140
T.C. ANKARA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ TEMEL İSLAM BİLİMLERİ TEFSİR ANABİLİM DALI İLK DÖNEM İNGİLİZ ORYANTALİSTLERİN KUR’AN ÇALIŞMALARI W.MUIR VE D.S.MARGOLIOUTH ÖRNEĞİ YÜKSEK LİSANS TEZİ TEZ DANIŞMANI Prof. Dr. Mehmet PAÇACI TEZİ HAZIRLAYAN Esma Atay 03912731 Ankara-2006

W.MUIR VE D.S.MARGOLIOUTH ÖRNE Ğİdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER_YOK_GOV_TR... · T.C. ANKARA ÜN İVERS İTES İ SOSYAL B İLİMLER ENST İTÜSÜ TEMEL

  • Upload
    others

  • View
    7

  • Download
    0

Embed Size (px)

Citation preview

Page 1: W.MUIR VE D.S.MARGOLIOUTH ÖRNE Ğİdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER_YOK_GOV_TR... · T.C. ANKARA ÜN İVERS İTES İ SOSYAL B İLİMLER ENST İTÜSÜ TEMEL

T.C. ANKARA ÜNİVERSİTESİ

SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ TEMEL İSLAM BİLİMLERİ TEFSİR ANABİLİM DALI

İLK DÖNEM İNGİLİZ ORYANTALİSTLERİN KUR’AN ÇALIŞMALARI

W.MUIR VE D.S.MARGOLIOUTH ÖRNEĞİ

YÜKSEK LİSANS TEZİ

TEZ DANIŞMANI

Prof. Dr. Mehmet PAÇACI

TEZİ HAZIRLAYAN

Esma Atay 03912731

Ankara-2006

Page 2: W.MUIR VE D.S.MARGOLIOUTH ÖRNE Ğİdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER_YOK_GOV_TR... · T.C. ANKARA ÜN İVERS İTES İ SOSYAL B İLİMLER ENST İTÜSÜ TEMEL

I

İÇİNDEKİLER SAYFA

ÖNSÖZ ……………………………………..……………………………………….….III

GİRİŞ ……………………………………….……………………………………….…..V

A. Araştırmanın Konusu ve Önemi.….……………………………………….....VI

B. Araştırmanın Amacı ve Metodu …….………………………………………..VII

I.BÖLÜM: ORYANTALİZM VE KISA TARİHİ.….……………..………………….....1

A. Oryantalizm nedir? Oryantalist Kimdir?..……………...………….…………....2

B. Oryantalizmin Kısa Tarihi……………….…………..…………….…………....5

C. Ondokuzuncu yüzyıldaki Oryantalist Gelişmeler ve İngiliz Oryantalizmi...…..18

D. Oryantalistlerin Kur’an Çalışmaları……………………………………..……...22

II. BÖLÜM: SIR WILLIAM MUIR VE KUR’AN HAKKINDAKİ DÜŞÜNCELERİ ...30

A. Sir William Muir Kimdir?……………………………………………..….…….31

1.Yazarın Hayatı…………………………………………………………...……31

2. Yazarın Eserleri……………………………………………………..………..32

3. Yazarın Kaynakları……………………………………………..………… …34

B. Sir William Muir’ın Kur’an Çalışması…………….………….………………….34

1. Sir W.Muir’ın Kur’an’ın Sıhhati Konusundaki Düşünceleri ..…..…………. 37

2. İlk Vahiy Süreci ……………………………………………..…….………..40

3. Garanik Meselesi ……………………………………….………….………..42

4. Kur’an’ın Toplanması ve Düzenlenmesi………….………………..………..44

5. Kur’an-ı Kerim’in Cem Edilip Çoğaltılması….……………………………..47

6. Kur’an Ayetlerinin Kronolojik Sıralaması..……………...………………….50

6.1. İlk Dönemde Yer Alan Sureler ………………….………………...50

6.2. İkinci Dönemde Yer Alan Sureler ………………………………....51

6.3. Üçüncü Dönemde Yer Alan Sureler ……………………………….…52

6.4. Dördüncü Dönemde Yer Alan Sureler . .……………………………...52

6.5. Beşinci Dönemde Yer Alan Sureler …………..……………………....53

6.6. Son Dönemde Yer Alan Sureler ………………………………….54

7.Eski ve Yeni Ahit’in Kur’an-ı Kerim’deki Kanıtları .…....………….……..….58

7.1. Eski ve Yeni Ahit’ten Bahseden Ayetler…………….……………...…..59

Page 3: W.MUIR VE D.S.MARGOLIOUTH ÖRNE Ğİdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER_YOK_GOV_TR... · T.C. ANKARA ÜN İVERS İTES İ SOSYAL B İLİMLER ENST İTÜSÜ TEMEL

II

7.2. Eski ve Yeni Ahit’in Hz. Muhammed zamanında Geçerliliği ve Varlığı…….62

7.3. Kur’an-ı Kerim Yahudi ve Hıristiyan Kitaplarının Vahiy Olduğunu Bildirir 65

7.4. Yahudiler ve Hıristiyanların Kutsal Kitapları Kur’an’da Övülür……………..71

7.5. Hz.Muhammed Tarafından Önceki Kutsal Kitaplara Başvurulması …………75

7.6. Kur’an’da Yahudilere Karşı Suçlama …………………………..……………80

III. BÖLÜM: DAVID SAMUEL MARGOLIOUTH VE KUR’AN HAKKINDAKİ

DÜŞÜNCELERİ ……………………………………………………………………………...83

A. David Samuel Margoliouth Kimdir? ………….………………………………..84

1. David Samuel Margoliouth’un Hayatı.….…………………………………………..84

2. Eserleri ……………………………………………………………………...……86

3. Kaynakları …………………………….……………………………………………88

B. D.S.Margoliouth’un Kur’an Hakkındaki Görüşleri ...……….…….…………………..89

1. D.S.Margoliouth’a Göre Kur’an’ın Orjinalliği ……………………….….…………94

2. Vahyin İslamî Düşüncedeki Yeri ……….…………………………………………..98

3. Vahyin Genel Karakteri ……………….………………………………………...99

4. Kur’an’ın İçeriği …………..………………………………………...….…102

5. Kur’an’ın Ana Teması ………………………………………..………………....110

C.Muhammed-Joseph Smith Benzetmesi …………………………………………...…...113

D.Fatiha Suresini Pater Noster’e Benzetmesi ………………………………………...…115

E.Kur’an’daki Bazı Konulara İlişkin Yorumları ……………………………………...…117

1.Şeytan Mefhumu ………………………………………………………………...…117

2.Nesh Etme ………………………………………………...……………………...119

3.Yahudi ve Hıristiyan Kutsal Kitapları ……………………………………...……...120

5.Kıblenin Değişmesi ………………………………………………………………...121

SONUÇ ………………………………………………………………………………...……123

KAYNAKÇA ……………………………………………………………..…………………..127

Page 4: W.MUIR VE D.S.MARGOLIOUTH ÖRNE Ğİdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER_YOK_GOV_TR... · T.C. ANKARA ÜN İVERS İTES İ SOSYAL B İLİMLER ENST İTÜSÜ TEMEL

III

ÖNSÖZ

Batı ile Doğu’nun birbiriyle irtibatı tarih kadar eskidir. Doğu ve

Doğu’nun dini olan İslam ve İslam’ın ilahi kitabı olan Kur’an-ı Kerim, Doğu

hakkında çalışmalar yapan Batılı ilim adamları oryantalistlerin ilgi odağı

olmuştur.

Batılılar ortaçağda Kilisenin taassubu altında İslam’a karşı Haçlı

savaşlarına giriştiler. Hıristiyan birliğini sağlayan Haçlı seferleriyle karşıt imge

olan İslam’ı yakından tanıyıp İslam medeniyetinin üstünlüğüne şahit oldular.

Kendilerinden farklı olan bu medeniyeti keşfetme ihtiyacı hissettiler. Bunu

yaparken önyargılarını da yanlarından eksik etmediler. Hz. Muhammed’in bir

rasul ve nebi olduğunu ve Allah’tan ilahi vahiy aldığı gerçeğini kabul etmeyen

ortaçağın İslam’ a bakış açısı yüzyıllar boyunca Avrupa’nın ve Hıristiyanlığın

zihninden silinmedi. Öyle ki bu zihniyet misyoner olarak işe başlayan

oryantalistlerin çalışmalarında gözle görülür derecede açıktı.

Değişen dünya yapılaşmasında XVIII. yüzyıl Batı’nın politik, askeri ve

ekonomik açıdan üstünlüğe sahip olduğu, sömürgecilik faaliyetlerine hız

vererek dünyanın geri kalanına hâkimiyet kurmaya çalıştığı asırdır.

Emperyalist ve sömürgeci devlet politikaları Doğu hakkında bilgilere sahip

oryantalistlerden epeyce faydalandılar. Akademik araştırmaları teşvik

etmelerinin en büyük sebebi ticaret ve sömürgecilikten gelen kazancı

artırmaktır. Nitekim bu yüzyılın sonlarına doğru, XIX. yüzyılda Osmanlı

devleti toprakları Avrupa devletleri tarafından paylaşma çabasına girilmişti.

Sömürgecilik faaliyetlerinde önde gelen devletlerden en önemlisi güneşin hiç

batmadığı yer olarak adlandırılan İngiltere’dir.

Page 5: W.MUIR VE D.S.MARGOLIOUTH ÖRNE Ğİdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER_YOK_GOV_TR... · T.C. ANKARA ÜN İVERS İTES İ SOSYAL B İLİMLER ENST İTÜSÜ TEMEL

IV

Oryantalizmin akademik bir disiplin haline geldiği dönem XIX.

yüzyıldır. Bu yüzyılda İngiltere’nin oryantalist çalışmaları ön plana çıkar.

Oryantalizme orijinal kaynaklardan faydalanılarak yazılan eserler kazandırılır.

Bu döneme dair önemli eserler veren İngiliz Oryantalistlerin başında

Edward William Lane, William Wright, Sir William Muir ve David Samuel

Margoliouth gelmektedir.Bu araştırmamızda bu oryantalistlerden son ikisini

seçerek Kur’an-ı Kerim ile ilgili yaptıkları çalışmalarda yer verdikleri

düşüncelerini, iddialarını inceleyerek özgün bir çalışma ortaya koyacağız.

Karşıt imgeleri olan İslam’ın ilahi kitabını hangi açılardan ele aldıklarını,

hangi kaynaklardan faydalandıklarını bir ilahiyatçı perspektifinden ele

alacağız. Bu kişilerin Kur’an düşüncelerini betimleyerek bundan sonraki

konuyla ilgili çalışmaları anlamaya katkı sağlayacaktır. Ayrıca İslam

dünyasını bu düşünce ve hedefleri anlayarak, kendi kimliğini daha iyi ortaya

koymasına ışık tutacaktır.

Farklı bir fakülteden lisans mezuniyetim olmasına rağmen bana

kapılarını açarak bu çalışmayı yapma fırsatı veren Ankara İlahiyat Fakültesi

Tefsir Anabilim dalı başkanı Prof. Dr. Salih Akdemir’e, danışmanım Prof. Dr.

Mehmet Paçacı ve diğer tüm hocalarıma ve bu çalışmayı tamamlamamda

bana çok yardımları olan aileme özellikle de kardeşim Fatma ATAY’a ve

sevgili arkadaşım Ayşegül ŞEN’e çok teşekkür ediyorum.

Page 6: W.MUIR VE D.S.MARGOLIOUTH ÖRNE Ğİdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER_YOK_GOV_TR... · T.C. ANKARA ÜN İVERS İTES İ SOSYAL B İLİMLER ENST İTÜSÜ TEMEL

V

GİRİŞ BÖLÜMÜ

Page 7: W.MUIR VE D.S.MARGOLIOUTH ÖRNE Ğİdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER_YOK_GOV_TR... · T.C. ANKARA ÜN İVERS İTES İ SOSYAL B İLİMLER ENST İTÜSÜ TEMEL

VI

A- ARAŞTIRMANIN KONUSU VE ÖNEMİ

Bu çalışmanın konusu oryantalizm alanına fazlasıyla katkı sağlayan ilk

dönem olarak addedebileceğimiz XIX. yüzyıl İngiliz oryantalistlerden adı

geçenleri Müslümanların kutsak kitabı olan Kur’an-ı Kerim ile ilgili yaptıkları

çalışmaları tespit edip incelemektir.

İslam’ın kutsal kitabı Kur’an-ı Kerim, insanları doğru yola sevketmek

için Hz. Muhammed’e indirilmiştir. Allah’u Teala Kur’an’da Yasin suresi 36:

2-6. ayetler de bunu şöyle ifade eder:

“ (Ey Muhammed!) Bilgelik dolu olan Kur’an’a andolsun ki sen, Bizim

doğru yola ulaştırmak üzere (gönderdiğimiz) elçilerden birisin. (Bu Kur’an,

sana) ataları uyarılmamış olan ve bu yüzden de (doğru ya da yanlışın ne

olduğundan) habersiz bulunan bir halkı uyarman için, çok güçlü, çok müşfik

olan (Allah) tarafından indirilmiştir.”

Kur’an-ı Kerim, kıyamete dek tek yol gösterici vasfını sürdürebilecek

tek ilahi kitaptır, İslam dini de son ilahi dindir. En son gelen semavi din İslam

olduğu için önceki semavi dinler olan Hıristiyanlık ve Yahudilik, bir karşıt ile

mücadele içine girmek durumunda kalmıştır. Hıristiyanlık ve Yahudilik

kökenleri Doğu’ya dayansa da, bu dinler Batı’yı, İslam ise Doğu’yu temsil

eder duruma gelmiştir.

Bütün dünyayı saran İslam karşısında, Batılı oryantalistler, İslam’ı,

Peygamberini ve Kur’an-ı Kerim’i tanıma ihtiyacı hissettiler. Oryantalizm

çatısı altında görebileceğimiz çalışmalar yapmışlardır.

Page 8: W.MUIR VE D.S.MARGOLIOUTH ÖRNE Ğİdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER_YOK_GOV_TR... · T.C. ANKARA ÜN İVERS İTES İ SOSYAL B İLİMLER ENST İTÜSÜ TEMEL

VII

Dünya tarihi üzerinde köklü etkiler gerçekleştiren İngiliz oryantalistler,

Hz.Muhammed’in hayatından yola çıkarak Müslümanların hayatına yön veren

en önemli aracı , Kur’an-ı Kerim’i anlama ve araştırma yolluna gitmişlerdir.

Bu araştırmaların akademik anlamda olgunluğa eriştiği dönem XIX.

yüzyıldır. Bu dönemde, eserleri ile öne çıkan İngiliz oryantalistler Sir William

Muir ve David Samuel Margoliouth’dur.

Önde gelen bu iki ismin Kur’an-ı Kerim ile ilgili yaptığı çalışmalar ve

konuya dair düşünceleri ve getirdikleri açılımlar araştırmanın konusuna ve

önemine işaret eder.

Sömürgecilik, ortaçağ İslami bakış açısının İngiliz kültür ve

medeniyetinin etkilerinin çalışmalarına etkisi de incelenmiştir.

İşte bu araştırma bu bağlamda W. Muir ve D.S.Margoliouth’un İngiliz

oryantalistler olarak Arapça kaynaklara inerek özgün İngilizce eserleriyle

Kur’an-ı Kerim ile ilgili oryantalizme kattıkları düşünce boyutlarını konu

edinmiştir.

B- ARAŞTIRMANIN AMACI VE METODU

İngiliz oryantalistlerin Doğu bilimine katkısı şüphesizdir. İngiltere,

dünya coğrafyasının ve politikasının değişip şekil almasında kültürel, siyasi

ve dini mirası ile önemli bir rol oynar. Müslüman Doğu’nun en önemli İslami

kavramı olan Kur’an-ı Kerim ile ilgili yaptığı çalışmalar göz ardı edilemez.

İngilizlerin ve Fransızların çalışmaları ile oryantalizm akademik bir disiplin

oldu. Biz bu çalışma da sadece İngiliz oryantalistlerden başlıca ikisini ele

alarak değerlendireceğiz.

Page 9: W.MUIR VE D.S.MARGOLIOUTH ÖRNE Ğİdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER_YOK_GOV_TR... · T.C. ANKARA ÜN İVERS İTES İ SOSYAL B İLİMLER ENST İTÜSÜ TEMEL

VIII

Oryantalizmin bilimsel anlamda olgunluğa ulaştığı ilk dönem olarak

addedebileceğimiz XIX. yüzyıl’dır. Bu dönemin İngiliz oryantalistlerden Sir

William Muir ve O’nu takip eden David Samuel Margoliouth sahip oldukları

konumları, geçmişleri ve akademik bilgileri ile tam anlamıyla bu yüzyılın

zihniyetini yansıtır. Bu sebeple bu ilim adamlarının Kur’an-ı Kerim’i nasıl

anlayıp, değerlendirdikleri önemlidir.

Böylece İngilizler bağlamında Batılı düşüncesini ve William Muir ve

D.S.Margoliouth İngiliz oryantalistlerin Kur’an’a bakışları, düşüncelerini

değerlendirmiş olacağız.

Konuyu işlerken genel oryantalizmden hareketle İngiliz oryantalizmi ve

onun oluşumundaki İngiliz oryantalistlerin Kur’an çalışmalarını ortaya koyduk.

Birinci bölümde, oryantalizmin ne olduğu, oryantalistin kime

dendiğinden bahsederek açılışı yaptık. Daha sonra oryantalizmin kısaca

tarihi seyrine değinerek, sömürgeciliğin oryantalizmin gelişimine katkısı ve

İngilizlerin oryantalizmde ki yeri ve Kur’an-ı Kerim ile ilgili yapılan

çalışmalarda oryantalistlerin özellikle ele aldıkları konulara değindik.

İkinci bölümde, William Muir’ın hayatı ve eserlerinden bahsettikten

sonra, Muir’ın Hz. Peygamberin yaşamı doğrultusunda Kur’an-ı Kerim

hakkında kaleme aldığı kitabından yola çıkarak, diğer eserlerinde yer alan

düşünceleriyle birlikte, Kur’an-ı Kerim hakkındaki düşüncelerine yer verdik.

Üçüncü bölümde D.S. Margoliouth’un hayatı, eserleri ve kaynaklarına

yer verdikten sonra, Kur’an-ı Kerim ile ilgili ortaya attığı iddiaları yer

almaktadır. Zira D.S. Margoliouth’un Kur’an-ı Kerim hakkındaki iddialarının

yer aldığı sadece bu konuları işlediği tek bir kitabı yoktur. Hz. Muhammed’in

Page 10: W.MUIR VE D.S.MARGOLIOUTH ÖRNE Ğİdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER_YOK_GOV_TR... · T.C. ANKARA ÜN İVERS İTES İ SOSYAL B İLİMLER ENST İTÜSÜ TEMEL

IX

yaşamını ve İslam’a dair konuları işlerken çeşitli kitaplarında iddialarına yer

vermektedir.

Bu iki oryantalistin konuları işlerken örnek olarak verdikleri ayetleri

yorumlamalarında sadece kendi iddialarını destekleyen kısımlarını

gördüklerini ya da iddialarını destekleyici şekilde anlamlandırmalarda

bulunduklarını daha açık şekilde beyan edebilmek için bu dönemde İngiliz

sömürgesini yakından yaşamış, bu dönemin zihniyetini gayet iyi bilen Ebu’l

Ala el-Mevdudi’ nin tefsirine yer verdik

Yine bu iki oryantalistin iddialarından yola çıkarak genel anlamda

İngiliz oryantalizminin karakterine ve İngiliz oryantalistlerin düşünce

boyutlarına şahid olacağız. Böylelikle İslam dünyasının bu düşünce ve

hedefleri anlayarak, kendini daha iyi ifade etmesine ışık tutacaktır

Page 11: W.MUIR VE D.S.MARGOLIOUTH ÖRNE Ğİdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER_YOK_GOV_TR... · T.C. ANKARA ÜN İVERS İTES İ SOSYAL B İLİMLER ENST İTÜSÜ TEMEL

1

BİRİNCİ BÖLÜM:

ORYANTALİZM VE KISA TARİHİ

Page 12: W.MUIR VE D.S.MARGOLIOUTH ÖRNE Ğİdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER_YOK_GOV_TR... · T.C. ANKARA ÜN İVERS İTES İ SOSYAL B İLİMLER ENST İTÜSÜ TEMEL

2

A- ORYANTALİZM NEDİR? ORYANTALİST KİMDİR?

Oryantalizm denildiğinde oldukça kapsamlı bir konu ortaya

çıkmaktadır. Oryantalizm arkeolojist, tarihçi, dilbilimci, filozof, müzisyen,

ressam ve ilahiyatçıların ilgilendiği bir sahadır. Biz Oryantalizm konusunu

ilahiyatçı gözü ile değerlendireceğiz.

Oryantalizm kavram itibariyle “Doğu Bilimi veya Doğu Dünyası Bilimi

yada Şark İlmi” demektir.1

Oryantalizm Doğu ’nun Batı tarafından incelenmesi anlamına gelirken öte

yanıyla da Batı’nın kendi bilincine varmasının en önemli aracı olarak

gözükmektedir. Doğu yoksa Batı da yoktur ve Doğu, Batı ’nın en mükemmel

ötekisidir. İşte oryantalizm de Batı’nın bu en mükemmel ötekisini, Doğu’yu

kendine konu edinmiştir 2

Edward Said ise oryantalizmi şöyle tanımlar: Oryantalizm kültür bilim ve

kurumlar tarafından sessizce meydana çıkarılmış basit bir tema yahut politik

bir alan değildir. Doğu üzerine yazılmış eserlerin geniş ve yaygın bir

koleksiyonu da değildir. Oryantalizm estetik, bilimsel, ekonomik, sosyolojik,

tarihe ait ve filolojik metinler aracılığı ile aktarılmaya çalışılan bir cins jeo-

ekonomik görüşler bütünüdür. Oryantalizm coğrafi bir ayrım değil - dünya

Doğu ve Batı olmak üzere eşit olmayan iki bölüme ayrılmıştır- bir seri çıkarlar

toplamıdır.

Bir başka deyişle oryantalizm, “ Avrupa’nın Doğu fikridir.”3

1 M. Hamdi Zakzuk, Oryantalizm veya Medeniyet Hesaplaşmasının Arka Planı, Işık Yay.,İzmir 1993,

s .8 . 2 Yücel Bulut, Oryantalizmin Kısa Tarihi, Küre Yay. İst. 2004 , s. VII . 3 Edward Said, Oryantalizm, trc. Nezih Uzel , İrfan Yay. İst. 1998 , s. 26-31.

Page 13: W.MUIR VE D.S.MARGOLIOUTH ÖRNE Ğİdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER_YOK_GOV_TR... · T.C. ANKARA ÜN İVERS İTES İ SOSYAL B İLİMLER ENST İTÜSÜ TEMEL

3

Ana hatları ile hareket noktası olarak XVIII. Yüzyılın sonu ele

alındığında söz konusu oryantalizm Doğu’yu konu edinen kurumların tamamı,

verilen beyanatlar, takınılan tavırlar, yapılan benzetmeler, bir cins öğreti,

yönetim biçimi veya hükümet şeklidir. Kısacası bu oryantalizm, Batı’nın

üstünlük sürdürme taktiği, Doğu üzerinde otorite kurma çabasıdır.1

Elli yıldan daha kısa bir süre önce, Doğu’yu ve Doğulu halkları araştıran

disiplinler genel olarak Oryantalizm olarak adlandırılır ve bu alanlarda

araştırma yapanlara da oryantalist denilirdi.2

Oryantalist; Şark ile ilgili incelemeler yapan, oraya dair her hangi bir

konuda uzmanlaşmış Batılı bilim adamı demektir.3

Oryantalizmin yüksek eğitim kurumlarını da içine aldığını düşünürsek,

Doğu hakkında akademik anlamda ders veren, yazı yazan ve araştırma

yapan herkes oryantalisttir.4

Edward Said oryantalizmi “hepsi birbirine dayalı birçok şey” olarak

anlamakta ve genel kabul gören anlamlarını sıralamaktadır:

“Antropolog, sosyolog, tarihçi veya dilbilimci olsun özel yahut genel bir

açıdan şarkı öğreten, yazıya döken araştıran kimse şarkiyatçıdır (oryantalist)

ve yaptığı şey şarkiyattır (Oryantalizm). Zenginliği, nakil usulü, ihtisas

sahaları ve iletimi kısmen bu kitapta ele alınacak olan bu ‘bilimsel gelenek

için’ oryantalizmin daha geniş bir manası vardır: Oryantalizm ‘Doğu ile Batı

arasında ontolojik ve epistemolojik ayırıma dayalı bir düşünüş biçimidir. Şimdi

oryantalizmin üçüncü anlamına geliyorum: bu anlamda oryantalizm, diğer

ikisinden ziyade ‘tarihi ve maddi’ biçimde tanımlanmıştır. On sekizinci yüzyıl 1 Edward Said, Oryantalizm , s. 14 2 Yücel Bulut, , Oryantalizmin Kısa Tarihi s.1. 3 Suat Yıldırım, Oryantalistlerin Yanılgıları , Ufuk Kitapları , İst. 2003, s, 19 4 Edward Said, Oryantalizm, s.13.

Page 14: W.MUIR VE D.S.MARGOLIOUTH ÖRNE Ğİdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER_YOK_GOV_TR... · T.C. ANKARA ÜN İVERS İTES İ SOSYAL B İLİMLER ENST İTÜSÜ TEMEL

4

sonlarını kabaca belirlenmiş bir başlangıç noktası kabul edersek, Oryantalizm

Şark ile uğraşan toplu müessesedir; yani Şark hakkında hükümlerde bulunur,

Şark hakkındaki kanaatleri onayından geçirir, Şark’ı tasvir eder, tedris eder,

iskan eder, yönetir; kısacası ‘Doğu’ya hâkim olmak, onu yeniden kurmak ve

onun amiri olmak için’ Batı’nın bulduğu bir yoldur.

Said’in söylediği gibi Oryantalizmin hem akademik bir yönü, hem

sömürge faaliyetleriyle bir ilişkisi, hem de dini ve kültürel bir veçhesi

bulunmaktadır.1

Oryantalizm Doğu’nun Batı tarafından incelenmesi anlamına gelirken

öte yanıyla da Batı’nın kendi bilincine varmasının en önemli aracı olarak

gözükmektedir. Doğu yoksa Batı da yoktur ve Doğu, Batı’nın en mükemmel

ötekisidir. İşte oryantalizm de Batı’nın bu en mükemmel ötekisini, Doğu’yu

kendine konu edinmiştir.2

Oryantalizmin literatüre en büyük katkısı Arapça kaynakları neşretmekte

gösterdikleri çabadır. Onlar, Arapça kaynakları, el yazmalarını toplayıp tasnif

ederken İslam âlimleri için gerekli bilgilere de erişme imkânını sağladılar.

Fakat Oryantalizm önyargılardan kurtulamadı. Çünkü üniversite âlimleri,

işadamları, misyonerler, devlet memurları, tüm bu kişilerin asıl hedefleri

sömürgeleştirilecek bölge hakkında bilgi edinerek hedeflenen kitlenin zihnine

nüfuz etmeyi kolaylaştırmaktı.

Oryantalistler Doğu insanını çalışmalarının nesnesi görünümü vererek

“ötekilik duygusu” oluşturma ve bunu zihinlere aşılama gayesindeydiler.

Böylece doğulu insana “Avrupalılar normal insan, Doğulular ise pasif, iştirakte

bulunamayan kendi kararlarını veremeyen; dolayısıyla da Avrupalının

1 Edward Said, Oryantalizm, s.15-16

2 Yücel Bulut, Oryantalizmin Kısa Tarihi, s. VII .

Page 15: W.MUIR VE D.S.MARGOLIOUTH ÖRNE Ğİdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER_YOK_GOV_TR... · T.C. ANKARA ÜN İVERS İTES İ SOSYAL B İLİMLER ENST İTÜSÜ TEMEL

5

yönetimine ihtiyaç duyan insanlar oldukları” düşüncesi beyinlerine kazınmaya

çalışılmıştır.

B- ORYANTALİZMİN KISA TARİHİ

Oryantalizmin inceleme nesnesi Doğu’dur. Başka bir deyişle

oryantalizm Doğu’nun tarihi, kültürü, dini ve Doğu’ya ait her şeyi konu olarak

alır. Oryantalistler bu alanı irdeleyerek Batı’nın karşıtını kendi söylemleri ile

şekillendirmeye çalışmışlardır. Oryantalizm Batı’nın bizzat kendisi ile ilgilidir.

Batı’da Doğu toplumlarını açıklamak iddiasıyla ortaya atılan teoriler Batı

kimliğini ve üstünlüğünü daha belirgin bir şekilde vurgulamaya dönüktür. Batı,

Oryantalist söyleminde, Doğu’ya bakışında kendini ele vermektedir. Batı

‘öteki’ kavramıyla Doğu’ya bakarken aslında kendine bakmaktadır, kendini

ifade etmektedir. Batı Oryantalizm süreciyle kendi bilinçlenme tarihi

hakkında bize bilgi vermektedir. 1

Doğu ya da Batı kavramlaştırmaları kimi zaman kavranamaz, sınırları

muğlâk hayali kavramlar haline dönüştürülmüşse de gerçekte oryantalist

çalışmalar “ hayal ürünü” olmayıp bilakis Avrupa’nın somut ihtiyaçlarının ve

bilinçli uğraşlarının bir sonucudur. Görünüm itibariyle Doğu ve Batı iki coğrafi

bölgedir. Nasıl ki sadece Batı tek başına var değilse, Doğu’ da tek başına

var değildir. İkisi de birbirini tamamlar ve birbirine dayanır.2

Doğu olmasaydı eğer “Batı” da olmazdı. Batı Doğu ‘yu ötekileştirmek

suretiyle, başka bir deyişle, kendisinin tamamen zıddı olan bir Doğu icat

ederek, Doğu’yu Doğulaştırarak kendini tanımlar. Bu ötekileştirme işlemiyle,

kendisinde olan iyi şeylerin Doğu’da olmadığını ve kendisinde olmayan kötü

şeylerin hepsinin Doğu ‘da var olduğunu iddia eder .

1 Yücel Bulut, Oryantalizmin Kısa Tarihi , s.14 2 Yücel Bulut, Oryantalizmin Kısa Tarihi,s.8

Page 16: W.MUIR VE D.S.MARGOLIOUTH ÖRNE Ğİdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER_YOK_GOV_TR... · T.C. ANKARA ÜN İVERS İTES İ SOSYAL B İLİMLER ENST İTÜSÜ TEMEL

6

Doğu’nun Batı görüşü hakkındaki son dönem tartışmaları savaş

sonrasına ait küresel çatışma ve diğer kültürler hakkındaki uyuşmazlığın bir

ürünü olarak ortaya çıkar. Temel konu İslam, Hıristiyanlık ve Yahudilik

dinlerinin aynı dinin (İbrahim’in dininin) varyasyonları olmasıdır, fakat Batı’nın

kategori olarak Doğu’dan ayrılması için bu dinler arasındaki farklılıklar

vurgulanmıştır.

Tarihi ve kültürel tanımlamada İbrahim’i inanışlar kesin ve belirli

şekilde, belirli bir coğrafi bölgeye ya da yerleşim alanına tahsis edilemez,

fakat böyle bir tahsis politik sebeplerle yapılabilir. Bu dinler yüce bir Tanrı, bir

kutsal kitabı, dini bir öğreti ve asil peygamberler ailesi gibi özellikleri

paylaşırlar. Yahudi ve Hıristiyanlık gelenekleri ve coğrafi kökenleri açısından

Yakın Doğu’dur. Bu açıdan oryantalizm, eski bir aile kavgası gibidir ve

böylece başka dinlerin ötekiliği hem kaçınılmaz hem de merak uyandırıcıdır.

Doğu-Batı anlayışına göre tiksindirici, aynı zamanda ayartıcı ve çekici olan

yasaklanmış “öteki” imajına sahiptir.1

İşte bu perspektifle oryantalizmin inceleme nesnesi Doğu’dur, bununla

birlikte o, Batı’nın bizzat kendisiyle de ilgilidir. Batı’da Doğu toplumlarını

açıklamak iddiasıyla ortaya atılan teoriler, Batı kimliğini ve üstünlüğünü daha

belirgin bir şekilde vurgulamaya yöneliktir.2

Bütün Oryantalizm faaliyetleri , genelde Doğu ‘dan kaynaklandığı halde

Doğu ’yu belirli bir mesafe içinde tutmayı uygun görmektedir. En dar anlamda

oryantalizm Doğu’dan çok Batı’ya bağlıdır. Bu bağlılığı Batı’nın çeşitli

teknikleri yaratır. Böylece Doğu, açık seçik ve nutuklarda yer aldığı şekli ile

ve Batı’nın takdimi ile ortaya çıkar. 3

1 Bryan S.Turner, “Outline of a Theory of Orientalism”, Orientalism: Early Sources, Volume I, Routledge, London, 2000 ,s.1 2 Yücel Bulut, Oryantalizmin Kısa Tarih,s.13 3 Edward Said, Oryantalizm, s.39

Page 17: W.MUIR VE D.S.MARGOLIOUTH ÖRNE Ğİdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER_YOK_GOV_TR... · T.C. ANKARA ÜN İVERS İTES İ SOSYAL B İLİMLER ENST İTÜSÜ TEMEL

7

Batıda oryantalizm faaliyetleri kilise eksenli idi. Aydınlanma Çağı’na

gelinceye kadar Kilise temsilcileri halka göre daha üst bir statüde yer

almaktaydı. Kilise temsilcileri, kutsal metni yetkisinin sadece kendisinde

olduğunu, dinde tek söz sahibi olarak düşüncelerinin ilahi kaynaklı olduğunu

ve yanlışlık içermediğini savunmuşlardır. Kilise aklın tesirini uzaklaştırmak

için kilisenin kutsal metni yorumlamasına kalben bağlılığı vurgulamıştır.

İslam Orta Doğu’da sahneye çıktığında, hem Yahudilik hem

Hıristiyanlık, İslam’ı bir tehdit olarak algıladı ve İslam’ın kendilerinin elde ettiği

statüye sahip olmasını istemediler.

Hıristiyanlık ve Yahudilik İslam’ı bir tehdit olarak tanımladı.

İslam’ın ilahi bir din olarak inandırıcılığına zarar vermek için Haçlı Seferleri de

dahil denenmedik strateji bırakmadılar.1

Hıristiyanlığın özüyle çelişen davranışlar sergileyen kilisenin insanlar

üzerindeki baskıcı tutumu insanları daha seküler bir dünya düzenine yöneltti.

Bunun sonucunda ve Haçlı Seferlerinin de tesiri ile Hıristiyanlık XV. yüzyılda

cani, kan dökücü bir din profili çizdi.

İslam ve Hıristiyan kültürler arasındaki ilişki hep çekişmeli olmuştur.

Çünkü seküler dünya anlayışı ve kolonileşme boyutu, Avrupa ve Orta Doğu

politikalarına yansımıştır. Seküler ve politik değişmeler Hıristiyanlık ve İslam

arasındaki eski gerilimi artırmıştır. Politik güçle birlikte İslami kimlik

konusunda da problemli ilişkiler söz konusudur. 2

Modern dönemin başlangıcında ise Oryantalizmin şekillenmesinde

Reform ve Rönesans Hareketleri göze çarpar. Martin Luther’in (1483-1546)

1 Asaf Hussain, “The Ideology of Orientalism”, Orientalism, Islam and Islamists Amana books, USA, 1984,s.5 2Bryan S.Turner, “Outline of a Theory of Orientalism”, Orientalism: Early Sources,s.2

Page 18: W.MUIR VE D.S.MARGOLIOUTH ÖRNE Ğİdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER_YOK_GOV_TR... · T.C. ANKARA ÜN İVERS İTES İ SOSYAL B İLİMLER ENST İTÜSÜ TEMEL

8

1521 yılında Wittenberg Kilisesi’nin kapısına astığı doksan beş maddelik

bildirgesiyle reformasyon fiilen başlamış oldu.

Martin Luther Katolik kilisesi din adamlarına savaş açarak her

Hıristiyan’ın kutsal kitabı kendisinin okuyup anlama yetisine sahip olması

gerektiğini ortaya koydu.1Böylece Oryantalizmin dini boyutu şekil değiştirerek

başka amaçlar doğrultusunda ilerlemeye başladı.

İslam’ın hızla yayıldığı İspanya’da ve İtalya’da ise son derece parlak bir

medeniyet kurduğu, bilimde teknolojide önemli keşifler yaptığı, edebiyatta ve

felsefede önemli eserler verdiği, devlet idaresinde önemli yollar kat ettiği

zengin, huzurlu olduğu dönem Ortaçağ’dır. Ancak Ortaçağ Avrupa için

karanlık bir dönemdir. Özellikle bu dönemde Kilise’nin her alanda baskısı

hissedilmektedir. Başka bir deyişle, Orta çağda Avrupa kendi varlık ve

birliğini sürdürmek amacıyla Hıristiyanlık paydasında buluşmuştur. Netice

itibariyle, Orta Çağ’da İslam’ın ortaya çıkması ve yaygınlaşması üzerine

Doğu-Batı ilişkisi, iki düşman din arasındaki çatışmaya dönüşmüştür.

Hıristiyanlığın etkisi Avrupa’da İslam’ın yayılışı sonrasında belirginleşmiştir.

Bunun en güzel örneği Haçlı savaşlarıdır.1095–1272 yılları arasında sekiz

Haçlı seferi yapılmış 2 ve böyle bir ortamda Batılılar, Haçlı seferlerinde elde

ettikleri imkânlarla Doğu’yu ve pek çok araştırma potansiyeline sahip olan

İslam’ı daha iyi tanımışlar ve karşılarında üstün İslam medeniyetinin varlığını

kabul etmişler.3 Haçlı Seferleri Batı’nın Doğu ülkelerinde ilk koloni kurma

çabasıdır. Haçlı seferleri ile Avrupa, ilk kez kendi sınırı olmayan bölgelerde,

Asya içlerinde koloniler kurma başarısını göstermiştir. Haçlı seferleriyle

bölgelerin tamamını işgal edilmeyip stratejik-ticari yerlerin işgal edilmesi

1 Şehmus Demir,Kur’an’ın Yeniden Yorumlanması,İnsan yayınları,İstanbul, 2002,s.14-15 2Yücel Bulut,Oryantalizmin kısa Tarihi,s.29,31 3 İsmail Cerrahoğlu, “Oryantalizm ve Batı’da Kur’an İlimleri Üzerine Araştırmalar”,AÜİFD, cilt:31, Ankara, 1989, s.113

Page 19: W.MUIR VE D.S.MARGOLIOUTH ÖRNE Ğİdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER_YOK_GOV_TR... · T.C. ANKARA ÜN İVERS İTES İ SOSYAL B İLİMLER ENST İTÜSÜ TEMEL

9

dikkat çekicidir.1 Haçlı seferleri sonucunda Doğu Akdeniz ticareti Avrupalılara

yeniden açılmış oldu.

Bu perspektiften bakıldığında Akdeniz havzasındaki yeni İslam

medeniyeti, Hıristiyan Batı dünyasını Haçlı seferleriyle İslam-Doğu’ya karşı

harekete geçiren en önemli sebeptir. Zira İslam’ın doğuşu ve gelişimi tarihin

kırılma evrelerinden biridir ve O’nun Akdeniz havzasında yayılması politik ve

dinsel açıdan önemlidir. İslam, Hıristiyanlığın kendine dönüşünü ve kendi

değerlerine sarılışını körüklemiştir. İslam’ın yayılarak, üstün bir güç oluşu

Hıristiyanlığı canlandırmış ve Doğu ile Batı arasındaki zorlu mücadeleyi

başlatmıştır. İslam medeniyeti gelişip güçlendikçe, Batı kendi değerlerine

vurgu yapmış, kendi zihinsel ve siyasal çerçevesine daha da sarılmak

durumunda kalmıştır. 2 11-13 yüzyılda, İslam artık açıkça bir “öteki”dir.

Hıristiyan Batı birliğini sağlamak için hedef gösterilen bir karşıttır. Oryantalizm

negatif ve yüzeysel bakışta “ötekini” yabancı ve tehlikeli bir çerçeveden

görmeyi içerir.3

Tarihin bu sahnesinde, Avrupalılar ve Müslümanlar birbirleri hakkında

pek çok şey bilen iki farklı gruptu. Sahip oldukları bilgiler de doğruluğu

belirgin bilgilerdi. Zira Çin, Hindistan gibi etnik temelde tanımlanmış ve

coğrafi olarak sınırları belli olan bu uygarlıkların tersine, İslam, inançları

kendini algılayış biçimi, daha da önemlisi ilke olarak evrenseldi. Müslüman

kimse Allah’ın son vahyinin temsilcisi olduğuna inanıyor ve bu vahyi tüm

insanlığa götürmeyi kendine bir görev sayıyor ve bunu cihat olarak

tanımlıyordu. İslamiyet bu yönüyle Asya, Avrupa ve Amerika’nın öteki

uygarlıklardan keskin bir biçimde ayrılıyor, fakat kendine özgü bir misyon ve

ayrıcalık duygusuyla hareket etmesiyle Hıristiyanlığı andırıyordu. Ortaçağın

sonuna değin Müslümanlar amaçlarını hayata geçirme konusunda

1 Yücel Bulut, Oryantalizmin kısa Tarihi ,s.33 2Halil İnalcık, “Türkiye ve Avrupa: Dün Bugün”, Doğu Batı Dergisi, Sayı 2, Nisan 2000, s.9 3 Bryan S.Turner, “Outline of a Theory of Orientalism”, Orientalism: Early Sources, s.14

Page 20: W.MUIR VE D.S.MARGOLIOUTH ÖRNE Ğİdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER_YOK_GOV_TR... · T.C. ANKARA ÜN İVERS İTES İ SOSYAL B İLİMLER ENST İTÜSÜ TEMEL

10

Hıristiyanlara nazaran daha ileri bir noktaya gelmişlerdi. Hıristiyanlık ise

evrenselci hedef ve iddialarına karşın Avrupa dini olarak kalmıştı.1

Oryantalistler, Müslümanlardan farklı olarak karşıt imgeleri ve gizemli

doğuyu tanıma girişimlerinde bulunmuşlardı. Oryantalistlerin girişimleri farklı

tezahürlerde cereyan etmiştir. Onların bu girişimleri somut olarak da

gözlenmiştir. Zira Batı’da Müslüman toplumların dillerinin öneminin erken

dönemde anlaşılması üzerine İspanya, Fransa, Hollanda, İngiltere, Almanya,

İtalya ve İsviçre gibi pek çok Avrupa ülkesinde dil okulları açılmıştır.

Üniversitelere de doğu dillerinin öğretildiği bölümler eklenmiştir. 2 Mesela XIII.

yüzyılda İspanya, Mısır ve Suriye’ de yaşayan Hıristiyanlar da Arapça

biliyorlardı. Ayrıca İspanya’ da Dominik tercüme ve araştırma evleri

bulunmaktaydı. Batı’da bilimsel anlamda şarkiyatçılık 1312 Viyana’ da

toplanan Kilise Şurası’nda Paris, Oxford, Bologne (İtalya ), Avignon ( Fransa)

ve Salamanque ( İspanya ) üniversitelerinde Arapça, Yunanca, İbranice ve

Süryanice kürsülerinin kurulmasının kararlaştırılmasıyla başlar.3

Oryantalizmin tarihsel seyrini şu şekilde yansıtmak mümkündür:

Doğu araştırmalarıyla ilgilenen ilk batılı ilim adamının kim olduğu ve

oryantalizmin ne zaman başladığı kesin olarak bilinmiyor. Ancak, Batı

kiliselerine bağlı ruhbanlardan bir kısmının şan ve şeref dolu günlerinde

Endülüs’e gelerek buradaki medreselerde okudukları Kur’an-ı Kerim’i ve bazı

Arapça kitapları kendi dillerine çevirdikleri, başta felsefe, tıp ve matematik

olmak üzere çeşitli ilimlerde Müslüman âlimlere talebelik ettikleri tarihi bir

1 Bernard Lewis,Çatışan Kültürler ve İslam,s:3 2 Abdulhamit Birışık,Oryantalist Misyonerler ve Kur’an, s:85 3Edward Said, Şarkiyatçılık, trc:Berna Ünler,Metis, İstanbul,2001;s.59,Albert Hourani, Batı düşüncesinde İslam,trc: M.K.Atalar, Pınar yay.,İst.1996,s.27,aktaran Abdülhamit Birışık, Oryantalist Misyonerler ve Kur’an, s.84

Page 21: W.MUIR VE D.S.MARGOLIOUTH ÖRNE Ğİdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER_YOK_GOV_TR... · T.C. ANKARA ÜN İVERS İTES İ SOSYAL B İLİMLER ENST İTÜSÜ TEMEL

11

gerçektir. Rahipler vatanlarına döndükten sonra Arap eserlerini neşretmeye

başladılar ve Padua medresesi gibi enstitüler kurdular.1

Bazı araştırmacılar, Hıristiyan Batı’da oryantalizmin resmen ortaya

çıkışını, 1312’de toplanan Viyana Konsülü’nün çeşitli Batı Üniversitelerinde

birkaç Arap dili kürsüsünün kurulmasına dair karar çıkarılmasıyla

başlatıldığına işaret ediliyorsa da, oryantalizmin başlangıcı için kesin bir tarih

belirlemek güçtür. Ancak burada “Kilise oryantalizmine” işaret edilmesi, bu

tarihten önce gayr-i resmi bir oryantalizmin olduğunu gösteriyor.

Bir kısım araştırmacılar, oryantalizmin ilk başlangıcının Miladi XI.

yüzyılın başlarına kadar dayandığını söylerken; Rudi Paret, Avrupa’da İslam

ve Arap araştırmalarının Kur’ân-ı ilk defa Latince-Arapça sözlüğün çıkarıldığı

XII. Yüzyılda başladığı görüşündedir. 2

Bazıları ise, Raymond Lulle’ü(1231-1315) Batı oryantalizminin

kurucusu diye nitelendirirler. Hıristiyan din bilgisi almasının yanında felsefe,

edebiyat ve tabii bilimlerle de ilgili olan biriydi. Müslümanlara karşı

Hıristiyanlığın gerçekliğini göstermek içinde görüşme ve akli deliller getirme

taraftarıydı. Hıristiyan misyonerlerini yetiştirmek için Mayorka Adasında

Arapça öğreten bir okul kurdu. Bu okul 1276–1294 döneminde öğretime

devam etti.3

Bu ilk dönemlerde oryantalizmin İslam karşısında takındığı tavırlarda

iki ayrı eğilim vardı: Birincisi; milli efsane ve hurafelerden bakan , taraflı ve

subjektif bir mücadele yolu izleyen dini bir eğilimdir. İkincisi ise; birincisine

1 Mustafa Sibai, Oryantalizm ve Oryantalistler: Yararları ve Zararları, trc: Doç.Dr. Mücteba Uğur ,

Beyan Yayınları, İstanbul, 1993, s.34-35

2 M. Hamdi Zakzuk, Oryantalizm veya Medeniyet Hesaplaşmasının Arka Planı , s.8-9 3 Suat Yıldırım, Oryantalistlerin Yanılgıları, s.21

Page 22: W.MUIR VE D.S.MARGOLIOUTH ÖRNE Ğİdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER_YOK_GOV_TR... · T.C. ANKARA ÜN İVERS İTES İ SOSYAL B İLİMLER ENST İTÜSÜ TEMEL

12

oranla objektiflik ve bilimselliğe bir derece daha yakın olan ve İslam dinini

tabiat, tıp ve felsefe ilimlerinin beşiği olarak gören eğilimdir.

1539 yılında Paris’teki College de France’de ilk Arap Dili Kürsüsü

kuruldu. Bu kürsünün başına ilk gerçek oryantalist sayılan Guillaume Pastel

(1581) getirildi.1

Batı’da ilk düzenli Arapça eğitimi 1587 yılında Paris’ teki College de

France’ ın Arapça profesörü ve Asya Derneği (Societe Asiatique, 1822) ilk

başkanı Silvestre de Sacy ve onun takipçisi olan Ernast Rennan’ın ( 1832 –

1892 ) dilbilimi, Arap dili ve tarihi çalışmaları da önemlidir. 2

Oryantalist çalışmalar bir taraftan okullarda yürütülmeye başlanmışken

omlardan önce yola çıkan misyonerler yollarına devam ediyorlardı. Onyedinci

yüzyıl boyunca Doğu’ya karşı misyoner ilgilerin yanısıra ticari ilgilerde

artmaya başladı. İngiltere, Fransa, Almanya, Portekiz, Hollanda gibi bir sürü

Avrupa ülkesinin ticaret şirketleri Müslüman ve Müslüman olmayan ülkelerde

kuruldu. Avrupalı ticareti için politik ilgilerin artması çok uzun zaman almadı.

Bu ülkelerin henüz kullanılmamış kaynaklarının olması, bu kaynakların

sürekliliğini devam ettirmek ve maksimum seviyede kullanmak için, bu ülke

topraklarının denetimini ele geçirmeye ve sömürgeleştirmeye itti. 3. Böylece

ticarî kazançların devamını sağlamak amacıyla Avrupa ülkeleri

sömürgeleştirme yoluna gittiler.

Doğu ile yapılan ticaretin artması ile diplomasi ve ticaret bilen

insanlara duyulan ihtiyaç artmaya başladı. Bunlara bağlı olarak Avrupa’da,

Doğu araştırmaları yapan kürsülerin sayısı arttı.1632’de Cambridge’de,

1634’de Oxford’da birer kürsü oluşturuldu. Bu Arapça ve İslamî ilimler

1 M. Hamdi Zakzuk, Oryantalizm ,s.15-18 2 Abdulhamit Birışık, Oryantalist Misyonerler ve Kur’an, s.85 3 Asaf Hussain, “The Ideology of Orientalism”, Orientalism, Islam and Islamists, s.6

Page 23: W.MUIR VE D.S.MARGOLIOUTH ÖRNE Ğİdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER_YOK_GOV_TR... · T.C. ANKARA ÜN İVERS İTES İ SOSYAL B İLİMLER ENST İTÜSÜ TEMEL

13

bölümleri zamanla büyüdü ve burada başka üniversitelerde de benzer

bölümler açacak öğretim görevlileri yetiştirildi. 1

On sekizinci yüzyılın ortasından itibaren Doğu- Batı ilişkilerinin iki

temel eleman taşıdığı görülmektedir. Bunlardan birincisi Avrupa’nın Doğu

üzerindeki sistematik gelişen bir bilgiye sahip oluşudur. İkinci özelliği de

Avrupa’nın üstünlük iddiasında bulunmasa dahi güç dengesini daima kendi

tarafında tutuşudur.2

XVII. ve XVIII. yüzyıllar boyunca Doğu konusunda üretilenler, önceki

yüzyıllara oranla daha zengin ve verimli idi. XVIII. yüzyıla kadar İslam’dan

ve Doğu Dünyasından bahsedilirken Hıristiyan ideolojisi ön plana çıkarılarak

Batı’nın üstünlüğü vurgulanmaktaydı ve oryantalizmin uğraşı alanı kendinden

farklı bir “öteki” yaratmak ve öteki kültürü öğrenmek idi. XVIII. yüzyıldan

sonra ise bu ideolojinin yerini başka bir eleştirel bakış almıştı. Artık

oryantalistler “ötekine” karşı “uygarlaştırıcı” bir misyon yüklenmiştiler ve

oryantalizm Batı’nın üstünlüğünü vurgulamak, bu üstünlüğü dünyanın geri

kalan bölgelerine yayılmasının gerekli olduğuna diğerlerini inandırmak için

Doğu’nun farklılıklarını ortaya koyup, bu farklılıkları incelemenin ve Doğu’nun

zenginliklerini edinebilmenin ideolojisi haline geldi. 3

İslam’ı tanımak konusunda yapılan ilk ciddi bilimsel girişimler ise ,

Hollanda Autricht Üniversitesinde Doğu Dilleri Profesörü Hadrian Roland

(Ö.1718) tarafından gerçekleştirildi . 1705 yılında iki cilt halinde Latince

olarak “ed-Diyanetü’l Muhammediye” isimli bir kitap yayınlandı. Ancak,

1 Yücel Bulut, Oryantalizmin kısa Tarihi, s.66; A.J.Arberry, British Orientalists, s.16 2 Edward Said, Oryantalizm, s.63 3 Recep Boztemur, “Marx, Doğu Sorunu ve Oryantalizm”, Doğu Batı dergisi, s:135, M. Hamdi Zakzuk, Oryantalizm ,s.23

Page 24: W.MUIR VE D.S.MARGOLIOUTH ÖRNE Ğİdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER_YOK_GOV_TR... · T.C. ANKARA ÜN İVERS İTES İ SOSYAL B İLİMLER ENST İTÜSÜ TEMEL

14

Katolik Kilisesi bu kitabı İslam’a dair tarafsız ve olumlu sayılabilecek

düşünceler ihtiva etmesi sebebiyle yasak kitaplar listesine aldı 1

XVIII. yüzyılda, ilk Alman oryantalist olarak bilinen J.J.Reiske (1716-

1774) Almanya’da Arap Dili araştırmalarını seçkin bir konuma getirdi. Din

adamları tarafından zındıklıkla itham edildi ve son derece fakir, kimsesiz

olarak öldü.2

Hukukçu ve Arabiyat araştırmacısı George Sale (1697-1736) İngilizce

Kur’an çevirisi (1734) yaptı. Bu eserin giriş bölümündeki düşünceler ile

birlikte, İslam’ın yeni bir tarzda araştırılmasına imkân tanımaktaydı. Sale’e

göre Hz. Muhammed doğrudan doğruya tanrı tarafından gönderilmiş değildi,

ancak Hz. Muhammed’in gerçek dini düzeltmek için gönderilmiş olduğuna

ilişkin inancı, coşkusu, etkileyici anlatımı, yargılarındaki isabet, nezaket ve

kibarlığı gibi, dikkate değer niteliklerin mümkün olan tek açıklaması buydu.

Edward Pocock ve Simon Ockley gibi şahsiyetlerin çalışmalarıyla birlikte

İslam Peygamberi bir Deccal olarak görülmekten çıktı ve tarihte belli bir yeri

olan, belli bir tarihsel rol oynamış bir kişi oldu.3 Oxford’da Arapça

Kürsüsü’nün ilk sahibi Pocock’tan sonra profesörler çizgisi sönük kalmıştı. Bu

kürsüye 1889’da David Samuel Margoliouth (1858-1940)’un atanmasına

kadar önemli bir sivrilme olmadı. Margoliouth, mükemmel bir eğitim

almamasına rağmen, kişisel gayreti ile kendisini bir Arabiyat ve İslamiyat

uzmanı olarak yetiştirmişti. Arapça, Grekçe, İbranice, Latince, Sanskritçe,

Süryanice ve Türkçe biliyordu. İslam uzmanı olarak tanınmasını sağlayan

eserleri Avrupa’da temel eserler olarak kabul edilmişti. İlk dönem Müslüman

1 M. Hamdi Zakzuk, Oryantalizm, s.23 2 M. Hamdi Zakzuk, Oryantalizm , s.25 3Yücel Bulut, “Oryantalizmin Tarihsel Gelişimi Üzerine Bazı Değerlendirmeler”, Marife dergisi, Yıl:2, Sayı:3 , 2002 , s .13-38

Page 25: W.MUIR VE D.S.MARGOLIOUTH ÖRNE Ğİdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER_YOK_GOV_TR... · T.C. ANKARA ÜN İVERS İTES İ SOSYAL B İLİMLER ENST İTÜSÜ TEMEL

15

İslam tarihçilerinin kaynaklarını kullanmasına rağmen, batılı literatürde yaygın

olarak bulunan imgeleri kullanmayı sürdürmüştü. 1

Said’e göre Avrupa’nın diğer kültürlere üstün olduğu iddiası Oryantalist

söylemi mümkün kılar ve Avrupa’nın kültürel hegemonyasını besler. Aslında

doğu-batı ilişkisini ilginç kılan batının her zaman güçlü ve baskın konumda

olmasıdır. Oryantalist söylemin gücü ve dayanıklılığı ise bu egemenlik

ilişkisine ve bu ilişkinin uzantısı olan toplumsal, ekonomik ve siyasi

kurumlardan kaynaklanmıştır. 2

Batı’nın teknolojik üstünlüğü, askeri gücü ve ticaretteki büyümesi tabi

ki endüstriyel kapitalizmin büyümesinin sonuçlarıydı. İslam, prensipleri ve

düzenlemeleriyle Avrupa’nın ekonomik ve politik üstünlüğünü durdurabilecek

bir tehditti ve bu yüzden akademik merakın nesnesi oldu. Bu tehdidin daha

yakından tanınarak alt edilmesi gerekliydi. Doğu dilleri, tercümeler ve doğu

kütüphanelerindeki eserlerinin tasnif edilmesi çalışmaları, XVIII. yüzyıl

ortalarında İslam’a olan ilgiyi körükledi.3

Napolyon’un Mısır çıkartmasını betimleyerek, Said oryantalist

düşünürler ve yazın ile batılıların emperyalist ve sömürgeci politikaları

arasındaki sıkı bağlantıyı göstermeye çalışır.4

XVII, XVIII, XIX. yüzyıllar boyunca oryantalizm ile ilgili göze çarpan

bir diğer önemli nokta onunla Avrupa ticaretinin yayılması arasındaki yakın

ilişkinin varlığıdır. Bu ilişki özellikle İngiliz ve Fransız sömürgeciliğini ve

emperyalizmini tetikler.

1 Yücel Bulut,“Oryantalizmin Tarihsel Gelişimi Üzerine Bazı Değerlendirmeler”Marife dergisi, s.33 2 Edward Said, Oryantalizm, s.40,204,149 3 Bryan S.Turner, “Outline of a Theory of Orientalism”, Orientalism: Early Sources, s.17 4 Edward Said, Oryantalizm, s.40,204,149

Page 26: W.MUIR VE D.S.MARGOLIOUTH ÖRNE Ğİdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER_YOK_GOV_TR... · T.C. ANKARA ÜN İVERS İTES İ SOSYAL B İLİMLER ENST İTÜSÜ TEMEL

16

Öyle ki, Fransa da İngiltere’de olduğu gibi kolonicilik en erken

4.Henry(1604) zamanından başlar. Fransız Devrimi ve Napolyon Savaşları

(1793-1815) zaman periyodunda oryantalizm ve kolonicilik arasındaki ilişki

gözle görülür derecede ortaya çıkar. İki düzineden fazla Fransız oryantalistin

Bonaparte’ın Mısır seferine katkısı olur. Bu seferin ardından oryantalistlerin

katkılarıyla Mısır’ın kültürü dili ve coğrafyası hakkında çalışan bir enstitü

kuruldu; ve oryantalistler sadece tercüman, yorumcu olarak değil, devlet

memuru olarak da hükümet yönetiminde göreve getirildiler. Mısır seferinin

başarısız olmasından sonra Bonaparte’a eşlik eden oryantalistler tarafından

toplanılan materyallerin pek çoğu “Désciription de l’Egypte” kitabında

basıldı.1805’de Fransız Dışişleri Bakanı Talleyrand Fransız Koleji’nde doğu

dilleri öğretimini oldukça cesaretlendirdi. Çünkü Fransa’nın Asya’daki dış

politika hedeflerine destek için tercümanlara ihtiyaç vardı.

Fransa’nın Cezayir’i işgali sürecinde de oryantalistlerin bildirgelerinin

tercüme edilmesi ve yeni yönetimin organize edilmesi gibi yardımlarının

olduğu görülür. Dolayısıyla zaman zaman oryantalistler hükümetlerde

görevlere de getirilmişlerdir.1

Napolyon Bonapart’ın 1798’de Mısır’ı işgali, daha sonra Suriye’de

gezintiye çıkması Oryantalizmin modern tarihinde muazzam sonuçlar

doğurmuştur.2

Bonapart, Avrupa ile Doğu arasında uzun bir ilişkiler serisinin

doğmasına yol açmıştı. Bu yeni serinin içinde Oryantalistin uzmanlığı

doğrudan doğruya sömürgeciliğin emrine verilmiş bulunuyordu. Bonapart

Doğu’yu oryantalist metinler ve oryantalistlerin ileri sürdüğü fikirler dışında

göremiyor, Doğu’yu bu metinlerle anlayacağına inanıyordu.

1 A.L.Macfie, Orientalism,s.45-47 2 Edward Said, Oryantalizm , s. 115

Page 27: W.MUIR VE D.S.MARGOLIOUTH ÖRNE Ğİdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER_YOK_GOV_TR... · T.C. ANKARA ÜN İVERS İTES İ SOSYAL B İLİMLER ENST İTÜSÜ TEMEL

17

Napolyon,’un Mısır işgaline kendisi ile birlikte oryantalist bilim

adamlarını götürmesi Doğu’yu sadece yazılı metinlere dayandırdığının kanıtı

idi. Bonapart’ın çevirmenlerinin çoğu 1796’dan sonra Doğu Dilleri Halk

Okulunun tek ve yegâne profesörü olan Silvestere de Sacy’nın öğrencisi

olmuşlardı. Sacy’nın yetiştirdikleri asrın üç çeyreği içinde oryantalizmin

hâkimi oldular. Bunlardan çoğu politikanın vazgeçilmez isimlerindendi. 1

Sacy’nın Doğu Dilleri Halk Okulu özellikle onsekizinci asırda Fransa ve

İngiltere’de oryantalizmin kiliseden ayrılmasından sonra, kendi döneminde

ilmi ve laik oryantalizmin örneği sayılması da altı çizilmesi gereken

noktalardan biridir.2

İngiliz oryantalistlerinden bir diğer önemli isim olan E. W. Lane (1801–

1876), İngiliz üniversitelerinde eksik olan bir hususu İslam dünyasında

seyahat ve ikamet noksanlığını giderdi. Uzun yıllar Kahire’de kaldı. O’na ait

Arabic-English Lexicon, kadim klasik diller hakkında bugüne kadar yazılmış

en doyurucu ve isabetli sözlük olma özelliğini hala korumaktadır. Bu sözlük

Lane’in tek başına Avrupalı bir akademisyen olarak Arap çalışmalarına

yaptığı en büyük katkı olarak kabul edilir. Bin Bir Gece Masallarını (The

Arabian Nights) İngilizce’ye çevirdi. Manners and Customs of the Modern

Egyptians (1836) isimli eseri hala diri olan ve zaman geçtikçe de değişen bir

Müslüman şehir toplumu ve medeniyeti hakkında okuyucusuna bir fikir

verebilmektedir. William Lane’in ayrıca Kur’an ile ilgili düşüncelerinin

toplandığı Selections from the Qur’an with an Interwoven Commentary adlı

bir kitabı da bulunmaktadır.3

Kısacası oryantalizm modern tarihin başlangıcından günümüze kadar

geçen süre içinde, yabancı bir dünyayı ele alan bir düşünce sistemi olarak, 1 Edward Said, Oryantalizm, s.121–125 2 M . Hamdi Zakzuk, Oryantalizm , s.29 3 Yücel Bulut, “Oryantalizmin Tarihsel Gelişimi Üzerine Bazı Değerlendirmeler”Marife dergisi,s.33; A.J.Arberry, British Orientalists, Londra: William Collins of London, 1943,s.20

Page 28: W.MUIR VE D.S.MARGOLIOUTH ÖRNE Ğİdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER_YOK_GOV_TR... · T.C. ANKARA ÜN İVERS İTES İ SOSYAL B İLİMLER ENST İTÜSÜ TEMEL

18

farklılıklar üzerine kurulmuş bütün diğer bilim dalları gibi maalesef insan

düşüncesini “Doğu” ve “Batı” olmak üzere iki bölüm içinde kanalize etmiştir.

Söz konusu eğilim oryantalizmin özü, teorisi ve pratiğidir.1

C. ONDOKUZUNCU YÜZYILDAKİ ORYANTALİST GELİŞMELER

VE İNGİLİZ ORYANTALİZMİ

XIX. asırda Avrupa’nın Doğu hakkındaki görüşünü belirleyen olay

emperyalizmdi. Zira bu asır Batılı sömürgecilerin İslam Dünyasının geniş bir

bölümünü istila etmesine şahit olmuş, Sömürgeci zihniyet oryantalist

kültürden fazlasıyla istifade etmişti. Bununla birlikte Avrupa’nın iktisadî,

siyasî, askerî üstünlüğü gittikçe ezici bir mahiyet alırken Doğu sürekli bir

çöküş süreci içerisindeydi. Bunun en bariz örneklerinden birisi 1857’de İngiliz

lerin, siyasî olarak Hindistan’ı istila etmeleridir. Böylece Hindistan resmen

İngiliz Kraliyetinin tebaiyetine girdi. Bu ülkeyi nüfuzu altına alabilmek için

oryantalistlerin edindikleri bilgilerden faydalandılar. İngiltere’nin en büyük

emeli istila ettiği Hindistan ve diğer yerlerdeki Müslümanlar üzerindeki İngiliz

hâkimiyetini tam olarak gerçekleştirmekti. Zira bunu gerçekleştirmek adına

Londra Üniversitesi’ne bağlı şark ve Afrika Araştırmaları Okulu’na dönüştü. 2

John Mackenzie’nin ifadesiyle, XVIII. yüzyılın son çeyreği ve XIX.

yüzyılın ilk çeyreğinde oryantalizm kelimesi İngiltere’nin Hindistan’daki

yönetimi çerçevesinde yeni bir anlam kazandı. İngiltere hükümeti, kendi

görevlilerinin Doğu Hindistan’da karşılaştıkları problemleri anlatmaktaydı. Bu

yaklaşıma göre Müslümanların dilleri ve kanunları göz ardı edilmesi ya da

yerine yenilerinin yapılması ihtiyacını gerektirmiyordu bu kurallardan

1 Edward Said, Oryantalizm,s.72 2M.H. Zakzuk, Oryantalizm,s.36; Yücel Bulut, “Oryantalizmin tarihsel gelişimi üzerine

değerlendirmeler”, Marife Dergisi , s.31

Page 29: W.MUIR VE D.S.MARGOLIOUTH ÖRNE Ğİdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER_YOK_GOV_TR... · T.C. ANKARA ÜN İVERS İTES İ SOSYAL B İLİMLER ENST İTÜSÜ TEMEL

19

faydalanıp hukukları korunarak geleneksel sosyal düzen sağlanmaya devam

edildi. O zaman için Müslüman halkların tepkisini çekmemek ve İngiliz

üstünlüğünü vurgulayarak devam ettirmenin en uygun yolu buydu.1

XVIII. yüzyıl sonu XIX. yüzyıl başında İngiltere tarafından Hindistan

üzerinde devam ettirilen oryantalist politika, Batı’nın Doğu hakkındaki

bilgisinin artmasına oldukça büyük bir katkı sağladı.2

İngiliz Oryantalizmini başladığı tarihten bu yana teşvik eden şeyler

vardır. Bunlar içerisinde kâr getiren ticaret bulma girişimi, en güçlü

uyarıcılardan biri olmuştur. Tüccar Doğu insanıyla ilişkilerinden yarar

sağlayıcı bir materyal ararken, misyoner de (takdire şayan) Tanrı’nın “tüm

dünyayı dolaş ve her yaratılana İncil’i öğret” emrini yerine getirmek ve

kendinden öncekiler gibi övgüye mazhar olabilmek istemiştir. Bunun için de

Onların dillerini ve düşünce süreçlerini öğrenmeyi amaç edinir.

Böyle bir gayenin peşinde koşan Hıristiyanlar bir başka misyoner din

olan İslam’la karşı karşıya kalınca, onların bu gayesi her zamankinden daha

çok arzulanır olmuştur.3

Aslında, XIX. yüzyıldan çok öncelerinde de İngiltere’de oryantalist

çalışmalar yapılmaktaydı. Örneğin; Sir Thomas Adams Cambridge’de

1632’de ilk Arap Kürsüsü’nü kurdu. Bu yeni dönemin önde gelen Arap

Bilimcisi William Bedwell’dir. O, Kur’an’ın ilk İngilizce versiyonunu yazdı. John

ve Thomas Greaves Kardeşler Oxford’da Arapça ve Farsça’yı iyi biliyorlardı.

1 John Mackenzie,Orientalism: History, Theory and The Arts, s.3 2 A.L.Macfie, Orientalism,s.56 3 A.J.Arberry, British Orientalists,s.14-15

Page 30: W.MUIR VE D.S.MARGOLIOUTH ÖRNE Ğİdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER_YOK_GOV_TR... · T.C. ANKARA ÜN İVERS İTES İ SOSYAL B İLİMLER ENST İTÜSÜ TEMEL

20

XVII. yüzyılın önde gelen Arap çalışmalarını yapan Edward Pococke

‘du. Pococke, Yakın Doğu’ya seyahatler yaptı ve Arapça’ya dair derin bilgiler

edindi. Gegorge Sale ise bir avukattı ve Arap çalışmalarına merak sardı ve

takdire şayan bir Kur’an tercümesi yaptı.1 Bu eser pek çok oryantalist

tarafından referans gösterilmiş ve övgülere mazhar olmuştur.

XVIII. asrın sonları ve XIX. asrın başlangıcındaki Oryantalistler,

insanlık tarihinin en eski abidelerini iyi bir şekilde tetkik ederek Rönesans’ı

tamamlamış oldular. XVIII. asrın sonlarına kadar misyonerlik, diplomasi ve

ticaret işleri için yetiştirilen Oryantalistler yavaş yavaş şark dillerinin sahibi

olan milletleri tarih, sosyal hayat, sanat açısından tanımaya çalıştılar. Artık

oryantalizm hareketi, Avrupa’nın mühim merkezlerine yayılmış, Doğu dilleri

üniversitelerinde okutulmaya başlanmıştır. Doğu, her devirde Avrupa’nın

ihtiyaçlarına göre yorumlanmaya çalışılmıştır.2

Yukarıda da ifade edildiği üzere, bir önceki asrın evrensel ideolojisinin

yönlendirdiği Avrupalı bakış açısı, Avrupalı olmayana biraz olsun saygı

gösterirken, XIX. Asırda tepeden bakan bir bakışa dönüştü. Irkları “ileri” ve

“geri” olarak nitelendiriyordu. 3

Artık, XIX. yüzyıl Batı’nın dünya üzerinde hâkimiyetini sağlamlaştırdığı

bir yüzyıldı. Batı dünyası her alanda dünyanın ve toplumların kaderi üzerinde

belirleyici olmuştur. Bunu diğer ülkeleri imzalamak zorunda bıraktığı ticaret

anlaşmalarında açıkça görmek mümkündür. Sömürgecilik ve işgal Doğu

topraklarını Batı’ya açıyordu. 4

1 A.J.Arberry, British Orientalists ,s.16 2 İsmail Cerrahoğlu, “Oryantalizm ve Kur’an ve Kur’an İlimleri Üzerine Araştırmalar”, AÜİF Dergisi,s.104,105 3 M . Hamdi Zakzuk, Oryantalizm , s.26-27 4 Yücel Bulut, Oryantalizmin Kısa Tarihi ,s. 95

Page 31: W.MUIR VE D.S.MARGOLIOUTH ÖRNE Ğİdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER_YOK_GOV_TR... · T.C. ANKARA ÜN İVERS İTES İ SOSYAL B İLİMLER ENST İTÜSÜ TEMEL

21

Böylece XIX. yüzyıl oryantalizmin en parlak dönemi olmuştu. XIX.

yüzyılda oryantalistlerin değeri artmıştır. Yeni pazar arayışları, sömürge

faaliyetleri oryantalizmin çalışmalarından faydalanma ihtiyacı doğurmuştur.

XIX. yüzyılın bir diğer önemli özelliği bu dönemde Oryantalizmin

kurumsallaşmasıdır.1 Oryantalizmin statüsü bir disiplin olarak algılanmaya

başlandı XIX. yüzyıl itibariyle gelişigüzel, sistemsiz araştırmalar açısından

gelişmesiyle daha güçlü, sağlam metodlarla yapılmaya başlandı. Doğu

çalışmalarına nasıl yaklaşılacağının genel mutabakatı Doğu akademisleri

arasında gelişti.2Oryantalizmin XIX. yüzyılda yaşadığı en parlak çağında bu

disiplini yeteri kadar ayakta tutabilecek uzmanlar yetiştirmiş ve Batı’da

Doğu’nun hemen hemen bütün dillerini öğretecek kurumlar geliştirmiştir. Bu

çağda Batı’da yayınlanan, tercüme edilen ve yorumlanan Doğu’ya ait

eserlerin listesi oldukça geniştir. 3

XIX. yüzyıldaki bu eserler arasında R. Dozy, William Muir, D.S.

Margoliouth gibi yazarların eserleri meşhurdur. İslam tarihi ve siyer ile ilgili

yaptıkları bu çalışmalarda göze çarpan önemli bir husus Doğu’ya ve İslam’a

karşı duyulan bir nefretin bulunmasıdır. Bunu bazen açıkça bazen de imâlı bir

şekilde yansıttıkları görülmektedir. Bu tür çalışmalarla Hz. Muhammed

hakkında bilinmedik bir şey bırakmamak hem dini kudretinden hem de

Avrupa’yı ürküten güçlerinden arındırılmış haliyle göstermektedir. 4

Oryantalizm İslam’ın bir din olarak otoritesinin ve orjinalliğinin çeşitli

şekillerde sorgulandığı konularla meşgul olur. Mesela, İslam peygamberi ile

ilgili yanlış bir özdeşleştirme eğilimi vardı ve bu yüzden bu din

“Mohammedanism” olarak adlandırıldı. Hatta İslamı bir mezhep hareketi

olarak görenler vardı. Muhammedanism terimi George Sale tarafından 1 Recep Boztemur, “Marx,Doğu sorunu ve Oryantalizm”,Marife dergisi,s.139 2 Asaf Hussain, “The Ideology of Orientalism”, Orientalism, Islam and Islamists, s.8 3 Edward Said, Oryantalizm, s. 140-141 4 Abdulhamit Birışık,Oryantalist Misyonerler ve Kur’an,s.112

Page 32: W.MUIR VE D.S.MARGOLIOUTH ÖRNE Ğİdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER_YOK_GOV_TR... · T.C. ANKARA ÜN İVERS İTES İ SOSYAL B İLİMLER ENST İTÜSÜ TEMEL

22

yapılan Kur’an tercümesinde vardır. 1911 yılının sonlarında, Oxford

üniversitesinde Arapça profesörü D.S.Margoliouth’da kitabının adını İslam

yerine Mohammedanism koymuştur.

Bu yakıştırmaların arkasındaki fikir Peygamber’in aslında bir sahtekar

olduğudur. Bu düşünce Allah’ın elçisi aracılığıyla Kur’an’ı vahyettiği iddiasını

derinine incelenmesini ortaya çıkardı. 1Ve böylece oryantalistler bu

düşüncenin etkisiyle Kur’an’ı incelemeye başladılar.

D.ORYANTALİSTLERİN KUR’AN ÇALIŞMALARI

Oryantalistler, İslam’ı tanımak ve İslam’ı din olarak kabul eden,

temsilcilerinin çoğunlukla Doğu’lu olduğu Müslümanları kendi inançlarıyla

vurmak için Peygamberimizi ve Kur’an’ı ve İslamla ilgili daha pek çok konuyu

inceleme yoluna gitmişler ve kendi amaçları doğrultusunda Kur’an ve Kur’an

ilimlerinin çeşitli konularını ele alan kitaplar veya makaleler yayımlamışlardır.

Oryantalistler bu konular içinde belki de en çok Kur’an ile ilgili konuları

irdelemişler, kendilerine göre pek çok açıklama ve yorumlamalarda

bulunmuşlardır. Kur’an-ı Kerim’i araştırıp kendilerince onun eksik ve yanlış

taraflarını ortaya koyup bu inanışın temellerini sarsmak ve bu dinî

prensiplerini kendileri için bir tehlike olmaktan çıkarmak amacını

edinmişlerdir. 2Bu konulardan en belirginlerini şu şekilde gruplandırmak

mümkündür:

1.Kur’an-ı tercüme çalışmaları

2.Kur’an tarihi ile ilgili çalışmalar.

a)Kur’an kaynağı.(Kur’an vahiy mahsülü müdür,değil midir?)

1 Bryan S.Turner, “Outline of a Theory of Orientalism”, Orientalism: Early Sources, s.17 2 Selahattin Sönmezsoy, Kur’an ve Oryantalistler, s.32

Page 33: W.MUIR VE D.S.MARGOLIOUTH ÖRNE Ğİdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER_YOK_GOV_TR... · T.C. ANKARA ÜN İVERS İTES İ SOSYAL B İLİMLER ENST İTÜSÜ TEMEL

23

b)Kur’an’ın sıhhati.(Kur’an orijinal şekliyle günümüze kadar gelmiş

midir?)

c)Kıratların mahiyeti

3.Kur’an’ın muhtevası=Surelerin düzeni(tertibi)bazı ayetlerin uygun

yerlerde bulunup bulunmadığı, kıssaların kaynağı ve gerçekliği nasih-mensuh

vb.konular1

Hıristiyan dinine mensup yazarlar polemik yazılarında özellikle İslam

peygamberinin bir sahtekar ve Kur’an’ın uydurma olduğu fikrini işlediler.2

Bu çalışmaları gerçekleştirirken Oryantalistlerde görülen en bariz özellik

onların Kur’an’ın vahiy mahsulü olmadığı şeklinde bir önyargı ile hareket

etmeleridir. Akademisyenler çalışmalarında subjektif tutumlarını, objektifmiş

gibi sergilerler, fakat böyle bir önyargı saklı kalamaz ve eserlerinde görülür.

Onlar en baştan Kur’an’ın kaynağını ilahi bir vahiy olarak görmezler ve Hz.

Peygamber’in (s.v.a) eseri olduğunu iddia ederler. Peygamberimizin okuma –

yazma bilmediğini dolayısıyla İncil ve Tevrat okuyup bu kitaplardan alıntı

yapılamayacağı gerçeğini ise Hıristiyan ve Yahudilerden duymuş ve

ezberlemiştir, diyerek hasıraltı ederler. Oryantalistler görünen bir şüphe ya da

tereddüt olmaksızın İslamî vahyin kaynağını irdelerken sürekli olarak genel

bir mantığa dayanan tartışmaları olan Kur’an’ın gerçek olmasının imkansızlığı

ya da Muhammed’in Peygamber olamayacağında çok ısrarlı idiler. Onların bu

tartışmaları Müslümanlar tarafından asılsız ve kabul edilemez olarak

addedilir.3

1 Abdurrahman Çetin, “Kur’an kıratlarına Yönelik Oryantalist Yaklaşımlar”, Marife Dergisi, s.74-75 2 Asaf Hussain, “The Ideology of Orientalism”, Orientalism, Islam and Islamists,s.5 3 Norman Daniel, Islam and The West, Edinburg: Edinburg University Press,1980, s.47

Page 34: W.MUIR VE D.S.MARGOLIOUTH ÖRNE Ğİdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER_YOK_GOV_TR... · T.C. ANKARA ÜN İVERS İTES İ SOSYAL B İLİMLER ENST İTÜSÜ TEMEL

24

Bu durum İslam’a yabancı bir durum değildir. Zira risaletin ilk

dönemlerinde bu iddiayı Peygamber Efendimize bizzat kâfirlerin kendileri de

yapmıştır. Kur’an-ı Kerim’de bu durum şöyle anlatılmaktadır:

“Şüphesiz onların Kuran’ı ona bir insan öğretiyor dediklerini

biliyoruz…”1 “hayır, (Muhammed’in söyledikleri) karmaşık rüyalar (boş

hayaller) hayır, onu uydurmuş, hayır, o bir şiirdir dediler”2 “İnkar edenler ‘bu

Kur’an olsa olsa Muhammed’in uydurduğu bir yalandır. Başka bir grup da bu

hususta kendisine yardım etmiştir dediler” böylece onlar şüphesiz haksızlığa

ve iftiraya başvurmuşlardır. Yine onlar dediler ki ‘Bu onun başkasına yazdırıp

da kendisine sabah-akşam okunmakta olan, öncekilere ait masallardır’ Dedi

ki: O’nun göklere ve yerdeki gizlilikleri bilen Allah indirmiştir”.3

Oryantalistlerin inceledikleri diğer bir konu da Kur’an’ın sıhhatidir.

Oryantalistler Kur’an-ı Kerim’in kendi Kitapları İncil ve Tevrat gibi değişikliğe

uğrayıp bozulduğunu aslını koruyamadığını düşünürler.

Bununla birlikte İslam kaynakları göstermiştir ki; Kur’an-ı Ker’im, daha

önce indirilen semavî kitapların koruyucusu ve Ehl-i Kitap arasındaki ihtilafları

çözümleyici bir kitap olarak Allah tarafından indirilmiştir. Hepsinin kaynağı bir

olduğuna göre, bazı konularda benzerlik olması da oldukça normaldir, aksi

olsaydı anormal olurdu. Nitekim Kur’an-ı Kerim’de bu konuda,

“Peygamberlerin izleri üzerine, kendinden önce gelen Tevrat’ı

doğrulayıcı olarak Meryem oğlu İsa’yı gönderdik ve ona, içinde yol gösterme

ve nur bulunan, önündeki Tevrat’ı doğrulayan ve muttakiler için bir hidayet ve

öğüt olan İncil’i verdik.”4 “Sana da, daha önceki kitabı doğrulamak ve onu

1 Nahl 16:103 2 Enbiya 21:5 3 Furkan 25:46 4 Maide 5:46

Page 35: W.MUIR VE D.S.MARGOLIOUTH ÖRNE Ğİdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER_YOK_GOV_TR... · T.C. ANKARA ÜN İVERS İTES İ SOSYAL B İLİMLER ENST İTÜSÜ TEMEL

25

korumak üzere hak olarak Kitab (Kur’an)ı gönderdik. Artık aralarında Allah’ın

indirdiği ile hükmet…”1 ”Bu kitabı sana, hakkında ihtilaf ettikleri şeyleri açıkça

anlatman için ve iman edecek bir topluma da hidayet ve rahmet olarak

gönderdik”2 şeklinde pek çok ayet vardır.3

Kur’an-ı Kerim’e kaynak aramak oryantalistlerin şimdiye kadar

yaptıkları araştırmaların genel özelliğini teşkil eder. Böyle bir eserin hiçbir

yaratıcı hayal gücü tarafından bir araya getirilemeyeceğine ikna olan

oryantalistler için, aslında Kur’an hâlâ bir muammadır. Pek çok oryantalist,

Kur’an’ın Yahudi ve Hıristiyan kaynaklarından yararlanılarak bir araya

getirildiğine inanır. Peygamber efendimizin gençlik yıllarında amcasıyla

seyahatlere giden fazlaca yolculuk yapan biri olduğu göz önüne alınınca,

bazı Hıristiyan din adamları ile karşılaşmış olacağını düşünürler.

Oryantalistlerden bir kısmı ana kaynağın Yahudilik olduğunu, bir kısmı da

Hıristiyanlık olduğunu iddia eder. Oryantalistlerin bu konu ile ilgili

düşüncelerini şu şekilde gruplandırmak mümkündür: 4

1.Kur’an- ı Kerim’de Yahudi tesiri gören müsteşrikler

2. Kur’an- ı Kerim’de Hıristiyan tesiri gören müsteşrikler

3. Kur’an- ı Kerim’de hem Yahudi hem Hıristiyan tesiri gören

müsteşrikler

4. Kur’an- ı Kerim’de putperest tesiri gören müsteşrikler

5. Kur’an araştırmalarında müsteşriklerin metoduna karşı çıkan

araştırmacılar

1 Maide 5:48 2 Nahl 16:64 3 İsmail Albayrak, “Kur’an Ayetlerinin Tertibi Hakkındaki Söylem”, Marife Dergisi, Yıl:2, Sayı:3,2002,s.156, Abdurrahman Çetin, “Kur’an kıratlarına Yönelik Oryantalist Yaklaşımlar”, Marife Dergisi,s.76 4 Salih Akdemir, “Müsteşriklerin Kur’an-ı Kerim ve Hz. Muhammed’e yaklaşımları”, AÜİF Dergisi,

Ankara,1989, XXXI,s.193; Norman Daniel, Islam and The West,s. 48-50

Page 36: W.MUIR VE D.S.MARGOLIOUTH ÖRNE Ğİdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER_YOK_GOV_TR... · T.C. ANKARA ÜN İVERS İTES İ SOSYAL B İLİMLER ENST İTÜSÜ TEMEL

26

Kur’an’ın ilahî kaynaklı olması gerçeğine Batılı oryantalistler

inanmamaktadır. Hıristiyanlar bazen Kur’an’ı İncil’e paralel görürler. Onlar

Kur’an’ın kendini ve kendinden önceki vahiyleri tanımladığını hiçbir zaman

farkına varamazlar ya da fark etmek istememektedirler.1

W. Muir, D.S. Margoliouth’da Kur’an-ı Kerim’in Hz. Muhammed

tarafından Yahudi ve Hristiyanların kutsal kitaplarından alıntılar yapılarak

yazıldığını iddia ederler. Öyle ki Eski ve Yeni Ahit’te yer alan hikayelerin

Kur’an’da da olduğunu öne sürerler. Çoğu oryantalist gibi, W. Muir ve D.S.

Margoliouth’da Kur’an-ı Kerim’i kendi mukaddes kitapları ile karşılaştırırlar ve

onlar kendi kitaplarının sahih olduğunu düşünürler.

Halbuki Kur’an-ı Kerim, okuma yazma bilmeyen, öğretim görmemiş

(ümmî) Hz. Muhammed’e indirildi. O dönemin âlim ve filozofları ile irtibatı

olmamıştı ve diğerlerinin kitaplarını düşüncelerini de bilmiyordu. Dolayısıyla

Kur’an Hz. Muhammed’in yazdığı bir eser değildir. Kur’an O’na vahyedilmiş

bir kitaptır. İşte oryantalistler tarafından anlaşılmayan veya anlaşılmak

istenmeyen nokta budur. 2

İslam’ın dayandığı en önemli esaslardan biri Kur’an vahiy mahsulü

olmasıdır. Aslı itibariyle teolojik bir düzlemde ele alınacak olan bu durum

Oryantalistler tarafından psiko-sosyolojik ilimler açıdan ele alınır. Bu

sebepten dolayı iki taraf arasında bir uygunluk mümkün olmamaktadır.

Aslında sosyal ilimler metodunu, metafizik bir mesele olan vahye

uygulayamayız. Vahiy meselesi, pozitif ve negatif elektrik uçlarının birleşmesi

ile meydana gelen bir ışık olayı gibi açıklanamaz. 3

Kur’an-ı Kerim’le ilk elden tanışma fırsatını asırlar önce elde eden

batılılar Kur’an-ı Kerim’deki sure ve ayetlerin düzensiz bir şekilde 1 Norman Daniel, Islam and The West, s.33 2 İsmail Cerrahoğlu, “Oryantalizm ve Batı’da Kur’an”, AÜFİD, s.120 3 İsmail Cerrahoğlu, “Oryantalizm ve Batı’da Kur’an”, AÜFİD, s.133,134

Page 37: W.MUIR VE D.S.MARGOLIOUTH ÖRNE Ğİdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER_YOK_GOV_TR... · T.C. ANKARA ÜN İVERS İTES İ SOSYAL B İLİMLER ENST İTÜSÜ TEMEL

27

sıralandıklarını iddia etmektedir. Batılıların bu yaklaşımı Kur’an-ı Kerim’i Hz.

Peygamberin(s.a.v) bir ürünü olarak görmelerinden, Onlar Kur’an’ı bir tarih

kitabı gibi algılamalarından, böyle bir görüşle değerlendirmeye tabi

tutmalarından ve de kendi kutsal kitaplarında aşina oldukları olayların birbirini

takip ettiği anlatım tarzını bulamamalarından kaynaklanmaktadır. Kur’an’la

ilgili böyle bir tertiple karşılaştıklarında da yaptıkları şey, bu durumu

“Kur’an’ın ilahî kaynaklı olmaması ve sıhhatinde eksiklik bulunması"na delil

göstermek olmuştur. Ayrıca Hz. Peygamber’in(s.a.v) sözde Kur’an-ı Kerim’in

oluşturma sürecini ise Toledolu Mark’dan (Ö-1216), Weil, Muir, Margoliouth’a

kadar tanınmış oryantalistler genelde onun (haşa)epilepsi hisleri, şeytanla

kurduğu ilişki kasıtlı şekilde insanların gözünü gizemli işlerle boyamak,

meditasyon ya da ilahi gücün altında olduğunu gösterecek bir takım

tavırlarda aramışlardır1.

Hz. Muhammed ile önceki peygamberlerin tebliği arasında benzerlik

olması konusuna gelince, bu bir tesadüf değildir. Kur’an-ı Kerim bu konuda

Müslümanlara şöyle hitab eder: “Allah size sınırlarını bildirmeyi ve sizden

önce geçenlerin yollarına hidayet etmeyi ister.” 2

“İşte o peygamberler Allah'ın hidayet ettiği kimselerdir. Sen de onların

yoluna uy. De ki: Ben buna (peygamberlik görevime) karşılık sizden bir ücret

istemiyorum. Bu (Kur'an) âlemler için ancak bir öğüttür.”3

Kur’an-ı Kerim eski peygamberleri ve şeriatlarını aynı şekilde tebliğ

ediyorsa bunun tek sebebi vardır, o da Kur’an-ı Kerim’in de aynı kaynaktan

çıkması, yani vahiy mahsulü olmasıdır.

1 Norman Daniel, Islam and The West,1980, s.108; Richard Bell, Introduction to The Qur’an, Edinburgh University Press, Edinburgh, 1970,s.80–81 2 Nisa 4:26 3 En’am 6:90

Page 38: W.MUIR VE D.S.MARGOLIOUTH ÖRNE Ğİdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER_YOK_GOV_TR... · T.C. ANKARA ÜN İVERS İTES İ SOSYAL B İLİMLER ENST İTÜSÜ TEMEL

28

Vahiy olgusu, Yahudiler ve Hıristiyanlar tarafından da kabul

edilmektedir. Bu durumda, Yahudi ve Hıristiyanların vahiy mahsulü en son

kitap olan Kur’an-ı Kerim’i ve onu tebliğ eden Hz. Peygamber’i kabul

etmemeleri, hatta karşı çıkmaları nasıl açıklanabilir?

Kendi milletlerinden olan ve kendilerine pek çok mucizeler gösteren

Hz. İsa’yı (AS) bile peygamber olarak kabul etmeyen Yahudilerin, kendi

soylarından olmayan bir peygamberi kabul etmeleri, getirdiği kitaba

inanmaları pek olası değildir.1

Oryantalistlerin Kur’an ile ilgili takıldıkları bir diğer konu nesh

meselesidir. Oryantalistler nasih ve mensuh ilmine sarılmış ve bu konuyu

Kur’an’ın sıhhatinin olmadığını, onun çeliştiğini ve beşeri olduğu iddiasına

delil göstermeye çalışırlar. Oryantalistlere göre, Rasulullah düşünme,

danışma ve tefekkürden sonra eskilerini nesh eden yeni hükümler

getiriyordu. 2 Bu konu onlar için çok büyük anlam ifade ediyordu ve onlar her

fırsatta bu konuyu vurguluyorlardı.

Son olarak; Oryantalistlerin Kur’an ile ilgili olarak ortaya koydukları

diğer çalışma alanı da Kurân tercümeleridir. Maksatlı sayılabilecek İlk Kur’an

tercümelerin Batı’da onikinci ve onüçüncü asırlarda Latin Diliyle yapılmıştır.3

İlk olarak 1143’te Clunny Manastırının başpapazı Peter the Venerable’ın

yönlendirmesiyle Kur’an’ın Latince’ye tercümesi kazandırılmıştır. Akabinde

çeşitli Batı dillerine yapılan Kur’an tercümeleri birbirini izlemiştir.4 Daha

sonraki asırlarda Fransız, İngiliz, Alman, İtalyan ve İspanyol dillerinde

tercümeler yapılmış, çeşitli tenkitlere maruz kalsa da, ilerleyen asırlar

boyunca Kur’an tercüme faaliyetleri olumlu yönde gelişme göstermiştir. 1 Salih Akdemir, “Müsteşriklerin Kur’an-ı Kerim ve Hz. Muhammed’e yaklaşımları”,AÜFİD, s.182,184 2 Selahattin Sönmezsoy, Kur’an ve Oryantalistler ,s.293 3 İsmail Cerrahoğlu, , “Oryantalizm ve Batı’da Kur’an ve Kur’an İlimleri Üzerine Araştırmalar”, AÜİFD,s.113 4 Selahattin Sönmezsoy,Kur’an ve Oryantalistler, s.32-33

Page 39: W.MUIR VE D.S.MARGOLIOUTH ÖRNE Ğİdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER_YOK_GOV_TR... · T.C. ANKARA ÜN İVERS İTES İ SOSYAL B İLİMLER ENST İTÜSÜ TEMEL

29

Şüphesiz Batılı ilim adamları, ortaçağ kilisesinin baskısından kurtulmaları,

Kur’an konusunda hataları az dereceye indirmeye çalışan ciddi tercümeler

ortaya koyabilmişlerdir. 1 Ancak Bu tercümelerin maksatlı olduğu, yeterli

olmadığı ve yanlışlarla dolu olduğu bilinmektedir.2

XVIII. yüzyıldan sonra XIX. yüzyılda Hıristiyan Avrupa, eğitim ve

bilimdeki durumunu bir hayli geliştirmiş ve birçok bilimsel çalışmayı başarı ile

sonuçlandırmıştır. Ne var ki eğitim ve bilimdeki bu gelişmeler çok uzun bir

süre Batılılarca yürütülen İslam araştırmalarının keyfiyetini değiştirmemiştir.

İslam’a, Kur’an’a ve Hz. Peygamber’e olan önyargılı bakış eğitim

seviyelerinin artmış olmasına rağmen tarafsız araştırmalar yapmalarına ve

yansız sonuçlar almalarına yaramamıştır. 3

Bu bölümde Oryantalizmin ne olduğuna, oryantalistin kime dendiğine

ve oryantalizmin tarihsel seyrinden hareketle İngiliz oryantalizminin gelişimine

ve neden XIX. Yüzyılın önemli olduğuna ve oryantalistlerin Kur’an-ı Kerim ile

ilgili değindikleri mevzulara yer verdik.

1 İsmail Cerrahoğlu, “Oryantalizm ve Batı’da Kur’an ve Kur’an İlimleri Üzerine Araştırmalar”, AÜİFD, s.113 2 Selahattin Sönmezsoy, Kur’an ve Oryantalistler, s.32-33 3 Abdülhamit Birışık, Oryantalist Misyonerler ve Kur’an, s:76

Page 40: W.MUIR VE D.S.MARGOLIOUTH ÖRNE Ğİdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER_YOK_GOV_TR... · T.C. ANKARA ÜN İVERS İTES İ SOSYAL B İLİMLER ENST İTÜSÜ TEMEL

30

İKİNCİ BÖLÜM

SIR WILLIAM MUIR VE KUR’AN HAKKINDAKİ DÜŞÜNCELERİ

Page 41: W.MUIR VE D.S.MARGOLIOUTH ÖRNE Ğİdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER_YOK_GOV_TR... · T.C. ANKARA ÜN İVERS İTES İ SOSYAL B İLİMLER ENST İTÜSÜ TEMEL

31

A-SIR WILLIAM MUIR KİMDİR?

1.YAZARIN HAYATI

Sir William Muir, 27 Nisan 1819’da Glasgowl’da doğmuştur.

Kilmarnock Akademi’de, Edinburg Üniversitesi’nde, Haileybury College’da,

öğrenim gördü. 1837’de Bengal sivil örgütüne girdi. Kuzey Batı Eyaleti

hükümetinde görev yaptı ve, Agra vergi dairesinde de çalıştı. İsyan

süresince, orada istihbarat bölümünde idareciydi. 1867’de kendisine şövalye

ünvanı verildi ve 1868’de Kuzey-Batı eyaletleri hükümet vekili oldu. 1874’de

meclisin mali üyesi olarak atandı ve 1876’da Londra’da Hindistan meclis

üyesi olduktan sonra emekli oldu.

Muir, her zaman eğitimle ilgili konularla ilgilendi. Onun büyük

gayretiyle Allaha-bad şehrinde, Muir’ın koleji diye bilinen bir kolej inşa edildi

ve Muir, okul için sürekli gelir sağladı. 1885’de, Sir Alexandar Grant’ın yerini

alarak Edinburg Üniversitesine müdür olarak seçildi. Bu görevi 1903’e kadar

devam ettirip emekli oldu. Sir William Muir oldukça derin bilgilere sahip bir

Arap akademisyeniydi.

W.Muir, Elizabeth Huntly Wemyss ile 1840’da evlendi. Bu evlilikten

beş oğlu ve altı kız çocuğu dünyaya geldi. Oğullarından dördü Hindistan’da

görev yaptı. Diğer oğlu olan Colonel A.N.Muir ise Nepal’de çalışmalarda

bulundu.1

Yazdığı eserler ile Sir William Muir tam bir oryantalist görüntüsü

çizmektedir. Aslında Muir, East India Company adına idari görevli olarak

Hindistan’a gelmiş ve İskoçya’ya döndükten sonra da Edinburgh Üniversitesi

1 http://www.answers.com/topic/william-muir http://en.wikipedia.org/wiki/ William_Muir

Page 42: W.MUIR VE D.S.MARGOLIOUTH ÖRNE Ğİdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER_YOK_GOV_TR... · T.C. ANKARA ÜN İVERS İTES İ SOSYAL B İLİMLER ENST İTÜSÜ TEMEL

32

Rektörlüğü yapmış bir devlet ve ilim adamıdır. Ancak o dönemdeki devlet

adamları oryantalizm ve misyonerlik faaliyetleriyle yakından ilgilidirler.1

2.YAZARIN ESERLERİ

W. Muir’ı oryantalistler arasında ünlendiren “The Life of Mahomet” adlı

kitabıdır. Dönemin siret eserleri açısından bakıldığında Arapça orijinal

kaynaklara inilerek yazılmış oldukça önemli İngilizce bir eserdir. Hz.

Muhammed’in gerçekten bir Peygamber olmadığını ve Kur’an-ı Kerim’in

O’nun yazdığı bir kitap olduğunu bu çalışmasında yansıtır.

W. Muir’ ın “The Apology of Al-Kindy in Defence of Christianity

Against Islam” adıyla tercüme ederek yayımladığı kitap aslında Abdülmesih

b. İshak el-Kındi’ nin Halife Me’mun ile İslam hakkında yaptığı tartışma ve

münazaranın yazıya geçirilmiş halidir.2

Yazması Türkiye’den temin edilen kitap uzun yıllar misyonerlerin en

temel kitaplarından biri olmuştur. Muir’ in, The Mohammedan Controversy-

Biographies of Mohammed-Sprenger on Tradition- The Indian Liturgy and the

Psalter adıyla neşrettiği kitapta dört makale vardır. “The Mohammedan

Controversy, Henry Martyn, Pfander…” başlığını taşıyan birinci makalede

Hıristiyan münazaracıların çalışmaları tanıtılmış ve değerlendirilmiştir ( 1–63).

İkinci makalede ise Hz. Muhammed’ in hayatını yazan Batılı ve yerli

yazarların eserlerine yer verilmiştir ( 65–101 ). Üçüncü makale ise Aloys

Sprenger’ in Kur’an tefsirleri ve sünnet görüşünü içerir ( 103–152 ). Son

makalede ise kilisede okunan ayin kitapları ve Zeburların ayin kitabı

olmasından bahsedilmiştir ( 153-218 ) Görüldüğü gibi İslam’ı bir bütün olarak

1 Abdülhamit Birışık, Oryantalist misyonerler ve Kur’an, s.105-106 2 Abdülhamit Birışık, Oryantalist misyonerler ve Kur’an, s.105- 106, W. Muir, The Apology of Al-Kindy, s.13

Page 43: W.MUIR VE D.S.MARGOLIOUTH ÖRNE Ğİdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER_YOK_GOV_TR... · T.C. ANKARA ÜN İVERS İTES İ SOSYAL B İLİMLER ENST İTÜSÜ TEMEL

33

ele alıp muhtelif konularda derleme yapmıştır. Dolayısıyla misyonerler

tarafından fazlasıyla kabul gören bir kitap olmuştur. 1

On sekizinci yüzyıldan itibaren Hz. Peygamber ile ilgili çalışmalarda

önceki döneme göre bir değişim olduğu görülür. Nitekim Hz. Muhammed,

önceki dönemlerde mitolojik bir kahraman gibi ele alınırken daha sonra

herkes gibi ayağı yere basan bir insan portresi çizilmeye başlanmıştır. Ancak

onun peygamberliği ile ilgili düşünceleri değişmemiştir. Bu sonraki dönem

portresinde ise onu yer yer sıradan insanın dahi yapmayacağı şeyler

içerisinde gösterecek O’ nu küçültmeye çalışmışlardır. Bu bir anlamda 18.

yüzyılda Avrupa’ nın dünyevileşen kültüründen doğan modern oryantalizmin

sonucudur.XIX. yüzyılda R.Dozy, William Muir gibi yazarlar tarafından İslam

tarihi ve siyer ile ilgili eserlerde Doğu’ya ve İslam’a karşı bir nefret görülür. Bu

tür çalışmalarla Hz. Muhammed hakkında bilinmedik bir şey bırakmamak

hem dini kudretinden hem de Avrupa’yı ürküten güçlerinden arındırılmış

haliyle göstermektedir.2

Kur’an-ı Kerim hakkındaki düşüncelerini toplu şekilde okuyucuya

ulaştırdığı kitabı The Coran: its Composition and Teaching ;and the

Testimony it Bears to the Holy Scriptures’dır. Bu kitapta özellikle Kur’an sure

ve ayetlerinin tertibi üzerinde durur. Kendinin hazırladığı, olması gerektiğini

düşündüğü şekilde surelerin kronolojisi yer almaktadır.

Önemli eserlerinin isimlerini şöyle sıralayabiliriz:

• The Life of Mahomet and History of Islam

• Annals of the Early Caliphate

• The Caliphate

1 Abdülhamit Birışık, a. g. e., s.106 2 Abdülhamit Birışık, Oryantalist misyonerler ve Kur’an, s.112

Page 44: W.MUIR VE D.S.MARGOLIOUTH ÖRNE Ğİdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER_YOK_GOV_TR... · T.C. ANKARA ÜN İVERS İTES İ SOSYAL B İLİMLER ENST İTÜSÜ TEMEL

34

• The Coran: its Composition and Teaching ;and the Testimony it Bears

to the Holy Scriptures

• The Mohammedan Controversy

• Apology of al-Kindy

3.YAZARIN KAYNAKLARI

Siret eserleri açısından bakıldığında Muir’ in “The Life of Mohamet”

adlı eseri oldukça ilgi uyandırmıştır. Bunda Muir’ in Britanya’da bir yönetici

olmasının ve konuları çok fazla akademik ele almasının etkisi vardır. İslam

tarihi kaynaklarından Taberi ve Vakidi’nin eserlerinin yazmalarına sahip

olduğunu söyler.1

W. Muir eserinde Hişami diye bir yazardan bahseder. Bu kişinin ibn

Hişam olduğu anlaşılmaktadır. İbn Hişam’ ın es-Siresi’nden faydalanmıştır.

Hz. Muhammed’ in Yahudilere haksızlık yaptığını ileri sürer, bunun en başta

kanıtı olarak ta Yahudilerin Medine’den sürülmesini gösterir. Ayrıca Hendek

savaşında Müslümanlara ihanet eden Beni Kurayza’ nın kılıçtan geçirilmesini

çok ağır bir dille eleştirir2.

B- SIR WILLIAM MUIR VE KUR’AN ÇALIŞMASI

Sir William Muir ‘in Kur’an-ı Kerim üzerine yaptığı en önemli çalışması

“ THE CORÂN its Composition and Teaching ;and the Testimony it Bears to

the Holy Scriptures “adlı eseridir. Bu eserinde Kur’an-ı Kerim ile ilgili

peygamber efendimiz Hz. Muhammed’in hayatını anlatarak bu doğrultuda

açıklama yoluna gitmiştir. Kitabın ilk sayfalarında W.Muir, Kur’an-ı Kerim’i

1 Abdülhamit Birışık, Oryantalist misyonerler ve Kur’an , s.113 2 Abdülhamit Birışık, Oryantalist misyonerler ve Kur’an,s.114

Page 45: W.MUIR VE D.S.MARGOLIOUTH ÖRNE Ğİdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER_YOK_GOV_TR... · T.C. ANKARA ÜN İVERS İTES İ SOSYAL B İLİMLER ENST İTÜSÜ TEMEL

35

İslam’ın temeli olarak tanımlar. Kur’an-ı Kerim’in otoritesinin sadece dini

alanda değil aynı zamanda politika, ahlak, bilim gibi alanlara da nüfuz ettiğini

söyler. Daha sonraki cümlelerinde Kur’an-ı Kerim ile ilgili övgülerde bulunur;

Kur’an son derece yücedir, O’nun öğretilerinin çoğu hiçbir soruya mahal

bırakmayacak şekilde sadedir. Müslümanlar Kur’an’a son derece bağlıdır.1

Bu sözlerden sonra W.Muir’ın Kur’an-ı Kerim’e karşı olumlu bir tutumu

olduğu düşünülebilir. Fakat W.Muir daha sonraki sözleriyle Kur’an-ı Kerim’e

karşı daha farklı bir yaklaşıma sahip olduğunu gösterir. Nitekim Muir, Kur’an-ı

Kerim’i tek başına ele aldığında diğer kutsal kitaplara oranla en az

anlaşılabilir olarak değerlendirir. Kur’an-ı Kerim ile İncil’i kıyaslar ve İncil’deki

konuların oldukça düzenli olduğunu Kur’an’ın ise karmaşık, anlaşılmasının

güç olduğunu söyler. Kur’an-ı Kerim’i oluşturan sureler zaman ya da konu

bütünlüğü olmaksızın düzensiz bir şekilde sıralanmıştır, demektedir.2

Bu konularda daha net bir vizyona sahip olmak için Kur’an’ın yazarı

olduğunu iddia ettiği Hz. Muhammed’in hayatını anlatarak ve ayetlerle

ilişkilendirerek okuyucuya sunar. W.Muir, Hz. Muhammed’in biyografisini

anlatırken İbn Hişam, el-Vakidi ve Taberi’nin eserlerine başvurur. Ayrıca

Buhari, Muslim ve Tırmızi rivayetlerinden de faydalanır ve Siret öğrencilerine

de bu kişiler dışındakileri kaynak olarak göstermemelerini tavsiye eder.

Hz.Muhammed’in doğumundan, annesinden, babasından, süt anneye

verilmesinden bahsettikten sonra kendi iddialarına temel oluşturacak

cümlelere de yer verir. Sütannesinin Hz. Muhammed’in epilepsi (sara)

nöbetleri geçirdiğine şahit olduğundan bahseder.3

1 W.Muir, The Coran and its Composition and Teaching and The Testimony it Bears to The Holy

Scriptures, E. & J. B. YOUNG & CO., London and New York, third edt.,1878,s.7 2W.Muir, The Coran , s.8 3 W.Muir, The Coran , s.9

Page 46: W.MUIR VE D.S.MARGOLIOUTH ÖRNE Ğİdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER_YOK_GOV_TR... · T.C. ANKARA ÜN İVERS İTES İ SOSYAL B İLİMLER ENST İTÜSÜ TEMEL

36

Muir her dönemdeki sure özelliklerini belirtmiştir. Örneğin, Mekke’den

Medine’ye giden Müslümanlardan sonra, İslam çok hızlı bir şekilde

Medine’de yayılmaya başladığı dönemde sureler huzur aşılamakta,

surelerde azametli bir vaad (teminat) ve zaman zaman olaylara yönelik ilahî

gazap uyarıları, dinsiz şehre karşı cezalandırmalar yer almaktadır diye

belirtir. Bu konu ile ilgili bir diğer örnek ise Muir’in ifadesi ile “Hicret’in ikinci

yılında Kureyş’e karşı olan düşmanlığın Kur’an’da yeni bir safha açması”dır. 1

Muir, Müslümanların Kur’ an-ı Kerim konusundaki hassasiyetlerine de

değinir:

“Kuran için yoğun saygı duymaları, Muhammed yandaşlarında Kur’

an-ı sıradan bir kitap gibi basılıp satılmasına karşı aşırı bir nefret duymalarına

neden oluyor. Ayrıca başka dillere tercümeyle hatalı çevriye maruz kalacak

diye kutsal metnin kutsallığını bozmak konusunda bir endişe var. Örneğin,

Pers dilinde ve Urduca’ ya çevrilmiş nüshalar var. Fakat bu çeviriler o kadar

kelimesi kelimesine çevrilmiş ki anlaşılması güç durumda, harfi harfine kopya

edercesine her kelimeyi bağlılık, duygu ve ruh verme girişiminde bulunmama

daha büyük bir saygısızlıktır.”

Muir, George Sale’ in Kur’an tercümesine övgüler bulunur ve iyi bir

İngilizce çeviri olduğunu söyler. 2

Muir, Müslümanlar kelimesi yerine Muhammedci, Muhammed

yandaşları anlamına gelen “Mohammetans” kelimesini kullanır. Böylece

İslam’ı Hz. Muhammed’in uydurdu bir din olduğu iddiasını şekilsel olarak

göstermiş olur.

1 W.Muir, The Coran ,s.17 2 W.Muir, The Coran , s.48

Page 47: W.MUIR VE D.S.MARGOLIOUTH ÖRNE Ğİdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER_YOK_GOV_TR... · T.C. ANKARA ÜN İVERS İTES İ SOSYAL B İLİMLER ENST İTÜSÜ TEMEL

37

1.SIR W. MUIR’IN KUR’AN’IN SIHHATİ KONUSUNDAKİ DÜŞÜNCELERİ

Kur’an-ı Kerim, İslam Dini’nin inanç ve kanunlarını ahlak ve adabını

ihtiva eden Müslümanların temel kitabıdır.1

Kur’an, müminlerin O’nu ezberlemeleri, yazmaları ve okumaları

yoluyla nesilden nesile günümüze kadar ulaşmıştır.2

Kur’an-ı Kerim Cebrail aracılığıyla Allah tarafından, Hz. Muhammed’e

vahiy yoluyla indirilmiştir:”Bu Kur’an, kuşkusuz, âlemlerin Rabbi tarafından

indirilmiştir. Uyarıcılardan olman için, onu senin kalbine apaçık bir Arapça ile

güvenilir Ruh indirmiştir. O, öncekilerin kitaplarında da vardır. İsrailoğulları,

bilginlerin onu bilmeleri, onlar için bir delil değil midir?”3

Kur’an-ı Kerim Hz. Muhammed’e Allah tarafından Arapça olarak

vahyedilmiştir. Hz Muhammed Kur’an-ı Kerim’in tamamını ezberlemiştir.

Müslümanlara hiçbir değişiklik yapmadan ve okuyarak tebliğ etmiştir. Bu

hususlar Kur’an’da açıkça yer almaktadır. “Ayetlerimiz onlara açık bir biçimde

okunduğunda, Bizimle karşılaşacaklarını ummayanlar (sana):”Sen bize,

bundan başka bir Kur’an getir ya da onu değiştir!”demektedirler. (Onlara) de

ki: “Benim, onu kendiliğimden değiştirmeye hakkım yoktur; çünkü ben, ancak

bana vahyolunana uyarım. Bu yüzden ben, eğer Rabbime karşı gelecek

olursam, o çok büyük günde beni cezalandırmasından korkarım. Eğer Allah

dilemeseydi, ne ben size onu okurdum ne de O size onu bildirdi. Vahiy

gelmeden önce de aranızda uzun zaman kalmıştım. Hala aklınızı başınıza

toplamayacak mısınız?”4

1 M. Hamdi Zakzuk, Oryantalizm veya MedeniyetHesaplaşmasının Arka Planı,s.75 2 Abdurrahman Çetin, “Kur’an Kıratlarına Yönelik Yaklaşımlar” , Marife, Y:2,S:3,kış-2002, s.65 3 Şuara 26:192-197 4 Yunus 10:15-16

Page 48: W.MUIR VE D.S.MARGOLIOUTH ÖRNE Ğİdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER_YOK_GOV_TR... · T.C. ANKARA ÜN İVERS İTES İ SOSYAL B İLİMLER ENST İTÜSÜ TEMEL

38

Muir’a göre Hz. Muhammed kendi iddiasını tasdik amacıyla kendinden

önceki Yahudi ve Hıristiyan kutsal kitaplarına başvurdu. O’nun pozisyonu

Eski Ahit tarihinden uzun ve rastgele seçilmiş kıssalarla güçleniyordu. Bu

kıssalara Muir şunları örnek gösterir: İnsanın yaratılması ve cennetten

çıkarılması, sel, İbrahim, Davut ve Süleyman’ın hikâyeleri. Bu kıssaların

bazen tam tamına İncil’deki ifadelerle verildiğini ve bazen de yerli efsanelerle

aktarıldığını söyler. Yahudilerden bir esinlenmeye sahip olduğu açıkça

görülmektedir. “Hz. Muhammed Kureyş tarafından eser hırsızlığı ve uydurma

ile suçlanmıştır” diyen Muir bu konuya dair Kureyşliler ile Hz. Peygamber

arasında geçen diyaloğu aktardıktan sonra kendi fikrini beyan eder: “Vahiyler

apaçık O’nun kendi esinlenmesi, telkinidir.” 1

Mekke müşriklerinin Kur’an’a karşı olan tutumları gibi, W.Muir da

Kur’an-ı Kerim’in vahiy olmadığını, Hz. Muhammed (s.a.v) tarafından

yazıldığını iddia eder

W.Muir’ın, “The Life of Mahomet” adlı kitabının önsözünde yazdığı

konuyla ilgili düşüncelerine göz atalım:

“Kur’an Muhammed hayattayken ne şekilde korundu? Kur’an

Muhammed’in iddia ettiğine göre zaman zaman Cebrail yoluyla Allah’tan

gelen açıklama ve emirlerden oluşur. Her bölüm Muhammed tarafından

ezberlenip arkadaşlarına okuduktan sonra aralarından bazıları tarafından

yapraklara, deriye, taşa veya benzeri elde taşınabilecek materyallere

yazılırdı. Bu ilahi mesaj, O’nun peygamberlik yaşamının yirmi üç yılı boyunca

devam etti, böylece son bölüm O’nun ölüm yılına kadar tamamlanmadı.

1 W.Muir,The Coran, s.16

Page 49: W.MUIR VE D.S.MARGOLIOUTH ÖRNE Ğİdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER_YOK_GOV_TR... · T.C. ANKARA ÜN İVERS İTES İ SOSYAL B İLİMLER ENST İTÜSÜ TEMEL

39

Sonra kurallar tamamlanmıştı, fakat peygamber hayattayken içindekiler

sistematik şekilde düzenlenmedi ve hatta bir araya bile getirilmedi.1

Peygamber bu bölümleri bir araya getirmek için çaba sarf etmedi. O

önemli kısımları kendi himayesi altına alıp almadığı konusunda bir kanıtımız

yok. Belki de olan kopyaların yeteri kadar güvende olduğunu düşündü ya da

mucizevî bir azamet ile ya da güçlü Arap hafızasıyla korunacağını düşündü.

Daha önemli olan vahiyler vahiy kâtiplerine de bırakılmış olabilir ya da

Peygamberin hanımlarından biri tarafından ilerisi için saklanmış olabilir. Ne

olursa olsun, kesin olan şudur ki Muhammed öldüğünde orijinal nüshaların

tümünün saklandığı bir yer yoktu ve orijinal nüshaların kendilerinin var

oldukları da şüpheli görünmektedir.

Fakat Kur’an’ın korunması Muhammed hayattayken öyle belirsizlik

içinde değildi. İlahi vahiy İslam’ın temel taşıydı. Cemaat dualarında, kişisel

ibadetlerde sürekli okuyorlardı. Zaten Arapların ezber yapma alışkanlığı

vardı, şiir ezberlemeye bayılıyorlardı.

Zamanımıza kadar gelen şimdiki Kur’an ne konu ne zaman açısından

pek çok bölümü anlaşılabilir bir düzenleme takip etmez. Muhammed’in

sıralamayı bu şekilde yapmış olması inanılabilir gibi değil. Ayetlerin ya da

surelerin numarasını şimdi elimizde olduğu gibi Muhammed tarafından

belirlenip belirlenmediğinden şüphe duyabiliriz. Medine’de inen bir bölüm

ardından daha önce Mekke’de inmiş bir bölüm gelebiliyor.

Bir başka taraftan, en azından sureler aynı şekilde ve aynı sıralama

tıpkı Muhammed’in bize bıraktığı gibi. Bunda şüphe edilecek bir durum

görünmüyor.”1 1 W. Muir, burada dipnot kullanarak şöyle bir açıklama yapar: Muhammed yandaşlarının Cebrail ,her yıl tüm Kur’an’ı Kerim’i Peygamberle birlikte ezberden okumasıyla Kur’an’ı Kerim’deki surelerin sıralarının Muhammed tarafından düzenlendiği fikri vardır.

Page 50: W.MUIR VE D.S.MARGOLIOUTH ÖRNE Ğİdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER_YOK_GOV_TR... · T.C. ANKARA ÜN İVERS İTES İ SOSYAL B İLİMLER ENST İTÜSÜ TEMEL

40

Görüldüğü gibi, Kur’an’ın Hz. Muhammed’in uydurması olduğu

iddiasına her iki kitabında da yer verir.

2.İLK VAHİY SÜRECİ

İlk vahiy süreci Muir’a göre şöyledir:

Arap dünyasında(İslamiyet’ten önce) dini ,sosyal ve politik anlamdaki

sıkıntı ve zorluklar mevcuttu. Muhammed(s.a.v.) bu problemleri, savaş ve

yağmacılığı da içeren çeşitli taktiklerle halletti diye düşünür. VI. ve VII.

yüzyıllarda Arap yarımadasında var olan Hıristiyanlık ve Yahudiliğin bu

sorunlarla başa çıkamadığını kabul eder. Fakat Hz. Muhammed’i övgüye

layık bulmaz, çünkü Muir’a göre Peygamberimiz düşüncelerinin çoğunu

Hıristiyanlık ve Yahudilik dinlerinden almıştır. Böylece O’nun misyonunun

orijinal olmadığı sonucunu çıkartır.2 Yani Hz. Muhammed ilahi yeni bir din

getirmemiş Yahudilik ve Hıristiyanlık dinlerinden alıntılar yapıp kendi

ilavelerde bulunmuştur demek istiyor.

Muir, yarımadadaki insanların düştüğü karanlığı aydınlatmak isteyen

Hz. Muhammed’in sara nöbetleri geçirir gibi düşlere, hayallere dalıp, sonunda

doğruluğa davet edici olduğuna kendini inandırdığını ve emir getiren bir

meleği gördüğünü zannettiğini iddia ettikten sonra ilk vahiy sürecini tanımlar:3

İlk emir şöyleydi:

1. Yaratan Rabbinin adıyla oku!

2. O, insanı alaktan (embriyodan) yarattı.

3. Oku, Rabbin en büyük kerem sahibidir.

4. O ki kalemle (yazmayı) öğretti. 1 W.Muir, The Life of Mahomet, s.ix-xx 2W.Muir, The L ife ofMahomet, s.xcvii ve 197-203,TheCoran,s.11 3 W.Muir, TheCoran, s.11

Page 51: W.MUIR VE D.S.MARGOLIOUTH ÖRNE Ğİdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER_YOK_GOV_TR... · T.C. ANKARA ÜN İVERS İTES İ SOSYAL B İLİMLER ENST İTÜSÜ TEMEL

41

5. İnsana bilmediğini öğretti.1

Muir, Hz. Muhammed’in bu olaydan çok etkilendiğini belirttikten sonra

meleğin örtüye bürünen Hz. Muhammed’e kastederek 74.sureyi getirdiğini

söyler:2

Ey örtüsüne bürünen (Peygamber)!

Kalk ve (insanları) uyar

Rabbini tekbir et (O'nun büyüklüğünü an)

Elbiseni temizle,

Pislikten kaçın.

Yaptığını çok görerek başa kakma.

Rabbin için sabret.3

Muir, burada Hz. Muhammed’in insanları doğrulara sevk etme rolünü

kendisinin üstlendiğini, aslında Hz. Muhammed’in gerçekten bir peygamber

olmadığı düşüncesini ifade etmeye çalışır. Öyle ki İslam’ın iki temel ayağı

vardır. Bunlardan biri Hz Muhammed ve O’nun sünneti diğeri ise Kur’an’ı

Kerim’dir. Eğer Hz. Muhammed’in peygamber olduğunu kabul ederse,

Kur’an’ı Kerim’in ilahi bir kitap olduğunu dolayısıyla İslam dinini de kabul

etmek zorunda kalacaktır. Hâlbuki diğer oryantalistler gibi Muir’in İslam

üzerine çalışmalarının en önemli sebebi Kur’an’ı Kerim’i ve Hz. Muhammed’i

kendince sebepler ile gerçeklikten uzak iddialarla itham ederek Hıristiyanlık

yararına çalışmaktır. Zaten, W.Muir, bu amacını tüm kitaplarında yer verir.

Apology of al-Kındi, adlı kitabının kapağında “In defense of Christianity

1 Alak ,96:1-5 2 W.Muir,The Coran,s.11-14 3 Müddessir ,74:1-7

Page 52: W.MUIR VE D.S.MARGOLIOUTH ÖRNE Ğİdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER_YOK_GOV_TR... · T.C. ANKARA ÜN İVERS İTES İ SOSYAL B İLİMLER ENST İTÜSÜ TEMEL

42

against Islam(Hıristiyanlığın İslam’a karşı müdafaası) ”tabiri bunun en güzel

delilidir.

Muir, Müslümanların Kur’an anlayışına değinir: Kur’an Müslümanlara

göre Hz Muhammed tarafından ulaştırılan en doğru ilahi anlayışı ifade eder.

Kur’an’ın bazı parçaları, Hz. Muhammed’in kendisi tarafından Kur’an’a

eklenmiş olabilir, fakat Müslümanlar bunu saygısızlık olarak kabul eder ve

Kur’an’ın tamamıyla her şeye kadir olan Allah’tan geldiğini düşünürler.1

Muir, Kur’an-ı Kerim’in Hz.Muhammed tarafından düzenlendiği fikrini

hiçbir delile dayandıramaz.

3- GARANİK MESELESİ

Oryantalistler, İslamı her yönüyle ele alıp, zayıf taraflarını bulma

gayreti içerisine girerler. Buna misal teşkil edebilecek bir konu da Garanik

hikâyesidir. W.Muir’da bu konuya temas etmiştir. Hz. Muhammed’in Mekke

müşriklerine hoş görünmek istediğini onların tanrılarını kendi sistemine dâhil

ederek, Yüce İlah ile aracı olmaları için bir uzlaşma girişiminde bulunduğunu

söyler ve olayı şöyle aktarır:

“Kureyşli müşrikler Kâbe’nin etrafında otururken, Muhammed onların

önünde melek hayaline yönelerek ezberden Necm suresini okumaya başladı.

“Söyleyin bakalım; siz Lat, Uzza ve diğer üçüncüsü Menat hakkında

ne biliyorsunuz? Onların şefaatleri umulur.” 2

1W. Muir, TheCoran, s.12,13 2 Necm 53: 19-20

Page 53: W.MUIR VE D.S.MARGOLIOUTH ÖRNE Ğİdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER_YOK_GOV_TR... · T.C. ANKARA ÜN İVERS İTES İ SOSYAL B İLİMLER ENST İTÜSÜ TEMEL

43

Hepsinde taviz vererek yumuşama oldu ve onlar Muhammed’in

Tanrısı önünde eğildi. Fakat Muhammed’in içi rahat değildi, kısa bir süre

sonra şeytan tarafından söylenen iğrenç, sevimsiz satırlar(Onların şefaatleri

umulur), Cebrail tarafından yürürlükten kaldırıldı ve uzlaşmacı olmayan,

putları lanetleyen cümlelerle yer değişti, bu olaydan sonra da O (Muhammed)

asla yolundan sapmadı.

“Demek ki erkek olan size, dişi olan ise O’na öyle mi? O halde bu

haksız bir taksimdir! Onlar, sizin ve atalarınızın adlandırdığı adlardan başka

bir şey değildir…”1

Bu olay üzerine Kureyş’in zulümleri daha da şiddetlenerek devam etti.

Uzlaşma üzerine geri dönmeye kalkan göçmenler, tekrar Habeşistan’a

kaçtılar.”2

W.Muir, Garanik kıssasının sıhhatine delil için Habeşistan’a giden

Müslümanların sükûnetli bir hayata kavuşmalarına rağmen geri dönmelerini

gösterir. Eğer onlara Kureyş ile Hazreti Muhammed arasında barış olduğuna

dair Habeşistan’a haber gitmemiş olsaydı müslümanlar geri dönmezdi demek

istemektedir. Hâlbuki onların geri dönmelerinin iki sebebi vardı. Birincisi, Hz.

Ömer’in Müslüman olmasıyla İslam’ın daha çok güçlenmesiydi ,diğeri de

Habeşistan’da çıkan iç çatışmalardan uzak durmayı istemeleriydi3

Üstelik Garanik haberine ait ibarelerin Kur’an’dan olamayacağının en

büyük delili Necm suresinin 19–20. ayetlerinden sonra garanik ibarelerini

1 Necm 53:21-23 2W. Muir, TheCoran, s.14 3 A.H.Berki,O.Keskioğlu, Hz Muhammed ve Hayatı,s.111-113

Page 54: W.MUIR VE D.S.MARGOLIOUTH ÖRNE Ğİdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER_YOK_GOV_TR... · T.C. ANKARA ÜN İVERS İTES İ SOSYAL B İLİMLER ENST İTÜSÜ TEMEL

44

koyacak olursak 21-23. ayetlerle tezat teşkil edecektir. Fakat böyle bir şey

Kur’an için bahis söz konusu olmaz1

4-KUR’AN’IN TOPLANMASI VE DÜZENLENMESİ

Muir, Kur’an-ı Kerim’in bir kapak altında toplanması ve düzenlenmesi

konusunda “the Coran“ ve “the Life of Mahomet” kitaplarında şu bilgilere yer

verir:

“Peygamberin ölümüyle vahiy bitti. Hz. Muhammed hayattayken

Kur’an-ı Kerim’i oluşturan sureleri bir kitapta toplamak için hiçbir teşebbüste

bulunulmadı ve sistematik biçimde düzenleme yapılmadı. Orijinal nüshaların

nasıl korunduğu hakkında kesin bir bilgimiz yok. Ayetler, ulaştıkları zaman

vahiy kâtipleri tarafından yazılıyor ya da onlar önce ezberliyor, bir süre sonra

kaleme alıyorlardı. Bu işle görevli Araplar yapraklara, deriye, taş tabletler gibi

ilkel malzemelerin üzerine yazıyorlardı. Bunların sistematik bir düzenlemesi

yoktu. Surelerin düzenlenmesinin büyük bölümü peygamber hayattayken

yapılmış görünüyor ve bu şekil kişisel okumalarda ve günlük duaların

ezberden okunmasında kullanıldı. Surelerin bazıları kısa ve diğerlerinden

bağımsızken, bazıları da daha uzundu ve Muhammed’in emriyle” bu ayetler

bu konudadır ” diye yeni açılımlarla eklemeler yapıldı. Bu yazılı nüshaların

saklanacak belirli bir yeri yoktu. Peygamber kendi himayesinde mi

bulunduruyordu acaba? Vahiy onları kayıt altına alan kâtipler ya da

peygamberin hanımlarından bazıları tarafından saklanıp korunuyordu. Üstelik

bunları ezberleyen kişilere büyük saygı vardı. Bununla birlikte, kesin olan

şudur ki Muhammed öldüğü zaman orijinal nüshaların tüm serisi hiçbir yerde

yoktu ve orijinal nüshaların var oldukları da şüphelidir.

1 Prof.Dr.İsmail Cerrahoğlu, “Garanik meselesi istismarcıları”,A.Ü.İ.F.D.,s.71

Page 55: W.MUIR VE D.S.MARGOLIOUTH ÖRNE Ğİdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER_YOK_GOV_TR... · T.C. ANKARA ÜN İVERS İTES İ SOSYAL B İLİMLER ENST İTÜSÜ TEMEL

45

Arapların kuvvetli bir ezberleme kabiliyeti olduğunu inkâr edemeyiz.

Hatırlama yetenekleri yüksek seviyedeydi ve Arap ruhunu uyandıran bir

hevesle, bu kabiliyet Kur’an’a uygulandı. Hafızalarının kuvvetli olması ve

büyük ezber kabiliyetiyle, Muhammed’in takipçileri, hadislere göre,

Muhammed hayattayken tüm vahyi tekrar edip ezberlediler”. 1

Muir bu cümlelerin ardından The Life of Mahomet kitabının ilgili

bölümünde yer alan dipnot kısmında kendisinin asıl fikrinin ne olduğunu

söyler:

“ Tabiî ki ben Muhammed’in sonraki günlerinde korunan ve geçerli

olan ayetlerin çok büyük ihtimalle kaybolduğunu, zarar gördüğünü ve terk

edildiğini düşünüyorum”.2

Bu sözlerden açıkça anlaşılıyor ki, Muir, Arapların ezberleme

yeteneklerinin kuvvetli olduğunu, Kur’an-ı Kerim’in ayetler indikçe yazıya

geçirilmesini kabul etse de Hz. Muhammed’in ayetleri sistematik biçimde

düzenlemediğini, ayetlerin ayrı ayrı sayfalarda ve ayrı ayrı kişilerde olduğunu,

dolayısıyla tümünün Hz. Muhammed’in zamanında bile bir kitap halinde bir

araya getirilmediğini ve günümüze kadar da çok büyük bir bölümünün

kaybolmuş, zarar görmüş olduğunu düşünür. Buna en büyük delil olarak,

kendince, ayet ve surelerin zaman ve konu açısından tertibinin olmadığını

beyan eder.

Kur’an-ı Kerim’in toplanması ve çoğaltılması hakkındaki diğer sözlerini

de göz atalım:

1 W.Muir, The Coran, s.37-38 2W. Muir, The Life of Mahomet, Smith, Elder, & Co. ,third edition, London ,1861, s.xvi ,dipnot:6

Page 56: W.MUIR VE D.S.MARGOLIOUTH ÖRNE Ğİdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER_YOK_GOV_TR... · T.C. ANKARA ÜN İVERS İTES İ SOSYAL B İLİMLER ENST İTÜSÜ TEMEL

46

“İslam inancı genişledikçe Arabistan’daki çeşitli kabilelere İslam’ın

gerektirdiklerini, yeni dine girenleri bilgilendirmek için öğretmenler gönderildi.

Bu öğretmenler Kur’an’ ı ya yazılı olarak ya da zihinlerine kaydedilmiş olarak

tebliğe gittiler. Bu durum Peygamber’in ölümünden sonra da bir yıl devam

etti. Yemame savaşından sonra, Kur’an-ı Kerim’i ezberlemiş olanların çoğu

vahşice katledildi. Bu tehlikeli durum, Ömer’ in kafasını karıştırdı ve Ebu

Bekir’e : “ Başka şiddetli bir savaşta Kur’an-ı ezberleyenlerin katliamından

korkuyorum, bu nedenle tavsiyem Kur’an-ı Kerim’i bir kapak altında toplaman

için emir vermendir.” Ebu Bekir vahiy kâtiplerinin başı olan Zeyd’i

görevlendirdi. Zeyd herkesten Kur’an ayetlerini topladı. Hurma ağacı

yapraklarına, beyaz taş tabletlere yazılmış olanları ve ezberlemiş olanlardan

ezberledikleri ayetlerin hepsini bir araya getirdi. Kur’an’ın el yazması

düzenlendi, tüm sureler bir araya getirildi ve Peygamber’in hanımlarından

Hafsa’ya koruması için verildi. Bu nüsha Hz. Ömer’in halifeliğinin on yılı

boyunca standart metin oldu.

Zeyd bu işi o kadar samimiyetle yaptı ki, Ali ve yandaşları, Osman’ın

düşmanları dahi Kur’an-ı Kerim’in sahihliğinden emindi. Muhammed’den

gelen bazı kısımlar ölümünden önce terk edilmiş, bunlar tümümün arasında

gözden kaçırılmış olması büyük ihtimaldir.

Biz Kur’an-ı Kerim’in içeriğinin değişip değişmediğinden emin

olamayız. Bazı sureler, özellikle kısa olanlar, şiirsel anlatımlar, kıssalar daha

bütün ya da daha eksik. Önce yürürlüğe girenler kronolojik sıra

gözetmeksizin var olanlardır.” 1

Muir’ın, Kur’an-ı Kerim’in tüm surelerinin sıralı şekilde tek bir kitap

olarak toparlanıp düzenlenilmesi işini gerçekleştiren kişilerin işlerini özenle

1 W.Muir,The Coran,s.38-39

Page 57: W.MUIR VE D.S.MARGOLIOUTH ÖRNE Ğİdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER_YOK_GOV_TR... · T.C. ANKARA ÜN İVERS İTES İ SOSYAL B İLİMLER ENST İTÜSÜ TEMEL

47

yapmalarından dolayı takdir etmesine rağmen Kur’an’ın içeriğinin değişip

değişmediğinden emin olunamayacağını söylemesi son derece çelişkilidir.

5-KUR’AN’I KERİM’İN CEM EDİLİP ÇOĞALTILMASI

William Muir, Kur’an-ı Kerim’in cemi ve çoğaltılması ile ilgili şu

düşüncelere sahiptir:

“Zaman içinde çeşitli bölgelerdeki diyalektik çeşitlilikleri nedeniyle bu,

bir araya getirmeden sonra pek çok kopya(nüsha) türedi. Halife Osman buna

bir çözüm düşündü ve yine Zeyd ile birlikte bir grubu görevlendirdi. Kureyş’in

üç otorite kişisi bu olayda en son kararı verecekti. Ülkenin tüm eyaletlerinden

çeşitli okuma şekilleri araştırıldı ve yeni koleksiyon Muhammed(a.s) vahiy

zamanındaki Muhammed’in kullandığı saf Mekke diyalektiğiyle bağdaştırdılar.

Tüm nüshalar toplandı, sonra doğruluk ve geçerlilik açısından referans

alınması (bilgisine başvurmak)için başlıca şehirlere gönderildi. Önceki tüm

kopyalar yakıldı. Bu iş o kadar dikkatlice takip edildi ki Muhammed’i dünyanın

muazzam sınırları boyunca sadece bir tek ve aynı Kur’an-ı Kerim hüküm

sürüyordu. Çok küçük farklılıklar olan sesli harf harekeleri ve farklı fonetik

işaretler vardı, ama Zeyd’in orijinal nüshasında bu farklılıklar yoktu.”1

Fakat W.Muir,bir Hıristiyan olarak Kur’an-ı Kerim’in bir kapak altına

alındıktan sonra,titiz bir çalışmayla çoğaltıldığını ve tek olduğunu kabul

ettikten sonra,ortaya yine bir çelişki atıyor, Kur’an-ı Kerim’in içeriğinin değişip

değişmediğinden emin olamayız diyor.

“Şu anda elimizde bulunan Kur’an’ın çeşitli kısımları ne konu ne

zaman açısından anlaşılabilir bir mefhuma sahip değil. Bazı sureler, özellikle

kısa olanlar, şiirsel anlatımlar, kıssalar tam iken, bazıları daha eksik. 1 W.Muir, The Coran, s.39

Page 58: W.MUIR VE D.S.MARGOLIOUTH ÖRNE Ğİdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER_YOK_GOV_TR... · T.C. ANKARA ÜN İVERS İTES İ SOSYAL B İLİMLER ENST İTÜSÜ TEMEL

48

Kur’an’ın büyük bölümünde –tahminen daha önce inen-ayetlerde kronolojik

sıralama yok. Beklenmedik şekilde konularda eksiklikler ve boşluklar var.

Bölümler doğal bir sadelikte yerleştirilmiş. Bu yüzden karmaşık bir durum var.

Bölümler öyle kabaca ve tesadüfi bir araya getirilmiş ki bu tasarım bozulmuş

ve anlaşılması güç bir hal almış. Uzun yıllar boyunca uzayıp giden bu süreç,

günden güne değişen olaylara dayanıyor ve fevri düşüncenin izini açıkça

taşıyor. Bir emir iptal edilmiş ya da değiştirilip düzeltilmişse bile tutarsızlık ve

çelişki ilahi davet düşüncesiyle bağdaşmaz. Sonuçta, iki metinden biri

diğeriyle çeliştiğinde, Müslümanlar eskisinin yenisi tarafından yürürlükten

kaldırıldığını kabul ederler.(nasih-mensuh meselesi)

Her surenin parçaları ya zaman açısından ya da konu açısından

bütünlüğe ihtiyaç duyuyor. Bazı sureler hiçbir kural olmaksızın birbirinin

ardından geliyor. Uzunluk özelliği hariç. Uzun olan sureler önce, kısa olanlar

sonra geliyor; taki en kısa olanlarla kitap bitene kadar.”1

W.Muir, bu değerlendirmeleri yaptıktan sonra en iyisinin kendi

kronolojik düzenlemesi olduğunu ileri sürüyor. Bu düzenlemeyi yaparken

temel aldığı kıstasları ise şu şekilde sıralar:

“Birincisi stil, tarz: erken dönemde öfkeli ve coşkulu, ikincisi yavan,

sıradan ve öykü anlatımlı, son olarak ta resmi ve emir veren tarzdadır.

Ayrıca, kaide ve doktrinlerde yaşanan tartışmalara dayanarak

gelişmeler oluyor; ya Mekke’nin putperestlerine ya Yahudilere ya da

Hıristiyanlara ya da bağlılığı azalmış Medine vatandaşlarına, zulüm ve eziyet

görmüş inananlara hitap ediyor. Son olarak da tarihi imgeleri apaçık ifade

eden sözler, metnin dönemini belirginleştiriyor. Bir başka deyişle, surelerin

büyük bir kısmı-özellikle uzun olanlar-Peygamberin hayatının çeşitli

1 W.Muir, The Coran, s.40-41

Page 59: W.MUIR VE D.S.MARGOLIOUTH ÖRNE Ğİdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER_YOK_GOV_TR... · T.C. ANKARA ÜN İVERS İTES İ SOSYAL B İLİMLER ENST İTÜSÜ TEMEL

49

dönemlerine ait olarak meydana gelmiştir. Ama aslında Kur’an’ın büyük bir

kısmı belirli, kendine özgü özellikler taşımıyor ve hangi zaman dilimine ait

olduğunu belirlemek çok da kolay değil”.1

Kur’an-ı Kerim’in sureleri ve ayetlerin tertibiyle ilgili klasik ve modern

usul kitaplarımız bize çok detaylı bilgi vermektedir. Kur’an ayetlerinin

tertibinin tevkifîliği konusunda İslam âlimleri arasında icma vardır. Ayetlerin

sureler içindeki düzeni, Hz. Muhammed’in bildirmesiyle gerçekleşmiştir. Hz.

Peygamber Hz. Cebrail ile karşılıklı Kur’an okumaları da tevkifîliğinin bir

göstergesidir ve ayetlerin düzenine başka hiçbir kimsenin tasarruf yetkisi

bulunmamaktadır. Üstelik Hz. Peygamber’e inen Kur’an-ı Kerim ayetlerinin

Peygamber tarafından düzenli bir şekilde namazlarda, dualarda, vahiy

kâtiplerine yazdırdığı, özel görüşmelerde okuduğu ve çok sayıda sahabenin

bu ayetleri Hz. Muhammed’den duyduğu tertib ile ezberledikleri göz önünde

bulundurulursa konu hakkında söylenecek sözün olmadığı açık bir şekilde

ortaya çıkar.2

Kur’an-ı Kerim hakkındaki bu oryantalist söylemin sebeplerinden biri

Kur’an-ı Kerim’i okudukları zaman alışık olmadıkları bir üslupla

karşılaşmalarıdır. Kitab-ı Mukaddes’teki olayların bir hikâye gibi birbirini takip

ettiği anlatım tarzını Kur’an-ı Kerim’de görememeleridir. Hâlbuki Kur’an-ı

Kerim, tarih kitabı gibi olayları kronolojik sıralamayla sunmaz. Kur’an-ı Kerim

bir biyografi kitabı da değildir. Bu nedenle ana maksatla alakalı olmayan

detaylardan bahsetmez. Dolayısıyla neseb bilgileri de Kur’an’da mevcut

değildir. Benzer nedenlerle Kur’an-ı Kerim üslubunu W.Muir gibi batılı

araştırmacılar aykırı görmektedir.

Diğer bir sebepte , Hıristiyan ve Yahudilerin “İlahi Kitap” kavramlarının

farklı olmasıdır. Nitekim Yahudilerin ve Hıristiyanların ellerinde bulunan

kitaplar yüzyıllar süren bir geleneğin ürünüdür. Bu gelenekte yetişen ve sonra

1W. Muir, The Coran ,s.41-42 2 İsmail Albayrak, “Kur’an Ayetlerinin Tertibi Hakkındaki Oryantalist Söylem”, Marife Dergis,s.155-156

Page 60: W.MUIR VE D.S.MARGOLIOUTH ÖRNE Ğİdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER_YOK_GOV_TR... · T.C. ANKARA ÜN İVERS İTES İ SOSYAL B İLİMLER ENST İTÜSÜ TEMEL

50

da İslami alanlarda çalışma gösteren pek çok oryantalist, mensubu oldukları

dini geleneği maalesef Kur’an-ı Kerim araştırmalarına da yansıtmışlardır.

Kur’an-ı Kerim ne Eski Ahit ne de Yeni Ahit gibi tarihsel bir sürece tabi

olmamıştır. Aksine Kur’an-ı Kerim, O’nu tebliğ eden Hz. Muhammed’in

hayatında kaydedilmiştir ve Peygamber’in vefatından bir veya bir buçuk yıl

aradan sonra iki kapak arasına alınmış eşsiz bir kitaptır.1 Ön yargı ile

yaklaşan ve Kur’an-ı Kerim’in Rahmani olduğu gerçeğine gözlerini kapatan

batılı oryantalistler kendi iddialarını tasdik etmesi amacıyla öne sürdükleri

asılsız bir iddiayla dikkat çekmek istemektedirler. Hâlbuki Kur’an-ı Kerim

tamamıyla insanı anlatan, insanı dünyevi ve ruhani boyutlarıyla yansıtan

yegane bir kitaptır. Zira insanın kendisi bile gün içerisinde sabah uyandığı ruh

halini akşama kadar değiştiren aynı gün içinde öfkeyi, nefreti, sevgiyi,

acımayı, merhameti içinde barındırıp karmaşayı büyük uyum içerisinde

yaşayan ve yaşatan eşsiz bir varlık iken insana hitap eden bu kutsal kitabın

uyumsuz ve tertipsiz olduğu iddiası son derece yersizdir.

Muir, İlahi bir kitap olan Kur’an-ı Kerim’in ayet ve surelerinin

düzenlemesini beğenmeme cüretini göstererek yeni bir düzenleme

girişiminde bulunur.

6.KUR’AN AYETLERİNİN KRONOLOJİK SIRALAMASI

W. Muir, Kur’an-ı Kerim’in surelerinin doğru şekilde sıralanmadığını

düşündüğü için 114 surenin düzenlemesini, kendine temel aldığı kıstaslarla

aşağıdaki şekilde sıralamıştır:

6.1.İLK DÖNEMDE YER ALAN SURELER

Bu dönemde18 sure yer alır:

1 İsmail Albayrak, “Kur’an Ayetlerinin Tertibi Hakkındaki Oryantalist Söylem”, Marife Dergis,s.163-164

Page 61: W.MUIR VE D.S.MARGOLIOUTH ÖRNE Ğİdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER_YOK_GOV_TR... · T.C. ANKARA ÜN İVERS İTES İ SOSYAL B İLİMLER ENST İTÜSÜ TEMEL

51

103.Asr suresi, 100.Adiyat suresi, 99.Zilzal suresi, 91.Şems suresi,

106.Kureyş suresi, 1.Fatiha suresi, 101.Karia suresi, 95.Tin suresi,

102.Tekasür suresi, 104.Hümeze suresi, 82.İnfitar suresi, 92.Leyl suresi,

105.Fil suresi, 89.Fecr suresi, 90.Beled suresi, 93.Duha suresi, 94.İnşirah

suresi, 108.Kevser suresi.

Bu surelerle ilgili yorumu ise şöyledir:”Bunlar kısa sureler. Muhammed

İlahi misyonunu tasarlamadan önce oluşturmuş olabilir. Hiçbiri Allah’tan gelen

bir mesaj formatında değil”.

Muir, İlahi mesaj formatının ne olduğu konusuna açıklık getirmiyor,

kendince bir yorumda bulunuyor.

6.2.İKİNCİ DÖNEMDE YER ALAN SURELER

Bu dönem Hz. Muhammed’in başkanlığıyla açılıyor. Bu dönem sureleri

ve Muir’ın yorumları şu şekildedir:

Sure 96-Alak Suresi: ‘Allah‘ın adıyla oku!’ emrini içerir.

Sure113-Felak Suresi: Allah’ın bir tek ve sonsuz olmasından

bahseden beş kısa ayetten oluşur. Bu surenin tam olarak hangi dönemde ait

olduğuna dair bir işaret yoktur. Fakat ‘gul’ ‘De ki’ sözcüğüyle başlar. Böylece

Muhammed’ in Allah’tan kendine vahiy geldiğini zannettiği zamana denk

gelir.

Sure 74- Müddessir suresi: Dine davet emriyle başlar ve Kıyamet,

günü ve yeniden diriliş hakkında olay eden Mekke kabile ve reislerinden

birine iğneleyici suçlamalar, lanetleme ile devam eder. İnanmayanlar

cehennemle tehdit edilirler.

Page 62: W.MUIR VE D.S.MARGOLIOUTH ÖRNE Ğİdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER_YOK_GOV_TR... · T.C. ANKARA ÜN İVERS İTES İ SOSYAL B İLİMLER ENST İTÜSÜ TEMEL

52

Sure 111- Tebbet suresi: Peygamberi’nin amcası Ebu Lehep ve Onun

karısı sert ve şiddetli bir ifadeyle lanetleniyor.1

6.3.ÜÇÜNCÜ DÖNEMDE YER ALAN SURELER

W.Muir, üçüncü dönemi Hz. Muhammed’in halka başkanlığından

başlatır, Habeşistan’a göç ile sonlandırır. Surelerin sıralamaları ve açıklaması

şu şekildedir:

87.A’la suresi, 97.Kadir suresi, 88.Gaşiye suresi, 80.Abese suresi,

81.Tekvir suresi, 84.İnşikak suresi, 86.Tarık suresi, 110.Nasr suresi,

85.Buruc suresi, 83.Mutaffifin suresi, 78.Nebe suresi, 77.Mürselat suresi,

76.İnsan suresi, 75.Kıyamet suresi, 70.Mearic suresi, 109.Kafirun suresi,

107.Maun suresi, 55.Rahman suresi, 56.Vakia suresi.

‘’Bu sureler genel olarak yeniden dirilişin, Cennet ve Cehennem’in

tanımlarından oluşmuştur,’’ yorumunu ekler.2

6.4.DÖRDÜNCÜ DÖNEMDE YER ALAN SURELER

W.Muir bu dönemi Hz..Muhammed’in başkanlığının altıncı yılından

onuncu yılına kadar olan dönem olarak kabul eder.

67.Mülk suresi, 53.Necm suresi, 32.Secde suresi, 39.Zümer suresi,

73.Müzemmil suresi, 79.Nazi’at suresi, 54.Kamel suresi, 34.Sebe suresi,

31.Lokman suresi, 49.Hucurat suresi, 68.Kalem suresi, 41.Casiye suresi,

44.Duhan suresi, 37.Saffat suresi, 30.Rum suresi, 26.Şuara suresi,

25.Furkan suresi, 51.Zariyat suresi

1 W. Muir, The Coran, s.43 2 W. Muir, The Coran, s.43

Page 63: W.MUIR VE D.S.MARGOLIOUTH ÖRNE Ğİdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER_YOK_GOV_TR... · T.C. ANKARA ÜN İVERS İTES İ SOSYAL B İLİMLER ENST İTÜSÜ TEMEL

53

Bu dönem surelerinin Yahudi Kutsal Kitabı’ndan öyküler, Yahudilerin

yaptıkları ve Arap efsanelerinden bahsettiğini nakleder.1

6.5.BEŞİNCİ DÖNEMDE YER ALAN SURELER

Muir’a göre Hz. Muhammed’in başkanlığının onuncu yılından başlar,

Miraç olayına kadar devam eder.

46.Ahkaf suresi, 72.Cin suresi, 35.Fatır suresi, 36.Yasin suresi,

19.Meryem suresi, 18.Kehf suresi, 27.Neml suresi, 42.Şura suresi,

40.Mü’min suresi, 38.Sad suresi, 25.Nur suresi, 20.Taha suresi, 43.Zuhruf

suresi, 12.Yusuf suresi, 11.Hud suresi, 10.Yunus suresi, 14.İbrahim suresi,

6.En’am suresi, 64.Tegabun suresi, 28.Kasas Suresi, 23.Mü’minun Suresi,

22.Hac suresi, 21.Enbiya Suresi, 27.Neml Suresi, 26.Şuara suresi, 13.Ra’d

suresi, 29.Ankebut suresi, 7.A’raf Suresi, 63.Munafikun suresi, 64.Tegabun

Suresi.

Muir, 63.ve 64.surenin bu döneme ait olup olmadığından çok emin

değildir. Bu dönem sureleriyle ilgili şu açıklamaları yapar:

“Bu dönem sureleri İncil’den bazı öyküler aktarır. Hac farizası

eklenmiştir. Yeniden diriliş ve hesaba çekilmek, Cennet ve Cehennem

delilleriyle Allah’ın birliği, gücü ve lütufları hakkında gözlerimiz önüne canlı

resimler sunuluyor.

Aşama aşama sureler daha uzun oluyor ve bazıları birçok sayfayı

dolduruyor. Bu dönemin sonraki surelerinde, ilgili konulara dayanan araya

1 W. Muir, The Coran, s.43,44

Page 64: W.MUIR VE D.S.MARGOLIOUTH ÖRNE Ğİdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER_YOK_GOV_TR... · T.C. ANKARA ÜN İVERS İTES İ SOSYAL B İLİMLER ENST İTÜSÜ TEMEL

54

eklenmiş Medine pasajlarına çok sık rastlamıyoruz. Örneğin; 22. Hac

suresinde 41.ayet,17.surede 33.ayet,16.surede 110.ayet.”1

6.6.SON DÖNEMDE YER ALAN SURELER

Muir bu dönemi Medine’de nazil olan sureler olarak nakleder. Sureler

ve açıklamaları şu şekildedir:

98. BEYYİNE SURESİ: Sekiz ayetten oluşan kısa bir suredir. İyi ve

kötü Yahudiler ve Hıristiyanlardan bahseder. Kronoloji hakkında belirgin bir

tarafı yoktur.

2.BAKARA SURESİ: Kur’an’da en uzun sure olarak kabul edilir.

Bakara (inek demektir) suresi 67.ayette Musa’nın direktifleriyle İsrailliler

tarafından kurban edilen kızıl sığırdan almıştır adını. Bu surede Miraç’tan 2

ya da 3 yıl sonra ulaşan çeşitli konularda ayetler bir araya toplanmıştır.

Büyük bölümü zaman zaman nasihat edilen, bazen de şiddetle kınanan

Yahudilerden bahsetmektedir. Eski ve yeni ahitten bol miktarda hikayeler

bulunmaktadır. Kıble’nin değiştiğine dair emir, samimiyeti azalmış Medine

halkını suçlama, savaşmak için uyarılar ve kutsal aylarda silah taşımak için

izin verilmesi de yer almaktadır. Yasa koyan bir karakter Medine’ye ilk gelişte

yer almaya başlamıştır.

3.AL-İ İMRAN SURESİ: Oldukça uzun bir suredir. Bir kısmı Bedr

savaşından hemen sonraki zamana aittir. Diğer uzun kısım Uhud yenilgisiyle

alakalıdır, dolaylı olarak Bedir’e ikinci keşif seferinden bahseder. Yahudiler

büyük uzunlukta yer verilir ve biraz da onlara karşı düşmanca bir tavır vardır.

Hıristiyan temsilcileriyle görüşme kısmı (57.-63. ayetler) daha sonraki

döneme aittir. Son olarak Veda Haccı’na ait bölümler mevcuttur.

1 W. Muir, The Coran, s. 44

Page 65: W.MUIR VE D.S.MARGOLIOUTH ÖRNE Ğİdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER_YOK_GOV_TR... · T.C. ANKARA ÜN İVERS İTES İ SOSYAL B İLİMLER ENST İTÜSÜ TEMEL

55

8.ENFAL SURESİ: Bedr savaşından sonra elde edilen ganimet

hakkında çıkan anlaşmazlık üzerine verilen talimatları içerir. Bazı kısımları

Mekke dönemi tarzındadır ve Kureyş’e atıfla bulunur.

47.MUHAMMED SURESİ: Savaştan bahsedilmektedir, Mekke

putperestleri uyarılıp tehdit edilir.

62.CUMA SURESİ: Yahudileri cahilliklerinden dolayı suçlayan kısa bir

suredir.

5.MAİDE SURESİ: Büyük bölümünde Yahudileri suçlar. Açılış

kısmında hac farizasını beyan eder, bunun bir bölümünde Hudeybiye’den

bahseder ve Veda haccından sözlerde vardır:”Ben, bugün dininizi

olgunlaştırdım ve size olan nimetimi tamamladım”(Maide suresi3.ayet)

59.HAŞR SURESİ: Çok uzun değildir ve kuşatma ve inkâr edenlerin

yurtlarından çıkarılmasından bahseder.

4.NİSA SURESİ: Kadınlar anlamına gelen bu surenin büyük bölümü

kadınlara nasıl davranılması gerektiği ve cinsiyet ilişkilerinden bahseder.

Sosyal, politik, miras hukuku gibi düzenlemeler yer alır. Aynı şekilde

Yahudilere karşı eleştiriler vardır.

58.MÜCADELE SURESİ: Boşanma gibi diğer sosyal konuları içeren

kısa bir suredir.

65.TALAK SURESİ: Boşanma ve bununla alakalı konularda bazı dini

uyarıları içeren çok kısa bir suredir.

Page 66: W.MUIR VE D.S.MARGOLIOUTH ÖRNE Ğİdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER_YOK_GOV_TR... · T.C. ANKARA ÜN İVERS İTES İ SOSYAL B İLİMLER ENST İTÜSÜ TEMEL

56

63.MUNAFİKUN SURESİ: Abdullah İbn Ubey’in Beni Mustalik

Kabilesine keşif seferinde devlete ihanet niteliğindeki sözlerinden dolayı

gözdağı içeren kısa bir bölümdür.

24.NUR SURESİ: Yaşadığı talihsiz olaydan dolayı Ayşe’nin

(r.a)suçsuzluğunu kanıtlayan ayetleri içerir. Evlilikte sadakatsizlik, muhtelif

uyarılar gibi konuları içeren ayetler mevcuttur.

33.AHZAB SURESİ: Hicretten 5 yıl sonra olan olaylardan oluşmuştur.

Peygamberin, evlatlığı Zeyd’in önceki karısı Zeynep ile evlenmesine

müsaade edilmesi yer alır. Çeşitli ayetler Muhammed’in evlilikle ilgili ilişkileri

üzerinedir. Geriye kalan ayetlerde, Medine kuşatması, Beni Kureyze’nin

düşüşü, girişilen askeri hareket sonrası dört ayda meydana gelen olayları

anlatır.

57.HADİD SURESİ: Savaşmak için uyarılar içerir ve savaşın

giderlerine katkı sağlamaktan bahseder, bu kişilerin özel ödüller elde

edecekleri açıklanır. İkiyüzlüler uyarılır ve Hıristiyanlardan bahsedilir.

61.SAF SURESİ: Önceki gibi kısa bir suredir.”Allah kendi yolunda,

duvarları birbirine kenetlenmiş bir bina gibi saf tutarak savaşanları

sever.”(4.ayet)1 ayetiyle yakın bir zafer sözü verilir

48.FETİH SURESİ: Hudeybiye mütarekesini anlatır. Geriye kalan

sureler Peygamberin son 5 ayında nazil olmuştur

1 W.Muir,bu ayet 3.ayet olduğu halde 4.ayet diyerek yanlış bilgi vermektedir.

Page 67: W.MUIR VE D.S.MARGOLIOUTH ÖRNE Ğİdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER_YOK_GOV_TR... · T.C. ANKARA ÜN İVERS İTES İ SOSYAL B İLİMLER ENST İTÜSÜ TEMEL

57

60.MÜMTEHİNE SURESİ: Ateşkes anlaşmasından sonra Mekke’den

gelen muhacir kadınlara nasıl davranılması gerektiğiyle ilgili kısa bir suredir.

Mekke putperestleriyle arkadaşlık kurma konusunda, inananlar uyarılır.

66.TAHRİM SURESİ: Kıpti kadın ile Muhammed arasında yaşanan

olay üzerine kısa bir suredir.

49.HUCURAT SURESİ: Bedevi Arapları samimiyetsizlikleri ve diğer

yaptıklarından dolayı suçlayan, inananları da onlara itimat etmemeyi

öğütleyen bölümler içeren kısa bir suredir.

9.TEVBE SURESİ: Biraz uzun olan son bölümdür. Tebük seferini ele

alır. Sure İslam’ın diğer dinlere düşmanlığını açıklar. Muhammed

yandaşlarının Mekke’den çıkarılması ve Hac ritüelini anlatır. Putperest

insanlara karşı acımasızca katliam yapmaları1 ve onları köleleştirmeleri

söylenir. Yahudilere ve Hıristiyanlara karşı, onlar vergi ödeyinceye ve kibirleri

kırılıncaya kadar, savaş emredilmektedir. Bu sure savaştan önce askeri

harekâtların Halifesi tarafından orada okunurdu ve bu sure cihad suresi

olarak adlandırılır.2

Muir Kur’an-ı Kerim ile ilgili düşüncelerine şu şekilde devam eder:

“Surelerdeki ayetler sıralandırılmamış, Hatta surelerin kendileri de

sıralanmamış ve Muhammed yandaşları arasında bilinenlerinde sayısal

sıralamaları yok. Fakat İncil'de olduğu gibi her bölümün ayrı bir adı ya da

içindeki konu ya da ifadenin bir başlığı var, İsra suresi gibi. Her sure

1W. Muir, bu cümlede özellikle acımasızca haksız yere adam öldürmek anlamına gelen “slaughter” kelimesini kullanmıştır.İslam’ın diğer dinlere ve diğer din mensuplarına karşı acımasız ve düşmanca olduğunu kendince kanıtlamaya çalışır 2 W.Muir, The Coran, s.43-47

Page 68: W.MUIR VE D.S.MARGOLIOUTH ÖRNE Ğİdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER_YOK_GOV_TR... · T.C. ANKARA ÜN İVERS İTES İ SOSYAL B İLİMLER ENST İTÜSÜ TEMEL

58

‘bismillah diye başlar, otuz cüze ayrılmıştır; böylece tümü günlük

okunduğunda bir ayda okunabilir. (Kutsal kitaptaki gibi ilahiler gibi )1

7.ESKİ VE YENİ AHİT’İN KUR’AN’I KERİM’DEKİ KANITLARI

W.Muir “The Coran it’s Compositson and Teaching; and the Testimony

it Bears to Holy Scriptures” adlı kitabının ikinci bölümünde Kuran-ı Kerim de,

Eski ve Yeni Ahit’e fazlasıyla değinildiğini, bu kutsal kitapların

Peygamberimizin yaşadığı döneme kadar geldiğini ve Allah’ın bu kutsal

kitaplardan övgüyle bahsettiğini Hz. Muhammed taraftarlarına(Müslümanlara)

ispatlama amacı olduğunu söyler. Bununla ilgili düşüncelerini kendi ağzından

dinleyelim:

“Kuran-ı Kerim’de Eski ve Yeni Ahit’in bahsedildiği her yerde,

Yahudilere ve Hıristiyanlara kendi kutsal kitaplarının ilkelerine uymaları

konusunda nasihatte bulunulur. İncilin başından sonuna kadar olan tüm

bölümlerinde saygı ve bağlılık açısından samimi bir inançla tutarlılık

gösterdiğinden bahsedilir. Sonraki ifadeler doğal olarak bu görüşe göre

yorumlanabilir böylece şu zorunludur ki onlar bu şekilde kavranmalıdır,

Kuranın geri kalanına zıt olacak duygusuyla değil.”2

W.Muir, Müslümanların Eski ve Yeni Ahit’in varolan kopyalarının

geçerliliğini reddettiklerini söyler. Müslümanlara Eski ve Yeni Ahit’in ilahi

vahiy olduğunu ve kutsallıklarını koruduklarını kendi kitabımız olan Kur’an-ı

Kerim’den ayetler göstererek kendince ispata çalışır. Muir’ın konuyla ilgili

sözlerine bir göz atalım:

1 W. Muir, The Coran, s.47 2 W. Muir, The Coran,s.66-68

Page 69: W.MUIR VE D.S.MARGOLIOUTH ÖRNE Ğİdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER_YOK_GOV_TR... · T.C. ANKARA ÜN İVERS İTES İ SOSYAL B İLİMLER ENST İTÜSÜ TEMEL

59

“Bu tartışmayı tamamlamak ve sorunsuz hale getirmek için Kur’an’ın

genel anlayışını burada belirtildiği gibi göstermek gereklidir. Bu amaçla

teferruatlı biçimde yeniden gözden geçirmeliyiz. Kutsal kitapları ima eden,

dolaylı ifade eden ya da açıkça ifade eden her bölüm idrak edilmelidir. Bu

yazının amacı budur. Kuran’da yer alan delillerin toplamını gösterir. Sonuçta,

Yahudi ve Hıristiyan kutsal kitapları Muhammed döneminde de geçerliydi ve

ilahi otorite tarafından gerçekliği korunuyordu. Bu çalışma Muhammed

yandaşlarını hedef alıyor. Belki böylece Muhammed yandaşları Eski ve Yeni

Ahit’in Kur’an’da büyük bir saygıdan başka bir şeyle açıklanmadığını

anlayabilirler.”1

W. Muir ayetlerin düzenlenmesini kendince kronolojik olarak verdiğini

söyler. Önce Mekke dönemi ayetlerine, sonra Medine dönemi ayetlerine yer

verir Kur’an-ı Kerim’de Yahudi ve Hıristiyan kutsal kitaplarında alınmış

hikayelerin var olduğunu, hatta bazı hikayelerin İncil’dekilerle bire bir

örtüştüğünü söyleyerek buna örnekler verir: Adem ve Havva , İshak Lut,

Sodom ve Gomore’nin yok olması Musa ve Yusuf kıssaları, bakire Meryem,

İsa ve O’nun doğumu. Buradan şu sonuca ulaşır: “İncil’de ki pek çok nokta

Kur’an tarafından desteklenmiştir Fakat kimse bu konuya değinmemiştir.” 2

7.1.ESKİ VE YENİ AHİTTEN BAHSEDEN AYETLER

W.Muir’ın önceki dinlerden ve kutsal kitaplarından bahsettiği

ayetlerden örnekler vererek inceleyelim.

Necm 53:36-39.ayetler:

* * *

1 W. Muir, The Coran, s.67-68 2 W. Muir, The Coran, s. 66–70

Page 70: W.MUIR VE D.S.MARGOLIOUTH ÖRNE Ğİdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER_YOK_GOV_TR... · T.C. ANKARA ÜN İVERS İTES İ SOSYAL B İLİMLER ENST İTÜSÜ TEMEL

60

36.Yoksa Musa'nın ve sözünü yerine getiren İbrahim'in kitaplarında olanlar

kendisine bildirilmedi mi ki?

37.Ve çok vefalı İbrahim’in (sahifelerinde bulunan şu gerçekler):

38.Hiç bir günahkâr başkasının günah yükünü yüklenmez;

39.İnsan ancak çalıştığına erişir

Muir, bu ayetlerin açıkça daha önce vahyolunan kitapları kastettiğini,

genel olarak da insanın sorumluluklarını, gelecekteki ödül ve cezadan,

Allah’ın kudretinden ve lütfundan bahsedildiğini belirtir.

Abese 80:11-16.ayetler:

* * * *

11 Hayır; çünkü o (Kur'an), bir öğüttür.

12 Artık dileyen, onu 'düşünüp-öğüt alsın.'

13 O (Kur'an), 'şerefli-üstün' sahifelerdedir.

14 Yüceltilmiş, tertemiz (mutahhar) kılınmış.

15 Kâtiplerin ellerinde,

16 (Ki onlar,) Üstün değerli, 'iyilik ve dürüstlük sembolü.

Tefhimu’l Kur’an’da ayetlerin tefsiri şöyledir:

“Yani kesinlikle bu şekilde davranma ve Rabbini unutarak bu dünyada

gururlanıp dolaşanları o kadar fazla umursama. İslâm dini gibi, değerli bir

nimetten yüz çevirenlere, İslâm'ı bu şekilde takdim etme ve ayrıca kendini de

fazlaca yıpratma. Çünkü onlar İslâm'ın yayılışının kendilerine bağlı olduğunu

sanabilirler. Onlar her ne kadar kendilerini Hak'tan müstağni sayıyorlarsa da,

asıl Hak onlardan müstağnidir.

Page 71: W.MUIR VE D.S.MARGOLIOUTH ÖRNE Ğİdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER_YOK_GOV_TR... · T.C. ANKARA ÜN İVERS İTES İ SOSYAL B İLİMLER ENST İTÜSÜ TEMEL

61

On üçüncü ayette ‘o’ kelimesi ile Kur'an-ı Kerim kastedilmiştir.

Yani halis ve paktır. Bu kitabın içine ifsat edici ve bâtıl düşünceler

karışamaz. Çünkü Kur'an diğer dinî kitaplar gibi değildir ve bu kitap insanî ve

şeytanî vesvese ve düşüncelerden münezzehtir.

Burada katipler ile melekler kast olunuyor. Yani bu sayfalar Allah'ın

(c.c.) emriyle doğrudan doğruya melekler tarafından yazılıyorlar ve onların

emin elleri vahyi Rasûlullah'a (s.a) ulaştırıyor. Melekler için burada iki farklı

kelime kullanılmıştır: Şerefli ve çok iyi. Birinci kelimenin anlamı, onlar

şereflidirler ve hiyanet etme ihtimalleri olmadığı gibi, emanete de layıktırlar,

demektir. İkinci kelimenin anlamı ise, onlar sayfalara yazmak ve vahyi

Rasûlullah'a ulaştırmak konusundaki sorumluluklarını hakkı veçhile yerine

getiriyorlar, demektir.

Burada iyice düşünülecek olursa, bu ayetlerin amacının sadece

Kur'an'ın azametini ikrar etmek olmadığı anlaşılır. Rasûlullah (s.a) getirdiği

mesajı inkâr eden mütekebbirlere 'bu kitap o kadar yücedir ki, sizlere muhtaç

değildir, yani sizlerin kendisini kabullenmesine ihtiyaç hissetmeyecek

derecede yüce bir kitaptır' denilmek isteniyor. Sizler hidayete ermek

istiyorsanız, bu kitabın içindekilere teslim olmanız gerekir. Aksi takdirde

sizlerin büyüklenmesi bu yüce kitabın azametini azaltmaz. Bilakis bu kitap

sizlerin gururunu yerle bir eder.1

Bu ayetlerin tefsirine baktığımızda W.Muir’ın amacına hizmet

etmediğini görüyoruz. Fakat Muir bu ayettin Kur’an’la alakalı göründüğünü

ama bazı tefsircilerin Peygamber’den önceki kitapların kastedildiğini

söylediğini belirtir.2

1 Ebu’l A’la Mevdudi, Tefhimu’l Kur’an, İnsan Yayınları, İstanbul,1986, cilt:7,s.39 2 W.Muir,The Coran, s.74

Page 72: W.MUIR VE D.S.MARGOLIOUTH ÖRNE Ğİdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER_YOK_GOV_TR... · T.C. ANKARA ÜN İVERS İTES İ SOSYAL B İLİMLER ENST İTÜSÜ TEMEL

62

7.2.ESKİ VE YENİ AHİT’İN HZ.MUHAMMED ZAMANINDA

GEÇERLİLİĞİ VE VARLIĞI

W.Muir,Kur’an-ı Kerim’de pek çok yerde Yahudilerin ve Hıristiyanların

kitaplarından bahsedildiğini,onların çeşitli isimler kullanılarak kendini

gösterdiğini ifade eder. Bu isimler Allah’ın kitabı- ب ا� آ�

,Allah’ın sözü- م ا�� آ

Tevrat راة�� -İncil, ا��� Bunların . ا����

Kuran’da Hz. Muhammed’den önce Allah’ın gönderdiği kutsal kitaplar

olduğunu ve Kuran’da söylendiğine göre sadece Hz. Muhammed

zamanında geçerli olduğunu aynı zamanda Yahudi ve Hıristiyanların

arasında kullanımda olduğunu belirtir. Bu söylediklerine ayetlerden örnekler

verir. Bu ayetlerde geçen ifadeleri vurgular:

Senden önce kitap gönderilenler- ���� ب !%ؤن ا�"�)ی ی& ا�

Onlar (Yahudiler) ondan okurlar(çalışırlar)- )�* �ا ! ودر+

Onlar Allah’ın sözünü işitirler- م ا��/.�ن آ ی0

W. Muir ,Kuran’da Yahudi ve Hıristiyanlara kendi kutsal kitaplarına

göre davranmalarının teşvik edildiğini ,kendilerinde bulunan kutsal kitapların

nüshalarının geçerliliğinin vurgulandığını düşünür.

Ayrıca Muir Hz. Muhammed’in kendi iddiasına delil için önceki kutsal

kitaplara başvurduğunu söyler.1

Muir’ın incelediği ayetlerden bazılarına bakalım:

Yunus 10: 94.

1 W.Muir, The Coran, s.217-218

Page 73: W.MUIR VE D.S.MARGOLIOUTH ÖRNE Ğİdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER_YOK_GOV_TR... · T.C. ANKARA ÜN İVERS İTES İ SOSYAL B İLİMLER ENST İTÜSÜ TEMEL

63

“Eğer sen, sana indirdiğimizden kuşkuda isen, senden önce Kitabı

okuyanlara sor. Andolsun, sana Rabbinden hak geldi, sakın

kuşkulananlardan olma!”

Mevdudi bu ayeti şöyle tefsir eder:

Her ne kadar bu ifade Hz. Rasule raci ise de, aslında burada onun

risaleti hakkında şüphe belirtenler kastedilmektedir. Ehl-i Kitabın durumuna

bakarak -ki onlar vahyi bilgiye sahip bulunmaktaydılar- Arap kavmi semavi

kitapların sesine ne de olsa yabancı kalıyordu. Dolayısıyla umulur ki, Ehl-i

Kitabın dinine bağlı ve haktanır âlimleri, vahyin daha önceki resullere

indirilenin aynısı olduğunu ikrar etsinler.1

Muir, buna göre Yahudi ve Hıristiyan kutsal kitaplarına halkın dini

kitapları olarak başvurduklarını ve Hz. Muhammed’in bunları okuyanlardan

herhangi bir kabile ya da insan ya da şehir ayırt etmeksizin şüphelerinden

emin olmak için bilgi edinmek istediğini söyler Muhammed bu kaynaklara

başvuruyordu demek ki onlar o zaman da sahih, bozulmamıştı diye ekler. 2

Böylece Muir, bu ayeti kendi iddiasına yönelik olarak yorumlar.

Araf 7: 167-169

*

*

1 Ebu’l A’la Mevdudi, Tefhimu’l Kur’an, cilt:2, s.337 2 W. Muir, The Coran, s.100-101

Page 74: W.MUIR VE D.S.MARGOLIOUTH ÖRNE Ğİdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER_YOK_GOV_TR... · T.C. ANKARA ÜN İVERS İTES İ SOSYAL B İLİMLER ENST İTÜSÜ TEMEL

64

167. Rabbin, kıyamet gününe kadar, onları, kötü azaba uğratacak

kimseleri üzerlerine göndereceğini bildirmişti. Doğrusu Rabbin, cezayı çabuk

verir. Doğrusu O bağışlar ve merhamet eder.

168. Onları yeryüzünde topluluklara ayırdık. Onlardan kimi iyi kişilerdi,

kimi de alçak! Belki dönerler diye onları iyiliklerle de, kötülüklerle de sınadık.

169. Derken, arkalarından Kitab’ı (Tevrat'ı) miras alan bozuk bir nesil

bunların yerine geçti. Onlar şu alçak dünya malını alırlar, bir de: "Biz nasıl

olsa bağışlanacağız!" derler. Karşı taraftan da kendilerine öyle bir şey gelse,

onu da alırlar. Allah'a karşı yalnız hakkı söyleyeceklerine dair kendilerinden

Kitapta söz alınmamış mıydı? Ve onun içindekileri durmadan okumadılar mı?

Halbuki ahiret yurdu Allah'tan korkanlar için daha hayırlıdır; hala

akıllanmayacak mısınız?

Tefhimu’l Kur’an’da ayetlerin tefsirine bakalım:

M.Ö. 8. asırdan beri İsrailoğulları'na bu çeşit ikazlar, tekrar tekrar

yöneltilmiştir. İşaya, Yeremya ve bunlardan sonra gelen peygamberlerin

kitaplarında bu hususlar belirtilmektedir. Daha sonra Hz. İsa, İncillerdeki

muhtelif hitabelerinde, aynı şeyi onlara yöneltmişti. İlahî kitapların en

sonuncusu olan Kur'an da aynı ikazlarda bulundu. Yahudi topluluğunun

aşağılanmaya ve rezil edilmeye başlandığı ilk zamanlardan beri, bunun

semavî olarak kabul edilen kitaplarda birkaç kez yinelenmiş olması gerçeği,

Kur'an-ı Kerim'in ve o kitapların gerçekten Allah'tan olduğu hususunda da

açık bir delildir.

Page 75: W.MUIR VE D.S.MARGOLIOUTH ÖRNE Ğİdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER_YOK_GOV_TR... · T.C. ANKARA ÜN İVERS İTES İ SOSYAL B İLİMLER ENST İTÜSÜ TEMEL

65

Onlar bizzat kitabı incelemişlerdir. Dolayısıyla, İsrailoğulları'nın teklifsiz

kurtulmuş oldukları hususunda Tevrat'ta kesin olarak hiçbir işaretin

olmadığını bilmektedirler. Allah'ın onlara hiçbir garanti vermediği ve

peygamberleri de kurtuluşa erdikleri konusunda onlara herhangi bir teminat

vermediği halde, nasıl oluyor da, Allah'ın kendileri için söylediği şeyi O'na

isnad ediyorlar? Ayrıca, Allah hakkında yalnız doğruyu söyleyecekleri

konusunda yapmış oldukları anlaşmayı bu şekilde bir kere daha bozmaları

nedeniyle, suçları daha da bir çirkinleşiyor ve haince bir hareket halini alıyor.1

W.Muir,bu ayetlerin muhtemelen Medine döneminde Hz.Muhammed

ile Yahudiler arasında farklılık başlayınca indiğini söyler.Yahudiler gerçekleri

yanlış aksettirdikleri için azarlanırlar,fakat onlar a kitapları bozulmamış

şekilde ulaşmıştı diyor. Bu ayetlerde geçen “Kitabı miras alanlar” ifadesinin

Yahudilerin Kitabının nesilden nesile geçtiğinin kanıtı olarak görür.2 Muir,

ayetleri asıl anlamından uzaklaşarak yorum yapmaktadır.

W.Muir,bu konudaki düşüncelerini desteklemek için verdiği diğer

örnekler şunlardır:Araf 7: 170.ayet, Bakara 2:53. ayet ve 113.ayet, Al-i İmran

3: 23-24.ayetler ve 93-94.ayetler

7.3.KUR’AN-I KERİM YAHUDİ VE HIRİSTİYAN KUTSAL

KİTAPLARININ VAHİY OLDUĞUNU BİLDİRİR

W.Muir , Yahudi ve Hıristiyan kutsal kitaplarının ilahi kaynaklı ve Hz.

Muhammed zamanında varlığını korumuş olduğunu ,Kur’an’da Hz.

Muhammed tarafından bunun bildirildiğini ifade eder.

Kur’an’da bu kutsal kitapların Allah katından olduğuna dair ayetlerde - 1 Ebu’l A’la Mevdudi, Tefhimu’l Kur’an,cilt:2,s.101 2 W. Muir, The Coran, s.129-130

Page 76: W.MUIR VE D.S.MARGOLIOUTH ÖRNE Ğİdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER_YOK_GOV_TR... · T.C. ANKARA ÜN İVERS İTES İ SOSYAL B İLİMLER ENST İTÜSÜ TEMEL

66

2ل � gönderildi, - 34� ب2ل آ�ب Allah - أ�

kitapları hak olarak indirdi,- 8 ,Allah tarafından verildi- أوت

vahyolundu gibi ifadeler kullanılır.1 - وح8 -

W.Muir’ın bu konu için verdiği ayetlerden birkaçına bakalım:

Şura 42:1-3

��

1-2.(EH) Ha, Mim, Ayn, Sin, Kaf

3.O aziz ve hakim olan Allâh, sana ve senden öncekilere böyle

vahyeder.

Ayetlerin Mevdudi tarafından tefsiri şöyledir:

Surenin açılışından da anlaşılacağı gibi, Rasulullah'ın daveti ve Kur'an

hakkında, Mekke'deki her yerde, her toplantıda, her cadde ve sokakta

yorumlar yapılmaktaydı. Buna binaen şöyle buyrulmuştur: Sizler, bu şahsın

acayip şeyler iddia ettiğini söylüyor ve diyorsunuz ki, "O halde atalarımızın

takip ettikleri yol yanlış mıydı? Muhammed şimdi çıkmış asırlar boyu

inandığımız şeyleri reddediyor ve ayrıca kendisine Allah tarafından

vahyolunduğunu iddia ediyor. Belki, söylediklerinin kendine ait olduğunu

kabul etse makul karşılanabilir ama o, Allah tarafından kendisine

vahyolunduğunda ısrar ediyor. Bizler onun Allah'la konuştuğuna nasıl

inanabiliriz." Burada Rasulullah'a (s.a) hitap edilerek kendisinin ve dolaylı

olarak kafirlerin söz konusu endişelerine karşılık verilmiştir: "Aziz ve Hakim

olan Allah, daha önceki peygamberlere nasıl vah yetmişse, sana da öylece

vahyeder."

1 W. Muir, The Coran,s.221-222

Page 77: W.MUIR VE D.S.MARGOLIOUTH ÖRNE Ğİdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER_YOK_GOV_TR... · T.C. ANKARA ÜN İVERS İTES İ SOSYAL B İLİMLER ENST İTÜSÜ TEMEL

67

Vahiy, lügatte "Ancak muhatapların anlayabileceği ve başkalarının

anlayamayacağı derecede gizli ve hızlı işaret" anlamına gelir. Deyim olarak,

"huden" (yol gösterici) karşılığında kullanılır. Elektrik akımı insana nasıl

aniden geçerse, işte Allah’ta kullarına bu şekilde vahiy gönderir. Bu

bağlamda Allah şu hususun anlaşılmasını murat etmektedir: "Allah'ın bir

kuluyla haberleşmesi için bizzat konuşması gerekmez. Çünkü O'nun

kullarıyla irtibat kurması hiç de güç değildir. O, Aziz ve Hakim'dir. O, irade

ettiği takdirde hiçbir şey O'na mani olamaz. O, yol göstermek üzere vahyini

gönderir." Aynı konu surenin sonunda daha ayrıntılı bir biçimde beyan

edilmiştir.

Daha sonra, kâfirlerin "Muhammed'e vahyolunması ne acayip bir şey"

şeklindeki düşünceleri reddedilerek şöyle buyruluyor: "Muhammed'e

vahyolunmasında hayret edilecek bir şey yoktur. Ondan önceki

peygamberlere de aynı şekilde vahyedilmişti."1

Ankebut 29:47.ayet:

Resûlüm!) İşte böylece sana (önceki kitapları tasdik eden) bu Kitab'ı

indirdik. Onun için, kendilerine kitap verdiklerimiz ona iman ediyorlar.

Şunlardan (Araplardan) da ona iman eden nice kimseler vardır. Âyetlerimizi,

ancak kâfirler (inatları yüzünden) bile bile inkâr eder.

Bu ayetin Mevdudi tarafından tefsiri şöyledir:

Bu ifade iki anlama da gelebilir: 1) "Nasıl daha önceki peygamberlere

kitaplar göndermişsek, bu kitabı da sana indirdik." 2) "Biz bu kitabı, daha 1 Ebu’l A’la Mevdudi, Tefhimu’l Kur’an, cilt: 5, s.204,205

Page 78: W.MUIR VE D.S.MARGOLIOUTH ÖRNE Ğİdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER_YOK_GOV_TR... · T.C. ANKARA ÜN İVERS İTES İ SOSYAL B İLİMLER ENST İTÜSÜ TEMEL

68

önceki kitaplarımızı reddetmesi için değil, onları tasdik etmesi ve böyle

olduğuna inanılması için gönderdik."

Konunun akışından bunlarla tüm Kitap Ehlinin değil, kendilerine ilâhî

kitapları doğru anlama ve kavrama yeteneği bahşedilmiş ve gerçek anlamıyla

"Kitab Ehli" olan kimselerin kastedildiği anlaşılmaktadır. Onlar, daha önceki

ilâhî kitapları da tasdik ederler. Allah'ın son kitabı geldiğinde, inatçılık ve kibir

göstermeyip daha önceki kitapları kabul ettikleri gibi onu da samimiyetle

kabul etmişlerdir.1

W.Muir, bu ayetlerden Yahudilerin ve Hıristiyanların kitaplarının da

Kur’an ile aynı kategoriye konduğunu ve bu kitapların vahiy olduğu sonucuna

varır2

Nisa 4:162–164.ayetler:

*

*

*

1 Ebu’l A’la Mevdudi, Tefhimu’l Kur’an,cilt: 4,s.279

2 Muir, The Coran, s.29,126,221

Page 79: W.MUIR VE D.S.MARGOLIOUTH ÖRNE Ğİdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER_YOK_GOV_TR... · T.C. ANKARA ÜN İVERS İTES İ SOSYAL B İLİMLER ENST İTÜSÜ TEMEL

69

162.Fakat içlerinden ilimde derinleşmiş olanlar ve mü'minler, sana

indirilene ve senden önce indirilene inanırlar. O namazı kılanlar, zekâtı

verenler, Allah'a ve âhiret gününe inananlar var ya, işte onlara büyük bir

mükâfat vereceğiz!

163.Biz, Nûh'a ve ondan sonra gelen peygamberlere vahyettiğimiz

gibi, sana da vahyettik. Nitekim İbrâhim'e, İsmâil'e, İshak'a, Ya'kûb'a, sıbtlara

, Îsâ'ya, Eyyûb'a, Yûnus'a, Hârûn'a, Süleyman'a da vahyetmiş ve Dâvûd'a da

Zebur'u vermiştik.

164.Daha önce sana anlattığımız elçilere ve sana anlatmadığımız

elçilere de (vahyetmiştik). Ve Allah Musa’ya da konuşmuştu

Tefhimu’l kur’an’da yer alan tefsir şu şekildedir:

Burada, ilâhî kitapların niteliklerini çok iyi bilen, adil, doğru ve her tür

önyargı, isyan ve zulümden uzak olan Yahudi âlimleri kastediliyor. Onlar

körcesine babalarının dinine tâbi olmamış ve vahyolunan kitaptan

öğrendikleri Hakk'a hemen tâbi olmuşlardır. Bu nedenle onlar Kur'an

öğretilerinin kendi peygamberlerinin öğretileriyle aynı olduğunu kolayca

anlamışlar ve samimiyetle her ikisine de inanmışlardır.

Bu, Hz. Muhammed'in (s.a) yeni bir şey getirmediğini, tarihte ilk defa

yeni bir şeyi iddia etmediğini vurgulamak, O'nun gerçekte kendisinden önce

gelen tüm peygamberlerle aynı kaynaktan vahiy aldığını ve dünyanın her

tarafına gelen bütün peygamberlerin getirdiği Hak ve gerçeğin aynısını

getirdiğini göstermek içindir.(…)

Şu anda elde bulunan Kitab-ı Mukaddes'te, Mezmurlar kitabının

sadece bir bölümü, Hz. Davud'un (a.s) Mezmurlarından oluşur ve O'nun adı

ile anılır. Diğer bölümler başka insanlar tarafından söylenmiş mezmurlardır

Page 80: W.MUIR VE D.S.MARGOLIOUTH ÖRNE Ğİdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER_YOK_GOV_TR... · T.C. ANKARA ÜN İVERS İTES İ SOSYAL B İLİMLER ENST İTÜSÜ TEMEL

70

ve onların adlarıyla anılırlar. Gerçekte Zebur, yani Hz. Davud'un (a.s)

mezmurları incelendiğinde, onun Allah katından gelme bir kitap olduğu

kolayca anlaşılır. Aynı şekilde Hz. Süleyman'ın (a.s) meselleri kitabına da

eklemeler yapılmıştır ve son iki bölümün ekleme olduğu çok açıktır. Fakat

buna rağmen Meseller'in büyük bir kısmı Hakikat ve Hikmet doludur. Aynı

şey Hz. Eyyub'un (a.s) kitabı için de geçerlidir. Bu kitap incelendiğinde,

hikmet dolu olduğu görülmesine rağmen, kitabın tümünün Hz. Eyyub'a (a.s)

atfedilmesi yanlıştır. Kur'an'ın ve Eyyub kitabının giriş bölümlerinin, Hz.

Eyyub'un (a.s) gösterdiği sabra şahitlik ediyor olmasına rağmen, bu kitabın

son bölümlerinde Hz. Eyyub'un (a.s) Allah'a şikâyette bulunduğu ve

arkadaşlarının O'nun Allah'ın adaletsiz olmadığı konusunda yatıştırmaya

çalıştıkları yer alır.

Bunun yanısıra, Eski Ahit'teki İsrail peygamberlerinden on yedi kitabın

hepsinin büyük bir bölümü gerçek vahiydir. Özellikle Yesu, Yeremya,

Hezekiel ve Amos'un kitaplarında vahyin azametini gösteren ve insan

gönlüne neşve veren ibareler vardır. Onlardaki yüce ahlâkî öğreti,

putperestliğe karşı açılan savaş, Allah'ın birliğini ispatlayan deliller akla

uygun tezler ve İsrailoğulları'ndaki bozulmayı eleştiren bölümler gösteriyor ki,

bunlar, Hz. İsa'nın (a.s) Yeni Ahit'teki vaazlarıdır ve Kur'an'la aynı kaynaktan

gelmektedir.

Vahyin, Hz. Musa'ya (a.s) geliş şekli diğer peygamberlere geliş

şeklinden farklıydı. Diğer peygamberler ya bir ses duymuşlar, ya da

Melek'ten mesaj almışlardır. Fakat Hz. Musa, (a.s) Kur'an'da (Ta-Ha 20: 11-

48) sözü geçen (Allah'la doğrudan konuşma) ayrıcalığına sahip olmuştur. Bu

ayrıcalıktan Kitab-ı Mukaddes'te de bahsedilir. "ve Rabbi Musa ile bir

kimsenin arkadaşı ile konuşması gibi yüz yüze konuştu" (Çıkış, 33: 11).1

1 Ebu’l A’la Mevdudi, Tefhimu’l Kur’an,cilt:1,s.384-385

Page 81: W.MUIR VE D.S.MARGOLIOUTH ÖRNE Ğİdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER_YOK_GOV_TR... · T.C. ANKARA ÜN İVERS İTES İ SOSYAL B İLİMLER ENST İTÜSÜ TEMEL

71

W.Muir, bu ayetlerden sonra tespitlerde bulunur. Birincisi: bu ayetlerde

öncelikli olarak Yahudilere sesleniliyor ama Müslümanlarla eşit kategoride

anılmaktadır. Kur’an gibi önceki vahyedilenlere de büyük mükâfat sözü

verilmektedir.

İkincisi: Muhammed’e vahyedilme şekli ile önceki peygamberlerinkinin

aynı olduğu açıklanıyor1

Vahyolunduğuna inanmadığı ve Peygamberliğini kabul etmediği Hz.

Muhammed’e vahyedilme şekli ile önceki peygamberler vahyedilme şeklini

kıyaslayarak bahsetmesi oldukça büyük bir çelişkidir. Üstelik, bu ayetlerle

Mevdudi’nin de bahsettiği gibi, yüce Allah Kur’an ile ondan önceki ilahi

kitapların benzerliklerine işaret ediyor, fakat Muir bunu görmek istemiyor.

W.Muir’ın konuyla ilgili verdiği diğer ayetler ise. Al-i İmran 3: 68-

73.ayetlerdir.

7.4. YAHUDİLERİN VE HIRİSTİYANLARIN KİTAPLARI KUR’AN’DA

ÖVÜLÜR

W.Muir ,Kur’an tarafından Yahudi ve Hıristiyan kutsal kitaplarına en

büyük değerin isnat edildiğini, Kur’an’da büyük saygı ve hürmetle

bahsedildiğini belirtir.

Musa’nın kitabı için - ورح <إ!!! , ���ب ا�/0 , آ�

%�ب ا�/?س - ,açık,anlaşılır,aydınlatıcı kitap- ا�"�?�Bى ��را وه�

insanlığa yön verici ,aydınlatıcı gibi ifadelerin kullanıldığına dikkat çeker.

Allah’ın, Tevrat ve İncil’i insanlığa yön verici, kılavuz olarak

gönderdiğini Kur’an’da söylediğini dolayısıyla Yahudi ve Hıristiyan kutsal 1 W.Muir, The Coran,s.168

Page 82: W.MUIR VE D.S.MARGOLIOUTH ÖRNE Ğİdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER_YOK_GOV_TR... · T.C. ANKARA ÜN İVERS İTES İ SOSYAL B İLİMLER ENST İTÜSÜ TEMEL

72

kitaplarını manevi aydınlık ve insanlığa yön verici, iki yüzlüleri uyaran ve

onlara nasihat eden, kılavuz ve rahmet aracı olduğunu içeren sözlerle

övüldüğünün altını çizer. Müslümanların bunu dikkate alması gerektiğini

söyleyerek, Müslümanlara sizin için Kur’an’dan başka bir delil ne olabilir,

diyerek konuya dikkat çeker.1

W.Muir’ın konuyla ilgili verdiği ayetlerden bazılarını inceleyelim:

Ahkaf 46:12.ayet:

12.Kur'ân'dan önce de bir rehber ve rahmet olarak Musa'nın kitabı

Tevrat vardı. Bu Kur'ân ise zulmedenleri uyarmak, iyilik yapanları

müjdelemek için Arap lisanı ile indirilen ve kendinden öncekileri tasdik eden

bir kitaptır.

W.Muir , Hz. Muhammed’in Kur’an’da Musa (a.s)’ın kitabının bir rehber

ve rahmet kitabı olduğunu itiraf ettiğini söylüyor.Muir’a göre ,Kur’an’ın ana

hedefi önceki kitapları onaylayan Arapların kendi dillerinde bir kitap

sağlamaktı.

Kur’an Yahudilerin kitabının yerini almak için değildi, önceki kitaplar

Arapların diline yabancı olduğu için, Kur’an onlar için daha uygundu ve bu

sebeple bu şekilde beyan edildi. Kur’an önceki vahyolunan kitapları

onaylayıcıdır.2

1 W.Muir, The Coran, s.222,223,224 2 W. Muir, The Coran, s.85-86

Page 83: W.MUIR VE D.S.MARGOLIOUTH ÖRNE Ğİdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER_YOK_GOV_TR... · T.C. ANKARA ÜN İVERS İTES İ SOSYAL B İLİMLER ENST İTÜSÜ TEMEL

73

Mümin 40:53-55.ayetler

*

53.Andolsun ki, Biz Musa'ya o hidayeti verdik ve İsrail oğullarına o

kitabı miras kıldık

54. (O) sağduyu sâhiplerine bir yol gösterici ve öğüttür.

55. Sabret, Allâh'ın va'di mutlaka gerçektir. Günâhına da istiğfar et ve

akşam sabah Rabbini övgü ile an.

Muir,burada geçen kitap ile Tevratın kastedildiği konusunda

tefsircilerin hemfikir olduğunu söyler.Ayette geçen yol gösterici ve öğüt

kelimelerinin altını çizer.1

En’am 6:91.ayet

91.Allâh'ı şânına yaraşır biçimde tanıyamadılar, zira "Allâh, insana bir

şey indirmedi" dediler. De ki: "Öyleyse Mûsâ'nın, insanlara nur ve yol

gösterici olarak getirdiği, ki siz onu parça parça kâğıtlar haline getirip

gösteriyorsunuz, çoğunu da gizliyorsunuz- ve ne sizin, ne de babalarınızın

bilmediği şeylerin size öğretildiği Kitabı kim indirdi?" "Allah" de, sonra bırak

onları, daldıkları bataklıkta oynayadursunlar.

W. Muir, Suyuti tefsiriyle ayeti açıkladıktan sonra, Hz. Muhammed’in

Eski Ahit’teki kehanetleri Medine Yahudilerini kendine çekmek için 1W. Muir, The Coran,s.93

Page 84: W.MUIR VE D.S.MARGOLIOUTH ÖRNE Ğİdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER_YOK_GOV_TR... · T.C. ANKARA ÜN İVERS İTES İ SOSYAL B İLİMLER ENST İTÜSÜ TEMEL

74

kullandığını ve Hz. Muhammed’in Yahudilerin kitabına vahiy olduğu, o gün

kadar varlığını koruyarak geldiği ve sahih olduğu için başvurmuştur şeklinde

yorumunu katar.1

Al-i İmran 3:2-4

* *

2.Allâh ki, O'ndan başka tanrı yoktur, dâimâ diri ve (yaratıklarını)

koruyup yöneticidir.

3.Sana Kitabı gerçek ile ve kendinden öncekini doğrulayıcı olarak

indirdi, Tevrât ve İncil'i de indirmişti.

4.Daha önce de, insanlara doğru yolu göstermek üzere Furkan'ı

indirmiştir. Bilinmeli ki, Allah'ın âyetlerini inkâr edenler için şiddetli bir azap

vardır. Allah, suçlunun hakkından gelen mutlak güç sahibidir.

W.Muir,burada açıkça Tevrat ve İncil’in insanlara yol gösterici olarak

gönderildiğinin açıkça belirtildiğini ifade eder.Yahudi ve Hıristiyanlar kadar

Müslümanlarında Allah’ın işaretleri ve vahyi konusunda dikkatli olmaları

gerektiği yoksa Allah’ın gazabı ile karşılaşacaklarının yer aldığını söyler.2

W.Muir’ın konuyla ilgili verdiği diğer ayetler şunlardır: En’am 6:154,

Kasas28:44, Enbiya21:48–50, Bakara 2:140–141, Maide5:43–48

1 W.Muir, The Coran, s.103-104 2 W. Muir, The Coran,s.180-181

Page 85: W.MUIR VE D.S.MARGOLIOUTH ÖRNE Ğİdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER_YOK_GOV_TR... · T.C. ANKARA ÜN İVERS İTES İ SOSYAL B İLİMLER ENST İTÜSÜ TEMEL

75

7.5.HZ. MUHAMMED TARAFINDAN ÖNCEKİ KUTSAL KİTAPLARA

BAŞVURULMASI

W.Muir, Hz. Muhammed’in sık sık Yahudi ve Hıristiyan kaynaklarına

başvurduğunu ve kendine tabi olanları bu kitaplara uymaktan menettiğini

belirtir.

W. Muir’a göre, Hz. Muhammed, Kur’an’da önceki kutsal kitaplar ve

onlara inananlardan bahsederek kendi misyonunu desteklemek için kullanır

ve Hz. Muhammed bu kitapların içeriğinin Kur’an’la örtüştüğünü iddia eder.

Sebe 34:6

6.Kendilerine ilim verilmiş olanlar ise, sana Rabbinden indirilen

gerçeğin ta kendisi olduğunu ve onun, yüceliğinin sonu olmayan her türlü

övgüye layık olan (Allah') ın yolunu gösterdiğini görüyor

Tefhimul Kur’an’da ayet şöyle tefsir edilir:

Yani, "Bu düşmanlar, ne kadar çok çalışırlarsa çalışsınlar, senin

getirdiğin gerçeğin yanlış olduğunu ispatlamaktan ibaret olan emellerine

ulaşmayacaklardır. Çünkü onlar hile ve düzenleri ile ancak cahil insanları

kandırabilirler, kendilerinde ilim bulunanları saptıramazlar."1

Muir, burada ilim verilenlerin Yahudi ve Hıristiyanları da kapsadığını

belirtir.

En’am 6:20.ayet:

1 Ebu’l A’la Mevdudi, Tefhimu’l Kur’an,cilt:4, s.445

Page 86: W.MUIR VE D.S.MARGOLIOUTH ÖRNE Ğİdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER_YOK_GOV_TR... · T.C. ANKARA ÜN İVERS İTES İ SOSYAL B İLİMLER ENST İTÜSÜ TEMEL

76

20.Kendilerine Kitap verdiklerimiz, onu (peygamberi) çocuklarını

tanıdıkları gibi tanırlar; fakat kendilerine yazık ettiler, çünkü onlar inanmazlar

Mevdudi ayeti şöyle açıklar:

Burada, vahyedilmiş Kitaplar'ın bilgisine sahip olanların, ilâhlığında

hiçbir ortağı bulunmayan tek bir İlâh'ın bulunduğunu kesinlikle bildikleri

belirtilmektedir. Bir insanın kendi oğlunu binlerce başka çocuk arasında

kolayca seçebilmesi gibi, onlar da Allah hakkındaki yığınla değişik inanç ve

teori arasından doğru olan inancı görebilirler.1

Muir, Şura 26: 191-197.ayetler ve yine En’am 6:114. ayetin bu ayetle

aynı anlamı ihtiva ettiğini belirtir.

Kasas 28: 53.ayet

53. O kendilerine okununca hemen: "Biz buna iman ettik; bu şüphesiz

Rabbimizden gelen bir gerçektir. Doğrusu biz önceden müslümandık." Derler.

Mevdudi’nin yorumuna bakalım:

Yani: "Bundan önce de biz rasûllere ve ilâhî kitaplara inanırdık. Zaten

İslâm'dan başka bir itikadımız yoktu. Dolayısıyla bu peygamberin Allah’tan

getirdiği bu Kitab'a da inandık. Yani inancımızda bir değişiklik olmuş değil,

daha önce nasıl Müslüman idiysek şimdi de öyle Müslümanız." Bu sözlerden

açıkça anlaşıldığına göre, İslâm yalnızca Hz. Muhammed (s.a) tarafından

getirilen itikadın adı; "Müslüman" da yalnızca ona uyanlara verilen bir ad

değildir.

1 Ebu’l A’la Mevdudi, Tefhimu’l Kur’an,cilt:1,s.471,472

Page 87: W.MUIR VE D.S.MARGOLIOUTH ÖRNE Ğİdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER_YOK_GOV_TR... · T.C. ANKARA ÜN İVERS İTES İ SOSYAL B İLİMLER ENST İTÜSÜ TEMEL

77

Aksine İslâm, başından bu yana gelmiş geçmiş bütün peygamberlerin

itikadıydı ve onlara her asırda uyanlar da Müslüman idiler. Demek ki, daha

önceki peygamberlere inanıp daha sonrakini de tasdik eden o topluluğun

teslimiyetinde hiçbir kesinti yoktu. Daha önce Müslüman idiyseler, sonra da

Müslüman olmaya devam ettiler. İşin tuhafı bir takım âlimler de bu gerçeği

anlayamadılar. Ve bu apaçık ayet bile onların fikirlerini değiştiremedi.

Sözgelimi Sûyûti, "Müslüman" teriminin yalnızca Hz. Muhammed'in (s.a)

takipçilerine has olduğu konusunda bir risale yazmıştır. Hatta bizzat kendi

ifadesine göre bu ayetle karşılaşınca afallamış ve Allah'a kendisine bu

konuda yol göstermesi için niyazda bulunmuştur. Fakat sonunda görüşünü

tadil etmek yerine daha da sabitleştirdi ve ayete her biri, diğerinden daha

geçersiz birkaç yorum getirdi. Mesela bu yorumlardan birisi şöyledir: "Biz

bundan önce de Müslüman’dık." ayeti şu anlama gelir: "Biz Kur'an vahiy

edilmeden önce Müslüman olmaya niyetliydik. Çünkü bizim kutsal

kitaplarımızda onun geleceği önceden haber verilmişti. Ve biz de geldiğinde

İslâm'ı kabule niyet etmiştik." Diğer bir yorum da şöyledir: "İfadede

"müslimîn"den sonra bir, "bîhî" kelimesi hazf olmuştur. O zaman anlamı şöyle

olur: Biz Kur'an'a peşin peşin inandık. Çünkü onun gönderileceğini

umuyorduk ve güven içinde geleceğini bekleyerek ona iman ettik. Dolayısıyla

biz Tevrat ve İncil'e inandığımız için değil, daha vahyedilmeden, Kur'an'ın

vahyedileceği gerçeğine teslim olduğumuz için Müslümanız." Üçüncü yorumu

ise şöyledir: "Bizim Hz. Muhammed'in gelişi ve Kur'an'ın inzaliyle birlikte

İslâm'ı kabul etmemiz takdir edilmişti. İşte bu takdir yüzünden biz daha önce

Müslümandık." Bu yorumlardan hiçbirini ayetin doğru tefsiri için ilâhî yardıma

müracaat edilmiş de alınmış gibi bir izlenim uyandırmadığı ortadadır. Kur'an

yalnızca burada değil, birçok yerde şu temel prensibi açıklamıştır: Gerçek

hayat tarzı yalnızca İslâm'dır. (Allah'a teslimiyettir) ve Allah'ın âleminde,

O'nun mahlûkatı için başka bir hayat tarzı olamaz. Yaratılışın başından beri

insanlığa hidayet için gelen her peygamber bu hayat tarzını getirmiştir.

Peygamberler daima müslimler olmuşlardır ve takipçilerinden de

Müslümanlar olarak yaşamalarını istemişlerdir. Dolayısıyla peygamberler

Page 88: W.MUIR VE D.S.MARGOLIOUTH ÖRNE Ğİdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER_YOK_GOV_TR... · T.C. ANKARA ÜN İVERS İTES İ SOSYAL B İLİMLER ENST İTÜSÜ TEMEL

78

tarafından getirilen ilâhî emire teslim olan tüm izleyiciler, her çağ için geçerli

olmak üzere Müslümandılar. Sözgelişi, şu birkaç ayeti mütalaa ediniz:

a. "Kuşkusuz Allah katında din İslâm'dır." (Ali-İmran 3: 19)

b. "Her kim bu İslâm yolundan başka bir yolu benimserse bu ondan kabul

edilmeyecek." (Ali-İmran 3: 85)1

İsra 17:107–109

*

*

107.De ki: "Kuran'a ister inanın, ister inanmayın, O'ndan önceki

bilginlere o okundugu zaman, yuzleri uzerine secdeye varirlar" ve "Rabbimiz

munezzehtir. Rabbimiz'in sozu suphesiz yerine gelecektir" derler.

108. Ve derler ki: Rabbimizi tenzih ederiz. Şüphesiz ki Rabbimizin

vaadi gerçekleşir.

109. Ağlayarak çeneleri üstüne kapanırlar ve Kur'ân onların derin

saygısını artırır.

Mevdudi ayetleri şöyle yorumlar:

Burada ilâhi kitapları çok iyi bilen ve onların lafız ve mânâlarından

hüküm çıkarabilen Ehl-i Kitap âlimleri kastedilmektedir.

Yani, "Onlar Kur'an'ı dinledikleri zaman, hemen onun daha önceki

peygamberlerin kitaplarında müjdelenen peygamber olduğunu anlarlar."2

1 Ebu’l A’la Mevdudi, Tefhimu’l Kur’an,cilt:4, s.170,171 2 Ebu’l A’la Mevdudi, Tefhimu’l Kur’an,cilt:3, s.131

Page 89: W.MUIR VE D.S.MARGOLIOUTH ÖRNE Ğİdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER_YOK_GOV_TR... · T.C. ANKARA ÜN İVERS İTES İ SOSYAL B İLİMLER ENST İTÜSÜ TEMEL

79

W.Muir, ayeti Suyuti’nin tefsiriyle açıklar, inanlardan kastın kitap ehli

olduğunu belirtir. Muir’ın yorumu, Mevdudi’nin yorumuyla paralellik arz eder.

Muir, burada Hz. Muhammed’in Allah tarafından yönlendirilerek

inanmayan Mekkelilere şöyle söylemiştir demektedir:“İnanıp inanmamak size

kalmış bir şey çünkü önceki ilahi vahiy ellerinde bulunduğundan daha iyi

karar verebilirsiniz.”

Onlar da Kur’an’a kendi kitaplarını onaylaması açısından inandılar1

diyen Muir, bu bilgilerin dayanağını belirtmez. Ayrıca Hz. Muhammed’in

peygamberliğini kabul etmeyip hem de Allah tarafından yönlendirildi demesi

bir çelişkidir.

W.Muir’ın konuya dair verdiği diğer ayetler şöyledir: Ra’d 13:36,43,

Araf 7:156-157, Müddessir74:30-31, Bakara 2:89,146

Muir’ın, Kur’an’dan edindiği tespite göre daha önce indirilen tüm

kitaplara inanmak, tüm Müslümanların inancının vazgeçilmez parçasıdır.

Ayrıca kitabına sımsıkı sarılanlara mükâfatın öngörüldüğünü söyler ve

Araf 7: 170.ayeti örnek olarak verir:

*

170.O(koruna)nlar ki Kitaba sımsıkı sarılırlar ve namazı kılarlar;

elbette biz, iyiliğe çalışanların ecrini zayi etmeyiz.

Burada geçen kitabın Eski Ahit olduğunun içerikten anlaşıldığını belirtir2

1 W.Muir, The Coran,s.121-122 2 W. Muir, The Coran ,s.225

Page 90: W.MUIR VE D.S.MARGOLIOUTH ÖRNE Ğİdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER_YOK_GOV_TR... · T.C. ANKARA ÜN İVERS İTES İ SOSYAL B İLİMLER ENST İTÜSÜ TEMEL

80

Kur’an’da kitaplara inanmayanların cezalandırılacağına dikkat çekerek

Müslümanları ikna çabasına girdiği görülür.

7.6.KUR’AN’DA YAHUDİLERE KARŞI SUÇLAMA

W.Muir, Kur’an’da Yahudilerin tıpkı ataları gibi asi ve dediğinden

şaşmaz kişiler olmakla ve kutsal kitaplarını anlamından saptırmakla

suçlandıklarını söyler.

Muir’a göre Muhammed (a.s) Medine’ye geldiğinde, Yahudilerin O’nun

davasına olumlu bakmalarını umuyordu ve onlarla yakın irtibata geçti. Fakat

Yahudiler Muhammed’in İsa’nın Mesih olmasına, kendi inançlarıyla doğrudan

doğruya çalışan diğer ilkelere inandığını görünce, Muhammed’in davasına

düşman oldular ve O’nun başvurduğu kendi kitaplarında bulunan herhangi bir

kehaneti kabul etmeyi de reddettiler. Yahudiler gelecek peygamberin kendi

soylarından olacağını düşünüyorlardı, İsmail’in soyundan değil. Dolayısıyla

Arap bir peygamberi reddettiler.1 Böylece aralarındaki düşmanlık büyüdü.

Bunun üzerine Muir, Hz. Muhammed’in düşmanlarının öldürülmesine neden

olduğunu, en sonunda onlarla açıkça savaş başlattığını, Beni Nadir ve Beni

Kaynuka adlı iki kabileyi sürgüne yolladığını ve üçüncü kabile olan Beni

Kureyze’nin erkeklerini öldürttüğünü, kadınları ve çocukları esir aldıklarını

söyler.

1 İbn Hişam, Sira, 2.cilt, s.140 aktaran Mustafa İslamoğlu, Yahudileşme Temayülü, s.134 ‘de şu diyaloğa yer verir: Hz. Safiye babasıyla amcası arasındaki konuşmayı şöyle aktarır: “Ebu Yasir: Bu geleceği beklenen ‘o Peygamber’midir? Huyey : Evet ,vallahi O’dur. Ebu Yasir: Bunun o Peygamber olduğuna eminmisin? Huyey: Elbette! Ebu Yasir: O halde O’na karşı kalbinde taşıdığın duygu nedir? Huyey: Vallahi ben hayatta oldukça ona hep düşman olacağım

Page 91: W.MUIR VE D.S.MARGOLIOUTH ÖRNE Ğİdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER_YOK_GOV_TR... · T.C. ANKARA ÜN İVERS İTES İ SOSYAL B İLİMLER ENST İTÜSÜ TEMEL

81

Muir, Yahudilerin kılıçla susturulduğunu fakat Yahudilerin,

Hz.Muhammed ile mücadeleye münakaşalarla devam ettiklerini belirtir ve

sözlerine şöyle devam eder:

“Yahudiler, kendi durumlarını destekleyici pasajları kendi kitaplarından

iddiaları getirdiler. Fakat Muhammed, düşmanlarının iddialarında samimi ve

dürüst olduklarını itiraf etmedi. Muhammed, onları kutsal kitaplarının anlamını

saptırmak ve kitabın genel maksadını doğru şekilde anlamamakla suçladı.

Muhammed Medine Yahudilerini bağlamı dışında, doğru anlamı

bozarak ayrı pasajları bir araya getirmekle suçlar.1

Bakara suresinde yer alan ayet buna güzel bir örnektir

Bakara 2:75

75.Şimdi (ey mü'minler) siz, bunların size inanmaların mı

umuyorsunuz? Oysa bunlardan bir grup vardı ki, Allâh'ın sözünü işitirlerdi de

düşünüp akıl erdirdikten sonra, bile bile onu değiştirirlerdi.

Görüldüğü üzere The Life of Mahomet adlı eseriyle üne kavuşan

W.Muir, Hz.Muhammed ve Kur’an-ı Kerim ile ilgili düşüncelerini ifade

ederken Batının Peygamber efendimize ve Kur’an-ı Kerim’e olan bakışını

yansıtır. W.Muir, Hz. Muhammed’in peygamber olmadığını ve Kur’an’ın da

ilahi vahiy mahsulü olmayıp Peygamber efendimizin yazdığı iddiasında

bulunur. Kur’an-ı Kerim’in ilahi kaynaklı olmadığını, Hz. Muhammed’in Yahudi

ve Hıristiyan kaynaklarından alıntı yaptığını her fırsatta dile getirir. Kur’an-ı

Kerim ile ilgili olarak üzerinde durduğu önemli bir diğer konuda sure ve 1 W.Muir, The Coran, s.229-233

Page 92: W.MUIR VE D.S.MARGOLIOUTH ÖRNE Ğİdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER_YOK_GOV_TR... · T.C. ANKARA ÜN İVERS İTES İ SOSYAL B İLİMLER ENST İTÜSÜ TEMEL

82

ayetlerin tertibidir. Bu tertibi beğenmeyerek kendince bir kronolojik

düzenleme yapar. Ayrıca Kur’an’dan ayetlerle kendi iddialarına yarayan

kısımlarını görüp buna isnaden yorumlarla Müslümanlara Yahudi ve

Hıristiyan kutsal kitaplarının Hz. Muhammed döneminde de tahrif olmadan

varlığını koruduğunu ve bu kitapların hala ilahi kitap olma özellilerini

koruduğunu ispata çalışır. Hz. Peygamber’in Yahudi ve Hıristiyan kutsal

kitaplarından alıntılar yaptığını bunun nedenin de O’nun kendi misyonunu

desteklemek ve diğerlerini kendi yanına çekmek olduğunu iddia eder. Muir’a

göre Hz. Muhammed bu kitapların içeriğinin Kur’an’la örtüştüğünü kabul

etmektedir.

Page 93: W.MUIR VE D.S.MARGOLIOUTH ÖRNE Ğİdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER_YOK_GOV_TR... · T.C. ANKARA ÜN İVERS İTES İ SOSYAL B İLİMLER ENST İTÜSÜ TEMEL

83

ÜÇÜNCÜ BÖLÜM:

DAVID SAMUEL MARGOLIOUTH’UN KUR’ AN HAKKINDAKİ

DÜŞÜNCELERİ

Page 94: W.MUIR VE D.S.MARGOLIOUTH ÖRNE Ğİdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER_YOK_GOV_TR... · T.C. ANKARA ÜN İVERS İTES İ SOSYAL B İLİMLER ENST İTÜSÜ TEMEL

84

A-DAVID SAMUEL MARGOLIOUTH KİMDİR?

1.DAVID SAMUEL MARGOLIOTH’UN HAYATI

XIX. yüzyılın ikinci yarısında Muir’in çalışmasından sonra, Batı’da Hz.

Muhammed hakkında çok az İngilizce eser bulunuyordu, bunlardan bir kısmı

da Muir’in çalışmasının tekrarı olarak görünüyordu.(Muir’in fikirlerinin tekrarı-

Muir’s theory)1

1861–1905 yılları arasında nerdeyse yarım yüzyıl bu konu üzerine

metodoloji alanında ve ilimde ve din alanında büyüme konusunda yeni

gelişmeler beklerken, yeni bir çalışmasıyla arenaya David Samuel

Margoliouth girdi.2

D.S. Margoliouth, 17 Ekim 1858’de Londra’da doğdu ve 22 Mart

1940’da seksen bir yaşında öldü. O, Ezekiel Margoliouth ve Sarah Iglitzki’nin

tek oğluydu.3 Yahudi haham olan ve Yahudi bir nesilden gelen babası

Ezechiel Margoliouth sonradan Hıristiyan olmuş hatta bir Anglikan misyoneri

olarak Hıristiyanlığın yayılması için çalışmıştır. 4

D.S. Margoliouth’un babasının amcası, Moses Margoliouth (1818–81)

önceden hristiyanlığı seçmiş bir Yahudi idi. İncil ve Doğu çalışmalarıyla

tanınan amca Margoliouth, sonraki yıllarda Buckhinghamshire’daki Little

Linforda kilise papazı olarak görev yaptı.5

1 J.Buaben, Image of the Prophet Muhammad in the West, Leichester: The Islamic Foundation,1996,s.21 2 J.Buaben, Image of the Prophet, s.49 3 J.Buaben, Image of the Prophet ,s.49,50. 4 Abdulhamit Birışık, Oryantalist Misyonerler ve Kur’an, s.114-115 5 J. Buaben, Image of the Prophet,s.49-50 ve Abdulhamit Birışık, Oryantalist Misyonerler,s.114-115

Page 95: W.MUIR VE D.S.MARGOLIOUTH ÖRNE Ğİdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER_YOK_GOV_TR... · T.C. ANKARA ÜN İVERS İTES İ SOSYAL B İLİMLER ENST İTÜSÜ TEMEL

85

Bu bilgilerden de anlaşıldığı üzere D.S. Margoliouth Yahudi bir

kökenden gelmekteydi1 ve güçlü bir Anglikan misyoner ortamı içinde arka

planıyla doğmuştu. Ailesinin etkisiyle Hıristiyan ilahiyatına ilgi duymuş ve

Winchester ve New College Oxford’da Hıristiyan ilahiyat eğitimi almıştı.2

1881-1889 yılları arasında aynı kolejde dersler veren Margoliouth, uzun

bir süre Oxford Arapça kürsüsünde İslam ve Yahudilikle ilgili çalışmalar yaptı.

Margoliouth’ta dikkati çeken en önemli unsurlardan birisi Hz. Muhammed ile

ilgili yaptığı çalışmalarda Muir’ in görüşlerini kabul etmesi ve hatta bazı

konularda daha aşırı değerlendirmeler yapmasıdır.3

Margoliouth oldukça parlak biriydi ve Oxford’daki New College’ı,

birincilikle bitirdi. 1889’da Oxford Üniversitesi’nde Arapça kürsüsündeki

görevi kabul etti bu pozisyonu 1937’de sağlık sorunlarından dolayı emekli

olana kadar devam etti. 1899’da İngiltere kilisesine din görevlisi olarak tayin

edildi ve kısa zamanda dinleyenleri etkilemesiyle ve çok akıllı olmasıyla ün

kazandı. O seyahat etmeyi sevdi ve Hindistan’a konferans vermek için

gitmeyi kabul etti ve bir süre Irak’ta kaldı.

Margoliouth Royal Asiatic Society konseyine üye iken sonradan onun

yöneticisi oldu. Üç yıl boyunca başkanlık yaptı. Bu derneğe mükemmel

hizmetlerinden dolayı bir altın madalya ile ödüllendirildi.1915’de İngiliz

Akademisi’ne üye oldu.1921’de bu akademinin katkılarıyla “The Relations

between Araps and the Israilities Prior to the Rise of Islam” adıyla İslam’ın

doğuşuyla İsrailliler(Yahudiler) ve Araplar hakkında bir konferans verdi. Daha

sonra bu konferansı bir kitap haline getirilerek yayımlanmıştır.

1 J. Buaben, , Image of the Prophet Muhammad in the West, s.49-50 2 J.Buaben, Image of the Prophet Muhammad in the West, s.49-50 3 Abdülhamit Birışık, Oryantalist Misyonerler ve Kur’an, s. 114-115, J.Buaben, Image of the Prophet

s.50

Page 96: W.MUIR VE D.S.MARGOLIOUTH ÖRNE Ğİdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER_YOK_GOV_TR... · T.C. ANKARA ÜN İVERS İTES İ SOSYAL B İLİMLER ENST İTÜSÜ TEMEL

86

Bir kimse belki de Margoliouth’un kendine olan güveninden onun asla

hata yapmayacağını düşünebilirdi. O Ortodoksluğa çok bağlı, doğru olduğu

düşünülen her şeye şüpheyle yaklaşan, Yahudilere sevgi ve sempati duyan

biri olarak tanımlanabilirdi.1

2.DAVID SAMUEL MARGOLIOUTH’UN ESERLERİ

D.S. Margoliouth, amcası Moses Margoliouth gibi, kutsal kitapları

hakkında yazılar, makaleler yazmış, pek çok eser meydana getirmiştir.

O’nun yazı yelpazesi çok geniştir. Zira O, Oryantalist bir âlim olarak

hemen hemen her konuda yazmıştır. Bununla birlikte bazı Arapça metinlerin

tercümesi ve neşrini de gerçekleştirmiş, hatta Arap Edebiyatı’ndaki karmaşık

konuları da ele almıştır. Mohammed and the Rise of Islam kitabıyla birlikte

Mohammedanism kitabı ve konferanslarını topladığı The Early Development

of Mohammedanism adlı kitabı O’na İslam konusunda yetenekli diye bir ün

kazandırmıştır.2

1913’te Londra Üniversitesi’nde verdiği konferanslarının yazıya

geçirilmesiyle The Early Development of Mohammedanism kitabı ortaya

çıkmıştır.

D. S. Margoliouth İslam üzerine oldukça fazla yazdı ancak bunlar içinde

en öne çıkan eseri, Hz. Muhammed’in eleştirisini ve biyografisini verdiği kitabı

“Mahommed and the Rise of Islam” oldu. Zira bu eser Akademik değerde bir

eser verip vermediği Müslümanlar tarafından şüpheyle bakılırken batılı

eleştirmenlerden övgü dolu sözler aldı. 3

1 J.Buaben, , Image of the Prophet Muhammad in the West,s.50-52 2 J.Buaben, Image of the Prophet, s.51 3 J.Buaben, Image of the Prophet, s.51

Page 97: W.MUIR VE D.S.MARGOLIOUTH ÖRNE Ğİdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER_YOK_GOV_TR... · T.C. ANKARA ÜN İVERS İTES İ SOSYAL B İLİMLER ENST İTÜSÜ TEMEL

87

Mohammed and the Rise of Islam adlı kitabı Hz.Muhammed’in hayatına

bakışını anlatır. Kitap on üç bölümden oluşur, İslamiyet öncesi Arap

dünyasını, Hazreti Muhammed’in köklerini analiz ettiği yazısıyla başlar. Sonra

konu Peygamberin önceki hayatı doğrultusunda gelişir, İslam’ın nasıl gizli

büyüdüğünü, açık hale geldiğini, Hicret olayının analizi, ilk savaş konularıyla

devam eder. Yahudi toplumuyla karşı karşıya gelmeyi melodramatik bir

tarzda işler. Sonra Hazreti Muhammed’in Mekke’yi fethederek yeniden şehre

girişini anlatır ve Peygamber’in son dakikalarıyla kitabını bitirir.

D.S. Margoliouth, “Textual Variations of the Koran” adlı makalesinde

Kur’an-ı Kerim’in düzeninin İbranice İncil kadar homojen bir yapıda

olmadığını söyler. Kur’an-ı Kerim ile ilgili çeşitli konulara farklı yazarların

makalelerinde yer verdikleri düşüncelerle açıklık getirmeye çalışır. Bu

makalesinde Kur’an-ı Kerim ile ilgili olarak kendince gördüğü nesh meselesi,

cihad gibi mevzulara değinir. Bu mevzuların olumsuz noktalar olarak Kur’an-ı

Kerim’in eksiklikleri olduğunu iddia eder.

Margoliouth, altı bölümden oluşan Mohammed adlı kitabında yine

Peygamber efendimizin hayatı ve İslam ahlakına, Hukukuna dair konulardan

bahseder, bunu yaparken Kur’an-ı Kerimden ayetlerle anlatır. İslamiyet

öncesi hayata da değinir.

Mohammedanism kitabını Royal Asiatic Society(Kraliyet Asya Derneği)

üyesi iken yazmıştır ve editörlüğünü oryantalist profesör arkadaşları

yapmıştır. Bu kitabında da yine Hz. Muhammed’den, İslam devleti, İslami

kurallar ve uygulanışı, İslam’da sanat, edebiyat ve bilim, Müslüman din

adamları ve Kur’an’dan bahseder. Kitabının ikinci bölümünde Kur’an-ı Kerim

ile ilgili düşüncelerine yer verir.

Page 98: W.MUIR VE D.S.MARGOLIOUTH ÖRNE Ğİdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER_YOK_GOV_TR... · T.C. ANKARA ÜN İVERS İTES İ SOSYAL B İLİMLER ENST İTÜSÜ TEMEL

88

Arap ve İslami çalışmaları doğrultusunda etki uyandıran çalışmalar

yapmıştır : 1898 ‘de Letters of Ebu’l Ala kitabını yazmış, Yakuti’nin Dictionary

of Learned men eserinin yedi cildini1907 ile 1931 arasında editörlüğünü

yaparak oryantalistler dünyasına kazandırmıştır.1

Önemli eserlerinin isimlerini şöyle sıralandırabiliriz:

• Mohammedanism

• The Early Development of Mohammed

• Mohammed and The Rise of Islam

• Mohammed -What did they teach?

• The Relations between Araps and Israelities prior to the Rise of

Islam

• Textual variations of the Koran(makale)

3.DAVID SAMUEL MARGOLIOUTH’UN KAYNAKLARI

Margoliouth, Mohammed and the Rise of Islam adlı kitabının giriş

kısmında, Ahmed İbn Hanbel’in Müsned’ine ve Taberi’nin Tefsiri’ne güvendiği

için kaynak aldığını söyler.2

Margoliouth hadisleri kastederek, geleneğin (hadisin) uydurma olduğuna

götüren etkenlerin sayısı o kadar çok ki “bir tarihçi kasıtlı olarak

uydurulmuşları kesin doğru(kayıt) bilgi olarak kullanmaları tehlikesiyle sürekli

karşı karşıyadırlar,” demektedir.3

1 J.Buaben, , Image of the Prophet Muhammad in the West, s.53 2D.S. Margoliouth, Mohammed and the Rise of Islam, s. v 3D.S.Margoliouth, Mohammed and the Rise of Islam, s. vi

Page 99: W.MUIR VE D.S.MARGOLIOUTH ÖRNE Ğİdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER_YOK_GOV_TR... · T.C. ANKARA ÜN İVERS İTES İ SOSYAL B İLİMLER ENST İTÜSÜ TEMEL

89

Margoliouth, Muir’a oranla daha çok temel kaynağa inmiştir. Ayrıca

Margoliouth’un Arapça bilgisi oldukça iyidir fakat bu durum O’nun eserlerinde

objektif olduğu anlamına gelmez Margoliouth kaynaklar konusunda orijinal

biyografi kaynaklara gidilmesi gerektiği üzerinde durur. Bu görüşüne rağmen

objektifliğini koruyamadığı görülmektedir.1

B- D.S. MARGOLIOUTH’UN KUR’AN HAKKINDAKİ GÖRÜŞLERİ

Margoliouth Kuran-ı Kerim’in H.z Muhammed’in kendi eseri olduğu

teorisini gündeme getirir. Zira O, “Kur’an Muhammed’in kendi eseridir” fikrine

tüm kitaplarında yer verir. Hz. Muhammed’in 23 yıl konuşarak misyonunu

anlattığını, gruplar halinde onun dinine dönenler olduğunu, ikna olmayanlara

ise kılıcını çektiğini ve yüzlerce binlercesini kılıçla kazandığını ifade eder.

O’na göre Hz. Muhammed’in Kur’an’ın düzenlenmesinde parmağı vardır. Bu

düşüncesini desteklemek için en ufak bir noktayı dahi kendince yorumlayarak

aktarmaktadır.2

Margoliouth’a göre Hz. Muhammed gösterdiği yetenekleri ile

zamanımızda başarı kazanmış diktatörlerle kıyaslanabilir. Hz. Muhammed’in

biyografisine bakıldığında O’nun en büyük mucizesi olarak iddia ettiği Şeyin

Kuran-ı kerim olduğunu söyler.3 Margoliouth Kuran-ı Kerim hakkındaki

düşüncelerini “Muhammed” adlı kitabında şu şekilde açıklar:

Muhammed’in söylediğine göre Kur’an korunmuştur, saklanmıştır. İlk

vahye baktığımızda “Allah O’na öğretti, O hiçbir şey bilmiyordu.”

denilmektedir Müslümanlara göre Kuran’ın içeriği Peygamberin kalbine

Cebrail meleği tarafından ilham edilmiştir. Aslında Kur’an’ın mucizevi

1 J.Buaben, Image of the Prophet in the West, s.312,313 2 D.S.Margoliouth, Mohammed and the Rise of Islam.,s.vii,s.69; The Early Development of Mohammedanism, s.4 3 D.S.Margoliouth, Mohammed, s.2

Page 100: W.MUIR VE D.S.MARGOLIOUTH ÖRNE Ğİdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER_YOK_GOV_TR... · T.C. ANKARA ÜN İVERS İTES İ SOSYAL B İLİMLER ENST İTÜSÜ TEMEL

90

karakteri, eşsiz derecede ahenkli olması ve Peygamberin diğer başka

kaynaklardan öğrenmiş olmasındadır. Mesela Kur’an-ı Kerim’de bir ayet

bununla ilgilidir. 1 “Eğer insanlar ve cinler birleşip Kur’an gibi bir şey üretmeye

çalışsalardı başarılı olamazlardı.2

Buna örnek olarak Mücadele suresinin ayetlerini yorumlama tarzını

verebiliriz:

“Ey inananlar, siz Elçi ile gizli konuşacağınız zaman bu gizli

konuşmanızdan önce bir sadaka verin. Bu sizin için daha hayırlı ve daha

temizdir. Şâyet (sadaka verecek bir şey) bulamazsınız, Allâh bağışlayandır,

esirgeyendir.

Gizli (özel) bir şey konuşmanızdan önce sadaka vermekten korktunuz

da mı yerine getirmediniz? Fakat Allah da sizi affetti. Şu halde namazı kılın,

zekatı verin, Allah'a ve Resulüne itaat edin. Allah, yaptıklarınızdan haberi

olandır.”3

Ayetlerin daha iyi anlaşılması açısından Mevdudi’nin bu ayetleri

tefsirine bakalım:

“İbn Abbas, bu ayetin nüzul sebebini şu şekilde açıklar: bazı

Müslümanlar, Hz. Peygamber'in (s.a.) yanına gelerek kendisiyle gizlice

konuşmak istediler. Hz. Peygamber'in (s.a.) bu tekliften rahatsız olması

üzerine de, Allah O'nun yükünü hafifletmek için bu emri indirir. (İbni Cerir).

Zeyd bin Eslem ise, şöyle anlatıyor: Hz. Peygamber (s.a) kendisiyle özel

görüşmek isteyen hiç kimseyi geri çevirmezdi. Bu yüzden de dileyen gelir,

kendisiyle özel görüşme talebinde bulunurdu. Hatta kendisine, özel

görüşmeye değmeyecek şeyler sorarlardı. Üstelik o günler tüm Arabistan'ın

1D.S. Margoliouth, Mohammed, s.2 2 Bakara 2:3 3 Mücadele 58:12,13

Page 101: W.MUIR VE D.S.MARGOLIOUTH ÖRNE Ğİdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER_YOK_GOV_TR... · T.C. ANKARA ÜN İVERS İTES İ SOSYAL B İLİMLER ENST İTÜSÜ TEMEL

91

Medine'ye karşı savaş durumunda olduğu bir dönemdi. Bazen biri gelerek,

Hz. Peygamber'e (s.a.) fısıltılı bir şekilde konuşur ve bu konuşmanın hemen

ardından şeytan, "Bu adam filan kabilenin hücum edeceği haberini getirmiş"

şeklinde Müslümanlar arasına dedikodular yayardı. Böylece Medine'nin her

tarafında asılsız haberler dolaşmaya başlamıştı. Öte yandan münafıklar bu

hadiseleri fitne çıkarmak için istismar ederken, "Muhammed duyduğu her

şeye inanır" diyorlardı. İşte bu nedenlerden ötürü, Allah Teâlâ, bu ayeti

indirerek, gizli konuşmadan önce sadaka verilmesini emretti. (Ahkam'ul

Kur'an, İbn'ul-Arabi), Katade, "Bazı kimselerin kendilerine büyüklük atfetmek

ve etrafa Hz. Peygamber (s.a) ile çok yakın olduklarını göstermek için O'na

özel görüşme talebinde bulunduklarını" söyler.

Hz. Ali, bu ayet nazil olduğunda, Hz. Peygamber'in (s.a.) kendisine

"sadaka miktarı ne kadar olsun? Bir dinar yeterli mi?" diye sorduğunu ve

kendisinin de O'na, bu miktarın fazla olup, herkes veremez, dediğini rivayet

eder. Bunun üzerine Hz. Peygamber (s.a) ona, "Yarım dinar olmasına ne

dersin?" diye sorar. O yine bu miktarın fazla olduğunu söyler. "O halde ne

kadar olmalı?" diye Hz. Peygamber (s.a) sorunca, Hz. Ali: "Bir arpa tanesi

kadar altın versin" der. Bu sefer Hz. Peygamber (s.a) ona "Sen çok az bir

miktar tavsiye ettin" diye karşılık verir. (İbn Cerir, Tirmizi, Müsned-i Ebu

Yâlâ). Başka bir rivayette Hz. Ali şöyle diyor: "Kur'an'ın bu ayeti, öyle bir

ayettir ki benim dışımda hiç kimse onunla amel etmemiştir. Çünkü, bu ayet

nazil olduğunda ben sadaka verdim ve sonra Hz. Peygamber'e (s.a.) bir

mesele hakkında soru sordum." (İbn Cerir, İbn Münzir, Abd bin Humeyd)

Onüçüncü ayetteki emir, önceki emrin nazil olmasından çok kısa bir

zaman sonra nazil olmuş ve bu emirle sadaka şartı yürürlükten kaldırılmıştır.

Ancak bu emrin ne kadar bir zaman yürürlükte kaldığı hususunda ihtilaf

vardır. Katade, bir günden az bir zaman sonra yürürlükten kaldırıldığını

Page 102: W.MUIR VE D.S.MARGOLIOUTH ÖRNE Ğİdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER_YOK_GOV_TR... · T.C. ANKARA ÜN İVERS İTES İ SOSYAL B İLİMLER ENST İTÜSÜ TEMEL

92

söylerken, Mukatil bin Hayyan, bu müddetin (ki en fazla müddet bildiren

rivayettir) 10 gün olduğunu söyler.1

Margoliouth ayetlerin ihtiva ettiği anlam ve gayeyi anlamaktan uzaktır.

Margoliouth’nun iddiasına göre Hz.Muhammed bu kuralı geri çekmek

zorunda kaldı, çünkü bu insanlara ağır geldi. Üstelik Kur’an’daki metnin

kendisinde yürürlükten kaldırıldığına dair bir ifade yok demektedir.2

Margoliouth’un En’am 6:68.ayeti yorumlaması da ilginçtir:

“Âyetlerimiz hakkında (münasebetsizliğe) dalanları gördüğün zaman,

onlar başka bir söze geçinceye kadar onlardan yüz çevir; eğer şeytân sana

(bunu) unutturursa hatırladıktan sonra (hemen kalk), o zâlimler topluluğuyla

beraber oturma!”

Margoliouth’a göre bu ayet Peygamberden inanmayanlarla konuları

tartışmaktan kaçınması istenmektedir. Üstelik Peygamber efendimize de

ithamda bulunur. O’nun münakaşalarda kendini çok kolay kontrol

edemediğini, Hz.Muhammed’in şiddete çok eğilimli olduğunu soru soranlara

aşağılayıcı cevap verdiğini belirtir. Bu ayetinde kendini kontrol etmesi

gerektiğiyle ilgili olduğunu iddia eder.3 Halbuki, bu ayet İslami gerçekleri

aşağılamak , dalga geçmek isteyenlerle vakit kaybetmemesini söyler.

1 Eb’l A’la Mevdudi, Tefhimu’l Kur’an,cilt:6,s.164,165 2 D.S.Margoliouth, Mohammed and the Rise of Islam.,s.216,217. 3 D.S.Margoliouth, Mohammed and the Rise of Islam,s.127

Page 103: W.MUIR VE D.S.MARGOLIOUTH ÖRNE Ğİdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER_YOK_GOV_TR... · T.C. ANKARA ÜN İVERS İTES İ SOSYAL B İLİMLER ENST İTÜSÜ TEMEL

93

Margoliouth’nun Kur’an anlayışı Medine nazil olan vahiyleri ele alırken

de görülür. O, Peygamberin arkadaşlarının dahi, vahiylerinin köklerinin

anlaşılmasına asla izin vermez, demektedir.1

Peygamber hayattayken Kur’an tamamlanmamıştı, O’nun ölümü

Kur’an’ı tamamladı, sonradan sureler arkadaşları tarafından kategorilere

ayrılıp bir araya getirildi diyen Margoliouth Kur’an’ı bize ulaştığı şekliyle analiz

etmeye çalıştığını söyleyerek, Ankebut 29: 46–49 ayetlerle Kur’an’ın

indirilişiyle ilgili ayetlere yer verir:

“Kitap ehli ile zulmedenleri bir yana ancak en iyi bir şekilde mücadele

edin ve deyin ki: "Biz, hem bize indirilene iman ettik, hem size indirilene ve

bizim ilahımız ile sizin ilahınız birdir. Ancak biz yalnız O'na teslim

olmuşuzdur."

“İşte sana (öncekileri tasdik eden) böyle bir kitap indirdik. O'nun için

kendilerine kitap verdiklerimiz ona iman ederler. Şunlardan da ona iman

edenler vardır. Bizim ayetlerimizi ancak kafirler inkar eder.”

“Sen bundan önce ne bir yazı okur, ne de elinle onu yazardın. Öyle

olsaydı, bâtıla uyanlar kuşku duyarlardı”

Kendi iddialarını bir zemine oturtmak için farklı değerlendirmelerle

ortaya çıkar. Öyle ki Margoliouth Peygamber Efendimizin çocuklarının

adlarını putların isimlerinden koyduğunu iddia eder. Peygamberimizin Hatice

validemizden olan Kasım, Zeynep, Rukiye, Ümmü Gülsüm, Fatıma, Abdullah

isimli çocuklarını kasteder. Aslında Margoliouth’un bu iddiasına temel teşkil

edecek bir dayanağı yoktur. Hz.Muhammed’in o dönemde tek tanrılı bir

1 D.S.Margoliouth, Mohammed and the Rise of Islam, s.217

Page 104: W.MUIR VE D.S.MARGOLIOUTH ÖRNE Ğİdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER_YOK_GOV_TR... · T.C. ANKARA ÜN İVERS İTES İ SOSYAL B İLİMLER ENST İTÜSÜ TEMEL

94

inancı olduğuna ya da onların dininden döndüğüne dair çıkarım yapılabilecek

hiçbir şey yoktur, der. 1

Margoliouth , “Mohammed and the Rise of Islam”adlı kitabında

Welhausen’in (Berlin ,1987 s.34) “Reste Arabischen Heidentums” adlı

kitabından alıntı yapmış ve Hz.Muhammed, Uzza adlı puta kendi elleriyle gri

bir koyun kurban ettiğini itiraf etmiştir. Hatta kanıt göstermeksizin şöyle bir

hikâyeyi de beyan eder; Peygamber Mekke’nin Haniflerinden (tek tanrılı dini

olanlarından) Zeyd b. Amr’ı putlara sunduğu etten hazırlanan yemeğe iştirak

etmesi için davet eder. Zeyd bu eti yemeği reddeder.2 Hâlbuki Peygamber

Efendimiz’in putlara tapmaya nasıl karşı çıktığı ve İslam dininin Tevhit

inancını temel aldığı gerçeğine kendini objektif bir bilim adamı olarak

nitelendiren Margoliouth, gözlerini kapatmış olmalıdır.

1. D.S. MARGOLIOUTH’A GÖRE KUR’AN’IN ORJİNALLİĞİ

D.S.Margoliouth’un tıpkı Muir gibi kendini ortaçağ bakış açısından

kurtaramadığı görülmektedir. Margoliouth’a göre Hz. Muhammed bir

sahtekârdır ve Kur’an-ı Kerim O’nun kendi eseridir. Kur’an, Peygamber’in

düzenlemiş olduğu bir kitap olduğuna göre, bu kitabı oluşturacak bilgileri bir

yerden alması gerektiğini düşünerek, adres olarak o dönemdeki ve o

çevredeki Yahudi ve Hıristiyanları göstererek, Yahudi ve Hıristiyan kutsal

kitaplarından fikirleri çalmış olduğunu söyler.

Margoliouth, böylece Hz. Muhammed’e bunları öğretecek bir öğretmen

arar ve bu kişi Hz. Hatice’nin kuzeni Varaka bin Nevfel’dir. Varaka, İslam’ın

başlarında çok şey yapmış görünüyor. İncil’i ya da en azından bir kısmını

Arapça’ya tercüme edebilirdi ve bu da sonradan peygamberin çok işine

1 D.S.Margoliouth, Mohammed and the Rise of Islam , s.69-70 2 D.S.Margoliouth. , Mohammed and the Rise of Islam , s.70

Page 105: W.MUIR VE D.S.MARGOLIOUTH ÖRNE Ğİdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER_YOK_GOV_TR... · T.C. ANKARA ÜN İVERS İTES İ SOSYAL B İLİMLER ENST İTÜSÜ TEMEL

95

yaramıştır, demektedir. Bu düşüncesini biraz daha ileri boyutlara taşır ve

Yahudi yolculardan ya da karşılaştığı diğer Yahudilerden onların kutsal

kitaplarından öğrendiklerini, Kur’an’da yer vermiştir, demektedir.1 Bu

sözleriyle İncil ve Tevrat’ta yer alan bazı ifadelerin Kur’an’ı Kerim’de de yer

almasını bu nedene bağlayıp Kur’an’ı Kerim’in önceki ilahi kitaplardan alıntı

yapılıp Hz. Muhammed tarafından düzenlenildiği fikrini beyan eder.

Margoliouth, Hz. Muhammed’in eğitim görmemiş, okuma-yazması

olmadığını kabul eder 2. Peygamber’in okuma-yazması yoksa nasıl

Tevrat’tan ve İncil’den okuyup alıntı yapacaktır sorusuna cevabı ilginçtir: H.z.

Peygamber’in-o dönemdeki diğer Araplar gibi-çok iyi bir ezber kabiliyetine

sahip olduğunu, Yahudi ve Hıristiyan kaynaklarını okumadan duyarak

öğrendiğini ve bazı hikâyeleri alıp kendi Kur’an’ına (his Qur’an) yerleştirdiğini

ifade eder.3

Benzer ifadelere diğer kitabında da rastlarız:

“Muhammed’in biyografisine baktığımızda, O’nun iddia ettiğine göre en

büyük mucize Kur’an’dır. Kur’an’ın, ki bu kitap onun duruma göre söylediği

sözleri içerir, muhafaza edilmiş korunmuş olduğunu söyler.

İlk vahiylerin Allah tarafından hiç bilmeyen bir adama yani Muhammed’e

kalemle öğretildiği belirtilir. Onun içeriği Cebrail adlı melek tarafından

Peygamberin kalbine (düşüncesine) ilham edilmiştir.”4

1 D.S.Margoliouth , Mohammed and the Rise of Islam s.42 2 D.S.Margoliouth, Mohammed and the Rise of Islam,s.59 3 D.S.Margoliouth , Mohammed and the Rise of Islam ,s.107 4 D.S.Margoliouth, Mohammedanism,s.63

Page 106: W.MUIR VE D.S.MARGOLIOUTH ÖRNE Ğİdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER_YOK_GOV_TR... · T.C. ANKARA ÜN İVERS İTES İ SOSYAL B İLİMLER ENST İTÜSÜ TEMEL

96

Kur’an’da yer alan bazı bilgilerin sadece orada yer aldığı iddia edilir.

11.surede Nuh’un hikayesi uzunca anlatılır ve sonunda, Peygamber

kastedilerek:

*

* *

“Peygamberlerin haberlerinden, senin kalbini sağlamlaştıracak her

şeyi sana anlatıyoruz. Bunda da sana hak ve inananlar için bir öğüt ve ibret

gelmiştir

İmana gelmeyen o kâfirlere de ki: "Elinizden geleni geri koymayın! Biz

de yapacağımızı yapacağız

Bekleyin, biz de bekliyoruz!”1

Bazen Muhammed’e tanımlanan sahnede olmadığı hatırlatılarak

bunları sadece vahiy ile öğrenebileceği söylenir. 2

Hz. Muhammed’in okuma yazma bilip bilmediği konusunun fazlaca

Kur’an’da yer aldığını ifade eden Margoliouth, Kur’an’dan hangi sure ve ayet

olduğunu belirtmeden örnek verir. Kur’an’da Muhammed’in edindiği bu

bilgilerin doğaüstü bir bilgilendirmeyle olduğu vurgulanmaktadır.3

1 Hud ,11:120-123 2 D.S.Margoliouth, Mohammed, s.2,3 3 D.S.Margoliouth, Mohammed ,s.4

Page 107: W.MUIR VE D.S.MARGOLIOUTH ÖRNE Ğİdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER_YOK_GOV_TR... · T.C. ANKARA ÜN İVERS İTES İ SOSYAL B İLİMLER ENST İTÜSÜ TEMEL

97

“Sen bundan önce, ne bir yazı okur, ne de elinle onu yazardın. Öyle

olsaydı, batıla uyanlar kuşku duyarlardı.”1

D.S.Margoliouth, Mekke halkının genel olarak okuma yazma bilmeyen

insanlar olduğu için ayetlerin sadece sözel olarak halk arasında dolaştığını

söyler. Medine döneminde hem yazınını hem de ezber metodunun unutma

durumuna karşı birlikte kullanıldığını belirtir.

D.S.Margoliouth, Hz.Muhammed’e karşı çıkan Mekkelilerin

şikâyetlerinden bahseder. Mekkelilerin Kur’an melekler tarafından ya da

Allah’ın kendisi tarafından getirilmesini istediklerini görürüz demektedir.

Meleklerin elçisi melek halkına getirirdi cevabının onlara verildiğini de ekler. 2

D.S.Margoliouth, Kur’an-ı Kerim’in ilahi kaynaklı olmadığını ve

Hz.Muhammed tarafından yazıldığını iddia ettiği için, Peygamberimizin

Hıristiyan ve Yahudi kaynaklarından ve bu dine mensup kişilerle

sohbetlerinden alıntılar yaptığına inanır. Mohammed adlı kitabında konuyla

ilgili şu sözlere yer verir:

“Muhammed seyahatlerinde Hıristiyan ya da Yahudi yolcularla

karşılaştığını düşünebiliriz. Kur’an’da Yahudi ve Hıristiyan kaynaklarında

geçen bir sürü isim var. Mesela Yunus-Jonah, İlyas-Elijah.

Diğer isimler ya da teknik kurallar İbranice ya da Süryanicedir. Hadis

geleneği bize bir zamanlar irtibatı olmuş bir rahip olan Bahira’nın ismini verir.

Mekkeliler Muhammed’in o bilgileri yabancı kaynaklardan edindiğini iddia

ediyorlardı. Hem Yahudilik hem de Hıristiyanlık O’nun doğduğu zamanlarda

Arap yarımadasında hatırı sayılır bir yere sahipti. Fakat o dönemde İncil’in

1 Ankebut, 29:48 2 D.S.Margoliouth, Mohammed, s.5

Page 108: W.MUIR VE D.S.MARGOLIOUTH ÖRNE Ğİdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER_YOK_GOV_TR... · T.C. ANKARA ÜN İVERS İTES İ SOSYAL B İLİMLER ENST İTÜSÜ TEMEL

98

Kureyş ya da diğer Arap diyalektlerine çevrilmiş bir nüshası olduğuna dair bir

delil yok.”1

Kur’an-ı Kerim’in cem edilip çoğaltılmasına da değinen Margoliouth,

Hz. Peygamber’in hayattayken, Kur’an’ın bir kitap haline getirilmiş standart

bir nüshasının olmadığını ifade eder. Üçüncü halifenin emriyle böyle bir

standart nüshanın oluşturulup diğerlerinin yakıldığını ve bunun politik bir

gereklilik olduğunu beyan eder. Fakat sözlü olarak ifade edilen Kur’an’ın tam

olarak doğruluğunu koruyamayacağına işaret ederek, Kur’an’ın sıhhati

konusunda emin olunamayacağını belirtir. 2

Görüldüğü gibi yazarın sözleri Kur’an’ın ilahi vahiy olmadığını

kanıtlama amacına yönelik bilimsellikten uzak sözlerdir.

2.VAHYİN İSLAMÎ DÜŞÜNCEDEKİ YERİ

D.S Margoliouth Kuran-ı Kerim’in vahiy ürünü olduğunu

düşünmemekle birlikte İslam’daki vahiy düşüncesi şu şekilde tanımlar:

“İslam’a göre Kuran-ı Kerim’in dili tanrının konuşmasıdır. Ve O’nun

fikirleri dinleyenleri etkileyecek biçimde ifadesi harikadır. Allah ile iletişim

kuruyor olmak; bu davranışları yönlendirmek için yayınlamak, rehber

durumlar ve davranış kuralları açısından üstün bir kaynak.

1 D.S.Margoliouth, Mohammed, s.18,19 2D.S. Margoliouth, “Textual Variations of Koran”, The Muslim World, s.334-344

Page 109: W.MUIR VE D.S.MARGOLIOUTH ÖRNE Ğİdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER_YOK_GOV_TR... · T.C. ANKARA ÜN İVERS İTES İ SOSYAL B İLİMLER ENST İTÜSÜ TEMEL

99

İlk ayete baktığımızda, tanrı açıklar ki; O kalemle bilmediği öğretilen

kişidir. Kalemle öğretmek kitap yazmak için genel (yaygın) bir rehberdir1, ve

Kuran-ı görüş de önceki vahiyler bu şekildedir. Yahudi ve Hıristiyan kutsal

kitapları da bu sitille yazılmıştır. Bu da Müslümanların onların sahihliği

hakkındaki tartışmalarıyla çelişir.”2

Margoliouth, Kuran-ı Kerim’in İncil ve Tevrat’ta olduğu gibi bir yazım

stiline sahip olduğunu bu yüzden de Hz. Muhammed’in Kur’an-ı Kerim’i

Tevrat ve İncil’den esinlenerek yazdığını söylemeye çalışır

3.VAHYİN GENEL KARAKTERİ

Margoliouth, Kur’an-ı Kerim’in sadece içeriğiyle değil aynı zamanda

şekilsel olarak da ilgilenir. O dönemdeki Arap Edebiyatı, şiire düşkünlük ve

kafiyeli söylemlere değinir.Vahyin genel karakteri ile ilgili söylediklerine

bakalım:

“Kur’an’da aniden söylenilen bir tarz var, ve süreklilik arzeden

paragraflar Kur’an’da istisna olarak fark edilir. Bu özellik Arap edebiyatı

sanatının iki stiliyle örtüşür ki bu özellik Kur’an’da da vardır: kafiyeli düzyazı

ve şiir. Beyitlerin sonları ritmik olarak birbirine benzer. Cümleler aynı sesle

biter. Bununla birlikte eğer böyle birkaç beyit birleştirilirse şiir oluşturulur,

beyitlerin hepsini aynı harfle kafiyeli olması gerekir. Kur’an’ın bazı pasajları,

çok fazla olmasa da, bu iki sistemin bütünlüğünün işaretlerini gösterir. Bu

örnek dikkate değer:

Elem nashrah leke sadrak 1D.S.Margoliouth bu ayetleri kastetmektedir:”Yaratan Rabbinin adıyla oku. Oku! Kalemle öğreten, insana bilmediğini bildiren Rabbin, en büyük kerem sahibidir. O ki kalemle (yazmayı) öğretti.”Alak,96:1-5 2D.S. Margoliouth, Mohammedanism, s.63

Page 110: W.MUIR VE D.S.MARGOLIOUTH ÖRNE Ğİdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER_YOK_GOV_TR... · T.C. ANKARA ÜN İVERS İTES İ SOSYAL B İLİMLER ENST İTÜSÜ TEMEL

100

Weweda’na anke vizrak

Ellezi enkada zahrak

Warafa’na laka zikrak 1

Müslümanlar Kur’an-ı Kerim’deki kafiyeli söylem ya da şiir stilinin taklit

edilemez olduğunu düşünürler.2

Margoliouth Kur’an’ın Peygamber efendimizin kalbine Cebrail

tarafından ilham edildiğini dolayısıyla gözle görülmediği için, Mekke

müşriklerinin O’na karşı çıkarak gökten yazılı olarak indirilmesini istediklerini

ve Kur’an’ın neden Arapça olarak indirildiğini Kur’an’dan ayetlerle açıklar.3

Kasas 28:86

Sen, o Kitabın, senin kalbine bırakılacağını ummazdın. Ancak

Rabbinden bir rahmet olarak (Kitap senin kalbine bırakıldı). O halde kâfirlere

arka olma.

En’am 6:7

1 İnşirah, 94:1-4 2 D.S.Margoliouth, Mohammedanism, s.64,65 3 D.S.Margoliouth, The Early Development of Mohammedanism, s.7-11

Page 111: W.MUIR VE D.S.MARGOLIOUTH ÖRNE Ğİdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER_YOK_GOV_TR... · T.C. ANKARA ÜN İVERS İTES İ SOSYAL B İLİMLER ENST İTÜSÜ TEMEL

101

Eğer sana kâğıt üzerine yazılı bir Kitap indirmiş olsaydık da onu

elleriyle tutsalardı, yine inkâr edenler, "Bu, apaçık bir büyüden başka bir şey

değildir!" derlerdi.

Zuhruf 43:3

*

Biz, düşünüp anlamanız için onu Arapça bir Kur'ân yaptık.

Kur’an’ı bir araya getirip toplayanların Mekkeli ve Medineli

Müslümanlara danışarak ellerinde yazılı olarak var olan daha önce

öğrendikleri tüm ayetleri toplayıp yazdıklarını ifade eden Margoliouth,

surelerin bu nedenle büyük ölçüde aynı konuda tekrarlar içerdiğini söylüyor.

Bu tekrarların bazılarında çok az, bazılarında hissedilir derecede farklılıkların

olduğunu belirtiyor.

Bir vaiz ya da konferansçı aynı konuları ya da onların esaslarını pek

çok defa tekrar etme durumuyla karşılaşıyorlar. Hz.Muhammed hayattayken

Kur’an’ın tümünün yazılı belgesi olmadığından tam olarak neyi nereye

yerleştireceklerini bilemediler demeye çalışıyor ve örnekler veriyor: “Musa’nın

ya da İbrahim’in hikâyesinin anlatımlarının her ayrı bölümünü farklı sureler

olarak mı yoksa aynısının farklı versiyonu olarak mı düşünmeleri gerektiğini

bilemediler.” Bu tekrarları içermesinin Kur’an’ı düzenleyenlerin sıkıntısı

olduğunu söylüyor.

Bu kadar çok tekrarın hiçbir kitapta yer almadığını, en azından Yüce

Tanrının böyle yapmayacağını söylüyor.1

1 D.S.Margoliouth, Early Development of Mohammedanism, s.26, Mohammed, s.9

Page 112: W.MUIR VE D.S.MARGOLIOUTH ÖRNE Ğİdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER_YOK_GOV_TR... · T.C. ANKARA ÜN İVERS İTES İ SOSYAL B İLİMLER ENST İTÜSÜ TEMEL

102

Kıraat farklılıklarını kelimelerin yanlış olarak yazıya geçirilmesi olarak

görür. Okuyucular doğru okuyuşun hangisi olduğuna nasıl karar vereceklerini

bilemezler der. Sessiz harflerde anlaşmazlık olmadığını, sorunun sesli

harflerde olduğunu söyler. Bazı kelimelerde böyle bir anlaşmazlık olduğunda

kelimesi anlamını ciddi bir şekilde etkileyeceğini belirtir. 1

4.KUR’AN’IN İÇERİĞİ

Kuran’ı Kerim’in ihtiva ettiği konular üzerine Margoliouth şu

değerlendirmeleri yapar. Kur’an edebiyatının bir bölümü durumlara göre inen

vahiy üzerindedir, örneğin; metin bildirildiğinde peygamberin yaşamındaki

tarihi olayların anlatımı. Daha sonra biz peygamberin yaşamında bunun

yansımalarının daha fazlalaştığını görürüz. Metinde kimleri kastettikleri

açıklanır, mesela peygamberin hanımları ve evlatlık oğlu. Ya da olayların

iması aşikardır. Bedir ve Huneyn savaşları Hayber’in alınması, Mekke’nin

fethi, hacdan (Kabe’den) putperestlerin uzaklaştırılmaları, Kuba’daki rakip

caminin inşası bunlara örnektir.2

Medine döneminde sınırları genişleyen ülkenin hükümdarı ve büyüyen

bir ordunun komutanı olarak, Hz. Muhammed’in görevlerinin yeni koşullara

göre şekillendiğini ve peygamber olarak işleriyle birleştiğini belirtir.

Margoliouth, Medine dönemi vahiylerinin Mekke dönemine göre biraz daha

sıradan olduğunu düşünür. Fakat Kur’an’ın yine tüm sorulara cevaplar veren

ve tüm zorluklarda yol gösterici niteliğini koruduğunu belirtir. İkinci sırada yer

alan surelerin en uzununda (Bakara suresi) İslam öğretisinin bir çeşit devamı

olduğunu, diğer Medine dönemi surelerinde de Yahudilere saldırıldığı gibi, bu

surenin bir kısmında da Yahudilere karşı polemikler yer aldığını söyler.

1 D.S.Margoliouth, “Textual Variations of the Koran”, The Muslim World, sayı:15,1925, s. 334-44. 2 D.S.Margoliouth, Mohammedanism, s.66,67

Page 113: W.MUIR VE D.S.MARGOLIOUTH ÖRNE Ğİdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER_YOK_GOV_TR... · T.C. ANKARA ÜN İVERS İTES İ SOSYAL B İLİMLER ENST İTÜSÜ TEMEL

103

Bu sözlerden anladığımız kadarıyla her fırsatta Margoliouth kökeninin

Yahudilere dayanmasının da etkisiyle olsa gerek, Kur’an-ı Kerim’de

Yahudilere karşı sarf edilen sözlere vurgu yapıyor.

İslam’ın ana doktrini olan, Allah’ın tek ve bir olmasının ve gelecek

yaşamın (ahiret hayatı) önceki kadar çok vurgulanmadığına dikkat çeker.1

Kur’an’da, anlamında şüpheye yer bırakmayan sabit ayetler (muhkem

ayetler) olduğu gibi, iki veya daha fazla anlama gelebilecek, ya da sadece

izahatını Allah’ın bilebileceği ayetler (müteşabih ayetler) bulunduğunu

belirtir.2

D.S.Margoliouth, anlamını sadece Allah’ın bilebileceği ayetler diye

bahsederken huruf-u mukattayı da kasteder.

Kur’an-ı Kerim’de yol göstermek için emir zinciri şeklinde çeşitli ayetler

olduğunu belirtir. Bu ayetler erdemli davranışların bir sıralaması, uyarıyıda

içeren tavsiyeler olabilmektedir. Margoliouth ayetlerden bu emirlerin listesini

çıkarır. Böyle bir listenin örneği olarak şu ayetleri örnek verir 3

En’am 6:151-153

*

1 D.S.Margoliouth, Mohammed, s.22,23 2D.S. Margoliouth, Mohammed, s.23,24

3D.S.Margoliouth, Mohammed, s.72. Margoliouth, burada sadece 152. ayet olarak belirtmiştir fakat

ayet numaralarını eksik vermiştir.

Page 114: W.MUIR VE D.S.MARGOLIOUTH ÖRNE Ğİdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER_YOK_GOV_TR... · T.C. ANKARA ÜN İVERS İTES İ SOSYAL B İLİMLER ENST İTÜSÜ TEMEL

104

*

151. De ki: Rabbinizin size neleri haram kıldığını okuyayım: O'na

hiçbir şeyi ortak koşmayın, ana babaya iyilik edin, fakirlik korkusuyla

çocuklarınızı öldürmeyin, sizin de onların da rızkını biz veriyoruz. Kötülüklerin

açığına da, gizlisine de yaklaşmayın. Haksız yere Allah'ın haram kıldığı cana

kıymayın. Düşünesiniz diye Allah size bunları emretti.

152. Yetimin malına yaklaşmayın: yalnız erginlik çağına erişinceye

kadar (onun malına) en güzel biçimde (yaklaşabilir, onu uygun tarzda

sarfedebilirsiniz); ölçü ve tartıyı tam adâletle (dengeli) yapın. Biz, kişiye

gücünün yettiğinden fazlasını teklif etmeyiz. Söylediğiniz zaman da akrabânız

da olsa adâlet yapın ve Allah'a verdiğiniz sözü tutun. Hatırlayıp öğüt alasınız

diye (Allâh) size bunları tavsiye etti.

153. İşte benim doğru yolum budur, ona uyun, (başka) yollara

uymayın ki, sizi O'nun yolundan ayırmasın! Korunmanız için (Allâh) size

böyle tavsiye etti.

Bu ayetlerde dokuz tane emir silsilesi olduğunu belirtir:

1. Allah’ a ortak koşmayın.

2. Anne-babanıza iyi davranın.

3. Yoksulluk nedeniyle çocuklarınızı öldürmeyin.

4. Kirli işlere bulaşmayın.

5. Allah’ın kutsal kıldığı ruhunuza(canınıza ) kıymayın.

Page 115: W.MUIR VE D.S.MARGOLIOUTH ÖRNE Ğİdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER_YOK_GOV_TR... · T.C. ANKARA ÜN İVERS İTES İ SOSYAL B İLİMLER ENST İTÜSÜ TEMEL

105

6. Yetim malına, o ergenlik çağına gelene kadar (sadece güzel

şekilde sarf edebilirsiniz) yaklaşmayın.

7. Doğru ölçüler ve tartılar kullanın.

8. Konuşurken akrabanız bile olsa dürüst olun.

9. Allah’ın ahitine bağlı kalın.1

Mekke’nin fethinden sonra kadınların İslami toplumda daha etkin hale

gelmesiyle, Hz. Muhammed’in (s.a.v) çeşitli düzenlemeler yaptığını söyler.

Düzenlemelerden kastı tabiî ki ayetlerdir.2

“Ey peygamber, inanmış kadınlar sana gelip Allah'a hiçbir şeyi ortak

koşmamaları, hırsızlık etmemeleri, zinâ etmemeleri, çocuklarını

öldürmemeleri, elleriyle ayakları arasında bir iftirâ uydurup getirmemeleri, iyi

bir işte sana karşı gelmemeleri hususunda sana bi'at ederlerse onların

bi'atlerini ve onlar için Allah'tan mağfiret dile. Şüphesiz Allâh, çok bağışlayan,

çok esirgeyendir.”3

Bu ayetlerden de emirler zinciri çıkartır:

1. Onlar hiçbirşeyi Allah’a ortak koşmayacaklardır

2. Onlar çalmayacaklardır.

3. Zina etmeyeceklerdir.

4. Çocuklarını katletmeyeceklerdir.

5. İftira atmayacaklardır.

6. Doğru olan hiç bir şeyde Muhammed’e karşı çıkmayacaklardır.

1 D.S.Margoliouth, Mohammed, s.72 2 D.S.Margoliouth, Mohammed, s.73 3 Mümtehine 60:12

Page 116: W.MUIR VE D.S.MARGOLIOUTH ÖRNE Ğİdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER_YOK_GOV_TR... · T.C. ANKARA ÜN İVERS İTES İ SOSYAL B İLİMLER ENST İTÜSÜ TEMEL

106

Margoliouth, İsra, 17: 24–40 ayetlerde bu emirlerin tekrar edildiğini

ama daha fazla ayrıntıya girilerek çeşitli konulara açıklık getirildiğini ifade

eder.1

Peygamber efendimiz Medine’ye gittiği zaman, Kur’an’ın başka bir

form kazandığını belirten Margoliouth konuyla ilgili şu ifadelere yer verir:

“ Kur’an daha çok o dönemde gelişen olaylarla ilgilendi, efsanevi ya da

tarihi geçmişe başvurmak yerine kısa zaman önce olmuş olaylardan ahlaki

kurallar, dersler çıkarıyor (oluşturuyor). Kur’an, Müslümanların Uhut’ta neden

yenildiğini, Peygamberin evlatlık oğlunun karısını neden aldığını, O’nun

hanımlarına söz vermekten neden kaçındığını anlattı; Kur’an Ayşe’nin (r.a)

onurunu korudu, O birçok zaferi öve öve bitiremedi, O düşmanlarını ve

bağlılığını yitirmişleri tehdit etti. Uygulamaların çeşitli formlarını düzenledi:

mirasın paylaşılması, evli çiftler arasındaki uyuşmazlıklar, v.s.”2

Margoliouth, Peygamberimize itaat etme konusuna değinir: “İslam’ı

kabul etmek demek Peygambere itaat etmeye söz vermek demektir. Bazıları

bunun meşru ve şeref verici olduğunu düşünse de, zaten böyle bir koşul

Peygamberin bir diktatör olduğu anımsanınca çok büyük bir anlam ifade

etmiyor. 3

Kur’an’ın hükümlerinin tutarsız ve kendi içinde çeliştiğini düşünen

Margoliouth ahlaki ve metafizik sorulara tam doğruluk (kesinlik)

bekleyemeyeceğimizi iddia eder. Kur’an’ın metafiziğini konuşacak olursak,

onda tarih çelişkisi (zaman tutarsızlığı) görünüyor diyerek bir örneklendirme

yapar. Kur’an inanmayanların karşı çıkmasını, Allah’ın fiiliyatına bağlar. Bir

1 D.S.Margoliouth, Mohammed, s.73 2D.S. Margoliouth, Early Development of Mohammedanism, s.14 3 D.S.Margoliouth, Early Development, s.15

Page 117: W.MUIR VE D.S.MARGOLIOUTH ÖRNE Ğİdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER_YOK_GOV_TR... · T.C. ANKARA ÜN İVERS İTES İ SOSYAL B İLİMLER ENST İTÜSÜ TEMEL

107

kişinin İslam’ı kabul etmesi Allah’ın o kişinin göğsünü (kalbini) genişletmesi

sebebiyle olduğunun Kur’an’da yer aldığını söyler.1

En’am suresi 6:125

*

125. Allâh kimi doğru yola iletmek isterse onun göğsünü İslâm'a açar, kimi de

saptırmak isterse onun göğsünü, (o kimse) göğe çıkıyormuş gibi dar ve

sıkıntılı yapar. Allâh. inanmayanların üstüne işte böyle pislik (sıkıntı) çökertir.

Yunus 10:99-100

*

*

99.Bir kişinin İslam’ı reddetmesinde göğsünün (kalbinin) kapatıldığı,

Allah’ın böyle birini sağır ve kör yaptığı, mühürlediği ve böylece onları

kullanamadığının söylendiğini belirtir.

100. Allah'ın izni olmadıkça hiç kimsenin iman etmesi mümkün

değildir. O, aklını kullanmayanlara kötü bir azap verir.

Allah’ın cezalandırılmasına karar verdiklerini kurtarmanın imkansız

olduğunun Kur’an’da anlatıldığına değinir. Örnek olarak verdiği ayet şudur:

Zümer suresi 39:20

1 D.S.Margoliouth, Early Development, s.46

Page 118: W.MUIR VE D.S.MARGOLIOUTH ÖRNE Ğİdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER_YOK_GOV_TR... · T.C. ANKARA ÜN İVERS İTES İ SOSYAL B İLİMLER ENST İTÜSÜ TEMEL

108

20.Fakat o Rablerine sığınarak korunanlar için altlarından ırmaklar

akan kat kat yapılmış odalar ve balkonlu köşkler vardır. Bu Allah'ın va'didir.

Allah va'dinden dönmez.

Muhammed’in (s.a.v) insanları inanmaya zorlayamayacağı Kur’an’da

belirtildiğini ifade eder.

Allah inanmayanlar hakkında neye hükmettiyse, bunun

değiştirilemeyeceğinin Kur’an’da yer aldığını söyler.

En’am suresi 6:149

*

149.De ki: "Kesin ve açık delil ancak Allah'ındır. O, dileseydi, sizi hep

birden doğru yola iletirdi."

Nahl suresi 16:37

*

37.(Ey Muhammed!) Sen o kâfirlerin hidayete ermelerini ne kadar

istesen de Allah, saptırdığı kimseyi hidayete erdirmez. Onların hiçbir

yardımcısı da yoktur.

Margoliouth’un ayetlerin manasını tam olarak anlayamamasından olsa

gerek, bu ayetlerin İslam inancının iddiasıyla çeliştiğine inandığını görüyoruz.

Page 119: W.MUIR VE D.S.MARGOLIOUTH ÖRNE Ğİdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER_YOK_GOV_TR... · T.C. ANKARA ÜN İVERS İTES İ SOSYAL B İLİMLER ENST İTÜSÜ TEMEL

109

Margoliouth, Kur’an’ı Kerimde kesin olarak tutarlı olan tek noktanın, ilk

emir olduğunu düşünür: “Allah’tan başka ilah yoktur.” Bu ilkenin zaten bütün

peygamberlerin getirdiği yegane mesajdır demektedir. 1

Kur’an’da anne-babaya iyi davranılması gerektiğinden bahsedildiğini,

fakat İbrahim peygamberin durumundaki gibi bir sıkıntıyla karşılaşılırsa ne

olacağını sorar: “Eğer anne-baba inanmayanlardan ise ne olacak?” 2

İsra 17:24

*

24. İkisine de acıyarak tevazu kanatlarını indir. Ve şöyle de: "Ey

Rabbim! Onların beni küçükten terbiye edip yetiştirdikleri gibi, sen de

kendilerine merhamet et."

Ankebut 29:7

*

İnanıp iyi işler yapanların, mutlaka kötülüklerini örteceğiz ve onları,

yaptıklarının en güzeliyle mükâfatlandıracağız.

Lokman 31:14

*

Gerçi insana anasına, babasına (itaat etmeyi) de tavsiye ettik. Anası

onu zayıflık üstüne zayıflıkla taşıdı. (Onun) sütten ayrılması da iki yıl

içindedir. Bana ve anana-babana şükret diye de (tavsiye ettik). Dönüş ancak

Banadır.

1 D.S.Margoliouth, Early Development of Mohammedanism, s.46 2 D.S.Margoliouth, Early Development of Mohammedanism,s.47

Page 120: W.MUIR VE D.S.MARGOLIOUTH ÖRNE Ğİdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER_YOK_GOV_TR... · T.C. ANKARA ÜN İVERS İTES İ SOSYAL B İLİMLER ENST İTÜSÜ TEMEL

110

Margoliouth sözlerine şöyle devam eder:

“Fakat 40. surede göçten dolayı, Bedir savaşından sonra, bu durum

önemli bir sorun teşkil eder ve Müslümanlara kendileri ve inanmayanlar

arasındaki daimi düşmanlık beyan edilir ve İbrahim’in babası için dua

edeceğine dair verdiği sözün istisna olduğu söylenir.” 1

Kur’an’da Yusuf 12: 111, Duhan 44: 3,En’am 6: 38’de Kur’an her şeyi

içeren bir kitaptır dendiğini ifade eden Margoliouth bir kıssa anlatır:

N.Bonaparte Müslümanlara Kur’an’da her şeyin yer alıp almadığını, mesela

top dökümü, barut yapımı gibi şeyleri içerip içermediğini sorunca onlar da

içerdiğini söylediler; ama her okuyan kişinin onları nasıl bulacağını

bilmediğini itiraf ettiler. 2

Burada tipik ortaçağ batılı zihniyetine şahit oluyoruz. Napolyon

kendince Müslümanların kitabını aşağılamak ve orada bulduğu bir eksikliği

Müslümanların yüzüne vurmaya çalışmaktadır. Napolyon’a cevap veren

Müslümanlar da batının üzerlerinde oluşturduğu baskının etkisiyle kompleksli

cümleler sarf ediyorlar.

D.S.Margoliouth’da bu örneği vererek kendi düşüncesine dayanak

teşkil etmiştir.

5.KUR’AN’IN ANA TEMASI

D.S.Margoliouth’a göre Kur’an’ın ana teması şudur:

“Kur’an’ın ana teması sürekli olarak belirtilen Allah’ın, bir ve tek

olması, yeniden dirilişin ve yargılanma gününün olması, İslami ilkeleri

1 D.S.Margoliouth, Early Development of Mohammedanism ,s.48 2 D.S.Margoliouth, Early Development of Mohammedanism ,s.40-41

Page 121: W.MUIR VE D.S.MARGOLIOUTH ÖRNE Ğİdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER_YOK_GOV_TR... · T.C. ANKARA ÜN İVERS İTES İ SOSYAL B İLİMLER ENST İTÜSÜ TEMEL

111

reddedenlerin karşılaşacağı felaketlerin uyarısı ve bu ilkeleri kabul edenlere

verilecek ödülün vaad edilmesidir.”

Kur’an’ın ana temasını açıkladıktan sonra Kur’an’da yer alan konular

ile ilgili şu sözleri sarfeder:

“Eski Ahit’te yer alan hikayeler, Kur’an’da yeniden sergilenmektedir.

Kiliseye göre meşru olan ya da rivayete dayanan İnciller, Yahudi ya da

Hıristiyan geleneği, o hikayeler, işte bunların hepsinin temel amacı konuları

kafalara yerleştirmektir. Hikayelerin az bir kısmının kökü çok eskilere dayanır

ve O bunlar için tek kaynaktır. Diğer konular, dualarda kullanılan

bölümler ve hukukla ilgili olanlardır(yasalar). Bazı bölümler, o zamanda

geçen olaylar, bazı bölümler Peygamber’in ev yaşamı ile ilgili, eleştiriler,

suçlamalar, savunma, yakın arkadaşlarından, düşmanlarından bahseden

pasajlar, zaferlerin ardından sevince işaret eden, yenilgiyi anlatan kısımlar,

şikayetler, tehditler ve hatta lanetlemeler yer alır. 1

D.S.Margoliouth, Kur’an-ı Kerim’in olaylarla anlatıldığına işaret eder.

Bir olay olunca Kurani bir disiplin veriliyor, bu bizim kitabı sadece

Muhammed’in öğretisi için kaynak değil bir bakıma da O’nun kariyerinin

kayıtlarıdır, diyerek Kur’an-ı bir tarih kitabı konumuna koyar. Hz.Muhammed’i

de tarihi bir karakter olarak tanımlar, bir peygamber olarak değil.

Margoliouth, eğer Kur’an-ı Kerim kronolojik olarak düzenlenseydi kolay

olurdu demektedir. Sıralama kronolojik olmadığından aynı sure Peygamberin

kariyerinin çok farklı dönemlerine ait söylemleri içerir. Durumlarda çok fazla

belirsizlik var. Bir surede bir kişiden bahsedilirken kim olduğu tam

anlaşılmamaktadır diye serzenişte bulunur. Ayetlerin siyak-sibak ilişkisini ve

ayetlere açıklık getiren hadis geleneğini göz ardı eder.

1 D.S.Margoliouth, Mohammed,s.6

Page 122: W.MUIR VE D.S.MARGOLIOUTH ÖRNE Ğİdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER_YOK_GOV_TR... · T.C. ANKARA ÜN İVERS İTES İ SOSYAL B İLİMLER ENST İTÜSÜ TEMEL

112

Peygamber efendimizin vefatından sonra arkadaşları tarafından cem

edilen Kur’an hem çok fazla şey içerir hem de çok az, diyen Margoliouth, çok

fazla şey içermesini şöyle açıklar: Çok fazla çünkü tüm pasajlar ve tüm

hikayeler sürekli tekrarlanıyor, bazı durumlarda defalarca ve küçük

farklılıklarla. Aynı metin farklı bağlamlarda bulunabiliyor, ayetlerin bazıları

nakarat gibi tekrar ediliyor. Margoliouth, tekrarlardan öyle sıkılmışki bir de

öneri de bulunur. Aslında bu tekrarlar çıkartılarak Kur’an daha küçük boyuta

kavuşabilir.

Çok az şey içermesinin sebebini şu cümlelerle açıklar: Çünkü Kur’an

kendisi bazı bölümleri iptal ettiğini beyan eder.1

6.KUR’AN SÜNNET İLİŞKİSİ

D.S. Margoliouth’un Kur’an ile sünnet ilişkisi hakkındaki görüşleri

şöyledir:

Peygamber öğretisinin anlaşılması için, Müslümanlar Kur’an’dan sonra

ikinci bir kaynak olarak sünnet ya da hadise dayanırlar. Avrupalılar hadisi

gelenek olarak adlandırır. Peygamberin söylediklerinin ya da yaptıklarının

korunması için ya da O’nun söyleyip yaptıklarına katkısı için güçlü bir etken

oluyor. Muhammed kendi sözleriyle Allah’tan gelen değişmez, kesin vahiy

arasına açık bir çizgi koyduğunu düşünebiliriz bu durumda.2

Bir konu hakkında Kur’an’da bir kural olmadığında, Peygamberin

sözlerine ya da yaptıklarına bakarak konunun cevabı bulunabilir. Bu prensip

hadis ilmini gerekli kılıyor ve büyük bir gayretle bu ilme sıkıca sarılıyorlar(ilmi

takip ediyorlar) diyen Margoliouth sözlerine şöyle devam eder:

1 D.S.Margoliouth, Mohammed ,s. 7,8,9 2 D.S.Margoliouth, Mohammed,s.10

Page 123: W.MUIR VE D.S.MARGOLIOUTH ÖRNE Ğİdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER_YOK_GOV_TR... · T.C. ANKARA ÜN İVERS İTES İ SOSYAL B İLİMLER ENST İTÜSÜ TEMEL

113

Hz. Muhammed’in hicretten sonra yerleştiği Medine, sünnetin evidir.

Çünkü O’nun arkadaşlarının ve inananların O’nun ne söylediğine ve ne

yaptığına dikkat etme şansları vardı.

Kur’an ile sünnet ilişkisini bu şekilde açıkladıktan sonra, Margoliouth,

hadis ilminde önemli yeri olan Buhari’den bahseder. Bir hadisin güvenilir

olabilmesi için Peygamberin arkadaşlarından birine ulaşan rivayet zincirinin

takip edilmesi gerektiğine işaret eder.

Muhammed, bu dinin ve devletin kurucusu ve düzenleyicisi olduğu

için, şüphesiz pek çok anılmaya değer sözleri söylemiştir. Buhari

söylenilenlere göre doksan bin hadis içinden dört bin tanesini seçmiştir ve

doksan yedi başlık altında düzenlemiştir. 1

Bu değerlendirmeleri yaptıktan sonra kendine göre çıkarım yapar ve

hadislerin yeteri kadar güvenilir olmadığına ve Hz.Muhammed’in öğretisi

hakkında temel kaynağın sadece Kur’an-ı Kerim olabileceğini düşünür.2

C-MUHAMMED-JOSEPH SMİTH BENZETMESİ

Margoliouth Hz.Muhammed’i Joseph Smith’e benzetir. Joseph Smith

Mormonizm mezhebinin kurucusudur. 1830’da ABD’de kurulmuş olan resmi

adı ise The Church of Jesus Christ of Latter-Day Saints olarak bilinen bir

mezheptir. Hz.Muhammed için medyum yakıştırması yapan, Margoliouth,

Peygamber efendimizin uygun zaman için beklediğini, eski yaşamı ile yeni

yaşamı arasındaki geçiş için belli bir periyot olmalıdır, demektedir. Böyle bir

geçiş için çoğu medyum böyle bir yanlışlık dönemi yaşar diyerek Peygamber

efendimizin Hira dağına mağaraya inzivaya çekilmesini bu bağlamda

1 D.S.Margoliouth, Mohammed, s.11-12 2 D.S.Margoliouth, Mohammed,s.13

Page 124: W.MUIR VE D.S.MARGOLIOUTH ÖRNE Ğİdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER_YOK_GOV_TR... · T.C. ANKARA ÜN İVERS İTES İ SOSYAL B İLİMLER ENST İTÜSÜ TEMEL

114

değerlendirir. Margoliouth, Hz. Muhammed’in Hira mağarasına düzenli

ziyaretlerini, Joseph Smith’in ormandaki gezileriyle kıyaslama yapar.

Joseph Smith’in iddiasına göre kendisinden ulaşılabilen saklanmış

(korunmuş) ve sadece Allah’ın lutfuyla kendinin tercüme edebileceği bir dilde

yazılmış tabletleri (kitabesi) vardır ve Kur’ani vahiyle korunmuş

yazıtlardandır. Bu bağlamda Kur’an’la benzerlik gösterdiklerini düşünür.

Fakat Hz. Muhammed hiçbir zaman sadece kendisinin okuyabildiği,

anlayabildiği, yorumlayabildiği kutsal bir yazıttan okuduğunu iddia etmemiştir.

Kur’an-ı Kerim’de bu iddianın asılsız olduğunu gösteren çeşitli ayetler

mevcuttur.

Yusuf 12:2. ayet

*

2.Muhakkak ki, biz onu anlayasınız diye Arapça bir kitap olarak

indirdik.

Fussilet 41:44. ayet:

*

44. Eğer biz onu, yabancı (dilde) bir Kur'ân yapsaydık derlerdi ki:

"Âyetleri (anlayacağımız) bir dille açıklanmalı değil miydi? Araba yabancı söz

mü (geliyor)?" De ki: "O, inananlar için bir yol gösterici ve (gönüllere) şifâdır.

İnanmayanlara gelince, onların kulaklarında bir ağırlık vardır ve o, onlara bir

körlüktür. (Sanki) Onlar, uzak bir yerden çağırılıyorlar (da duymuyorlar).

Page 125: W.MUIR VE D.S.MARGOLIOUTH ÖRNE Ğİdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER_YOK_GOV_TR... · T.C. ANKARA ÜN İVERS İTES İ SOSYAL B İLİMLER ENST İTÜSÜ TEMEL

115

D. S. Margoliouth, Hz. Muhammed’in kitabı diye adlandırdığı Kur’an’ı

Kerim’in Joseph Smith’inkine göre çok daha uzun süre varlığını devam

ettirmiştir, diye düşünür. 1

D.FATİHA SURESİNİ PATER NOSTER’E BENZETMESİ

Margoliouth, Kur’an’daki Fatiha suresini, Matta’da bulunan Pater

Noster duasına benzetir. Bu iki duayı karşılaştırmak için her ikisinin de

tercümesine bakalım:

1.Rahman ve Rahim Allah’ın adıyla

2.Bütün hamdler, övgüler alemlerin Rabbi Allah’adır.

3.O Rahman’dır, Rahim’dir.

4.Din gününün, hesap gününün tek Hakimidir.

5.(Haydi öyleyse deyiniz): “Yalnız sana ibadet eder, yalnız senden medet

umarız.”

6.Bizi doğru yola, Sana doğru varan yola ilet.

7.Nimet ve lütfuna mazhar ettiklerinin yoluna ilet. Gazaba uğrayanların ve

sapkınlarınkine değil.

Pater Noster duasının anlamı:

“Ey göklerde olan Babamız,

İsmin mukaddes olsun;

Melekutun gelsin.

Gökte olduğu gibi, yerde de Senin iraden olsun.

1 D.S.Margoliouth, Mohammed, s.89,90,91

Page 126: W.MUIR VE D.S.MARGOLIOUTH ÖRNE Ğİdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER_YOK_GOV_TR... · T.C. ANKARA ÜN İVERS İTES İ SOSYAL B İLİMLER ENST İTÜSÜ TEMEL

116

Gündelik ekmeğimizi bize bugün ver;

Ve bize borçlu olanlara bağışladığımız gibi, borçlarımızı bize bağışla.

Ve bizi iğvaya götürme, fakat bizi şerirden kurtar;

Çünkü melekut ve kudret ve izzet ebedlere kadar Senindir. Amin”

“Din gününün, hesap gününün tek Hakimidir” dendiği dördüncü ayeti

Pater Noster’de yer alan “…kudret ve izzet ebedlere kadar Senindir”

sözleriyle benzerlik gösterdiğini söyler. “…Sur’a üfleneceği gün hükümranlık

O’nundur”1, ayeti ile de benzerlik bulunduğunu belirtir. Bu ayet ile aynı şeyin

kastedildiğini düşünür.

Pater Noster’deki:”Gökte olduğu gibi yerde de Senin iraden olsun”

ibaresinin Allah’ın iradesinin hem yerde hem gökte olacağına şüphe

bırakılmadığını ifade eder. Her ne kadar “bağışlayıcı” ifadesi yer almasa da,

Kur’an’da pek çok yerde geçen “Allah’ın bağışlayıcılığını bilmiyor musunuz?”

doktrini ile örtüştüğünü düşünür.2

Suat Yıldırım bu iki dua metni arasındaki zıtlığa şöyle dikkat çeker:

a)Fatiha, Allah’ın birliğini, O’nun mahluklara benzemekten münezzeh

olduğunu bildirirken, Pater Noster Tanrının babalığı kavramını ihtiva eder.

b)Fatiha, Allah’ın bütün kainatın hakimi olduğu gibi ahiret aleminin de

tek Hakimi olduğunu bildirir. Pater Noster ise Allah’ın adını tenzih edip O’nun

hükümranlığının gelmesini temenni etmekle yetinir.

c)Fatiha teslimiyeti, Allah’ın yardımına ihtiyaç duyan kulun tevazuunu

ifade eder. Oysa Pater Noster, insanın mükemmellik iddiasını içerir, hatta

Yüce Rabbe, kuldaki fazileti örnek gösterme durumuna düşer:”Biz, bize karşı

1 En’am 6:73 2D.S. Margoliouth, Mohammed,s.39

Page 127: W.MUIR VE D.S.MARGOLIOUTH ÖRNE Ğİdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER_YOK_GOV_TR... · T.C. ANKARA ÜN İVERS İTES İ SOSYAL B İLİMLER ENST İTÜSÜ TEMEL

117

yapılan haksızlıkları affettiğimiz gibi, Sen de bizim Sana karşı işlediğimiz

haksızlıkları affet!” Bu, kulluk tavrına aykırı olan bir gurur ve küstahlık sayılır.

Görüldüğü üzere Fatiha ile Pater Noster birbirine zıt iki ayrı metindir.

Öyle ise Goldziher ve hiç düşünmeden onu taklid edenler hangi hakla

“Fatiha, İslam dininin Pater Noster’idir” diyebilirler? Margoliouth’un farkı

“Fatiha, Pater Noster’e tekabül eder” diyerek, biraz daha sinsi ve kurnaz bir

şekilde bu düşünceyi ifade etmesindedir.1

E.KUR’AN’DAKİ BAZI KONULARA İLİŞKİN YORUMLARI

1.ŞEYTAN MEFHUMU

Margoliouth, Kur’an-ı Kerim’de yer alan Hz.Adem ve eşinin yasak

meyveyi yediği için cennetten kovulmalarına ve şeytanın kıyamete kadar

Allah tarafından izin verildiğini ve bu vakte kadar insanları doğru yoldan

ayırmak için uğraşacağına yer verir. Şeytanın cinlerden biri olduğunu, diğer

cinlerin onun çocukları olduğunun ayetlerde geçtiğini belirtir. Bu söylemlerin

Matta, Markos ve Luka tarafından yazılmış ve birbirine çok yakın olan Hazreti

İsa’nın yaşamının anlatıldığı İncillerde yer alan insanların vücutlarına girip

çıkan şeytanlarla biraz benzerlik gösterdiğini düşünür. O şeytanların

gökyüzünde konuşulanlara kulak misafiri olmaya çalışırken kovuldular ya da

göktaşı tarafından kovalandılar demektedir. 2

Şeytanların diğer aktivitelerinin şiirler, yanlış bilgiler ilham etmek

olduğunu, hatta bu sebepten “mecnun” (şeytandan mustarip) kelimesinin

şiirlerde geçtiğini ve bazı Mekkelilerin Peygambere şeytanın musallat

olduğunu iddia ettiklerini belirtir.

1 Suat Yıldırım, Oryantalistlerin Yanılgıları, s.118, 2 D.S.Margoliouth, Mohammed, s.44

Page 128: W.MUIR VE D.S.MARGOLIOUTH ÖRNE Ğİdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER_YOK_GOV_TR... · T.C. ANKARA ÜN İVERS İTES İ SOSYAL B İLİMLER ENST İTÜSÜ TEMEL

118

Şeytan ile ilgili diğer sözleri şu şekildedir:

“Cinlerin de insanlar gibi Allah tarafından yaratıldığının kıyamet

gününde onların da insanlar gibi hesap verecek olduğunun Kur’an’da yer

aldığının altını çizer. İblis’e yüklenen görev, biz buna tahrikçilik (agent

provocateur) diyebiliriz. İncil’de yer alan şeytanın göreviyle benzerlik gösterir.

O insanları yanıltma çabasında bulunacağını taahhüt eder. Allah’tan izin alır.

İnsanlar günlük işlerini yapmayı unuttuklarında bile, o sorumludur.

Müslümanların hac seremonisinde şeytan taşlama vardır. Onlar şeytana

attıklarını düşünmektedirler.”

Şeytanların zihinlerde yer alması inancı, şeytanın yerleştiği insan

vücudundan dua okuyarak çıkarılması inancı vardır diyen Margoliouth bu

cümlelerine yakın ifadelerin Kur’an’da yer aldığı iki kısa sureye yer verir. 1

Felak suresi:

1. De ki: Sığınırım ben, karanlığı yarıp sabahı ortaya çıkaran Rabbe

2. Yarattığı şeylerin şerrinden,

3. Karanlığı çöktüğü zaman gecenin şerrinden

4. Düğümlere üfleyip tüküren büyücü kadınların şerrinden

5. Ve hased ettiği zaman hasedcinin şerrinden

Nas suresi:

1. De ki: "Sığınırım ben, insanların Rabbine

2. İnsanların pâdişâhına,

3. İnsanların Tanrısına:

4. O sinsi vesvesecinin şerrinden.

1 D.S.Margoliouth, Mohammed, s.45

Page 129: W.MUIR VE D.S.MARGOLIOUTH ÖRNE Ğİdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER_YOK_GOV_TR... · T.C. ANKARA ÜN İVERS İTES İ SOSYAL B İLİMLER ENST İTÜSÜ TEMEL

119

5. O ki insanların göğüslerine (kötü düşünceler) fısıldar.

6. Gerek cinlerden, gerek insanlardan (olan bütün vesvesecilerin

şerrinden Allah'a sığınırım).

Belki de Margoliouth, İslamı anlatırken şeytan mefhumunu

vurgulayarak bu dinin şeytanî olduğu düşüncesini imgesel olarak ifade eder.

2.NESH ETME

Peygamber günden güne kurallarını değiştirmede bir sıkıntı

görmüyordu, daha önce yürürlükte olanları ortadan kaldırıyor, siliyor yada

onun yerini alabilecek biraz daha iyisini yerleştiriyor diyerek Margoliouth,

nesh etmeyi kendince açıklıyor.

Kur’an’daki yasaların kişinin yada toplumun durumuna göre

değişmesinin savunulacak bir tarafı olmadığını düşünür.1

Nasih-mensuh mevzuunda, Kur’an’da Allah’ın daha iyisini getirmek

için unutturduğu ya da sildiğinden bahsettiğine değinir. Bazılarının

Peygamber Efendimiz tarafından duruma göre eklendiği ya da kendi

eksikliğini gidermek amacıyla ayeti çıkartıp yenisini koyduğunu iddia

etmektedir. Konu ile ilgili verdiği örneklerden biri de cihad ile ilgili olandır.

“İnananlardan özürsüz olarak yerlerinde oturanlar ile, mallariyle

canlariyle Allâh yolunda cihâdedenler bir olmaz. Allâh, mallariyle canlariyle

cihâdedenleri, derece bakımından oturanlardan üstün kılmıştır. Gerçi Allâh

hepsine de güzellik va'detmiştir ama mücâhidleri oturanlardan çok daha

büyük ecirle üstün kılmıştır:”2 ayeti inince, kör bir adamın bu durumun kendisi

1 D.S.Margoliouth, The Early Development of Mohammedanism, s.49-50 2 Nisa Suresi 4:95

Page 130: W.MUIR VE D.S.MARGOLIOUTH ÖRNE Ğİdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER_YOK_GOV_TR... · T.C. ANKARA ÜN İVERS İTES İ SOSYAL B İLİMLER ENST İTÜSÜ TEMEL

120

için mümkün olmadığını söylemesi üzerine “bedence bir eksiklik olması

haricinde” şeklinde ekleme yapıldığını iddia eder. 1

Nesh meselesini Kur’an-ı Kerim’in bir eksikliği olarak düşündüğünü

sözlerinden anlamaktayız.

3.YAHUDİ VE HIRİSTİYAN KUTSAL KİTAPLARI

Müslümanların Yahudi ve Hıristiyan kutsal kitaplarına karşı tutumlarını

şöyle değerlendirir:

Yahudi ve Hıristiyan kutsal kitaplarını tasdik etmek bir tarafa, onların

kasıtlı olarak tahrif edildiği fikri çok önceki tarihlerden beri İslam’ın dogması

haline gelmiştir. Yahudi ve Hıristiyan dokümanlarının kullanılması tamamen

reddedilmiştir.

Görülüyor ki bu teori onların hukuk prensibini oluşturuyor ve

Müslüman hükümeti ile Hıristiyan konuları arasındaki ilişkiyi düzenliyor.2

İslamiyetin genel olarak Hıristiyan ve Yahudilere karşı hoş

bakmadıklarına ve onlara kötü davrandıklarına inanmaktadır.

4.CİHAD

Margoliouth, İslam’ın savaşçı bir din olduğu ortaçağ fikrini gündemine

taşır. Daha önce de ifade ettiğimiz gibi Peygamber efendimizin

inanmayanlara karşı silah kullanarak savaşa çok yatkın olduğunu iddia eder.

1 D.S.Margoliouth, “Textual Variations of the Koran”, The Muslim World, sayı:15,1925, s. 334-44. 2 D.S.Margoliouth, The Early Development of Mohammedanism, s.53

Page 131: W.MUIR VE D.S.MARGOLIOUTH ÖRNE Ğİdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER_YOK_GOV_TR... · T.C. ANKARA ÜN İVERS İTES İ SOSYAL B İLİMLER ENST İTÜSÜ TEMEL

121

Böylece Hıristiyanlık barışçı bir din kisvesine sahip olacaktır. Müslümanların

savaşçı olduğunu ifade eder:

Peygamber cihad için insanları teşvik etti, sanki savaş alanında

olmadığı kadar mutlu oluyordu. O savaşarak emperyalist hedefine ulaşmak

için hazırdı, gücü giderek büyüdü. Kur’an’da savaşanlara cennet vaat

ediliyor, demektedir.1

5.KIBLENİN DEĞİŞMESİ

D.S.Margoliouth, edindiği bilgilere göre, Hz.Muhammed’in (s.a.v)

temel doktrinlerinin Güney Arabistan’da, Rahman’a ibadet eden tek Tanrılı

inanca sahip olanlarla yakından ilişkisi olabileceğini düşünür. Şüphesiz,

Medine’nin kuzeyi Darüsselam’a namaz kılarken yöneliyorlardı. Allah’ın

Peygamberi olarak, Yahudilerin ibadet ederken Darüsselam’a döndükleri gibi,

O’da öyle yaptı. Fakat, Yahudilerin düşmanlıklarını görünce, yönünü

değiştirerek, İsmail ve İbrahim ile bağdaştırılan Mekke’de bulunan Kabe’ye

yöneldi.

Hz. Peygamberin önce Yahudilerle aynı yöne yöneldiğinde onları

yanına çekemeyeceğini anlayınca kıbleyi Hz. Muhammed’in Kâbe’ye

çevirdiğini iddia eder. 2 Yahudilerin Hz. Muhammed’e fazla müsamahakâr

davrandıklarını düşünerek kızar.

D.S. Margoliouth, eserleri ile İslam, Hz Muhammed ve Kur’an

hakkındaki düşüncelerine yer vermiştir. Margoliouth’un genel Batılı oryantalist

yaklaşımını ifade eden ciddi iddialarından biri de Kur’an-ı Kerim’in Hz.

Muhammed’in kendi uydurması olduğudur. İlahi bir vahiy olarak kabul 1 D.S.Margoliouth, The Early Development of Mohammedanism, s.63 2 D.S.Margoliouth, Mohammed, s.15

Page 132: W.MUIR VE D.S.MARGOLIOUTH ÖRNE Ğİdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER_YOK_GOV_TR... · T.C. ANKARA ÜN İVERS İTES İ SOSYAL B İLİMLER ENST İTÜSÜ TEMEL

122

etmediği için Kur’an’da yer alan kendince eksiklik olarak gördüğü nasih

mensuh meselesi, kıraat farklılıkları, tekrarlar, sure ve ayetlerin tertibi gibi

çeşitli konulara değinir. Bu fikirlerini ifade eden sözlerine yukarıda yer verdik.

Aynı zamanda O’nun Yahudi ve Hıristiyanlıktan alıntılar yaptığını iddia eder.

Hatta yorumlarında aşırıya giderek Hz. Muhammed’in peygamber olmadığını

söyleyerek sapkın tarikat mensubu bir kişiyle kıyaslama yapar. O’nu

diktatörlükle itham ederek Peygamber efendimizi savaş yanlısı olarak

gösterir. Dolayısıyla Kur’an’ı ve İslam’ı kaleme alırken en baştan beri bir

önyargıyla hareket ettiğini görürüz.

Page 133: W.MUIR VE D.S.MARGOLIOUTH ÖRNE Ğİdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER_YOK_GOV_TR... · T.C. ANKARA ÜN İVERS İTES İ SOSYAL B İLİMLER ENST İTÜSÜ TEMEL

123

SONUÇ

Tarihi yüzyıllar öncesine dayanan Batı’da İslam araştırmalarının bir

sistematiğe bağlandığı , bir program dahilinde yürütülmeye başlandığı dönem

XIX. yüzyıldır. XIX. yüzyıl Batı’nın akademik, teknolojik anlamda ilerlediği

yıllardır. Bu dönemde sömürgeci ve emperyalist politikalarıyla her yönden

kazancını artırma amacını güden İngiltere oryantalist çalışmalarıyla ön plana

çıkar.

XIX. yüzyılı ele alırken özellikle hem bir hükümet görevlisi hem de

oryantalist akademisyen olan Sir William Muir’ı başlangıç noktası seçtik.

Çünkü O, bu yüzyılda bulunan en geniş kapsamlı çalışmalara sahipti ve O

eserlerini Arapça kaynaklar üzerine bina etmiş İngilizce eserlere sahipti .

William Muir, İslam’ın peygamberi Hz. Muhammed ve İslam’ın ilahî

kitabı Kur’an-ı Kerim üzerine çeşitli çalışmalar yapmıştır. Bunlar arasında

özellikle Kur’an-ı Kerim’i incelediği THE CORÂN its Composition and

Teaching ;and the Testimony it Bears to the Holy Scriptures adlı eserinde Hz.

Muhammed’in hayatı doğrultusunda bilgiler sunar. W.Muir’ın Kur’an-ı Kerim

ile ilgili en önemli iddiası Hz. Muhammed’in peygamber olmadığı ve

kendisine geldiğini söylediği vahyin uydurma olduğudur. W. Muir’a göre

Kur’an-ı Kerim Hz. Muhammed’in kendi uydurmasıdır. Kur’an-ı Kerim ile

Hıristiyan ve Yahudi kutsal kitaplarında geçen kıssaların benzerlik

göstermesini Peygamber efendimizin Yahudi ve Hıristiyan kutsal

kitaplarından alıntı yaptığına delil gösterir.

Kur’an-ı Kerim’in ilahi vahiy olmadığı düşüncesine dayanak olarak

gösterdiği diğer bir konu da sure ve ayetlerin tertibidir. Mekke dönemi ve

Medine dönemi sureleri birbirine karışmış, kronolojik sıralama yok diyen W.

Muir, olayların tarihi gelişimi ve Hz. Muhammed’in yaşam seyrini göz önünde

Page 134: W.MUIR VE D.S.MARGOLIOUTH ÖRNE Ğİdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER_YOK_GOV_TR... · T.C. ANKARA ÜN İVERS İTES İ SOSYAL B İLİMLER ENST İTÜSÜ TEMEL

124

tutarak sureleri kronolojik olarak düzenler. The Coran its Composition and

Teaching ;and the Testimony it Bears to the Holy Scriptures adlı kitabının

ikinci bölümünü Yahudi ve Hıristiyan kutsal kitaplarının Kur’an-ı Kerim’de

övgüyle bahsedildiğini, bu kitapların Hz. Peygamber zamanında sahih olarak

varlığını koruduğunu ve bu yüzden de Peygamber efendimizin kendi

misyonunu güçlendirmek ve iddialarının doğruluğunu kanıtlamak için Yahudi

ve Hıristiyan kutsal kitaplarına başvurduğunu Müslümanlara Kur’an’dan

ayetlerle göstermek için yazdığını ifade eder. Ayetlerle örneklendirme

yaparken kendi iddialarını destekleyici tarzda yorumlarını katar.

XIX. yüzyılın ortalarında W. Muir’ın çalışmalarının dışında orijinal

kaynaklardan faydalanılarak yazılan özgün İngilizce materyal çok az

bulunuyordu. Bunlarda genellikle Muir’ın çalışmalarının tekrarı niteliğindeydi.

İşte tam bu dönemde ortaya çıkan isim David Samuel Margoliouth’dur

D. S. Margoliouth’da da İslam’a, Peygamberine ve Kur’an’a karşı

genel Batılı anlayışını görmekteyiz. O’da Kur’an-ı Kerim’in Hz. Muhammed’in

uydurması olduğunu iddia eder. Hz. Muhammed’i değil bir peygamber olarak

kabul etmek Rahmet Peygamberini savaş yanlısı bir diktatör olarak tanımlar.

Hz. Peygamberin ilahi vahye muhatap olmadığını, kendinin öyle sandığını

çünkü O’nun hasta olduğunu iddia eder. Hz. Muhammed’in okuma yazma

bilmediği için Yahudi ve Hıristiyanların kutsal kitaplarını okuyamayacağını

ancak Yahudiler ve Hıristiyanlarla konuşarak onlardan alıntılarla Kur’an’ı

oluşturduğunu düşünür. Hatta Kur’an’da yer alan Fatiha suresini Matta’da ki

Pater Noster duasıyla çok benzerlik taşıdığını belirterek Kur’an’ın alıntılardan

oluştuğunu gösterme çabasına girer. Aynı zamanda Peygamber efendimizi

sapkın bir tarikat lideri olan Joseph Smith’e benzetir. Aralarındaki farkın

sadece Hz. Muhammed’in dininin daha uzun sürmesi olarak değerlendirir.

Peygamber efendimizin Yahudi ve Hıristiyanlara karşı kötü

davrandığını hatta Yahudileri kendi yanına çekemeyeceğini anlayınca

Page 135: W.MUIR VE D.S.MARGOLIOUTH ÖRNE Ğİdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER_YOK_GOV_TR... · T.C. ANKARA ÜN İVERS İTES İ SOSYAL B İLİMLER ENST İTÜSÜ TEMEL

125

Yahudilerle aynı olan kıbleyi Mekke’ye değiştirdiğini ifade eder. Yahudilere de

Hz. Muhammed’i zamanında engellemedikleri için kızmaktadır.

Kur’an-ı Kerim’i değişen durumlara göre Hz. Peygamberin kendisinin

işine geldiği gibi değiştirdiğini öne süren Margoliouth, delil olarak nesh

meselesini gösterir. Eğer bu Allah’ın kitabı olsaydı böyle değiştirmezdi

diyerek, Kur’an-ı Kerim’in Hz. Muhammed’in kitabı olduğuna vurgu yapar.

Kur’an-ı Kerim’in İlahi vahyin genel karakterine uymadığını öne süren

Margoliouth’un Kur’an-ı Kerim’i kendi kutsal kitaplarıyla kıyaslayarak

Kur’an’ın ilahi vahiy mahsulü olmayacağı sonucuna vardığını görmekteyiz.

Margoliouth eserlerinde Muir’a oranla konularla ilgili temel kaynaklara

daha çok indiği görülür. Fakat bu durum maalesef Margoliouth’un Kur’an ve

İslam çalışmalarında objektif olmasını sağlamamıştır. Temel kaynaklardan

edindiği bilgileri kendi mantığı çerçevesinde çalışmalarında yansıtır.

Margoliouth, Muir’a göre eserlerinde çok daha sivri bir dil kullanır. Bunda

Muir’ın hükümet görevlisi olmanın verdiği bir ağırlık olabilir.

Her iki oryantalistte, kaynaklardaki bilgilerden hemen hemen

tamamında kendi işlerine yarayan, kendi tezlerini kuvvetlendirecek bilgilere

yer vermektedirler. Akademik anlamda ileri seviyede olmalarına rağmen

doğru olduğuna inanmadıkları karşıt bir dini araştırırken ön yargıyla hareket

etmeleri onların objektif olmalarını engellemektedir. Yaptıkları çalışmalarda

Batı’nın İslamî düşünceye dair eski hükümlerinden vazgeçmiş gibi görünseler

de, dini ilimlerde objektif olabilmek oldukça zordur. Buna birde araştırmaya

başlamadan önce yanlarından hiç ayırmadıkları önyargıyı da eklediğimizde

sonuç hüzün vericidir. Zaten bu yüzyılda çalışmalar yapan diğer oryantalistler

gibi Muir ve Margoliouth’un amacı da Kur’an-ı Kerim’i ve Hz. Muhammed’i

tanımak değil kendince eksik ve şüpheli görünen noktalara değinerek, onları

çürütmek ve Hıristiyanlık yararına kullanarak kendi dinlerini yüceltmektir.

Allah hidayet eylesin. Zira “ Doğu da, batı da Allâh'ındır. Nereye dönerseniz

Page 136: W.MUIR VE D.S.MARGOLIOUTH ÖRNE Ğİdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER_YOK_GOV_TR... · T.C. ANKARA ÜN İVERS İTES İ SOSYAL B İLİMLER ENST İTÜSÜ TEMEL

126

Allah’ın yüzü (zâtı) oradadır. Şüphesiz Allâh'(ın rahmeti ve nimeti) boldur. O

(her şeyi) bilendir.” (Bakara 2:115)

Page 137: W.MUIR VE D.S.MARGOLIOUTH ÖRNE Ğİdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER_YOK_GOV_TR... · T.C. ANKARA ÜN İVERS İTES İ SOSYAL B İLİMLER ENST İTÜSÜ TEMEL

127

KAYNAKÇA Abdülhamit Birışık, Oryantalist misyonerler ve Kur’an,İnsan yayınları,İstanbul,2004 Ahmet H. Berki , Osman Keskioğlu, Hz. Muhammed ve Hayatı, Diyanet İşleri

Başkanlığı Yayınları, Ankara,1991.

A.J. Arberry, British Orientalists, Londra: William Collins of London, 1943 A. L.Macfie, Orientalism, Longman: Pearson Education, London, 2002

Asaf Hussain, “The Ideology of Orientalism”, Orientalism, Islam and

Islamists, Amana books, USA, 1984

Bernard Lewis, Çatışan Kültürler-Keşifler Çağında Hıristiyanlar, Müslümanlar,

Yahudiler, trc: Nurettin Elhüseyni, Tarih vakfı Yurt Yayınları, İstanbul, 2002

Bryan S.Turner, “Outline of a Theory of Orientalism”, Orientalism: Early

Sources, Volume I, Routledge, London, 2000

D. Samuel Margoliouth, Mohammedanism, Home University Library, London, 1912. D. Samuel Margoliouth, Mohammed, Blackie and Son Limited, London, 1939 D. Samuel Margoliouth, The Early Development of Mohammedanism,

Williams and Norgate, London, 1913

Page 138: W.MUIR VE D.S.MARGOLIOUTH ÖRNE Ğİdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER_YOK_GOV_TR... · T.C. ANKARA ÜN İVERS İTES İ SOSYAL B İLİMLER ENST İTÜSÜ TEMEL

128

D. Samuel Margoliouth, Mohammed and The Rise of Islam, The

Knickerbocker Press, London and New York, 1905

Ebu’l A’la Mevdudi, Tefhimu’l Kur’an:Kur’an’ın Anlamı ve Tefsiri, İnsan

Yayınları, İstanbul, 1986

Edward Said , Oryantalizm, trc. Nezih Uzel , İrfan Yayınları ,İstanbul, 1998.

Jabal Muhammad, Buaben, Image of the Prophet Muhammad in the West,

The Islamic Foundation, UK,1996

John MacKenzie, Orientalism: History, Theory and The Arts, Manchester

University Press, Manchester and New York, 1995

Mustafa İslamoğlu, Yahudileşme Temayülü, 12. baskı, Denge Yayınları,

İstanbul, 2001

Mustafa Sibai, Oryantalizm ve Oryantalistler: Yararları ve Zararları, trc:

Doç.Dr. Mücteba Uğur , Beyan Yayınları, İstanbul, 1993

M. Hamdi Zakzuk, Oryantalizm veya Medeniyet Hesaplaşmasının Arka Planı ,trc:Abdülaziz Hatip,İzmir,1993. Norman Daniel, Islam and The West, Edinburg: Edinburg University

Press,1980

Richard Bell, Introduction to The Qur’an, edt.W.M.Watt, Edinburgh University

Press, Edinburgh, 1970

Selahattin Sönmezsoy, Kur’an ve Oryantalistler, Fecr Yayınevi, Ankara,

1998

Page 139: W.MUIR VE D.S.MARGOLIOUTH ÖRNE Ğİdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER_YOK_GOV_TR... · T.C. ANKARA ÜN İVERS İTES İ SOSYAL B İLİMLER ENST İTÜSÜ TEMEL

129

Sir William Muir, The CORÂN its Composition and Teaching; and The

Testimony it Bears to The Holy Scriptures, third edition, E. & J. B. YOUNG &

CO., London and New York, ,1878.

Sir William Muir, The Mohammedan Controversy, Smith, Elder, & Co.

London :The Religious Tract Society, Edinburg,1897.

Sir William Muir, The Apology of Al kindy, SPCK, Second Edition, London,

1887, London.

Sir William Muir, The Life of Mahomet , Smith, Elder, & Co. ,third edition,

London ,1861

Suat Yıldırım , Oryantalistlerin Yanılgıları, Ufuk Kitapları, İst. 2003

Şehmus Demir, Kur’an’ın Yeniden Yorumlanması, İnsan yayınları,

İstanbul,2002

Yücel Bulut, Oryantalizmin Kısa Tarihi, Küre Yayınları, İstanbul, 2004 .

MAKALELER

Abdurrahman Çetin, “Kur’an Kıratlarına Yönelik Yaklaşımlar”, Marife

Dergisi,yıl:2, sayı:3,kış 2002,Konya,s.65-106

Halil İnalcık, “Türkiye ve Avrupa: Dün Bugün”, Doğu Batı Dergisi, Sayı 2, Nisan 2000

Page 140: W.MUIR VE D.S.MARGOLIOUTH ÖRNE Ğİdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER_YOK_GOV_TR... · T.C. ANKARA ÜN İVERS İTES İ SOSYAL B İLİMLER ENST İTÜSÜ TEMEL

130

İsmail Cerrahoğlu, “Garanik Meselesi İstismarcıları”, AÜİF Dergisi, 24.cilt,

s.69-92,1981

İsmail Cerrahoğlu “Oryantalizm ve Batıda Kur’an ve Kur’an İlimleri Üzerine

Araştırmalar”, AÜİF Dergisi , Cilt:31, Ankara,1989

İsmail Albayrak, “Kur’an Ayetlerinin Tertibi Hakkındaki Söylem”, Marife

Dergisi, Yıl:2, Sayı:3,2002

Recep Boztemur, “Marx, Doğu Sorunu ve Oryantalizm”, Doğu Batı Dergisi,

Oryantalizm I, Y:5, S:20, 2002, s.135-150

Salih Akdemir, “Müsteşriklerin Kur’an-ı Kerim ve Hz. Muhammed’e

yaklaşımları”, AÜİF Dergisi, cilt:26,Ankara,1989

Yücel Bulut, “Oryantalizmin Tarihsel Gelişimi Üzerine” , Marife Dergisi , Yıl :

2 , Sayı:3 , 2002, s .13-38

İNTERNET SİTELERİ

http://www.answers.com/topic/william-muir http://en.wikipedia.org/wiki/ William_Muir