.” denildi.

Devlet Özel OkullaraÖğrenci Başına 1500 TLÖdeyecek!

Türkiye'de ilk kez devlet, özelokulda okuyan öğrenci başına okul-lara 1500 TL verecek. Böylelikle, yüz-de 3 olan özel okulda okuyan öğren-ci oranının yüzde 50'ye çıkarmayı

Ülkemizde Gençlik

İzmir

İstanbul

ÖNDERLERİMİZİ SELAMLIYORUZ! 39

8 Nisan2012

Yürüyüş

Sayı: 311

Analar Babalar ve Öğrenciler, İntihar Etmeyin!Dev-Genç’lilerin Parasız Eğitim

Mücadelesine Katılın!Geleceğimiz Sınavlarda Değil,

Örgütlü Mücadelemizdedir!

Page 40: Yürüyüs 311

amaçlanıyor. Özel okulların masraf-ları, kayıt paraları binlerce Euro ikendevlet, öğrencileri özel okullara teş-vik ederek üzerindeki eğitim yükünüazaltmayı planlıyor. Devlet okullarıher türlü imkandan yoksunken, eği-tim tekellerinin sermayesini güçlen-dirmek için devlet, halkımızın eme-ğini sömürerek çaldığı paraları işbir-likçi tekellere peşkeş çekiyor.

Öğretmenler OdasındaGizli Kamera!

Çankaya Talatpaşa İlköğretimOkulu'nun öğretmenler odasındangizli kamera ve böcek çıktı. Öğret-menler arasında tedirginliğe sebepolan olay, duvardaki saatin ileri saatuygulamasından dolayı ayarlanması

sırasında ortaya çıktı. Cihazları yer-leştirdiğini kabul eden okul müdire-si M.T.'nin "Hırsızlığa karşı tedbir al-dım." sözleriyle kendini savunduğuöğrenildi. Okul müdürleri öyle bir du-ruma gelmiştir ki devletin öğret-menleri izleme mekanizması olarakçalışmaktadır. Devlet sadece öğren-cilerin değil öğretmenlerin de örgüt-lenme özgürlüklerine engel oluyor,baskı altına almak istiyor. Devletöğretmenleri sürekli denetimde tut-mak istiyor.

Tunceli ÜniversitesiRektörü SolcuHocaları Kovdu!

Tunceli Üniversitesi Rektörü Prof.Dr. Durmuş Boztuğ yaptığı bir ko-nuşmada, üniversiteye dışarıdan ge-tirdikleri bazı öğretim görevlileriningörev sürelerini uzatmadan gönder-diklerini söyledi. Yine Boztuğ'un ifa-delerine göre bu öğretim görevlileri-nin hepsi solcu... Prof. Dr. Boztuğ, gön-derilenlerin ortak yaşam kültürünügeliştiremediklerini öne sürerek, "De-diler ki burası ’Dersim’, burada herkessolcu olsun, burada herkes Dersim Al-evisi olsun, herkes Kürt olsun, herkesbizim gibi olsun. ’Hayır’ dedim. Bu-rası Türkiye Cumhuriyeti devletinin birüniversitesi. Burada herkes olacak, sizolmayacaksınız. Biz bunu Allah’ınizniyle yasaların kanunların bize ver-diği yetkiyle bu birlikteliğimizi kar-

deşliğimizi daha da geliştireceğiz"dedi. Yüzlerce yıldır sürdürülen asimilepolitikası, katliamlar dahi Dersim hal-kını kültüründen, geleneklerinden vaz-geçirememiştir. Hiçbir zaman da bunaizin verilmeyecektir.

Liseli Dev-Genç’lilerOkuldan AtmaTehditleriyleTeslim Alınamaz

Sarıyer Behçet Kemal Çağlar Li-sesi'nde, 16 Mart günü yüksek olankantin fiyatlarını karşı gelenekselle-şen dayanışma yemeği verildi yine.Liseli Dev-Genç’lilerin düzenlediğiyemek, öğrenciler arasındaki kolek-tivizmi ve dayanışmayı büyütüyor.

Yemek sırasında okul sorunlarıhakkında konuşan liseliler, ardındanhalay çektiler. Bu sefer bazı öğret-menlerin de katıldığı ve yaklaşık 30kadar kişinin yer aldığı yemeğin, herhafta Cuma günü olacağı bir kezdaha duyuruldu.

Bazı öğrenciler neden Liseli Dev-Genç’lilerin böyle bir tavrı üstlendi-ğini sordular. Eylemlerinin sebebinianlatan Liseli Dev-Genç’liler, okulidaresinin baskılarıyla, “Okuldan ata-rız” denilerek ve de ailesi tehdit edi-lerek okuldan ayrılmak zorunda bı-rakılan Kübra isimli arkadaşları hak-kında bilgi verdiler.

İşkenceci HapishanePersoneli Bilmelidir,

Tutsaklarımıza YapılanTüm Saldırıların

Hesabı Sorulacaktır! Grup Yorum üyesi Seçkin Aydoğan ile hücre arka-

daşları Eser Morsümbül ve Onur Kaya bulundukları Te-kirdağ 1 No’lu F tipi Hapishanesi’nde son iki hafta içe-risinde 3 kez saldırıya uğrayıp, işkence gördüler. İşken-celer bununla sınırlı da değil üstelik. Hapishaneye gir-dikleri gün çırılçıplak soyularak arandılar ve onursuz ara-mayı kabul etmedikleri için saldırıya uğradılar. Eser Mor-sümbül, ağır sağlık sorunu yaşamasına rağmen doktoragötürülmedi, ilaçları verilmedi. Tutuklanmalarından 10

gün sonra idare ayakkabılarına el koydu, havaların en so-ğuk olduğu günlerde ayakkabısız kaldılar.

Hapishane idaresi, tutsakların panolarını astıklarını in-dirme, hücre araması yapma gerekçeleriyle 3 kez saldırdı.Ayrıca 11 gün hücre cezası ve 1 ay iletişim ve görüş ya-sağı verildi.

İkinci Müdür Haydar Ali Ak’ın başını çektiği bu sal-dırılarla ilgili olarak Halkın Hukuk Bürosu (HHB) yazılıbir açıklama yaptı. Açıklamada, “Bir kez daha kamuo-yuna duyuruyoruz; hapishanelerde yaşanan işkence ve sal-dırılardan Adalet Bakanı Sadullah Ergin; Tekirdağ Ha-pishane Savcısı Metin Arda; Tekirdağ 1 No’lu F Tipi Ha-pishanesi 1. ve 2. Müdürleri ve bir bütün olarak da herinsanın işkence ve onursuz muamele görmeme hakkınıgüvence altına alma görevi ile işkenceyi etkin soruştu-rarak önleme görevini yerine getirmeyen devlet sorum-ludur” denildi.

Ülkemizde Gençlik

İstanbul

ŞEHİTLERİMİZİ ANIYOR440

Yürüyüş

8 Nisan2012

Sayı: 311

Page 41: Yürüyüs 311

15 Nisan’da 300 Bin Yürek Bir Olup Mahirce Haykıracağız:

“Yaşasın Tam Bağımsız Türkiye!”

441

8 Nisan2012

Yürüyüş

Sayı: 311

ÖNDERLERİMİZİ SELAMLIYORUZ!

Grup Yorum’un “Bağımsız Tür-kiye ON’ların Türküsü” adıyla 15Nisan’da Bakırköy’de yapacağı kon-ser öncesinde, konser komitelerininçalışmaları büyük bir coşku ve emeklesürdürülüyor. Dünyanın en büyükve başarılı organizatörü olan örgütlühalk, kendi konserinin çalışmalarınıda kendisi yapıyor. Halk Cephelilerinçalışmalarına destek verenler, bildirialıp dağıtanlar, tanıdıklarına götürmekiçin el ilanı alanlar, kulaktan kulağayayanlar… Komitelerimizle örgüt-lediğimiz konser, eğlencenin değil,kolektif sanatın örneği olacak.

İstanbul-Esenyurt

Halk Cepheliler 29 Mart günüEsenyurt Yeşilkent Mahallesi Birlikve Atatürk caddeleri üzerine toplam60 adet afişleme yaptılar. Afişlemesırasında bir lise öğrencisi okulundadağıtmak için davetiye ve asmak içinafiş istedi.

İstanbul-Şişli

29 Mart günü Şişli-Kurtuluş ara-sında 50 afiş asan TAYAD’lılar, 30Mart günü de Mecidiyeköy metrobüs

çıkışında masa açtılar. Masanınarkasında bulunan tellere afişlerasan Aileler, Grup Yorum önlükleri

giyerek çağrı yaptılar. Halkın yoğunilgisinin olduğu masada 2500 davetiyedağıtıldı. Bir grup öğrenci kendiokullarında dağıtmak için fazla bildirialdı.

TAYAD’lılar, 1 Nisan günü Şiş-li-Osmanbey arasında afişleme ya-parak, halka konsere katılım çağrılarıyaptılar. 1,5 saatte 100 afişin yapıldığıçalışmada 40 adet davetiye dağıtıl-dı.

İstanbul-Mecidiyeköy

Devrimci Mücadelede MühendisMimarlar da, Grup Yorum önlükle-riyle 28 Mart’ta Mecidiyeköy’dekonser davetiyesi dağıttılar. 6 kişininkatıldığı çalışmada yaklaşık iki saatte1700 civarında davetiye halka ulaş-tırıldı.

İstanbul-Alibeyköy

20 Mart-1 Nisan tarihleri arasındaAlibeyköy'de konser tanıtım çalış-maları yapıldı. Cengiz Topel dörtyolda 3 gün üst üste stant açıldı, Ka-radolap Mahallesi Saya Yokuşu’ndada stantlar açıldı ve afişlemeler ya-pıldı. Toplam 4 bin konser davetiye-sinin dağıtıldığı stantlarda konserDVD’si satışı da yapıldı. Ayrıca 250

afiş asıldı. 3 Nisan günü de CengizTopel’de yaklaşık 100 adet afiş ya-pıldı.

İstanbul-Gazi Mahallesi

1 Nisan günü 8 Halk Cepheli, Gazisokakalarında sloganlar atarak da-vetiye dağıttılar. Yaklaşık 3500 da-vetiye dağıtıldı. Nalbur bölgesindede 3 Nisan günü 2,5 saat süreylestant açılarak, davetiye dağıtıldı.

İstanbul-Boğaziçi Üniversitesi

Boğaziçi Üniversitesi'ndeki Dev-Genç'liler, 28 Mart günü okulun Gü-ney ve Kuzey kapüslerine 20 adetafişleme yaptılar. Kuzey kampüsünde,Grup Yorum şarkılarının da çalındığıtanıtım masası açıldı. Öğrencilerekonserin yer ve zamanına ilişkin bil-gilerin verildiği masada, 2 adet Yü-rüyüş dergisi, Mahir Çayan resmininbulunduğu "Kızıldere'ye gidiyoruz"rozetleri ve 50 adet konser davetiyesiöğrencilere ulaştırıldı.

Öte yandan; 4 saat açık kalanmasada "Önderimizi selamlamak için,Mahirimiz’e yaraşır bir anma içinKızıldere'ye gidiyoruz." sesli konuş-maları eşliğinde 60 bildiri öğrencilereulaştırıldı.

29 Mart günü de okula gelen

Page 42: Yürüyüs 311

Dev-Genç'liler, önceki gün yapılanbütün afişlerin üzerine kendilerini"Milliyetçi Gençlik" diye adlandıranfaşistler tarafından spreyle yapılmışamblemlerle karşılaştılar. Faşistlerinsaldırısını okulda teşhir eden Dev-Genç'liler, daha sonra kampüsün heryerini yeniden Grup Yorum afişleriyledonattılar. Afişlemeden sonra yinemasa açıldı. 50 adet konser davetiyesi,40 adet Kızıldere anmasına çağrıbildirisi ve 4 adet Yürüyüş dergiside öğrencilere ulaştırıldı.

4 Nisan’da ise Kuzey Kampu-sü’nde masa açılarak, megafondanyapılan konuşmalarla öğrenciler kon-sere davet edildi. Kantin önünde bu-lunan bütün masalar tek tek dolaşılıp,herkese dünyanın en büyük halk ko-rosuna katılmaları yönünde çağrı ya-pıldı. Umudun türkülerinin çalındığıve 3 saat boyunca açık kalan masada2 adet Yürüyüş dergisi ve 1 adetGrup Yorum 25. Yıl Konser DVD'side öğrencilere ulaştırıldı.

İstanbul-Kadıköy

1 Nisan günü Kadıköy’de masaaçılarak, Grup Yorum şarkıları çalındı.3,5 saat içerisinde 5 tane 25. yılkonser DVD’si, 1 kitap, 2 Yürüyüşdergisi ve 2 rozet halka ulaştırıldı;1000’i aşkın bildiri dağıtıldı.

İstanbul-Gürsel Mahallesi

Liseli Dev-Genç’liler 4 Nisangünü Gürsel Mahallesi’nde bulunanAhmet Buhan Lisesi’nin duvarlarınaafişleme yaptılar. Toplam 55 afiş ası-lırken, konsere çağrı pankartları daasıldı.

İstanbul-Çayan Mahallesi

4 Nisan günü Sokullu Caddesi’ndemasa açıldı. Mahalle içinde de toplubildiri dağıtımı yapıldı. Bu sırada

polisin tacizleriyle karşılaşan HalkCepheliler, polisi teşhir ettiler. Polispervasızlaşarak, Cephelilere silah çe-kerek ateş etti. Halkın sahiplenmesive gösterilen tavrı hazmedemeyenpolis, Nurtepe Özgürlükler Derneği’nibasarak terör estirdi. Kapıyı kırarakiçeriye giren polisler hukuksuz birşekilde, keyfi olarak arama yaptılarve dernekte bulunan 75 adet GrupYorum DVD’sini gasp ettiler. GrupYorum afişlerini intikam alırcasınayırtarak, umudun sesini susturduğunusanan polisler, çaldıkları eşyalarlakaçarcasına gittiler.

Halk Cepheliler, derneklerini veGrup Yorum’u sahiplenerek, yırtılanGrup Yorum afişlerini tekrar yaptılar.Mahalleyi ablukaya alan polis, geçsaatlere kadar mahalleden ayrılmadı.

Edirne

Dev-Genç’liler 28 Mart günü,Trakya Üniversitesi Ayşekadın Yer-leşkesi’nde 300, Balkan Yerleşke-si’nde ise 350 bildiriyi halka ulaştır-dılar. 29 Mart günü de Mimar SinanKapalı Spor Salonu karşısına 35 adetve Mega Park yanındaki reklam pa-nolarına 20 adet afişleme yapıldı. 1Nisan’da ise yağmurlu havaya rağmenAyşekadın Yerleşkesi’ne 40 adet afişasıldı.

Adana

Çakmak Caddesi’nde 29 Martgünü konsere çağrı ve bilgilendirmemasası açıldı. 2 saat açık kalan ma-sada yaklaşık 500 adet bildiri halkaulaştırıldı. Konsere Adana’dan gidişhakkında bilgi de verildi. Grup Yorumşarkılarının çalındığı masaya ilgi yo-ğundu. 31 Mart günü de masa açılarak700 bildiri halka ulaştırıldı.

1 Nisan günü de masa açılarak, 3saat içinde 1000'den fazla bildiri da-

ğıtıldı; 2 adet İnönü Konser DVD'sive 1 adet Kızıldere Adalıların Türküsükitabı halka ulaştırıldı. Halktan 2kişi de bildiri dağıtımına katıldı veçok sayıda kayıt yapıldı.

2 Nisan’da, Adana Gençlik Der-neği üyeleri Çakmak Caddesi’ndemasa açtılar. Bir saat açık kalan ma-sada çok sayıda bildiri dağıtıldı. Ya-pılan çalışmaları hazmedemeyen iş-birlikçi AKP’nin polisi ve zabıtası,masayı almak istediler ve masalarınıvermeyen 4 Dev-Genç’liye azgıncasaldırdılar. Bu esnada Dev-Genç’lilerisahiplenen bir kişi ise bisikletle gi-derken zabıtaların saldırısına uğradı.Masalarının gasp edilmesi karşısındaDev-Genç’liler bildiri dağıtmaya de-vam ettiler. Ve işbirlikçi AKP’ninzabıtasının ve polisinin Dev-Genç’li-leri yıldıramayacağını anlattılar.

Aynı gün Akkapı Mahallesi’ndede afişleme ve bildiri dağıtımı çalış-ması yapıldı. 3 kişilik komiteyle 2saat yapılan çalışmada 90 afiş asıldıve çok sayıda el ilanı dağıtıldı.

3 Nisan’da Çakmak Caddesi’nde,bir önceki gün yapılan zabıta saldı-rısını protesto için bir eylem yapıldı.Zabıtanın işbirlikçi yüzünün teşhiredildiği açıklamada, AKP’nin, GrupYorum’un topladığı kitlelerin halkaumut vermesinden korktuğu anlatıldıve bu saldırıların Bağımsız Türkiyeiçin mücadele edenleri yıldıramaya-cağı anlatıldı.

Açıklamadan hemen önce kam-yonetle gelen zabıtalar ve yunus po-lisler teşhir olmaktan korktukları içinuzakta beklediler. Bir zabıtanın gelipkonser hakkında bilgi alması ve gel-mek istediğini söylemesi üzerine,“Sen önce dünkü saldırıda yer alanarkadaşlarından hesap sor” denilerek,o da teşhir edildi.

Eylemin ardından açılan ma-sada 3 saat içinde 1200 civarında

442

Yürüyüş

8 Nisan2012

Sayı: 311

ŞEHİTLERİMİZİ ANIYOR

Adana Çanakkale Mersin

Page 43: Yürüyüs 311

443

8 Nisan2012

Yürüyüş

Sayı: 311

ÖNDERLERİMİZİ SELAMLIYORUZ!

Edirne Alibeyköy Boğaziçi Ünv.

bildiri dağıtıldı, bir adet Grup Yorum25. yıl konser DVD’si ve bir adetYürüyüş dergisi halka ulaştırıldı.

Çakmak Caddesi’ndeki tanıtımmasasında 4 Nisan günü de 1000’denfazla bildiri dağıtılarak, konsere git-mek üzere Adana'dan 3 otobüs kal-dırılacağı bilgisi verildi.

Mersin

Grup Yorum konser komiteleri,2 Nisan günü Mersin İstasyonu’ndadavetiye dağıttılar. Mersin-Adanaarası işleyen trene binen komite üye-leri, davetiyeleri trenin içindeki bütünyolculara ulaştırdılar.

Daha sonra İstiklal Caddesi’neçıkılarak Taşbina’ya, Balık Pazarı’nave oradan da Hastane Caddesi’nekadar davetiye dağıtıldı. Çalışma so-rasında toplam 1000 davetiye halkaulaştırıldı.

İzmir

Bornova Metro girişinde, 9 GrupYorum dinleyicisi tarafından bildiridağtıldı. Bir buçuk saat süren çalışmadabildiri alanlara otobüs kaldırılacağıbilgisi de verildi. Çalışma sonunda300 davetiye halka ulaştırıldı. Kemer-altı’nda da 2, 3, 4 Nisan günleri masaaçılıp, yaklaşık 2 bin el ilanı dağıtıldı.

Elazığ

2 Nisan günü Halk Cepheliler veLiseli Dev-Genç’liler, Grup Yorumkonseri ile Gençlik Federasyonu’nun“Parasız Eğitim ve Sınavsız Gelecekİstiyoruz” kampanyasının afişleme-lerini yaptılar.

Fevzi Çakmak Mahallesi’ne kon-ser afişleri asılırken; Yüzüncü Yıl

Meslek Lisesi çevresine de GençlikFederasyonu’nun kampanya afişleriyapıldı. Polis kimlik kontrolü da-

yatması karşısında, halka yönelikkonuşmalar yapılarak, Grup Yo-rum’un halkın grubu olduğu ve aslasusturulamayacağı anlatıldı.

Bursa

Dev-Genç’liler, Uludağ Üniver-sitesi’nin Görükle Yerleşkesi bölge-sinde 3 Nisan’da stant açtılar. Masadakitaplar ve dergiler sergilenirken;Grup Yorum’un şarkıları da kurulanses düzeninden çalındı. Zabıta ekibigelerek, standı kaldırmalarını istedi.Standı kaldırmayacaklarını söyleyenDev-Genç’lilere saldıran zabıta vepolis, Fırat Durgun, Ebru Yeşilırmakve Ertan Çelik isimli 3 Dev-Genç’liyiyerlerde sürükleyerek gözaltına aldı.

Fırat Durgun, midesine aldığı dar-beler sonrası nefes darlığı yaşayarakfenalaştı. Boynunda ve alnında sıyrıklaroluşan Durgun, ambulansla hastaneyegötürülürken, diğer 2 Dev-Genç’li Ni-lüfer Karakolu’na götürüldüler. HalkCepheliler de gözaltına alınan Dev-Genç’lileri sahiplenmek için karakolunönüne giderek gözaltıların serbest bı-rakılmasını beklediler. Gözaltına alı-nanlar aynı gün serbest bırakıldı. Dev-Genç’liler, 4 Nisan günü aynı yerdetekrar stant açacaklarını duyurdular.

Malatya

3 Nisan günü Yeşilyurt Caddesiüzerinde Grup Yorum gönüllüleri ta-rafından Grup Yorum önlükleri gi-yilerek masa açıldı ve konser dave-tiyeleri dağıtıldı. Yoldan geçenlerinilgi gösterdiği masada Grup Yorum’ayönelik saldırılar anlatıldı. Üzerinde“Malatya’dan araç kaldırılacaktır”yazan 1000 davetiyenin dağıtıldığımasa 1,5 saat açık kaldı.

Dersim

4 Nisan günü Dev-Genç’liler ta-

rafından Mühendislik Merkez Kam-püsü’nde konser çalışması yapıldı.Kampüsün yemekhanesinde masaaçılarak öğrencilere bildiri dağıtıldı,konserle ilgili bilgi verildi. Der-sim’den araç kaldırılacağı da duyu-ruldu. Masa üç saat boyunca açıkkalırken; Dersim merkezinde de 50tane afiş asıldı.

Ankara

Sakarya Caddesi'nde 10, 11, 24,25, 31 Mart ve1 Nisan tarihlerindeDevrimci Mücadelede Mühendis veMimarlar ile Devrimci Memur Ha-reketi tarafından stand açıldı. MasadaGrup Yorum şarkıları çalınarak, 5bin bildiri dağıtıldı, 18 adet GrupYorum'un 25. Yıl konser DVD'si hal-ka ulaştırıldı, Sakarya Caddesi çev-resine 100 adet afiş asıldı.

Mamak’ta bulunan Ege Lisesi'nde28 Mart günü Liseli Dev-Genç'lilertarafından 50 adet afiş asıldı ve 150bildiri öğrencilerle tek tek konuşularakdağıtıldı. Mamak’ta 200 adet afişasıldı. 29 Mart günü ise Tepecik,Çoban Çeşmesi ve Dostlar mahalle-lerinde 150 afiş asıldı. Ankara gene-linde ise Yüksel Caddesi, Mamak-Tekmezar Parkı, Şirintepe Mahallesi,Dostlar Mahallesi, Çoban Çeşmesi,Tepecik, Tuzluçayır Mahallesi veSakarya Caddesi'ne konsere çağrıpankartları asıldı.

Çanakkale

Dev-Genç'liler, Çanakkale Biga’dahalkın yoğun olduğu yerde kafelersokağının başında 31 Mart ve 1 Nisangünleri masa açtılar. Masada GrupYorum şarkıları çalınırken, sokakboyunca davetiyeler dağıtıldı.

Page 44: Yürüyüs 311

Resmi rakamlara göre geçtiğimizyıl “iş kazaları”nın sayısında yüzde 10artış olmuş. Ve bu “iş kazaları”ndaölenlerin sayısı ise yüzde 8.24 gibi birartış göstermiş. Bu rakamlara göreTürkiye’de her gün yaklaşık 190 “işkazası” oluyor. Başka bir ifadeyle deher gün 4’ün üzerinde işçi “iş kaza-sı”nda hayatını kaybediyor.

Bu rakamlar resmi rakamlar. Yanibakanlık verilerine dayalı rakamlar.Kayıtsız, sigortasız çalışan işçileri vebunların çok daha zor koşullardaçalıştırıldığını düşündüğümüzde “işkazaları”nın gerçekte çok daha büyükrakamlarda olduğu açıktır.

Kaza beklenmedik, tesadüfi birolaydır. Ancak mevcut ülkemiz tab-losunda yaşananlar bir “kaza” değilaçık bir cinayettir. Yaşanan her örnekbunu bir kez daha kanıtlıyor. Cina-yet belgeli, katiller bellidir.

Geçtiğimiz günlerde Adana Ko-zan’da baraj tünelinde 10 işçininboğularak ve Esenyurt’ta bir inşaatşantiyesinde 11 işçinin yanarak öl-dürülmesi bunun son örneklerindenoldu. Örnekler her yönüyle katilleri,cinayeti ortaya koydu.

İşçiler konteynerlerde değil ça-dırlarda kalıyorlardı. Çadırlar dayanmaz çadır değil adi, bez çadırlardı.İşçiler o gün yanarak ölmüşlerdi.Ölüm başka bir şeyden de gelebilir-di. İnşaat sahası gibi her türlü riskeaçık bir çalışma sahasında en küçükönlemler alınmamıştı. Her önlemtekeller için maliyet demekti. İşçi isepatronlar için en düşük maliyetti. Birigider diğeri gelirdi. Milyon eurolukdev inşaat tekelleri böyle bakıyorduolaya.

Her benzer katliam sonrası suçlu-lar, sorumlular aranır. Denir ki yasa-lar yetersiz. Oysa varolan yasa ve yö-netmeliklere ne kadar uyuluyor ki?Denetimler yetersiz deniyor. Denet-lenenlerde ne sonuç alınıyor ki? Da-hası işin yaptırımı nerededir, nedir, varmıdır? Yapılan denetimlerde birkaçkez tutanak tutulduğu söyleniyor.

Peki sonuç nedir? Sonuç olsa olsagöstermelik bir ceza olur. Ve cinayetpatron, burjuva medya, düzen parti-leri, polis, mahkemeler işbirliğiyle ka-patılır. Sorumlular, suçlular yüzeydearanır. Bulunmaz, gösterilmez, giz-lenir. Ve ölümlerimiz devam eder.

Bizi ÖldürenBu Çalışma Koşullarıdır

Çalışma koşullarının ağırlığı iş ci-nayetlerindeki artışı da beraberindegetiriyor. Güvencesiz ve kuralsızçalışma işçiyi her türlü yaşam riskiylekarşı karşıya bırakıyor.

Esnek çalışma biçimlerinin hız-la yaygınlaşması, taşeronlaşma,çağrı üzerine çalışma, kısmi za-manlı çalışma, denkleştirme süre-leri, ödünç iş ilişkisi, geçici iş söz-leşmeleri, çalışma yaşamının tekel-ci patronların istemlerine ve ihtiyaç-larına göre şekillendirilmesine yanikuralsızlığa, yani daha fazla sömü-rüye, yani işsizliğe yol açmaktadır.

Tüm bunlar işçiye ölüm riskiyüksek çalışma koşullarını dayat-maktadır. İşçiler azgın bir sömürüiçinde yaşam ve iş güvencesindenyoksun çalışmaktadır.

Emperyalist tekellerin krizleri de-rinleştikçe bu koşullar işçiler aleyhi-ne daha da zorlaşmaktadır. İşsizliktekiartış, güvencesiz çalışma, iş cinayet-lerindeki artış, çalışma koşullarınındaha da ağırlaşması, kölece çalışmakoşullarının dayatılması tüm bunlaremperyalist tekellerin krizlerinin, bu-nalımlarının faturasını emekçilerinsırtına yüklemesinin ifadesidir.

Bunlardan bize düşen ise dahaçok sömürüdür, daha çok ölümdür.

Düzen partileri, patronlar lehinealdığı kararlarla, gündeme getirdiği,uyguladığı politikalarla çalışma ko-şullarını ağırlaştırmakta ve iş cina-yetlerinin önünü açmaktadır.

Esnek çalışma, kuralsız çalışma,güvencesiz çalışma yeni iş cinayet-leri demektir. Saldırılar bunlarla dasınırlı değildir. Bu saldırılar örgüt-lenmeye dönük saldırılarla da bera-ber gitmektedir. Çalışma koşullarınıağırlaştıran, kölece çalışma koşulla-rını dayatan devlet örgütlenmenin vedirenmenin koşullarını da zorlaştır-makta böylece azgın sömürününönünü düzlemektedir.

Bu devletten iş ve işçi güvenliğiiçin yasalar çıkarmasını, varolanla-rı uygulamasını, yönetmeliklere uy-gun olup olmadığını denetlemesinibeklemek kendi ölümlerimizi bek-lemekten başka bir şey değildir.

AKP iktidarı hemen her gün iş-çiler, emekçiler aleyhine yeni yasa veuygulamalara imza atıyor. Emper-yalist tekellerin önüne koyduğu sö-mürü ve saldırı yasalarını birer birerhayata geçiriyor. Emperyalizmin sö-mürü stratejisi olan “Ulusal İstih-dam Stratejisi”yle, Toplu İş İlişki-leri Kanunu ile, Torba Yasaları ile,Sendikalar yasasındaki düzenleme-leri ile daha çok ve daha kolay sö-mürünün adımlarını atıyor.

Bizi Sömürenler Bizim İçinYasalar Yapamaz! BiziKatledenler GüvenliğimiziDenetleyemez

Yasalar bir sonuçtur. Neyin sonu-cu? Güçler dengesinin sonucu, sınıf-lar mücadelesinin sonucudur. İktidarkimin elindeyse, güç kimden yanay-sa yasa da onun lehine düzenlenir veuygulanır. Bu durum sınıflar müca-delesinin değişmez bir yasasıdır.

Yaşanan her iş cinayeti sonrası adetolmuştur; yasaların yetersizliğindensöz edilir. Yönetmeliklere aykırılıklarortaya konur. Denetim eksikliği ol-

SON 5 GÜNDE15 İŞÇİ

SON 2 AYDA 74 İŞÇİ

KATLEDİLDİ

İş Cinayetlerindeki Artış Örgütlenmedeki Düşüşün

İFADESİDİR!

Devrimci İşçiHareketi

ŞEHİTLERİMİZİ ANIYOR44

Yürüyüş

8 Nisan2012

Sayı: 311

Page 45: Yürüyüs 311

duğu söylenir. Bırakalım yasalardakiyetersizliği uygulamalar varolan yasa,yönetmelik ve tüzüklere aykırıdır vebunlar da bilinmektedir.

Her iş cinayetine bakılsın. Hep-sinde de ciddi yasa, yönetmelik ve tü-zük ihlalleri görülecektir. Bunlar de-netlenmez, denetlenenlerde de sonuçdeğişmez. O halde sorun yasanınkendisinden önce uygulayıcıdır, uy-gulatıcıdır. İş cinayetlerinin neden-lerini yasalarda, yasaların yetersiz-liğinde, denetimlerde vb. aramaksorunu bir yerde yüzeyde aramaktır.Çünkü tüm bunlar sonuçtur.

Yasa, yönetmelik, denetim ek-siklikleri nedeniyle de devlet so-rumlu tutulur. Evet sorumlulardan biridevlettir. Ancak bu sorumluluk yasa,yönetmelik, denetim görevlerini ye-rine getirmediğinden kaynaklı de-ğildir. Böyle bir bakış açısı devlet ger-çeğinden hiçbir şey anlamamaktır.Devlet gerçeğini yok saymaktır.

Yasalar, yönetmelikler, denetim-ler tüm bunlar patronlardan yanadır,onların lehinedir. Bir kez bile olsuntersi olmaz. Çünkü bu devlet pat-ronların devletidir. Halkı katleden,emekçiyi azgınca sömürüye açıkhale getiren, bunun için yasal dü-zenlemeler yapan, bir gecede ka-nunlar çıkaran bu devlettir. Ve budevletten güvenliğimize sahip çık-ması, sorumluları bulup yargılama-sı beklenemez.

Her cinayet sonrası Bakanlık mü-fettişleri devreye girer. Hemen raporhazırlarlar. Hazırlanan raporlardaeksiklere, yanlışlara, aykırılıklaradikkat çekilir.

Peki sonuç? Sonuç yoktur. Gös-termelik cezalar, göstermelik so-rumlulularla olay kapatılır. Kimi za-man alay edercesine “kader” derler.Kimi zaman “bunlar büyümeninsancıları, olacak o kadar” derler.

Cinayet olmaması için önlem al-mayan bir devletten suçluları bul-ması, sorumluları yargılaması bek-lenemez. Çünkü o sorumlular vesuçlular içinde kendisi de vardır.Çünkü ölümlerimizin nedeni bu dü-zen ve bu düzenin savunucularıdır.

İş ve Yaşam Güvencemiz Örgütlülüğümüzdür

Sömürü, kölece çalışma koşulla-rı, düpedüz katledilişimiz o kadaraçık ki, o derece ortadadır. Sendika-lar tam da bunun için vardır. Ancak,sendikalar adeta bu sürecin seyirci-si durumundadır. Yaptıkları açıkla-malarla soruna dikkat çekmenin öte-sinde bir şey yapmıyorlar. İş cina-yetleri sonrası en az tartışılan noktabu cinayetlerin önlenmesinde, dur-durulmasında sendikaların rolüdür.Oysa en çok tartışılması gerekennokta burasıdır.

Hiç tartışılmayan, tartıştırıl-mayan budur.

Patronlardan merhamet beklemi-yoruz. Onlar daha çok sömürü içinher şeyi yaparlar ve yapmaktadırlar.İnsan olarak onlar için hiçbir değe-rimiz yoktur. Düzen partileriyle,burjuva medyasıyla, mahkemeleriy-le, bürokrasisi, polisi, jandarmasıy-la devletin bu cinayetlerin önünegeçmesini beklemiyoruz. Burjuvadevlet, oligarşik devlet sömürünündevamının güvencesi için vardır.Kapitalist düzende devlet tepkileridüzen sınırları içine çekmek, dışınaçıkanları ise bastırmak için vardır.

Yaşanan her olayda, her cinayette,her ölümde bunu göreceğiz; bu dev-letin halk düşmanı, emekçi düşmanı ol-duğunu göreceğiz. Gerçek yüzünüteşhir edeceğiz. Ondan bir şey bekle-diğimiz için değil tersine bir şey bek-lenmemesi gerektiğini ortaya koya-cağız. Böyle bir devletten çözüm bek-lemek, AKP iktidarından çözüm bek-lemek; “devletliğini yapmıyor” diye şi-kayette bulunmak devlet gerçeğini, ül-kemiz gerçeğini gözardı etmektir. Da-hası düzen içi düşünmektir.

O halde çözümü kendimizden,kendi örgütlenmelerimizden bekle-yeceğiz. Şimdi bakılsın iş cinayetlerisonrası işçi sendikalarının tutumuna.Bu tutum sorunun çözümünde ya daçözümsüzlüğünde belirleyicidir. Sen-dikaların gücü ya da güçsüzlüğü debu tutumda aranmalıdır.

Sendikaların mevcut durumuna,geriliğine bakılarak “bir şey yapı-

lamaz” demek sorumluluktan kaç-maktır. Tersine bir şey yapılmadığıiçin sendikalar geri ve güçsüz du-rumdadırlar. İşte yine son örnekler;sendikalar son Adana Kozan veEsenyurt’taki iş cinayetleri karşı-sında ne yaptılar?

Sadece yazılı açıklama yaptılar.Olayın vahameti karşısında sembo-lik olarak cinayetin yaşandığı yeregittiler, orada yaptılar açıklamaları-nı. Hepi topu bu. Neden?

İşçilerin sendikalı olup olmamasıdeğildir sorun. Kaldı ki öldürülen işçilersendikalı olsa da sonuç değişmemek-tedir. İşçisinin yaşam ve iş güvencesi-ne sahip çıkmayan bir sendika onunhiçbir hakkına da sahip çıkamaz. Gü-ven sağlayamaz, güç olamaz.

Sorun sadece örgütsel, siyasalbir sorun değil aynı zamanda ahlakibir sorundur da. Önce soralım; ölüm-lerimiz kader değilse, çözümü varsaKİM ÇÖZECEK?

Sıradan açıklamalarla, bir iki pro-testoyla sorun çözülmüyorsa, ölüm-lerimiz devam ediyorsa NASILÇÖZÜLECEK?

Tek Talep: İş CinayetleriDurdurulsun! ÖlümlerimizinSorumluları Yargılansın!

Bu talebin peşini bırakmadan negerekirse onu yapalım. Hiçbir eylembiçimiyle sınırlamadan sonuç alan,hesap soran, ısrarlı ve militan bir mü-cadele anlayışıyla ölümlerimizin so-rumlularının yakasına yapışabiliriz.Ölümlerimizi durdurabiliriz. Sendi-kalar bunun için vardır; işçisininyaşam ve iş güvencesi için vardır.

Sadece tek bir sorundan, yakıcı birsorundan; iş cinayetlerinden giderek ka-pitalist düzeninin gerçek yüzünü orta-ya serebiliriz. Oligarşik devletin halkdüşmanlığını ortaya serebiliriz. Çözü-mün bu düzende değil işçilerin kendiiktidarlarında sağlanacağını göstere-biliriz. Gücümüzü açığa çıkartabiliriz.

Güçlü sendikalar böyle yaratılır.Bu sendikalarla bizim lehimize ya-salar yaptırabilir, uygulatabilir, sonuçalabiliriz.

ÖNDERLERİMİZİ SELAMLIYORUZ! 45

8 Nisan2012

Yürüyüş

Sayı: 311

Page 46: Yürüyüs 311

Başbakan Tayyip Erdoğan, YerelYönetimler ve Aile Sempozyumu'ndayaptığı konuşmada, "Şimdi gideceğiz,gerekirse evleri yıkacağız. Bununyetkisini aldık mı? Aldık. Yasal dü-zenlemelerini buna göre, kentseldeğişim ve dönüşümle beraber yap-tık, yapıyoruz, yapacağız. Onun içintüm milletime sesleniyorum, işimizikolaylaştırın. Biz sizleri sokakta bı-rakmayız" dedi.

Halkı açık olarak tehdit eden Er-doğan, “güzellikle” gelin, yoksa yetkielimizde evinizi başınıza yıkacağızdiyor. Yıkım saldırısının hazırlıklarınıtamamladıklarını ve artık başlaya-caklarını söylüyor aslında. Halkı kan-dırmak için de, “İnşallah çocukları-mıza o beton yığınları içerisine mah-kum olmuş şehirler değil, parklarıolan, şehirler emanet edeceğiz. Hu-zurlu, güvenli, yeşille bezenmiş şe-hirler, insana dost iller emanet ede-ceğiz. Aile huzurunun, saadetinin so-kağa taştığı şehirler inşa edeceğiz.Kardeşlik hukukunun egemen olduğuşehirler inşa edeceğiz” diyor.

Başbakan’ın çizdiği tablo, halkınçıkarlarının gözetildiği, sağlıklı vegüvenlikli bir yerleşimin tablosu.Ancak bu sadece sözde olan, pratikteise halkın sürgün edildiği, tecrit edil-diği şehir dışındaki TOKİ binalarıolacaktır. TOKİ’nin yaptığı tecrit bi-nalarına hapsedilecek halk denetimaltına da alınacak böylelikle.

Saldırı aşama aşama geliyor. Yavaşyavaş tüm haklarımız gasp ediliyor.Sağlıkta dönüşüm tamamlandı. 4+4+4yasası ile eğitimde de istenilen dü-zenlemeler yapıldı ve gerisi de gele-cek. Fiziki anlamda en büyük saldırıise kentsel dönüşüm olacak. Çünküevlerimiz yıkılacak, dün evimiz var-ken, yarın kiracı olacağız. Dedemiz-

den, babamızdan kalan tapula-rımız aynı Kanarya Mahalle-si’nde olduğu gibi yok sayılacak.İşgalci yerine konulacağız. Kendievimizde işgalci olduğumuz söy-lenerek, yasal hiçbir hakkımız

olmadığı bildirilecek.

Yıllardır halkın can güvenliğinidüşünmeyenler deprem gerekçesiylebizi tehdit ediyor. Bu tehdit bir savaşilanıdır. Ya teslim olacağız ya da di-reneceğiz. Direniş elimizdeki tekgüçtür.

Ayak oyunları yapacaklar, tehditedecekler, bölüp parçalayarak teslimalmaya çalışacaklar... Arkamızdan işçevirecekler, kuyumuzu kazacak-lar… Evimizi satın almak için bize5 teklif ederken, komşumuza 10teklif edecekler. Aradaki farkı bizesöyleyerek bizi birbirimize düşüre-cekler. Daha güzel yerlerde otura-caksınız, depreme güvenilir diye-cekler, yeni binalardan size pay ve-receğiz diyecekler… Yalan söylemek

serbest ve evlerimizi yıkmak içinher yol mübah AKP’nin gözünde.

Adım adım gelen bu saldırıya di-rendiği için devrimcilere saldırıyorve onları tutukluyorlar. Halka ger-çekleri anlatmalarını engelleyerek,kendi yalanlarını rahatça söylemekistiyorlar.

F Tipi hapishaneleri ilk açtıkla-rında da “otel gibi” dediler; tutsaklarınkoğuşlarda sağlıksız ortamlarda kal-dıklarını, “oda” sistemiyle hem sağ-lıklı hem de “özgür” olacaklarınısöylediler. Sonuç ne oldu: 20 hapis-haneye birden yapılan ve 28 tutsağınölümüyle sonuçlanan kanlı bir ope-rasyonla geçildi “otel odalarına.”

Kentsel Dönüşüm saldırısında daaynı yöntemi kullanıyorlar. Önce ya-lanlarla süslüyorlar, ikna edemeyinceevlerimizden zorla söküp atmaya ça-lışacaklar. Bu çatışmada devlet ölümpahasına saldıracaktır.

Tayyip, çocukken çamurlar içindeoynayarak çocukluğunu yaşadığınısöylüyor ve diyor ki, şimdiki çocuklarda çocukluklarını yaşasın… Bununyolu evlerimizi terk etmemizden veçok katlı TOKİ binalarına hapsedil-memizden geçiyor.

Bizi kendi evlerimizde işgalci du-rumuna düşüren AKP, topraklarımızınyabancılara satış limitini ise yüksel-tiyor. Yabancıların 2,5 hektara kadarolan taşınmaz satın alma hakkı, 30hektara çıkartılıyor. Çevre ve Şehir-cilik ile Maliye Bakanlıklarına da"ülke menfaatlerinin gerektirdiği hal-lerde" bu miktarı iki katına, yani 60hektara çıkarma yetkisi veriliyor.

Tapu Kanunu ve Kadastro Kanu-nu’nda Değişiklik Yapılmasına İlişkinKanun Tasarısı, 17 Şubat’ta TBMMAdalet Komisyonu’nda görüşüldüve alt komisyona gönderildi. Butasarı ile yabancıların alabileceğitoprak miktarı 12 kat arttırılıyor.Topraklarımız emperyalist tekellerepeşkeş çekiliyor.

Asıl İşgalciEmperyalistler veİşbirlikçileridirYıkımların Sebebi

Halk Korkusudur

HALKIZHALKIZ HAHAKLIYIZ KLIYIZ KAZANACAĞIZKAZANACAĞIZ

"Gecekondulardan GelipGırtlağımızı Kesecekler"

KORKUSUDURKORKUSUDUR

AKP Bir Milyon EviYikacak! Yıkımlara KarşıBirleşelim Direnelim

Zengine Tapsuz VillaYoksula Polis Zabıta Mafya!Evlerimizi Yıktırmayacağız!

İşgalci Değil Halkız

Biz Halkız YıkımlaraKarşı Barikatız.

Halkız Haklıyız EvimiziYıktırmayız.

Yıkım Değil Tapularımızıİstiyoruz, İşgalci Değiliz!Halkız Haklıyız Kazanacağız

Yıkımlara Karşı BirleşelimDirenelim İktidara HalkınYenilmez Gücünü Gösterelim

Halk Cephesi

ŞEHİTLERİMİZİ ANIYOR46

Yürüyüş

8 Nisan2012

Sayı: 311

Page 47: Yürüyüs 311

Gerçekte işgalci olan kim?AKP, 2008 yılında çıkardığı 5782

sayılı yasayla birlikte, yabancı gerçekkişilerin yanı sıra tüzel kişiliğe sahipyabancı şirketlerin de 2.5 hektarakadar tapu sahibi olabilmesinin önünüaçmıştı. Böylelikle, maden alanlarının,limanların, enerji tesislerinin, dere-lerin, meraların sadece işletme hakkınıalabilen yabancı şirketler bu yasaylabirlikte tapularını da almaya başla-mışlardı. “Ulusal değer” olarak ta-nımlanan ve halka ait olması gerekenvarlıkların emperyalist tekeller tara-fından rahatlıkla alınabilmesi içinyapılan yasal düzenlemeler, şimdidaha da genişletiliyor.

Bu düzenlemelerin arkasında yatanise IMF ve Dünya Bankası ile yapılananlaşmalardır. Emperyalizme bağım-lılık ilişkilerini artırarak vatanımızısatan AKP, ne bulursa satıyor. Sat-

tıkları şeyler bizimdir, halkın malıdır.

Vatanımızda taşınmaz malı enfazla olan ülkeler sırasıyla şöyle: Al-manya, İngiltere, Yunanistan, İrlanda,Danimarka… 2003-2007 yılları ara-sında Türkiye’de yabancıların aldık-ları toprakların toplam değeri 10 mil-yar dolardı. Hazine Müsteşarlığı ve-rilerine göre toplam 86 bin taşınmazyabancılara satılmış ve 100 bin ya-bancı gerçek kişi ülkemizde taşınmazmal edinmiş durumdadır.

Emperyalist Tekeller, 2010 yılında2.5 milyar dolar, 2009 yılında 1.9milyar dolar ve 2006 ile 2008 arasındaise yılda 3 milyar dolarlık toprakalımı yaptı. Türkiye’de doğrudan ya-bancı yatırım yapan şirket sayısı18.308 Bunlardan yaklaşık 3 binşirket gayrimenkul alım satım üzerineiş yapıyor. Yani topraklarımızı alıpsatıyorlar… Tüm yeraltı ve yerüstü

varlıklarımız, tekellerin karı için peş-keş çekiliyor.

Mesela, maden alanlarının 150bin kilometrekaresi yabancı tekellerinişgali altında. Bu rakam vatanımızın%19’una denk düşüyor. Madenlerinişletme hakkını alan şirketler, tümzenginliklerimizi yağmalıyorlar. Çı-kardıkları değerli madenleri işletme-satma hakkını ellerinde tutuyorlar.Madenlerde çalışan ve ölen ise yinebiziz…

“Kentsel Dönüşüm” gösterilmekistendiği gibi basit bir deprem sorunudeğildir. Büyük ve örgütlü bir saldı-rıdır. Emperyalistlere ve yerli işbir-likçilerine açılan pazar alanıdır. Te-keller zenginleşirken halk yoksulla-şacak. Yoksulluğumuzun sorumlu-larına, evlerimizi işgale hazırlananlarakarşı hazırlıklarımızı yapalım, direnişiörgütleyelim.

Devrimcilik gerçek anlamıyla ör-gütlü bir yaşamdır. Örgütlülüğüntüm yaşamımıza nüfuz ederek doğalhale gelmesidir. Böyle bir devrim-ciliği hayata geçirmemizin yolu, ha-reketle tam olarak bütünleşmektengeçer. Bu gerçeği bilmemize rağmençeliştiğimiz durumlar, pratikler ya-şanır. Harekete açık olmadığımızzamanlar buna bir örnektir.

Kendimizi büyük bir aile olaraktanımlıyoruz, örgütlü yaşadığımızısöylüyoruz ancak birlikte mücadeleettiğimiz, zorluklara, bedellere birliktegöğüs gerdiğimiz yoldaşlarımıza, yanihareketimize karşı açık olmuyorsak,orada kaçak güreşiyoruz demektir.

Nedir harekete açmadığımız, giz-lediğimiz şeyler? Öncelikle yoldaş-larımızdan, hareketimizden gizlene-bilecek kadar önemli bir şey olabilirmi diye sormalıyız kendimize. Veyatam tersinden, "küçük şeyler" diyedüşünerek herhangi bir konuyu ha-reketle paylaşmamak doğru mudur?

Sorun olan bir konuyu yol-daşlarımızla paylaştığımızda,daha hızlı çözülmesi dışındabir sonuç çıkabilir mi diye dü-şünmeliyiz.

Kimi zaman bir sorunumuzugizleriz hareketten. Bu en basi-

tinden ailemizle yaşadığımız bir sorunbile olabilir. Ya kendimiz çözeriz diyeveya sadece başladığımız için ya dabaşka bir kaygıyla ama sonuç olarakbir sorunumuzu gizlemiş oluyoruzdur.Belki ailemizle yaşadığımız sorundandüşmanın haberi olmuştur ama yol-daşlarımızın haberi olmamıştır.

Kimi zaman bir eksiğimizi, aşa-madığımız bir zaafımızı gizleriz.Belki tek başımıza aşacağımızı dü-şünüyoruzdur ancak hareketle pay-laşmamız, o eksiğimizi aşmamızdayanımızda yoldaşlarımızın da olmasınısağlayacaktır. Bizi hızlandıracak,daha güçlü kılacaktır. Zaaflarımızıgizlememize sebep küçük burjuvagurur, zaaflarımızla yaşamayı kanık-samamız gibi nedenler de olabilir. Ovakit düşünülmelidir, bu kime ka-zandıracaktır, gizlenen zaaflar kişiyiiçten içe çürütecek ve düzene gidenyolu açacaktır. Devrimin ve bizimkazanımımız, hiçbir eksiğin, zaafınne sebeple olursa olsun hareketten

gizlenilmemesi, açık olunmasıdır.

Kimi zaman hareketin bir politi-kasının, yapılan bir işin, verilen birtalimatın, alınan bir kararın doğru-luğu, gerekliliği tam olarak kavra-nılmayabilir. Böyle durumlarda dü-şüncemizin söylenilmemesi doğrudeğildir. Anlaşılmayan, kavranılma-yan her neyse, hiçbir kaygıya dü-şülmeksizin hareketle yoldaşlarımızlapaylaşılmalıdır.

Bu gibi durumlarda iki sonuç or-taya çıkar; alınan cevaplarla kafa-mızdaki soru işaretlerini yok ederizve gördüğümüz bir hatayı, zaafı dü-zelterek mücadelemize katkı sunmuşoluruz. İki sonuçta da kazanan dev-rim olacaktır, biz olacağız.

Harekete açık olmamak üzerineörnekleri daha da çoğaltabiliriz veesas olarak hepsinin temelinde de bi-reysel düşünme, örgütlülük bilincinitam olarak özümseyememe "ben"inyerine "biz"i koyamama vardır. Şuunutulmamalıdır ki açık olmadığımızkişiler yoldaşlarımızdır, açık olma-dığımız hareketimizdir ve asıl olarakgizlediğimiz şeyi kendimizden saklı-yoruzdur. Kaçak güreşmeyecek, ha-rekete, kendimize açık olacağız veemek vermekten kaçmayarak tüm so-runlarımızı hep beraber çözeceğiz.

Açık Olmamak

ÖNDERLERİMİZİ SELAMLIYORUZ! 47

8 Nisan2012

Yürüyüş

Sayı: 311

Page 48: Yürüyüs 311

Yazının başında şunu be-lirtelim, bu yazımız camiyöneticilerine ve imamları-nadır, halkımıza yönelik de-ğildir.

Almanya'da sadece Dİ-TİB'e bağlı 800 cami var.Bunların hepsi büyük cami-ler değil ama cami görevinigörüyor. Ve bu camilere mil-yonlarca insanımız gidiyor.Peki camiler halkımızın haklarınasahip çıkıyor mu? Burada bahsetti-ğimiz işsizlik, eğitim değil. İnançla-rına sahip çıkıyor mu? İnsanlarımızsadece kafalarının renginden, diniinançlarından kaynaklı katlediliyor Al-manya’da. Kaç kez camilere saldırı-lar düzenlendi. Peki bunlara karşı birmücadele oldu mu? Birkaç eylem vekınamanın dışında… Bir tane göste-rebilir misiniz? Belki biz bilmiyo-ruzdur.

Kınayarak ÖlümleriDurduramayız,KatillerdenHesap Soramayız!

NAZİ'lerin 180 kişilik ölüm liste-sinde cami yöneticileri de var. Bununiçin birşey yaptınız mı? Hayır! Köln'debüyük cami yapılmak isteniyor. Bu ca-miye karşı ProKöln denilen ırkçı grupkaç kez gösteri düzenledi. Caminin ya-pılması istenmiyor.

100 BİN Türkiyelinin yaşadığıKöln şehrinde kaç kez halkın inanç-larına sahip çıkmak için sokağa çık-tınız? Burada bizim tartıştığımız ca-minin mimarisi değil-dir. Halkın inançlarıdır.Irkçıların da istediği, in-sanlarımızın inançlarınıyaşamaması, asimile ol-masıdır.

11 Eylül sonrası ya-bancılara ve özelliklede Müslümanlara yöne-lik onlarca yasa çıkarıl-dı. Vatandaşlık soruları-na ırkçı sorular eklendi,müslümanlığı rencideeden sorular eklendi.Ne yaptı camiler bunakarşı? Koca bir hiç.

Yine Duisburg'da Merkez Ca-mii’nin yapımını ırkçılar engelleme-ye çalıştı. Yürüyüşler düzenledi.Cami yönetimi halkı bu yürüyüşe kar-şı yürüyüşe değil, küçük bir eylem ileprotesto etmeye çağırdı. Türkiyelidevrimciler mahalle halkı ve Almansolu ile birlikte bu gösteriye engeloldu, polisin copunu yedi, gözaltınaalındı.

Geçen Hafta KölnKeupstrasse'de YapılanYürüyüşe NedenKatılmadınız?

Bu yürüyüşe binlerce kişinin ka-tılması gerekirdi. Keupstrasse'de gü-pegündüz toplu bir şekilde katledil-mek istendik biz. Camilerde bu yü-rüyüş için duyurular yaptınız mı?Biz camilerin önlerinde binlerce bil-diri dağıttık. Halkımızın korkularıvardır bunun farkındayız. Tek başınakorku değil tanımamaktır. Devrim-cileri tanımadığı içindir. Ama camiyönetimleri bu yürüyüşün önemini an-lamamış olamazlar.

Anadolu Federasyonu 170 kişilikkitlesi ile bu yürüyüşü gerçekleştirdi.

Yüzlerce polis ve basın eş-liğinde. Neden polis korktu?Böyle bir yürüyüşe binlercekişinin katılabileceğini dü-şündüler çünkü. Alman ba-sını ne zaman bu kadar ilgigöstermişti ırkçılara karşıyapılan bir eyleme. Amabasın oradaydı. Merak edi-yorlardı yaptıkları ırkçı ya-yınların etkilerini belki.

Irkçılığın GerçekSorumlusu AlmanDevletidir! AlmanDevletini KarşınızaAlmak İstemediğiniz,Bedel Ödemeyi GözeAlmadığınız İçinHalkımızın Canına,Malına SahipÇıkamıyorsunuz!

Dünyanın hiç bir yerinde orta biryol yoktur. Ya dostsundur ya düşman.Ya yanındasındır ya karşısında. Irk-çılığa karşıysanız, ırkçılığı düşmanı-nız olarak görüyorsanız, ona karşı mü-cadele etmek zorundasınız. Sadecekonuşmakla olmuyor. Konuşmaklahalkın inançlarına sahip çıkılmıyor.

Merkel özür diledi tamam mı di-yorsunuz? Daha Merkel'in özür dile-diği gün gençlerimiz sokak ortasındadövüldü.

Almanya'da veya diğer Avrupa ül-kelerinde en çok aşağılananlar başı ör-tülülerdir. Peki siz buna karşı ne ya-pıyorsunuz?

Halkımız ŞunuÇok İyi Biliyor.Alman DevletininDesteği OlmadanIrkçılar Bu KadarPervasızcaSaldıramaz!

Alman Anayasayı Ko-ruma Örgütü 1 milyon Europara yatırdı bu ırkçıların ka-salarına. Bizzat gizli servi-sin talimat ve planları ileinsanlarımız katledildi.

Irkçılığın nedeniSınıfsaldır. IrkçılığaKarşı Mücadele de

sınıfsal temeldeverilmek zorundadır!

Ya Irkçılığın KarşısındasınızdırYa Da Yanında!

Bunun Ortası Yoktur!Camiler Irkçılığa Karşı NeYapıyor! Neden Keupstr

Yürüşünde Yoktunuz?Irkçılığa Karşı Mücadele İnanç

Temelinde Olamaz! AncakSınıfsal Bir Mücadele İle

Mümkündür!

48

Yürüyüş

8 Nisan2012

Sayı: 311

ŞEHİTLERİMİZİ ANIYOR

AVRUPA’dakiBİZ

Page 49: Yürüyüs 311

Halkın İnançlarına Ne AKP,Ne CHP HiçbiriSahip Çıkmaz, Çıkamaz!Onlar İçin Önemli OlanKasalarıdır!

Ya da AKP iktidarının çıkarları içinmi çıkmıyorsunuz sokağa? AKP,CHP ve o parlamentoda oturan hiçbirihalkın inançlarına sahip çıkmaz. Bu-güne kadar hiç bir hak talebimiz içinsomut bir yaptırım-ları olmamıştır. On-ların tek düşüncesiticari ilişkileridir.Alman devleti ileyapacakları silahanlaşmalarıdır.

"Başbakanımız"Ludwigshafen yan-gınından sonra ge-lip boy göstermişti,hesap soracaktıhani. Sahi ne oldu?Biz söyleyelim,dosya kapandı. Irk-çılık ile ilgili birdelil bulamamışlar. Ne bulmuşlar,elektrik kaçağı, gaz, ocak, hiçbiri…Peki ne? Cevap yok. Zaten farketmez.Irkçılık tespiti yaptıklarını da, nasılbulduklarını çok iyi biliyoruz.

Peki Ne Yapacağız? Oturup Yeni Saldırıları mı Bekleyeceğiz?

Alman Anayasayı Koruma Ör-gütü açıkladı; Almanya'da her an suçişleyecek 9.500 Nazi varmış. Ve Al-man devleti bunların yerini yurdunubiliyor ama gözaltına dahi almıyor.Sizce neden? Baskı yaptıkça, yasak-ladıkça daha çok çoğalıyorlarmış!Bahane çok, ırkçılığı bizzat destekli-yoruz diyemiyor. Ama bizim gençle-rimiz en ufak suç işlediğinde nasıl ce-zalar verildiğini çok iyi biliyoruz. Ka-rakollarda öldürüyorlar.

Bu 9.500 kişinin gelip bizi öldür-mesini mi bekleyeceğiz? Şunu çok iyibiliyoruz, bu ırkçı saldırılar her zamanartarak sürecek.

Çünkü ırkçılık psikopatlık işi de-ğildir. Her psikopat gidip ev yakmı-yor, insanları katletmiyor.

Irkçılık-faşizm emperyalizminideolojisidir. Bizzat emperyalist te-kellerin desteklediği bir politikadır.Özellikle Avrupa’daki emperyalistülkelerde emekçi halkın daha çok sö-mürülmesi için ırkçılık tekeller tara-fından yükseltilmektedir. Avrupalıemekçilerle diğer ülkelerden çalış-maya gelen emekçilerin birlikte pat-ronların sömürüsüne karşı birliktemücadelesini engellemek için ırkçı-

lık körüklenmektedir. ‘90’larda sosyalist sistemin yıkıl-

masıyla rakipsiz kalan tekeller emek-çilerin kazanılmış haklarını adım adımgasp ettiler. Kazanılmış hakların gas-pıyla birlikte ırkçılık da devlet eliyleyükseltilmiştir. Irkçı saldırılar karşısındasesini çıkarmayan diğer ülkelerdengelen işçilerin hakları daha fazla gaspedilmiştir. Bu hak gaspına emperyalistülkelerin ırkçılıkla beslenen emekçilerisessiz kalmıştır. Ancak bu sessizliğinsonucunda kendi haklarının da gaspedilmesine engel olamamıştır. Sonuç-ta işçiler birlik olup kazanılmış hakla-rını gasp eden tekellere ve onlarındevletine karşı mücadele etmesi gere-kirken ırkçı politikalar sonucunda bö-lünüp parçalanmakta kendi mücade-lelerini verememektedir.

İşsizlik Var AmaSorumlusu Kim?YABANCILAR!

Merkel bizzat seçim propaganda-larında bunu işledi. İşsizliği bitirece-ğiz dedi ama işsizliğin nedeni ya-bancılardır dedi.

Irkçılığa Karşı MücadeleDin Temelinde Olamaz!Irkçılık Sınıfsaldır!Irkçılığa Karşı MücadeleHalkların Ortak Mücadelesiİle Mümkündür!

Biz halkımızın Keupstrasse’yebinlerce kişi ile çıkacağına da inanı-yoruz. Biz yılmadan gidip anlataca-ğız. Korkarak çocuklarımızın gele-

ceğine sahip çıkamayacağı-mızı, sokak ortasında öldü-rülmelerinin önüne geçeme-yeceğimizi anlatacağız. An-cak birlik olursak, mücadeleedersek ırkçılığın sonunu ge-tireceğimizi anlatacağız. Bel-ki şimdi korkuyorlar, belki şuan devrimcileri iyi tanımıyor-lar. Ama bu korkularını yene-ceklerine ve bize güvenip mü-cadele edeceklerine inanıyo-ruz.

Ama cami yönetimleri so-rumluluğunun farkında mı?

Milyonlarca insandan sorumlusunuz.Milyonlarca insan o camilere geliyor.Halkımızı doğru yönlendirin. Geridurmasını, “sağduyulu” davranması-nı öğütlemeyin. İnançları için müca-dele etmeleri gerektiğini anlatın.

Yarın o camilerin, içinde insanlarladiri yakılmayacağının garantisi varmı? O zaman insanlarımızın canındansizde sorumlusunuz. İmamlar, vaazlar verirken halka

gerçekleri anlatın! Birkaç psikopatınişi gibi anlatmayın!

Irkçı Saldırıların SonBulmasının Tek YoluMücadele Etmekten Geçiyor.Tek Kurtuluşumuz Budur!Şu an bu kadar pervasızsa ırkçılar,

bunun sebebi bizim örgütsüzlüğü-müz ve mücadele etmememizdir. Bu-nun en büyük örneği Keupstr. yürü-yüşüdür. Eğer orada binlerce kişiyoktuysa, bu, polisin sevinmesine, ba-sının sevinmesine, Alman devleti-nin sevinmesine yol açmıştır. “Kor-kutmayı başarmışız” demişlerdir.Emin olun değerlendirmeleri budur.Korkunun ecele faydası yok.

49

8 Nisan2012

Yürüyüş

Sayı: 311

ÖNDERLERİMİZİ SELAMLIYORUZ!

Page 50: Yürüyüs 311

“Düşmanı yenmek için önceliklesilahlı orduya dayanmak zorundayız.Ama bu ordu tek başına yeterlideğildir; saflarımızı birleştirmek vedüşmanı yenmek için kesinlikle birkültür ordusuna sahip olmalıyız.”(MAO)

Bizler adaletli bir dünya içinmücadele ediyoruz. Açlığın, yok-sulluğun olmadığı, sağlık-eğitim-konut-çalışma hakkının korunduğu,herkesin eşit bir geleceğe sahip oldu-ğu bir sistemdir ana hedefimiz. Buhedefe ulaşmak için, emperyalizmekarşı savaşıyoruz. Bunu bir çokyazımızda dile getirdik; savaş, sadececephelerde silahlarla yürütülmez.Her alanda, devrimci araç-gereçlerleyürütülür. İşte sanat ve edebiyat dabu devrimci makinenin içinde bütü-nün ayrılmaz bir parçasıdır. Düşmanakarşı halkı birleştirmek, onu eğitmek,düşmana saldırmak, onu yok etmekiçin elimizdeki en güçlü silahlar-dandır.

Sanat, toplumsal olarak yeni birruh, yeni bir insan yaratmadaki enbüyük araçtır. Devrim sadece iktidarıalmayı hedeflemiyor elbette. Yenisistemi, sosyalist bilinçle yoğrulmuşyeni insanı yaratmaktır devrim. Buaynı zamanda sanatın yaratıcılığıile zafere olan inancımızın elele git-mesi, kolkola yürümesi demektir.Bunu nasıl sağlayacağız? Bu hedefenasıl yöneleceğiz?

Sınıflar mücadelesi hayatın heralanında yürüyen bir mücadeledir.Bizler her şeye, her olaya, iki sınıfaçısından bakmak zorundayız. Bize,bu halka ait olan ne? Düzene aitolan ne? Bunları ayırt etmek ve onagöre düşünmek, ona göre üretmekzorundayız. Yaptığımız işte, verdi-ğimiz mücadelede, üretimlerimizdeUSTALAŞMAK zorundayız.Ustalaşmak, hatalardan, eksiklik-lerden ders çıkarmayı gerektirir.Ustalaşmak, eleştirel bakabilmeyigerektirir. Ustalaşmak, halka olan

bağlılığın artmasını, yaşadığı acıları,yoksullukları, adaletsizlikleri yüre-ğinde ve bilincinde hissetmeyi gerek-tirir. Ustalaşmak, dost kim, düşmankim ayırt edebilmeyi, net sınırlarıçizebilmeyi gerektirir. Bunun içinUSTALAŞMALIYIZ.

İdeolojik ve Sanatsalİçeriği Yüksek EserlerYaratmalıyız

Halkı düşmanı alt etmeye, tekbir yürek ve kafa halinde savaşmayayönlendirebilmek, ideolojik olarakgüçlü olmayı gerektirir. Burada elbet-teki sanatımızın kimin için yapıldığıönemli ve belirleyicidir. “Halkınanlamadığı ama sanatsal değeri yük-sek bir eser” olamaz. Sanatsal ürün-leri yaratırken de, halka ulaştırırkende ya da sergilerken de temel hede-fimiz bu olmak zorundadır.

Lenin’in deyimiyle sanatımızın“milyonlarca ve on milyonlarcaemekçiye… hizmet etmesi” gerek-mektedir. Sanatımızda ideolojik ola-rak bize yön verecek, şekillendirecekana ilke bu olmak zorundadır. Halkınanlayacağı bir dilde ürünlerimizisunmak zorundayız. Sanatçılarımızaçık ve sade olmak zonundadır.Ancak bu yaratılan eserlerin düze-yinin yerlerde sürüklenmesi demekdeğildir. Sanatçılarımız, sanatsaliçeriği yüksek eserler yaratmalıdır.

Eserlerin düzeyinin yükseltilme-sine ağırlık verilmelidir ama sadecebunu yapmak, tek yanlı ve aşırı birşekilde yapmak, bizim düşebilece-ğimiz en büyük yanlış olacaktır.Halkın benimseyebileceği şeylerdenyola çıkarak, yaratılan sanatsal ürün-lerin düzeyini yükseltmek gerekir.Bizim temel alacağımız tek şey hal-kın sahip olduğu kültürdür. Buradakikastımız, burjuvazinin kitlelere pom-paladığı yoz kültür değildir. Halkıngeçmişten bugüne gelenek ve değer-leriyle getirdiği kültürdür.

Halkın Umudunu ve İnancınıBüyütmek İçin, Etkili Araçları,Yöntemleri Kullanmalıyız

Bizim sanatçılarımız yaratmakzorundadır. Mücadelemizin hergeçen gün daha fazla büyüdüğü,geliştiği bir ortamda; düzenin sana-tının yozluğunu göstermeli, halkınsanatını sahiplenerek ileriye taşı-malıyız. Elimizdeki olanakların sınır-lı olduğunu biliyoruz. İnsanın yara-tıcılığı burada, “yürekle beynin bir-leştiği yerde” açığa çıkacaktır. Bukonuda en büyük rehberimiz, halklabirlikte, ondan öğrenerek ve onaöğreterek çalışmak olacaktır.

Bir Kar Makinesi Olacak,

Yolu AçacağızSanat doğru kullanıldığında,

yürüttüğümüz savaşta, kapalı yollarıaçan bir kar makinesi olacaktır.Sanatın ana görevi gerçek hayattanyola çıkarak, toplumsal olarak iler-lemeyi sağlamak olmalıdır. Bir yandaaçlığın, sömürünün ve zulmün getir-diği acılar, öte yanda insanın insantarafından sömürülmesi ve ezilmesivardır. Sanatçılarımız, bunlarla müca-deleye yönelen eserler yarattıklarızaman, toplumsal olarak tarihin iler-lemesine hizmet edeceklerdir. Busanatımızda da, sosyalist gerçekçibir tarzın olması anlamına gelir.Bunun üzerinde ısrarla durmalıyız.Ancak böylece, sınıfsız sosyalist birtoplumun kurulmasını sağlayabilir,bu mücadele içinde en ön saflardayer alabiliriz.

Sosyalizm, halktan yana bir ikti-darın ismidir; işçilerin, emekçilerin,üreten ve yaratan ellerin iktidarınıtanımlar. Bizim sanatçılarımız buiktidara giden yolu, “Bir KarMakinesi” gibi açmak için en önsaflarda yer almak zorundadırlar.Savaşı ancak böyle kazanabiliriz.

Sanatın Yaratıcılığını, Verdiğimiz Mücadele İle Nasıl Birleştireceğiz?

50

Yürüyüş

8 Nisan2012

Sayı: 311

ŞEHİTLERİMİZİ ANIYOR

Page 51: Yürüyüs 311

İstanbul Gazi Mahallesi’nde Perşembe Pazarı Cadde-si’nde 10 gün süreyle kurulu bulunan yıkımlara karşı di-reniş çadırında, 27 Mart günü Grup Yorum Korosu küçükbir konser verdi. 40 kişinin katıldığı konser sırasında ateşyakan Halk Cepheliler, mahalle halkı ile birlikte halaylarçekip türküler söyledi.

Halk Cepheliler 28 Mart günü, Sultangazi Belediye-si’ne yapacakları yürüyüşe çağrı davetiyelerini dağıttı. Da-ğıtım sırasında davul çalıp halka seslenen Halk Cepheli-ler’e, mahalle halkı evlerinden çıkarak destek verdi. Yü-rüyüşün yapıldığı 29 Mart’ta da yine çağrılar yapıldı.

Cebeci Halk Ekmeği Fabrikası önünden başlanılan ve40 kişinin katıldığı yürüyüş sırasında “Zengine TapusuzVilla Yoksula Polis Zabıta Mafya Evlerimizi Yıktırma-yacağız-Halk Cephesi” pankartı taşındı. Belediye önünegelindiğinde, halkın AKP’nin yıkım politikalarına teslim

olmayacağı, evlerini te-kellerin çıkarı için yıktır-mayacağı belirtildi ve ko-nut hakkına sahip çıkıla-cağı vurgulandı. Ardın-dan, bir heyet oluşturula-rak Belediye Başkan Yar-dımcısı’yla görüşüldü.

Görüşme sonunda ya-pılan açıklamada, beledi-yenin kendilerini kandır-maya çalıştığını belirte-rek, belediyeye inanmadıklarını ifade ettiler.

Eylemin ardından yıkımlara karşı kurulan çadır kaldırıl-dı. AKP’nin yıkım politikalarının anlatıldığı çadırda, yıkımyasalarının iptali için yaklaşık 500 adet imza toplandı.

İstanbul’da Esenler Karabayır Mahallesi’nde 27Mart günü Grup Yorum’un “Bağımsız Türkiye Konse-ri” afişlerini asan Halk Cepheli Sadık Karaaslan, Seba-hattin Bozdağ ve Sercan Arslan, keyfi bir şekilde göz-altına alınarak Esenler Üçyüzlü Polis Karakolu’na gö-türüldüler. Siyasi Şube’den gelen 2 işkenceci, Halk Cep-helilere ayrı ayrı işbirlikçilik teklif etti. 3 devrimci buonursuzluğu kabul etmeyince, tehditlerde bulunan po-lis, serbest bırakmak zorunda kaldı. Esenler Özgürlük-ler Derneği, polisin bu aşağılık teklifiyle ilgili bir açık-lama yaparak, “Haklı mücadelemizin baskıyla, tehdit-lerle engellenemeyeceğini defalarca gösterdik. Müca-delemizi her koşulda sürdürmeye ve büyütmeye devamedeceğiz. Tehditlere boyun eğmeyeceğiz” dedi.

Almanya’nın Köln şehrinde 9 Nisan günü yapılacakolan “Irkçılığa Karşı Tek Ses Konseri” öncesinde, Ana-dolu Gençliği tarafından tanıtım ve duyuru çalışmalarıyapıldı. 1 Nisan günü Hacıbektaş Veli Cemevi’ne biletdağıtımı için gidildi. 32 bilet bırakan Anadolu Gençli-ği, akşam üstü de Chorweiler semtinde bulunan AKMKöln’ü ziyaret ettiler. Buraya da 30 bilet ve afiş bırakıldı.

“Irkçılığa Karşı Büyük Yürüyüş”e gelen ve orada Ana-dolu Gençlik’le tanışan bir genç, dernek binasına gele-rek konser çalışmasına yardımcı olmak istediğini belirtti.Kendi çevresini de konsere katmaya çalışacağını belir-terek 30 bilet aldı.

2 Nisan’da Köln'ünNippes ve Hansaringmahallelerinde de kon-ser tanıtımı ve biletdağıtımı yapıldı. Top-lam 63 bilet halkaulaştırıldı.

TAYAD’lı Aileler, tutuk-lu yazar Ragıp Zarakolu içinbu hafta da 31 Mart günü Ga-latasaray Lisesi önünde masaaçarak dayanışma çağrısıyaptılar. Masa’nın arka tara-fında bulunan parmaklıklara,“Dayanışma İçin Bir KartGönder, Tutuklu Yazar RagıpZarakolu Serbest Bırakılsın-

TAYAD’lı Aileler” pankartı asıldı.28 Mart günü açılan masada Belge Yayınları’ndan çı-

kan 10 kitap satılarak, 25 tane dayanışma kartı dağıtıldı.3 kişi orada kart yazarken, masaya gelenlerin çoğu “Ra-gıp Zarakolu için biz ne yapabiliriz?” diye sordu. TA-YAD’lılar, dayanışmanın önemini vurgulayarak, kam-panyalarını anlattılar. 2 saat boyunca açık kalan masadasesli konuşmalar yapılarak kampanya anlatıldı.

Asil Çelik işçileri 27 Mart’ta, vardiya değişim saa-tinde Asil Çelik fabrikasının önünde, “İşimizi İstiyoruz”pankartı açarak eylem yaptı. Fabrika güvenliği ile jan-darmanın izlediği eylem, işçilerin fabrika önünden ay-rılmasıyla bitirildi.

Asil Çelik işçileri 25 Mart günü de Orhangazi Stad-yumu’nda oynanan bir futbol maçı sırasında tribünler-de astıkları pankartla ve attıkları sloganlarla durumla-rını halka duyurdular. İşçi servislerinin kalktığı Orhan-gazi Terminali’nde de eylem yapıldı.

İşten Atmalara Karşı BirlikteMücadele Edelim

İşbirlikçilik Şerefsizliktir

Oligarşinin Keyfi TutuklamalarıKarşısında Dayanışmamızı Büyütelim

Irkçılığa Karşı Sesimizi Yükseltelim

51

8 Nisan2012

Yürüyüş

Sayı: 311

ÖNDERLERİMİZİ SELAMLIYORUZ!

Yalanlarla Gelecekler!Yalanlarına da Saldırılarına da Teslim Olmayacağız

Page 52: Yürüyüs 311

YitirdiklerimizBağımsızlık Demokrasi Sosyalizm Mücadelesinde

14 Nisan-20 Nisan

Tanıdığım, sevdiğim bir insanı mücadele içinde kısa bir sü-rede şehit vermenin hüznü olsa da, onu tanımaktan onur du-yuyorum. Zeliha, tertemiz bir insan. Zeliş, devrimci saflığa sa-hip insan güzeli kardeşimiz.

Canlılığı, hareketliliği, pırıl pırıl yanan gözleriyle büromu-zun yaramaz çocuğuydu. Yerinde duramazdı. Mutlaka onu birşeylerle uğraşırken, birileriyle konuşurken görürdük. Aynı coş-ku ve heyecanı arkadaşlarına taşımasını, onlarla paylaşma-sını bilirdi. Aldığı görevi en ince ayrıntılarına kadar düşünerek,bununla yetinmeyip ağabeylerinin, ablalarının görüşlerinebaşvururdu. Bir çalışmasına tanık olmuştum. DLMK olarak Kon-ya Özgür-Der'in açılışında tiyatroda görevliydi. Bir yandan der-neğe gidip hazırlıklara yardımcı olmaya çalışırken, diğeryandan çalışabileceği bir arkadaşını bulsa bir köşede provayaparken bulurduk onu. Açılış günü gelmişti. Çok heyecanlıydı.“Hata yapmayalım”, “N'olur güzel olsun” diyerek arkadaşlarıylakonuşuyor, onları motive etmeye çalışıyordu. Ölüm orucundanbaşlayarak zaferle sonuçlanan, müzik ve hareketlerle ta-mamlanmış çok güzel bir tiyatro sergilemişlerdi. Konya'dan,Ereğli'den, Niğde'den, Ankara'dan oluşan izleyiciler uzunca biralkışla beğenilerini sunmuşlardı. Parlayan gözleriyle yanımı-za geldi. “Gerçekten güzel miydi abla?” dedi ve sarıldı.

Bütün güzelliği yüzüne yansıyan, yaşı küçük, yüreği büyükkardeşimiz. Son gördüğüm günü ve söylediklerini hiç unuta-mıyorum. Mutfakta bulaşık yıkıyordu. Beni görünce işini bırakıp

hemen sarıldı. Bir yandan sorular soruyor, bir yandan yaşadı-ğı olayları anlatıyordu. “Sen ne yapıyorsun” diye sordum. “Ev-deyim okula gidip geliyorum, artık büroya gitmiyorum” dedi. Göz-lerime baktı ve “beklemedeyim abla” dedi. Ama evde biraz sı-kılıyorum. Pek kimseyi göremiyorum. Bir de şu üç canavar yokmu, bazen başımı ağrıtıyorlar. Arkadaşlarla kalırken gürültü ya-pan yoktu. 24 saat birlikte olup her şeyi konuşuyorduk. “Özle-dim, bir an önce gitmek için sabırsızlanıyorum.” Ailesini de çokseviyordu ama inançları, umutları için kavganın içinde, elde si-lah savaşmakta tereddüt etmemişti. Babasıyla vedalaşmamıştı,engel olmaya çalışabilir düşüncesiyle. Giderken annesine;“Hepinizi çok seviyorum ama mücadelemi daha çok” der.

Dağlara sevdalı Zeliha'mız, sevdalısına kavuşmuştur. Öğ-rendik ki birliğin “küçük kızı” kararlılığı, azmiyle büyümeyi ba-şarmış. Çok sevdiği insanların safları terk edişine, ihanetinetanık oldu. Onlara emek vermekten, el uzatmaktan kaçınma-mıştı ama savaştı bu.

Savaş gerçekliğini biliyordu. Yenilgiler karşısında yılmamayıöğrenmişti. Ve elde silah halk düşmanlarına kurşun sıkarkenyoldaşlarını korumayı partiye olan sadakatini ölümüyle bir kezdaha gösterdi.

Sen dağların güzeli, sen bozkırın onuru, Konya'nın sevgi-li fidanı Zeliş. Yaşın küçük olduğu için sana böyle derdik ya,senden öğreneceğimiz, seni anlatacağımız çok şeyler var. Se-ninle aynı topraklarda büyümenin, seni tanımanın sevinci varyüreklerimizde. İhanetlere verilecek en güzel yanıt oldu yaşamınve ölümün. Yüzünü zalimler parçalasa da, annenin dediği gibi;bembeyaz yüzün ve bütün güzelliğinle gülümseyişinin eksil-mediğini görüyoruz. Bebelerimiz senin adını aldı şimdiden. Ve-rimli topraklarımıza bıraktığın mirası yeni Zelihalar omuzlayacak.Seni unutmayacak, unutturmayacağız! Onurumuz, gururumuz,kavgaya sevdalı ZELİHAMIZ...

"O kadar çok şey öğrendim bu süreçte. Ayrılıkların, ölümle-rin, hasretlerin, öfkenin en büyüğünün yaşandığı aylar süren,koca, zorlu bir süreç. Ama biliyoruz ki, zafer günü papatya-lar bizim için açacak. İşte biz o gün birbirimizi görmesek dehep beraber olacağız..." Canan Kulaksız

Yoldaşları Anlatıyor: ONURUMUZ, GURURUMUZ, Kavgaya Sevdalı Zelişimiz

1969 Sivas İmranlı İlçesi doğumlu.1992’de Afyon İktisadi İdari Bilimler Fakül-tesi’nde öğrenciyken devrimci gençlik içindemücadeleye katıldı. Üç aylık tutsaklık yaşadı.17 Nisan 1995’de bir eylem hazırlığı sırasındasilahının elinde patlaması sonucu şehit düştü

Nuran DEMİR

Anıları Mirasımız

1965, Sivas doğumlu. Mücadelenin çeşitlialanlarında yer aldı. Bir devrimcinin nasılyaşaması ve ölmesi gerektiğini mücadeledolu yaşamı ve kahramanca ölümüyle gös-terdi. 16-17 Nisan’da yoldaşlarının katledil-mesinin hesabını sormak için gerçekleştirilen

bir eylem sırasında, 20 Nisan 1992’de İstan-bul Topkapı’da katledildi.

Önder ÖZDOĞAN

Adil CAN

1960 Denizli Acıpayam İlçesi Yazır Köyüdoğumlu. Mücadeleye 12 Eylül öncesi katıl-dı. Acıpayam’da yoksul köylülüğün örgütlen-mesinde yer aldı. Tutsaklıklar yaşadı.1988’de yurtdışına çıktı. Avrupa’da da emek-çi, devrimci özelliklerini kaybetmedi. Avru-pa’nın yozluğunu reddetti, kavganın içinde

yer aldı.Bir süre sonra da ülkesine gerilla olarak döndü. 1998’de

Ege dağlarında tutsak düştü. Tecrit saldırısına karşı BucaHapishanesi’nde Ölüm Orucu 3. Ekibinde direnişe başladı.16 Nisan 2001’de ölümsüzleşti.

Gürsel AKMAZ

1973, Denizli doğumludur. 1990’da dev-rim saflarına katıldı. Mücadele Dergisi’ndeçalıştı. Muğla’da gençliğin mücadelesinde yeraldı. 1994’te Ege Kültür Sanat Merkezi bün-yesinde Grup Günışığı elemanı olarak kültürelçalışmalar yürütürken tutuklandı. Aydın Ha-

pishanesi’nde, F Tipi hapishanelere karşı o dayoldaşları gibi ölüm orucuna gönüllüydü. Alnına kızıl bandı-nı taktı ve ölüm orucunun 177. gününde, 14 Nisan 2001’deölümsüzleşti.

Murat ÇOBAN

1961 Elazığ doğumlu. Devrimci Hareketinmilitan kadrolarındandı. Faşist Teröre KarşıSilahlı Mücadele Ekipleri (FTKSME) içerisin-de yer aldı. Beyazıt’ta faşist bir odağın dağıtıl-ması eylemi sırasında jandarmalarla girdiği si-lahlı çatışmada yaralı ele geçti. Tedavisinin ge-ciktirilmesi sonucu 16 Nisan 1980’de şehitdüştü

Page 53: Yürüyüs 311

Tokat’ın Niksar İlçesi Çatak Köyü kır-salında 20 Nisan 1995’te oligarşinin askerigüçleriyle çıkan çatışmada şehit düştüler.

Suat Alkan, Artvin Beşağıl Köyü do-ğumlu. 1980’lerin sonlarından itibaren Ka-radeniz’de hareketin örgütlenmesinde ençok emeği geçenlerden biriydi. Sessiz, sa-kin görünüşünün altında düzene karşı bü-yük bir öfke taşırdı. 1992’de tutsak düştü.Tutsaklığı sırasında yoldaşlarıyla sohbeti-nin önemli bir bölümünü Kaçkar dağları vegerilla oluştururdu. Tutsaklığı sona erdik-ten sonra bu özlemini gerçekleştirmek içingerillaya katıldı.

Zeliha Güdenoğlu, Konya doğumludur.Devrimcilerle ortaokul çağında ablası tut-sakken tanıştı. Liseye başladığında artıkKonya DLMK’nın aktif çalışanlarından bi-ridir. Bir yoldaşının cenazesinden dönerkengözaltına alınıp ifade vermeden çıktıktansonra artık kesin kararını vermişti, gerillaolacaktı.

Duran Akbaş, Tokat Zile Saraçlar Kö-yü’nden Türk, Alevi bir ailenin çocuğuydu.İstanbul'a ailesine daha fazla yardımda bu-lunmak için gitti. Devrim mücadelesinidaha yakından tanımaya başlamıştı. Örgüt-lü mücadele içinde yer almaya başladı. Zi-le'ye dönüp Halkevi'nde çalışmaya başladı.O dönem devletin her gence dayattığı as-kerlik sorunu çıktı. O, oligarşiye, egemensınıflara askerlik yapmayı değil halkınınaskeri, halkının savaşçısı olmayı seçti.1994 yılı yaz ayında Karadeniz Recai Din-çel Kır Silahlı Propaganda Birlikleri'ne sa-vaşçı olarak katıldı.

Canan, 17 Kasım 1981yılında Rize’de doğdu. EgeÜniversitesi Fen Fakültesiöğrencisiyken gençliğin mü-cadelesinde yer aldı. Aynızamanda Ege TAYAD’daçalıştı. F Tipi saldırısı başla-dığında İzmir’de ölüm oru-

cuna başladı. Kardeşi Zehra da İstanbul’daölüm orucu eylemindeydi. Bir süre sonraCanan da İstanbul’a geldi ve iki kızkardeşKüçükarmutlu’nun yoksul gecekonduevinde ölüm orucunu birlikte sürdürdüler.Canan, 15 Nisan 2001'de yürekleri, beyin-leri sarsarak şehit düştü.

Canan KULAKSIZ

Zeliha GÜDENOĞLU Duran AKBAŞSuat ALKAN

Ankara’da TAYAD’lı Aile-lerimizden İbrahim Durmaz,kanser hastalığı nedeniyle 2Nisan günü hayatını kaybetti.Ankara TAYAD’lı Aileler, İb-rahim Durmaz’ın vefatının ar-dından yaptıkları açıklamada,hastalığını Ankara'da gözaltı-ların tutuklamaların yoğun ol-duğu bir dönemde öğrendiğinibelirterek, “Eylem ve faaliyet-lerden geri kalır düşüncesiylehastalığı hakkında bir süre kim-seye bilgi vermedi. Zaman geç-tikçe hastalığı ilerliyordu, du-rumunun farkındaydı. Bu ger-çekle yaşadı. Evde hastalıklar-la boğuştuğu günlerde, sıcakmücadeleye duyduğu özlemleyaşadı. 2 Nisan Pazartesi gü-nünün ilk saatlerinde aramızdanayrıldı” denildi. İbrahim amcanın son arzu-

larından biri, cenazesinde Dev-Genç'lileri görmekti. İsteği ye-rine getirildi. Dev-Genç'lilerve TAYAD'lı Aileler, İbrahimamcayı, Karşıyaka Mezarlı-

ğı’nda düzenlenen törende Dev-Genç marşıyla uğurladılar. Dev-Genç’liler yanlarında getirdik-leri karanfillerle donattılar.İbrahim amca, tutsakların

sesi olmak için TAYAD'lı Ai-leler’in başlattığı İstanbul-An-kara yürüyüşünde, Güler Zereve tutuklu TAYAD'lıları sa-hiplendiği için gözaltılar ya-şamıştı. Gözaltıların yıldıra-madığı, TAYAD'lı İbrahimDurmaz 1953 Sivas İmranlıdoğumluydu. Uzun süre yurt-dışında tır şoförlüğü yaptı.Emekli olduktan sonra Anka-ra'da TAYAD'lı Aileler ile ta-nıştı ve onların mücadelesindeyer aldı. İbrahim Durmaz, mü-cadelemizde yaşmaya devamedecek.

TAYAD’lı Aileler, her haf-ta cuma günü Taksim TramvayDurağı’nda Ayhan Efeoğlu içinyaptıkları eylemlerine 30 Martgünü de devam ettiler. 5-6 Ni-san tarihlerinde Çağlayan Ad-liyesi önünde yapacakları 2günlük açlık grevi eyleminiduyuran TAYAD’lılar, AyhanEfeoğlu’nun mezarının ailesineteslim edilmesini istediler.

Yapılan açıklamada, “AyhanEfeoğlu bir devrimciydi. Halkı-mızın özgürlüğü ve ülkemizinbağımsızlığı için mücadele edi-yordu. Bu nedenle defalarcagözaltına alındı. Son olarak 6Ekim 1992 yılında gözaltınaalındı ve kaybedildi. Kaybedil-mesinin üzerinden tam 20 yılgeçti. Acımız ve öfkemiz ilk

günkü gibi. Aradan geçen za-manla unutacağımızı düşünenleryanılıyor. Bitmeyen, hep canlıtuttuğumuz adalet duygusuyla,halkı için mücadele eden birdevrimciye olan vefa ve bağlı-lıkla arıyoruz onu” denildi.

Savcılığın somut bir adımatmadığını belirten TAYAD’lıAileler, Çağlayan Adliyesi önü-ne çadır kurarak 2 günlük açlıkgrevi eylemi yapacaklarını açık-ladılar.

TAYAD ŞEHİTLERİ ONURUMUZDUR

Yolumuz Uzun Öfkemiz Bileylenmiş,Ayhanımızın Mezarını Bulmamızı

Kimse Engelleyemez

Page 54: Yürüyüs 311

Miz

ah M

azlu

mun

Zal

imde

n İn

tika

m A

lma

Ara

cıdı

r

54