116
yaşar kemal hüyükteki nar a g acı

yaşar kemal hüyükteki nar agacı · 2017-08-28 · Ertesı gün Menıet keçiyi öteki köydeki Duran Efendiye sattı. Evden ölü çıkmış gibiydi. Kadın hüngür hün gür

  • Upload
    others

  • View
    20

  • Download
    0

Embed Size (px)

Citation preview

Page 1: yaşar kemal hüyükteki nar agacı · 2017-08-28 · Ertesı gün Menıet keçiyi öteki köydeki Duran Efendiye sattı. Evden ölü çıkmış gibiydi. Kadın hüngür hün gür

yaşar kemal

hüyükteki nar agacı

Page 2: yaşar kemal hüyükteki nar agacı · 2017-08-28 · Ertesı gün Menıet keçiyi öteki köydeki Duran Efendiye sattı. Evden ölü çıkmış gibiydi. Kadın hüngür hün gür

Toros Yayınları Nuruosmanlye Cad. 37

Atasaray 206

Caljaloğlu- Istanbul

Yayın hakkı : Yaşar Kemal Türkiye'de yayın hakkı : Toros Ya}'lnları

Kapale : Tuman Selçuk Dl:ı:gl : Metin Dl:ı:lmevl Baskı : öztDrk Matbaası Kapak baskısı : Mas Malbaaçılık CIIt : Yedlgiln MDcellllhanesl

ISTANBUL 1982

Page 3: yaşar kemal hüyükteki nar agacı · 2017-08-28 · Ertesı gün Menıet keçiyi öteki köydeki Duran Efendiye sattı. Evden ölü çıkmış gibiydi. Kadın hüngür hün gür

yaşar kemal

hüyükteki nar agacı

Toros Yayınları

Page 4: yaşar kemal hüyükteki nar agacı · 2017-08-28 · Ertesı gün Menıet keçiyi öteki köydeki Duran Efendiye sattı. Evden ölü çıkmış gibiydi. Kadın hüngür hün gür

BIRINCI BASKI : Toros Yayınlan, !stanbul 1982

Page 5: yaşar kemal hüyükteki nar agacı · 2017-08-28 · Ertesı gün Menıet keçiyi öteki köydeki Duran Efendiye sattı. Evden ölü çıkmış gibiydi. Kadın hüngür hün gür

Memedin karısı uçsuz bucaksız bozkırın orta­sında dikilmiş dunıyorcıu. Eğilip toprağı eşeledi. Epeyce aradıktan sonra birkaç tohum buldu. To­humları eliyle yokladı, sonra dişled.i, sonra cebine koydu.

Kendi kendine: «Vıı.y,ıı dedi, uvay garip başım. Tümü de çürü­

müş ... Vay, n dedi, uvay garip başun ... ıı Toprağı yeniden eşelemeğe başladı. Birkaç to­

hum daha buldu. Gene dişledi. Sonra hırsla tü­kÜrdü.

<•Vay,ıı dedi, ((vaaay emeciklerim.ıı Tarlada azıcık olsun bir yeşillik yoktu. Boy­

dan boya uzanmış bir boz toprak. Can eseri yoktu. (IÖ!ürük,ıı dedi, (lölüri.ik bu yıl ... Vay, n dedi,

«vaaay dertli ba�ım.ıı Sonra oturup bir topak oldu. Uçsuz bucaksız

bozkıra bakıyordu. Önündeki ölü tarlaya bakıyor­du. Deli gibi de başı dönüyordu. Arada bir de:

ııVay,ıı diyordu, vaaay emeciklerim .. ·"

Ta iltindiye kadar oturduğu yerden kalkamadı. Bir hoş olmuştu. Can çekişir gibi blr hali vardı. Sonra toparlandı, yola düştü. Gün yıkılllllŞtı. Eve geldi, küskün küskün ocağın başına oturdu.

Memet: uKız,ıı dedi, (lyann değil, öbürsü gün gidiyo-

5

Page 6: yaşar kemal hüyükteki nar agacı · 2017-08-28 · Ertesı gün Menıet keçiyi öteki köydeki Duran Efendiye sattı. Evden ölü çıkmış gibiydi. Kadın hüngür hün gür

ruz. Ben vanr varmaz Çukurovaya veririm postaya parayı. Sen dükkancı Cemal Erendiye ben gittik­ten on gün sonra uğra. Onun eliyle salarım para­yı.»

Kadın seslenmedi. Memet: «Kız,ıı dedi, ıınoldu?>J Avrat hışımla birden �andı:

«Git,ıı dedi, «git Çukurovaya. Biderin tümü çürümüş. Biz on güne kadar ne yiyelim? Tuz kal­madı. Undan geçtik, tuz kalmadı. On güne kadar ne yiyelim? Biderin tümü çürümüş ... »

Evin ortasında iki oğlak oynaşıyordu. Hilim hi­lim fistanlı dört çocuk bir araya gelmişler, konuş­madan, öylecene duruyorlardı. Yalnız en küçüğü, çıplak denecek kadar yırtık fistanlı oğlan, koca­man kocaman sümüğünü çekiyordu.

Memet: «Avrat,» dedi, ııala keçiyi satarız. Bir külek

buğday alırız. Gerisine de tuz alırız.»

Kadın: «Sat,n dedi, ırsat. Sat da biricik keçiyi, bir dam­

la katıktan da olalım.» Memet: «Çukurovadan dönünce iki tane ahnm yerine.

Dört tane ahnm.ıı

Kadın: ıcSat,n dedi, ıısat! Sat da kuruyup kalalım.n Memet lozdı. ııSatacağım,n dedi, «hem de ne güzel sataca­

ğım!ıı

Kadın: «Sat,n dedi, «Sat! Sat da ölelim.»

6

Page 7: yaşar kemal hüyükteki nar agacı · 2017-08-28 · Ertesı gün Menıet keçiyi öteki köydeki Duran Efendiye sattı. Evden ölü çıkmış gibiydi. Kadın hüngür hün gür

Ertesı gün Menıet keçiyi öteki köydeki Duran Efendiye sattı.

Evden ölü çıkmış gibiydi. Kadın hüngür hün­gür ala keçi için ağlıyordu. Memet de eve gelemi­yoruu. Kadının yüzüne bakamıyordu. Onun için boyıma dışariarda ge-liyordu.

ince bir yel keçi gübrelerini duvar diplerine sürüklüyordu. öteden Memet geldi. Sonra da Hö­sük. Bir damın duldasına oturdular. Çukurovadan konuştular. Yarın erkenden yola çıkacak.lardı.

Hösük: ııYalan söylüyorlar,» dedi. ııHiç iş olmaz olur

mu Çukurovada? Yalan ... Koskoca Çukurova bu!ıı Memet: "Yalan,» dedi sertçe. «Yalan. Adam bulamaz­

lar, adam diye ölürler Çukurovada. Yalan. Yalan ... Yeter ki sen var Çukurovaya. Şimdi Çukurovada adam diye it gibi yalvanyorlar.»

Az sonra Yusuf geldi. İkisi birden: "Geldi,» dediler. Yusuf daha oturmadan: «Duydum ki,» dedi, ııduydum ki bire ulan Çu­

kurovaya gidiyormuşsunuz. Duydum ki . . . ıı Hösük: «Gidiyoruz,» dedi. "Ben, Memet, bir de Aşık

Alim gidiyoruz.» Yusuf: "Teh,ıı dedi, "aklınıza şaşayım. Ölüme gidiyor­

sunuz. Maraza gidiyorsunuz. Sıtmaya zıkkıma gidi­yorsunuz. Aklımza Şaşayım, Çukurova bu! Gel de

Page 8: yaşar kemal hüyükteki nar agacı · 2017-08-28 · Ertesı gün Menıet keçiyi öteki köydeki Duran Efendiye sattı. Evden ölü çıkmış gibiydi. Kadın hüngür hün gür

benden sor Çukurovayı. Benden sor derdini belası­nı Çukurovanın. Ben bilirim Çukurovayı. Delileri Acmızdan ölün de gene gitmeyin Çukurovaya. De­iller! Yazık gençliğinize. Bire Memet, senin de ar­kanda dört gül gibi çocuk var. Gel etme bunu. Gi­den gelmez. Gelirse de benim gibi marazlı gelir.ıı

Memet: «Çaresi yok,ıı dedi. Hösük: «Biliyoruz kardaş ya, çaresi yok,•ı dedl. Yusuf: ııBilen bilir Çukurovayı. Ben bilirim Çukurova­

yı. Yanar,•ı dedi, "yanar ... Kan gibi kurt! u suyu. Her sine� bir alıcı kurt .. . Bulut gibi gelir, kan koymaz insanda emer. Yanar kardaş, yanar. Gelin etmeyin. Bakın halime. Göz önüne alın beni. Gelin etmeyin. Suyu kurtlu. Ilık, kan gibi... Gitmeyin kardaş. Be­nim lafım size kardaş sözü, baba öğüdü. Bakın ha­lime ... Aç ölün gene gitmeyin. Acıruzdan ölün ge­ne ... İş var, para var, ekmek var, kuş sütü de var, ne ararsan var ya, ölüm de var. Sürünrnek de var. Sıtma da var. Verem var. Bakın halime ... Yanar Çukurova, yanar. Gelin gitmeyin.ıı

Hösük: «Çaresi yok, ölsek gene gideceğiz.ıı Memet: "Gidec�z., Hösük: «Ölüm yokluktan iyi. Sıtma yokluktan iyi. Ve-

rem yokluktan iyi.» Memet: «Gideriz,, dedi. Yusuf: «Bakın halime,•ı dedi. «Ben gitmem. Blr daha

Page 9: yaşar kemal hüyükteki nar agacı · 2017-08-28 · Ertesı gün Menıet keçiyi öteki köydeki Duran Efendiye sattı. Evden ölü çıkmış gibiydi. Kadın hüngür hün gür

gidersem orada ölüm kalır. Allah göstermesin. Bir daha gitmem. Purç yer, ataç kabuğu yer gene git­mem.»

Memet: ••Biz gideriz,ıı dedi. Hösük: C<Öiüm yokluktan iyi. Biz gideriz,» dedi. Yusuf: «Bakın halirue.ıı Sağ eliyle boyuna karnmı gösteriyordu. Karnı

gebe karıların kanıı gibiydi. Boynu çöp gibi ince, kalın dudaklan yank yuruk, yüzünde kan eseri yoktu. üstü başı pcrmeperişandı. Yalın ayaklan­nın altı kalın bir nasır bağlamıştı, otomobil lastiği gibi.

liösük: <<Ölmek var, dönmek yok,ıı dedi. Yusuf: <•Benden size kardaşçasına söz,ıı dedi. ulier si-

neği . . . ıı

liösük: <<Allahını seversen sus, Yusuf,» dedi. Yusuf bir daha ağzını açmadı.

Dürülü yorganlan sırtlarındaydı. Oraklannı da bellerine sokmu.şlar, Memedi bekliyorlardı. Memet kansıyla konuşuyordu. Sonra:

uSağlıcaklan kal,ıı deyip yürüdü. Kadın arkasından: uBiderin tümü de çürümüş,>> dedi. Gün ışıyordu. Geç kalmışlardı. Düştüler yola.

Köyün gömme daınlarının ak toprağı gözden ıra-

9

Page 10: yaşar kemal hüyükteki nar agacı · 2017-08-28 · Ertesı gün Menıet keçiyi öteki köydeki Duran Efendiye sattı. Evden ölü çıkmış gibiydi. Kadın hüngür hün gür

yıncaya kadar dönüp dönüp baktılar. Yürüdüler. Bir yürüyorlardı ki, toprak ayaklannın altında dü­rülüyordu..

Arkalarından bir ses geldi. Durdular. KO§a ko-şa, soluk soluğa Yusuf yetişti.

cıHayır ola Yusuf,ıı dediler. Yusuf: "Hayırlar,» dedi, toprağa çöktü. Körük gibi so­

luyordu. "Durun bele,ıı dedi, "bir yomuğumu ala­yım. Köyden buraya kadar kO§tum.ıı

Yusufun başında bekleştiler. Yusuf kendini top­ladıktan sonra kalktı, soluk soluğa:

"Düşündüm,ıı dedi, cctaşındım,ıı dedi, "düştüm arkanıza. Kürt demiş kl, ölüm ölüm ya, bu hırla­mak da nesi oluyor! Ölüm ölüm ... Yürüyün.ıı

Gökte bir tek bulut yoktu. Bozkır dümdüz ayaklaruun altında bozanyordu.

Tarlalann kıyısından geçerken, eğilip toprağı eşeleyerek:

�<İŞ yok,, dediler. ccOlmaz ... »

M em et: �<Olsa da nedir ki,�> dedi. "Bir kanş, yola yola.

el kalmaz, tırnak kalmaz. Alacağın da iki avuç. O!sa ne olur kl ... ıı

Hösük: <cOimasın,ıı dedi. Aşık Ali: "Olsa iyi olurdu,ıı dedi. ccHiç yoktan iyi olur-

du.ıı Yusuf: �<Çukurova batsın,ıı dedi. Ötekiler gülüştüler. Akpmara geldiler, oturup yomuk aldılar, su

içtiler, yüzlerini yudular. Az sonra bir de baktılar

ı o

Page 11: yaşar kemal hüyükteki nar agacı · 2017-08-28 · Ertesı gün Menıet keçiyi öteki köydeki Duran Efendiye sattı. Evden ölü çıkmış gibiydi. Kadın hüngür hün gür

ki, ne görsünler, Keklikoglunun çobaru Memet ço­cuk kendilerine doğru gelip durur.

Hösük: <<Bre Mcnıet," dedi, <me i.5in var buralarda?•> Meruet çocuk: «Gidiyorum,·• dedi. «Çukurovaya. Duydum si­

zin gldeceğiniz!, iki günden beri sizi burada bekli­yordum. Gidiyorum gayn, bulsun benim gibi bir ço­ban Ağa, bundan sonra. Başımı aldım gidiyorum gayn.ıı

Memet çocuk incecik dal gibiydi amma, elleri ayaklan inanılınayacak kach1.r kocaınandı.

Aşık Ali: «İyi ettin bunu işte, Memet," dedi. «Bildim bi-

leti sen Keklikoğlunun kapısındasın." Hösük: uNe hak, ne bir şey. Öyle rni?ıı Memet çocuk: «Yıldım," dedi, «canımdan yıldım.» Hösük: «Her gün de sopa ... » Aşık Ali: «Kw·tulan ... » dedi. Memet çocuk: «Çukurovada hakkımı verirler mi?" Aşık Ali: «Çukurova da Keklikoğlunun," dedi. Hösük: «Hele hele," dedi. Memet çocuk: uHakkımı ... ıı dedi. öteki Memet: «Korkma,)) dedi. Memet çocuk:

ll

Page 12: yaşar kemal hüyükteki nar agacı · 2017-08-28 · Ertesı gün Menıet keçiyi öteki köydeki Duran Efendiye sattı. Evden ölü çıkmış gibiydi. Kadın hüngür hün gür

<<Bir çift öküz alınm,ıı dedi. «Koca boynuzlu ... »

Yusuf: t<Çukurova batsın,ıı dedi. Aşık Ali: •Geri dön!ıı Yusuf: <•Sebep gözün kör o1sun,» dedJ. Koca Memet, yani öteki Memet:

«Bir Abiarn var,» dedi, uÇukurovayı değer. Ağam neysem ne ya, Ablam Çukurovayı değer. Ab­lam beni bir sever ki... Doğru çiftli�e gideriz. Gö­rürsünüz, yok Abiamın üstüne abla Çukurovada. Güze kadar çalışınz çiftlikte.))

Yürüdüler. Bir gece Çamurluda yattılar. Ora­dan yola düşüp:

<<Bu Çamurlu köyü bir tek bu dünyada,ıı dedi· ler. «Garip severlikte bir tek ... ıı

Düz ovada yürüdüler, yokuş çıktılar, iniş indi­ler. Ak çağşaklı pınarıann ba§ına oturup çökelek ek­mek yediler. Yarııuz kokusu deli etti onlan. Per­yav.şanlarm üstüne uzanıp yomuk cıgarası tellen­dirdiler. Mazgaçın ba§ından aştılar. Sarı çiçek sar­van kurmuş oturmuştu Mazgaçta. Orman hışıldı­yordu . Çiçek da�nda yayiacı çadırlan gördüler. Oylum oylum duman tütüyordu. önleri al önlüklü kızlar yayık yayıyorlardı. Sıynngaçta karşılanndan önü eşekli, arkasında beş çocu� bir karısıyla, ya­lınayak ba§ıkabak bir Kürt geldi. Çocuklar, kadın, Kürt, hepsi de üfürsen yıkılacak gibi zapzayıftılar. Üstlerinde başlarında da bir şey kalmamıştı. Kırk yıllık kıtlıktan çıkrruşlardı sanki. Selam verip geç­tiler.

Uztın sözün kısası, iki gün sonra Çukurovaya

12

Page 13: yaşar kemal hüyükteki nar agacı · 2017-08-28 · Ertesı gün Menıet keçiyi öteki köydeki Duran Efendiye sattı. Evden ölü çıkmış gibiydi. Kadın hüngür hün gür

indiler. Savnın suyu çağıldayıp akıyordu, apaydın­lık ...

Dikiriinin üstbRşında, bir ağacın altında iyi bir uyku kestlrdiler. Uyandıklarmcta gün öğle olmuştu.

Mcmııt çocuk uykulu uykulu usulcana öteki Memerle sokuldu. Onun kulağına doğru ağzını gö· türclü, usulca:

<•Memct emmi,ıı dedi, �<hakkımı yemezler ya, burda da?»

Memet: "Korkma,ıı dedi.

Memet çocuk sevinerek: ''Gerçek mi diyorsun?" diye sordu. <•Hakkımı

verirler mi burada bir tamam?>> Memet: «Korkma diyorum,n dedi. Memet çocuk: <<Bir çift öküz alınm, boynuzu büyük... Çok

çalı.ııınm.ıı Memet: PSeni Abiamın yanına veririm. Elinin işini gö-

rürsün.ıı Mı>met çocuk: u Hakkımı ... >> dedi. Memet:

<�Korkma,» dedi. <<Ablamın üstüne yok bu ül­kede.»

Yorganlannı sırtladılar. Aşık Ali ucu püskül· lü sazını eline aldı.

Memet: "Şu a�ağıda,» dedi, <<Çiftlik. Şimdi vanrız. Alr­

lam beni görünce deli olur. Çocuklan sorar. Avra­dı sorar. Avrada iki tane yepyeni fistanını verdivdi geçen yıllarda. Blzim köroğlu daha onları giyer.

13

Page 14: yaşar kemal hüyükteki nar agacı · 2017-08-28 · Ertesı gün Menıet keçiyi öteki köydeki Duran Efendiye sattı. Evden ölü çıkmış gibiydi. Kadın hüngür hün gür

Bir sağlam ceketti ki ... Şimdi vannca buyur eder, elimden tutar. En yeyni işe beni salar. Çalışırız güze kadar.ıı

Hösük:

ccBöyle abla bulunmaz Çukurovada ... >>

Memet: ccEle bir gündelik verirse, bize bir buçuk verdi·

rir Ağaya. Memedirnin yoldaşlan, der sizin için de.ıı Aşık Ali: ccAllah vere de öyle ola . .. ıı

Memet:

ccAblam gibi yok. Şimdi görürsünüz. Biz vann-ca hemen ekmek çıkarır.»

Memet çocuk: ccHakkımı. .. ıı

Memet: ccKorkma.ıı Memet çocuk: cıBoynuzu kocaman ... ıı Memet: ccBenim Abiama can kurban. Ağa birinin hak­

kını yesin, yüreği varsa. Dikilir karşısına, Allahtan utan, der, yenir mi bu sefillerin hakkı ... Ağa hemen çıkarır verir.ıı

Aşık Ali: ccÖyleyse can kurban böyle ablaya.ıı Memet çocuk: ıcBoynuzu kocaman . .. ıı Hösük: crBoynuzu anana ... ıı dedi. crBoynuzu boynuzulıı Memet: ccDeğme oğlana, Hösük,ıı dedi. crDoğdu doğalı

el kapısında.» Aşık Ali:

14

Page 15: yaşar kemal hüyükteki nar agacı · 2017-08-28 · Ertesı gün Menıet keçiyi öteki köydeki Duran Efendiye sattı. Evden ölü çıkmış gibiydi. Kadın hüngür hün gür

uEllemen �lam,ıı dedi. Memet çocuk: uÇok çok çalışınm,ıı dedi. Memet: «Blr çift öküzürrı vardı, gözüm gibi bakardım.

Ablaın derdi ki, Meınet serun gibi öküzc bakan bu­lunmaz dutınalar içinde. Abiarn öyle derdi. San öküz ben ayrılırken ağladı.>>

·

Aşık Ali: uHele hele,ıı dedi, «hele hele Memet!ıı Mcmet: uÇocuklarımın haynnı göremeyinı yalansam.

Ben ayrılırken, boynunu çevirip çevirip yalandı. Şimdi görürsünüz. San öküz beni görünce tanır. Sevincinden ter ter tepinlr, böğürür. Görürsünüz şimdi.»

Aşık Ali: <<Allah vere de öyle ola,ıı dedi. M em et: uİile Ablam,ıı dedi. <<Rahat eder, para kazarunz

sayesinde Ablamın.ıı Memet çocuk: uBen de bir çift öküz alırım,ıı dedi, nsan öküz

gibi, beni seven.ıı Hösük:

crAlırsın,ıı dedi, «alırsın ... ıı Aşılt Ali: ııDeğme oğlana Hösük,» dedi. ııGün görmemiş.

çiçeği burnunda daha ... » Hösük: uDeğmeyelim ... ıı Memet: uÖtek:i dutmalann yıl on iki ay mumırık çor­

bası içe içe kaıınlan şişerdi. Abiarn bana yağlı dü-

Page 16: yaşar kemal hüyükteki nar agacı · 2017-08-28 · Ertesı gün Menıet keçiyi öteki köydeki Duran Efendiye sattı. Evden ölü çıkmış gibiydi. Kadın hüngür hün gür

rüm veıirdi. Beni böyle sever işte.» Çiftliğe girdiler. Çiftliğin avlusu mavi, kırmı­

zı, san boyalı traktörler, biçerdöverler, kötenler, at arabaları, kamyonlar, ciplerle zık gibi doluydu. Gü­neş altında parıl pan! yanıyorlardı. Massey-Harrıs­ler, Fargusonlar. Türlü türlü marka makinalar ... üstü başı yağlı birkaç telaşlı adam da makinaların başında dönüp duruyordu.

Memet: «İşte Ablam,ıı dedi, yürüdü. Kadın kara bir şalvar giymiştl, fırında ekmek

pişirenlere emirler veriyordu. Kocaman kalçalı, dol­gun bir kadındı. Kollarında, dirseğe kadar altın bi­lezikleri şakırdıyordu.

Memet yaklaştı. Ta kadının yanına vardı so­kuldu. Kadın oralı bile olmadı. Memet az daha yak­laştı. Gülümseyerek onun yüzüne bakıyordu. Kadın aldırmadı. Memet şaştı. Daha gülümsüyordu. Bildik bildik ... Arkadaşlarının dördü de az ötede, bir Me­mede, bir Abiasma bakıyorlardı.

Memet edemedi: ııAbla,ıı dedi, ((ben Memedim.ıı Kadın şöyle bir süzdü onu. Memet: nAbla,ıı dedi, ııben Memedim. Dutma Memet ...

Sarı öküzlen hani, ben çift sürerdim. Ekin biçmeye geldik. Abla, ben Memedim ... ıı

Kadın başını kaldırıp onn. bakmadan ekmekleri yığın eden 'kadına döndü:

"Ver şuna bir ekmek de gitsin,ıı dedi. Kadın Memede bir ekmek uzattı. Ekmek Me­

medin elinde kalakaldı. Başından kaynar sular dö­külmüşe döndü. Bütün kanı kurudu. Yüzü kapkara kesildi.

16

Page 17: yaşar kemal hüyükteki nar agacı · 2017-08-28 · Ertesı gün Menıet keçiyi öteki köydeki Duran Efendiye sattı. Evden ölü çıkmış gibiydi. Kadın hüngür hün gür

Usulcana: uAbla,» dedi, «Abla, ben Memedim. Dutma Me-

met ... San öküz ... Hani ben giderken başını çevi-rip ... San oküz nerede?ıı

Abla bakmadan arkasını dönüp konajı;a çıktL Memet ne oldujı;unu bilmeden, sendeleyerek,

elinde ekmek, arkadaşlannın yanına döndü. Arkadaşları Memede hiç bir şey demedüer. Ne­

den sonra Aşık Ali: c<Aldırma bire Memet,ıı dedi. uBura Çukurova.

Bilnlez değiliz. Aldırma. Keşki senin san öküzü gö­rebüseydin. Kimbilir ne kadar sevinirdi fıkara.•ı

Çiftliğin öte yanına geçip duvara sırtlanm ve­rip oturdular. Hösük kocaman, iki adam karartısı kadar görünen bir adamdı. Aşık Ali incecik, Memet uzundu.

önlerinden yağlı, yırtık bir tulum giymiş san bir oğlan geçerken Memedi gördü. Hemen onlara doğru koştu.

«Ooo Memet amca, hoş geldin, hoş geldin,» di­ye Memedin ellerine sarıldı. On yedi yaşlannda gös­teriyordu. uSeni bir göresim geldi, bir göresim gel­di ki. Nerede kaldı diyordwn, iki yıl oldu sen gide­li, değil mi? Bir göresim geldi ki, kendi kendime na­sıl olsa çıkar gelir diyordum bir gün. Hoşgeldin, hoş­geldin.» Oğlan sevinçten taşıyordu. c<Çok şükür Me­met amca, çok şükür seni gördüm ya. Bir gün na­sıl olsa gelir, diyordum, geldin işte.ıı

Memet: cıOtur hele,ıı dedi. Oğlan oturdu. Memet: . uSan,ıı dedi, uduydun mu Abiamın bana etti-

ğini? Hiç ummazdım Ablamdan. öz anamdan

17

Page 18: yaşar kemal hüyükteki nar agacı · 2017-08-28 · Ertesı gün Menıet keçiyi öteki köydeki Duran Efendiye sattı. Evden ölü çıkmış gibiydi. Kadın hüngür hün gür

uroardım da ondan urnmazdım. Dutmalar ınınnı­nk içe içe şişerken, bana yağlı dürilin veıirdi.» Bar şım salladı. «Ummazdım bunu ... D�ümde görsem· hayıra yormazdım bunu. Bu ne iş? Şaştım, San . .'.»

San:

"Sorma Memet amca, sorma,ıı dedi. <<Olan bi­teni bir bilsen, ağzın aynk kalır. Abla eski Abla de­ğil. Bir ben kaldım çiftlikte. Kimsecikler kalmadı. ötekilerin hepsini kovdu Abla,ıı

·Memet: «Ummazdım,n dedi, ııummazdıın.,.»

Sarı:

<ıAbla çaltndı,, dedi. «Kara sevdaya düştü di-yorlar.,

Memet:

((Neee?ıı dedi. Sarı: ııSevdalanmış,n dedi. ııŞu motorlar geldi geleli. _

Motora çalınmış. Sevda bağlallll§ motorlara .. . >ı

Memet:

ııVay Ablam!ıı dedi.

San: uHer sabah kalkar kalkmaz eline alır bir kova

su, bir kalıp sabun, geçer motorların başına, teker­leri yur, motoru yur siler. Bir toz çamur olmasm, deli olur. Her allahın günü yur. Motora sevda bağ­lamış diyorlar. Işkı düşmüş.,

Memet: «Vay Ablam,n dedi. Aşık Ali: ııZor,, dedi. ıtAllah başa vermesin. Aşk beter.ıı San:

· •

uMotorlar geldi geleli kı.ıı demez kıyamet de-

18

Page 19: yaşar kemal hüyükteki nar agacı · 2017-08-28 · Ertesı gün Menıet keçiyi öteki köydeki Duran Efendiye sattı. Evden ölü çıkmış gibiydi. Kadın hüngür hün gür

mez, biner şoförün yanına gider tarlaya. Her alla­hın günü ... »

Memet: «Beni taruyamadı,ıı dedi ccVay fıkara Ablam.

Demek böyle ha! Aşk dedikleri bir beter olurmuş. Vay fıkara ... ıı

�n: , <<Deli değil,ıı dedi. «Gene eskisi gibi. Işkı düş­

müş. Seni bilmez mi?ıı Memet: «Ummazdım. Bu hiç aklıma gelmezdi,ıı dedi.

«Demek aklı başında ama, karasevda ... Allah ba­şa ... ıı

Sarı: <<Olan biteni bir bilsen! Her gün ırgadın bini

gelip bini gidiyor. Kum gibi kaynıyor ırgat. İş yok güç yok. Abla da şaşırdı. Un yetmiyor, ekmek yet­miyor ... Anca ver, ver, ver .. . ıı

Aşık Ali: «Böyle ha?ıı dedi. San, Memede dönüp: «Olan bitenden haberin olsa ... Bir bilsen işi. ..

Koca Veli Ağa, Topa! Durstın ... ıı Memet: «Koca Veli Ağaya noldu?ıı dedi. San: «Hiç sorma. Olan ona oldu. Hiç sorma.ıı Memet: «Yüzü nurluydu,ıı dedi. uBir de çalışırdı, yir­

mi yaşında delikanlı sanırdın.ıı San:

, <<Gitti,ıı dedi. u Hepsi gitti de bir ben kaldım. Sorma Koca Veli Ağayı . . ·"

Memet: «Merağa salma adamı. De bakayım noldu ona?ıı

19

Page 20: yaşar kemal hüyükteki nar agacı · 2017-08-28 · Ertesı gün Menıet keçiyi öteki köydeki Duran Efendiye sattı. Evden ölü çıkmış gibiydi. Kadın hüngür hün gür

Sarı: ııMemet amca,n dedi, ıışu motorlar gelince,

Ağa hepiciğimizi kovdu. Herkes çekildi çekildi git­ti. Veli Ağa geçti Ağarnın .karşısına, Ağa, dedi, Al· lahtan kork, kırk be§ yıldan 'beri ben bu kapıda­yım, Ağa, dedi, Allahtan utan, sakah bu kapıda ağ'arttım, belim bu kapıda büküldü. Bu yaştan son­ra ben nereye gideyim, ne iş tutayım? Şu mezarlık­ta avradım yatıyor, anam yatıyor, üç oğlum yatı­yor. Ağa, dedi, Allah senin başına taş yağdırır, et­me bu zuliimü. Gavur Ağa, dedi, seni kucağımda büyü tt üm, nen çalarak büyüttüm... Daha bokun tırnaklanının dibinde. Ben nerelere g!deyim bu yaştan sonra? Ya, Memet amca, böyle dedi. Ağladı sızladı, sövdü saydı, iki gün vardı şu taşın üstünde oturdu, sakalım yoldu, ilendi, beddua etti. Edemedi başını aldı gitti. Daha haber yok. Gitti gider.ıı

Memet: ııNe iyi adamdı,ıı dedi. «Ya Topal Dursun?ıı Sarı: ııO mapusta şimdi. Mapusanelik oldu o.ı> Memet: «Bak hele Topala!>ı dedi. ııHiç umulmazdı.ıı San: nAğa dutmalann hepsini topladı, gayrı size iş

yok, dedi, güle güle, dedi. Herkes gitti. Topal da

gitti. Bir ay mı, iki ay mı ne, baktık Massey-Harris motorun başı yok. Sökmüşler, alıp götürmüşler. Koca motor öldü. Ağa deli oldu. Hükümete gitti, Valiye gitti, Ankaraya gitti. Sonra Topal bir yer­de böyle böyle ettim demiş. Onu cereyana vermiş

hükümet. Topal demiş ki, Ağanın inadına, demiş, o bizi aç koydu. Oh, demiş, öcümü aldım. Söktünı attım Anavarzanın oradaki derin yere. Ceyhanın

Page 21: yaşar kemal hüyükteki nar agacı · 2017-08-28 · Ertesı gün Menıet keçiyi öteki köydeki Duran Efendiye sattı. Evden ölü çıkmış gibiydi. Kadın hüngür hün gür

en derin yerine attım, demiş. Ölsem de gam değil ... Şimdi yatıyor Adana mapusanesinde. Ağa suyu arattı arattı, başı bulamadı. Massey-Harris motor öldÜ.>>

Memet: «Neler var elde,>> dedi. «Topa! hiç konuşmaz,

boyuna düşünürdü . .. >> San: «Hepsi gitti, bir ben kaldım. Ben de gidiyor­

cturo ya, usta bu işe yarar dedi. Ben şoför olacağım. Yanında çalışıyorum ustanın.n

M em et: «San öküz?» dedi. San: «Öküzlerin hepiciğini sattı Ağa. Senin san

öküz var ya, onunlan mor öküzü de kurban kesti. Şu makina var ya, şu kocaman, ona biçerdöver der­ler, Ağa onu getirdiği gün san öküzlen mor öküzü tekerleğinin dibinde kurban kesti. Kanını tekerin dibine akıttı. Yaa, san öküzü kurban etti makina­ya ... »

Memet düşündü kaldı. San: «Bu var ya, hem biçer hem döver, hem çuvala

doldurur verir eline. İş kalmadı gayrı. Irgadın bi­ni gelip bini gidiyor her gün. Adamın yüreği par­ça parça oluyor hallerine ... Bizim usta bir yamyor bunlara... Şu motorların hepsini kır, yak, diyor, git Topalın yanına . . . Bizim ustanın çok yüreği acıyor ırgat milletine.>>

Aşık Ali: «İyi adammış,n dedi. «Zengini kim olsa sever.

İş fıkarayı sevmekte.>> San hemen fırladı:

21

Page 22: yaşar kemal hüyükteki nar agacı · 2017-08-28 · Ertesı gün Menıet keçiyi öteki köydeki Duran Efendiye sattı. Evden ölü çıkmış gibiydi. Kadın hüngür hün gür

ııSiz,» dedi, «şimdi açsuuz. Gldeyim ekmek ge­tireyim. Yemek yani.»

Biraz sonra koca bir tas çorba, yedi sekiz ta­ne somunla döndü.

"Darendeli burda olsaydı size helva da getirir­Itim ya, yok burda.»

.ccEksilt olma,» dediler, "getirmişe geçti.ıı

Yemeklerini yedikten sonra çiftliğin dışına çık­tılar. Yorganlannı yastık yapıp, hemen uyudular.

Sabahleyin San gene ekmek çorba getirdi. ccMemet amca,» dedi, «usta iyi adam, yalvar-

dun sizlere blr iş deyi, olmadı. İş yok .ıı Memet: ccEksik olma,» dedi, ubiz nasıl olsa iş buluruz.ıı Sarı boynunu büktü. ııin.şallah,» dedi.

Güneş bir köz yı� gibi dört yaruna yalım sa­çarak lopkızıl çıktı. Yoldan yüklü kamyonlar, ar­kalanna naylon araba takılınış traktörler, at ara­

baları, biçerdöverler, cipler, pırıl pınl son model ağa otomobilleri, öbek öbek, boyunlarını içeri çek­miş ırgatlar geçiyorlardı. Şimdiye dek Çukurova­da görülmemiş bir gürültü dalduruyordu ortalığı. Bir hay ü huy sürüp gidiyordu.

Uzun gölgeleri önlerine, yolun tozlanna seril­mişti. Yolun sağ tarafında yüzünü gözünü iyice paçavraıarıa sanmş bir kadın gördüler. Kadın bir tek ölümcül, kaburgası kaburgasına geçmiş tayı­nı döğene koşmuş, küçücük barınanın içinde yavaş yavaş dönüyordu. Ne hayması vardı, ne gölgeliği.

Yol boyunca uzun bir toz bulutu havaya ası-

22

Page 23: yaşar kemal hüyükteki nar agacı · 2017-08-28 · Ertesı gün Menıet keçiyi öteki köydeki Duran Efendiye sattı. Evden ölü çıkmış gibiydi. Kadın hüngür hün gür

!ıp kalmıştı. Toz duman içinde yürüyorlardı. Ayak bileklerine çıkan toz caz caz ayaklarını

yaktı. Kızdılar, her biri bir sunturlu küfür savur­du. Yusuf gittikçe halsizleşiyordu.

«Çukurova batsın,ıı dedi. Gölgeleri ayaklannın dibine çekilmişti. Susa­

dılar. Çukurovanın yazısında su nerede? Dilleri da­maklanna yapıştı. Bir su buluruz umuduyla yürü­düler. Ortalarda ne köy vardı, ne bir şey. Öbek öbek ırgatlar geçiyordu yanlarından, kederli, yor­gun, kahrolmuş, boyunlarını içine çekmiş, elleri böğürlerinde, tozdan yalnız gözleri, dişleri ışılda­yan, avurdu avurduna geçmiş, yırtık, nakışlı yün çoraplar giymiş, sırtlanndan ter fışkınnış adam­lar ... Selam verip selam aldılar.

Tepedeki güneş beyinlerini kaynatıyordu, mangolmuşlardı. Susuzluk bir yandan, yorgun­luk bir yandan, can sıkırıtısı bir yandan.

Uzakta, biçerdöverlerin gürültüsünün ötesin­de, bir harman süren görünüyordu.

Aşık Ali: <ıHaydın,ıı dedi, "oraya gidelim. O su verir bi­

ze, varsa suyu.ıı Firezleri, biçerdöverlerin oraya buraya fırlat­

tığı saplan tepeleyerek geçtiler. Firezlere, sapıara vuran güneş, dünyayı göz kamaştıran bir ışıltıya boğııyordu. Göz açıp bakamıyorlardı.

Uzaktan selam verdiler. Adam, karısı, on iki yaşlannda iki kız çocuğu,

beygirleri sapa dayamışlar, sap atıyorlardı. Yüz­lerini gözlerini kara bir toz bürümüştü. Her bir yanları kılçığa, toza batmıştı. Adam soyunmuştu, harman yerine geniş hareketlerle sap atıyor, öte­kiler yerleştiriyordu.

23

Page 24: yaşar kemal hüyükteki nar agacı · 2017-08-28 · Ertesı gün Menıet keçiyi öteki köydeki Duran Efendiye sattı. Evden ölü çıkmış gibiydi. Kadın hüngür hün gür

Beygirler başlannı sapa sokmuşlar haşır haşır yiyorlardı. Adam elindeki dirgeni sapıann üstüne atıp yanıanna geldi. Döşünün uzun kıllan ağarrrıış, kollannın damarları kabarnuştı. Elinin tersiyle te­rini sildi.

Aşık Ali: aSusadık,ıı dedi. Adam arabadaki fıçıdan koca bir kova su dol­

durup uzattı. Hırsla, uzun uzun su içtiler. Aşık Ali: aYandık,» dedi. cıYandık da şu makina süren­

Ierin yanına vanp da bir su isteyemedik. Onlar bir başka türlü adam gibime geliyor. Hor bakıyor­lar bizlere . . . ıı

Adam: ıcOturun,» dedi. Aşık Ali: cıGeçmişlerinin ruhuna,» dedi. Hösük: cıAdmı bağışla,n dedi. Adam: «Halil,» dedi. Hösük: ııBu Aşık Ali, bu Memet, bu da Memet, bu Yu-

suf, ben de Hösük,ıı dedi. Adam: cıiş yok,» dedi. Aşık Ali: uYeni geldik, anyoruz,ıı dedi. Memet: «Buluruz inşallah,» dedi. Adam: 11Bizlere ekmek kalmadı gayn.ıı Aşık Ali:

24

Page 25: yaşar kemal hüyükteki nar agacı · 2017-08-28 · Ertesı gün Menıet keçiyi öteki köydeki Duran Efendiye sattı. Evden ölü çıkmış gibiydi. Kadın hüngür hün gür

cıŞaştım,ıı dedi. Adam: ccAğa haber salmış, yeter gayrı sırtımdan ge­

ç!ndlkleri, demiş. Otuz yıldır babalannın malı gibi sürüyorlar toprağımı, demiş, çıksınlar gayn top­ra�dan, yeter gayn ellelinden çekti�im, de· miş ... Bize iş kalmadı. Boğazına bir çuval taş bağ­la, at kendini suya. Başka iş kalmadı.ı1

Aşık Ali: ccŞaşılacak iş,1ı dedi. Adam: ccBen otuz yıldır süretim bu tarlayı. Her kan­

şında bir okka terim var bu tarlanın. Böyle gider diyordum. Böyle hep yancı kalınz A�aylan sanı­yordum. Öyle sanıyordum da, bağnma taş bası­yordum. Asılıp ölmeden başka çare yok. Zulüm ... 11

Aşık Ali: ccZulüm değil, ölüm,» dedi. Adam: ıcÖlüm,ıı dedi. ıcÖlümden de beter. Sabahtan

getirir kınnızı motoru, sokar içine. . . Her kanşın­da bir okka teriın var.ıı

Aşık Ali: ıcDoğru,ıı dedi. «Ölümden de beter.ıı Adam: ııBen ne iş görebilirim şimdiden sonra? Top­

raksız ne iş görebilirim? Zuli.im,ıı dedi. «Sizin ge­ne, ekin bitmezse de tarianız var. Yeriniz var, yur­dunuz var ... 11

Aşık Ali: «Var,1ı dedi. Hösük: <ıOlmaz olsun,11 dedi. Aşık Ali:

25

Page 26: yaşar kemal hüyükteki nar agacı · 2017-08-28 · Ertesı gün Menıet keçiyi öteki köydeki Duran Efendiye sattı. Evden ölü çıkmış gibiydi. Kadın hüngür hün gür

uöyle deme, var,ıı dedi. Adam:

((Benim de bir başınu sokacak evim, bir topra­ğmı olsa da acımdan ölsem.ıı Başını salladı. ((Ah benim de ... Şimeti ben ne yapayım? Ah bu Ameri­kan gavuru, ah bu mühendis Mare§al... Zulüm.ıı

Aşık Ali: cc Bir kapı örterse, birini açar ... ıı Adam: (!Açmaz olsun,ıı dedi. Aşık Ali: <�Nasıl olsa açar.ıı Adam: ((Açılacak kapı kalmadı ki,ıı dedi. ((Hepsi ka-

pandı.ıı .A§ık Ali: «Açar.ıı Adam: ((Şuradan gelirken gördünüz. Bir avrat var,

döğen sürer tek ba§ına.ıı Aşık Ali: ııGördük.ıı

Adam: ((Kocasının ayağını bundan üç yıl evvel Ağa­

nın batozu aldı. Üç çocuklan kaldı avrat yazıda. Sıt­malı, veremli çocuklan ... Ağa ona da, çıksın topra­ğımdan, demiş. De açsın kapıyı ... Kapı mı kaldı açılacak?ıı

Aşık Ali: ((Ne bileyim,ıı dedi. ((Deldiği boğazı boş koy-

maz.ıı Adam: ııKoymaz olsun,ıı dedi. Hösük:

26

Page 27: yaşar kemal hüyükteki nar agacı · 2017-08-28 · Ertesı gün Menıet keçiyi öteki köydeki Duran Efendiye sattı. Evden ölü çıkmış gibiydi. Kadın hüngür hün gür

«Öyle kor ki ... » Yanda bir telis çuvalın altında uyumakta olan

bebe ağlamağa başladı. Adam: «Avrat,ıı dedi, «gelin de azıcık yornuğunuzu

alın.» Kadın, iki kızı ellerindeki dirgem bırakıp hay­

maya doğru geldiler. Kızların yüzleri köz gibi kızar­mıştı. Uzun uzun su içtikten sonra gelip oturdular. Kadın bebeği aldı, arkasını dönüp meme verrneğe ba�ladı.

Aşık Ali: ••Kalkın çocuklar,ıı dedi. ••Yardım edelim ağa­

ya.ıı Yusuftan ba§ka hepsi kalktı. Bir saat içinde

barınanın sapını atıp, gelip haymanın altına otur­dular.

Adam: ••Eksik olmayın kardaşlar,ıı dedi. Haymanın direğinde asılı bir torbadan kadın

ayran çıkarıp özedi. Hepsi içtiler.

Aynlırken adam: oEksik olmayın,» dedi. ••inşallah iş bulursu­

nuz.ıı

Adamdan aynidıktan bir saat sonraydı. Güneş batıya yıkılınıştı ya, gene ortalığı cayır cayır ka­vuruyordu. Yolun kıyısında yaprakları tozdan apak olmu.ş tek bir yaşlı dut vardı. Dutun gölgesinde to­za batmış, arkasına da bir naylcn araba takılmış bir traktör duruyordu. Traktörün yanmda da kimse-

27

Page 28: yaşar kemal hüyükteki nar agacı · 2017-08-28 · Ertesı gün Menıet keçiyi öteki köydeki Duran Efendiye sattı. Evden ölü çıkmış gibiydi. Kadın hüngür hün gür

cikler yoktu. Gelip traktörün karşısına sırlanıp durdular.

Hösük motora yaklaşıp elini değdirecek oldu, �ık Ali hemen:

«Etme Hösük,ıı dedi. <<Yaklruıma. Nolur nol­maz!,

Hösük geri çekildi. Uzun zaman motorun yanını yönünü dönüp

orasına burasına baktılar. Memet çocuk: <<Bakın, bakın,ıı dedi. uKocaman kocaman göz-

leri de var. Bakın nasıl yıldır yıldır ediyor! ıı Hösük: <<Olmaz olsun,, dedi. �ık Ali, kızgın: <•Yıkılıp viran kalası,, dedi. <rTuuu . . . ,

Tozlu motora koca bir tükrük attı. Tükrük kır­mızı bir yol açarak ta aııa�ara kadar aktı.

Yusuf: ·

<•Çukurova batsın, motor · batsın, ıı dedi. uTuuu,,,,

Memet: <<Parça parça olup da her bölüğü bir diyarda

kalası,!) dedi. «Tuuu . . . ıı

Memet çocuk motordan biraz uzaklaştıktan sonra geri dönüp:

«Ölesice, ölesice, inşallah ölürsün,ıı dedi. uTuuu . . . ıı

Memet çocuğun tükrüğü traktöre kadar ula­§amadı.

Karşılarından şayak şalvan dizlerine kadar püskül püskül yırtılmış, yalmayak, başına bir men­dil eskisi sarmış, sırtındaki yorganın altmda iki büklüm, ayağını yere değdlkçe kızgın saça basmış

28

Page 29: yaşar kemal hüyükteki nar agacı · 2017-08-28 · Ertesı gün Menıet keçiyi öteki köydeki Duran Efendiye sattı. Evden ölü çıkmış gibiydi. Kadın hüngür hün gür

gibi birden kaldıran, bir tuhaf yürüyüşlü, kupkuru bir adam geliyordu. Adam yanlanndan geçerken onların farkında bile olmadı. Ne selam verdi, ne bir şey söyledi.

Hösük: cıNereye böyle kardaş?n dedi. Adam uykudan uyamr gibi, bezgin: «Cehennemin dibine,ıı dedi. Hösük: «İyi bild.in, işte bu yol doğru oraya gider.» Adam ya d uymadı, ya da duydu aldırmadı, geç-

ti gitti. Aşık Ali: «Etme bunu, Hösük,» dedi. cıGünah, kardaşım

Görmedin mi adamın halini? Hık dese canı bur­nundan çıkacak. Ne istersin elin fıkarasından? Görmedin mi yüzünü? Kahrolmuş, bitmiş.»

Hösük: cıBir şey demedim ki ... » Aşık Ali: «Yazık,» dedi. «Öyle adamlara kardaş desen,

anasına sövmüşe geçer.» Az sonra, o başmda durup da bakıştıklan mo­

tor arkalanndan geldi, tozu dumana katıp geçti. Hösük dişlerini gıcırdattı. cıYürü,ıı dedi, «yürü. Ekmek kesen, evler yı·

kan, yürü.» Memet: «İş buluruz inşallah,» dedi. cıBenim yüreğim

öyle hükmediyor. İş bulamazsak hiç olmaz. Bulma­lıyız mutıak.ıı

Yusuf ta gerilerde kalmıştı. Memet arkasına dönüp baktı. Yusuf yolun tozlanna oturmuş, na· maz !nlar gibi eğilip eğilip kalkıyordu.

29

Page 30: yaşar kemal hüyükteki nar agacı · 2017-08-28 · Ertesı gün Menıet keçiyi öteki köydeki Duran Efendiye sattı. Evden ölü çıkmış gibiydi. Kadın hüngür hün gür

Memet: aNaldu şu Yusufa?ıı diye sordu. Aşık Ali: ••Keşke gelmeseydi. Hali iyi değil fıkaranın.ıı Hösük kızdı: "Bu göt ilen Çukurovaya gelinir mi? Deli ga­

vur, atar atar Çukurovanın hakkında, gene dfuıer arkamıza. it oğlu it! n

Aşık Ali: "Hösük, etme karda§,» dedi, "etme. Ekmek ka­

pısı. Bir iki kuruş kazanamaz ınıyım diye canım dişine taktı da geldi. Kendi bilmiyor mu ne halde olduğunu? Ne bok yesin, yokluk ... Yokluk ateşten gömlek.ıı

Hösük: ııGelıneseydi, it �lu it ... n

Yusufun başına vardılar. Aşık Ali: "Kalk kardaıp dedi. cıNoldu sana?ıı Yusuf inledi: aDizirnin derınanı kesiliverdi. Yürüyemez ol­

dum. Yüreğim bir atıyor ki ... »

Aşık Ali vardı, onu omuzlarından tuttu. "Kalk kardaş,ıı dedi. cıGeçer şimdi. Böyle yu·

muşak olma.ıı Yusuf da: "Geçer,» dedi. "Her zaman olur böyle, her

zaman insan ... >>

Aradan epey geçtikten sonra kalktı. Akşam oluyordu. Gün dağların arkasına doğ­

ru iniyordu. Batıdaki ak bulutların kenarlan sır­maıarunıştı. Az ötede bir çeltik salağı görünüyor­du. Çeltik salağı içinde tek ba..-:aklan üstüne dikel­miş leylekler d�nüyorlardL Belki de uyuyorlar-

30

Page 31: yaşar kemal hüyükteki nar agacı · 2017-08-28 · Ertesı gün Menıet keçiyi öteki köydeki Duran Efendiye sattı. Evden ölü çıkmış gibiydi. Kadın hüngür hün gür

dı. Yeşil çeltik filizleri bir parmak uzunluktaydı. Belki de uyuyorlardı. Yeşil çeltik filizleri bir par­mak uzunluktaydı. Altlanndan san bir su akıyor, salağın kıyısındaki hendeğe toplanıyordu. Sarı, iğ­renç bir su ...

Hösük ağzı aşağı hendeğin kıyısına uzanıp su­dan pança pança içmeye başladı.

Yusuf hemen atıldı: nHösük, Hösük,ıı dedi, niçme kardaşl Bu su

tüm zehir, içme. Hemen ölürsün. Aman kardaş, etme kardaş. Ben içtim de bu hale geldim.ıı

Hösük aldırmadı. Doyuncaya kadar içti. Son­ra Aşık Ali, Memet, Memet çocuk, hepsi içtiler. Yusuf boyuna yalvardı. uZehir,, dedi, ccölüm,ıı de­di. «Çoluk çocuğumuz var,ıı dedi. Para ettiremedi.

Arkalarını dönüp hendeğin kıyısına oturdu­lar. Yusuf edemedi en sonra, o da hendeğe yatıp pança pança içmeye başladı.

Hösük: «Ne o, Yusuf?» dedi. Aşık Ali sözünü ağzında k<'ydu: «Hösük, elleme,» dedi. «Değme fıkaraya.ıı Memet: <tİŞ buluruz inşallah... Benim yüreğim öyle

hükmediyor. Bulmazsak olmaz., Hösük: ((Buluruz,ıı dedi. «Çol;: iyi iş buluruz ... Düşün-

de mi göl'dün?» Memet: «Yüreğim hükmediyor.ıı Memet çocuk: «Benim de ... Öküz ... Çangal boynuzlu . . . n

Hösük: «Kes,» dedi. uKes, kel it oğlu it.ıı

31

Page 32: yaşar kemal hüyükteki nar agacı · 2017-08-28 · Ertesı gün Menıet keçiyi öteki köydeki Duran Efendiye sattı. Evden ölü çıkmış gibiydi. Kadın hüngür hün gür

Aşık Ali: uDeğme çocuğa.» Hösük: <<Deli ediyor adanu,ıı dedi. uBiz ekmek bulamı­

yoruz, heıif öküz derdinde.ıı Aşık Ali: uCahil ,ıı dedi, <<ÇOCuk. Senin başından hiç ca­

hillik geçmeeli mi?ıı Hösük: . <<Geçti amma,» dedi, uben öküz değil, ömrüm-

de buzağı bıle göremedim.ıı Aşık Ali: "o da senin gibi,ıı dedi. Hösük: uÖööf bre, Aşık,» dedi. Aşık Ali: "Öyle işte.ıı

Gece bastırdı, ortalık karardı. Gökyüzü yıldız­la döşeli gibiydi. öyle çok, öyle çok, üstüste yıldız vardı ki bütün göğü yıldızdan ibaret sanırdın.

Çeltiğin tekmil kurbağalan ötüşüyor, ovanın bütün çakallan pavkırıyordu.

Yorganlarmı yastık edip uzandılar. Bir uğultu halinde sivrisinekler, kara bir bulut gibi üstlerine geldi başıanna çokuştu. Giyitlerinden iğne gibi ge­çiriyorlardı. o yanına, bu yanına çırpındılar, ol­madı, kovaladılar, olmadı. Sivıislneğin her kondu­ğu yerde bir kabartı oluyordu. Kaşmmaya başla­dılar. Hart bart kaşınıyorlardL

Yusuf: "Durun, dedi. <<Yatamazsınız. Parçalar sabaha

32

Page 33: yaşar kemal hüyükteki nar agacı · 2017-08-28 · Ertesı gün Menıet keçiyi öteki köydeki Duran Efendiye sattı. Evden ölü çıkmış gibiydi. Kadın hüngür hün gür

dek. İt gibi kapar adamı buranm sineği. Çare yok, bir ateş yakın. Ateşe gelınezler. Dumana gelmez­ler.))

Hösük: «Doğru,n dedi. «Ben de biliirın. Ben de bir yaz

kaldıındı Çukurovada.n Yanda üstüste yığılı batos sapından Hösük ko­

ca bir kucak getirip ortaya attı. Bir kibrit çaldı, ateş gürpedek aldı. ötede beyaz, şerit gibi ince yol aydınlandı. Hendekteki su göründü. Yusufu ate�in şavkında görünce korktular. Sararmış, kuruınuştu. Yüzünün etleri gepgergindi. Ağzı açık duruyordu.

Hösük: «Sinek gelmez ışığa. Sabaha kadar böyle ya-

karız,n dedi. Aşık Ali : «Yakarız.n Hösük: «Çukurovanın sineği . . .n dedi. Aşık Ali: «Hiç deıne,n dedi. «Bir fıkara oğlan varmış . . . n Hösük: «De bre, Aşık,n dedi, «Çukurovaya indik ineli

ne söyledin ne çaldın.n Aşık Ali: uÖyle oldu.n Yusuf: «Ooooy,n dedi, inledi. Aşık Ali: «Geçer inşallall, kardaş.n

Hösük bir kucak sap daha getirip ateşe attı. Haziran gecesinin sıcağı bir yandan, ateş bir yan­

dan, yüzlerinden oluk oluk ter akltıyordu.

Hösük:

33

Page 34: yaşar kemal hüyükteki nar agacı · 2017-08-28 · Ertesı gün Menıet keçiyi öteki köydeki Duran Efendiye sattı. Evden ölü çıkmış gibiydi. Kadın hüngür hün gür

ııA.şık Ali, biraz önce başladığıru desene, kar­daş,n diye onun omzuna dokundu.

Aşık Ali sazı eline aldı. Düzen verdikten sonra:

((Bir fıkara oğlan varmış bizim o yanlarda.n. Düşmüş bir kıza ışkı. Kızın babası vermezmiş. Ge­tirsin, der miş, iki bin lira başlık, alsın kızı . . . Oğ­lan fıkaraymış, çınlçıplak, nan ekmeğe muhtaç. Kızın arkasında yıllar yılı sürünm.üş durmuş. Kız da �lana öyle bir vurgunmuş ki, olmaya gitsin. Bir gece oğlan kızı elinden tutmuş, yürü, demiş Çukurovaya. Gelml�ler Çukurovaya. O�lan toy. Gündüz saklanır, gece yürürlermiş. Hükümet gö­rür de bizi biribirimizden aymr, diye. Babası zen­giruniş. Eli kolu uzun. Oğlan kızı gündüzleri iyice saklar, kendi köylere ekmek toplamaya gidermiş. Bir gün gene kızı bir çeltik sala� yarondaki bir çukura saklaDU§, ekmek toplamaya gitmiş, gecik­miş. Ancak karanlık kavuşunca kızı sakladığı ye­re gelebilmiş. Bakmış ki kız yok sakladığı yerde. Aramış taramış, kız yok. Sabaha kadar oralarda dönmüş durmuş. Sabaha kadar kanlı yaş akıtıruş gözlerinden. Cennet, Cennet, diye sabaha kadar çağırmış. Gün ışıyıp gavur .müslüman belli olun­ca, varmış bir yere ki ne görsün! Bir çukurda bir yığın ak kemik. Bir yanda da kızın kara yılan gi­bi mor belikleri. Bir yanda da yırtık, parça parça giyitleri . . . Oğlan bunu görünce aklı zıvanadan çık­mış. Kızı sinekler parçaıanuş, sinekler yemiş der­ler. Vabalı günahı söyleyenin boynuna . . . ıı

Hösük: ıı.Doğru,n dedi. ((Şimdi ateş olmasa şu sinek­

ler bizi parçalamaz mıydı?» Memet: «Tüm tüm yerierdi bile.n

34

Page 35: yaşar kemal hüyükteki nar agacı · 2017-08-28 · Ertesı gün Menıet keçiyi öteki köydeki Duran Efendiye sattı. Evden ölü çıkmış gibiydi. Kadın hüngür hün gür

Aşık Ali: «Oğlan oturmuş ak kemiklerin karşısına, be-

likleri alınış eline, bir ağıt yakmış.» Hösük : «De,» dedi, «de, gözüne kul olduğum Aşık.ıı Aşık sazı döşüne çekti. Sazın üstüne yumul-

du. Ver etti. Saz diller döktü, Aşık söyledi. Bir se­si vardı Aşığın, hani Veyselin sesi gibi, adamı ya­kan. Aşık söyledi, ötekiler dondular kaldılar. Ağız­lanndan ah'dan başka bir şey çıkmadı. Türkü bitti.

Aşık Ali: «İşte,» dedi, «Oğlan eline almış kızın mor be­

liklerini, Qü.şmüş Çukurovanın köylüklerine. Önü­ne gelene derdini döker, ağıdmı söylenniş. Göre­nin yüreğini parça parça edermiş. Düşman başın­dan ırak . . . »

Sonra Aşık coştu. Ver etti sazın döşüne. İyice sazın üstüne yumuldu, bir topak kaldı. Beş yaşın­da bir çocuk kadar kaldı. Gür yanık sesi gecenin karanlığında dalga dalga tekmil ovayı dolduruyor­du. İniyor, çıkıyor, kızıyor, ağlıyordu.

Dert üstüne söylüyordu, aşk üstüne, ölüm ÜS· tüne, yokluk üstüne, verem üstüne, sıtma üstüne. bebeler çocuklar üstüne, yalnızlık üstüne, gurbet üstüne söylüyordu. Kızılırmak, Seyhan, Ceyhan üstüne söylüyordu. Çukurova üstüne, sinek üstü­ne, gavur motorlar üstüne. Harap olası dünya üs­tüne, mor sümbüllü sürmeli geyikli karlı dağlar üstüne söylüyordu. Toprak üstüne, zulüm üstüne söylüyordu.

Ta şafağa kadar söyledi. Tan yeri sınnalanır. seherin yelleri eserken sazını usulca yanma koy­du. Ondan sonra da ağzını açıp bir söze varmadı. Yalnız, yüzü rahat, mutlu bir ışıltı içindeydi.

35

Page 36: yaşar kemal hüyükteki nar agacı · 2017-08-28 · Ertesı gün Menıet keçiyi öteki köydeki Duran Efendiye sattı. Evden ölü çıkmış gibiydi. Kadın hüngür hün gür

«Aşık,» dediler, «Allah acı göstermesin, yok­luk göstermesin sana. Tuttuğun altm olsun.ıı

Oradan ayrıldılar. Arkalarında bıraktıklan ateşleri daha yanıyordu. Sonra ateş görünmezlere kan§tı. Uzaklarda incecik bir duman tüttü durdu.

İçinden geçtikleri köyün adı Akköydü. Yıkı.k, otları eskimiş, kamışlan dökülmüş tezek yapı§tın­lı huğlar hüyüğün yamacına gelişigüzel serpi§ti­rilmişti. Arkalanndan ·üren bir köpek sürüsü ge­liyordu. Yıkık bir huğun önünden geçerlerken, göz­leri şipidik şipidik, çapaklı, beli bükülmüş bir yaş­lı adam onları çağırdı.

«Merhaba,» dedi. 11Merhaba,ıı dediler. ••Nereden gelip nereye gidiyorsunuz?, diye

sordu yaşlı. M em et: <<Urumdan gelip iş aramaya gidiyoruz,ıı dedi. Ya.ıslı adam: ••İŞ kaplanın ağzmda,ıı dedi. «Alabilirsen al.ıı Memet: oBuluruz inşallah.n

Yaşlı adam: 11Çukurova bild!ğin Çukurova değil, yer gök

traktör oldu.» Aşık Ali: «Allah esirgesin fakir fıkarayı,, dedi. Yaşlı adam: uAnıln amin, cemi cümlemizi . . . »

Memet: "Sağlıcaklan kal,ıı dedi.

36

Page 37: yaşar kemal hüyükteki nar agacı · 2017-08-28 · Ertesı gün Menıet keçiyi öteki köydeki Duran Efendiye sattı. Evden ölü çıkmış gibiydi. Kadın hüngür hün gür

Yaşlı adam: uBizim Velinin yatmış bir ekini var,n diye on.

ların yolWla çıktı. ııYatık ekini makina biçemez. Siz dağlılar iyi ekin biçersiniz.ıı

Memet: uÇok iyi biçeriz.n ·

Hösük: «Biçeriz.ıı

Memet çocuk: uBen de biçerim,ıı dedi. nBoynuzu çangal, ay

gibi . . .ıı A§ık Ali: uSen de biçersin,» dedi. "Niçin biçmeyesin, ne­

yin eksik ki?•> Yaşlı adam önlerine bir çocuk katıp onlan Ve­

linin evine gönderdi. Çocuk: uVeli Ağa,ıı dedi, ııbWllan sana baban saldı.

BWllar var ya, ekini biçecekler. İyi biçerlermiş. Ba­ban öyle söyledi. Tıpkı biçerdöver gibi. Yaaa .. · "

Sonra kara yırtık donunu çeke çeke uzaklaştı. Veli: "İyi geldiniz,ıı dedi "Bir ekiniın var, yatık. Ma-

kina biçemiyor. Hiç bir makina.» Memet: uBiz biçeriZ.>> Veli: «Kaça biçersiniz?» Aşık Ali: «Bir görelim tarlayı hele.ıı

Bir su içtikten sonra tarlaıun başına vardılar.

Ekin yirmi dönüm kadar bir buğdaydı. Hasır gibi

yere serilmişti. Dik duran bir tek başak bile yoktu.

Aşık Ali:

37

Page 38: yaşar kemal hüyükteki nar agacı · 2017-08-28 · Ertesı gün Menıet keçiyi öteki köydeki Duran Efendiye sattı. Evden ölü çıkmış gibiydi. Kadın hüngür hün gür

uVay,ıı dedi, «batmış.ıı Veli: «Vermezse vennez,ıı dedi. «İçine kaplan girse

sökemezdi. Kısmet, kamış gibi buğday yattı. İyi ki geldiniz.ıı

Yirmi dönümlük yerin biçmesini yirmi liraya kestiler.

Hemen oraklarını bileyip girdiler ekine. Memet: ııBen demedim ki,ıı dedi, <dş buluruz diye?

Yüreğim öyle hükmecliyordu. Bak şu Çukurovaya, bir dünya kadar. İş olmaz mı hiç! Yeter ki çalış sen.ıı

Herkes işe başlamış, verha biçiyorlardı. Yusuf bir takım taşına oturmuş, iki büklümdü. Yusufun orağını Memet çocuk aldı.

Veli eve doğru yemek getinneğe giderken Me­met çocuk usuldan yanma yaklaştı.

ııAınca,ıı dedi, ubenim de hakkımı verir misin? Hani çangal boynuzlu . . . ıı Yutkıı..'1du.

Veli şaşırdı. Ekin biçenlere: ııBu ne diyor böyle?ıı dedi. uDeli mi ne?" Aşık Ali: <<Kulak asma ona,ıı dedi. «O çocuk.ıı Memet çocuk hırsla gelip ekine yanaştı. Hösük: «Ne dedin ulan, Veli Ağaya ulan?ıı diye sor­

du. uUlan it dölü . . . ıı Aşık Ali : uNe diyecek,ıı dedi. uÇukurovada ne kadar

traktör var, onu sormuştur herhalde. Ne soracak başka? öyle değil mi, Memet?ıı

Memet çocuk : uünu sordum işte,ıı dedi.

38

Page 39: yaşar kemal hüyükteki nar agacı · 2017-08-28 · Ertesı gün Menıet keçiyi öteki köydeki Duran Efendiye sattı. Evden ölü çıkmış gibiydi. Kadın hüngür hün gür

tkindiye kadar bellerini doğrultmadan biçtj­ler. Güneşin yalımı tepelerinden çıkıyordu. Yatık ekinin biçmesi, dik ekinin biçmesine benzemez, adaının belini kırar.

İkindi üstü, Veli bir kova içinde çorbalannı getirdi. Oturup iştahla içtiler. Yalnız Yusuf ağzı­na bir lokma koymadı. Yalvardılar yakardılar, ye­

diremediler. Yemekten sonra, dinlenmeden gene başladılar.

Bir biçiyorlardı, bir abanınışiardı ki ekine, biçer­döver bok yemiş yanlannda

Akşama doğru bir baktılar, Yusuf geldi, hırs­la Memet çocuğun elinden orağını kaptı, biçmeye koyuldu. Her yanı tirtir titriyordu.

«Hastasın, etme Yusuf,» dediler. «Daha kötü olursun sonra. Kalırsm perpeı,-.işan şu Çukurova­nın yazısında. Sen biçme. Sana da bir pay çıkan­nz aramızdan. Eşek değiliz, biz de adamız herhal­de.ıı

Yusufa duyuramadılar. O boyuna, başını kal­dırmadan, tir tir, bir körük gibi soluyarak biçiyor­du. Sonra birden yere yıkıldı, orak elinden bir ya­na d�tü.

Aşık vardı, Yusuru yerden kaldırdı. «Etme kardaş,n dedi. uSen hastasın.n Yusuru tarlanın dışına çıkardı, geri döndü. Hösük köpürmüştü: «0 öyle edince gönül dedi ki kaldır orağı vur

tepesine, ne olursa olsun. Ulan it oğlu it, biliyor­sun, ölümcül hastasın, ne der de d�ersin arkamı­za. Dur durduğun yerde. Kal köyde, başımızın be­lası. Ne musaHat olursun bize . . . Biz zaten . . . �

Aşık Ali: ııHösük,n diye kızdı, ı.ne istiyorsun garipten?

39

Page 40: yaşar kemal hüyükteki nar agacı · 2017-08-28 · Ertesı gün Menıet keçiyi öteki köydeki Duran Efendiye sattı. Evden ölü çıkmış gibiydi. Kadın hüngür hün gür

Ekmeğimizi yediği, suyumuzu içtiği yok. Ne isti­yorsun, bre kardaş, hasta bir adamdan? Allah za­ten vurmuş ona vuracağı kadar. Bir de biz mi?ıı

Hösük : «Dursun,ıı dedi, «durduğu yerde. Bir de ekin

biçiyor! Ölüyor be! Bir de ekin . . . O değil miydi yolumuzu kesen, Çukurova cehennem diye? Şim­di de . . . ıı

Gün batıncaya kadar biçtiler ama bitiremedi­ler. Oraklarını bellerine sokup köye döndüler. Gar­bi yeli var gücüyle esiyordu. Veli dışarı bir çulpaz serdi, üstüne oturdular. Yanda bir inek, bumunu yeşil ota sokmuş yiyor, memelerine yapışmış bu­zağısı da çekiştirerek onu emiyordu. Keskin bir ot kokusu yayılmıştı ortalığa.

Veli bir koca kap bulgur aşı getirip ortaya koydu. Bulgur yag-sızdı ya, aldırmadılar, ver etti­ler lokmaya.

Velinin karısı yeni doğurmuş, içerde yatıyor­du. Yanında da bir kalburun üstündeki bebek uyu­yordu. Velinin üç çocuğu daha vardı. Onları sıtma tutmuştu. Titreşiyorlardı. İçeri girdiğinde Memet çocuk orada işte bunları gördü.

Yusuf akşam yemeğini de yemedi. Dişleri bir­birine öyle bir çarpıyordu ki, deme gitsin. Taşlı yoldan atlar geçiyor sanırdın. Boyuna oof çeki­yordu.

Hösü.k: «De,» diyordu, "ben ne yapayım şimdi? Bu

adam beni deli edecek. Şu Çukurovanın yazısında başımızda bir de hasta.ıı

Aşık Ali : uOlacak olur,, diyordu. «Önüne geçilmez ala­

cağın. Çekeriz karctaş. Başka ne gelir elden . . . »

40

Page 41: yaşar kemal hüyükteki nar agacı · 2017-08-28 · Ertesı gün Menıet keçiyi öteki köydeki Duran Efendiye sattı. Evden ölü çıkmış gibiydi. Kadın hüngür hün gür

Veli kansının yatağını içerden dışanya çıka­np huğun önüne serdi. Çocuklannkini de yanına. Garbi yeli yatakların üstüne tozu toprağ1 süpü­rüyordu.

Irgatlar da yorganlannı açıp, altlanndaki çul­pazın üstüne uzandılar.

ötekiler uyumuş, Aşık Aliyle Veli konuşuyor­lardı.

Veli: cıAlsın toprağı elimden, alsın da kurtulayım . . .

Sen çalış çalış, diş kalmasın, tırnak kalmasın, el kalmasın, ayak kalmasın, ver yarısını çalışmaya­na, olur mu?ı> diyordu. ııYok yok, hiç yok bundan bin kat daha iyi. Aç ölmek daha iyi . Elimden al­sın da tarlayı büsbütün kurtulayım . . . "

Aşık Ali: cıÖyle deme kardaş," diye karşılık veriyordu.

cıSen yanlL§sm. Toprak başka.n Veli: ııToprak senin olursa iyi, elin olursa böyle kul

eder işte. Şu benim emeğiın kan emek. Onun ha­beri bile yok. Bak, görüyorsun halimi dirliğimi. Alsın da toprağı elimden kurtulay:ım. Alacak za­ten. Traktörler geldi geleli yarıcılar yok oldular gittiler. Bir ben kaldım. Ölelim de kurtulalım Ne olursa olsun, böyle yaşamaktansa . . . ıı

Veli daha söyledi, sövdü saydı, ama Aşık yor­gunluktan uyuyakalınıştı, duymadı.

İkinci gün ikindiye doğm ekini bitirdiler. Ve­liden bozuk para isteyip kardeşeesine pay ettiler. Yusuf parayı almak istemedi. A�ık belki bir saat yalvar yakar olduktan sonra payını onun cebine koyabildi.

Memet çocuk para eline değince bir hoş oldu

41

Page 42: yaşar kemal hüyükteki nar agacı · 2017-08-28 · Ertesı gün Menıet keçiyi öteki köydeki Duran Efendiye sattı. Evden ölü çıkmış gibiydi. Kadın hüngür hün gür

Parayı eline aldı, evirdi çevirdi baktı, cebine koy­du, çıkardı baktı. Sonra Meınede verdi, az sonra

geri isteyip aldı. Sonra geri verdi, gene geri aldı Sonra da cebine koydu, elini ceb!nden hiç çıkar­mıyordu. Arada bir de çıkarıp bakıyordu.

Memede yaklaşıp:

«Memet amca,ıı diyordu, ubir çift öküz alaca­

ğım, boynuzu büyük, götüreceğim memlekete . . . ıı Hösük, Meınet çocuğa kızdı, dövecek oldu. Aşık

bırakmadı. Sonra Memet çocuğa dönüp:

«Bre Memet,ll dedi, «sen de bu kadar görgü­süz olma.ıı

M em et:

«Demedim mi size,ıı diyordu, «bir iş buluruz,

para kazamrız . . . Bu yıl çok para kazanırız. Be­

nim yüreğim öyle hükmediyor.ıı Avradı, çocukları, ala keçi de hiç aklından

çıkmıyordu.

Bundan sonra Çukurovayı bir bir dolaştılar.

Çok şey gördüler. Başlanndan çok işler geçti. Uğ­

ramadık köy, yalvarmadık Ağa bırakmadılar. Çu­kurova kazan onlar kepçe, yürü babam yürü etti­

ler. Bir gün bir çimenlikte yürürken toprak onla­

n gırtıaklanna kadar çekti. Burasının bataklık pl­duğunu neden sonra, kendilerini kurtaran trak­

törcüden öğrendiler. Ovada çok işsiz ırgat dolaşıyordu, kendileri gi­

bi aç yoksul. Hepsi onlar gibi şaşkınlık içindeydi­

ler. Tozları diz kapağına kadar çıkan yollardan to­

zutarak mavi, sarı, kırmızı, mor traktörler, biçer­

döverler, kocaman kamyonlar geçiyordu, üstlerini

2

Page 43: yaşar kemal hüyükteki nar agacı · 2017-08-28 · Ertesı gün Menıet keçiyi öteki köydeki Duran Efendiye sattı. Evden ölü çıkmış gibiydi. Kadın hüngür hün gür

yanın parmak kalınlığında toz bağlamış. Makina­larm öz renkleri altında kalmış, soluk, belli belirsiz.

Ova tekmil sıtmadan titriyordu. İnsaniann sapsarı yüzleri uzamıştı.

Otlar kurumuş, yapraklar dallarda göğürunüş­tü. Bütün ova göğünmüş bir sanlıktaydı. Yollar­da kalmış ölüler gördüler. Bir akşam üstü karşı­laştıklan ölünün üstünü yolun tozlan örtmüştü. Tozlann altındaki yüzü kehrübar gibiydi. Bacak­lannı germiş, ayaklannı dikmişti. .

İnsanlar bu traktörler geldikten sonra birden değişmişler, bambaşka olmuşlardı. İnsanlaıın yüz­leıine bile bakmıyorlardı. Ne yapacaklannı bileme­dikleri bu makinalara tapınınışiardı bayağı.

Durup dururken bir köyde genç bir ağa onla­rın yüzlerine tükürdü, dağlardan Çukurovaya ne kadar akılsız ırgat dökülmüşse bu yıl, hepsinin anasına avradına sövdü. Aşık Ali bıraksaydı eğer, Hösük adamı parçalayacaktı. Öfkesinden başını yolun kıyısındaki yaprakları tozdan olmuş dut ağaçlannın gövdesine vuruyor, bağınyor, inliyor, duyulmadık küfürlerle Çukurovaya sövi.iyordu.

Daha çok çok şeyler gördüler, başlanndan ina­nılmaz serencam geçti. İki gün de aç kaldılar. Aşık Ali olmasa halleri dumandı. Köylere gidip saz çal­dı ekmek topladı. Eskiden olsa Aşık Aliyi köylü­ler, iki elleri kanda da olsa, el üstünde tutarlardı. Şimdi yüzüne bile bakmıyorlardı. Eskiden Aşık Aliye yalvar yakar oluyorlardı sazından bir iki ses dinlemek için.

Tozlara battılar, arkalarından çıkan ter toza bulanıp çamur oldu, bataklıktan çıkmışa döndi.Uer.

Görmediklerini görüp, çekmediklerini çekti­ler. Aşık Ali türküler yaktı dert üstüne, muhanet

43

Page 44: yaşar kemal hüyükteki nar agacı · 2017-08-28 · Ertesı gün Menıet keçiyi öteki köydeki Duran Efendiye sattı. Evden ölü çıkmış gibiydi. Kadın hüngür hün gür

üstüne, tozlu yollar, zalım a�alar, yılan gibi sokan kemikli sivrisinekler üstüne. Aııığm sesi duyaıun yüreğini paralıyor, onları acıdan kıvrandınyordu, öyle yanıkla.§mıştı.

Yusufa gelince, ne ben söyleyim, ne siz du­yunl Ona yürek dayanmaz. Onun haline insanın yüreği ta§ olsa da gene erir. İki hafta onların pe­şisıra zar zor sürtindü durdu. Kimi her yanını ateş alıyor, baygın düşüyor, kimi üş!iyordu yayla karı gibi. İki haftadan sonra gayn yürüyemez oldu. Ekmek yemiyor, bol bol Çukurovanın ılık, kan gi­bi suyunu içiyordu. Bir deri bir kemik kaldı. E>nu nöbetieşe sırtıarına alıp götürüyorlardı. Dalıa çok Hösük onu taşıyordu. İçlerinde eri güçlüleriydi de ondan.

Yusuf: c<Beni atın gidin,>> diyordu. uSize yük oldum.

O ölü gibi yolun tezianna gömüleyim.ıı Ötekiler aldırnuyorlardı.

En önce Hösük uyandı. Kocaman elielini yum­ruk edip gÖ7Jerini ovaladı. Heı· bir yanı sızlıyordu. Sonra Aşık Allyi uyandırdı. Sonra Memet . . . Yusuf sabaha kadar uyumaımş. boyuna inildeyip dur­muştu. Şimdi de usulcana inildiyordu. Dişleri de biribirine kenet.ıenml&tl. Memet çocuk da sağ eli­ni cebine sokup üst.üne yatrnıştı, bebekçe bir uyu­yuşu vardı. Nefes bile almıyor sanırdın.

Gece yağmur misa li çiğ düşmüş, her yanlan sırılsıklam olmuştu.

Çukurova tekmll ııyanıyordu. Ötedeki köyün horozlan ött.U. Sonra makina gürültüleri ba.§ladı.

44

Page 45: yaşar kemal hüyükteki nar agacı · 2017-08-28 · Ertesı gün Menıet keçiyi öteki köydeki Duran Efendiye sattı. Evden ölü çıkmış gibiydi. Kadın hüngür hün gür

Sonra insan sesleri, daha ba§ka gündüz sesleri ma-

kina gürültüsüne karıştı. , Sonra topraktan ince bir buğu yekindi, firez­

ler ışıldadı. Uzaklardaki Gavurdağmın arkasından da bir top ışık fışkırdı.

Bu yere Yüre�r toprağı derler. Bu Yüre�ir topraf;i. taze bir kadın teni gibi yumuşak, sıcacık­tır. Can eksen biter. Bir ekini olur, içine kaplan girse sökemez derler ya, işte öyle. Bire otuz verir, kırk verir. Güzün pamuklar açtığında bütün Yü­re�ir toprağı apak donanır.

Hösük ayağının ucuyla Memet çocuğu dürttü. ııKalk,ıı dedi, uit o�lu it! Yatar gün öğlene ka­

dar! Keklikoğlu oldu başıma . . . n

Aşık Ali: ııHösük,ıı dedi, ııher huyun iyi ya, ah bu hu­

yun olmasa.ıı Hösük: ııBak,ıı dedi, ııgözünü sevdiğim Aşık, nasıl yat­

mış! Parayı cebine koymuş, elini de cebine sakmuş da, onun da üstüne yatmış da . . . Deli olma gel ! Sanırsın biz hep hırsızız.ıı

Aşık: ((Her h uyun iyi, Hösük . . . Görmemiş oğlan.

Zorlan değil ya . . . Görmemiş,» dedi. Memet çocuk küski.in küskün uyandı. Canlanna tak demişti gayrı. Çoktandır dön­

meye karar vermişlereli ya, Memet bir türlü yaka­larını bırakmıyorclu. Memleket diye yola düşüyor­lar, Memet ötede bir köy görüyor, ııHele şuraya da bir uğrayalım. Burda mutlak iş buluruz,, diyor, yalvarıyor yakarıyor, onları o köye götürüyordu. Böyle böyle, belki on kere yönlerini memlekete dönüp giderlerken, Memet onları geri döndürdü.

45

Page 46: yaşar kemal hüyükteki nar agacı · 2017-08-28 · Ertesı gün Menıet keçiyi öteki köydeki Duran Efendiye sattı. Evden ölü çıkmış gibiydi. Kadın hüngür hün gür

Bugün artık son. Bir daha dönmek yok. iş yok, perperişan, ne dönüp dönüp durs'lUllar Çukur­ovada. Memet de umudu kesmiş, boyn'lll1u büküp,

<<Gidelim kardaşıar, ne gelir elden, gidelim,» de­mişti.

Hösük yerde inildeyen Yusuru kaldırdı, sırtı­na aldı.

Yusuf kendisinden umulmaz bir çırpınışla: «Beni indirin. Ben wıandıın gayn, sırtta ge­

ze geze. Yük oldum size. indirin beni. Yürürum ben. indirin,)) diye inledi, çırpındı. Ayaklan boyu­na Hösüğün baldıriarını döğüyordu. «Beni indirin ! Beni indirmezseniz, ben ölürüm.n

Aşık : <<Etme kardaş,•• dedi. «Senin yürüyecek ne ha­

lin var? Etme bunu. İşte gidiyoruz gayn memle­kete.ıı

Yusuf runlemedi. Çırpındı durdu. Hösük de kızıp bırakıvercli, yürüdti.

Yusufwı bir koluna Memet, bir koluna da Aşık Ali girdi. Hösüğün ardısıra gitmeye başladılar. Yu­sufwı başı önüne dWjmüş, aralannda yürürken ayaklan biribirine dolaşıyor, sık sık da tökeziyor­du. Bir zaman böyle yürüdükten sonra birden ha­cakları büh'iilüverd.i. Kollarını bıraksalar ağzı aşa­ğı yolun tozlarına sermeci c;ıkacaktı.

Memet hemen kalclnıp sırtma aldı. Memet çocuk: «Beni,» dedi, «öldürselcr Keklikoğlun'lll1 yarn­

na varmam. Aç ölüriinı gene vrumam. Öyle değil mi, Aşık emnıi?"

Aşık Ali: «Bir başıma ı)lsam.•• ded.l, «vız gelir dünya.

Ben de gitmem yanına sellin }'�rinde oısam.n

Page 47: yaşar kemal hüyükteki nar agacı · 2017-08-28 · Ertesı gün Menıet keçiyi öteki köydeki Duran Efendiye sattı. Evden ölü çıkmış gibiydi. Kadın hüngür hün gür

Memet çocuk: «Ne hakkımı verir, ne bir �ey. Bir de döve dö­

ve öldürür beni.ıı Memet: «Ben şimdi nasıl bakayım avradın yüzüne?

Çocuklara ne diyeyim?ıı dedi. A.ıiık Ali : <�Gene,ıı dedi, abir oyun mu çıkaracaksın, Me­

met? Gene bir oyun mu?n Hösük: ((Şimdi, şimdicik iş olsa, çalış deseler, gene

durmaz giderim. Yeter gayn! Rezil kepaze olduğu­muz yeter, ıı dedi. ((Anam avradım olsun bir saat durmaın gayn. Çukurovayı taşıylan toprağıylan, motoruylan, şu alarnet makinalanylan verseler durmam.,

Aşıkla Hösük yanyana yürüyorlardı. Memet, Yusufun altında iki büklüm olmuıı, önde gidiyor­du. Yusufun başı bir tarafa düşmüş, sesi sedası da kesilmişti. Aşık vardı, Yusura eğilip eğilip baktı:

«Hösük,ıı dedi, u Yusuf kötü. Boynu düşmü� . . . Allah bilir ya . . . Keşki menılekete yeti�se de çoluk çocuğunun yarunda . . . ıı

Hösük: ııHiç uınudum yok,n dedi. (<Hiç aklım kesmi­

yor. Yetişemez. Bir zoruma gidiyor, Yusufun Çu­kurovada kalışı . . . ıı

A.ıiık Ali: ııZor,ıı dedi. Hösük: ııBiz varınca köye avradı karşımıza gelir. Ço­

cukları toplanır başımıza. Ben ne deyim onlara şimdi? Nerde kaldı Yusuf, derler . . . Ah, ölmese . . . Ölmese bir kurban keserdim.ıı

47

Page 48: yaşar kemal hüyükteki nar agacı · 2017-08-28 · Ertesı gün Menıet keçiyi öteki köydeki Duran Efendiye sattı. Evden ölü çıkmış gibiydi. Kadın hüngür hün gür

Ak�am oluyordu. Gele gele her yeri pamuk ekilmiş bir topra�a geldiler. Sıra sıra, mibzerle ekilmiş pamuk fidanlan güneşin battığı yere ka­dar uzanıyordu.

Memet, Yusufu indirip �zı yukarı pamuk tar­lası mn yumuşacık toprağına yatırdı.

Aşık Ali de abasını çıkanp YusUfun altına serdi:

ı•Kuru toprağın üstünde ölmesin fıkara,» dedi. Başına toplandılar. Yusuf bazen bacaklarını

geriyor, titriyor, sonra toparlanıyor, anlaşılmaz §eyler sayıklıyordu. Gözleri kocaman kocaman açılmıştı.

Me m et: "Aşık, oku, .. dedi. ııDinsiz imansız gitmesin fı­

kara.ıı Aşık okumaya başladı. O gece sabaha kadar ateş yakıp Yusufun ba­

§ını göz kırpmadan beklediler. Yusuf ölmedi. Azı­cık da kendine geldi.

Hösük, Yusufu yüklendi: ııinşallah ölmez,ıı dedi. «İll§allah memlekete

ulaşır.ıı O gün �lene do�ru Yusuf gene kötüle§ti. Hösük: ııİndirmem onu sırtımdan,ıı dedi. ııÖlürse de

sırtımda ölsün. Az kaldı Çukurovayı çıkmaya. Dağ­ların kokusu bumuna gelirse dirilir. İndlrmem onu sırtımdan bir daha.ıı

Sağ yanlarında bir saatlik uzakta top ağaç­ıann içinde bir köy gözüküyordu.

Memet, A§ı�a yaklaştı, kolundan tuttu: «Aşık,•• dedi, ıısen o deliye uyma. Yusuf sır­

tında ölecek. Pamuk tarlalannın içine gömüp gi-

48

Page 49: yaşar kemal hüyükteki nar agacı · 2017-08-28 · Ertesı gün Menıet keçiyi öteki köydeki Duran Efendiye sattı. Evden ölü çıkmış gibiydi. Kadın hüngür hün gür

demeyiz ya. Sen ona uyma, gel şu köye gidelim.» Aıjık Ali: «Oimaz,ıı dedi ••Ölürse ölür . . . ıı

Memet: «Aşık,» dedi, «biz ne diye geldik Çukurovaya?

İş diye geldik. Yusuf ölecek. Ölürse köyde ölsün.» Aşık: "Ha köyde ölmüş, ha burda ölmüş, farkı ne?ıı

Memet: 11Köylü kaldınr,ıı dedi, "Yusufu. Hiç olmazsa

mezarlığa gömülür.» Aıjık Ali: ••Umudum yok,» dedi. «Burası Çukurova. Me­

zarlarına almazlar bizi, dağlılan.ıı

Memet: «Aha gidiyoruz. Eli boş nasıl gidelim. Ne di­

yelim elaleme? Ne diyelim avratlara? Ne diyelim çocuklara?»

Aşık Ali: «Ne diyelim,» dedi. uKazandık da kumara

vemıedik ya . . . » Memet: ııA�ık kardaş,ıı dedi, 11elini ayağını öptüğüm

Aşık kardaş, bu köy ağaçlıklı. Hiç böyle köy gür·

dün mü Çukurovada? Benim yüreğim hükmedi­yor. Gel uğrayalım şu köye. Mutlak burada iş var. Eğer bu köyde de iş bulamazsak benim kelleıni kesin.»

Hösük arkasına dönüp: «Memet,ıı dedi sertçe, ı•gene gozun köy gör·

dü. AJiığı kandırmaya mı çalışıyor:mn gene? Siz gidin, ben gitmem. Bu çektiğimiı: hep senin ina­dm yüzünden.»

Memet, Hösü�n koluna yapıştı.

49

Page 50: yaşar kemal hüyükteki nar agacı · 2017-08-28 · Ertesı gün Menıet keçiyi öteki köydeki Duran Efendiye sattı. Evden ölü çıkmış gibiydi. Kadın hüngür hün gür

uBak,n dedi, «kardaş, arkandaki ölecek. Öle­cek fıkara. Bari köyde ölsün, mezarlığa gömülsün. Bak, hiç böyle köy gördün mü Çukurovada? Tüm ağaçlık. Bu köyde mutlak iş var. Eğer bu köyde de iş bulamazsak kellemi kesin. Kanım katJim size helal.ıı Sonra Aşığa döndü. «Aşık kardaş,ıı dedi, «Uyma bu deliye. Bu köyde iş var. Bak, tüm ağaçlık.ıı

Aşık Ali: «Ne bileyim, Memet,ıı dedi. «Ah, ne bileyim.

Keşke iş bulsak . . . ıı Hösük: "Gene yumuşadın, Aşık,ıı dedi. «Sürün sürün

dur Çukurovada.ıı Memet: «Gözünü seveyim, Hösük,, dedi, «bak bu köy

ağaçlık. Burda mutlak iş buluruz.ıı Hösük : cıBen gitmem,, dedi. «Siz gidin.ıı ötekiler giderken Memet çocuk geride kaldı. Memet baktı ki Memet çocuk gerilerde kal-

mış, arkaya dönüp ona bağırdı: «Çabuk, gel buraya., Sesi çok öfkeliydi. Çocuk hemen koştu, onla­

ra katıldı. «Bu köy ağaçlık diyorum size. Bu köyde iş

var. Siz .şu yanıp harap kalası Çukurovada böyle ağaçlık bir köy gördünüz mü? Yusuf da öldü öle­cek. İşte burada ölürse Yusuf .. .ıı

Sesi kanncalandı, ağlamsı bir hal aldı. San­ki az sonra .şu ovanın ortasına oturup Yusufu da önüne upuzun yatıracak, bir ağıda başlayacaktı. Kendi kendine söylenir gibi konuşuyordu tekdüze.

«Yusuf bizim köylümüz değil mi, onunla su içip ekmek yemedik mi, onun ölüsünü bu köye

50

Page 51: yaşar kemal hüyükteki nar agacı · 2017-08-28 · Ertesı gün Menıet keçiyi öteki köydeki Duran Efendiye sattı. Evden ölü çıkmış gibiydi. Kadın hüngür hün gür

gömmek olmaz mı, şu, serııın ağaçların altına . . . Belki d e burada bir d e imam vardır ki, imam de­rim size, ağzından bal akan, sesi Meryemçil pına­rının suyu gibi serin.»

Ağır ağır yükselen güneş gittikçe kızdınyor, onlar ağaçlıklı köyden uzaklaşıyorlardı. Memedin ayaklanysa gerisin geri gidiyordu ya, arkadaşla­rına söz dinletemiyordu.

«Yusufu derseniz ne iyi çocuktu. Şu çöl ova­da onun ölmesi olur mu, ölüsünün burada, şu fı­rın külü gibi yanan toprakta yarunası olur mu, bakın şu san sıcağa bir çökmüş ki, insanın kemik­lerini kavuruyor, eritiyor, yazık değil mi Yusufa?ıı

Hösük: ccSen Yusufu düşünme. Ben onun dirisini de

ölüsünü de dağlara, serin sulara, yarpuzlu, yarpuz . ları mor çiçekli, ak çağşaklı pınarıara götürece­ğim.ıı

Aşık Ali: cıMemet,ıı dedi, (IMemet kardaşım, bak o ka­

dar dolandık, bir iş bulamadık şu yanıp yıkılası, hanesi harap kalası Çukurovada . . . ıı

"Ama bu köy ağaçlık,ıı dedi Memet. Aşık Ali : (IAğaçlık olunca? . . . ıı "Bak Hösük, bak Aşık Ali, bak Memet, sen de

duy Yusuf. . . ıı

Yolun ortasında durdular. Onlar durunca Me­met ne diyeceğini şaşırıp bir süre düşündü.

Yörelerindeki toprak alabildiğine buradan Ak­deniz üstüne kadar sarararak, bir uzaklıktan son­ra da dumanlı, güneş buğusu bir maviye batarak uzarııyordu.

51

Page 52: yaşar kemal hüyükteki nar agacı · 2017-08-28 · Ertesı gün Menıet keçiyi öteki köydeki Duran Efendiye sattı. Evden ölü çıkmış gibiydi. Kadın hüngür hün gür

Memet upuzun boynunu Hösüğe doğru uza-tarak:

«Şimdi biz köye girerken, bizimkiler, bir de bizim köylüler daha bizim başımız gedikten gözü­künce bizi karşılayacaklar mı?ıı

rıKarşılayacaklar,ıı dedi Hösük. rıNe söyleyeceğiz onlara?ıı «Çukurova batmış diyeceğiz . . . ıı ccÖyle mi diyeceğiz?ıı diye alaylı sordu Memet. cıÖyle söyleyeceğiz?ıı dedi Aşık Ali, yumuşak,

daha da alaylı bir sesle. rıÇoluk çocuğumuza ne diyeceğiz?ıı ccYer yanlmış da, Çukurova yerin dibine geç-

miş diye'Ceğiz. ,, rıBen ne diyeceğim?ıı Hösük öfkelendi: «Senin diyeceğin be!Ji,ıı dedi, yönünü dağlara

dönüp yürüdü. ccGit ! n dedi arkasından Memet. ııGit cehenne­

min dibine. Çoluk çocuğunuz da bu !oş aç kalsın senin yüzünden . . . •ı Tozlu yolun ortasında durmuş, kollannı ild yanma uzun uzun açmış, bir çığlık gibi bağırıyordu. ııYusufu,ıı diyordu, «Yusufu sen öldüreceksin. Sen kaniısı olacaksın onun. Şu köyde bir muska yazacak hoca vardır belki de, Yu­sufa bir rnuska yazar da kurtulur fıkara. Belki bir iğne yapacak iğneci, bir hapcı vardır, o köye varınca belki kurtulur Yusuf . . . Bak bu köy ne ka­dar da ağaçlıklı . . . Belki de soğuk sulu bir kuyu­su, belld de buz gibi bir çaygarası vardır. Belki de Yusuf o soğuk sulu çaygaradan içinde kendi­ne gelir.ıı

O söyledikçe Hösük kızıyordu. Sırtında Yusuf, kızdıkça da zırıl zırıl terliyordu.

5Z •

Page 53: yaşar kemal hüyükteki nar agacı · 2017-08-28 · Ertesı gün Menıet keçiyi öteki köydeki Duran Efendiye sattı. Evden ölü çıkmış gibiydi. Kadın hüngür hün gür

Onlar biraz uzaklaştılar, Memet yolun ortasm­da öyle yalnız kalakaldı. Durmadan kendi kendine bir şeyler homurdanıyordu. Üstünden epeyce uzun süren bir bulutun gölgesi geldi geçti. Bulut gölge­sinden sonra bir iyice yekinmiş güne:? alabildiği­ne, bir kurşun ağırlığında avaya çöktü. Hösüğün sırtındaki Yusuftan ses seda çıkmıyor, uyur gibi, ölü gibi sarkan ayaklan yolun tozlarına uzun çiz­giler çiziyorlardı.

Koygun güneş firezlere vurmuş, yoğun ışık gözlerini yakıyor acıtıyordu. Göz kamaşmasından başlannı kaldınp az öteye bakamıyorlardı. Hepsi de kan ter içinde kalnuşlar, susuzluktan da yanı· yot1ardı. Yörelerindeki tarlalarda uzun bacaldt ley­lekler kırmızı ince bacaklan üstünde, uzun boyun­Jahm biraz daha uzatarak, sallanarak yürüyorlar­dı. Karşılanndan bir traktöre koşulmuş bir batöz ağır ağır geliyordu. Batözün arkasında da otuz kırk işçi, bir su geçer gibi bacaklan çemrek, yalınayak yola düşmüşler, sessiz yürüyorlardı. Yorgun, bit­kin gözüküyorlarclı. Yolun kıYJSına çekilip, onlar önlerinden geçip gidinceye kadar ·beklediler.

Memet, yola düşmeden önce: nAğaçlık, serin,>ı dedi. «Buralarda da, bu ya­

kınlarda da hiç su yok. Böyle giderse bu çölde biz susumuzdan öleceğiz. Etimizi . de,' azıcık etimiz kal­nuşsa onu da boz kartaUar yeyip apak kemiğimizi bu yangının içine atacaklaı;.ıı __

«Atacaklar,ıı dedi Hösük yumşak bir sesle. Bundan_güç alah Memet: «0 köy orada, bakln ne kadar da ağaçlık . . .

Orada hiç iş olmaz olur mu? Bakın şu batöz de oraya gidiyor. Belki de bir m�ska . . . Yusuf ölecek . . . Ölüsü de kokacak . . . O ırgatlar önümüzden geçer-

53

Page 54: yaşar kemal hüyükteki nar agacı · 2017-08-28 · Ertesı gün Menıet keçiyi öteki köydeki Duran Efendiye sattı. Evden ölü çıkmış gibiydi. Kadın hüngür hün gür

!erken, görmediniz mi bize nasıl baktılar, gözlerini pörtleterek, bir tuhaf bir hayvana bakar gibi.. .ıı

Aşık Ali:

«Bize neden öyle baktılar acaba?ıı

nBakarlar,n dedi Hösük.

Epey bir süreden bu yana Memet çocuk bir şey söyleınek istiyordu ya, bir türlü kendini toparia­yıp söyleyemiyordu. Birden patladı:

«Ben susumdan öldüm,» dedi. <<0 köy de ağaç­lık, niye gitmiyoruz oraya, belki o köyde ݧ var.»

«Olmaz olur mu,n dedi Aşık Ali. «Bir köy bu kadar ağaçlıklı olur da şu Çukurovada, orada hiç iş olmaz olur mu? Ben susuzluktan öldüm.»

Memet onun önünden gidiyordu, epey ilerden, durdu, dönüp ona !nanmaz baktı.

•Susumdan öldüm Memet,» dedi Aşık Ali. aNe öyle gözünü pörtletmiş bakıyorsun bana?»

Hösük de dunnuştu: «Yoruldum,» dedi, yandaki bir küme hatmi

çiçeğinin içine yürüdü. Hatrniler insan boyuydu, pembe çiçekleri el kadar el kadar açmışlar, yolun tozlarına da tepeden tırnağa bulanmışlardı. Çiçek kümesinin içinde Yusuf sırtından aşağıya bir kül­çe gibi sağıldı. ötekiler de onların yanlarına vanp oturdular. Üstlerinden bir an için bir bulutun göl­gesi geçiyor, onlar azıcık serinleelik derken, gene üstlerine kavuran güneş bütün ağırlığıyla çökü­yordu. Hiç bir yönden en küçük bir f!silti esmiyor­du. Toprak da gittikçe kızdınlmış demire kesiyor­du. Bundan sonra yürümesi çok müşkül olacaktı.

Pembe hatminin üstünde çok kocaman bir ma­vi kelebek, öyle dondurulmuşcasına duruyordu.

Memet boynunu kıvırarak, ulan, diye düşün-

54

Page 55: yaşar kemal hüyükteki nar agacı · 2017-08-28 · Ertesı gün Menıet keçiyi öteki köydeki Duran Efendiye sattı. Evden ölü çıkmış gibiydi. Kadın hüngür hün gür

dü, şu Allahın yangınında, şu bir damla suyun ol­madığı yerde, şu kelebeğin işi ne . . .

((Ba.k,ıı dedi, Aşık Aliyi dürterek, ((kelebek! Şu fınnın içinde, her yan yangın almış yanarken . . . ıı

/(Vay anasını,ıı diye .şaştı Aşık Ali, «Olacak iş değil! Hem de kocaman, bir kuş kadar . . . Kimbilir nereden hangi yel attı.ıı

Hösük: ııÇok şaştun. Yaz gününde bu kadar kocaman

kelebek. Hiç kıpırdamıyor. Belki ölü.ıı ııÖlü değil,ıı diye bağırdı Yusuf. «Bakınsana

kanatlan yıldır yıldır yanıyor. Hiç ölü olur mu?ıı Yusufun böylesine bağırarak cana gelişi onla­

n şaşırtmaktan çok sevindirdi. ((Şurada, ilerde, Anavarza kayalıklannın di­

binde bir bataklık var, bu kelebeklerden yaz kı.ş ora­da. sürülerle olur.ıı

«Ben de gördüm,ıı dedi Memet çocuk, <ıüstü­müzden bulut gibi akıyorlardı. Onlar mosmor, yal­dızlı, yaldız gibi kayıyorlardı.ıı

Aşık Ali: «Bir mosmor yıldız bulutu. Balkıyarak gider­

lerdi Anavarza kayalıklanna. Kayalıklar mosmor kesilir, yıldızlar yanıp sönerlerdi. . . Turuncu, ye­şil, sapsan kelebekler . . . »

<•Bu kelebek ölü,• dedi Hösük ötekiler sustular. Gözleri hatmi çiçeğinin üs­

tündeki, hatmi çiçeğinden daha büyük kelebeğe takılmış kalmıştı. Kelebek kıpırdamıyordu bile.

üstlerinden birkaç bulut gölgesi gelip geçti, onlar kelebeğe gözlerini kırpmadan daha öyle ba­kıyorlardı.

Memet çocuk kendini tutamadı, onlann yü­reklerindekini açığa vuruverdi.

55

Page 56: yaşar kemal hüyükteki nar agacı · 2017-08-28 · Ertesı gün Menıet keçiyi öteki köydeki Duran Efendiye sattı. Evden ölü çıkmış gibiydi. Kadın hüngür hün gür

«İn�allah ölmemiştir,ıı dedi. Memet içini derin derin çekerek: «İnşaUah,» dedi. Aşık Ali: uİnşallah . . . ll

Hösük de Yusuf da in!jallah dediler. Kimse va­np da kelebek ölü mü diri mi diye bakmayı akıl et­miyordu. Akıl etmiyor değil, buna kimse yüreklilik gösteremiyordu.

Biraz sonra, o büyük bulutun serin gölgesi üst­lerinde dumıuşken, önlerinden bir otomobil, te­kerleklerinin altından tozlan hızla yana fışkırta­rak geçti. Hatmilerin pespembe çiçeklerle sıvan­mış dalları sallandı. Hatmi çiçeğindeki mavi kele­bek de sallandı ama yerinden kıpırdamadı.

Memet çocuk: uBen onu uyandırayıın,ıı diye ayağa kalktı.

<�Uyuyor o."

Korkarak usul usul kelebeğe doğru . gitrneğe başladı. Kelebeğe yaklaşmış, elini uzatıyordu ki, birden bir haykırış onu olduğu yerde ınıhladı, eli de öyle kalakaldı. Yusufun bağırrnasıyla kelebek bir kanş kadar havalanmış, yerine gene hiç bir şey olmamış gibi konmuştu.

Kelebeğin uçmasıyla birlikte hepsi de sevinçle ayağa fırladılar.

Yusuf: uUçtu,ıı dedi gülerek. ötekiler de: "Uçtu,» dediler. Memet: uO köy ağaçlıklı . . . ıı

Hösük:

56

Page 57: yaşar kemal hüyükteki nar agacı · 2017-08-28 · Ertesı gün Menıet keçiyi öteki köydeki Duran Efendiye sattı. Evden ölü çıkmış gibiydi. Kadın hüngür hün gür

«0 köy çok güzel bir köy, ağaçlıklı. O köyde iş de var.ıı

. Hep bir ağızdan, var, dediler, hızla yönlerini köye dönüp yürüdüler.

Memet çocuk önlerinden bir köpek lingiyle gi­diyordu. Geriye dönerek:

«İş bulursak, hakkımı . . . »

ı<Boynu kopasıca,n diye bağırdı Hösük. nBoy­nu kopası . . . »

<<Öfkelenme,ıı diye güldü Memet. uBak Yusuf da cana geldi.»

ıcAcaip,n dedi Hösük. «Ne oldu bu adama?ıı «Hele azıcık bekleyin,» dedi Aşık Ali. «inşal­

lah iyi olmuştur Yusuf.ıı "inşallah,» dedi Memet .

. Güneyde, Akdenizin üstündeki ak bulutlar ka­bararaktan, bir kaval{ boyu yukardan ağır ağır yükseliyorlardı. inceden de bir yel fisileyip geçi­yor, burunlanna tuzlu bir deniz kokusunu belli be­lirsiz getiriyordu. Ayak bileklerine kadar toza gir­ınişlerdi, çarıkıanna toz dolmuş, sanki bir köz yı­ğınınm üstünde yürüyorlardı.

Köye girdiklerinde ikindi oluyordu. Acıkmıştı­lar, bitkin, yorgundular. Köyün tam orta yerindeki üç tane ulu dut ağacının dallan geniş bir alanı kaplamıştı. Ortadaki dutun kökünün dibinde bü­yük, kırmızı bir tulumba, tulumbanın çevresinde taş tekneler vardı. Dutların altı boydan boya su­lanmış, gölgeye sandalyalar, peykeler atılmıştı. Tu­luınbanın yöresindeki taş sekinin dibine fırdolayı fesleğcn, kadife çiçekleri dikilmişti. Bir tek de pembe, büyük büyük açmış, çok dallı bir gül orta­lığa yayılmış, kokusunu dutların gölgesine salıver­ınişti.

57

Page 58: yaşar kemal hüyükteki nar agacı · 2017-08-28 · Ertesı gün Menıet keçiyi öteki köydeki Duran Efendiye sattı. Evden ölü çıkmış gibiydi. Kadın hüngür hün gür

Ağaçların dibine vardıklarında soluk soluğa kalmışlardı. Memet hemen vardı kırmızı boyalı tu · lumbanın koluna asıldı, su çekıneğe koyuldu. Tu· luınbadan su akınca:

«Gel Yusuf,» diye onu çağırdı. Yusuf geldi. aSok başıru tulumbanın altına.» «Bir iki yudum içeyim de . . . »

((Olınaz,• dedi Memet. ııİyi olınaz hemen din­lenmeden su içmek. Başıru sok suyun altına.»

Yusuf uzun boyuunu tuluınbanın altına doğ­ru uzattı, başırun üstünde Memedin çekt'iği su şa­kırdadı, oluklardan akan pınar sulan gibi. Yusu­fun içini birden bir sevinç aldı, bir an hastalığını unutup direndi:

Onun ardından Hösük, arkasından Aşık Ali, Memet çocuk başlanıu gür akan suyun altına sok· tular. En son da Aşık Ali tulumbayı çekti, Memet başını suya soktu. Biraz sonra da avuçlannı suyun altına tutup kana kana, karınlan şişinceye kadar su içtiler.

Kuyunun sekisine yanyana oturup yöreyi göz­den geçirmeye başlayıncadır ki ancak, öteki pey­kelere yan gelmiş dört yaşlı kişiyi gördüler. Yaşlı kişiler orada yüzlerine konan sinekleri arada bir kovalayarak, sakallarım uzatmışlar uyukluyorlar­dı. Karşı yanda beş altı çocuk tozların içinde, ça­mura toza belenerek, bağırıp çağırarak, bir tür bilya oynuyorlardı. Karşıdaki kerpiç evlerin hep­sinin kapılan kapalıydı. Avlulardaki renk renk bi­çim biçim, paletli paletsiz, irili ufaklı traktörlerin gölgeliklerinde tavuklar yumait yumak civcivlerini gıdaklayarak dolaştınyorlardı. Bir kocaman bindi-

58

Page 59: yaşar kemal hüyükteki nar agacı · 2017-08-28 · Ertesı gün Menıet keçiyi öteki köydeki Duran Efendiye sattı. Evden ölü çıkmış gibiydi. Kadın hüngür hün gür

nin kabararak dolaştığı Yusufun gözünden kaç­madı.

İkindi yeli çıkıp da Akdenizin üstündeki ak bu­lutlar kabararaktan yükselineeye kadar yanyana oturup biç konuşmadılar. Köyün içinden traktör­ler, kamyonlar, biçerdöverler, at arabaları geçiyor­du. Bundan başka köyde dolaşan, gezen insanlar, hayvanlar yoktu. Her şey uykudaydı sanki. İkindi yeli çıkıp da ortalık serinleyince birkaç kadın elle­rindeki kovalarla tulumbaya gelip su çektiler, ko­nuşmadan su dolu kovalarla geriye evlerine gitti­ler. Yaşlı adamlardan ikisi iki yerden uzun uzun öksürdüler. Bir avluda büyük !:'üyük günebakanlar açmış, başlarını güneşe dönmüşlerdi. Güneş han­gi yöne ağıyorsa onlar da o yöne yüzlerini dön­dürüyorlardı. Günebakan çiçeklerinin her birisi küçük birer sini büyüklüğündeydi.

Tam bu sırada Yusuf: «Ölüyorum,» diye iniedi birden. «Ölüyorum.

üşüyorum.n Kendini sekiden aşağı atıp tozlann, çarnuria­

nn içinde debelenmeğe başladı. «Üşüyorum, huyu­yorum, ölüyorum, kemiklerim etirnden aynlıyor.»

Vanp onun başucuna dikilm Hösük, elleri biri­birine kavuşmuş, var gücüyle sıkarak:

«Etme bunu Yusuf," dedi. «Bugün sen iyileşti n

de, bak biz ne kadar sevindik Etme bunu bize, getir­me bu halleri başımıza . . . Vay bana, vaylar bize.» Bir umar arar gibi yana yöreye gözlerini kirpiştirerek bakıyordu. uGel de başını tulumbanın altına tut, belki bir yaran olur. Gel Yusuf.»

«Üşüyorum, ölüyorum . . . Ölüyorum Hösük.n Hösük kızdı: aÖl, geber, cehenneme git, sersem herif. Böyle

59

Page 60: yaşar kemal hüyükteki nar agacı · 2017-08-28 · Ertesı gün Menıet keçiyi öteki köydeki Duran Efendiye sattı. Evden ölü çıkmış gibiydi. Kadın hüngür hün gür

hallerin var da ne demeye Çukurovaya gelir de ba­ııımıza bela olursun ! Öl, öl, öl, ulan, öl geber. Hem de cehennemin ortasına git. Cehennemde �üınez­sin.ıı

«Üşüyorum, ölüyorum . . . Yanıyorum . . . ıı Hösük öfkeyle gitti tulumbayı çekrneğe başladı

Tulumbadan bol su geliyor, a§ağıdak.i büyük uzun taş tekneye doluyordu. Bir süre durmadan böyle de· li gibi tulumba çekti boşu boşuna. Soluk soluğa kal­mıştı. Sonra geldi, küsmüş gibi sırtını ona dönerek Memedin yanına oturdu.

Peykedeki yaşlılar, .ağır ağır yerlerinden kalka­rak Yusufun başına gelip dikildiler, şaşkınlıkla ba­kıyorlardı yerde debelenen adama.

rıSıtma,ıı dedi bir tanesi. ((Tam yedi yıl ben de böyle hem üşüdüm, hem de yandım. Sonra Göde Mustafa geldi de beni iyi etti. Göde Mustafa Efendi hem kinin dağıtır, hem de afsun yapardı sıtmalıla­ra. Kinini de iyi gelirdi, atsunu da. Baktı ki bir sıt­malıya ne kinin para ediyor ne afsun, onu gönderir­di oraya . . . »

Adam boyuna konuşuyordu. Orasının neresi ol­duğu anlaşılmıyor, o boyuna, bu adam oraya yetiş­mezse ölecek, diyordu.

uBu adam ölecek.ıı Hpsült ona kulak kabartmış, bir tek sözünü ka­

çırmadan onu dinliyordu. Derken hastanın başı birden kadın erkek çocuk­

la doluverdi. ı<Vay,ıı dediler, uvay, bu dağlılar da sıtmaya hiç

dayanamaz1ar, biz burada yediden yetmişe sıtma­dan, yangından, üşümeden geçtik de bana mısın demedik . . . Bunlar bir sıtmalanmaya görsünler, ölü­verirler, işte böyle."

60

Page 61: yaşar kemal hüyükteki nar agacı · 2017-08-28 · Ertesı gün Menıet keçiyi öteki köydeki Duran Efendiye sattı. Evden ölü çıkmış gibiydi. Kadın hüngür hün gür

«Bu dağlılann canları çok yufka. . . Yalınkat adamlar, ne yapsın fıkaralar. ,

ı<İŞ de yok,» dedi yeni bir gelin olduğu sacın­dan, baş bağlamasından belli genç bir kadın.

ı<İki Ü\ yıldır bu fıkaralar dökülüyorlar dağlar­dan buraya. Hem sıtmaya tutulup böyie ölüyorlar, hem de iş bulamıyor, aç kalıyorlar.»

Bir kadın elinde bir tas su üç tane kininle <;ı­kageldi.

«Yut bunların üçünü de, yoksa sabaha kalmaz ölürsün. Seni sıtmamn ağiJısı tutmuş, bundan son­ra sen iflah olmazsın.,,

«Seni, yavrum,•ı diye konuştu yaşlı bir kadın, «yoldasların seni oraya götürsünler ...

Hösük, kadına yaklaştı: «Nereye?ıı Kadın Hösüğü tepeden tırnağa bir süzdü: «Sen bunun yoldaşı rnısın?ıı «Sırtımda taşıyorum onu Çukurovaya in dik ine­

li, ölüyor ... Kadın onu yeniden tutup bir kuytuya çekti,

kulağına eğilip: «Oraya," dedi. «Eskiden hepimiz sıtmalanmca

oraya giderdik.ıı «Nereye?» «Dur, acele etme. Oraya . . . Oramn altından biı:

çaygara kaynar. Dur, acele etme.ıı Yanlannda bir kız çocuğu bitiverdi: ı<Hüyükteki nar ağacına,ıı dedi. Kadın kızın üstüne yürüdü: «Gözü çıkasıca,ıı aiye söylendi. ı<Böyle bağ"ın3.­

rak her olur olmaz yerde o nar ağacından söz erl i l i r mi, hey boyları clevrilesice! Ns.r ağacının altı K!rlt­lann mekanı. Siz bana gelin, a!a şafakt.a ta.ı yer-

61

Page 62: yaşar kemal hüyükteki nar agacı · 2017-08-28 · Ertesı gün Menıet keçiyi öteki köydeki Duran Efendiye sattı. Evden ölü çıkmış gibiydi. Kadın hüngür hün gür

leri ışır, dünyamızın üstünde kuyrukyıldızı sallanır­ken, ben arasım size söylerim. Oraya vannca Allah sizi Kırkların yüzü suyu kürınetine hem sıtmadan kurtarır, hem de size . . . ıı

Hösüğe evini gösterip kulağına otıa ne zamaa geleceğini fısıldayarak hemen oradan ayrıldı. Az son­ra bir sofra dolusu ekmek, bir tencere yağlı bulgur pilavı , bir testi ayranla geriye ı;eldi:

"Çukurova gavur olmuş, Çukurovada insanlık kalmamış. Eskiden de yoktu ya, şimdi hiç kalmamış. Ben de o dağlardan olurum kardaşlar.ıı Arkasına döndü, elini uzaktaki yatık mavi dağıann ötelerin­deki görkemli, kipkızıl tüten sivri Düldül dağma uzattı. "İşte o dağın, kurban olduğum, hasretimden öldüğüm o dağın eteklerinden, �k çağşaklı, mor yar­puzlu pınarlanndan olurum. Oturun da yemeğinizi yeyin yavrular, kimbilir kaç gündür açsınız. Ah, bir de azıcık buz olsa da ayranıruzm içine koysaydım . . . Şu sıtmalı fıkara . . . ıı

Güzel, alımlı, kara bir şalvar giyinip başına pul· lu bir yazma bağlamış bir genç kız:

«Bizde buz var,ıı diye koştu. «1Iemen gidip ge­tiririm.ıı

Kız birden gözden yitip gitti, hemencecik de elinde bir sahandaki buz parçasıyla döndü.

Sofrayı tulumbanın sekisine serdiler, tencere­yi ortasına koydular, ekmekleri, kaşıkları sıraladı­lar, tasıara ayran doldurup içlerine buz parçasından kırdıklan birer parça buz attılar.

Köylüler: "Afiyet olsun,ıı dediler, susup bir yana çekıl­

diler. ötekiler titrernesi biraz geçmiş Yusufu yerden,

tozların arasından kaldırıp üstünü çırptılar, yüzünü

62

Page 63: yaşar kemal hüyükteki nar agacı · 2017-08-28 · Ertesı gün Menıet keçiyi öteki köydeki Duran Efendiye sattı. Evden ölü çıkmış gibiydi. Kadın hüngür hün gür

ellerini yudular, sonra sofranın başına oturtup eli­ne kaşığı verdiler. Yusuf bulgur pilavı tenceresine uzanmadan e�ildi, içinde buz parçası yüzen ayran tasını aldı başına dikip uzun uzun, dibine kadar içti.

Köylülerin bakışları altında yemeklerini yeyip bltirdiler. «Çok şükürıı deyip, ağızlarını tulumbanın suyuyla çalkaladılar.

Dutların altındaki köylü kalabalığı gittikçe ço­ğalıyor, garbi yeli köyün içindeki tozlan oradan oraya savuruyordu. Damlann üstü, evlerin çatıla­n, duvarlan, pencereleri, kapılan tozdan bomboz gözüküyordu. Dut ağacının yaprakları, kurumuş otlar, tarlalar, çalılar. kaktüsler, her şey kalın bir toz tabakası altında kalmıştı.

Kalabalık susuyor, kuyunun sekisindeki in­sanlara bir tuhaf bakıyorlardı.

Memet birden ayağa kalktı, gözlerini kalaba­lığın üstünde dolaştırdı, sonra başını önüne eğdi :

''Sizde, bu köyde bize bir i ş bulunmaz mı, diye geldik. Hani bu köy çok ağaçlıklı da . . . Tulumbaru­zın suyu da, soğuk da . . . n

Başını gene kaldırdı kalabalığın üstünde dolaş­tırdı. Hiç kimseden bir ses çıkıruyordu. Memet göz­lerini bir umar ararcasına onların üstünde gezdiri­yor, bekliyordu. Bu böyle ne kadar sürdü, kimse farkında değildi. Köylüler yavaş yavaş dağıldı, or­talıkta hiç kimse kalmayınca Memet kuyunun se­klslne yığılırcasına oturdu.

«O kadar da çok ağaç, o kadar da çok insan, o kadar da çok tarla . . . n

Gün batınca kuyunun sekisine kıvrıldılar. Siv­risinekler bulut gibi geliyorlar, kurt gibi dalıyor­lardı.

63

Page 64: yaşar kemal hüyükteki nar agacı · 2017-08-28 · Ertesı gün Menıet keçiyi öteki köydeki Duran Efendiye sattı. Evden ölü çıkmış gibiydi. Kadın hüngür hün gür

Hösük: ııBurada olmaz, bu ağacın altında uyuyama­

yız,ıı dedi. «Bir uyuyacak, ateş yakacak yer bulma­lıyız kendimize.ıi

Memet: �<Aşık, bir türkü söyle . . . Sabaha kadar saz çaı.

türlı:ü söyle.» Köylüler damlann, çardakların üstüne cibin­

liklerini kurmuşlardı. Garbi yeli de düşmüş, usul usul ay ışığında cibinlikler sallanıyordu.

"Türkünün sırası mı?ıı diye inler gibi konuştu Aşık Ali.

«Sırası,ıı dedi Memet. ır Belki. . .ıı «Belkisi melkisi yok. Burada, bu köyde iş yok.

Haydi kalkalım.ıı ırO avrat, bizim dağlardan, hani bize yemek ve­

ren . . . Tenceresi, sofrası da burada. Burada mı kalsm?ıı

"Nasıl uyuruz burada?ıı dedi Aşık Ali. Memet: ırBelki . . . ıı Hösük : rıBelki . . . ıı

Yusuf: ırSabaha, tan yerleri ışıyınca gene köye gelir,

buraya otururuz, belki . . . ıı Ayağa kalkıp, sofrayı tencereyi kaşıklan da

yanianna alıp köyün dışına çıktılar, ay ışığında kabaran bir hüyüge varıp ot topladılar, hemen de çakmak çakıp otları tutuşturdular. Sivrisinek ses­leri ateş yanar yanmaz eksildi.

ııBaşıruza bela oldum kardaşlar, bir de başını­za bela ben oldum. Keşki yarın hastalanmasam. Hösük kardaş ölecek beni sırtında taşıya taşıya.ıı

64

Page 65: yaşar kemal hüyükteki nar agacı · 2017-08-28 · Ertesı gün Menıet keçiyi öteki köydeki Duran Efendiye sattı. Evden ölü çıkmış gibiydi. Kadın hüngür hün gür

"Hösük yann sabah dağiann yolunu tutar,ıı dedi Hösük. «Yann sabah gün ışımadan. Bu köy­lerin ağaç! ısında da iş yok, ağaçsızında da. . . Siz varın kalın burada, bakın ötede Ininareli bir köy gözüküyor, belki orada iş var.»

Memet çocuk: ccOrada iş olur,ıı dedi. cıMinareli köylerde her

zaman çok iş olur. Yoksa ne diye minare diksinler köye?»

Memet: <<Çocuk doğru söylüyor,» diye güldü. <<Yoksa

ne demeye minare yapsınlar köye, hem de apak, hem de upuzun.ıı

<<Upuzun,ıı dedi Memet çocuk. "Gecede bile upuzun parlıyor. Göğe de ağmış gitmiş.ıı

"Şu Çukurovayı taşıyla toprağıyla bana verse ­ler bundan sonra . . . Yarın -sabah gün ışır ışımaz . . . ıı

Yusuf: "Yann sabah gün ışır ıııımaz, ben de Hösük­

len . . . Ah, bir hasta olmasam . . . ıı Ateş söndükçe, duman eksildikçe sinekler ca­

navar gibi saldırıyorlardı. ((Hepimiz Yusuf gibi olacağız bu gidişle, dağ­

Iann eteğinl tutmalıyız yann akşama kadar,ıı de­di Aşık Ali.

<ıAşık Ali . . . ıı «Buvur Memet karctaş.ıı cıAşık Ali . . . Başka çaresi Yar mı?ıı <�Yok,ıı dedi Aşık Ali gülerek. Sonra da sazını

kucağına çekti, üstüne yumuldu, başladı çalmaya. Ak çağşaklı. mor sümbüllü, yarpuzlu pınarlar, di­ye başladı. Özlem, diyordu. Zulüm, diyordu. Her sineği bir alıcı kurt olmuş, yarıyor, parçalıyor, di· yordu. Yusuru kuyudan çıkaran Allah, bizim yü-

65

Page 66: yaşar kemal hüyükteki nar agacı · 2017-08-28 · Ertesı gün Menıet keçiyi öteki köydeki Duran Efendiye sattı. Evden ölü çıkmış gibiydi. Kadın hüngür hün gür

zümüze bakmadı, bakmayacak, diyordu. Ak kemik­lerimiz kalacak Çukurovada. Ölümüze bir ağıt söy­leyen bile bulurunayacak, it ölüsü gibi ölümüzü bir hendeğe atacaklar, diyordu. Soldu gülümüz, kim­bilir nerde kalır ölümüz, diyordu. Orada hüyükte bir nar ağacı, kadim günlerden bu yana, orada, te­pede salınıp durur, diyordu. Dertlilere derman, iş­sizlere iş verir, diyordu. Al çiçekli nar ağacının di­binden ışık gibi bir su kaynar, diyordu.

Gün ışıyıncaya kadar nar ağacı üstüne duyul­madık birçok türküler hikayeler anlattı Aşık Ali.

Memet: «Aşık, sen gördün mü bu nar ıtğacım?ıı diye

sordu. <ıGörmedim." uDuydun mu hiç?ıı ccDuymadım. O köylüler hep biliyorlar. Bize

yemek getiren o avrat söylemro..i mi?ıı nSen, sen bu türküyü nereden çıkardın?ıı «Ben çıkarmadım, hak çıkardı.ıı ccYusuf da iyi olacak, o nar ağacını bulursak,

biz de iş bulacağız.ı, «Ben ararnam o nar ağacını," diye öfkeyle

söylendi Hösük. ccBen az sonra yola düşüyorum.ıı «Dur Hösük,ıı dedi Aşık Ali, sazına yapıştı ge­

ne, üstüne yumuldu, bir nar ağacı türküsü daha tutturdu.

Yusuf: uÇukurovada herkes bilir o nar ağacını. Etme

Hösük, bu marazı ben karnımda yedi yıldır taşı­rım. Belki bir şifa verir Allah bana, nar ağacına vanrsak.ıı

«Ağaçlarda çok keramet olur,ıı diye inançla gü­venle konuştu Memet.

66

Page 67: yaşar kemal hüyükteki nar agacı · 2017-08-28 · Ertesı gün Menıet keçiyi öteki köydeki Duran Efendiye sattı. Evden ölü çıkmış gibiydi. Kadın hüngür hün gür

Memet çocuk: ccDedem derdi ki ağaçlar . . . Öyle ağaç var ki, er­

miş gibi. .. Belki benim de hakkımı verirler.ıı Yusuf: ccÇok keramet var ağaçta. O ağacın yöresine

hiç sinek yaklaşamazmış. Bir gece orada, o ağa­cın altında uyuruz.ıı

ccSiz gidin,ıı diye hınçla bağırdı Hösük. cıffian hiç Çukurova olur da sinek olmaz mı? Bir fıkara nar ağacı ne yapar sivrisineğe, her birisi kemikli?ıı

ccTövbe de Hösük, tövbe de,ıı dedi Memet ür­küntüyle. "Aman o ağaca bir şey söyleme, çont olursun sonra. Bizim ocağımız sönmüş, rezilimiz çıkmış zaten, bir de sen çıkma baııımıza, bir de sen çont olup da . . . Yusuf yetiyor zaten bize. Aman ha Hösük, sen seni bilin mi, aman ha ! »

Aşık Ali: ccAman ha,, dedi. "Aman ha siz siz olun errniq­

lerin işine kanşmayın, hele ağaçların.ıı Ayağa kalktı: ccYolcu yolunda gerek,ıı dedi, yola düştü. ccHele yürüyün şu köye bir daha varalım. Belki Allah . . . ıı

Ses çıkarmadan onun arkasına düştüler. Yü­rüdükçe efil efi! esen seıin seher yeli onlan bir hQ�? ediyor, içlerinde belli belirsiz bir sevinç, bir umut inceden yeşertyordu. Hösük de en arkadan geliyor­du.

Kuyunun başına, ağaçların altına geldiler, oturdular. Köyü birelen bir gürültü aldı. Köy hep birden, atları, sığırları, eşekleri, traktörleri, at ara­balan, biçerclöverleri, ırgatlarıyla uyanmıştı. Ses­ler biribirine kanıımış, horozlar ötüyor, köpekler ürüşüyorlardı . Bir yerlerden koygun, hüzünlü bir de ezan sesi geliyordu.

67

Page 68: yaşar kemal hüyükteki nar agacı · 2017-08-28 · Ertesı gün Menıet keçiyi öteki köydeki Duran Efendiye sattı. Evden ölü çıkmış gibiydi. Kadın hüngür hün gür

Dut ağaçlannın altında, kuyunun başında beklediler bir süre.

«0 Düldül dağından olan, o iyi avrat . . . ıı dedi Memet. 110 biliyor.»

110 biliyor,ıı dedi Aşık Ali. «Bilmez olur mu ! u dedi Memet çocUk. 11Bu Çukurovada o yeri herkes bilir,» dedi Yu­

suf. Traktörler, kamyonlara dolmuş köylüler, bi­

çerdöverler köyün dışına çekiliyorlardı. Az sonra da köy gene derin bir sessizliğe gömüldü. Dünkü dört yaşlı da gelip gene eski yerlerine değnekleri­ne çenelerini dayayıp oturdul3.r. Birkaç kadın gel­di, kuyudan su çektiler gittiler.

ıcO avradm evi nerede?ıı ııŞimdi gelir,» dedi Memet. ııBizi bekliyor evinde,» dedi Yusuf sabırsızlık­

la. ((Elbet bir bildiği var ki, bizi evine çağırdı.» ((Bir bildiği olacak,ıı diye bağınrcasına konuş­

tu Hösük. ((Haydi onun evini arayalım.ıı Tencereyi, kilim sofrayı ellerine alıp köyün

içine daldılar. ıcBirisine sorsak,ıı dedi Hösük, ((Düldüldağlının

evini.ıı ıcKimin evini, kimin evini?ıı (( Düldüldağlı avradın . . . ıı (<O iyi avradın . . . ıı dedi Memet çocuk. ((Ortalıkta kim yok, kimseçik yok.ıı Evlerin çatılan tütüyor, tarlalardan, bahçeler­

den incecik bir buğu yükseliyordu. Karşıki Gavur­dağlarının başı ağardı ağaracaktı. Köyün içi ıpıs­sız kalmııı, ortalıkta bir kimse görünmüyordu.

((O yaıılılara neden sormadık, o avradın evini?u

68

Page 69: yaşar kemal hüyükteki nar agacı · 2017-08-28 · Ertesı gün Menıet keçiyi öteki köydeki Duran Efendiye sattı. Evden ölü çıkmış gibiydi. Kadın hüngür hün gür

<<Onlar bilmezler,» dedi Hösük. "Ne bilsinler. Her birisi bin yaşında.>>

Birden karşıdan gelen kadını görünce olduk­lan yerde durdular.

Kadın: "Gelin yavrular,>> dedi, "size çay da kaynat­

tım, peynir de, tereyağ da hazırladım, sıcak bazla­ma da yaptım, buyurun hele.•>

Arkasma düştüler, bir toprak dama geldiler. Avluya, otlann üstüne bir kilim sofra serilmiş, on dördünde gösteren bir kız onlan ayakta bekliyor­du. Usulca sofranın başına halkalandılar, kadın ince belli çay bardakianna çay koydu, hiç konuş­madan çaylannı içmeğe koyuldular. Yalnız ağızla­rının şapırtılan duyuluyordu. Çabucak kahvaltıla­nnı bitirdiler.

Memet ağzını elinin tersiyle sildikten sonra: <<Hiç iş bulamadık,)) dedi. ııÇukurovada dolaş­

madık, gitmedik yer koymadık bacım, hiç iş bula­madık. Ne olmuş böyle Çukurovaya?>�

ııBilemem,, dedi kadın. "Bir hal oldu birkaç yıldır Çukurovaya.11

ırBir başka hal olmuş,n dedi Memet. «0 Abiarn var ya, o benim yüzüme bakrnadı. Hani benim sa­rı öküz var ya, onu da traktöre kurban kesmişler, al kanını o kocaman tekerleğinin dibine akıtmış­ıar. Benim sarı öküz var ya, ben onunla tam üç yıl çift sürdüm. Ondan aynl ırken fıkaracık ağladıydı.n

cıÖküzler ağlar,» dedi kadın. Hösük sabırsızlanıyordu, birden patladı : «Nerede, bacı, o?ıı dedi. Kadın :

cıNe nerede?u diye sordu. «Bize yerini göster o nar ağacının,n dedi Hö-

69

Page 70: yaşar kemal hüyükteki nar agacı · 2017-08-28 · Ertesı gün Menıet keçiyi öteki köydeki Duran Efendiye sattı. Evden ölü çıkmış gibiydi. Kadın hüngür hün gür

sük. "Belki derelimize bir çare bulur. Eskiler der­ler ki, çok keramet var ağaçta.ıı

"Var, ., dedi kadm. «Eğer o ağaç yerinde du­ruyorsa.ıı

«Öyle bir ağaca hiç bir şey olamaz,ıı diye gür­ledi Memet. «Hiç bir vakit öyle bir ağaca bir şey olamaz. Kimsecikler öyle bir ağaca bir şey yapa­mazlar. Kuşlar bile saygılarmdan daUarına kona­maz, sinekler yöresinde uçamaz, anlar yaprakla­rında ve hem de çiçeklerinde vızıldayamazlar. Ona dokunınağa kalkanın elleri kollan çont olur, yap­rağını koparanın ocağı söner.ıı

Kadın: roO ağaç küsmüş diyorlar,,. dedi. «Küsmüş bu

zulüm insanlara. Küsmüş de başını almış bir ge­ce uçmuş gitmiş, diyorlar.ıı

«Küsemez,ıı diye gene gürledi Memet. «Allah o ağacı. . . ıı Ne diyeceğini şaşırdı, ağzında sözleri döndürdü dolaııtırdı, en sonunda: «0 ağaç küse­mez, yerinden ayrılamaz,ıı diye yavaşca söyledi. "Çünküleyim insanların ona gereksinmesi var. o olmazsa sıtmahlar nasıl kurtulur, hastalar nasıl cana gelir, işsizler nasıl iş bulur?ıı

<�Küsmüş,ıı dedi kadm, boynunu büktü. ııSen onun bize yerini söyle,» dedi Hösük so­

luğu kabararak. «Biz o ağacı görmeli, ona halımı­zı arzetmeliyiz. isterlerse kökünden kesmiş olsun­lar o ağacı, köküne arzederiz halımızı. isterse bü­tün kökünü, dalını, gövdesini topraktan alsm çe­kip gitsin, kökünün yerine arzederiz halımızı. Ye­ter ki o hüyüğü bulalun da bir gece o nar ağacı­nın altında uyuyalun.ıı

ııEğer küsüp gitmişse kutsal nar ağacı, ma­demki kutsal bir ağaçtır, onun makamına va-

70

Page 71: yaşar kemal hüyükteki nar agacı · 2017-08-28 · Ertesı gün Menıet keçiyi öteki köydeki Duran Efendiye sattı. Evden ölü çıkmış gibiydi. Kadın hüngür hün gür

np bir yüz sürersek, bizim derdimize derman olma­ğa gene gelir. Bizim derelimize derman olunca da başını alır gene gider, eğer küsmüşse . . . »

uGelir,ıı dedi Hösük. uEğer küsüp gitmişse de, gene gelir.ıı

ccGelir,ıı diye sevinerek konuştu Memet çocuk. cıGelir, hiç gelmez olur mu?ıı diye inledi Yusuf. "Gelir, gelir,» dedi Aşık Ali. cıKutsal narlar,

iyi kimseler her zaman iyi olurlar.ıı cıiyi olurlar,ıı dedi yaşh kadın. cıYerini söyle, bacı.ıı cıSöyle nolursun, bacı.ıı ccSöylesen onun yerini bize doğruca Cennete

gidersin.» Kadın önlerine düşüp köyün dışına çıkardı on­

lan. Yönünü Anavar�a Kalesine dönüp aşağıları gösterdi. Bozarmış, göğünmüş, sıcaktan tüten ova­nın ardı pusanyor, pusun arkasındaki tepeler, bü­yükler, ağaçlar zar zor seçiliyorlardı.

cıŞuradan Kuru Ceyhanı geçip, ardındaki bü­yük asfalt yola çıkacak, yoldan aşağı sapacak, ora­dan bir köye varacak, köyün üstünden geçerek bir çukura varacaksınız. Anavarzanın ardından dola­nacak, ak topraklı yarları çıkacak, kaba sakız ağa­cını gördükten sonra sağa dönecek, dönünce de karşınıza bir düzlük çıkacak, düzlük nakışlı taşlar­la döşelidir, taşiara basmadan karşıya geçecek, iş­te yönünüzü kıbleye, garbi yelinin estiği, ak yelken bulutlarının kabardığı yere dönünce, tam karşını­za o hüyük gelecek, hüyüğü görünce orada dura­cak, yerinizden ayrılmayacaksınız, tan yerleri ışı­yınca doğru büyüğe gidip, nar ağacının altına otu­racaksıruz. Haydi eve gidelim.ıı

Çabuk çabuk, o önde ötekiler arkada eve dön-

71

Page 72: yaşar kemal hüyükteki nar agacı · 2017-08-28 · Ertesı gün Menıet keçiyi öteki köydeki Duran Efendiye sattı. Evden ölü çıkmış gibiydi. Kadın hüngür hün gür

düler. Kadın içeriye �rdi, elinde büyücek bir çı­kınla geri çıktı :

rcAiın bunu,ıı dedi. retçinde peynir ekmek, so­ğan var. Burası Çukurova, yollarda aç kalmayın.ıı

Memet uzarup onun elinden çıkıru aldı: «Eksik olma bacı,ıı dedi. ııAllah senin ne mu­

radın varsa versin. ıı rcVersln,ıı diye güldü Memet çocuk. ııBen de

dua ederim nar ağacının altında, yaronda çalıştık­Iarım hakkımı versinler diye. Onlar da benim hak­kımı verirler. Ben de bir çift öküz alırım, çangal boynuzlu.ıı

rcÇangal boynuzlu olmazsa olmaz mı?ıı diye sor­du Aşık Ali.

ııOlur,ıı dedi usulca Memet çocuk. «Olur ya, çangal boynuzlu olsa daha iyi, daha görkemli olur.ıı

«Doğru,ıı dedi Hösük, "daha görkemli olur. Olursa öküz, çangal boynuzlu olmah.ıı

Kadın durmuş, ne diyorlar diye, anlamadan gülümseyerek, gözlerinin yanları kınşarak onlara bakıyordu.

ııGüzel, insanlıklı bacım, adım bağışlamadın, adın ne senin? Güzel adını bağışla . . . �>

ııAdım Cennet,ıı dedi kadın, utangaç, bir genç kız gibi kızararak.

«Sağlıcakla kal, insanlıklı güzel bacım, Cen­net Hatun.ıı

ötekiler de: cıSağlıcakla kal, insanlıklı, güzel Cennet bacı­

rnız,l) dediler, Anavarzaya doğru yola düştüler. Dağların başı ışık içinde kalmış, az sonra gü­

neş doğacaktı. Düldül dağının doruğu bir sırça par­çasıymış gibi ipi! ipi! yaruyordu daha şimdiden, göz kamaştınyordu.

72

Page 73: yaşar kemal hüyükteki nar agacı · 2017-08-28 · Ertesı gün Menıet keçiyi öteki köydeki Duran Efendiye sattı. Evden ölü çıkmış gibiydi. Kadın hüngür hün gür

Köy epey gerilerde kalmıştı. Gün kuşluğa ka­dar durmadan, epeyce de hızlı yürüyüp Ceyhan ır­

rnağının kıyısına, salın ba§ına geldiler. Memet: uS uyu geçince . . ·"

Hösük: c<Eee karda§, suyu geçince . . . Gene başımıza

bir ݧ mi?ıı c<Bak şu karşıdaki köy çok büyük bir köy . . .

Büsbüyük gözüküyor. Belki iş vardır o köyde. Yo­lumuzun da üstünde . . . >>

Memet çocuk coşkuyla: «Bir kavak ağacı var köyün ortasında, bir mi­

nareden de daha uzun.>> «Daha uzun,ıı dedi Hösük. uVay anasını, böy­

le uzun da hiç kavak görmerniştim.ıı

«Ben de,» dedi Aşık Ali. cıBir uğrasak,ıı dedi Memet. ııHani niyetlen­

dik ya nar ağacına, belki daha niyetienince kut­sal ağaç bize bir iyilik eder."

<<İyilik eder . . . ıı dedi Hösük. Hepsi birden, Hö­sük şaka mı ediyor diye ona baktılar. «Bir uğra­yalım,ıı dedi Hösük, nbelli olmaz. Yusufu kuyu­dan çıkaran Allah . . . ıı

«Bizi de kuyudan çıkanr,ıı diye fısıldadı Yu­suf.

Yusufun yüzü yavaş yavaş bir hoş değişiyor­du. Nöbeti geldi gelecekti. Her gün ku§luklayın ba§lnrdı. Yusuf da yanardı cayır cayır, ya da üşür buyardı.

Salın iskelesine at arabalan, arkalan naylon arabalı traktörler, kamyonlar kuyruk olmuşlar, karşıdan gelecek salı bekliyorlardı. Sal kalın bir

73

Page 74: yaşar kemal hüyükteki nar agacı · 2017-08-28 · Ertesı gün Menıet keçiyi öteki köydeki Duran Efendiye sattı. Evden ölü çıkmış gibiydi. Kadın hüngür hün gür

tele takılmış, tel bir demir makaraya geçirilmişti. Salcılar tele tutunarak salı çekiyorlardı.

Sala binince Memedin bumuna çam kokusu gelirdi her zaman ve bu koku çamlı ormanlan anımsatırdı ona.

Saldan inerlerken salcıya para vermek istedi­ler. Salcı:

�ıstemez,>> dedi. cıSizden para alamam.ıı Suya kocaman bir tükrük attı. «Bu Çukurovanın anası­nı avradını . . . >> diye de öfkeden dellenerek sövdü. "Varın ulaııın dağlarınıza, hepiniz ölürsünüz yok­sa, buralardan artık kimseye hayır yok.ıı

ııYok,n dedi Hösük. ııSağol kardaş.ıı Kavaklı köye doğru yoUandılar saldan inince.

Yan yolda Yusuf gene titrerneğe başladı. ıı!Uç bir loymeti yok,» dedi Yusuf. «Siz aldır­

mayın. Büyükteki nar ağacına gidiyoruz ya . . . Ba­kın, kavaklı köy de az ilerde . . . Bir iş bulursak, ben de çalışırsam, çalışınca ben iyi olurum. Her za­man hep böyle olur, ben iş bulunca iyileşiveririm.ıı

Hösük birkaç kereYusufu sırtlamak istedi, Yu­suf:

ııOlmaz,n dedi. ııYürürüm, oooy, ben yürürüm.» Meınet çocuk vardı onun koluna girdi. Yusuf

kolunu ondan kurtarınağa çal!.!jıyordu. Hösük buyururcasına: eıEırak Yusuf, çocuk koluna girsin. İstedi ço­

cuk. Sen tek başına yürüyemezsin.» Yusuf sustu. Kavaklı köye ikindi üstü vardılar. Sert bir

garbi yeli çıkmış, köyün evleri kalın bir toz bulu­tu altında kalmıştı. Ev aralarına yoğun, uzun toz hortumlan giriyor çıkıyor, samanlan, otları ala­rak, savurarak ortalığı allak bullak ediyor, sonra

74

Page 75: yaşar kemal hüyükteki nar agacı · 2017-08-28 · Ertesı gün Menıet keçiyi öteki köydeki Duran Efendiye sattı. Evden ölü çıkmış gibiydi. Kadın hüngür hün gür

da Dumlukaleye doğru sürüp gidiyordu. Kalın bir toz tabakası altında kaldılar az bir sürede, ağız­larına burunlanna da toz doldu. Gözlerini açıp da bir yanı, evlerin duvarlarını, kapılannı göremiyor­lardı. Yordamlaya savrula köyün ortasındaki ka­vağa varabiidiler sonunda. Kavağ;ın altında gene kırmızı boyalı bir tulumba vardı. Yusuf oraya va­rınca kendini tozlarm içine attı, inleyerek debelen .

rneğe, yuvarlanmağa brujladı. "Hakkınızı helal edin kardaşlar, ben ölüyorum

kardaşlar . . . n

Kuyunun başına kadife çiçekleri, fesleğenler dikmişlerdi gene. Tulumbarun önündeki taş tekne ta eskilerden kalmıştı, çinke taştandı, mavi damar­lıydı. İçine on adam girse sığardı. Teknenin dibi­ne oturup bir süre dinlendiler. Dünyayı toza bele­yen garbi yeli azıttıkça azıtıyordu. Yüzlerini yıka­mayı akıl ettiler ama Aşık Ali:

"Amamn ha,ıı dedi, "yüzümiizü yumaya mu­maya kalkmayalım, çamur içinde kalırız.ıı

Ak§am olup gii.n kavuşuncadır ki garbi yeli azaldı, diner gibi edincedir ki teker teker kalkıp yüzlerini yudular. Yusuf daha yerde debeleniyor­du. Onu da kaldınp yüzünü yudular. Bekleeliler beklediler, yanlanna. kuyunun başına kimsecik­ler gelmedi. Köyden de hiç ses seda çıkmıyordu.

Memet: ccNe olmuş bu köye?ıı Hösük: uYayladalur belki . . . ıı Aşık Ali: ccŞimcli gelirler tarlalardan. Daha gün yeni

battı.n Derken arkalanna naylon araba takılı trak-

75

Page 76: yaşar kemal hüyükteki nar agacı · 2017-08-28 · Ertesı gün Menıet keçiyi öteki köydeki Duran Efendiye sattı. Evden ölü çıkmış gibiydi. Kadın hüngür hün gür

törler, kamyonlar, at arabaları, yayalar köye gel­rneğe başladılar. Köyün içi bir anda ana baba gü­nüne döndü. Az sonra kuyunun başına bir otomo­bil gelip durdu, içinden de geniş hasır şapkalı, sağ elinde bir kamçı tutan çizmeli, uzun boylu, sarkık bıyıklı bir adam çıktı, onlara doğru geldi. Hemen ayağa kalklp yanyana dizilip toparlandılar.

«Dağlı mısınız?ıı . uDağlıyız.ıı

cılrgat mısınız?ıı ccHeye.ıı uNe iş görürsünüz?ıı u Her bir iş.» uNe kadar gündeliğe çalışırsınız?ıı ccNe verirlerse.ıı

Sert görünüşlü adam kızdı, kamçısını havada üç kere şaklatıp:

uBana böyle ırgatlann hiç bir gereği yok. Ne verirlerse çalışırlarmış ı Doğru. Ulan bakın hele sizde çalışacak can kalmamış, her biriniz açlıktan uyuz ite dönmüşsünüz.ıı

Aşık Ali: uDoğru konuşsana Beyefendi,ıı dedi usulcana.

Sesi ağlamsı, klrgm, öfkeliydi. Adam aynı sertlikle ona doğru bir adım attı : uVay, Beyefendi alındılar mı?» «Alındık,ıı dedi Aşık Ali.

Adam bir adım daha atıp elini uzattı onun sa-zına dokundu, sazdan uzun, tmlayan bir ses çıktı.

uSen aşık mısın?ıı uÖyle sayılınz, Allah nasip ettiyse.»

uSen işiıne yararsın, ırgatlara bir saz tıngırda­tırsın, sana para veririm, hey Beyefendi.ıı

76

Page 77: yaşar kemal hüyükteki nar agacı · 2017-08-28 · Ertesı gün Menıet keçiyi öteki köydeki Duran Efendiye sattı. Evden ölü çıkmış gibiydi. Kadın hüngür hün gür

Adam düpedüz alay ediyordu. Aşık Ali yürek-ten yaralandı:

((istemem, ziyade olsun.)) "Alındınız demek Beyefendi,l) cıA!ındım.ıı · ''Ula n, ne alınıyorsun, senln gibi her gün on

beş aşık benim kapımda . . . ))

Memet sözü aldı, dik, umursamaz bir sesle: ccBu,)) dedi, cıAşık Alidir. Onun babası da Aşık

Hüseyindi, namı tüm �u da�lan, bu ovayı tutmuş, dedesi de Aşık Halildi, namı Avşar elinde söylenir. Onun da babası ulular ulusu .Dadaloğluydu. �ık Ali, Dadal�lundan gelir. Sen Iyi etmiyorsun bunu böyle etmekle.))

ccUlan,l) dedi adam, «kıytınk dağlı, sen onun soyunu neredeyse Osmanlı soyuna çıkaracaksın. Mustafa Kemal soyuna.•ı

«O Dadaloğlu soyudur, ulu soydur Bey.ıı ccNe soyu, ne soyu?ıı ccDadaloğlu soyu.ıı Adam kahkahayla gilldü. «Dadaloğlu, kimmiş o Dadalo�lu? Çingene bir

çalgıcı mı?ıı Aşık Ali öfkeden tirtir titreme�e başlamıştı. ccMemet sus !ıı diye bağırdı. 11BU adamla kunu­

§Ulmaz.ıı Adam da bağırdı: ccSiz kim oluyorsunuz ulan, dilenciler,)) dedi.

<<Siz kim .. . ıı Bu arada birkaç köylü de yanlarına gelmi::;ti . "Dur Bey,ıı dedi bir tanesi aralanna girip.

ccDur Bey, btmlar senin kim olduğunu ne bilsinler. Kim olduğunu bilseler, senin yanında hiç soydan söz ederler mi?ıı

Page 78: yaşar kemal hüyükteki nar agacı · 2017-08-28 · Ertesı gün Menıet keçiyi öteki köydeki Duran Efendiye sattı. Evden ölü çıkmış gibiydi. Kadın hüngür hün gür

Bey tiksinerek arkasını döndü. <<Söyle onlara kim olduğumu. Dadaloğluymuş !

Dadaloğlu uluymuş, ulu soymuş ! Ulan ulu bir soy­sun da ne demeye bu hale düştün de . . · "

<<Düşmez kalkmaz bir Allah,>> dedi Memet. "Biz iş arıyoruz, kan emeğimiz hakkını istiyoruz. yiyoruz."

<<Öyleyse ne işiniz var burada soylularım?" di­ye alay etti adam gene. Sonra oradaki köyiiliere döndü : "Hemen şimdi köyden çıkarın bunları,ıı de­di. «Çift!iğe de hiç bir dağlıyı almayacaksınız. Ulan yaşasın şu traktör, şu biçerdöver! Ulan ağız koku­sunu çekmiyoruz artık bu soylu Beyefendilerin i Ulaıı, vay soylulanm vay! Dadalın kodalın soyun­danlarmış . . . Ulan yaşasın Maraşal Marşal.. .ıı oto­mobiline bindi: «Bunları atın köyden, hemen şim­di. Bu gece evletimizi soyarlar da haberimiz ol­maz. Bunların her birisi öyle hırsızlar ki . . . Ben si­ze gösterirelim ki. . . Şükredin işim var. Sizi' bura­da görmeyeceğim, yanın saat sonra geri dönece­ğim. Eğer sizi burada bulursam, başınıza ne gele­ceğini siz bilirsiniz. ıı

Otomobil çalıştı. Köylüler: "Aman,>> dediler, «canınızı elinden zor kurtar­

dınız, bir iyi yanına geldi Beyin, yoksa elindeki kır­baçla sizi paramparça ederdi. Çok kızdırdınız beyi. insan Beye karşı konuşur mu böyle? Aman ha, amam billniz mi, durmayıp gidin, hemen toz . . . O az sonra geriye döner, sizi burada bularnazsa bile beş adamıyla ardımza düşer, sizi sabaha kadar kır­baçlar. O çok iyi bir Beydir ama işte bu huyu kö­tüdür. Siz yanlış yaptınız, eğer ona karşı konuş­masaydınız Bey size iş verirdi. Şimdi gözüne gö-

78

Page 79: yaşar kemal hüyükteki nar agacı · 2017-08-28 · Ertesı gün Menıet keçiyi öteki köydeki Duran Efendiye sattı. Evden ölü çıkmış gibiydi. Kadın hüngür hün gür

zükmeyin, yoldan da gideyim demeyin, arkaruz­dan yetişir, sizi de sabaha kadar kırbaçlaya kırbaç­laya öldürür.>>

Memet konuşacaktı, Aşık Ali eliyle onun ağ­zını kapattı, hiç bir söze varmadan Yusufun ko­luna girip yola düştüler.

Hösük dişlerini gıcırdatıyordu. Köy{i çıktıklannda Aşık Ali: «Yoldan yürümeyelim,n dedi. ırİte dalanma­

dansa, çalıyı dolanmak yeğdir.» «Yoldan gideceğiz,n dedi Hösük. «Geleceği var­

sa, göreceği de var.ıı

<<Silahırmz yok,ıı dedi Memet. «Aah bir taban-camız olsaydı.>>

«İyi ki yok,» dedi Aşık Ali. «Benim hançertın yanımda,ıı dedi Hösük. «Hösük inat etme,» dedi Aşık Ali. «Zaten bize

olan olmuş, bir de sen . . . n

Sesi öylesine kırgın, acılıydı ki, Hösük bir şey söyleyemedi, tarlalara saparken Yusufun önüne diz çöküp:

«Gel Yusuf, sırtıma gel,» dedi, bir daha konu­şamadı, ağzında sözcükler boğuldu, boğazına da kocaman bir yumruk tıkanıp düğümlendi.

ötede çeltik arkının yanında bir top ağaç ka· rarıyordu, ona yürüdüler.

Ay çıkmış orta yere dolanıp gelmişti. Anavar­za kayalıkları buradan gündüz gibi gözüküyor, ka­natlarını açmış, havaya uçmağa hazırlanmış bir ulu kuşa benziyordu. Yandaki köylerden bir iki köpek sesinden ba�ka ses gelmiyordu. Ötedeki yol­dan farlarını yakmış, uzun ışıklarını avaya sün­dürmüş otomobiller, karnyonlar, biçerdöverler ar-

7

Page 80: yaşar kemal hüyükteki nar agacı · 2017-08-28 · Ertesı gün Menıet keçiyi öteki köydeki Duran Efendiye sattı. Evden ölü çıkmış gibiydi. Kadın hüngür hün gür

dı ardına geçiyorlardı. Top ağacın altına gelince yorgun, bitkin kendilerini yere atıverdiler.

Hiç konuşmadılar. Hiç birisinden en küçük bir ses, bir hışırtı çıkmıyordu. Yusuf bile iniltisini kes­miş, kıpırdamadan toprağın üstünde ölü gibi ya­tıyordu. Çukurovaya indi ineli ilk olarak Aşık Ali­nin canı bir sigara içmek istiyordu ki. . . Ah, şim­di bir sigara olsaydı, olsa da Ali dumanını ta ciğe­rinin köküne kadar bir çekseydi, bir çekseydi, bir çekseydl.

Ne ateş yaktılar, ne yemek yemek geldi akıl­lanna, ne de saldıran sinek bulutlarının farkında oldular. Sabaha kadar gözlerine bir damla uyku girmeden öylece orada yattılar kaldılar, üstlerin­den bir bölük kuş geçineeye kadar usul usul ışı­yan göğe baktılar. Gavurdağlannın başına gün vurmuş, dağın doruğu bir sırça saray gibi balkı­yordu.

Memet upuzun boyuyla ayağa kalkıp, elinin tersiyle gözlerini sildi, ötedeki çeltik arkına gitti, yüzükoyun yere yatıp yüzünü yudu. Onun arka­sından ötekiler de tıpkısmı yaptılar. Sonra sığır­kuyruğu çiçeğinin yanında bir halka olup durdu­lar. Az sonra, nedense yönlerini hep birden gün­doğuya, Düldül dağına döndüler. Düldül dağının da doruğuna gün vurmuştu, dağın doruğu ışık içinde kalmış bir yıldız gibi yalp yalp ediyordu.

Yusuf bu sabah da iyiydi, ne üşüyor, ne de ya­nıyordu. Birbirlerinin yüzüne bir türlü bakamıyor­lardı. Memet çocuksa başını hiç yerden kaldırmı­yordu. Yıllarca bir zulümün kapısındfl. çobanlık yapmı.ıı , o zulüm onun tekmil hak ettiği paralan yemiş, ama onu dünkü gibi kimse aşağılamamıştı. İçindeki dert yüreğini gittikçe acıtıyor, ne yapa-

Page 81: yaşar kemal hüyükteki nar agacı · 2017-08-28 · Ertesı gün Menıet keçiyi öteki köydeki Duran Efendiye sattı. Evden ölü çıkmış gibiydi. Kadın hüngür hün gür

cağını bilentiyordu. O adam onları aşağıladıkça küçülüp bir topak kalan Memede, umarsızlıktan kıvranan Hösüğe, utancından kaçacak delik ara­yan Aşık Aliye, yerde tozların içinde iniltisini bir

çığlık gibi koyveren Yusufa acıyordu. Başianna belki de bu ya.şa geldiler geleli hiç böyle onur kı­ncı bir iş gelmemişti. Bıraksalar tek ba�ına �u kar­şıki Anavarza kayalıklarına gider, orada doya do­ya ağladıktan sonra kendini insan yutan çıngırak­lı yılanların ağzına atardı. Sabaha kadar, o oto­mobilli adam, o kavaklı köy üstüne neler kurma­ıruştı. . . Elinden gelse alır eline bir top yalım, kö­yün bu ucundan girer, öbür ucundan çıkardı.

Ovanın ortasında dikilip kalmı�lardı tanveri ışıklarının alacakaranlığıncla. Memet uzun boynu­nu sağa sola durmadan cevirerek bir şeyler arıyor, aradığını da sanki bir türlü bulamıyordu. Yüzün­de belleği yitntiş bir hal vardı. ötekiler de onun belleği yitmi§ haline takılmışlar, ona öykünür gi­bi izliyorlardı yaptıkların!. 1\llemet bir ara durdu, yüzü aradığını bulmuşcana ısıladı. Onıınla birlik­te ötekilerin de yüzü ısıladı. Memet gülüınseyerek onların v\.izüne baktıktan sonra yönünü Anavarza kayalıkianna döndü yürüdü. ötekiler de gülümse­yerek onun arkasına rlü�tüler. Memet. çncnk oldu­ğu yerde bir süre beklerl.i, ba�ı yerele dü�ünüyor­du. Sonra birden J:ıa«ını katcırıp o cıa ötekilerin ardınca gitti, ko�arak önt>ekilere tıla�tı.

San. mor arnıış. im-an bovu, her birisi Nr ağaç gibi sığ:ırkuvruklarınm, gP.ne l:>'rer all;ar: f;İbi pem­be. mor, som mavi, kırmnı el hüyiikliiğün,"ieki lıat-

81

Page 82: yaşar kemal hüyükteki nar agacı · 2017-08-28 · Ertesı gün Menıet keçiyi öteki köydeki Duran Efendiye sattı. Evden ölü çıkmış gibiydi. Kadın hüngür hün gür

ruilerin, göbeğe kadar çıkmış pıtıraklann, dize çı­kan firezlerin arasından hendekleri inip çıkarak, ağzına kadar suyla dolu çeltik arklarını atlayarak, öğleye doğru Anavarzanın altına ulaştılar. Sıcak kızdırnuş, yolların tozlan fırın külüne dönmüştü. Anavarza kayalıklan, önünden akan Ceyhan ırma­ğının vurduğu ipiitHere boğulmuş, binbir biçim ışık oyunlarında gözleri kamaştınyordu. Irmak bu­rada durgun, bir ışık seli gibi ovayı doldurmuş akı­yordu. Suyun yarından, bir sel oyuğunun içinden yürürlerken uzaklardan yemyeşil, yeşili bir anda insaru serinleten bir bostan gördüler. Ter içinde kalınışlar, körük gibi soluyorlardı. Bu anda gözle­rini bostandan alarak Yusufa baktılar. Bugün da­ha hastalanmamıştı. Oysa her gün kuşluklayın, «yaruyorum, donuyorumıı diye kendini yere atıve­rirdi. Hiç bir şey söylemeden ayakları aldı onları doğru bostana götürdü. Herhangi bir amaçla ora­ya gitrniyorlardı. Öyle bir içgüdü, kuşlardaki gi­bi . Bu ovada bir insan, bir hayvan, bir kuş, kele­bek bu sıcakta, ortalık çatır çatır yanarken caru­ru bu yeşilden patlamış büyücek alanın kıyısına ken­diliğinden atardı. Sıcakta erimiş kalay gibi akan, ovada ne kadar ışık varsa hepsini toplayıp gözle­rine yansıtan ırınağa gitmezlerdi de, üstelik ora­dan kaçarlardı, bu yeşil alana akın ederlerdi. Yı­lanlar, börtü böcek bile bu yeşil alarun kıyılanna doluşurdu. Kırlangıçlar, binlerce, bostanın üstün­de, kanat kanada ok gibi uçuşarak dolaşırlar, bu­lut bulut sinekleri avlarlardı.

Bostanın kıyısına gelip yanyana durdular. Bu­runlarına patlamış yeşilin bataklık kokusuna, ilk­miş su kolrusuna benzeyen kokusu geldi, derin de­rin soludular bu kokuyu. Bostanın içi ıpıssızdı, kar-

82

Page 83: yaşar kemal hüyükteki nar agacı · 2017-08-28 · Ertesı gün Menıet keçiyi öteki köydeki Duran Efendiye sattı. Evden ölü çıkmış gibiydi. Kadın hüngür hün gür

puzlar kavunlar geli§miş, dizboyu teveklerin ara­sına ala, kara, sapsan yatmı§lardı , çok üstüste. Ka· bak tevekleri tarlanın sağ kıyısındakl ulu salkım söğüdün yanındaki büyük çardağın altından ta kı· yıya kadar, san çiçeklerini açınıli uzanmışlardı. Çardağın altmda uzanıp yatmış bir adam ilişti göz· lerine ya, ne yapsıniardı adamı.

Hösük: <�Çardağın yanına, şu salkım söğüdün gölgesi·

ne gitsek nasıl olur ola?» Memet çekinerek: cıNe işimiz var arda? Bu Çukurova adamı bir

hoş olmuş. Gelin şurada oturalım da, şu arkın ba· şında karmmızı doyuralım,, diye onu kolundan tuttu. <�Haydi şuraya oturalım.oı

Yusuf: <�Kimbi lir,n diye bir deri bir kemik kalmış,

upuzun, sapsan yüzüyle gülümsedi. Dişleri apak, upuzundu. ııKimbilir, o söğüdün gölgesi ne serin· dir. Bakın, çardağın altmda da küçücük bir adam.n

cıYani küçücük bir adam olmuşsa ne olm�? Bak, tüfeği de çardağın direğine asılı, iyice gözü· nü aç da bak bakalım.n

Yusuf: <�Yani küçücük, belki de bir çocuk . . . ıı Aşık Ali konuşmadan , su dolu arkı atlayıp sö­

ğüde doğru yürüdü. ötekiler de onun ardına düş· tüler, birkaç ikircikli davranıştan sonra.

Aşık Ali, çardağa yaklaşınca: ııSelamünaleyküm,ı) diye bağırdı. Çardağın altında yatan adam zıplayarak: <�Aleykümselam,ıı diye ayağa fırladı. Yüzü se·

vinç içindeydi. Aşık Alinin içi ışıclı. cıSıcaktan bunaldık da, ha dedik izin verirsen

Page 84: yaşar kemal hüyükteki nar agacı · 2017-08-28 · Ertesı gün Menıet keçiyi öteki köydeki Duran Efendiye sattı. Evden ölü çıkmış gibiydi. Kadın hüngür hün gür

kardaş, ekmeğimizi şu söğüdün gölgesinde yiye­lim.n

Bostan cı: «Buyurun, buyurun, gölge sizlıl, buyurun,»

diye onlan karşıladı. Adam öylesine onları candan ça�ırıyordu kl,

şaştılar kaldılar. ccŞuradan gelin. Orası, o yeşil aynk otlannın

altı su, çamur. Buradan atlayın.ıı önce Aşık Ali, arduıdan da ötekiler bostancı­

nın gösterdiği yerden atladılar, salkım söğüdün al­tma geldiler. Yüzlerine ıslak, serin bir hava ctegin­ce içlerine bir sevinç birden doluverdi.

Bostancı çardaktan bir büyük hasın aldığı gi­bi söğüdün koyu, serin gölgesine serdi:

«HOŞ gelip safalar getirmişsiniz. Buyurun otu-run.ıı

ötekiler: ı•Hoş bulduk,•ı dediler ya, hasırm üstüne otur­

mayı akıl etmiyorlardı. «Buyurun oturun kardaşlar.ıı Bostancının sesi sevinç; mutluluk içindeydi.

ötek.ilerse orada, şaşkınlıktan � öylece dikilip kal­mışlardı. Kendisini ilk topariayan gene Ali oldu, gitti söğüdün köküne belini verip oturdu. Bostan­cı telaşlandı:

ııAman,•ı diyerek koştu, (ıaman kardaş, kuru yere otur, yerler ıslak, sonra hasta olursun,, aman kardaş . . . o Hasırı bir ucundan tutmuş ona doğru çekiyordu. cıAman kardaş, hoş gelip safalar getir­diniz.ıı ötekilere döndü: «Kimbilir bu sıcakta na­sıl da yanmışsınızdır. Kimbilir, kimbilir, kimbilir ki nereden geliyorsunuzdur, kimbilir ne kadar da yorulmuşsunuzdur, kimbilir . . . Oturun dinlenin.

84

Page 85: yaşar kemal hüyükteki nar agacı · 2017-08-28 · Ertesı gün Menıet keçiyi öteki köydeki Duran Efendiye sattı. Evden ölü çıkmış gibiydi. Kadın hüngür hün gür

Kimbilir ne kadar da acık�sınızdır. Hele oturun, hele azıcık dinlenin, ben size . . . ıı

Sevinçten dolup taşan kıvançlı adamın telaı,ı içinde olduğu da besbelliydi. ötekiler de Aşık Ali­nin yakınına, hasırın üstüne vardılar oturdular.

«Adınızı bağışlayın hele.ıı ııBenimki Ali,ıı dedi Aşık Ali. «Aşık mısın?ıı «Allah kısmet etmişse.ıı <<Aşıksın demek . . . ıı cıO,ıı dedi Memet çocuk, cco Aşık Ali emmi var

ya, bir türküsüyle dilsizi dile getirir, ölüyü diril­tir, dağı taşı eritir. O Aşık Ali emmi var ya, bir türkü söylerse çiçekler, k�lar dile gelir, şu ağaç bile dile gelir, şu toprak bile. Şu koca dağlarda, bilumum Torosta, Aladağda, Binboğada, Gavur­dağlarmda onun ününü duymayan var mı? Aşık Ali deyince ağlayan bebeler avunur, akan pınar su­yu şıppadak durur.ıı

Birden: «Sus Memet çocuk,ıı diye sert bağırdı Aşık

Ali. Sonra Bostancıya döndü: ccÇocuk,ıı dedi. «Bu Memet çocuk, bütün söyledikleri tevatür. Bizde nerde öyle bir aşıklık . . . ıı

Memet çocuk coşmuştu: <<Hiç de tevatür değil benim dediklerim,ıı di­

ye bağırdı. cıAşık Ali emmi hem de hak aşığıdır.ıı «Sus Memet,ıı dedi Aşık Ali okşarcasına çocu­

ğu. içini çekti: «Sus yavrum, sus.ıı Ayakta öyle se­vinç içinde kalakalmış bostancıyla gözgöze geldi­ler: «Hele sen de oturuver şöyle yammızdan.ıı

Bostancı: «Başüstüne Aşığım,ıı diye hemen olduğu ye­

re çöküverip bağdaş kurdu.

85

Page 86: yaşar kemal hüyükteki nar agacı · 2017-08-28 · Ertesı gün Menıet keçiyi öteki köydeki Duran Efendiye sattı. Evden ölü çıkmış gibiydi. Kadın hüngür hün gür

«Sen de o güzel adını bağışla iyi adam, güzel adam, cömert adam, bostancı kardaşım,ıı diye göz­leri dolmuş konuştu Aşık Ali.

«Benim adıma Ahmet derler. Şamarnoğlu Ah­met.ıı

"Adınla bin ya§a,ıı dedi Hösük, ((bizim iyi, in­sanlıklı kardaqunız. Benim adım Hösük.ıı

«Benimki Memet.ıı ccBenimki de Memet ya, şu Memet emıniden

dolayı bana Memet çocuk derler.» <•Benim adım da Yusuf.» uO çok hasta,ıı dedi Memet çocuk. <<Bir bu gün

sıtma tutmadı onu. Onu bir sıtma tutar, ta bura­dan oraya kadar topraklan çırmalayarak, toza ça­mura belenerek, gözleri nah böyle böyle pörtle­miş . . . ıı

Memet onun sözünü kesti: ccMemet çocuk da bir çift öküz alacak iş bu­

ıursak, iş sahibi de Memede hakkını verirse, bir çift öküz ki, çangal boynuzlu, boynuzlan nah böy­le, ay gibi.»

"Çangal boynuzlu, ay gibi,ıı dedi Memet ço­cuk, sevinç içinde kalarak.

Bostancı Ahmet birden telaşlanarak ayağa fırladı:

«Aman,ıı dedi, ccvay benim başıma gelenlere ! Siz şimdi açsınız, susuzsunuz. Vay benim akılsız ba�ım! Bakın, şurada bir kuyum var, çaygara su­yu gibi suyu, buz.» Koştu, kovayı kuyuya sarkıtıp hemencecik çekti, aldı getirdi: <•Buyurun için,ıı dedi. Önce Aşık Aliye uzattı kovayı. ((Ben gideyim de size, değerli konuklarıma bir yemek hazırlayım.ıı

<<Biz de yardım edelim sana,ıı dedi Hösük. ((Sen yorulma, iyi adam.ıı

86

Page 87: yaşar kemal hüyükteki nar agacı · 2017-08-28 · Ertesı gün Menıet keçiyi öteki köydeki Duran Efendiye sattı. Evden ölü çıkmış gibiydi. Kadın hüngür hün gür

cıBen yorulmam. Siz dinlenin. Zaten yemek hazır. Ben size bamyanın yanına bir bulgur pila­vı pişirivereceğim, hemen şimdi.ıı

ı'Sen yorulma, güzel kardaş,ıı dedi Memet de. cıSen yorulma,ıı dedi Memet çocuk da. ı<Çu­

kurovanm en iyi adamı . . . »

«Sen yorulma,ıı dedi A.'lık Ali de. Bostancı ocaktaki hazır çalı çırpıya bir kibrit

çaktı, ocak alıştı. İsli tencere yandaydı. Suyu, bul­guru, tuzu koydu ona, sacayağına, harlı ateşin üs­tüne oturttu, yana çekildi bekledi. Orada oturmuş adamlara bakıyor gülümsüyordu kıvançla. Arada bir dalıp gidiyor, sonra gene mutluluk içinde gü­lümsüyordu.

«BU pişedursun,ıı diye söylendi. uVay benim akılsız başım, konuklara soğuk kavun karpuz . . . "

Koştu, bir böğürtlen, hayıt çalısı öbeğinin ya­mna gitti, eğildi, oradan birkaç karpuz kavun çı­kardı. Karpuzlan kavunları kucakladı kaldırdı, kavunlar kucağmdan yere döküldü. Kavunlan ye­niden alınağa çalışırken Memet çocukla Memet koşarak ona yetiştiler:

uSen yorulma kardrup deyip karpuzlan ka-vunlan aldılar söğüdün altına yöneldiler.

«Bıçağmız var mı?ıı cıVar,ıı diye bağırclı Hösük. uKesip yeyin,ıı dedi Ahmet. ı<Çok soğuktur

O çalının dibinde güneş görmez kaı-puzlar, buz gi­bi olurlar, dişleri söken.ıı

uSağol kardaş,ıı dedi Hösük, belinden hançe­rini çıkardı. Hançer işlemeli, orta büyüklükte çift ağızlı bir Çerkes hançeriydi. Sapı fi!dişiydi, işle­meliydi. Babası bunu Sarıkamışta savaşırtarken ölü bir Rus askerinin belinden almıştı. Van yoğu

87

Page 88: yaşar kemal hüyükteki nar agacı · 2017-08-28 · Ertesı gün Menıet keçiyi öteki köydeki Duran Efendiye sattı. Evden ölü çıkmış gibiydi. Kadın hüngür hün gür

bu bançerdi. Hösük karpuzu keserken Memet ço­cuk büyülenmişcesine, her şeyi unutup gözlerini bançere dikmişti, bir türlü oradan gözlerini ala­mıyordu. Onun bu hali hiç kimsenin gözünden kaçmadı. Hösük karpuzu kesip bir dilimini de Me­met çocuğa uzatmcadır ki, çocuk irkilerek kendi­ne geldi, karpuz dilimini onun elinden aldı. O kar­puz bitince Hösük ötekini kesti, o bitince ötekini . . . Sonra sıra kavunlara geldi. Ş u Çukurovaya geldi­ler geleli ağızlarını bir lokma kavuna, karpuza sür­memişlerdi. Oysa tarlalar kavun karpuz doluydu. Gerçekten kavunlar karpuzlar bostancı Abmedin dediği gibi buz gibi soğuktu.

"Pilav pişti,ıı diye sevinçli sesi gelinceye · ka­dar bostancının, kavun karpuz yediler, kabuklan­m bile kemirdiler. Salkım söğüdün altında, çarda­ğın yörelerinde oğul verir gibi dolaşan arıların gü­neşe gelen kanatları şimşek gibi mavi yeşil, bir ça­kıyor sonra geçiyorlardı. <<Pilav pişti. Sabahleyin de etti bamya pişirrniştim. Buz gibi ayran var, tor­ba ayranııı

Memet çocuk ona koştu, Aşık Ali de . . . Ten­cereleri. içi yufka ekmeği dolu kilim sofray:ı aldı­lar. salkım söğüdün altına getirdiler. Tencerenin kapağını açınca mis gibi bir tereyağı kokusu gel­di bulgur pilavından. Koku dalga dalga söğüdün altında dolaşıyordu.

<<Buyurun kardaşlar. Afiyet olsun.ıı ilk kaşığı pilav tenceresine bostancı Ahmet

saldı. Arkasından Aşık Ali. «Çok güzel pişirmişsin Ahmet kardaş, eline

sağlık. ölülerinin ruhu için.ıı ııSağol Aşık.ıı Dağlılar pilava, bamyaya, ayrana yunıuldu-

88

Page 89: yaşar kemal hüyükteki nar agacı · 2017-08-28 · Ertesı gün Menıet keçiyi öteki köydeki Duran Efendiye sattı. Evden ölü çıkmış gibiydi. Kadın hüngür hün gür

lar. Çoktan beridir böylesine güzel, lezzetli yemek yememişlerdi. Konuşmadan kısa bir sürede yeme­ği yediler bitirdiler, doydular.

Bostancı Ahmet: «Siz şimdi şurada bir uyuyun hele. Ben ak­

ııama da size . . . » Birden irkildi, durdu, yüzü karar­dı. cıSiz ak§am.a da buradasınız, değil mi?•>

Aşık Alinin gözlerine yalvanrcasına bakıyordu. Aşık Ali anladı : <•Buradayız, buradayız,» diye çabuk çabuk kar­

şılık verdi. «Nereye gideceğiz ki, buradayız. Yarın yola düşüp oraya gidiyoru?.»

cıNereye?» cıOnu arıyonız.ıı cıKimi?ıı

C<Akhüyükteki nar ağacını. Sen hiç o nar ağa­cını duydun mu? Hani ermiş . . . ıı

cıHiç duymadım,ıı diye boynunu büktü Ahmet. c•Ne yapacaksınız nar ağacını?>>

Aşık Alinin yüzü acımaklı bir hal aldı: <•Yusuf çok hasta,•> diye üzüntülü bir sesle ko­

nuştu. cıÖlümcül hasta. Bir bugün iyi. Yarın gö­rürsün. Ona ondan şifa isteyeceğiz. O kutsal nar ağacı cümle dertlere deva jmiş.ıı

Birden sözü Memet çocuk aldı, patıarcasına:

ııBir de,» dedi soluğu taşarak, cıbir de bize iş verecek o ermiş ağaç. O avrat var ya, şu ağaçlıklı köyden olan. O avrat var ya, şu ala karlı Düldül­den olur, işte o söyledi. Dedi ki, eğer gider de o er­miş narı bulursanız, dedi, o da size çok çok para verir. Biz üç aydır Çukurovada aç susuz sürünü­yoruz. Kimse de bize aş ekmek vermiyor. Memet emınimin Abiası bile bize iş vermedi, aşağıladı bi-

Page 90: yaşar kemal hüyükteki nar agacı · 2017-08-28 · Ertesı gün Menıet keçiyi öteki köydeki Duran Efendiye sattı. Evden ölü çıkmış gibiydi. Kadın hüngür hün gür

zi. Herkes bizi . . . Dün şu köydeki adam bizi . . . Aşık Aliye bile . . . »

Hösük öfkeyle gözlerini belertti, dudakları tit­reyerek:

«Sus ulan köpoğlusu,ıı diye bağırdı. ((Geveze köpek . . . »

Memet çocuk onun sesinden ürperdi. Ahmet ayağa kalkı. Kısa boylu, büyük, hü­

zünlü kara gözlüydü. Yüzünde bir hüzün vardı, sanki hiç bitmeyecek, onulmayacak bir hüzün.

((Siz uyuyun. Demek akşama buradasınız? İyi, belki yarın da . . . Belki size o nar ağaemın yerini bilen bir kişiyi bulurum.>>

uBUl kardaş,ıı diye coşkuyla konuştu Yusuf. ccBul da Allah bizi bu dertlerden kurtarsın.»

«Siz dinlenin, uyuyun. Ben size akşama . . . »

ccSağol kardaş.ıı Ahmet bostamn içine dalıp uğraşmağa başla­

dı. Elinde kazma, otları vuruyor, çeltik arkından aldığı suyun önünü açarak bostaru suluyordu. Uğ­raşı böylece gün lkindiye kadar sürdü. ötekiler de salkım söğüdün gölgesine uzanıp yatmışlardı ya, hiç birisini uyku tutmuyordu. Konuşmuyorlardı da.

Ahmedin sesini duyunca Aşık Ali şöyle bit doğruldu.

«Size türlü yapayım mı?ıı diye sözlerini tek­rarladı Ahmet.

«Sağol kardaş,ıı dedi Aşık Ali. «Ellerin dert görmesin. Sana bir yardımımız dokunamaz mı? Bak şurada beş kişiyiz.ıı

«Ne yardımmız dokunacak, hiç bir iş yok ki burada. İşte arkların ağzmı açıverdim, hemencecik bütün bostan sulandı.»

90

Page 91: yaşar kemal hüyükteki nar agacı · 2017-08-28 · Ertesı gün Menıet keçiyi öteki köydeki Duran Efendiye sattı. Evden ölü çıkmış gibiydi. Kadın hüngür hün gür

<<Çok güzel kokuyor,» dedi Aşık Ali, bumunu yukarı dikip havayı koklayarak.

<<Sulanmış toprak, hele bostan kokusuyla karı­şınca daha da güzel kokar.,

ccMis gibi,ıı dedi Yusuf. "Ne güzel de kokuyor,ıı diye ayağa fırladı Me­

met çocuk. {(Ne güzel,ıı dedi .Hösük. "Vay anasını, ne top­

rak var be şu Çukurovada.ıı <<Var,ıı dedi Meınet. Salkım söğüclün gölg-esi doğuya uzamış gitıniş,

söğüdün altına güneş gelmişti. <<Üstümüze güneş gelıniş.ıı «Gelsin,, dedi Memet. <<Şu adama azıcık yardım etsek,;ı dedi Hösük,

<<böyle yatıp zıbaracağımıza.ıı «Edelim,, dedi Yusuf. «0 bizden hiç bir şey istemiyor, burada birkaç

gün kalınamızdan başka,ıı dedi Aşık Ali. «Kalabilir miyiz?ıı diye sordu Hösük. «Kalamayız,, diye kaqılık verdi ona Aşık Ali.

"O nar ağacını bulmazsak olmaz., «Olmaz,>> dedi Memet çocuk. «Ben o ağacı bu­

lunca, o ağaçtan bir iki isteğim olacak . . . ıı Patlıcanların arasına dalmış, yaldızlı mor pat­

lıcanları koparıp sepetine koyan Ahrnedin yanına gitti.

«0 ağacı bulursak, ben o ağaçtan bir şey is­teyeceğim ki. . .ıı

<<Ne isteyeceksin?ıı Ahmet başını kaldırmadan patlıcanları kopanrken sordu.

«Ne mi isteyeceğiın, bak Ahmet kardaş, bak, sana deyim mi, ben o kutsal nar ağacının al çiçek­lerinden, şu kavaklı köy var ya, o köyü yakmasını.

91

Page 92: yaşar kemal hüyükteki nar agacı · 2017-08-28 · Ertesı gün Menıet keçiyi öteki köydeki Duran Efendiye sattı. Evden ölü çıkmış gibiydi. Kadın hüngür hün gür

o otomobilli adamı da öldürmesini isteyeceğim.» ııNe yaptı ki o adam size?» uSövdü. Aşık Ali hak aşığıdır. Ona da, türkü­

lerine de, sazına da sövdü. O nar ağacı onu öldür­mezse . . . Onu ben . . . ıı

ıcSen deli misin?» diye bağırdı Ahmet. Onun bağırınası üstüne kendini ele verdiğini.

anlayan Memet çocuk: ıcŞakacıktan söyledim,» diye içini çekti. ıcBen

o Bey!, o köyü nerelerde bulurum ki. . . Sen o ağa­cın yerini bize bulabilecek misin?ıı

uSiz hele burada birkaç gün bekleyin de, din­lenin de ben de birisinden öyle bir ağaç var mı yok mu sorayım da . . . ıı

ııHiç sonna, var,» dedi Memet çocuk. ıcOlmaz olur mu? O Düldül dağından Çukurovaya dܧmüş kadın söyledi.»

«Öyle bir ağaç varsa, ben de yerini size öğre­nirim.»

Çardağın direklerinden ipe diziimiş kırmızı bi­berler, bamyalar, patlıcanlar aşağı doğru, üstüste sarkıtılmıştı. Memet çocuk çardağın yöresini do­lanıyor, inceden ineeye her yönü, her şeyi, karın­cayı, börtü böceği inceliyordu. Her şeyi, karpuzla­n, kavun, kabak, salatalık, domates çiçeklerini in­celeyerek bostanı bir uçtan bir uca gidip geliyor­du. Kelebekler koskocaman, mavi, turuncu, mor, apak, bostanın içinde dolaşıyorlardı. Karpuz tevek­lerinde çok iri ala karpuzlar yuınşak toprağın üs­tünde yatıyorlardı.

Meniet çocuk arkın kıyısında yanyana altı ta­ne kuş yuvası gördü, her birisinin de içinde üçer tane benekli orta büyüklükte yumurta duruyordu. Ama bu yuvalann kuşlan nereye gitmişlerdi? Bu

92

Page 93: yaşar kemal hüyükteki nar agacı · 2017-08-28 · Ertesı gün Menıet keçiyi öteki köydeki Duran Efendiye sattı. Evden ölü çıkmış gibiydi. Kadın hüngür hün gür

kuş yuvalan bile oyalayamadı onu. İçinden kendi­nin de anlayamadığl bir büyük derdi vardı ki, ney­di? Onu uğlamsı eden, onu kabına sığdırmayan, onu bundan sonra if! ah etmeyecek olan . . . Şu Aşık Alinin, hak aşığının, şu uzun kocaman Memedin şu öfkeli, bumundan kıl aldırmaı Hösüğün, şu has­ta, ölümcül Yusufun yüzüne r,asıı bakacaktı? Her şeyden, içtiği sudan, yediği ekmekten, şu kelebek­lerden, kuşlardan, börtü böcekten, her şeyden uta­nıyordu. O kavaklı köyden yana da dönüp baka­nuyordu.

Ahmet ocağı yaktı, p:ı.tlıcanı, biberi. clomate­si, kabağı doğradı, bamya)'l ayıkladı, soğam kes­ti, ocağa isli tencereyi vurup ate:;ıi tutu:;ıturclu. öte­kiler söğüdün gölgesiyle b irlikte, gölge gittikçe on­lar da gitmişler, ta bostanın kıyısuu bulmuşlar, kı­yı sının hendeğinin tümseğinde oturuyorlardı. Ah­met ocağı tutuşturuncadır ki cnlar da ayağa kalk­tılar. Zaten sıcak dinmiş, güneyde, Akclenizin üs­tünde yelken bulutlan apak kabarmış, a§ağıdan tozdirekleri parlanuş, serinlik m·ayı yavaş yavaş etkisi altına alınağa başlamıştı. Bostunın içine, Aşık Ali önde, onun arkasında Hösük, onun da ardmda Memetle Yusuf daldılar. Her şeyi, kavunı arı. lı;ar­puzları, çiçekleri inceden ineeye gözden geçiriyor­lardı. üstlerinden de durmadan bulu tların gölge­si geçip doğuya gidiyordu. Karıııctaki çeltik sala­ğının içinde yüzlerce leylck tek ayaklan listüne duımuşlar öylece bekliyorlardı. Meınet çoctıL: arkı aşmış, Akç.asazın yerin e dikilmiş okal i ptüs ormanı­na yürüyordu.

ı<Şu it eniği nereye gidiyor?•> diye sövlen�i Hö­sül<.

,,Döner gelir,ıı dedi Memet..

93

Page 94: yaşar kemal hüyükteki nar agacı · 2017-08-28 · Ertesı gün Menıet keçiyi öteki köydeki Duran Efendiye sattı. Evden ölü çıkmış gibiydi. Kadın hüngür hün gür

ııOnda bir hal var,ıı diye acı acı gülümsedi Aşık Ali. "İnsanoğlu anlaşılmaz bir yaratık. Şu çocu­ğun böyle birisi olduğunu söyleseler inanmazdım. Aba altında er yatar demişler ya, doğru söylemiş­ler. Şu insanoğlu anlaşılmaz bir yaratık . . . »

Memet: ııNe olmuş o Memet çocuğa?ıı diye sordu. nHiç bir şey,ıı dedi Aşık Ali acılı bir yüzle.

"Hiç bir şey olmamış ama, bana öyle geliyor ki olacak. Omın hali hiç hal değil yoldaşlar.ıı

nNe olmuş ona?ıı nOnun halini hiç beğenmiyorum Hösük. O ka-

vaklı köyden sonra . . . » "Hiç bir şey anlamadım,» dedi Hösük. rcAnlarsın sonra,ıı diye çıkıştı Aşık Ali. Konu!)maları birden .l:tirp diye kesildi. Üstlerin-

den başlarına değecekmiş gibı vıcırdayarak geçen kırlangıç kümelerine daldılar. Bu kadar çok kırJan­gıcı bir arada görmek duyulmuş bir şey değildi. . Kanat kanada tarlaların üstünden akan kırlangıç­lar, daha da çok bostanın üstünde kümeleniyor, burasını bir kıyamet gününe çeviriyorlardı. Aşık Ali böylesine üstüste, bir yumak olmuş, oradan oraya kayan binlerce kırlangıcın hiç biribirierine çarpmamalarına şaşıyordu. Nasıl oluyor da kanat kanada geldikleri halde biribirierine değmiyorlar­dı?

<<Allahın bu da bir hikmeti,ıı diye söylendi ken­di kendine.

Başlarını kaldınp geriye dönmüş, kendilerine doğru gelen Memet çocuğa baktılar.

«Hüyükteki nar ağacını bulmalıyız, yoksa bu çocuğun hali kötü. Bu çocuk beni korkutuyor.ıı

Karpuz kavun kelekleri, çiçekleri, ince bıyık-

94

Page 95: yaşar kemal hüyükteki nar agacı · 2017-08-28 · Ertesı gün Menıet keçiyi öteki köydeki Duran Efendiye sattı. Evden ölü çıkmış gibiydi. Kadın hüngür hün gür

ları yapraklann, teveklerin üstlerindeki böcekler, yeşil kertenkeleler, sulanmış

.bulgur gibi yumuşa­

cık kara toprak, topra�ın yüzüne yatmış yüzlerce iri, ala, kara, san kavun karpuılar.

Gün akııam oluncaya kadar bostanm içinde böyle dotandılar durdular. ötede, çardağın yanın­da Alunedin tencereslnin altından yalımlar bir fış­kınyor, bir tencerenin altına çekiliyordu.

uYarın sabah yola çıkma!ıyız,ıı diye durarak, arkadaşlannın yüzüne bakarak konuştu A::ıık Ali. «Bu bostancı bizim gitmemizi hiç istemiyor ya . . . Burada bütün yaz hiç bir şey yapmadan onun ya­nında kalsak sevincinden deli olacak fıkara.ıı

«Bizi sevdi,n dedi Memet. Aşık Ali gilldü: «Elinden nasıl kurtulaca�ız bu iyi adamın, ne

söyleyeceğiz? n <<Gideriz,ıı dedi Hösük. <<Bizim işimiz var. Nar

ağacına gideceğiz.» uNar ağacına,n dedi Memet. Hösük: <<Buralarda olsa gerek nar ağacı.» Memet: <<Düldüllü kadın buraları tarif etti. Buralarda.ıı Aııağıda Anavarza, Dumlu Kalesi, Yılan Kale

si, yukarda Toprakkale, Hemite Kalesi uçsuz bu­caksız ovanın üstünde adalar gibi görkemli yük· seliyorlardı.

Az sonra Memet çocuk onların yanına geldi. Yusuf hiç konuşmalara katılmıyor, küçücük, bir avuç kalmış diken dil,en sakallı yüzünü kaşıyarak düşünüyordu. Bir düşleme içinde olduğu her ha­linden be!liydi, dalmış gltmişti, kimbilir nereler­deydi. ötekiler çardağa doğru yürüdüler, Yusu f

95

Page 96: yaşar kemal hüyükteki nar agacı · 2017-08-28 · Ertesı gün Menıet keçiyi öteki köydeki Duran Efendiye sattı. Evden ölü çıkmış gibiydi. Kadın hüngür hün gür

tarlanın ortasında öyle sakalım kaşıyarak kala­kaldı. Gölgesi ta uzaklara gündoğuya uzamış git­mişti. Nar a�acı kocamandı, bin yıllık bir çınar kadar, Dikenlideki Ziyaret Cevizi kadar kocaman­dı. Dalları tekmil büyüğü tutmuştu. Altından kay­nayan pınar bir narın gövdesine doğru fışkırıyor­du apak, aydınlık, ıııık gibi köpükler saçarak. Ağa­cm altı, tüm hüyük sepserindi. Dışansı sarı sıcak­ta yanarken narın altı püfür püfür esiyordu. Mor çiçekli yarpuz almıştı hüyü�n dört bir yanını. Tam gövdenin altında da bir ak mermer taş yat­mıştı toprağın üstüne. Bir yanında bir tuhaf yazı­lar. öbür yanında gözlerini kocaman açmış, kalın, kıvnk dudaklı, saçlan boynuna dolanmış bir ka­dın baııı kabartması. Gün doğarken tepeden tırna­ğa çiçek açmış narın çiçeklerinin alı suya vurmuş­tu. Su apal akıyor, bütün ovayı, sarı otları, pembe hatmileri, sığırkuyruklarım, ışıltılı firezleri, mor

kayalıklan, Ceyhan ırmağını, ırmağın kıyılanna serilmiş çakıltaşlarını, bö�ürtlen çalılarını, kamış köklerini, yemyeşil, yeşilden patlamış çeltik tarla­larını ala boğuyordu. Nar ağacından ovaya yayı­lan al, bir uçtan bir uca, ovada bir çakarak, sonra tostoparlak olup Toros dağianna yukarı sünüp yi­tiyordu. Bu görkemli, kutlu ağaç Mekkeyi Müker. remeden getirilmişti. Hazreti Ali Çukurovaya ge­lip de Anavarzaya kılıcını çalıncadır ki, çalıp da koca Anavarza kayalığını, dağını ortadan bir kı­lıçla bölüneedir ki, ba..�ını çevirip sağ yanına ba

kıncadır ki yanıbaşında bu nar ağacını gördü. Ulu nar ağacı kökünü, yapraklarını, çiçeklerini torla­mı� tonlı:ımı�. Hazreti Alinin arkasına dü�müştü. Ha�rc.ti Aii ömrüm!e ne 'böyle parlak al çicekler, ne bövle Y·�'li,den pat.l::ı.mı�. lır;r bir yaprağı başka tür-

Page 97: yaşar kemal hüyükteki nar agacı · 2017-08-28 · Ertesı gün Menıet keçiyi öteki köydeki Duran Efendiye sattı. Evden ölü çıkmış gibiydi. Kadın hüngür hün gür

lü balkıyan bir ağaç görmii§tü. Yeşilden baliuyan ağacın yanına gitti, ağacın her bir yaprağını teker teker okşadıktan sonra, ey kutlu ağaç, dedi, sen var git o hüyüğe dikil, orayı sana Allah mekan ver­eli. Orada. üre, çoğa!. Orada hastalara derman. u marsızla ra u mar ol. . . Ve nar ağacı gitti o hüyti · ğün üstünde durdu, köklerini toprağın derinliğine daldırdı. o köklerini yerin dibine daldınr daldır­maz, yerin altından ak, ışık gibi bir su fışkırdı, ak çakıltaşlarının üstüne yayıldı. O sudan içene has­talık sayrılık bulaşmadı. Sivrisinek de gelemez o nar ağacının altına. Ne altına, ne de yakınlarına . . . Yeryüzünde, gökyüzünde bulut gibi sivrisinek kay­naşırken nar ağacının değil, hüyüğün yakınına bi­le hiç bir sivrisinek gelemez. Hüyüğe yılan çiyan, akrep karınca uğrayamaz. Kanlılar, hırsızlar, zul­metmişler nar ağacının yaruna yaklaşamazlar. Onun altında üç gün uyuyan anasından yeni doğ­muş gibi olur.

Mor çiçekli yarpuzlar suyun kıyısında, çakıl­taşlannın üstünde. . . Çakıltaşlarından kaynayan suyun dibinde ışıklar oynaııır, halka halka gider gelir. Dağdan cerenler iner geceleri kimseye gözük­meden nar ağacına. Halkalar olup ağacın yöresm­de ya!Jm gibi sünerek, uğunarak gözükmez olun­

eaya kadar dönerler.

Yusuf ceren sürülerinin arasında çardağın al­tına yürüdü. Bumuna bulgur pilavına dökülmüş yamk tereyağının hoş kokusuyla ocakta pişen tür­lünün kokusu geldi. Yusuftın yüzü bir düş içinde kalmış, terü taze bir hal almı:stı.

�<Ne o, Yusuf?)) dedi Hösük. �<Yüzün ışıyor, ne

oldu?»

97

Page 98: yaşar kemal hüyükteki nar agacı · 2017-08-28 · Ertesı gün Menıet keçiyi öteki köydeki Duran Efendiye sattı. Evden ölü çıkmış gibiydi. Kadın hüngür hün gür

ııBulgur pilavının kokusunu aldı burnu,ıı diye Aşık Ali güldü. cıNe olsun daha.»

Yusuf: «Gidelim, gidelim, gidelim de buradan o nar

ağacını bulalım.ıı «Bulalım,ıı dedi Aşık Ali. «Ama nerede o, ye­

rini göster de gidelim.)) ccYerini bostancı Ahmet kardaş biliyor,)) dedi

Memet. cıO bize söyleyecek.ıı cıBilmiyorum,n diye ona kal"§llık verdi Ahmet,

«ama yarın buraya Hasarı emmi gelecek. O Çukur­ovada ne kadar ot, çiçek, ağaç, kök varsa tek tek bilir. Ne kadar şifalı su, ne kadar şifalı majtara, böcek, kuş varsa bilir.»

«Lokman Hekimi devran desene,)) diye konuş­tu Aşık Ali.

«Elli yıldır şifalı ot toplar o. Tam elli yıldır . . . Şu dağlan, şu yukardaki koca Torosu, ş u aşağıda­ki Nur dağını koy ak kayak, taş taş, pmar pınar bilir. Lokman Hekimden de beterdir o. Kimseye söylemi­yor ya, o da Lokman Hekim gibi ölümün ilacını an­yar. Bana on beş güne, bir aya bir uğrar. Bostanın içinde uzun boyunlu kırmızı bir çiçek çıkar, yalıru gibi dalgalanarak uıı:anır göğe. Hasan emmi o çi­çeği koparınağa gelir. Bazı da o çiçeği bulamaz, işte o zaman gör sen Hasan emıninin yüzünü. Onun yüzü feryadü figan olur.))

ııOlur,» dedi Aşık Ali. cıÇiçeğin kıymetini bal arısı bilir. Her an çiçek kıymetini ne bilir !»

cıİşte o çiçek orada, bakın, upuzun göğe ağmış yürümiiJi. Bunu görünce Hasan emmi sevincinden dellenir. Yere göğe sığmaz, çiçe� yöresinde, o yaş­lı haline de bakmadan, tutturur bir oyun, ayakta duramayıncaya kadar yürür. Yann değilse öbur

98

Page 99: yaşar kemal hüyükteki nar agacı · 2017-08-28 · Ertesı gün Menıet keçiyi öteki köydeki Duran Efendiye sattı. Evden ölü çıkmış gibiydi. Kadın hüngür hün gür

gün gelir o. Çiçeğin açacağı ?.amanı saati saatine bilir O.ıı

«Vay be! ıı dedi A�ık All. «Alimallah bilirler onlar.ıı

«Nar ağacı eğer varsa bu ovada, şu yukarda· ki Torosta, şu 3.<3ağıdaki Nur dağında, şu yandaki Gavurdağlannda, şu ötedeki kabarmış gelen ak bu· lutlarm altındaki mavi deruzde, hangi koyakta, hangi taşın altında, hangi pınann kıyısındaysa,

onun yerini bilir Hasan emml.» ııBilir,ıı dedi Aşık Ali. ı•Oldu bu iş.ıı

ııO gelinceye kadar burada bekleyeceksiniz.ıı ııAh bir de bir iş olsaydı burada . . . •ı ııAaah olsaydı,ıı dedi bostancı Ahmet. ııYok ki.

Ne iş olur ki bostanda şimdi? Bir karpuz kaVW1 toplama var, o da yarım gün sürmez altı kişiye. Bir

de benim gündelik verecek hiç param yok ki . . . Ben de burada . . . "

Gerisini söylemedi, «buyunın sofraya,ıı dedi Yemek öğlenki yemekten de güzel olmuştu.

Dağlılar gene yumuldular.

Yemekten sonra Ahmet kuyuya soğutma.g-a indirdiği karpuzlan kavunlan çıkarıp kesti. Kar­puzlar kan gibi kırmızı, kütür küiür, kavunlar sap­sanydı, güneş gibi.

Akşam olunca Ahmet:

ııSiz burada sinekten uyuyamazsıruz,ıı dedi.

«Ne yapalım?» diye sordu Aşık Ali.

ııAteş yakunz,ıı dedi Hösük. ııHer zaman biz

öyle yaparız, ateş yakıp dumanında uyuı-uz.ıı ııOnunla başa mı çıkılır?"

ıcBenim cibinliğim hüyük,ıı diye sevinç içinde güldü Ahmet. <<Burada. ci binliğin içinde . . . Hasan

emıniyi beklersiniz, kaç gün isterseniz. Bakın, onun

Page 100: yaşar kemal hüyükteki nar agacı · 2017-08-28 · Ertesı gün Menıet keçiyi öteki köydeki Duran Efendiye sattı. Evden ölü çıkmış gibiydi. Kadın hüngür hün gür

kırmızı çiçe�i büyüdü. O, çiçeğin büyüdü�ünü na­sıl aniarsa anlar, çiçek açar açmaz l:ıurada olur.

o bir ermiş kişidir, sizin cümle dertlerinize derman olur."

"Olur,ıı dedi Memet çocuk. Akşam oldu gün kavuştu. Sivrisin�er u�l-

dayarak bulut gibi gelip üstlerine çullandılar. «Cibinlik,ıı dedi bostancı. "Yarar geçer,ıı dedi Yusuf. "Mızrak gibi.ıı "Kemikli her birisi,ıı diye güldü Memet. "Torosun kaplanı, Çukurovanın sivrisineği,ıı

dedi Aşık Ali. ıcDaha beter,» diye pekiştiı·di Hösük. Clbinliği çardağın üstünden alıp . getirdiler,

çardağuı altına gerdiler. Cibinlik gerçekten kosko­caman bir cibinlikti, hepsi de sı�dı içine. Dışarda sinek bulutlan ötüyorlardı, dört bir yandan cibin­llği sarnıışlar.

oŞimdi dışarda bir at, bir inek, bir eşek, bir .

kurt, bir kaplan kalmasın, sivrisinekler sıvarurlar onlara, derileri kızıl kana keser.ıı

Başlarını otlardan yastıklara koyar koymaz, fisiltisiz, ağır sıcağa karşın uyuyuverdiler.

Burada, bostanda yaşantılan böylece sürüyor, otçu Hasanı bekliyorlardı. Bostancı Abmetse .k:o­nuklarmdan dolayı kıvançlıydı. Otçu Hasan gele­cek de aıtlar gidecekler diye, korkusundan otçu Ha­sarun yolu Anavarzadald Ali.kesiğine doğru baka­mıyordu, onu gelirken göroverecek diye.

Yusufu bu üç gün içinde, her kuşluklaym, üç kere sıtma tuttu. Yusuf delicesine yandı, dişleri

100

Page 101: yaşar kemal hüyükteki nar agacı · 2017-08-28 · Ertesı gün Menıet keçiyi öteki köydeki Duran Efendiye sattı. Evden ölü çıkmış gibiydi. Kadın hüngür hün gür

sökülüreesine biribirine vurarak ü.<;üdü. Onların gelişinden sevince, kıvanca boğulmuş bost.ancı Ah­met bu üç gün içinde çırpındı durdu. !ki canı ol­saydı hiç düşünmeden birisinl Yusura verirdi. Ah bir iş olsaydı bostanda, olsaydı da şu i)'i dağlılar çalışabilseydiler giize kadar, güz geUnce de ceple­ri para dolu, köylerine dönııeydiler . . . Bu üç gün içinde bostancı Ahmet onların nesi var nesi yoksa her bir §ey lerini öğrendi. Kurban edilen san ökü ·

zü, satılan keçiyi, yüzlerine bakmayan ablayı, hü­yükteki nar ağacının akla hayale sığmaz hünerle­rini . . . Sonra her gün ak�am olup gün kavuşunca­dır ki �ık Ali sazının üstünü yumulup o insanı derinden sarsan, insaru sıtmaya tutuımu§a dön­düren sesiyle türküye başlıyordu. Duyulmamış tür­

küler söylüyordu Çukurova üstüne, zalim insanoğ ·

lu, amansız sinek, insanın kemiklerini bile eriten sıcak üstüne. Ve gözleri her an Alikesiğinde, ora­dan çıkıp gelecek otçu Hasanı bekliyorlarc!:.

Tan yerleri ışıyor, Gavurdağlarının ba.§ı ağar· dı ağaracak, Düldül dağı toptan, tepeden tırnağa bir ışık seline batmu�. kırmızı bir bakırda buğula­nırken, otçu Hasan sırtında koskocaman torbasıy­la upuzıın bir ·böğürllen kümesinin arkasından, ııAhmet, Ahmet, oğlum bostancı Ahmet,» diye ba­ğırarak bitiverdi. Ahmedin beti benzi kül gi.bi oldu.

ııGeldi,ıı dedi ölü bir sesle. (lo geldi. Otçu Ha­san . . . >>

Hepsi her yerden, sevinerek, gelen adama döıı­düler. Otçu Hasan uzun, ince bir adamdı. Azıcık öne eğilmi§, çok geniş adımlar Rtarak yürüyordu

101

Page 102: yaşar kemal hüyükteki nar agacı · 2017-08-28 · Ertesı gün Menıet keçiyi öteki köydeki Duran Efendiye sattı. Evden ölü çıkmış gibiydi. Kadın hüngür hün gür

Sanki birkaç adım atarak yanianna bir anda gel­di. Uzun yüzündeki seyrek sakalı ta göbeğine in­miş, apak, lekesiz, ışılıyordu. Boynu, yüzü k:ınşı.lı: içindeydi, örümcek ağı gibi. Derine kaçmış çimen yeşili gözleii birer ışık damlasıydı. Durmadan gü­lüyordu, ağız dolusu. Onu gören, bu dünyaya gam kasvet, hüzün keder, acı dert hiç uğramamış der­di.

«Benimkiler büyümüş, yalım gibi de kızarmış, tam zamanmda geldim. Ben zamanını biliiim. Bu dünyada hangi çiçek nerede, hangi kuytuda, ne zaman açar bilirim. Dedem de, dedemin dedesi de, onun dedesi de bilirdi. Allah benim soyumu tekmi� çiçekler üstüne Lokman Hekimi devran olsun di­ye yaratmış. Biltekmil çiçekler, otlar, ağaçlar, kurt­lar kuşlar üstüne . . . Herkesin bir işi var dünyada, bizim işimiz de bu.ıı

O ki Lokman Hekimin soyundan gelir, otçu Hasan bununla övünür, o ki ne çalmış ne çırpmış ne bir insanı sömürmüş, o ki ne zulınetmiş ne bir insanı aşağılamıştır, onun soyu bilinmeyen zaman­lardan bu yana şu uçsuz bucaksız Torostan ot top­lar, dertiiiere derman dağıtır. Otçu Hasan nereae bir insan görse kendini ona aniatmağa çalışır, önem veiir insanlara. İşine de daha çok önem verir.

Karşısında şu beş adamı görünce coştu, eıli yıllık çiçek ot macerasmı sayıp dökrneğe başladı, soluk almadan anlatıyordu.

Lokmanı devran kuşlann, karmcaların, bö­ceklerin dilinden anlar, otlann, ağaçlann, biltek­mil çiçekleiin dilinden anlar. Toprağın, kayalann dilinden anlar. Akan suyun, esen yelin, uçan bu­lutun dilinden anlar.

102

Page 103: yaşar kemal hüyükteki nar agacı · 2017-08-28 · Ertesı gün Menıet keçiyi öteki köydeki Duran Efendiye sattı. Evden ölü çıkmış gibiydi. Kadın hüngür hün gür

Yalım gibi kırmızı sünmüş çiçeği kopardı gel­di. Bir sevinç kasırgasmda esiyordu.

«Bu çiçek var ya, bu çiçek . . . " diyordu. «BU kırmızı çiçek var ya, karanlılc, azgın gecenin için­de bir güneş parçası gibi yanar. Yalınunı, ışığını bir günlük yoldan görürsün. Bu çiçek var ya, kim­bilir kaç adamı acılardan sızılardan kurtaracak­tır. Bu çiçek var ya . . . ıı

Aşık Ali usul usul bu sevinç kasırgasındaki adama yanaşıyordu. Dirsek dirseğe değecek kadar. ürkerek ona yaklaştıktan sonra, sesi çatallaşarak:

«Hasan Ağa,ıı dedi, ccburada günlerdir seni bekliyorduk, işte geldin çok şükür.ıı

ötekinin çukurdaki gözleri açıldı: ccGeldik,ıı dedi gülerek, crbir ota, bir çiçeğe, bir

derınana mı gereksinmeniz var?n ccVar,ıı dedi Aşık Ali yüreklenerek. ccSöyle o zaman,ıı diye güldü otçu Hasan. Aşık Ali bir iki yuikunduktan, saz çalınağa .

türkü söylerneğe hazırlanLrmış gibi hazı.rlandıktan sonra:

ccBurada bir nar ağacı varmış. bir hüyüğün üs­tünde dururmuş.ıı

Aşık Ali burada durdu. Otçu Hasan çelik ışıl­tısındaki gözlerini ona dikmiş, kaşlannı çatmış, onun sözünün sonunu bekliyordu.

Aşık Ali çabuk çabuk, sanki sözleri ağzından kaçıp yiteceklermiş gibi sözünü sürclürdü:

<<O ağaç var y� o ağaç sıtmalılara iyi getirmiş. Yusufu ona götüreceğiz. Bu Yusuf var ya . . . n Eliy­le Yusufu gösterdi. ccHiç hali dirliği yok sıtmanın elinden bunun. O nar ağacını bulamazsak bu Yu­suf ölecek.ıı

«Ölecek,ıı diye atıldı Memet. «Yazık, çok iyi

103

Page 104: yaşar kemal hüyükteki nar agacı · 2017-08-28 · Ertesı gün Menıet keçiyi öteki köydeki Duran Efendiye sattı. Evden ölü çıkmış gibiydi. Kadın hüngür hün gür

bir adamdır Yusuf, ölmesin. Ah, bir nar ağacuıı bulsak . . . ıı

Otçu Hasan: aNe diyorsunuz Allahaşkına siz?ıı diye sordu. «0 atacın yerini bir sen bilirmişsin. Senin üs-

tüne ağaç yeri bilen bir büyük usta yokmuş bu Çu­kurova ülkesinde, hem de Toros dağlarında.ıı

Bu övüngeç adanun zayıf yanını yakal�­Iar, oradan yük.leniyorlardı.

«Her bir otun kökünü, hem de dilini, kannca­nın huyunu bilirmişsin.ıı

ııSiz ne diyorsunuz Alla.haşkına?ıı «Sen bilirsin Hasan Ağa, halimiz dirliğimiz kö ·

tü. O ağacı bulamazsak biz yandık, battık, tüken­dik. Elaman, Hasan Ağa, sen bilirsin, şu ağacın ye­rini göster de bize . • . »

ırO kutsal nar ağacından başka umarımız yok.»

u Yusuf hasta . . . ıı

«Biz perişanız . . . »

aİki üç aydu· şu Çukurovada gezdik gezdlk, in­sanlıktan çıktık.ıı

uİnsanlıktan çıktık da bir iş bulamadık.» «0 kutsal nar ağacım bulur da altmda bir ge­

cecik mihman kalırsak, cümle dertlerden halas ol unu.•

dGm söyledi bunu size?ıı «Herkes. Çukurovada herkes söyledi o ağacı

bize.ıı

aO ağacı bulmazsanız, iflah olmazsınız dedi­ler . . . ıı

«!Gm?» <•Bizim Düldül dağından olan kadın. Şu ağaç ·

lıklı köyden.ıı

104

Page 105: yaşar kemal hüyükteki nar agacı · 2017-08-28 · Ertesı gün Menıet keçiyi öteki köydeki Duran Efendiye sattı. Evden ölü çıkmış gibiydi. Kadın hüngür hün gür

ecDedi ki, size yardım ederse o nar ağacı eder, dedi.»

ccO a�acın altında uyumayan bir kişi bu Çu­

kurovada iflah olmazmış.ıı

Otçu Hasan gevşcmiş, yumuşak, okşar gibi on­

lara bakarak gülümsedi , güvenli bir sesle: uÇukurovada böyle kutsal bir ağaç yok,n de-

di. ccOlsaydı ah . . . ıı diye de ekledi. ccVar,ıı dedi kesin bir sesle A/ilk Ali. "Var!ıı Memet: ccVar ! ıı Yusuf: ccVar lıı Hösük: ccOlmaz olur mu? Sen bilmiyorsun yerini, bir

de bizim ağacımıza yok diyorsun ! » ccYok, ıı dedi inatla otçu Hasan. ccOlsa ben ye-

rini bilmez miyim?» ((Bilemezsin,» dedi �ık Ali. ccBilemezsin,» diye gürledi Hösük. c•Bilirim,» diye gürledi otçu Hasan, onuruna

dokunulmuş. C<Bilirsen söyle,ıı diy� dikeldi �ık Ali. ((Yok ki bileyim.ıı ccVar.•ı Araya bostancı AlımeL girdi, onlan bir an için

yatıljtırdı, söğüdün gölgesine otuıi.up kuyudan çı­kardığı soğuk karpuzları kesti, otların üstüne yay­dı.

Tan yerleıi ışıyordu.

uBuyurun. ıı . Karpuzlan yemeğe koyuldular.

Azıcık dinginleşen otçu Hasan: <<Vardı,>) dedi, C<ÇOk kulsal ağaç vardı !lU Çu-

105

Page 106: yaşar kemal hüyükteki nar agacı · 2017-08-28 · Ertesı gün Menıet keçiyi öteki köydeki Duran Efendiye sattı. Evden ölü çıkmış gibiydi. Kadın hüngür hün gür

kurovada. Buradan denize kadar nar ağacı orma­ruydı Çukurova. Yaz bahar aylannda bir al çiçek­ler açardı narlar, toprak buradan Ayasa kadar apal kesilir, deniz gibi dalgalarurdı. Kara yılanlar se­vişirdi nar çiçeklerinin altında, ocaktaki demir gi­bi kıpkızıl olarak . . . Hiç ağaç kalmadı ovada, bü­tün ağaçlan kökten söktüler. Şimdi ne nar, ne me­şe, ne karaçalı, ne çam, hiç bir ağaç kalmadı Çu­kurovada, yok. Şu ovada kutsal hiç bir §ey kalma­dı ki nar ağacı kalsın. Zaten öyle kutsal bir nar ağacı da yoktu. Ne ki iyi, ne ki güzel, ne ki insan. ca, başını aldı da çekildi gitti uzaklara. Öyle bir nar ağacı olmuş olsaydı ovada, çoktan kökünü kö­mecini, yaprağım dalını torlar toplar çekilir gi­derdi başka yerlere, başka dünyalara. Öyle bir nar ağacı yok. Olsa da şifa dağıtamaz, sizin derdinize derınan olamaz.»

uÖyle bir ağaç var,ıı diye dikeldi A§ık Ali. cıDerdimize derman oıacak,ıı dedi Memet. «Hiç bir mümkünü çaresi yok,» dedi Yusuf. uO yoksa, öyle bir ağaç gelmemişse bu dün-

yaya, bizim ocağıınız battı,ıı dedi Hösük. «Kalkın ayağa,» diye yerinden fırladı Aşık Ali.

«Yolcu yolunda gerek. Biz o nar ağacuu bulacağız., cıNasıl olmaz o nar ağacı . . . ıı HAkbüyük başmda . . . ıı

<<Tepenin üstünde.» HAlını bütün ovaya yayarak . . . ıı cıBir günlük yoldan bir yangın ateşi gibi gö­

zükerek . . . , «Niçin yalan söylesin bize, o Düldül dağından

gelen kadın?ıı <<Niçin yalan söylesin bize, tekmil ovalılar, dağ·

War?ıı

106

Page 107: yaşar kemal hüyükteki nar agacı · 2017-08-28 · Ertesı gün Menıet keçiyi öteki köydeki Duran Efendiye sattı. Evden ölü çıkmış gibiydi. Kadın hüngür hün gür

�<De bakalım, ne çıkarları var bize yalan söy-lemekle?»

ırBiz o ağacı bulacağı?..» «0 ağacı bulup muradımıza erecegız.ıı Öfke içindeydiler. Buna karşın bile bostancı

Ahmede: cıSağlıcakla kal, iyi insan kardaşımız.» cıBize gösterdiğin iyiliği babamız olsa yap­

mazdı.ıı «Dünya zaten böyle iyi insanların yüzü suyu

hürmetine duruyor.ıı cıSağlıcakla kal. . . » dediler. Hızlı hızlı, göbeklerine kadar gelen otlarııı, ça­

lıların içine daldılar. Anavarzanın gündoğudaki bumuna doğru yürüdüler. Bostancı Ahmet onlar gözden ıraymcaya kadar ayak uçlanna dikelip baktı, sonra da geldi hüzünle otçu Hasarun yanı­na çöktü:

�<Gittiler,ıı dedi. c•Aaah, bir i�im yoktu ki. . . Onlara verecek bir işim yoktu .ıı

Otçu Hasan: cıÇok sıkı�mışlar da, o nar . . . ıı

Bostancı Ahmet onun sözünü telaşla kesti : cıBulacaklar, bulacaklar o nar ağacını. Yoksa

evlerine böyle eli boş nasıl dönerler?•> Otçu Hasan, Ahmcdin tela:ıına yumşadı: �<Kimbilir,ıı dedi. «Bellti de bulurlar. İnsanoğ­

lu bu, çok keramet var lnsanda.ıı cıÇok keramet,n dedi bostancı.

Gün atıyordu Id Savrun çayına vardılar. Su azalmış azalmış, bir pınar ayağı suyu kadar kal-

1 07

Page 108: yaşar kemal hüyükteki nar agacı · 2017-08-28 · Ertesı gün Menıet keçiyi öteki köydeki Duran Efendiye sattı. Evden ölü çıkmış gibiydi. Kadın hüngür hün gür

Inl§tı. Çayı bir ark atıar gibi atıadılar. Yukarda ker­piç evleriyle bir köy dumanlanıyordu.

rıKöye girelim,, önerisinde bulundu Hösük. «Olmaz,, diye diretti Aşık Ali. «Nar ağacını

bulmadan hiç bir köye gidemeyiz.n «Köylere gitmezsek, nar ağacının yerini nasıl

buluruz?» diye yakındı Hösük. «Bulunur,>> dedi Memet. Yola çıktılar. Yolda tozlar ayak bileklerine ka­

dar çıkıyordu. Daha gün kızdırmamıştı, çarıkları­

nın içine giren tozlar serincecik ayaklarını okşu­yordu.

Karşıdan turuncu bir traktör gözüktü, a� ağır onlara doğru geliyordu.

Traktör yaklaşınca yolun dışına çıkıp durdu­lar. Traktöreünün başındaki siperliği geniş kaske­tin rengi de turuncuydu. Sürücü tam karşılarına gelince durdu:

«Selamünaleyküm ırgatlar,n dedi. <<Demek işl bitirdiniz de dönüyorsunuz?>>

((Dönüyoruz,ıı diye onu karşıladı Hösük. öteki kapkara, büyük, ışıltılı gözleriyle hüzün­

lenerek: ((Yazık,, dedi. «Bu yıl hiç iş olmadı Çukurova

da. Bundan sonra da zor.» «Zor,, dedi Hösük. öteki, traktörü sürrneğe hazırlanırken: rcDur,, dedi Aşık Ali. Traktöreti ona baktı: uSen aşık mısın,>> diye sordu. «Buyur Aşık, bir

diyeceğin mi var?ıı «Var,» dedi Aşık Ali. «Akhüyüğün üstündeki

o nar ağacını soruyorum, nerede o?ıı Traktörcü delikanlının esmer, genç, gamzeli

108

Page 109: yaşar kemal hüyükteki nar agacı · 2017-08-28 · Ertesı gün Menıet keçiyi öteki köydeki Duran Efendiye sattı. Evden ölü çıkmış gibiydi. Kadın hüngür hün gür

yüzü karıştı, göılerinl kısıp bir süre düşündü. «Ben ne öyle bir hüyük gördüm, ne de öyle bi!"

nar ağacı duydum. Kusura kalmııyuvı

Traktörünü sürdü. Hösük birden çılgıncasına öfkelendi: «Sorulur mu böyle bir adıı.ma, böyle bir çocu­

ğa, öyle bir nar ağacı?" diye bağırdı.

«Öyle bir nar ağacı . . . Böyle bir çocu(.ra! ıı diye: onu onayladı Memet.

Yusuf da öfkelendi: «Ne bilsin traktörcü? O daha bir çocuk, ona

hiç sorulur mu?ıı

Memet çocuk konuşmuyordu. dalnuş g1tmiştl. Yüzünden de hiç bir şey anlaşılmıyordu. Bütün an­

lamını yitirmişti yüıı.

Aşık Ali de onlara katıldı: �<Bilemediın,ıı dedi, «soracak adanu. Yüzü ne

iyiydi delikanlının, bilseydi narın yerini söylerdi.ıı

«Bilemezdi,ıı diye gürledi Hösük. Yoldan bir atlı geçti. Onun arkasından bir at

arabası . . . Arabanın içinde üç yaşlı adam vardı. Onun arkasından bir otomobil geçti yoldan, onla­rı tepeden tırnağa apak toza bı.1layarak.. Sonra hız­lı hızlı yürüyen hasır şapkalı, lacivert elbisell, be­yaz ayakkabılı, kırkında gösteren bir adam bir s,ey­ler nurıldanarak geçti. Onlaruı hiç birini gözleri tutmadığından, nar ağacının yerini soramadılar.

Öğle oldu, sıcak kızdırdı, yanınağa başladılar. Hiç konuşmadan tarlalara sapıp, Savruıı çayına ge­lip, yarın altına oturdular. Dostancı Alımedin dol­durduğu çıkınlarını açtılar, yemeğe durdular. Sav­nın çayının suyu hamam suyu gibi olmuş, sapsarı akar gibiydi. İster Istemez içtiler. Yemekten son-

109

Page 110: yaşar kemal hüyükteki nar agacı · 2017-08-28 · Ertesı gün Menıet keçiyi öteki köydeki Duran Efendiye sattı. Evden ölü çıkmış gibiydi. Kadın hüngür hün gür

ra güneıin alnına uzanıp garbi yeli çıkıncaya ka­dar yattılar.

önce Aşık Ali doğrulup oturdu, arkasından da ötekiler. Birbirlerine bakışıp kaldılar, ne yapacak­lannı bilmiyorlardı. Birden Aşık Alinin yüzü gül· dü, karşıda harman savuran adamı görmüştü:

ııBakm, orada bir kişi harman savuruyor.» Ötekiler de adamı gördüler, sevindiler. Hiç

konuşmadan, Aşık Ali önde, ötekiler arkada, har­man savurana gittiler.

ııSelamünaleyküm.ıı Adam sevindi: ııAleykümselam! Buyurun, buyurun. İyi ola­

cak hastanın doktor aya�a getirmiş. Harman sa­

vurmasını bilir misiniz?» «Biliriz,» dedi Aşık Ali. «Yaban var ını hepi­

miz için?" «Altı tane yaba var, arkadaşlar geleceklerdi

ya, köyde dün akşam arbede çıktı, iki kişiyi vur­dular.ıı

ııGeçmiş olsun . . . » Adam: «Adım,, dedi, ııResuı . ., ötekiler de adlarını

söylediler. "Buyurun. Herkes beğendiği yabayı al­sın.>>

Memet çocuk orada öyle cllkilip kaldı. ııBu daha çocuk, harman savurmasını bilmez,,,

dedi Hösük. Memede döndü: ııMemet çocuk, sen git de şu arabanın gölgesine otur.ıı

Bir şey söylemeden, çocuk arabaya gitti, sırtı­im tekere dayayıp oturdu. Az ilerde, yarın kıyı­sında mor devedikenleri açmış, esen garbi yelinde mosmor sallanıyorlardı.

Harmana giriştiler, daha akşam olmadan sa-

110

Page 111: yaşar kemal hüyükteki nar agacı · 2017-08-28 · Ertesı gün Menıet keçiyi öteki köydeki Duran Efendiye sattı. Evden ölü çıkmış gibiydi. Kadın hüngür hün gür

vurdular bitirdiler. Resul hakettikleri parayı ayn ayrı avuçlanna koydu:

«Sağolun, varolun karda.şlar, beni kurtardı­nız,, dedi. «Ben tek başıma Ü!; günde savtırup bi­tiremezclim bu harmanı, sinekler de yer bitirirlerdi beni. Bir yemek yedirmeden sizi bir yereikiere gön­dermem.,

«Acelerniz var,n dedi Aşk Ali, kurnazlık ede­rek. «Bulmalıyıl!: orayı, yeti�eliyiz oraya.n

«Nereye?» «Hüyükteki nar ağacına. Sen hüyükteki nar

ağacını biliyor musun? Bu ağacı Çukurovadaki her­kes biliyor da . . . Bize gösterdiler de _ _ , ,,

«Burada bir yeri tarif ettiler . . . n

«Hele siz oturun da, yemeğiDizi yeyin de, ora­sı kolay. Şuralarda ilerde bir nar ağacı olacaktı. Hele siz oturun. Belki on ki§ilik azık koymuş bi­zim kadın. Hele siz oturun da güzel güzel yemeği­Dizi yeyin de, ıjimdi Molla Hacı gelir a§ağıdan, ku­lağına çiçek sokunmuıj. O her gün, nereden bulur­sa bulur, kulağının ardına bir çiçek sokar. Az son­ra geçer yoldan, portakal bahçesinden gelir. Por­takal bahçesini dersen de on yedi portakal fidanı­dır. Onun portakal bahçesini her yıl kı�ın sel ba­sar, o da her bahar on yedi fidam bahçesine yeni­den diker. Allah bilir, o biliyor nar ağacının yeri­ni.» Gözlerinde kurnaz bir ışılt\ çaktı söndü. «He­le siz yemeğiDizi yeyin. belki ben de çıkanrını ye­rini o nar ağacının. Buralarda öyle bir nar ağacı olacaktı. n

Resul sofrayı açtı, ortadaki tencercnin içinde iki buçuk kızarmış tavuk durup duruyordu. Bir tepside de tepeleme pirinç pilavı. daha ıpılık. Ir­

gatlar yemeği bir an önce bitirip kurtulmak için

Page 112: yaşar kemal hüyükteki nar agacı · 2017-08-28 · Ertesı gün Menıet keçiyi öteki köydeki Duran Efendiye sattı. Evden ölü çıkmış gibiydi. Kadın hüngür hün gür

sofraya saldırdılar. İnanılmaz bir çabuklukla orta­da ne var ne yoksa silip süpürdüler.

«Söyle o nar ağacırun yerini, kardaş. O nar ağacı bize çok gerek.ıı Ölü gibi yalvanyorlardı. <<O nar ağacını bulmazsak olmaz . . . ıı

<<İki ayı geçti, Çukurovadayız, ne bir iş, ne bir şey... Yusuf da ölecek. Bizim hepimiz de hastala­mp öleceğiz.ıı

«Durun hele, durun,ıı diye düşünıneğe çalışı­yordu adam. «Durun aklımı bir toparlayayun. He­men yerini bulurum o ağacın, aklıma şimdi şıp di­ye düşer.ıı Başını döndürüp döndürüp yola aşağı­ya bakıyordu. «ŞU Molla Hacı da nerede kaldı?»

«Çabuk düşün kardaş,ıı ·diye yalvardı Aşık Ali.

«Çabuk dܧÜn de karanlık kavuşmadan varalım da o kutlu ağacı görelim.))

«Şimdi, şimdi . . . ıı Resul uzaktaki Anavarza ka­yalıklanna, uçarcasına ovanın üstünden şınltı gi­bi akan Savrun çayına, ı§ığa batmış çıkmış, perde perde yatık mavi dağiann arkasındaki duman kızı­lı Düldül dağına bakıyor, bir yerlerden bir imdat­çı bekliyordu.

Derken Hacının başı yann altından gözüktü. Resul sevinç içinde ona koştu:

«Seni bekliyordum Mollam,ıı dedi. «Seni bek­leye bekleye gözüınüz dört oldu. Bak, seni ne ka­dar zamandan bu yana seni bekliyoruz ki, deme gitsin! ıı Soluk alınamacasına konuşuyordu. «0 nar ağacını bunlara salık vermiş aşağı köylerden bir kadın. Demiş ki, Aklıüyükteki nar ağacının yanın­da bir gün yatarsanız, cümie dertterinizden pirü pak olursunuz. Bizim arkadaşlar da, bak, benim

harmam bir anda savurup bitirdiler, o nar ağacı­m anyorlar. Burasını tarif etmişler, iyi ki de etmiş·

112

Page 113: yaşar kemal hüyükteki nar agacı · 2017-08-28 · Ertesı gün Menıet keçiyi öteki köydeki Duran Efendiye sattı. Evden ölü çıkmış gibiydi. Kadın hüngür hün gür

ler, yoksa seninle biz kaç günde bitirebilirdik bu harmanı? Ben de onlara dedim ki, buralarda bir h üyük var ya, doruğunda ataeı var mı yok mu, bi­Iemem, onu bilse bilse Hacı billr.n

Hacı: ııBlllrim,n dedi. ,,o nar ajı;acının bana, bizim

köye çok iyiliği dokundu. Ama sonunda da o kuru­du.ıı Kolunu kaldınp boz topraklı bir engebeyi gösterdi: ccBak:ın, orada ajı;aran tepenin üstündey­di o nar ağacı. Bir çınar kadar büyük. Yaz bahar aylannda çiçekleninee, ta uzaklardan l.>ir top ya. hm gibi pariardı kızıltısı . . . Onun yanında, altın­da, onun toprağında bir gece uyuyana Allah ne dilerse verirdi. Bakın orada, o kadar uzakta değil. İsterseniz bugün burada bizimle kalın . . .r •

ııBize yarın öğleye kadar yardım edersiniz,,, dedi Resul. "Size daha da çok para veririm. Yann öğleyin buradan yola çıkar, akşama o narlı büyü­ğe vanrsınız. Bakın, gün aştı aşacak. Oraya varın­caya kadar karanlık kavuşur, nar ağacını değil hüyüğü bile bulamaı.sınız.o

Resul haklıydı. O gece orada yat.tılar. Sivrisi­nekler beterdi, ne ateş dinliyorlardı ne duman . . . Sabahleyin ötekilerle çalışınağa durdular, öğle olunca:

ııBiz büyüğe gidiyoruz. Siz sağlleakla kalın,» dediler, Resuldan paralarını aldılar.

Molla Hacı inceden ineeye onlara hüyü� �ös­tererek anlattı. Ötekiler sevinçlt-rinden kabukianna 'sığamıyorlardı.

Daha ikindi olmadan Hacının gösterdiği hü­yüğe ulaşıp tepeye çıktılar. Tepede ne bir yeşil dal, ne de bir yaprak görebildller. Tam orta yerde kı­rılmış kalın bir gövde toprağa çakılnuş, damar da·

Page 114: yaşar kemal hüyükteki nar agacı · 2017-08-28 · Ertesı gün Menıet keçiyi öteki köydeki Duran Efendiye sattı. Evden ölü çıkmış gibiydi. Kadın hüngür hün gür

mar köklerini bütün tepeye yaymış durup duru­yordu orada.

«Bulduk," diye bir çığlık gibi bağırdı Aşık Ali . .. çok şükür Allahıma bulduk. işte bu. Bu kök, o nar ağacının kökü.ı>

«Onun kökü,, dedi Hösük.

ııKendi yoksa da kökü var,>ı diye konuştu Me­met. 11Ha kökü, ha gövdesi, ha al çiçekleri, ha dal lan yapraklan . . . ıı

ı�Hepsi bir,ı> dedi Yusuf. . tcDua edelim,ıı diye ellerini havaya açtı Aşık

Ali. Kıbleye dönüp dudakları kipır kıpır uzun sü­re dua okudular. Bir tek Memet çocuk onlara ka­tılmadı.

••Sen dua bilmiyor musun Memet çocuk?ıı di· ye sordu Aşık Ali.

ıcBiliyorum,» diye onu yanıtladı Memet çocuk.

ıcÖyleyse?ıı <•Kendisi ölmüş bu a�acın. Zaten kendine hay­

retınemiş ki bize . . . ıı

«Suuus,ıı diye onun üstüne yürüdü Hösük. �<Suuus, b�umza iş açacaksın, suuus, pis oğlan, hiç ermiş a�aca karşı öyle konuşulur mu?ıı

ötekiler de HösOğe katıldılar. Belki gece ya­nsına kadar a�acı, ağacın kerametierini anlattılar durdular çocuğa. Çocuğunsa onlann. sözleri bir ku­lağmdan giriyor, ötekinden çıkıyordu.

İlk akşamdan başlayan garbi yeli gittikçe azıt­mış, bir fırtına gibi esmeğe başlamıştı. Hüyüğü siv­ıisinek sert yelden dolayı tutmuyordu. O gece sa­baha kadar rahat, deliksiz uy Ltdular.

önce Aşık Ali uyandı. Sazı başucundaydı, onu

1 1 4

Page 115: yaşar kemal hüyükteki nar agacı · 2017-08-28 · Ertesı gün Menıet keçiyi öteki köydeki Duran Efendiye sattı. Evden ölü çıkmış gibiydi. Kadın hüngür hün gür

elledi. Bütün ömrünce ilk uyandığında hep sazına dokunmuştu. Bu onun tı/Iııruydu. Ardından Memet, sonra Yusuf, en sonra da Hösill� uyandı. Hüyükten aşağı inip, bir sıra olup uzun uzun işediler, sırtla­rını kutsal büyüğe dönmüş. İşedikten sonra fark­ettiler ki aralannda Memet çocuk yok. Biribirleri­ne baktılar.

ccBelki buralardadır,ıı dedi Memet. uArarsak buluruz onu. Belki de şimdi döner gelir.»

«Gelmez,» diye içini çekLi Aşık Ali. uO bir da­ha bizim yanımıza gelemez."

«Gitti gider,» dedi Yusuf. uNe iyi bir çocuktu. Derdi günü bir çift çangal boynuzlu öküzdü.ıı

«Benim hançer? Benim hançer . . . " diyerek hü­yüğe fırlayan Hösük, bir yandan üstünü başını yokluyor, bir yandan d a yörede aranıyordu. nBe­nim hançer, benim hançer yok ! Çocıık geceleyin benim hançeıi almış da tüymüş.n

Bundan sonra Hösükten de hiç bir ses çıkma­dı. Orada, hüyüğün üstünde bir süre yerlerinden kıpırdamadan öylece durdular kaldılar. En sonun­da Aşık Ali uykudan uyanırcasma:

«Böyle yapacağı belliycli,n dedi. «Keşki başına kötü bir iş gelmese . . . Olacak clur.ıı

ötekiler konuşmadılar. Aşık Ali önlerine düştü, hüy·ükten aşağı indi­

ler, yönlerini dumana batmış mor dağlara dönüp ver elini Binboğalar dediler. Sağ yanda. çok uzak­larda doruğuna gün vurmuş Düldül usul usul ağa­rıyordu.

öğleye doğru Dikeniiyi tutmuşlar, Karatepeye doğru yol almışlardı bile. Burunlarına yaylaı yar­puz, çam kokusu geliyordu. Mcmet öne geçmiş,

1 15

Page 116: yaşar kemal hüyükteki nar agacı · 2017-08-28 · Ertesı gün Menıet keçiyi öteki köydeki Duran Efendiye sattı. Evden ölü çıkmış gibiydi. Kadın hüngür hün gür

uzun ad.ımlarla ilerliyordu. Bir ara durdu, derin derin soluklandıktan sonra:

«Benim sarı öküzü kurban kesmişler, hey Aşık Ali,ll dedi. nBen ondan ayrılırken arkasına döndü döndü de ağladıydı, tıpkı insan gibi. . .ıı

Aııık Ali bir söze varmadı. Yürümelerini sür­durdüler.

116