41
Fkhjcf

YFA Genç Analiz Haziran

  • Upload
    ygt-yfa

  • View
    248

  • Download
    2

Embed Size (px)

DESCRIPTION

En Farklı Gençlik Dergisi

Citation preview

Page 1: YFA Genç Analiz Haziran

Fkhjcf

Page 2: YFA Genç Analiz Haziran

GENÇ GELECEK KÜNYE

Genel Koordinatör- Özel Araştırmalar

Takım Lideri

Yiğit AKKOCA

İnsan Kaynakları Koordinatörü

Burçin TOKSÖZ

Dergi Editörü

Şeyda KAYA

Görüntü Yönetmeni

Melike GÜNEŞ

Dış İlişkiler Koordinatörleri

İdil ÖZMAÇİN

İş-Staj Koordinatörü

Sinan SÖNMEZ

Sosyal Organizasyon Koordinatörü

Mihraç NALBANTOĞLU

Stratejik Araştırmalar Takım Lideri

Barhan KAYNAK

İÇİNDEKİLER

. ÇOKTAN SEÇMELİ ……….…………………………..1

. İNTERNETİME DOKUNMA …..…….……………. 6

. 12 HAZİRAN SEÇİMLERİ …………………..…….. 8

. KRİSTOF KOLOMB …….………………………….. 11

. AKBABA SÜRÜSÜ ………….………..……………… 21

. 18. ŞAMPİYONLUK …………….…………………… 24

. ÖĞRET-MEN ………………………………………….. 27

. GÜNEYDEKİ CENNET …………..…………………. 29

. EV …..………………………..………………………….. 32

. SANSÜRLERLE YAŞIYORUM …….……….……… 33

. PROJE KÖŞESİ …………………..……………………. 35

. EMANET ……………………………………..………….. 39

Hazırlayan:

Young Future Academy

Website:

www.youngfutureacademy.tr.gg

Adres:Cumhuriyet Bulvarı No:219

Kalyon Apt. Daire:5 35220

Alsancak, İZMİR

Tel:05065882913

NOT : Her türlü eleştiri ve yorum için

[email protected] adresine mail

atabilirsiniz. Ya da yazarlarımızın yazılarının

altındaki mail adreslerinden direkt onlara

ulaşabilirsiniz. İyi okumalar

Page 3: YFA Genç Analiz Haziran

ÇOKTAN SEÇMELİ

Sevgili Akp seçmeni, sana sesleniyorum.

Oyunu neden bu partiye veriyorsun?

1) Milliyetçi olduğu için mi?

Sence hiç milliyetçi adam ülkesinin zararına iş yapar mı?

Mesela ; satış yolu ile özelleştirilen ve yabancılaşan

yerlerden bahsedeyim sana. Hani şu önemli kuruluşlar

var ya devletin elinde kalması gereken, stratejik

noktalar. İşte onları sattı senin partin. Devede kulak

olacak ama çok az bir kısmını yazıyorum senin için.

2003 – Kuşadası Limanı satıldı.

2003 – PETKİM Standart Kimya Şirketi satıldı.

2003 – TCDD İzmir Limanı satıldı.

2004 – Kütahya Şeker Fabrikası satıldı.

2005 – TÜRK TELEKOM satıldı.

2006 – TÜPRAŞ satıldı.

Ya peki milliyetçi biri milletinden pek çok can almış bir

terörist başıyla gidip İmralı’da pazarlık yapar mı? Yaptı

senin biricik partin. Bir de üstüne o itten bahsederken

“sayın” dedi senin parti başkanın. Oysa ki aynı

zamanlarda milletine canları pahasına hizmet eden

kutsal askerine dil uzatılıyor ondan da mı haberin yok?

Terörist başı “sayın” olsun ama benim askerim aslı astarı

olmayan sebeplerle hapse atılsın, hükmü kesinleşmeden

kendisinden “terörist” diye bahsedilsin, senin milli

destanının adı olan “Ergenekon” karalanma

kampanyasında kullanılsın ki millet soğusun Türklükten

falan. Yurtdışındaki teröristler gelince ülkede davullarla

zurnalarla karşılansın senin partinin hükümeti

Page 4: YFA Genç Analiz Haziran

döneminde, baş tacı edilsin üstü açık otobüslerde şehir

turu yapsın… Ondan sonra da bana bazıları gelip

milliyetçiysen akp’ye oy ver demesin. Günahımı vermem,

ne oyu.

2) Laik olduğu için mi ?

“Hem laik, hem Müslüman olunmaz. Ya Müslüman

olacaksın, ya laik." Eminim laik olduğu için söylemiştir

bunu başbakan.

3) Dindar olduğu için mi?

İşte en çok buna gülüyorum. Adam oğlunu trilyoner yaptı

kaşla göz arasında, gemi aldı senle gemicik diye dalga

geçti. Yahu, Allah korkusu olan biri hırsızlık yapar mı?

Nerden geliyor bu değirmenin suyu diye sormayı hiç mi

akıl edemedin arkadaşım? Gemi almak kolay mı sanki, ay

tamam gemicik olsun yine de çok pahalı, senin cebinden

aşırıyor haberin yok.

Kpss sonrasında kadrolar hep yandaşlarıyla doldu,

mülakatlar hep çalınan minarenin kılıfıydı anlamadın

mı? 95 alan modern görünüşlü genç kadrolara

yerleştirilmedi ama 73 alan dini isimli fabrikasyon çıkışlı

birisi o kadroya girdi. Dindar insan kul hakkı yemez,

yoksa yer mi? Hangi dini kitapta yazıyor gösterin bana.

Üniversitelere giriş sınavında kopya olayları ayyuka çıktı.

O zaman da mı anlamadınız adamların günde 3 öğün kul

hakkı yiyerek karın doyurduklarını?

4) Terörü sonlandıracağı için mi?

Ne gerek var, akp başa gelmeden önce zaten bitirilmek

üzereydi terör. 2000 yılında hiç şehit vermemiştik, 2001

Page 5: YFA Genç Analiz Haziran

yılında ise 6 askerimiz şehit düşmüştü. Peki sonra ne

oldu?

2003 yılında 21 şehit

2004 yılında 73 şehit

2005 yılında 92 şehit

2006 yılında 121 şehit

2007 yılında 118 şehit

2008 yılında 150 şehit

2009 yılında 135 şehit verdik.

2010 yılında terör saldırıları bir anda artarken,

eylemlerin yalnızca Güneydoğu bölgelerinde sınırlı

kalmadığı, Karadeniz Bölgesi başta olmak üzere, Batı’ya

doğru bir kaymanın başladığı hiç dikkatini çekmedi mi?

5)Demokratik ve özgürlükçü olduğu için mi?

Özgürlüklere önem verdiği için özgürce düşüncelerini dile

getiren değerli gazeteci ve yazarların hepsini tek tek

sudan bahanelerle içeri alıyor zaten akp. Dışarıda

muhalif kalmıyor be, terörün kendisi akp aslında,

zorbalıkla korkuyla cumhuriyet yönetildiği nerde

görülmüş?

İnsanlar o kadar özgürdü ki dışarı hayatlarında, bir ev içi

özel hayatlarına müdahale edilmediği kalmıştı o da oldu

sonunda, her eve gir yatak odasına yerleştir kamerayı

ondan sonra temiz siyaset yapıyor akp desinler. Bunlara

kimse inanmaz, o kadar aptalı olmaz bizim milletin

içinde!

Çok özgürlükçü hükümetimiz sağ olsun herkesin

telefonunda böcekler tele-kulaklar, ooh kimse özel bir şey

konuşamasın, hep dinlendiği endişesini taşısın içinde

insan. Ne kadar özgürüz aman Allahım…

Page 6: YFA Genç Analiz Haziran

Sizin demokratik ve ilerici dediğiniz partinin genel

başkanı “Demokrasi bizim tramvayımızdır, istediğimiz

durağa gelince ineriz” desin, alenen demokrasi amaç değil

araç diye ima etsin siz hala akp demokratik diyin

bakalım… Adamın “ben gizli emellerime ulaşınca

demokratikleşmeden vazgeçeceğim bak haberiniz olsun”

diye ilan etmediği kalmış bir tek.

6) Ekonomik politikaları başarılı olduğu için mi?

Devletin Borcu :

Aralık 2002 148.5 Milyar Dolar

Aralık 2010 306.1 Milyar Dolar

Ortalama İşsizlik Oranı:

1988 - 2002 Arası %8

2003 - 2010 Arası %11.2

Cari İşlemler Açığı:

Aralık 2002 0.6 Milyar Dolar

Aralık 2010 48.6 Milyar Dolar

Matematiğinin iyi olmasına gerek yok, sayılar ortada, her

şey kötüye gitmekte. Zaten buğday ambarı gibi bir ülke

buğday ithalatında şampiyon olmayı başarabiliyorsa,

tarım ülkesi olmakla övünüp nohutu Meksika’dan

mercimeği Kanada’dan alıyorsa, sözün bitiği yerdeyiz

demektir.

7) Kadın haklarının savunucusu olduğu için mi?

Kesin o yüzden “Dekolte giyen kadınlar tecavüzü hak

eder” diyen profesör hala görevinin başındadır.

Page 7: YFA Genç Analiz Haziran

8) Ülkeyi dışarıda dik başlı temsil ettiği için mi?

ABD gezisi sırasında “ABD’de özgürlük anlayışı var benim

ülkemde yok” diye mızmızlanıyor, ülkesini şikayet ediyor

utanmadan, bunun da adı ülkeyi iyi temsil etmek mi

oluyor? Sonra gidip Fransa Cumhurbaşkanı’ndan

Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin başbakanı sıfatıyla

“bizim oralarda bir gelenek vardır, anlaşma yapılacaksa

bir şeyler verilir. Yapacağımız bu anlaşmadan sonra bir

uçağı da bedava verirsin artık” diye rüşvet istiyor ve sen

hala bundan rahatsızlık duymuyor musun?

O zaman bunların dışında senin akp’ye oy veriyor

olmanın tek sebebi vardır. O da aşağıdaki seçenekler

arasında, doğru bilirsen 10 puan senin :)

A) Cahilsin

B) Hainsin

C) Safsın

D) Çıkarcısın

Şeyda KAYA

Dergi Editörü

[email protected]

Page 8: YFA Genç Analiz Haziran

İnternetime Dokunma

Geçtiğimiz günlerde tam on ilde on binlerce kişi eylemdeydi. 15

Mayıs’taki “İnternetime Dokunma Eylemi” , siyasi gayeden uzak, bir

fikir ya da siyasi görüş etrafında toplanan insanların değil,

özgürlüklerinin peşindeki herkesin katıldığı bir eylemdi. Eyleme

katılanların amacı ise 22 Ağustos’ta girecek olan ve herkesin İnternet

Sansürü olan ve de adını hak eder gibi duran yönetmeliği protesto

etmekti. Ben uzun uzadıya bu yönetmeliğin ne olduğu maddeleri,

içerdiği paketlerin içeriği gibi ayrıntılarla uğraşmayacağım, onun

yerine bu yönetmeliğin neleri değiştireceğini anlamaya çalışacağım.

Her şeyden önce bu protestoları, yasaklı siteye girmek

isteyenlerin çırpınışı gibi gören ve göstermeye çalışanlar bulunmakta.

Maalesef olay bu kadar basit değil, olay bize hangi sitelere girip

hangilerine giremeyeceğimizi söyleyen zihniyetin bununla sınırlı

kalmayacağının farkına varılmasıdır. Bize kaç çocuk yapacağımızı,

hangi sitelere gireceğimizden tutun da alkolümüze kadar karışan

zihniyet, giyeceğimiz kıyafete, hatta söyleyeceğimiz söze karışacaktır.

Protestolar yasaklı sitelere girmek değil, neye göre ve kaç tane

olacağı bilinmeyen yasaklanacak sitelerin ve özgürlüklerin

kısıtlanmaya çalışılmasına karşıdır.

Bilgi Teknolojileri İletişim Kurulu’nun ilk kurbanı da büyük

olasılıkla evrim teorisi ve Darwin’in hakkında yayın yapanlar olacaktır.

MEB’in bile müfredattan çıkardığı Darwin’i artık internette de bulmak

imkansız hale gelecek anlaşılan. Darwin teorisine inanırsınız ya da

inanmazsınız kimse bunu sorgulayamaz ancak, dünyanın kabul ettiği

bir teoriyi yasaklamanın hiç bir açıklaması olabileceğini

zannetmiyorum.

Page 9: YFA Genç Analiz Haziran

Bu yönetmelik sadece Darwin teorisi ya da benzer sitelerle sınırlı

kalır sananlar bir daha düşünsün, çünkü muhalif sitelerin sesleri de

çok basit nedenlerden, hakaret içeriyor denilerek kapatılabilinecek.

Yani haklı olarak dahi yapacak eleştiriler nedeniyle siteler

kapatılabilinecek.

En önemli noktayı ise sona sakladım, bu yönetmelikle artık suç

unsuru teşkil eden bir siteye erişim yapıp yapmadığınız tespit

edilebilinecek ve hakkınızda cezai işlem yapılması talep edilecek. Bu

uygulama suç işleyenlerin bulunması açısından iyi görünse de,

istemeyerek ve de bilmeden bu sitelere girecek pek çok kişi mağdur

olacak. Bilgisayarların IP numaralarından takiple yürütülecek

işlemden sakınmanın yolu yok çünkü IP adresleri her bilgisayar için

sabit ve değişmez numaralar.

BTK filtreleme işlemi için hazırladığı yasaklar listesini servis

sunucularına göndermişti. Ancak listedeki saçma kelimeleri ve

bunlara tepkileri görünce geri adım atmış ve sunuculara gönderdiği

listeleri “unutmalarını” söylemişti

BTK’nın söz konusu yönetmeliğine karşı yapılan protestolar işe

yaramış görünüyor ki, ben bu satırları yazarken söz konusu

yönetmeliği yeniden görüşmek üzere toplanma kararı aldı. Umarım

bu işin sonunda BTK da bu yönetmeliği “unutma “ kararı alır.

Hamdi AYAR

[email protected]

Page 10: YFA Genç Analiz Haziran

12 HAZİRAN SEÇİMLERİ Siz bunları okurken seçime günler kalmıĢ olacak.

Türkiye bir kez daha seçime gidiyor. Yine bizi

mecliste temsil edecek insanları seçiyoruz. Türkiye

Cunhuriyet'inin 61. Hükümeti bu seçimle görevine

baĢlayacak. ġimdiden Türkiye için hayırlısı olsun.

Birçok anketler yapılıyor seçimler için ama benim takip ettiğim

sadece Mynet.com sitesinin her hafta yaptığı seçim anketi. Site

her hafta sonuçları yeniliyor. ĠĢte Sitenin Ģimdiye kadarki yaptığı

2 seçim anketinin sonuçları ;

6 - 10 Mayıs ;

AKP : %37.7

CHP : % 31.7

MHP : %18.2

BAĞIMSIZ : %3.8

HEPAR : %2.5

SP : %1.4

HAS PARTĠ : %1.2

BBP : %1.1

DP : %0.6

TKP : %0.6

EMEP : %0.3

MMP: %0.2

DSP: %0.2

LDP: %0.2

MP : %0.1

DYP: %0.1

AKP : 47 ĠL ( Ġstanbul 1. , 2. ve 3. bölge , Ankara 2. bölge )

Page 11: YFA Genç Analiz Haziran

CHP : 26ĠL ( Ġzmir 1. ve 2. bölge , Ankara 1. bölge )

MHP : 6 ĠL

BAĞIMSIZLAR : 2 ĠL

Oy Kullanan KiĢi Sayısı : 76217

11 - 17 Mayıs tarihleri arasındaki ankete bakacak olursak ;

AKP : %36.0

CHP : %32.4

MHP : %20.9

BAĞIMSIZ: %3.2

HEPAR : %2.0

SP: %1.3

BBP : %1.1

HAS PARTĠ : %1.0

DP : %0.6

TKP: %0.4

MMP: %0.2

DSP : %0.1

EMEP : %0.1

LDP : %0.10

MP : %0.1

DYP : %0.1

AKP : 43ĠL ( Ġstanbul 1. ve 3. Bölge )

CHP: 26 ( Ġstanbul 2. Bölge , Ankara 1. ve 2. Bölge , Ġzmir 1. ve

2. Bölge )

MHP : 12

BAĞIMSIZ : 1

Oy Kullanan KiĢi Sayısı : 72521

Page 12: YFA Genç Analiz Haziran

CHP ve MHP'nin 2. ankette yükseliĢi görülüyor. Püskevit

muhabbetlerine rağmen MHP'nin baraj sorunu olmadığı açık

hatta geçen seçimlere oranan artıĢta. MHP’nin kaset

iddialarına rağmen oylarını arttırması da MHP için önemli bir

olay. Yine de AKP %36 ile iktidara 3. kez yakın. CHP'nin

Kemal KILIÇDAROĞLU'yla atağa kalktığı kesin. . Bağımsızların

oyları düĢüĢte. 61. Hükümet koalisyonla kurulabilir. Bu da bir

ihtimal tabi. Siyaset biraz ince bir konu o yüzden sözü kısa

kesmek istiyorum. Kimsenin yanlıĢ anlamasını istemem çünkü.

Young Future Academy olarak objektif olmayı yeğleriz. Bu

yüzden bu yazıyı son sözlerimle bitiriyorum.

Artık her Ģey liderlerde. Sonuçların ülkemiz için hayırlı olmasını

dilerim. Seçimde ülkemiz ve kendimiz için oyumuzu inandığımız

partiye , kiĢiye verme görevimizi yerine getirmeyi es

geçmeyelim.

SAYGILARIMLA

Kaan TÜRKELİ

[email protected]

Page 13: YFA Genç Analiz Haziran

Kristof Kolomb; Asıl Amaç Ne? Amerika mı ?

Hindistan mı?

Yaygın efsanenin tersine, Kristof Kolomb İspanya kralı ve

kraliçesini ya da bir başkasını dünyanın yuvarlak olduğuna

inandırmakta hiçbir güçlük çekmemişti. Bu, 1492'den çok uzun süre

önce, eğitimli Avrupalıların genelde kabul ettikleri bir bilgiydi.

Kolomb'un planına direniş, farklı ve çok daha radikal bir fikirle, yani

Avrupa'dan batıya yelken açarak Asya'ya yeni bir yol

keşfedebileceğiyle ilgiliydi. Genel geçer anlayışa göre, eğer Asya'ya

denizden ulaşılacaksa, bu ancak Afrika'yı dolaşıp, doğuya, Hint

Okyanusu'na doğru ilerleyerek mümkün olabilirdi. Aslında Asya,

Avrupa'nın doğusunda olduğundan, bu tam anlamıyla mantıklı bir

plandı ve 1499'da Portekizli kaşif Vasco de Gama'nın Hindistan'a

ulaşmasıyla başarılı bir şekilde sonuçlandırılmıştı. Tersine, Kolomb'un

"Hindistan Seferi" önemli değildi. Eğer Hindistan (o zaman

söylendiği gibi, Asya) Atlantik'in bir yerlerinde bulunuyorsa bile, bir

15. yüzyıl denizcisi için, bu, çok uzağa yapılacak bir gezi olurdu.

Kolomb'a en sıcak yaklaşan coğrafyacı, Paolo del Pozzo Toscanelli,

Hindistan'ın, Kanarya Adaları'nın 3500 mil batısına düştüğünü

tahmin etmişti ve çoğu bilimci daha da uzakta olduğuna inanıyordu.

Ama herkesin bildiği gibi, Kolomb vazgeçecek gibi değildi. Avrupa ve

Asya'yı sadece 2760 millik bir açık denizin ayırdığını hesaplamış,

İspanya kral ve kraliçesi, Ferdinand ve İsabella'yı bu yolculuğu

finanse etmeye değeceğine inandırmıştı. Böylece, 1492 Eylülünde.

Nina, Pinta ve Santa Maria Kanarya Adaları "udun denize açıldı.

Page 14: YFA Genç Analiz Haziran

Sadece beş hafta sonra tam da karayı bulacağını tahmin ettiği

noktada Kolomb kıyıya ayak bastı.

Elbette Kolomb'un karaya ayak basma başarısının garipliği,

onun Asya'ya yakın bir yerlerde olmayışında yatıyordu. Bu örnekte

genel kabul gören anlayış tamamen doğruydu: Asya, Kolomb'un

şimdi ayak basmış olduğu Bahama adasının en az 6.000 mil

batısındaydı. Eğer Avrupa ve Hindistan arasında iki kıta ve sayısız

ada olmasaydı, Kolomb ve mürettebatı kesinlikle denizde yok olup

giderdi. Dört yüz yılı aşkın bir süre, Atlantik'in her iki yakasında

anlatılan Kolomb öyküsü, büyük bir yanılgıya rağmen Amerika'yı

keşfeden büyük kahraman öyküsü işte böyleydi. Ama 20. yüzyıl

sona ererken, bu öykü gitgide daha çok kuşku çekmeye başladı.

Birçok tarihçi Kolomb'un bu kadar büyük bir yanılgıya nasıl

düşebileceğini soruyordu. Ayrıca, bulduğu toprakların Çin ya da

Japonya olmadığına ilişkin çok kesin kanıtlar karşısında, buraların

Hint Adaları ve halkının "Hintli" olduğunu iddia etmeyi nasıl

sürdürebilmişti? Bazı tarihçiler Kolomb'un hiçbir zaman Asya'ya

gitme niyeti olmadığını ve bu "Hindistan Seferi'"nin sadece diğer

kaşifleri atlatmak için düzenlenen bir oyun olduğu sonucuna

vardılar.

Page 15: YFA Genç Analiz Haziran

Onlar başından beri, Kolomb'un amacının Yeni Dünya'yı

keşfetmek olduğunu öne sürüyorlar. Kolomb tüm dünyaya amacının

kesinlikle Hindistan'a ulaşmak olduğunu söylemişti ve çağdaşı

vakanüvisler de ona inanmıştı. Bunların içinde en dikkat çekeni

Bartolome de las Casas'dı. Casas, sadece Kolomb'un gezilerinin en

kapsamlı tarihini yazmakla kalmamış, Kolomb'un kendi

günlüklerinden parçaları da kitabına eklemişti. (Orijinalleri

kaybolmuştu.) Las Casas'ın belgelediği şekliyle, Kolomb'un

günlüğünün girişinin, amacını beklenebilecek en büyük açıklıkla

tasvir ettiği görülüyor. Kaşif, Ferdinand ve Isabella'ya seslenerek

şöyle yazıyor: "Majesteleri, ben Kristof Kolomb'u, yöneticileriyle

görüşmek, şehirlerini, topraklarını, düzenlerini ve tüm diğer şeyleri

görmek üzere Hint ülkesine göndermeye karar verdiler... Bana

doğuya alışılagelen kara yoluyla değil, bildiğim kadarıyla henüz hiç

kimsenin yolculuk yapmadığı batı yolunu izlememi emrettiniz."

Kolomb'un günlüğünün 21 Ekim tarihli bölümünde, uzak bir

ada olarak tanımladığı bir yere ayak bastıktan sonra, hala "Büyük

Han"a Çin İmparatoru Ferdinand ve İsabella'nın tanıtma

mektuplarını sunmak amacıyla Asya anakarasına ulaşmaya kararlı

olduğunu yazmıştı. Kolomb İspanya'ya dönüş yolunda, Ferdinand ve

Isabella'ya kurmuş olduğu kalenin "...Büyük Han'la olduğu gibi, en

yakın anakarayla her tür ticarete" uygun olduğunu yazmıştı.

Bunların hiçbiri Kolomb'un nereye yöneldiği ya da nereye varmayı

düşündüğü konularında hiçbir kuşku payı bırakmıyor. En önemli

ikinci çağdaş kronikçi, kaşifin oğlu, Ferdinand Kolomb'du ve

babasının amacı konusunda aynı şekilde kesin konuşmuştu.

Ferdinand, sadece Kolomb'un ilk yaşamöyküsünü yazmakla

kalmamış, aynı zamanda geleceğin tarihçileri için paha biçilmez

değer taşıyan kenar notlan içeren babasının kitap-larını da

korumuştu. Bunlar Kolomb'un, Marco Polo ve John Mandeville gibi

ortaçağ yazarlarının yapıtlarını okuyarak Asya hakkında bilgi sahibi

olduğunu gösteriyor. Aynı zamanda Kolomb'un, ikisi de Hindistan'a

Page 16: YFA Genç Analiz Haziran

gitmek için batıya yelken açılabileceğinden söz etmiş olan Aristoteles

ve Seneca'ya da başvurduğu anlaşılıyor.

Kolomb'un kitaplığındaki iki ortaçağ kitabı Pierre d'Ailly'nin

'İmago Mundi'si ve Papa II. Pius'un 'Historia Rerum'u okyanusun ne

kadar dar olabileceği konusunda çeşitli tahminler yürütüyordu ve

ilgili bölümlerin altı belki de Kolomb'un kendisi tarafından gerektiği

gibi çizilmişti. Bu arada, Ferdinand'in yaşamöyküsü, babası ile

Toscanelli arasındaki mektuplaşmaların kopyalarını da içeriyordu.

İtalyan coğrafyacının Avrupa ve Asya arasındaki uzaklık tahmini,

Kolomb'un kendi teorisine ek bir destek sunmuştu. Ferdinand,

Toscanelli'nin mektubunun "Amiralin içine daha büyük bir keşif

coşkusu saldı" diye yazmıştı. Daha etkileyici olanı ise, Las Casas'ın

"Bunun Kolomb'un aklım başından almış olmasıydı" diye yazınasıydı.

Ama, hem Las Casas hem de Ferdinand Kolomb, Kolomb'un asıl

hedefi konusunda hiçbir kuşkuya sahip olmamakla birlikte, her ikisi

de "Sefer"e çok farklı bir şekilde ışık tutan bir öykü anlatıyordu.

Öykü ilk kez 1539'da, Gonzalo Fernandez de Oviedo'nun Amerika'nın

Page 17: YFA Genç Analiz Haziran

keşfi tarihinde yayınlanmıştı. Oviedo'nun söylediğine göre,

Portekiz'den İngiltere'ye gitmekte olan bir gemi kötü hava koşullan

nedeniyle epey batıya sürüklenmiş, en sonunda çıplak insanların

yaşadığı bazı adalara ulaşmıştı. Dönüş yolunda ise kılavuz kaptan

ölümden kıl payı kurtulmuş ve 1480'lerin başında Kolomb'un zaman

zaman yaşadığı Madeira Takımadalan'nda karaya oturmuştu. Kılavuz

kaptan da kısa süre içinde ölmüş ama ölmeden biraz önce yanındaki

haritayı çıkarıp Kolomb'a vermişti.

Eğer "meçhul kılavuz kaptan" öyküsü doğruysa, o zaman

Kolomb, sadece meçhul bir teorinin desteklediği büyük bilinmeze

doğru yola koyulmamıştı. Eğer haritası varsa, nereye gittiğini belli

ölçülerde biliyordu ve burasının Hindistan olmadığından kuşkulanma

nedenleri de vardı. Ama öyküyü anlatan ilk kişi, Oviedo, bunun

doğru olmayabileceği sonucuna ulaşmış, Ferdinand Kolomb da

inanmamıştı. Öykünün epey yayıldığını düşünen Las Casas bir parça

daha inanmış görünüyordu ama bu, onun Kolomb'un Hindistan'ı

aradığına olan inancını sarsmamıştı. Daha sonraki tarihçiler de

onların yolunu izleyerek, bu öyküden söz etseler bile üzerinde

durmamışlardı. Kılavuz kaptana inanan birilerinin çıkması için 20.

yüzyılın başını beklemek gerekecekti. Henry Vignaud'un yirminci

yüzyılın başında, bir dizi ciltte ısrarla öne sürdüğü şaşırtıcı tezi

Kolomb'un hiçbir zaman Hindistan'a gitme niyetinde olmadığıydı.

Meçhul kılavuz kaptan Kolomb'a Amerika'dan söz etmiş ve Kolomb

bu toprakları kendi gözleriyle görmek istemişti. Böylece, pekala

Hindistan'a erişemeyeceğinin tamamen farkında olarak, sadece

başka kimsenin Amerika yolunda önüne geçmemesini sağlamak için

"Hint seferi"ni uydurmuştu. Vignaud, Kolomb efsanesi yaratıldıktan

sonra, tarihçilerin "Kolomb'un ısrarla savunduğu gibi, bilimsel bir

fikri gerçekleştirme amacıyla hazırlamış olduğu büyük seferin

sıradan bir keşif gezisi boyutlarına indirgenmesi" korkusuyla buna

karşı çıkmaya cesaret edemediklerini öne sürmüştü. Başka bir

deyişle, Kolomb yalancıydı. Üstelik, Vignaud'ya ve izleyicilerine göre,

tek yalanı meçhul kılavuz kaptan değildi. Bir kere, seyir defteri

Page 18: YFA Genç Analiz Haziran

(günlük) Kolomb'un gerçek amacını gizlemek için (ya Kolomb ya da

Las Casas tarafından hazırlanan) bir sahtekarlıktı ya da en azından

buna uygun bir biçimde tekrar yazılmış ve çarpıtılmıştı. Toscanelli

mektuplaşmaları da, ya Kolomb'un ya da oğlunun düzmecesiydi. En

başta, birbirlerine yazdıkları mektuplara ilişkin tek kanıt, Ferdinand'ın

kaleminden çıkan, bizim için güvenilebilir olan tek yaşamöyküsünde

bulunuyordu. Ayrıca Vignaud gibi kuşkucular, o zamana kadar

görmezlikten gelinen ya da en azından hasır altı edilen bazı belgeleri

kendiliklerinden öne çıkardılar. Bunların en önemlisi Kolomb ile

İspanya kral ve kraliçesi arasında "Kapitülasyonlar" adlı sözleşmeydi.

Kapitülasyonlar geziden Kolomb'un alacağı kar payının ayrıntılarına

iniyordu ama bunlarda Hindistan adı hiç geçmiyordu.

En kuşku uyandıranı da, kapitülasyonların Kolomb'u Çin

imparatorunun kesinlikle hoşgörüyle karşılamayacağı bir deyimle,

karşılaştığı her adayı "keşfetme ve ele geçirme" yetkisiyle

donatmasıydı. Gerçekten de, imparatorun bir adayı hafif silahlı üç

İspanyol gemisine teslim edeceğini düşünmek zor. Vignaud çok

daha büyük bir olasılıkla, Kolomb'un, ayrıca Ferdinand ve

İsabella'nın, kafasında bazı yeni ve Avrupalılarca bilinmeyen

toprakların keşfi ve ele geçirilmesinin yattığına inanıyordu.

Gelenekçiler Kolomb'u savunmak için ayağa kalktılar. Denizci ünü

tarihçi olarak güvenilirliğine olağanüstü katkıda bulunan Samuel

Eliot Morison'un başını çektiği gelenekçiler, kapitülasyonlar açıkça

Hindistan'dan söz etmese bile, Kolomb'un hepsi de Asya ürünleri

Page 19: YFA Genç Analiz Haziran

olan inci, değerli taşlar ve baharattan alacağı paylara değinen

bölümlerin, açıkça onun amacının Asya'ya gitmek olduğunu

gösterdiğini söylediler. Meçhul kılavuz kaptan öyküsüne gelirsek,

Morrison öyküye olduğu gibi inanan denizcilikten habersiz insanları

alaya aldı. Burada tarihçinin denizcilik deneyimi işe yaradı; öykünün

meteorolojik bakımdan olanaksız olduğunu, çünkü sürekli rüzgarların

bir tekneyi tüm Atlantik boyunca doğudan batıya

sürükleyemeyeceğini öne sürdü. Morrison, elbette Kolomb'un batı

adaları ve Portekizlilerin kontrolü altındaki adalarda karaya oturan

garip gemi enkazları hakkındaki masalları duymuş olabileceğini

teslim ediyordu. Kaşif işitmiş olduğu denizci öykülerinden pekala

etkilenmiş olabilirdi. Ama gizli harita ya da meçhul kılavuz kaptan

yoktu; Morrison, Oviedo'nun öyküsünün "büyük adamların ününe

talihsiz bir biçimde leke çalma eğilimi"nden başka bir şey

göstermediğini söylüyordu. Morrison'un ünü ve bilginliği Kolomb'un

kaidesinden devrilmesini önlemişti. Ama Vignaud ve yandaşları,

özellikle Kolomb'un daha sonraki seferleri söz konusu olduğunda,

geleneksel öykü üzerine epeyce kuşku uyandırmayı başarmışlardı.

Kolomb'un keşif seferi Yeni Dünya'ya yaptığı dört

gezinin sadece ilkiydi; 1493'de yeni kıtaya dönmüş ve sonra tekrar

1498 ve 1502'de de seferlerine devam etmişti. Vignaud'un

izleyicileri, yolculukta bir yerlerde, bulmuş olduğu adaların Marco

Polo ve John Mandeville'nin anlattıklarıyla uzaktan yakından ilgisi

olmadığını görmüş olması gerektiğini öne sürdüler. Kolomb'un

gerçeği kabul etmeye en çok yaklaştığı an belki üçüncü gezisindeydi.

1498 Temmuzunda, Venezuela'nın Paira Yarımadası olarak bilinen

yere ulaştı ve burasının Çin açıklarında bir ada olmayacağından

kuşkulanmaya başladı. Geniş Orinoco Nehri deltasına baktı ve doğru

olarak bu kadar büyük bir tatlı su kaynağının sadece hayli büyük bir

ana karadan gelebileceği sonucunu çıkardı. Las Casas'ın belgelediği

şekilde, günlüğünde Kolomb şöyle yazdı; "Burasının bugüne dek

bilinmeyen çok büyük bir kıta olduğuna inanıyorum."

Page 20: YFA Genç Analiz Haziran

Ama bu bir anlık aydınlanmadan sonra, Kolomb ilk "Hindistan

Seferi"nden çok daha saçma bir sonuca sıçradı. Yeni kıtanın

"Yeryüzü Cenneti" efsanevi Cennet Bahçesi olması gerektiğini

düşündü. Ferdinand ve İsabella'ya yazdığı sonraki mektup tanrıbilim

ve coğrafyanın garip bir bileşimiydi: "Yeryüzü Cenneti'nin söylemiş

olduğum yer olduğu konusunda kafamda hiçbir kuşku olmadığına

tamamen ikna oldum." Bunun nedeni, burasının "en iyi otoritelerin

her zaman Cennet'in bulunabileceğini öne sürdüğü Ekvator'un tam

yukarısına" düşmesi. Sonra, daha garip bir anlayışa sıra gelmişti;

Kolomb yeryüzünün yuvarlak olmadığım, "çok belirgin bir çıkıntı

yapan sapı dışında her tarafı yuvarlak olan bir armut şeklinde

olduğunu... sapın bulunduğu bu kesimin en yukarıda bulunduğunu

ve gökyüzüne en yakın yer olduğunu" söylemişti. Kolomb, işte bu

gökyüzüne en yakın yerde Cenneti bulmuştu. Kolomb aklını mı

yitirmişti? Belki de! Büyük bir baskı altındaydı ve o sırada hastaydı.

Ama çoğu tarihçinin görüşüne göre, onun "Yeryüzü Cenneti"nin,

öteden beri gezilerinin Tanrı tarafından esinlendirildiği inancından

doğmuş olması daha büyük bir olasılıktı. Ayrıca Kolomb'un Cenneti

bulduğuna inanması hiçbir biçimde Asya yolunda olduğu iddiasıyla

çelişmiyordu. İspanyol hükümdarlarına yazdığı gibi, Cennet tam da

Page 21: YFA Genç Analiz Haziran

otoritelerin söylediği yerdeydi; gerçekten de, Kolomb'un

kitaplığındaki en çok okunan kitaplardan birinde, Imago Mundi'de

adlan geçen birçok ortaçağ Hıristiyan yazarı, Cennet Bahçesi'ni

Uzakdoğu'nun en uzak noktasına yerleştirmişti. Her neyse, Kolomb

daha sonra Yeryüzü Cenneti fikrinden vazgeçti.

1502'de, Yeni Dünya'ya dördüncü ve son gezisi sırasında, bu

yeni kıtadan Asya'ya geçebileceği bir boğaz aradığını ilan etmişti.

Hala Las Casas ve Ferdinand Kolomb'un izinden giden tarihçilerin

çoğunluğu, Kolomb'un hiçbir zaman bu yeni kıtanın boyutlarını

anlamadığını, aslında, hiçbir zaman burasının gerçek bir kıta

olduğunu düşünmediğini vurguladılar. Daha çok, Kolomb'un

kafasında, burası Malaya Yarımadası'nın bir uzantısıydı. Elbette,

onun sandığından büyüktü ama geçebileceği ya da dolanabileceği

bir yol bulsa, Asya tam onun ardında uzanıyordu. En büyük

olasılıkla, Kolomb Hint Adaları'na ulaştığına inanarak ölmüştü. Eğer

öyleyse, Kolomb olağanüstü inatçı ve kararlı biriydi; aksi halde daha

sonraki gezilerinin ve hatta, bu konuda, ilk gezisinin kanıtlarını göz

ardı edebilmiş olmasının başka bir yolu yoktu. Demek ki, Kolomb'un

Ferdinand ve İsabella'yı kendi gezisini finanse etmeye ve

bilinmeyene yelken açmasını sağlamaya ikna eden, bu olağanüstü

inatçılığı ve kararlılığı olmuştu.

Tarihi sorgulamak geleceğe ışık tutmaktır.Umarım siz sevgili

okuyucularımda sorgulamadan bir dünya var olacağını düşünenlere

katılmayıp,her zaman bütünün arkasındakini görmeye odaklanırsınız.

Yiğit Akkoca [email protected]

Page 22: YFA Genç Analiz Haziran
Page 23: YFA Genç Analiz Haziran

AKBABA SÜRÜSÜ

Susmak bana yaramıyor, zira çatlayabilirim…

Ortalıktan 1-2 ay kayboldum yine neler olmuş. Aslında pek

de şaşılacak bir şey yok. Seçime yaklaşılan günlerde ne

görsek normal! O kadar çok şey var ki irdelenmesi gereken,

nerden başlasam bilemiyorum. Ama sanırım yine ekseni

siyasete kayan bir yazı olacak. Çünkü şu bölücü

köpeklerine şehit muamelesi yapıp, leşleri yerde kalmasın

diye, askeri çiğneyerek sınırı geçip leş toplayanların, bir de

hiçbir şey yokmuş gibi seçime hazırlanmasını ve buna göz

yumulmasını an-la-mı-yo-rum.

Her gün televizyonu açtığımda ya da gazete okurken,

yeni saçmalıklar görüyorum. Biz hiçbir şey yapmazken

(evet burada askeri bir müdahaleden bahsediyorum.), bir

grup kendini ayrı hisseden insancık sürekli yeni yıkıcı

faaliyetler içinde. Askere pusu, sivillere bombalı saldırı…

Sorarsanız tüm bunları ezildikleri, hakları çiğnendiği ve

özgür olmak istedikleri için yapıyorlar. Aslında tabloya

bakarsanız, yaptıkları her şeye göz yuman, hepsi bir değil

diyerek kenara çekilen bizler daha çok eziliyoruz, daha çok

kayıp veriyoruz. Biz ve onlar demek bana çok dokunuyor.

Bu ayrımı hiçbir zaman sevmedim. Zaten bu ayrımda

kullandığım “onlar” kesinlikle Kürt kökenli vatandaşlarımız

değil; Kürt kökenli vatandaşlarımızın hakkını koruduklarını

iddia ederek bölücü faaliyetlerde bulunan, orada burada

eylemler düzenleyen, kendisini koruyan askeri vuran ve bir

de tüm bunları yapanları alkışlayanlardır.

Mecliste çok sesli bir temsilden rahatsızlık duymuyorum.

Türkiye sınırları içerisinde farklı ülkelerden öyle veya böyle

sürülmüş, göç etmiş birçok topluluk yaşıyor. Uyumlu bir

Page 24: YFA Genç Analiz Haziran

ortam yaratmak adına her kesimden insanın mecliste

olması aslında çok da mantıklı. Ama her yazımda

bahsettiğim gibi bazıları bunu farklı amaçlar için kullanıyor

ve Kürt kökenli vatandaşlarımızın adını kirletiyor. İyice

incelendiğinde bunu görmek çok mümkün. Kürt kökenli

vatandaşların özgürlüğü için askere saldıran zavallıların

eğer gerçekten amacı bu olsaydı, Kürt kökenli askerlerimiz

şehit olur muydu? Aileleri Kürtçe ağıtlar yakıp, terörü

lanetler miydi? Kimse bana biz Kürt vatandaşlarımızı

koruyoruz masalı anlatmasın, yemem. Ve artık bu yalana

kimse inanmıyor. Seçimler yaklaştıkça bu olaylar daha da

artıyor. Sebebi ise çok açık; bir grup terör ve şiddet yanlısı

pislik yüzlerinde maske ile sahalara çıkıyor ve Kürt halkını

temsilen seçimlere girdiklerini açıklayıp oy dileniyor.

Yerseniz. Aslında Kürt kökenli vatandaşların kurduğu bir

parti olması fikrine karşı değilim. Ama şu an mevcut olan

partinin faaliyetlerine ve pişkinliklerine tamamen karşıyım.

Amaçlarının da söyledikleri gibi Kürt kökenli

vatandaşlarımızın huzur ve refahı olduğunu hiç

zannetmiyorum. Zira bu amacı gerçekleştirmek isteyen

kişilerin daha ılımlı ve mantıklı davranmaları gerekirken, bu

kişiler bölücü terör örgütüne açıktan destek vererek, o

haklarını savunduklarını iddia ettikleri Kürt kökenli

vatandaşlarımızın adını kirletiyorlar. Toplumda Kürtlere

karşı bir önyargı oluşturuyorlar.

Ben kesinlikle Kürt = terörist kavramına karşıyım.

Teröristler, bölücü faaliyetler uğruna şu ya da bu kökenden

fark etmez beyni yıkanmış ve kandırılmış insanlardır.

Başlarında kendini lider diye duyuran köpeğin çıkarları ve

amaçlarını gerçekleştirmek uğruna kendilerini feda

ettiklerinin farkında olmayanlardır. Dolayısıyla teröristler

içinde her milletten insan vardır. Ama işte bu parti ve

bazıları, bu durumu öyle bir sunuyor ki sanki tüm Kürtler

Page 25: YFA Genç Analiz Haziran

bölücü ve terör yanlısı. Böyle bir durumda nasıl

diyebilirsiniz ki, bu parti hakları savunuyor? Ben diyemem,

mantıklı hiçbir insan da buna inanmaz.

Sözüm ona şehitlerinin ölülerini toplamak için izin

istemişler, izini alamayınca da gizlice sınırı geçip bir kaçının

ölüsünü ülkeye sokmuşlar. Şehit dediğin kendisine karşı

yapılan bir saldırı sonucu ölen kişidir, karşılık bile

veremeyen. Senin dediğin sağa sola saldırıp, sonunda

canını kaybeden sadece ölüdür. Bunu bölücü faaliyetler

çerçevesinde gerçekleştirene ise leş denir. Eğer sen leş

toplamak için sınırı geçiyorsan da insan değil akbabasındır.

Leşle beslenir onlar. Bir saçmalık uğruna, ne yaptığını bile

anlamadan ölen insanlar üzerinden prim yapmaya çalışmak

da ancak size yakışır.

Bir de anlamadığım şu var; bu kadar alenen teröre

destek veren bir parti nasıl kapatılamıyor? Hala o iyi yürekli

insanların adını kirletip, temsil hakkına nasıl sahip

olabiliyorlar? Seçimler öncesi tepki almamak, oylarını

kaybetmemek için bu duruma göz yumulması beni deli

ediyor. Görmezden geldiğiniz kaçak bir bina yapımı değil,

milyonların kanı… Halk bundan çok sıkıldı, kirli siyaset

oyunlarınızdan bıktı. Saltanatınız sonsuza kadar sürecek

sanıyorsanız aptalsınız. Baş tacı etmeyi bilenler zamanla

sizi paspasa da dönüştürecek güce sahip olanlardır.

Burçin TOKSÖZ

Page 26: YFA Genç Analiz Haziran

18. ŞAMPİYONLUK

Fenerbahçe 18. Şampiyonluğunu kazandı. Son yıllarda kaçan iki tane de olmasa,

bugün dördüncü yıldızı göğsüne takmıştı.

Bu şampiyonluk sarı – lacivertli camiayı sayı olarak rakiplerinden de öne taşıdı.

Önemi çok büyük çünkü müthiş, dişe diş, uçurum kenarında dolaşıla dolaşıla

geldi. Rakibin değeri ve inadı da şampiyonluğun değerini arttırdı.

Sadri Şener'in bir açıklaması; “Türkiye'nin dörtte üçü bizim kazanmamızı

istiyor” demesiyle birden bire ortam bölündü. Fenerbahçeliler yalnız hissettiler

kendilerini. Halbuki bu kulüp Türkiye'nin takımıdır. Ayrılan değil kucaklayan

olmuştur hep. Fakat maçlar öyle demedi herkese. Fenerbahçe karşısında çimleri

parçalayanlar, iki hafta sonra bu hırstan çok uzak oynadılar. Söylem ile eylemin

örtüştüğünü görenler, sonunda “Biz bize yeteriz” demekte mahsur görmediler.

Bu ortam kulübü yönetenlerin de işine geldi. Her hangi bir kötü sonuca önemli

bir hazırlık ve malzemeydi ortam. Ama gerçek bu değil. Doğru olan

Fenerbahçe'nin büyüklüğüdür. Herkesin yenmek istediği takım olmakla,

herkesin yenilmekte mahsur görmediği takım olmanın analizi

“büyüklüktür”… Fenerbahçe kimsenin rakibi değil ama herkesin değeri.

Fenerbahçe'yi yenerseniz, önemlisinizdir.

Geçen sezonu hatırlayın. Bursa'nın şampiyonluğu mu konuşuldu, yoksa son

maçta Fenerbahçe ile berabere kalan Trabzonspor mu?

Şu anda adı Ziraat Türkiye Kupası olan organizasyonun değeri Fenerbahçe'nin

28 senedir kazanamamasından kaynaklanmıyor mu?

O yüzden Fenerbahçeliler kendilerini ayrı – gayri hissetmesinler. Onlar büyük

bir kulübün fertleri ve taraftarlarıdır. Rakiplerin duygularını buradan bakarak

değerlendirsinler ve hak versinler.

KOCAMAN MUCİZESİ

Aykut Kocaman'dan sezon başında bir kaçımız haricinde kimsenin umudu

yoktu. Güvenmiyorlardı. Sonuçlar da iyi gelmedi. O'nun felsefesinin

doğruluğuna inandım. Yıllardır sağlıklı bir yapının peşindeydi Kocaman.

Fenerbahçe'nin alt yapıdan oyuncu çıkarması, emekli oyunculara on milyonlarca

Page 27: YFA Genç Analiz Haziran

euro harcamaması, kendi yıldızlarını kendisinin yaratması hep beklentimizdi.

Kocaman da bunu istiyordu. Zico gibi oyuncularına “çıkın oynayın” demiyor.

Ya da Daum gibi her halde faturayı oyuncuya kesmiyordu. Bu yapının oluşması,

sonuçlardan daha önemliydi. Ama tabelacılar anlayamazdı bunu.

Kocaman bir adım bile geri atmadı fikirlerinden. Başkan, “Ona Alex'i

kazanmasını söyledik” diyor. Sanki Aykut hoca Alex'in nasıl bir oyuncu

olduğunu bilmiyor. Ama eski Alex değildi istediği. “Biraz daha sorumluluk

almasını bekledik” diyor Kocaman. Alex de böyle düşündüğünde nelerin fark

ettiğini gördük. Geçen üç senesine bakın Alex'in, Kocaman ile geçirdiği yarım

sezonla karşılaştırın. “Sen bizim her şeyimizsin” diyen Aziz Yıldırım'ın mı,

yoksa, “Sen bizim çok şeyimiz olmalısın” diyen Aykut Kocaman'ın mı haklı

olduğunu anlarsınız.

Rekor De Souza

2004-05 sezonundan FENERBAHÇE'ye transferi gündeme geldiği zaman dudak

büktüler, burun kıvırdılar.. "Gelmez" dediler. "FENERBAHÇE'de işi ne?" diye

de bilgiçce eklediler.. Hatta daha da ileri gittiler, "Kandırmayın

FENERBAHÇElileri" diye "köşelerinde" yazdılar.. "Malum kulüp" yöneticileri

(!)

Ama O, geldi..

Hem de ne geliş..

İlk geldiği sezon oynadığı toplam 48 maçta, 31 gol, 25 asist gibi muhteşem bir

istatistikle girdi Türkiye ligine..

Sonraki yıllarda çizgisini hiç bozmadı.

Saha içerisinde ne kadar verimli ise, saha dışında bir o kadar örnek insan oldu.

Rakiplerine karşı hep saygılı davrandı, çalıştığı teknik adamlara karşı hep

duyarlı oldu, görev yaptığı takım arkadaşlarına karşı hep sevgi dolu yaklaştı,

kendisinden yaşça küçük oyuncuları motive etti sürekli, verdiği mesajlarla

onların ne kadar iyi oyuncu olduklarını açıkça ifade ederek gelişimlerine katkı

sağladı. Aynı zamanda "Quality Turkish Media" nın köşelerini, manşetlerini

süsledi. Hakkında açık oturumlar düzenlendi gecenin bilmem kaçlarına kadar,

süslü süslü laflar edildi futbolculuğunu sorgulama babında… "Yata yata

oynuyor." dediler. "Koşmuyor" diye de eklediler…

Ama O, Türkiye'de 8.sezonuna girerken oynadığı toplam 328 maçta yine toplam

151 gol attı, 141 de asist yaptı. Hem de "yata yata". Olmadık anlarda ortaya

Page 28: YFA Genç Analiz Haziran

çıktı, maçı aldı götürdü. Gitti denilen maçları çevirdi. FENERBAHÇE, O'nun

oynadığı dönemler içerisinde ezeli rakipleri karşısında büyük üstünlük kurdu.

[b]Türkiye Liglerinde 6 yıl içerisinde gol atamadığı sadece 1 takım

kaldı. (Sakaryaspor)

Yine 8.sezonunda "Tek takım forması altında 100 gol barajını aşan ilk yabancı

futbolcu" oldu. FENERBAHÇE'nin "Gol kralı olmuş ilk yabancı futbolcusu."

oldu. Hem de 2 defa… FENERBAHÇE'nin 3000.golünü atma onur ve şerefine

erişti nitekim. Diğer rekorlarını ise anlatmaya gerek yok…

İşte böylesi bir futbolcuyu tartıştılar yıllar boyunca, halen de tartışılmaya devam

ediyor. Türkiye'ye hangi futbolcu geldiyse hemen etiketi yapıştırdılar. "10 Alex

eder, 5 Alex eder." diye… Ama o kıyaslandığı isimlerin hiçbirisi yok

Türkiye'de... Ricardinholar, Lincolnler v.s. hepsi geldi gitti ama O, halen

burada…

Türkiye gündeminde asla ama asla olumsuz bir görüntü ile yeralmadı. Gerek aile

yaşantısı, gerekse kulüp içerisindeki günlerinin hiçbirinde en ufak bir

dedikoduya meydan verecek şekilde asla göze gelmedi. Kendisi hakkında en

acımasızca eleştiri yapanlara bile hep sevecen oldu. Rakipleri sahada tekmeledi,

sesini çıkarmadı.

Hakemlerle de arası pek iyi değil aslında bu 6 sezonda.. (!)

Servet Çetinlerle, İbrahim Toramanlarla, Sabri Sarıoğullarıyla "yarıştı" kart

konusunda. (!) 7 sezonda toplam 39 sarı, 1 kırmızı kart gördü.

Bunların neredeyse tamamı, hakemlerin kendisine yönelik veya takım

arkadaşlarına yönelik verilen haksız kararlar karşısındaki itirazlarından dolayı

gerçekleşti. Ama O, yılmadı. Tam tersi, "yıldırdı" bıktırdı, canlarından bezdirdi..

Emdiklerini burunlarından getirdi adeta.. Saha içerisinde rakiplerinin başını

döndüren hareketleri yapmasına rağmen asla onlarla alay edercesine işi şova

götürmedi. Hatta "başkaları" gibi top sektirmedi boş alanlarda.. Sadece işini

yaptı, saygı çerçevesi içerisinde..

Bu sezon da Alex cephesinde değişen bir şey yok..

"Yata yata" rekorları parçalamaya devam ediyor…

Kunter COŞKUN

Page 29: YFA Genç Analiz Haziran

ÖĞRET-MEN

Annem “ Öğretmenin sözünü dinle, üzme sakın !” diye

tembihleyip okula göndereli 15 yıl oldu. İlk birkaç yılı dışında sıkıldım

hep öğretmenlerimden. Suçu kendimde aramadım çünkü biliyorum ki

ben sorunsuz diye tabir ettikleri öğrencilerdendim. Dersimi çalışırdım,

öyle ses gürültü patırtı yapmazdım , hoca kızdığında ona bana

bağırdığından daha yüksek bir sesle cevap vermezdim. Buna rağmen

işe yaramaz demekten kaçınmadığım çocuklardan daha fazla değer

görmedim, kurunun yanında ben de yandım. Çünkü hocamız bizimle

uğraşamazdı, bir sürü işi gücü vardı zaten bir de bizimle mi

uğraşacaktı? Başka bir öğretmen olsa öyle üstün körü anlatır geçerdi

ama o bize anlatmak için uğraşıyordu… Ne lütuf ama! Halbuki bir

öğretmenin görevi konuyu öğrencilere anlatmaya çalışmak mı? Ne

münasebet! Durduk yere uğraştırıyoruz insanı…

Aslında hep sistemi eleştirdik ama ben daha sistem ne bilmeden

önce öğretmenlerime kızardım. Sıra dayağına çekmek ne demek? Bir

olayın failini bulama ve bu sebeple suçu bütün sınıfa at ve herkese

yaptırımda bulun. Ben niçin yapmadığım bir şey yüzünden

cezalandırılmak zorunda olayım? Başkasının yaptığı hatanın bedelini

niçin ben de ödeyeyim?? Evet ödemek zorundayım çünkü ben

öğrenciyim. Öğrenci her yaptığında hatalıdır, öğrenci her zaman

suçludur, pek çok zaman değersizdir. Değerli olan öğretmendir.

Normal bir insandan daha fazla egoya sahiptirler. Dünyayı

kurtarıyoruz sanırlar. Hiç çekinmeden söyleyebilirim ki gerek benim

neslimin öğretmenleri gerekse şimdiki öğretmenler hiçbir işe

yaramamakla beraber öğrencileri okuldan soğutma konusunda

oldukça uzmanlar. Kibirleri yaptıklarını aşmış durumda. Ne

yaptıklarını zannediyorlar anlamıyorum. Çoğumuz az çok bir puanla

üniversiteye giriyoruz. Ben işletme seçiyorum başka biri mühendislik

Page 30: YFA Genç Analiz Haziran

seçiyor diğeri öğretmenlik. Seçtiğimiz bölümler yapmak

istediklerimizle alakalı olarak değişiyor. Ben de 5 sene okuyorum

öğretmen olan adam da 5 sene okuyor hatta hazırlık yoksa 4 sene

okuyor. Ben özel işletmede müşterilerle 8 saat belki daha fazla

uğraşıyorum, öğretmen sabahtan ya da öğleden sonra her gün

beraber olduğu çocuk yada gençlerle 6 saat geçiriyor. Peki bu kibrin

sebebi NE ?? Sebebi yine tabi ki biziz… Her saçma insana verdiğimiz

kibirlenme fırsatını öğretmenlere de veriyoruz. Yanlış yaptıklarına “

hop arkadaşım napıyorsun sen ?? ” demiyoruz. Çook uzun yıllardır

süregelen öğretmenliğin kutsal olduğu fikri bizi sorgulamadan

alıkoyuyor. Öğretmenliğin kutsal olduğu falan yok artık. Az sayıda

ama çok değerli oldukları zamanlar geride kaldı artık. Birilerinin

öğretmenlere işlerinin eğitmek, öğretmek ve sorumlu oldukları

insanlarla ilgilenmek olduğunu hatırlatmalı. Öğrenciler günlük

sorunlarının acısını çıkaracakları kişiler değiller. Hepsi sabrı , iyi niyeti

hakediyor.

Aranızda mezun olup öğretmenlik yapacak olan varsa lütfen

unutmayın asıl mesele öğrencidir. Öğretmenler öğrenci için vardır.

Okullar öğretmenlerin krallıkları değildir. Asıl mesele hükmetmek

değil öğretmektir.

Melike GÜNEŞ

Page 31: YFA Genç Analiz Haziran

GÜNEYDEKİ CENNET

Merhaba bu ay sizlere eşsiz doğa güzelliği ve

hareketli gece hayatı olan Marmaris’ten bahsetmek

istiyorum. Marmaris’e giderken ilk yapacağınız şey

Akyaka’ya uğramak olsun. Orada sizi küçük ama şirin

tekne gezintisi beklemektedir. Tekne ile yolculuğunuz

başladığı anda filmlerdeki gibi sazların arasında

nehrin berraklığıyla suyun

içinde yaşayan büyük otlar

nehrin rengini adeta yeşile

boyamıştır. Tekne

yolculuğunuz devam ederken

kıyılarda ördek yavruları ve

onların yanından ayrılmayan

annelerini göreceksiniz. Biraz

daha ilerleyince kaplumbağa

yavruları dikkatinizi çeker. Suya baktığımda iri iri balıklar grup halinde

o cennet gibi yerde dolaşmaya çıkmışlardır. Kıyılarda ise sıra sıra

yapıtları şahane olan doğayla uyumlu evler ve oteller yerini almış bile.

Bu güzel tekne gezintimiz tadına doymadan sona erer.

Akyaka’dan çıkıp artık Marmaris’e gitme vakti gelmiştir.

Marmaris’e otelimize yerleştikten sonra merkeze bir yürüyüşe çıkın.

Hemen önünüze sanat sokağı sergileri gelecektir. El ile yapılmış takılar

incik boncuklar turistlere satışa sunulmuş beklenmektedir. Biraz daha

ilerledikten sonra Marmaris sahiline ulaşırsınız; ve orada sırayla

restaurantlar vardır. Canlı müzikler ,türkü evleri hatta Ankara

köçekleri bile oynatılır. Sahilde uzun bir yürüyüş sevdiklerinizle sizi

bekler. Ben sakinlikten hoşlanmam diyorsanız; barlar sokağına otel

Page 32: YFA Genç Analiz Haziran

servisleriyle bırakılırsınız. En başında ünlü eğlence klubü Arena sizi

büyük, açık hava, müthiş ateşli dekoruyla ve dansçı kızlarıyla kucaklar.

Yerli turistlerdense yabancı turistleri daha fazla görürsünüz.

Dj’ler sizleri şarkılarla coştururlar. Ardından oradan çıkıp Back Street

adlı mekana girdiğinizde salıncaklı dekoruyla yine içerisini coşturmuş

djler vardır. Bir başka mekan olan Joy club’te ise dekorunda

dikkatinizi yapay su

şelaleleri dikkatinizi çeker.

Orda da herkes bir

taraftan kopmuştur. En

son bir başka mekan ismi

daha Beach club’ta

dekoru bembeyaz ve

tanrıça heykelleriyle

döşenmiş yazın geldiğini

hissettiren manzarayla

karşı karşıyasınızdır. Ordan çıkıp barlar sokağında yürürken tekila bira

satan kızları ve sokakta dansçları görürseniz şaşırmayın. Kimse

kimseye karışmıyor rahat bir ortam var. Kıyıda ayrı sokaklarda bol

seçenekli restaurantlar bulunmaktadır.

Kıyılarda tekne turu için yanaşmış onlarca tekneler, yatlar

bulunmaktadır. Sabahtan başlar sizi gezdirmeye. Temiz koylara

yanaşırlar. Maviyle yeşilin buluşmasını izlersiniz. Diğer koyda açık

mavi olan deniz diğer koyda koyu renge bürünmüştür. Turunç adlı

sakin ve bir o kadarda gelişmiş beldeye yanaşırsınız. Mini sergiler

belediyenin yapmış olduğu yapılar o beldeye hoşluk katmıştır. Tabi

yabancı güzel turist kızlarla daha bir hareketlilik kazanmıştır. Akşam

olmadan bu güzel yerleri gezmenin sonuna gelinir.

Page 33: YFA Genç Analiz Haziran

En son bahsedeceğim yer ise iztuzu plajıdır. Bu plaj caretta

caretta kaplumbağalarıyla ünlü ve tatlı suyla tuzlu suyun kavuştuğu

yerdir. Bir tarafa bakarsanız gölet diğer yana baktığınızda ise uzunca

bir plaj vardır. O plajda gittiğiniz özel bazı kumsal yerler karantina

altına alınmıştır. Altında kaplumbağa yumurtaları bulunmaktadır.

Hatta yakınında kaplumbağa rehabilitasyon merkezi açılmıştır.

Söylediğimiz üzere ülkemizin cennet yerlerinden birkaç

tanesinden bahsettik. Bir an önce bu cennet yerler gidilip görülmeli

ve bu muhteşem yerlerin kıymetini bilmeliyiz.

Mihraç Nalbantoğlu

NOT: YAZI VE RESİMLER ORJİNALDİR.

Page 34: YFA Genç Analiz Haziran

EV

“Dil düşüncenin evidir.” demiş HEIDERG. Bu sözü duyduktan sonra

yaşadığım bazı olayları kısa bir süre içinde düşündüm ve bu söze

katılmadığımı anladım. Bence, düşünce dilin evidir.

Soruyorum. Biriyle konuşurken düşüncelerinizi dile getirirsiniz,

söylediklerinizi düşünmezsiniz. Ağzınızdan herhangi bir laf çıktıktan

sonra onu düşünür müsünüz? Bence hayır. Konuşurken,

söyleyeceklerinizi önce düşünürsünüz, sonra söylersiniz.

Düşüncelerimize aile, beynimize de ev diyelim. Kullandığımız dil de

evin kapısı olsun. Aile, evin içindedir. Evden çıkacağı zaman kapıyı

kullanır. Düşüncelerimiz de beynimizin içindedir. Onları, dilimizi

kullanarak dışa vururuz.

Peki sizce nedir dil, nedir düşünce? Aralarında nasıl bir bağ vardır?

Hangisi hangisinin evidir? Bu soruların cevabını nasıl öğrenebiliriz?

Aslında çok basit. Sadece düşünmeliyiz. Yaşadıklarımızı, kazandığımız

tecrübeleri, çıkardığımız dersleri düşünmeliyiz. Ve sonra bu

düşüncelerimizi başkalarıyla paylaşmalıyız. Düşüncelerimizi

birbirimizle paylaşırken bu soruların cevabını hemen bulacağız. O

zaman farkına varacağız ki, herkesin cevabı farklı olacak.

Pınar KESKİN

Page 35: YFA Genç Analiz Haziran

Sansürlerle Yaşıyorum

Bu ay ben İnternet Sansürü’ne biraz kafayı

takmış vaziyetteyim. Bunun nedeni de internete çok

düşkün olmam falan değil sadece olayın benim kişisel alanıma

doğrudan müdahale olmasından dolayı. Bu nedenle RTE ve onun

ulvi(!) hükümetinin internetten önce filtrelemesi gerektiğini

düşündüğüm(!) birkaç öneriyi paylaşmak istedim. Bunlar benim kendi

fikrim değil ama bazıları şuan hali hazırda olan bazıları da olması

kuvvetle muhtemel olaylardan derlediklerimdir. Buyurun başlayalım:

Kadın filtresi: Bu paketle memleketin “ağır ağabeyleri” ve

de “kazak erkeklerini”, kadınların eşit hak, kadına şiddete

son, kız çocukları gibi rahatsız oldukları haberlerden

korumak amaçlanmıştır. Yeterli kıroluk ve de geri kafalılığı

sağlayan herkese ücreti sağlanacaktır.

Trafik filtresi: Bu filtre ise kadın erkek ayrımı

gözetmeksizin trafikte “usta şoför” olanlara ve de her daim

yol üstünde koşulsuz üstünlük sahibi olanlar için

hazırlanacak. Araçlarına takılacak cihazlarla tüm ışıklar

yeşil, tüm şeritler boş, çarpılan her araç ve yaya ise 8’de 8

kusurlu olacak. Böylece usta şoförlerimizin trafik kuralları

gibi angaryalarla uğraşmaları engellenecek.

Eğitim filtresi: Başbakan’ın en az üç çocuk hedefi

doğrultusunda hazırlanacak pakette, ayrım yapılmaksızın

her ailenin çocuklarının okuması için kura yöntemi

uygulanacak; kazananlar okuyacak, kazanamayanlar ise

çıraklıktan başlamak üzere iş hayatına aktarılacak.

Okuyanların ise hiçbir şekilde kaliteli eğitim vb hakları

olmayacak. ( Not: kuralarda sehven oluşacak hatalardan

kimse sorumlu tutulamaz.)

Spor filtresi: başta futbol olmak üzere tüm spor dallarında

uygulanacak bir pakettir. Süper Lig’in hiç bitmemesi, başta

Page 36: YFA Genç Analiz Haziran

olmak üzere ana haberlerden spor bültenlerinin baa

alınması, sporla ilgili haberlerin memleket meselesi olarak

verilmesi gibi uygulamalar içerir.

Ekonomi filtresi: Ülkeyle ilgili ekonomik gelişmeler ve

haberler devletin sağlayacağı tek bir yerden sağlanacak.

İşsizlik artıyor, cari açık büyüdü, benzine zam gibi haberlerle

halkın canı sıkılmayacak, bu haberler gerçek dahi olsa

duyurulmayacak. Bunların yerine yapılan iyi işler ya da

yapılmasa dahi yapılmış gösterilen işler duyurulacak.

Siyaset filtresi: Hükümetin yaptığı her iş iyi sayılacak,

TBMM’de iktidar partisinin milletvekilleri asil, diğerleri

fasulyeden vekil sayılacak. İktidarın tüm mitinglerine tam

katılım zorunlu olacak, katılmayanlar evlerinden zorla alınıp,

günde 8 saat aralıksız bayrak sallamaya zorlanacak. Bu

kurallara uymayan kişi, mahalle, ilçe ya da şehirler “Gavur”

ilan edilecek.

Son bir söz daha, çocukların olumsuz etkilenmesinden

korktukları için bu uygulamanın haklı olduğunu söyleyen başta

RTE ve onunla aynı fikriyattaki herkese söylemek istediğim bir

şey var:

Eğer sizden ve sizin gibi düşünen zihniyetten kendimizi

sakınmayı biraz olsun başarabiliyor, koyun gibi peşinizden

koşmuyorsak, sizin korktuğunuz internetten hem kendimizi hem

çocuklarımızı koruyabiliriz.

Hamdi AYAR [email protected]

Page 37: YFA Genç Analiz Haziran

Proje Köşesi

Arkadaşlar merhaba; sizleri yeni bir bölümümüz ile buluşturuyoruz. İsmi

Proje köşesi bundan sonra her ay sizlerle gençler için fırsat tanınan

projeler hakkında bilgi verecek, ve sizlere bu konuda yardımcı olacağız.

Umarız siz değerli gençlerimiz bu köşe sayesinde daha bilinçli bireyler

haline gelir Dünyanın her yerindeki organizasyonlarında çeşitli görevler

alırsınız.O zaman bu ay sizler için seçtiğimiz projelere bakalım

11. Avrupa Gençlik Olimpik Oyunları 23-30 Temmuz 2011 tarihleri

arasında Trabzon'da yapılacak.

Avrupa Olimpiyat Komitesi'nin (EOC) organizasyonu olan ve Avrupa

Gençlik Olimpik Oyunları olarak da adlandırılan EYOF 2011, Türkiye'nin

olimpiyat düzeyinde düzenlediği ilk spor organizasyonu olacak.

Yani, Cumhuriyet tarihinde olimpiyat bayrağı ilk olarak Trabzon'da

dalgalanacak.

Sportif Etkinlikler

Trabzon’da Avrupa Gençlik Olimpik Oyunları’nın önerilen takvime göre

gerçekleştirilmesi hava koşulları, sosyal program ve ulusal/uluslararası

spor etkinlikleri açısından uygundur.

23 Temmuz 2011, Cumartesi Varış ve antrenman

24 Temmuz 2011, Pazar Varış ve antrenman, teknik toplantılar, açılış

töreni

25 Temmuz 2011, Pazartesi Yarışmalar

Page 38: YFA Genç Analiz Haziran

26 Temmuz 2011, Salı Yarışmalar

27 Temmuz 2011, Çarşamba Yarışmalar

28 Temmuz 2011, Perşembe Yarışmalar

29 Temmuz 2011, Cuma Yarışmalar ve kapanış partisi

30 Temmuz 2011, Cumartesi Ayrılış

11. Avrupa Gençlik Olimpik Oyunları için Olimpiyat Meşalesi 24 Mayıs Salı

günü Yunanistan'ın başkenti Atina'dan törenle alınacak.

Meşale töreni için 23 Mayıs Pazartesi günü Atina'ya heyetin gidecek

olması nedeniyle bir basın toplantısı düzenleyen Gençlik ve Spor'dan

sorumlu Devlet Bakanı ve EYOF 2011 Trabzon Hazırlık Düzenleme Kurulu

Başkanı Faruk Nafız Özak, Türkiye'de ilk olimpiyat bayrağının ilk kez

Ağustos 2009'dan beri Trabzon'da dalgalandığını hatırlatarak, "Salı günü

Atina'dan alınacak olimpiyat meşalesi ile olimpiyat ateşi de ilk kez

Trabzon'da yanacak" dedi.

Bakan Özak; Trabzon Valisi Dr. Recep Kızılcık, Trabzon Belediye Başkanı Dr.

Orhan Fevzi Gümrükçüoğlu, KTÜ Rektörü Prof. Dr. İbrahim Özen, EYOF

2011 Trabzon Genel Koordinatörü Nihat Doker ile Gençlik ve Spor İl

Müdürü Şerif Özgür ile birlikte düzenlediği basın toplantısında, Avrupa

Gençlik Olimpik Oyunları ile ilgili çalışmaları değerlendirdi.

Detaylı bilgi için http://www.trabzon2011.org/

GENÇLİK PROGRAMLARI (Son Başvuru Tarihi Haziran Olanlar)

İspanya Ulusal Ajansı tarafından

İspanya'da 28 Eylül-02 Ekim 2011

tarihlerinde "APPETISER in Spain an

introduction to international youth work"

isimli eğitim kursu düzenlenecek.

Başvuruları kabul edilenlerin yeme-içme,

konaklama masrafları İspanya Ulusal

Ajansı tarafından, ekonomik sınıf yolculuk

masrafları, seyahat sigortası ücreti, yurt

Page 39: YFA Genç Analiz Haziran

dışı çıkış harcı ücreti ve vize masrafları Ulusal Ajans tarafından

karşılanacaktır. Eğitim dili İngilizce'dir. Eğitim kursu esnasında çevirmenlik

hizmeti verilmemektedir.

*Tüzel kişiliği olan ve kar amacı gütmeyen sivil toplum kuruluşları,

üniversite toplulukları, Gençlik Merkezleri, Gençlik Meclisleri adına

başvuru yapılabilir (İngilizce başvuru formunda "organisation" kısmına

kurum / kuruluş isimleri yazılacaktır).

Bir kuruluştan en fazla 1 kişiye destek verilecektir. Türkiye'den toplam

olarak 3 kişi eğitim kursuna katılım sağlayabilecektir.

Değerlendirme, başvuru formları üzerinden yapıldığından, başvuru

formunuzu açık, anlaşılır ve net olarak doldurduğunuzdan ve sizi, bu

etkinliğe katılımınızla ilgili motivasyonunuzu, somut hedeflerinizi en iyi

şekilde aktardığınızdan emin olunuz.

Son başvuru tarihi 08 Haziran 2011'dir.

Belçika'da düzenlenecek olan "CREATIVITY

and INNOVATION in YiA" başlıklı gençlik

seminerine Türkiye'den 4 genç gönderilecek .

Başvuruları kabul edilenlerin yeme-içme,

konaklama masrafları Belçika (BE-FR) Ulusal

Ajansı tarafından, ekonomik sınıf yolculuk

masrafları, seyahat sigortası ücreti, yurt dışı

çıkış harcı ücreti ve vize masrafları Ulusal

Ajans tarafından karşılanacak. Başvuru için

acele edin!Belçika'da 4-9 Ekim 2011 tarihlerinde düzenlenecek olan

"CREATIVITY and INNOVATION in YiA" isimli etkinlik ile ilgili bilgiye ve

"online" başvuru formuna sayfa sonundaki linkten ulaşabilirsiniz.

Son başvuru tarihi 24 Haziran 2011'dir.

Eğitim dili İngilizce'dir. Eğitim kursu esnasında çevirmenlik hizmeti

verilmemektedir.

Page 40: YFA Genç Analiz Haziran

*Tüzel kişiliği olan ve kar amacı gütmeyen sivil toplum kuruluşları,

üniversite toplulukları, Gençlik Merkezleri, Gençlik Meclisleri adına

başvuru yapılabilir (İngilizce başvuru formunda "organisation" kısmına

kurum / kuruluş isimleri yazılacaktır).

Bir kuruluştan en fazla 1 kişiye destek verilecektir. Türkiye'den toplam

olarak 4 kişi eğitim kursuna katılım sağlayabilecektir.

Başvuruları kabul edilenlerin yeme-içme, konaklama masrafları Belçika

(BE-FR) Ulusal Ajansı tarafından, ekonomik sınıf yolculuk masrafları,

seyahat sigortası ücreti, yurt dışı çıkış harcı ücreti ve vize masrafları

Merkez Başkanlığımız tarafından karşılanacaktır.

Değerlendirme, başvuru formları üzerinden yapıldığından, başvuru

formunuzu açık, anlaşılır ve net olarak doldurduğunuzdan ve sizi, bu

etkinliğe katılımınızla ilgili motivasyonunuzu, somut hedeflerinizi en iyi

şekilde aktardığınızdan emin olunuz.

Tüm Sorularınız için

[email protected] ve Program hakkın detaylı bilgi almak için

http://www.ua.gov.tr/ adresini ziyaret edebilirsiniz.

Young Future Academy Ekibi

Page 41: YFA Genç Analiz Haziran

EMANET

Bazen bir yazı ya da şiir hoşuma gitti mi onu not

ederim ben bir kenara. Genelde yazan kişinin ismiyle

beraber ama bazen unutuyorum maalesef sonra da arasam da bulamıyorum.

Babalıkla ilgili çok güzel bir şiir var not ettiklerim arasında, nerde duydum

ya da nerde okudum bilemiyorum ama çok duygulu bir şiir olduğu için ve

de babalar günü sebebiyle sizlerle paylaşıyorum. Umarım babalarınızın

kıymetinizi biliyorsunuzdur ve umarım babalar da çocuklarına sevgisini

gösterebiliyordur çekinmeden. Tüm babaların babalar gününü kutluyorum.

İyi ki varsınız, ne büyük nimetsiniz bizler için…

Şeyda KAYA

“Baba dediğin, çocuğunu korumak için her şeyi yapmalıdır.

Baba dediğin çocuğu çağırdı mı iki eli kanda olsa gitmelidir.

Baba dediğin zor zamanında kucaklar çocuğunu

Çünkü baba ile çocuk emanettir birbirine tanrıdan.

Anne dediğin çocuğa hayat verir.

Sonra çocuk küçük elleriyle tutar

Babanın ellerini ve çocuk babaya hayat verir.

Babanın gücünün sonudur çocuk.

Her şey unutulur onun için çokcana.

Babanın günahlarının toplamıdır çocuk.

Onun yerine yanar çokcana ateşte.

Babanın olamadığı her şeydir çocuk.

Onun umutları yaşar çokcana içinde.

Babanın yalanıdır çocuk sonunda ortaya çıkmış.

Çocuk babanın kanayan elidir çocuk

Çocuk babanın akmayan gözyaşlarıdır

Çocuk babanın sakladığı sevgisidir

Babanın yumuşak derisi, içinde atan kalbidir çocuk

Çocuğun babasını hedefleyen çocuğuna sallamalıdır kılıcı

Çocuk, babanın emaneti çocuk

Babanın kaybedemeyeceği tek şeydir çocuk.”