379
ANKARA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ KAMU YÖNETİMİ VE SİYASET BİLİMİ (KENT VE ÇEVRE BİLİMLERİ) ANABİLİM DALI KIYI YÖNETİMİNDE BÜTÜNLEŞİK YAKLAŞIMLAR VE ULUSAL KIYI POLİTİKASI Doktora Tezi Tez Danışmanı: Prof.Dr.Ruşen Keleş Ankara, 2001 Tez Jürisi Üyeleri Adı ve Soyadı İmzası ................................................................... ................................................................... ................................................................... ................................................................... ................................................................... ................................................................... ................................................................... ................................................................... ................................................................... ................................................................... Tez Sınavı Tarihi:................................ i

İVERSİTESİ SOSYAL B L MLER ENST TÜSÜ KAMU YÖNET M VE S ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/1432/2050.pdf · bölgeleri, insan ve diğer canlılar için her zaman önem taşıyan

  • Upload
    others

  • View
    6

  • Download
    0

Embed Size (px)

Citation preview

Page 1: İVERSİTESİ SOSYAL B L MLER ENST TÜSÜ KAMU YÖNET M VE S ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/1432/2050.pdf · bölgeleri, insan ve diğer canlılar için her zaman önem taşıyan

ANKARA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ

KAMU YÖNETİMİ VE SİYASET BİLİMİ (KENT VE ÇEVRE BİLİMLERİ)

ANABİLİM DALI

KIYI YÖNETİMİNDE BÜTÜNLEŞİK YAKLAŞIMLAR VE ULUSAL KIYI POLİTİKASI

Doktora Tezi

Tez Danışmanı: Prof.Dr.Ruşen Keleş

Ankara, 2001

Tez Jürisi Üyeleri

Adı ve Soyadı İmzası

................................................................... ................................................................... ................................................................... ................................................................... ...................................................................

................................................................... ................................................................... ................................................................... ................................................................... ...................................................................

Tez Sınavı Tarihi:................................

i

Page 2: İVERSİTESİ SOSYAL B L MLER ENST TÜSÜ KAMU YÖNET M VE S ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/1432/2050.pdf · bölgeleri, insan ve diğer canlılar için her zaman önem taşıyan

İçindekiler

Çizelgeler.................................................................................................................... vi

Kısaltmalar ...............................................................................................................vii

Giriş ............................................................................................................................. 1

Birinci Bölüm: Kıyı Yönetiminin Gelişim Süreci.................................................. 14

I. Kıyı Yönetimine Duyulan Gereksinim .............................................................. 14 A. Kıyı Kavramı .......................................................................................................... 14 B. Kıyı-İnsan İlişkisi.................................................................................................... 17

1. İlk Yerleşim Yeri Olarak Kıyılar..................................................................................... 17 2. Kıyılar ve Nüfus .............................................................................................................. 21 3. İnsanlığın Kıyıya Bakış Açısındaki Değişim .................................................................. 27

C. Kıyı Alanları Üzerindeki Baskılar .......................................................................... 28 1. Doğal Baskılar................................................................................................................. 31 2. İnsan Etkinlikleri ............................................................................................................. 32 3. Turizm............................................................................................................................. 34

D. Kıyıda Yaşanan Çatışmalar .................................................................................... 36 II. Kıyı Yönetiminin Geçirdiği Evrim................................................................... 39

A. Çevre Yönetiminde Yaşanan Gelişmelerin Kıyı Yönetimine Etkisi ...................... 40 1. Çevre Yönetimi ............................................................................................................... 40 2. Çevre Yönetiminde Bütüncül Yaklaşımlar...................................................................... 40 3. Bütüncül Çevre Yönetimi................................................................................................ 43

B. Kıyı Yönetimi Kavramı .......................................................................................... 49 C. İlk Kıyı Yönetimi Deneyimleri ............................................................................... 49 D. Geleneksel Kıyı Yönetimi Yaklaşımı ..................................................................... 52

III. Bütüncül Kıyı Alanları Yönetimi .................................................................... 55 A. Kıyı Yönetiminden Bütüncül Kıyı Alanları Yönetimine........................................ 55 B. Bütüncül Kıyı Alanları Yönetimi Kavramı............................................................. 59 C. Bütüncül Kıyı Alanları Yönetiminin Genel İlkeleri................................................ 62

1. Kıyı Yönetiminin Bütüncüllüğü...................................................................................... 62 2. Yönetimin Kara ve Deniz Yönünde Sınırı ...................................................................... 65 3. Bütüncül Kıyı Alanları Yönetimine Duyulan Gereksinim .............................................. 68

D. Bütüncül Kıyı Alanları Yönetiminin Uygulamaya Yönelik İlkeleri....................... 70 1. Bütüncüllüğü Sağlama Sorunu........................................................................................ 70 2. Gerçekleştirilecek Çalışmalar.......................................................................................... 72 3. İlkelerin Yerel Koşullara Uydurulması ........................................................................... 74 4. Uygulama Aşamasında Karşılaşılabilecek Güçlükler ..................................................... 75 5. Özeksel ve Yerel Yönetimlerin Rolü .............................................................................. 77 6. Akçal Boyut .................................................................................................................... 79

IV. Değerlendirme................................................................................................. 82

ii

Page 3: İVERSİTESİ SOSYAL B L MLER ENST TÜSÜ KAMU YÖNET M VE S ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/1432/2050.pdf · bölgeleri, insan ve diğer canlılar için her zaman önem taşıyan

İkinci Bölüm: Uluslararası Alanda Kıyı Yönetimi Uygulamaları....................... 85

I. Çevre ve Kıyı Yönetiminde Yeni Güç Odağı Olarak Uluslararası Örgütler ..... 86 A. Çevre Sorunlarının Uluslararası Nitelik Kazanması ............................................... 86 B. Uluslararası Örgütler ve Çevre Sorunları................................................................ 87 C. Gönüllü Örgütler ..................................................................................................... 88 D. Uluslararası Örgütler ve Kıyı Yönetimi.................................................................. 91

II. Dünya Bankası.................................................................................................. 96 A. Dünya Bankası ve Kıyı Alanları ............................................................................. 96 B. Dünya Bankası'nın Bütüncül Kıyı Alanları Yönetimi İlkeleri .............................. 100

1. Bütüncül Kıyı Alanları Yönetiminde Uygulanabilecek Programlar.............................. 104 2. Bütüncül Kıyı Alanları Yönetiminin Uygulama Aşaması ............................................. 105

C. Dünya Bankası'nın Kıyı Yönetimi Uygulamalarına Bir Örnek: GEF................... 108 D. Değerlendirme ...................................................................................................... 110

III. Birleşmiş Milletler......................................................................................... 116 A. Birleşmiş Milletler Örgütü ve Kıyı Alanları ......................................................... 116 B. 1972 Stockholm İnsan ve Çevre Konferansı......................................................... 117 C. 1992 Rio Çevre ve Kalkınma Konferansı ............................................................. 120

1. Rio Bildirgesi ................................................................................................................ 120 2. Gündem 21 .................................................................................................................... 121

D. UNEP, Bütüncül Kıyı ve Deniz Alanları İlkeler Dizisi ........................................ 125 1. UNEP'e Göre Kıyı Alanları ve Sorunları ...................................................................... 126 2. UNEP'in Bütüncül Kıyı Alanları Yönetimi İlkeleri ...................................................... 127

E. FAO'nun Bütüncül Kıyı Alanları Yönetimi İlkeleri.............................................. 129 F. Birleşmiş Milletler'in Kıyı Yönetimi Uygulamalarına Bir Örnek:Bölgesel Denizler Programı .................................................................................................................... 130

1. Akdeniz Eylem Planı..................................................................................................... 134 2. Karadeniz Çevre Programı ............................................................................................ 137

G. Değerlendirme ...................................................................................................... 142 IV. Avrupa Birliği ............................................................................................... 143

A. Avrupa Birliği ve Çevre Sorunları........................................................................ 143 B. Avrupa Birliği'nin Kıyı Politikası ......................................................................... 146 C. Avrupa Birliği Çevre Eylem Programlarında Kıyı Alanları ................................. 147

1. Birinci Çevre Eylem Programı (1972-1976) ................................................................. 147 2. İkinci Çevre Eylem Programı (1977-1981) ................................................................... 148 3. Üçüncü Çevre Eylem Programı (1982-1986)................................................................ 149 4. Dördüncü Çevre Eylem Programı (1987-1992) ............................................................ 150 5. Beşinci Çevre Eylem Programı (1993-2000) ................................................................ 150 6. Altıncı Çevre Eylem Programı (2001-2010) ................................................................. 152

D. Avrupa'da Kıyı ve Deniz Alanlarına Yönelik Antlaşmalar .................................. 153 1. Deniz Kirliliği ............................................................................................................... 154 2. Kara Kökenli Deniz Kirliliği ......................................................................................... 155

E. Avrupa Birliği'nin Kıyı Alanlarına Yönelik Uygulamaları ................................... 156 F. Değerlendirme ....................................................................................................... 159

iii

Page 4: İVERSİTESİ SOSYAL B L MLER ENST TÜSÜ KAMU YÖNET M VE S ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/1432/2050.pdf · bölgeleri, insan ve diğer canlılar için her zaman önem taşıyan

V. Yirminci Yüzyılın Son Çeyreğinde Toplumsal-Ekonomik Değişimler ve Kıyı Yönetimi.............................................................................................................. 160

A. Kıyı Yönetiminin Toplumsal-Siyasal Boyutu ...................................................... 160 B. Yeni Yürütüm Anlayışını (Governance) Biçimlendiren Toplumsal Gelişmeler... 162 C. Yeni Yürütüm Anlayışı ......................................................................................... 165 D. Bütüncül Kıyı Alanları Yönetimi ve Yeni Yürütüm Anlayışı .............................. 169

VI. Değerlendirme............................................................................................... 171

Üçüncü Bölüm:Türkiye'de Kıyı Yönetimi ve Tüzel Açıdan Kıyıların Durumu.................................................................................................................................. 175

I. Türkiye'de Kıyı Yönetimine Duyulan Gereksinim .......................................... 175 II. Kıyılara İlişkin Tüzel Düzenlemeler .............................................................. 179

A. Osmanlı Dönemi ................................................................................................... 181 B. 1972-1982 Dönemi ............................................................................................... 183

1. Ek 7. ve 8. Madde.......................................................................................................... 184 2. Ek 7. ve 8. Maddelere İlişkin Yönetmelik..................................................................... 187

C. Askeri Yönetim Dönemi ....................................................................................... 191 1. 1982 Anayasası ............................................................................................................. 192 2. Boğaziçi’nin Korunmasına Yönelik Düzenlemeler....................................................... 194

D. İlk Kıyı Yasası Dönemi ........................................................................................ 199 1. 3086 Sayılı Kıyı Kanunu............................................................................................... 199 2. İlk Kıyı Yasası Yönetmeliği.......................................................................................... 202 3. İlk Kıyı Yasası ile ilgili Anayasa Mahkemesi Kararı .................................................... 203

E. Günümüzdeki Durum............................................................................................ 207 1. 3621 Sayılı Kıyı Kanunu............................................................................................... 207 2. İkinci Kıyı Yasası ile İlgili Anayasa Mahkemesi Kararı ............................................... 213 3. 3830 Sayılı Kanun......................................................................................................... 215 4. İkinci Kıyı Yasası Yönetmeliği ..................................................................................... 216

F. Kıyı Alanlarını Dolaylı Biçimde Etkileyen Düzenlemeler.................................... 218 III. Türkiye'de Kıyıya Yönelik Olarak İzlenen Politikalar.................................. 227

A. Kalkınma Planları ................................................................................................. 227 B. Hükümet Programları............................................................................................ 233 C. Siyasal Partiler ...................................................................................................... 239 D. Türkiye Ulusal Çevre Eylem Planı (UÇEP) ......................................................... 244

IV. Türkiye'de Kıyıya Yönelik Olarak İzlenen Politikalar ve Kamu Yararı....... 247 A. Toplum Yararı-Kamu Yararı Kavramları ............................................................. 248 B. Türkiye'nin Kıyı Politikası ve Kamu Yararı ......................................................... 252

1. 1972 Öncesi................................................................................................................... 253 2. 1972-1980 Dönemi........................................................................................................ 255 3. Askeri Yönetim Dönemi (1980-1983)........................................................................... 258 4. İlk Kıyı Yasası Dönemi (1984-1990) ............................................................................ 260 5. Günümüzdeki Durum (1990 ve Sonrası)....................................................................... 263

V. Değerlendirme ................................................................................................ 268

iv

Page 5: İVERSİTESİ SOSYAL B L MLER ENST TÜSÜ KAMU YÖNET M VE S ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/1432/2050.pdf · bölgeleri, insan ve diğer canlılar için her zaman önem taşıyan

Dördüncü Bölüm: Türkiye'de Yeni Kıyı Yönetimi Uygulamaları .................... 275

I. Akdeniz Eylem Planı Çerçevesinde Uygulanan Programlar ........................... 277 A. İzmir Körfezi Kıyı Alanı Yönetimi Programı....................................................... 277 B. İskenderun Körfezi Çevre Yönetimi Projesi ......................................................... 279 C. Mersin Bütüncül Kıyı Yönetimi Projesi ............................................................... 281

II. Rio Konferansı Sonrasında Uygulanan Programlar ....................................... 282 A. Bodrum Yarımadası Kıyı Alanları Yönetimi Projesi............................................ 282 B. Türkiye'de Kıyı Yönetimi ve Turizm Projesi: Belek ve Çıralı ............................. 283

1. Belek Kıyı Yönetimi Programı...................................................................................... 284 2. Çıralı Kıyı Yönetimi Programı ...................................................................................... 285

C. Trabzon Kıyı Yönetimi ......................................................................................... 290 D. Patara Özel Çevre Koruma Bölgesi Yönetim Planı .............................................. 291 E. Karadeniz Çevre Programı .................................................................................... 292 F. Doğu Karadeniz Bölgesel Gelişme Planı .............................................................. 295

III. Diğer Girişimler ............................................................................................ 297 A. Güney Antalya Turizmi Geliştirme Altyapı İşletme Birliği (GATAB)................ 298 B. MEDCOAST......................................................................................................... 299 C. Kıyı Alanları Türkiye Milli Komitesi ................................................................... 300 D. Uluslararası Örgütler............................................................................................. 302

1. Dünya Bankası .............................................................................................................. 302 2. OECD............................................................................................................................ 305 3. Akdeniz Çevresel Teknik Destek Programı (METAP) ................................................. 306

IV. Türkiye'de Kıyı Yönetimi Girişimlerinde Önerilen Kurumsal Yapı............. 306 A. İzmir Körfezi Kıyı Alanı Yönetimi Programı....................................................... 307 B. İskenderun Körfezi Çevre Yönetimi Projesi ......................................................... 308 C. Mersin Bütüncül Kıyı Yönetimi Projesi ............................................................... 308 D. Belek Kıyı Yönetimi Programı ............................................................................. 310 E. Çıralı Kıyı Yönetimi Programı.............................................................................. 310 F. Bodrum Yarımadası Kıyı Alanları Yönetimi Projesi ............................................ 314 G. Trabzon Kıyı Yönetimi......................................................................................... 314 H. Patara Özel Çevre Koruma Bölgesi Yönetim Planı .............................................. 315 I. Karadeniz Çevre Programı ..................................................................................... 316 J. Doğu Karadeniz Bölgesel Gelişme Planı ............................................................... 317

V. Değerlendirme ................................................................................................ 319

Sonuç ....................................................................................................................... 327

Yararlanılan Kaynaklar ........................................................................................ 341

Türkçe Özet ............................................................................................................ 369

Summary................................................................................................................. 370

v

Page 6: İVERSİTESİ SOSYAL B L MLER ENST TÜSÜ KAMU YÖNET M VE S ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/1432/2050.pdf · bölgeleri, insan ve diğer canlılar için her zaman önem taşıyan

Çizelgeler

Çizelge 1: Kıyı Alanlarında İnsan Etkinlikleri ve Çevreye Etkisi 29

Çizelge 2: Kıyıda Gözlenen Değişiklikler 33

Çizelge 3: Kapitalizm, Turizm ve Seyahat 36

Çizelge 4: Kıyı Yönetiminin Geçirdiği Aşamalar 55

Çizelge 5: Bütüncül Kıyı Alanları Yönetimi 62

Çizelge 6: Kıyı Yönetiminde Bütüncüllük Sağlanması Gereken Alanlar 65

Çizelge 7: Çeşitli Ülkelerde Kıyı Yönetiminde Kara ve Deniz Sınırları 66

Çizelge 8: Çeşitli Ülkelerde Kıyı Kuşağının Derinliği 67

Çizelge 9: Kıyı ve Deniz Alanlarında İyelik Durumu ve Sorumlu Yönetim Birimleri 71

Çizelge 10: Kıyı Yönetiminin Aşamaları, Öğeleri ve Uygulama Konuları 81

Çizelge 11: Türkiye'de Turizmin Gelişimi 177

Çizelge 12: Çıralı Kıyı Yönetimi Planı Çerçevesinde Yerine Gerilmesi Gereken Temel

İşlevler ya da Etkinlik Alanları (Bugünkü Durum) 288

Çizelge 13: Çıralı Kıyı Yönetimi Planı Çerçevesinde Yerine Gerilecek Temel İşlevler

ya da Etkinlik Alanları (Gelecekteki Durum) 313

Çizelge 14: Türkiye'de Yeni Kıyı Yönetimi Girişimleri 319

vi

Page 7: İVERSİTESİ SOSYAL B L MLER ENST TÜSÜ KAMU YÖNET M VE S ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/1432/2050.pdf · bölgeleri, insan ve diğer canlılar için her zaman önem taşıyan

Kısaltmalar

a.g.y. Adı geçen yapıt

A.Ü. Ankara Üniversitesi

ABD Amerika Birleşik Devletleri

AMKD Anayasa Mahkemesi Kararları Dergisi

AT Avrupa Topluluğu

ATAK Akdeniz-Ege Turizm Altyapısı Kıyı Yönetimi Projesi

BETUYAB Belek Turizm Yatırımcıları Birliği

Bkz. Bakınız

C. Cilt

CHP Cumhuriyet Halk Partisi

CZM Coastal Zone Management

ÇED Çevresel Etki Değerlendirmesi

Çev. Çeviren

Der. Derleyen

DHKD Doğal Hayatı Koruma Derneği

DİE Devlet İstatistik Enstitüsü

DOKAP Doğu Karadeniz Bölgesel Gelişme Planı

DPT Devlet Planlama Teşkilatı

DSİ Devlet Su İşleri

EKAY Entegre Kıyı Alanları Yönetimi

EU European Union

FAO United Nations Food and Agriculture Organization

vii

Page 8: İVERSİTESİ SOSYAL B L MLER ENST TÜSÜ KAMU YÖNET M VE S ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/1432/2050.pdf · bölgeleri, insan ve diğer canlılar için her zaman önem taşıyan

FOEI Friends of the Earth International

GATAB Güney Antalya Turizmi Geliştirme Altyapı İşletme Birliği

GEF Global Environment Facility

ICM Integrated Coastal Management

ICZM Integrated Coastal Zone Management

IMCAM Integrated Marine and Coastal Area Management

IMF International Monetary Fund

IPCC Intergovernmental Panel on Climate Change

IUCN World Conservation Union (Eski Adı: International Union for the Conservation of Nature and Natural Resources)

İ.Ü. İstanbul Üniversitesi

İSKİ İstanbul Su ve Kanalizasyon İdaresi

K. Karar

km Kilometre

m. Madde

m. Metre

M.Ö. Milattan Önce

MAP Mediterranean Action Plan

MAP CAMP Mediterranean Action Plan-Coastal Area Management Programme

MEDA/SMAP Mediterranean Assistance / Short -and Medium- Term Actions

MED-POL Mediterranean Pollution Monitoring and Research Programme

METAP Mediterranean Environmental Technical Assistance Programme

MIT Massachusetts Institute of Technology

NGO Non-Governmental Organization

ODTÜ Orta Doğu Teknik Üniversitesi

viii

Page 9: İVERSİTESİ SOSYAL B L MLER ENST TÜSÜ KAMU YÖNET M VE S ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/1432/2050.pdf · bölgeleri, insan ve diğer canlılar için her zaman önem taşıyan

OECD Organisation for Economic Co-operation and Development

RG Resmi Gazete

s. Sayfa

S. Sayı

SBF Siyasal Bilgiler Fakültesi

SHP Sosyal Demokrat Halkçı Parti

TBMM Türkiye Büyük Millet Meclisi

TODAİE Türkiye ve Orta Doğu Amme İdaresi Enstitüsü

UÇEP Türkiye Ulusal Çevre Eylem Planı

UNDP United Nations Development Programme

UNEP United Nations Environment Programme

UNEP-MAP PAP UNEP-Priority Actions Programme of the Mediterranean Action Plan

UNEP-OCA/PAC UNEP - Oceans and Coastal Areas Programme Activity Centre

WTO World Trade Organization

ix

Page 10: İVERSİTESİ SOSYAL B L MLER ENST TÜSÜ KAMU YÖNET M VE S ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/1432/2050.pdf · bölgeleri, insan ve diğer canlılar için her zaman önem taşıyan

Giriş

Kıyılar tarih boyunca insanoğlunun yerleşim için ilk yeğlediği yerlerden

olmuştur. Doğal güzelliği bir yana bırakılacak olursa, yiyecek ve içecek maddelerinin

elde edilmesinde sunduğu kolaylık, ulaştırmada gördüğü işlev, türlü savunma

gereksinimleri için sağladığı uygun ortam, kıyının çekiciliğini artıran etmenlerdendir.

Kıyının anılması gereken bir diğer yönü ise, kent yaşamını tamamlayıcı kimi nitelikleri

ile ilgilidir. İkincil ilişkilerin ön planda olduğu, yaşamın tüm alanlarının sıkı kurallarla

düzenlendiği, hiyerarşinin, farklılığın ve yabancılaşmanın belirgin bir biçimde ortaya

çıktığı kent yaşamının eksik yönlerini, kıyıların, doğal yapısıyla, dinginliğiyle ve

açıklığıyla tamamlamakta olduğu söylenebilir. Kıyının kentte göremediğimiz başka

özellikleri de bulunmaktadır: Daha sağlıklı ve doğaya yakın bir yaşam ortamı olması,

daha özgür alanlar sunması, türlü olanaklardan yararlanmada kente göre daha çok

kolaylık ve serbestlik sağlaması bunlar arasında sayılabilir. Kıyı alanlarının, kentsel ya

da karasal alanlara göre, anılması gereken bir üstün özelliği de insanlar arasında birebir

ilişkilere daha uygun bir ortam sağlaması, geçici de olsa sınıfsal farklılıkların etkisini

azaltabilmesidir. Sanayi Devrimi ve onunla beraber gelen teknolojik gelişmeler, kıyıların

insan ve diğer canlılar için önemini ve bu bölgelere olan bağımlılığı azaltmamış, tam

tersine buraların birer çekim odağı haline gelmesi sürecini hızlandırmıştır. Sanayi

kuruluşları için uygun bir kuruluş yeri olması, kimi hammaddelerin yalnızca buralarda

yoğun bir biçimde bulunması, ulaşım için en elverişli olanakları sunmaları kıyıların

değerini sürekli artırmıştır. Bilimde, teknolojide ve bunlara bağlı olarak sanayileşmede

gözlenen ilerlemeler bir başka biçimde de kıyıların önem kazanmasını sağlamıştır. Bu

etki, sanayileşmedeki, kentleşmedeki hızlı artışların, teknolojideki gelişmelerin, insanları

kentten uzaklaşmaya, doğayla başbaşa kalarak tatil yapmaya yöneltmeleri biçiminde

ortaya çıkmıştır. Ancak, sözü edilen gelişmelerle aşırı-dengesiz kentleşmeye eşlik eden

hızlı nüfus artışı yine kıyı yörelerindeki baskının artması sonucunu doğurmuş; turizm,

sanayi, ulaştırma, konut, ticaret alanlarındaki etkinlikler hep buralarda yoğunlaşmıştır.

Sözü edilen gelişmelerin büyük bir bölümünün kıyıda ve kıyı bölgelerinde

gerçekleşmesi buraların yoğun bir baskı altında kalmasına neden olup onarılması güç

Page 11: İVERSİTESİ SOSYAL B L MLER ENST TÜSÜ KAMU YÖNET M VE S ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/1432/2050.pdf · bölgeleri, insan ve diğer canlılar için her zaman önem taşıyan

kimi çevre sorunlarının doğmasına yol açmıştır. Bir başka anlatımla, kıyılar ve kıyı

bölgeleri, insan ve diğer canlılar için her zaman önem taşıyan bir doğal kaynak olma

niteliğini taşımışlardır. Bu durumun gelecekte de süreceğine kuşku yok. Kıyının,

üretilemeyen, artırılamayan, kıt bir çevre değeri ya da bir doğal öğe olduğu

bilinmektedir. Bir başka açıdan, türlü kullanım biçimlerini yeğleyip bu doğal kaynağın

artırılabilmesinin de olanaklı olduğu söylenebilir. Yerleşim yeri düzenlemelerinde kıyı

kuşağının daha geniş bırakılması, liman yapılarak denize doğru daha geniş bir kullanma

alanı yaratılması ya da bu bölgelerde tek tek yapılar yerine toplu konut girişimlerine

yönelinmesi kıyının bir anlamda artırılabilmesine olanak verebilmektedir. Ancak, dikkat

edilecek olursa, yukarıda anılan tüm düzenlemelerde göze çarpan şey kıyının miktarının

değil, yalnızca ondan yararlanma olanağının artırılmasıdır. Yeniden üretilemeyen sınırlı

bir doğal kaynak niteliğinde olan kıyıların, türlü ekonomik, toplumsal etkinlikler için

vazgeçilemez bir öneme sahip olması, bu alanları ve kullanımından kaynaklanan

sorunları sürekli gündemde tutmaktadır. Yukarıda sözü edilen tüm sorunların Türkiye

için de geçerli olması, konunun önemini yitirmeden sürekli gündemde kalması, böyle bir

konunun seçilmiş olmasının ardında yatan temel düşüncedir.

Kıyı üzerinde türlü toplumsal kümelerin ve onların temsilcilerinin yararlanma

olanakları bulunmaktadır: Sanayi ya da turizm ile uğraşan girişimciler, devletin öncülük

ettiği girişimlerde çalışanlar, turizme yönelen küçük girişimciler, o yörede oturanlar,

emlakçılar, yap-satçılar, kırsal kesimlerden buralardaki turistik tesislere çalışmaya gelen

işçiler, türlü ekonomik ve toplumsal konumdaki yerli ve yabancı turistler, yazlıkçılar vb.

Bu kümelerin her biri kendi yararını sağlarken, aynı zamanda, dolaylı ya da dolaysız

olarak, kıyının niteliğinin bozulması sürecine de katkıda bulunur. Örneğin devlet,

doğrudan doğruya bu bölgeleri kendi hizmetlerinin bir sunum yeri olarak kullanarak,

buralarda düzenleyici, planlayıcı olarak rol oynayarak ya da altyapıyı gerçekleştirerek

doğrudan doğruya kullanıma uygun hale getirerek kıyı bölgeleri üzerinde kendini

gösterir. Toplumun türlü kesimlerinin kıyılardan yararlanması dolaylı ve dolaysız

yararlanma biçiminde ikiye ayrılabilir. Dolaylı yararlanma, kıyı bölgelerinde bulunan,

ülke ekonomisine katkıda bulunabilecek sanayi, enerji, turizm, ulaşım vb.

2

Page 12: İVERSİTESİ SOSYAL B L MLER ENST TÜSÜ KAMU YÖNET M VE S ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/1432/2050.pdf · bölgeleri, insan ve diğer canlılar için her zaman önem taşıyan

yatırımlarından kaynaklanmaktadır. Ancak bu sektörlerden elde edilecek yararın

toplumun türlü kesimleri arasında nasıl paylaştırılacağını, büyük ölçüde, ülkenin içinde

bulunduğu toplumsal, siyasal, ekonomik ortam belirleyecektir. Dolaysız yararlanma ise,

söz konusu bölgelerden elde edilecek yararın doğrudan doğruya oralarda bulunanlarca

paylaşılması biçiminde gerçekleşmektedir. Bir başka anlatımla bu yarar, doğrudan

doğruya, turizm, sanayi, ulaştırma, ticaret gibi gelir getiren girişimlerde bulunanlar ve bu

süreç içinde yer alanlarca paylaşılmaktadır. Kıyı alanlarında gözlenen insan

etkinliklerini ya da başka bir deyişle kıyı alanlarının kullanım biçimlerini de şöyle

sıralamak olanaklı: Limanlar, tersaneler gibi deniz ulaşımında gerekli olan tesisler, yine

deniz yolundan yararlanmak düşüncesiyle buralarda kurulan sanayi ve ticaret

merkezleri, balıkçılık ve benzeri deniz ürünleri ile uğraşan işletmeler, doğal deniz

kaynaklarının araştırılmasına yönelik yapılar, dinlenme ve eğlenme amacıyla kurulan

tesisler, turistik tesisler, askeri, eğitimle ilgili ya da yönetsel nitelikteki resmi yapılar,

yerleşim yerleri, ikinci konutlar, spor tesisleri vb. Kıyıda gerçekleştirilen tüm bu

etkinlikler bir yandan toplum için genel bir yarar sağlarken, diğer yandan da onarılması

güç sorunların ortaya çıkmasına neden olmuşlardır

Kıyı ve deniz alanlarında gözlenen sorunların tümünün, diğer çevre

sorunlarında olduğu gibi, insan etkinliklerinden kaynaklandığı bilinmektedir. Kıyı

alanları üzerindeki insan etkisini iki biçimde incelemek olanaklıdır. Birincisinde insan,

içinde yaşayarak, doğal kaynakları kullanarak, buraları kendi amaçları doğrultusunda

biçimlendirerek kıyı ve deniz çevresini etkiler. Daha çok, doğrudan doğruya kıyı ve

deniz kaynaklarının kullanımından kaynaklanan bir baskıdır burada söz konusu olan.

İkinci tür insan etkisi ise, sözü edilen yararlanma biçimlerinin örgütlenmesine yöneliktir.

Bu etkinin sonuçlarını kıyıdaki etkinliklerin ya da kullanım biçimlerinin

örgütlenmesinde, bunların yönetilmesinde ve uygun politikaların belirlenmesinde

görebiliriz.1 İlk türdeki insan etkinliklerinin kıyı alanlarında yarattığı olumsuz etkinin

1 Michael K. Orbach, "Social Sciences Contributions to Managing Ecosystems", Improving Interactions Between Coastal Science and Policy: Proceedings of the Gulf of Maine

3

Page 13: İVERSİTESİ SOSYAL B L MLER ENST TÜSÜ KAMU YÖNET M VE S ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/1432/2050.pdf · bölgeleri, insan ve diğer canlılar için her zaman önem taşıyan

giderilmesinde doğal bilimlerin yardımına başvurulurken, ikincisinde toplumsal

bilimlerin katkısına da gereksinim duyulur. Bir başka anlatımla, kıyılarda doğal çevrenin

yanı sıra insan tarafından biçimlenmiş ya da yaratılmış bir kültürel, toplumsal, fiziksel

çevrenin de bulunmasından dolayı, söz konusu alanlarda ortaya çıkan sorunların

çözümünde, yalnızca doğal bilimlerin değil, toplumsal bilimlerin de söz sahibi olacağı

söylenebilir. Kıyıların insan yaşamı için gereken olanakların büyük bir bölümünü

karşılayabilmesinden ötürü, tarih boyunca insan yerleşimi için en çekici yerlerden

olmaları; bunun bir sonucu olarak sanayinin, kentleşmenin, toplumsal-ekonomik

etkinliklerin bir arada bulunduğu bir çekim odağı durumuna gelmeleri, toplumsal

bilimlerin türlü dallarını kıyı alanlarında gerçekleştirilen insan etkinlikleri ile

ilgilenmeye yöneltmiştir. Tarih, coğrafya, antropoloji, toplumbilim, siyaset bilimi,

hukuk, ekonomi, kentbilim, çevrebilim gibi toplumsal bilimlerin türlü dallarının kıyıyı

doğrudan ya da dolaylı bir biçimde ilgilenmeleri, kıyıların sözü edilen insan

etkinliklerinin en yoğun olarak gözlendiği alanlar olması ile bağlantılıdır.

Kıyı alanlarında ortaya çıkan sorunları toplumsal bilimler açısından incelemeyi

amaçlayan bu çalışmanın ana izleğini, kıyı yönetimi anlayışında yaşanan değişim ve bu

değişimin Türkiye'nin kıyı politikasına etkisi oluşturmaktadır. Bu kaygıdan hareketle,

çalışma boyunca, insanlığın kıyı alanlarına yaklaşım biçimi, bilimsel, toplumsal,

ekonomik alanlardaki dönüşümlerin kıyı yönetimine etkisi, bu yapı içinde uluslararası

örgütlerin yeri ve bütün bu gelişmelerin Türkiye'nin kıyı yönetimine ve kıyı

politikalarına yansıması sorgulanmaya çalışılacaktır. Çalışma boyunca doğruluğu

sınanmaya çalışılacak ön düşünceleri, bir başka deyişle varsayımları, şöyle özetlemek

olanaklı:

Kıyıda ortaya çıkan sorunlar yakın geçmişe değin, dar bir bakış açısıyla teknik

bir ilgi alanı olarak algılanmış, parçacı yaklaşımlarla çözümler üretilmeye çalışılmıştır.

Symposium, Kennebunkport, Maine, November 1-3, 1994, Committee on Science and Policy for the Coastal Ocean, Ocean Studies Board, Commission on Geosciences, Environment, and Resources National Research Council, 1995, s.27.

4

Page 14: İVERSİTESİ SOSYAL B L MLER ENST TÜSÜ KAMU YÖNET M VE S ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/1432/2050.pdf · bölgeleri, insan ve diğer canlılar için her zaman önem taşıyan

Geleneksel kıyı yönetimi anlayışında, çalışma kapsamının yalnızca kıyı kuşağı ile

sınırlanarak kıyının deniz ve kara yönünün gözden yitirilmesi, bilim dalları arasında

işbirliğine yeteri derecede önem verilmemesi, konunun toplumsal-ekonomik

boyutlarının görmezden gelinmesi, bütüncül yönetim yaklaşımlarını gündeme

getirmiştir. Özellikle Birleşmiş Milletler, Dünya Bankası gibi uluslararası örgütlerin

önderliğinde geliştirilen ve bütüncül kıyı alanları yönetimi olarak anılan bu yaklaşımın,

yakın zamanda ülkelerin kıyı yönetimlerine önemli etkilerde bulunması kaçınılmaz

görülmektedir. Ancak kuramsal çalışmalar, anılan gelişmeler üzerinde, daha doğrusu,

gelişmelerin toplumsal-siyasal yönleri üzerinde, yeterince durmamakta, eleştiriler sözü

edilen uluslararası örgütlerin, bütüncül kıyı alanları yönetimi ilkelerini sergileyen

yapıtların çizdiği çerçeve içinde kalmaktadır. Oysa, kıyı yönetiminde son aşamayı

simgeleyen bütüncül kıyı alanları yönetimi, yalnızca bilimsel gelişmelerin değil, belki

ondan da daha çok ekonomik-toplumsal gelişmelerin etkisi altında biçimlenmiştir. Bir

anlamda, bu yaklaşımı yeni yürütüm anlayışı (governance) sürecinin bir uzantısı olarak

algılamak da olanaklıdır. Konunun bu yönünün dışarıda bırakılarak incelenmesi büyük

bir eksiklik olacaktır.

Kıyı alanlarının içinde bulunduğu sorunların giderilmesinde etkili bir araç

olabilecek çevre yönetimi Türkiye'de gerektiği kadar etkili olamamaktadır. Bunda, tüzel

düzenlemelerin yetersizliğinin, kıyı alanlarında birden fazla sorumlu örgütün

bulunmasının, turizm, sanayi, tarım, enerji gibi sektörlerde izlenen yanlış politikaların

payının bulunduğu yadsınamaz bir olgudur. Bu açıdan, kıyıların içinde bulunduğu

sorunlar ülkedeki diğer çevre sorunlarıyla da benzer özellikler taşımaktadır. Ancak, kıyı

alanlarının içinde bulunduğu sorunların giderek ağırlaşmasını, yasaların yetersizliğinden

çok bunların etkin biçimde yaşama geçirilememesine bağlamak gerekir. Türkiye'de

kıyıya yönelik olarak izlenen politikalar toplum yararı kavramı çerçevesinde geliştirilmiş

değildir. Kıyıların kamu yararına kullanımından anlaşılanın, buralardan elde edilecek

yararın en çoğa çıkarılması olduğu söylenebilir. İzlenen politikalarda ekonomik kaygı ön

planda tutulmuş, kıyıların çevrebilimsel değeri görmezden gelinmiştir. Türkiye'nin kıyı

alanlarında sorunların birikimli biçimde artması ve geleneksel kıyı yönetimi dizgesinin

5

Page 15: İVERSİTESİ SOSYAL B L MLER ENST TÜSÜ KAMU YÖNET M VE S ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/1432/2050.pdf · bölgeleri, insan ve diğer canlılar için her zaman önem taşıyan

gereksinimlere yanıt verememesi yeni yaklaşımları gündeme getirmeye başlamıştır. Son

yıllarda, özellikle 1992 Rio Çevre ve Kalkınma Konferansı'ndan sonra, ülkenin türlü

yörelerinde, kıyı yönetiminde küresel çapta gerçekleşen değişimlerin öngördüğü

doğrultuda yaşama geçirilmeye çalışılan kıyı yönetimi projeleri bu arayışın sonucu

olarak ortaya çıkmıştır. Büyük bir bölümü bütüncül kıyı alanları yönetimine dayanan

yeni yönetim modelleri, Türkiye'nin kıyı yönetiminde, yasal ve kurumsal engellerden

dolayı, yer edinememesine karşın, kıyı politikasındaki olası değişikliklerin kimi

ipuçlarını vermeye başlamıştır. Çoğunlukla uluslararası bir örgütün desteğiyle başlatılan

ve henüz deneme aşamasında olan bu girişimleri bütün yönleriyle sorgulamaksızın kıyı

yönetim düzeneğine eklemek türlü sorunları da beraberinde getirecektir.

Çalışmanın, üstüne kurulu olduğu varsayımları biraz daha açmak konunun daha

iyi anlaşılmasına yardımcı olabilir. Kıyı yönetiminin uluslararası alanda geçirdiği

evrimin iki boyutu olduğu düşünülmektedir. Bunlardan birincisini, anılan yönetim

sürecinin uygulanmasında yol gösterici olacak bilimsel yaklaşımda gözlenen değişimler

oluşturmaktadır. Bu açıdan, çevre yönetiminde bütüncül yaklaşımların giderek ağırlık

kazanması ve bu gelişmenin kıyı yönetimi üzerindeki etkileri, bir başka anlatımla,

geleneksel sektörel yaklaşımların bırakılarak bütüncül yaklaşımların yeğlenmeye

başlanması süreci bu çalışmanın ana doğrultularından birini oluşturacaktır: Yani sektörel

kıyı yönetiminden, bütüncül kıyı alanları yönetimine giden evrim. Kıyı yönetiminin

geçirdiği evrimin diğer boyutu daha geniş kapsamlıdır. Bununla, ekonomide, siyasette,

kamu yönetiminde, gözlenen dönüşümün kıyı yönetiminin gelişim doğrultusuna etkisi

anlatılmak istenmektedir. Söz konusu etkiyi, kıyının doğal niteliğine bakış açısında, kıyı

alanlarından yararlanmada geçerli olacak ilkelerde (toplum yararı kavramına yüklenen

anlamda), kıyı yönetiminde söz sahibi olacak edimcilerde, kıyı yönetiminde

uygulanacak akçal araçlardaki değişikliklerde gözlemlemek olanaklıdır. Son dönemde

adını sıkça duymaya başladığımız, Türkçe’ye kimi zaman “yönetişim”, kimi zaman da

“yeni yürütüm anlayışı” olarak çevrilen “governance” sürecinin kıyı yönetimine

etkisinin de bu açıdan çözümlenmesi gerekmektedir. Kıyı yönetiminde yaşanan

değişimin iki boyutunun birbirini tamamlayan yönleri bulunduğundan, aralarında kesin

6

Page 16: İVERSİTESİ SOSYAL B L MLER ENST TÜSÜ KAMU YÖNET M VE S ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/1432/2050.pdf · bölgeleri, insan ve diğer canlılar için her zaman önem taşıyan

bir ayrıma gitmek doğru bir değerlendirme olmayacaktır. Çünkü her ikisi de aynı sürecin

iki ayrı bileşenini oluşturmaktadır: Yirminci yüzyılın son döneminde gözlenen

toplumsal, siyasal, ekonomik değişimin, bir başka deyişle kurulmakta olan yeni dünya

düzeninin. Çalışmada, kıyı yönetiminin her iki boyutunun kesişen yönleri, yani küresel

çapta ortaya çıkan değişimlerle kıyı yönetiminin gelişimi arasındaki ilişki açıklanmaya

çalışılacak, bunun sonucunda kıyı yönetiminin vardığı son aşama olan bütüncül kıyı

alanları yönetiminin “governance” sürecinin bir parçasından başka birşey olmadığı

gösterilmeye çalışılacaktır. 1970'lerde yeşermeye başlayan yeni kıyı yönetimi anlayışı

(bütüncül kıyı alanları yönetimi-integrated coastal zone management) son dönemde,

önemli ölçüde yeni yürütüm anlayışının etkisi altında biçimlenmeye başlamıştır. Bu

dönemde uygulamaya konulan kıyı yönetimi modelleri yeni dünya düzeninin, yeni kamu

yönetimi anlayışının dolaysız bir sonucudur. Özellikle Dünya Bankası’nın kuramsal

temelini ve uygulama yöntemini belirlemiş olduğu bütüncül kıyı alanları yönetiminin

dayandığı temel ilkelerin yeni yürütüm anlayışına göre belirlendiği gözlenmektedir.

Türkiye'de, kıyı ve kıyı alanlarından kaynaklanan sorunlar, diğer çevre

sorunlarına koşut olarak, ancak 1970'lerden sonra büyük ölçüde duyumsanmaya

başlamıştır. Kıyılardan yararlanmada toplum yararı ilkesinin geçerli olması gerektiği

tüzel düzenlemelerde, planlama kararlarında ve öğretide öteden beri vurgulanmaktadır.

Ancak, bugüne değin kıyının toplum yararına kullanılması gerektiği ilkesinden anlaşılan

şey, buralarda sanayinin, turizmin, yerleşim yerlerinin, karayollarının geliştirilmesi

olmuştur. Bu yolla toplumun tümünün kıyılardan elde edilecek yararı paylaşabileceği

düşünülmüştür. Söz konusu tutumun, kıyı alanlarının doğal yapısına verdiği zararlar bir

tarafa bırakılacak olsa bile, toplum yararı ile ne ölçüde bağdaştığı da bugün doğurduğu

sorunlardan belli olmaktadır. Yalnızca çevrebilimsel dengeyi koruma içgüdüsüyle

hareket etmek, toplumda var olan farklı sınıfların durumunu göz ardı ederek kimi

düzenlemelere girişmek de yine yukarıda anılan asıl amaçlara ulaşılmasını

engelleyebilecektir. Çünkü bu kez de tüm toplumun aynı toplumsal konumda, benzer

koşullarda yaşamını sürdürdüğü bir ön koşul olarak alınacaktır. Ancak toplumda varolan

değişik sınıfların durumunu, bir başka anlatımla dengesiz gelir dağılımını, göz ardı

7

Page 17: İVERSİTESİ SOSYAL B L MLER ENST TÜSÜ KAMU YÖNET M VE S ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/1432/2050.pdf · bölgeleri, insan ve diğer canlılar için her zaman önem taşıyan

ederek, bunların üstünde düşünülen soyut bir "toplum yararı", aslında düşük gelir

kümelerinin yararına sonuçlar doğurmamakta, tam tersine bunların kıyılardan

yararlanma olanaklarını iyice azaltmaktadır. Toplumun tüm kesimlerinin kıyıdan

yararlanabilmesinin kesin çözümü yalnızca kıyıları ortak kullanıma açmak değildir;

halkın, özellikle de düşük gelir kümelerinin buralardan yararlanabilmesine elverişli

olacak düzenlemelerin de yapılması gerekmektedir. Devletin ekonomik açıdan güçsüz

bulunanlar için bu bölgelerde türlü tesisler yapması ya da aynı amaca ulaşmaya yönelik

girişimleri desteklemesi bunlardan sayılabilir. Kıyıların yukarıda sayılan olumlu

nitelikleri, kıyının, küçük bir kümenin yararlanma tekelinden çıkarılarak toplumun tüm

kesimlerinin buralara erişim olanaklarının geliştirilmesiyle gerçek anlamına

kavuşabilecektir.

Son dönemde kıyılarımızda yeni bir yönetim biçeminin yeşermeye başladığına

tanık olmaktayız. Genellikle uluslararası bir anlaşmanın gereklerini yerine getirmek

üzere ya da bir uluslararası örgütün desteğiyle kimi yörelerde kıyı yönetimi programları

ya da projeleri başlatılmaktadır. Bu girişimleri, yukarıda değinilen, kıyı yönetiminin

geçirdiği dönüşümün Türkiye'ye bir etkisi olarak değerlendirmek olanaklıdır. Bütüncül

kıyı alanları yönetimi ilkelerinden yola çıkan bu girişimlerin, çağdaş bilimsel

gelişmelere koşut olarak yaşama geçirilmeye çalışıldığına, kimi yerel kıyı sorunlarının

çözümüne katkıda bulunma gizilgücünü taşıdığına kuşku yok. Üstelik söz konusu yeni

yaklaşımın, halkın katılımı, yörede almaşık geçim olanaklarının yaratılması, bölgenin bir

bütün olarak ele alınması gibi ilkeleri, kıyılara geleneksel yaklaşımın kimi eksik

yönlerini gidermede son derece yararlı olabilir. Ancak, tek tek pilot projeleri bir yana

bırakıp bu uygulamalara daha yukarıdan baktığımızda, yeni girişimlerin, üzerinde

bugüne değin hiç durulmayan, bir başka yönünün daha bulunduğunu görebiliyoruz.

Türkiye kıyılarında 1990'lardan bu yana yaşama geçirilmeye çalışılan yeni tasarılar,

büyük ölçüde, dünyadaki toplumsal-ekonomik değişimlerin bir yansımasını

oluşturmaktadırlar. Yirminci yüzyılın sonlarına doğru yaşanmaya başlanan küreselleşme

sürecinin, yeni sağ politikaların ve yeni yürütüm anlayışının etkisi altında gelişen bu

girişimlerle yalnızca kıyı alanlarında değil bütün yönetim dizgesinde köklü değişimler

8

Page 18: İVERSİTESİ SOSYAL B L MLER ENST TÜSÜ KAMU YÖNET M VE S ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/1432/2050.pdf · bölgeleri, insan ve diğer canlılar için her zaman önem taşıyan

yaratılmak istendiği söylenebilir. Belki de konuya tersinden bakıp bu gelişmeleri, kamu

yönetiminde ve egemen dünya görüşünde yaşanan değişimin kıyı yönetimine bir etkisi

biçiminde değerlendirmek daha gerçekçi olacaktır. Kıyı yönetiminin geçirdiği

dönüşümün bir uzantısı olan ve daha çok uluslararası örgütlerin etkisi altında gelişen bu

yeni girişimler genelde, içeriği üzerinde fazla tartışılmayan kimi küresel ilkeler üzerinde

yükselmektedir. Örneğin halkın katılımı, çok ortaklı yönetim gibi kağıt üzerinde

geçerliymiş gibi duran ilkelerin, uygulamada ne yönde sonuçlar doğurabileceği üzerinde

fazla durulmamaktadır. Bundan ötürü, anılan yeni yaklaşımların, yerel koşullara,

geleneksel yönetsel yapıya uygunluğunun sorgulanmadan benimsenmesi çözümü güç

türlü sorunları da beraberinde getirebilecektir.

Kıyı yönetiminde yaşanan evrimin ve uluslararası alanda kıyı yönetiminde

gözlenen gelişmelerin Türkiye kıyılarına yansımalarının incelendiği bu çalışmada ilk

olarak kıyı yönetiminin gelişim sürecine yer verilecektir. Bu doğrultuda, önce, kıyı

yönetimine duyulan gereksinim, bir başka anlatımla, kıyıların içinde bulunduğu

sorunlara ve kıyılar üzerindeki doğal ve toplumsal baskılara değinilecek, ardından da,

çevre yönetiminde bütüncül yaklaşımların gelişmesine koşut olarak kıyı yönetiminde

sektörel yaklaşımların yerini bütüncül yaklaşımların alması süreci üzerinde durulacaktır.

Kıyı yönetiminin uluslararası alanda kuramsal ve uygulama açısından gelişimine ayrılan

ikinci bölümün ana konusunu, çevre sorunlarının küresel nitelik kazanması ve dünyada

güçler dengesinin değişimi süreci ile birlikte uluslararası politikada yerini pekiştirmeye

başlayan uluslararası örgütler oluşturacaktır. Birleşmiş Milletler, Dünya Bankası ve

Avrupa Birliği özelinde, uluslararası alanda kıyı yönetiminin temel ilkelerinin ve ele

alınış biçiminin sergilendiği bu bölümde, UNEP, FAO gibi Birleşmiş Milletler

örgütlerine, GEF gibi özel amaçlı düzenlemelere ve Bölgesel Denizler Programı gibi

türlü uygulama deneyimlerine yer verilecektir. Bu bölümde yalnızca söz konusu

uluslararası örgütlerin kıyı yönetimine ilişkin politika ve uygulamaları sergilenmeyecek,

bunun yanında son dönemde ortaya çıkan ekonomik ve siyasal değişikliklerin bir bütün

olarak yönetim anlayışına, kamu yönetimine ve çevre yönetimine etkileri de

sorgulanmaya çalışılacaktır. Bir başka anlatımla, bütüncül kıyı alanları yönetiminin ve

9

Page 19: İVERSİTESİ SOSYAL B L MLER ENST TÜSÜ KAMU YÖNET M VE S ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/1432/2050.pdf · bölgeleri, insan ve diğer canlılar için her zaman önem taşıyan

bu yaklaşımın temel ilkelerini belirleyen uluslararası örgütlerin politika önerilerinin ve

uygulama yöntemlerinin ardındaki toplumsal-siyasal etmenler tartışmaya açılarak çevre

sorunlarının küresel nitelik kazanmasıyla birlikte öne çıkan bütüncül yaklaşımların ve

özellikle de bütüncül kıyı alanları yönetiminin yeni yürütüm anlayışı doğrultusunda

biçimlenme süreci sergilenecektir. Kıyı yönetiminin uluslararası alanda geçirdiği

dönüşümün ve bütüncül kıyı alanları yönetiminin Türkiye'ye etkilerini ortaya

koyabilmek için ulusal kıyı yönetimine ve kıyı politikasına değinmenin yararlı olacağı

düşünülmüştür. Bu konulara ayrılan üçüncü bölümde, kıyıların sorun alanları ve

Türkiye'de kıyı yönetiminin işleyiş biçimi üzerinde durulmuştur. Bu doğrultuda, kıyılara

ilişkin temel tüzel düzenlemeler, kalkınma planları, hükümet programları, siyasal parti

programları ve yargı kararlarından yola çıkarak Türkiye'nin kıyı politikası ortaya

konmaya çalışılmıştır. Türkiye'de kıyılara ilişkin olarak izlenen politikaların "kamu

yararı/toplum yararı/bireysel çıkar" kavramları bağlamında değerlendirilmesi de bu

bölümün bir diğer konusunu oluşturmaktadır. Çalışmanın son bölümü, kıyılara bakış

açısında ve kıyı yönetiminde uluslararası alanda gözlenen değişikliklerin Türkiye'ye

etkilerine ayrılmıştır. Özellikle 1990'lardan, Rio Konferansı'ndan sonra, uluslararası

nitelikteki bir çevre programının parçası olarak ya da uluslararası akçal destekle

başlatılan yeni kıyı yönetimi uygulamalarının türlü yönleriyle ele alındığı bu bölümün

temel kaygısı, sözü edilen yeni girişimlerin geleneksel kıyı kıyı yönetimi dizgesini ne

yönde etkileyebileceğini ortaya çıkarmak olacaktır.

Çalışmada deniz, göl ve akarsu kıyıları ve bu bölgelerden kaynaklanan sorunlar

bir bütün olarak ele alınacak; ancak ekonomide, ulaşımda ve turizmdeki önemli yeri

dolayısıyla kaçınılmaz olarak deniz kıyılarına ağırlık verilecektir. Göl ve akarsu

kıyılarına, daha çok konuyla ilgisi olduğu noktalarda değinilecektir. Konu daha çok

siyasal, tüzel, toplumsal boyutlarıyla ele alınacaktır. Dolayısıyla bu bölgelerle ilgili

yerbiçimbilimsel (jeomorfolojik), denizbilimsel (oşinografik) incelemelere, planlama

sürecinin, teknik açıdan, ayrıntılı bir biçimde incelenmesine girişilmeyecektir.

Çalışma boyunca kıyı yönetimine ilişkin kuramsal yapıtların, uluslararası ve

ulusal nitelikteki tüzel belgelerin, konferans metinlerinin, hükümet ve parti

10

Page 20: İVERSİTESİ SOSYAL B L MLER ENST TÜSÜ KAMU YÖNET M VE S ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/1432/2050.pdf · bölgeleri, insan ve diğer canlılar için her zaman önem taşıyan

programlarının, türlü düzeydeki planların yanı sıra, kıyı ve deniz alanları ile ilgili türlü

kuruluşların hazırladığı web sayfalarından da yararlanılmıştır. Kıyı yönetiminin

geçirdiği evrim sürecinin Türkiye'ye yansıyış biçimini daha iyi sergileyebilmek için, bu

çerçevede değerlendirilebilecek bir kıyı yönetiminin daha yoğun bir biçimde

incelenmesinin yerinde olacağı düşünülmüş; bu amaçla da 1995 yılında Doğal Hayatı

Koruma Derneği'nce başlatılan "Türkiye'de Kıyı Yönetimi ve Turizm" adlı proje

seçilerek yerinde gözlemlerde bulunulmuştur. 15-17 Mayıs 1999 tarihlerinde, Antalya'ya

bağlı Belek ve Çıralı yörelerinde yapılan incelemelerin, yeni kıyı yönetimi yaklaşımı

doğrultusunda hazırlanan programların uygulama aşamasında karşılaşılan sorunların

anlaşılmasına oldukça katkı sağladığı söylenebilir. Bu süre içinde, her iki yöredeki kıyı

yönetimi programlarının uygulanması hakkında Doğal Hayatı Koruma Derneği

görevlilerinden bilgi alınmış, konuyla ilgili kaynaklar toplanmıştır. Bu deneyim,

kuramsal yapıtlarda ortaya konan kıyı yönetimi ilkelerinin, Türkiye'de yaşama geçirilişi

sırasında karşılaşılacak güçlüklerin ortaya konmasında da yararlı olmuştur.

Özellikle kıyı yönetimi ilkelerinin ve örnek uygulamaların ele alındığı

bölümlerde yoğun biçimde kullanılan kimi kavramların ne anlama geldiğini ya da hangi

anlamlarıyla kullanıldığını açıklamak hem konunun daha iyi anlaşılmasını hem de olası

yanlış anlaşılmaların önüne geçilmesini sağlayabilecektir. Kıyı yönetimi konusundaki

kuramsal çalışmalarda kimi kez plan, program ve yönetim gibi kavramların birbirlerinin

yerlerine kullanıldığını, kimi kez de aralarında bir anlam farklılaştırmasına gidildiğini

görmekteyiz. “Plan” sözcüğü ile anlatılmak istenen, gelecekte gerçekleştirilecek şeyler

için ereklerin ve bunlara ulaşmak için izlenmesi gereken aşamaların belirlenmesidir. Bu

açıdan plan sözcüğüne, yönetimle ulaşılmak istenen sonuçlara varmak üzere bütün

yönetim etkinliklerinin saptanmasını içerecek biçimde geniş bir anlam verilmiştir.

Bundan dolayı, metin boyunca kimi yerlerde geçen “kent planlaması” ya da “imar

planlaması” ile “kıyı yönetimi planlanması” kavramları birbirlerinden farklı anlamlarda

kullanılmıştır. İngilizce “coastal zone management”ın karşılığı olarak kullanılan “kıyı

alanları yönetimi” aslında birden fazla anlam kümesini içinde barındıran bir kavramdır.

Bu kavram, bir yandan, “to manage”ın bir konuyu ya da durumu ele alabilmek,

11

Page 21: İVERSİTESİ SOSYAL B L MLER ENST TÜSÜ KAMU YÖNET M VE S ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/1432/2050.pdf · bölgeleri, insan ve diğer canlılar için her zaman önem taşıyan

yönetebilmek anlamına gelmesinden de anlaşılabileceği gibi, kıyı alanlarındaki

gelişmeleri yönlendirebilmeye, sorunları çözebilmeye göndermede bulunduğu gibi, bu

gelişmeleri yönlendirmek ve kıyı alanlarındaki örgütlenmeler üzerinde denetim kurmak

biçiminde de yorumlanabilir. Bütüncül kıyı alanları yönetimi uygulamalarının

adlandırılmasında da “plan” ve “program” sözcüklerinin birbirlerinin yerine kullanılması

sıkça rastlanılan bir durumdur. Bir kavram karmaşasına yol açmamak için, Biliana-Cicin

Sain ve Robert W. Knecht’in yaptığı ayrımı benimsemenin yerinde olacağını

düşünüyorum. Buna göre, plan, belirli bir coğrafi alanın gelecekte alacağı biçim ve

buralardan yararlanma koşulları ile ilgili erek ve amaçlar bütünüdür. Bir plan, ancak, söz

konusu ereklerin öngördüğü işleri yerine getirmek üzere tüzel düzenlemelerin yapılması,

akçal kaynakların bulunması ve diğer teknik olanakların yaratılması durumunda program

olarak anılabilir.2 Bir başka anlatımla, plan sözü ile ulaşılması gereken erekler,

politikalar akla gelirken, program, en uygun iş görebilme koşullarının yaratılmasını,

öngörülen ereklere ulaşmak için gereken araçların belirlenmesini ve planın

somutlandırılmasını anlatır. Bütün bu açıklamalar ışığında, anılan kavramlar, daha geniş

kapsamlıdan daha dar kapsamlıya, plan, program, yönetim (management) biçiminde

sıralanabilir.

Değinilmesi gereken bir başka nokta da “kıyı alanı yönetimi”ni anlatmak üzere

akademik yazında kullanılan kavramların çeşitliliği. İngilizce çalışmalarda “coastal area

management” ve “coastal zone management” çoğunlukla birbirlerinin yerine

kullanılabilen deyişler olarak karşımıza çıkıyor. Kimi zaman, “zone” sözcüğünün

Türkçe’de “bölge”ye, “area” sözcüğünün “alan” anlamına denk gelmesinden dolayı,

“coastal zone manegement” karşılığı olarak “kıyı bölgesi yönetimi”, “coastal area

management”i anlatmak üzere de “kıyı alanları yönetimi” kavramı kullanılabilmektedir.

Kuşkusuz bu ayrımla anlatılmak istenen “bölge”nin “alan”a göre daha geniş bir alanı

kapsaması, kıyının deniz ve karaya doğru doğal uzantısının dışında bulunan, ancak kıyı

2 Biliana Cicin-Sain & Robert W. Knecht, Integrated Coastal and Ocean Management: Concepts and Practices, Island Press,Washington, D.C, 1998, s.160.

12

Page 22: İVERSİTESİ SOSYAL B L MLER ENST TÜSÜ KAMU YÖNET M VE S ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/1432/2050.pdf · bölgeleri, insan ve diğer canlılar için her zaman önem taşıyan

üzerinde kaçınılmaz etkileri olan yerleri de içermesidir. Buna benzer biçimde, “kıyı

bölgesi”nin, üzerinde kıyı yönetimi etkinliklerinin gerçekleştirildiği, türlü yasal

düzenlemelerin yapıldığı, “kıyı alanı”nın ise henüz üzerinde çalışmalara başlanmamış

yerleri anlatmak üzere kullanıldığını da görebiliyoruz.3 Kimi yapıtlarda da "kıyı alanı"

yalnızca coğrafi açıdan kıyı yerlerini nitelemek üzere kullanılırken, "kıyı bölgesi"nden,

üzerinde türlü insan etkinliklerinin gerçekleştiği, az çok türdeş, sınırları belli kıyı

alanlarının anlatmak üzere yararlanılmaktadır.4 Yukarıda sözü edilen ayrımların ışığı

altında, çalışma boyunca izlenecek yol şöyle özetlenebilir: Kıyı bölgesi (coastal zone) ve

kıyı alanı (area) kavramları arasında kesin bir ayrıma gidilmeyecek, incelenen konunun

niteliğine ya da verilmek istenen anlama göre kimi zaman “kıyı bölgesi”, kimi zaman da

“kıyı alanı” sözcüğü yeğlenecektir. Kıyı yönetimi programlarından söz ederken “kıyı

alanı yönetimi”, yönetimin uygulandığı coğrafya parçası anlatılırken de “kıyı bölgesi”

kullanılacaktır. Bunların dışında, kimi bölümlerde, “kıyı bölgesi”ne, coğrafi, ekonomik,

toplumsal, kültürel açıdan “kıyı alanı”na göre daha geniş bir anlam içerecek biçimde yer

verildiğini de eklemek gerekir.

3 Scialabba, N., Integrated Coastal Area Management and Agriculture, Forestry and Fisheries. FAO Guidelines. Environment and Natural Resources Service, FAO, Rome, 1998’den aktaran Nesrin Algan, “The Significance of International Legislation in Integrated Coastal Zona Menegement, Turkish J. Marine Sciences, S. 6 (1), 2000, s.56. 4 Adalberto Vallega, Fundamentals of Integrated Coastal Management, Kluwer Academic Publishers, Dordrecht, 1999, s.18.

13

Page 23: İVERSİTESİ SOSYAL B L MLER ENST TÜSÜ KAMU YÖNET M VE S ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/1432/2050.pdf · bölgeleri, insan ve diğer canlılar için her zaman önem taşıyan

Birinci Bölüm: Kıyı Yönetiminin Gelişim Süreci

Kentleşmeye, sanayileşmeye, ulaştırmaya, turizme sağladığı olanaklarla

ekonominin, canlı türlerine, doğal değerlere, yaşam ortamlarına yaptığı ev sahipliğiyle

çevrebilimin sürekli gündeminde yer alan kıyıların çevre sorunlarının en yoğun biçimde

gözlendiği yerlerden olduğu söylenebilir. Kıyıların içinde bulunduğu sorunları çözmek

üzere alınan önlemlerin ve geliştirilen düzeneklerin bütünü olarak değerlendirilebilecek

kıyı yönetimi, bu alanlarda gerçekleştirilen insan etkinliklerinin ve bundan kaynaklanan

sorunların nicelik ve nitelik olarak ağırlaşmasına koşut olarak değişim göstermiştir.

Yirminci yüzyıl boyunca kıyı yönetiminin geçirdiği evrimin türlü yönleriyle

sergileneceği bu bölümde, önce kıyıların özel bir yönetim biçimiyle ele alınmasını

gerektiren etmenlere yer verilecektir. Bu amaç doğrultusunda kıyıların tarihsel, kültürel,

ekonomik ve çevrebilimsel önemi üzerinde durulup insanlığın kıyılara bakış açısı ve bu

alanlar üzerinde yarattığı baskı incelenecektir. Bölüm boyunca ele alınacak diğer konu

ise kıyı yönetimi yaklaşımına ekonomik, toplumsal, bilimsel gelişmelerin etkisi, bir

başka anlatımla, geleneksel sektörel kıyı yönetiminden bütüncül kıyı alanları yönetimine

doğru giden evrim olacaktır.

I.Kıyı Yönetimine Duyulan Gereksinim

A. Kıyı Kavramı

Kıyı alanları üzerine yapılacak her türlü bilimsel araştırmaların, belirlenecek

politikaların, uygulanacak yasal düzenlemelerin ya da düzeltim çalışmalarının ilk

adımını, kaçınılmaz olarak, çalışma nesnesinin belirlenmesi, bir başka deyişle, kıyının

tanımlanması oluşturacaktır. Kıyı, en genel anlamıyla, kara ve denizin, bir başka deyişle

toprak ile suyun buluştuğu yer olarak bilinmektedir.5 Gündelik yaşamda kullanılagelen

5 R.W.G. Carter, Coastal Environments: An Introduction to the Physical, Ecological and Cultural Systems of Coastlines, 3rd Edt., Academic Press, London, 1991, s.1; Peter W. French, Coastal and Estuarine Management, Routledge, London, New York, 1997, s.6; Cicin-Sain, Knecht, Integrated Coastal and Ocean Management, s.15; Gary A. Klee, The Coastal

14

Page 24: İVERSİTESİ SOSYAL B L MLER ENST TÜSÜ KAMU YÖNET M VE S ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/1432/2050.pdf · bölgeleri, insan ve diğer canlılar için her zaman önem taşıyan

kıyı sözcüğünün anlamı ile koşutluk gösteren bu tür "giriş" niteliğindeki tanımlar, kıyıyı

yalnızca kara ile denizin kesiştiği alan olarak gösterme eğilimdedir. Kıyı ve deniz

alanları ile ilgili kuramsal yapıtlar incelendiğinde, bu tür tanımların hemen ardından,

kıyıyı yalnızca, deniz ve kara arasında bir sınır çizgisi olarak kabul etmeyen, kimi zaman

türlü toplumsal verileri de hesaba katan, kısacası hem deniz hem de kara yönünde daha

geniş bir alanı gösteren, daha kapsamlı tanımların geliştirilmiş olduğu da görülür.

Kavramın yukarıda anılan ilk tanımından yola çıkmak, bir başka deyişle kıyıyı dar bir

çizgi olarak kabul etmek, kıyıya ilişkin olarak yürütülen çalışmalarda, özellikle de kıyı

alanları yönetiminde türlü sorunları beraberinde getirebilir. Çünkü her farklı tanımlama,

kıyı için izlenecek politikaların, uygulanacak yöntemlerin, kullanılacak araçların da

farklılaşması anlamına gelecektir.

Kıyının tanımlanmasına, bir başka anlatımla, yönetilecek olan alanın

belirlenmesine birkaç açıdan yaklaşmak olanaklı: İlk olarak siyasal, yönetsel ya da

planlamaya ilişkin ölçütler göz önünde bulundurularak bir tanım getirilebilir. Bu tür

tanımlarda, kıyının doğal niteliklerinin yanı sıra türlü toplumsal, ekonomik ölçütlere de

yer verilir. İkinci olarak yalnızca fiziksel ölçütlere dayanılarak, kıyı alanının doğal

yapısına göre çalışma alanının yani kıyının sınırları belirlenebilir.6

Fiziksel, doğal ölçütlerin göz önünde bulundurulduğu tanımlarda kıyı, daha çok

gel-git hareketlerinin etkisine göre betimlenmektedir.7 Buna benzer biçimde, kimi

Environment: Toward Integrated Coastal and Marine Sanctuary Development, Prentice Hall, New Jersey, 1999, s.2. 6 Timothy Beatley, David J. Brower, Anna K. Schwab, An Introduction to Coastal Zone Management, Island Press, Washington D.C., 1994, s.12 7 Örneğin Bird'e göre, kıyı, "suyun, gel-git hareketleri sırasında en düşük düzeyde olduğu yer ile dalga hareketlerinin etkili olduğu kara sınırı arasındaki alandır." Bkz. E.C.F.Bird, Coasts, 2nd Edt., The M.I.T. Press, Cambridge, Massachusetts, London, 1970, s.1; Hanson'a göreyse “kıyı alanı, kıtaların ve adaların çevresinde deniz, kara ve havanın buluştuğu alanları ve karaya doğru gel-git hareketlerinin ya da deniz etkisinin bulunduğu yerlerden kıta sahanlığının dışına doğru olan yerleri kapsar”. Bkz. Hansom, J.D., Coasts, Cambridge University Press, New York, 1988’den aktaran Beatley ve diğerleri, Coastal Zone Management, s.12. Ayrıca Bkz. Klee, The Coastal Environment, s.2.

15

Page 25: İVERSİTESİ SOSYAL B L MLER ENST TÜSÜ KAMU YÖNET M VE S ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/1432/2050.pdf · bölgeleri, insan ve diğer canlılar için her zaman önem taşıyan

tanımlamalarda, deniz ya da kara çevresinin etkisindeki alanlar da kavramın içinde

değerlendirilmiştir.8 Gel-git hareketlerinin yoğun olarak bulunduğu yerlerde, örneğin

okyanus kıyılarında bu etkinin daha geniş bir alanda duyumsandığı görülmektedir. Kimi

tanımlarda ise, hem denizin hem de karanın etkileşim içinde olduğu yer olan kıyının,

kara ve deniz alanları arasındaki geçiş bölgesini oluşturduğu yani bir “ecotone” olduğu

üzerinde durulmuştur.9

Ancak kimi zaman yönetsel/siyasal ya da doğal/fiziksel sınırların birbiriyle

çatıştığı, dayanılan ölçütlerdeki farklılaşmanın, kıyının dar ya da geniş tanımlanmasına

yol açtığı görülür. Örneğin ABD’de Federal Kıyı Alanları Yönetimi Programı (Federal

Coastal Zone Management Programme) değişik uygulamalar ya da politikalar için farklı

sınırları benimsemiştir.10 Program, kıyı alanlarının sınırlarını çizerken fiziksel, doğal

öğelerin yanı sıra, kültürel ve siyasal özellikleri de göz önünde bulundurmuştur.11 Oysa

Türkiye'de, kıyı ile ilgili yasal düzenlemelerde yalnızca doğal nitelikler göz önünde

bulundurulmuş, kıyının tanımlanmasında toplumsal, ekonomik veriler dışarıda

bırakılmıştır.12

8 Bostwick H. Ketchum (Ed.), The Water's Edge: Critical Problems of the Coastal Zone, The MIT Press, Cambridge, Massachusetts, London, 1972., s.4; R.W.G. Carter, Coastal Environments, 3rd Edt., Academic Press, London, 1991, s.1; Klee, The Coastal Environment, s.2. 9 a.g.y.; Beatley ve diğerleri, Coastal Zone Management, s.12 10 a.g.y., s.13. 11 Federal Kıyı Alanları Yönetimi Yasası (Federal Coastal Zone Management Act) kıyı bölgesini şöyle tanımlamıştır: “Kıyı bölgesi, devletin kıyı sularından (Coastal waters) ve kıyı toprağından (shore lands) oluşur; adaları, geçis niteliğindeki ve gelgit hareketlerinin yaşandığı alanları, bataklıkları, sulak alanları ve kumsalları kapsar.” Bkz. Klee, The Coastal Environment, s.2. 12 1990 yılında çıkarılan 3621 sayılı Kıyı Kanunu'na göre, “kıyı çizgisi, deniz, tabii ve suni göl ve akarsularda, taşkın durumları dışında suyun karaya değdiği noktaların birleşmesinden oluşan çizgiyi; kıyı, kıyı çizgisi ile kıyı kenar çizgisi arasındaki alanı; dar kıyı: kıyı kenar çizgisinin, kıyı çizgisi ile çakışmasını ifade eder.”

16

Page 26: İVERSİTESİ SOSYAL B L MLER ENST TÜSÜ KAMU YÖNET M VE S ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/1432/2050.pdf · bölgeleri, insan ve diğer canlılar için her zaman önem taşıyan

B.Kıyı-İnsan İlişkisi

1. İlk Yerleşim Yeri Olarak Kıyılar

Deniz ve karanın buluştuğu, zengin doğal kaynakları, biyolojik çeşitliliği

bünyesinde barındıran kıyı alanları tıpkı bugün olduğu gibi geçmişte de insan yaşamının

odaklandığı yerlerden olmuştur. Mumford, yaklaşık 15 000 yıl önce, mezolitik13

dönemdeki insanların kabuklu deniz canlılarını, balıkları, deniz yosunlarını yiyerek

yaşamlarını sürdürdüklerini yazar. Henüz yerleşik yaşama geçememiş bu insanlar için su

kenarları yaşamın en güvenceli biçimde sürdürülebileceği yerlerdendi. İçme suyunun

sağlanabilmesi, tarım için sulama yapılabilmesi, deniz canlılarından besin olarak

yararlanılabilmesi, yiyeceklerin saklanmasında kullanmak üzere tuza gereksinim

duyulması,14 bir anlamda su kenarında yerleşimi zorunlu kılmıştır denebilir. İlk

yerleşimlerin kıyı bölgelerinde ortaya çıkmasında buraların savunmaya elverişli olmaları

da rol oynamıştı. Özellikle adalar, yarımadalar ve kimi zaman da bataklık alanlar en

uygun yerleşim yerleriydi.15 Arkeolojinin ilk bulgularının bozkır ve yaylalardaki

vahalara yönelik olması da bu kanıyı doğrulamaktadır.16 M.Ö. 9 000 ile 4 000 yılları

13 Yaklaşık olarak M.Ö. 8000 ile 2700 yıllarını kapsayan, Orta Taş Çağı olarak da adlandırılan mezolitik dönem, paleolitik dönem ile neolitik dönem arasında yer alır. Kültürel ve teknolojik açıdan Paleolitik dönemin devamı sayılabilecek bir gelişim aşamasını simgeler. İnsanların yaşamlarını avcılık ve toplayıcılıkla sürdürdüğü, mağaralar yerine kaya oyuklarında yerleşmeye başladıkları zamanları anlatır. Dönem, değişen iklim koşullarından ötürü her yer aynı zaman diliminde yaşanmamıştır. Yakın Doğu'da dönem M.Ö. 6500'lü yıllara değin sürerken, Kuzey Avrupa bu aşamayı M.Ö. 2000'li yıllara değin yaşamıştır. Bkz. Ana Britannica, Ana Yayıncılık, İstanbul, 1989, C.16, s.21. Bir başka kaynakta ise Mezolitik dönemin Avrupa'da M.Ö. 15 000, Ön Asya ve Anadolu'da M.Ö. 15 000-8 000'e kadar sürdüğü belirtilmektedir. Bkz. Enyclopedia International, Grolier Incorporated, New York, 1970, C.11, s.550. Yalnızca Batı Avrupa yazınına özgü olan bu kavrama, artık, insanın kültürel evriminin dönemleştirilmesinde başvurulmadığını da eklemek gerekir. 14 Francis P. Shepard, Harold R. Wanles, Our Changing Coastlines, McGraw-Hill Book Company, New York, 1970, s.1. 15 Brian J., Hudson, Cities on the Shore: The Urban Littoral Frontier, Pinter, New York, 1996, s.14. 16 İlk yerleşim yerlerinin kıyı bölgelerinde ortaya çıktığına ilişkin bilimsel verilerin bir anlamda gerçeği tam olarak yansıtmayacağı, eski zamanlardaki insan iskeletlerinin fosilleşebilmesi için çok hafif dalgalı göl kenarlarına ya da bataklık alanlara gereksinim duyulduğu, bu açıdan eski çağlarda

17

Page 27: İVERSİTESİ SOSYAL B L MLER ENST TÜSÜ KAMU YÖNET M VE S ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/1432/2050.pdf · bölgeleri, insan ve diğer canlılar için her zaman önem taşıyan

arasında Mezopotamya ile Nil nehri vadisinde yerleşik yaşamın ilk örnekleri

gözlenmeye başlanır.17 Nil üzerindeki Memphis, Thebes ve Mezopotamya'da Babil,

Sümer ve Ur bunlardan en bilinenleridir.18 Amerika dışında günümüz uygarlığının

başlangıcı sayılan19 dört önemli uygarlığın, Sümer, Mezopotamya, Hint ve Çin,

tohumlarının atıldığı yer nehir kenarıdır. Tarihçi Herodot'un Mısır'ı "Nil'in armağanı"

olarak nitelendirmesi de bundandır.20 Oldukça yakın sayılabilecek bir tarihte yapılan

kazı çalışmalarında Dünyanın en eski kentlerinden birinin yine kıyıda yerleşmiş olduğu

ortaya çıkarılmıştır. 1969-1975 yılları arasında, Suriye'de Fırat Nehri yakınında

gerçekleştirilen çalışmalarda ulaşılan Habuba Kabira, Yakındoğu'nun en eski kentiydi.21

Avcı-toplayıcı toplulukların yerleşik yaşama geçmeleri de kıyıya olan bağımlılığı ve

baskıyı azaltmamış, tam tersine sulama yapmak ya da taşkınlardan korunma amacıyla

buraların doğal yapısına müdahalede bulunulmuştur.22 Eski Yunan kentlerinin de

yaşayanlara ilişkin buluntulara ancak deniz ve karanın birleştiği yerlerde rastlanabileceği de öne sürülmüştür. Bir başka anlatımla, bu görüşe göre, yalnızca eski çağlarda kıyı bölgelerinde yaşayan insanlara özgü izler günümüze değin ulaşmakta, bu da, ilk insanların yerleşim yeri olarak kıyıları seçtiğine ilişkin bir yanlış anlaşılmaya yol açabilmektedir. Kıyı bölgelerinde bulunan fosillerin ya da diğer kalıntıların, nehirler, gel-git hareketleri ya da deniz düzeyinin yükselmesi ile kaybolabileceği, bu açıdan kıyıların da eski zaman insanının izini sürmede çok elverişli olmadığını savunanlar da bulunmaktadır. Bkz. a.g.y., s.15. 17 Lewis Mumford, The City in History: Its Origins, Its Transformation, and Its Prospects, Harcourt, Brace & World, Inc., New York, 1961, s.10-20; V. Gordon Childe, Tarihte Neler Oldu, 5. Baskı, Çev. Mete Tunçay, Alaeddin Şenel, Alan Yayıncılık, İstanbul, 1993. s.54. 18 Paul K.Hatt ve Albert J. Reiss, Jr. (Eds.), "The History of Human Settlement", Cities and Society, The Free Press, Glenceo, Illionis, 1957, s.175. 19 V. Gordon Childe, "The Urban Revolution", Richard T. LeGates, Frederic Stout, The City Reader, 2nd Edt., Routledge, New York, 2000, s.30. 20 Arnold J. Toynbee, A Study of History, Oxford University Press, London, 1960, s.58; T. Walter Wallbank, Alastair M. Taylor, Nels M. Bailkey, Civilization: Past and Present, 3rd Edt., Scott, Foresman and Company, Glenview, 1967, s.11; Will Durant, Ariel Durant, The Lessons of History, Simon and Schuster, New York, 1968, s.15. 21 Jean Louis Huot, Jean-Paul Thalmann, Dominique Valbelle, Kentlerin Doğuşu, Çev. Ali Bektaş Girgin, İmge, Ankara, 2000, s.55. 22 Hudson, Cities on the Shore, s.17.

18

Page 28: İVERSİTESİ SOSYAL B L MLER ENST TÜSÜ KAMU YÖNET M VE S ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/1432/2050.pdf · bölgeleri, insan ve diğer canlılar için her zaman önem taşıyan

kıyılarda geliştiği bilinmektedir.23 Roma İmparatorluğu dönemi için hazırlanmış

haritalardan kentlerin, büyük ölçüde kıyı bölgelerinde yığılmış olduğunu görebiliriz.24

Avrupa'nın, uygarlık tarihinde başat bir konuma sahip olmasında kuşkusuz, denizle olan

yakın bağlantısı önemli bir etmendi. Denize en uzak noktanın, Orta Avrupa'da yalnızca

350 km, Doğu Avrupa'da ise 700 km dolaylarında bulunması,25 türlü doğal kaynaklardan

yararlanılmasını, ticaretin, ulaşımın deniz yoluyla kolayca yapılabilmesini olanaklı

kılmıştır; bundan ötürü Avrupa'nın denizin etkisinde geliştiğini söylemek yanlış

olmayacaktır. Bu durumu, özellikle, 19. yüzyılda liman kentlerinin, denizin sunduğu

ulaşım olanaklarının ticaret için sağladığı uygun ortam sayesinde, hem kapitalizmin

genişlemesinde hem de toplumsal gelişmelerde başrol oynamasında görebiliriz.26

Kent tarihine ilişkin olarak elde edilen kimi bilgilerden, kıyı-insan ilişkisinin

kimi yönlerinin yalnızca bugüne ait olmadığını, bunların büyük bölümünün binlerce

yıldan beri süregeldiğini anlamak olanaklıdır. Sümer ülkesini betimlemek üzere kaleme

alınan aşağıdaki satırlar, söz konusu bağımlılık ilişkisini iyi bir biçimde ortaya

koymaktadır:

" Fırat ve Dicle'nin denize kavuşmadan önce boydan boya katettiği Aşağı Mezopotamya bölgesinin çok geniş bir alanı kapladığı söylenemez. Eni, iki nehirle ve bunlara açılan kanallarla sulanan sağlı sollu dar şeridi aşmamakta, boyu da 600-700 kilometre civarında kalmaktadır. Mezopotamya, adının da ifade ettiği üzere iki nehir arasındaki ülkedir. İklimi aşırı derecede kuraktır. Bağdat ile Basra Körfezi arasındaki engebesiz, dümdüz alana yılda 200 milimetreden az yağmur düşer. Mayıs'tan itibaren yaz ayları boyunca yaklaşık 15 hafta ise kupkuru geçer. Fakat bu kurak ülkenin toprakları nehirlerin suyuyla sulandıklarında, bereketli hasatlar elde etmek olasıdır. Bunun sağlanması için de, Anadolu'nun eriyen karlarıyla kopup gelen dehşetli sellerin denetim altına alınması gerekir.

23 Weber, kitabında, Eski Yunan kentlerini "Savaşçıların Kıyı Yeleşimi Olarak Eski Aristokratik Şehir" başlığı altında incelemiştir. Bkz. Max Weber, Şehir: Modern Kentin Oluşumu, Çev. Musa Ceylan, Bakış, İstanbul, 2000, s.170. 24 Örneğin Bkz. Leonardo Benevolo, Avrupa Tarihinde Kentler, Çev. Nur Nirven, Afa, İstanbul, 1995, s.22-23. 25 Michel Mollat du Jourdin, Avrupa ve Deniz, Çev.A. Muhittin Kargın, Afa, İstanbul, 1993, s.20. 26 Bkz. Çağlar Keyder, Y. Eyüp Özveren, Donald Quataert (Ed.), Doğu Akdeniz'de Liman Kentleri (1800-1914), Çev. Gül Çağalı Güven, Tarih Vakfı Yurt Yayınları, İstanbul, 1994, s.vi, vii.

19

Page 29: İVERSİTESİ SOSYAL B L MLER ENST TÜSÜ KAMU YÖNET M VE S ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/1432/2050.pdf · bölgeleri, insan ve diğer canlılar için her zaman önem taşıyan

Dicle ve Fırat her zaman bugünkü yataklarından akmamıştır. Bu bakımdan, eski yerleşim yerlerinin harita üzerindeki konumlarından yola çıktığımızda, ilginç bulgularla karşılaşmaktayız. Tarihi yerleşim merkezlerinin çoğu bugün nehirlerden belli bir uzaklıkta kalmıştır. 3. binyıla ait hemen hemen hiçbir yerleşim kalıntısı nehirlerin halihazırdaki kıyısında yer almamakta, hatta çoğu bugün iki nehir arasında uzanan çölün içinde kalmaktadır. Dahası, Basra Körfezi sahillerinin yeri de çok tartışmalıdır. Bu iki değişken (nehir yatakları ve deniz kıyısı) birbiriyle sıkı sıkıya ilintilidir."27

Tarihin ilk yerleşim yerlerinin üzerinde kurulu bulunduğu toprakları anlatan bu

satırlar, insanın kıyıya bağımlılığını ya da kıyının değişken bir yapıya sahip olduğunu

göstermekle kalmaz, günümüzde kıyı alanlarının içinde bulunduğu sorunların oldukça

eski bir geçmişi bulunduğunu da ortaya koyar. Taşkınlardan korunma gibi zorunlu

görülebilecek nedenlerden olsa bile, insanlığın kıyılarda yaşama uğruna aldığı

önlemlerin, set yapma gibi, kıyının doğal yapısına bir müdahale olduğunu gösterir.

Ancak bu noktada, kıyı yakınındaki toprakların, iç bölgelere göre daha düşük verimde

olduğunu, henüz nüfusun sorun yaratmadığı dönemlerde, kapalı ekonomilerin, sade bir

yaşamın temel gereksinimlerini karşılayabildiğini belirtmek gerekir.28 Kıyı

yerleşimlerinin, iç bölgelere doğru yayılma eğilimi göstererek doğal çevre üzerindeki

baskıyı artırmaları daha sonraki dönemlere denk gelir.

Kıyıların, tarih boyunca insan yerleşimleri için çekici yerler olmasında, en uygun

yaşam koşullarını sağlamasının yanı sıra, insan ve diğer canlıların yaşamını

destekleyecek dolaylı işlevlerinin de payı bulunmaktadır: Kıyı alanları, karadan

gelebilecek kanalizasyon ve çeşitli kimyasal madde atıkları gibi türlü kirletici öğeler için

bir tür filtre görevini yerine getirir; haliçlerde türlü bitki ve hayvan yaşamının sürmesi

örneğinde olduğu gibi çok sayıda canlı için uygun bir yaşam ortamıdır; denizden

gelebilecek, özellikle okyanus kıyılarında gözlenen fırtına, dalga ya da benzer doğal

yıkım olaylarına karşı bir duvar işlevini görür; balıkçılığa ve diğer deniz canlılarının

yetiştirilmesine uygun ortam sağlamasında görüldüğü gibi büyük bir gıda kaynağıdır;

yüzme, güneşlenme, su sporları gibi etkinlikler için uygun bir dinlenme ve eğlenme

27 Huot ve diğerleri, Kentlerin Doğuşu, s.66, 67. 28 a.g.y., s.242, 243.

20

Page 30: İVERSİTESİ SOSYAL B L MLER ENST TÜSÜ KAMU YÖNET M VE S ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/1432/2050.pdf · bölgeleri, insan ve diğer canlılar için her zaman önem taşıyan

alanıdır; ressamlar, fotoğrafçılar, edebiyatçılar için ilham kaynağı olmasında

görülebileceği gibi estetik bir değeri vardır;29 insanın kendisine yeniden üretebileceği,

fiziksel ve ruhsal açıdan yenileyebileceği bir alandır.30 Aslında, kıyıların içinde

bulunduğu sorunların da, anılan bu özelliklerinden kaynaklandığı söylenebilir. Bir

anlamda, sağladığı olanaklar insanı kıyıya çekmiş, buralardaki doğal yapı üzerindeki

baskıyı artırmıştır.

2.Kıyılar ve Nüfus

Kıyı bölgelerinde gözlenen çevre sorunları ile nüfus arasında doğru orantılı bir

ilişkinin olduğuna daha önce değinilmişti. Ancak nüfus değişkeninin hemen her türlü

çevre sorununda olduğu gibi, bulunulan bölgenin gelişmişlik derecesine göre farklı

yönde sonuçlar doğurduğu da bir gerçek. Gelişmiş ülkelerde kıyı bölgesindeki toprağın

yollarla, sanayi ve savunma tesisleriyle doldurulmuş olduğu, kanalizasyon ve diğer

sanayi atıklarının, dinlenme ve eğlenmeye ilişkin etkinliklerin büyük sorunları da

beraberinde getirdiği bilinmekte. Gelişmekte olan ülkeler içinse bu sorunların bir

bölümüne ek olarak, yetersiz altyapı olanaklarından, turizm etkinliklerinin aşırı

baskısından, (ormanların ve balık türlerinin kaybında görülebileceği gibi) doğal

kaynaklar üzerinde var olan aşırı yüklenmeden söz edilebilir.31

Yeryüzündeki kıyıların toplam uzunluğu yarım milyon kilometreyi geçmez32;

konuya bu açıdan baktığımızda, kıyıların, bütün bir yerküre dikkate alındığında göz ardı

edilebilecek bir büyüklük oluşturduğu düşünebilir. Ancak, kıyıyı, deniz ile karanın

29 Klee, The Coastal Environment, s.2. 30 Çağlayan ve deniz kıyısı gibi sulak ortamlarda insanların kendilerini daha iyi hissetmelerinin nedenine ilişkin bilimsel bulgular da var. Yapılan kimi araştırmalara göre, su, sert cisimlere çarptığı sırada, havadaki negatif iyonların miktarı pozitif iyonlara göre artmakta, bu da insanları daha mutlu kılmaktadır. Bkz. Sargun A. Tont, Sulak Bir Gezegenden Öyküler, 6. Basım, TÜBİTAK, Ankara, 1999, s.105. 31 Cicin-Sain, Knecht, Integrated Coastal and Ocean Management, s.16. 32 Andrew Goudie, The Nature of the Environment, Blackwell, 3rd Edt, Oxford, Cambridge, 1994, s.203.

21

Page 31: İVERSİTESİ SOSYAL B L MLER ENST TÜSÜ KAMU YÖNET M VE S ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/1432/2050.pdf · bölgeleri, insan ve diğer canlılar için her zaman önem taşıyan

birleştiği ya da deniz ile karayı birbirinden ayıran bir çizgi değil de, türdeş öğelerden

oluşan bir bölge olarak kabul ettiğimizde, ortaya çıkan tablo farklı olacaktır. Dünya

nüfusunun yaklaşık üçte ikisinin33 yaşamını sürdürdüğü bu küçük alan, bütün küresel

dizgenin, toplumsal, ekonomik, siyasal ilişkilerinin en canlı biçimde yaşandığı yer

olarak karşımıza çıkacaktır.

Bütün çevre sorunlarında olduğu gibi, kıyı alanlarının içinde bulunduğu sorunlu

durumun başlıca sorumlusunun "insan" olduğu tartışma götürmeyen bir gerçek. Bu

açıdan, insanın kıyı alanlarına olumsuz yöndeki etkisinin iki ayrı biçimde ortaya çıktığı

düşünülebilir. Birincisinde, kıyı alanları, artan insan nüfusu için duyulan gereksinimlerin

buralardan karşılanmasının yarattığı bir bozulma sürecine girer; her ne kadar yaratılan

baskı büyük olsa da burada, dolaylı bir etkiden söz edilebilir. Enerji, savunma, ulaştırma,

eğitim-öğretim, turizm, spor, tarım gibi sektörlerin kıyı bölgelerinde yer almaları buna

örnek verilebilir. Bir başka anlatımla, bu durumda, kıyı alanında yaşamayan insanların

gereksinimlerinin de karşılanması söz konusudur. İkincisi, yani doğrudan olumsuz

etkileme ise, kıyı alanının birinci elden kullanımıyla ilgilidir. Bununla anlatılmak

istenen, kıyı bölgelerinde yaşayanların çevrelerine verdikleri zarar ya da doğa üzerinde

uyguladıkları baskıdır. Kıyı alanları üzerine doğrudan doğruya yapılan insan baskısına,

yukarıda sayılan sektörlerden başka, kanalizasyon, yol, su gibi temel altyapı

hizmetlerinin sunumundan kaynaklanan baskıları, kıyının doğal yapısının bozulmasını,

söz konusu yöredeki doğal ve tarihi değerlerin yok olması gibi, çok sayıda yerel nitelikli

sorunu da eklemek gerekecektir.

33 Agenda 21 - Chapter 17, Protection of the Oceans, All Kinds of Seas, Including Enclosed and Semi-Enclosed Seas, and Coastal Areas and the Protection, Rational Use and Development of Their Living Resources. (m.17.3); Goudie, The Nature of the Environment, s.203; Don Hinrichsen, "Coasts in Crisis", Issues in Science & Technology, Summer, 1996, s.39-48; Dick Russell, “Where the Land Meets the Sea”, The Environmental, March/April 1998, s.36; G. M. Lange, "Strategic Planning for Sustainable Development in Coastal Zone Regions: Using Natural Resource Accounts", Wim Salomons ve diğerleri, Perspectives on Integrated Coastal Zone Management, Springer, Berlin, 1999, s.55.

22

Page 32: İVERSİTESİ SOSYAL B L MLER ENST TÜSÜ KAMU YÖNET M VE S ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/1432/2050.pdf · bölgeleri, insan ve diğer canlılar için her zaman önem taşıyan

Nüfusun, başlı başına, kıyı alanları için büyük sorun oluşturduğundan söz

edilmişti. Kıyı bölgelerinde yaşayan nüfusun, iç bölgelerdekinden büyük olduğu, bu

konuda yapılan araştırmaların üzerinde birleştiği ortak bir nokta.34 Ancak, yapılan

incelemenin tarihine, izlenen yöntemin niteliğine, dayanılan ölçütlere ya da ortaya çıkan

rakamların yorumlanmasına göre, varılan sonuçlarda da farklılıklar gözlenebiliyor. Kimi

araştırmalar bütün dünya nüfusunun üçte ikisinin kıyı bölgelerinde yaşadığını ortaya

koymaktadır.35 Bir değerlendirmeye göre yeryüzü nüfusunun beşte üçü denizden karaya

doğru 60 km uzunluğundaki bölge içinde bulunmaktadır.36 Bir başka kaynağa göreyse

bütün nüfusun %60’ı, 60 km’lik kıyı şeridi içinde bulunmaktadır.37 Bir başka yazara

göreyse dünya nüfusunun yarısı, deniz, nehir ya da göl kenarlarında yerleşmiştir.38 Buna

benzer biçimde, dünyadaki büyük kentlerin önemli bir bölümü -yaklaşık üçte ikisi39- de

kıyı bölgelerinde yer almaktadır. Birleşmiş Milletler Örgütü'nün kestirimlerine göre 30

yıl içinde dünya nüfusunun dörtte üçü, yani yaklaşık 6.3 milyar kişi, kıyılarda

yaşayacaktır. Bugün yeryüzünde kıyısal kentsel yerleşim yerlerinde yaklaşık olarak 1

milyar insan yaşamaktadır; üstelik bu sayı giderek de büyümektedir. Bu büyümenin

önemli bir bölümü de gelişmekte olan ülkelerde meydana gelecektir.40 Pek çok üçüncü

dünya ülkesinde, nüfusun, kıyı bölgelerinde, kırsal bölgelere göre daha fazla arttığı

34 Kıyı bölgelerindeki nüfusun diğer yerlere göre daha hızlı arttığı da biliniyor. Örneğin, günümüzde kıyı alanlarında yaşayan nüfusun, 1950’deki dünya nüfusuna eşit olduğu saptanmıştır. Bkz. Robert Kay, Jacqueline Alder, Coastal Planning and Management, London, New York,1999, s.21. 35 Agenda 21 - Chapter 17, m.17..3; Goudie, The Nature of the Environment, s.203; Hinrichsen, "Coasts in Crisis", s.39-48; Russell, “Where the Land Meets the Sea”, s.36. 36 Hari Srinivas, “Expectations”, International Society of City and Regional Planners, Coastal Area Management, International Seminar, Antalya, Turkey, 25-29 March 1998, s.15. 37 International Society of City and Regional Planners, Coastal Area Management, International Seminar, Antalya, Turkey, 25-29 March 1998. 38 Hudson, Cities on the Shore, s.1. 39 Cicin-Sain, Knecht, Integrated Coastal and Ocean Management, s.15. 40 Jerry R. Schubel, "Coastal Pollution and Waste Management", Commission on Geosciences, Environment, and Resources National Research Council, Environmental Science in the Coastal Zone: Issues for Further Research, (Prooceedings of a Retreat Held at the J. Erik Jonsson Woods Hole Center, Massachusetts, June 25-26, 1992), National Academy Press, Washington, D.C., 1994, s.126.

23

Page 33: İVERSİTESİ SOSYAL B L MLER ENST TÜSÜ KAMU YÖNET M VE S ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/1432/2050.pdf · bölgeleri, insan ve diğer canlılar için her zaman önem taşıyan

gözlenmektedir.41 Sözgelimi, 2010 yılına kadar Rio de Janeiro'dan Sao Paulo'ya kadar

Brezilya kıyılarının tamamen kentsel yerleşim yerlerine dönüşeceği öngörülmektedir.

Benzer bir süreci Şili'nin Valparaiso ve Concepcion kentleri arasında görmek

olanaklıdır.42 Dünya Bankası 1994 yılı verilerine göreyse, 20. Yüzyılın sonuna kadar

gelişmekte olan ülkelerin nüfusunun üçte ikisi kıyıda yaşıyor olacaktır.43

Gelişmiş ülkelerin kıyı alanları açısından da durum çok farklı değil. Örneğin

günümüzde ABD’de nüfusun yarısı 80 km’lik kıyı kuşağı içinde yaşamaktadır.44 Bir

araştırmaya göre bu ülkede, 1960 yılında kıyı yerleşim yerlerinde 80 milyon kişi

yaşamaktayken, 1990'lı yıllarda bu rakam 110 milyona ulaşmıştır. Bu sayının 2010

yılına kadar 127 milyona erişmesi beklenmektedir.45 ABD'de, en yüksek oranda kentsel

büyümenin küçük kıyı kentlerinde gerçekleştiğini de eklemek gerekir.46 1990 yılında

ABD “Ulusal Okyanus ve Atmosfer Yönetimi”47nin Amerikan kıyılarındaki nüfus

yoğunluğu üzerine hazırladığı araştırmaya göre, ABD kıyılarının nüfusu çok hızlı bir

biçimde artmaktadır. 50 eyaletten 30’unun kıyıda bulunduğu bu ülkede karada yerleşmiş

41 Donald W. Field et al., Coastal Wetlands of the United States: An Accounting of a Valuable National Resource (National Oceanic and Atmospheric Administration in cooperation with the U.S. Fish and Wildlife Service, Washington, D.C., 1991), s.354-355’den aktaran The World Resources Institute, The United Nations Environment Programme, The United Nations Development Programme, The World Bank, World Resources (1996-1997): The Urban Environment, (Habitat Resmi Yayını), Oxford University Press, New York, Oxford, 1996, s.60, 114-117, 143-150. 42 Hinrichsen, "Coasts in Crisis", s.39-48. 43 Cicin-Sain, Knecht, Integrated Coastal and Ocean Management, s.15-16. 44 Beatley ve diğerleri, Coastal Zone Management, s.34; Klee, The Coastal Environment, s.1. 45 Culliton, Thomas J., Maureen A. Warren, Timothy R.Goodspeed, and John McDonough III, Fifty Years of Population Growth Along the Nation's Coasts, 1960-2010, Rockville, MD: National Oceanic and Athmospheric Administration, 1990'dan aktaran David M. Bush, Orrin H. Pilkey Jr., William J. Neal, Living by the Rules of the Sea, Duke University Press, Durham and London, 1996, s.5. 46 William H. Frey and Alden Speare, Jr., “The Revival of Metropolitan Population Growth in the United States: An Assesment of Findings from the 1990 Census,” Population and Development Review, Vol.18, No.1 (March 1992), s.135’den aktaran The World Resources Institute, The United Nations Environment Programme, The United Nations Development Programme, The World Bank, World Resources (1996-1997), s.60. 47 National Oceanic and Atmospheric Administration.

24

Page 34: İVERSİTESİ SOSYAL B L MLER ENST TÜSÜ KAMU YÖNET M VE S ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/1432/2050.pdf · bölgeleri, insan ve diğer canlılar için her zaman önem taşıyan

bulunan illerin sayısı 1569 iken, kıyı bölgelerinde 451 il vardır. 1990’da kıyı

bölgelerinde yaşayanların sayısı 110 milyondu; bu sayının 2010 yılına kadar 127

milyona ulaşması beklenmektedir.48 Avrupa ülkeleri açısından da durum çok farklı

değil. Avrupa'da bulunan yaklaşık 680 milyon kişiden 200 milyonunu 50 km'lik kıyı

kuşağında yaşamını sürdürmektedir.49

Benzer bir durum Türkiye'nin içinde bulunduğu Akdeniz Bölgesi için de

geçerlidir. Sözgelimi, 1950’de Akdeniz ülkelerinin toplam nüfusu 212 milyonken

1985’de bu rakam 356 milyona yükselmiştir; 2025’de ise 547 milyona ulaşacağı

kestirilmektedir. Nüfus artışının özellikle Türkiye, Suriye ve Kuzey Afrika bölgelerinde

daha yüksek olması beklenmektedir. 1992’de Akdeniz’i çevreleyen ülkelerin nüfusunun

%38’i, tüm Akdeniz kıyılarının %15’inde yaşamaktaydı. Örneğin Cezayir’de nüfusun

%53’ü, yalnızca %3’lük bir alanda toplanmıştı. İspanya’da kıyı alanlarında yaşayan

insanların sayısı 1900 yılında %12’den 1992’de %35’e yükselmiştir. Akdeniz’i

çevreleyen ülkelerde kıyıda yaşayan nüfusun gelecek yüzyılda, nüfusu artık artmayan

ülkelerde de dahil olmak üzere, hızla yükseleceği söylenebilir. Örneğin Mavi Plan’da,

güneydeki ülkelerin nüfusunun 2025’e kadar ikiye katlanacağı öngörülmektedir. Buna

48 Culliton, Thomas J., Maureen A. Warren, Timothy R. Goodspeed, Davida G. Remer, Coral M. Blackwell, and John J. McDonough III. 50 Years of Population Change Along the Nation’s Coasts, 1960-2010, 1990, Rockville, Maryland: National Oceanic and Atmospheric Administration’dan aktaran Klee, The Coastal Environment, s.210. Bir başka ölçüte göre yapılan hesaplamaya göre de, 1980 yılında Amerika nüfusunun yaklaşık %53'ünü oluşturan 118 milyon kişi, 50 millik kıyı alanı içinde yaşamaktaydı. 1940 yılı için aynı rakamlar 60.5 milyon, bütün nüfusun %46'sı biçimindeydi. Bkz. Rutherford H. Platt, "Cities on the Beach: An Overview", Rutherford H. Platt, Shelia G. Pelczarski, Barbara K. R. Burbank (Eds.), Cities on the Beach: Management Issues of Developed Coastal Barries, The University of Chicago Department of Geography Research Paper No. 224, Chicago, 1987, s.6. 49 European Commission, Towards Sustainability: The European Commission's Progress Report and Action Plan on the Fifth Programme of Policy and Action in Relation to the Environment and Sustainable Development, Office for Official Publications of the European Communities, Luxembourg, 1997, s.82.

25

Page 35: İVERSİTESİ SOSYAL B L MLER ENST TÜSÜ KAMU YÖNET M VE S ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/1432/2050.pdf · bölgeleri, insan ve diğer canlılar için her zaman önem taşıyan

göre, söz konusu artış Kuzey ülkelerinin şimdiki toplam nüfusundan bile daha fazla

olacaktır.50

Nüfusun kıyı bölgelerinde, diğer yerlere göre daha yoğun olması durumunu

Türkiye'de de gözlemek olanaklı. 1985’te Türkiye nüfusunun yaklaşık olarak %30’unu

oluşturan 15.3 milyon kişi kıyı bölgelerinde yaşamaktaydı. Söz konusu bölgelerin tüm

Türkiye yüz ölçümüne oranı ise %14 dolayındadır. Kıyı bölgelerindeki kentsel nüfus

1975’te %47.7 iken, 1985’de %64’e çıkmıştır.51 1990 nüfus sayımına Türkiye'de nüfus

yoğunluğu ortalaması km2 'ye 73 kişi iken, kıyı illerinde bu sayı 127'ye

yükselmektedir.52 DİE, 1997 nüfus sayımı verilerine dayanarak bir hesaplama

yaptığımızda, Türkiye'de kıyısı bulunan 25 ilin53 nüfusunun 31.220.976'yı bulduğunu,

bunun da 62.810.111 olan ülke nüfusunun % 49'una denk geldiğini görüyoruz. Bir başka

çalışmaya göre de, Türkiye'de, kıyıda bulunan illerin kapladığı alan, bütün ülke

yüzölçümünün %30.7'sini oluşturmaktadır.54 Söz konusu rakamlardan yola çıkarak,

Türkiye'de nüfusun yarısının kıyı bölgelerinde yaşamını sürdürdüğü sonucuna varmak

çok da yanlış olmayacaktır. Ancak yıllık nüfus artış hızı oranlarına baktığımızda aynı

yorumda bulunabilmek oldukça güç. 1990-1997 döneminde Türkiye yıllık nüfus artış

hızı ‰15,08 iken, sözü edilen kıyı illerindeki nüfus artış hızı ‰9.3 oranında

gerçekleşmiştir. Karadeniz bölgesinden ekonomik nedenlerden kaynaklanan büyük

50 Birleşmiş Milletler Çevre Programı, Akdeniz Eylem Planı, Michel Grenon ve Michel Batisse (Der), Mavi Plan, Çevre Bakanlığı, Ankara, 1988, s.61-76. 51 Özcan Altaban, "An Introduction to Antalya 'A Unique Mediterranean City' ”, International Society of City and Regional Planners, Coastal Area Management, International Seminar, Antalya, Turkey, 25-29 March 1998, s.37. 52 Devlet Planlama Teşkilatı, Türkiye Ulusal Çevre Stratejisi ve Eylem Planı, 2. Baskı, Şubat 1999, Ankara. 53 Adana, Antalya, Artvin, Aydın, Balıkesir, Bolu, Bursa, Çanakkale, Giresun, Hatay, İçel, İstanbul, İzmir, Kastamonu, Kocaeli, Muğla, Ordu, Rize, Sakarya, Samsun, Sinop, Tekirdağ, Trabzon, Yalova, Zonguldak. 54 T.C. Turizm Bakanlığı, Atak - Turizm, (Yayınlanmamış Rapor), Ankara, 1994'den aktaran Halil Akdeniz, Kıyı Korumasında Yönetsel ve Tüzel Boyutlar: Kuşadası ve Kemer Kıyılarındaki Yapılaşmalar, A.Ü. Sosyal Bilimler Enstitüsü, Ankara, 1996, s. 31. (Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi)

26

Page 36: İVERSİTESİ SOSYAL B L MLER ENST TÜSÜ KAMU YÖNET M VE S ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/1432/2050.pdf · bölgeleri, insan ve diğer canlılar için her zaman önem taşıyan

göçün bu oranın düşük kalmasında önemli payı bulunduğu kuşkusuz. Karadeniz bölgesi

dışarıda bırakıldığında söz konusu oranın ‰ 19.9'a çıkması da bu durumu

doğrulamaktadır.

3.İnsanlığın Kıyıya Bakış Açısındaki Değişim

Tarih boyunca kıyı alanlarının insanlık için en uygun yerleşim yeri olarak

yeğlendiğini ve ilk dönemlerde kıyı alanları ve kaynakları üzerindeki baskının çok sınırlı

ölçülerde olduğuna değinilmişti. Ancak zamanla bilim ve teknolojideki gelişmelerin

çevreye daha büyük ölçüde müdahale edebilecek araçları ortaya çıkarması, nüfusun

artması, kentleşmenin yaygınlaşması gibi gelişmeler çözümü güç sorunları da

beraberinde getirmiştir. Öteki çevre sorunları gibi kıyı alanlarındaki sorunların

kaynağının da Sanayi Devrimi olduğunu söylemek yanlış olmayacaktır. Bu büyük

dönüşümün, insanlığın doğal değerlere bakış açısını değiştirdiği de söylenebilir. Öteden

beri kendisini doğanın bir parçası olarak gören, onunla uyumlu bir yaşam biçimine sahip

olan insan için, anılan değerler artık "doğal kaynaklar" olarak adlandırılmaya başlanan

birer nesne konumundaydılar.55 Bundan dolayı söz konusu "kaynaklar"ın yönetilebilir,

planlanabilir, alınıp satılabilir nitelikte varlıklar biçiminde ele alınmaya, bir başka

anlatımla bir pazar malı olarak görülmeye başlanması da, insanın doğaya bakış

açısındaki değişiminin dolaysız bir sonucu olarak değerlendirilebilir. Kıyı alanlarında,

önceleri temel gereksinimler için sınırlı ölçülerde ve toplumsal amaçlar doğrultusunda

gerçekleştirilen baskının zamanla niteliğinin değiştiği, bu doğal alanların kendilerini

yenileyebilme yeteneğini körelttiği söylenebilir.56 Bir başka anlatımla, giderek artan

55 İlk bakışta doğal çevreyi oluşturan öğelerden her biri kaynak olarak görünse de gerçekte bunların tümünü birden “kaynak” terimi ile ifade etmek çok da anlamlı değildir. Çünkü insanlar yalnızca kendileri için gerekli olan, değerli olan şeyleri kaynak olarak görme eğilimindedirler. Örneğin petrol önceleri bir kaynak olarak değerlendirilmezken, enerji elde etmede kullanılabileceğinin farkına varılmasıyla bir kaynak olarak değerlendirilmeye başlanmıştır. Bkz. S. Güven Bilsel, “Kıyı Planlamasının Değişik Boyutları ya da Planlama Ölçütleri Üzerine”, Mimarlık, , S.147, 1976/2, s.48; Mark Manuel, Barrie Mc Elroy, Roger Smith, Coastal Conflicts, Cambridge University Press, 1995, s.31. 56 Kay, Alder, Coastal Planning and Management, s.9.

27

Page 37: İVERSİTESİ SOSYAL B L MLER ENST TÜSÜ KAMU YÖNET M VE S ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/1432/2050.pdf · bölgeleri, insan ve diğer canlılar için her zaman önem taşıyan

insan gereksinimlerini karşılayabilmek amacıyla kıyı alanlarında büyük çaplı üretimin,

ulaştırma ve enerji elde etme ile ilgili etkinliklerin gerçekleştirilmesi kıyı alanlarını

taşıma kapasitelerinin de sonuna yaklaşılmak üzere olduğunu gösteriyordu. Artık insan

ile doğa arasındaki ilişkiyi, kaynakların sınırsızlığı ve en çok kârı elde etmenin buna

bağlı olduğu düşüncesi belirliyordu.

C.Kıyı Alanları Üzerindeki Baskılar

Hem tek başına insan türünün varlığı, yani nüfus, hem de fazla nüfusun

yaşamasını sağlayacak koşulların yaratılması süreci, kıyının doğal yapısına olumsuz

etkide bulunur. Kıyı bölgelerinde yer alan doğal değerler ve kaynaklar üzerinde

insanlığın kurmuş olduğu baskılar şöyle özetlenebilir: Buralarda nüfusun yoğun bir

biçimde bulunması baskıyı artıran en büyük etmendir. Fazla nüfusun beraberinde

sanayileşmeyi, kentleşmeyi getirmesi, bunların sonucunda yer altı doğal kaynaklarının

bozulması ya da yok olması, kirliliğin57, gürültünün ortaya çıkması; artan nüfusun

beslenmesini sağlayabilmek için balıkçılıkta olduğu gibi doğal kaynaklar üzerine aşırı

baskı yapılması bunlara örnek olarak verilebilir. Bir başka anlatımla kıyı bölgeleri

üzerindeki insan baskısı, kıyının doğal yapısında ve kaynaklarında bozulmaya neden

olur.58

57 Kıyı kirliliğini yaratan etmenler genellikle iki kümeye ayrılarak incelenmektedir: Nokta kaynaklı kirleticiler ve nokta kaynaklı olmayan kirleticiler. Birincisi ile kanalizyonun, sanayi atıklarının, deniz taşıtları atıklarının suya boşaltılması ya da herhangi bir kaza sonucunda denize petrol dökülmesi gibi doğrudan doğruya belirli bir alanda oluşan kirlilik anlatılmak istenmektedir. İkincisi ise tarım alanlarının, kentsel alanların ya da kıyıdan uzak bölgelerde gerçekleşen etkinliklerin kıyı bölgelerinde dolaylı biçimde oluşturduğu kirliliği karşılamak üzere kullanılmaktadır. Bkz. Klee, The Coastal Environment, s.120-121.

28

Page 38: İVERSİTESİ SOSYAL B L MLER ENST TÜSÜ KAMU YÖNET M VE S ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/1432/2050.pdf · bölgeleri, insan ve diğer canlılar için her zaman önem taşıyan

Çizelge 1: Kıyı Alanlarında İnsan Etkinlikleri ve Çevreye Etkisi Çevre İnsan Etkileri Değişikliğe Duyarlılık Kıyı alanı Kıyıdan deniz kabuğu vb. toplamak

Eğitim Yürüyüş

Düşük Düşük Düşük

Uçurumlar, kayalıklar Kayalıklardaki gelişme Dağcılık Eğitim Sahil koruma-savunma

Yüksek Düşük Düşük Yüksek

Sahil (kumluk-çakıllık alanlar)

Dinlenme-eğlenme ve turizm Kıyısal gelişme Kıyısal savunma Kıyı ve çakıl alma Dalma Ulusal savunma Arazi araçları

Yüksek Yüksek Yüksek Yüksek Düşük Orta Görece yüksek

Gel-git hareketlerinin etkisindeki çamurlu-kumlu alanlar

Arazide hak iddia etme Yem için toprağın eşelenmesi Sanayi/liman gelişimi Tarama Kıyısal Savunma Kirlilik Koruma Ulusal savunma Dalgakıran Marina yapımı

Yüksek Genellikle düşük Yüksek Yüksek Yüksek Yüksek Düşük Orta-düşük Yüksek Yüksek

Bataklık alanlar Arazide hak iddia etme Otlatma/ekim yapma Eğlenme-dinlenme Liman Yapımı Tarama Koruma Ulusal Savunma Kıyısal Savunma Kirlilik Haliç Barajları Dalgakıran Arazi araçları

Yüksek Orta-Düşük Düşük Yüksek Orta-Düşük Düşük Orta-Düşük Düşük Düşük Yüksek Yüksek Görece yüksek

Mangrove alanları (Tropikal kuşaktaki kıyı ve bataklıklarda yetişen bir bitki)

Arazi üzerinde hak iddia etme Ağaç Kesimi Kültür balıkçılığı Tarım Kirlilik

Yüksek Yüksek Yüksek Yüksek Yüksek

Rüzgarın yığdığı kumullardan oluşan alanlar

Arazi üzerinde hak iddia etme Dinlenme-eğlenme Dalma Kum Çıkarma Ulusal Savunma Kıyısal Savunma Koruma

Yüksek Görece yüksek Yüksek Yüksek Yüksek Yüksek Düşük

Kıyıdan açıktaki alanlar

Sanayi atıklarının boşaltılması Balıkçılık Mercan Kayalıkları Petrol çıkarma Katı atık dökme

Yüksek Yüksek Yüksek Yüksek Görece yüksek

Kaynak: Peter W. French, Coastal and Estuarine Management, Routledge, New York, 1997, s.16, 17.

58 UNEP Water Branch - PAP Regional Activity Centre, Integrated Coastal Area and River Management, 1997, 1-2.

29

Page 39: İVERSİTESİ SOSYAL B L MLER ENST TÜSÜ KAMU YÖNET M VE S ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/1432/2050.pdf · bölgeleri, insan ve diğer canlılar için her zaman önem taşıyan

Kıyılar üzerinde insan etkinliklerinin yarattığı baskılar türlü yönlerde etkisini

göstermektedir. (Bkz. Çizelge 1) Yukarıda da değinildiği gibi, sanayileşmede,

kentleşmede gözlenen gelişmeler kıyının doğal yapısını olumsuz yönde etkileyerek

çevre değerlerinin bozulmasına yol açar. Bu gelişmeler yalnızca çevrebilimsel sorunlar

yaratmakla kalmaz, türlü toplumsal sonuçlar da doğurur. Doğal niteliği ya da doğal

kaynakları çevresel yıkım tehdidi altında bulunan kıyı bölgelerinde, balıkçılığın,

avcılığın, turizmin, madenciliğin ya da diğer sektörlerin durumunun kötüleşmesinin

yerel ekonomiyi olumsuz etkilemesi belki de bunlardan en somut biçimde

görülebilenidir. Kıyı alanlarındaki baskılardan kaynaklanan bir diğer önemli sorun da,

türlü toplumsal kümelerin kıyıdan yararlanması ile ilgilidir. Kıyının niteliği gereği deniz,

ırmak, orman gibi tüm yurttaşların ortak olarak yararlanmasına açık olması, ancak bu

ilkenin uygulanmasında çoğunlukla ekonomik ve siyasal gücü elinde bulunduranların

söz sahibi olması, bir başka anlatımla kıyıdan yararlanmada denkserliğin göz önünde

bulundurulmaması söz konusu toplumsal sonuçlardan biridir. Bu açıdan, değinilmesi

gereken bir başka toplumsal sorun da, kıyı alanlarının dış bölgelere açık olmasından

kaynaklanır. Turizm etkinliklerinin yerel halkın yaşam biçimi, gelenekleri, kültürleri

üzerindeki etkileri buna örnek verilebilir.

Kıyı alanlarında gözlenen bugünkü sorunların aslında oldukça yeni oldukları

söylenebilir; diğer alanlardaki çevre sorunlarına benzer bir biçimde bu alanlardaki

sorunların da ayırdına varılmasının uzun bir geçmişi yoktur. Bunda, kıyı alanlarını

etkileyebilecek insan etkinliklerinin, doğal sistemlerin taşıma kapasitelerini aşmaması,

yani kıyı çevresinin, ortaya çıkan olumsuz sonuçları gidererek kendi kendini

sürdürebilme yeteneğine sahip durumda bulunmasının payı vardır. Ancak

sanayileşmenin ve kentleşmenin hızlanmasıyla birlikte bu sorunların birikimli etkileri,

sorunun çok açık bir biçimde duyulmasını sağlamıştır.59 Kıyı bölgelerinde, sanayinin

59 Aslında, bir başka açıdan da, kıyılarda yaşanan sorunların diğer bölgelerde yaşananlardan çok da farklı olmadığı, oralardaki sorunların tümünün, hem de daha da ağırlaşmış bir biçimde kıyı bölgelerinde de gözlendiği söylenebilir. Kentsel yerleşimlerin büyük bir bölümü kıyı bölgesi içinde yer alır. Dolayısıyla buraları ham aşırı kentleşmenin olumsuz sonuçlarının hem de kıyıdan

30

Page 40: İVERSİTESİ SOSYAL B L MLER ENST TÜSÜ KAMU YÖNET M VE S ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/1432/2050.pdf · bölgeleri, insan ve diğer canlılar için her zaman önem taşıyan

gelişmesini özendirmek yönündeki kamusal politikaların da sorunun büyümesinde rolü

vardır.60

Kıyı bölgelerinde sorunların yaşanmasına neden olan etmenleri, bir başka

anlatımla kıyılara yönelik baskıları, doğal baskılar ve insandan, insan etkinliklerinden

kaynaklanan baskılar biçiminde ikiye ayırarak incelemek olanaklı.

1.Doğal Baskılar

Kıyıda gözlenebilen kimi sorunların ardında rüzgar, büyük dalgalar, deprem

gibi doğal etmenler yer almaktadır. Ancak bu olaylar da büyük ölçüde insan etkinlikleri

ile etkileşim içindedir. Daha önce de değinildiği gibi, aslında bu tür doğa olaylarının ya

da yıkımların bir tehlike yaratabilmesi için mutlaka o yörede insan yerleşiminin

bulunması gerekir. Bu olayların insan yaşamının görülmediği yerlerde ortaya çıkması

durumunda bir yıkımdan da söz edilemez. Buna benzer biçimde kıyıdaki insan

etkinlikleri de buralardaki doğal yıkım olaylarının olumsuz sonuçlarını ağırlaştırır.61

Yine kıyıda yapılan yüksek yapılar, rüzgar gibi doğal hareketleri olumsuz yönlerde

etkileyebilir.62

kaynaklanan sorunların yoğun bir biçimde yaşandığı yerlerdir. Akarsu ve göl kıyılarındaki yerleşmeleri de düşündüğümüzde konunun yalnızca yerel değil ulusal boyutta da ele alınmasının gerekliliği ortaya çıkar. 60 Özeksel yönetimin türlü konulara ilişkin izlediği politikaların tümü kıyı alanını olumlu ya da olumsuz yönde etkileyebilir. Kıyı bölgelerinde turizmin geliştirilmek istenmesi, komşu ülkelerle ilişkilerin buraların savunma amacıyla kullanılmasını gerektirmesi örneklerinde bu durumu görebiliriz. Bu noktada akla ilk gelen örnek, Marmara Denizi çevresinin bir sanayi bölgesi olarak desteklenmesidir. Doğal olarak bu konuda her ülkenin kendi toplumsal, ekonomik yapısına göre değişen politikalar etkili olmaktadır. Örneğin yazlık konutlar için belirlenecek vergi oranlarının düşük tutulması ya da ABD gibi sigortacılık sisteminin yerleşmiş olduğu bir ülkede kaza ya da yıkım sigortasının desteklenmesi, doğal yıkım olaylarının tehdidi altında bulunan kıyı bölgelerinde bina yapılmasını hızlandırabilir. Bkz. Beatley ve diğerleri, Coastal Zone Management, s.6-7. 61 17 Ağustos 1999 Marmara Depremi bu konuda verilebilecek en somut, en yetkin örneği oluşturuyor. Depremle birlikte, sonradan denizin doldurulmasıyla kazanılan yerlerin tümü sular altında kalmış, bir bakıma kıyı alanı eski doğal biçimine dönmüştür. 62 Beatley ve diğerleri, Coastal Zone Management, s.2-3.

31

Page 41: İVERSİTESİ SOSYAL B L MLER ENST TÜSÜ KAMU YÖNET M VE S ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/1432/2050.pdf · bölgeleri, insan ve diğer canlılar için her zaman önem taşıyan

2.İnsan Etkinlikleri

Kara ve denizin kesişim çizgisini oluşturan ve oldukça değişken (Bkz. Çizelge

2) bir doğal yapıya sahip olan kıyı alanları, yakınlarında gerçekleşen hemen her türlü

değişiklikten etkilenirler. Yukarıdaki çizelgeden de (Bkz. Çizelge 1) görülebildiği gibi,

bu alanlarda, deniz kabuğu toplamaktan, petrol çıkarılmasına değin bütün insan

etkinliklerinin olumsuz etkilerini görebilmek olanaklıdır. Kıyı bölgelerinin, canlılar ve

insanlar için yaşam ortamları sunması, sanayi ve ticaret için türlü olanaklar sağlaması,

atıkların boşaltıldığı bir depo işlevini görmesi, gıda üretimine elverişli olması, doğal

güzellikleri barındırması ve eğitim, savunma gibi türlü amaçlara yönelik olarak

kullanılabilmesinden ötürü, kıyılar üzerindeki insan etkinliklerinin sonuçları çok ağır

olabilmiştir.63 Daha önce de değinildiği gibi, kıyının ekonomik ve estetik açıdan çekici

olması, buralarda diğer yerlere göre nüfusun daha yoğun olmasına, dolayısıyla da

gerçekleştirilen etkinliklerin64 çevre üzerinde yaratacağı baskının daha da büyümesine

63 Bostwick H. Ketchum (Ed.), The Water's Edge: Critical Problems of the Coastal Zone, The MIT Press, Cambridge, Massachusetts, 1972, s.12; Julian D. Orford, "Coastal Environments", B. Nath, L. Hens ve diğerleri (Eds.), Environmental Management in Practice (Volume 3): Managing the Ecosystem, Routledge, London, 1999, s.9. 64 Kıyı alanlarında gerçekleştirilen ya da karasal bölgelerden kaynaklanıp da kıyıları etkileyen etkinlikleri şöyle sıralamak olanaklı: Denizcilik ve iletişimle ilgili etkinlikler: Deniz taşımacılığı, liman vb. yapılar, denizcilikle ilgili diğer tesisler, iletişim kabloları. Deniz canlılarından ekonomik amaçla yararlanma: Balıkçılık, kültür balıkçılığı, deniz yosunlarının toplanması, salyangoz, deniz kabuğu, inci, mercan gibi deniz canlılarının avlanması ya da toplanması, tropikal balık avcılığı, deniz memelilerinin tüketim, gösteri ya da bilimsel araştırmalar için yakalanması, deniz memelilerinin ekonomik ya da bilimsel amaçlarla izlenmesi, deniz biyoteknolojisi uygulamaları. Maden ve enerji kaynakları ile ilgili etkinlikler: Petrol ve gaz araştırmaları ve üretimi, kıyıdan açıkta yapılan petrol arama etkinlikleri, petrol boru hatlarının döşenmesi, petrol aramasında kullanılan platformlar ve diğer yapılar, deniz kumu ve çakıllarını kullanma, madencilikle ilgili türlü etkinlikler, dalgalardan, gel-git hareketlerinden ya da denizdeki termal güçten enerji elde amacıyla yararlanma. Turizm etkinlikleri: Oteller, pansiyonlar, yazlık evler, ulaştırma ile ilgili her türlü etkinlikler, yüzme, dalma gibi sportif etkinlikler, su altı parkları, amatör balıkçılık, sahillerde gerçekleştirilen her türlü turizm etkinliği. Kıyıdaki altyapı etkinlikleri: Yollar, köprüler, ulaşımla ilgili diğer altyapı tesisleri, içme suyu ve kanalizasyon tesisleri, arıtma tesisleri, türlü ekonomik etkinlikler için deniz suyunun kullanılması. Atıklar: Sanayi kuruluşlarına kıyının yakınında yer verilmesi, sanayi atıklarının ve kent çöpünün denize boşaltılması, tarım ve sedimentasyondan kaynaklanan nokta kaynaklı olmayan kirlenme, petrol ve toksit atıkları. Deniz ve kıyı çevresini iyileştirmeye dönük etkinlikler: Denizlerin iklimi düzenleyici özelliğinin, deniz canlılarının, doğal ve kültürel varlıkların korunması ile ilgili etkinlikler. Kıyının doğal ya da diğer tehlikelerden korunması amacıyla gerçekleştirilen etkinlikler: Erozyonu önleme programları, fırtınalara ya da dalgalara karşı yapılan tesisler, denizin doldurulması

32

Page 42: İVERSİTESİ SOSYAL B L MLER ENST TÜSÜ KAMU YÖNET M VE S ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/1432/2050.pdf · bölgeleri, insan ve diğer canlılar için her zaman önem taşıyan

yol açar. Sanayileşmenin, makineli tarımın, kentleşmenin, altyapının, savunmanın,

ormancılığın, turizmin, madenciliğin, eğitim ve spor etkinliklerinin, ulaşımın, konutların

hep buralarda yoğunlaşması çoğunlukla bölgenin taşıma kapasitesinin zorlanması

sonucunu doğurur.65

Çizelge 2: Kıyıda Gözlenen Değişiklikler Mutlak Zaman Ölçeği İnsanlık Zaman Ölçeği

Kıyıdaki Değişim

Binyıl

Deniz yüzeyinin buzullanmaya yanıt vermesi

Yüzyıllar Yerleşme ve sanayide değişiklikler Tarihi kıyısal değişiklikler. Kasaba ve köylerin yok olması.

10 yıllar Kıyı mühendisliği ve koruma Habitatların, bataklıkların, kumsalların vb. oluşumu ve yok olması

Yıllar Kıyı mühendisliği, yönetim planları

Koruma çalışmalarının etkileri,

Aylar

Turizmin etkileri Mevsimsel düzeltmeler, kıyı profili (biçimlenmesi)

Haftalar Turizmin etkileri, acil kıyı koruma çalışmaları, kıyıdan kum vb. çıkarılması

Kıyı profili (kıyının biçimlenmesi) bahar döneminde gel-git hareketleri

Günler Acil sel önleme çalışmaları

Rüzgar dalgaları

Saatler Lağım, çöp

Gel-git hareketleri

Dakikalar

Dalga ve akıntılar

Saniyeler

Sediment taneleri hareketi

Kaynak: Peter W. French, Coastal and Estuarine Management, Routledge, New York, 1997, s.9.

yoluyla toprak kazanma. Askeri amaçla gerçekleştirilen etkinlikler: Kıyıya yakın bölgelerden gemilerin geçisi, tatbikat yapılması, askeri amaçla kurulan her türlü tesis, askeri eğitim etkinlikleri. Bilimsel Etkinlikler: Denizin doğal yapısı ya da deniz canlıları üzerine yapılan her türlü bilimsel araştırma. Bkz. Cicin-Sain, Knecht, Integrated Coastal and Ocean Management, s.21, 22. Kıyı ve deniz alanlarında gerçekleştirilen bu etkinliklerden koruma ve kirliliği önlemeye ilişkin olanların dışında, hemen hemen tümü çevre üzerinde ağır baskı yaratmaktadır. Hatta, koruma ve kirliliğin önlenmesi amacıyla başlatılan girişimlerin de çevreye, öngörülemeyen kimi olumsuz etkilerde bulunacağı söylenebilir. 65 Kıyı alanları daha önce de değinildiği gibi kara ve deniz çevredizgelerinin buluşma noktasında yer alır. Bu açıdan hem deniz hem de kara çevresinin etkisi altındadır. Bir başka anlatımla karada ya da denizdeki etkinliklerin tümü birden kıyıyı etkiler. Üstelik kara ve deniz gerçekleşen doğal döngülerin birbirine bağlı olduğu göz önünde bulundurulursa, kıyıdaki sorunların kaynağında hem karadan hem de denizden yapılan baskıların olduğu ortaya çıkacaktır. Bu açıdan kıyı alanının taşıma kapasitesinin zorlanması ya da aşılmasının en genel kıyı alanı sorunu olduğu söylenebilir. Taşıma kapasitesinin aşılması en çok atık sorununda karşımıza çıkıyor. Önceleri denizin kendini yenileyebilmesi açısından fazla sorun yaratmayan atıkların bugün deniz ve kıyıdaki en büyük sorunlardan biri olduğunu, artık denizin kanalizasyon atıklarını kaldırabilme sınırının çoktan aşıldığını görüyoruz. Bkz. Beatley ve diğerleri, Coastal Zone Management, s.4.

33

Page 43: İVERSİTESİ SOSYAL B L MLER ENST TÜSÜ KAMU YÖNET M VE S ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/1432/2050.pdf · bölgeleri, insan ve diğer canlılar için her zaman önem taşıyan

Kıyı alanlarında gözlenmeye başlanan bir başka önemli sorun da iklim

değişikliği ile deniz düzeyinde meydana gelen yükselmedir. Her ne kadar, doğrudan

doğruya insan etkinliklerinden kaynaklanmayan doğal bir değişim gibi görünse de,

küresel ısınmanın temelinde aşırı sanayileşmeden kaynaklanan ve ozon tabakasına zarar

veren gaz emisyonlarının olduğu bilinmektedir. Şimdiden kimi kıyı bölgelerini tehdit

etmeye başlayan, önümüzdeki yıllarda daha ağır sonuçlar doğurabilecek bu tehlikeden

en çok etkilenen yerler düşük düzeyde bulunan kıyı bölgeleri olacaktır. Deniz suyunun

ısınması rüzgarların şiddetini artırarak, etkilenen bölgenin daha da büyümesine yol

açacaktır. Kıyı bölgeleri ve burada bulunan yerleşim birimleri, yalnızca deniz

düzeyindeki, ısıdaki, yağış miktarındaki, nem oranındaki, rüzgardaki, fırtınalardaki

değişikliklerden değil, denizlerdeki tuzluluk oranındaki, akıntılardaki, sediment

oranındaki, erozyondaki değişikliklerden de etkilenir.66 Bir başka anlatımla, kıyı

alanlarındaki hemen hemen bütün yıkımların ya da sorunların ardında, bir biçimde

insanın ve ekonomik etkinliklerin bulunduğu söylenebilir.

3.Turizm

Turizm etkinlikleri kıyı bölgelerindeki sorunlarının artmasında önemli payı

olan bir diğer etmendir. Tarihsel değerlerin, doğal güzelliklerin yoğun biçimde bir arada

bulunduğu kıyı alanlarının, turizm etkinliklerinin büyük bir bölümüne ev sahipliği

yaptığı bilinmekte. Turizm yörelerinde nüfusun yalnızca yılın belli dönemlerinde

artması çoğunlukla buraların taşıma kapasitesinin üzerine çıkılmasına yol açmaktadır.

Bundan dolayı, turizmin kıyı alanlarında yarattığı olumsuz etkiler diğer yerlere göre

daha ağır sonuçlar doğuracaktır. Çevre üzerinde turizmden kaynaklanan baskıları birkaç

kümeye ayırarak incelemek olanaklıdır. İlk olarak, doğrudan doğruya turizm etkinlikleri

sonucunda doğal çevreye verilen zararları belirtmek gerekecektir. Burada söz konusu

olan, doğal ve tarihi değerlerin turizm etkinliklerinden olumsuz yönde etkilenmesidir.

İkinci olarak, nüfus yığılmasının beraberinde getirdiği iletişim ve ulaşım araçlarının

66 The World Bank, Guidelines for Integrated Coastal Zone Management, Jan C. Post and Carl G.

34

Page 44: İVERSİTESİ SOSYAL B L MLER ENST TÜSÜ KAMU YÖNET M VE S ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/1432/2050.pdf · bölgeleri, insan ve diğer canlılar için her zaman önem taşıyan

etkisinden söz edilebilir. Son olarak da yoğun turizm etkinliklerini desteklemek üzere

kurulan altyapının olumsuz etkilerini anmak gerekir.67

Ancak 19. yüzyıldan sonra, küçük bir azınlığın saygınlık simgesi olmaktan

çıkarak daha geniş kitlelere ulaşma olanağı bulabilen turizm, 20. yüzyıl’da iletişim ve

ulaşım teknolojisindeki gelişmelerle birlikte büyük bir ekonomik sektör haline gelmiştir.

Özellikle II. Dünya Savaşı Sonrası'nda hava taşımacılığındaki gelişmeler,68 boş

zamanları geçirme alışkınlıklarındaki değişmeler kitle turizminin doğmasını

kolaylaştırmıştır. Önceleri yalnızca varsılların ve toplumdaki yüksek kesimdekilerin

katılabildikleri turizm etkinliklerinin nicelik ve nitelik açısından gelişmesi doğal çevreyi

de olumsuz yönde etkilemeye başlamıştır. Anahatlarıyla gelişim çizgisi aşağıdaki

çizelgede verilen turizmin, doğal çevrede ve kıyı bölgelerinde olumsuz sonuçlar doğuran

etkileri şöyle sıralanabilir: Turizm etkinlikleri doğrudan ya da dolaylı olarak doğal

çevreye türlü etkilerde bulunur,69 ancak bu etkinliklerin çoğu kıyıda ya da kıyı

bölgelerinde gerçekleştirildiği için buralardaki bozulma diğer yerlere göre daha fazla

olacaktır. Turizmin kıyı alanlarına yönelik ilk göze çarpan olumsuz etkisi kıyı boyunca

otellerin, turizme ilişkin yapıların sıralanmasıdır. İkinci olaraksa, yörede artan nüfusun

gereksinimlerini karşılamak üzere altyapının geliştirilmesini anmak gerekir. Ulaşım ve

enerji gibi temel gereksinimleri karşılamak üzere başlatılan çalışmalar çoğunlukla

buraların doğal yapısının bozulması sonucunu doğurur. Turizm etkinliklerinin

Lundin (Ed.), Environmentally Sustainable Development Series No.9, Washington D.C., 1993, s.4. 67 John Urry, “Turist Bakışı ve Çevre”, Çev.Rahmi G. Öğdil, Varlık, Ağustos 1999, S.1103, s.37. 68 Hudson, Cities on the Shore, s.33. 69 Turizm etkinliklerinin çevre üzerindeki baskısı türlü biçimlerde ortaya çıkar. Taşıt trafiğinin hava kirliliğine yol açması, turistik tesislerin atık sularının boşaltılması sonucu deniz ve içme suyunda kirliliğin ortaya çıkması, kimi turistik etkinliklerin (yat, sürat motoru vb.) deniz kirliliğini artırması, deniz ve kara bölgesinde katı atıkların yarattığı sorunlar, özellikle yaz aylarında altyapı üzerinde büyük baskı oluşması, turistik yörelerin doğal-kültürel özelliklerini yitirerek büyük kentlere dönüşmeleri, doğal ve kültürel mirasın zarar görmesi, tarım-balıkçılık gibi geleneksel geçim kaynaklarının gücünü yitirmesi, yörenin kültürel-toplumsal yapısında bozulmalar gözlenmesi bunlar arasında sayılabilir. Bkz. Mediterranean Action Plan, Priority Actions Programme, Guidelines for Carrying Capacity Assessment for Tourism in Mediterranean Coastal Areas, Regional Activity Centre, Split, 1997, s.3, 4.

35

Page 45: İVERSİTESİ SOSYAL B L MLER ENST TÜSÜ KAMU YÖNET M VE S ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/1432/2050.pdf · bölgeleri, insan ve diğer canlılar için her zaman önem taşıyan

kıyılardaki bir başka olumsuz etkisi de, buralardaki doğal değerlerin ekonomik yarar

amacıyla tüketilmesidir.70 Yöreler arasındaki kültür farklılığının, bir başka anlatımla

kültür çeşitliliğinin bozularak egemen Batı kültürünün buralarda yapay olarak

yeşermeye başlaması da değinilmesi gereken bir başka olumsuz noktadır. Ekonomisi

turizme dayalı olan gelişmekte olan ülkelerde söz konusu sorunlar daha da ağır

yaşanacaktır. Ekonomik getiri uğruna bütün doğal ve kültürel değerlerin turizme

açılması, çoğunlukla da bunları yerine koymak için elverişli düzeneklerden, yeterli akçal

kaynaklardan yoksun bulunulması, bu tür ülkelere yabancı olmayan bir olgudur.71

Çizelge 3: Kapitalizm, Turizm ve Seyahat

Toplum biçimi Seyahat biçimi

Kapitalizm öncesi Örgütlü keşif

Liberal kapitalizm Zenginlerin bireysel seyahatleri

Örgütlü kapitalizm Örgütlü kitle turizmi

Örgütsüzleşmiş kapitalizm Turizmin sonu

Kaynak: John, Urry, Mekânları Tüketmek, Çev. Rahmi G. Öğdül, Ayrıntı, İstanbul, 1999, s.201.

D.Kıyıda Yaşanan Çatışmalar

Kıyı, doğal yaşam alanlarının, doğal kaynakların ve insan yerleşimlerinin

birleştiği yer olmasından dolayı, buralarda kara ve deniz alanlarından farklı sorunlar

yaşanabilmektedir. Aynı sorunların gözlendiği durumlarda da çoğunlukla bu sorunların

daha ağır bir biçimde yaşanmakta olduğu söylenebilir. İnsan etkinliklerinin ve çevre

değerlerinin, kıyıda diğer yerlere oranla daha yoğun bir biçimde bulunması bu durumun

70 1980’li yıllarda, Bardados gibi turizmin yoğun olarak yaşandığı yerlerde, bir yandan kıyıdaki otellerin denize atıksularını boşaltması, bir yandan da yerli halkın turistlere satmak üzere mercan adalarındaki bitki ve balıkları toplayarak mercanların yok olmasına neden olmaları, turizm etkinliklerinin çok yönlü olumsuz etkilerine örnek olarak verilebilir. Bkz. John, Urry, Mekânları Tüketmek, Çev. Rahmi G. Öğdül, Ayrıntı, İstanbul, 1999, s.183. 71 Bkz. Food and Agriculture Organization of the United Nations, John R. Clark, Integrated Management of Coastal Zones, FAO Fisheries Technical Paper, Rome, 1992, s.42, 43.

36

Page 46: İVERSİTESİ SOSYAL B L MLER ENST TÜSÜ KAMU YÖNET M VE S ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/1432/2050.pdf · bölgeleri, insan ve diğer canlılar için her zaman önem taşıyan

ardındaki temel etmenlerden biridir. Bir başka anlatımla, türlü ekonomik dışsallıklardan

yararlanma düşüncesiyle sanayi, turizm, ulaşım gibi çevre sorunlarının artmasına katkıda

bulunabilecek insan etkinliklerinin, doğal güzelliklerin, kaynakların, duyarlı yaşam

alanlarının toplandığı kıyı bölgelerinde yoğunlaşması, çevre sorunlarının kara ya da

deniz bölgelerine göre daha ağır yaşanmasına yol açmıştır. Bundan dolayı, kıyıların,

insan ve doğa arasındaki etkileşimin en yoğun olarak yaşandığı yerler olduğu

söylenebilir.Kıyı konusunda ortaya çıkan anlaşmazlıkların temelinde çoğunlukla kıyının

pek çok etkinlik için uygun bir yer olması vardır. Daha önce de değinildiği gibi, tarım,

sanayileşme ve kentleşme ile ilgili etkinliklerin tümü için kıyı bölgeleri çekici yerlerdir.

Kentsel yerleşim yerlerinde hem doğaya yapılan baskı hem de bu baskının yarattığı

olumsuz sonuçlar daha yoğun biçimde duyumsandığından, buralarda kıyıların içinde

bulunduğu sorunlar daha rahat gözlemlenebilir.72

Kıyı bölgelerinin bir başka özelliği de türlü çatışmaların yaşandığı yer

olmalarıdır. Girişimcilerin, bireylerin, yapsatçıların, esnafın, kendi aralarında ya da

üçüncü bir kümeye karşı yaşadıkları çıkar çatışmalarını bir kenara bırakarak, kıyı

bölgelerinde yaşanan çatışmaları birkaç kümeye ayırarak incelemek olanaklı: İlk olarak,

bir kıyı bölgesinde farklı devletlerin, siyasal ya da ekonomik konularda denetimlerini

sürdürmek istemelerinden kaynaklanan uluslararası çatışmalar söz konusu olabilir.73

Çalışmanın niteliği, daha çok siyasal boyutları olan böyle bir sorunu ele almaya elverişli

olmadığı için konuya ayrıntılı olarak değinilmeyecektir. İkinci bir çatışma türü daha çok

ekonomik nedenlerden kaynaklanmaktadır. Kıyının yukarıda değinildiği gibi, kara ve

denizden farklı bir fiziksel yapıya sahip olması, bir başka deyişle, çevre öğelerinin ve

doğal kaynakların yoğun bir biçimde bulunması, buraların diğer yerlere oranla ekonomik

açıdan değer kazanmasına yol açmıştır. Bu tür çatışmalar genelde girişimcilerin

birbirleriyle ya da özeksel ve yerel yönetimlerle olan ilişkilerinde gözlenir. Çoğunlukla,

72 Mark Manuel, Barrie Mc Elroy, Roger Smith, Coastal Conflicts, Cambridge University Press, 1995, s.1. 73 Bkz. Vallega, Fundamentals of Integrated Coastal Management, s.165.

37

Page 47: İVERSİTESİ SOSYAL B L MLER ENST TÜSÜ KAMU YÖNET M VE S ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/1432/2050.pdf · bölgeleri, insan ve diğer canlılar için her zaman önem taşıyan

ekonomik yarar elde etme umuduyla yola çıkan girişimci, buralara ilişkin yasal

düzenlemeleri uygulamakla görevli resmi birimlerle karşı karşıya kalır. Bir diğer çatışma

biçimine de, daha çok yerel halk, çevreci gruplar, gönüllü örgütlerle girişimciler, yerel

ve özeksel yönetimler arasında rastlanır. Burada sorun, daha çok, ekonomik etmenlerle

korumacılık kaygısının çatışmasından kaynaklanır. Korunması gereken çevre

değerlerinin olduğu bir yerde, özel girişimcilerin gerçekleştirmeyi tasarladığı bir

işletmeye, yerel ya da özeksel yetkililerin onay vermelerinden sonra yerel halkın ve

çevrecilerin birlikte hareket ederek söz konusu girişimi durdurma girişimleri buna örnek

verilebilir. Kıyı bölgesinde yaşanan bir başka çatışma da, yerli halkın yerleşik kültürü,

yaşam biçimi ile buralara geçici olarak turistik amaçlarla gelenlerin yarattığı görece

kalıcı olarak nitelendirebileceğimiz yeni davranış biçimleri, kültür öğeleri arasında

yaşanan çatışmadır. Kıyıda, birbirlerine olumsuz etkide bulunabilecek yararlanma

biçimlerinin bir arada yer alması da çatışmalara neden olabilir. Dinlenme ve eğlenmeye

ilişkin etkinliklerle kıyıdaki balık çiftliklerinin birbirlerine karşı olumsuz etkilerde

bulunmalarında bunu görebiliriz.74 Kıyıda özel iyeliğin yaygınlaşması buraların kamu

yararına kullanılmasını önleyebilir. Daha sonraki sayfalarda ayrıntılı bir biçimde yer

alacak bu çatışma türünün en yaygın örneği, parasal ve fiziksel engellerden dolayı düşük

gelir kümelerinin, kıyılardan yararlanma olanaklarına kavuşamamasıdır.75 Bir diğer

çatışma türü, uzun dönemli çevre koruma yaklaşımlarıyla kısa dönemli ekonomik

çıkarlar arasında görülür; tarihsel ya da doğal değeri olan bir kıyı yöresinin turizme

açılması gibi.76 Bu çatışma nedenlerinin görünür nedenleri farklı olsa da, dikkatle

incelendiğinde hemen hepsinin ardında ekonomik etmenin olduğu görülecektir. Bunda,

daha önce de değindiğimiz gibi, kıyının ekonomik açıdan bir kaynak olarak

görülmesinin de payı bulunmaktadır.

74 UNEP, Guidelines for Integrated Management of Coastal and Marine Areas, UNEP Regional Seas Reports and Studies No 161, 1995, s.2. 75 a.g.y. 76 a.g.y.

38

Page 48: İVERSİTESİ SOSYAL B L MLER ENST TÜSÜ KAMU YÖNET M VE S ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/1432/2050.pdf · bölgeleri, insan ve diğer canlılar için her zaman önem taşıyan

II.Kıyı Yönetiminin Geçirdiği Evrim

Kıyının doğal yapısını korumak, buralardan yararlanma olanaklarını geliştirmek

üzere yapılan çalışmaların, alınan önlemlerin, gerçekleştirilen araştırmaların, bir başka

deyişle, anılan bu etkinliklerin bütününü anlatan kıyı yönetiminin, ortaya çıkan sorunlara

yaklaşım biçimi açısından son 25 yılda büyük bir değişiklik geçirdiği söylenebilir.

Kuşkusuz bunda, daha önceki bölümlerde değinildiği gibi, kıyı bölgelerinde aşırı nüfus

yığılmasının yarattığı baskının giderek artmasının, buraların ekonominin türlü sektörleri

için bir çekim yeri durumunda olmasının, geleneksel yaklaşımlarla sorunun üstesinden

gelme çabalarının başarısız sonuçlar doğurmasının da payı var. Kıyı yönetiminin

geçirdiği evrimi bir kaç yönden incelemek olanaklı. Bu değişiklikleri hem bir çalışma

alanı olarak kıyının uzamsal olarak tanımlanmasında hem de bu alanlardaki sorunların

ele alınışında egemen olan bakış açısında görebiliyoruz. Kıyının kara ve deniz yönünde

tanımlanma biçimi ve kıyı yönetiminin kullandığı araçlarla bilim dallarından yararlanma

yollarıyla ilgilidir bu değişim. Kıyı yönetiminin geçirdiği evrimi incelemek, bugünün

yönetim yaklaşımlarına nasıl gelindiğine ve uygulamalarda karşılaşılan güçlüklerin daha

kolay anlaşılmasına yardımcı olabilir. Bu bölümde, söz konusu değişimi türlü yönleriyle

ortaya koyma amacı doğrultusunda insanlığın kıyı alanlarına bakış açısında, kıyıda

duyumsanan sorunların ele alınış biçiminde, kıyı yönetiminin kullandığı araçlarda,

kıyının tanımında ortaya çıkan değişiklikler incelenmeye çalışılacaktır. Bir başka

anlatımla "kıyı yönetimi"nden "bütüncül kıyı alanları yönetimi"ne doğru evrim sürecinin

yansıtılmasına çalışılacaktır.

39

Page 49: İVERSİTESİ SOSYAL B L MLER ENST TÜSÜ KAMU YÖNET M VE S ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/1432/2050.pdf · bölgeleri, insan ve diğer canlılar için her zaman önem taşıyan

A.Çevre Yönetiminde Yaşanan Gelişmelerin Kıyı Yönetimine Etkisi

1.Çevre Yönetimi

"Çevre yönetimi"nin iki ayrı anlam kümesini bünyesinden barındıran bir

kavram olduğu söylenebilir.77 Bir kez, çevre yönetimi, çevre sorunlarına çözüm bulma

uğraşında bulunanların çevreyle ve birbirleriyle olan ilişkiler bütününü anlatmak üzere

kullanılabilir. Burada çok aşamalı bir süreç söz konusudur. Bu anlayış daha çok çevre

sorunları ile ilgili yönetsel ya da gönüllü örgütlenmelere vurguda bulunur.78 İkinci

olarak çevre yönetiminden, bir dizi kavram ve yaklaşımın oluşturduğu bilimsel bir

çalışma alanı anlamı çıkarılabilir. Çevre yönetimine ikinci yaklaşım daha çok, çevre

sorunlarına nasıl bir bilimsel bakış açısıyla yaklaşılmasının gerekli olacağı tartışmasına

odaklanır. Çevre sorunlarını gidermek ya da insan etkinliklerinin çevreye baskısını

azaltmak üzere hangi disiplinlerden, nasıl yararlanmak gerektiği, bu süreç içinde bunlar

arasında nasıl uyum sağlanacağı konusu bu anlayışın temel kaygısıdır. Bir anlamda

çevre yönetiminin söz konusu iki ayrı anlam kümesinin birbirleriyle sıkı bir biçimde

bağlı olduğu, aynı sürecin iki ayrı yönünü simgeledikleri de söylenebilir. Çalışmanın bu

bölümde daha çok çevre yönetiminin ikinci yönüne ağırlık verilerek, çevre yönetiminde

yaşanan değişimlerin kıyı yönetimine etkisi üzerinde durulacaktır.

2.Çevre Yönetiminde Bütüncül Yaklaşımlar

Türlü insan etkinliklerinin doğrudan doğruya insan yaşamını, doğal ve yapay

çevreyi olumsuz yönde etkilediği bilinmekte. Yalnızca insan yaşamı değildir kuşkusuz

bu etkinin altında kalan; hem flora ve faunasıyla çevrenin canlı öğeleri, hem de

havasıyla suyuyla dağıyla deniziyle kıyısıyla cansız öğeleri bu olumsuz etkiden payına

77 Geoff A. Wilson, Raymond L. Bryant, Environmental Management: New Directions for the Twenty-First Century, UCL Press, London, 1997, s.5, 6. 78 Örneğin bu yaklaşım doğrultusunda geliştirilen bir tanıma göre çevre yönetimi, "tüm canlıların sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşamaları, doğal kaynakların korunması, değerlendirilmesi ve geliştirilmesi amacıyla gerek kamusal, gerekse özel kesimde elverişli bir iletişim, planlama, eşgüdüm

40

Page 50: İVERSİTESİ SOSYAL B L MLER ENST TÜSÜ KAMU YÖNET M VE S ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/1432/2050.pdf · bölgeleri, insan ve diğer canlılar için her zaman önem taşıyan

düşeni alır. Belli bir yörenin doğal çevresinin zarar görmesinin ya da doğal

kaynaklarının azalmaya başlamasının, ekonomide, toplumsal yaşamda olumsuz sonuçlar

doğurması kaçınılmazdır. Öte yandan, söz konusu çevre sorunlarının giderilmesi için

gereken çabaları akla getirdiğimizde, çevre sorunlarının çok geniş bir alanı ilgilendirdiği

ortaya çıkacaktır. Bundan dolayı, çevre sorunları ile uğraşan bilim dallarının sayısının

tüm bilim dalları sayısına eşit olduğunu söylemek abartılı bir düşünüş biçimi

olmayacaktır. Çevre sorunlarının karmaşık ve içiçe geçmiş öğelerden oluşan bir yapıya

sahip olmasının, çevre yönetiminin bilimin türlü dallarından yararlanmasını zorunlu

kıldığı söylenebilir. Çevre konusunda yapılan çalışmaların, biyoloji, kimya gibi

geleneksel disiplinlerden farklı olarak siyaset, hukuk, ekonomi, toplumbilim gibi. bütün

ilgili dalları göz önünde bulundurması gerekmektedir. Bir başka anlatımla bu alandaki

çalışmaların hem disiplinlinlerarası hem de çok disiplinli olarak sürdürülmesi, sistematik

ve bütüncül yaklaşıma sahip olması gerektiği kabul edilmektedir.79 Çevre sorunları,

koruma planlarıyla, yönetim çabaları arasında eşgüdüm sağlanmasıyla ve bunlara akçal

kaynak bulma sorunuyla kamu yönetiminin, doğal kaynakları ve insanın yaşamsal

gereksinimlerini ilgilendirdiği için ekonominin, bireylerin kendi aralarında ve bir bütün

olarak toplumun yarar paylaşımını ya da çatışmasını ilgilendirdiği için hukukun, türlü

çözüm önerilerini gerçekleştirecek bir araç olarak mühendisliğin, sınır tanımazlığından

dolayı uluslararası ilişkilerin konusudur. Çevrenin yukarıda anılan çok yönlülüğünden

kaynaklanan bu durumun çevre yönetiminin alacağı biçimi doğrudan doğruya

belirleyeceği kuşkusuzdur. 80

ve denetim sisteminin oluşturulması ve bu sistemi çalıştıracak bir örgütün kurulması anlatılmaktadır. Bkz. Ruşen Keleş, Can Hamamcı, Çevrebilim, 3. Baskı, İmge, Ankara, 1998, s.259. 79 Commission on Geosciences, Environment, and Resources National Research Council, Environmental Science in the Coastal Zone: Issues for Further Research, (Prooceedings of a Retreat Held at the J. Erik Jonsson Woods Hole Center, Massachusetts, June 25-26, 1992), National Academy Press, Washington, D.C., 1994, s.8; Klee, The Coastal Environment. 80 Bütüncül (integrated) çevre yönetimi yaklaşımlarının ardında "holism" bulunmaktadır. İlk olarak 1926 yılında, "Holism and Evolution" adlı yapıtta, Smuts tarafından kullanılan "holism" kavramı, bütünün kendisini oluşturan parçalardan daha farklı daha büyük olduğu düşüncesi çerçevesinde biçimlenmiştir. Bkz. C.J.Barrow, Environmental Management: Principles and Practice, Routledge, London, New York, 1999, s.131,132. Holistik düşünce, 'bilimin, indirgemeci yaklaşımı

41

Page 51: İVERSİTESİ SOSYAL B L MLER ENST TÜSÜ KAMU YÖNET M VE S ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/1432/2050.pdf · bölgeleri, insan ve diğer canlılar için her zaman önem taşıyan

Günümüzde çevre yönetiminin, çevre sorunlarının niteliğinden dolayı, karşılıklı

etkileşimlerle, çok taraflı kullanımlarla, karmaşıklıkla, çapraz kesen dışsallıklarla

uğraşmada fazla başarılı olamadığı görülmektedir.81 Kıyı alanlarında yaşanan sorunlar

için de aynı durumun söz konusu olduğu söylenebilir. Tek tek sektörleri temel alarak

yapılan çalışmalar, kıyı alanlarında birbirine sıkı sıkıya bağlı olan türlü öğeleri, yani

hem deniz ve kara etkileşimini, hem doğal sistemlerin bütünlüğünü, hem de kıyıda yer

alan sektörlerin birbirleri ile olan ilişkisini göz ardı etmiştir.82 İşte tüm bu nedenlerden

dolayı çevre sorunlarını çözmede ya da en azından zararlarını, boyutunu azaltmada,

yukarıda anılan sektörel uğraş alanlarının tümünü birden kapsayacak, onların çalışmaları

üzerinde eşgüdüm kurabilecek, bütüncül (holistic) bir yönetim yaklaşımının

geliştirilmesi gerekliliği üzerinde durulmaktadır.83 Bunun için de çevre yönetiminin

sektörel temeldeki yönetim çabalarının üstünde, onları belli bir amaç doğrultusunda

yöneltecek biçimde, bütüncül bir yaklaşıma sahip olması gerektiği düşünülmektedir.

benimseyen çok sayıda dallara ayrılmasından dolayı, inceleme konusu olan nesnenin yalnızca kimi öğelerini ele alabileceği, bunun da bütünü gözden yitirme tehlikesini taşıyabileceği' varsayımına dayanır. 81 Richard D. Margerum, “Integrated Environmental Management: Moving from Theory to Practice”, Journal of Environmental Planning & Management, September, 1995. 82 Günümüzde çevre yönetiminde kullanılan değişik yaklaşımları Barrow'un yaptığı sınıflandırmayı izleyerek şöyle kümelendirmek olanaklı: Özel Amaçlı Yaklaşımlar: Belli bir yerde ortaya çıkan çevre sorununu çözmek için başvurulan özgün yaklaşımlar. Sorun Gidermeye Dönük Yaklaşımlar: Türlü sorunları, gereksinimleri ve bu yolda atılması gereken adımları belirlemek için kullanılan yaklaşımlar. Dizgesel Yaklaşımlar: Dağ, ova, çöl, ada gibi doğal değerlerin oluşturduğu çevredizgeleri bir bütün olarak ele alan yaklaşımlar. Bölgesel Yaklaşımlar: Belli bir bölgeyi ya da ekolojik birimi çalışma alanı olarak belirleyen yaklaşımlar. Kıyı alanları, nehir havzaları, deniz, ada gibi kimi zaman ulusal sınırların da ötesine geçebilen bölgeler için geliştirilen yaklaşımlar bu kümede ele alınabilir. Belirli Disiplinlere Özgü Yaklaşımlar: Çeşitli uzmanlık alanlarınca geliştirilen yaklaşımlardır. Hava kalitesi yönetimi, su kalitesi yönetimi, toprak yönetimi, çevre sağlığı, kentsel gelişme, deniz yönetimi, turizm yönetimi, koruma alanı yönetimi için başvurulan yaklaşımlar bunlar arasında sayılabilir. Gönüllü Örgütlerin Yaklaşımı: Özel koruma alanlarının oluşturulması, araştırma ya da diğer koruma önlemleri için akçal kaynak bulunması gibi gönüllülük temeline dayalı olarak sürdürülen çalışmalarda yararlanılan yaklaşım. Ticari Yaklaşım: İş dünyasının ya da girişimlerin yararına olacak biçimde çevre sorunlarına çözüm aramayı hedefleyen yaklaşımlar. Bkz. Barrow, Environmental Management, s.20, 21. 83 R. Ryan Dupont, Terry E. Baxter, Louis Theodore (Eds), Environmental Management: Problems and Solutions, Lewis Publishers, London, New York, 1999, s.1.

42

Page 52: İVERSİTESİ SOSYAL B L MLER ENST TÜSÜ KAMU YÖNET M VE S ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/1432/2050.pdf · bölgeleri, insan ve diğer canlılar için her zaman önem taşıyan

3.Bütüncül Çevre Yönetimi

Bütüncül çevre yönetiminin üzerinde oydaşmaya varılmış bir tanımı yok.

Ancak, “insan etkinliklerinin çevre üzerindeki etkisi, bu alandaki politikalar ve denetim

biçimleri arasında eşgüdüm sağlamak"84 gibi ya da ”bir ekosistemde belirli toplumsal

hedeflere ulaşmak için, o ekosistem içinde işleyen toplumsal, siyasal, ekonomik ve

kurumsal etmenleri göz önünde bulunduran bir dizi eylemi belirlemek ve uygulamaktır"

biçiminde genel tanımlar yapılmaktadır.85 Bugün, çevre yönetimine benzer bir biçimde,

bütüncül kaynak yönetimi (integrated resource management), ekosistem yönetimi,

bütüncül havza yönetimi (integrated catchment management) ve su havzası yaklaşımları

da (watershed approach)86, çevre sorunlarını yaratan öğelerin karşılıklı etkileşimini ve

karşılıklı bağlantılarını göz önünde bulundurmaktadır. Aslında ‘bütüncül çevre

yönetimi’ kavramının anılan bu yönetim biçimlerinin tümünü birden kapsamakta olduğu

söylenebilir. 87

Bütüncül çevre yönetimi, bugüne değin izlenen çevre yönetimi yaklaşımlarının

dar bir bakış açısına sahip olmasına, çevre sorunlarını yaratan türlü etmenler arasında

yeterince eşgüdümü sağlayamamasına ve toplumsal-ekonomik koşulları göz ardı

etmesine bir yanıt olarak ortaya çıkmıştır. Çevre sorunlarının sınır tanımaması, bütün

ekonomik-siyasal kararlardan etkilenmesi, su, toprak, hava gibi değişik çevre

değerlerinde de gözlenebilmesi, bütüncül yönetim yaklaşımlarının uygulanmasını

gerekli kılmıştır. Söz konusu yaklaşımın genel kabul görmüş bir tanımının ya da

ilkelerinin olduğunu söyleyebilmek oldukça güç. Yine de, kavramla anlatılmak

84 Margerum, “Integrated Environmental Management". 85 a.g.y. 86 Çevre yönetimi yazınında "integrated watershed management" olarak adlandırılan bu yaklaşımı Türkçe'ye "bütüncül su havzası yaklaşımı" olarak çevirebiliriz. Bununla anlatılmak istenen, çevre yönetiminin çalışma alanı olarak, su havzasını, bir başka anlatımla, aynı yere dökülen bir nehrin bütün kollarını, öğelerini, etki alanını almasıdır. Bkz. Isobel W. Heathcote, Integrated Watershed Management: Principles and Practice, John Wiley & Sons, New York, 1998, s. 3, 4. 87 Margerum, “Integrated Environmental Management".

43

Page 53: İVERSİTESİ SOSYAL B L MLER ENST TÜSÜ KAMU YÖNET M VE S ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/1432/2050.pdf · bölgeleri, insan ve diğer canlılar için her zaman önem taşıyan

istenenler üzerine kimi saptamalarda bulunulabilir: Bu yaklaşımda, çevre sorunları ve bu

sorunların çıkış kaynakları bir bütün olarak ele alınır. Bu amaç doğrultusunda, çevre

yönetimi için, uluslararası alanda, yararlanılacak değişik bilim dalları arasında, türlü

sanayi dalları ya da ekonomik sektörler arasında bütünlüğün sağlanmasına çalışılır.

Onarıcı politikalardan daha çok önleyici politikaların geliştirilmesine önem verilir.

Çevre sorunları ile ekonomik ve toplumsal yapının birbirinden ayrı tutulamayacağı

düşüncesiyle çevre sorunları salt teknik bir uğraş alanı olarak değerlendirilmez.

Bütüncül çevre yönetiminin büyük ölçüde geniş kapsamlı bölge planlama anlayışının

etkisi altında geliştiğini söylemek olanaklı. Yaklaşımın, kuramsal açıdan kimi

belirsizlikler taşıdığı ve uygulamaya geçirilmesinde güçlüklerle karşılaşıldığını da

eklemek gerekir.88

Bütüncül çevre yönetimi üzerine yapılan kuramsal çalışmalarda, bütüncül çevre

yönetiminin kapsamlı olması, yani bütüncül yaklaşımı benimsemesi, bütün çevredizgeyi

(ekosistemi) ele alması, bir çevredizge içindeki birleştirici parçaları, alt dizgeleri ve var

olan bütün karşılıklı bağlantıları göz önünde bulundurması, tek tek yapılan çalışmaların

ortak ereklerinin önceden belirlenmesi gerektiği üzerinde durulmaktadır.89 Kuramsal

çalışmaların üzerinde görüş birliğine vardığı bir diğer konu ise bütün çevre yönetimi

sürecinde, katılımcılar (stakeholders90), yerel halk ve burada yönetim çalışmalarını

doğrudan yürütecek olan yönetim birimleri arasında eşgüdümün sağlanmasıdır.91 Buna

göre, yöre halkının, yapılan çalışmalar ve varılacak amaçlar konusunda bilgilendirilmesi

durumunda daha başarılı sonuçlar alınabilecektir. Bundan bir adım öteye giderek onları

88 Barrow, Environmental Management, s.256-257. 89 Bkz. Allan Savory, Jody Butterfield, Holistic Management: A New Framework for Decision Making, Island Press, Washington, D.C., 1999, s.101-103. 90 "Stakeholder" sözcüğü, kıyı yönetiminde çabada pay sahibi olmayı ya da ortaklaşa çaba göstermeyi anlatmaktadır. Bu açıdan kıyı yönetiminde dolaylı ya da dolaysız biçimde etkili olabilecek bütün edimcileri (özeksel yönetim, yerel yönetimler, gönüllü örgütler, özel sektör, yöre halkı vb.) bu kavramın içinde düşünmek gerekmektedir. 91 Margerum, “Integrated Environmental Management".

44

Page 54: İVERSİTESİ SOSYAL B L MLER ENST TÜSÜ KAMU YÖNET M VE S ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/1432/2050.pdf · bölgeleri, insan ve diğer canlılar için her zaman önem taşıyan

karar süreçlerine katmak, çalışmanın genel doğrultusu hakkında onaylarını almak da

yine başarılı sonuçlara varmada yapılacak işlerden biri olmalıdır.92

Bütüncül çevre yönetimine ilişkin yazında, genellikle, bütüncül yaklaşımın

kuramsal boyutuna, yani, bütüncül yaklaşımın ne olduğuna, neden böyle bir yaklaşıma

gereksinim duyulduğuna, türlü örnek olaylara değinildiği halde, kuramın ve uygulamaya

nasıl geçirileceği konusunda fazla çalışmanın yapılmamış olduğunu görmekteyiz. Bu

yüzden bütüncül çevre yönetiminin nasıl uygulamaya geçirileceği konusunda, üzerinde

görüş birliğine varılmış bir ilkeler bütünü bulunmamaktadır. Belki bunda, uygulamada

bu yaklaşımın fazla başarılı olamaması da etkili olmaktadır.93 Bütün bunlara karşın,

bütüncül yaklaşımın yaşama geçirilmeye çalışıldığı pek çok örneği görebilmek olanaklı.

Örneğin, ABD’de Çevre Koruma Ajansı (Environmental Protection Agency), Great

Lakes’daki sorunlu yerler için su havzası yaklaşımını (watershed approach)

kullanmaktadır.94 Bunun gibi, ormancılık (U.S.Forest Service) ve toprak yönetimiyle

(U.S. Bureau of Land Management) ilgili yönetsel birimler de “çevredizge yaklaşımını”

92 Bütüncül kıyı yönetimine ilişkin kuramda, çalışmalarda eşgüdümü sağlamak için sözü edilen kimi araçlar şöyle sıralanabilir: Bilgi ve verilerin ortaklaşa toplanması, paylaşımı; tahmin ve senaryoların ortaklaşa yapılması; ortak modellerin yaratılması, coğrafi bilgi sisteminin ortak kullanılması; bülten, elektronik posta vb. yollarla düzenli bir iletişim düzeneğinin yaratılması; planların ortaklaşa olarak gözden geçirilmesi, bütçelemenin ortak yapılması; genel denetimin yapılması; düzenli toplantıların gerçekleştirilmesi; gerektiğinde eşgüdümleme komiteleri kurulması; ortak çalışma gruplarının yaratılması. Buna benzer bir biçimde, yönetim süreci içinde ortaya çıkabilecek türlü çatışmaları çözmek için önerilen araçlar da şöyle sıralanıyor: Konu hakkında daha ayrıntılı araştırmalarda bulunmak; çatışma içinde olan birey ya da kümeler arasında iletişim kurmaya çalışmak; daha yüksek konumdaki bir birime, otoriteye başvurmak; özel toplantılar düzenlemek; tartışma ya da pazarlık yöntemini kullanmak; dışarıdan ya da üçüncü bir kümeden yardım istemek. Bkz. Margerum, “Integrated Environmental Management". 93 Bütüncül çevre yönetimi deneyimlerinde karşılaşılan başarısızlığın temel nedenlerinden birinin, katılımcıların siyaset ve planlama süreçlerini anlayamamaları ya da bütüncül yönetim kavramını yaşama geçirememeleri olduğu kabul edilmektedir. Bir anlamda, bütüncül yaklaşımlar, tıpkı "sürekli ve dengeli kalkınma" gibi, kuramsal düzeyde çok şey ifade ediyor görünmekle birlikte, kavramın uygulamaya geçiş yöntemi konusunda belirsizlikler sürmektedir. Bkz. Richard D. Margerum, "Integrated Approaches to Environmental Planning and Management", Journal of Planning Literature, May 1997, Vol.11, No. 4, s.459-476. 94 J. Schmandt, "Managing Comprehensive Rule Making: EPA's Plan for Integrated Environmental Management, Public Administration Review, March/April 1985, s.309-318'den aktaran Margerum, “Integrated Environmental Management".

45

Page 55: İVERSİTESİ SOSYAL B L MLER ENST TÜSÜ KAMU YÖNET M VE S ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/1432/2050.pdf · bölgeleri, insan ve diğer canlılar için her zaman önem taşıyan

uygulamaktadır.95 Buna benzer bir biçimde, ABD’de 1965 tarihli Su Kaynakları

Planlaması Yasası’nda (Water Resources Planning Act) kapsamlı havza planlaması yani

bütüncül yaklaşım benimsenmiştir.96 Bütüncül yönetim yaklaşımında bir aşamayı da

Amerika Ulusal Çevre Yasası (1969) oluşturmaktadır. Çevre sorunları konusundaki

yasaların genellikle sorun çözmeye ya da sorun ortaya çıktıktan sonra girişimde

bulunmaya yönelik düzenlemeleri içermesi, söz konusu yasaların yalnızca bir soruna

odaklanması ve farklı alanlara özgü yasaların uygulanması için çok sayıda kurumun

öngörülmüş olması gibi sakıncaları ortadan kaldırma amacını taşıyan ABD Ulusal Çevre

Yasası’nın bütüncüllüğe giden yolda bir adım olduğu söylenebilir.97 Federal düzeydeki

bu düzenleme, çevre sorunlarının karşılıklı bağımlılık göstermesi, çevre sorunlarının

sınır tanımaması özelliği göz önünde bulundurularak gerçekleştirilmiştir.

Bütüncül çevre yönetimi ve bütüncül kıyı alanları yönetimi ile ilgili akademik

yazında üzerinde en çok durulan konulardan biri, türlü bilim dalları arasında, özellikle

de toplumsal bilimlerle doğa bilimleri arasında, uyumu, işbirliğini sağlamaktır. Ancak,

söz konusu gerekliliğin yaşama geçirilmesinin önünde oldukça büyük engeller

bulunmakta. Bunların başında, doğa bilimlerinin çevre sorunları ile ilgili tek bir konuya

ya da tek bir sektöre odaklanması, toplumsal bilimcilerin çoğunlukla ilgili

araştırmalardan dışlanması ya da yeterince temsil edilmemesi gibi tarihsel ve geleneksel

etmenler gelmektedir. Bütüncüllüğün sağlanamamasında bir diğer engeli ise toplumsal

ve doğal bilimlerin kullandıkları dildeki, benimsedikleri kavramlardaki, izledikleri

yöntembilimsel yaklaşımlardaki farklılıklar oluşturmaktadır. Üçüncü olarak, iki farklı

bilimsel geleneğin, insana çevredizge içinde verdikleri yerin farklılığından kaynaklanan

güçlüklerden söz edilebilir. Doğa bilimleri, çevre sorunları uğraşında, insanı, çevresinin

95 a.g.y. 96 N. Wengert, "A Critical Review of the River Basin as a Focus for Resources Planning, Development, and Management", D. J. Allee, L. B. Dworsky & R. M. North (Eds), Unified River Basin Management, Symposium Proceedings, Minneapolis, American Water Resources Association, 1981'den aktaran Margerum, “Integrated Environmental Management". 97 a.g.y.

46

Page 56: İVERSİTESİ SOSYAL B L MLER ENST TÜSÜ KAMU YÖNET M VE S ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/1432/2050.pdf · bölgeleri, insan ve diğer canlılar için her zaman önem taşıyan

bir parçası, çoğunlukla da doğal döngülere dışarıdan müdahele eden 'istenmeyen' bir

öğesi olarak algılarken, toplumsal bilimler çoğunlukla, çevreyi insanın gereksinimlerini

gideren bir dizge olarak ele alır. Söz konusu bakış açısı farklılığının, iki bilimsel

anlayışın yanyana gelmesinde kimi sorunlar doğuracağı açıktır. Bütün bunlara,

akademik çevrelerde, araştırma kuruluşlarında bilimde uzmanlaşmayı özendirici pek çok

etmenin varolmasını, ancak aynı durumun disiplinlerarası çalışmalar için söz konusu

olmamasını da ekleyebiliriz.98

Geleneksel anlayış, çevre sorunlarını hangi sektör (tarım, sanayi, turizm, enerji

vb.) içinde yer aldığına göre tanımlar ve çözüm önerilerini ona göre geliştirir. Söz

konusu çevre sorununun ölçeği de (yerel, bölgesel, ulusal) türlü coğrafi düzeylerden

birine göre belirlenir. Oysa bütüncül yaklaşımda, aynı çevre sorununun tüm sektörlerde

ve coğrafi bölgelerdeki olası etkileri anlaşılmaya çalışılır. Sorunu gidermeye yönelik,

genel nitelikli ilkelerin yanı sıra, sorunun değişik boyutları için özel erekler saptanır.

Bunun dışında, uygulama aşamasında söz sahibi olacak kurum ve edimciler de belirlenir.

Örneğin ulaştırmadan kaynaklanan sorunlar için, gürültü düzeyi, yerleşim yerlerinin

yollara uzaklığı gibi, sorunu tanımlamaya yönelik kimi ölçümler yapılır. Daha sonra

uygun ölçütler bulunarak, yerel yönetimler, çıkar grupları, ulaşımla ilgili şirketlere

gereken yetki ve sorumluluklar verilir. Bütüncül yaklaşımın uygulanmasında, sorundan

bir biçimde etkilenen bütün edimcilerin, kamu kurumlarının, özel şirketlerin, gönüllü

örgütlerin uygulama sürecine katılmasının, başarının sağlanmasında önemli olduğu

kabul edilir. Bunun yanında, öteden beri uygulanan denetim ya da cezalandırma gibi

zorlayıcı önlemlerden daha çok, 'çevre dostu' ürünlerin üretilmesine ya da hizmetlerin

sunulmasına önem verilir.99

98 Committee on Science and Policy for the Coastal Ocean Studies Board, Commission on Geosciences, Environment, and Resources National Research Council, Science, Policy, and the Coast: Improving Decisionmaking, National Academy Press, Washington, D.C., 1995, s.44-45. 99 Grigoris Kafkalas, "Industry/Energy", United Nations Environment Programme-Mediterranean Action Plan, Workshop on Policies for Sustainable Development of Mediterranean Coastal Areas, Santorini Island, 26-27 April 1996, Papers by a group of experts, MAP Technical Reports Series No.114, UNEP, Athens, s.94.

47

Page 57: İVERSİTESİ SOSYAL B L MLER ENST TÜSÜ KAMU YÖNET M VE S ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/1432/2050.pdf · bölgeleri, insan ve diğer canlılar için her zaman önem taşıyan

Buradan da anlaşılabileceği gibi, bütüncül yaklaşım bir yönüyle Pazar

ekonomisinin gereklerinin yerine getirilmesine özgü önerilerde bulunmaktadır.

Uygulamaya ilişkin etkinliklerde özel şirketlerin rolünün artırılması, 'çevre dostu'100

olarak anılan ürünlere ağırlık verilmesi bunlar arasında sayılabilir. Belki de söz konusu

duruma bir başka açıdan bakmak daha yerinde olacaktır. Çevre sorunlarının ardında,

büyük ölçüde kapitalizmin ürünü olan sanayileşme, kentleşme, nüfus birikimi ve tüketim

toplumu bulunduğundan ve bu etmenlerin her birinin ortaya çıkan özgül bir soruna türlü

yönlerde katkısı olduğundan, sorunun çözümüne yönelik çalışmaların söz konusu

etmenlerin bütün yönleriyle ele alınması gerekmektedir. Çevre sorunlarının boyutlarının

artmasıyla giderek, küresel nitelik taşıyan yeni sorun alanlarının ortaya çıkması da

bütüncül yaklaşımın gerekliliğinin benimsenmesinde etkili olmuştur.

Bütüncül yaklaşımlara ilişkin olarak değinilmesi gereken bir konu da, yeni

yaklaşımın yaşama geçirilmesine, geleneksel yönetim dizgesinden (government) daha

çok yeni bir yönetim anlayışının (governance) elverişli olmasıdır.101 Bütün yönetim

işlevlerini tek bir özekte toplayan klasik yönetim anlayışının, türlü edimciler arasında

işbirliği sağlanmasını gerektiren bütüncül yaklaşımlara çok da uygun olmayacağı açıktır.

Esnekliği, özel örgütlenmeleri, pazara dayalı araçları, çok ortaklı iş görmeyi bünyesinde

barındıran bu yeni yönetim anlayışına çalışmanın ilerleyen bölümlerinde daha ayrıntılı

olarak değinilecektir.

100 Çevre dostu olarak nitelenen ürünlerin, kapitalizmin kendisini sürdürmede kullandığı araçlardan biri olduğu kabul edilebilir. Bu yolla bir yandan, ekonominin sürdürülebilmesi için gerekli olan doğal kaynaklardan yararlanma en çoğa çıkarılmak istenirken bir yandan da yeni bir tüketim alanı da yaratılmış olur. Türlü reklam araçlarıyla, eğitsel etkinliklerle yalnızca bu tür mallara istemde bulunan yeni bir tüketici kümesinin Batıda oluşturulmakta olduğu söylenebilir. Bunlardan birincisi, yani doğal kaynaklardan sürdürülebilir bir biçimde yararlanma yollarının aranması uzun dönemde olumlu etkilerini gösterebilecek bir önlemken, 'çevre dostu' ya da 'yeşil' ürünlerin ön plana çıkarılmasının hem kısa erimli hem de uzun erimli etkileri bulunmaktadır. Kısa dönemde, bu tür ürünlerin desteklenmesiyle aynı zamanda, yeni, yeşil bir Pazar yaratılmış olmaktadır. Bu durumun uzun erimdeki etkileri ise doğrudan doğruya kaynakların ussal bir biçimde kullanımıyla ilgilidir. 101 John Barry, Rethinking Green Politics, Sage Publications, London, 1999, s.130-131

48

Page 58: İVERSİTESİ SOSYAL B L MLER ENST TÜSÜ KAMU YÖNET M VE S ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/1432/2050.pdf · bölgeleri, insan ve diğer canlılar için her zaman önem taşıyan

B.Kıyı Yönetimi Kavramı

Tarihsel gelişim sürecine girmeden önce, kıyı yönetimi kavramının diğer çevre

koruma yaklaşımlarından ayrılan yönleri üzerinde durmak yerinde olacaktır. Bir

yapıtta,102 en genel anlamıyla "kıyı bölgesindeki çevresel değişimleri planlamak ve

bunlara karşı harekete geçmek" olarak tanımlanan kıyı yönetiminin, siyasa belirleme,

plan yapma ve uygulama olarak üç aşamadan oluştuğu söylenebilir. Kıyı yönetimi

yalnızca fiziksel ve biyolojik çevreyi değil, insanın kıyı alanlarından yararlanma

biçimini ve toplumsal çevreyi de ilgi alanı içinde görür. Bundan dolayı kıyı yönetimi,

kıyı korumacılığından ya da kıyı çevresinin düzenlenmesinden daha geniş

kapsamlıdır.103 Bunun gibi, sahil yönetimi (beach management) ile kıyı yönetiminin

(coastal management) farklı düzeyleri temsil ettiğini, birincisinin yalnızca ikincisinin bir

öğesi ya da alt aşaması olarak, yalnızca sahillerin korunmasını ve geliştirilmesini ana

amaç olarak aldığını da belirtmek gerekir.104

C.İlk Kıyı Yönetimi Deneyimleri

Kıyı alanlarının yönetiminde günümüzde benimsenen yaklaşımların ilk

örneklerini kimi ilkel toplulukların deneyimlerinde görmek olanaklı. Örneğin Batı

Samoa’da kıyı alanları üzerinde ortak iyelik kurulmuştur. Kıyının deniz ve karar

yönündeki alanlarda, kumsalda ve bütün doğal değerlerin üzerinde bireylerin denetim

kurmasına izin verilmez; yerli halkın oluşturduğu köyün söz konusu doğal değerler

üzerinde iyeliği olduğu kabul edilir. Bir başka açıdan, kıyının geleneksel, doğal bir

biçimde yönetimidir söz konusu olan. Çağdaş dünyanın kıyı yönetimi uygulamalarında

kullandığı, bölgeleme, balıkçılığın ya da avlanmanın belli kurallara bağlanması,

102 Klee, The Coastal Environment, s.32. 103 Susan Gubbay, "Marine Nature Conservation in the Coastal Zone", M. G. Barrett (Ed.), Coastal Zone Planning and Management, (Proceedings of the Conference Coastal Management 1992: Integrating Coastal Zone Planning and Management in the Next Century, Organized by the Institution of Civil Engineers and held in Blackpool on 11-13 May 1992), Thomas Telford, London,1992, s.86. 104 Eric C. F. Bird, Beach Management, John Wiley & Sons, Chichester, 1996, s. 212.

49

Page 59: İVERSİTESİ SOSYAL B L MLER ENST TÜSÜ KAMU YÖNET M VE S ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/1432/2050.pdf · bölgeleri, insan ve diğer canlılar için her zaman önem taşıyan

politikaların ve türlü düzenlemelerin geliştirilmesi ve olumsuz davranışlarda bulunanlara

kimi yaptırımların uygulanması (uyarma ya da ceza verilmesi) gibi kıyı yönetimi

araçlarından da yararlanıldığı görülebilir.105

Kıyının çevrebilimsel kaygılarla ele alınmasının ya da "yönetilmesinin"

başlangıcı, 19. yüzyıl sonlarında kurulmaya başlanan ulusal parklara değin götürülebilir.

Bu dönemde doğal parkların kurulmasındaki amaç, buraları bilimsel araştırmalara ya da

konuklara açmak değil, daha çok birer doğal değer olarak korumaktı.106 19. yüzyılın

sonu ile 20. yüzyılın başlarında imar planlamasının yaygınlaşmasının kıyı alanları

yönetimine etkisi, bölgeleme aracılığı ile değişik yararlanma biçimlerinin ayırdedilmesi,

kamuya açık park alanların oluşturulması ve genel sağlık önlemlerine ağırlık verilmesi

biçiminde kendisini göstermiştir. Bu dönemden sonraki çalışmalarda ise daha çok

kentleşmenin kıyı alanlarına değin uzanmasının yarattığı olumsuz sonuçlara

yoğunlaşılmıştır. Çevrebilimsel yönetim, kaynak yönetimi gibi adlarla anılan ya da

kentsel ve endüstriyel gelişimleri denetlemek amacıyla geliştirilen ve daha çok

mühendisliğe dayalı yaklaşımlar birbirinden bağımsız biçimde yaşama geçirilmeye

çalışılmıştır.107 Türlü yönetim yaklaşımlarının kıyı alanları yönetimi altında toplanması,

kıyının başlı başına bir çalışma alanı olarak kabul edilmesi, bir başka anlatımla kıyı

alanları yönetiminin ortaya çıkması için 1970'li yılları beklemek gerekecektir.108

1970’lerden önce kıyı yönetimi, deniz jeolojisi, biyolojisi gibi farklı disiplinlerin ışığı

altında sürdürülmekteydi. Bu dönem boyunca kıyı yönetiminin daha çok doğal yıkımlara

karşı önlem alma ya da yıkım sonrası izlenecek politikayı ve uygulamayı belirlemeyle

105 Kay, Alder, Coastal Planning and Management, s.134. 106 1930'larda ilk örnekleri görülmeye başlanan doğal parkların sayısı 850'si kıyı alanlarında olmak üzere 4500'e ulaşmıştır. Kay, Alder, a.g.y., s.10. 107 a.g.y., s.10, 11. 108 Marios Camhis, Harry Coccossis, "Coastal Planning and Management Perspectives", Ekistics, Vol.49, No 293, March/April 1982, s.92.

50

Page 60: İVERSİTESİ SOSYAL B L MLER ENST TÜSÜ KAMU YÖNET M VE S ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/1432/2050.pdf · bölgeleri, insan ve diğer canlılar için her zaman önem taşıyan

ilgilendiğini belirtmek gerekir.109 Kıyının çevrebilimsel, ekonomik ve toplumsal

açılardan bir bütün olarak ele alınması dönemin kıyı yönetimi anlayışına uzak bir

olgudur. 1950’den 1970’e değin süren dönem, bir bakıma kıyı yönetiminin gelişme

dönemi olarak değerlendirilebilir. 110

Kıyı alanları yönetiminde ilk girişimlerin gelişmiş ülkeler tarafından

başlatıldığını görüyoruz. Kıyı alanları yönetimi (coastal zone management) ilk kez

1972’de Amerika Birleşik Devletleri'nde gündeme gelmiştir. 1972’de çıkarılan Kıyı

Alanları Yönetimi Yasası (Coastal Zone Management Act) uyarınca alınan önlemlerin

geleneksel sektörel yaklaşımlara göre başarılı olduğu kabul edilmektedir.111 Kıyı alanları

yönetiminin ilk kez yasal düzenlemeye konu olmasını aynı dönemde gerçekleştirilen

Stockholm İnsan ve Çevre Konferansı'nın dolaylı getirilerinden biri olduğu da

düşünülebilir.112 ABD’de başlatılan bu ilk girişimin ardından 1980'lerin başına değin,

pek çok ülken bu yönde bir çaba içine girmeye başlamıştır.113 Genellikle uluslararası

örgütler ya da başka devletler tarafından desteklenen, çoğunlukla yalnızca belli bir kıyı

alanına, özel bir kalkınma projesine ya da erozyon gibi önemli bir kıyı sorununa yönelik

olarak düzenlenen bu ilk programlar çoğunlukla iyi bir planlama yapmaya ve bunun

etkili bir biçimde uygulanmasına dönüktür.114 Kıyı alanını tüm öğeleriyle birlikte bir

109 Danimarka örneği için Bkz. E.C.M. Ruijgrok, P. Vellinga, "Chances for Nature - A Matter of Substitution", Wim Salomons ve diğerleri, Perspectives on Integrated Coastal Zone Management, s.89. 110 Klee, The Coastal Environment, s.32-33. 111 Jan C. Post and Carl G. Lundin (Ed.), Guidelines For Integrated Zone Management, (Environmentally Sustainable Development Series No.9, The Word Bank), 1993, s.1. 112 Ancak bu ilk girişimin, her ne kadar kendisinin bütüncül olduğu varsayımında bulunsa bile, daha çok kıyının kara yönü ile ilgilendiğini, eyalet programlarının, kıyının deniz yönündeki sorunlarla ilgilenmediğini görüyoruz. Bkz. Cicin-Sain, Knecht, Integrated Coastal and Ocean Management, s.33. 113 Josef Leitmann, “Options for Managing Protected Areas: Lessons from International Experience”, Journal of Environmental Planning and Management, January 1998, Vol.41, S.1, s.129-144. 114 Cicin-Sain, Knecht, Integrated Coastal and Ocean Management, s.35.

51

Page 61: İVERSİTESİ SOSYAL B L MLER ENST TÜSÜ KAMU YÖNET M VE S ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/1432/2050.pdf · bölgeleri, insan ve diğer canlılar için her zaman önem taşıyan

bütün olarak algılayan, kapsayıcı bir yaklaşıma sahip değildi bu programlar. 115 Bu

dönemde, "kıyı alanı yönetimi" (coastal zone management), "kıyı yönetimi" (shore

management), "coastal planning" (kıyı planlaması), “kıyı bölgesi yönetimi” (coastal

zone management), "kıyı kaynakları yönetimi" (coastal resource management) ve “kıyı

alanı yönetimi” (coastal area management) terimi bu tür çabaları tanımlamak için

birbirlerinin yerine kullanılan kavramlar oldu.116

D.Geleneksel Kıyı Yönetimi Yaklaşımı

Çevre sorunlarının ele alınış biçimindeki, bir başka deyişle çevre yönetimindeki

değişimin, kıyı sorunlarını çözmek için sürdürülen çalışmalara da yansıdığını görüyoruz.

Kıyı yönetiminde sektörel yaklaşımların terk edilerek bütüncül yaklaşımlara

yönelinmesinin kıyının özelliğinden kaynaklanan türlü nedenleri de bulunmaktadır. Hem

kara bölgelerinde gerçekleştirilen etkinliklerden hem de denizdeki kullanım

biçimlerinden etkilenen kıyıların durumunu bu açıdan şöylece özetlemek olanaklı:

Teknolojik gelişmelerin, sanayileşmenin, nüfus yoğunluğunun kısacası doğaya baskının

bugünkü kadar ağır olmadığı dönemlerde denizlerden yararlanma olanakları da

kısıtlıydı. Denizlerden doğrudan doğruya yararlanma, ulaşım ve balıkçılık gibi alanlarla

sınırlı kalıyordu. Bunların birbirlerini olumsuz yönde etkilemeleri, bir çatışma içinde

olmaları da söz konusu değildi. Bu nedenle tek tek her bir kullanım biçiminden doğan

sorunları gidermek için yalnızca o alana özgü çözüm yöntemlerini uygulamak yeterli

oluyordu. Bir başka deyişle kıyı yönetiminde yakın tarihlere kadar egemenliğini

sürdüren sektörel yaklaşımlarla sorunların üstesinden gelinmeye çalışılıyordu. Oysa

bugün denizler, karadaki insan yaşamının hemen hemen tüm yöndeki gereksinimlerini

giderebilmenin araçlarının bulunduğu bir kaynak olarak görülmektedir. Denizler,

günümüzde enerji, tıp, dinlenme ve eğlenme, spor, savunma, eğitim, ulaşım, gıda gibi

115 Post and Lundin, Guidelines For Integrated Zone Management, s.1. 116 Evelyne Meltzer, International Review of Integrated Coastal Zone Management, Department of Fisheries and Oceans, Ocean Conservation Report Series, Ottawa, 1998, s.8.

52

Page 62: İVERSİTESİ SOSYAL B L MLER ENST TÜSÜ KAMU YÖNET M VE S ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/1432/2050.pdf · bölgeleri, insan ve diğer canlılar için her zaman önem taşıyan

sektörlerin tümünün yer aldığı bir kaynak görünümünü almıştır.117 Bu alanda

gerçekleştirilecek etkinlikler de, eskiden olduğundan farklı bir biçimde birbirleriyle -

çoğunlukla da olumsuz yönde- bir etkileşim içine girmişlerdir. Bu nedenle, geleneksel

sektörel yaklaşımlar, denizden kaynaklanan sorunların giderilmesinde yetersiz kalmıştır.

Geleneksel sektörel kıyı yönetiminin, deniz yönünden karşılaştığı güçlüklerden kimileri

de denizin doğal yapısından kaynaklanmaktadır. Denizin karmaşık ve değişken bir

yapıya sahip olması, bu bölgelerde çok sayıda bilim dalının, değişik dallardaki

uzmanların işbirliği ve eşgüdüm içinde çalışmasını gerektirmektedir. Yukarıda anılan

duruma benzer bir biçimde, burada da, geleneksel yaklaşımın denizlerde gerçekleşen

bütün değişiklikleri ya da denizi oluşturan bütün öğelerini kapsamakta yetersiz kaldığını

görmekteyiz.118

Kıyı bölgelerindeki yönetsel yapının da geleneksel sektörel yaklaşımın yetersiz

kalmasına yol açtığı düşünülebilir. Çoğu yerde kıyı bölgelerinde birden fazla yönetim

biriminin yetkileri elinde tuttuğu bilinmektedir. Genelde, kıyının kullanımının yerel

yönetimler, denizde gerçekleştirilen etkinliklerin ise özeksel yönetim denetiminde

olması, buralarda yetki karmaşasına yol açabilmektedir. Kıyıda söz sahibi olan

kurumların farklı yasal düzenlemelere ve farklı yetkilere sahip olması; kimi zaman aynı

konuda ya da yerde birden fazla kurumun yetkili bulunması ya da tam tersine yetki

boşluğunun ortaya çıkması; kimi zaman aralarında yarışmanın bulunması; farklı bakış

açılarına ve anlayışlara sahip olmaları, çalışanlarının farklı eğitim kurumlarından geçmiş

olmaları; çoğunlukla birbirlerinin etkinlikleri hakkında bilgi sahibi olmamaları;

aralarında eşgüdüm bulunmaması yeni sorunları da beraberinde getirebilmektedir.119

Federal yapılı devletlerde bu durumun boyutlarının daha da büyüyeceği düşünülebilir.

117 Günümüzde, kıyıda ve denizde gerçekleştirilen hemen hemen bütün etkinlikler kıyı ekolojisini ve kaynaklarını olumsuz yönde etkilediğini söyleyebiliriz. Buralarda yerleşim, savunma ya da endüstriyel amaçlı yapıların yapılması, madencilik, denizin doldurulması ya da taranması vb. etkinlikler doğrudan doğruya kıyının doğal yapısının bozulmasına katkıda bulunur. Cicin-Sain, Knecht, Integrated Coastal and Ocean Management, s.19. 118 a.g.y., s.16. 119 a.g.y., s.19.

53

Page 63: İVERSİTESİ SOSYAL B L MLER ENST TÜSÜ KAMU YÖNET M VE S ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/1432/2050.pdf · bölgeleri, insan ve diğer canlılar için her zaman önem taşıyan

İmar planlarının yapılıp uygulamaya konması, koruma alanlarının belirlenip

düzenlenmesi, sanayi için yer seçimi, turizm etkinliklerinin planlanması gibi çok sayıda

konuda birbirlerinden farklı düzeylerde yönetim birimlerinin sorumlu ya da yetkili

olması, bu yönetim birimleri arasında eşgüdümün sağlanmasını gerektirmektedir.

Üstelik kıyı bölgelerinde yalnızca yerel ve özeksel yönetimin etkisinden denetiminden

söz etmek eksik bir değerlendirme olacaktır. Özeksel yönetimin taşra örgütünü, ilgili

bakanlıkları, türlü uzmanlık birimlerini, yerel, ulusal ya da uluslararası nitelikteki

gönüllü örgütleri, uluslararası akçal kurumları, Birleşmiş Milletler ve Avrupa Birliği gibi

uluslararası ya da ulus-üstü nitelikteki örgütleri de bir kıyı yöresinde etkili olabilecek

yönetim birimlerinden saymak gerekecektir.120

Kıyıdan yararlanmadan kaynaklanan kimi çatışmalar da bütüncül bir

yaklaşımın uygulanmasını gerekli kılabilir. Bu çatışmalar petrol arama ve işletme işiyle

uğraşanlar, balıkçılar gibi doğrudan doğruya ya da turistler, çevreci gruplar gibi dolaylı

bir biçimde yararlananlar arasında da olabilir. Kıyıya yakın yerlerdeki bir enerji

santralinin o yörenin doğal yapısını bozarak turizm açısından çekici olmaktan çıkarması

ve bunun sonucunda turizmde elde edilmesi beklenen geliri azaltması; doğal dengeye

verdiği zararla çevreci grupların tepkisini çekmesi; santralin yaratacağı yeni iş olanakları

yüzünden yöre nüfusunun hızla artması ve burada yeni, öngörülemeyen, teknik,

toplumsal sorunlara yol açması bu çatışmalara örnek olarak verilebilir. Aslında kıyıdan

dolaylı bir biçimde yararlanacaklar arasında gelecek kuşakları da saymak gerekecektir.

Bu çatışmaların kaynağında kıyının ortak bir kamu malı sayılmasının, buralarda var olan

toplumsal yararın payı bulunmaktadır.

120 Kıyı alanlarında bütüncül bilimsel yaklaşımların yeterince gelişememesinde, bu yerlerde çok sayıda örgütün söz sahibi olmasının da etkili olduğu düşünülmektedir. Bkz. William Eichbaum, "Coastal Management and Policy, Commission on Geosciences, Environment, and Resources National Reearch Council, Environmental Science in the Coastal Zone: Issues for Further Research, (Prooceedings of a Retreat Held at the J. Erik Jonsson Woods Hole Center, Massachusetts, June 25-26, 1992), National Academy Press, Washington, D.C., 1994, s.152.

54

Page 64: İVERSİTESİ SOSYAL B L MLER ENST TÜSÜ KAMU YÖNET M VE S ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/1432/2050.pdf · bölgeleri, insan ve diğer canlılar için her zaman önem taşıyan

Çizelge 4: Kıyı Yönetiminin Geçirdiği Aşamalar Dönem Temel Özellikleri

1950-1970 -Sektörel yaklaşım

-İnsan doğaya karşı -Düşük düzeyde halk katılımı -Ekolojinin sınırlı ölçüde göz önünde bulundurulması -Reaktif (onarıcı) önlemler

1970-1990 -Çevrenin önem kazanması -Sektörler arasında daha yoğun bütünleşme ve eşgüdüm -Halk katılımının artması -Çevre bilincinin güçlenmesi -Mühendislik egemenliğinin sürmesi -Proaktif (önleyici) ve reaktif önlemler

1990'dan Günümüze -Sürekli ve dengeli kalkınma kavramına odaklanma -Kapsamlı çevre yönetiminin ağırlık kazanması -Çevresel yenileme -Halk katılımına vurgu

Gelecekte ... -Ekolojiye duyarlı bir kıyı alanı yönetiminin kurulması, önleyici yönetim ve governance

Kaynak: Robert Kay, Jacqueline Alder, Coastal Planning and Management, E & FN Spon, London and New York, 1999, s.11.

III.Bütüncül Kıyı Alanları Yönetimi

Bütüncül kıyı alanları yönetimi 1980’lerde uygulanmaya başlanan bir

yaklaşımdır. Bu yıllarda pek çok ülkede bütüncül kıyı yönetimi programları

başlatıldığından, değişik yönetim anlayışları da ortaya çıkmıştır.121 Ancak, uygulama

biçimleri farklılık gösterse de, hemen hemen bütün bütüncül kıyı alanları yönetimi

deneyimlerinin küresel düzeyde belirlenmiş ilkeler ışığında yürütüldüğü söylenebilir.

İlerleyen sayfalarda ayrıntılı olarak değinilecek bu ilkelere geçmeden önce, söz konusu

yeni yaklaşımın gelişim çizgisini ortaya koymakta yarar var.

A.Kıyı Yönetiminden Bütüncül Kıyı Alanları Yönetimine

Kıyıların önceleri konu dar bir bakış açısıyla yalnızca kıyı çizgisi tek ölçüt

alınarak “kıyı yönetimi” adı altında incelendiğinden, sorunların önemli bir bölümünün

55

Page 65: İVERSİTESİ SOSYAL B L MLER ENST TÜSÜ KAMU YÖNET M VE S ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/1432/2050.pdf · bölgeleri, insan ve diğer canlılar için her zaman önem taşıyan

kaynaklandığı kıyının deniz ve kara yönünde uzandığı alanların kapsam dışında

bırakıldığından, söz edilmişti. Yalnızca kıyı kuşağını değil de daha geniş kapsamlı bir

alanı denetlemek üzere başlatılan çalışmalarda da, daha çok kıyının kara yönü üzerinde

duruluyordu. Bir başka anlatımla, ilk başlarda kıyı yönetimi ilgisini daha çok, karada

gerçekleştirilen etkinliklerin kıyılara etkisine yöneltmişti. Sonraları daha geniş kapsamlı

bir anlayışın egemen olmaya, konunun deniz açısından da ele alınmaya başlandığını

görüyoruz.122 Kıyı sorunları üzerine yapılan kuramsal çalışmalarda ve kıyı yönetimi

uygulamalarında "kıyı" yerine "kıyı bölgesi"nin çalışma alanı olarak seçilmesiyle “kıyı

bölgesi yönetimi” (coastal zone management) kavramı daha yaygın bir biçimde

kullanılır hale geldi. Bu durum “kıyı” kavramından “kıyı bölgesi” kavramına geçişin

akademik dünyada dile getirilmesi olarak da değerlendirilebilir. Kıyı bölgesi ile

anlatılmak istenen, kıyının yalnızca deniz ve kara ile buluştuğu yer olarak

algılanmaması, bunun da ötesine giderek deltaların, sahillerin, kumsal ve kumulların,

kayalıkların, bataklıkların kısaca denizin etkisinde kalan tüm karasal alanın da göz

önünde bulundurulmasıdır.123 Bir başka anlatımla önceleri yalnızca tek tek kıyıya

olumsuz etkide bulunabilecek etmenlerle uğraşılırken giderek bunun yeterli olmayacağı,

tüm kıyı çevredizgesinin ve kıyıdan türlü yararlanma biçimlerinin birbirleri arasındaki

etkileşimin de göz önünde bulundurulmasının gerektiği anlaşılmaya başlanmıştır. Kıyı

yönetiminde gözlenen bu değişimin ardında, hem buralarda ortaya çıkan sorunların,

kıyının kara ve deniz yönüne göre daha içte kalan bölgelerde gerçekleştirilen

etkinliklerden kaynaklanması hem de ortaya çıkan bir sorunun birbirleriyle etkileşim

içinde olan çok sayıda etmeni göz önünde bulundurarak çözülebileceğinin anlaşılması

bulunmaktadır. Örneğin, buna göre, belli bir yerdeki kirlilik sorununun çözümünde söz

konusu kıyı alanındaki sanayi, kentleşme, turizm, yerleşim biçimi etmenlerinin, çevre

121 Klee, The Coastal Environment, s.48. 122 Cicin-Sain, Knecht, Integrated Coastal and Ocean Management, s.32. 123 Sumru Ünsal, “ ‘Kıyı Yönetimi’ Kavramında Yaşanan Evrim ve ‘Kıyı Kullanımı ve Yönetimi (Düzenleme) Bütünlüğü’ İlkeleri”, Erdal Özhan (Ed.),Türkiye’nin Kıyı ve Deniz Alanları I. Ulusal Konferansı Bildiriler Kitabı, 24-27 Haziran 1997, Kıyı Alanları Yönetimi Türk Milli Komitesi, Orta Doğu Teknik Üniversitesi, Ankara, 1997, s.10.

56

Page 66: İVERSİTESİ SOSYAL B L MLER ENST TÜSÜ KAMU YÖNET M VE S ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/1432/2050.pdf · bölgeleri, insan ve diğer canlılar için her zaman önem taşıyan

sorunları konusundaki tüzel düzenlemelerin, yörenin doğal niteliklerinin, yaşayanların

toplumsal kültürel özelliklerinin, sürdürülen çalışmalarda göz önünde bulundurulması

gerekmektedir.

Kıyı yönetiminde bütüncül yaklaşımın çok da eskilere uzanan bir tarihi yoktur.

Yakın zamanlara değin kıyı alanlarının ve deniz bölgelerinin ayrı ayrı incelendiğini

görüyoruz. Genelde kıyının kara tarafıyla jeologlar, kent planlamacıları, kamu

görevlileri ya da uzmanlar ilgilenirken, denizbilimciler (oşinograflar) ya da denizle ilgili

diğer bilim dalların temsilcileri de kıyının yalnızca deniz yönünü uğraş alanları içinde

görmüşlerdir.124 Bu işbölümü gerçekte, sanıldığı gibi uzmanlaşmayı tam olarak

sağlayamamış, kıyıyı oluşturan öğelerin ve yapısı üzerinde etkili olan etmenlerden bir

bölümünün çalışma dışında bırakılmasına, dolayısıyla da eksik bir yaklaşımın

geliştirilmesine yol açmıştır.125

Kıyı bölgelerini yönetme işinin, tek sektöre dayalı olarak yapılmasının ve sorun

giderme çabalarının parçacıl bir yaklaşım doğrultusunda sürdürülmesinin çok da başarılı

sonuçlar vermediği zamanla anlaşılmaya başlanmıştır. Bu durumun nedeni, kıyıda ortaya

çıkan sorunların çok sayıda, çeşitli türde olması ve bunların hem denizde, hem kıyıda,

hem de karada gerçekleştirilen etkinliklerden kaynaklanmasıdır. Söz konusu sorunların

ortaya çıkmasında baş role sahip olan bu etmenler birbirleriyle sıkı sıkıya da bağlıdır. Bu

yüzden kıyı alanlarında duyumsanan herhangi bir sorunun ya da rahatsızlığın nedenini,

kaynağını bulmak oldukça güçtür. Çoğunlukla sorunun tek bir nedeni olmadığı, daha

çok etkinlikler, kullanımlar ve sektörler arasındaki ilişkiler bütününün gözlenen

sorunların asıl kaynağı olduğu söylenebilir. Bu nedenle daha önce de değinildiği gibi,

kıyı alanında ortaya çıkan sorunların temelinde, o bölgelerde etkisini duyumsatan, sorun

yaratan, tüm etmenlerle ilgilenmek gerektiği kadar, belki ondan da önemlisi, bu

124 Klee, The Coastal Environment. 125 Bir anlamda bütüncül kıyı alanları yönetiminde uygulanması tasarlanan bilimsel yöntem pozitivizme, bilimin dallara ayrılmasına, tümevarım yöntemine bir karşı duruşu simgelemektedir. Bkz. Vallega, Fundamentals of Integrated Coastal Management, s.233.

57

Page 67: İVERSİTESİ SOSYAL B L MLER ENST TÜSÜ KAMU YÖNET M VE S ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/1432/2050.pdf · bölgeleri, insan ve diğer canlılar için her zaman önem taşıyan

etmenlerin karşılıklı etkileşimlerinin, bağlantılarının ortaya konarak bir çözüm yolu

aranması gerektiği anlaşılmıştır.

1980’lerin ortalarından başlayarak, kıyı bölgelerinin içinde bulunduğu karmaşık

ilişkiler bütününü yönetme işinin, tek sektöre dayalı olarak yapılmasının güçlükleri

ortaya çıkmaya başladığında bütüncül kıyı alanları yönetimi (integrated coastal zone

management) gündeme geldi. Bütüncül kıyı alanları yönetimi, kıyı alanları yönetiminin

(coastal zone management) ilk zamanlarda uygulandığı biçimden oldukça farklı

yapıdadır. Her şeyden önce bütüncül kıyı alanları yönetimi daha kapsamlı bir

yaklaşımdır; yalnızca çevresel/ekonomik sorunları değil ekonomik ve toplumsal

konuları da ilgi alanının içinde görür. Kıyı bölgesini ve kaynaklarını etkileyen bütün

ekonomik etkinlikleri göz önünde bulundurur; bütün bu etkinliklerin birbirleri ile

uyumlu olması ereğini taşır.126

Kıyı bölgelerinde yer alan balıkçılık, savunma, spor, eğitim, turizm, tarım,

ulaştırma, gibi etkinliklerin ya da sektörlerin büyük bir bölümünün kendi özel

denetleyici ya da düzenleyici kurumu vardır. Bütüncül kıyı alanları yönetimi, söz konusu

etkinliklerle ilgili olarak kurulmuş kurumların yerini alacak bir yapılanma değildir.

Bütüncül kıyı alanları yönetimi sürecinin amacı, birbirlerinden bağımsız bir biçimde

hareket eden bu örgütlenmeler arasında eşgüdümü ve uyumu sağlamaktır. Örneğin belli

bir yörede turizmden sorumlu kurum, turist sayısını ve turizmden elde edilecek geliri

artırmanın yollarını ararken, bütüncül kıyı alanları yönetimi, diğer sektörlerin turizm

üzerindeki olumlu ya da olumsuz etkilerini saptama, yöredeki belli bir kirlilik

kaynağının turizm üzerine etkilerini ve olası çözüm yollarını araştırmadan

sorumludur.127

126 Post, Lundin, Guidelines For Integrated Zone Management, s.1-2. 127 Cicin-Sain, Knecht, Integrated Coastal and Ocean Management, s.46.

58

Page 68: İVERSİTESİ SOSYAL B L MLER ENST TÜSÜ KAMU YÖNET M VE S ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/1432/2050.pdf · bölgeleri, insan ve diğer canlılar için her zaman önem taşıyan

B.Bütüncül Kıyı Alanları Yönetimi Kavramı

Kıyı yönetimi kavramının günümüze değin değişik adlarla anıldığını

görmekteyiz. Birleşmiş Milletler’in 1972’deki ilk yayınlarında kıyı bölgesi yönetimi

(coastal zone management) kavramı kullanılmıştı. Bu dönemde, gelişmekte olan

ülkelerin kıyıya ilişkin olarak aldığı önlemler ve yaptığı düzenlemeler bütüncül kıyı

alanları yönetimi (integrated coastal area management) olarak anıldı. Burada bölge

(zone) yerine alan (area) sözcüğünün seçilmesinin ardında, söz konusu ülkelerdeki

çabaların denizin etkisinde kalan tüm kıyı bölgeleri için değil de belirli, dar bir kıyı alanı

için sürdürülmesi bulunmaktadır. Kavramın uluslararası alanda daha geniş bir biçimde

tanınmasıyla bütüncül kıyı bölgesi yönetimi (integrated coastal zone management) ve

bütüncül kıyı yönetimi (integrated coastal management) deyişleri daha yaygın bir

biçimde kullanılmaya başlandı. Kavrama, bütüncül (integrated) sözcüğünün

eklenmesinin nedeni, artık kıyıya yönelik çalışmaların tek bir sektör üzerine

odaklanmaması, bütüncül bir bakış açısıyla konunun ele alınmasını daha uygun

olacağının anlaşılmasıydı.128 Kıyı bölgesini etkileyen bütün etkinlikleri bir arada ele alan

bir araç olarak bütüncül kıyı alanları yönetimi (integrated coastal zone management-

ICZM) kavramının benimsenmesi 1980'lerin ortasına denk gelmektedir.129 1992 Rio

Çevre ve Kalkınma Konferansı belgelerinden biri olan Biyolojik Çeşitlilik Sözleşmesi

ile birlikte, bütüncül deniz ve kıyı alanları yönetimi (integrated marine and coastal area

management-IMCAM) terimi de kullanılmaya başlanmıştır.130 1980'lerden günümüze

değin çevre sorunları alanında yapılan çalışmalara damgasını vuran "sürekli ve dengeli

128 a.g.y., s.11. 129 Josef Leitmann, “Policy and Practice Options for Managing Protected Areas: Lessons from International Experiences”, International Society of City and Regional Planners, Coastal Area Management, International Seminar, Antalya, Turkey, 25-29 March 1998, s.127. 130 Cicin-Sain, Knecht, Integrated Coastal and Ocean Management, s.12.

59

Page 69: İVERSİTESİ SOSYAL B L MLER ENST TÜSÜ KAMU YÖNET M VE S ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/1432/2050.pdf · bölgeleri, insan ve diğer canlılar için her zaman önem taşıyan

kalkınma" (sustainable development) yaklaşımı131 son dönemde kıyı yönetiminin biçimi

üzerinde de etkili olmuştur.132

Kuramsal çalışmalarda, ulusal ve uluslararası tüzel belgelerde ya da türlü

uluslararası örgütlerin konuya ilişkin olarak hazırladıkları yazanaklarda kıyı alanları

yönetiminin genellikle “bütüncül” ya da “kapsamlı”olarak nitelendiğini görüyoruz.

Kullanılan sözcükler değişebilse de anlatılmak istenenin aslında aynı olduğunu

söyleyebilmek olanaklı: Kıyı alanının değişik yönlerinin, onu oluşturan öğelerin ve var

olan çeşitli sektörlerin belli erekler doğrultusunda bir dizge biçiminde ele alınması ve

aralarında eşgüdümün sağlanması.133 Ancak, özellikle 1992 Rio Konferansı’nın ardından

“bütüncül” (integrated) sözcüğünün bu açıdan daha yaygın bir kullanım alanına

kavuştuğunu belirtmek gerekir.

Bütüncül kıyı alanları yönetimi ile ilgili olarak hem akademik çevrelerce hem

de kimi uluslararası örgütlerce türlü tanımlar geliştirilmiştir. Örneğin, 1989'da, Güney

Carolina'da, 13 ülkeden 28 araştırmacının, kıyı yönetiminin son 20 yılda geçirdiği

değişimi ve gelecekte alabileceği biçimi tartışmak amacıyla bir araya geldiği bir atölye

çalışmasında bütüncül kıyı alanları yönetimi, "kıyı bölgesinin korunması ve çok yönlü

sürdürülebilir bir biçimde kullanılmasını gerçekleştirecek çevresel, toplumsal-kültürel ve

kurumsal kaynakların geliştirilmesini ve uygulanmasını sağlamayı amaçlayan dinamik

131 Rio Konferansı'ndan sonra akademik yazında genellikle "sürekli ve dengeli kalkınma" kavramı ile ulaşılmak istenen başlıca üç amacın olduğu kabul edilmektedir: Ekonomik dizgenin etkinliğini sağlamak; çevredizgenin bütüncüllüğünü korumak; bugünkü ve gelecek kuşaklar arasında toplumsal eşitliği sağlamak. Bkz. Adalberto Vallega, "Coastal Area Management in the Mediterranean: A Reference Framework", Erdal Özhan (Ed.), MEDCOAST 93: Proceedings of the First International Conference on the Mediterranean Coastal Environment, Vol 1, November 2-5, 1993, Antalya, MEDCOAST, Middle East Technical University, Ankara, 1993, s.452; Adalberto Vallega, "Cityports, Coastal Zones and Sustainable Development", Brian Hoyle (Ed.), Cityports, Coastal Zones and Regional Change: International Perspectives on Planning and Management, John Wiley & Sons, Chichester, 1996, s.302. 132 Kay, Alder, Coastal Planning and Management, s.10, 11. 133 a.g.y., s.50, 51.

60

Page 70: İVERSİTESİ SOSYAL B L MLER ENST TÜSÜ KAMU YÖNET M VE S ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/1432/2050.pdf · bölgeleri, insan ve diğer canlılar için her zaman önem taşıyan

bir süreç" olarak benimsenmiştir.134 Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü'ne (FAO)

göre, bütüncül kıyı alanları yönetimi, "kara ve denizin bulaşma noktasındaki kalkınma

yönetimi ve kıyı kaynakları ile ilgili planlama ve eşgüdümleme sürecidir".135 Biliana

Cicin-Sain ve Robert W. Knecht ise kavramı, "kıyı ve deniz alanlarının ve kaynaklarının

sürdürülebilir bir biçimde kullanımı, gelişimi ve korunması için alınan kararlarca

sürdürülen sürekli ve dinamik bir süreçtir" biçiminde tanımlamaktadır.136 Bir başka

kaynakta bütüncül kıyı alanları yönetimine, "karar alma, siyasa belirleme konumunda

bulunanlara ekonomik, toplumsal-siyasal kültürel ve çevresel gereksinimler arasında

denge kurmaya olanak tanıyan kapsamlı bir siyasa/yönetim sürecidir" biçiminde yer

verilmektedir.137 Bir diğer tanıma göreyse, bütüncül kıyı alanları yönetimi, "bilimsel

çözümleme ve planlamayı, halk katılımını ve kurumsal reformu birlikte gerçekleştirmeyi

amaçlayan eylem yönelimli bir yaklaşım"dır.138 "Bütüncül kıyı alanları yönetimi"

kavramı ile anlatılmak istenenleri açıklamak için kullanılan tanımların genellikle bu

yaklaşım biçiminin yalnızca bir yönünü ele aldığını, temel ilkelerinden çoğunu dışarıda

bıraktığını görüyoruz. Bundan dolayı, niteliği gereği dar kapsamlı olması gereken

tanımlardan bir adım öteye giderek bu alanda genel olarak benimsenmiş bulunan

ilkelerin ve öğelerin neler olduğuna değinmek daha yerinde olacaktır. Böylece bütüncül

yönetimin kıyı alanlarında uygulanma biçimi hakkında da bir düşünceye sahip olabiliriz.

134 J. Sorensen, "The Global Dispersion of Coastal Zone Efforts", Erdal Özhan (Ed.), MEDCOAST 93: Proceedings of the First International Conference on the Mediterranean Coastal Environment, Vol 1, November 2-5, 1993, Antalya, MEDCOST, Middle East Technical University, Ankara, 1993, s.518. 135 Food and Agriculture Organization of the United Nations, John R. Clark, Integrated Management of Coastal Zones, Rome, 1992, s.5. 136 Cicin-Sain, Knecht, Integrated Coastal and Ocean Management, s.39. 137 R.K.Turner, B.T.Bower, "Principles and Benefits of Integrated Coastal Zone Management (ICZM), Wim Salomons ve diğerleri, Perspectives on Integrated Coastal Zone Management, Springer, Berlin, 1999 s.13. 138 G.-M. Lange, "Strategic Planning for Sustainable Development in Coastal Zone Regions: Using Natural Resource Accounts", Wim Salomons ve diğerleri, Perspectives on Integrated Coastal Zone Management, Springer, Berlin, 1999 s.55.

61

Page 71: İVERSİTESİ SOSYAL B L MLER ENST TÜSÜ KAMU YÖNET M VE S ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/1432/2050.pdf · bölgeleri, insan ve diğer canlılar için her zaman önem taşıyan

Çizelge 5: Bütüncül Kıyı Alanları Yönetimi

Bütüncül Kıyı Alanları Yönetimi

Örgütsel Yapı Yasal Çerçeve Gelenekler ve

Toplumsal Kurallar Kaynakların

Korunması/Geliştirilmesi

Bütüncülleştirme, Uyum Sağlama, Katılım

Sorunların

Belirlenmesi Planlama Uygulama Değerlendirme

Araştırma Veri Toplama Siyasa Geliştirme Karar Alma Planın Yürütülmesi

Planın Uygulanması ve

Sürdürülmesi

İzleme Değerlendirme ve Gözden Geçirme

Eğitim ve Bilinçlendirme

Programları

Araştırma

Halk Katılımı

Ekoloijk veritabanları

Nüfus ve Ekonomiye İlişkin

İstatistikler

Sistem Çözümlemesi (Doğal/Toplumsal/

Ekonomik/Yönetsel)

Çok-Disiplinli İşbirliği

Karar Almaya Katkıda Bulunan

Düzenekler

Maliyet/Yarar, Ekolojik/Ekonomik Değerlendirmeler

Düzenleyici ve Düzenleyici

Olmayan İşlemler

Akçal Araçlar

Önderlik Etme, Yol Gösterme

Uygulama Süreci

Planın Sürdürülmesi

Doğal ya da Doğal Olmayan Yıkımlar İçin Önlemler Alma

Amaca Dönük İzleme Çizelgeleri

Araştırma ve Çözümleme

Uzaktan Algılama ve Coğrafi Bilgi

Sistemleri

Amaca Dönük Değerlendirme

Değerlendirmenin Halka ve Kıyıdan Yararlananlara

Açık Olması

Kamuoyunu Bilgilendirme

Kaynak: J. van der Weide, L. De Vrees, "Methods and Tools to Support CZM, Wim Salomons ve diğerleri, Perspectives on Integrated Coastal Zone Management, Springer, Berlin, 1999, s.71. C.Bütüncül Kıyı Alanları Yönetiminin Genel İlkeleri

1.Kıyı Yönetiminin Bütüncüllüğü

Bilimsel yapıtlarda kıyı yönetiminde bütüncüllükten ne anlaşılması gerektiği

konusunda oydaşmaya varıldığı görülüyor. Örneğin Bower'a göre, bütüncül kıyı alanları

yönetimi, beş ayrı alanda bütünleşmeyi sağlamayı ana amaç olarak almaktadır: Birinci

alan, ekonomik gelişme, çevre yönetimi, balıkçılık, enerji, ulaşım, atık yönetimi, turizm

gibi konularda izlenen program ve planların bütünleşmesidir. İkinci olarak, ulusal,

bölgesel, yerel düzeydeki değişik yönetim birimlerinin işlem ve eylemleri arasında bir

bütünleşmenin sağlanması gerekir. Üçüncüsü, özeksel yönetim, yerel yönetimler ve özel

sektör kuruluşları arasında bütünlüğün sağlanmasıdır. Dördüncü alan ise, kıyı alanları

yönetimi programlarının uygulanmasına yöneliktir. Bununla anlatılmak istenen,

planlama, planlamanın yaşama geçirilmesi ve elde edilecek sonuçların değerlendirilmesi

62

Page 72: İVERSİTESİ SOSYAL B L MLER ENST TÜSÜ KAMU YÖNET M VE S ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/1432/2050.pdf · bölgeleri, insan ve diğer canlılar için her zaman önem taşıyan

aşamalarının bir bütün olarak ele alınmasıdır. Sonuncusu ise, bütüncül kıyı alanları

yönetimi sürecinde değişik bilim dallarından yararlanılmasıdır. Bir başka anlatımla,

buna göre, yönetim programlarının uygulama aşamasında, yalnızca mühendislik

bilimlerinden değil, ekonomi, siyaset bilimi ve hukuk gibi toplumsal bilimlerin farklı

dallarından da yararlanılmalıdır.139

Bir başka çalışmada ise bütüncül kıyı alanları yönetiminin dört yönü

bulunduğu, yönetimlerarası, kara ve deniz arası, sektörlerarası ve disiplinlerarası olmak

üzere dört ayrı açıdan bütünleşmenin sağlanması gerektiği belirtilmektedir. Buna göre,

kıyı alanları yönetiminde, ulusal, bölgesel ve yerel yönetim düzeyleri arasında;

yönetimin uygulanacağı alan olarak kıyının kara ve denize doğru uzantıları arasında;

kıyı bölgelerinde yer alan türlü ekonomik sektörler arasında ve son olarak da, yönetim

sürecinde yararlanılacak bilim dalları arasında bütünleşme sağlanmalıdır.140

Biliana Cicin-Sain ve Robert W. Knecht ise kıyı alanları yönetimi

çalışmalarında toplam beş alanda bütüncül bir yaklaşımın benimsenmesi gerektiği

görüşündedir. Buna göre, kıyı yönetiminde, kıyı alanlarında gerçekleştirilen ya da bu

alanları etkileyebilecek nitelikteki ekonomik sektörler arasında, kıyı bölgelerinde yetki

ve sorumluluk sahibi olan yönetim birimleri arasında, kıyının deniz ve kara yönü

arasında, yönetim süreci ile bilim arasında ve değişik bilim dalları arasında ve

uluslararası alanda bütüncüllüğün sağlanması gerekmektedir. Kıyı yönetiminde bütüncül

yaklaşımın uygulanması konusunda bu yaklaşımın da diğerlerine oldukça benzer

139 Committee on Science and Policy for the Coastal Ocean Studies Board, Commission on Geosciences, Environment, and Resources National Research Council, Science, Policy, and the Coast: Improving Decisionmaking, National Academy Press, Washington, D.C., 1995, s.42-44; B.T. Bower, Producing Information for Integrated Costal Management Decisions: An Annotated Seminar Outline, Conservation and Assessment, National Ocean Service, November, Washington D.C., 1992: National Oceanic and Atmospheric Administration (Unpublished Manuscript)'den aktaran Klee, The Coastal Environment, s..48; R.K.Turner, B.T.Bower, "Principles and Benefits of Integrated Coastal Zone Management (ICZM)", Salomons ve diğerleri, Perspectives on Integrated Coastal Zone Management, s.18. 140 Knecht, Robert W., ve Jack Archer, " 'Integration' in the U.S. Coastal Zone Management Program", Ocean & Coastal Management, Vol.21, s. 187-188'den aktaran Klee, The Coastal Environment, s.48.

63

Page 73: İVERSİTESİ SOSYAL B L MLER ENST TÜSÜ KAMU YÖNET M VE S ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/1432/2050.pdf · bölgeleri, insan ve diğer canlılar için her zaman önem taşıyan

değerlendirmelerde bulunduğu görülüyor. Diğerlerinden farklılaştığı tek nokta,

bütüncüllüğün uluslararası alanda da uygulanması, bir başka anlatımla, aynı kıyı

bölgesini paylaşan ya da etkisini birden fazla ülkenin kıyı alanlarında gösteren çevre

sorunlarıyla karşılaşan devletlerin birbirleriyle bu konuda işbirliği yapmasının

gerekliliğidir.141

Sonuç olarak kıyı alanları yönetiminde bütüncül yaklaşımın geçerli olmasından

genellikle türlü sektörler, türlü yönetim düzeyleri, özel ve kamusal kesim, özeksel

yönetim ve yerel yönetimler, bilim dalları, kıyının deniz ve kara yönü ve devletler

arasında bütünleşmenin sağlanması gerekliliği anlaşılır. Bütüncül kıyı alanları

yönetiminde çalışma alanı açısından da bütüncüllüğün sağlanmasının önemli olduğu

kabul edilmektedir. Bundan dolayı, doğal kaynakların, biyolojik çeşitliliğin korunması,

toplumsal-ekonomik gelişmişlik düzeyinin yükseltilmesi, canlı ve cansız bütün çevre

öğelerinin doğal yıkımlardan korunması, bütüncül yönetimin ilgi alanı içinde

görülmektedir.142 Değişik yapıtların kıyı yönetiminin bütüncüllüğüne ilişkin olarak

benzer öğelere vurguda bulunması, söz konusu çalışmaların Birleşmiş Milletler, Dünya

Bankası gibi örgütlerin belgelerine dayanılarak hazırlanmış olmasına da bağlanabilir.

141 Cicin-Sain, Knecht, Integrated Coastal and Ocean Management, s.45-46. 142 John R.Clark, Coastal Zone Management Handbook, Lewis Publishers, Boca Raton ve Boston, 1996, s.20.

64

Page 74: İVERSİTESİ SOSYAL B L MLER ENST TÜSÜ KAMU YÖNET M VE S ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/1432/2050.pdf · bölgeleri, insan ve diğer canlılar için her zaman önem taşıyan

Çizelge 6: Kıyı Yönetiminde Bütüncüllük Sağlanması Gereken Alanlar

Kaynak: P.R.Burbridge, "The Challenge of Demonstrating the Socio-Economic Benefits of Integrated Coastal Management", Wim Salomons ve diğerleri, Perspectives on Integrated Coastal Zone Management, Springer, Berlin, 1999, s.42.

2.Yönetimin Kara ve Deniz Yönünde Sınırı

Bütüncül kıyı alanları yönetiminin denetimi altındaki alanın olanaklı olduğu

ölçüde geniş tutulmasının, bir başka anlatımla kıyı alanları yönetiminin uygulanacağı

alan açısından da bütünlüğün sağlanmasının, yönetimin etkenliğini artıracağı

belirtilmişti. Bunun ardında yatan düşünce -kıyı alanlarında gözlenen çevre sorunlarının

genellikle iç bölgelerde gerçekleştirilen etkinliklerden kaynaklanmasından dolayı- alınan

önlemlerin, gerçekleştirilen düzenlemelerin ancak geniş bir alanda olumlu sonuçlar

doğurabilmesidir. Böylece kıyının deniz ve karaya doğru iki yönündeki alanların da

olanaklı olduğu ölçüde yönetim sürecine dahil edilmesi zorunluluğu ortaya çıkmaktadır.

Ancak söz konusu alanlarda bütünlüğün sağlanmasında, kıyı alanlarındaki iyelik

biçiminin farklı olmasından, buralarda değişik düzeylerde yönetim birimlerinin sorumlu

65

Page 75: İVERSİTESİ SOSYAL B L MLER ENST TÜSÜ KAMU YÖNET M VE S ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/1432/2050.pdf · bölgeleri, insan ve diğer canlılar için her zaman önem taşıyan

bulunmasından ve var olan kurumların farklı amaçlarla kurulmuş olmalarından

kaynaklanan türlü güçlükler de ortaya çıkmaktadır.143 Aşağıdaki çizelgede, türlü

ülkelerde kıyı yönetiminin uygulanacağı alanları görebilmek olanaklıdır.

Çizelge 7: Çeşitli Ülkelerde Kıyı Yönetiminde Kara ve Deniz Sınırları Devlet/Eyalet Kıyı Yönetiminin Uygulanacağı Alanın Sınırları Kara Yönünde Deniz Yönünde Brezilya 2 km (Y) 12 km (Y) Kaliforniya 914 m (1000 yard) (Y) 5,5 km (3 deniz mili) (K) Kosta Rika 200 m (Y) (D) Ekvador Her yöre için farklı uzaklıklar - İsrail Her yöre için 1-2 km 500 m (D) Güney Afrika 1 km (Y) - Güney Avustralya 100 m (Y) 5,5 km (3 deniz mili) (K) Queensland 400 m (Y) 5,5 km (3 deniz mili) (K) İspanya 500 m 22 km (12 deniz mili) Sri Lanka 300 m (Y) 2 km (D) Washington 60 m (200 foot) (Y) 5,5 km (3 deniz mili) (K) K: Kıyı Çizgisinden; Y:Deniz Düzeyinin en yüksek olduğu noktadan; D: Deniz Düzeyinin en düşük olduğu noktadan

Kaynak: Adalberto Vallega, Fundamentals of Integrated Coastal Management, Kluwer Academic Publishers, Dordrecht, 1999, s.125.

Kıyı yönetiminde mekansal açıdan yönetsel sınırların belirlenmesi de oldukça

güçtür. Kara ve deniz arasındaki etkileşimin yoğun olarak yaşandığı yerlerin

saptanmasında sıkıntı yaşanması, biyolojik süreçlerin kıyının her iki yönünde de etkili

olması, kıyı ve deniz alanlarındaki insan etkinliklerinin sonuçlarının çok geniş alanları

etkilemesi, kıyının doğal yapısının değişkenlik göstermesi ve farklı yerlerde farklı kıyı

tiplerinin bulunması, kıyı yönetiminin yetki alanının belirlenmesi konusunda evrensel

kuralların saptanmasını önlemektedir. Bütüncül kıyı alanları yönetiminin uygulanacağı

alanın belirlenmesinde bir diğer önemli etmen de kıta sahanlığının genişliğidir.

Uluslararası anlaşmalar sonucunda belirlenen kıta sahanlığının büyüklüğü, bir ülkede

bütüncül kıyı alanları yönetimi uygulanacak kıyı bölgesinin, deniz yönüne doğru

sınırlarının belirlenmesinde kimi sorunlar doğurabilir. Örneğin bu açıdan Türkiye'nin

143 Cicin-Sain, Knecht, Integrated Coastal and Ocean Management, s.48.

66

Page 76: İVERSİTESİ SOSYAL B L MLER ENST TÜSÜ KAMU YÖNET M VE S ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/1432/2050.pdf · bölgeleri, insan ve diğer canlılar için her zaman önem taşıyan

Akdeniz'de en kötü durumda bulunan ülke olduğu söylenebilir.144 Değinilmesi gereken

bir konu da kıyı kenar çizgisi. Kıyıda iyeliğe elverişli olmayan yerlerin sınırını çizen, bir

anlamda koruma bandı işlevini gören kıyı kenar çizgisinin derinliği ülkeden ülkeye

büyük değişiklikler gösterebilmektedir. Çizelge 8'den de anlaşılabileceği gibi kıyı kenar

çizgisi, kimi ülkelerde yalnızca doğal kıyı kuşağının sınırı olarak kabul edilip derinlik

mesafesi çok kısa tutulmuş, kimi ülkelerde ise bundan daha geniş bir bakış açısıyla

bütün kıyı bölgesi kıyı kenar çizgisinin içine alınmıştır. Çizelgedeki uzunlukların

bütüncül kıyı alanları yönetiminin uygulandığı alanları göstermediğini, buraların

yapılaşmaya ve diğer ekonomik etkinliklere kapalı alanlar olduğunu belirtmek gerekir.

Çizelge 8: Çeşitli Ülkelerde Kıyı Kuşağının Derinliği Ülke Kıyı Kenar Çizgisinin DerinliğiEkvador - 8 m. Hawai -- 40 foot (12 m.) Filipinler ----- 20 m. Meksika ----- 20 m. Yeni Zelanda ------- 66 foot (20 m.) Brezilya ------ 33 m. Oregon ----------- Bitki örtüsüne göre değişken Kolombiya --------------- 50 m. Kosta Rika --------------- 50 m. Endonezya --------------- 50 m. Venezuela --------------- 50 m. Şili -------------------- 80 m. Fransa ----------------------- 100 m. Norveç ----------------------- 100 m. İsveç ---------------------- 100 m. İspanya ------------------------ 100/200 m. Kosta Rika ------ 50 m ---------------- 200 m. Uruguay ---------------------------------- 250 m. Endonezya ---------------------------------------- 400 m. Yunanistan ----------------------------------------------- 500 m. Danimarka --------------------------------------------------------- 1-3 km (Eski) Sovyetler Birliği (Karadeniz Kıyıları) ----------------------------------------- 3 km Kaynak: Food and Agriculture Organization of the United Nations, John R. Clark, Integrated Management of Coastal Zones, Rome, 1992, s.138.

144 Vallega, Fundamentals of Integrated Coastal Management, s.141.

67

Page 77: İVERSİTESİ SOSYAL B L MLER ENST TÜSÜ KAMU YÖNET M VE S ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/1432/2050.pdf · bölgeleri, insan ve diğer canlılar için her zaman önem taşıyan

3.Bütüncül Kıyı Alanları Yönetimine Duyulan Gereksinim

Kıyı yönetiminde bugüne değin uygulanagelen sektörel yaklaşımların sorunları

çözmede başarılı olamamasının bütüncül kıyı alanları yönetiminin önem kazanmasında

payı bulunmaktadır. Daha önce de belirtildiği gibi, kıyı alanlarında bulunan türlü

sektörlerin karşı karşıya kaldıkları sorunlar birbirleri ile sıkı sıkıya bağlıdır. Belli bir

yerdeki sorunu çözebilmek için çoğunlukla birden fazla sektörün durumunu göz önünde

bulundurmak, bütüncül bir yaklaşımla hareket etmek gerekmektedir. Bugüne değin

deniz ve kıyı sorunları daha çok, dışişleri bakanlıklarının145, deniz ulaşımı, balıkçılık ya

da savunma ile ilgili kurumların ilgi alanı çerçevesinde, ulusal düzeyde ele alınmıştır.

Belli bir kıyı alanındaki çevre sorununun uluslararası düzeyde de etkilerinin

duyumsanmaya başlamasıyla, tek tek devletlerce yürütülen koruma, iyileştirme

çabalarının ya da önlemlerinin kıyı ve deniz çevresini korumada fazla etkili olamadığı

anlaşılmaya başlanmıştır. Geleneksel olarak kıyı yönetimi çerçevesinde sürdürülen

çalışmalar kıyının karaya yönüne doğru uzandığı alanlara odaklanmıştır. Kıyı

alanlarında ortaya çıkan erozyona karşı önlemler almak, sulak alanların korunması,

kıyıda türlü etkinlikleri düzenleme ve kıyılardan halkın yararlanması gibi konular

geleneksel kıyı yönetiminin başlıca uğraş alanlarından olmuştur. Bir başka anlatımla,

geleneksel yaklaşımda daha çok kıyıda gerçekleşen türlü etkinliklere yer verilmesi

sorunu ile ilgilenilir. Bundan dolayı, kıyı alanlarındaki sorunları ele alma işi büyük

ölçüde yerel ve bölgesel düzeydeki planlama birimlerine bırakılmıştı.146 Günümüzde

artık, kıyı ve deniz alanlarında ortaya çıkan sorunların büyük bir bölümünün kara

kaynaklı etkinliklerden türediği, denizde gerçekleştirilen etkinliklerin de kıyı alanlarında

olumsuz sonuçlar doğurabileceği göz önünde bulundurularak, kıyı alanları yönetiminin

kıyının deniz ve kara yönünde sürdürülmesi gerektiği büyük ölçüde kabul edilmektedir.

Kıyı bölgelerinde ve buraları etkileyebilen diğer yörelerde nüfus birikiminden dolayı,

145 Üzerinde ulusal yetkilerin geçerli olacağı deniz ve kıyı sınırlarının belirlenmesinden, uluslararası deniz taşımacılığından ya da deniz kaynaklarının kullanımından kaynaklanan sorunlar bunlar arasında sayılabilir. 146 Cicin-Sain, Knecht, Integrated Coastal and Ocean Management, s.37.

68

Page 78: İVERSİTESİ SOSYAL B L MLER ENST TÜSÜ KAMU YÖNET M VE S ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/1432/2050.pdf · bölgeleri, insan ve diğer canlılar için her zaman önem taşıyan

kıyı ve deniz kaynaklarının tükenmeye başlaması, turizmin, balıkçılığın ve zarar gören

kaynaklara bağımlı olan diğer ekonomik sektörlerin durumunun kötüleşmesi bütüncül

kıyı alanları yönetiminin başlatılmasında önemli olan etmenlerdendir. Kıyı ve

denizlerden elde edilebilecek ekonomik yararı artırma isteği ya da deniz ve kıyılardan

yeni yararlanma yollarını aramak bütüncül kıyı alanları yönetiminin başlatılmasında

önemli olabilir.147 İklim değişikliği sonucu deniz düzeyinin yükselmesi, kıyı ve deniz

alanlarının biyolojik çeşitliliğini korumak, az gelişmiş yörelerde ekonomik kalkınmayı

sağlamada kullanılacak yeni araçlar arayışında olmak da bütüncül kıyı alanları

yönetiminin uygulanması gereksinimini doğurabilir. Buradan da anlaşılabileceği gibi

bütüncül kıyı alanları yönetimine duyulan gereksinim, büyük ölçüde var olan sektörel

yönetimlerin yetersiz kalmasından kaynaklanmaktadır.148

Kıyı alanlarında bütüncül yönetimin uygulanması yönetsel nedenlere de

dayanır; genellikle bu alanlardaki yönetim yapısı çok karmaşıktır; türlü yönetim

birimlerinin yetki alanları birbirine geçmiştir; kimi zaman da yönetimde boşluklara

rastlanır. Bütüncül yönetim, özeksel yönetimden en küçük yerel birime değin bütün

yönetim düzeylerini kapsamayı amaçladığından, söz konusu sorunu aşmada kullanılacak

etkili bir araç olarak görülebilmektedir.149

Yukarıda sözü edilen koşullar dışında özeksel yönetim, altında imzası bulunan

uluslararası bir sözleşmenin gereklerini yerine getirmek için ya da belli bir bölgesel

gelişme bankasının desteklemesiyle de bütüncül kıyı alanları yönetimi programına

başlamak isteyebilir.150

147 a.g.y., s.41. 148 a.g.y., s.127. 149 Clark, Coastal Zone Management Handbook, s.19-20. 150 1982 yılında yapılan Deniz Hukuku Sözleşmesi ve 1992 tarihli Rio Çevre ve Kalkınma Konferansı belgelerinden, Biyolojik Çeşitlilik Sözleşmesi, İklim Değişikliği Sözleşmesi ve Gündem 21 bunlardan sayılabilir. Bkz. Cicin-Sain, Knecht, Integrated Coastal and Ocean Management, s.135.

69

Page 79: İVERSİTESİ SOSYAL B L MLER ENST TÜSÜ KAMU YÖNET M VE S ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/1432/2050.pdf · bölgeleri, insan ve diğer canlılar için her zaman önem taşıyan

D.Bütüncül Kıyı Alanları Yönetiminin Uygulamaya Yönelik İlkeleri

1.Bütüncüllüğü Sağlama Sorunu

Bütüncül yönetimin sağlanmasında, var olan sektörler arasında, yönetim

birimleri arasında, kıyının kara ve deniz yönü arasında, uluslararası düzeyde ve

kullanılan teknikler açısından bütünleşmenin gerekli olduğu daha önce belirtilmişti.

Ancak kimi zaman bütün bu öğeler arasında bütünleşmeyi sağlamada kimi zorluklarla

karşılaşılabilir. Bunların başında yönetsel nitelikte olanlar gelmektedir. Genellikle kıyı

ve deniz alanlarında birden fazla yönetsel birim denetim işlevini yerine getirir.

Çoğunlukla bunların yetki alanlarının çakıştığını yani aynı yörede birden fazla örgütün

aynı alanda söz sahibi olduğunu ya da kimi yerlerde de yönetim boşluklarının ortaya

çıktığını görmek olanaklıdır.151 Bu duruma, kıyı alanlarında iyeliğin yapısından

kaynaklanan etmenleri ve türlü sektörler arasındaki çıkar çatışmalarını da eklemek

gerekir. Kıyının deniz ve kara yönündeki alanlardaki iyelik biçimlerini, buraların

yönetiminden sorumlu olan birimlerin düzeylerini ve kuruluş amaçlarını içeren aşağıdaki

çizelgede bu durumu görebilmek olanaklı.152

151 Kıyıda yer alan insan etkinliklerinin çeşitliliği, bu bölgelerden sorumlu olan ulusal ve yerel nitelikteki yönetsel birimlere de yansımıştır. Örneğin İngiltere'de Tarım, Balıkçılık ve Gıda bakanlıkları balıkçılık sektörü, kıyının korunması ve denize tehlikeli atıkların bırakılması, Ulaştırma Bakanlığı limanlar, denizcilik, Ticaret ve Sanayi Bakanlıkları petrol işleri, Çevre Bakanlığı, genel çevre politikasının belirlenmesi, koruma, kirliliğe karşı önlem alınması gibi konularda söz sahibidir. Çoğunukla Kıyı bölgelerinde bunların yetki ve görev alanları içiçe geçtiğine tanık olunur. Benzer bir durumun Türkiye için de geçerli olduğu bilinmekte. Bkz. David Holgate-Pollard, "Policy, Legislation and Guidelines", C. A. Fleming (Ed.), Coastal Management: Putting Policy into Practice, (Proceeding of the Conference Organized by the Institution of Civil Engineers and Held in Bournemouth on 12-14 November 1995), Thomas Telford, London, 1996, s.17. 152 Cicin-Sain, Knecht, Integrated Coastal and Ocean Management, s.48.

70

Page 80: İVERSİTESİ SOSYAL B L MLER ENST TÜSÜ KAMU YÖNET M VE S ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/1432/2050.pdf · bölgeleri, insan ve diğer canlılar için her zaman önem taşıyan

Çizelge 9: Kıyı ve Deniz Alanlarında İyelik Durumu ve Sorumlu Yönetim Birimleri Kıyıdan

Uzak Kara Alanları

Kıyıya Bitişik Kara Alanları

Kıyıya Bitişik Deniz alanları

Kıyıdan Uzak Deniz Alanları

Açık Denizler

İyelik Biçimi

Özel Kamusal/Özel Genel Olarak Kamusal

Genel Olarak Kamusal

Genel Olarak Kamusal

Yönetim Düzeyi

Yerel ya da Bölgesel

Ulusal, Bölgesel ve Yerelin Karışımı

Ulusal, Bölgesel ve Yerelin Karışımı

Genelde Olarak Ulusal

Genel Olarak Ulusal

Yönetim Birimlerinin

Çalışma Konuları

Çok Amaçlı

Kurumlar

Çok Amaçlı Kurumlar

Tek Amaçlı Kurumlar

Tek Amaçlı Kurumlar

Tek Amaçlı Kurumlar

Kaynak: Biliana Cicin-Sain & Robert W. Knecht, Integrated Coastal and Ocean Management, Island Press,Washington, D.C, 1998, s.44.

Yukarıdaki çizelgede ele alınan beş bölgenin temel özellikleri şöyle

sıralanabilir: Kıyının hemen ardında yer alan karasal alanlar, yerleşimin yoğunlaştığı

yerlerdir. Nokta kaynaklı olmayan kirleticilerin yoğun bir biçimde bulunduğu bu alanlar

-özellikle nehirler aracılığıyla- kıyı alanlarının doğal yapısında bozulmalara yol açabilir.

Sulak alanların, bataklıkların bulunduğu kıyıya bitişik topraklarda da, birincisine benzer

biçimde, nüfus yoğunluğu ve bunun getirdiği etkinliklerin sayısı fazladır. Genellikle

haliç, lagün ya da sığ sulardan oluşan, kıyıya bitişik deniz alanları bir başka deyişle

üçüncü bölge ise, birinci ve ikinci bölgelerde gerçekleştirilen etkinliklerden olumsuz

yönde etkilenen yerlerdir. Kıyıdan uzak deniz alanları ile anlatılmak istenen, kıyı ile

ulusal yetki alanlarının (genellikle 200 mil) içinde kalan yerlerdir. Açık denizler ise

ulusal yetki alanlarının dışında kalan yerleri belirtmek için kullanılmıştır. Çizelgeden de

görülebileceği gibi yönetim etkinlikleri farklı farklı düzeylerdeki birimlerce yerine

getirildiğinden ve buralarda değişik iyelik biçimleri bulunduğundan dolayı, söz konusu

beş ayrı bölgede yönetim açısından bütünlüğü sağlamak oldukça güçtür. Bu bölgelerde

etkinliklerde bulunan kurumların çalışma alanlarının genişliği de, bütüncül yönetimin

sağlanmasının önündeki engellerden biridir. Kıyının kara yönündeki bölgelerde,

yönetimden sorumlu olan kurumlar genellikle birden fazla konuyu uğraş alanı olarak

71

Page 81: İVERSİTESİ SOSYAL B L MLER ENST TÜSÜ KAMU YÖNET M VE S ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/1432/2050.pdf · bölgeleri, insan ve diğer canlılar için her zaman önem taşıyan

seçerken, kıyıdan denize doğru gidildikçe, balıkçılık ya da petrol arama gibi konularla

ilgilenen tek amaçlı birimlerin sayısı da artar.153

Türlü sektörler arasında işbirliğine bağlı olan yardımlarda bulunulması,

sorunların her bir meslek kümesinin kavramlarıyla değil de daha genel kavramlarla dile

getirilmesi, bütün sektörlerin üstünde siyasa belirleyici kurul ya da örgütlerin

oluşturulması bütünleşmeyi sağlayan araçlardandır. Karşılaşılan sorunun tüm kurumları

ilgilendiren nitelikte olması bütünleşmeyi kolaylaştıran bir diğer etmendir. Kıyı

alanlarında bulunan sektörlerin temsilcilerinin katılacağı bir üst kurul ya da kurum

oluşturmanın, çalışanları bütüncül bir bakış açısına sahip olacak biçimde eğitmenin,

çeşitli bakanlıkların temsilcilerinden oluşan bir kurul oluşturmanın ya da var olan bir

yönetsel birime bu sorumluluğu vermenin ve bir bakanlığın öncü birim olarak

seçilmesinin bütüncüllüğü sağlamada bir adım olabileceği düşünülebilir.154

2.Gerçekleştirilecek Çalışmalar

Bütüncül kıyı alanları yönetimi sürecinde bir yandan, var olan sektörel

yönetimler arasında denge kurulmaya, bunlar arasında uyum sağlamaya çaba

gösterilirken bir yandan da kıyı ve deniz bölgelerinde karşılaşılabilecek sorunların

giderilmesine çalışılır. Kıyı yönetimi sürecinde uygulanan araçlar, ülkenin içinde

bulunduğu toplumsal, ekonomik, kültürel konuma ya da yerel koşullara göre

değişebilmektedir. Yararlanılan araçların seçiminde kıyı alanının fiziksel durumu da bir

başka ölçüt olarak alınmaktadır. Söz konusu çalışmalar sırasında yararlanılabilecek

araçları, imar planlaması, ekonomik gelişmenin sağlanması, kaynakların korunması,

farklı yararlanma biçimleri arasında yaşanan çatışmaların çözümü ve kamu düzeninin

sağlanması biçiminde beş genel başlık altında toplamak olanaklıdır.155 Bunların dışında,

bölgeleme, parselleme, tahliye planı, kıyı çizgisinin belirlenmesi, doğal yıkım olaylarına

153 a.g.y., s.48. 154 a.g.y., s.155-157. 155 a.g.y., s..152-154.

72

Page 82: İVERSİTESİ SOSYAL B L MLER ENST TÜSÜ KAMU YÖNET M VE S ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/1432/2050.pdf · bölgeleri, insan ve diğer canlılar için her zaman önem taşıyan

karşı önlem alma, kumsal koruma etkinlikleri, özel koruma alanları belirleme, kentsel

gelişmeyi yönlendirme, vergi ayrıcalıkları tanıma, tehlike alanlarında yıkıma uğrayan

yapılar için önlemler alma da uygulanan diğer araçlardandır. Beş genel başlık altında

toplanan uygulama biçimleri şöyle özetlenebilir:

İmar Planlaması: Kıyı ve deniz alanlarında yürütülen ekonomik ve toplumsal

etkinliklerin ve kıyı alanlarından yararlanma biçimlerinin planlanmasıdır. Uzun dönemli

bir bakış açısıyla hazırlanması gereken bu planlar yalnızca bugünün değil, geleceğin

kullanma biçimlerini de göz önünde bulundurur. Bu tür uzun erimli bir planı hazırlamak

için kıyı çevresi ve yararlanma biçimleri üzerine araştırmalarda bulunulur; kullanım

bölgelemesi yapılır; yeni yararlanma biçimlerinin neler olabileceği kestirilmeye çalışılır;

kıyı ve deniz alanlarının değeri konusunda halk eğitimi çalışmaları sürdürülür; halkın

kıyı ve denize erişimini ve buralardan yararlanmasını kolaylaştıracak düzenlemeler

yapılır.

Ekonomik Gelişmenin Sağlanması: Kıyı ve deniz alanları ile buralarda bulunan

kaynaklardan ekonomik açıdan gelişmeyi sağlayıcı yönde yararlanmanın yolları

araştırılır. Yöreye özgü yeni geçim kaynaklarının saptanması ya da var olanların

desteklenmesi, çevreye duyarlı turizm (eco-tourism) biçimlerinin geliştirilmesi, bu

amaçla yapılabilecek çalışmalara örnek olarak verilebilir. Kültür balıkçılığının

geliştirilmesi, kitle turizminin yeniden düzenlenmesi, deniz ulaşımının iyileştirilmesi ve

deniz kaynakları üzerine yapılan araştırmalar da buna eklenebilir.

Kaynakların Korunması: Bu tür çalışmalarda, kıyı ve deniz alanlarının doğal

niteliğini korumak ve biyolojik çeşitliliğin sürmesini sağlayıcı yönde önlemler almak

yoluyla kıyılardan sürekli ve dengeli bir biçimde yararlanmanın koşulları yaratılmaya

çalışılır. Çevresel etki değerlendirmesi dizgesinin kurulması, çevre ölçünlerinin

geliştirilmesi, kıyı alanlarındaki su kalitesinin korunması ve iyileştirilmesi, denizin

biyolojik çeşitliliğinin korunması ile ormanlar, mercan kayalıkları ve sulak alanlar gibi

kıyı ve deniz çevresine özgü öğelerin korunması ve iyileştirilmesine yönelik çalışmalar

yapılır.

73

Page 83: İVERSİTESİ SOSYAL B L MLER ENST TÜSÜ KAMU YÖNET M VE S ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/1432/2050.pdf · bölgeleri, insan ve diğer canlılar için her zaman önem taşıyan

Farklı Yararlanma Biçimleri Arasında Yaşanan Çatışmaların Çözümü: Var olan

ve gelecekte ortaya çıkabilecek yararlanma türleri arasında denge kurulması amacı

güdülür. Birbirlerini olumsuz yönde etkileyen yararlanma biçimleri arasında yaşanan

çatışmaların en aza indirilmesi amaçlanır. Bu amacın gerçekleşmesine yönelik olarak

değişik yararlanmalar arasındaki karşılıklı etkileşim araştırılır, değişik sorun çözme

yöntemlerine başvurulur, kaçınılmaz nitelikteki olumsuz etkiler en aza indirilmeye

çalışılır.

Kamu Düzeninin Sağlanması: Doğal nitelikte olan ya da insan etkinliklerinden

kaynaklanan tehlikelere karşı halkın korunması ve gerekli önlemlerin alınması

yönündeki çalışmalardır. Doğal yıkımların ya da deniz düzeyinin yükselmesi gibi

küresel değişikliklerin yıkıcı etkilerinin azaltılmasına çalışılması, kıyıyı dış etkilerden

korumak üzere kıyı duvarları yapılması ve olağanüstü durumlar için tahliye planları

yapılması bunlar arasında sayılabilir.

Kıyı yönetimi programlarında kullanılan araçlar, bir başka deyişle, kıyı

yönetimi planlarının uygulamaya aşaması üzerine yapılan bir araştırmada, daha çok

bölgeleme, parselleme, kapsamlı toprak kullanma planı, tahliye planı, kıyı düzenlemeleri

gibi araçlardan yararlanıldığı ortaya konulmuştur. Kıyı alanları için özel vergiler

koymak, yeniden yerleştirme programları uygulamak, tehlike altında ya da yıkıma

uğramış yerleri onarmak, türlü vergi ayrıcalıkları getirmek gibi araçlara ise oldukça az

başvurulduğu gözlenmiştir.156

3.İlkelerin Yerel Koşullara Uydurulması

Bütüncül kıyı alanları yönetiminin uygulanmasına yönelik olarak belirlenen

ilkelerin katı bir biçimde düzenlenmediği, ülkelerin yerel koşullarına uyarlanabilecek

biçimde oluşturulduğu belirtilmişti. Değişik ülkelerin uygulamalarına baktığımızda da

156 David R. Godschalk, David J. Brower, Timothy Beatley, Catastrophic Coastal Storms: Hazard Mitigation and Development Management, DC: Duke University Press, Durham, 1989'dan aktaran Beatley ve diğerleri, Coastal Zone Management, s.152-154.

74

Page 84: İVERSİTESİ SOSYAL B L MLER ENST TÜSÜ KAMU YÖNET M VE S ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/1432/2050.pdf · bölgeleri, insan ve diğer canlılar için her zaman önem taşıyan

söz konusu ilkelerin yaşama geçirilmesinde farklılıklar bulunduğunu görüyoruz.

Toplumsal-ekonomik gelişmişlik düzeyi, nüfus yoğunluğunda gözlenen bölgelerarası

farklılıklar, kıyı ve deniz çevredizgesinin niteliği, toplumsal-kültürel gelenekler, tüzel

düzenlemeler, siyasal dizge farklılığı, sanayileşmenin niteliği ve yoğunluğu gibi

etmenler her bir ülkenin bütüncül kıyı alanları yönetimi ilkelerini kendi koşullarına

uyarlamasını gerektirmiştir. Örneğin gelişmiş ülkelerdeki kıyı yönetimi programları

daha çok, gelişmişlikten kaynaklanan sorunları çözme ya da gelişmeyi sınırlama

yönünde önlemler alırken, gelişmekte olan ülkelerdeki kıyı alanları yönetimi

programlarından beklenen önemli işlevlerden biri kalkınmayı sağlamada yardımcı

olmaktır. Kıyı yönetimi ilkelerinin yalnızca ülkelerin kendilerine özgü koşullarına

uydurulması yeterli değildir; uygulanacak programın, ülke içindeki bölgesel ve yerel

farklılıklara uyarlanması da gerekecektir.157 Bütüncül kıyı alanları yönetiminin esnek

yapıda olması, uygulanmakta olduğu ülkenin ve yörenin gereksinimlerine, doğal

yapısına, kültürel özelliklerine göre önlemlerin alınmasına olanak tanımaktadır. Örneğin,

bütüncül kıyı alanları yönetimi, Sri Lanka'da kıyı erozyonuna, Filipinler'de balıkçılığa,

Suudi Arabistan'da kıyı ve deniz koruma alanlarına, Ekvador'da karides yetiştiriciliğine,

Oman'da yönetim yapısına, ABD'de ise toprak kullanımına odaklanmış durumdadır.158

4.Uygulama Aşamasında Karşılaşılabilecek Güçlükler

Bütüncül kıyı alanları yönetiminin uygulama aşamasında karşılaşılabilecek

kimi güçlükleri aşmak için getirilen öneriler şöyle özetlenebilir: Genellikle bütüncül kıyı

alanları yönetimi programlarının uygulanmasında yapılması gereken ilk şeyin,

programın tanıtımı olduğu kabul edilmektedir. Böyle bir tanıtımın yapılması, hem yerel

halkın program çerçevesinde yapılması öngörülen çalışmaları benimsemesini

kolaylaştıracak hem de özeksel yönetimin söz konusu girişime vereceği desteği

artıracaktır. Bu açıdan bütüncül kıyı alanları yönetiminin var olan sektörel yönetim

157 Cicin-Sain, Knecht, Integrated Coastal and Ocean Management, s.122. 158 Clark, Coastal Zone Management Handbook, s.22.

75

Page 85: İVERSİTESİ SOSYAL B L MLER ENST TÜSÜ KAMU YÖNET M VE S ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/1432/2050.pdf · bölgeleri, insan ve diğer canlılar için her zaman önem taşıyan

birimlerinin yerini alma amacını taşımadığı, yalnızca onlar üzerinde denetleyici ve

eşgüdümleyici bir rol oynayabileceği, türlü sektörler için sürdürülen yönetim çabalarının

etkenliğini artıracağı belirtilmelidir. Bunun yanında, bütüncül kıyı alanları yönetimi

programının kıyı alanlarında gözlenen tüm sorunları çözebilecek nitelikte karmaşık bir

düzeneği gerektirmediği, öncelikle yörenin en çok gereksinim duyduğu konulara

odaklanacağı, aşamalı olarak diğer sorunları da ele alacağı açıklanmalıdır.159 Bütüncül

kıyı alanları yönetiminin balıkçılık, tarım ve sanayinin türlü dallarına olumlu katkıları

olacağı da belirtilmelidir. Belli bir yörede bütüncül yönetimin uygulanmasına

girişmeden önce yöre halkına ve söz konusu alandaki sektör yöneticilerine ya da kamu

görevlilerine, öteden beri uygulanmakta olan sektörel yaklaşımın sınırlılıkları, yeni

getirilen bütüncül yaklaşımın temel özellikleri ve bu yaklaşımın nasıl, hangi aşamalarla

yaşama geçirileceği hakkında bilgi verilmesi de yönetimin etkenliği açısından önemli

olacaktır.

Öngörülen yönetim programının kıyı alanlarının bütün sorunlarını birden ele

almaması, öncelik taşıyan sorunlardan başlayıp daha sonra aşamalı bir biçimde diğer

sorunlara eğilmesinin yerinde olacağı, programın olanaklı olduğu ölçüde kısa süreli

tutulması (örneğin 5 yıldan az) ve ne zaman sona ereceğinin belirtilmesinin de yararlı

olacağı söylenebilir.

Bütüncül kıyı alanları yönetiminde katılımın sağlanması, uygulanacak olan

programın yöre halkının gereksinimleri doğrultusunda tasarlanması, olanaklı olduğu

ölçüde geniş bir kitlenin katkılarının alınması ve özel sektör-kamu sektörü arasında

işbirliğinin güçlendirilmesi açısından önemlidir. Kıyıdan yararlanan tüm kesimlerin kıyı

yönetiminin öngördüğü etkinliklere katılımının sağlanmasının çalışmaların verimini

artıracağı düşünülmektedir. Bundan dolayı, genellikle, otel, pansiyon sahipleri ve

işletmecilerinin, turizm şirketlerinin, dükkan sahiplerinin, balıkçıların, tarımla

uğraşanların, emlakçıların, enerji kuruluşlarının, liman görevlilerinin, yerel yönetim

159 Cicin-Sain, Knecht, Integrated Coastal and Ocean Management, s.126.

76

Page 86: İVERSİTESİ SOSYAL B L MLER ENST TÜSÜ KAMU YÖNET M VE S ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/1432/2050.pdf · bölgeleri, insan ve diğer canlılar için her zaman önem taşıyan

birimlerinin, gönüllü örgütlerin, kadın gruplarının, çevrecilerin ve yöre halkının yapılan

çalışmalara etkin bir biçimde katılmaları önemlidir. Gerekirse, uygulamada kolaylık

yaratabileceği düşüncesiyle yukarıda sayılan yararlanıcı kümelerinden oluşan bir

kurulun oluşturulmasının yararlı olacağı da öngörülmektedir. Üzerinde çalışmalar

yapılan kıyı alanından yararlananların yönetim sürecine katılmalarını sağlayabilecek bu

kurulun üyelerinin çalışmalar hakkında bilgilendirilmesi ve kendilerinin yalnızca alınan

kararları onaylayıcı bir konumda olmadıklarına inandırılması önemlidir.

Yönetim dizgesinin değişikliklere direnç gösterecek yapıda olması,

bürokrasinin uygulamalar sırasında kimi güçlükler yaratma olasılığı ve getirilmesi

düşünülen yeniliklerden ekonomik açıdan olumsuz etkileneceklerin gösterebileceği

tepkiler, kıyı alanları yönetimine ilişkin etkinliklerin gerçekleştirilmesi sürecinde

sorunlar doğurabilir.160

5.Özeksel ve Yerel Yönetimlerin Rolü

Bütüncül kıyı alanları yönetiminin, bölgesel, özeksel ve yerel düzeylerdeki

yönetim birimlerinin işbirliği ve katkısı ile gerçekleştirilmesi, başarılı sonuçlar alınması

için bir zorunluluktur. İzlenecek olan programın bütün karar alma düzeneğinin desteğini

alması, akçal kaynak bulmada karşılaşılabilecek kimi güçlüklerin ortadan kaldırılmasına,

çalışmaların daha verimli bir biçimde sürdürülmesine, bürokratik engellerin aşılmasına

katkı sağlayabilecektir.161 Bu açıdan türlü bakanlıkların, gönüllü örgüt temsilcilerinin,

uzmanlık kuruluşlarının temsilcilerinden oluşan bir üst kurulun oluşturulmasının da

yararlı olabileceği düşünülmektedir.

160 a.g.y., s. 128-135. 161 R. W. Knecht, "A Perspective on the Relationship Between the Local and the National Levels of Government in Coastal Zone Management", Erdal Özhan (Ed.), MEDCOAST 93: Proceedings of the First International Conference on the Mediterranean Coastal Environment, Vol 1, November 2-5, 1993, Antalya, MEDCOST, Middle East Technical University, Ankara, 1993, s.351; Cicin-Sain, Knecht, Integrated Coastal and Ocean Management, s. 135.

77

Page 87: İVERSİTESİ SOSYAL B L MLER ENST TÜSÜ KAMU YÖNET M VE S ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/1432/2050.pdf · bölgeleri, insan ve diğer canlılar için her zaman önem taşıyan

Özeksel yönetim, ülke bütününü ilgilendiren konularda ana gelişme

doğrultularını belirlediği için kıyı alanları üzerinde dolaylı ya da dolaysız etkilerinin

olması kaçınılmazdır. Yerel, bölgesel ya da ulusal düzeydeki kuruluşların

oluşturulmasında, vergilerin saptanmasında, uluslararası ilişkilerin sürdürülmesinde,

enerji sunumunun, yerleşim yerlerinin, sanayinin alacağı yönün belirlenmesinde söz

sahibi olmasından dolayı, kıyı alanlarının yönetim sürecinde ve buralarla ilgili alınacak

kararlarda özeksel yönetimin de göz önünde bulundurulması kaçınılmazdır. Özeksel

yönetimin çıkış noktası, belli bir yöredeki kıyı alanları yönetiminden elde edilecek

kazanımın kamu yararına katkıda bulunacağı düşüncesidir. Kuşkusuz bunun ardında,

özeksel yönetimin, yalnızca kıyı alanları üzerinde değil ülke bütünü üzerinde denetim

uygulaması bulunmaktadır. Örneğin özeksel yönetim, turizmi geliştirmek, koruma

alanları için yeni yönetim yaklaşımları getirmek gibi gerekçelerle bütüncül kıyı alanları

yönetimini başlatmak isteyebilir.

Özeksel yönetimin bütüncül kıyı alanları yönetimini uygulamalarına katkısını

ya da kimi olumsuz etkilerini türlü değişik açılardan ele almak olanaklı. Özeksel

yönetimin bütüncül kıyı alanları yönetimi için öngördüğü ilkeler, yöreler arasındaki

farklılıkları göz önünde bulundurmayabilir. Özeksel yönetime bağlı olan türlü uzmanlık

kuruluşları, yönetim çalışmalarını bürokratik bir bakış açısıyla ele alıp insan öğesini ve

katılımı göz ardı edebilir. Buna karşılık özeksel yönetimin, türlü sektörlerin

etkinliklerine daha geniş bir açıdan değerlendirebilecek konumda olmasından dolayı,

bütüncül yönetim için gerekli olan eşgüdümü sağlayabilme şansı, uluslararası alandaki

türlü kıyı programları ile bağlar kurabilme olanağı ve bütüncül kıyı alanları yönetimi

uygulamalarını akçal açıdan destekleme gizilgücü vardır. Bu açıdan, kıyı alanları

yönetiminin başarı kazanmasında özeksel yönetimin desteğinin yaşamsal önemde

olduğunu belirtmek gerekir.

Yerel yönetimler, halka en yakın yönetsel birimler olmalarından ve yöreye özgü

sorunlarla birlikte yaşamalarından dolayı, bütüncül kıyı alanları yönetiminin

vazgeçilmez öğelerindendir. İçme suyu sağlanması, kamu sağlığının korunması, altyapı

gibi yerel nitelikli hizmetlerin sunumunda etkin rol oynamaları da yerel birimlerin bu

78

Page 88: İVERSİTESİ SOSYAL B L MLER ENST TÜSÜ KAMU YÖNET M VE S ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/1432/2050.pdf · bölgeleri, insan ve diğer canlılar için her zaman önem taşıyan

konudaki önemini artırmaktadır. Halk katılımını daha kolay sağlayabilmeleri, yönetim

sürecinde gerekli olabilecek verilere sahip bulunmaları da buna eklenmelidir. Yerel

yönetimlerin bir özelliği de kıyı alanlarından yararlanma biçimlerini düzenleme yetkisini

elinde bulundurmalarıdır. Kıyı alanlarından yararlanma koşullarını belirleme ve

bölgeleme yapma yetkisi, bütüncül kıyı alanları yönetiminin kullandığı önemli

araçlardandır. Bütüncül kıyı alanları yönetiminin uygulanacağı alanlar ve burada yer

alan kimi kaynaklar üzerinde denetim yetkileri bulunduğundan, yörede karşılaşılan

sorunları, yöre halkının gereksinimlerini en iyi bilen birimler olmalarından dolayı bu

birimlerinin yönetim sürecine katılmaları önemlidir.162 Yerel yönetimlerin, pek çok

deneyimin gösterdiği gibi, yeni projelerin başlamasına, yeni araçların kullanılmasına

özeksel yönetimden çok daha istekli göründüğünü de eklemek gerekir.163

6.Akçal Boyut

Bütüncül kıyı alanları yönetimi çerçevesinde öngörülen çalışmaların

sürdürülmesi için gerekli olan akçal kaynağı bulma önemli bir sorundur. Yöre halkının,

gönüllü örgütlerin çalışmalara katılımını sağlama, gerekli bilgi ve verileri

üniversitelerden ya da türlü uzmanlık birimlerinden sağlama gibi giderleri azaltıcı

önlemler bir yana bırakılacak olursa, programda yer alan çalışanların, danışmanların

ücretlerinin ödenmesi, alana ilişkin yeni verilerin toplanması ve yapılacak diğer işler için

gereken kaynağı bulmak için aslında çok fazla seçenek yoktur. Özeksel yönetim ve

uluslararası kredi kuruluşları, bugün uygulanmakta olan bütüncül kıyı alanları yönetimi

programlarının ana akçal kaynağını oluştururlar.

Bütüncül kıyı alanları yönetimi sürecinde hem uygulamaların etkinliğini

artırmaya hem de gelir elde etmeye yarayabilecek kimi önlemler getirilebilir.

Kirleticilerden vergi alınması, üretim sürecinin vergilenmesi, türlü ekonomik etkinlikler

162 a.g.y., s. 132-145. 163 Knecht, "A Perspective on the Relationship Between the Local and the National Levels of Government in Coastal Zone Management", s.352.

79

Page 89: İVERSİTESİ SOSYAL B L MLER ENST TÜSÜ KAMU YÖNET M VE S ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/1432/2050.pdf · bölgeleri, insan ve diğer canlılar için her zaman önem taşıyan

ya da çevreye zarar verebilecek girişimlerden alınabilecek harçlar, içme suyu, sağlık gibi

türlü hizmetlerin sunulmasından elde edilebilecek gelirler ya da motorlu taşıt

kullanımına, kıyıdan yararlanmaya konulabilecek dolaylı vergiler bunlardan sayılabilir.

Ancak bu tür önlemlerin bütüncül kıyı alanları yönetimi sürecinde kendisine güçlü bir

yer edinemediği, henüz gelişim aşamasında olduğu söylenebilir.164

Özellikle az gelişmiş ülkelerde, özeksel yönetimin de ekonomik açıdan güçlü

olmaması, bu tür programları dış kaynak bulma arayışına yöneltmekte, bu konuda bu

konuda başvurabilecek kurumların başında da Dünya Bankası, UNEP, UNDP, GEF,

bölgesel kalkınma bankaları ya da uluslararası yardım kuruluşları165 gelmektedir.

164 Vallega, Fundamentals of Integrated Coastal Management, s.6, Cicin-Sain, Knecht, Integrated Coastal and Ocean Management, s. 165-166. 165 Kanada (Canadian International Development Agency- CIDA), Amerika Birleşik Devletleri (United States Agency for International Development -USAID), İsveç'in (Swedish International Development Authority - SIDA) uluslararası yardım kuruluşları buna örnek olarak verilebilir. Bkz. Cicin-Sain, Knecht, Integrated Coastal and Ocean Management, s.167.

80

Page 90: İVERSİTESİ SOSYAL B L MLER ENST TÜSÜ KAMU YÖNET M VE S ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/1432/2050.pdf · bölgeleri, insan ve diğer canlılar için her zaman önem taşıyan

Çizelge 10: Kıyı Yönetiminin Aşamaları, Öğeleri ve Uygulama Konuları

Aşamalar Öğeler Konular Süreç Kıyı Dinamikleri

Su Döngüsü Ekosistem Dinamikleri Etkinliklerin Yoğunlaşması

Etmenler Suyun Niteliği ve Niceliği Biyolojik Çeşitlilik Nüfus Büyümesi Ekonomik Büyüme

Önemli Sorunlar Kıyı Erozyonu/Kum Birikmesi Ekosistemin Tahrip Edilmesi Deniz Kirliliği Su Kirliliği Kaynak Kullanımında Çatışmalar Toprak Kullanımında Çatışmalar İnsan Etkinlikleri Nüfusun Yoğunlaşması Kentleşme Atıkların Boşaltımı

Olanaklar

Ekonomik Gelişme Balıkçılık/Akuakültür Denizden Petrol vb.Maddelerin Çıkarılması Tarım Sanayi Turizm Ulaşım Kentsel Gelişme

Planın Yapılması

İlgili Gruplar

Balıkçılar Sanayi Emlakçılar Planlama Büroları LimanYetkilileri/Askeri Kuruluşlar/ Kanalizasyon Sistemi Turistler Çevreci Gruplar

Ölçek/Sorumluluk Yerel/Bölgesel

Araçlar Mekansal Planlama

Fiziksel Planlar ve Kaynak Yönetimi Planları

Yasal Düzenlemeler Toprak Kullanımının Denetlenmesi Emisyon Standartları Deniz Kullanımının Düzenlenmesi Projeler İçin ÇED Uygulanması

Planın Uygulanması

Ekonomik Araçlar Altyapının Geliştirilmesi Limanlar Sahilin Korunması Atıksuların İşlenmesi Kıyıya Ulaşım İçin Yollar Yapılması ....

Kaynak: UNEP Water Branch-PAP Regional Activity Centre, Integrated Coastal Area and River Basin Management, 1997.

81

Page 91: İVERSİTESİ SOSYAL B L MLER ENST TÜSÜ KAMU YÖNET M VE S ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/1432/2050.pdf · bölgeleri, insan ve diğer canlılar için her zaman önem taşıyan

IV.Değerlendirme

Tarih boyunca insan etkinliklerinin su kenarlarında yoğunlaşmasının kıyıların

içinde bulunduğu sorunların temel nedeni olduğu söylenebilir. Tarıma, enerji üretimine,

ulaştırmaya, turizme elverişli yerler olmaları, doğal kaynaklara ve hammaddelere ev

sahipliği yapmaları, doğal güzellikler ve biyolojik çeşitlilik açısından varsıl olmaları,

kıyı alanlarının insan etkinliklerinin ve ekonomik yaşamın odaklandığı yerler olmasına

yol açmıştır. Kıyı alanlarında ortaya çıkan sorunların dünya gündeminde önemli bir yer

tutmasını da, kıyıların sahip olduğu bu niteliklere bağlamak gerekir. Söz konusu

özelliklere yakından bakıldığında hemen hepsinin bir yönüyle ekonomik değerinin

olduğu görülecektir. İşte kıyıların içinde bulunduğu bu durum, bir yandan kıyı alanları

üzerinde çıkarları bulunan türlü kümeler arasında çatışmalar yaratıp sorunların

ağırlaşmasına yol açarken, bir yandan da kıyıların korunması için önlemler alınmasını,

kıyı yönetimi düzeneklerinin geliştirilmesini gerekli kılmıştır. Ulusal kıyı alanları

içindeki, tarım, sanayi, balıkçılık, ulaştırma, enerji, turizm gibi türlü sektörlerin

düzenleme altına alınması böyle bir gereksinimin sonucu olmuştur. Sektörel yaklaşımın

egemen olduğu bu çabalar, daha çok, türlü bilim dallarının, kıyının kara yönünde

gözlenen özgül bir soruna odaklanması biçiminde ortaya çıkıyordu. Özellikle yirminci

yüzyılın son çeyreğinde kıyının deniz ve kara yönündeki etkinliklerin karmaşıklaşarak

artması ve küresel çevre sorunlarının gündeme gelmeye başlaması, geleneksel sektörel

kıyı yönetimi yaklaşımlarının yetersiz kalmasına yol açarak yeni arayışları gündeme

getirmiştir. 1970'lerden itibaren başta ABD olmak üzere sanayileşmiş ülkelerde

uygulanmaya başlanan ve 1990'lı yıllarda uluslararası alanda da benimsenerek diğer

ülkelere yaygınlaştırılmaya çalışılan bütüncül kıyı alanları yönetimi, bu arayışın bir

sonucudur. Geleneksel kıyı yönetimi dizgesinin eksik yönleri üzerine kurulu bulunan bu

yaklaşım, adından da anlaşılabileceği gibi, daha kapsamlı bir bakış açısına sahiptir.

Kıyının kara ve deniz yönünün birlikte ele alınması, kıyı sorunlarına yönelen bilim

dalları arasında eşgüdümün sağlanması ve özellikle de toplumsal bilimlerin katkısının

sağlanması, kıyı yönetimi sürecine özeksel yönetim kurumlarının yanı sıra yerel

yönetimlerin, yerel girişimlerin, özel sektörün ve yöre halkının eklemlenmesi, yönetsel

82

Page 92: İVERSİTESİ SOSYAL B L MLER ENST TÜSÜ KAMU YÖNET M VE S ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/1432/2050.pdf · bölgeleri, insan ve diğer canlılar için her zaman önem taşıyan

birimler arasında yetki ve sorumluluk çatışmasının ortadan kaldırılarak eşgüdümün

sağlanması ve uluslararası alanda işbirliğinin geliştirilmesi, bu yeni yaklaşımın

dayandığı temel ilkelerdendir.166 Günümüzde, bütüncül kıyı alanları yönetimi yaklaşımı

kendisine küresel ölçekte destek bulmuş görünüyor. Uluslararası alanda çevre sorunları

ile savaşımda bulunmak üzere kurulmuş UNEP gibi örgütlerin yanı sıra Dünya Bankası,

OECD gibi akçal kuruluşlar ya da Avrupa Birliği gibi ulus-üstü örgütlenmeler kıyıların

içinde bulunduğu sorunlara çözüm olarak bütüncül kıyı alanları yönetimi ilkelerinin

yaşama geçirilmesini salık vermekteler. Bütüncül kıyı alanları yönetimi üzerinde bu

denli güçlü biçimde oydaşmaya varılmasının ardında, kıyı alanlarında karşılaşılan

sorunlarla etkin bir savaşımda, diğer çevre sorunlarında olduğu gibi, küresel ölçekte

işbirliğinin sağlanması gerekliliği bulunuyor. Ancak, kuramsal çerçevesi özellikle

"sürekli ve dengeli kalkınma" ilkesi doğrultusunda oluşturulan ve daha çok küresel

ekonomik dizgenin sürekliliğinin sağlanmasına yönelik bu küresel girişimlerin, birörnek

uygulama modellerinin ve serbest pazara dayalı araçların çevre ülkelere dayatılması

sürecine yaptığı katkının görmezden gelinerek, ulusal çevre yönetimi düzeneklerine

sorgulanmaksızın aktarılmasının önemli sorunlar doğuracağı açıktır.

Bu aşamada, son dönemde, küresel çevre sorunları gündeminde kendisine güçlü

bir yer edinen ve bütüncül kıyı alanları yönetimini biçimlendiren temel bir ilkeye,

"sürekli ve dengeli kalkınma"ya (sustainable development), değinmekte yarar var. İlk

olarak 1987’de Ortak Geleceğimiz167 adlı yazanakta kapsamlı bir biçimde işlenen bu

kavramın yaygın bir biçimde uygulama olanağına kavuşmasında 1992 Rio Çevre ve

Kalkınma Konferansı’nın payı büyüktür. Ekonomik kalkınmada çevre değerlerini de göz

166 Bütüncül kıyı alanları yönetiminde ya da çevre yönetiminde son dönemde kullanılagelen kavramların çoğunun aslında, henüz sanayi toplumunun etkisi altına girmemiş yerlerde öteden beri uygulanmakta olduğu da bir gerçek. Günümüzde çevre yönetiminin dayanması gerektiği belirtilen "doğayla uyum içinde yaşama, yenilenebilir kaynakların kullanımı, yeniden kullanım, doğal yaşam alanlarına zarar verilmemesi, atıklardan kurtulma, topluluk bilincine sahip olma, yerinden yönetim" gibi pek çok ilkenin yeni olduğunu söyleyebilmek oldukça güç. Bkz. Klee, The Coastal Environment, s.48. 167 Birleşmiş Milletler Dünya Çevre ve Kalkınma Komisyonu, Ortak Geleceğimiz, Çev. Belkıs Çorakçı, Ankara, Türkiye Çevre Sorunları Vakfı, 1987.

83

Page 93: İVERSİTESİ SOSYAL B L MLER ENST TÜSÜ KAMU YÖNET M VE S ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/1432/2050.pdf · bölgeleri, insan ve diğer canlılar için her zaman önem taşıyan

önünde bulundurma, ya da yazanağın anlatımıyla, “bugünkü kuşakların gereksinimlerini

gelecek kuşakların gereksinimlerinin karşılanmasına zarar vermeden karşılama”

biçiminde özetlenebilecek olan bu yaklaşım, bütün çevre politikalarını olduğu kadar kıyı

yönetimini de etkilemiştir. Sürekli ve dengeli kalkınma kavramının temel politikalarda

yerleşmeye başlamasıyla birlikte, ekonomik kararların çevre değerleri üzerindeki olası

olumsuz etkileri de göz önünde bulundurulmaya başlanmıştır. Ekonomik kalkınmayı

sağlamak amacıyla yaşama geçirilecek yatırım kararlarının ya da türlü sektörlerin

işleyişini denetlemek üzere alınan önlemlerin çevreye verebileceği zararın hesaba

katılmasında; doğal kaynakların ve biyolojik çeşitliliğin korunmasının aynı zamanda

ekonominin sürdürülebilirliğine katkıda bulunacağının anlaşılmasında ve alınacak

kararların gelecek kuşakların yaşamları üzerinde doğuracağı sonuçlar üzerinde

düşünülmeye başlanmasında sürekli ve dengeli kalkınma yaklaşımının da payı

bulunmaktadır. Çalışmanın bir sonraki bölümünde de değinildiği gibi, kıyı alanlarına

yönelik uluslararası belgelerde ve türlü uluslararası örgütlerin yine kıyı alanları yönetimi

konusunda yayınladığı kuramsal çalışmalarda sürekli ve dengeli kalkınma en çok sözü

edilen kavramlardan birisidir. Kavramın, ulusal kıyı yönetimi süreçlerine iki yoldan

etkide bulunacağı düşünülebilir. Bunlardan birincisi ve dolaylı olanı, ülkenin çevre

koruma politikalarının sürekli ve dengeli kalkınma ilkeleri doğrultusunda oluşturulmuş

olmasıdır; bu durumda çevrenin diğer öğelerinde olduğu gibi kıyı alanları üzerine

alınacak kararlarda da çevre ve ekonominin birlikte değerlendirileceği, bir başka

anlatımla sürekli ve dengeli kalkınma kavramının yaşama geçirileceği beklenebilir.

İkincisi, kavramın oluşmasında etkin rol almış, bu anlayışı ana politikalarına ve çalışma

programlarına uyulması gereken bir ilke olarak yansıtmış uluslararası örgütler yoluyla

gerçekleşebilir. Birleşmiş Milletler, Dünya Bankası gibi örgütlerin, gelişmekte olan bir

ülkede destekleyeceği kıyı alanları yönetimi programlarında sürdürülebilir kalkınma

yaklaşımının uygulanmasını ön koşul olarak sunması buna örnek verilebilir. Uluslararası

alanda kıyı yönetimi uygulamalarına ayrılan İkinci Bölüm'de konuya daha ayrıntılı

değinilecektir.

84

Page 94: İVERSİTESİ SOSYAL B L MLER ENST TÜSÜ KAMU YÖNET M VE S ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/1432/2050.pdf · bölgeleri, insan ve diğer canlılar için her zaman önem taşıyan

İkinci Bölüm: Uluslararası Alanda Kıyı Yönetimi Uygulamaları

Uluslararası düzeyde kıyılar için alınan önlemlere ayrılan bu bölümün iki işlevi

yerine getireceği düşünülmektedir. Bunlardan birincisi, bölümün başlığından da

anlaşılabileceği gibi, özellikle 1992 Rio Konferansı sonrası kıyılara karşı ilginin

artmasına koşut olarak küresel düzeyde alınan önlemleri, gerçekleştirilen etkinlikleri

sergilemek; ikincisi ise, kıyı yönetiminin yirminci yüzyıl boyunca geçirdiği dönüşümde

uluslararası örgütlerin yerini sorgulamaktır. Bir anlamda, söz konusu değişim sürecinin

yaşanmasında baş rolü oynayan bu güç odaklarının uyguladığı ya da desteklediği kıyı

yönetimi programlarının hangi ilkeler çerçevesinde yürütüldüğünü belirleyip kıyı

alanlarına bakış açılarını ortaya koymanın, kıyı yönetiminin geçirdiği değişimin

yönünün ve niteliğinin anlaşılmasına katkıda bulunacağı düşünülmektedir. Bu amaç

doğrultusunda, Dünya Bankası, Birleşmiş Milletler ve Avrupa Birliği gibi türlü

örgütlerin çevre sorunlarına ve özellikle de kıyı alanlarına yaklaşımı ele alınacak; söz

konusu örgütlerin kıyı alanlarının korunmasına ve yönetilmesine ilişkin aldıkları

önlemler, yaptıkları çalışmalar, ortaya koydukları ilkeler ve başlattıkları programlar

incelenecektir. Yirminci yüzyılı son döneminde özellikle ekonomide ve kamu

yönetiminde gözlenen gelişmelerin kıyı yönetimine etkisi de yine bu bölümde

işlenecektir.

Özellikle Rio Konferası'ndan sonra bütüncül kıyı alanları yönetimi

uygulamalarının yaygınlaştığına yukarıda değinilmişti. Türkiye'de özellikle 1990'lı

yılların ikinci yarısından bu yana, pilot uygulama nitelikteki kıyı yönetimi

programlarının başlatılmasını da bu durumun bir sonucu olarak değerlendirmek gerekir.

Genellikle, Birleşmiş Milletler, Dünya Bankası ya da Avrupa Birliği gibi uluslararası

düzeydeki örgütlenmelerin kıyı yönetimi ve çevre yönetimine ilişkin olarak kurdukları

türlü fonlardan alınan destekle yaşama geçirilmeye çalışılan söz konusu programlara

kısaca değinmek yararlı olacaktır.

85

Page 95: İVERSİTESİ SOSYAL B L MLER ENST TÜSÜ KAMU YÖNET M VE S ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/1432/2050.pdf · bölgeleri, insan ve diğer canlılar için her zaman önem taşıyan

I.Çevre ve Kıyı Yönetiminde Yeni Güç Odağı Olarak Uluslararası Örgütler

Son yıllarda kıyı yönetimindeki gelişmelerin büyük ölçüde, uluslararası örgütler

tarafından yönlendirildiği görülmektedir. Aslında yalnızca kıyı yönetimine özgü bir

durum değildir bu; diğer çevre sorunları için de aynı şeyleri söylemek çok da yanlış

olmayacaktır. Ekonomide, iletişimde, kültürde, küresel değerlerin egemen olmaya

başlaması, çevre sorunlarının nitelik ve nicelik olarak değişime uğraması ve gönüllü

örgütlerin bir edimci olarak güçlenmeye başlaması, kıyı yönetiminde yeni bir dönemi

başlatmıştır denebilir. Bu yeni dönem, aynı zamanda, ulusal devletlerin, tıpkı diğer

konularda olduğu gibi kıyı yönetiminde de uluslararası alandaki gelişmelere

bağımlılığını simgelemektedir.

A.Çevre Sorunlarının Uluslararası Nitelik Kazanması

1980’lerden önce çevre sorunları bugün olduğu gibi uluslararası politikada

önemli bir yer tutmuyor, daha çok, diğer sorun alanlarının bir parçası olarak ele alınıyor,

yerel bir sorun olarak niteleniyordu. Ancak küresel boyutlarda etkilerini duyuran çevre

sorunlarının ortaya çıkmaya başlamasıyla ya da başka bir deyişle sorunların farkına

varılmasıyla konu uluslararası politikada kendine yer bulmaya başlamıştır.168 Bu açıdan

1992 Rio Konferası’nın etkisinin önemi gözden yitirilemez. İlk defa Rio Konferansı ile

küresel ısınma, biyolojik çeşitlilik, ormansızlaşma gibi tüm dünyanın geleceğini

ilgilendiren küresel sorunlar uluslararası alanda geniş bir katılımla tartışılmaya

başlanmıştır. Her ne kadar kendisinin öncülü 1972 Stockholm Konferansı da benzer

168 Eğer bir çevre sorununun sonuçları tüm dünyayı etkiliyorsa yani küreselse ya da tek bir bölge ile sınırlı kalmıyorsa o sorunun küresel çevre politikaları içinde değerlendirilebileceği söylenebilir. "Küresel çevre değerleri" (global commons) yani tek bir ülkeye ait olmayan tüm dünyanın sahip olduğu, insan ve diğer canlıların varlıkları için yaşamsal önem taşıyan doğal değerler ya da kaynaklar da küresel çevre politikaları içinde değerlendirilmektedir. Su, küresel ısınma, atıklar, kimyasal maddeler, biyolojik çeşitliliğin ya da canlı türlerinin yok olması, ormansızlaşma, hava kirliliği gibi konular uluslararası çevre politikalarının içinde değerlendirilmektedir. Bkz. Gareth Porter and Janet Welsh Brown, Global Environmental Politics, 2nd Edt., Westview Press, Oxford,1996, s.13; Elizabeth R. DeSombre, "International Environmental Policy", B. Nath, L. Hens ve diğerleri (Eds.), Environmental Management in Practice (Volume I): Instruments for Environmental Management, Routledge, London, 1998, s.362.

86

Page 96: İVERSİTESİ SOSYAL B L MLER ENST TÜSÜ KAMU YÖNET M VE S ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/1432/2050.pdf · bölgeleri, insan ve diğer canlılar için her zaman önem taşıyan

biçimde yeryüzündeki devletlerin büyük bölümünün bir araya geldiği genel bir buluşma

olsa da, hem bu denli küresel ölçekte sorunların ele alınmamış olması,169 hem de Doğu

Bloku ülkelerinin söz konusu toplantıda temsil edilmemeleri,170 bir başka anlatımla tüm

dünya ülkelerinin toplandığı bir zirve niteliğinde olmaması nedeniyle uluslararası alanda

Rio Konferansı kadar etkili olamamıştır. Bugün çevre sorunlarının uluslararası politika

alanında, güvenlik ve ekonomiden sonra üçüncü büyük sorun ya da işbirliği alanı olduğu

söylenebilir.171

B.Uluslararası Örgütler ve Çevre Sorunları

Yukarıda değinildiği gibi, küresel çapta etkili olan çevre sorunlarının yarattığı

olumsuz sonuçların daha çok, büyük uluslararası örgütler eliyle denetlenmeye

çalışıldığını görüyoruz. Çevre sorunlarını dolaylı ya da dolaysız bir biçimde ilgi alanları

içinde gören UNEP, FAO gibi türlü Birleşmiş Milletler örgütleri, Dünya Bankası, IMF,

Dünya Ticaret Örgütü gibi akçal kuruluşlar uluslararası çevre politikalarının alacağı

yönün belirlenmesinde önemli ölçüde etkilidirler. Bunda, küresel çevre sorunlarının sınır

tanımayan, devletlerin ortak çabasını gerektiren niteliğe sahip olması kadar, söz konusu

uluslararası örgütlerin büyük ölçüde, küresel ölçekteki ekonomi ve güvenlik ilişkilerini

yürütüyor olmasının da payı vardır. Dünya Bankası, Birleşmiş Milletler gibi büyük

uluslararası örgütlerin, çevre sorunları ve kıyı alanlarına ilişkin işlevlerini giderek

artırmasına bir başka açıdan da bakılabilir. Küreselleşmenin, yeni dünya düzeninin,

kamu yönetimine etkilerinin incelendiği bölümde de değinildiği gibi, "governance"

süreci ile birlikte ulusal devletlerin yetkilerinin ve denetimlerinin giderek azalmasının

169 Mark F. Imber, "The Environment and the United Nations", John Vogler, Mark F. Imber (Eds.) The Environment & International Relations, Routledge, London, New York, 1996, s.139. 170 Sovyetler Birliği, Doğu Almanya’nın Batı Almanya ile eşit haklara sahip olarak alınmamasını protesto etmek için Stockholm Konferansı’na katılmamıştır. Romanya ve Yugoslavya dışındaki diğer Varşova Paktı üyeleri de Sovyetler Birliği’nin kararını destekleyip Konferans’a gitmeyince toplantılarda dönemin iki büyük bloğundan yalnızca birinin görüşleri ağır basmış oldu. Bkz. Fehmi Yavuz, Çevre Sorunları, 2.Baskı, SBF Yayınları, Ankara, 1975, s.15. 171 Porter, Brown, Global Environmental Politics, s.1.

87

Page 97: İVERSİTESİ SOSYAL B L MLER ENST TÜSÜ KAMU YÖNET M VE S ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/1432/2050.pdf · bölgeleri, insan ve diğer canlılar için her zaman önem taşıyan

çevre sorunları konusunda da geçerli olduğu söylenebilir.172 İmzalanan uluslararası

antlaşmalar ya da herhangi bir çevre projesi için yapılan kredi sözleşmeleri ile getirilen

yeni koşullar ulusal devleti geleneneksel yönetim yapısında değişiklikler yaptırmaya

zorlamıştır. Çevre sorunlarının ulus-üstü kurumlarca ele alınması eğiliminde, son

dönemde giderek daha çok uygulama alanı bulan bütüncül yaklaşımların da payı

bulunmaktadır. Ortaya çıkan sorunların bütüncül bir bakış açısıyla ele alınması

zorunluluğundan yola çıkan bu yaklaşımların yerel-bölgesel düzeylerde olduğu kadar

küresel düzeyi de gündeme getirmeye başlamaları da, uluslararası örgütlerin çevre

sorunları alanında önemli bir edimci olarak algılanmalarına katkıda bulunmuştur.173

Uluslararası örgütlerden kimileri -örneğin UNEP-, çevre sorunlarını doğrudan

doğruya ilgi alanlı içinde görmekte, genel amaçlı olarak kurulmuş kimi örgütler de

sorunu kalkınma bağlamında ele almaktadır -örneğin Dünya Bankası-. Bu tür örgütlerin

büyüklükleri de farklılık göstermektedir. Örneğin Dünya Bankası, 6 000’in üzerinde

görevlisi ve her yıl milyarlarca Dolarlık kredi verme olanağını tanıyan akçal gücüyle

diğer uluslararası örgütlerden ayrılmaktadır. Birleşmiş Milletler Çevre Örgütü’nün

çalışan sayısının 240, bütçesinin de 60 milyon Dolar olduğu174 göz önünde tutulursa, bu

tür örgütler arasındaki dengesizlik kendiliğinden ortaya çıkacaktır.

C.Gönüllü Örgütler

Son yıllarda çevre sorunlarının nicelik ve nitelik olarak çeşitlenmesiyle birlikte

konu ile ilgili gönüllü örgütlerin sayılarında da bir artışın olduğunu görüyoruz. Buna

koşut bir gelişme de, çevre sorunlarının sınır ötesi etkilerinin eskisine oranla daha ağır

172 Bkz. Marian A. L. Miller, "Sovereignty Reconfigured: Environmental Regimes and Third World States", Karen T. Litfin (Ed.), The Greening of Sovereignty in World Politics, The MIT Press, Cambridge, 1998, s.174-177; Gülten Kazgan, Küreselleşme ve Ulus-Devlet: Yeni Ekonomik Düzen, Bilgi Üniversitesi Yayınları, İstanbul, 2000, s.35. 173 Veronica Ward, "Sovereignty and Ecosystem Management Clash of Concepts and Boundaries?", Karen T. Litfin (Ed.), The Greening of Sovereignty in World Politics, The MIT Press, Cambridge, 1998, s.79-91.

88

Page 98: İVERSİTESİ SOSYAL B L MLER ENST TÜSÜ KAMU YÖNET M VE S ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/1432/2050.pdf · bölgeleri, insan ve diğer canlılar için her zaman önem taşıyan

bir biçimde duyumsanmaya başlamasının, bu alanda etkinliklerini sürdüren gönüllü

örgütlerin çabalarının yetersiz kalması sonucunu doğurmasıdır. Çalışmalarını gönüllülük

temelinde sürdüren, kâr elde etmeyi başlıca amaç olarak almayan, devletin ve büyük

sermaye gruplarının denetiminde olmayan,175 belirli ilke ve erekler doğrultusunda

eylemlerini sürdüren bu tür örgütlenmelerin yalnızca yerel ya da ulusal düzeyde

örgütlenmekle kalmayıp uluslararası alanda da etkin olmaya çalıştıklarını, bu amaçla

işbirliğine ya da üst örgütlenmelere gittiklerini görüyoruz.176 Salt uluslararası alanda

çalışmak üzere kurulmuş örgütlere rastlamak da olanaklı. Bir başka deyişle, "çevre

sorunlarının sınır tanımazlığı” ilkesi ile bu konularda dayanışma içinde olmanın

sorunların çözümünü kolaylaştıracağı düşüncesinin, uluslararası alanda çalışmalarını

sürdüren gönüllü örgütlerin kurulmasında başlıca etmen olduğu söylenebilir. 1992 Rio

Konferansı ile birlikte gönüllü örgütlerin, çevre politikalarını belirleme sürecine daha

etkin bir biçimde katılmaya başladıklarını görüyoruz. Bu durumun izlerini Rio

Konferansı’nın hem hazırlık aşamasında, hem konferans sırasında, hem de kabul edilen

belgelerde görmek olanaklıdır. Konferansın hazırlık aşamasında gönüllü örgütlerin de

174 Porter, Brown, Global Environmental Politics, s.41; James Connely, Graham Smith, Politics and the Environment: From Theory to Practice, Routledge, London, New York, 1999, s.198. 175 Bu noktada büyük sermaye gruplarıyla ya da uluslararası akçal destek örgütleriyle yakın ilişkide bulunmayan gönüllü örgütlerin daha çok kamuoyunu bilinçlendirme, eğitimsel etkinliklerde bulunma ya da türlü tepkisel yöntemleri izlemek zorunda kaldıklarını, belli bir çevre sorununun çözümünde, diğer kümede yer alan gönüllü örgütler kadar katkı sağlama olanağına sahip olamadıklarını belirtmekte yarar var. 176 Uluslararası alanda çalışan gönüllü örgütlerin kimi bir federasyon çatısı altında toplanmıştır. Örneğin 53 bağımsız ulusal gönüllü örgütü bünyesinde barındıran Yeryüzünün Dostları (Friends of the Earth International -FOEI) konfederasyon biçiminde örgütlenmiştir. Azgelişmiş ülkelerin gönüllü örgütler de aralarındaki eşgüdümü ve işbirliğini geliştirmek üzere üst örgütlenmeler kuruyorlar. Örneğin Brezilya’daki devlet dışı kuruluşlar forumu (Brazilian NGO Forum) Rio Konferansı sırasında 1000’den fazla örgütü buluşturmuştu. Endonezya’da 1982’de kurulan ve 68 ulusal çevreci örgütü temsil eden üst kuruluşun (Kenya Environmental Non-Governmental Organization – KENGO) aynı zamanda yakın ülkelerdeki 20’den fazla çevreci örgütle de bağı vardır. Endonezya’daki çevre forumu da (Indonesian Environmental Forum – WALHI) ülke çapındaki 450 çevreci örgütü bir araya getirmektedir. Amazon havzasındaki beş ülkedeki yerli azınlıkların, Amazon’daki kalkınma projelerine karşı hareket etmek amacıyla kendi aralarında kurdukları birliği de (İspanyolca adıyla COICA) burada anmak gerekir. Bkz. Porter, Brown, Global Environmental Politics, s.51-53.

89

Page 99: İVERSİTESİ SOSYAL B L MLER ENST TÜSÜ KAMU YÖNET M VE S ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/1432/2050.pdf · bölgeleri, insan ve diğer canlılar için her zaman önem taşıyan

katkılarının alınmasının, daha sonraki Birleşmiş Milletler toplantılarının da uyacağı bir

ilke olma özelliğini kazandığı söylenebilir.177

Uluslararası alanda çalışmalarda bulunan gönüllü örgütlerin küresel çevre

politikalarının belirlenmesinde, kimi uygulamalara karşı tepki göstermek,178 yeni çevre

sorunları hakkında kamuoyunu bilgilendirmek, kendi hükümetlerine gerekli düzeltimleri

yapması yolunda baskıda bulunmak, kimi yerel nitelikli çevre sorunlarına yönelik

projeler gerçekleştirmek ya da uluslararası sözleşmelerin uygulanıp uygulanmadığını

denetlemek gibi yollarla etkili olabildikleri görülmektedir.179

Uluslararası kamuoyunda çevre sorunlarının yer edinme biçiminde, yukarıda

kısaca değinilen, daha çok gelişmiş ülkelerde örgütlenmiş olan gönüllü örgütlerin etkili

olduğunu görüyoruz. Herhangi bir çevre sorununun ortaya çıkışı, etkilerinin

duyumsanmaya, kamuoyunda yer edinmeye başlaması, bu sorunların ardındaki olası

edimcilere karşı gösterilecek tepkilerle eylem biçimleri ve sorunun çözümü için

geliştirilebilecek önerilerde, kısacası bütün yönleriyle çevre sorunlarında, daha çok

gelişmiş ülkelerdeki gönüllü çevre örgütlerinin söz sahibi olduklarını, belki de daha

doğru bir deyişle öyle algılandıklarını söyleyebiliriz. Bu durumun bir başka biçimde dile

177 Örneğin Cenevre’de Mart 1991’de yapılan ikinci hazırlık toplantısına 200 gönüllü örgüt katılmıştı; New York’taki son hazırlık toplantısında ise bu sayı 500’e ulaşmıştır. Ancak konferansın ana doğrultularının belirlenmesinde gönüllü örgütlerin fazla etkili olamadığını, özelikle de bu açıdan özel önem taşıyan akçal kaynak bulma ve ticaret konularında daha çok resmi temsilcilerin söz sahibi olduklarını, gönüllü örgütlerin daha çok toplumsal konularda etkili olabildiklerini söyleyebiliriz. Örneğin söz konusu örgütlerin Gündem 21’in yoksulluk, tüketim, kadın sorunları ile ilgili bölümlerindeki etkisi diğerlerine göre çok daha fazladır. Bkz. Porter, Brown, Global Environmental Politics, s.58. 178 Uluslararası nitelikteki gönüllü çevre örgütleri, uluslararası mali kuruluşların türlü uygulamalarına karşı eleştiriler yöneltip başarılı sonuçlar alabiliyorlar. Örneğin güneyli ve kuzeyli NGO’lar, Dünya Bankası’nın denetiminde olan ‘Global Environment Facility’in (GEF) 1991-1993 yıllarındaki deneme aşamasında, sekreterliğin Dünya Bankası’ndan bağımsız hareket etmesini ve projelerde, anlaşmayı imzalayan tüm ülkelerin söz sahibi olmasını isteyerek GEF’in yeniden yapılanmasında etkili olmuşlardır. Bkz. Porter, Brown, Global Environmental Politics, s.57. 179 Donald T. Wells, Environmental Policy: A Global Perpective for the Twenty-First Century, Prentice Hall, New Jersey, 1996, s.35; Porter, Brown, Global Environmental Politics, s.54.

90

Page 100: İVERSİTESİ SOSYAL B L MLER ENST TÜSÜ KAMU YÖNET M VE S ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/1432/2050.pdf · bölgeleri, insan ve diğer canlılar için her zaman önem taşıyan

getirilmesi de, az gelişmiş ya da gelişmekte olan ülkelerdeki gönüllü örgütlerin çoğu

zaman görmezden gelinmesidir.180

Bu açıdan uluslararası gönüllü örgütlerin küresel çevre politikalarının

belirlenmesinde sanıldığının tersine fazla da etkin olamadığı, devletlerin bu alanda tıpkı

eskiden olduğu gibi belirleyici rollerini sürdürdükleri söylenebilir. Gönüllü örgütlerin

geçmişe oranla uluslararası alanda daha çok seslerini duyurabildikleri bir gerçek. Ancak

bundan, gönüllü örgütlerin bir edimci olarak uluslararası alanda yer aldıkları sonucunu

çıkarmamak gerekir. Buna en yakın konumda olan NGO’ların büyük akçal ya da siyasal

desteğe sahip Batılı büyük uluslararası gönüllü kuruluşlar olduğu söyleyebilir.

Sonuç olarak uluslararası çevre politikalarının belirlenmesinde devletlerin hala

başat güç olarak yerlerini koruduklarını ama uluslararası kuruluşların, uluslararası

gönüllü örgütlerin ve özel şirketlerin giderek artan bir biçimde politikaların belirlenme

sürecinde yer almaya başladıkları söylenebilir. Bu açıdan, en azından şimdilik, gönüllü

kuruluşların, işlevleri daha çok, yeni toplumsal sorunları uluslararası alana taşımak olan,

ancak ileride bir edimci olarak uluslararası alanda yer edinme gizilgücüne sahip

örgütlenmeler olduğu söylenebilir.

D.Uluslararası Örgütler ve Kıyı Yönetimi

Uluslararası örgütlerin kıyı alanlarına yönelik etkinlikleri uygulamadan daha

çok kuramsal düzeyde yoğunlaşmaktadır. Genellikle birkaç yörede deneme niteliğinde

başlatılan pilot çalışmaları saymazsak, bu tür kuruluşların kıyı yönetimini asıl olarak

yaptıkları kuramsal nitelikli çalışmalarla etkiledikleri söylenebilir. Bu durum kendisini,

180 Az gelişmiş ya da gelişmekte olan ülkelerdeki gönüllü çevre örgütlerinin çevreye bakış açılarında genellikle yoksulluktan kaynaklanan sorunların ilk sırada yer aldığını görmekteyiz. Ozon tabakasının incelmesi, küresel ısınma, biyolojik çeşitliliğin kaybı gibi daha küresel sorunlardan çok, toprak kullanımı, ormanların yok edilmesi, balıkçıklıkla ilgili sorunlar, doğal kaynakların adil olmayan bir biçimde kullanılması, kirlilik gibi daha çok kalkınmaya ilişkin sorunlara ağırlık verildiği gözlenmektedir. Bu kümede yer alan örgütlerin ilgilendikleri de bir başka konu da, az gelişmiş ülkelerin kalkınma çabalarını desteklemek üzere çok uluslu bankaların ve şirketlerin başlattığı

91

Page 101: İVERSİTESİ SOSYAL B L MLER ENST TÜSÜ KAMU YÖNET M VE S ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/1432/2050.pdf · bölgeleri, insan ve diğer canlılar için her zaman önem taşıyan

kıyı yönetimi sürecinde uyulması gereken genel ilkelerin belirlenmesi biçiminde

göstermektedir.

Uluslararası alanda kıyı alanları yönetiminin uygulama yöntemini belirlemek,

uygulayıcılara yol gösterici olmak üzere ilk çalışma 1987’de OECD tarafından

yapılmıştır.181 1988 yılında iklim değişikliği konusunda Dünya Meteoroloji Örgütü

(World Meteorological Organization-WMO) ve UNEP’in ortaklaşa düzenledikleri

küresel iklim değişikliği konusundaki uluslararası panelde de182, söz konusu tehlikeye

karşı kıyı bölgelerinin korunmasını sağlamak amacıyla bir “kıyı bölgesi yönetimi alt

grubu” kurulmuştur.183 OECD'nin 1987 yılında yayınladığı çalışmadaki yol gösterici

nitelikteki ilkeler daha sonra 1992 yılında Brezilya'da gerçekleştirilen Rio Çevre ve

Kalkınma Konferansı’nda184 da olduğu gibi benimsenmiştir.185 Rio Konferansı’ndan

sonra da söz konusu ilkelerin geliştirilmesi amacıyla türlü çalışmalar yapılmıştır. Dünya

Bankası'nın, FAO ve UNEP’in desteği ile 1993’de birlikte yayınladığı ilkeler dizisi

bunlardan biridir.186 Kasım 1993’de Hollanda’da 90 ülkenin katılımıyla gerçekleştirilen

projelerdir. Bir anlamda azgelişmiş ya da güneyli gönüllü örgütlerin daha "marjinal" kümeyi temsil ettikleri söylenebilir. Bkz. a.g.y., s.53; Connely, Smith, Politics and the Environment, s.199. 181 Organisation for Economic Co-Operation and Development, Integrated Coastal Zone Management: Review of Progress in Selected OECD Countries, OECD, Paris, 1987. 182 Intergovernmental Panel on Climate Change-IPCC 183 Özellikle iklim değişikliği sonrasında deniz altında kalabilecek ülkelerin durumuyla ilgilenmek üzere kurulan bu alt kurulun çalışmalarında söz konusu ülkeler için bütüncül kıyı alanları yönetimi önerilmiştir. Biliana Cicin-Sain & Robert W. Knecht, Integrated Coastal and Ocean Management: Concepts and Practices, Island Press,Washington, D.C, 1998, s.36. 184 1980’li yıllarda, 1992 Rio Konferansı için yapılan hazırlık çalışmalarında da bütüncül kıyı yönetimi konusunda türlü çalışmalar, tartışmalar yapılmıştı. Birlesmis Milletler’in FAO gibi örgütlerinin de, bütüncül kıyı alanları yönetiminin gerekliliğine ilişkin olarak hazırladığı türlü raporlar buna örnek verilebilir. Bkz. FAO (Food and Agriculture Organization of the United Nations) 1991. Development of Coastal Areas and Enclosed Seas. UN Conference on Environment and Development Research Paper No.4, Rome: Food and Agriculture Organization of the United Nations’den aktaran Cicin-Sain, Knecht, Integrated Coastal and Ocean Management, s.35. 185 a.g.y., s.4 . 186 World Bank, Noordwijk Guidelines for Integrated Coastal Zone Management, 1993. 1-5 Kasım 1993 tarihleri arasında Noordwijk'de (Hollanda) yapılan Dünya Kıyı Konferansı'na sunulan bu metin 1996'da yeniden yayınlanmıştır: Jan C. Post ve Carl G. Lundin (Eds.), Guidelines for

92

Page 102: İVERSİTESİ SOSYAL B L MLER ENST TÜSÜ KAMU YÖNET M VE S ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/1432/2050.pdf · bölgeleri, insan ve diğer canlılar için her zaman önem taşıyan

“the World Coast Conference”da da buna benzer bir biçimde kıyı alanları yönetimine

ilişkin ilkeler dizisi yayınlanmıştır. Ayrıca, UNEP’in Akdeniz Eylem Planı’nın Öncelikli

Eylemler Programı’nca hazırlanan ve 1995’de yine UNEP tarafından yayınlanan ilkeler

dizisi de burada anılabilir.187 Kıyı alanları yönetimi konusunda yapılan katkılara türlü

eğitim programlarını da eklemek gerekir. Bunlardan biri, “United Nations for Ocean

Affairs and Law of the Sea” tarafından düzenlenen “Train-Sea-Coast” adlı kurstur.

Ayrıca “International Ocean Institute’nun ve “Intergorvernmental Oceanographic

Commission”un düzenlediği kurslar da buna örnek olarak verilebilir.188

1992 Rio Konferansı ve Gündem 21 ile hem bütüncül kıyı alanları

yönetimindeki uygulamaların, hem de kuramsal çalışmaların sayısının arttığına

değinilmişti. Rio Konferansı'ndan sonra hemen hemen bütün büyük uluslararası örgütler

kıyı alanları yönetimi konusunda bir ilkeler dizisi hazırlayarak konuyu ilgi alanları

içinde kabul ettiklerini göstermişlerdir. Dünya Bankası'nın189 (1993), Dünya Kıyı

Konferansı'nın190 (1994), Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü'nün191 (1991),

Birleşmiş Milletler Çevre Programı'nın192 (1995) ve Dünya Koruma Birliği'nin193 (1993)

Integrated Coastal Zone Management, Environmentally Sustainable Development Studies and Monographs Series No.9, Washington D.C., World Bank, 1996. 187 UNEP, Guidelines for Integrated Management of Coastal and Marine Areas, UNEP Regional Seas Reports and Studies, No.161, 1995. . 188 Cicin-Sain, Knecht, Integrated Coastal and Ocean Management, s.4-5. 189 World Bank, Noordwijk Guidelines for Integrated Coastal Zone Management, 1993. (1-5 Kasım 1993 Dünya Kıyı Konferansı'na sunulmak üzere hazırlanan metin.) 190 WCC (World Coast Conference), How to Account for Impact of Climate Change in Coastal Zone Management: Concepts and Tools for Approach and Analysis, Versions 1 and 2. World Coast Conference 1993, November 1-5, Noordwijk, Netherlands. The Hague: Ministry of Transport, Public Works, and Water Management, National Institute for Coastal and Marine Management, Coastal Zone Management Centre, 1993. 191 OECD (Organization for Economic Co-operation and Development), Report on CZM: Integrated Coastal Zone Management, Washington DC, Organization for Economic Co-operation and Development, 1991. 192 UNEP, Guidelines for Integrated Management of Coastal and Marine Areas, UNEP Regional Seas Reports and Studies No.161, United Nations Environment Programme, 1995.

93

Page 103: İVERSİTESİ SOSYAL B L MLER ENST TÜSÜ KAMU YÖNET M VE S ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/1432/2050.pdf · bölgeleri, insan ve diğer canlılar için her zaman önem taşıyan

hazırladığı kıyı yönetimi ilkeleri yazanakları bunlar arasında sayılabilir. Kıyı yönetimi

uygulamalarında yol gösterici olacak temel ilkeleri belirlemeyi amaçlayan söz konusu

ilkeler bildirgelerinin bir işlevinin de, akçal destek sağlanacak kıyı programlarını

belirlemek olduğu söylenebilir. Bir yöredeki kıyı yönetimi projesinin uluslararası finans

kurumlarından destek alabilmesi için, kendi kıyı yönetimini, yukarıda belirtilen

çalışmalarda ortaya konan ilkeler doğrultusunda düzenlemesi gerekmektedir.

Dünya Bankası’nın ilkeleri Rio Çevre ve Kalkınma Konferansı’ndan hemen

sonra, bu konferansın beklentilerine yanıt olarak, UNEP ve FAO’nun da ortaklaşa

çabalarıyla 1992 yılı sonbaharında ortaya konulmuştur. Yine aynı yılın Kasım ayında

Dünya Bankası’nda bir atölye çalışmasının yapıldığını görüyoruz. Bu çalışmaların

ardından, ilkeler dizisi tamamlanarak Dünya Kıyı Konferansı’na (World Coast

Conference) görüşülmek üzere sunulmuştur. 90’dan fazla ülkenin temsilcilerinden

oluşan konferans’ta bütüncül kıyı alanları yönetiminin gerekliliği ve hızlı bir biçimde

uygulanması üzerinde durulmuştur. Konferansta tartışılan diğer konularsa bütüncül kıyı

alanları yönetiminin uygulanması ve bu konuda karşılaşılan güçlükler olmuştur. OECD

ve UNEP’in ilkeler dizisini ortaya koyan metinler Rio Konferansı’ndan önce

belirlenmiştir. Bu ilkeler genelde yürütülmekte olan diğer programların bir parçaları

olarak ortaya çıkmıştır. Kıyı alanlarında gerçekleştirilen etkinliklerde bütüncül

yaklaşımı sağlamayı ve ekonomi ile çevre düşüncesini bağdaştırmayı amaçlayan

OECD’nin ilkeleri, 17 ülkenin hazırladığı yazanaklara ve 16 örnek olay çalışmasına

dayanılarak hazırlanmıştır.194 UNEP’in ilkelerinin ise Akdeniz Bölgesel Denizler

Programı’na bağlı olan (Mediterranean Regional Seas Programme) Akdeniz Eylem Planı

(Mediterranean Action Plan) uygulamalarında elde edilen deneyimlerden yola çıkılarak

hazırlandığı söylenebilir. Akdeniz Eylem Planı’nda, Akdeniz’i çevreleyen ülkelerin

193 IUCN (World Conservation Union), The National Environment Strategy Fiji, Gland, Switzerland: World Conservation Union, 1993. 194 Cicin-Sain, Knecht, Integrated Coastal and Ocean Management, s.103.

94

Page 104: İVERSİTESİ SOSYAL B L MLER ENST TÜSÜ KAMU YÖNET M VE S ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/1432/2050.pdf · bölgeleri, insan ve diğer canlılar için her zaman önem taşıyan

kıyılarının bütüncül bir yönetimle ele alınması öngörülmüştü.195 Uluslararası Doğayı ve

Doğal Kaynakları Koruma Birliği (IUCN)196, şimdiki adıyla Dünya Koruma

Birliği'nin197 deniz ve kıyı alanlarına ilişkin programlarında yürütülen çalışmalar

doğrultusunda saptanan ilkeler de, kıyının sürdürülebilir bir biçimde gelişmesinde

çevrebilimin ve planlamanın göz önünde bulundurulması gerektiğini ortaya

koymuştur.198

Dünya Bankası, Dünya Kıyı Konferansı, Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma

Örgütü, Birleşmiş Milletler Çevre Programı ve Dünya Koruma Birliği tarafından

hazırlanan ilkeler dizilerinin, bütüncül kıyı alanları yönetiminin amacı, ilkeleri, işlevleri,

mekansal bütünleşme, yatay ve dikey bütünleşme, bilimden yararlanma konularındaki

ortak noktalarını aşağıdaki biçimde özetlemek olanaklı: Kıyı alanları yönetiminin amacı

kıyı alanlarının gelişimine yönelik çabalara sürdürülebilirlik konusunda yol gösterici

olmaktır. Kıyı alanları yönetimi süreci asıl olarak 1992 Rio Konferansı’nda belirlenen

ilkeler doğrultusunda sürdürülür. Bir başka anlatımla kıyı alanları yönetiminde kuşaklar

arasında eşitlik sağlama, önleyicilik ve kirleten öder ilkelerine özel önem verilir.

Yürütülen çalışmalarda bilimden yararlanırken, politikalar geliştirirken, bütüncüllüğe ve

disiplinlerarası bir yaklaşımın geliştirilmesine önem verilir. Bütüncül kıyı alanları

195 a.g.y. 196 International Union for the Conservation of Nature and Natural Resources. 197 Dünyanın en eski koruma örgütlerinden olan Dünya Koruma Birliği (World Conservation Union), 1948’de Fransa’da kurulmuştur. Günümüzde örgütün, doğayı korumak amacıyla devletlerin, resmi kuruluşların ve gönüllü örgütlerin bir araya gelerek politika belirledikleri, bilimsel araştırma yaptırdıkları bir üst birlik halini aldığını görüyoruz. Bu amaçla halen 74 ülke, 105 ulusal kurum (Çevre, turizm bakanlıkları vb.) ve 700 gönüllü örgüt Dünya Koruma Birliği ile birlikte çalışmaktadır. Bkz. What is IUCN?, (http://www.iucn.org/info_and_news/about_iucn/index.html). 198 Dünya Koruma Birliği 1994 yılından bu yana UNDP, Dünya Bankası ve UNEP’le çevre sorunları ve kalkınma alanında işbirliği yapmaktadır. Dünya Bankası ile birlikte 1995 yılından sonra yaptığı çalışmaların, iklim değişikliği, biyolojik çeşitlilik, doğal kaynaklardan sürdürülebilir bir biçimde yararlanma, ormanların korunması, koruma alanlarının oluşturulması gibi geniş bir yelpaze içinde yer aldığını görmekteyiz. Bu konuda Bkz. IUCN’s Strategic Partnerships with the World Bank, (http://wbln0018.worldbank.org/cssd/kb.nsf/13f71d5...), Haziran 2000; Strengthening the Collaboration between the World Bank Group and IUCN on Environmental Policy Issues and Projects, (http://wbln0018. worldbank.org/cssd/kb.nsf/13f71d5.../5c67dd94...)

95

Page 105: İVERSİTESİ SOSYAL B L MLER ENST TÜSÜ KAMU YÖNET M VE S ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/1432/2050.pdf · bölgeleri, insan ve diğer canlılar için her zaman önem taşıyan

yönetimi, kıyı bölgelerinde var olan bütün sektörlerin yönetimini güçlendirmeyi ve

bunların eşgüdüm içinde çalışmasını sağlamayı amaçlar. Bu yaklaşımın bir diğer amacı

da kıyı çevredizgelerinin üretkenliğini ve biyolojik çeşitliliği korumaktır. Kıyı

alanlarında ussal bir ekonomik gelişmeyi sağlamak, kıyı ve deniz kaynaklarının

sürdürülebilir bir biçimde kullanılmasına uygun ortam hazırlamak ve kıyı alanında

ortaya çıkan türlü sorunları çözmeye çalışmak da, bütüncül kıyı alanları yönetiminin

amaçları arasında sayılabilir. Kıyı yönetimi kıyı ve kara alanlarının her ikisini birden

kapsamına almalıdır, yani deniz alanını etkileyen kara alanını ve kara alanını etkileyen

deniz alanını. Bütüncül kıyı alanları yönetimi programının ülkenin bütün deniz alanlarını

kapsaması da beklenebilir. Ancak buralarda, Uluslararası Deniz Hukuku Sözleşmesinin

ve Rio Konferansı'nın ilkeleri geçerlidir. Bütüncül kıyı alanları yönetimi, kıyı alanları

yönetiminde bugüne değin gözlenen biçimiyle sektörel yaklaşımı ve yönetim

yapısındaki parçalanmışlığı aşmayı amaçlar. Bundan dolayı kıyı bölgelerinde çalışan

değişik düzeydeki yönetimler arasındaki eşgüdümü sağlamak, ve gereken kurumsal

düzenekleri oluşturmak bütüncül kıyı alanları yönetiminin hedefleri arasında olmalıdır.

Kıyı bölgesinin karmaşık yapısı bütüncül kıyı alanları yönetiminin doğal ve toplumsal

bilimlerden yararlanmasını gerektirir. Bu nedenle kıyı yönetiminde risk değerlendirmesi

(risk assessment), ekonomik değerlendirme (economic valuation), zarar görebilirlik

değerlendirmesi (vulnerability assessment), kaynak muhasebesi (resource accounting),

fiyat-maliyet analizi (cost-benefit analysis), sonuç almaya dayalı izleme (outcome-based

monitoring) gibi teknikler kullanılmalıdır.199

II.Dünya Bankası

A.Dünya Bankası ve Kıyı Alanları

Dünya Bankası'nın, çevre ile ilgili konuları da çalışma alanının içinde

görmesinde, yoğunluğunu giderek artıran bu tür sorunların Banka'nın asıl amacına

199 Cicin-Sain, Knecht, Integrated Coastal and Ocean Management, s.108.

96

Page 106: İVERSİTESİ SOSYAL B L MLER ENST TÜSÜ KAMU YÖNET M VE S ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/1432/2050.pdf · bölgeleri, insan ve diğer canlılar için her zaman önem taşıyan

ulaşmasında, yani yoksullukla savaşımda ve sürekli ve dengeli kalkınmayı200 sağlamada,

bir engel olarak kabul edilmesi etkili olmuştur. Bir başka anlatımla, çevre sorunlarını

gidermeye yönelik çabaların, yoksulluğu giderme ve kalkınmayı sağlama amacına

ulaşılmasına katkıda bulunacağı öngörülmüştür. Banka'nın çevre sorunları ile yakından

ilgilenmesinin bir diğer nedeni de, yürüttüğü türlü ekonomik kalkınma projelerinin

önemli çevre sorunlarına yol açmasıdır.201 Özellikle az gelişmiş ülkelerde

gerçekleştirilen enerji, sanayi, altyapı, tarım projelerinde, çevresel değerlerin göz önünde

bulundurulmasının gerekliliği de bir diğer etmendir.202 Bundan ötürü, örgüt bünyesinde

çevre sorunları ile ilgili bir birim kurulmuş,203 burada türlü alanlardan uzmanlar

çalıştırılmaya başlanmıştır.204

Kıyı alanlarında yaşanan sorunların da ekonomik kalkınmanın önünde bir engel

olarak görülmesinden ötürü Banka, kıyı yönetimi ile ilgili araştırmalar yaptırmakta, türlü

200 Uluslararası çevre politikasında genel kabul gören, sürekli ve dengeli kalkınma yaklaşımının Banka’nın politikalarına da yansıdığını görüyoruz. 1993 yılında Banka’nın yeniden yapılanması çalışmaları sırasında, sürekli ve dengeli kalkınmaya ilişkin konularla ilgilenmek üzere bir başkan yardımcılığı oluşturuldu. Ancak bu yeni makamın enerji ve sanayi bölümleri üzerinde bir yetkesi olmadığı gibi yaptırım gücü de fazla değildir. Bkz. Porter, Brown, Global Environmental Politics, s.48. 201 Uygulanan politikaların çevreye olumsuz etkilerde bulunduğu Banka tarafından da kabul edilmektedir. Örneğin 1992’de Banka’nın değerlendirme bölümünün (Operations Evaluation Department) bir yazanağında, hiç bir projenin çevresel açıdan değerlendirilmediğini, bu açıdan çevresel etki değerlendirmesine gidilmesinin gerekli olduğu belirtilmiştir. Bkz. a.g.y., s.48. 202 Wells, Environmental Policy, s.20. 203 Dünya Bankası'nda, çevre sorunlarına ilişkin etkinliklerde bulunmak üzere, 'Siyasa, Araştırma ve Dış İşler" (Policy, Research, and External Affairs, PRE) bölümünde bir çevre birimi (Environment Department, ENV) bulunmaktaydı. 1992 Rio Çevre ve Kalkınma Konferansı'ndan sonra, çevre ile ilgili bölüm "Çevresel Sürekli ve Dengeli Kalkınma Başkan Yardımcılığı"na bağlandı. Böylece çevre sorunları birimi, "Tarım ve Doğal Kaynaklar Bölümü" ile "Ulaştırma ve Kentsel Gelişme" bölümleriyle aynı düzeyde temsil edilmeye başlandı. Bkz. Jacob D. Werksman, "Greening Bretton Woods", Philippe Sands (Ed.), Greening International Law, Earthscan, London, 1993, s.71. 204 1991 yılında Dünya Bankası'nın çevre sorunları ile ilgili alanlarda çalışan görevlilerinin sayısı, 106'sı ekonomi, mühendislik, kent planlamacılığı, çevrebilimcilik, orman mühendisliği, antropoloji dallarında uzman olan ve üst düzey işlerde çalışanlar, 34'ü ise yardımcı birimlerde çalışanlar olmak üzere 140'tır. Bunlara, dolaylı bir biçimde çevre ile ilgili çalışmalarda bulunan birimlerde görev yapanlar da eklendiğinde toplam sayı 270'i, Banka çalışanlarının yaklaşık %6'sını, bulmaktadır. Bkz.

97

Page 107: İVERSİTESİ SOSYAL B L MLER ENST TÜSÜ KAMU YÖNET M VE S ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/1432/2050.pdf · bölgeleri, insan ve diğer canlılar için her zaman önem taşıyan

ülkelerde başlatılan kıyı yönetimi uygulamalarını desteklemektedir. Ancak bu açıdan

Dünya Bankası'nın, diğer uluslararası örgütlerden ayrılan bir yönü var. Banka'nın

denetiminde kuramsal çalışmalar yaptırılması ya da kimi projelerin akçal açıdan

desteklenmesi, yerel düzeyde elde edilen olumlu sonuçlar dışarıda bırakılacak olursa,

kıyı yönetiminin geleceğine yönelik kimi dolaylı etkilerde bulunmaktadır. Daha açık

olarak belirtmek gerekirse, uluslararası alandaki siyasal ve ekonomik ağırlığından dolayı

Banka'nın kıyılara ve kıyı yönetimine bakışının, kıyı yönetiminin gelişme çizgisini

büyük ölçüde belirleyeceği söylenebilir. Pek çok ülkenin kıyı yönetimi uygulamalarını,

hem kuramsal açıdan hem de uygulama aşamasında, Dünya Bankası'nın ortaya koyduğu

ilkeler doğrultusunda sürdürdüğü bilinmekte. Bundan dolayı, Banka'nın, kıyı yönetimine

ilişkin olarak belirlediği ilkeleri incelemek, kıyı yönetiminin gelecekte alacağı biçimi de

sergilemek anlamına gelecektir.

Bu bölümde değinilecek olan bir başka örgüt de Birleşmiş Milletler ve Dünya

Bankası'nın ortak bir kuruluşu olan Küresel Çevre Olanakları (Global Environment

Facility-GEF). Her ne kadar Birleşmiş Milletler ile Dünya Bankası'nın birlikte

başlattıkları bir girişim olsa da, GEF'in politikası, programları, gündelik işleri hep Dünya

Bankası tarafından yürütüldüğünden, bu çalışmada, Dünya Bankası ile aynı bölümde

incelenmesi yeğlenmiştir. Aşağıda daha ayrıntılı biçimde incelenecek olan örgüt,

Banka'nın hem küresel çevre sorunları hem de kıyı yönetimi uygulamalarında büyük

ölçüde söz sahidir.205

Dünya Bankası’nın, kıyıları ilgi alanının içinde görmesinin ardında, gelecekte

buralarda dünya nüfusunun büyük bir bölümünün yaşayacak olması yatmaktadır.

Banka’ya göre, ileride çoğunluğunu gelişmekte olan ülkelerin insanlarının oluşturacağı

kıyı bölgelerinde kalkınmayı önleyici nitelikte büyük çatışmaların ve kaynaklar üzerinde

Jeremy J. Warford, Nicholas van Praag, The World Bank and the Environment: A Progress Report Fiscal 1991, Washington, D.C., 1991, s.1-3. 205 Andrew Jordan, "Paying the Incremental Costs of Global Environmental Protection: The Evolving Role of GEF", Environment, Jul/Aug94, Vol. 36, No 6, s.13-28.

98

Page 108: İVERSİTESİ SOSYAL B L MLER ENST TÜSÜ KAMU YÖNET M VE S ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/1432/2050.pdf · bölgeleri, insan ve diğer canlılar için her zaman önem taşıyan

ağır baskıların yaşanmaması için şimdiden birtakım yönetsel önlemlerin alınması

gerekmektedir. Kıyı alanlarının içinde bulunduğu sorunlu durumdan kurtulabilmesi için

bütüncül kıyı alanları yönetimi yaklaşımı uygun görülmektedir.206

Dünya Bankası’nın, bütüncül kıyı alanları yönetimi için öngördüğü ilkelerin

neler olduğuna geçmeden önce, Banka’nın kıyı alanlarını nasıl değerlendirdiğini, bu

alanlara hangi açıdan yaklaştığını belirlemek yararlı olacaktır:

Dünya Bankası'na göre, bütüncül kıyı alanları yönetimi uygulamalarının

başarılı olabilmesi için kıyının geniş anlamda yorumlanması gerekmektedir.207 Buna

göre kıyı bölgesi, deniz ile karanın birleştiği noktayı, kıyı kuşağının çevresini ve karaya

yakın deniz bölgesini anlatan bir kavramdır. Kıyı bölgesi, nehir deltalarını, kıyıdaki

ovaları, sulak alanları, sahil ve kumlukları, kayalıkları, ormanları, lagünleri ve diğer kıyı

öğelerini içerir. Bankaya göre, kıyı bölgesinin su havzasından denize kadar olan tüm

bölgeyi kapsaması gerektiği öne sürülebilse de, böyle bir yaklaşım, kimi ülkelerde kıyı

bölgelerinin topraklarının büyük bir bölümünü kapsayarak planların uygulanamaması

sonucunu doğurabilir. 208

Kıyı alanları, insanların yaşamlarını sürdürmeleri için fiziksel ve biyolojik

olanaklar sunduğundan bugünkü ve gelecek kuşaklar için yönetilmesi gereken değerli

doğal kaynaklardandır. Bütüncül kıyı alanları yönetimi, bu kaynaklardan değişik

biçimlerde yararlanan türlü sektörler arasında denge kurmaya çalışır. Bu yüzden,

belirlenen ilkeler, çevrebilimsel ve toplumsal-ekonomik açıdan önem taşıyan kıyı

206 The World Bank, Guidelines for Integrated Coastal Zone Management, Jan C. Post and Carl G. Lundin (Ed.), Environmentally Sustainable Development Series No.9, Washington D.C., 1993. 207 Dünya Bankası yalnızca kıyı yönetiminde değil, diğer çevre sorunlarının giderilmesinde de bütüncül yaklaşımları savunmaktadır. Örneğin atık su sorununu giermek, deniz kirliliğini önlemek için en etkili ölçeğin havza olduğu kabul edilmektedir. Bkz. The World Bank Group, Pollution Prevention and Abatement Handbook 1998: Toward Cleaner Production, Washington, D.C., 1999, s.108-113. 208 The World Bank, Guidelines for Integrated Coastal Zone Management, s.3.

99

Page 109: İVERSİTESİ SOSYAL B L MLER ENST TÜSÜ KAMU YÖNET M VE S ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/1432/2050.pdf · bölgeleri, insan ve diğer canlılar için her zaman önem taşıyan

alanlarından ve çevredizgelerinden sürdürülebilir bir biçimde yararlanılmasını, çevre

kalitesinin korunmasını ve iyileştirilmesini amaçlamaktadır.

Kıyı bölgelerinde nüfusun hızla artmakta olması, kıyıdan yararlanmadan

kaynaklanan çatışma ve sorunları daha da ağırlaştıracaktır. Nüfusun denetim altına

alınması, kıyı bölgelerinin niteliğinin ve üretkenliğinin sürdürülmesinde çok önemli

olduğundan nüfusun aile planlaması yoluyla denetim altına alınması bütüncül kıyı

alanları yönetiminin ayrılmaz bir parçası olmalıdır. Nüfusun belli bir düzeyde tutulması

yalnızca kıyı bölgeleri için değil, tüm gezegen için de çok önemlidir.

Kıyı alanlarındaki sorunların çözülmesini güçleştiren bir nokta da yerel, taşra

ve özeksel yönetimlerin buralarla ilgili yetki ve sorumluluklarının iç içe geçmiş

olmasıdır. Kalkınma, yönetim ve çevre koruması ile ilgili konulardan sorumlu olan pek

çok örgüt bulunması, politikaların belirlenmesi ve uygulanması sürecinin başarısını

engeller. Sonuç olarak, bir yandan nüfusun hızla artmakta olması, bir yandan sanayiden

ve yoğun yerleşimden dolayı kirliliğin ve bozulmanın ortaya çıkması, bir yandan çözüm

bulmaya yönelik politikaların belirlenememesi ve bir yandan da birden fazla yönetim

biriminin ya da örgütün sorumlu olması, kıyılar üzerindeki baskıyı iyice artırır. Söz

konusu gelişmeler kaynaklardan yararlanma kapasitesinin düşmesine neden olacaktır.209

B.Dünya Bankası'nın Bütüncül Kıyı Alanları Yönetimi İlkeleri

Dünya Bankası’nın kıyı alanlarının yönetimine ilişkin ana doğrultuları

belirlemek amacıyla 1993 yılında bir ilkeler dizisi hazırladığını görüyoruz.210 Bu ilkeler

dizisi, 1992 Rio Konferansı’nda bütüncül kıyı alanları yönetiminin uygulanması için yol

gösterici nitelikte ilkelerin belirlenmesi isteğine bir yanıt olmak üzere 1993’de

Hollanda’da, Noordwijk’de, Dünya Kıyı Konferansı’nda (World Coast Conference)

saptanan “Noordwijk Guidelines” adlı ilkeler dizisinin güncelleştirilmiş ve genişletilmiş

209 a.g.y., s.3, 4. 210 a.g.y.

100

Page 110: İVERSİTESİ SOSYAL B L MLER ENST TÜSÜ KAMU YÖNET M VE S ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/1432/2050.pdf · bölgeleri, insan ve diğer canlılar için her zaman önem taşıyan

biçimidir.211 Banka’nın, daha çok, sürekli ve dengeli kalkınma bağlamında ele aldığı

kıyı alanları yönetimi anlayışını, söz konusu ilkeleri inceleyerek ortaya koymak olanaklı.

Dünya Bankası’na göre, bütüncül kıyı alanları yönetimi bir governance

sürecidir. Bu yönetim biçiminde, toplumsal ve çevre korumaya yönelik önlemler

birarada ele alınır. Kıyı bölgesinden etkilenen tüm tarafların katılımı öngörülerek gerekli

olan yasal ve kurumsal çerçeve belirlenmeye çalışılır. Amaç, bu bölgelerdeki insan

etkinliklerinin kaynaklar ve çevre üzerindeki zararlı etkilerini en aza indirmeye

çalışırken elde edilebilecek yararı en çoğa çıkarmaktır. Bütüncül kıyı alanları

yönetiminde, ulaşılacak ereklerin belirlenmesi, planlamanın yapılması, mümkün

olduğunca geniş bir biçimde tüm ilgililerin katılımının sağlanarak uygulamaya

geçilmesi, katılan ilgili taraflar arasında uzlaşmanın sağlanması, ülkenin tüm kıyıları

arasında dengeli bir kullanımın gerçekleştirilmesi ana amaç olarak belirlenmiştir.

Bütüncül kıyı alanları yönetimi, daha önceleri uygulanmaya çalışılan kıyı

yönetiminden oldukça farklı yapıdadır. Bütüncül kıyı alanları yönetimi, çevre korumaya

ya da çevrebilime ilişkin sorunların yanı sıra ekonomik ve toplumsal sorunları da ilgi

alanının içinde görür. Önceki yaklaşımlardan farklı olarak tek tek sektörlerle ilgilenmez,

kıyı bölgelerindeki tüm etkinlikleri, tüm sektörleri göz önünde bulundurur. Kıyı

bölgelerinde yer alan değişik etkinlikleri ulusal bütünlüğü sağlamak için

uyumlulaştırmaya çalışır.

Buna göre bütüncül kıyı alanları yönetiminin uygulamaya dönük üç sonul

amacı bulunmaktadır: Eğitsel etkinliklerde bulunmak, yasal düzenlemelere gitmek,

gerekli personeli sağlamak gibi yollarla var olan sektörel yönetimi güçlendirmek; yaşam

ortamlarının yok edilmesini, kirliliği ve aşırı sömürüyü önlemek yoluyla kıyı

211 Rio Konferansı’nda ve özellikle Gündem 21’in denizlere ilişkin 17. Bölümünde kıyılara özel bir önem verilmesi, Dünya Bankası’nın bu yöndeki çalışmalarını hızlandırmıştır. Uluslararası İklim Değişikliği Paneli’nin (the Intergovernmental Panel on Climate Change) ve Küresel İklim Değişikliği Üzerine Hükümetlerarası Komite’nin (the Intergovernmental Negotiating Committee on Global Climate Change) bütüncül kıyı alanları yönetimini desteklediklerini açıklaması da, Dünya Bankası’nı konunun ele alınması için harekete geçiren etmenlerden biri olmuştur. Bkz. a.g.y., s.2.

101

Page 111: İVERSİTESİ SOSYAL B L MLER ENST TÜSÜ KAMU YÖNET M VE S ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/1432/2050.pdf · bölgeleri, insan ve diğer canlılar için her zaman önem taşıyan

çevredizgelerinin verimliliğini ve biyolojik çeşitliliğini korumak; kıyı kaynaklarının

rasyonel bir biçimde gelişimini ve sürdürülebilir kullanımını sağlamak.

Dünya Bankası metninde, bütüncül kıyı alanları yönetimi ile ilgili yol gösterici

ilkelerin yalnızca konunun ana hatlarını belirlemek amacıyla hazırlandığı, her ülkenin,

kıyılarının niteliklerine, kurumsal ve yönetsel düzenlemelerine, geleneklerine, kültürel

ve ekonomik yapılarına göre bu ilkeleri düzenleyip uygulayacağı belirtilmiştir. Önerilen

ilkelerin ekonomik ve çevrebilimsel konulardan daha çok yasal, siyasal, yönetsel alanlar

için kimi düzenlemeleri öngördüğü; balıkçılık, tarım, ormancılık, turizm ve çevre

kirliliği gibi sektörel sorun alanlarıyla ilgili ilkelerin diğer kuruluşlar tarafından ele

alınması gerektiği de vurgulanmıştır. Söz konusu ilkeleri şöyle özetlemek olanaklı:

-Bütüncül kıyı alanları yönetimi sektör yönelimli, yani sektörlere ayrı ayrı

odaklanmış, parçacıl yapıdaki geleneksel yaklaşımlardan bir adım öteye giderek kıyı

bölgesini olanaklı olduğu ölçüde çevredizge yaklaşımıyla bir bütün olarak yönetmenin

yollarını arar.

- Hükümetlere öncelikle ele alınması gereken sorunlar ve çözümler hakkında

yol gösteren bir çözümleyici süreçtir.

-Demokratik bir biçimde üzerinde anlaşılmış ereklere uygun olarak kıyı

bölgelerinin ve kaynaklarının kullanımını, yönetimini, korunmasını içeren, değişen

koşullara uyum gösterebilen bir süreçtir.

-Kıyı alanları ve bundan yararlanma biçimleri arasında karşılıklı bağlantıyı göz

önünde bulunduran, çok disiplinli bütüncül (holistic) bir dizgesel yaklaşımdır

-Çevredizgelerin korunmasını ve kıyıya bağlı olan ekonomik sektörler arasında

bir denge kurmayı amaçlar. Gerekirse iyileştirme çabalarına girişerek, etkinlikler için en

uygun yerleri belirleyerek, çevre üzerindeki baskının en aza indirilmesi gereğini göz

önünde bulundurarak, kullanım biçimleri için en uygun öncelikleri belirler. Bu

etkinlikler için aynı zamanda çevresel etki değerlendirmesi yapılmasını öngörür.

102

Page 112: İVERSİTESİ SOSYAL B L MLER ENST TÜSÜ KAMU YÖNET M VE S ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/1432/2050.pdf · bölgeleri, insan ve diğer canlılar için her zaman önem taşıyan

-Yönetsel organlar tarafından belirlenen ve genelde kıyı kaynaklarının tümünü

kapsayan coğrafi sınırlar içinde uygulanır.

-Kıyı bölgesinde yerleşim yerlerinin ve kaynakların eşit ve dengeli bir biçimde

yer almasını sağlamak üzere politika belirlenmesi sürecine tüm önemli katılımcıların

(stakeholders) girmesinin yollarını arar.

-Karmaşık yapıdaki ekonomik, toplumsal, çevrebilimsel, yasal ve yönetsel

sorunlara çözümler getirmeye çalışan evrimci bir süreçtir.

-Sektörel ve çevresel gereksinimleri bir arada ele alır; bu amaçla yönetimin

bütün düzeylerinde hukuksal ve kurumsal düzenlemeler yapılmasını amaçlar.

-Kaynaklardan yararlanma ya da belli yerlerin kullanımı, izin ya da yetki alma

gibi konularda çıkabilecek olası anlaşmazlıkları azaltmaya ya da çözmeye yönelik bir

düzenek sağlar.

-Yönetimin bütün düzeylerinde sürekli ve dengeli kalkınma ve çevre korumanın

öneminin anlaşılmasına çalışır. Bütüncül kıyı alanları yönetimi ‘reaktif’ değil

‘proaktiftir’; bir başka anlatımla, sorunlar ortaya çıkmadan önlem almayı amaçlar.

Dünya Bankası’nın bunların dışında daha genel nitelikli kimi ilkeleri de

benimsediğini görüyoruz: Önceden önlem almak, kirleten öder, özel kaynak muhasebesi,

sınırötesi sorumluluk, kuşaklar arasında eşitlik gibi Gündem 21’de yer verilen ilkeler

bunlar arasındadır. Bunun yanı sıra, kıyıdan yararlanan ya da kıyı ile ilgisi bulunan

kesimlerin politika belirleme ve uygulama aşamalarına katılımın sağlanabilmesi için

bütün yönetim sürecinde saydamlığın sağlanması da öngörülmektedir.212

212 a.g.y., s.1-7.

103

Page 113: İVERSİTESİ SOSYAL B L MLER ENST TÜSÜ KAMU YÖNET M VE S ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/1432/2050.pdf · bölgeleri, insan ve diğer canlılar için her zaman önem taşıyan

1.Bütüncül Kıyı Alanları Yönetiminde Uygulanabilecek Programlar

Bütüncül kıyı alanları yönetimi, yeni birtakım düzenleyici programların

geliştirilmesini öngörür. Özel kullanım türlerinin ve etkinliklerin kıyı bölgesinde nasıl

yer alacağını gösteren bölgeleme planları, belirli kaynakları (örneğin mercan kayalıkları)

ya da bölgeleri (örneğin körfezleri) düzenlemek için yeni yönetim programları, kötü

durumda bulunan kıyı kaynaklarının (örneğin sulak alanlar) durumunu iyileştirmeyi ya

da kıyı sorunlarını çözmeyi amaçlayan (örneğin kıyı erozyonu) eylem programları ve

kıyı bölgelerinde yeni bir ekonomik gelişme türünün gelişmesini amaçlayan eylem

programları bunlar arasında sayılabilir. Bütüncül kıyı alanları yönetimi bünyesinde yer

alan bu programlar, kurumsal düzenlemelerin güçlendirilmesini ya da yeniden

düzenlenmesini, var olan hakların korunmasını, yerel yönetimlerin, topluluk bilincinin

güçlendirilmesini, yeni sürdürülebilir geçim kaynaklarının geliştirilmesini, yönetimin

her kademesinde ve kıyı bölgesindeki topluluklarda sürekli ve dengeli kalkınma

bilincinin kazandırılmasını gerektirebilir. Bütüncül kıyı alanları yönetiminin başarıya

ulaşması için değişik sektörler arasında uyumun, anlaşmanın kurulması gerekmektedir.

Bu amaçla “kirleten öder” ve “önlem alma” ilkelerinin gereklerinin yerine getirilmesi

istenilen sonuca daha kısa sürede varmayı sağlayabilir. Böylece kaynakların aşırı

kullanılmasının da önüne geçilmiş olur. ÇED’in gereklerinin yerine getirilmesinin

sağlanması, kıyıda çevre sorunlarını azaltıcı önlemlerin alınması ve halk eğitiminin

verilmesiyle kıyı bölgelerinde alınan önlemlerden çıkarı zedelenenlerin direnmelerinin

önüne de geçilebilir. Bütüncül kıyı alanları yönetiminin önleyici politikalara dayandığı

söylenmişti; ancak kestirilemeyen kimi durumlara karşı onarıcı politikalar da

geliştirilebilir. Bütüncül kıyı alanları yönetiminin başarıya ulaşmasında önemli olan bir

nokta da plan oluşturma sürecinin uygun bir süre içinde tamamlanmasıdır. Eğer bu süre

çok uzun tutulursa çalışmaların başında var olan istek ve enerji kaybolabilir. 213

213 a.g.y., s.6.

104

Page 114: İVERSİTESİ SOSYAL B L MLER ENST TÜSÜ KAMU YÖNET M VE S ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/1432/2050.pdf · bölgeleri, insan ve diğer canlılar için her zaman önem taşıyan

2.Bütüncül Kıyı Alanları Yönetiminin Uygulama Aşaması

Kıyı bölgelerinde gözlenen çok sayıdaki sorunlardan herhangi biri o alanda

bütüncül yaklaşımın, yani bütüncül kıyı alanları yönetiminin başlatılmasını gerekli

kılabilir. Bir başka anlatımla, kıyı bölgesi kaynaklarının kullanımında ekonomik yararı

artırma isteği, kaynakların önemli ölçüde tükenmesi, kıyı ve çevresinde kirliliğin

artması, verimli kıyı çevredizgelerinin yok olmaya ya da zarar görmeye başlaması, kıyı

bölgesindeki doğal yıkımlar sonucunda can ve mal kayıplarının artması, kıyı

bölgelerinde yeni ekonomik kalkınma olanaklarının farkına varılması, kıyıdan

yararlananlar arasında çıkar çatışmalarının ortaya çıkması gibi konuların tümü ya da

herhangi birisi bir yörede bütüncül kıyı alanları yönetimi çalışmalarına başlamak için

yeterli olacaktır.

Bütüncül kıyı alanları yönetiminin başarılı olabilmesi için, bu sürece katılacak,

yeni programların neler olduğunu belirleyecek, kurumsal sorumluluğu alacak ve akçal

yükü paylaşacak yönetim birimlerinin ya da örgütlerinin tümünün onaylarının alınması

gerekir. Bundan başka kıyıdan yararlanan ya da kıyı ile bağlantısı olan bütün

katılımcıların görüşünün alınması ve yönetim sürecine en başından katılması da

önemlidir. Belli bir yörenin kıyı yönetimini yönlendirme sorumluluğu ülkenin resmi

kurumlarına verilebilir. Eğer bütüncül kıyı alanları yönetimi ülkenin bütününde

uygulanacaksa, çalışmalar arasında eşgüdümü saağlama sorumluluğu balıkçılık, doğal

kaynaklar, planlama, çevre ile ilgili bir sektörel kuruma ya da bunlardan daha üst

düzeydeki bir kuruma bırakılabilir. Bu noktada, bölgesel çabalar ya da uluslararası

yardımlar önemli bir rol oynayabilir.

Kıyı alanlarının büyük bir bölümünde kamu iyeliği egemen olduğundan

buralardaki yönetim süreci büyük ölçüde devlet tarafından belirlenir. Ancak devletin çok

sayıdaki kurumu bu bölgelerde yetkili ve sorumlu durumda olabilir. Pek çok ülkede kıyı

alanlarında özel iyelik de söz konusu olduğundan, devletin müdahalesi türlü çatışmalara

kaynaklık edebilir. Kıyı bölgeleri savunma ile ilgili etkinlikler için de çekici yerler

olduğundan buralarda askeri kuruluşlar da önemli ölçüde söz sahibidir. Bunların dışında,

105

Page 115: İVERSİTESİ SOSYAL B L MLER ENST TÜSÜ KAMU YÖNET M VE S ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/1432/2050.pdf · bölgeleri, insan ve diğer canlılar için her zaman önem taşıyan

ulusal ve yerel düzeyde özel uzmanlık kuruluşları, araştırma enstitüleri, kıyı

bölgelerinden yararlananlar, kıyı alanlarında toprağı bulunanlar ve yöre halkının da kıyı

yönetimi sürecinde önemli rolleri bulunmaktadır. Bütüncül kıyı alanları yönetiminde

başarıya ulaşmak için, anılan bütün bu tarafların yönetim etkinliklerine katılmalarını

sağlamak gerekmektedir. Bütüncül kıyı alanları yönetiminde yer alan kurumlar ya da

edimciler arasında eşgüdümü sağlama görevini ulusal bir planlama birimi, var olan

resmi bir kurul, özel olarak bu amaçla kurulmuş eşgüdümcü bir kurul, özel uzmanlık

kurumları ya da bir bakanlık yapabilir. Eşgüdümü sağlamak üzere böyle bir yapılanmaya

gidilmesi, sürdürülen çalışmaların daha uzaktan görülebilmesine olanak tanıyacaktır.

Böylece planlama etkinliklerinin eşgüdümü, bölgeleme planları ve diğer yönetsel

işlemlerin yerine getirilmesi, çevresel etki değerlendirilmesinin yapılması, insan

kaynaklarının gelişimi, yönetim sınırları dışındaki ilişkilerin ve sorunların ele alınması,

bütçenin eşgüdümü ve çalışmaların siyasal açıdan denetlenebilirliği öngörülen üst

yapının denetiminde gerçekleşecektir.

Özeksel yönetim, bütüncül kıyı alanları yönetiminin başlamasında, akçal

konularda, konu ile ilgili türlü veri ve bilgilere ulaşmada, uzman sağlamada önemli

roller oynayabilir. Federasyon biçiminde örgütlenmiş devletlerde, federal devletlere de

bu alanda önemli görevler düşer. Bunların dışında konu ilgili özel uzmanlık kuruluşları,

araştırma enstitüleri ya da bakanlıklar da sorunların giderilmesinde daha iyi olanaklara

sahip olabilirler. Yerel yönetimler de, hem söz konusu alana en yakın yönetsel birim

olduğundan, hem de kıyıdan yararlananların en kolay yönlendirebilecekleri, iletişim

kurabilecekleri örgüt olduğundan kıyı yönetiminin vazgeçilmez öğeleri olarak

algılanmalıdır. Son olarak kıyı alanından türlü amaçlarla yararlananlar, bir başka

anlatımla, özel girişimcilerin, gönüllü örgütlerin ve yöre halkının yönetim sürecinde

etkin bir biçimde yer alması sağlanmalıdır.

Özeksel yönetimin fazla güçlü olmadığı ülkelerin kıyı alanlarında özel sektör

ve yerel topluluklar, kaynakların yönetiminde önemli bir role sahip olabilirler. Ancak

bunların başarılı olabilmesi için özeksel yönetimin uzun dönemli planlamayı

gerçekleştirmesi ve sürdürülebilirliği sağlayacak koşulları yaratması gerekir. Bu

106

Page 116: İVERSİTESİ SOSYAL B L MLER ENST TÜSÜ KAMU YÖNET M VE S ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/1432/2050.pdf · bölgeleri, insan ve diğer canlılar için her zaman önem taşıyan

düzenlemeler gerçekleştirilirken kıyıdaki taşınmaz mallar ve kıyı kaynakları üzerindeki

iyelik haklarının korunması da bir başka önemli konudur.

Özellikle gelişmekte olan ülkelerin kıyı bölgelerinde yeni ekonomik gelişme

olanaklarının göz önünde bulundurulmasını gerekmektedir. Bu alanda yapılacak

çalışmalar, alınacak önlemler, açık bir biçimde yapılmış pazar çalışmalarına,

potansiyelin talebin belirlenmesine, rekabet durumunun saptanması çalışmalarına dayalı

olmalıdır. Buralarda gerçekleştirilen kalkınma projeleri, hem çevreye yapılan baskı, hem

de maliyet açısından ele alınmalıdır.

Bütüncül kıyı alanları yönetimi programının sonuçlarının başarılı olabilmesi,

çalışmaların düzenli olarak izlenmesine ve değerlendirilmesine bağlıdır. Bu yüzden tüm

bütüncül kıyı alanları yönetimi çabalarının hedefinin olanaklı olduğunca ölçülebilir bir

biçimde belirtilmesi gerekmektedir.

Bütüncül kıyı alanları yönetimi programları, uluslararası kurallara olduğu

kadar, önceden yapılmış ulusal planlara ve programlara uygun olmalıdır. Bütüncül kıyı

alanları yönetimine ekonomik kalkınma açısından bakıldığında, bu amaçla ortaya konan

bir kıyı yönetimi programının sonul amacının, burada yürütülen etkinlikleri ulusal ve

yerel düzeydeki ekonomik kalkınma planlarının ayrılmaz bir parçası haline getirmek

olduğu söylenebilir.

Aslında bir bütüncül kıyı alanları yönetimi programını gerçekleştirebilmek için

büyük miktarda akçal kaynağa gereksinim duyulmaz. Uygulama yapılan ülkelerde zaten

bu işler için uygun uzman görevliler bulunabilir. Yapılacak işlerin gerektirdiği kaynak,

özeksel yönetimden ve gerekirse de uluslararası kuruluşlardan bulunabilir. Ancak büyük

miktarlarda kaynak gerektirecek kimi projeler için dışarıdan borç alınması da

gerekebilir.

Genellikle belli bir kıyı alanını olumsuz yönde etkileyen etmenlerin bir bölümü

aynı deniz çevresindeki komşu ülkelerden kaynaklandığından, kıyı alanlarında gözlenen

sorunların önemli bir bölümü uluslararası alanda kurulacak işbirliği ile ele alınabilir.

107

Page 117: İVERSİTESİ SOSYAL B L MLER ENST TÜSÜ KAMU YÖNET M VE S ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/1432/2050.pdf · bölgeleri, insan ve diğer canlılar için her zaman önem taşıyan

Balık stoklarının azalması, denizi doğal yapısının bozulması, kirlilik gibi sorunlar sınır

tanımadığından bu konularda ortak hareket edilmesi gerekebilir. 214

C.Dünya Bankası'nın Kıyı Yönetimi Uygulamalarına Bir Örnek: GEF

Küresel Çevre Olanakları (Global Environment Facility, GEF), 1991 yılında,

Dünya Bankası ve Birleşmiş Milletler tarafından, ozon tabakasının incelmesi, iklim

değişikliği, biyolojik çeşitlilik, uluslararası sular konularında akçal kaynak sağlamak

amacıyla kurulmuştur. Bir anlamda örgüt, ekonomik kalkınma konusunda Dünya

Bankası ve Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı'nın gördüğü işlevi, küresel çevre

sorunları konusunda yerine getirecekti. Akçal yükünü Kuzey'in gelişmiş ülkelerinin

çektiği örgüt, kuruluş aşamasında daha çok, azgelişmiş ülkelerin, küresel ısınma,

biyolojik çeşitliliğin korunması ya da uluslararası nitelikteki suların iyileştirilmesi ile

ilgili kimi projelerine akçal destek verme amacını güdüyordu.215 Örneğin GEF'in 1991-

1994 yıllarını kapsayan birinci aşaması, daha çok bu tür projeleri desteklemek üzere

başlatılmıştı.216 GEF, başlangıçta geçici bir akçal destekleme düzeneği olarak

tasarlanmıştı. Birinci aşamanın sona ermesinin ardından, 1994 yılında, Cenevre'de

yapılan bir toplantıda, sürekli çalışan bir örgüt haline getirilmesi kararına varılmıştır.217

1994'de toplam 34 ülke, örgütü desteklerken, bu sayı 1998'de 36'ya yükselmiştir.218

Bugün, GEF'in bütçesinin yaklaşık üçte ikisi Dünya Bankası projeleri için

214 a.g.y., s.7-14. 215 GEF, Türkiye'de de, biyolojik çeşitliliğin korunması konusundaki iki projeyi desteklemektedir. Bunlardan, "Genetik Biyolojik Çeşitliliğin Korunması" başlıklı proje 1993-1998 tarihleri arasında gerçekleştirilmiştir. "Koruma Alanları ve Bütüncül Koruma Yönetimi" adını taşıyan projeninse 1999-2003 yılları arasında uygulamaya geçmesi tasarlanmaktadır. Bkz. Global Environment Facility, GEF Project Tracking and Mapping System, (http://edcnts2.cr.usgs.gov/gef/), Ekim 2000. 216 Andrew Jordan, "Paying the Incremental Costs of Global Environmental Protection: The Evolving Role of GEF", Environment, Jul/Aug94, Vol. 36, No 6, s.13-28. 217 Mohamed El-Ashry, "The New GEF", Environment, July/August 1994, Vol.36, No.6, s.37-39. 218 Global Environment Facility, What Is the Global Environment Facility?, (http://www.gefweb. org), Ekim 2000.

108

Page 118: İVERSİTESİ SOSYAL B L MLER ENST TÜSÜ KAMU YÖNET M VE S ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/1432/2050.pdf · bölgeleri, insan ve diğer canlılar için her zaman önem taşıyan

kullanılmaktadır.219 Günümüzde GEF'in desteklediği bölgesel projelerin sayısı Afrika'da

13, Arap ülkelerinde 2, Asya Pasifik'te 5, Avrupa'da 4, Latin Amerika ve Karayipler'de 3

olmak üzere toplam 27'dir. GEF, daha önce de belirtildiği gibi, daha çok küresel iklim

değişikliği, biyolojik çeşitliliğin korunması ve ozon tabakasının incelmesi gibi

konulardaki projeleri destekleme eğiliminde olduğundan, kıyı yönetimi projeleri için

özel bir program oluşturmamıştır. Yine de sözü edilen bölgesel projelerden dördü kıyı

yönetimine ilişkindir. İlerleyen sayfalarda ayrıntılı biçimde ele alınacak olan Karadeniz

Stratejik Eylem Planı da bunlardan birisidir.220 GEF'in bileşimine ve işleyiş biçimine,

hem Kuzey'den221 hem de Güney'den pek çok eleştiri yöneltilmiştir. Daha kuruluş

aşamasında, gelişmiş ülkeler, GEF’in yalnızca küresel çapta sorunlarla ilgilenmesi

gerektiğini savunurlarken az gelişmiş ülkeler buna karşı çıkıyordu.222 GEF’in Dünya

Bankası’nca yönetilmesi, dolayısıyla azgelişmiş ülkelerin yönetimde söz sahibi

olamaması223, GEF’in desteklediği projelerin hep Dünya Bankası projeleri olması, bu

219 GEF, desteklenecek projelere yalnızca Dünya Bankası ya da Birleşmiş Milletler aracılığıyla akçal yardımda bulunmuyor, "International Finance Corporation", Inter-American Development Bank" ve "Asian Development Bank" gibi türlü uluslararası akçal ögütler de kimi projelere aracılık ediyorlar. Bkz. World Bank and the Global Environment: Portfolio, (http://wbln0018.worldbank.org...), Eylül 2000. 220 United Nations Development Programme-Global Environment Facility, Regional Projects, (http://www.undp.org/gef...), Ekim 2000. 221 Başlangıçta Dünya Bankası’nın bir birimi olarak kurulan GEF’e, UNEP ve UNDP bilimsel ve teknik destek sağlıyordu. GEF’in akçal yükünü taşıyan Fransa ve Almanya gibi ülkeler örgütün, az gelişmiş ülkelerin daha fazla oranda temsil edildiği UNEP bünyesinde olmamasını, görece kendi ağırlıklarının daha fazla olduğu Dünya Bankası’nın denetimi altında bulunmasını istediler. ABD, ek yük getireceğini düşündüğünden başlangıçta GEF’i desteklemedi. Bu sıralarda az gelişmiş ülkeler, sanayileşmiş ülkelerin kendi sorunlarını göz önünde bulundurarak, organlarında daha çok söz sahibi olduğu Dünya Bankası bünyesinde GEF’i kurmalarına karşı çıktılar. Buna göre GEF, güneyin azgelişmiş ülkeleri için değil, Kuzey’in gelişmiş ülkelerinin sorunlarıyla ilgilenecektir. Rio Çevre ve Kalkınma Konferansı'nın hazırlık toplantılarında söz konusu az gelişmiş ülkeler GEF’e almaşık olarak bir akçal destek birimi oluşturulmasını önerdiler, ancak bu dileğin gerçekleşmesinde başarılı olamadılar. Bkz. Porter, Brown, Global Environmental Politics, s.141. 222 a.g.y., s.141. 223 Uluslararası Para Fonu ve Dünya Bankası'nda olduğu gibi GEF'te de üye ülkelerin örgüt yönetiminde ağırlığı, akçal katkıları ile doğru orantılıdır. Bkz. Andrew Jordan, "Paying the Incremental Costs of Global Environmental Protection: The Evolving Role of GEF", Environment, July/August 1994, Vol. 36, No 6, s.13-28.

109

Page 119: İVERSİTESİ SOSYAL B L MLER ENST TÜSÜ KAMU YÖNET M VE S ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/1432/2050.pdf · bölgeleri, insan ve diğer canlılar için her zaman önem taşıyan

gerekçelerin ardındaki temel etmendi.224 Örneğin 1997'de, Yeni Delhi'de, Hindistan'da

yapılan GEF toplantısında, kuruluşun oluşum biçimine ve uygulamalarına ağır

eleştirilerde bulunulmuştur. Bunların başında gelişmiş ülkelerin, Rio Konferansı'nda

verdikleri akçal destek sözünü yerine getirmemeleri geliyordu.225 Sözgelimi, ABD'nin

GEF'e toplam olarak yalnızca 2.75 milyar Dolar katkıda bulunması en çok tepki çeken

konuların başında geliyordu.226 Toplantıda dile getirilen bir diğer nokta da GEF'in

uygulamalarının izlenmesine ve değerlendirilmesine yönelik girişimlerin yetersiz

kalması, bundan dolayı da örgütün ne ölçüde başarılı olduğunun ölçülmesinin oldukça

güç olmasıydı. Desteklenecek projelerin seçiminde nesnel ölçütlere dayanılmamasının

da ayrı bir tartışma konusu oluşturduğunu belirtmek gerekir.227 Bütün bu eleştirilere,

GEF’in işleyişinde saydamlığın sağlanamaması, akçal denetiminin tam olarak

yapılamaması, proje gerçekleştirilen ülkelerdeki sivil girişimlerin görüşünün alınmaması

da eklenebilir.228

D.Değerlendirme

Dünya Bankası'nın kıyı alanlarına ilişkin olarak izlediği politikanın, çevre

politikasından ayrı olarak incelenmesi olanaksızdır; bundan dolayı önce Banka'nın çevre

sorunlarına yaklaşımına değinmek yararlı olabilir. Dünya Bankası’nın çevre sorunları

konusunda izlediği politika pek çok yönden eleştirilmektedir. Özellikle de, yine bir

224 Jacob D. Werksman, "Greening Bretton Woods", Philippe Sands (Ed.), Greening International Law, Earthscan, London, 1993, s.83. 225 Buna karşılık gelişmiş ülkeler de, azgelişmiş ülkelerin fona katkıda bulunması gerektiğini savunmaktadırlar. Örneğin 1992 Rio Çevre ve Kalkınma Konferansı'nda bu tür istemler özellikle Federal Almanya tarafından dile getirilmişti. Bkz. Ayşegül Kaplan, Küresel Çevre Sorunları ve Politikaları, Mülkiyeliler Vakfı Yayınları, Ankara, 1997, s.170. 226 1991 yılında Amerika Birleşik Devletleri'nin GEF için söz verdiği 1.5 milyar Dolar, bu ülkenin toplam dış yardım tutarı olan 22 milyar Doların yalnızca %7'sine denk geliyordu. Bkz. P.A., Davis, "The Greening of Goreign Aid", Congressional Quarterly Weekly Report, 06.15.1991, Vol.49, No.24, s.1600. 227 Sanjay Kumar, "Global Facility Fails to Protect Environment", Lancet, 04.11.1998, No 9109, s.1114-1116. 228 Porter, Brown, Global Environmental Politics, s.141; Connely, Smith, Politics and the Environment, s.191-192.

110

Page 120: İVERSİTESİ SOSYAL B L MLER ENST TÜSÜ KAMU YÖNET M VE S ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/1432/2050.pdf · bölgeleri, insan ve diğer canlılar için her zaman önem taşıyan

uluslararası kuruluş olan Birleşmiş Milletler’in belirlediği ‘sürekli ve dengeli kalkınma’

konusunda.229 Buna göre, Dünya Bankası’nın, çalışma biçimi, sorunlara bakış açısı ve

izlediği programlar 'sürekli ve dengeli kalkınma'yı sağlamada yeterli değildir. Dünya

Bankası, sermaye-yoğun, özekselleştirilmiş, büyük ölçekli projeleri destekleme

eğilimindedir. Üstelik destek verdiği projelerin uzun dönemdeki toplumsal ve çevresel

sonuçlarının da göz ardı etmektedir. Özellikle 1970 ve 1980’lerde Brezilya ve

Endonezya’daki yağmur ormanları, Orta ve Güney Amerika’daki büyükbaş hayvan

çiftlikleri230 ve Afrika’daki tütüncülükle ilgili projelerin çevre sorunlarını çözmeye katkı

sağlamadığı tam tersine ormansızlaşmaya ve çölleşmeye yol açtığı öne sürülmüştü.231

Çevre açısından başarısız bu projelere gelen yoğun eleştiriler üzerine Dünya Bankası

1980’lerin ortalarından başlayarak, verdiği kredilerin çevreye olan etkilerinde daha

229 Dünya Bankası’na sürekli ve dengeli kalkınma konusunda yöneltilen eleştirilerden bir bölümü de yapısal uyum politikaları ile ilgilidir. Dünya Bankası’nın, kredi verdiği devletlerin kamu yönetimlerinin yeniden yapılandırılması sürecinde “governance”ı temel aldığı söylenebilir. Bu kavramla hem liberal ekonominin, hem de sivil toplumun bu ülkelerde güçlendirilmesi temel amaç olarak alınmaktadır. Dünya Bankası’nın benimsetmek istediği reformlar, özünde devleti küçültme ve kamu yönetimini yeniden yapılandırmaya dayanmaktadır. Kamu harcamalarının azaltılması, kamu hizmetlerinde verimliliğin artırılması ve özelleştirme bu değişim isteğinin somutlanış biçimidir. Bu reformlar ilk bakışta kamu hizmetlerinin etkinliğini artırıyor gibi görünse de, işten çıkarmaların artışı, çalışanlar arasında maaş farkının artırılması, erken emekliliğin yaygınlaştırılması, kamu hizmetlerinden yararlananların aldıkları hizmetin maliyetine katılması, birer müşteri biçiminde görülmesi gibi olumsuz sonuçlar doğurduğu da bir gerçektir. Bkz. Ayşe Tatar Peker, “Dünya Bankası: ‘Büyüme’ Söyleminden ‘İyi Yönetme’ Söylemine”, Toplum ve Bilim, Bahar, S.69, 1996, s.38. Özellikle gelişmekte olan ülkeler için uygulanan politikalarla işsizliğin arttığı, sağlık harcamalarında indirime gidildiği ve bunların sonucunda da borç alan ülkelerin doğal kaynaklarına daha çok baskıda bulunmak zorunda kalması, yerel koşulları göz ardı etmesi, Banka’ya yöneltilen diğer eleştiriler arasındadır. Bkz. Porter, Brown, Global Environmental Politics, s.48; Connely, Smith, Politics and the Environment, s.191 230 Porter, Brown, Global Environmental Politics, s.47. 231 Dünya Bankası’nın uygulamaya koymayı düşündüğü pek çok çalışma gönüllü kuruluşlarca eleştirilip engellenmeye çalışılmıştır. Bu konuda Dünya Bankası’nın projelerinin yerel özellikleri gözardı etmesinin ve çevreye olumsuz etkilerde bulunmasının etkili olduğu söylenebilir. Bkz. Nükhet Turgut, “Çevre Hukukunda Çevreci Örgütlere Tanınan Olanaklar”, A.Ü. Hukuk Fakültesi Dergisi, C.45, S.1-4, 1996, s.106. Örneğin 1980’lerin sonlarına doğru gönüllü örgütlerin, Dünya Bankası’nı halk katılımı ve denetim konularında eleştirdiklerini görüyoruz. Yaklaşık 100 kadar NGO'nun, Dünya Bankası’nın gerçekleştirdiği projelerin olumsuz yönleri üzerinde durmaları, türlü tepkileri dile getirmeleri üzerine Banka, 1993 yılında bir toplantı (Inspection Panel) düzenlemiş, daha sonra da burada önerilen birtakım yenilikleri yaşama geçirmek zorunda kalmıştır. Bkz. Porter Brown, Global Environmental Politics, s.57.

111

Page 121: İVERSİTESİ SOSYAL B L MLER ENST TÜSÜ KAMU YÖNET M VE S ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/1432/2050.pdf · bölgeleri, insan ve diğer canlılar için her zaman önem taşıyan

duyarlı olmaya başladı.232 Çevre ile ilgili bir birim kurdu, konu ile ilgili uzmanlar

çalıştırmaya ve çevre sorunları ile ilgili programları daha çok finanse etmeye başladı.

Ancak bütün bunlara karşın Banka’nın verdiği kredi türlerinin ağırlıklarının çok fazla

değişmiş olduğu söylenemez.233 Kısaca belirtmek gerekirse, Dünya Bankası, çevre

sorunları ile yalnızca ekonomik kalkınmayı sağlama çabalarına bir engel oluşturduğu

ölçüde ilgilenmekte, çevre sorunlarını ekonomik bir bakış açısıyla ele almaktadır.

Dünya Bankası, çevre korumaya ilişkin olarak yürüttüğü diğer programlar gibi,

bütüncül kıyı alanları yönetimi programlarını da ekonomik kalkınma bağlamında ele

almaktadır. Bir başka anlatımla, Banka için önemli olan, kıyı bölgelerinde yaşanan sorun

ve çatışmaların, kalkınma çabalarını olumsuz etkileyip etkilemediği, bu alanlarda

yürütülecek yönetim etkinliklerinin ekonomik kalkınmaya ne derece katkı sağladığıdır.

Belirlenen ilkeler dizisine göre, bütüncül kıyı alanları yönetiminin başlıca üç ereği

bulunmaktadır: i. Eğitsel etkinliklerde bulunmak, yasal düzenlemelere gitmek, gerekli

personeli sağlamak gibi yollarla var olan sektörel yönetimi güçlendirmek; ii. Yaşam

ortamlarının yok edilmesini, kirliliği ve aşırı sömürüyü önlemek yoluyla kıyı

çevredizgelerinin verimliliğini ve biyolojik çeşitliliğini korumak; iii. Kıyı kaynaklarının

ussal bir biçimde gelişimini ve sürdürülebilir kullanımını sağlamak.234 Görülebileceği

gibi, belirlenen üç erekte de kıyı alanlarından yararlanma koşullarını geliştirmek ve

kalkınmayı sağlamak arzusu ağır basmaktadır. Bu yörelerdeki doğal yaşamın, doğal

değerlerin korunması, ekonomik yarar elde etmeye göre ikinci planda kalmaktadır.

Amaç, kıyı bölgelerinde doğal yaşamı, doğal değerleri, sürekli ve dengeli kalkınmayı

sağlamak üzere korumaktır.

232 Küresel ısınma, yağmur ormanlarının yok olması gibi sorunların uluslararası alanda çokça tartışılmaya başlanmasıyla Banka 1989’da enerji politikasını değiştirme kararı aldı. Ancak böyle bir politika az sayıda ve büyük ölçekli projelerden, çok sayıda küçük ölçekli yerel projelere geçmeyi gerektirdiğinden uygulanması güç olacaktı. Bkz. a.g.y. 233 a.g.y., s.47. 234 The World Bank, Guidelines for Integrated Coastal Zone Management, s.5.

112

Page 122: İVERSİTESİ SOSYAL B L MLER ENST TÜSÜ KAMU YÖNET M VE S ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/1432/2050.pdf · bölgeleri, insan ve diğer canlılar için her zaman önem taşıyan

Dünya Bankası’nın kıyı yönetimine ilişkin çaba harcamasının, bütüncül kıyı

alanları yönetimine ilişkin ilkeler belirlemesinin gerisinde, bu bölgelerin kalkınma için

diğer yerlere göre daha çok olanaklar sunmasının yatmakta olduğu söylenebilir. Bu

durum Dünya Bankası metninde, “Kıyı kaynakları şimdiki ve gelecek kuşaklar için

yönetilmesi gereken değerli bir mirastır. Kıyı alanları insanlığın kullanımına fiziksel ve

biyolojik olanaklar sunar; bütüncül kıyı alanları yönetimi, daha önce belirlenen hedeflere

göre türlü kullanım biçimleri arasında en uygun dengeyi bulmaya çalışır”235 biçiminde

belirtilmektedir. Bir başka anlatımla, Dünya Bankası’na göre, kıyı alanlarına ilişkin

yönetim etkinliklerinin başlıca amacı, bu bölgelerin kalkınma çabalarına daha çok

katkıda bulunabilecek olanakları yaratmak olmalıdır. Kıyı alanlarındaki doğal ve

kültürel değerlerin korunması, yok olmakta olan canlı türlerinin koruma altına alınması,

diğer önemli çevre sorunlarının giderilmesi, daha çok, kalkınma çabalarına katkıları

oranında göz önünde bulundurulmaktadır. Bu durum, söz konusu ilkeler dizisinde

doğrudan doğruya bu biçimde ifade edilmemiş olsa da, metnin genelinde bu yorumu

doğrulayacak türlü vurguları bulabilmek olanaklıdır.236 Bu açıdan, Banka’nın belirlediği

ilkeler dizisinin insan ve çevre odaklı bir bakış açısından kaleme alındığı söylenebilir.

Daha çok, ekonomik kalkınmayı destekleyici yönde etkinliklerde bulunan bir bankanın,

çevre odaklı bir yaklaşımı benimsemesi de beklenemezdi kuşkusuz.

Banka, nüfusu, genel olarak çevre sorunlarını, özel olarak da kıyı alanlarının

içinde bulunduğu sorunları ağırlaştırıcı bir etmen olarak değerlendirmektedir. Kıyı

alanlarında nüfusun fazla olması bu bölgelerin niteliğinin bozulmasına, üretkenliğinin

azalmasına yol açacak, bu durum da, söz konusu yerlerdeki türlü kullanım biçimleri

arasındaki çatışmaları ve sorunların yoğunluğunu artıracaktır. Böylece, kıyı

alanlarındaki kaynaklardan yararlanma kapasitesi düşebilecektir. Bu

235 a.g.y., s.3. 236 Örneğin söz konusu metinde, kıyıların ekonomik değerinin, insanlığa, doğa tarafından yapılan bir sermaye yatırımını andırdığı, buralardan elde edilen mal ve hizmetlerin bu yatırımdan kaynaklanan yararlar olduğu, bundan ötürü de kıyı alanlarındaki kaynakların yok edilmesi sermayenin tüketilmesi anlamına geleceği belirtilmektedir. Bkz. a.g.y., s.4.

113

Page 123: İVERSİTESİ SOSYAL B L MLER ENST TÜSÜ KAMU YÖNET M VE S ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/1432/2050.pdf · bölgeleri, insan ve diğer canlılar için her zaman önem taşıyan

değerlendirmelerden de anlaşılabileceği gibi, Banka, kıyı bölgelerindeki nüfusu, doğal

değerler üzerinde yaptığı baskıyı göz önünde bulundurmadan, türdeş bir değişken olarak

ele almaktadır. Bir başka deyişle, Banka, gelişmiş ya da az gelişmiş kıyı bölgeleri

arasında, doğaya yapılan baskı açısından, bir ayrım yapmamaktadır. Kıyı alanlarındaki

nüfusun, doğal değerlerin yitirilmesinde ve sorunların ortaya çıkmasında en önemli

etmenlerden biri olarak değerlendirilmesinin ardında Neo-Malthusçu görüşlerin etkisi

olduğu söylenebilir. “Nüfusun, aile planlaması yoluyla denetim altına alınmasının,

bütüncül kıyı alanları yönetiminin ayrılmaz bir parçası olduğu”237 biçimindeki anlatım

da bu yorumu doğrulamaktadır.

Banka'nın, bütüncül kıyı alanları yönetimi ilkelerini "governance" kavramı

çerçevesinde belirlediğini görüyoruz. Bu amaçla kıyı bölgesinde devletin, yerel

yönetimlerin, gönüllü kuruluşların, özel şirketlerin, toprak sahiplerinin, yöre halkının,

araştırma ve uzmanlık kuruluşlarının tümünün birden söz sahibi olması, kendilerini

ilgilendiren kararların alınmasında katkılarının bulunması gerekmektedir. Buna benzer

bir biçimde, çevre sorunlarının sınır tanımaması olgusu, komşu ve yakın yerlerdeki diğer

kıyı bölgeleri yönetimleri ile işbirliği yapmayı gerektirir. Ortak denizde kıyısı olan

ülkelerin, kıyı alanları yönetimi için işbirliği yapmasını da öngören bu ilke,

"governance" sürecinin bir başka boyutunu, uluslararası alanda işbirliğine gidilmesini ve

ortak hareket edilmesini, oluşturur. Bu anlamda, önerilen ilkelerin, değişik edimciler

arasında işbirliğini, etkileşimi, birlikte yönetimi öngördüğünü, geleneksel kamu

yönetimindeki anlamıyla devletin bütün yönetim etkinliklerini planlayıp yaşama

geçirmesinden yana olmadığını görüyoruz. Böyle bir yönetim sürecinde, devlete düşen

görev, daha çok, türlü edimcilerin desteğiyle işleyen yönetim sürecinde eşgüdümü

sağlamak, yönetimin aksamaması için uygun koşulları yaratmak olacaktır.

Söz konusu ilkeler dizisinde, ilk bakışta, özeksel yönetime önemli görevler

verildiği görülebilse de, metin daha dikkatli bir biçimde okunduğunda, bütüncül kıyı

237 a.g.y.

114

Page 124: İVERSİTESİ SOSYAL B L MLER ENST TÜSÜ KAMU YÖNET M VE S ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/1432/2050.pdf · bölgeleri, insan ve diğer canlılar için her zaman önem taşıyan

alanları yönetiminde, özel kesimin ağırlığının öngörülenden daha büyük olacağı

söylenebilir. Yukarıda da değinildiği gibi, özellikle özeksel yönetimin güçlü olmadığı

yerlerde, özel girişimcilerin, bütüncül kıyı alanları yönetimine daha fazla katkıda

bulunmaları beklenmektedir. Pek çok kıyı bölgesinin aynı zamanda az gelişmiş olduğu,

güçlü özeksel yönetimlerinin bulunmadığı göz önünde bulundurulursa, özel kesimin, pek

çok yerde, kıyı yönetimi sürecinin güçlü bir edimcisi olacağı kolayca anlaşılabilir. Bu

açıdan, toprak ve doğal kaynaklar üzerindeki özel iyeliğe, verimliliğe, önceden

kazanılmış haklara ve rekabet kurallarına saygı gösterilmesinin, bütüncül kıyı alanları

yönetiminin başarısı için bir ön koşul olarak görülmesinin, pazar ekonomisinin önündeki

engellerin kaldırılma arzusundan kaynaklandığı açıktır.

Dünya Bankası’nın bütüncül kıyı alanları yönetimine ilişkin olarak önerdiği

ilkeler çerçevesinde, komşu devletler arasında ve uluslararası alanda işbirliği

kurulmasının gerekliliği üzerinde durulmasına iki açıdan yaklaşılabilir. İlk olarak bu

durumun, yukarıda da belirtildiği gibi, aslında, kıyı alanlarının coğrafi, çevrebilimsel,

ekonomik anlamda birbirine bağımlı olmalarından kaynaklandığı düşünülebilir. Bir

başka anlatımla, kıyı alanlarında gözlenen bir sorun, diğer yerlerdeki kıyı alanlarından

bağımsız olarak ele alınamaz. Kirlilik, balık stoklarının azalması bunlar arasında

değerlendirilebilir. Bu nedenle, devletlerin ya da yerel yönetimlerin, komşu kıyı alanları

ya da diğer devletlerle işbirliği içinde olmadan tek başına hareket etmesi sorunun

çözümünde fazla etkili olamayacaktır. Bir başka açıdan da, sözü edilen uluslararası

işbirliğinin tam da governance sürecinin bir öğesi olduğunu, bu durumun Dünya

Bankası’nın destekçisi olduğu yeni kamu yönetimi anlayışının bir yansıması olarak

değerlendirilebileceğini söyleyebiliriz. Bu anlamda ulusal devletlerin, kıyı yönetimleri

açısından, hem genel çerçevesi Dünya Bankası’nca çizilen ilkelere uymak zorunda

kalacağını, hem de diğer devletlerle, uluslararası örgütlerle sürekli işbirliği içinde

bulunmasının gerekeceğini söyleyebiliriz. Kuşkusuz işbirliği içinde olunması gereken

örgütlenmelere, bütüncül kıyı alanları yönetimi ile ilgili programları destekleyen

uluslararası akçal kuruluşlar da eklenebilir.

115

Page 125: İVERSİTESİ SOSYAL B L MLER ENST TÜSÜ KAMU YÖNET M VE S ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/1432/2050.pdf · bölgeleri, insan ve diğer canlılar için her zaman önem taşıyan

Dünya Bankası’nın kıyılara ve kıyı yönetimine etkisini iki yönde

değerlendirmek olanaklıdır. Bunlardan birincisi, Banka'nın doğrudan doğruya türlü

koruma, planlama çabalarını desteklemesidir. Bu destek hem teknik olarak hem de akçal

açıdan yapılmaktadır. Bir başka anlatımla Dünya Bankası, belli bir yöredeki “kıyı

alanları yönetimi” uygulamasının hem ne yönde olacağını önceden belirlemekte hem de

buralara parasal yardımda bulunmaktadır. Öte yandan Banka’nın, sanayinin

desteklenmesi yönünde verdiği destekle kıyı bölgelerinde yeni sorunların ortaya

çıkmasına ya da var olanların artmasına yol açtığı da söylenebilir. Bundan dolayı,

Banka’nın, kıyı bölgelerindeki sorunları giderme yolunda adımlar mı attığı, yoksa tam

tersine buraları yeni sorunlarla karşı karşıya mı bıraktığı tartışmalıdır. Dünya

Bankası’nın kıyılara yönelik ikinci etkisi ise birincisinden daha geniş, daha kapsamlıdır.

Banka, belli bir yörede başlatılan kıyı programının yalnızca akçal ve teknik boyutunu

saptamakla kalmamakta, söz konusu çalışmaların nasıl bir yönetsel ve ekonomik yapı

içinde yürütülmesi gerektiğini de belirlemektedir. Yirminci yüzyılın son dönemindeki

toplumsal, ekonomik gelişmelerin ve governance sürecinin kıyı yönetimine etkisinin ele

alındığı sayfalarda bu konuya ayrıntılı bir biçimde değinilecektir.

III.Birleşmiş Milletler

A.Birleşmiş Milletler Örgütü ve Kıyı Alanları

Kıyılar, küresel iklim değişikliği, biyolojik çeşitliliğin kaybı gibi küresel çevre

sorunlarının en çok etkisinde kalan alanlar olduğu için Birleşmiş Milletler Örgütü'nün

özel olarak ilgilendiği konular arasında yerini almıştır. Birleşmiş Milletler'in kıyı

alanlarına bakış açısını ortaya koyabilmek ve bu alanda sürdürdüğü çalışmaların238

238 Birleşmiş Milletler, kıyı alanları ile ilgili çalışmalarını, Birleşmiş Milletler Çevre Programına bağlı olan Deniz ve Kıyı Alanları Programı Etkinlikleri Merkezi (UNEP-Oceans and Coastal Areas Programme Activity Centre–OCA/PAC) aracılığıyla sürdürmektedir. Söz konusu merkezin uygulamaya geçirmeye çalıştığı Bölgesel Denizler Programı, 13 bölgede, 140 ayrı ülke ya da bölgenin katılımıyla sürdürülmektedir. Örneğin Akdeniz’in Kirliliğe Karşı Korunması Sözleşmesi (Barselona Sözleşmesi) çerçevesinde oluşturulan Akdeniz Eylem Planı, UNEP’in başlattığı ilk bölgesel denizler programıdır.

116

Page 126: İVERSİTESİ SOSYAL B L MLER ENST TÜSÜ KAMU YÖNET M VE S ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/1432/2050.pdf · bölgeleri, insan ve diğer canlılar için her zaman önem taşıyan

gelişme doğrultusunu verebilmek için, 1972 Stockholm İnsan ve Çevre Konferansı’nda

benimsenen bildirgeyi, 1992 yılında Rio de Janeiro’da yapılan Çevre ve Kalkınma

Konferansı’nda kabul edilen belgeleri, yine aynı yıl, Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım

Örgütü'nce (FAO) hazırlatılan bütüncül kıyı alanları yönetimi yazanağını ve 1995

yılında Birleşmiş Milletler Çevre Programı'nca (UNEP) yayınlanan Bütüncül Kıyı ve

Deniz Alanları Yönetimi İlkeler Dizisi"ni incelemek gerekecektir. Bunların dışında,

Birleşmiş Milletler’in dolaylı bir biçimde katkıda bulunduğu ya da desteklediği kimi

belgelere, çalışmalara da değinilecektir.239

B.1972 Stockholm İnsan ve Çevre Konferansı

Kıyı alanlarını ilgilendiren ilk uluslararası antlaşmalar genelde göçmen ya da

yaban yaşamı türleri, uluslararası göllerde ve nehirlerde ortaya çıkan sorunlar ve petrol

tankerlerinin yol açtığı deniz kazaları üzerineydi.240 Kıyının kara ve deniz yönüyle bir

bütün olarak uluslararası alanda ele alınmasının geçmişi çok da eskiye gitmez. Bu açıdan

deniz ve kıyı alanlarında gözlenen sorunların ilk olarak Stockholm Konferansı ile

kapsamlı bir biçimde ele alındığı söylenebilir.241 Konferansın, kamuoyunun gündemine

çevre sorunlarının girmesini sağlama, ülkeleri çevre sorunları ile ilgili ulusal birimler

kurmaya özendirme gibi dolaylı etkilerinin yanı sıra kıyı ve deniz sorunlarını doğrudan

doğruya ilgilendiren kararları da bulunmaktadır. Stockholm Konferansı’nın kıyı ve deniz

239 Örneğin, 1992 yılında Rio de Janeiro’da gerçekleştirilen Birleşmiş Milletler Çevre ve Kalkınma Konferansı’nda, bütüncül kıyı alanları yönetimi konusunda çıkabilecek türlü anlaşmazlıkları, çatışmaları en aza indirmek ve uygulamalar konusunda bir anlamda yol gösterici olabilecek bir ilkeler dizisinin saptanması gerektiği görüşü benimsenmişti. Bu isteğe yanıt vermek üzere 1993’de Hollanda’da, Noordwijk’de, Dünya Kıyı Konferansı’nda (World Coast Conference) “Noordwijk Guidelines” sunuldu. Bugün kıyı yönetimi alanında geçerli olan evrensel ilkeler büyük ölçüde burada belirlenen ilkelerin genişletilmiş ve güncelleştirilmiş bir biçimidir. Bkz. Jan C. Post and Carl G. Lundin (Ed.), Guidelines for Integrated Zone Management, The World Bank, Environmentally Sustainable Development Series No.9, 1993, s.v. 240 Cicin-Sain, Knecht, Integrated Coastal and Ocean Management, s.72. 241 Kimi büyük çevre yıkımlarının dolaylı etkilerinden birinin çevre duyarlılığını geliştirme olduğu biliniyor. Örneğin 1969’da California’da Santa Barbara’da meydana gelen deniz kazasının, hem kamuoyunun çevre sorunlarına odaklanmasını sağlayarak konferansın gerçekleştirilmesi için uygun ortamın yaratılmasına katkıda bulunduğu hem de uluslararası toplantılarda deniz kirliliğinin ele alınmasını kolaylaştırdığı söylenebilir. Bkz. a.g.y., s.72.

117

Page 127: İVERSİTESİ SOSYAL B L MLER ENST TÜSÜ KAMU YÖNET M VE S ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/1432/2050.pdf · bölgeleri, insan ve diğer canlılar için her zaman önem taşıyan

alanlarına yaklaşım biçimini, getirdiği düzenlemeleri ve bu alandaki diğer çalışmalara

etkisini şöyle özetlemek olanaklı: Özellikle uluslararası alanda etkilerini gösteren çevre

sorunlarını ele almak üzere bir çevre programının (UNEP) kurulması, kıyı alanlarının ilk

kez uluslararası düzeyde ele alınmasına olanak tanımıştır. UNEP’in, Bölgesel Denizler

Programı aracılığı ile sürdürdüğü projelerin, deniz düzeyinin yükselmesini önleme ve

biyolojik çeşitliliğin korunması konularındaki çalışmalarının başlangıç noktası

Stockholm Konferansı’dır. Konferans boyunca gerçekleştirilen toplantılarda, o dönemde

meydana gelen büyük gemi kazaları, soyu tükenme tehlikesinde olan deniz canlıları ve

deniz kirliliğinin ele alınması, bu konularla ilgili uluslararası belgelerin oluşturulmasına

katkıda bulunmuştur.242

5-6 Haziran 1972'de Stockholm'de gerçekleştirilen İnsan ve Çevre Konferansı,

çevre sorunlarına küresel düzeyde duyulan ilginin somut olarak ilk ortaya konduğu yer

olmuştur. Bu toplantıda benimsenen çevre ve kalkınmanın birlikte ele alınması

düşüncesi, 1992 Rio Çevre ve Kalkınma konferansı göz önünde bulundurulduğunda, çok

fazla destek bulmuş değildir.243 Bir başka anlatımla, çevre koruma çabalarının ve

ekonomik kalkınmayı sağlama yönündeki önlemlerin birlikte ele alınması düşüncesi

Rio'da daha güçlü bir biçimde benimsenmiştir. Bu durumu, iki konferansın adlarından

anlamak da olanaklıdır. 1972'de Stockholm'de yapılan konferansın başlığında "insan" ve

"çevre" sözcükleri yer alırken 20 yıl sonra gerçekleştirilen konferansta "insan"ın yerini

"kalkınma" almıştır. Konferansların sonuç belgeleri için de benzer bir değerlendirme

yapılabilir.

242 1972’de Londra’da imzalanan atıklardan ve diğer maddelerden kaynaklanan deniz kirliliği ile ilgili sözleşme (Convention on the Prevention of Marine Pollution by Dumping of Wastes and Other Matter) ve yine aynı dönemde, gemilerden kaynaklanan kirlenme konusunda yapılan ilk kapsamlı sözleşme olan “International Convention for the Prevention of Pollution from Ships” (MARPOL) buna örnek verilebilir. Bkz. a.g.y., s.73. 243 W.M.Adams, Green Development: Environment and Sustainability in the Third World, Routledge, London, New York, 4th Edt., 1998, s.36.

118

Page 128: İVERSİTESİ SOSYAL B L MLER ENST TÜSÜ KAMU YÖNET M VE S ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/1432/2050.pdf · bölgeleri, insan ve diğer canlılar için her zaman önem taşıyan

Stockholm Konferansı'nda kabul edilen bildirgede, uluslararası alanda çevre

sorunlarına ilişkin olarak ortaya konan kimi ilkelerin dolaylı biçimde kıyı alanlarını

ilgilendirdiği görülmektedir: İnsanın onurlu, huzurlu bir yaşamı sağlayacak nitelikte bir

çevrede özgürlük, eşitlik ve uygun yaşam koşulları içinde yaşaması temel hakkıdır; tüm

insanların kirliliğe karşı haklı savaşımları desteklenmelidir; çevre sorunları asıl olarak

azgelişmişlikten kaynaklanmaktadır; gelişmekte olan ülkelerin çevre sorunları karşısında

özel durumları göz önünde bulundurulmalıdır; devletlerin çevre kaynaklarını, çevreyi

geliştirme ilkesinden hareket ederek planlamak, yönetmek ve denetlemek görevi, en

uygun ulusal kuruluşa verilmelidir; devletler genel olarak çevre sorunları konusunda,

özel olarak da kendi yetki sınırları içindeki etkinliklerden kaynaklanan zararlardan

sorumlu olmalarını sağlamak üzere uluslararası hukuku geliştirmek için işbirliği

yapacaklardır; bugünkü ve gelecek kuşakların sağlıklı bir çevrede yaşama hakları bir

arada düşünülmelidir. Bildirgede çevre sorunlarını genel olarak ele alan bu ilkelerin yanı

sıra kıyı ve deniz alanları ile ilgili iki madde bulunmaktadır. Bunlardan biri hava, su,

toprak gibi doğal öğelerin ve doğal kaynakların gelecek kuşaklar için korunması, diğeri

de devletlerin deniz kirliliğini önleme ödevi ile ilgilidir.244 Stockholm İnsan ve Çevre

Konferansı'nın sonunda kabul edilen metinlerden biri olan 119 maddelik "Eylem İçin

Öneriler" adlı belgenin 5 bölümünden biri de deniz kirliliğine ayrılmıştır.245 Bu bölümde

deniz ve çevresindeki canlılar, deniz kirlenmesi, kıyı ve deniz bölgelerindeki

kaynakların korunması ile ilgili önerilere yer verilmektedir.

244 Bildirgede, kıyı ve deniz alanları ile ilgili iki madde bulunmaktadır: Hava, su, toprak, bitki ve hayvanların bütününü kapsayan yeryüzünün doğal kaynakları ve özellikle doğal ekosistemi temsil eden örnekler, bugünkü ve gelecek kuşakların çıkarları için uygun bir planlama ve yönetim ile korunmalıdır. (m.2); Devletler, insan sağlığına, deniz canlıları, denizin doğal güzelliği ve öteki meşru yararlarına zarar verebilecek maddelerle denizin kirlenmesini önlemek üzere, mümkün olan her adımı atacaklardır. (m.7) 245 "Eylem İçin Öneriler", i. İnsanların Yerleşmiş Bulundukları Yörelerin Denetimi, ii. Doğal Kaynakların Yönetimi, iii. Genel Olarak Kirlenme, iv. Deniz Kirlenmesi, v. Kirlenmenin Eğitsel, Bilgi Edinme, Sosyal ve Kültürel Yönleri adlı bölümlerden oluşmaktadır. Bkz. Fehmi Yavuz, Çevre Sorunları, 2.Baskı, SBF Yayınları, Ankara, 1975, s.15.

119

Page 129: İVERSİTESİ SOSYAL B L MLER ENST TÜSÜ KAMU YÖNET M VE S ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/1432/2050.pdf · bölgeleri, insan ve diğer canlılar için her zaman önem taşıyan

C.1992 Rio Çevre ve Kalkınma Konferansı

1992 Rio Çevre ve Kalkınma Konferansı, Stockholm Konferansı'nın 20.

yıldönümüne denk gelir.246 1972 yılında gerçekleştirilen ilk uluslararası çevre

konferansından bu yana çevre sorunlarının niteliğindeki değişimin ve bunlara karşı

alınan önlemlerin gelişim doğrultusunun değerlendirilmesi konferansın ana amacıydı.

Konferans, adından da anlaşılabileceği gibi çevre sorunlarını ekonomik kalkınma

bağlamında ele almıştır. Son yıllarda daha yoğun bir biçimde duyumsanmaya başlanan,

doğal kaynakların, ormanların, biyolojik çeşitliliğin yok olma tehlikesi altında olması,

iklim değişikliği gibi küresel çevre sorunlarının kalkınmaya olan olumsuz etkileri,

Konferans boyunca sürdürülen çalışmaların odak noktasını oluşturmuştur. Bu açıdan,

Stockholm Konferansı'nda ele alınmayan ya da üzerinde durulmayan pek çok yeni konu

Rio'nun gündemine girebilmiştir.

1.Rio Bildirgesi

1992 Rio Bildirgesi’nde, başlı başına kıyı alanlarını ve sorunlarını ilgilendiren

bir düzenlemeye rastlanılmıyor. Ancak, tıpkı Stockholm Bildirgesi'nde olduğu gibi,

metnin dolaylı biçimde konuyu ilgilendiren maddeleri de yok değil. Bunları şöyle

özetlemek olanaklı: Devletler kendi doğal kaynaklarını başka ülkelere zarar vermeyecek

bir biçimde kullanmak zorundadırlar; bugünkü ve gelecek kuşakların hakları birarada

düşünülmelidir; gelişmekte olan ülkelere çevre sorunları konusunda özel öncelik

verilecektir; devletlerin küresel ortaklık ruhu içinde işbirliği yapması gerekmektedir;

gelişmiş ülkelerin sürekli ve dengeli kalkınma konusunda sorumlulukları bulunmaktadır.

Genel bir değerlendirme yapmak gerekirse, Stockholm Bildirgesi'nin Rio

Bildirgesi'ne göre kıyı ve deniz alanları konusunda daha yetkin, daha ilerici

düzenlemeler getirdiği söylenebilir. Buraya değin aktarılanlardan görülebileceği gibi, ilk

246 3-14 Haziran 1992'de Brezilya'da, Rio de Janeiro'da yapılan Birleşmiş Milletler Çevre ve Kalkınma Konferansı'nda 178 devlet temsilcisi, yaklaşık 1000 resmi delege, 9000 gazeteci ve 1400 gönüllü örgüt temsilcisi bir araya gelmiştir. Konferansta beş belge kabul edilmiştir: Rio Bildirgesi, İklim Değişikliği Sözleşmesi, Biyolojik Çeşitlilik Sözleşmesi, Gündem 21, Orman İlkeleri Bildirgesi.

120

Page 130: İVERSİTESİ SOSYAL B L MLER ENST TÜSÜ KAMU YÖNET M VE S ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/1432/2050.pdf · bölgeleri, insan ve diğer canlılar için her zaman önem taşıyan

konferansın bildirgesinde doğrudan doğruya kıyı ve deniz alanları ile ilgili sayılabilecek

iki özel madde yer alırken, 20 yıl sonra gerçekleştirilen konferansın bildirgesinde

konuya yer verilmiş değildir. Bu durumun yalnızca kıyı ve deniz alanları ile sınırlı

olmadığı, diğer çevre sorunları, özellikle de devletlerin çevre sorunları karşısında

yükümlülükleri konusunda, Stockholm Konferansı'nın, Rio Konferası'ndan daha

kapsamlı hükümler taşıdığı, uluslararası çevre hukuku açısından Rio Konferansı'nın bir

gerilemeyi simgelediği de öne sürülmektedir.247

2.Gündem 21

Deniz ve kıyı alanlarının içinde bulunduğu sorunlar, Rio Çevre ve Kalkınma

Konferansı sonunda benimsenen beş belgeden biri olan ve 21. yüzyıl için bir eylem planı

olanı olarak tasarlanan Gündem 21'de ayrıntılı ve kapsamlı bir biçimde ele alınmıştır.

Gündem 21'in kıyı alanlarını özel olarak ilgilenilmesi gereken bir konu olarak

görmesinin ardında, 20. yüzyılda kıyıların içinde bulunduğu sorunlu durum

bulunmaktadır. Kıyı alanlarının giderek artan biçimde insan baskısı altına girmesi,

kıyıların iklim değişikliği gibi küresel çevresel değişikliklerden ilk etkilenecek yerlerden

olması, buralardaki doğal kaynakların yok olma tehlikesi altında kalması ve son olarak

pek çok kıyı bölgesinin az gelişmişlikten kaynaklanan sıkıntılar içinde bulunması,

Gündem 21'in kıyı alanlarına yönelik olarak duyduğu ilginin kaynağıdır denebilir.248

Bu açıdan, konunun ele alındığı 17. başlığın, Gündem 21'in en geniş bölümünü

temsil ettiğini belirtmek gerekir.249 Genellikle Gündem 21'in 17. bölümünün, kıyı

247 Bkz. Marc Pallemaerts, “Stockholm’den Rio’ya Uluslararası Çevre Hukuku: Geleceğe Doğru Geri Adım mı?", Çev. Bülent Duru, A.Ü.Siyasal Bilgiler Fakültesi Dergisi (Prof.Dr.Cemal Mıhçıoğlu’na Armağan), C.52, Ocak-Aralık 1997, s.613-632. 248 Adalberto Vallega, Fundamentals of Integrated Coastal Management, Kluwer Academic Publishers, Dordrecht, 1999, s.6. 249 United Nations Sustainable Development, Agenda 21-Chapter 17: Protection of the Oceans, All Kinds of Seas, Including Enclosed and Semi-Enclosed Seas, and Coastal Areas and the Protection, Rational Use and Development of Their Living Resources, (http://www.un.org/esa/ sustdev/agenda21.htm) Eylül 2000.

121

Page 131: İVERSİTESİ SOSYAL B L MLER ENST TÜSÜ KAMU YÖNET M VE S ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/1432/2050.pdf · bölgeleri, insan ve diğer canlılar için her zaman önem taşıyan

alanları konusunda bir dönüm noktasını oluşturduğu, bu düzenleme ile kıyı alanları

üzerinde en güçlü uluslararası anlaşmaya varıldığı kabul edilmektedir.250 Gündem 21,

kıyısı olan ülkeleri, bütüncül kıyı yönetimini uygulamaya, kendi deniz çevrelerini ve

kıyılarını sürekli ve dengeli bir biçimde geliştirmeye çağırmaktadır. Gündem 21'in kıyı

alanlarını en çok etkileyen önerilerinin kıyı yönetimi konusunda olduğu söylenebilir.

Gündem 21’in denizler ve kıyı alanları konusunda uygulanmasını önerdiği politikaların

daha sonra da pek çok bilimsel yapıtta, uluslararası belgede yinelendiğini görmekteyiz.

Kıyıların korunması ve buraların etkin bir biçimde yönetilmesi için bütüncül kıyı

alanları yönetiminin uygulamaya geçirilmesi düşüncesi, kısa sürede uluslararası alanda

benimsenen bir ilke durumuna gelmiştir. Gündem 21'de yapılan önerilerin benzerini

1994'de yürürlüğe giren BM Deniz Hukuku Sözleşmesi’nde de bulabiliriz. Aynı konuda

1992 Biyolojik Çeşitlilik Sözleşmesi’ni de anmak gerekir. İklim Değişikliği Üzerine

Uluslararası Panel'de251 de küresel iklim değişikliği ve deniz düzeyinin yükselmesi gibi

konularda bütüncül kıyı yönetiminin bir araç olarak kullanılabileceği sonucuna

varılmıştır. Ayrıca deniz çevresini etkileyen karasal etkinlikler üzerine 1995 Washington

Konferansı’nda benimsenen küresel eylem programında252 da kara kaynaklı deniz

kirlenmesinde bütüncül kıyı yönetiminin önemine değinilmiştir.253 Bundan dolayı, kıyı

yönetiminin günümüzde aldığı biçimi tam anlamıyla anlayabilmek için, bu konuda

bugüne değin yapılan çalışmaların dayandığı ana kaynaklardan biri olan Gündem 21’in

ilgili bölümünün ilkelerini ortaya koymak gerekmektedir. Gündem 21’in 17. bölümü

deniz ve kıyı alanlarına ayrılmıştır. “Okyanusların, Kapalı ya da Yarı Kapalılar da Dahil

250 Gündem 21'in, deniz ve kıyı alanlarındaki ana sorunlar ve bunlara getirilebilecek çözüm önerilerinde oydaşmaya varılmasına olanak tanıma, bütüncül kıyı alanları yönetiminin uluslararası hukukta da kendisine yer bulabilmesini sağlama gibi katkıları kabul edilmekle birlikte, deniz ve kıyı alanlarının korunması ve iyileştirilmesine yönelik önerilerinin esnek bir biçimde düzenlendiği, getirilen açıklamaların belirsizliklerle dolu olduğu yönünde eleştiriler de yöneltilmiştir. Bkz. Cicin-Sain, Knecht, Integrated Coastal and Ocean Management, s.93. 251 Intergovernmental Panel on Climate Change- IPCC. 252 The Global Programme of Action on Protection of the Marine Environment from Land-Based Activities. 253 Peter W. French, Coastal and Estuarine Management, Routledge, New York, 1997, s.195; Cicin-Sain, Knecht, Integrated Coastal and Ocean Management, s.2.

122

Page 132: İVERSİTESİ SOSYAL B L MLER ENST TÜSÜ KAMU YÖNET M VE S ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/1432/2050.pdf · bölgeleri, insan ve diğer canlılar için her zaman önem taşıyan

Olmak Üzere Bütün Denizlerin, Canlı Kaynaklarının Korunması, Ussal Bir Biçimde

Kullanılması ve Geliştirilmesi” adını taşıyan söz konusu metnin kıyı alanlarını ve burada

yapılacak çalışmaları ele alış biçimini şöyle özetlemek olanaklı:254

Deniz ve kıyı alanları iki nedenden ötürü korunması gereken dizgelerdir. İlk

olarak bu alanlar yeryüzünde yaşamın sürmesini sağlayan temel öğelerdendir. İkinci

nedense buraların sürekli ve dengeli kalkınmayı sağlamada türlü olanakları

barındırmasıdır. Bu açıdan Birleşmiş Milletler Deniz Hukuku Sözleşmesi’nde belirtildiği

gibi, denize kıyısı olan ülkelerin söz konusu alanların korunmasında ve buralardan

sürdürülebilir bir biçimde yararlanılmasında türlü hakları ve sorumlulukları

bulunmaktadır. Kıyı ülkelerinin, Sözleşmenin öngördüğü doğrultuda, bölgesel, ulusal ve

yerel düzeylerde, kıyıların ve deniz alanlarının korunmasına yönelik bütüncül yaklaşımı

gerçekleştirmeye çalışmaları ve olası sorun alanlarını öngörmeye dayalı önlemleri

almaları gerekmektedir. Bugüne değin, tek tek devletlerin ulusal, bölgesel ya da yerel

düzeylerde deniz ve kıyı kaynaklarının yönetimine ilişkin olarak aldıkları önlemler,

yürüttükleri çabalar, bu alanlarda sürekli ve dengeli kalkınmayı gerçekleştirebilmiş

değildir. Üstelik bu alanlar üzerinde gözlenen baskılar ve doğal niteliğindeki bozulmalar

her geçen gün artmaktadır. Bundan dolayı, denize kıyısı olan ülkelerin, kendi kıyı

alanları ve deniz çevrelerini bütüncül bir anlayışla yönetmeleri ve buralardan sürekli ve

dengeli bir biçimde yararlanma yollarını aramaları gerekmektedir. Söz konusu bütüncül

yaklaşım, karar alma ve uygulama sürecinde bütünlüğü sağlamayı, bu yerlerdeki doğal

kaynaklardan dengeli bir biçimde yararlanmayı, türlü kullanım biçimleri arasındaki

karşılıklı etkileşimlerin neler olduğunu ortaya koymayı, onarımcı olmaktan daha çok

önleyici nitelik taşıyan önlemlerin alınmasını ve bu alanların korunması ve geliştirilmesi

amacıyla yürütülecek çalışmalarda, ilgili bütün bireylerin, grupların ve örgütlerin karar

alma ve uygulama sürecine, uygun düzeylerde katılmasını öngörür.

254 Agenda 21 - Chapter 17, Protection of the Oceans, All Kinds of Seas, Including Enclosed and Semi-Enclosed Seas, and Coastal Areas and the Protection, Rational Use and Development of Their Living Resources.

123

Page 133: İVERSİTESİ SOSYAL B L MLER ENST TÜSÜ KAMU YÖNET M VE S ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/1432/2050.pdf · bölgeleri, insan ve diğer canlılar için her zaman önem taşıyan

Denize kıyısı bulunan devletlerin, kıyı ve deniz alanlarının korunup

geliştirilmesine ilişkin olarak yürütecekleri çalışmalar sırasında eşgüdümü sağlamak ve

alınacak kararları bir bütün içinde değerlendirmek için, yerel ve ulusal düzeylerde,

siyasa belirlemek işlevini görecek kurul ya da kurumlar oluşturmaları yararlı olabilir.

Danışma hizmeti de verebilecek olan bu yapılanmaya, gerektiğinde akademik kurumlar,

özel kuruluşlar, gönüllü örgütler, yerel topluluklar ve kıyı kaynaklarından yararlanan

kümeler de dahil edilmelidir. Gereken yerlerde bütüncül kıyı ve deniz alanları yönetimi

ve sürekli ve dengeli kalkınma ile ilgili plan ve programlar hazırlanmalıdır. Tehlike

altında bulunan, doğal niteliğini kaybetmeye başlamış, zarar görmüş bölgeler

saptanmalı, buralara ilişkin gerekli veriler toplanmalıdır. Çevresel etki

değerlendirmesine, yapılan çalışmaların düzenli bir biçimde izlenmesine önem

verilmelidir. Yapılacak planlarda, deniz düzeyinin yükselmesi ya da denize tehlikeli

atıkların karışması gibi, insan etkinliklerinden ya da doğal etmenlerden kaynaklanan

bozulmalar göz önünde bulundurmalıdır. Tehlike altında bulunan yaşam ortamlarının

korunmasına önem verilmelidir. Yerleşim yerleri, tarım, turizm, balıkçılık, limanlar ve

sanayi gibi kıyı alanlarını olumsuz yönde etkileyen sektörler bütüncül bir bakış açısıyla

yönetilmelidir. Altyapı hizmetleri, bütün bu sektörlerle uyumlu olacak bir biçimde

yerine getirilmelidir. Yöre halkının kıyı ve deniz alanları ile ilgili konularda eğitimine ve

bilinçlendirilmesine önem verilmelidir. Bu bölgelerde, doğa üzerinde ağır baskıda

bulunacak sektörlerin aşırı ve dengesiz gelişmesini önlemek üzere, almaşık işlendirme

olanakları geliştirilmelidir. Kıyı alanlarına etkide bulunacak her türlü etkinlik için

çevreye zarar vermeyecek teknolojilerin geliştirilip uygulanmasına çalışılmalıdır.

Denize kıyısı olan ülkeler, uluslararası örgütlerin de katkısıyla, biyolojik

çeşitliliğin sürdürülmesi ve denizde yaşayan canlıların, yaşam ortamlarının korunmasına

yönelik önlemler almalıdır. Bu amaçla, denizdeki biyolojik çeşitliliğin izlenip

denetlenmesi, tehlike altındaki türlerin ve yaşam ortamlarının nicel ve nitel durumunun

saptanması, koruma alanları yönetimi dizgesinin geliştirilmesi ve bütün bu önlemleri

destekleyecek nitelikte bilimsel araştırmaların yaptırılması ve elde edilecek sonuçların

duyurulması gerekmektedir. Her bir devletin, yukarıda anılan amaçlara ulaşmak için kıyı

124

Page 134: İVERSİTESİ SOSYAL B L MLER ENST TÜSÜ KAMU YÖNET M VE S ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/1432/2050.pdf · bölgeleri, insan ve diğer canlılar için her zaman önem taşıyan

ve deniz alanları ile ilgili veri kaynaklarını geliştirmesi, gerekli toplumsal-ekonomik ve

çevresel göstergeleri düzenlemesi, kıyı ve deniz alanlarının çevresel açıdan durumunu

ortaya koymak üzere düzenli olarak çevresel değerlendirmelerini yapması, kıyı

alanlarındaki kaynakların, etkinliklerin, buralardan yararlanma biçimlerinin, yaşam

ortamlarının ve korunması gerekli alanların durumunu saptaması ve elindeki bilgi ve

verileri diğer devletlerle paylaşması gerekmektedir. Bu açıdan uluslararası alanda

işbirliğini sağlamak, özellikle de gelişmekte olan ülkelerle, olanaklı olduğu ölçüde de

bölgesel ya da bölge-altı örgütlenmelerle işbirliği içinde olmak, yapılacak çalışmaların

etkenliğini artırabilir. Devletler, ulusal bütüncül kıyı alanları yönetimi ilkelerinin

hazırlanması sürecinde işbirliğinde bulunmalıdırlar; örneğin bu amaç doğrultusunda,

1994 yılından önce, karşılıklı olarak deneyimlerin aktarılacağı bir küresel konferans

düzenlenebilir. Bölgesel, bölge-altı ya da küresel nitelik taşıyan uluslararası örgütler,

kıyı devletlerinin, özellikle de gelişmekte olan kıyı devletlerinin bu yöndeki çabalarını

desteklemelidir.

Birleşmiş Milletler’in kıyı alanlarına ilişkin olarak yürüttüğü çalışmalarda Rio

Konferansı bir dönüm noktası olarak kabul edilebilir. Bu konferansta benimsenen

belgelerden biri olan Gündem 21’in, deniz ve kıyı alanlarının korunması ile ilgili 17.

bölümünün öngördüğü yaklaşımın, kısa sürede, kıyı alanları ile ilgili alınacak önlemleri

ve konuya yaklaşım biçimini önemli ölçüde etkilediğini söylemek abartma olmayacaktır.

Yukarıda daha ayrıntılı bir biçimde değinilmiş olan Gündem 21’in 17. bölümünün, kıyı

alanlarının yönetiminde bugüne değin izlenen sektörel yaklaşımların, kıyı alanları gibi

karmaşık, birbirleriyle bağlantılı öğeleri olan dizgeleri yönetmede yetersiz kaldığı

görüşüne dayanılarak kaleme alındığı görülmektedir. Önerilen yeni yaklaşım biçimi ise

bütüncül kıyı ve deniz alanları yönetimidir.

D.UNEP, Bütüncül Kıyı ve Deniz Alanları İlkeler Dizisi

Birleşmiş Milletler’in kıyı yönetimine yaklaşım biçimini, UNEP'in kıyı ve

deniz alanları yönetimi ilkelerini belirleyen çalışmasında daha ayrıntılı biçimde

125

Page 135: İVERSİTESİ SOSYAL B L MLER ENST TÜSÜ KAMU YÖNET M VE S ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/1432/2050.pdf · bölgeleri, insan ve diğer canlılar için her zaman önem taşıyan

görebilmek olanaklı.255 İlk olarak Şubat 1993’de Cenevre’de, daha sonra Aralık 1993’de

Roma’da gözden geçirilip düzeltilen söz konusu metin, son biçimini 1994’de Birleşmiş

Milletler Çevre Programı-Deniz ve Kıyı Alanları Programı Etkinlikleri Merkezi'nin

(OCA/PAC) Nairobi’deki biriminde yapılan toplantıda almıştır. Metnin başlangıcında,

kıyı ve deniz alanlarını daha iyi bir biçimde yönetmenin koşullarını ortaya koymayı

amaçlayan bu ilkelerin, her tür soruna kesin, evrensel çözümler getirebilecek biçimde

düzenlenmediği, yalnızca ana doğrultuları göstermek üzere hazırlanmış olduğu, edinilen

deneyimlerle yeniden düzenlenebileceği belirtilmiştir. Çalışma, daha çok Akdeniz’deki

kıyı alanlarının sorunları üzerine yapılan araştırmalardan elde edilen veriler, izlenimler,

deneyimler üzerine kurulmuştur. Başlangıçta yalnızca Afrika’daki Bölgesel Denizler

Programlarında uygulanan bu ilkeler dizisini incelemek, hem Birleşmiş Milletler’in kıyı

alanlarına bakışını, hem de uluslararası alanda genel kabul gören yaklaşım biçimini

anlamamıza yardımcı olabilecektir.

1.UNEP'e Göre Kıyı Alanları ve Sorunları

UNEP'in kıyı ve deniz alanlarının bütüncül yönetimi üzerine hazırlattığı

çalışmasında kıyı alanları ve deniz sorunlarını ele alış biçimi şöyle özetlenebilir: Kıyı

kaynaklarının, artan nüfusun ve kentleşmenin gereksinimlerini karşılamak üzere, sanayi,

turizm, dinlenme ve eğlenme, balıkçılık, enerji üretimi, ulaşım gibi sektörlerce türlü

ekonomik ve toplumsal erekler doğrultusunda kullanılması, deniz, su, hava kirliliği,

tarihi ve mimari mirasın bozulması, deniz ve karadaki doğal kaynakların tükenmesi,

kıyılara halkın girişinin engellenmesi, gürültü gibi, çözümü güç sorunlara neden

olmaktadır. Bunların yanında iklim değişikliği, deprem, orman yangını, sel gibi doğal ya

da insan etkinliklerinden kaynaklanan diğer yıkım olayları da kıyı alanlarını tehdit

etmektedir.

255 UNEP, Guidelines for Integrated Management of Coastal and Marine Areas, UNEP Regional Seas Reports and Studies No 161, United Nations Environment Programme, Nairobi, 1995. İlkeler bildirgesi Valerie Brachya, Ferenz Juhasz, Arsen Pavasoviç ve Ivica Trumbic’den oluşan bir ekip tarafından kaleme alınmıştır.

126

Page 136: İVERSİTESİ SOSYAL B L MLER ENST TÜSÜ KAMU YÖNET M VE S ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/1432/2050.pdf · bölgeleri, insan ve diğer canlılar için her zaman önem taşıyan

Bugüne değin tek tek devletlerin izlediği resmi politikaların bu sorunların

çözümünde çok da başarılı olamadığı bilinmektedir. Sektörel yaklaşımın egemen olduğu

bu politikaların, sorunların çözümünde fazla yol alamamasının gerisinde, kıyıdaki

gelişimin bir bütün olarak kaynaklar üzerinde baskıda bulunacağının anlaşılamaması

bulunmaktadır. Bir başka anlatımla, söz konusu sektörlerin hem kendi aralarında, hem

de doğal dizgelerle bir bütün oluşturduğu, alınacak önlemlerin bütün etkilerinin göz

önünde bulundurması gerekliliği göz ardı edilmiştir. Artık, kıyı dizgesinin, sektörel

bakış açısıyla yönetilemeyecek denli karmaşık yapıda olduğu anlaşılmıştır. Diğer bir

deyişle, kıyıdan beklenen ekonomik yararlarla bu alanlardaki doğal süreçlerin korunması

arasında doğrudan bir bağlantı vardır. Bu yüzden kıyı alanları tüm öğeleriyle birlikte ele

alınmalı, politikalar buna göre belirlenmelidir. Parçacıl çözüm önerileri sorunu ancak

geçici bir biçimde çözebilirler. Bundan dolayı, daha kapsamlı, çevresel, toplumsal ve

ekonomik etmenlerin tümünü birden göz önünde bulunduracak bir yaklaşımın

geliştirilmesi kaçınılmazdır. Anılan bu nedenlerden ötürü, bütüncül kıyı alanları

yönetimi, kıyıdaki sorunları çözebilecek, sürekli ve dengeli kalkınma için gereken

olanakları yaratacak bir yaklaşım biçimi olarak değerlendirilebilir.

2.UNEP'in Bütüncül Kıyı Alanları Yönetimi İlkeleri

Daha önceki sayfalarda ele alınan Dünya Bankası'nın "Noordwijk Guidelines"

adındaki ilkeler dizisi ile UNEP'in hazırlattığı kıyı yönetimi ilkeleri belgesinin büyük

ölçüde birbirine koşut olarak kaleme alındığı anlaşılmaktadır. Dünya Bankası’nın

belirlediği bütüncül kıyı alanları yönetimi ilkeleri ayrıntılı olarak incelendiği için, bu

bölümde Birleşmiş Milletler’in kıyı yönetimini yansıtan belgedeki yönelimlere kısaca

değinmek yerinde olacaktır: Buna göre, başarılı bir kıyı yönetimi, ancak etkilenen tüm

tarafların yönetime katılması, alınan kararları desteklemesi ile gerçekleştirilebilir. Kıyıda

gözlenen her türlü ilişki yalnızca fiziksel ve çevrebilimsel değil, ekonomik kavramlarla

da açıklanmalıdır. Bir ülke içindeki yönetimin tüm düzeyleri kıyı yönetimi ve

planlamasına dahil edilmelidir. Kıyıdaki iyelik haklarının korunmasına önem

verilmelidir; böylece taşınmaz sahiplerinin uygulanan programları benimsemesi de

kolay olacaktır. Yönetim çalışmalarına yöre halkının, kamu kurumlarının ve özel

127

Page 137: İVERSİTESİ SOSYAL B L MLER ENST TÜSÜ KAMU YÖNET M VE S ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/1432/2050.pdf · bölgeleri, insan ve diğer canlılar için her zaman önem taşıyan

kesimin katkıda bulunması başarıyı artıracaktır. Doğayı koruma çabaları ile ekonomik

gelişmeyi sağlama çalışmaları bir arada ele alınmalıdır. Kıyı yönetimi çalışmalarının

etkili olabilmesi için, gereken yerlerde, çevresel etki değerlendirmesinin yapılması

gerekmektedir. Kıyıda uygulanacak olan bütüncül yönetim, yerel geleneklere,

gereksinimlere ve önceliklere saygı duymalıdır. Belirlenen ilkeler yalnızca yol gösterme

amacını taşıdığından, evrensel düzeyde geçerlilik taşıyan kurallar olarak algılanmamalı,

her ülke bu ilkeleri kendi koşullarına uyarlamaya çalışmalıdır.256

UNEP'in bütüncül kıyı alanları yönetimine ilişkin ilkeleri açıklayan belgesinde,

Dünya Bankası ilkeler dizisinden farklı olarak, yalnızca bütüncül kıyı alanları

yönetimine ilişkin ilkelerin belirlenmediğini, var olan sektörel yönetimlerin, bütüncül

kıyı alanları yönetimi çerçevesinde ne yönde geliştirileceğinin de sergilenmeye

çalışıldığını görüyoruz. Söz konusu ilkeler şöyle sıralanmaktadır: Kentsel büyümenin,

var olan altyapı kapasitesini aşmaması gerekmektedir; turizm ve doğal kaynaklar

üzerindeki olumsuz etkileri önlemek için sanayinin gelişmesi ve işleyişi denetim altına

alınmalıdır; su, kara, hava ve gürültü kirliliğini önlemek ya da azaltmak için önlemler

geliştirilmelidir; turizm ve doğa koruma politikaları birlikte ele alınmalıdır. Çekim yeri

olan yörelerin korunması ve geliştirilmesi için turizm bir gelir kaynağı olarak

düşünülebilir; akuakültür etkinliklerine yer ayrılmasında, diğer kıyı etkinlikleri ve

sudaki atıkların durumu göz önünde bulundurulmalıdır; balıkçılığın sürdürülebilmesi

için, balık stoklarının ve doğal deniz kaynaklarının korunmasına önem verilmelidir;

kıyının tarımsal amaçlarla kullanımı yalnızca gıda elde edilmesinde ya da işlendirmede

değil, kıyıdaki aşırı gelişmenin önlenmesinde ve kent özeklerinin buralardan

uzaklaştırılmasında da önemlidir; kent özeklerini birbirinden ayırmak ve doğal kıyı

kaynaklarının sürekliliğini sağlamak için açık alanlar korunmalıdır; kıyı kuşağında

256 UNEP, Guidelines for Integrated Management of Coastal and Marine Areas, UNEP Regional Seas Reports and Studies No 161, 1995, s.16, 17.

128

Page 138: İVERSİTESİ SOSYAL B L MLER ENST TÜSÜ KAMU YÖNET M VE S ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/1432/2050.pdf · bölgeleri, insan ve diğer canlılar için her zaman önem taşıyan

kentsel ve endüstriyel gelişmeye izin verilmemeli; kıyı kuşağına yapı yapılmamalı,

buraları olanaklı olduğu ölçüde kamu kullanımına açık bırakılmalıdır.257

E.FAO'nun Bütüncül Kıyı Alanları Yönetimi İlkeleri

Birleşmiş Milletler Örgütü'nün kıyı yönetimini nasıl ele aldığını, kıyı

alanlarının hangi ilkeler doğrultusunda biçimlenmesini istediğini anlayabilmek için,

Gündem 21 ve UNEP'in yanı sıra, bir başka örgütün, Gıda ve Tarım Örgütü'nün (FAO),

1992 yılında hazırlattığı yazanağı258 da incelemek gerekecektir. Her ne kadar söz konusu

yapıtta, çalışmanın, FAO'nun resmi görüşlerini yansıtmayıp yalnızca akademik bir

çalışma olarak kaleme alınmış olduğu belirtilse de, "Kıyı Bölgelerinin Bütüncül

Yönetimi" adlı çalışmayı incelemek, Birleşmiş Milletler'in kıyı alanlarına ve bu yerler

için alınması gereken önlemlere bakış açısını ortaya koymaya yardımcı olabilir. 1992

yılında yayınlanan çalışmanın büyük ölçüde Rio Çevre ve Kalkınma Konferansı'nda kıyı

alanları yönetimi için anlaşmaya varılan ilkelere dayanılarak hazırlandığı görülmektedir.

Üstelik, Birleşmiş Milletler'in kıyı alanları konusunda hazırlattığı diğer akademik

nitelikteki çalışmalarla da, hem kuramsal, hem de uygulamada yararlanılacak araçlar

açısından, koşutluk sergilediğini belirtmek gerekir. Bundan dolayı, yazanak ayrıntılı

biçimde incelenmeyecek, yalnızca konuyu ele alış biçimine ve bütüncül kıyı alanları

yönetimi konusunda saptadığı ilkelere değinilmekle yetinilecektir.

Yazanağa göre, kıyı alanlarında yaşanan çevre sorunlarının önüne geçebilmek,

doğal yaşamı koruyabilmek, doğal kaynaklar üzerindeki baskıyı azaltabilmek, kirliliği

önleyebilmek ve buralarda sürekli ve dengeli kalkınma yaklaşımının geçerli olmasını

sağlayabilmek için en uygun araç bütüncül kıyı alanları yönetimi olacaktır.259 Kıyı

alanlarında uygulanacak bütüncül yönetimin dayanması gereken ilkeler de özetle şöyle

belirtilmiş: Kıyının deniz ve kara bölgelerinin uyum içinde planlanması ve yönetilmesi

257 a.g.y, s.18. 258 Food and Agriculture Organization of the United Nations, John R. Clark, Integrated Management of Coastal Zones, FAO Fisheries Technical Paper, Rome, 1992.

129

Page 139: İVERSİTESİ SOSYAL B L MLER ENST TÜSÜ KAMU YÖNET M VE S ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/1432/2050.pdf · bölgeleri, insan ve diğer canlılar için her zaman önem taşıyan

gerekmektedir; kıyı yönetimi programları deniz kenarına odaklanmalıdır; kıyı yönetimi

sınırları sorunların niteliğine göre esnek olarak saptanmalıdır; ortak kaynakların

korunmasına özel önem verilmelidir; doğal yıkımlara karşı alınacak önlemler ve doğal

kaynakların korunması için yürütülecek çalışmalar bütüncül kıyı alanları yönetimi

programları ile uyum içinde olmalıdır; ülke içindeki bütün yönetim düzeyleri kıyı

yönetimi ve planlamasında yer almalıdır; kıyılardaki kalkınma çabalarında doğal denge

göz önünde bulundurulmalıdır; kıyı yönetimi programlarının uygulanmasına halkın ve

ilgili ekonomik sektörlerin katılımı sağlanmaya çalışılmalıdır; program çerçevesinde

gerçekleştirilecek bütün etkinliklerde çevresel etki değerlendirmesi yapılmalıdır.260

F.Birleşmiş Milletler'in Kıyı Yönetimi Uygulamalarına Bir Örnek:Bölgesel Denizler Programı

Buraya değin, Birleşmiş Milletler'in kıyı alanları ve yönetimi konusuna bakış

açısı türlü kuramsal çalışmalarla incelenmeye çalışıldı. Ancak örgütün kıyı alanlarına

ilgisi salt akademik yapıtlarla ya da uluslararası belgelerle sınırlı değil; 1970'lerden bu

yana başlattığı programlarla kıyı alanları yönetiminin uygulama aşamasında da etkili

olmaktadır. Bölgesel Denizler Programı adıyla bilinen UNEP'in en başarılı

etkinliklerinden biri olarak sayılan261 söz konusu programa kısa da olsa yer vermek,

örgütün kıyı alanlarına ilişkin olarak gerçekleştirdiği etkinlikleri anlamak açısından

yararlı olabilir.

Birleşmiş Milletler Örgütü'nün kıyı alanlarına yönelik çalışmaları Bölgesel

Denizler Programı aracılığıyla yürütülmektedir. Birleşmiş Milletler Çevre Programı

Bölgesel Denizler Programı,262 deniz kirliliğini denetim altına almak ve çok sayıda

ülkenin çevrelediği denizlerdeki kıyı ve deniz kaynaklarını yönetmek üzere 1974 yılında

259 a.g.y., s.6,7. 260 a.g.y., s.48-66. 261 Oran R. Young, International Governance: Protecting the Environment in a Stateless Society, Carnell University Press, Ithaca, 1994, s.167. 262 United Nations Regional Seas Programme

130

Page 140: İVERSİTESİ SOSYAL B L MLER ENST TÜSÜ KAMU YÖNET M VE S ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/1432/2050.pdf · bölgeleri, insan ve diğer canlılar için her zaman önem taşıyan

kurulmuştur. Bugüne değin 12 ayrı bölgede uygulanmaya başlamış olan programların

yanı sıra bir program da hazırlık aşamasındadır.263 Güney Asya, Doğu Asya ve

Kuzeybatı Pasifik dışında tümünün uluslararası tüzel belgelere dayandığı bu

programların kendine özgü eylem planları, akçal kaynakları bulunmaktadır.264

Bu programa bağlı olan eylem planlarından biri olan Akdeniz Eylem Planı,

Akdeniz Havzası'nda kalkınmayı desteklemek ve çevreyi korumak amacıyla, Birleşmiş

Milletler Çevre Programı altında, Akdeniz'de kıyısı olan 16 ülke ve Avrupa Komisyonu

tarafından 1975'de Barselona'da kabul edilmiştir. Plan'ın bir özelliği de Birleşmiş

Milletler Çevre Programı bünyesinde başlatılan ilk bölgesel girişim olmasıdır.265

Akdeniz Eylem Planı'nın yasal çerçevesini, 16.02.1976 tarihinde imzalanan Barselona

Sözleşmesi (1995 değişiklikleri dahil) ve türlü çevre koruma konularına ilişkin olarak

263 United Nations Environment Programme, "The Mediterranean Action Plan", Ekistics, Vol.48, No 290, September/October, 1981, s.401 Birleşmiş Milletler Bölgesel Denizler Programına bağlı olarak yürütülen diğer eylem planları şöyle sıralanabilir: Bahreyn, İran, Irak, Kuveyt, Umman, Katar, Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirliklerinin Kıyı Alanları ve Deniz Çevresinin Korunması ve Gelişmesi İçin Eylem Planı (1978), Orta ve Batı Afrika Bölgesi Kıyı Alanları ve Deniz Çevresinin Korunması ve Gelişmesi İçin Eylem Planı (1981), Doğu Asya Bölgesi Kıyı ve Deniz Alanlarının Korunması ve Gelişmesi İçin Eylem Planı (1981), Güney Doğu Pasifik Kıyı Alanları ve Deniz Çevresinin Korunması İçin Eylem Planı (1981), Aden Körfezi ve Kızıl Denizin Kıyı Alanlarının Gelişmesi ve Deniz Ortamının Korunması için Eylem Planı (1982), Karayipler Çevre Programı için Eylem Planı (1981), Güney Pasifik Çevre ve Doğal Kaynakların Yönetimi İçin Eylem Planı (1982), Doğu Afrika Bölgesi Kıyı Alanları ve Deniz Ortamının Korunması ve Yönetimi İçin Eylem Planı (1985), Kuzeybatı Pasifik Eylem Planı (1994), Güney Asya Denizleri Bölgesi (1994), Karadeniz Stratejik Eylem Planı (1993) ve hazırlanmakta olan Güney-Batı Atlantik Bölgesini İçeren Eylem Planları. Bkz. Adam Rogers (Ed.), Taking Action: An Environmental Guide for you and your Community, United Nations Environment Programme, Hong Kong, 1995, s.155, 156; John F. McEldowney & Sharron McEldowney, Environment and Law: An Introduction for Environmental Scientists and Lawyers, Longman, London, 1996, s.237; Ruşen Keleş, Can Hamamcı, Çevrebilim, 3. Baskı, İmge, Ankara, 1998, s.188-189; Robert Kay, Jacqueline Alder, Coastal Planning and Management, E & FN Spon, London, New York, 1999, 265-266. 264 a.g.y., s. 265-266. 265 Adalberto Vallega, "From the Action Plan to the Mediterranean Agenda 21", Erdal Özhan (Ed.), MEDCOAST 93: Proceedings of the First International Conference on the Mediterranean Coastal Environment, Vol 1, November 2-5, 1993, Antalya, MEDCOST, Middle East Technical University, Ankara, 1993, s.2.

131

Page 141: İVERSİTESİ SOSYAL B L MLER ENST TÜSÜ KAMU YÖNET M VE S ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/1432/2050.pdf · bölgeleri, insan ve diğer canlılar için her zaman önem taşıyan

yapılan 6 protokol oluşturmaktadır.266 Akdeniz Eylem Planı, kıyı alanları yönetimi,

kirliliğin önlenmesi, çevredizgenin ve biyolojik çeşitliliğin korunması konuları ile

ilgilenmektedir. 1995 yılında yapılan değişikliklerle, bölgede sürekli ve dengeli

kalkınmanın sağlanması ve uygulamaya dönük çalışmaların hızlandırılması

amaçlanmıştır.267 Akdeniz Eylem Planı'nın, yasal düzenlemeler (Barselona Sözleşmesi

ve ilgili protokolleri); bilimsel inceleme ve araştırma (MED-POL)268; toplumsal-

ekonomik planlama (Mavi Plan) ve akçal-kurumsal düzenlemeler olmak üzere dört ana

bölümü bulunmaktadır.269 Akdeniz Eylem Planı bünyesinde gerçekleştirilecek

çalışmalarda eşgüdümü Birleşmiş Milletler Çevre Programı sağlamaktadır.

Akdeniz Eylem Planı'nın temel öğelerinden biri olan Mavi Plan'ın temel ereği,

Akdeniz Havzası'nın bir bütün olarak, kalkınma ve çevre açısından, geleceğine yönelik

araştırmalar yapmaktır. Bir anlamda Mavi Plan, Akdeniz'e kıyısı bulunan ülkelerin temel

toplumsal-ekonomik verileri, bunların birbirleriyle etkileşimleri ve Akdeniz Bölgesi'nin

geleceğine etkileri üzerine yapılması öngörülen araştırmalar ve çalışmaların

bütünüdür.270 Mavi Plan'ın, Akdeniz Eylem Planı'nın çevre yönetimi boyutunu

oluşturduğunu söylemek yanlış olmayacaktır.271 Bu açıdan Mavi Plan'ı, Akdeniz'i

çevreleyen devletlerin çevrenin korunmasında alacağı önlemler ve kullanacağı araçlar

266 Akdeniz’in Kirlenmeye Karşı Korunmasına İlişkin Sözleşme'ye daha sonraki bölümlerde değinilecektir. 267 United Nations Environment Programme - Mediterranean Action Plan (MAP), What is MAP?, (http://www.unepmap.org/whatmap.htm), Kasım 1999. 268 Mediterranean Pollution Monitoring and Research Programme 269 Özdoğan Aktar, "Birleşmiş Milletler Çevre Programı'nın Uluslararası İşbirliği Projesi: Akdeniz Eylem Planı", Yeşil Çevre, 23 Ağustos 1993. 270 L. Jeftic, "Integrated Coastal Zone Management in the Mediterranean Action Plan of UNEP", Erdal Özhan (Ed.), MEDCOAST 93: Proceedings of the First International Conference on the Mediterranean Coastal Environment, Vol 1, November 2-5, 1993, Antalya, MEDCOST, Middle East Technical University, Ankara, 1993, s.467. 271 Marinos Yeroulanos, "The Mediterranean Action Plan: A Success Story in the International Cooperation", Ekistics, Vol.49, No 293, March/April 1982, s.178.

132

Page 142: İVERSİTESİ SOSYAL B L MLER ENST TÜSÜ KAMU YÖNET M VE S ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/1432/2050.pdf · bölgeleri, insan ve diğer canlılar için her zaman önem taşıyan

konusunda bir yol gösterici olarak da değerlendirmek olanaklıdır.272 Kıyı doğal

kaynaklarının birbirleriyle uyumlu bir biçimde yönetilmesi için, çevre ve kalkınma

arasındaki karşılıklı etkileşimlerin incelenmesi planın ana amaçları arasındadır. Planda

ilk olarak, Akdeniz Havzası'ndaki ulusal kurumlar, çevrenin türlü öğeleri ve buralarda

gerçekleştirilen etkinliklere yönelik araştırmalar yapılması, veriler toplanması, ardından

da iyileştirme önlemlerine geçilmesi öngörülmektedir. Toplumsal-ekonomik kalkınmada

rol oynayan sektörlerin değerlendirilmesi, bunların birbiriyle ilişkilerinin incelenmesi ve

yaratabilecekleri çevre sorunlarının ortaya konması da Mavi Plan'ın bir diğer

boyutudur.273 Mavi Plan kapsamındaki araştırmalar, çevre sorunları, ekonomi ve nüfus

konularında, 'senaryo' yöntemine dayanılarak yapılmıştır. İnceleme konusu olarak salt

çevre sorunları alınmamış, daha bir geniş bir bakış açısı benimsenerek, çevre sorunlarını

etkileyebilecek tarım-beslenme, sanayi, enerji, turizm, ulaştırma ve kentleşme

alanlarının şimdiki ve gelecekteki olası durumları da çalışmaya dahil edilmiştir.274

Kısa adı MED-POL olan "Akdeniz'de Kirlenmenin Ölçülmesi, İzlenmesi ve

Araştırılması Programı" ise, Akdeniz Eylem Planı'nın dayandığı uluslararası belge olan

Barselona Sözleşmesi'nin 10 ve 11. maddeleri uyarınca, Akdeniz'in kirliliğini ölçmek,

bir izleme düzeneği oluşturmak, Akdeniz'deki her türlü deniz kirliliği ile ilgili ulusal

araştırma programlarını eşgüdümlemek amacıyla kurulmuş bir izleme ve araştırma

programıdır. Program çerçevesinde elde edilen veri ve bilgilerin, bölgesel çapta ortak

çalışmalar yürütmede ve uyumu sağlamada önemli katkılarda bulunduğu kabul

edilmektedir.275

272 Panos Lagos, "The Blue Plan", Ekistics, Vol.49, No 293, March/April 1982, s.180. 273 Özdoğan Aktar, "Birleşmiş Milletler Çevre Programı'nın Uluslararası İşbirliği Projesi: Akdeniz Eylem Planı", Yeşil Çevre, 23 Ağustos 1993. 274 Birleşmiş Milletler Çevre Programı, Akdeniz Eylem Planı, Michel Grenon ve Michel Batisse (Der), Mavi Plan, Çevre Bakanlığı, Ankara, 1988. 275 L. Jeftic, "Integrated Coastal Zone Management in the Mediterranean Action Plan of UNEP", Erdal Özhan (Ed.), MEDCOAST 93: Proceedings of the First International Conference on the Mediterranean Coastal Environment, Vol 1, November 2-5, 1993, Antalya, MEDCOAST, Middle

133

Page 143: İVERSİTESİ SOSYAL B L MLER ENST TÜSÜ KAMU YÖNET M VE S ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/1432/2050.pdf · bölgeleri, insan ve diğer canlılar için her zaman önem taşıyan

Akdeniz Eylem Planı çerçevesinde gerçekleştirilecek etkinliklerde türlü

uluslararası kuruluşlarla işbirliği yapılması da öngörülmüştür. Bu amaçla, Birleşmiş

Milletler'in Gıda ve Tarım Örgütü, Dünya Sağlık Örgütü gibi türlü uzmanlık kuruluşları,

Dünya Bankası, METAP, Avrupa Yatırım Bankası gibi uluslararası örgütler ve 70

dolayında da gönüllü örgütle türlü alanlarda ortak çalışmalar yapılmaktadır.276

1.Akdeniz Eylem Planı

Akdeniz Eylem Planı, başlangıç yılı olan 1975'den bu yana kıyı ve deniz

yönetimini ilgi alanı içinde görmektedir. Akdeniz Eylem Planı'na bağlı olan Kıyı

Alanları Yönetim Programı (MAP CAMP)277 ise 1989 yılında kurulmuştur. Program

çerçevesinde 1989 ve 1998 yılları arasında, Arnavutluk, Hırvatistan, Mısır, Yunanistan,

İsrail, Suriye, Tunus ve Türkiye'de çeşitli kıyı alanları projeleri gerçekleştirilmiştir.

Arnavutluk, Lübnan, Malta, Fas ve Slovenya'ya yönelik projelerse hazırlık

aşamasındadır. Bu çalışmalar, daha çok, türlü uluslararası belgelerde ya da toplantılarda

benimsenen ilkeler doğrultusunda yürütülmüştür. Örneğin, 1992 Rio Konferansı

belgelerinden biri olan Gündem 21'de ve 1993 yılında gerçekleştirilen Dünya Kıyı

Konferansı'nda göz önünde bulundurulan, 'sürekli ve dengeli kalkınma', 'bütüncül kıyı

alanları yönetimi' kavramları, söz konusu Program kapsamındaki çalışmaların gelişme

yönünü belirlemiştir.278 Barselona Sözleşmesi'nin 1995 yılında gözden geçirilmesi ve

Akdeniz Eylem Planı'nın ikinci aşamasına geçilmesi sürecinin Kıyı Alanları Yönetimi

East Technical University, Ankara, 1993, s.468; Aktar, "Birleşmiş Milletler Çevre Programı'nın Uluslararası İşbirliği Projesi: Akdeniz Eylem Planı". 276 United Nations Environment Programme - Mediterranean Action Plan (MAP), Partnerships, (http://www.unepmap.org/partner.htm), Kasım 1999. 277 Mediterranean Action Plan - Coastal Area Management Programme 278 Akdeniz Eylem Planı'nın ikinci aşamasının Rio Konferansı'nda benimsenen ilkeler doğrultusunda oluşturulduğunu ilgili sözleşme metninde görebilmek de olanaklıdır. Bkz. United Nations Environment Programme, Mediterranean Action Plan and Convention for the Protection of the Marine Environment and the Coastal Region of the Mediterranean and its Protocols, Informel Document (Revised), Athens, 1997, s.1.

134

Page 144: İVERSİTESİ SOSYAL B L MLER ENST TÜSÜ KAMU YÖNET M VE S ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/1432/2050.pdf · bölgeleri, insan ve diğer canlılar için her zaman önem taşıyan

Programı'nı güçlendirdiği söylenebilir.279 Akdeniz'in Kirliliğe Karşı Korunması

Sözleşmesi'ne taraf ülkelerin temsilcilerinin katıldığı bir toplantıda da Öncelikli

Eylemler Programı/Bölgesel Etkinlik Merkezi'nin280 çalışmalarında bütüncül kıyı

alanları yönetimi ve planlamasına ağırlık verilmesi gereği üzerinde durulmuştur.281

1998 yılı Haziran ayında Kahire'de, Bölgesel Etkinlik Merkezi ve Akdeniz

Eylem Planı temsilcilerinin katıldığı toplantıda, uygulamaya geçirilecek kıyı alanları

yönetimi projeleri için bir el kitabı hazırlanması kararı alınmıştı. Kıyı alanı yönetimi

projelerinin hazırlanması, uygulanması ve sonuçlarının izlenmesine ilişkin yol gösterici

ilkelerin yer aldığı bu metni incelemek Akdeniz Eylem Planı'nın kıyı alanlarına

yaklaşımını anlamamıza yardımcı olabilir: Akdeniz Eylem Planı Kıyı Alanları Yönetimi

Programı'nca hazırlanan el kitabında, kıyı alanları yönetimi çalışmalarının, sürekli ve

dengeli kalkınmayı sağlamak üzere yürütülmesi gerektiği belirtilmektedir. Daha önce de

değinildiği gibi, uluslararası düzeyde benimsenen kimi belgelerin ya da uluslararası

kuruluşların öngördüğü yaklaşımın izlenmesinin doğal bir sonucudur bu durum. Bunun

dışında, çevrenin korunmasıyla kıyı ve deniz kaynaklarından ussal bir biçimde

yararlanma da Programın ulaşmak istediği erekler arasındadır. Programın uygulanacağı

bölgelerdeki kurumsal yapıyı güçlendirmek, yöre halkına yönelik eğitici etkinliklerde

bulunmak da ulaşılmak istenen sonuçlar arasında yer almaktadır.282 GEF,283 METAP,284

279 Arsen Pavasovic, "Strengthening the Involvement of MAP-UNEP in ICZM Pilot Projects", Erdal Özhan (Ed.), Proceedings of the International Workshop on ICZM in the Mediterranean & Black Sea: Immediate Needs for Research, Education - Training & Implementation, 2-5 November 1996, Sarıgerme, Turkey, MEDCOAST, Middle East Technical University, Ankara, Turkey, s.418-420; United Nations Environment Programme - Mediterranean Action Plan - Coastal Area Management Programme (MAP CAMP), Formulation and Implementation of CAMP Projects: Operational Manual, Athens - Split, 1999, s. v. 280 Priority Actions Programme/Regional Activity Centre (PAP/RAC) 281 United Nations Environment Programme, Mediterranean Action Plan, Report of the Extraordinary Meeting of the Contracting Parties to the Covention for the Protection of the Mediterranean Sea Against Pollution and its Protocols, UNEP, Athens, 1996, s.9. 282 United Nations Environment Programme - Mediterranean Action Plan - Coastal Area Management Programme (MAP CAMP), Formulation and Implementation of CAMP Projects: Operational Manual, Athens - Split, 1999, s.3.

135

Page 145: İVERSİTESİ SOSYAL B L MLER ENST TÜSÜ KAMU YÖNET M VE S ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/1432/2050.pdf · bölgeleri, insan ve diğer canlılar için her zaman önem taşıyan

Avrupa Birliği'nin yürüttüğü Akdeniz Yardım Programı285 gibi programlarla işbirliği

içinde bulunmak, bu tür birimlerce yürütülen çalışmalar arasında eşgüdümü sağlamak da

öngörülen erekler arasındadır.

Yukarıda da değinildiği gibi, burada benimsenen ilkeler büyük ölçüde

Birleşmiş Milletler Örgütü'nün ve diğer uluslararası örgütlerin ya da antlaşmaların

öngördüğü çerçeve içinde düzenlenmiştir. 1992 Rio Konferansı'nda kabul edilen Rio

Bildirgesi ve Gündem 21 (özellikle 17. bölümü), Barselona Sözleşmesi bunlar

arasındadır. Akdeniz Eylem Planı Kıyı Alanları Yönetimi Programı tarafından

hazırlanan yönlendirici kitapta, anılan bu belgelerin benimsediği ilkelerin yanında,

kirleten öder ilkesi, önleyici nitelikte bir yaklaşımın benimsenmesi, katılımcılık,

bütüncül yönetim tekniklerinin uygulanması, çevredizgenin korunması, iyileştirilmesi ve

kıyı yönetiminde ekonomi ve pazar araçlarının kullanılması da öngörülmüştür.286

Akdeniz Eylem Planı çerçevesinde gerçekleştirilen programların, belli bir

yörenin sorunlarını çözmekten çok, sorunları tanımaya ve güçlü bir kıyı yönetimi

düzeneği oluşturmaya yönelik olduğu söylenebilir. Akdeniz'de METAP ve PAP

öncülüğünde gerçekleştirilen kıyı yönetimi programlarının değerlendirildiği bir

yazanakta da bu durumu doğrulayan tümcelere rastlamak olanaklıdır. Yazanağa göre, bu

projelerden çoğu, halen uygulama öncesi aşamasını yaşamaktadır; ulusal kalkınma

planları ile ilişkileri tam olarak kurulamamıştır; yönetsel sınırlarla coğrafi sınırlar

çoğunlukla örtüşmemektedir; nüfus sorunları göz önünde bulundurulmamaktadır; çoğu

yerde arazi kullanımından kaynaklanan çatışmalara rastlanılmakta, genellikle de

bunların yönetim politikaları ile bütünleştirilmesinde başarısız olunmaktadır; yörenin

283 Global Environment Facility 284 Mediterranean Environment Technical Assistance Programme 285 Mediterranean Assistance / Short -and Medium- Term Actions Programme- MEDA/SMAP 286 United Nations Environment Programme - Mediterranean Action Plan - Coastal Area Management Programme (MAP CAMP), Formulation and Implementation of CAMP Projects: Operational Manual, Athens - Split, 1999, s.4.

136

Page 146: İVERSİTESİ SOSYAL B L MLER ENST TÜSÜ KAMU YÖNET M VE S ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/1432/2050.pdf · bölgeleri, insan ve diğer canlılar için her zaman önem taşıyan

gelişmesine ilişkin niceliksel kestirimler sağlıklı olarak yapılmamaktadır.287 Böyle

olunca da, kıyı yönetimi programları, daha çok uygulama öncesi aşamalarda

yoğunlaşmak zorunda kalmaktadır. Özeksel ve yerel yönetimlerin, kıyıdan

yararlananların, gönüllü örgütlerin, bilim dünyasının ve halkın uygulanan projelere

katılmasını sağlamak, daha önce edinilmiş deneyimleri yeni çalışma alanlarına

aktarmak, eğitime dönük etkinliklerde bulunmak, olası yeni sorun alanlarını belirleyip

bunları karşı önlemler geliştirmek, çalışmalarda en uygun araç ve teknikleri belirlemek

bunlar arasında sayılabilir. Bütüncül kıyı alanları yönetimi yöntemini ve araçlarını

kullanmak, gerekli planları yapmak, uygulamaların ulusal kalkınma planları ile uyumlu

olmasını sağlamak, o yöreye özgü çevre sorunlarını gidermeyi amaçlayan çalışmalarda

bulunmak ve sürdürülebilir kıyı yönetimi sağlamak üzere ulusal ve yerel kapasiteyi

güçlendirmek de bu programların diğer erekleri arasındadır.288

2.Karadeniz Çevre Programı

GEF’in (Global Environment Facility) ve UNEP'in akçal desteğiyle başlatılan

Karadeniz Çevre Programı, Türkiye, Bulgaristan, Romanya, Ukrayna, Rusya ve

Gürcistan’ın kıyı ve deniz alanlarını kapsayan bir girişimdir. GEF’in oluşumu ve işleyiş

biçimi göz önünde bulundurulduğunda, Dünya Bankası'nı da Karadeniz Çevre

Programı’nda söz sahibi örgütler arasında saymak gerekecektir.289 Karadeniz'e kıyısı

287 Ivica, Trumbic, An Assessment of Integrated Coastal Area Management Initiatives in the Mediterranean: Experiences from METAP and MAP (1988-1996), Priority Actions Programme Regional Activity Centre (PAP/RAC), Split, 1997, s.3. 288 United Nations Environment Programme-Mediterranean Action Plan-Coastal Area Management Programme (MAP CAMP), a.g.y., s.4-5. 289 GEF, daha önce de belirtildiği gibi, büyük ölçüde Dünya Bankası ve Birleşmiş Milletler’in denetiminde olan bir fondur. Bundan ötürü, GEF kapsamında yapılan akçal katkılarda bu iki örgütün de payının olduğunu söylemek çok yanlış olmayacaktır. Karadeniz Çevre Programına Birleşmiş Milletler UNEP aracılığıyla destek vermiştir. Örneğin, Karadeniz Çevre Programı kurulduğu dönemde, UNEP ve GEF üç yıl için toplam 9.3 milyon Dolar'lık yardımda bulunmuştu. Bkz. Ömer Faruk Gençkaya, "States and Non-State Actors in Environmental Policy Making: An Overview of the GEF-BSEP NGO Forum", Protecting Regional Seas: Developing Capacity and Fostering Environmental Cooperation in Europe, (Eds. Stacy D. VanDeveer, Geoffrey D. Dabelko),

137

Page 147: İVERSİTESİ SOSYAL B L MLER ENST TÜSÜ KAMU YÖNET M VE S ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/1432/2050.pdf · bölgeleri, insan ve diğer canlılar için her zaman önem taşıyan

olan altı ülkenin, 1992 yılında, Bükreş'te, kabul ettikleri "Karadeniz'in Kirliliğe Karşı

Korunması Sözleşmesi",290 1993 tarihli Odessa Bildirgesi ve 1996'da imzalanan

Karadeniz Stratejik Eylem Planı, Karadeniz Çevre Programı’nın ana dayanaklarını

oluşturmaktadır. Karadeniz'de kıyısı bulunan ülkelerin çevre yönetimlerini

güçlendirmek, çevre sorunları konusundaki politikaların, yasal düzenlemelerin

geliştirilmesini, yaşama geçirilmesini sağlamak, sürekli ve dengeli kalkınmayı

gerçekleştirmeye yönelik önlemleri almak programın temel erekleri olarak

belirlenmiştir.291 Program, Karadeniz'de, tehlikeli atıkların ya da kazaların önlenmesine

yönelik olarak bölge ülkelerinin yaptıkları çalışmalara katkıda bulunmayı, buralarda

ülkesel ya da bölgesel düzeyde yapılması düşünülen planlama etkinliklerini

desteklemeyi de amaçlamaktadır. Karadeniz kıyısında bulunan ülkelerin çevre

bakanlarının 1993 yılında Odessa'da yaptığı toplantıda, Karadeniz Çevre Programı'nın

dayandığı uluslararası belgelerin yaşama geçirilebilmesi için bir Karadeniz Eylem

Planı'nın hazırlanması kararlaştırılmıştır. Sözleşmenin amaçlarına ulaşabilmesi için taraf

ülkelerin katılımıyla "Karadeniz'in Kirliliğe Karşı Korunması Komisyonu" adında bir

yapının oluşturulması ve bu komisyonun işlerini yürütecek sekreteryanın İstanbul'da

çalışması da karara bağlanmıştır. 292 Bunun yanı sıra, yine sözleşmenin uygulanabilmesi

için "Karadeniz'de Çevrenin Korunması ve Yönetimi Projesi"ni yürütecek "Proje

Koordinasyon Birimi"de İstanbul'da kurulmuştur. 293

Conference Proceedings: "Saving the Seas: Developing Capacity and Fostering Environmental Cooperation in Europe", 14 May 1999, s.86. 290 Sözleşme ve protokolleri 15 Ocak 1994 tarihinde imzalanarak yürürlüğe girmiştir. 291 Arsen Pavasovic, "ICZM Policies and Strategies for the Black Sea Region", Proceedings of the MEDCOAST 99 - EMECS 99 Joint Conference: Land Ocean Interactions - Managing Coastal Ecosystems, 9-13 November, Antalya, MEDCOAST, Middle East Technical University, Ankara, 1999, s.1291. 292 Karadeniz'in Kirliliğe Karşı Korunması Komisyonu (İstanbul Komisyonu), ilk toplantısını 4-5 Mayıs 1995'de gerçekleştirmiştir. 293 Türkiye'nin merkez olarak seçilmesinde, Akdeniz Eylem Planı çerçevesinde elde edilen deneyimlerin de etkili olduğu söylenebilir. Bkz. Thomas Land, "Pollution and Politics in the Black Sea", Contemporary Review, May 1999, Vol. 274, Issue 1600, s.230-236.

138

Page 148: İVERSİTESİ SOSYAL B L MLER ENST TÜSÜ KAMU YÖNET M VE S ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/1432/2050.pdf · bölgeleri, insan ve diğer canlılar için her zaman önem taşıyan

Karadeniz Çevre Programı’nın dayandığı uluslararası belgelerden biri olan

"Karadeniz'in Rehabilitasyonu ve Korunması İçin Stratejik Eylem Planı", 30-31 Ekim

1996 tarihlerinde İstanbul'da yapılan Çevre Bakanları Konferansı'nda kabul edilmiştir.294

Eylem Planı, Karadeniz'de kıyısı bulunan Bulgaristan, Gürcistan, Romanya, Rusya,

Türkiye ve Ukrayna'yı kapsamaktadır. Karadeniz Stratejik Eylem Planı’nın bir özelliği,

1992 Rio Konferansı belgelerinden Gündem 21’in saptadığı ilkelerin ilk olarak yaşama

geçirildiği metin olmasıdır.295 Gerçekten de, "Karadeniz'in Rehabilitasyonu ve

Korunması İçin Stratejik Eylem Planı" adlı belgede, Rio Konferansı sonrasında

gündeme gelen, "sürekli ve dengeli kalkınma", "ihtiyat ilkesi", "temiz teknolojilerin

kullanılması", kalkındırmayı güçlendiren "ekonomik araçların kullanılması",

"Karadeniz'de kıyısı bulunan ve Karadeniz Havzası ülkeleri arasında işbirliği

kurulması", "saydamlık" ve "halk katılımı" gibi ilkeleri bulabilmek olanaklıdır.296

Birleşmiş Milletler Çevre Programları Proje Hizmet Birimi297, Karadeniz Eşgüdüm

Birimi ve her bir ülkenin çevre bakanıyla birlikte, bu eylem planı çerçevesinde

gerçekleştirilecek tüm projeleri yönetmekten sorumludur.298

Karadeniz Stratejik Eylem Plan, taraf ülkelerin 1997 yılı sonuna kadar ulusal

eylem planlarını hazırlamalarını öngörmektedir. Bu doğrultuda Türkiye de, 1998’de,

Karadeniz Bölgesi için izleyeceği bütüncül kıyı alanları yönetimi politikalarını içeren

“Karadeniz Entegre Kıyı Alanları Yönetimi Politika ve Stratejileri”299 adlı yazanağı

294 Bkz. Black Sea Environmental Programme, 1996 Annual Report, Istanbul, 1997, s.ii. 295 Şule Güneş, “Birleşmiş Milletler Bölgesel Deniz Programları; Karadeniz Çevre Rejimi”, Erdal Özhan (Editör), Türkiye’nin Kıyı ve Deniz Alanları II. Ulusal Konferansı Bildiriler Kitabı, 22-25 Eylül 1998, Kıyı Alanları Yönetimi Türkiye Milli Komitesi, Orta Doğu Teknik Üniversitesi, Ankara, 1998, s.7. 296 Karadeniz'in Rehabilitasyonu ve Korunması İçin Stratejik Eylem Planı, 30-31 Ekim 1996, İstanbul. 297 The United Nations Office for Projects Services Division for Environmental Programmes-UNOPS 298 Merih Kerestecioğlu, Bayram Öztürk, Remzi Sönmez, Black Sea Strategic Action Plan-Turkey: Inception Report, August 1997, s.1 299 Remzi Sönmez, Nilgün Görer, Karadeniz Entegre Kıyı Alanları Yönetimi Politika ve Stratejileri, Küresel Çevre Fonu, Karadeniz Çevre Programı, Ankara, 1998.

139

Page 149: İVERSİTESİ SOSYAL B L MLER ENST TÜSÜ KAMU YÖNET M VE S ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/1432/2050.pdf · bölgeleri, insan ve diğer canlılar için her zaman önem taşıyan

hazırlamıştır. Bunun yanında, Karadeniz Bölgesi'nde çevre sorunları açısından öncelik

taşıyan konuların belirlenmesine yönelik bir başka yazanak300 da kaleme alınmıştır.301

Türkiye'nin, Karadeniz Ulusal Stratejik Eylem Planı çerçevesinde hazırladığı eylem

planı olan "Karadeniz Ulusal Stratejik Eylem Planı-Türkiye: Teknik Öneriler Raporu"

ise 1999'da yayınlanmıştır.302

Karadeniz Çevre Programı çerçevesinde, Karadeniz'de kıyısı olan ülkelerde

uygulanmak üzere, üç yıllık bir hazırlık aşamasından sonra yatırım ana (master) planı

hazırlanmıştır. Bu plan, temel olarak, Karadeniz bölgesindeki toprak kullanma biçimi ile

ilgili olmasına karşın, enerji, denizcilik, türlü sanayi dalları, altyapı, tarım, ulaştırma ve

turizm alanlarında yeni yatırım olanakları da yaratmaktadır. Bunun yanında, doğal

çevrenin durumunu iyileştirmek de planın amaçları arasındadır. Söz konusu projede,

Karadeniz'de kıyısı bulunan 6 ülkede 'çevre etkinlik merkezleri' kurulması da

öngörülmüştür. Buna göre Rusya, kıyı alanı yönetimi tekniklerinin bu altı ülkenin kendi

yerel koşullarına nasıl uyum sağlayacağını araştıracak, Türkiye, yapılan çalışmaların

düzenli izlenmesini gerçekleştirecek,303 Ukrayna, özel izleme ve çevre ölçünlerini

belirleyecek, Romanya balıkçılık, Gürcistan biyolojik çeşitlilik, Bulgaristan ise deniz

kazalarına anında müdahale etme ile ilgili konularda araştırma yapacaklardır. Ana

planın, kalkınmaya katkıda bulunacak yatırımları desteklemesi de kararlaştırılmıştır. Bu

300 Global Environment Facility-Black Sea Environmental Programme, Black Sea Environmental Priorities Study: Turkey, United Nations, New York, 1998. 301 Şule Güneş, Nilgün Görer, Arzu Nuray, “Rio Sonrası Entegre Kıyı Alanları Yönetimi; Türkiye Deneyimi”, Erdal Özhan (Editör), Türkiye’nin Kıyı ve Deniz Alanları II. Ulusal Konferansı Bildiriler Kitabı, 22-25 Eylül 1998, Kıyı Alanları Yönetimi Türkiye Milli Komitesi, Orta Doğu Teknik Üniversitesi, Ankara, 1998, s.27. 302 The Global Environment Facility, Black Sea Environmental Programme, Karadeniz Ulusal Stratejik Eylem Planı-Türkiye: Teknik Öneriler Raporu, (Basım yeri belirtilmemiş), 1999. 303 Rusya ve Ukrayna'nın büyük ölçekli, Türkiye, Bulgaristan ve Romanya'nınsa küçük kazalara ve sızıntılara müdahale etmesi kararlaştırılmıştır. Türkiye'de acil müdahale çalışmalarının Denizcilik Müsteşarlığı yürütmekte, kirliliği izleme görevini ise İstanbul Teknik Üniversitesi Çevre Mühendisliği Bölümü yerine getirmektedir.

140

Page 150: İVERSİTESİ SOSYAL B L MLER ENST TÜSÜ KAMU YÖNET M VE S ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/1432/2050.pdf · bölgeleri, insan ve diğer canlılar için her zaman önem taşıyan

amaçla, Birleşmiş Milletler'in kalkınmayla ilgili türlü birimleri, Avrupa Birliği ve GEF

aracılığıyla türlü yardımlar yapılmaktadır.304

1996 yılında kabul edilen Karadeniz Stratejik Eylem Planı'nda, taraf ülkelerin

kıyı yönetimlerini eşgüdüm içinde oluşturmaları için Karadeniz Bölgesi bütüncül kıyı

alanları yönetimi stratejilerinin geliştirilmesinin gerektiği belirtilmektedir. Özellikle

arazi ve su kullanımı konusunda temel ilkelerin ve yöntemlerin belirlenmesinin önemli

olduğu vurgulanmaktadır. İlgili ülkeler, bütüncül kıyı alanları yönetimini sağlamak

üzere, ulusal stratejileri ve planlama araçlarında, yukarıda sözü edilen ilke ve yöntemleri

kullanacaklardır. Karadeniz'e kıyısı bulunan ülkelerin, 1999 yılına kadar, bütüncül kıyı

alanları yönetimi kolaylaştırmak için gerekli yasal ve teknik araçları iç hukuklarına

yansıtmaları ve uygulamak için çaba harcamaları gereğine de değinilmektedir. Planda

yer alan son konu ise, bütüncül kıyı alanları yönetimi için, ulusal, bölgesel ve yerel

sektörler arası kurulların 1997 yılı sonuna kadar kurulmasının önerilmesi. Bu kurullar,

katılımcı bir bütüncül kıyı alanları yönetimi için ulusal planları hazırlayıp uygulamakla

görevli olacaktır.305

Karadeniz Çevre Programı'nın tüzel ve yönetsel temelinin, gerek bölgesel gerek

yerel düzeyde, büyük ölçüde oluşturulduğunu görüyoruz. Ancak, söz konusu

beklentilerin uygulamaya geçirilmesi konusunda aynı değerlendirmeyi yapmak, en

azından bu aşamada, oldukça güç görünüyor. Program kapsamında bugüne değin

sürdürülen çalışmalarla, Karadeniz'e ilişkin bilimsel incelemelerin artması, bölgedeki

ülkelerin toplumsal, ekonomik, tüzel, çevresel değerleri üzerine araştırmaların

yapılması, kirlilik yaratan kaynakların saptanması, coğrafi bilgi sistemi (GIS) gibi

304 The Global Environment Facility, Black Sea Enviromental Programme Coordination Unit, Black Sea Transboundary Diagnostic Analysis, U.N. Publications, New York, 1997; Contemporary Review, May 1999, C.274, S.1600, s.230-236. 305 Karadeniz'in Rehabilitasyonu ve Korunması İçin Stratejik Eylem Planı, 30-31 Ekim 1996, İstanbul, s.21.

141

Page 151: İVERSİTESİ SOSYAL B L MLER ENST TÜSÜ KAMU YÖNET M VE S ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/1432/2050.pdf · bölgeleri, insan ve diğer canlılar için her zaman önem taşıyan

birtakım somut yararların gözlenebildiği söylenebilir.306 Karadeniz'i çevreleyen ülkelerin

ekonomilerinin güçlü olmaması, aralarında ekonomik, toplumsal, siyasal ve tüzel

konularda türlü ayrımlar bulunması ve bütüncül kıyı alanları yönetimi konusunda yeterli

deneyimleri olmamaları, bu denli geniş kapsamlı bir programın yaşama geçirilmesinde

karşılaşılan en büyük engellerden.307

G.Değerlendirme

Birleşmiş Milletler'in, küresel çevre sorunlarının ve buna bağlı olarak kıyı

yönetiminin ana gelişme doğrultularını çizen en güçlü uluslararası örgüt olduğu

söylenebilir. Küresel ölçekte gerçekleştirdiği toplantılar, imzaya açtığı sözleşmeler,

yaptırdığı kuramsal nitelikli çalışmalar ve uygulamaya geçirdiği programlarla örgütün,

kıyı yönetimi gelişme çizgisinin belirlenmesinde büyük ölçüde söz sahibi olduğu açıktır.

Dünya Bankası, OECD gibi uluslararası örgütlerin ya da Avrupa Birliği gibi ulus-üstü

oluşumların da, kıyı yönetimi politikalarını büyük ölçüde Birleşmiş Milletler'inkine

koşut olarak saptadıkları görülmektedir. Bundan ötürü, Birleşmiş Milletler'in kıyı

alanlarına ve kıyı yönetimini ele alış biçimini ortaya koymak, aynı zamanda, diğer

uluslararası örgütlerin kıyı yönetimine yaklaşımlarını bir yönüyle sergilemek anlamına

gelecektir. Her ne kadar, türlü uluslararası örgütlerin kıyı yönetimi anlayışları türdeş

ilkeler doğrultusunda belirlenmiş olsa da, örgütün kuruluş amacına, bileşimine ve

etkinlik amacına göre kimi ayrımlar da yok değil. Bu açıdan, Birleşmiş Milletler ile

Dünya Bankası'nın, kıyı yönetimi ilkeleri açısından da aynı durumun geçerli olduğu

söylenebilir. Birleşmiş Milletler’in bütüncül kıyı alanları yönetimine ilişkin yaklaşımının

306 Martin Sampson, "Black Sea Environmental Cooperation: Toward a Fourth Track", Protecting Regional Seas: Developing Capacity and Fostering Environmental Cooperation in Europe, (Eds. Stacy D. VanDeveer, Geoffrey D. Dabelko), Conference Proceedings: "Saving the Seas: Developing Capacity and Fostering Environmental Cooperation in Europe", 14 May 1999, s.75 307 Arsen Pavasovic, "ICZM Policies and Strategies for the Black Sea Region", s.1301-1302; Sibel Sezer, "The Role of International Environmental Institutions in Protecting Regional Seas: A Focus on the Black Sea", Problems of Regional Seas 2001: Proceedings of the International Symposium on the Problems of Regional Seas (12-14 May 2001, Istanbul-Turkey), Bayram Öztürk, Nesrin Algan (Eds.), İstanbul, 2001, s.62.

142

Page 152: İVERSİTESİ SOSYAL B L MLER ENST TÜSÜ KAMU YÖNET M VE S ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/1432/2050.pdf · bölgeleri, insan ve diğer canlılar için her zaman önem taşıyan

Dünya Bankası’nın belirlediği ilkeler dizisi ile büyük ölçüde koşut olduğunu görüyoruz.

Üstelik söz konusu Birleşmiş Milletler metninin pek çok yerinde Dünya Bankası’nın

ilkeler dizisine yapılan göndermeler göze çarpmaktadır. Bu nedenle, daha önceki

sayfalarda ele alınan, Dünya Bankası ilkeler dizisini sergilemenin, Birleşmiş Milletler’in

kıyı yönetimi anlayışını da ortaya koymak anlamına geleceği söylenebilir. Kıyı

alanlarının algılanış biçiminde, buralardaki sorunların betimlenmesinde, bütüncül kıyı

alanları yönetimi anlayışının benimsenmesinde ve bu yaklaşımın uygulama yönteminde

söz konusu koşutluğu görebilmek olanaklı. Bu nedenle Dünya Bankası’nın kıyı

alanlarına bakış açısı için yapılan değerlendirmeler, büyük ölçüde, Birleşmiş Milletler

için de geçerlidir. İkincisinde, kıyılardan halkın yararlanmasına, kıyı bölgelerinde az

gelişmişlikten kaynaklanan sorunlara daha çok vurguda bulunulduğu, birincisinde ise

ekonomik bakış açısının görece daha sağlam yerleşmiş olduğu düşünülebilse de, sonuç

olarak, her iki metnin de kıyı alanlarına, kıyının içinde bulunduğu sorunlara ve bunlara

ilişkin çözüm çabalarında izlenmesi gereken yönteme bakışının benzer olduğu

değerlendirmesinde bulunmak çok da yanlış olmayacaktır.

IV.Avrupa Birliği

A.Avrupa Birliği ve Çevre Sorunları

Avrupa Birliği'nin kıyı alanlarının içinde bulunduğu sorunları çözmeye yönelik

olarak geliştirdiği politika ve uygulamalardan söz etmeden önce, Birliğin çevre

politikalarına değinmek yararlı olacaktır. Avrupa Birliği’nin308 çevre sorunlarını ilgi

alanının içinde görmesinde daha çok ekonomik etmenlerin söz sahibi olduğu

söylenebilir. Malların, hizmetlerin, sermayenin, işgücünün serbest dolaşımını ve

ekonomik, siyasal alanda Avrupa ülkeleri arasında bütünleşmeyi amaçlayan

örgütlenmenin, çevre sorunları karşısında duyarsız kalması da beklenemezdi kuşkusuz.

308 Maastricht Antlaşması’nın Kasım 1993’de yürürlüğe girmesiyle birlikte, “Avrupa Kömür ve Çelik Topluluğu”, “Avrupa Ekonomik Topluluğu” ile “Avrupa Atom Enerjisi Topluluğu” Avrupa Birliği adını almıştır. Bundan dolayı, 1993 yılından önceki gelişmeler için “Avrupa Birliği” yerine “Avrupa Topluluğu”nun kullanılması yeğlenmiştir.

143

Page 153: İVERSİTESİ SOSYAL B L MLER ENST TÜSÜ KAMU YÖNET M VE S ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/1432/2050.pdf · bölgeleri, insan ve diğer canlılar için her zaman önem taşıyan

Üye ülkeler arasında haksız rekabeti önlemek üzere ekonomik etkinliklere kimi çevre

koruma ölçünleri getirme isteği; doğal yaşam koşullarının iyileştirilmesi ile yaşam

kalitesinin artırılması arasında bir bağ olduğu inancı; üye ülkeler arasında, diğer

konularda olduğu gibi çevre sorunları alanında da ortak politikalar belirlenmesi amacı;

ve aynı coğrafi bölgeyi paylaşan üye ülkelerin “sınır tanımayan” nitelikteki çevre

sorunları karşısında birlikte harekete geçme gerekliliği, Avrupa Birliği’ni çevre sorunları

konusunda tüzel düzenlemeler yapmaya zorlamıştır.309 Birliğin, çevre sorunlarına

yönelik olarak izlediği politikaları ana hatlarıyla şöyle özetlemek olanaklı: 1957’de

Roma Antlaşması’ndan, ilk çevre eylem programının yapıldığı 1973 yılını kapsayan

dönemde, çevre sorunları Avrupa ülkelerinin gündeminde bugünkü kadar yoğun bir

biçimde yer almıyor, yalnızca, Londra'nın hava kirliliği gibi kimi yerel nitelikli sorunlar

gündeme girebiliyordu.310 O dönemde Avrupa topluluklarını oluşturan kurucu

antlaşmalarda311 da çevre sorunları ile ilgili bir düzenleme bulunmamaktaydı. Yalnızca

Roma Antlaşması’yla nükleer enerji konusunda kimi güvenlik önlemleri getirilmişti.

Bundan dolayı o dönem için topluluğun bir çevre politikasının varlığından söz etmek

olanaklı değildi. Bu dönemde, çevre konusunda kimi tüzel düzenlemelere

gerçekleştirildiyse de, topluluğun kurucu belgesi olan Roma Antlaşması'nda doğrudan

doğruya çevre ile ilgili bir hükme yer verilmemişti. Topluluğa üye ülkelerin, politika

belirleme süreçlerinde çevre sorunlarını da göz önünde bulundurmaları gereğinden yola

çıkarak, bu konuda üye ülkelerin alacağı önlemler arasında birörnekliği sağlama

amacıyla 1973 yılında hazırlanan ilk çevre eylem programından 1986’ya, Avrupa Tek

Senedi'ne, değin, topluluğun çevre sorunlarına daha yoğun bir biçimde eğildiğini, bu

309 Office for Official Publications of the European Communities, The European Community and the Environment, Luxembourg, 1987, s.15-19; Hüseyin Pazarcı, Nami Çağan ve diğerleri, Avrupa Topluluğu’nda ve Türkiye’de Çevre Mevzuatı, Türkiye Çevre Sorunları Vakfı, Ankara, 1989, s.17-19. 310 Ali Marin, "EU Environmental Policy", Ali Marin, El-Agraa, The European Union: History, Institutions, Economics and Policies, 5th Edt., Prentice Hall, London, 1998, s.423. 311 Avrupa Kömür ve Çelik Topluluğunu kuran 1951 Paris Antlaşması ve Avrupa Ekonomik Topluluğu ile Avrupa Atom Enerjisi Topluluğu’nu kuran 1957 Roma Antlaşması.

144

Page 154: İVERSİTESİ SOSYAL B L MLER ENST TÜSÜ KAMU YÖNET M VE S ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/1432/2050.pdf · bölgeleri, insan ve diğer canlılar için her zaman önem taşıyan

konuya ilişkin olarak çıkarılan tüzel belgelerin sayısında bir artış olduğunu görüyoruz.312

O yıllardaki adıyla Avrupa Topluluğu’nun, çevre sorunlarıyla daha yakın bir biçimde

ilgilenmesinde, Roma Klubü’nce MIT’e hazırlattırılan Büyümenin Sınırları (Limits to

Growth) adlı yazanağın313 ve 1972 Stockholm Konferansı’nın314 dünya kamuoyunda

çevre sorunları lehine yarattığı olumlu havanın etkisi bulunmaktadır. Roma

Antlaşması’nda değişiklikler yapan ve çevre sorunlarına ilk kez bağımsız bir bölümde315

(VII.başlıkta) yer verilmesini öngören Avrupa Tek Senedi (1986) ile birlikte Topluluğun

çevre sorunları politikasında yeni bir dönemin başladığı söylenebilir. Bu dönemde çevre

sorunları alanında yol gösterici kuralların belirlenmesi, ekonomik alanda tam olarak

bütünleşmeyi sağlamada gerekli adımlardan biri olarak değerlendiriliyordu. 1992

yılından, Maastricht Antlaşması’ndan sonra, Birliğin çevre sorunlarında da yerelleşmeyi

öngörmesiyle birlikte, birlik düzeyinde önlemler almak yerine, ortaya çıkan sorunların

asıl olarak yerel düzeyde çözülmesi gerektiği düşüncesi egemen olduğundan bu

dönemde Topluluk için geniş kapsamlı bir çevre politikasının geliştirilmiş olduğu

söylenemezdi.316

312 1973 yılından günümüze değin Birliğin çevre sorunları alanında gerçekleştirdiği yasal düzenlemelerin sayısı 200'ü bulmuştur. Bunlar daha çok atık yönetimi, su ve hava kirliliği konularındadır. Bkz. European Union, Environment: Current Situation and Outlook, (http://europa.eu.int/scadplus/leg/en/lvb/l28066. htm), Ağustos 2000. 313 James Connely, Graham Smith, Politics and the Environment: From Theory to Practice, Routledge, London, New York, 1999, s.226. 314 1972 Yılı Ekim ayında, Topluluk üyesi ülkelerin devlet başkanlarının Pariste yaptıkları bir toplantıda alınan kararlardan biri de, aynı yıl Stockholm’de yapılan çevre konferansında alınan kararlara bütün üye ülkelerin uymasıydı. Bkz. Haluk Ceyhan, Emre Gönen, Çevre Sorunları: Avrupa Toplulukları ve Türkiye Politikalarının Karşılaştırmalı İncelenmesi, İktisadi Kalkınma Vakfı Yayınları, İstanbul, 1990. 315 130R, 130S ve 130T maddelerinden oluşan VII. başlık altında, çevre kalitesinin korunması ve iyileştirilmesinden, bireylerin sağlığının korunmasından, doğal kaynakların ussal kullanımından, önleyici eylem ilkesinden, kirleten öder ilkesinden, üye devletlerin birbirleriyle ve topluluk dışındaki devletlerle çevre sorunları konusunda işbirliği yapmasından söz edilmektedir. 316 Robert Garner, Environmental Politics, Prentice Hall, London, New York, 1996, s.119-124.

145

Page 155: İVERSİTESİ SOSYAL B L MLER ENST TÜSÜ KAMU YÖNET M VE S ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/1432/2050.pdf · bölgeleri, insan ve diğer canlılar için her zaman önem taşıyan

B.Avrupa Birliği'nin Kıyı Politikası

Çevre sorunlarının önemli bir bölümünün etkisi altında kalan kıyı alanları da

Avrupa Birliği'nin ilgi alanı içine giren konulardan biri olmuştur. Birliğe, kıyılara

yönelik özel önlemler alma gerekliliğini duyumsatan etmenler, yine Avrupa Birliği'nin

kıyılar konusunda yayınladığı bir belgeye dayanılarak ortaya konabilir. Buna göre,

Avrupa çapında etkisini gösteren ve ülkelerin tek tek ele alamayacakları doğal ve

kültürel miras, kirlilik, turizm, deniz güvenliği ile ilgili sorunlar; kıyı bölgelerinde

bölgesel politika, ulaştırma, balıkçılık, çevre, tarım, enerji, sanayi, turizm gibi konularda

Birliğin etkili bir politika izlemesini sağlama kaygısı ve son olarak da kıyı bölgelerinin

korunması ve sürdürülebilir bir biçimde gelişmeleri konusunda türlü alanlarda deneyim

ve bilgi birikiminin paylaşılmasını sağlama isteği gibi etmenler, Avrupa Birliği'ni, kıyı

alanları için, özel, kapsamlı bir politika belirlemeye yöneltmiştir.317

Avrupa Birliği, tüzel dizgesi içinde, yalnızca kıyı alanlarına özgü, kapsamlı bir

yasal düzenlemeye yer vermiş değildir. Ancak, çevresel etki değerlendirmesi, çevre

sorunları konusunda bilgilere erişme serbestliği, içme ve kullanma suyunun kalitesi,

zararlı atıklar, kabuklu deniz canlıları, kentsel atık suların arıtılması, kirliliğin

önlenmesi, nehir havzalarındaki kirlenme, doğanın korunması, kuşlar, yaşam

ortamlarının korunması gibi konularda gerçekleştirdiği düzenlemelerin kıyı alanları için

de geçerli olduğunu belirtmek gerekir.318 Bugüne değin Birlik içinde kıyı ve deniz

alanları ile ilgili yaklaşık 30 düzenlemenin gerçekleştirildiği de eklenmelidir.319 Avrupa

Birliği'nin kıyı alanlarına yönelik politikalarının temel ilkelerini, Birliğin çevre

politikalarının anayasası sayılabilecek çevre eylem programlarında bulabilmek olanaklı.

317 DG Environment, Nuclear Safety and Civil Protection, Demonstration Programme on Integrated Management of Coastal Zones, Information Document European Commission Services, February 1996, s.3. 318 John Gibson, Legal and Regulatory Bodies: Appropriateness to Integrated Coastal Zone Management: Final Report, European Commission - DG XI.D.2, Macalister Elliott and Partners Ltd., Hampshire, 1999, s.50-60. 319 European Commission, Caring for Our Future-Action for Europe's Environment: 25 Issues at a Glance, 2nd Edt, Brussels-Luxemburg, 1998, s.94.

146

Page 156: İVERSİTESİ SOSYAL B L MLER ENST TÜSÜ KAMU YÖNET M VE S ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/1432/2050.pdf · bölgeleri, insan ve diğer canlılar için her zaman önem taşıyan

Çevre sorunları ile ilgili politikalara daha çok kuramsal düzeyde yer veren, uygulama

yöntemlerine fazla değinmeyen bu programlarda, dolaylı ya da dolaysız biçimde kıyı

alanlarını ilgilendiren hükümler de bulunmakta. Birliğin, kıyı alanları ile ilgili sorunları

ele alış biçimini tam olarak anlayabilmek ve söz konusu politikaları uygulamaya nasıl

geçirdiğini sergileyebilmek için, taraf olduğu kıyı ve deniz alanları ile ilgili türlü

uluslararası sözleşmelere de değinmek gerekecektir.

C.Avrupa Birliği Çevre Eylem Programlarında Kıyı Alanları

1. Birinci Çevre Eylem Programı (1972-1976)

O zamanki adıyla Avrupa Topluluğu'nun, çevre sorunları alanında izleyeceği

ortak politikaları, uygulamada izleyeceği ilkeleri saptamak amacıyla hazırlanan ilk çevre

eylem programının başlangıç yılı 1972'dir.320 Avrupa Topluluğu'nun bu dönemde bir

çevre eylem programı hazırlamasında Stockholm İnsan ve Çevre Konferansı'nın önemli

payı bulunmaktadır. Programın bu konferansta benimsenen ilkeler doğrultusunda

hazırlanmış olduğunu, temel ilkelerin sergilendiği bölümden anlamak olanaklıdır.

Birinci programda, Topluluğun çevre politikalarının genel amacı, Topluluk bireylerinin

yaşam kalitesini, yaşadıkları çevreyi ve yaşam koşullarını geliştirmek olarak

belirlenmiştir. Program özel olarak kıyı alanlarını düzenleme altına almış değildir.

Ancak, deniz kirliliği ile ilgili ilkelerin ortaya konulduğu 6. Bölümde kıyı kirliliği ile

ilgili türlü hükümleri bulabilmek olanaklı. "Ortak Yarara Açık Alanlar İçin Özel Eylem"

adını taşıyan bu bölüm, "Deniz Kirliliği", "Ren Nehri Havzasını Kirliliğe Karşı Koruma"

ve "Sınır Bölgeleri Çevrelerinin Korunması" başlıklarını taşıyan üç alt başlıktan

oluşmaktadır. Programda, deniz kirliliğinin giderilmesine yönelik özel önlemler

getirilmemiştir. Deniz kirliliği ile ilgili türlü uluslararası sözleşmelere uyulmasının,

Avrupa ülkeleri arasında işbirliğinin sağlanmasının, türlü uluslararası örgütlerin

320 Commission of the European Communities, "Declaration of the Council of the European Communities and of the Representatives of the Governments of the Member States Meeting in the Council of 22 November 1973 on the Programme of Action of the European Communities on the Environment", Official Journal of the European Communities, 20.12.1973, No C 112, s.1-51.

147

Page 157: İVERSİTESİ SOSYAL B L MLER ENST TÜSÜ KAMU YÖNET M VE S ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/1432/2050.pdf · bölgeleri, insan ve diğer canlılar için her zaman önem taşıyan

desteğinin alınmasının gerekli olduğunun belirtilmesiyle yetinilmiştir; bunun dışında

özel bir programa ya da uygulama önerisine yer verilmiş değildir.

2. İkinci Çevre Eylem Programı (1977-1981)

Topluluğun çevre politikasını, yaşam kalitesi, yaşama koşulları ve yaşama

ortamını iyileştirmek olarak belirleyen İkinci Çevre Eylem Programı (1977-1981),

birincisinden farklı olarak, kıyı alanlarını ilgilendiren kimi ilke kararlarına yer vermiştir.

"Topraktan, Çevreden ve Doğal Kaynaklardan Uygun Biçimde Yararlanma ve Bunların

Ussal Yönetimi" başlığının ilk alt bölümünde, kentsel, kırsal, dağlık ve kıyısal alanlara

değinilmektedir.321 Programda, Avrupa'nın kıyı bölgelerinin geliştirilmesi ve

çevrebilimsel yönetiminin öneminin, Birinci Çevre Eylem Programı döneminde kıyı

bölgelerinin bütüncül gelişimi ile ilgili ilkelerin saptanması amacıyla başlatılan

çalışmayla ortaya konduğu, bu durumun, OECD ve Avrupa Konseyi gibi uluslararası

örgütlerce yaptırılan çeşitli araştırmalarda da vurgulandığı belirtilmektedir. Programa

göre kıyı alanlarının karşı karşıya kaldığı sorunlar, büyük ölçüde, son yıllarda sanayinin

ve turizmin hızla gelişmesinden ve uzun dönemli planlama anlayışının eksikliğinden

kaynaklanmaktadır. İkinci Program'da kıyı ve deniz alanları ilgili kapsamlı ilkelere,

uygulama programlarına yer verilmemiş, yalnızca konunun önemine değinilmekle

yetinilmiştir.

321 "Resolution of the Council of the European Communities and of the Representatives of the Governments of the Member States, Meeting Within the Council of 17 May 1977 on the Continuation and Implementation of a European Community Policy and Action Programme on the Environment", Official Journal of the European Communities, 13 June 1977, No C 139. s.1-46.

148

Page 158: İVERSİTESİ SOSYAL B L MLER ENST TÜSÜ KAMU YÖNET M VE S ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/1432/2050.pdf · bölgeleri, insan ve diğer canlılar için her zaman önem taşıyan

3. Üçüncü Çevre Eylem Programı (1982-1986)

Üçüncü Program'da,322 Topluluk'un çevre politikasının sonul amacının

öncekilere göre oldukça geniş bir bakış açısıyla ortaya konduğu görülüyor: İnsan

sağlığını korumak, su, hava, toprak, iklim, hammaddeler, yapay çevre, doğal ve kültürel

miras, flora, fauna gibi yaşama kalitesinin belirlenmesinde doğrudan etkili olan bütün

öğelerin, kaynakların korunması ve iyileştirilmesi. Topluluk çevre politikasının, ilk iki

programa göre daha ayrıntılı ve kapsamlı biçimde belirlenmesi, çevre sorunlarının geçen

10 yıl içinde nicelik ve nitelik açısından geçirdiği değişimle ilgilidir. Üçüncü Program'da

kıyı ve deniz alanları ile ilgili sorunlar iki ayrı yerde ele alınmaktadır. "Değişik

Çevrelerde Kirliliğin ve Gürültünün Önlenmesi ve Azaltılması" başlığını taşıyan

bölümde içme suyu ve deniz suyunun kirliliği konusunda bir düzenleme getirilmiştir.

Oldukça kısa bir biçimde kaleme alınmış olan bu bölümde, su kirliliği ile ilgili olarak ilk

programda alınan önlemlerin yerine getirilmeye devam edileceği, tehlikeli atıkların ve

petrolün yarattığı kirliliğin önlenmesine özel önem verileceği belirtilmiştir. Üçüncü

Program'da kıyı ve deniz alanlarının geçtiği ikinci yer ise "Toprağın Korunması ve Ussal

Yönetimi; Çevre ve Doğal Kaynaklar" adını taşıyan 3. başlık. Genel olarak toprağın ve

arazi kullanımının ele alındığı bu bölümde kıyı alanlarına da kısaca yer verilmiştir. Buna

göre Topluluk, kıyı alanları ve dağlık bölgeler gibi, çevresel ya da ekonomik açıdan

önem taşıyan duyarlı alanların bütüncül yönetimini sağlamaya çalışacaktır. Akdeniz'de

ve Kuzey Denizi'nde karşılaşılan sorunların çözümü için özel önlemler alınmasının

gerekliliği ve bu konularda yapılan uluslararası antlaşmaların gereklerinin yerine

getirilmesi, üçüncü programın önem verdiği diğer konular arasındadır.

322 "Resolution of the Council of the European Communities and of the Representatives of the Governments of the Member States, Meeting Within the Council of 7 February 1983 on the Continuation and Implementation of a European Community Policy and Action Programme on the Environment (1982-1986)", Official Journal of the European Communities, 7 February 1983, No C 46, s.1-16.

149

Page 159: İVERSİTESİ SOSYAL B L MLER ENST TÜSÜ KAMU YÖNET M VE S ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/1432/2050.pdf · bölgeleri, insan ve diğer canlılar için her zaman önem taşıyan

4. Dördüncü Çevre Eylem Programı (1987-1992)

Dördüncü Çevre Eylem Programı'nda323 kıyı bölgelerine, "Çevre Kaynaklarının

Yönetimi" başlığı altında, "Kentsel Alanlar, Kıyısal ve Dağlık Bölgeler" bölümünde yer

verilmiştir. Programda kıyı alanlarının düzenleniş biçiminin önceki programlardan farklı

olmadığı görülmektedir. İlgili paragrafta yalnızca, konu ile ilgili uluslararası girişimlerin

önemi vurgulanmaktadır. Değinilen bir başka konu da, Avrupa Kıyı Şartı'nda

benimsenen ilkelerin, bütün Avrupa ülkelerinde yaşama geçirilmesinin kıyıların

korunması için taşıdığı önem. Kıyı alanları ile ilgili ilkelerin düzenlendiği bölümde yer

almayan ancak programın türlü yerlerinde ele alınan bir başka konunun da kıyıları

ilgilendirdiği söylenebilir. Programda, kirliliği önlemeye ilişkin olarak uygulanan

geleneksel sektörel yönetimlerin genelde başarısız sonuçlar verdiği, bundan ötürü de

daha kapsamlı, daha bütüncül yaklaşımların geliştirilmesi, çevre konusunda ortak

ölçünler geliştirilmesinin önemi üzerinde durulmaktadır. Burada, doğrudan doğruya,

kıyıların bütüncül yönetiminden söz edilmese de, bütüncüllüğün öneminin

vurgulanması, kıyı alanlarının bütüncül yönetimine doğru giden bir adım olarak kabul

edilebilir.

5. Beşinci Çevre Eylem Programı (1993-2000)

Avrupa Birliği'nin Beşinci Çevre Eylem Programı,324 1992 Rio Çevre ve

Kalkınma Programı'nın isterlerine, özellikle de Gündem 21'e bir yanıt olarak hazırlanana

Beşinci Program'ın temel ilkelerine, sürekli ve dengeli kalkınma, Birlik içinde çevre

323 "Resolution of the Council of the European Communities and of the Representatives of the Governments of the Member States, Meeting Within the Council of 19 October 1987 on the Continuation and Implementation of a European Community Policy and Action Programme on the Environment (1987-1992)", Official Journal of the European Communities, 19 October 1987, No C 328, s.1-45. 324 "Resolution of the Council and the Representatives of the Governments of the Member States, Meeting within the Council of 1 February 1993 on a Community Programme of Policy and Action in Relation to the Environment and Sustainable Development - A European Community Programme of Policy and Action in Relation to the Environment and Sustainable Development", Official Journal of the European Communities, 17 May 1993, NO. C 138.

150

Page 160: İVERSİTESİ SOSYAL B L MLER ENST TÜSÜ KAMU YÖNET M VE S ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/1432/2050.pdf · bölgeleri, insan ve diğer canlılar için her zaman önem taşıyan

politikalarının bütünleştirilmesi, bu süreç içinde serbest piyasa ekonomisinin

araçlarından yararlanılması ve toplumdaki bütün edimcilerin ortak katılımının

sağlanması egemen olmuştur.325 Program, beş temel sektörün çevre üzerinde yarattığı

baskıya yönelmiştir: Sanayi, enerji, ulaştırma, tarım ve turizm. Bu beş önemli sektör

üzerinde uygulanan politikaların bütüncülleştirilmesi metin boyunca vurgulanan ana

ilkelerden biridir.326 Beşinci Program, çevre sorunlarına diğer programlara göre daha

kapsamlı ve ayrıntılı biçimde yer vermektedir. İklim değişikliği, hava kirliliği, doğal

kaynakların ve biyolojik çeşitliliğin kaybı, kentsel çevrenin bozulması, kıyı alanları ve

atıklar özellikle üzerinde durulan konuları oluşturmaktadır. Kıyı alanlarının yönetimi,

Beşinci Program döneminde, öncelikle ele alınması gereken konulardan biri olarak

belirlenmiştir. Program'ın diliyle aktarmak gerekirse "toprağın, suyun, doğal kaynakların

ve kıyı alanlarının sürdürülebilir yönetimi". Programda, kıyı çevrelerinin taşıma

kapasitesi dikkate alınarak kıyı alanlarının sürekli ve dengeli kalkınmasına çaba

gösterileceği, kıyı alanlarının çevresel gereksinimlerine öncelik verileceği, bütüncül

planlama ve yönetim uygulamalarının kuramsal ve uygulayımsal çerçevesinin çizileceği,

eğitim ve halkı bilgilendirme çalışmalarına devam edileceği, bütüncül kıyı alanları

yönetimi konusunda pilot projelere başlanacağı ve daha önce başlanmış olanlara da

akçal destek verileceği belirtilmiştir.

Programın kıyı alanlarına verdiği önem, salt bu konu için ayrı bir bölüm

açılmasından da anlaşılabilir. "Kıyı Alanları" başlığını taşıyan ilgili bölümde, Avrupa

kıyılarının ve kıyı alanlarının içinde bulunduğu durum sergilenerek, bütüncül kıyı

alanları yönetiminin uygulanmasının gerekliliği üzerinde durulmaktadır. Beşinci

325 European Commission, Towards Sustainability: The European Commission's Progress Report and Action Plan on the Fifth Programme of Policy and Action in Relation to the Environment and Sustainable Development, Office for Official Publications of the European Communities, Luxembourg, 1997, s.9-10. 326 European Commission, Taking European Environment Policy into the 21st Century: A Summary of the European Commission's Progress Report and Action Plan on the Fifth Programme of Policy and Action in Relation to the Environment and Sustainable Development, Office for Official Publications of the European Communities, Luxembourg, 1996, s.8.

151

Page 161: İVERSİTESİ SOSYAL B L MLER ENST TÜSÜ KAMU YÖNET M VE S ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/1432/2050.pdf · bölgeleri, insan ve diğer canlılar için her zaman önem taşıyan

Program'ın kıyı alanları için öngördüğü politikalar şöyle özetlenebilir: Bütün yönetim

düzeyleri içinde uygulanan politikalar arasında bütünlüğü sağlamak; bütüncül kıyı

alanları yönetimi için bir ortak çerçeve hazırlamak; toprağın kullanımı, korunması ve

doğal kaynaklardan yararlanma konularında ölçütler getirmek; halkın, özel sektörün ve

kamu sektörünün bilinçlendirilmesi yönünde çaba göstermek.327 Programın, kıyı

alanlarını dolaylı biçimde ilgilendiren hükümleri de bulunmaktadır. Örneğin, turizm

konusunun ele alındığı bölümde, doğayı ve çevreyi, özellikle de kıyısal ve dağlık

alanları göz önünde bulunduran bir turizm politikasının daha uzun ömürlü ve daha karlı

olacağı belirtilmektedir. Bir başka bölümde de ekonomik gelişmenin ve toprak

aşınmasının kıyı alanlarının doğal yapısını geri dönülemez biçimde bozmasından söz

edilmektedir. Kitle turizminin daha çok kıyısal ve dağlık alanlarda yoğunlaştığı, bu

eğilimin önümüzdeki dönemde de artarak devam edeceği, bütün bunların da, bu bölgeler

için ulusal ve bölgesel düzeyde bütüncül yönetim planları yapılmasını zorunlu kıldığı

belirtilmektedir.

6. Altıncı Çevre Eylem Programı (2001-2010)

Avrupa Birliği'nin son çevre eylem planının büyük ölçüde Beşinci Çevre Eylem

Programı'nda benimsenen ilkeler üstüne kurulduğunu söylemek yanlış olmayacaktır.328

Bunu, sürekli ve dengeli kalkınma ilkesine, pazar ekonomisinin çevresel öğeleri de göz

önünde bulundurarak güçlendirilmesine, çevre duyarlılığının yaygınlaştırılıp katılımın

artırılmasına ya da çevre sorunlarının bütüncül bir bakış açısıyla ele alınmasına yapılan

vurguda görebilmek olanaklıdır. Ancak Programın, kendini öncekilerden ayıran

327 European Commission, Towards Sustainability: The European Commission's Progress Report and Action Plan on the Fifth Programme of Policy and Action in Relation to the Environment and Sustainable Development, Office for Official Publications of the European Communities, Luxembourg, 1997, s.81, 82. 328 Commission of the European Communities (Communication from the Commission to the Council, the European Parliament, The Economic and Social Commitee and the Committee of the Regions On the Sixth Environment Action Programme of the European Community), Environment 2010: Our Future, Our Choice: The Sixth Environment Action Programme, (Proposal for a

152

Page 162: İVERSİTESİ SOSYAL B L MLER ENST TÜSÜ KAMU YÖNET M VE S ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/1432/2050.pdf · bölgeleri, insan ve diğer canlılar için her zaman önem taşıyan

özellikleri de yok değil. Kıyılar bir yana bırakılıp genel olarak bakıldığında ilk göze

çarpan nokta, programın, büyük ölçüde, serbest piyasayı düzenleyici nitelikteki kurallara

yer vermiş olmasıdır. Bunun yanında, küresel iklim değişikliği ve biyolojik çeşitliliğin

korunması dönük ilke kararları daha kapsamlı biçimde ele alınmıştır. Programda

belirlenen dört öncelikli sorun alanı da bu durumu yansıtmaktadır: İklim değişikliği,

doğanın ve biyolojik çeşitliliğin korunması, çevre ve sağlık, doğal kaynakların ve

atıkların sürdürülebilir yönetimi. Altıncı Program'da, doğrudan doğruya kıyı alanlarıyla

ilgili bir bölüme yer verilmemiş, "Deniz Çevresi" adlı başlık altında kimi politika

önerilerinden söz edilmiştir. Önceki programla karşılaştırıldığında yeni programın

kıyılara ilişkin olarak getirdiği düzenlemelerin daha genel kapsamlı olduğu, ayrıntılara

girilmediği göze çarpmaktadır. Örneğin, yalnızca bütüncül kıyı alanları yönetiminin

uygulanacağından söz edilmiş bunun yaşama geçirilme yöntemine ise hiç

değinilmemiştir. Programda sözü edilen kıyılarla ilgili diğer sorun alanları ise şöyle

sıralanabilir: Kıyı alanlarındaki aşırı nüfus artışı ve kentleşme, turizm etkinlikleri, deniz

kazaları, deniz ulaştırmasından ya da nehir ve limanlardan kaynaklanan kirlilik,

radyoaktif maddeler, balıkçılık. Anılan sorun alanları ilgili olarak, toprak, tarım ve

bölgesel politikaların bütünleştirilmesinden ve tarım, balıkçılık, ormancılık

politikalarının çevreye duyarlı biçimde geliştirilmesinden ve bütüncül kıyı alanları

yönetiminden söz edilmektedir.

D.Avrupa'da Kıyı ve Deniz Alanlarına Yönelik Antlaşmalar

Avrupa Birliği’nin kıyı ve deniz alanları ile ilgili olarak yürüttüğü çalışmalara

geçmeden önce, aynı konuda taraf olduğu uluslararası antlaşmalara değinmek yerinde

olacaktır. Avrupa Birliği’nin ya da Avrupa ülkelerinin katılımıyla ortaya çıkan bu

belgeler, bir yandan doğrudan doğruya kıyı ve deniz alanları ile ilgili yeni düzenlemeler

getirirken bir yandan da türlü kıyı alanları yönetimi programlarına kaynaklık etmişlerdir.

Bu bölümde sırasıyla "Akdeniz’in Kirlenmeye Karşı Korunmasına İlişkin Sözleşme"ye,

Decision of the European Parliament and of the Council laying down the Community Environment Action Programme 2001-2010), Luxembourg, 2001.

153

Page 163: İVERSİTESİ SOSYAL B L MLER ENST TÜSÜ KAMU YÖNET M VE S ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/1432/2050.pdf · bölgeleri, insan ve diğer canlılar için her zaman önem taşıyan

"Petrol ve Öteki Zararlı Maddelerle Kuzey Denizi’nin Kirlenmesine Karşı Mücadele

Antlaşması"na, "Kara Kökenli Deniz Kirliliğinin Önlenmesi Sözleşmesi"ne ve

"Akdeniz’in Kara Kökenli Kirlenmesine İlişkin Protokol"e yer verilecektir.329 Söz

konusu belgeler, kıyı alanına ilişkin sorunların tümünü kapsamamakta, daha çok

kirlilikle ilgili düzenlemeleri içermektedir.

1.Deniz Kirliliği

Avrupa Birliği’nin deniz kirliliği konusunda taraf olduğu antlaşmalardan biri,

16.02.1976 tarihinde Barselona’da imzalanan, "Akdeniz’in Kirlenmeye Karşı

Korunmasına İlişkin Sözleşme"dir.330 Sözleşme, hem Avrupa Birliği’ne üye olan

devletlerin, hem de Akdeniz’de kıyısı bulunan devletlerin, deniz çevresinin korunması,

kirliliğin azaltılması ve buna yönelik önlemlerin alınması konusunda türlü

yükümlülükler altına girmesini öngörmektedir. Gemi ve uçaklardan atık

boşaltılmasından, kıta sahanlığı ve deniz yatağının araştırılması ve işletilmesinden,

akarsular aracılığıyla taşınan yabancı maddelerden ve karada gerçekleştirilen

etkinliklerden kaynaklanan deniz kirliliğine karşı önlemler almak ve bu konuda

işbirliğinde bulunmak, sözleşmeye taraf olan devletlerin uymak zorunda olduğu

kurallardandır. Çevre sorunları ile ilgili olağanüstü durumlarda diğer devletleri

bilgilendirmek, söz konusu sorunların giderilmesine yönelik çalışmalarda işbirliği içinde

olmak, Akdeniz’de kirliliğin sürekli olarak izlenmesine yönelik çabalara katkıda

bulunmak, deniz kirliliği konusunda ulusal araştırma programlarını geliştirmek ve

bunların birbirleriyle uyumlu duruma getirmek, gelişmekte olan ülkelerin

329 Avrupa Birliği, kıyı ve deniz alanlarına gözlenen kirliliğe ilişkin olarak hazırlanan başka antlaşmalara da katılmıştır. Türkiye’nin de taraf olduğu (RG,12.06.1981, S.17368) 19.06.1981 tarihli “Olağanüstü Durumlarda Akdeniz’in Petrol ve Öteki Zararlı Maddelerle Kirlenmesinde Yapılacak Mücadele ve İşbirliğine Ait Protokol”, 25.04.1963 tarihli “Kirliliğe Karşı Ren’in Korunması İçin Uluslararası Komisyona İlişkin Sözleşme”, 03.12.1976 tarihli “Kimyasal Kirlenmeye Karşı Ren’in Korunması Sözleşmesi” gibi uluslararası belgelere ve Avrupa Birliği’nin türlü kirlilik türlerinin önlenmesine ilişkin olarak aldığı kararlara bu çalışmada yer verilmemiştir.

154

Page 164: İVERSİTESİ SOSYAL B L MLER ENST TÜSÜ KAMU YÖNET M VE S ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/1432/2050.pdf · bölgeleri, insan ve diğer canlılar için her zaman önem taşıyan

gereksinimlerine öncelik vererek teknik yardımda bulunmak da taraf ülkelerin

yükümlülükleri arasındadır. Sözleşme ile ilgili işlerden sorumlu organ olarak da

Birleşmiş Milletler Çevre Programı belirlenmiştir.

Avrupa’da deniz kirliliği konusunda sözü edilebilecek bir diğer belge ise,

03.12.1976 tarihinde Bonn’da imzalanan “Petrol ve Öteki Zararlı Maddelerle Kuzey

Denizi’nin Kirlenmesine Karşı Mücadele Antlaşması”dır. Akdeniz’in kirliliğe karşı

korunması için öngörülen ilkelere benzer biçimde, Kuzey Denizi’nin kirlenmesine karşı

alınabilecek önlemleri konu edinen antlaşmanın temel düzenlemeleri şöyle özetlenebilir:

Antlaşmaya taraf olan devletler,331 Kuzey Denizi Bölgesi’nde petrol ve öteki zararlı

maddelerden kaynaklanan kirliliğin giderilmesi konusunda işbirliği yapacaklardır. Bu

amaca yönelik olarak taraf devletler, kirlilikle ilgili kurumlar ve araçlar konusunda bilgi

alışverişinde bulunacaklar, petrol ya da diğer zararlı maddelerin neden olduğu bir

kirlilikle karşılaştıklarında ilgili devletlere bu konuda bilgi vereceklerdir. Gerekli

durumlarda, bir kirlilik olayıyla karşılaşan devlet, diğer devletlerden yardım

isteyebilecektir.332

2.Kara Kökenli Deniz Kirliliği

Avrupa Birliği’nin, karada gerçekleştirilen etkinliklerden kaynaklanan deniz

kirliliği konusunda taraf olduğu antlaşmalardan biri, 04.06.1974 tarihinde Paris’te

imzalanan ve 26.03.1986’da üzerinde kimi değişiklikler yapılan “Kara Kökenli Deniz

Kirliliğinin Önlenmesi Sözleşmesi”dir. Sözleşmeye göre, taraf devletler, akarsular

yoluyla, sualtı ya da diğer boru hatlarıyla taşınan, yerleşim yerlerinden kaynaklanan ya

330 Türkiye bu sözleşmeyi, 31.10.1980 tarih ve 2328 sayılı yasayla onaylanmasını uygun bularak ve 07.12.1980 tarih ve 8/2067 sayılı Bakanlar Kurulu kararıyla onaylayarak kabul etmiştir. RG, 12.06.1981, S.17368. 331 Belçika, Danimarka, Fransa, Almanya, Hollanda, Norveç, İsveç, İngiltere ve Kuzey İrlanda ve Avrupa Birliği. 332 Hüseyin Pazarcı, Nami Çağan ve diğerleri, Avrupa Topluluğu’nda ve Türkiye’de Çevre Mevzuatı, Türkiye Çevre Sorunları Vakfı, Ankara, 1989, s.104.

155

Page 165: İVERSİTESİ SOSYAL B L MLER ENST TÜSÜ KAMU YÖNET M VE S ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/1432/2050.pdf · bölgeleri, insan ve diğer canlılar için her zaman önem taşıyan

da diğer etkinliklerin atmosfere verdiği emisyonlardan oluşan deniz kirliliği ile hem tek

başlarına hem de ortak olarak önlemler alacaklar, bu konu ile ilgili politikalarını uyumlu

hale getireceklerdir. Taraf devletlerin, kirliliğin azaltılması çabalarına katkıda bulunmak

üzere işbirliğinde bulunmaları, bilimsel ve teknik araştırmalar yapmaları, bu doğrultuda

önleyici programlar geliştirmeleri, düzenli bir izleme düzeneği kurmaları ve anlaşmaya

aykırı uygulamaları cezalandırmaları da Sözleşme'de öngörülmüştür.333

Kara kökenli deniz kirliliğine ilişkin olarak Avrupa Birliği’nin taraf olduğu bir

diğer uluslararası belge ise, yukarıda da değinilen, 1976 yılında Barselona’da imzalanan

“Akdeniz’in Kirlenmeye Karşı Korunmasına İlişkin Sözleşme” uyarınca yapılan

“Akdeniz’in Kara Kökenli Kirlenmesine İlişkin Protokol”dur.334 Buna göre, protokole

taraf olan devletler, Akdeniz Bölgesi'nde bulunan nehirlerden, kıyıdaki tesislerden,

kanalizasyon borularından kaynaklanan kirlenmeleri ya da diğer kara kökenli

kirlenmeleri denetlemek ve önlemek için uygun görülen bütün önlemleri alacaklardır.

Bu amacın gerçekleşmesine yönelik olarak, taraf devletler, protokolde belirtilen

maddelerden kaynaklanan kara kökenli kirliliği ortadan kaldırmayı, tek başlarına ya da

ortaklaşa olarak kirliliğin azaltılması amacıyla programlar hazırlamayı, aralarında

bilimsel ve teknolojik alanlarda işbirliği yapmayı, gereken konularda ortak standartlar

oluşturmayı, az gelişmiş ülkelere teknik, eğitsel ve bilimsel yardımlarda bulunmayı

kabul etmişlerdir.

E.Avrupa Birliği'nin Kıyı Alanlarına Yönelik Uygulamaları

Avrupa Birliği'nin ya da eski adıyla Avrupa Ekonomik Topluluğu'nun kıyı

alanlarına yönelik etkinliklerini 1970'lerin başına değin götürmek olanaklı. Ancak bu

dönemde kıyı alanları doğal çevrenin bir parçası olarak görülmüş, başlı başına kıyı

alanları ile ilgili bir düzenlemeye ya da programa yer verilmemiş, yalnızca deniz, su

333 a.g.y., s.106. 334 Türkiye bu protokolu, 18.02.1987 tarih ve 87/11520 sayılı Bakanlar Kurulu Kararıyla onaylamıştır. RG, 18.03.1987, S.19404.

156

Page 166: İVERSİTESİ SOSYAL B L MLER ENST TÜSÜ KAMU YÖNET M VE S ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/1432/2050.pdf · bölgeleri, insan ve diğer canlılar için her zaman önem taşıyan

kirliliği konusunda bir dizi yönerge ve Avrupa Kıyı Şartı ile yetinilmiştir.335 Avrupa

Topluluğu bünyesinde, 1978 yılı Ekim ayında Napoli'de yapılan "Deniz Kıyısı Bölgeleri

Konferansı'nda"336 Avrupa ülkeleri arasında kıyı alanları konusunda bir Şart'ın

hazırlanması kararı alınmıştı. Bu doğrultuda dört yıl boyunca hazırlık çalışmaları

yapılarak oluşturulan taslak metin, 1981 yılındaki "Deniz Kıyısı Bölgeleri

Konferansı'nda" Avrupa Kıyı Şartı olarak benimsenmiştir. Şart'ın ana amacı kıyı

alanlarının korunması ve geliştirilmesi konusunda Avrupa ülkeleri arasında eşgüdümü

ve işbirliğini sağlamaktı. Avrupa kıyılarında ekonominin güçlendirilip daha yarışmacı

bir yapıya bürünmesini sağlamak, kıyı alanlarının doğal niteliğini korumak, bu amaç

doğrultusunda gerekli plan ve programları gerçekleştirmek, kıyı alanlarını doğal yıkım

olaylarından korumak, turizm etkinliklerini denetim altına almak, kamuoyunu

aydınlatıcı ya da eğitimsel nitelikli çalışmalarda bulunmak, bilimsel araştırmaları ve

uluslararası işbirliğini geliştirmek ve türlü devletlerin farklı tüzel düzenlemeleri arasında

uyumun sağlanmasına çalışmak, Şart'la ulaşılması gereken erekler olarak belirlenmiştir.

Şart çerçevesinde, 1982-1985 yılları arasında ilk eylem programı başlatılmıştır.

Program, kıyı alanlarına ilişkin veri ve bilgilerin toplanmasına, planların yapılmasına,

kıyılarda gözlenen deniz ve kara kaynaklı kirliliğin denetim altına alınmasına ve pilot

uygulama projelerinin geliştirilmesine dayanmaktadır.337

Avrupa Birliği 5. Eylem Programı'nda da kıyı alanlarında sürekli ve dengeli

kalkınmayı sağlamak üzere bütüncül yönetimin uygulanacağı, bu amaçla türlü yörelerde

türlü kıyı yönetimi projeleri başlatılacağı ya da önceden başlatılmış olanların

destekleneceği öngörülmüştü. 1991 yılında başlatılan LIFE Programı338 da sözü edilen

335 Marios Camhis, Harry Coccossis, "Coastal Planning and Management Perspectives", Ekistics, Vol.49, No 293, March/April 1982, s.95; Gunter Schneider, "The European Community's Environmental Policy", Ekistics, Vol.49, No 293, March/April 1982, s.165. 336 Conference of the Peripheral Maritime Regions 337 Georges Pierret, "The European Coastal Charter", Ekistics, Vol.49, No 293, March/April 1982, s.171-175. 338 LIFE Programının amacı, sürekli ve dengeli kalkınma anlayışı doğrultusunda, kıyı bölgelerinin korunmasını ve yönetimini sağlamaktır. Konu ile ilgili bilimsel yayınlar, toplantılar, konferanslar da

157

Page 167: İVERSİTESİ SOSYAL B L MLER ENST TÜSÜ KAMU YÖNET M VE S ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/1432/2050.pdf · bölgeleri, insan ve diğer canlılar için her zaman önem taşıyan

projeleri yaşama geçirmek üzere oluşturulmuştur.339 Avrupa Birliği'nin kıyı alanlarına

yönelik ilk kapsamlı girişimi, üç yıllık (1996-1998) bir bütüncül kıyı alanları yönetimi

programının (Demonstration Programme of Integrated Management of Coastal Zones)

başlatıldığı 1995 yılına denk gelir. Bu programın amacı, kıyı alanlarında sürekli ve

dengeli kalkınmayı gerçekleştirmek üzere bilimsel ve teknik alanlardaki gelişmelere

öncülük etmek, kıyıdan yararlanan ya da kıyı alanlarını etkileyebilen türlü yararlanıcılar

arasında işbirliği ve uyumu sağlamak olarak belirlenmiştir. Anılan amaç doğrultusunda

Avrupa'nın türlü kıyı bölgelerinde, bütüncül kıyı alanları yönetiminin uygulanacağı,

LIFE ve TERRA'nın340 destekleyeceği 20 dolayında pilot proje başlatılmıştır. 341 Söz

konusu projeler, yönetsel kuruluşlar (yerel, bölgesel, ulusal düzeyde), gönüllü örgütler

ve diğer toplumsal-ekonomik edimciler arasında işbirliğine ve bilgi alışverişine

dayanmaktadır.342 Bunların dışında, Avrupa Birliği'nin kıyı alanları için gerçekleştirdiği

diğer etkinlikler de şöyle sıralanabilir: Kullanma suyunun kalitesi, kentsel kanalizasyon

atıklarının işlenmesi, kuşların korunması ve çevresel etki değerlendirmesi gibi konularda

programca desteklenebilmektedir. Bkz. Sevim Budak, Avrupa Birliği ve Türk Çevre Politikası: Avrupa Topluluğu'nun Çevre Politikası ve Türkiye'nin Uyum Sorunu, Büke Yayınları, İstanbul, 2000, s.81. 339 Stefano Belfiore, "EU ICZM in the Mediterranean: Progress and Prospects", Erdal Özhan (Ed.), Proceedings of the International Workshop on ICZM in the Mediterranean & Black Sea: Immediate Needs for Research, Education - Training & Implementation, 2-5 November 1996, Sarıgerme, Turkey, MEDCOAST, Middle East Technical University, Ankara, Turkey, s.222. 340 TERRA, Avrupa Birliği ülkelerinin yerel ve bölgesel yönetimlerini mekansal planlama konusunda desteklemek ve aralarında işbirliğini güçlendirmek üzere 1993 yılında kurulmuş bir programdır. Bkz. EU Demonstration Programme-Integrated Management of Coastal Zones, Implementing the Demonstration Programme on Integrated Management of Coastal Zones, November, 1996, s.10. 341 Commission of the European Communities, Progress Report on Implementation of the European Community Programme of policy and Action in Relation to the Environment and Sustainable Development "towards sustainability", COM (95) 624, Brussels, 10.01.1996; Stefano Belfiore, "EU ICZM in the Mediterranean: Progress and Prospects", Erdal Özhan (Ed.), Proceedings of the International Workshop on ICZM in the Mediterranean & Black Sea: Immediate Needs for Research, Education - Training & Implementation, 2-5 November 1996, Sarıgerme, Turkey, MEDCOAST, Middle East Technical University, Ankara, Turkey, s.229. 342 a.g.y., s.225-226.

158

Page 168: İVERSİTESİ SOSYAL B L MLER ENST TÜSÜ KAMU YÖNET M VE S ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/1432/2050.pdf · bölgeleri, insan ve diğer canlılar için her zaman önem taşıyan

yönergeler hazırlanması;343 gönüllü örgütlere, çevreci kuruluşlara yardımda

bulunulması, etkinliklerinin desteklenmesi; çevre duyarlılığının gelişmesi için çaba

gösterilmesi. Bunların yanında, Avrupa Bölgesel Gelişme Fonu'nun344 içme ve kullanma

suyu, kanalizasyon, katı atıklar, doğal bölgelerin korunması konusunda yaptığı akçal

yardımları da anmak gerekir.345 Avrupa Birliği'nin uygulamaya koyduğu ya da

desteklediği kıyı ve deniz alanı projelerinde, bütüncül kıyı alanları yönetimi ilkelerinin,

evrensel nitelikteki belgelerde yer aldığı biçimiyle benimsendiği görülmektedir.346

F.Değerlendirme

Avrupa Birliği'nin kıyı alanlarına ilgisinin daha çok siyasal ve ekonomik

etmenlerden kaynaklandığını söylemek çok da yanlış olmayacaktır. Birliğin, genel

olarak çevre sorunlarına, özel olarak da kıyı ve deniz alanlarına ilişkin gerçekleştirdiği

düzenlemelerin, ekonomik ve siyasal alanda ulaşılmak istenen bütünleşme çabalarının

bir uzantısı olarak değerlendirilmesi olanaklıdır. Bir başka anlatımla, çevre ve kıyı

yönetiminde üye ülkelerin ortak ilkeler doğrultusunda hareket etmesiyle hem yönetsel

hem de ekonomik düzenlemeler arasında bir örneklik sağlanmış, hem de pazar

ekonomisinde dengeli yarışmanın koşullarını oluşturmaya doğru bir adım atılmış

olacaktır. Birliğin kıyı alanlarını ilgi alanının içinde görmesinde bir tek ekonomik

etmenler söz oynamıyor kuşkusuz. Çevre sorunlarının sınır taşımayan nitelikte

olmasının, dolayısıyla ulus-üstü düzeydeki örgütlenmelerin rollerinin giderek

güçlenmekte olmasının da bunda payı var.

343 European Commission, Towards Sustainability: The European Commission's Progress Report and Action Plan on the Fifth Programme of Policy and Action in Relation to the Environment and Sustainable Development, Office for Official Publications of the European Communities, Luxembourg, 1997, s. 82. 344 The European Regional Development Fund 345 Belfiore, "EU ICZM in the Mediterranean: Progress and Prospects", s.226. 346 Örneğin Bkz. Domingo Jiménez-Beltrán, Environment in the European Union at the Turn of the Century, European Environment Agency, Luxembourg, 1999, s.370-371; Official Jurnal of the European Communities, "Opinion of the Committee of the Regions on 'Towards a European

159

Page 169: İVERSİTESİ SOSYAL B L MLER ENST TÜSÜ KAMU YÖNET M VE S ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/1432/2050.pdf · bölgeleri, insan ve diğer canlılar için her zaman önem taşıyan

Kıyı yönetiminin sektörel bakış açısından bütüncül yaklaşımlara doğru

geçirdiği evrimin Avrupa Birliği'nin kıyı politikalarına da yansıdığını görmekteyiz.

1972-1987 yılları arasını kapsayan ilk üç çevre eylem programı, kıyı ve deniz alanlarının

sorunlarını daha çok kirlilik düzeyinde ve sektörel bağlamda ele alırken, sonraki iki

programda daha geniş kapsamlı bir bakış açısı egemen olmaya başlamıştır. Dördüncü

Çevre Eylem Programı (1987-1992), daha bütüncül yaklaşımların geliştirilmesi

gerekliliği üzerinde dururken, Beşinci Program (1993-2000) bundan bir adım öteye

giderek kıyı alanlarını ayrı bir başlık altında ele almış ve bütüncül kıyı alanları

yönetiminin uygulanmaya geçirilmesinden söz etmiştir. Büyük ölçüde Rio Konferansı

belgeleri, özellikle de Gündem 21 çerçevesinde kaleme alınan "Kıyı Alanları" adındaki

bu bölüme, "sürekli ve dengeli kalkınma", "pazar ekonomisinin araçlarından

yararlanma" ve "katılım" ilkeleri egemendir. Sonuç olarak, Avrupa Birliği'nin kıyı

alanlarını yönelik tüzel düzenlemelerini ve bu kapsamdaki uygulamalarını, Avrupa

ülkeleri arasında birliği sağlamada kullanılan bir araç olarak değerlendirmek olanaklıdır.

Ancak bu aracın, çevre sorunlarını niteliğinde ve niceliğinde gözlenen değişimden,

ekonomide ve siyasal alandaki yeğlemelerden bağımsız olmadığını da eklemek gerekir.

V.Yirminci Yüzyılın Son Çeyreğinde Toplumsal-Ekonomik Değişimler ve Kıyı

Yönetimi

A.Kıyı Yönetiminin Toplumsal-Siyasal Boyutu

Kıyı yönetiminin geçirdiği evrimi ve günümüzde ulaştığı aşamayı -bütüncül

kıyı alanları yönetimini- bütün yönleriyle sergileyebilmek için, söz konusu yaklaşımın,

teknik öğelerinin, uygulama araçlarının yanı sıra, içinde biçimlendiği toplumsal-

ekonomik ortamın da çözümlenmesi gerekmektedir. Son dönemde kıyı yönetimi ile ilgili

yazın incelendiğinde, genellikle yönetim sürecinin teknik-yöntemsel açıdan ele alındığı,

yerleşik düzen içinde, kıyıyı korumaya yönelik çabaların nasıl başarıya ulaşacağının

Integrated Coastal Zone Management (ICZM) Strategy General Principles and Policy Options'", (2000/C 226/11), C 226/38-42, 08.08.2000.

160

Page 170: İVERSİTESİ SOSYAL B L MLER ENST TÜSÜ KAMU YÖNET M VE S ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/1432/2050.pdf · bölgeleri, insan ve diğer canlılar için her zaman önem taşıyan

tartışılmaya çalışıldığı görülecektir. Çoğunlukla bu tartışmalar daha çok belli başlı

uluslararası örgütlerce yaptırılmış kuramsal çalışmaların çerçevesi içinde kalmaktadır.

Bu anlamda, anılan uluslararası örgütlerin kıyı yönetiminin kuramsal çerçevesini

belirlemesinin, kıyı yönetiminin daha geniş bir bakış açısıyla, toplumsal ekonomik

boyutuyla ele alınmamasının nedenlerinden biri olduğu savunulabilir. Dünya Bankası

gibi akçal açıdan güçlü uluslararası örgütlerin, belli bir yörede destekleyeceği kıyı

yönetimi programının, kendisinin belirlediği ilkelere göre yürütülmesini şart kılması,

genellikle söz konusu ilkelerin sorgulanmadan yaşama geçirilmesine ya da en azından

bu yönde çaba gösterilmemesine yol açmaktadır. Kıyı yönetiminin öteden beri doğa

bilimcilerinin uğraş alanı olarak görülmesi, toplumsal bilimlerin bu alana katılımının

yeterli düzeyde olmaması da söz konusu durumun ikinci bir nedeni olarak

değerlendirilebilir. İşte çalışmanın bu bölümü, söz konusu boşluğun giderilmesi, başka

bir anlatımla kıyı yönetiminde yaşanan gelişmelerin toplumsal-ekonomik boyutunun

gündeme getirilmesi konusunda bir ilk adım oluşturabilmek kaygısıyla kaleme

alınmıştır.

Çalışmanın üstüne kurulduğu varsayımlardan biri, kıyı yönetimindeki yeni

yaklaşımların büyük ölçüde, dünyanın yirminci yüzyılın son çeyreğinde geçirdiği

ekonomik-toplumsal dönüşümlerin etkisi altında biçimlenmesiydi. Bir diğer deyişle,

bütüncül kıyı yönetimi yaklaşımının varlığını, yalnızca bilimsel alanda gerçekleşen

gelişmelere borçlu olmadığı, bu yeni yönetim biçeminin yeşermesinde türlü toplumsal

gelişmelerin de payının bulunduğuydu. Bu ön düşüncelerden yola çıkarak önce sözü

edilen toplumsal-ekonomik değişmelerin, yeni yürütüm anlayışı (governance) olarak

adlandırılan yeni yönetim biçeminin ve kamu yönetiminde yaşanan değişimlerin

bütüncül kıyı alanları yönetimi ile ilişkisi çözümlenmeye çalışılacaktır. Anılan yeni kıyı

yönetimi yaklaşımlarına dayalı olarak Türkiye'de gerçekleştirilmeye çalışılan kimi kıyı

yönetimi deneyimlerinin bu yapı içindeki yerinin sorgulanması, bir başka anlatımla,

örnek olarak seçilen kıyı yönetimi projelerinde yeni kamu yönetimi anlayışının etkisi ise

sonraki bölümlerin konusunu oluşturacaktır.

161

Page 171: İVERSİTESİ SOSYAL B L MLER ENST TÜSÜ KAMU YÖNET M VE S ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/1432/2050.pdf · bölgeleri, insan ve diğer canlılar için her zaman önem taşıyan

B.Yeni Yürütüm Anlayışını (Governance) Biçimlendiren Toplumsal Gelişmeler

Kıyı ile ilgili yasal düzenlemelerin yaşama geçiriliş biçiminin ve bu amaç

doğrultusunda oluşturulan yönetsel dizgenin, bir başka deyişle kıyı yönetiminin,

geçirdiği evrimin toplumsal boyutunu çözümleyebilmek için öncelikle kamu

yönetiminde yaşanan değişimin yönünü ortaya koymak gerekecektir. Bu da kaçınılmaz

olarak, son dönemde kamu yönetimini etkileyen toplumsal ekonomik koşulların

çözümlenmesini zorunlu kılacaktır. Kıyı yönetiminin ulaştığı son aşamanın

sergilenmesinde böyle bir yolun izlenmesinin nedeni, başta da belirtildiği gibi, kıyı

yönetiminin büyük ölçüde kamu yönetimindeki değişimlerin etkisi altında

biçimlendiğinin bir ön kabul olarak alınmasıdır.

Son dönemde toplumsal bilimler yazını, Sovyetler Birliği'nin dağılmasının

simgelediği, kimi zaman küreselleşme, kimi zaman da postmodernizm olarak

nitelendirilen ekonomik ve siyasal gelişmeler üzerine yoğunlaşmaya başladı. 1970'li

yıllarda ekonomide, Fordist üretim biçiminde yaşanan sıkıntılar sonucunda Keynesyen

politikaların terkedilmeye başlanması,347 Marksizmin gündemden düşmesi, iletişim

olanaklarındaki ilerlemeler, dünyada dengelerin değişerek ABD'nin tek egemen güç

haline gelmesi, liberal ekonominin ve Batı demokrasisinin almaşıksız tek yaklaşım

olarak baskın duruma gelmesi, son dönemdeki gelişmelerin ana öğesidir. Bu süreçte

uluslararası ticaretin ve sermaye akışının hızlanmasıyla ulusal tüzel düzenlemeler, söz

konusu akışkanlığın önünde duran bir engel olarak görülmeye başlandı. Sermayenin

devinimini sınırlayacak engellerin, örneğin Avrupa Birliği gibi ulus-üstü siyasal

örgütlenmelere gidilerek, kaldırılması, uluslararası akçal güçlerin dünya ekonomisinde

347 Talepte hızlı düşüşlerin ve değişmelerin yaşanması, üretimde verimliliğin giderek düşmesi, karlardaki azalmanın yeni yatırımları engellemeye başlaması, petrol fiyatlarının yükselmesi, döviz fiyatlarının sürekli değişiklik göstermesi ekonominin ve Fordizmin girdiği bunalımın ardında bulunan başlıca etmenlerdi. Bkz. Stuart Hall, “Yeni Zamanların Anlamı”, Yeni Zamanlar: 1990’larda Politikanın Değişen Çehresi, Stuart Hall ve Martin Jacques (Der), Çev. Abdullah Yılmaz, Ayrıntı, Ankara, 1995, 51.

162

Page 172: İVERSİTESİ SOSYAL B L MLER ENST TÜSÜ KAMU YÖNET M VE S ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/1432/2050.pdf · bölgeleri, insan ve diğer canlılar için her zaman önem taşıyan

payının artması da yeni gelişmelerdendir.348 Bunun bir başka sonucu da, ulusal devletin

gücünü yitirmesi, dünya düzeninde yeni güç odaklarının daha etkili olmaya

başlamasıydı. Sermayenin küreselleşmesi ve uluslararası alanda hareketliliğinin

hızlanmasının doğurduğu bir başka sonuç da, ulusal devletin eski konumunun sarsılmaya

başlanmasıyla birlikte, yerel boyutun, kentlerin önem kazanması; böylece sermaye ulus-

devlet engeliyle karşılaşmadan yerel pazarlara ulaşabilecektir.349

Kamu yönetimi anlayışında yaşanan değişimde "liberal demokrasinin meşruluk

sorunu" olarak adlandırılabilecek bir başka etmenin de rol oynadığı savunulmaktadır.350

Aslında, yukarıda değinilen sürecin bir parçasını oluşturan bu etmenin, yeni dünya

durumunda, liberal demokrasiyi, yönetimde, temsil ve katılımda yaşanan sıkıntılara

çözüm bulma arayışına yönelttiği düşünülmektedir. Liberal demokrasinin bir temsil ve

katılım sorunu ile karşı karşıya olduğu düşüncesinde, büyük ölçüde, Aydınlanma'nın

getirdiği ussallık anlayışı üzerine kurulu, yöneten-yönetilen ikiliğine dayanan,

özekselleşmiş, uzun erimli planlamayı öngören geleneksel yönetim ve örgüt

düzeneklerinin bireyi yönetim sürecinden dışlayarak edilginleştirdiği varsayımından

yola çıkılmaktadır.351 Bireylerin yönetimde temsilinden kaynaklanan sıkıntılarla

348 Yirminci yüzyılın sonuna doğru sermaye önündeki engellerin kaldırılmasıyla birlikte ekonomik anlamda ulusal devletlerin erklerini yitirmeleri tezine güçlü bir karşı çıkış da yükselmekte. Bu görüşün temel dayanağı, günümüzde uluslararası ticaretin ve uluslararası yatırımların yüzyılın başındakinden daha güçlü olmaması. Bkz. Paul Hirst, Grahame Thompson, Küreselleşme Sorgulanıyor, Çev. Çağla Erdem, Elif Yücel, Dost, Ankara, 1998, s.8-23; Chris Harman, "Globalisation-A Critique of a New Orthodoxy", International Socialism, No 73, 1996. 349 Bu konudaki tartışmalar için şu kaynaklara bakılabilir: Gülten Kazgan, "Yeni Ekonomik Düzen ve Ulus Devlet", Mülkiye, Cilt XXIV, S.220, s.129-138; David Harvey, "Esneklik: Tehdit mi yoksa Fırsat mı?", Toplum ve Bilim, Çev.Ayça Kurdoğlu, Bahar 1993, S. 62, s.83-92; Çağlar Keyder, Ulusal Kalkınmacığın İflası, 2. Basım, Metis, İstanbul, 1996; Tarık Şengül, "Siyaset ve Mekansal Ölçek Sorunu: Yerelci Stratejilerin Bir Eleştirisi", Küreselleşme: Emperyalizm, Yerelcilik, İşçi Sınıfı, A. Ahmet Tonak (Der.), İmge, Ankara, 2000, s.111-158. 350 Yılmaz Üstüner, E. Fuat Keyman, "Globalleşme, Katılımcı Demokrasi ve Örgüt Sorunu", Ekonomik Yaklaşım, Sonbahar-Kış 1995, Cilt 6, S.17-18, s.33-49.; Marie-Claude Smouts, "The Proper Use of Governance in International Relations", International Social Science Journal, March 1998, S.155, s.84. 351 İlhan Tekeli, "Yönetim Kavramı (nın)Yanı Sıra Yönetişim Kavramının Gelişmesinin Nedenleri Üzerine", Modernite Aşılırken Siyaset, İmge, Ankara, 1999, s.239-254.

163

Page 173: İVERSİTESİ SOSYAL B L MLER ENST TÜSÜ KAMU YÖNET M VE S ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/1432/2050.pdf · bölgeleri, insan ve diğer canlılar için her zaman önem taşıyan

demokrasinin yalnızca belirli bir orandaki çoğunluğun egemenliğine dönüşmesi, var

olan katılım yollarının, bir başka deyişle yurttaşların yönetimi etkileyebilme olanağının,

yalnızca oy verme ile sınırlı kalması, sözü edilen bunalımın bir başka boyutunu

oluşturmaktadır. Sivil toplum örgütlerinin, yurttaş girişimlerinin ve özel kesimin,

yönetim sürecinde bir edimci olarak yer almasını sağlayacak koşulları yaratmanın, sözü

edilen sıkıntılı durumu aşmaya yarayabileceği düşünülmektedir.352 Akılcılığa dayanan

teknokratik yönetimin her zaman en iyi olanı belirleyemeyeceği düşüncesiyle geleneksel

yönetim yapısına yeni öğeler eklenmesi, postmodern eğilimlerin bir yansıması olarak da

değerlendirilebilir. Son dönemdeki toplumsal gelişmelerle geleneksel ulusal yönetim

yapısının güç yitirmesi, bireyin ve sivil toplumun yönetimde ön plana çıkmasını

kolaylaştıran bir başka etmen olmuştur. Teknolojik gelişmelerin büyük ölçüde

yönlendirip biçimlendirdiği küreselleşme olgusu, klasik anlamdaki sınırları ve doğal

olarak bu sınırlar içindeki denetim gücünü zayıflatmıştır. Dolayısıyla tek başına devletin

ve diğer güç odaklarının belirleyiciliği büyük aşınmalar göstermiştir. Uluslararası alanda

yapılan türlü siyasal-ekonomik antlaşmalar, çok-uluslu şirketlerin sayılarının artması ve

giderek güçlenmesi, sermayenin belirli noktalarda yoğunlaşarak buralardan dünya

ekonomisinin işleyişini yönlendirilmesi, uluslararası sermaye önündeki türlü engellerin

kaldırılması ya da zayıflatılması, iletişim ve ulaşım olanaklarının artmasının kültürlerin

birbirleri ile tanışmasını sağlaması, çoğunlukla da tek bir egemen kültürün diğerleri

üzerinde denetimde bulunmaya başlaması, devletlerin ve bunların yönetim süreçlerinin

birbirine bağımlı duruma gelmesi türünden gelişmeler bunlardan sayılabilir. Yirminci

352 Küreselleşme ile gelen yeni koşullar karşısında siyasal alanda genel yönelişi etkileme olanağı kalmayan bireyler ve topluluklar daha küçük sorunlarla ilgilenmeye başlıyorlar. Çevrecilik, hayvan hakları ve eşcinseller, özürlüler vb. kesimlerin hakları için savaşımda bulunma bunlardan sayılabilir. Bkz. Hirst, Thompson, Küreselleşme Sorgulanıyor, s.211. Çünkü yeni dünya düzeni ile ulusal devletin göreli olarak öneminin azalması, politika belirleme sürecinin yalnızca var olan yeni düzene nasıl uyum sağlanabileceği sorunu olarak algılanması, devletlerin bir tür belediyeye yani yalnızca gerekli kamu hizmetlerinin yapıldığı ya da yönlendirildiği bir kuruma dönüştürülmek istenmesi, bu yapı içerisinde sınıf temelinde ortaya çıkabilecek toplumsal yapıyı ve devlet düzenini dönüştürücü hareketlerin etkililiğinin azalması, bireylerin yalnızca kendi yaşam çevrelerine ya da gündelik yaşamlarına ilişkin sorunlarda etkin tavır alabilmesi sonucunu doğurmuştur. Daha önceden de değinildiği gibi, hizmetlerin sunumu sürecinde sivil toplumun da etkili olmasını gerektiren yönetişimin mantığı ile de uyuşur bu durum.

164

Page 174: İVERSİTESİ SOSYAL B L MLER ENST TÜSÜ KAMU YÖNET M VE S ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/1432/2050.pdf · bölgeleri, insan ve diğer canlılar için her zaman önem taşıyan

yüzyılın son çeyreğinde yaşanan bütün bu gelişmelerin ulusal devletlerin kamu

yönetimine ve yönetsel yapısına, dolayısıyla onun bir parçası olan kıyı yönetimine

yansımaması olanaksızdı.

C.Yeni Yürütüm Anlayışı

Özünü liberal ekonominin ve yeni sağ politikaların oluşturduğu bu

gelişmelerin, kamu yönetimine etkisini üç ana başlık altında özetlemek olanaklıdır:

Devletin etkinlik alanının, öncelikle de ekonomi alanında, daraltılması; daha önceden

kamu tarafından sunulan türlü alanlardaki hizmetlerin özel kesime devredilmesi, kamu

yönetiminde işletmecilik ilkelerinin egemen kılınması. Bu üç yönelişin doğal sonuçları,

kamu hizmetlerinin toplumsal niteliğinden soyutlanarak piyasanın işleyiş kurallarına

göre düzenlenmesi ve salt teknik bir sorun olarak algılanması, özel amaçlı yeni

örgütlerin kurulması, “deregulation” (kurumsal-yasal serbestleştirme) sürecinin ve

özelleştirmenin hızlandırılmasıdır. Bu yapı içerisinde devlete bırakılan temel görev -

adalet, savunma, iç güvenlik gibi bir kaç ana konu dışında- serbest pazara dayalı olarak

işleyen ekonomi için gerekli düzenleyici önlemleri alması olmuştur.

Bütün bu gelişmelerin doğal sonucu, klasik kamu yönetimi anlayışının değişim

geçirerek, kamu yönetiminin işlevinin, daha çok serbest pazarın ve sermayenin -özellikle

de uluslararası sermayenin- daha iyi işlemesine olanak verecek koşulları yaratmakla

sınırlandırılması; yerel ya da özeksel nitelikteki kamu hizmetlerinin sunulmasında özel

girişime ve sermayeye daha çok yer verilmesi; bürokrasinin çalışmasında yasal

düzenlemelere uygunluktan daha çok etkinliğe ve verimliliğe önem veren işletmecilik

anlayışının (managerialism) egemen kılınması;353 kamu harcamalarının azaltılması;

353 1980'lerde Amerika Birleşik Devletleri'nde Reagan'ın ve İngiltere'de Thatcher'ın, kamu hizmetlerini daha etkili ve verimli sunmak üzere başlattığı 'düzeltim' çalışmaları burada anılabilir. Kimi hizmet alanlarının özel sektöre bırakma, kamu görevlilerinin sayısında indirime gitme, başarıma dayalı bir ücret düzeneği kurma ve yönetimin işleyişinde tasarrufu göz önünde bulundurma gibi önlemler bunlardandır. Bkz. David L. Dillman, "Personel Yönetiminde ve Verimlilikte Reform: İngiltere ve Amerika Birleşik Devletleri'nde Kamu Hizmetinin İyileştirilmesi", Çev. Çiçek Refik, Başbakanlık Devlet Personel Başkanlığı, Ankara, 1991; Christopher Pollitt, "Antistatist Reforms and

165

Page 175: İVERSİTESİ SOSYAL B L MLER ENST TÜSÜ KAMU YÖNET M VE S ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/1432/2050.pdf · bölgeleri, insan ve diğer canlılar için her zaman önem taşıyan

kamu sektöründe çalışanların sayısında indirime gidilmesi; kamu hizmetlerinin

sunumunda, klasik kamu hizmeti anlayışının gereklerinin bırakılarak, hizmetlerin

bedelinin ve yararlanma koşullarının serbest piyasa ilkelerine göre belirlenmesi; bu

hizmetlerden yararlananların “yurttaş” yerine “müşteri” olarak değerlendirilmesi;

hizmetlerin yerine getirilmesinde var olan kurumlar yerine yeni özel amaçlı uzmanlık

kuruluşlarından yararlanmanın yollarının açılması; yönetim sürecinde profesyonel

yöneticilerin etkin rol oynaması;354 türlü yerel girişimlerin ya da gönüllü örgütlerin

hizmetlerin sunulması sürecine (özellikle çevre sorunları, tarihsel ve kültürel değerlerin

korunması, kültür-eğitim vb. işlerde) daha etkin bir biçimde katılması; yerel

yönetimlerin demokratik işlevlerinden daha çok hizmet sunmaya ilişkin işlevlerinin ön

plana çıkarılması; uluslararası çapta, büyük uzmanlık ve sermaye kurumlarının

yönlendiriciliğine ve akçal desteğine daha az direnç gösterilmesi olmuştur. Bu anlayışın

bir uzantısı olarak son dönemde, “toplam kalite yönetimi”, “başarım değerlendirmesi”,

“esnek üretim”, “yasal-kurumsal serbestleşme”, özel amaçlı (adhokratik) örgütler, kamu

yönetimi yazınında yoğun bir biçimde gündeme gelmeye başlamıştır.355

Yukarıda sayılan gelişmelere koşut olarak, klasik yönetim anlayışının kimi

eksikliklerini doldurmak üzere yeni bir yönetim anlayışı “yönetişim” (governance)

New Administrative Directions: Public Administration in the United Kingdom", Public Administration Review, January/February 1996, Vol. 56, No.1, s.81-84. 354 R.A.W. Rhodes, Understanding Governance: Policy Networks, Governance, Reflexivity and Accountability, 2nd Edt., Open University Press, Buckingham, 1999, s.48. 355 Christopher Hood, "A Public Management for all Seasons?", Public Administration, Vol. 69, Spring 1991, s.3; Patrick Dunleavy, "The Globalization of Public Services Production: Can Government Be 'Best in World'? ", Public Policy and Administration, 1994, No 9/2, s.36-42; Patrick Dunleavy, Christopher Hood, "From Old Public Administration to New Public Management", Public Money & Management, July-September 1994, No: 14/3, s.9; Demet Varoğlu, Kadir Varoğlu, “Kamu Demokrasilerinde Profesyonelleşme ve Örgütsel Yapılanma Üzerine Etkileri”, Kamu Yönetimi Disiplini Sempozyumu Bildirileri-Cilt II., TODAİE, Ankara, 1995, s.11-24; A.Şinasi Aksoy, “Yeni Sağ ve Kamu Yönetimi”, Kamu Yönetimi Disiplini Sempozyumu Bildirileri-Cilt II., TODAİE, Ankara, 1995, s.160-173; B. Guy Peters, “Model of Governance for the 1990s”, The Future of Governing, University of Press of Kansas, 1996, s.15-44 ; Turgay Ergun, “Postmodernizm ve Kamu Yönetimi”, Amme İdaresi Dergisi, C.30, S.4, Aralık 1997, s.5-15.

166

Page 176: İVERSİTESİ SOSYAL B L MLER ENST TÜSÜ KAMU YÖNET M VE S ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/1432/2050.pdf · bölgeleri, insan ve diğer canlılar için her zaman önem taşıyan

gündeme gelmiştir.356 "Governance" sözcüğü ile yalnızca ulusal devletlerin yönetim

süreci değil, uluslararası örgütlerin, uluslararası akçal örgütlerin, çok uluslu şirketlerin

ve gönüllü kuruluşların oluşturduğu uluslararası yönetim düzeneği anlatılmak

istenmektedir.357 Sözcük, devletin kurumsal düzenlemelerini, siyasa belirleme sürecini,

karar alma ve uygulama aşamalarını, yönetim içinde bilgi akışını ve yurttaşlarla yönetim

arasındaki bütün ilişkileri kapsayacak biçimde kullanılmaktadır.358 İngilizce'si

"governance" olan ve Türkçe'ye "yönetişim"359 ya da "yeni yürütüm anlayışı"360

biçiminde aktarılan kavram, devletin küçültülmesine, yeni kamu yönetimi anlayışına, iyi

yönetime (good governance),361 yönetimin katılımcı boyutunun ön plana çıkartılmasına

356 Dünya Bankası’nın 1989’da Afrika’nın içinde bulunduğu durumu 'governance’taki kriz' olarak nitelemesinden sonra ‘governance’ sözcüğü yaygın olarak kullanılmaya başlandı. Bkz. Anthony Pagden, "The Genesis of ‘Governance’ and Enlightment Conceptions of the Cosmopolitan World Order", International Social Science Journal, March 1988, s.7; Ngaire Woods, "The Challenge of Good Governance for the IMF and the World Bank Themselves", World Development, Vol.28, No.5, May 2000. 357 Anthony Pagden, "The Genesis of ‘Governance’ and Enlightment Conceptions of the Cosmopolitan World Order", s.7. 358 Woods, "The Challenge of Good Governance for the IMF and the World Bank Themselves". 359 Bkz. Tekeli, "Yönetim Kavramı (nın)Yanı Sıra Yönetişim Kavramının Gelişmesinin Nedenleri Üzerine", s.239-254. 360 Bkz. Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği, Avrupa Birliği'ne Tam Üyelik Sürecinde Türkiye'de Yönetimin Yeniden Yapılanması, Ankara, 2000, s.108. 361 1990'larda, Uluslararası Para Fonu'nun (IMF) ve Dünya Bankası'nın, borç vereceği ülkelerin yönetim yapılarında gitmeleri gereken değişikliklerin dayandığı, yasallık (legitimacy), temsil (representation), denetlenebilirlik (accountability), halkın bilgilendirilmesi, saydamlık gibi ilkelerin bütünü "iyi yönetim" (good governance) olarak adlandırılmaya başlandı. Buna göre, yönetim sürecinde saydamlığın, etkililiğin, denkserliğin, katılımın, halkın hizmetleri sahiplenmesinin, hukuk devletinin, yurttaşlar ve devlet arasında bilgi akışının sağlanması sağlanması gerekmektedir. Bkz. Mark Turner, David Hulme, Governance, Administration & Development: Making the State Work, Macmillan Press Ltd., London, 1997, s.231; "İyi yönetim" kavramının dayandığı ilkelerin, borç alan ülkelerce benimsenmesini zorunlu tutan bu uluslararası örgütlerin, söz konusu kavramın içeriğini kendi iç yapılarına ne ölçüde yansıtabildiği ayrı bir tartışma konusunu oluşturmaktadır. Üye ülkelerin, özellikle gelişmiş ülkeler dışındakilerin, örgütlerin yürütücü kurullarında ve örgüt politikasında ne denli etkili olabildikleri, örgüt çalışmalarına gönüllü örgütlerin ve halkın katılımının hangi düzeyde gerçekleştiği gibi konularda Dünya Bankası ve IMF'ye sert eleştiriler yöneltilmektedir. Örneğin, gelişmiş ülkelerin, özellikle de ABD'nin, bu örgütlerin politikalarının belirlenmesinde baskın rol oynaması ve örgütlerin çalışanlarının büyük ölçüde Anglo-Sakson kültüründen gelmeleri denkserlik ilkesinin; kredi verilen projelerde, halk katılımının yalnızca bilgilendirme düzeyinde kalması, karar alma, uygulama, denetleme aşamalarından dışlanması,

167

Page 177: İVERSİTESİ SOSYAL B L MLER ENST TÜSÜ KAMU YÖNET M VE S ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/1432/2050.pdf · bölgeleri, insan ve diğer canlılar için her zaman önem taşıyan

göndermede bulunmaktadır.362 Kavramın dayandığı başlıca ilkelere göz atmak gerekirse:

Yeni yönetim anlayışında herşeyden önce, birden fazla edimcinin, etkileşim içinde

hizmetleri sunması ya da düzenlemesi söz konusudur. Devletin görevi salt bu hizmetleri

görmek ya da denetlemek değildir; daha çok bunların, toplumun türlü kesimlerinin

oluşturduğu örgütlenmeler tarafından yerine getirilmesi için uygun koşulları

hazırlamakla yükümlüdür. Bir başka anlatımla, devletin yanında, sivil toplum

kuruluşlarının, özel kesimin, bireylerin bu sürece katılmaları beklenir.363 Devlet bu

sistemde tek başına belirleyici güç olmayacak, daha çok işlerin görülmesini

kolaylaştıracak türlü önlemleri alacak, yönlendirici konumda kalacaktır. Önemli olan iyi

hizmet sunabilen bir devlet yapısını oluşturmak değil, kendine güveni olan, girişimci

nitelikteki birey ya da örgütleri (ya da edimcileri) geliştirmektir. Hizmetlerin

yürütülmesinde söz sahibi olan odaklar, yeni anlayışa göre yalnızca alıcı konumunda

değildir; bunlara daha çok, birer ortak gözüyle bakılır. Böyle bir anlayış, başarım

değerlendirmesine, toplam kalite yönetimine, açıklığa, çoğulculuğa, yerinden yönetime

dayanacaktır. Uluslararası örgütler, gönüllülük temeline dayalı kuruluşlar, çok-uluslu

şirketler bu yeni anlayışın ayrılmaz parçalarıdır.364

Yönetimin işleyiş biçimini anlatmak üzere "government"ın yanına

"governance" kavramının da getirilmesine karşı güçlü bir karşı çıkışın bulunduğunu da

katılım ilkesinin bu örgütlerce bile yeterince yaşama geçirilemediğini ortaya koymamasının göstergeleri olarak sunulmaktadır. Bkz. Woods, "The Challenge of Good Governance for the IMF and the World Bank Themselves". 362 Ayşe Tatar Peker, “Dünya Bankası: ‘Büyüme’ Söyleminden ‘İyi Yönetme’ Söylemine”, Toplum ve Bilim, Bahar, S.69, 1996, s.45; R.A.W. Rhodes, Understanding Governance: Policy Networks, Governance, Reflexivity and Accountability, 2nd Edt., Open University Press, Buckingham, 1999, s.46, 47. 363 Örneğin çevre korumaya ilişkin türlü önlemlerin alınmasında "yönetişime" özgü kimi yöntemlerin kullanıldığını görüyoruz. Bu alanda devletin zorlayıcı, özel sektörünse kara dayanan kararları karşısında, bağımsız girişimlerin daha olumlu sonuçlar verebilen uygulamalar gerçekleştirebileceği düşünülüyor. Bkz. Gerry Stoker, “Governance as Theory: Five Propositions”, International Social Science, March 1988, S.155, s.17-44; Tekeli, “Yönetim Kavramı (nın) Yanısıra Yönetişim Kavramının Gelişmesinin Nedenleri Üzerine”, s.251. 364 Ali Kazancıgil, "Governance and Science: Market-like Modes of Managing Society and Producing Knowledge", International Science Journal, March 1998, S.155, s.70, 71.

168

Page 178: İVERSİTESİ SOSYAL B L MLER ENST TÜSÜ KAMU YÖNET M VE S ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/1432/2050.pdf · bölgeleri, insan ve diğer canlılar için her zaman önem taşıyan

belirtmek gerekir. Örneğin bir görüşe göre, son dönemde çok sık kullanıldığı için her şey

ya da hiçbir şey anlamlarına gelebilen "governance" kavramının pazarlanmaya

çalışılmasında, "government" sözcüğünün özel girişime dayalı pazar ekonomilerinin

işleyişine uymamasının büyük payı bulunmaktadır.365 Kavramın toplumsal bilimlerin

1980'lerde yaşadığı paradigma krizine bir yanıt olarak geliştirildiği de

savunulmaktadır.366

D.Bütüncül Kıyı Alanları Yönetimi ve Yeni Yürütüm Anlayışı

Önceki sayfalarda daha ayrıntılı olarak ele alınan "bütüncül kıyı alanları

yönetimi"nin temel ilkelerinin yeni yürütüm anlayışının (governance) etkisi altında

oluşturulduğu gözlenmektedir. Söz konusu yeni kıyı yönetimi anlayışının

biçimlenmesinde özellikle Birleşmiş Milletler ve Dünya Bankası gibi uluslararası

örgütlerin söz sahibi olduğuna, bu alandaki kuramsal gelişmeleri yönlendirdiğine daha

önce değinilmişti. Yeni kıyı yönetiminin, yeni yürütüm anlayışı çerçevesi içinde

değerlendirilebilecek özelliklerine geçmeden önce, bu bağlantıyı vurgulayan bir Dünya

Bankası belgesine göndermede bulunmakta yarar var. Bütüncül kıyı alanları yönetiminin

temel ilkelerinin sergilendiği bu çalışmada doğruda doğruya, kıyı yönetimi ile yeni

yürütüm anlayışı vurgulanmaktadır: “Bütüncül kıyı alanları yönetimi ... bir ‘governance’

sürecidir.”367 Ancak, yapıtta yalnızca kıyı yönetiminin "governance" sürecinin bir

parçası olduğuna değinilmiş, bunun dışında bir çözümlemeye yer verilmemiştir. Kıyı

yönetimiyle ilgili hiçbir kuramsal çalışmanın üstünde durmadığı bu ilişkiyi, söz konusu

belgenin ele almadığı yönleriyle incelemekte yarar var.

365 Gerry Stoker, “Governance as Theory: Five Propositions”, International Social Science, March 1988, S.155, s.17-44. 366 Bob Jessop, “The Rise of Governance and the Risks of Failure: The Case of Economic Development”, International Social Science Journal, March 1988, S.155, s.29-47. 367 Jan C. Post ve Carl G. Lundin (Der.), The Noordwijk Guidelines for Integrated Coastal Zone Management, Washington DC, The World Bank, 1993, s.1.

169

Page 179: İVERSİTESİ SOSYAL B L MLER ENST TÜSÜ KAMU YÖNET M VE S ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/1432/2050.pdf · bölgeleri, insan ve diğer canlılar için her zaman önem taşıyan

Bu çalışmanın daha önceki bölümlerinde değinildiği gibi, bütüncül kıyı alanları

yönetimi öncelikle halk katılımına dayanır. Bu yeni yönetim anlayışında, ekonomik ve

toplumsal yararın elde edilmesinde yeni özel yöntemlerin geliştirilmesi gerektiğine

inanılır. Kıyı kaynaklarından sürdürülebilir bir biçimde yararlanmak için tüm sektörlerin

işbirliği içinde olması gerekir. Devletin tüm organları (özeksel ya da yerel) kıyı yönetimi

içinde düşünülür. Bu amaçla insan kaynaklarının ve kurumsal gelişimin güçlendirilmesi

esastır. Bireylerin kıyı kaynaklarından eşit bir biçimde yararlanmasına çalışılır. Ancak

kıyıda gerçekleştirilecek planlama ve koruma etkinliklerinde önceden kazanılmış

haklara saygı duyulması da önemlidir; özellikle taşınmazlar ve iyelik üzerindeki haklara.

Çevre koruma ve ekonomik gelişme bir arada düşünülür; bunlar birbirlerini dışlayan

kavramlar değildir. Kıyı kaynaklarından yararlanma biçimlerinin kalkınma ve çevre

üzerindeki etkilerinin tümünü birden ele alacak, kapsamlı bir anlayışın geliştirilmesi

zorunludur. Bu iki kavram arasındaki ilişkiler yalnızca fiziksel ve çevresel değil,

ekonomik kavramlarla da açıklanmalı ve anlaşılmalıdır. Kıyı yönetim sürecinin her

aşamasında başarım değerlendirmesine gidilmelidir. Kıyıdan yararlanan ya da kıyı ile

etkileşim içinde bulunan tüm sektörlerin aralarındaki ilişkiler tam olarak belirlenmelidir.

Bütüncül kıyı alanları yönetimi klasik imar planlamasından çok daha geniş kapsamlıdır;

disiplinlerarası bir yaklaşımı gerektirir. Kıyı ve deniz kaynaklarının kullanımında tüm

taraflar arasında anlaşma ve uyuma varılması gerekmektedir. Yatay ve dikey doğrultuda

tüm sektörler arasında iletişim kurulmaya önem verilmelidir. Kıyı alanlarının gelişimi ve

iyi bir biçimde yönetilebilmesi için yerel değerlerin, geleneklerin göz önünde

bulundurulması ve öncelikli gereksinimlerinin neler olduğunun saptanması önemlidir.

Ülkelerin bütüncül kıyı alanları yönetimini kendi ulusal ve yerel koşullarına uyarlaması

başarı düzeyini yükseltecektir. Kıyı yönetimi sürecine katılanların eğitilmesi de üzerinde

durulması gereken bir diğer konudur. Kıyı yönetiminde yer alan tüm ortakların eşit ve

dengeli bir biçimde politika belirleme sürecine girmelerine elverişli bir ortam

yaratılmalıdır. Bütüncül kıyı alanları yönetiminin başarısı için tüm bunların yanında,

gerekli yasal ve kurumsal düzenlemelerin gerçekleştirilmesi de gerekir. Özeksel

yönetimin çabalara destek olması, akçal katkılarda bulunması, yönetim programlarının

başarısı için gereken koşullardan biridir. Yerel yönetimlerin ve özel amaçlı kurumların

170

Page 180: İVERSİTESİ SOSYAL B L MLER ENST TÜSÜ KAMU YÖNET M VE S ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/1432/2050.pdf · bölgeleri, insan ve diğer canlılar için her zaman önem taşıyan

çalışmalara vereceği desteğin, başarı düzeyini artıracağı burada anılmalıdır.

Üniversiteler ve araştırma kurumları ile sürekli iletişim içinde olmak gerekmektedir.

Kıyı yönetimi sürecindeki tüm ortaklar (bireyler, gönüllü kuruluşlar, taşınmaz sahipleri,

yerel yönetimler, özel amaçlı kuruluşlar vb.) arasında eşgüdüm kurulmalıdır. Çevre

sorunlarının niteliğinden dolayı, ülkeler arasında da yakın iletişimin ve işbirliğinin

sağlanması gerekmektedir.

Görülebileceği gibi, yeni kıyı yönetimi yaklaşımının bütün bu özelliklerini yeni

yürütüm anlayışında bulmak olanaklı. Dolayısıyla bütüncül kıyı alanları yönetiminin

"governance" sürecinden başka bir şey olmadığını söylemek çok da yanlış olmayacaktır.

Bu süreç içerisinde, doğanın korunmasından ve toplum yararından çok, ekonomik

gelişmenin önünde bir engel olarak durduğu kabul edilen çevre sorunlarının giderilmesi

önem taşımaktadır. Söz konusu yeni yönetim anlayışında vurgu daha çok doğal

kaynakların tükenmesine, turizme, özel sektörün ve sivil toplumun güçlendirilmesine

yapılır. Yönetim sürecinde, ulusal devletin yanı sıra uluslararası örgütlerin, yerel

yönetimlerin, özel kesimin ve sivil toplum kuruluşlarının da önemli bir edimci olarak yer

alması, çalışmaların daha çok uluslararası akçal kuruluşların desteğiyle

gerçekleştirilmesi, geleneksel yönetim biçiminin yanında yeni özel amaçlı kurumlara yer

verilmesi, yeni kıyı yönetimi yaklaşımının biçimlenmesinde bilimsel-teknolojik

gelişmelerden daha çok, ekonomide ve yönetimde yaşanan değişimlerin baskın

olduğunu ortaya koymaktadır. Her ne kadar, yeni kıyı yönetimi yaklaşımında, çalışmalar

sırasında yerel koşulların göz önünde bulundurulmasının gerekliliği üzerinde duruluyor

olsa da, önerilen ilkelerle küresel, türdeş bir kıyı yönetimi dizgesi yaratılmak istendiği

açıktır.

VI.Değerlendirme

Uluslararası alanda gözlenen toplumsal-ekonomik değişimlerin kıyı yönetimine

etkisinin ve uluslararası örgütlerin kıyı alanlarına bakış açılarının yansıtılmaya çalışıldığı

bu bölümün temel kaygısı, kıyı yönetiminin geçirdiği değişim sürecinde uluslararası

örgütlerin rolünü sorgulamaktı. Dünya Bankası, Birleşmiş Milletler gibi örgütlerin kıyı

171

Page 181: İVERSİTESİ SOSYAL B L MLER ENST TÜSÜ KAMU YÖNET M VE S ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/1432/2050.pdf · bölgeleri, insan ve diğer canlılar için her zaman önem taşıyan

alanlarına ilişkin etkinlikleri, izledikleri politikalar yukarıda ayrıntılı biçimde incelenip

çözümlendiği için burada yalnızca, üzerinde durulmayan kimi konuların

vurgulanmasıyla yetinilecektir.

Son yıllarda çevre sorunları ve özellikle de kıyı yönetimi ile ilgili kuramsal

çalışmaların önemli bir bölümünde, uluslararası örgütlerin ya da gönüllü kuruluşların

küresel sorunların çözümünde etkin bir rol oynayabilecekleri konusunda oydaşmaya

varıldığı görülmektedir. Bu tür kuruluşların, çevre sorunlarına çözüm bulma çabalarına

diğer edimcilerden -ulusal devlet, yerel yönetimler, yöre halkı gibi- daha fazla katkıda

bulunabilecek yapıda oldukları biçimindeki genel görüşün, uygulamada sağlanan kimi

yerel katkılar bir yana bırakılacak olursa, pek çok yönden tartışmalı olduğu ortadadır.

Öncelikle, sanıldığının aksine, bu tür örgütlerin sorunları çözmede ya da en azından

boyutlarını daha aşağıda tutmada diğerlerine oranla fazla etkili olduğuna ilişkin güçlü

kanıtlar bulmak çok da kolay olmayacaktır. Çalışmada değinilen Birleşmiş Milletler,

Dünya Bankası örneklerinde bu konunun ipuçlarını bulmak olanaklıdır. Söz konusu

alana ayrılan akçal kaynağın, bir başka yöntemle ya da bir başka örgütlenme biçimiyle

daha başarılı sonuçlar verip veremeyeceği denenmiş değildir. Üzerinde durulması

gereken bir diğer nokta ise son dönemdeki ekonomik-toplumsal dönüşümlerle ilgilidir.

Yukarıda yer verilen kıyı yönetimi ilkelerini ve bu ilkeler uyarınca başlatılan

programları, ulus-üstü örgütlenmelerin ekonomik ve toplumsal yaşamda edindikleri

güçlü konumun çevre sorunları alanına bir yansıması olarak değerlendirmek de

olanaklıdır. Bir anlamda, ulusal devletlerin çevre sorunları alanında da etkilerinin

azalmaya ya da hareket alanlarının yalnızca önceden belirlenmiş küresel ilkeler

çerçevesiyle sınırlanmaya başladığı söylenebilir. Bir uluslararası örgütten destek alan

ülkenin ya da yerel birimin, kıyı yönetiminin örgütsel yapısını, izleyeceği yöntemi ve

çalışmalarını, destek veren kurumun ilkeleri doğrultusunda belirlemek zorunda kalacağı

görülecektir.

Bir başka konu da, daha önce de değinildiği gibi, bu tür kuruluşlar arasındaki

büyüklük farkıdır. Genelde uluslararası örgütlerin ve gönüllü kuruluşların çevre

sorunları alanında önemli sorumluluklara sahip olması gerektiği ve bu doğrultuda

172

Page 182: İVERSİTESİ SOSYAL B L MLER ENST TÜSÜ KAMU YÖNET M VE S ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/1432/2050.pdf · bölgeleri, insan ve diğer canlılar için her zaman önem taşıyan

desteklenmesi gerektiği söylenirken, bunların arasındaki büyüklük farkları çoğu kez göz

ardı edilerek örgütlerin tümü denk yapıdaymış, denk büyüklükteymiş gibi kabul

edilmektedir. Oysa örgütler arasındaki farklar, hepsini aynı pota içinde görmemize

olanak tanımayacak kadar büyüktür. Bu durumun doğal sonucu da, bunlardan yalnızca

birkaçının etkin bir biçimde işlevlerini yerine getirebilmesi ve diğerleri üzerinde denetim

sağlayabilmesidir.

Dünya Bankası, Birleşmiş Milletler gibi büyük uluslararası kuruluşların, çevre ile

ilgili öncelikli sorun alanlarını, buna ilişkin politikaları ve yürütülecek çalışmaları

öncede saptadıkları bilinmektedir. Bunu da, devletler arasında işbirliği olanakları

yaratarak, türlü toplantılar düzenleyerek, eylem planları ya da bildirgeler hazırlayarak

gerçekleştirmektedirler. Küresel çevre sorunların gözler önüne serilmesinde, devletler

arasında işbirliği olanaklarının yaratılmasında, kamuoyunun harekete geçirilmesinde bu

tür kuruluşların önemli işlevler gördüğüne kuşku yok. Ancak konu bir başka açıdan ele

alındığında bu denli olumlu değerlendirmelerde bulunmak güçleşmektedir.

Büyük uluslararası örgütlerin, söz konusu etkisi yalnızca küresel çevre sorunları

ile ilgili politikaları belirlemesiyle ya da çok sayıda çalışmaya imza atarak bu alandaki

uygulamaları kendi dünya görüşü doğrultusunda biçimlendirmesiyle ortaya çıkmıyor.

Önceden de değinildiği gibi, uluslararası örgütler, belli bir yerdeki kıyı yönetimi

programını, ancak belli bilimsel yöntem ve araçların kullanılması koşuluyla

desteklemektedirler. Bu durumun, bilimsel çalışmaların alacağı yönün büyük

uluslararası (akçal) kuruluşlarca belirlenmesi anlamına geleceği düşünülebilir. Bir

anlamda, bu tür kuruluşlar, gerçekleştirdikleri ya da akçal açıdan destekledikleri

'projelerde' bilimden yalnızca teknik anlamda yararlanmak, özellikle toplumsal

bilimlerde ise ana doğrultuları kendisi belirlemek eğilimindedir. Bu tür uluslararası

örgütlerin, bundan bir adım daha öteye giderek bilim dünyasını kendi ilkeleri, anlayışı,

dünya görüşü çerçevesinde yönlendirdiği hatta biçimlendirdiği söylenebilir. Günümüzde

akademik dünyada yaygın olarak tartışılan ve genelde içeriği bu tür kuruluşların bakış

açısına göre doldurulan, yeni yürütüm anlayışı/yönetişim (governance), sürekli ve

dengeli kalkınma (sustainable development), iyi yönetim (good governance) gibi

173

Page 183: İVERSİTESİ SOSYAL B L MLER ENST TÜSÜ KAMU YÖNET M VE S ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/1432/2050.pdf · bölgeleri, insan ve diğer canlılar için her zaman önem taşıyan

kavramların öncelikle büyük uluslararası örgütlerce kullanıldığını, ardından akademik

yazına güçlü bir biçimde girdiğini görüyoruz.

Uluslararası örgütlerin kıyı alanlarına yönelik etkinliklerini bir başka açıdan

değerlendirmek de olanaklıdır. Özellikle, teknik olanakları ve yönetsel yapıları güçlü

olmayan ülkeler söz konusu programlar aracılığıyla kimi kıyı bölgeleri için kazanımlar

sağlayabilirler. Ancak uygulanan pilot projelerdeki başarının bir iki yöreyle sınırlı

kalmaması, buradaki deneyimden elde edilecek kazanımların ülke yüzeyine

yansıtılabilmesi için öncelikle güçlü bir ulusal kıyı yönetimi düzeneğinin kurulması

gerekmektedir. Yoksa, yeni başlatılan kıyı yönetimi programlarının, Türkiye örneğinde

olduğu gibi, uygulamaya geçemeyip kağıt üstünde kalması, var olan geleneksel yönetim

yapısını daha da parçalı durumu getirmesi ya da en iyi olasılıkla, yerel düzeyde başarılı

olan ancak ülke yüzeyine yayınlaştırılamayan örnek çalışmalar olarak kalması

kaçınılmazdır.

174

Page 184: İVERSİTESİ SOSYAL B L MLER ENST TÜSÜ KAMU YÖNET M VE S ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/1432/2050.pdf · bölgeleri, insan ve diğer canlılar için her zaman önem taşıyan

Üçüncü Bölüm:Türkiye'de Kıyı Yönetimi ve Tüzel Açıdan Kıyıların Durumu

Türkiye'de, özellikle 1992 Rio Çevre ve Kalkınma Konferansı'ndan sonra,

geleneksel dizgeden bağımsız olarak ya Gündem 21 gibi çevre sorunlarını küresel

düzeyde ele alan kimi belgelerin zorlamasıyla ya da Dünya Bankası gibi uluslararası

akçal destek kuruluşlarının desteğiyle yeni kıyı yönetimi girişimlerinin başlatıldığından

söz edilmişti. Anılan gelişmeyi, uluslararası alanda kıyı yönetimi anlayışındaki

değişimin bir yansıması olarak değerlendirmek olanaklıdır. Ancak bu yeni eğilimin,

kıyılardaki sorunların nicelik ve nitelik açısından ağırlaşmaya başlamasından ve öteden

beri uygulanagelen kıyı yönetimi dizgesinin yetersizliklerinden beslendiği de bir başka

gerçek. Yeni kıyı yönetimi yaklaşımlarının Türkiye kıyılarına etkisini bütün yönleriyle

değerlendirebilmek için, önce, bu yeni eğilimi doğuran koşulları sergilemek

gerekmektedir. Üçüncü bölümde, bu amaç doğrultusunda, önce Türkiye kıyılarının genel

durumu ortaya konarak içinde bulunduğu sorunlara değinilecek, ardından kıyı

yönetiminin tüzel boyutlarına yer verilecek, son olarak da, kıyıya yönelik olarak izlenen

politikalar kamu yararı bağlamında değerlendirilmeye çalışılacaktır.

I.Türkiye'de Kıyı Yönetimine Duyulan Gereksinim

Türkiye'de kıyı alanlarının içinde bulunduğu sorunları incelemek aynı zamanda,

ülkenin genel olarak yerleşim ve çevre sorunlarını da ortaya koymak anlamına

gelecektir. Nüfusun yaklaşık yarısının kıyı bölgelerinde yaşaması, Türkiye genelinde

nüfus yoğunluğu km2'de 73 kişi olmasına karşılık kıyı illerinde bu sayının 127 olması,

tüm sanayi ürünlerinin %70-80'inin kıyı illerinden sağlanması bu yargıyı

doğrulamaktadır.368 Ancak kıyılar, evsel ve endüstriyel atıklardan, enerji santrallerinden

ya da kent yaşamından kaynaklanan kirlilik gibi karasal bölgelerde de görülebilecek

sorunların yanı sıra doğal yapılarına özgü değişik kirlenmelere ya da baskılara da sahne

368 Devlet Planlama Teşkilatı, Türkiye Ulusal Çevre Stratejisi ve Eylem Planı, 2. Baskı, Şubat 1999, Ankara.

175

Page 185: İVERSİTESİ SOSYAL B L MLER ENST TÜSÜ KAMU YÖNET M VE S ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/1432/2050.pdf · bölgeleri, insan ve diğer canlılar için her zaman önem taşıyan

olmaktadır. Bir başka anlatımla kıyı alanlarında, üzerinde nüfus ve ekonomik etkinlik

yoğunluğu fazla olduğu için buralarda, hem kara bölgelerine, hem de kendi doğal

yapılarına özgü sorunları gözlemlemek olanaklıdır. Türkiye kıyılarının, evsel ve

endüstriyel atıklardan, denize katı atık boşaltılmasından, deniz ulaşımı ve kazalarından,

liman ve marina yapımından, kıyıların doldurulmasından369, aşırı avlanmadan ya da

deprem, sel gibi doğal yıkım olaylarından kaynaklanan kirlilik ve sorunların tehdidi

altında olduğu bilinmektedir. Ancak, burada, hem çalışmanın kapsamını aşması hem de

kimi yerlerde değinilmiş olmasından ötürü, sözü edilen bu sorunların tümüne birden yer

verilmeyecek, yalnızca turizm ve ikinci konutlardan kaynaklanan sorunlar üzerinde

durulacaktır.

Türkiye kıyıları üzerindeki baskıda turizm etkinliklerinin ayrı bir yeri

bulunmaktadır Aşağıdaki çizelgeden de görülebileceği gibi, turizm hareketleri özellikle

1970'li yıllardan sonra hızlanmış, 1980'lerde turizmden elde edilecek geliri artırmak

üzere alınan önlemler ülkeye gelen turist sayısında büyük bir artışa yol açmıştır. Bu

açıdan, 1982 yılında çıkartılan Turizmi Teşvik Kanunu, Türkiye'de kitle turizminin

gelişimi açısından bir dönüm noktasını simgelemektedir. Yasayla, bir yandan bu

alandaki girişimlerini desteklemek üzere özel önlemler getirilirken bir yandan da

bozulmamış kıyı alanları, verimli tarım toprakları, tarihi ve doğal değerler turizmin

hizmetine sunulmuştur.

369 Türkiye kıyılarının önemli bir bölümünde olumsuz etkisini gösterecek olan Karadeniz Sahil Yolu projesini burada anmak gerekir. 1997'de başlanan yol çalışmaları Samsun-Sarp arasındaki 559 km'lik mesafeyi kapsamaktadır. Yol yapımının önemli ölçüde denizin doldurulmasına dayandığı proje, ÇED raporlarının eksik olması, doğal dengeyi ve doğal varlıkları tehdit etmesi, balıkçılık gibi geleneksel geçim kaynaklarını yok etmesi, halk katılımı ve kamuoyu bilgilendirilmesindeki eksiklik gibi nedenlerle Karadeniz kıyılarında yeni sorunları gündeme getirebilecektir. Bolaman-Hopa arasındaki 345 km'lik yolun yaklaşık 150 km'sinin denizi doldurarak yapılacağını da belirtmek gerekir. Bkz. Sami Koç, "Doğu Karadeniz Sahil Yolu İyileştirme Projesi Hakkında Görüş ve Öneriler", I. Karadeniz Kalkınma Kurultayı: Gönüllü Kuruluşlar ve Kişisel Katkılar (17-18 Mayıs 1998, Samsun), Karadeniz'in Özelliklerini Koruma Kulübü Derneği, Ankara, 1999. s.114-117.

176

Page 186: İVERSİTESİ SOSYAL B L MLER ENST TÜSÜ KAMU YÖNET M VE S ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/1432/2050.pdf · bölgeleri, insan ve diğer canlılar için her zaman önem taşıyan

Çizelge 11: Türkiye'de Turizmin Gelişimi

Yıllar Gelen Turist (1000 Kişi)

Endeks Turizm Geliri (Milyon $)

1953 91 100 -1960 124 136 -1970 725 797 -1975 1.541 1.693 201 1980 1.288 1.415 326 1983 1.625 1.786 420 1984 2.117 2.326 548 1985 2.615 2.874 1.094 1986 2.391 2.627 950 1987 2.856 3.138 1.476 1988 4.173 4.586 2.355 1989 4.459 4.900 2.557 1990 5.389 5.922 3.225 1991 5.518 6.064 2.654 1992 7.076 7.776 3.639 1993 6.501 7.144 3.959 1994 6.671 7.331 4.321 1995 7.727 8.491 4.957 1996 8.614 9.466 5.650

1997(1) 9.700 10.659 7.500 1998(2) 11.000 12.088 8.500

(1) Gerçekleşme Tahmini (2) Tahmin

Kaynak: Devlet Planlama Teşkilatı

İkinci konut yatırımlarının plansız biçimde kıyı alanlarında yoğunlaşması da bir

diğer önemli sorunu oluşturmaktadır. Önemli bölümünün kıyılarda, verimli tarım

topraklarında ve ormanlık alanlarda yer aldığı bu konutlar, yılın yalnızca belirli

dönemlerinde kullanılmasına karşın, kurulu oldukları yörelerde yoğunluğu artırarak

büyük altyapı sorunlarına neden olmaktadır.370 Bu anlamda, ikinci konutların kıyı

370 Başbakanlık Toplu Konut İdaresi Başkanlığı'nın 1996 yılında yaptırdığı bir araştırmada bu sonuçları doğrulayan bulgulara rastlamak olanaklıdır. Balıkesir'in Burhaniye, İzmir'in Çeşme ve Muğla'nın Bodrum ilçelerinde yapılan alan araştırmasına göre, toplu konut sitelerinin yalnızca %8.5'inde kanalizasyon sistemi bulunmakta, %82'sinde çöpler düzenli olarak toplanabilmekte,

177

Page 187: İVERSİTESİ SOSYAL B L MLER ENST TÜSÜ KAMU YÖNET M VE S ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/1432/2050.pdf · bölgeleri, insan ve diğer canlılar için her zaman önem taşıyan

alanlarına yaptığı baskı iki biçimde kendini göstermektedir. Birincisinde doğal

güzelliklerin, doğal kaynakların ya da tarım topraklarının üzerine kurulmuş konutların

doğrudan doğruya doğa üzerine yaptığı bir baskı söz konusudur; ikincisi ise, bu tür

yapıların nüfus yoğunluğunu dengesiz bir biçimde artırarak kentsel altyapıya getirdikleri

yükle ilgilidir. İkinci konutlarla ilgili olarak değinilmesi gereken bir konu da kıyı

alanlarının kamu yararına kullanımı sorunudur. Toplumun bütün kesimlerinin yararına

açık olması gereken kıyı alanları, bu tür yapılarla yalnızca sınırlı bir kümenin denetimine

bırakılmakta, halkın kıyılara erişimi engellenmektedir. Türkiye'nin kıyı politikalarının

kamu yararı bağlamında incelendiği bölümde konuya ayrıntılı biçimde yer verilecektir.

Özellikle Türkiye’de, kıyı bölgelerinin içinde bulunduğu bir başka sorunun da,

kıyı kentlerinin kimliklerini yitirmesi olduğu söylenebilir. Sanayileşmenin, kentleşmenin

ve turizm etkinliklerinin hızlanıp yaygınlaşmasının, bu açıdan, diğerlerinden daha çok,

kıyı kentlerini etkilediğine kuşku yok. Artan nüfusun gereksinimlerini karşılamak üzere

kıyı alanlarında altyapının geliştirilmesi, sanayi ve turizm tesislerine ya da enerji

santrallerine kıyıda yer verilmesi, kıyı kuşağı boyunca -çoğu kez de denizi doldurarak-

yol geçirilmesi, ormanlık alanların ikinci konutlar ya da işyerleri için ayrılması, kıyı

kentlerinin kimliğinin bozulmasına yol açan en önemli etmenlerdendir. 1950'li yıllarda

yapılan Karadeniz Sahil Yolu’nun, Trabzon’un deniz ile bağını keserek kentin tarihsel

kimliğinin bozulması sürecine katkıda bulunması bu konuya örnek verilebilir.371

Samsun-Sarp arasındaki kıyı kuşağından -çoğu yerde denizden- geçecek Karadeniz Sahil

Yolu'nun da kıyı kentlerine benzer etkilerde bulunacağına kuşku yok.

%56.2'sinde düzenli otopark bulunmaktadır. %86.7'si deniz kıyısında bulunan bu konutlardan yılda 4 aydan daha az yararlananların oranı %85.8'dir. Bkz. Ülker Baykan Seymen, Hülya Koç, Türkiye'de Kıyı Yerleşmelerinde Tatil Konutları, Başbakanlık Toplu Konut İdaresi Başkanlığı, Ankara, 1996. 371 Baran İdil, “Kıyı Kentlerimizin Yok Olan Kimlikleri ve Düşündürdükleri: Trabzon Özelinde Bir İrdeleme”, Mimarlık, 1989/2, S.234, s.94-95.

178

Page 188: İVERSİTESİ SOSYAL B L MLER ENST TÜSÜ KAMU YÖNET M VE S ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/1432/2050.pdf · bölgeleri, insan ve diğer canlılar için her zaman önem taşıyan

II.Kıyılara İlişkin Tüzel Düzenlemeler

Kıyılardan yararlanmada kamu yararı anlayışının ne ölçüde tüzel düzenlemelere

yansıdığını anlayabilmek; yasama, yürütme ve yargı organlarının kıyı alanlarına bakışını

ortaya koyabilmek; türlü uluslararası belgelerde ya da örgütlerin yayınlarında

benimsenen evrensel kıyı yönetimi ilkelerinin yasalarda ne ölçüde yer bulabildiğini

saptayabilmek için kıyılara ilişkin tüzel yapıyı ayrıntılı biçimde incelemek yerinde

olacaktır. Bu amaç doğrultusunda, önce, kıyı ile ilgili ilk yasa kuralının çıkarıldığı

1972’den günümüze değin tarihsel gelişim içinde doğrudan doğruya kıyıyı ele alan yasal

belgelere372 yer verilecek, ardından da, yürürlükte bulunan tüzel düzenlemeler türlü

açılardan değerlendirilmeye çalışılacaktır. Temelde başka konular üzerine çıkarılmış

olan ancak kimi yönleriyle kıyıları ilgilendiren diğer yasalara da yeri geldiğince

değinilecektir. Kıyı ve deniz sorunlarına ilişkin taraf olunan çeşitli uluslararası

antlaşmalara ya da örgütlere, ilgili bölümlerde değinildiği için burada yer

372 04.04.1926 tarihli 743 sayılı Medeni Kanun’u dışarıda bırakırsak 1972 yılından günümüze değin başlıbaşına kıyıları ele alan pek çok yasal düzenleme gerçekleştirilmiştir. Bir bölümüne çalışma boyunca da değinilecek olan söz konusu yasal belgeleri şöyle sıralamak olanaklı: 20.07.1972 tarihli 1605 sayılı (6785 sayılı) İmar Kanunu’nda Bazı Değişiklikler Yapılması Hakkında Kanun; 18.01.1975 tarihli İmar Kanunu'nun Ek 7 ve 8 inci Maddelerine İlişkin Yönetmelik (16.02.1975 Tarihli ve 15151 Sayılı Resmi Gazete'de düzeltmesi vardır.); 17.04.1990 tarihli 1982 Anayasası; 02.06.1983 tarihli İmar Kanunu'nun Ek 7 ve 8 inci Maddesine İlişkin Yönetmeliğin 4.2 Maddesine Fıkra Eklenmesine Dair Yönetmelik; 22.11.1983 tarihli 2960 sayılı Boğaziçi Kanunu; 05.12.1983 tarihli İmar Kanunu'nun Ek 7 ve 8 inci Maddesine İlişkin Yönetmeliğin 4.2 Maddesine Fıkra Eklenmesine Dair Yönetmelik; 01.12.1984 tarihli 3086 sayılı Kıyı Kanunu; 18.05.1985 tarihli 3086 Sayılı Kıyı Kanununun Uygulanmasına Dair Yönetmelik; 10.07.1986 tarihli 3086 Sayılı Kıyı Kanununun Bazı Maddelerinin İptaline Dair Anayasa Mahkemesi Kararı; 04.10.1989 tarihli 6785 Sayılı İmar Kanununun Bir Maddesinin Değiştirilmesi Hakkında Kanunun Bazı Maddelerinin İptaline Dair Anayasa Mahkemesi Kararı; 17.04.1990 tarihli 3621 sayılı Kıyı Kanunu’nun İptaline Dair Anayasa Mahkemesi Kararı; 03.08.1990 tarihli Kıyı Kanununun Uygulanmasına Dair Yönetmelik; 23.01.1992 tarihli 3621 sayılı Kıyı Kanununun Bazı Maddelerinin İptaline Dair Anayasa Mahkemesi Kararı; 11.07.1992 tarihli 3830 sayılı Kıyı Kanununda (3621 sayılı) Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun; 13.10.1992 tarihli Kıyı Kanununun Uygulanmasına Dair Yönetmeliğin Bazı Maddelerinin Değiştirilmesi Hakkında Yönetmelik; 30.03.1994 tarihli Kıyı Kanununun Uygulanmasına Dair Yönetmeliğin Bazı Maddelerinin Değiştirilmesi Hakkında Yönetmelik; 27.07.1996 tarihli Kıyı Kanununun Uygulanmasına Dair Yönetmeliğin Bazı Maddelerinin Değiştirilmesi Hakkında Yönetmelik.

179

Page 189: İVERSİTESİ SOSYAL B L MLER ENST TÜSÜ KAMU YÖNET M VE S ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/1432/2050.pdf · bölgeleri, insan ve diğer canlılar için her zaman önem taşıyan

verilmeyeceğini de eklemek gerekir.373 Türkiye'de kıyı yönetimini biçimlendiren temel

düzenlemelerin zamandizimsel biçimde incelenmesine geçmeden önce kıyıların genel

olarak içinde bulunduğu tüzel durumu ana hatlarıyla ortaya koymada yarar var.

Tüzel düzenlemelerde, kıyılara, nicelik ve nitelik açısından, diğer çevre

öğelerine göre, ayrıcalıklı bir yer verildiğini söylemek olanaklıdır. Anayasada konuya

"Sosyal ve Ekonomik Haklar ve Ödevler" bölümünde değinilerek, buralardan

yararlanmanın sosyal ve ekonomik bir hak olduğunun öngörülmesi, kıyıların devletin

hüküm ve tasarrufu altında bulunduğunun,374 kıyı kuşağından yararlanmada öncelikle

kamu yararının gözetileceğinin vurgulanması söz konusu değerlendirmenin en güçlü

dayanaklarındandır. Aynı Anayasa kuralı uyarınca çıkarılan Kıyı Kanunu'nu ve

aşağıdaki sayfalarda daha ayrıntılı biçimde değinilecek olan, dolaylı ya da dolaysız

biçimde kıyıları ilgilendiren çok sayıda tüzel düzenlemeyi göz önünde

bulundurduğumuzda, kıyıların korunmasında yasal araçlardan yoğun bir biçimde

yararlanıldığı ortaya çıkacaktır. Tüzel dizgemizde kamu malları içinde yer alan kıyılar,

373 1997 yılına değin Türkiye çevre sorunları konusunda 38 sözleşmeye ve 29 bildirgeye imza atmıştır. Bunların yanı sıra 15’de ikili antlaşmaya taraf olmuştur. Bkz. Devlet Planlama Teşkilatı, Türkiye Ulusal Çevre Stratejisi ve Eylem Planı, 2. Baskı, Şubat 1999, Ankara, s.10. Türkiye'nin taraf olduğu, kıyı ve deniz alanları ile ilgili düzenlemeleri içeren uluslararası belgeleri ise şöyle sıralamak olanaklı: 1972 tarihli Stockholm İnsan ve Çevre Konferansı Bildirgesi, 1976 tarihli Akdeniz'in Kirlenmeye Karşı Korunması Sözleşmesi, 1978 tarihli Gemilerden Kaynaklanan Kirliliğin Önlenmesi Sözleşmesi, 1980 tarihli Akdeniz'in Kara Kökenli Kirleticilere Karşı Korunması Hakkında Protokol, 1976 tarihli Fevkalade Hallerde Akdeniz'in Petrol ve Diğer Zararlı Maddelerle Kirlenmesinde Yapılacak İşbirliğine Ait Protokol, 1995 tarihli Akdeniz'de Özel Koruma Alanlarına İlişkin Protokol, 1996 tarihli Akdeniz'de Tehlikeli Atıkların Sınırlarötesi Taşınımından Kaynaklanan Kirliliğin Önlenmesi İzmir Protokolü, 1985 tarihli Ozon Tabakasının Korunmasına Dair Viyana Sözleşmesi, 1987 tarihli Ozon Tabakasını İncelten Maddelere Dair Montreal Protokolu, 1992 tarihli Biyolojik Çeşitlilik Sözleşmesi, 1989 tarihli Tehlikeli Atıkların Sınırlarötesi Taşınımının ve İmhasının Kontrolü Sözleşmesi, 1992 tarihli Rio Çevre ve Kalkınma Konferansı Bildirgesi, 1992 tarihli Karadeniz'in Kirliliğe Karşı Korunması Sözleşmesi, 1992 tarihli Karadeniz Deniz Çevresinin Kara Kökenli Kaynaklardan Kirlenmeye Karşı Korunması Dair Protokol, 1992 tarihli Karadeniz Deniz Çevresinin Petrol ve Diğer Zararlı Maddelerle Kirlenmesine Karşı Acil Durumlarda Yapılacak İşbirliğine Dair Protokol, 1992 tarihli Karadeniz Deniz Çevresinin Boşaltmalar Nedeniyle Kirlenmesinin Önlenmesine İlişkin Protokol. 374 "Hüküm ve tasarrufu altında bulunma" deyişi ile kıyıların devletin iyeliğinde olması değil, yönetimin buralarda "denetim" ve "gözetim" yetkilerini elinde bulundurulması anlatılmaktadır. Bkz. Aydın Zevkliler, "Kıyılarda Mülkiyet İlişkileri", Amme İdaresi Dergisi, Eylül 1979, C.12, S.3, s.80.

180

Page 190: İVERSİTESİ SOSYAL B L MLER ENST TÜSÜ KAMU YÖNET M VE S ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/1432/2050.pdf · bölgeleri, insan ve diğer canlılar için her zaman önem taşıyan

"sahipsiz mallar" kümesi içinde değerlendirilmektedir.375 Bundan ötürü, kıyılarla ilgili

tüzel işlemler de diğer kamu malları için geçerli olan ilkelerce biçimlenir. Bir başka

anlatımla kıyılar, devir ve ferağ edilemez (başkasının üstüne geçirilemez), zaman aşımı

ile edinimleri söz konusu olamaz, özel hukuk işlemlerine konu olamaz, gerçek kişiler

lehine ayni hak kurulamaz, tapu sicili hükümlerine bağlı değildir, haczedilemez,

kamulaştırılamaz. Kıyılar, bütün bunların yanında, özel bir koruma dizgesinden de

yararlanırlar.376 Her ne kadar yasal kurallar kıyıda iyeliğin söz konusu olamayacağını,

buralara ilişkin özel bir korumanın getirileceğini öngörse de, uygulamada yasaların kimi

boşluklarından yararlanılarak iyelik kurulduğu bilinmektedir.377

A.Osmanlı Dönemi

Türkiye'de kıyı alanları ile ilgili düzenlemeleri incelemeye geçmeden önce,

geçmişte konunun nasıl ele alındığını görmek, tüzel durumun gelişim çizgisi hakkında

değerlendirmede bulunmamızı kolaylaştırabilir. Daha önce de değinildiği gibi kıyının

doğrudan doğruya bir yasa maddesine konu olması ancak 1972 yılında

375 Öğretide kamu malları, "orta malları", "hizmet malları" ve "sahipsiz mallar" biçiminde kümelenmektedir. Medeni Kanun'un 641. maddesinde "menfaati umuma ait olan mallar" biçimindeki deyişle mera, yaylak, kışlak, otlak, yol, meydan, köprü, pazar yeri, park gibi genel yararlanmaya açık olan yerler yani "orta malları" anlatılmak istenmektedir. "Hizmet malları", kamunun iyeliğinde bulunan ve belli bir hizmete özgülenmiş türlü yapılar ve araçlar gibi mallardan oluşmaktadır. Kıyıların da içinde değerlendirildiği "sahipsiz mallar" kavramı ise yine Medeni Kanun'un aynı maddesi uyarınca, kural olarak özel iyeliğe elverişli olmayan, "menfaati umuma ait sular ile ziraata elverişli olmayan yerler, kayalar, tepeler, dağlar ve onlardan çıkan kaynaklar"dır. Bkz. Sıddık Sami Onar, İdare Hukukunun Umumi Esasları - II. Cilt, 3. Baskı, İsmail Akgün Matbaası, İstanbul, 1966, s.1313-1314; Aydın Gülan, "Kamu Malları", İl Han Özay, Günışığında Yönetim, Alfa, İstanbul, 1996, s.582-588. 376 Türlü yasal düzenlemelerde, kıyılarda kirlenmenin ve yapı yapılmasının önlenmesi üzerine getirilen kurallar bunlardandır. Daha önce ayrıntılı biçimde değinilen, 3621 sayılı Kıyı Kanunu'nun ikinci bölümünün "Kıyının Korunması, Yapı Yasağı ve Kıyıda Yapılacak Yapılar" başlığını taşıyan düzenlemesi buna örnek verilebilir. Bkz. Erden Kuntalp, Deniz Kıyılarının Hukuksal Düzeni, May, Ankara, 1981, s.102-115; Ruşen Keleş, Can Hamamcı, Çevrebilim, 3. Baskı, İmge, Ankara, 1998, s.324. 377 Medeni Kanun'un, sahipsiz ve orta mallarını düzenleyen 641. maddesinde "aksi saptanmadıkça" biçimindeki deyişten ya da 2644 sayılı Tapu Kanunu'nun tarıma uygun olmayan yerleri işgal etme olanağı tanıyan 6. Maddesinden yararlanılarak elde edilen iyelikler bunlardan yalnızca birkaçı. Bkz.

181

Page 191: İVERSİTESİ SOSYAL B L MLER ENST TÜSÜ KAMU YÖNET M VE S ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/1432/2050.pdf · bölgeleri, insan ve diğer canlılar için her zaman önem taşıyan

gerçekleşebilmiştir. Bundan önce ne Osmanlı Dönemi'nde ne de Cumhuriyet

Dönemi'nde bu yönde bir adım atılmıştır. Osmanlı Dönemi'nde kıyılar için özel bir

düzenleme getirilmemiş olmasını hem kıyılar üzerinde yaşamsal öneme sahip olabilecek

bir baskı bulunmamasına hem de kıyıların ekonomik, toplumsal açıdan bugünkü kadar

değer taşımamasına bağlayabiliriz.378 Kuşkusuz bunlara, o dönemde henüz çevre

bilincinden ya da çevre hareketinden söz edilememesi de eklenebilir. Osmanlı’da kıyılar,

diğer topraklarla birlikte değerlendirilmiş, özel bir düzenleme içine alınmamıştır. 1858

yılında çıkarılan Arazi Kanunnamesi’nde sayılan beş toprak türünde de kıyılardan söz

edilmemektedir.379 Ancak, adı geçen yasanın “gûhi, taşlık, kıraç, pırnallık ve otlak” gibi

yerleri “arazi-i mevat” (ölü topraklar) bölümü içinde ele almasından yola çıkarak, benzer

niteliğe sahip olan kıyı parçalarının da bunlar içinde değerlendirildiği yorumunu

yapabilmek olanaklıdır. Bir başka anlatımla, kıyılar tarıma elverişli olmadığından,

genellikle taşlık, kayalık alanlardan oluştuğundan “arazi-i mevat” olarak

değerlendirilebilirdi. Bu tür toprakların, özel iyeliği konu olamadığı, devletin hüküm ve

Cevat Geray, "Kıyılara İlişkin Düzenlemelere Toplu Bakış", Amme İdaresi Dergisi, Mart 1977, C.10, S.1, s. 70, 71. 378 Halil Cin, "Osmanlı Devletinde Kıyıların Hukuki Rejimi", Seha L. Meray’a Armağan, A.Ü. Siyasal Bilgiler Fakültesi Yayını, Ankara, 1981, s. 85-90. 379 1839 Tanzimat Fermanı’nı izleyen yıllardaki Batılılaşma adımlarından bir olarak değerlendirilebilecek Arazi Kanunnamesi, miri toprak anlayışını özel iyelik doğrultusunda değiştirmeyi amaçlıyordu. Buna göre, iyelik biçimine göre beş tür toprak bulunuyordu (m.1): Arazi-i memlûke (mülk topraklar); arazi-i emiriye (arz-ı memleket, arz-ı haviz, mirî arazi, devlet toprakları); arazi-i mevkufe-i sahiha (sahih vakıflar, vakıf arazi); arazi-i metrûke (kamunun kullanımındaki topraklar); arazii mevat (ölü topraklar). Mülk arazi, üzerinde bireysel iyeliğe izin verilen toprakları anlatmak için kullanılmaktaydı. Arazi sahibi toprağını dilediği gibi kullanır, miras bırakabilirdi. Mirî arazi, kuru mülkiyeti devlette kalan, kullanma hakkı sözleşme ile bireylere devredilebilen toprakları anlatıyordu; ülke topraklarının büyük bir bölümü bu küme içinde değerlendiriliyordu. Vakıf arazi ile toplumsal yardıma özgülenen topraklar anlatılmak istenmekteydi. Metrûk arazi, devletin, genel halkın ya da bir köyün, kasabanın ortak kullanımına sunulan topraklar için kullanılmaktaydı. Ölü topraklar ise, kimsenin iyeliğinde ya da tasarrufunda olmayan, bir köy ya da kasaba halkının kullanımına sunulmamış olan “gûhi, taşlık, kıraç, pırnallık ve otlak” gibi boş yerleri ifade eder. Bu tür topraklar, tarıma elverişli olmadığı için “mevat” (ölü) olarak anılıyorlardı. Üzerinde çalışılıp tarıma uygun duruma getirilmedikçe devletin hüküm ve tasarrufu altındaydılar. Bkz. Bülent Köprülü, Toprak Hukuku Dersleri-Cilt I, İ.Ü. Hukuk Fakültesi Yayınları, İstanbul, 1958, s.14, 98; Şakir Berki, Toprak Hukuku, 3. Baskı, A.Ü. Hukuk Fakültesi Yayınları, Ankara, 1967, s.73-88; Cin, “Osmanlı Devletinde Kıyıların Hukuki Rejimi”, s.81-85; Hüseyin Erkan, Kadastro Bilgisi, TMMOB-Harita ve Kadastro Mühendisleri Odası Yayını, Ankara, 1989, s.21-25.

182

Page 192: İVERSİTESİ SOSYAL B L MLER ENST TÜSÜ KAMU YÖNET M VE S ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/1432/2050.pdf · bölgeleri, insan ve diğer canlılar için her zaman önem taşıyan

tasarrufu altında bulunduğu akla getirilecek olursa, Osmanlı dönemi ile Türkiye

Cumhuriyeti döneminde kıyıların bağlı olduğu tüzel dizge arasında bir sürekliliğin

olduğunu öne sürmek çok da yanlış olmayacaktır. Ancak, söz konusu varsayımın bütün

kıyılara genellenemeyeceği de belirtilmeli. Doğal nitelikleri, konumları, ya da başka

yasalarda ele alınış biçimleri açısından “mülk”, “miri”, “vakıf” arazi içinde

değerlendirilebilecek kıyı alanlarının bulunduğunu da eklemek gerekecektir.380

B.1972-1982 Dönemi

Türkiye’de kıyılara ilişkin ilk yasal düzenlemenin gerçekleştirilmesi için 1972

yılını, yani “6785 sayılı İmar Kanununda Bazı Değişiklikler Yapılması Hakkında

Kanun"un ek 7. ve 8. maddelerini beklemek gerekmiştir. Bu yıldan önce konuya ilişkin

özel bir düzenleme yapılmamış, kimi yasaların yalnızca belli bölümlerinde kıyı ile ilgili

hükümlerin yer aldığı gözlenmiştir.381 Yine aynı yıl kıyı alanları ile ilgili olarak “Kıyılar

ve Turistik Alanlar Kanunu Tasarısı” hazırlanmış ancak söz konusu metin yasalaşma

olanağına kavuşamamıştır. Ek 7. ve 8. maddeden önce kıyı ile ilgili özel bir düzenleme

getirilmemiş olmasının nedenlerinden birinin, bu döneme kadar kıyının ekonomik

açıdan bir değer olarak görülmemesi olduğu söylenebilir. Bu yıllardan sonra kıyının

yavaş yavaş değer kazanmaya başlaması turizmin gelişimi ile eşzamanlıdır. 1972

yılından önce kıyı ile ilgili özel bir yasa kuralı bulunmuyor, konu ile ilgili düzenlemeler

Medeni Kanun’un382 ve 1961 Anayasası’nın383 ilgili hükümleri çerçevesinde

380 Cin, "Osmanlı Devletinde Kıyıların Hukuki Rejimi", s. 79. 381 618 sayılı Limanlar Kanunu’nda; 743 sayılı Medeni Kanun’da; 2644 sayılı Tapu Kanunu’nda; 5516 sayılı Bataklıkların Kurutulması ve Bundan Elde Edilecek Topraklar Hakkında Kanun’da; 1580 sayılı Belediye Kanunu’nda; 6086 sayılı Turizm Endüstrisini Teşvik Kanunu’nda ve 775 sayılı Gecekondu Kanunu’nda kıyılarla ilgili maddeleri bulabilmek olanaklı. Bkz. Kuntalp, Deniz Kıyılarının Hukuksal Düzeni, s.9. Örneğin 2290 sayılı Belediye Yapı Yolları Kanunu'nun 4/f maddesinde kıyıdan itibaren 10 metrelik alanın kıyı kuşağı olarak korunması öngörülmekteydi. Bkz. Ruşen Keleş, "Kıyıların Korunması ve Toplum Yararı", A.Ü.SBF Dergisi, Ocak-Haziran 1989, C. XLIV, No:1-2, s.43. 382 1926 yılında kabul edilen Medeni Kanun'un 636. maddesine göre, “Sahipsiz yerlerde birikmek, dolmak ve kaymak veya umuma ait suların mecra veya seviyeleri değişmek gibi bir suretle teşekkül edip kendisinden istifade mümkün olan arazi devletin mülkü olur”, 641. maddesine göre, “Sahipsiz şeyler ile menfaati umuma ait olan mallar devletin hüküm ve tasarrufu altındadır. Hilafı sabit

183

Page 193: İVERSİTESİ SOSYAL B L MLER ENST TÜSÜ KAMU YÖNET M VE S ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/1432/2050.pdf · bölgeleri, insan ve diğer canlılar için her zaman önem taşıyan

yapılıyordu. Kamu mallarının devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunduğunu belirten

söz konusu hükümlerden, yalnızca kıyıda iyelik durumuna ilişkin sorunlara yanıt

olabilecek bir sonuç çıkarılabiliyordu: Kıyıda özel iyelik söz konusu değildir. Buna

benzer biçimde 766 sayılı Tapulama Kanunu’nun 35. maddesinde mer’a, yaylak, otlak,

harman yeri, pazar yerleri gibi halkın yararına ayrılan taşınmazların özel iyeliğe konu

olamayacağı da hükme bağlanmıştı. Anlaşılabileceği gibi bu hükümler kıyı alanları için

yalnızca dolaylı bir koruma önlemi getiriyor, kıyının doğal niteliğini kaybetmesi, kıyı

alanlarında planlama, yapılaşma ve yerleşme sorunları, turizm vb. konular yasal

düzenlemelerin kapsamı dışında kalıyordu.

1.Ek 7. ve 8. Madde

Türkiye’de kıyılara ilişkin ilk tüzel düzenlemeyi 6785 sayılı İmar Kanunu'na

getirilen ek maddeler oluşturmaktadır. 1972 yılında çıkarılan 1605 sayılı “6785 sayılı

İmar Kanununda Bazı Değişiklikler Yapılması Hakkında Kanun"un ek 7. ve 8.

maddeleri kıyılardan yararlanmaya ilişkin kurallarla ilgilidir.384 Daha önce de değinildiği

gibi, bu tarihten önce kıyı alanları ile ilgili yasal sorunlarda Medeni Kanun’un 641.

maddesi ile diğer yasaların ilgili kurallarına başvurulmaktaydı. Kıyıların pek çok yerde

özel iyeliğe, arsa vurgunculuğuna konu edilmesinin, toplumun buralardan yararlanma

olanaklarının kısıtlanmış olmasının, bir anlamda, var olan kuralların kıyının korunması

ve toplum yararına kullanımı için yeterli güvence sağlayamamasının böyle bir

olmadıkça menfaati umuma ait sular ile ziraate elverişli olmayan yerler, kayalar, tepeler, dağlar ve onlardan çıkan kaynaklar kimsenin mülkü değildir. Sahipsiz şeylerin ihraz ve işgali, yollar ve meydanlar, akar sular ile yatakları gibi menfaati umuma ait malların işletilmesi ve kullanılması hakkında ahkâmı mahsusa vazolunur.” Bunların yanında, 912. maddede, özel iyelik altında bulunmayan ve genel kullanıma ayrılan taşınmazların tescile bağlı olmayacağının öngörülmesine de eklemek gerekir. Medeni Kanun’un anılan hükümlerinden de anlaşılabileceği gibi ana kural olarak kıyıların devletin hüküm ve tasarrufu altında olduğu kabul edilmiştir. Ancak, 641. maddedeki, “aksi saptanmadıkça” biçimindeki ifade, bu alanların özel iyeliğe de konu olabileceğini göstermektedir. Medeni Kanun’un ilgili maddelerinin 1972 yılına değin, kıyı alanları ile ilgili uygulamaları yönlendirdiği göz önünde bulundurulursa, bu istisnanın önemi de ortaya çıkacaktır. 383 1961 Anayasası’nın 30. maddesine göre, “Tabiî servetler ve kaynakları, Devletin hüküm ve tasarrufu altındadır. Bunların aranması ve işletilmesi hakkı Devlete aittir.”

184

Page 194: İVERSİTESİ SOSYAL B L MLER ENST TÜSÜ KAMU YÖNET M VE S ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/1432/2050.pdf · bölgeleri, insan ve diğer canlılar için her zaman önem taşıyan

düzenlemenin gerçekleştirilmesinde etkili olduğu söylenebilir.385 Buna, aynı yıl

Stockholm’de yapılan İnsan ve Çevre Konferansı sonrasında oluşan ortamı, bir başka

anlatımla, o dönemde çevre sorunlarının ve çevre duyarlılığının sürekli gündemde

kalmasını da eklemek gerekir.

6785 sayılı yasada değişiklik yapan 1605 sayılı yasanın ek 7. ve 8. maddeleri,

deniz, göl ve nehir kenarlarında 10 metreden az olmamak üzere386 İmar ve İskan

Bakanlığı’nca belirlenen mesafede, “hususi şahıslarca umumun istifadesine ayrılmayan”

yapıların yapılamayacağını, var olanlara da ekleme getirilemeyeceğini öngörmekteydi.

Bu yerlere ilişkin imar planlarının öncelikle hazırlanacağı, deniz, göl ve nehir

kenarlarında kamuya ait arazi ve arsaların özel iyeliğe dönüştürülemeyeceği, buralarda

384 RG, 20.07.1972, S. 14251. 385 Ek 7. ve 8. maddelerden önceki düzenlemeler bir anlamda kıyıda özel iyeliğe olanak tanıyacak ya da daha doğru bir deyişle böyle yorumlanacak biçimde düzenlenmişti. 743 sayılı Medeni Kanun’un 641. maddesinin, üzerinde bireysel iyelik kurulamayacak mallar için “aksi saptanmadıkça” koşulunu getirmesi; 2644 sayılı Tapu Kanunu’nun 6. maddesinin tarıma uygun olmayan toprağı işgal edebilme, 8. maddesinin denizi doldurma yoluyla özel iyelik kazanılabilmesine, 10. maddesinin kıyıda kendiliğinden oluşan yerleri satın alabilme olanağı tanıması; 6086 sayılı Turizm Endüstrisini Teşvik Kanunu’nun 8. maddesinin devletin hüküm ve tasarrufundaki arsaları Bakanlar Kurulu kararı ile devredilebileceğini öngörmesi bunlara örnek verilebilir. Bkz. Cevat Geray, “Kıyıların Toplum Yararına Kullanılmasına İlişkin Sorunlara Genel Bakış”, Mimarlık, S.147, 1976/2, s.68. Örneğin Vedat Dalokay 1969'da şunları yazmaktaydı: "Halkımızın kıyı nimetlerine duyduğu ihtiyacın bilincine varması ve kıyıların ülke turizm ve dinlenmesinde ön plana geçişi, kıyıların ekonomik değerini aniden artırdı. Nüfus artışı, haberleşme ve ulaşım araçlarının hızla gelişmesi, güneş ve denizin insan sağlığındaki önemli rolünün anlaşılması, yalnız kıyı şehirlerindeki halkın değil, uzaktaki halkın da kıyılardan yararlanmak istemesi; halkın doğal eğiliminin ve uygarlığın değerlendirildiği ve tahrik ettiği bu tutku ve bu istek karşısında haksız ve kolay kazanca yönelmiş varlıklı bazı örgüt ve kişiler, gözlerini bu yeni açılan alana diktiler. Sermaye oraya akarak varlıklı sınıflar arasında amansız bir kıyı spekülasyonu başlattı. Su kıyılarımızın en değerli parçaları, şimdi bu sınıfların elindedir. Bu yerler az bir yatırım ve yoğun bir propoganda ile işletmeye açılmış ya da büyük kârlar karşılığı yeniden satışa çıkarılmıştır. Bkz. Vedat Dalokay, "Türkiye'nin Kıyı Sorunları ve Politikası", IX. İskan ve Şehircilik Konferansları: Türkiye'de Orman Köyleri, Yerleşme, Bölge Planlama, Şehirleşme, Doğu Anadolunun Sorunları, A.Ü.SBF Yayınları, Ankara, 1969, s.96. 386 6785 sayılı yasaya ek 7. ve 8. maddelerin getirilmesinden önce, İmar Tüzüğü'nün, 'su kenarlarından en az 30 metre uzaklıkta özel yapıya izin verilmemesi' yönündeki kuralı yürürlükteydi. Bkz. Fehmi Yavuz, Ruşen Keleş, Cevat Geray, Şehircilik: Sorunlar-Uygulama ve Politika, A.Ü. SBF Yayınları, Ankara, 1973, s.420.

185

Page 195: İVERSİTESİ SOSYAL B L MLER ENST TÜSÜ KAMU YÖNET M VE S ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/1432/2050.pdf · bölgeleri, insan ve diğer canlılar için her zaman önem taşıyan

denizi doldurma ve bataklık kurutma yoluyla özel iyelik adına arazi ve arsa

kazanılamayacağı da yasada belirtilmiştir.

İmar Kanunu'na getirilen ek 7. ve 8. maddeler başlangıçta uygulanma olanağına

kavuşamamıştır. Bu amaçla, 4 Kasım 1974 tarihinde İmar ve İskan Bakanlığı bir genelge

yayınlayarak ilgili yasal düzenlemenin uygulanacağını kamuoyuna duyurmak, valileri ve

ilgili kamu görevlileri uyarmak gereksinimi duymuştur. Ancak, yasa maddelerinin

yaşama geçebilmesi için, yaklaşık iki yıl sonra yayınlanacak olan ilgili yönetmeliği

beklemek gerekecektir.387

Ek 7. ve 8. maddelerde, yalnızca kıyıda yapı yapılmasını denetlemek amacı

güdülmüştür. Kıyıdan kaynaklanan sorunları bütüncül bir biçimde ele almak, buralardaki

ekonomik ve toplumsal gelişmeleri yönlendirmeye çalışmak, kirliliği önlemek gibi

konular düzenlemenin ilgi alanı dışındadır. Örneğin bir yapıtta, ek 7. ve 8. madde ile

getirilen kuralların kıyıdan daha çok kıyıya bitişik olan arsa ve arazileri ilgilendirdiği,

sözü edilen düzenlemenin doğrudan doğruya kıyının hukuksal düzenini değil yalnızca

kıyı bölgesinde bulunan arsa ve arazilerin kullanım ilke ve esaslarını ele aldığı

değerlendirmesi yapılmıştır.388 Bu açıdan, söz konusu düzenlemenin yalnızca, 6785

sayılı İmar Kanunu'nun eksik ya da aksayan yönlerini gidermek amacıyla getirilmiş

olduğu söylenebilir. Ek 7. ve 8. maddelerde dikkati çeken bir nokta da, henüz 'kıyı', 'kıyı

bölgesi' ya da 'kıyı alanı' kavramlarının kullanılmaması, onun yerine "deniz, göl ve nehir

kenarları" biçiminde bir deyişin yeğlenmesidir. Bu durum az önceki değerlendirmeyi

destekleyen bir bulgu olarak düşünülebilir. Söz konusu maddelerde, 'kıyı bölgesi', 'kıyı

kuşağı', 'kıyı yönetimi' bir kenarda dursun, yalnız başına 'kıyı' sözcüğüne bile yer

verilmemektedir. Bundan dolayı, gerçekleştirilen düzenlemeyi, bütün kıyı sorunlarını ele

387 Geray, “Kıyıların Toplum Yararına Kullanılmasına İlişkin Sorunlara Genel Bakış”, s.68; Mimarlık, “Kıyılar Halk Yararına Kullanılmalıdır” (Mimarlar Odası’nın 20-21 Eylül 1976 günlerinde Antalya’da düzenlenen Kıyıların Toplum Yararına Kullanılması Seminerinde sunulan bildirilerden yararlanılarak hazırlanan giriş yazısı), S.147, 1976/2, s.37. 388 Kuntalp, Deniz Kıyılarının Hukuksal Düzeni, s.10.

186

Page 196: İVERSİTESİ SOSYAL B L MLER ENST TÜSÜ KAMU YÖNET M VE S ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/1432/2050.pdf · bölgeleri, insan ve diğer canlılar için her zaman önem taşıyan

almayı amaçlayan kapsamlı bir girişim olarak değil, kıyıların korunması, yönetilmesi

konusunda bir ilk adım olarak görmek yerinde olacaktır.

2.Ek 7. ve 8. Maddelere İlişkin Yönetmelik

İmar Kanunu'nun ek 7. ve 8. maddelerinin uygulanmasına ilişkin koşulları

düzenleyen yönetmelik İmar ve İskan Bakanlığı’nca 18 Ocak 1975 tarihinde

çıkarılmıştır.389 1984 yılında 3086 sayılı Kıyı Kanunu'nun çıkarılmasına değin kıyı

alanlarındaki uygulamalara yön veren söz konusu tüzel belgenin getirdiği düzenlemeler

şöyle özetlenebilir: Yönetmelik, yalnızca kıyıdan yararlanma koşullarını, yapı yapılıp

yapılamayacak yerleri göstermekle kalmamış, planlama ve yapı yapma sürecinde

uyulması gereken yapı yoğunluğu, yapılar arası uzaklıkların saptanması ile ilgili

kuralları da belirlemiştir. Kıyının, herkesin mutlak bir eşitlik ve serbestlikle

yararlanmasına açık bulunduğu, üzerinde hiç bir yapı yapılamayacağı öngörülmüştür.

Ancak, iskele, liman, dalgakıran, tersane, köprü, fener, bekçi kulübesi, tuzla vb.

yapılarla kıyının kamu yararına kullanımını sağlamayı kolaylaştırmak ya da kıyıyı

korumak amacını taşıyan kamuya yararlı yapı ve tesisler bu hükmün dışında tutulmuştur.

Yine buralarda toplumun yararlanmasına açık olarak çayhane, kahvehane, lokanta,

soyunma odası gibi yapıların bir bölümü ya da tümü su üstünde yapılabilecektir. Söz

konusu yapıların hiç bir biçimde özel iyeliğe konu edilemeyeceği, kıyının kullanılmasını

engelleyecek biçimde planlanamayacağı da belirtilmiştir. Yönetmeliğe göre, kıyılarda

kara yönünde en az 30 metre içinde hiç bir yapı ya da duvar, çit, parmaklık, tel örgü,

hendek gibi engeller konulamayacaktır; kıyılarda kıyıyı değiştirecek ölçüde kazı

yapılmasına, kum, çakıl, yosun ve saz vb. çekilmesine izin verilmeyecektir; kıyılara

moloz, toprak, curuf, çöp vb. kirletici etkisi olan artıklar atılamayacaktır. Deniz ve göl

kenarlarında kara yönünde en az 100 metre genişlikteki kuşak içinde toplumun

yararlanmasına ayrılmayan yapı yapılamayacak, yapılmış olanlar değiştirilemeyecek,

bunlara ekleme yapılamayacaktır. Bu madde kapsamına giren kuşaklar içinde bulunan

389 RG, 18.01.1975, S. 15122.

187

Page 197: İVERSİTESİ SOSYAL B L MLER ENST TÜSÜ KAMU YÖNET M VE S ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/1432/2050.pdf · bölgeleri, insan ve diğer canlılar için her zaman önem taşıyan

kamunun yapılı-yapısız arazi ve arsaları her ne biçimde olursa olsun özel iyeliğe

geçirilemeyecek, bu yerlerde denizden doldurma ve bataklık kurutma yoluyla özel iyelik

adına arazi ve arsa da kazanılamayacaktır. Yönetmelik, yürürlüğe girdiği günden

başlayarak 3 ay içinde, kapsam içine giren alanların hava fotoğraflarının çekilerek

mevcut durumun saptanmasını da öngörmüştür.390 Yönetmeliğin ilgili maddelerinin

"mülkiyet hakkının" özüne dokunduğu gerekçesiyle açılan davada Danıştay’ın kıyıların

kamu yararına kullanılmasına ilişkin kararını da burada anmak gerekir.391

Kıyı alanlarında iyeliğin sınırlanması ya da kıyı alanlarındaki iyelik biçiminden

kaynaklanan sorunların çözülmesi, ek 7. ve 8. maddelerin uygulanmasına ilişkin

yönetmeliğin ilgi alanı dışında kalıyordu; yalnızca kıyılardan yararlanma, yapı yapma ve

planlama ile ilgili konuları düzenlenmesi amaçlanmıştı.392 Doğal olarak bu durum,

yönetmeliğin dayandığı 1605 sayılı yasanın ilgili maddelerinin niteliğinden

390 Yönetmelik yeni düzenlemeye geçiş sürecinin nasıl olacağını belirlemiştir. Buna göre, deniz, göl ve nehir kenarlarında, 1605 sayılı yasa’nın Resmi Gazete’de yayınlandığı 20.07.1972 gününden önce, kenardan 10 metreden az uzaklık içinde, İmar ve İskan Bakanlığı'nın A-02/57 sayılı genelgesinin yayın günü olan 4.11.1974 gününden önce, kenardan 100 m. uzaklık içinde, ek 7-8. Maddelere göre Bakanlar Kurulu kararıyla düzenleme altına alınmış yerleri ilgilendiren kararnamelerin Resmi Gazete’de yayını gününden önce başlanmış olup da bitirilmiş ya da bitirilmemiş yapılarda, yasalar uyarınca kazanılmış haklar saklıdır. Ayrıca, deniz, göl ve nehir kıyılarında bu yönetmeliğin yürürlüğe girdiği tarihten önce tapuya yazımlanmış (tescil edilmiş) olup da yasalara uygun olarak kazanılmış olan öteki haklar saklı tutulmuştur. 391 Danıştay Dava Daireleri Genel Kurulu’nun 30.01.1975 tarihli kararından aşağıdaki bölümü aktarmak yararlı olacaktır: “6785 Sayılı Kanun’un 25/c maddesine dayanan İmar Tüzüğünün 40. maddesine konulan yasak hükmünün mutlak ve kifayetli olmayışı sonucu kıyı yağmacılığı önlenememiş, toplumun büyük bir kısmının deniz, göl ve nehirlerden tam bir serbestlik ve eşitlikte yararlanma olanağı kalmamıştır. Türk hukukunda, deniz, nehir ve göl kıyıları Medeni Kanun’un 641. maddesi ile toplumun yararlanmasına açık tutulduğu halde fiili durum büyük oranda bunun aksi olmuştur... Anayasa Mahkemesince 02.06.1964 günü verilen bir kararda ise, 'mülkiyet hakkı geçen yüzyılın ferdiyetçi doktrinlerinin etkisi altında malikin kişiliğine bağlı, dokunulamaz, kutsal ve doğal haklardan sayılırken günümüzde bu görüş değişmiş ve mülkiyet hakkı malikine toplum yararına bazı ödevler ve görevler yükleyen sosyal bir hak olarak görülmeye başlanmıştır' denilmektedir... Kıyıların anılan kararda ifadesini bulan niteliğinden ötürü de deniz, göl ve nehir kıyılarının ve bu kıyılardan kara yönünde içeriye doğru muayyen bir saha şeridinin toplumun eşitlik ve serbestlikle yararlanmasına açık tutulmasında kamu yararına ve hukuka aykırılık bulunmamaktadır.” Ayrıca Bkz. Mimarlık, “Kıyılar Halk Yararına Kullanılmalıdır”, s.38, 39; Cevat Geray, "Türkiye'de Kıyısal Alanların Korunma ve Geliştirilmesine İlişkin Sorunlar", Peyzaj Mimarlığı, 1976/2, s.23. (19-24) 392 Geray, “Kıyıların Toplum Yararına Kullanılmasına İlişkin Sorunlara Genel Bakış”, s.68.

188

Page 198: İVERSİTESİ SOSYAL B L MLER ENST TÜSÜ KAMU YÖNET M VE S ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/1432/2050.pdf · bölgeleri, insan ve diğer canlılar için her zaman önem taşıyan

kaynaklanmaktaydı. Söz konusu yönetmeliğin uygulamada olumlu sonuçlar

doğurduğunu söyleyebilmek oldukça güç. Planların yönetmeliğe uyumlu bir biçimde

değiştirilebilmesi sağlanamamış; denizin doldurulması yoluyla kıyılarda özel iyelik hızla

yaygınlaşmış, kıyı kenar çizgisini saptamak için herhangi bir çaba harcanmamış; kıyı

kuşağının arkasındaki bölgelerde arsa vurgunculuğu hızlanmıştır. Bunda, o dönemde,

kıyı kuşağının ileride kamulaştırılacağı düşüncesi de etkili olmuştur. Yönetmeliğin bir

katkısının mevcut durumu gösteren hava fotoğraflarının çekilmesini sağlaması olduğu

söylenebilir. Bunun dışında kıyıya yönelik herhangi bir olumlu adım atılamamış,

planların üzerinde ek 7. ve 8. maddelerin ve yönetmeliğinin etkisi son derece sınırlı

kalmıştır.393 6785 sayılı İmar Kanunu’nu değiştiren 1605 sayılı yasanın getirdiği ek 7. ve

8. maddeler uyarınca çıkarılan yönetmeliğin bugünkü yasal durumun ilk tohumlarını da

atmış olduğu söylenebilir. Bunu, “kıyı çizgisi”, “kıyı”, “deniz, göl (doğal ve yapay) ve

nehir kenarı”, “toplumun yararlanmasına ayrılan yapı”, “turizm yerleşme alanı” gibi

kavramlara ilişkin olarak yapılan tanımlarda da görebilmek olanaklı.394

6785 sayılı İmar Kanunu’nda Değişiklikler Yapan 1605 sayılı yasanın ek 7. ve

8. maddeleri ve ilgili yönetmelik üzerine o dönemde yapılan değerlendirmeler şöyle

özetlenebilir: Bir görüşe göre, kıyılardaki olumsuzluğun nedenini ek 7. ve 8. maddelerde

393 Cevat Geray, “Kıyıların Korunmasına İlişkin Düzenlemeler”, Mülkiyeliler Birliği Dergisi, S.41, 1975, Mimarlık, “Kıyılar Halk Yararına Kullanılmalıdır”, (Mimarlar Odası’nın 20-21 Eylül 1976 günlerinde Antalya’da düzenlenen Kıyıların Toplum Yararına Kullanılması Semineri'nde sunulan bildirilerden yararlanılarak hazırlanan giriş yazısı), S.147, 1976/2, s.37; Geray, “Kıyıların Toplum Yararına Kullanılmasına İlişkin Sorunlara Genel Bakış”, s.68; Cevat Geray, "Kamu Taşınmazları, Kıyılar ve Sayıştay", A.Ü.SBF Dergisi, C.XXXIV, Ocak-Aralık 1979, No:1-4, s.8-9. 394 Yönetmelikte, deniz, göl ve nehir kenarı “deniz, göl ve nehir kıyılarının kara yönünde bittiği çizgi”; toplumun yararlanmasına ayrılan yapı ise “yetkililerce saptanmış ya da onanmış kural ve ücret tarifelerine uygun biçimde, kamu görevlilerinin denetimi altında, getirdiği kullanımdan belirli kişi ya da topluluklara ayrıcalıklı kullanım tekeli tanımaksızın, yararlanmak isteyen herkese eşit ve serbest olarak açık bulundurulan ve konut dokunulmazlığı olmayan yapılardır” biçiminde tanımlanmıştır. Söz konusu düzenlemelere sonraki tüzel belgelerde de rastlamak olanaklı. Örneğin yürürlükte bulunan 3621 sayılı Kıyı Kanunu'nda toplumun yararlanmasına açık yapı buradaki düzenlemeye benzer biçimde tanımlanmıştır: “Mevzuata göre tespit ya da tasdik edilmiş kural ve ücret tarifelerine uygun biçimde, getirdiği kullanımdan belirli kişi ya da topluluklara ayrıcalıklı kullanım hakkı tanımaksızın yararlanmak isteyen herkese eşit ve serbest olarak açık bulundurulan ve konut dokunulmazlığı olmayan yapıları ifade eder”.

189

Page 199: İVERSİTESİ SOSYAL B L MLER ENST TÜSÜ KAMU YÖNET M VE S ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/1432/2050.pdf · bölgeleri, insan ve diğer canlılar için her zaman önem taşıyan

ya da ilgili yönetmelikte değil de uygulamada, karar organlarının belirlediği

politikalarda aramak daha gerçekçi olacaktır. Yasaların getirdiği kurallar kimilerinin öne

sürdüğü gibi kıyının kullanımını engellememekte tersine, özellikle alt gelir kümeleri göz

önüne getirildiğinde, kullanımı kolaylaştırmaktadır. Bu açıdan kıyıdan yararlanma

koşullarını belirleyen söz konusu yasal düzenlemeler yerindedir.395 Buna benzer

biçimde, bir başka değerlendirmede de,396 getirilen düzenlemenin yaşama

geçirilebilmesini kolaylaştıracak gerekli önlemlerin alınmaması yüzünden başarıya

ulaşılamaması üzerinde durulmuştur. Buna göre, söz konusu düzenlemeler Ecevit ve

Irmak hükümetleri dönemlerinde gerçekleştirilmiş, sonradan iktidara gelen MC

hükümetleri döneminde, öngörülen kuralların uygulamaya geçirilmesi için gerekli

adımlar atılmamıştır. Kıyı kenar çizgisinin ve dolayısıyla kıyı kuşağının saptanması için

bir çaba gösterilmemesi, kıyı bölgelerindeki imar planlarının yönetmeliğe uyumlu hale

getirilmesi için çalışmaların başlatılmaması, yerel yönetimlerin, söz konusu yasal

düzenlemelerin gereklerini yerine getirebilmesi için akçal, insangücü ve teknik açılardan

güçlendirilmesi yönünde bir girişimde bulunulmaması, yapı denetiminin sıkı bir biçimde

yapılmayışı, kıyıdaki çit, duvar vb. engellerin kaldırılmaması, arsa vurgunculuğunun

önüne geçilememesi, deniz doldurma yoluyla kıyı toprağının özel iyeliğe geçişine karşı

önlem alınamayışı yüzünden ilgili yasal düzenlemeler de tam olarak uygulanma şansına

kavuşamamıştır.397 Bir başka yazar ise, yasa hükümlerine uyulmasında, toplum yararına

kullanımı engellemeyen her olanaktan yararlanmada, Anayasa'nın toplum yararını

395 Yiğit Gülöksüz, “Kıyıların Toplum Yararına Kullanılması Üzerine Düşünceler”, Mimarlık, S.147, 1976/2, s.58. 396 Geray, “Kıyıların Toplum Yararına Kullanılmasına İlişkin Sorunlara Genel Bakış”, s.68. 397 Dönemin, Marmara Adası Belediye Başkanı Ahmet Enön'ün Marmara ve Boğazları Belediyeleri Birliği Beşinci Genel Kurulu'nda yaptığı konuşma da bu durumu yansıtan ifadeleri bulabilmek olanaklı: "Kıyı yağması denilen konu Belediyeler Birliğimizin asıl amaçları arasında müşterek bir derdimizdir. Belediye hudutları köylerle zaman zaman kesilir ve bir belediyenin hududu diğer bir belediyenin hududuna kadar dayanmadığından aradaki köy kesiminde kırsal alanda bir yağmalamadır gider. Bu kırsal kesimler belediye hudutları içerisinde olsa belediye reisleri zabıtası, fen işleri marifetiyle bunları durdurur ve yasaya göre yıktırır. Ama belediye hududu dışında kalınca iş o ilin Valilerine düşüyor. Sayın valilerimizce Marmara Denizi kıyılarında bugüne kadar (Hiçbir vilayet hududu içerisinde) tek bir kaçak yapı yıkılmamıştır. Kıyıya tecavüz eden yönetmeliğe aykırı yapılan yapı durdurulamamıştır." Marmara ve Boğazlar Dergisi, S.7- 8, Şubat-Mart 1976, s.21.

190

Page 200: İVERSİTESİ SOSYAL B L MLER ENST TÜSÜ KAMU YÖNET M VE S ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/1432/2050.pdf · bölgeleri, insan ve diğer canlılar için her zaman önem taşıyan

öngören hükümlerini göz önünde tutmada anlatımını bulan bir “olumlu yaklaşım” ile ek

7. ve 8. maddelerin yeterince bir güvence sağlayacağını düşünmektedir. Bir başka

anlatımla yöneticilerin ve plancıların istençlerine bağlı olarak söz konusu düzenlemenin

olumlu ya da olumsuz sonuçlar doğurabileceğini belirtmektedir. Buna göre, ilgili

yönetmeliği, arsa vurgunculuğunu önleyici yönde hükümler taşımadığı için eleştirmek,

yönetmelik bu amaç doğrultusunda hazırlanmadığından, yerinde olmayacaktır. Kıyıda

özel iyelik var olduğu sürece öngörülen yaklaşma mesafesi sürekli olarak en alt noktada,

yani 10 metrede, tutulmak istenecek, yasalardaki boşluklardan yararlanma isteğinin

önüne geçilmesi kolay olmayacaktır. İlgili düzenlemelerin olumlu sonuçlar

doğurabilmesi için uygulamanın sıkı bir biçimde denetlenmesi ve bütün sorumluların

toplum yararının korunması amacına uygun olarak görevlerini eksiksiz yerine

getirmeleri gerekecektir.398 Bir çalışmada da, yapılaşma mesafesinin 10-100 metre

arasında plancının istencine bırakılmasının türlü olumsuz sonuçlar doğuracağı, bu

düzenlemenin “egemen çevreler” için 10 metre, “sair kişiler” için 100 metre olarak

uygulanma olasılığı üzerinde durulmuştur. Ancak ilgili yönetmelik, bu durumuyla bile,

kıyıların korunması ve toplum yararının gözetilmesi için bir ilk adım sayılabilirdi.399

C.Askeri Yönetim Dönemi

12 Eylül 1980 Askeri Darbesi'nden I. Özal Hükümeti'ne (13.12.1983) değin,

yaklaşık üç yıl süren olağanüstü dönemin Türkiye'nin çevre ve kıyı yönetiminde etkileri

büyük olmuştur. Başta 1982 Anayasası olmak üzere, Turizmi Teşvik Kanunu, Sahil

Güvenlik Koruma Kanunu, Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu, Çevre

Kanunu ve Milli Parklar Kanunu hep bu dönemin eseridir. Burada yalnızca, 1982

Anayasası'nın kıyıları alanları ile ilgili kurallarına ve Boğaziçi'nin korunması ile ilgili

tüzel düzenlemelere değinilecek, dönem boyunca çıkarılan diğer yasalara da ilerleyen

sayfalarda yer verilecektir.

398 Ergun Unaran, “Kıyı Planlamasında Yasal Çerçeve”, Mimarlık, S.147, 1976/2, s.70-71. 399 Selman Ergüden, Yaşar Konmaz, “Kıyı Planlamasında Yasal Çerçeve Üzerine”, Mimarlık, S.147, 1976/2, s.75.

191

Page 201: İVERSİTESİ SOSYAL B L MLER ENST TÜSÜ KAMU YÖNET M VE S ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/1432/2050.pdf · bölgeleri, insan ve diğer canlılar için her zaman önem taşıyan

1.1982 Anayasası

1982 Anayasası’nın, "Sosyal ve Ekonomik Haklar ve Ödevler" bölümünün

“Kamu Yararı” başlığının altında ele aldığı ilk konu “Kıyılardan Yararlanma”dır.400 Bu

açıdan ilk olarak Anayasa'nın, kıyılardan yararlanmayı sosyal ve ekonomik bir hak

olarak gördüğünü belirtmek gerekecektir.401 43. maddenin düzenleniş biçiminden de

anlaşılabileceği gibi Anayasa’da kıyılara ilişkin olarak iki temel ilke belirlenmiştir:

Kıyıların devletin hüküm ve tasarrufu altında olması ve buralardan yararlanmada kamu

yararının göz önünde tutulması. Anayasa'nın güvenceye aldığı bir başka konu da kıyı

kuşağının derinliğinin ve bu alanlardan yararlanma koşullarının yasal düzenleme ile

belirlenmesidir. Anayasa'nın kıyıları ilgilendiren kuralları salt 43. madde ile sınırlı değil.

“Kamu Yararı” üst başlığı altında yer alan “Kamulaştırma” ile ilgili 46. maddede de

kıyılara ilişkin bir düzenleme bulunmaktadır. Buna göre, kamulaştırma işlemlerinde,

kıyı alanları genel düzenlemenin dışında tutulacak, bu alanlarda yapılacak

kamulaştırmalarda toprak bedellerinin ödenmesi ile ilgili kurallar ayrı bir yasa ile

düzenlenecektir.402 Kıyıların korunması amacıyla yapılacak kamulaştırmaların, genel

kuraldan ayrılarak, devletin daha rahat hareket edebileceği bir çerçevede belirlenmiş

olması, bir başka anlatımla bu tür kamulaştırmalarda devletin üzerindeki akçal yükün

azaltılmasının öngörülmesi, kıyıların korunmasına katkı sağlayabilecek bir adım olarak

400 43. maddeye göre, “Kıyılar, Devletin hüküm ve tasarrufu altındadır. Deniz, göl ve akarsu kıyılarıyla, deniz ve göllerin kıyılarını çevreleyen sahil şeritlerinden yararlanmada öncelikle kamu yararı gözetilir. Kıyılarla sahil şeritlerinin, kullanılış amaçlarına göre derinliği ve kişilerin bu yerlerden yararlanma imkan ve şartları kanunla düzenlenir.” 401 Anayasa'nın kıyılara "Temel Haklar ve Ödevler" bölümünün "Sosyal ve Ekonomik Haklar ve Ödevler" altbölümünde yer vermesinin, yeni bir sosyal haklar dizisinin getirilmesi biçiminde yorumlanamayacağı savunulmaktadır. Buna göre Anayasa, bu düzenleme ile kamu yararından ne anlaşılması gerektiğini, kıyıların devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunduğunu belirtmekle yetinmiştir. Söz konusu düzenleme bireylere değil, devlete yöneliktir; bireylerin bu kuraldan dolaylı bir biçimde yararlanabilirler. "Oysa, temel haklar doğrudan doğruya ilgililerin durumlarını düzenleyen kurallardandır". Bkz. Tekin Akıllıoğlu, "Kamu Yararı Kavramı Üzerine Düşünceler", Amme İdaresi Dergisi, Haziran 1991, C.24, S.2, s. 4-6. 402 “...kamulaştırma bedeli nakden ve peşin olarak ödenir. Ancak, tarım reformunun uygulanması, büyük enerji ve sulama projeleri ile iskan projelerinin gerçekleştirilmesi, yeni ormanların

192

Page 202: İVERSİTESİ SOSYAL B L MLER ENST TÜSÜ KAMU YÖNET M VE S ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/1432/2050.pdf · bölgeleri, insan ve diğer canlılar için her zaman önem taşıyan

değerlendirilebilir. Ancak devlete getirilen söz konusu kolaylığın ya da olanağın,

kıyıların korunmasına olumsuz yönde etkide bulunabilecek “büyük enerji projeleri”,

“iskan projeleri”, “turizm” gibi alanlarda da geçerli olduğunu gözden yitirmemek

gerekmektedir. Bu açıdan Anayasa’nın getirdiği düzenin, çevre sorunları ve ekonomik

kalkınmayı birlikte düşünmenin sonucu olduğu söylenebilir. Anayasa’nın kıyıları

ilgilendiren bir diğer hükmü de 56. madde ile düzenlenmiş.403 Sağlıklı, dengeli bir

çevrede yaşama hakkını öngören, devlete ve yurttaşlara çevre sağlığını koruma, çevre

kirliliğini önleme ödevini yükleyen bu düzenleme ile getirilen güvence kuşkusuz kıyı

alanlarını da kapsıyor. Bunlardan başka belirtilmesi gereken bir nokta da, 1982

Anayasası'nda kıyının, diğer kamu mallarından farklı bir konumda tutulması. Örneğin,

ormanlarla doğal servet ve kaynaklar üzerinde devletin hüküm ve tasarrufunun

bulunduğuna ilişkin kurala kimi istisnalar getirilmişken kıyı için bu tür bir düzenlemeye

gidilmemiştir.404

yetiştirilmesi, kıyıların korunması ve turizm amacıyla kamulaştırılan toprakların bedellerinin ödenme şekli, kanunla gösterilir.” 403 “Herkes, sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama hakkına sahiptir. Çevreyi geliştirmek, çevre sağlığını korumak ve çevre kirlenmesini önlemek Devletin ve vatandaşların ödevidir...” 404 Bu durum Yargıtay İçtihadı Birleştirme Hukuk Genel Kurulu'nun bir kararında da belirtilmiştir: "1982 Anayasası, "kıyı"yı sahipsiz doğal nitelikli ve herkese açık bir kamu malı olarak ortaya koyarken bu alanda yer alan diğer kamu mallarında da (mallarını da) farklı düzende görmüştür. Gerçekten Anayasa, 168. maddesinde tabii servet ve kaynakların Devletin hüküm ve tasarrufunda olduğunu belirledikten sonra, bunların arama ve işletme hakkınında (hakkının da) Devlete ait olduğunu kabul etmiş, ancak gereğinde bu hakkın özel kişilere devredilebileceğini öngörmüştür. Kıyılarda ise böyle bir durum söz konusu değildir. Aynı biçimde, kamu malları arasında çok önemli yer tutan ve Anayasanın 169. maddesinde "kıyı"ya benzer bir sistemle belirlenen 'ormanlar' Devletçe yönetilip, işletilmekte ve özel mülkiyet dışında tutulmaktadır. Ne var ki; kamu yararının gerektiği durumlarda, bu yerler irtifak hakkına konu olabildikleri gibi, orman rejimi dışına çıkarılabilmektedirler. Oysa, 'kıyı' yönünden bu tür bir uygulama kesinlikle düşünülmemiştir. 1961 ve 1982 Anayasaları kamu malları yönünden kabul ettikleri kimi esaslarla, sosyal içerikli mülkiyet kavramına yer vermişlerdir. Devletin hüküm ve tasarrufu altında görülen ve diğer sahipsiz kamu mallarından farklı olan kıyılar, bu tür bir mülkiyet içerisinde yer alır." (E.1996/5, K.1997/3, RG, 30.12.1997, S.23216)

193

Page 203: İVERSİTESİ SOSYAL B L MLER ENST TÜSÜ KAMU YÖNET M VE S ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/1432/2050.pdf · bölgeleri, insan ve diğer canlılar için her zaman önem taşıyan

2.Boğaziçi’nin Korunmasına Yönelik Düzenlemeler

Boğaziçi’nin korunmasına yönelik ilk düzenlemeyi bir Bakanlar Kurulu Kararı

oluşturmaktadır.405 12 Eylül 1980 Darbesi'nden sonra kurulan askeri yönetimce 1983

yılında çıkarılan bu kararnamenin amacı, Boğaziçi Nazım ve 1/1000 ölçekli imar planı

hazırlanıncaya değin geçerli olacak ilkeleri saptamak olarak belirlenmiştir. Söz konusu

Bakanlar Kurulu Kararı ile Boğaziçi sit alanında artık yeni imar durumu ve inşaat ruhsatı

verilmeyeceği, doğal güzelliği bozan ve tahrip eden işletmelerin kapatılacağı, hazineye

ait olan arsaların yeşillendirilip korunması için önlemler alınacağı belirtilmiştir.

Boğaziçi Nazım Planı ve Uygulama İmar Planı’nın çalışmalarına başlanması da

öngörülmüştür. Kararnamenin dikkati çeken bir hükmü, Üsküdar, Beykoz, Sarıyer,

Beşiktaş ilçelerinin Boğaziçi sit alanına giren yerlerindeki ruhsat işlemlerinin İstanbul

Belediyesi’nce tek elden yürütüleceği biçimindedir. Anılan kural, İstanbul ve büyük

kentler için öngörülen “anakent yönetimlerine” giden bir adım olarak da

değerlendirilmiştir.406

Nazım plan yapılıncaya değin ortaya çıkan yasal boşluğu kapatmak üzere

çıkarılan bu kararnamenin ardından, yaklaşık on ay sonra, Boğaziçi ile ilgili bir yasal

düzenleme gerçekleştirilmiştir. 18 Kasım 1983'de çıkarılan Boğaziçi Kanunu'nun407

amacı, İstanbul Boğaziçi Alanının kültürel ve tarihi değerlerini ve doğal güzelliklerini

kamu yararını gözeterek korumak, geliştirmek ve bu alandaki nüfus yoğunluğunu

artıracak yapılanmayı sınırlandırmak için uygulanacak imar düzenini belirlemektir. Yasa

bu amaç doğrultusunda, Boğaziçi'nin doğal yapısının korunmasını ve çarpık

yapılaşmanın önlenmesini sağlamak üzere kimi kurallar getirmiştir: Buna göre, Boğaziçi

alanında yer alan kültürel, tarihi değerler ve doğal yapı koruma altına alınacak; bu

bölgede tarihe ve ulusal kültüre dayanan yaşamın canlandırılması desteklenecek;

yasalara aykırı yapılar hemen yıktırılacak; mevcut planda nüfus ve yapı yoğunluğunu

405 RG, 29.01.1983, S.17943. 406 Keleş, Kentleşme Politikası, 5. Baskı, İmge, Ankara, 2000, s.469.

194

Page 204: İVERSİTESİ SOSYAL B L MLER ENST TÜSÜ KAMU YÖNET M VE S ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/1432/2050.pdf · bölgeleri, insan ve diğer canlılar için her zaman önem taşıyan

artırıcı nitelikte plan değişikliğin gidilemeyecek; Boğaziçi kıyı ve sahil şeridinde ve

öngörünüm bölgesinde konut yapılamayacak; kıyılar ancak kamu yararına

kullanılabilecek; Boğaziçi kıyı kuşağında ancak toplumun yararlanabileceği dinlenme,

gezinti ve turizm amaçlı tesisler yapılabilecek; Boğaziçi alanında kömür ve akaryakıt

depoları, tersaneler ve sanayi tesisleri kurulamayacaktır. Boğaziçi öngörünüm, geri

görünüm ve etkilenme bölgelerinde kamu hizmeti ve tesislerine ayrılan alanlarda 40

m2'yi geçmeyen bekçi kulübesi, büfe, çay ocağı gibi yapılara imar uygulama programı

uygulanıncaya kadar izin verileceği de yasada belirtilmiştir. Yasa, yöredeki ormanlık

alanlar için de önlemler getirmiştir. Kamu kurum ve kuruluşlarının elinde bulunan

ormanlık alanlar bedelsiz olarak Hazineye devredilecek, özel iyelikte bulunanlarsa

Tarım ve Orman Bakanlığı'nca kamulaştırılacaktır. Yasayla Boğaziçi alanında yerleşme

ve yapılaşmanın planlanması, eşgüdümü ve buna ilişkin uygulamanın denetlenmesi için

"Boğaziçi İmar Yüksek Koordinasyon Kurulu"nun408, "Boğaziçi İmar İdare

Heyeti"nin409 ve İstanbul Belediyesine bağlı kamu tüzelkişiliğine sahip olan "Boğaziçi

İmar Müdürlüğü"nün410 kurulması da öngörülmüştür. Bir bakıma, İmar Yüksek

Koordinasyon Kurulu genel karar organı, Boğaziçi İmar İdare Heyeti "karar organı",

Boğaziçi İmar Müdürlüğü de yürütme organı olarak nitelenebilir. Yasaya göre 'kurul',

Boğaziçi için alınacak imar kararlarının yönünü belirleyecek, 'heyet', belirlenen

407 RG, 18. 11.1983, S.18229. 408 Boğaziçi İmar Yüksek Koordinasyon Kurulu, Başbakan veya görevlendireceği Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısının başkanlığında, İmar ve İskan, Milli Savunma, Maliye, İçişleri, Bayındırlık, Sağlık ve Sosyal Yardım, Ulaştırma, Tarım ve Orman, Kültür ve Turizm, Sanayi ve Teknoloji, Enerji ve Tabii Kaynaklar bakanlarından oluşur. Gerektiğinde ilgili kurum ve kuruluşların temsilcileri kurul toplantılarına çağrılabilir. (m.7) 409 Boğaziçi İmar İdare Heyeti, İstanbul Valisinin başkanlığında, İstanbul belediye Başkanı, İstanbul İl Hukuk İşleri Müdürü, İl İmar Müdürü, İl Sağlık Müdürü, Defterdar, Boğaziçi İmar Müdürü, İstanbul Belediyesi İmar Müdürü, Vali ve Belediyenin tayin edecekleri birer uzman, Taşınmaz Kültür ve Tabiat Varlıkları Bölge Kurulu Başkanı, Yükseköğretim Kurulunca belirlenecek ilgili bilim dalı öğretim üyesi olmak üzere oniki üyeden oluşur. Gerektiğinde ilgili kurum ve kuruluşların temsilcileri toplantılara çağrılabilir. Boğaziçi İmar İdare Heyetinin sekreterya hizmeti Boğaziçi İmar Müdürlüğünce yapılır. (m.8) 410 Boğaziçi İmar Müdürlüğü, Boğaziçi İmar Müdürü, en çok üç müdür yardımcısı ile gerekli planlama, plan uygulama, yapı kontrol, idare ve destek birimlerinden oluşur. (m.9)

195

Page 205: İVERSİTESİ SOSYAL B L MLER ENST TÜSÜ KAMU YÖNET M VE S ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/1432/2050.pdf · bölgeleri, insan ve diğer canlılar için her zaman önem taşıyan

politikaların nasıl uygulamaya geçirileceğine karar verecek, bunun için gerekli araçları

sağlayacak, "müdürlük" ise uygulamayı gerçekleştirecektir. Müdürlüğe verilen görevler

şunlardır: Boğaziçi imar planlarını ve Boğaziçi Alanında bu Kanunun amacına uygun

yatırımları ve ilgili diğer faaliyetleri düzenleyen imar uygulama programlarını ve ilgili

diğer planları hazırlamak ve Belediye Başkanlığına sunmak; bütçeyi hazırlamak; imar

uygulamalarını, ruhsat ve izin işlemlerini yürütmek, yapı ve inşaatları denetlemek, imar

kurallarına aykırı yapılar hakkında alınan yıkım kurallarını uygulamak. Yasada,

Boğaziçi İmar Müdürlüğü'nün gelirleri411 ve kurallara aykırı davranışlara verilecek

cezalar da düzenleye alınmıştır.

O dönemde Boğaziçi Kanunu'na türlü yönlerden eleştiriler yöneltilmiştir.

Bunlardan bir bölümü, yasanın, Boğaziçi'nin korunması için yeteri oranda güvence

sağlamadığı görüşünde temelleniyordu. Buna göre, herhangi bir doğal-kültürel yapıt ya

da yer ile ilgili özel bir düzenleme yapılmasına gerek yoktu; bu tür konuların genel

düzenlemeler içinde değerlendirilmesi gerekiyordu. Üstelik, yasanın öngördüğü kurallar,

korumadan çok Boğaziçi'nin kimi alanlarında imar affını gündeme getiriyordu.

Öngörülen kurulda halkın ya da halkın seçtiği temsilcilerin yeterince temsil edilmediği,

yasanın ancak daha alt düzeylerdeki yasal belgelerde yer alabilecek konulara yer verdiği

de diğer eleştiriler arasında yer alıyordu.412 Boğaziçi Kanunu'na bir diğer kümeden

yöneltilen eleştiriler ise daha çok ekonominin gereklerine dayanıyordu. Buna göre yeni

yasa iyelik hakkını sınırlamaktaydı. Getirilen düzenleme konut sorununun ağırlaşmasına

yol açabilecekti. Bu durumuyla yasanın uygulanmaya geçirilmesinde büyük sorunlarla

411 Yasada öngörülen gelir kaynakları şöyle: Genel bütçe vergi gelirlerinden belediyelere ve il özel idarelerine verilen paydan İller Bankasındaki belediyeler ve il özel idareleri ortak fonuna aktarılan payların yüzde 10 oranından aşağı olmayacak biçimde Boğaziçi İmar Yüksek Koordinasyon Kurulunca kararlaştırılacak oranda ayrılacak miktar; boğaz köprülerinden geçiş ücretlerinin yüzde 10'u; 2464 sayılı Belediye Gelirleri Kanununda yer alan imar ile ilgili harçlar ve harcamalara katılma paylarının bir misli oranında alınacak harç ve harcamalara katılma payları; her türlü mal, para ve benzeri bağışlar, yardımlar. 412 Cevat Geray, "Boğaziçi Yasası", Mimarlık, S.199, 1984/1, s.43-45.

196

Page 206: İVERSİTESİ SOSYAL B L MLER ENST TÜSÜ KAMU YÖNET M VE S ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/1432/2050.pdf · bölgeleri, insan ve diğer canlılar için her zaman önem taşıyan

karşılaşılacaktı.413 3194 sayılı İmar Kanunu'nun kimi maddeleri ile Boğaziçi Kanunu'nda

önemli değişiklikler yapılmasında, ikinci kümedeki eleştirilerin büyük payı

bulunmaktaydı.

1985 yılında çıkarılan 3194 sayılı İmar Kanunu414 ile 2960 sayılı Boğaziçi

Kanunu uyarınca kurulan organlar kaldırılmış, bu kuruluşların görev ve sorumlulukları

ile personel ve gelirleri İstanbul Büyükşehir Belediyesi ile ilgili ilçe belediyelerine

devredilmiştir. 1987 yılında İmar Kanunu’nun iptali için Anayasa Mahkemesi’nde açılan

davada Boğaziçi ile ilgili söz konusu maddelerin de Anayasaya aykırılığı öne

sürülmüştür.415 Buna göre, İmar Kanunu’nun getirdiği kurallarla “kamu yararı kişi

yararına göz ardı edilmekte”dir. Böylece İstanbul Boğazı’nın doğal yapısı da

bozulabilecektir. Anılan düzenleme Boğaziçinin doğal güzelliğini ve tarihi mirasını

korumada yeterli değildir. Anayasa Mahkemesi, iptali istenen Boğaziçi ile ilgili

maddelerden birinin gerekçesini haklı bulmuş, diğer maddelerdeki düzenlemelerinse

Anayasaya aykırılık oluşturmadığı sonucuna varmıştır. İptali istenen kural, Boğaziçi

öngörünüm bölgesinin konut yapımına açılması ile ilgili koşulları düzenlemekteydi.

Anayasa Mahkemesi kararında, 3194 sayılı yasanın ilgili maddesinin kamu yararını

gerçekleştirmek amacına yönelik olmadığı belirtilmiştir. Buna göre, yeni düzenlemede

Boğaziçi öngörünüm bölgesinde, belli koşullarda da olsa, yeşil alanlarda konut

yapılmasına izin verilmektedir. Dolayısıyla yeni yasada kamu yararını göz önünde tutan

bir koruma düzenlemesi getirildiği söylenemez. Anayasa Mahkemesi’ne göre eski

düzenleme, Anayasa’nın 56. maddesindeki “herkes, sağlıklı ve dengeli bir çevrede

yaşama hakkına sahiptir” biçimindeki kuralına daha uygundur. Bundan dolayı ilgili

kuralın Anayasa’ya aykırılığı açıktır.

Askeri yönetim döneminde getirilen düzenlemelere birkaç açıdan yaklaşmak

olanaklı. İlk olarak, böyle bir düzenlemenin ardında, 1982 Anayasası'na çevre ile ilgili

413 Keleş, Kentleşme Politikası, s.471. 414 RG, 09.05.1985, S.18749.

197

Page 207: İVERSİTESİ SOSYAL B L MLER ENST TÜSÜ KAMU YÖNET M VE S ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/1432/2050.pdf · bölgeleri, insan ve diğer canlılar için her zaman önem taşıyan

56. maddenin, kıyılarla ilgili 43. maddenin alınması örneğinde olduğu gibi, ordunun ve

askeri yönetimin çevre sorunlarına görece duyarlı yaklaşımının bulunduğu söylenebilir.

Ancak Boğaziçi için getirilen düzenlemelerin doğurduğu sonuçlar için aynı

değerlendirmeyi yapmak güç görünüyor. Bu açıdan, 12 Eylül Askeri Darbesi'nin

ardından gelen olağanüstü dönemin Boğaziçi’nin korunması açısından olumsuz sonuçlar

doğurduğu söylenebilir. İmar ve İskan Bakanlığı’na bağlı Büyük İstanbul Nazım Planı

Bürosu Başkanlığı’nca hazırlanan ve 29 Temmuz 1980’de yürürlüğe giren “1/50.000

Ölçekli İstanbul Metropoliten Alan Nazım Planı”, İstanbul’un Kuzey bölgelerindeki

yapılaşmanın önlenmesini, Boğaziçi’ndeki kültürel doku ve doğal yapının korunmasını

öngörmekteydi. Askeri girişimden hemen önceye denk gelen söz konusu Nazım Planı

aynı zamanda İstanbul Nazım Planı Bürosu’nun son işini de oluşturmuştu. Ülkedeki

diğer demokratik kurumlarla birlikte Nazım Plan Bürosu da yine bu dönemde ortadan

kaldırılmıştır. Daha önce de değinildiği gibi, Turizmi Teşvik Yasası da bu döneme denk

gelir. Boğaziçi yöresinde geri görünüm ve etkilenme bölgelerinde yapılaşmaya izin

veren Boğaziçi Yasası da yine bu dönemin ürünüdür. Gerek Askeri Yönetim döneminde

gerek onu izleyen hükümetler döneminde yapılan yasal düzenlemeler ve yerel

yönetimlerin uygulamaları Boğaziçi’ni hızla arsa vurguncularının hedefi haline getirmiş,

yapılaşmaya elverişli bir ortam yaratmıştır. Örneğin 3194 sayılı yasanın Boğaziçi’ni

ilgilendiren hükümleri, Anayasa Mahkemesi’nin iptal kararı yayınlanana değin yaklaşık

iki yıl yürürlükte kalmış, bu sürede Boğaziçi için verilen yapı izinlerinin sayısı 350’yi

geçmiştir.416

415 RG, 18.04.1987, S.19435. 416 Cevat Geray, "Doğal Çevreyi Korumada Toplum Yararı Sorunsalı", Tarım ve Mühendislik, 1989, S.33, s.38; Oktay Ekinci, İstanbul’u Sarsan On Yıl: 1983-1993, Anahtar Kitaplar, İstanbul, 1994, s.31-36.

198

Page 208: İVERSİTESİ SOSYAL B L MLER ENST TÜSÜ KAMU YÖNET M VE S ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/1432/2050.pdf · bölgeleri, insan ve diğer canlılar için her zaman önem taşıyan

D.İlk Kıyı Yasası Dönemi

1.3086 Sayılı Kıyı Kanunu

Türkiye’de kıyıya özgü bir yasa için ilk girişim 1966 yılına denk gelir. “Milli

Kıyılar Kanunu” adını taşıyan ve su kıyısında en az 10 metre derinliğinde kuşağın

toplumun yararlanmasına ayrılmasını öngören öneri yasalaşamamıştır.417 Bunun dışında,

daha önce de değinildiği gibi, 1972 yılında, yalnızca kıyıları konu alan bir yasal

düzenleme gerçekleştirilmek istenmiş, bu amaçla hazırlanan “Kıyılar ve Turistik Alanlar

Kanunu Tasarısı”nı418 da yasalaştırma olanağı bulunamamıştır. Başlıbaşına kıyılarla

417 Söz konusu yasa tasarısı 10 metrelik bir kuşağı toplumun yararlanmasına özgülüyordu. Bkz. Cevat Geray, “Kıyıların Toplum Yararına Kullanılmasına İlişkin Sorunlara Genel Bakış”, s.65; Necmettin Koçtaş, "İmar Olayından ve İmar Mevzuatından Kaynaklanan Sorunlar", Kentleşmenin Getirdiği Çevre Sorunları Sempozyumu (İdare Hukuku Açısından), 17-18 Kasım 1983, Danıştay Başkanlığı, Ankara, 1987, s.59. 418 Turizm ve Tanıtma Bakanlığı’nca hazırlanan, Bakanlar Kurulunca uygun görülen ve 23.10.1972 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne sevkedilen “Kıyılar ve Turistik Alanlar Kanunu Tasarısı” adından da anlaşılabileceği gibi kıyıların korunması ve turizmin geliştirilmesi amacını taşıyordu. Düzenleme, salt kıyıların korunması amacına yönelik değildi; buralardan kamu yararına yararlanma olanaklarının geliştirilmesinin turizme, dolayısıyla da ülke ekonomisine katkıda bulunacağı düşüncesinden hareket edilmişti. Bu durumu tasarının öngördüğü kıyı kuşağı tanımından da anlayabilmek olanaklı. Yararlanma biçimlerinde türlü sınırlamalar getirilen kıyı kuşağının derinliği yöreden yöreye, her bölgenin turistik özelliklerine göre değişebilecekti. Söz konusu metinde öngörülen kuralların bir açıdan günümüzdeki yasal düzenlemelere temel oluşturduğu söylenebilir. Örneğin tasarıda kıyı “deniz, doğal veya yapma göl sularının başladığı yer ile kıyı şeridi arasındaki kumsal, taşlık veya kayalık alanları ifade etmektedir” biçiminde tanımlanmıştır. Yine tasarıya göre “kumsal, taşlık, kayalık veya sazlık alanın bulunmadığı hallerde ise kıyı, deniz veya göl suyunun doğal şartlarda ve en yüksek düzeyde kara ile birleştiği yerdir. Çeşitli yapay engeller nedeniyle doğal durumun saptanmasına olanak görülmeyen hallerde kıyı, deniz veya göl suyunun mevcut koşullarda, kara üzerindeki yapıtlarla birleştiği yerdir.” Tasarıda kıyının mülkiyete konu olamayacağı, denizlerin, göllerin ve bunların kıyılarının herkesin ortak yararlanmasına açık olduğu belirtilmiştir. Kıyı kuşağı konusunda ise günümüzdeki düzenlemeden oldukça farklı bir yapı öngörülmüş, turizm yönünden değer taşıyan, Turizm ve Tanıtma Bakanlığı’nın önerisi üzerine Bakanlar Kurulunca saptanan alanların kıyı kuşağı olarak anılacağı belirtilmiştir. Buna göre kıyı kuşağı, “denizler ile doğal veya yapma göl kıyılarında tarım arazisinin bittiği veya kumsalın veyahut kayalığın başladığı yerden itibaren içeriye doğru devam eden ve genişliği her bölgenin turistik özelliklerine göre tespit edilen alandır”. Tasarının ana ilkeleri ya da o dönem için getirdiği yenilikleri şöyle özetlemek olanaklı: Kıyılarda özel mülkiyetin geçerli olmaması; kıyıların herkesin yararına açık olması; tapu kayıtlarında deniz ya da göl olarak gösterilen sınırların düzeltilmesi; kıyı kuşağındaki kamu taşınmazlarının özel kişilere devir yasağının getirilmesi; kıyı kuşağındaki kamu taşınmazlarının turizm etkinliklerinde bulunan özel kişilere tahsisi; kıyılarda doldurma, kurutma ve benzeri işlemlerin sınırlandırılması; imar planı sınırları dışında kalan alanlarda, ayırma, birleştirme, değişiklik ve diğer kullanımlarının

199

Page 209: İVERSİTESİ SOSYAL B L MLER ENST TÜSÜ KAMU YÖNET M VE S ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/1432/2050.pdf · bölgeleri, insan ve diğer canlılar için her zaman önem taşıyan

ilgili bir yasal düzenleme için, 1982 Anayasası’nın 43. maddesinde yer alan “kıyılarla

sahil şeritlerinin, kullanılış amaçlarına göre derinliği ve kişilerin bu yerlerden

yararlanma imkan ve şartları kanunla düzenlenir” biçimindeki hükmün yaşama

geçirilmesini, 1984 yılını, beklemek gerekmiştir. Bu yıl çıkarılan 3086 sayılı Kıyı

Kanunu ile Türkiye’de ilk kez yalnızca kıyıları konu alan bir yasal düzenleme de

gerçekleştirilmiş oluyordu.419

3086 sayılı yasanın, kıyıyı ve kıyı alanlarında ortaya çıkan sorunları geniş

kapsamlı bir bakış açısıyla ele alan bir düzenleme olmadığını en başta belirtmek

gerekecektir. Bu durumu yasanın amaç maddesinden de anlamak olanaklıdır: “Bu

kanun, deniz tabii ve suni göl ve akarsu kıyıları ile bu yerlerin etkisinde olan ve devamı

niteliğinde bulunan sahil şeritlerinde, bu yerlerin özelliklerini gözeterek koruma ve

kullanma esaslarını tespit etmek amacıyla düzenlenmiştir.” Yasa, yalnızca kıyı ve

buraların devamı niteliğinde bulunan kıyı kuşağında koruma ve kullanma esaslarını

belirlemeyi amaç olarak aldığını belirtmektedir. Benzer bir anlatımı yasanın kapsamını

ortaya koyan “Bu kanun, deniz, tabii ve suni göller ve akarsu kıyıları ile sahil şeritlerini

ve kişilerin bu yerlerden yararlanma imkan ve şartlarına ait esasları kapsar.” biçimindeki

2. maddede de görebiliyoruz.

Yasa amaç ve kapsamını, kıyıların ve kıyı kuşağının “koruma ve kullanma

esaslarını”, “bu yerlerden yararlanma imkan ve şartlarını” belirlemek biçiminde ortaya

koyduktan sonra kıyıya ilişkin kimi kavramların tanımlarını vermiştir. “Kıyı çizgisi”,

“kıyı kenar çizgisi”, “kıyı”, “sahil şeridi” ve “dar kıyı” kavramlarının açıklandığı bu

bölüm, önceki yasal düzenleme olan ek 7. ve. 8. maddelerin kapsamına almadığı kimi

yeni tanımları içermektedir. Bunlar, “kıyı kenar çizgisi”, “sahil şeridi” ve “dar kıyı”ya

ilişkin tanımlardır. Daha önceki ek 7. ve 8. maddelerde yer alan kimi tanımların da yeni

sınırlandırılması; kıyıya geçiş hakkının tanınması; kıyı tespit komisyonlarının kurulması. Bkz. Kadir Pala, Kıyılar ve Turistik Alanlar Kanun Tasarısı ile İlgili Not, Turizm ve Tanıtma Bakanlığı, Ankara, 1974; Ahmet Yıldırım, "Kıyılar ve Sorunlarımız-II", Mülkiyeliler Birliği Dergisi, S.39, 1975, s.7-12. 419 RG, 01.12.1984, S.18592.

200

Page 210: İVERSİTESİ SOSYAL B L MLER ENST TÜSÜ KAMU YÖNET M VE S ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/1432/2050.pdf · bölgeleri, insan ve diğer canlılar için her zaman önem taşıyan

yasada yer almadığı görülüyor. Bunlar “deniz, göl (doğal ve yapay) ve “nehir kenarı”,

“toplumun yararlanmasına ayrılan yapı” ve “turizm yerleşme alanı”na ilişkin

tanımlardır.

3086 sayılı Kıyı Kanunu'na göre kıyılar, devletin hüküm ve tasarrufu altındadır

ve herkesin eşit ve serbest olarak yararlanmasına açıktır. Buna göre kıyı ve kıyı

kuşağından yararlanmada öncelikle kamu yararı gözetilir. Bu yerlerde planlama ve

uygulama yapılabilmesi için kıyı kenar çizgisinin belirlenmesi gereklidir. Kıyıda

yalnızca, deniz, göl ve akarsuların kamu yararına kullanımını kolaylaştırmak ya da

kıyıyı korumak amacına yönelik olan yapı ve tesisler; özellikleri gereği, tersane, fabrika,

santral, su ürünleri tesisleri gibi kıyıda yapılması zorunlu tesisler ve eğitim, spor ya da

turizm amaçlı tesisler yapılabilir. Söz konusu yapı ve tesisler yapım amaçları dışında

kullanılamaz; eğitim tesisleriyle spor amaçlı yapılanmalarda, kıyı, geçişi engelleyecek

biçimde kapatılamaz. İmar planı kararları ile kamu önceliği olan yerler dışında özel

yapılanmalara da izin verilebilir. Ancak bu plan kararlarının Bakanlar Kurulu tarafından

onaylanması gereklidir. Kamu yararının gerektirdiği hallerde, Bayındırlık ve İskan

Bakanlığı'nın görüşü alınarak, deniz, göl ve akarsudan doldurma ve kurutma işlemleri

yoluyla arazi kazanılabilir. Buraları için yapılacak planlar hakkında İmar Kanunu

hükümleri uygulanır; bu planlar Bayındırlık ve İskan Bakanlığı tarafından onaylanır.

Kıyı kenar çizgisi, valiliklerce oluşturulacak beş kişilik bir komisyon tarafından

belirlenir. Kıyı kuşağı, kıyı kenar çizgisinden itibaren kara yönünde, imar planı olmayan

yerlerde 10 metreden, diğer yerlerde 30 metreden az olamaz. Kıyıda ve kıyı kuşağındaki

planlar bu yasanın belirlediği ilkelere aykırı olamayacaktır. 1972 yılından önce kıyıda

yapılmış olan yapılarla bu kanunun yürürlüğe girdiği tarihten önce mevzuata ve imar

planına uygun olarak yapılan yapılar hakkında bu kanunun hükümleri

uygulanmayacaktır.

3086 sayılı yasanın değerlendirmesi daha sonraki başlıklarda daha ayrıntılı

biçimde yapılacaktır. Bu aşamada, yasanın ilkelerinin eski düzenlemeler doğrultusunda

belirlendiğini, ancak kıyıda yapılaşmaya daha çok olanak tanıdığını belirtmekle

yetinilecektir.

201

Page 211: İVERSİTESİ SOSYAL B L MLER ENST TÜSÜ KAMU YÖNET M VE S ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/1432/2050.pdf · bölgeleri, insan ve diğer canlılar için her zaman önem taşıyan

2.İlk Kıyı Yasası Yönetmeliği

3086 sayılı Kıyı Kanunu’nun uygulanma biçimini göstermek üzere, Bayındırlık

ve İskan Bakanlığı’nca 18 Mayıs 1985’de “3086 Sayılı Kıyı Kanununun Uygulanmasına

Dair Yönetmelik” çıkarılmıştır.420 Yönetmeliğin öngördüğü kuralları şöyle özetlemek

olanaklı: Öncelikle metin içinde geçen kimi kavramların tanımlarına,421 ardından da

yönetmeliğin uygulanması ile ilgili genel esaslara, kıyıyı doldurma yoluyla arazi

kazanılmasına, kıyı kenar çizgisinin belirlenmesine, kıyı ve kıyı kuşağında planlama ve

yapılanma ile ilgili kurallara yer verilmiştir. Yinelemeye yol açmamak için, yasadan

daha ayrıntılı düzenlenen ya da yasanın kapsamında olmayan kimi konulara değinmek

yerinde olacaktır. Yönetmeliğe göre, kamu yararının gerektirdiği durumlarda denizi

doldurma ya da kurutma yoluyla toprak kazanılabilir. Bunun için söz konusu işlemleri

gerçekleştirecek idarenin görüşünü valilik aracılığı ile Bayındırlık ve İskan Bakanlığı’na

iletmesi gerekir. Önerinin Bakanlıkça uygun bulunması durumunda ilgili idare o yöre ile

ilgili planı hazırlar. Bayındırlık ve İskan Bakanlığı'nca onaylanan bu planlar hakkında

İmar Kanunu hükümleri uygulanır. Yine yönetmeliğe göre, kıyı kenar çizgisi tespit

komisyonu, jeoloji mühendisi, jeolog, jeomorfolog, harita ve kadastro mühendisi, ziraat

mühendisi, mimar, inşaat mühendisleri arasından valiliklerce oluşturulur. Bu

komisyonun kamu görevlilerinden oluşması temel kuraldır. Ancak bunun olanaklı

olmadığı durumlarda en az iki üyesinin kamu görevlisi ve birinin mimar ya da inşaat

mühendisi, birinin de jeolog ya da harita mühendisi olması şarttır.

420 RG, 18.05.1985, S.18758 421 Yönetmelikte akarsu, “devamlı akış gösteren ve Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğünce tesbit edilen yıllık ortalama debisi 100 m3/sn, dolayısıyla yıllık ortalama akımı 3.15X109 m3 den fazla olan akarsulardır”, toplumun yararlanmasına ayrılmış yapı ise “mevzuata göre tesbit edilmiş ya da tasdik edilmiş kural ve ücret tarifelerine uygun biçimde, getirdiği kullanımdan belirli kişi ya da topluluklara ayrıcalıklı kullanım tekeli tanımaksızın, yararlanmak isteyen herkese eşit ve serbest olarak açık bulundurulan ve konut dokunulmazlığı olmayan yapılardır” biçiminde tanımlanmıştır.

202

Page 212: İVERSİTESİ SOSYAL B L MLER ENST TÜSÜ KAMU YÖNET M VE S ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/1432/2050.pdf · bölgeleri, insan ve diğer canlılar için her zaman önem taşıyan

3.İlk Kıyı Yasası ile ilgili Anayasa Mahkemesi Kararı

1984 yılında yürürlüğe giren 3086 sayılı Kıyı Kanunu’na iki yıl sonra, 1986’da,

dönemin Anamuhalefet Partisi Halkçı Parti Meclis Grubu adınca Anayasa

Mahkemesi’nde iptal davası açıldı. İptal isteminde bulunulan hükümlerin ortak yönünü

bunların kamu yararına aykırı biçimde düzenlenmesi oluşturuyordu. Anayasa

Mahkemesi, 3086 sayılı Kıyı Kanunu'nun 4., 6., 9., 13. ve geçici 2. maddesinin iptaline

karar vermiş, söz konusu maddelerin iptali sonucunda yasanın öbür hükümlerinin

uygulama olanağı kalmadığından dolayı da yasanın tümünü iptal etmiştir.422 İptal edilen

yasa kuralları ve Anayasa Mahkemesi'nin bu konudaki görüşü şöyle özetlenebilir.

Kıyı Kanunu'nun 4. maddesinde ve bu hükmün yinelendiği 9. maddede “kıyı

kenar çizgisi”nin tanımı yapılırken “kayalık” sözcüğüne yer verilmediği, bu durumun da

Anayasa'nın 43. maddesindeki “kıyılar devletin hüküm ve tasarrufu altındadır”

biçimindeki hükmün uygulanmasına engel olabileceği öne sürülmüştür.423 Buna göre,

“kayalık” kıyının bizzat kendisi olmasına karşılık, yasa metninde yapılmış olan kıyı

tanımında kayalıklara yer verilmiş değildir. Böyle bir düzenleme uygulamada türlü

sorunlar yaratabilecektir. Anayasa Mahkemesi bu görüşü haklı bularak, 3086 sayılı

yasanın 4. maddesinde kıyı çizgisi ve kıyı tanımları yapılırken jeolojik açıdan kıyı olarak

sayılması gereken kayalıklara yer verilmediğini, bu durumda kıyı kapsamındaki

kayalıkların Anayasanın 43. maddesinde öngörülen “Devletin hüküm ve tasarrufu

altında olma" kuralının dışında kaldığını, yasa koyucunun kıyı kenar çizgisini

tanımlarken tek tek sayma yöntemi yerine kumluk, çakıllık, taşlık, sazlık, bataklık

sözcüklerinden sonra “gibi” sözcüğünü de kullanarak kayalık alanları da kıyı niteliğinde

422 ES:1985/1, KS:1986/4, KG:25.02.1986, AMKD, C.22, s.28-65, RG, 10.07.1986-19160. 423 3086 sayılı yasanın 4. maddesine göre: "Kıyı Çizgisi: Deniz, tabii ve suni göl ve akarsularda, taşkın durumları dışında, suyun karaya değdiği noktaların birleşmesinden oluşan çizgiyi, Kıyı Kenar Çizgisi: Deniz, tabii ve suni göl ve akarsularda kıyı çizgisinden sonra kara yönünde devam eden, su hareketlerinin oluşturduğu kumluk, çakıllık, taşlık, sazlık, bataklık alanın tabii sınırını, Kıyı: Kıyı çizgisi ile kıyı kenar çizgisi arasındaki alanı, Sahil Şeridi: Kıyı kenar çizgisinden itibaren kara yönünde, imar planlı yerlerde yatay olarak en az 10 metre, diğer yerlerde en az 30 metre genişliğindeki alanı, Dar Kıyı: Kıyı kenar çizgisinin, kıyı çizgisi ile çakışmasını ifade eder.”

203

Page 213: İVERSİTESİ SOSYAL B L MLER ENST TÜSÜ KAMU YÖNET M VE S ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/1432/2050.pdf · bölgeleri, insan ve diğer canlılar için her zaman önem taşıyan

yerlerden sayma eğilimini göstermediğini belirterek yasanın 4. maddesinde ve 4.

maddenin hükmünün yinelendiği 9. maddede yer alan kıyı kenar çizgisi ve kıyı

tanımlarının Anayasa’nın 43. maddesi hükmüyle bağdaşmadığı sonucuna varmıştır.

3086 sayılı yasanın 6. maddesinin de Anayasa'nın 43. maddesine aykırılığı öne

sürülmüştür. Bu maddenin birinci fıkrasında “... faaliyetlerinin özellikleri gereği,

tersane, fabrika, santral, su ürünlerine dayalı tesisler; gemi sökme yeri ve sair kıyıda

zorunlu tesisler ile eğitim, spor veya turizm amaçlı tesisler yapılabilir” denilmektedir.424

İptal isteminin gerekçesinde, bu maddede yer alan “... faaliyetlerinin özellikleri gereği”

deyiminin her anlama ve amaca çekilebileceği, “fabrika, santral” sözcüklerinin ve “... ve

sair kıyıda yapılması zorunlu tesisler”in son derece geniş kavramlar olduğu, bu

düzenlemeler ile Anayasa'nın 43. maddesinin öngördüğü amacı bağdaştırmanın olanaklı

olmadığı, bu tesislerin geçiş hakkının önlenmesine olanak tanıdığı belirtilmiştir. Ayrıca

6. maddenin son fıkrasında yer alan “kamu önceliği olan yerler dışında plan kararları ile

özel yapılanmalara izin verilebilir” biçimindeki ibarenin de, Anayasa’nın 43.

maddesinde yer alan “kıyılar, devletin hüküm ve tasarrufu altındadır” hükmünün ihlali

anlamına geleceği, Anayasanın 43. maddesinin son fıkrasında yer alan “kişilerin bu

yerlerden yararlanma imkan ve şartları kanunla düzenlenir” hükmünün bu anlamda

“kıyı” için öngörülmemiş olduğu da belirtilmektedir. Anayasa Mahkemesi, faaliyetleri

gereği kıyıda yapılması zorunlu olan fabrika ve santral gibi tesisler için kıyıda yer

seçilmesinin doğal olduğunu, ancak bu koşullara sahip olup olmadığına bakılmaksızın

eğitim, spor veya turizm amacına yönelik tesislerin burada yapılmasına olanak

tanınmasının Anayasa'nın 43. maddesine aykırı olacağını belirtmiştir. Anayasa

Mahkemesi'ne göre, kanun koyucunun açık bir biçimde kural olarak kıyıda, yapı

424 "Kıyıda ancak plan kararıyla, deniz, tabii ve suni göl ve akarsuların kamu yararına kullanımını kolaylaştırmak veya kıyıyı korumak amacına yönelik olan yapı ve tesisler, faaliyetlerinin özellikleri gereği tersane, fabrika, santral, su ürünlerine dayalı sanayi tesisleri, gemi sökme yeri ve sair kıyıda yapılması zorunlu tesisler ile eğitim, spor veya turizm amaçlı tesisler yapılabilir. Bu yapı ve tesisler yapım amaçları dışında kullanılamaz ve eğitim tesisleri ile spor veya turizm amaçlı yapılanmalarda kıyı geçişi engellenecek şekilde kapatılamaz. Kamu önceliği olan yerler dışında plan kararları ile özel yapılanmalara da izin verilebilir. Bu plan kararları Bakanlar Kurulunca onaylanmadan tatbik edilemez. Ancak bu tür yapılanmalarda da kıyı geçişi engellenecek şekilde kapatılamaz." (m.6)

204

Page 214: İVERSİTESİ SOSYAL B L MLER ENST TÜSÜ KAMU YÖNET M VE S ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/1432/2050.pdf · bölgeleri, insan ve diğer canlılar için her zaman önem taşıyan

yasağını belirtmesi ve bu kurala istisna olarak “deniz, tabii ve suni göl ve akarsu”

kıyılarının kamu yararına kullanımını kolaylaştırmak ya da kıyıyı korumak amacına

yönelik olan yapı ve tesisleri belirlemesi ve söz konusu tesislerin yapım koşullarını,

yöntemlerini ve bu yerlerden yararlanma koşullarını açıklığa kavuşturması gerekirdi.

Anayasa Mahkemesi, kamu önceliği olan yerler dışında kalan alanlarda plan

kararları ile özel yapılanmalara izin verilebileceği biçimindeki hükmü de Anayasanın 43.

maddesine aykırı bulmuştur. Kararda, devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan

kıyılarda özel yapılanmalara izin verilmesinin doğal niteliği bakımından herkesin ortak

kullanımına açık bulundurulması gereken bir alanda -yani kıyıda- anayasal bir ilkenin

ortadan kaldırılması sonucunu doğurduğu belirtilmiştir. Sözü edilen bu eksiklikler

Anayasa ile öngörülen sonuçlara ulaşılmasını engellediğinden Anayasaya aykırılık

oluşturmaktadır.

İptali istenen bir başka yasa kuralını da Kıyı Kanunu'nun 13. maddesinde yer

alan “sahil şeridinde toplumun yararlanmasına ayrılan yapılanma izni verilebilmesi için

bu niteliğin tapu kütüğünün beyanlar hanesine işlenmesi mecburidir” biçimindeki

düzenleme oluşturmuştur. Söz konusu hükümde geçen “sahil şeridinde toplumun

yararlanmasına ayrılan yerlerde yapılanma” deyişinin Anayasa'nın 43. maddesi ile

uyum göstermeyen muğlak, saptırılması olanaklı bir hüküm olduğu ileri sürülmüştür.

Buna göre, maddenin bu biçimde düzenlenmesiyle kıyı kuşağında “toplum

yararlanması” ilkesi bozulmuş olacaktır. Anayasa Mahkemesi, söz konusu

düzenlemenin, kıyı kuşağında toplumun yararlanması için kimi yerlerin ayrılacağı ve

anılan yerlerde yapılanmaya izin verilebileceği biçiminde anlaşılabileceği, Anayasa'nın

43. maddesinin, kıyı alanında olduğu gibi kıyı kuşağının tümünde kamuya öncelik

tanıdığı düşüncesinden hareketle ilgili yasa kuralını Anayasa'ya aykırı bulmuştur. Buna

göre, Anayasa'nın 43. maddesindeki kurala uyulmayarak kıyı kuşağının tümünde

kamuya öncelik tanınması ilkesi çiğnenmiştir.

İptali istenen son kural da geçici 2. maddede yer almaktadır. Bu maddeye göre

“1972 yılından önce kıyıda doğmuş özel mülkiyete konu yapılar ile bu kanunun

205

Page 215: İVERSİTESİ SOSYAL B L MLER ENST TÜSÜ KAMU YÖNET M VE S ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/1432/2050.pdf · bölgeleri, insan ve diğer canlılar için her zaman önem taşıyan

yürürlüğe girdiği tarihten önceki mevzuata ve imar planına uygun olarak yapılan yapılar

hakkında bu kanun hükümleri uygulanmaz”, bu yapılara eklenti yapılamaz, ancak bu

yapıların herhangi bir nedenle yıkılması durumunda yasanın hükümlerine göre

yapılanmaya izin verilir. Yasa hükmünün, özel kişi ya da kuruluşların eskiyen, yıkılan

yapılarının yeniden yapılmasına, toplumun yararlanmasına tahsis edilip edilmediğine

bakılmaksızın izin verebilecek biçimde düzenlenmesinden ötürü iptali istenmiştir.

Anayasa Mahkemesi, Anayasa’nın 43. maddesinin kıyıların devletin hüküm ve tasarrufu

altında olduğunu belirleyen hükmünden dolayı, özel iyeliğin kıyıda geçerli

olamayacağını, 1972 yılından önce yasalara aykırı olarak yapılan yapıların kazanılmış

hak kavramı içinde değerlendirilemeyeceğini, yasalara aykırı durumlara dayanılarak

kazanılmış hak iddiasında bulunulamayacağını belirterek söz konusu geçici 2. maddenin

ilgili hükmünü iptal etmiştir.

3086 sayılı yasanın Anayasa Mahkemesi'nce iptal edildiği 1986 yılından, yeni

kıyı yasasının çıkarılmasına değin geçen dört yıl boyunca ortaya çıkan yasal boşluk,

15.07.1987 tarihinde Bayındırlık Bakanlığı'nca yayınlanan 110 sayılı genelge ile

doldurulmaya çalışılmıştır. İlgili Anayasa Mahkemesi kararına, dolayısıyla da

Anayasa'nın kıyılarla ilgili 43. maddesine uygunluğu oldukça tartışmalı olan bu yasa altı

düzenleme dönemi kıyılarda yapılaşmanın artışını da beraberinde getirmiştir.425

425 110 sayılı genelge, kıyı kuşağını, uygulama imar planı olan yerlerde en az 10 metre, uygulama imar planı olmayan belediyeler ile belediye ve mücavir alan sınırları içinde ve dışında köy ve mezraların yerleşik alanlarında en az 30 metre, planı bulunmayan yerlerde uygulanacak yönetmeliğin 6. Bölümü kapsamında kalan yerlerde en az 100 metre olarak belirlemişti. Genelge, kıyı kuşağını, 3086 sayılı yasaya göre daha derin tanımlamıştı. Ancak, düzenlemenin bir bütün olarak Anayasa'ya uygunluğu oldukça tartışmalıydı. Yasa ile düzenlenmesi gereken bir konunun yasa altı bir düzenleme ile ele alınması bir yana, yeni düzenleme 1986 tarihli Anayasa Mahkemesi kararına aykırı hükümler de taşıyordu. Kıyı tanımında kayalıklara yer verilmemesi, turizm tesislerinin kıyıda yapılmasına olanak tanınması buna örnek verilebilir. Bkz. Belma Tekinbaş, "Kıyı Mevzuatının Gelişimi", Mekan Planlama ve Yargı Denetimi, Melih Ersoy, H. Çağatay Keskinok (Der.), Yargı Yayınevi, Ankara, 2000, s.122, 123.

206

Page 216: İVERSİTESİ SOSYAL B L MLER ENST TÜSÜ KAMU YÖNET M VE S ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/1432/2050.pdf · bölgeleri, insan ve diğer canlılar için her zaman önem taşıyan

E.Günümüzdeki Durum

1.3621 Sayılı Kıyı Kanunu

3086 sayılı ilk kıyı yasasının 1986’da Anayasa Mahkemesi'nce iptal edilmesiyle

birlikte, Türkiye'de kıyıların, tüzel açıdan yeni bir döneme girdiği, belki de daha

doğrusu, kıyıların geçmişte olduğu gibi, bir yasal dayanaktan yoksun kaldığı

söylenebilir. Anayasa Mahkemesi'nin iptal kararından ancak dört yıl gibi uzun bir

sürenin geçmesinden sonra yeni yasanın çıkarılması, kıyıların korunması ve buraların

doğal, kültürel değerlerinin korunması ve arsa vurgunculuğunun önlenmesi açısından bir

gerileme dönemine girildiğini göstermektedir. Söz konusu yasal boşluğun yasa altı

düzenlemelerle doldurulmaya çalışılmasının da durumu değiştirmediğini belirtmek

gerekir.426

3621 sayılı yeni Kıyı Kanunu'nu427, 1984 tarihli 3086 sayılı Kıyı Kanunu ile

karşılaştırmalı bir biçimde incelemek yerinde olacak. Yeni yasanın 3086 sayılı yasaya

göre daha geniş kapsamlı bir düzenleme getirmeyi amaçladığı söylenebilir. Örneğin

3086 sayılı yasanın amaç maddesi “Bu kanun, deniz, tabii ve suni göl ve akarsu kıyıları

ile bu yerlerin etkisinde olan ve devamı niteliğinde bulunan kıyı kuşaklarında, bu

yerlerin özelliklerini gözeterek koruma ve kullanma esaslarını tespit etmek amacıyla

düzenlenmiştir” biçimindeyken, 3621 sayılı yasanın ilgili maddesine bunlardan başka

“doğal ve kültürel” ile “...ve toplum yararlanmasına açık, kamu yararına...” ifadeleri

eklenmiştir: “Bu kanun, deniz, tabii ve suni göl ve akarsu kıyıları ile bu yerlerin

etkisinde olan ve devamı niteliğinde bulunan sahil şeritlerinin doğal ve kültürel

özelliklerini gözeterek koruma ve toplum yararlanmasına açık, kamu yararına kullanma

esaslarını tespit etmek amacıyla düzenlenmiştir”. Bir başka anlatımla yeni yasa, kıyıların

426 Dört yıllık yasal boşluğun, Bayındırlık Bakanlığı'nın yayınladığı genelgeler, İmar Kanunu ve yönetmelikleri, koruma kurulları kararları ve imar planlarıyla doldurulmaya çalışıldığı dönemin, Türkiye'de, turizmin geliştiği ve Turizmi Teşvik Kanunu uygulamalarının yoğunlaştığı yıllara denk gelmesi ilgi çekicidir. Bkz. Oktay Ekinci, "Kıyılar ve Toplum Yararı", İnsan, Çevre, Toplum, 2. Baskı, Ruşen Keleş (Der.), İmge, Ankara, 1997, s.163, 164. 427 RG, 17.04.1990, S.20495

207

Page 217: İVERSİTESİ SOSYAL B L MLER ENST TÜSÜ KAMU YÖNET M VE S ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/1432/2050.pdf · bölgeleri, insan ve diğer canlılar için her zaman önem taşıyan

korunması ve buralardan yararlanma ile ilgili koşulları, kıyıların doğal ve kültürel

özelliklerini ve kamu yararını gözeterek düzenleyecek, kıyının toplumun yararlanmasına

açık olmasını göz önünde bulunduracaktır. Söz konusu değişikliklerden yeni yasanın,

kıyıların korunması ve buralardan yararlanma konularında daha ilerici hükümler taşıdığı

anlaşılmaktadır.

İki yasa metni arasındaki bir diğer farklılığı da kıyıya ilişkin türlü tanımların

verildiği 4. maddede görmek olanaklı. Öncelikle “Kıyı çizgisi”, “dar kıyı” ve “kıyı”nın

her iki yasada da aynı biçimde tanımlanmış olduğunu belirtmek gerekir:

“Kıyı Çizgisi: Deniz, tabii ve suni göl ve akarsularda, taşkın durumları dışında suyun karaya değdiği noktaların birleşmesinden oluşan çizgiyi,

Kıyı: Kıyı çizgisi ile kıyı kenar çizgisi arasındaki alanı,

Dar Kıyı: Kıyı kenar çizgisinin, kıyı çizgisi ile çakışmasını ifade eder.”

Ancak, “kıyı kenar çizgisi” ile “sahil şeridi”ne ilişkin tanımlarda önemli bir

ayrılık göze çarpmaktadır. Daha önce de söz edildiği gibi 3086 sayılı Kıyı Kanunu kıyı

kenar çizgisini, “deniz, tabii ve suni göl ve akarsularda, kıyı çizgisinden sonraki kara

yönünde su hareketlerinin oluşturduğu kumluk, çakıllık, taşlık, sazlık, bataklık alanın

tabii sınırını ifade eder” biçiminde belirlemişti. 1986’da yasanın bu hükmünün iptal

edilmesinden sonra yeni yasada Anayasa Mahkemesi'nin kararı doğrultusunda gereken

değişiklik yapılmış ve söz konusu tanıma “kayalık” ve “ve benzeri alanların” sözleri

eklenerek kıyı kenar çizgisinin kapsadığı alan genişletilmiştir. 428

428 Bir bakıma kıyı kenar çizgisinin salt kıyının derinliğini belirlemediğini, bunun yanında kimi işlevlerinin de olduğu söyleyebiliriz. Özel iyelik elindeki taşınmazların, devletin hüküm ve tasarrufu altındaki yerlerin ve kamu orta mallarının sınırını çizmesi buna örnek olarak verilebilir. Yargıtay'ın bir içtihadı birleştirme kararında, kıyı kenar çizgisinin tüzel değeri üzerine şu saptamalar yapılmıştır: "Kıyı kenar çizgisini, adından esinlenerek sadece, kıyılara ilişkin bir rol üstlendiğini kabul etmek son derece yanlıştır. Gerçekten bu çizginin, kıyıların hukuksal rejimini ortaya koyması ve yukarıda özellikleri açıklanan alanların, belirlenmesi açısından işlev ve önemi çok açıktır. Ne var ki, bu çizgi, bir taraftan sahipsiz mal niteliğindeki kıyı alanlarının rejimini belirlerken, öte yandan özel mülkiyet konusu, taşınmazların sınırını da çizmektedir. Bu yönden soruna yaklaşıldığında, sözü edilen çizgi özel mülkiyet rejimi alanında da bir işlev görmektedir. Kıyı kenar çizgisinin, fonksiyonu bununla da bitmemekte, kimi durumlarda Devletin hüküm ve tasarrufu altındaki araziler ile mer'a, yaylak, kışlak

208

Page 218: İVERSİTESİ SOSYAL B L MLER ENST TÜSÜ KAMU YÖNET M VE S ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/1432/2050.pdf · bölgeleri, insan ve diğer canlılar için her zaman önem taşıyan

Bu açıdan sözü edilmesi gereken bir başka ayrım da “sahil şeridi”ne ilişkindir.

3086 sayılı yasada kıyı kuşağı, “kıyı kenar çizgisinden itibaren kara yönünde, imar

planlı yerlerde yatay olarak en az 10 metre, diğer yerlerde en az 30 metre genişliğindeki

alan” olarak tanımlanmıştı. 3621 sayılı yasa “sahil şeridini” bundan geniş çaplı bir

düzenlemeye giderek belirlemiştir:

“Sahil şeridi: Kıyı kenar çizgisinden itibaren kara yönünde;

a.Uygulama imar planı yapılacak alanlarda yatay olarak en az 20 m. genişliğindeki alanı,

b.Uygulama imar planı bulunmayan belediye ve mücavir alan sınırları içinde veya dışındaki yerleşik alanlarda, çevre düzeni ve/veya nazım imar planı bulunsun veya bulunmasın, yatay olarak en az 50 m. genişliğindeki alanı,

c.Belediye ve mücavir alan sınırları içinde ve dışındaki iskan dışı alanlarda çevre düzeni ve/veya nazım imar planı bulunsun veya bulunmasın yatay olarak en az 100 m. genişliğindeki alanı ifade eder.”

Yeni yasada “uygulama imar planı yapılacak alanlar”, “uygulama imar planı

bulunmayan alanlar” ve “yerleşim dışı alanlar” biçiminde üçlü bir ayrıma gidildiği ve

her biri için farklı derinlik ölçütleri getirildiği göze çarpmakta. Bu düzenlemenin 3086

sayılı yasanın öngördüğünden daha geniş bir kıyı kuşağı tanımı yaptığı, kıyıların

korunması açısından daha olumlu bir yaklaşıma sahip olduğu söylenebilir. Ancak

yasanın (b) bendine bir sınırlama getirilmektedir. Buna göre, belediye ve mücavir alan

sınırları dışında ve köy yerleşik alanı içinde, daha önce yürürlükte bulunan mevzuat

hükümlerine uygun yapıların bulunduğu yerleşim alanlarında 10.11.1995 tarihinden

önce köy nüfusuna kayıtlı ve köyde sürekli oturanlar tarafından, konut olarak yapılacak

gibi kamu orta mallarının sınırını da belirlemektedir. Kıyının diğer sahipsiz kamu mallarıyla farkı gözetildiğinde, bu sorununda (sorunun da) önemi göz ardı edilemez. Yukarıda açıklandığı üzere, kıyı, su hareketlerinin oluşturduğu, kayalık, kumluk, sazlık, bataklık, çakıllık gibi alanlar olup, üzerinde kamunun öncelik ve yararlanması dışında hiçbir tasarrufun yapılamadığı kendine özgü Anayasal rejimleri olan kamu mallarıdır. Oysa diğer sahipsiz kamu malları, ormanlar dahil, irtifak hakkına veya kimi durum ve koşullarda mülkiyete konu olabilmektedirler. 2634 sayılı Turizm Teşvik Kanunu'nun 8. maddesi ile Kadastro Kanununun 17. maddesi bu yönde gösterilebilecek örneklerdir." (E. 1996/5, K.1997/3, RG, 30.12.1997, S.23216)

209

Page 219: İVERSİTESİ SOSYAL B L MLER ENST TÜSÜ KAMU YÖNET M VE S ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/1432/2050.pdf · bölgeleri, insan ve diğer canlılar için her zaman önem taşıyan

yapılar için mevcut durum dikkate alınarak kıyı kuşağı yatay olarak en az 10 metreye

düşürülebilir.

Yeni yasanın, 3086 sayılı yasada sözü edilmeyen, ancak 18 Mayıs 1985’de

çıkarılan “3086 Sayılı Kıyı Kanununun Uygulanmasına Dair Yönetmelik”te geçen bir

kavramı,“toplumun yararlanmasına açık yapı”yı düzenlemeye aldığını görüyoruz:

“Toplumun yararlanmasına açık yapı: Mevzuata göre tespit ya da tasdik edilmiş kural ve ücret tarifelerine uygun biçimde, getirdiği kullanımdan belirli kullanımdan belirli kişi ya da topluluklara ayrıcalıklı kullanım hakkı tanımaksızın yararlanmak isteyen herkese eşit ve serbest olarak açık bulundurulan ve konut dokunulmazlığı olmayan yapıları ifade eder.”

3621 sayılı yasada öngörülen bu açıklama aslında eski yönetmelikte yer verilen

tanımın gözden geçirilmiş biçimidir. Yönetmelikteki tanımdan tek farklı yön, “kullanım

tekeli” yerine “kullanım hakkı” ifadelerine yer verilmesidir.

3621 sayılı yasanın 3086’ya göre bir başka önemli farklılığı da kıyıda yapı

yapılması ile ilgili hükümlerde ortaya çıkmaktadır. Bu ayrılığın ardında kuşkusuz 1986

tarihli Anayasa Mahkemesi kararının öngördüğü yönde düzeltimler yapma isteği

yatmaktadır. Bu durum yasada yer verilen madde başlıklarında da kendisini

göstermektedir. 3086 sayılı yasada bu konuya ilişkin maddelerin bulunduğu bölüm için

yalnızca “Kıyıda Yapı” başlığını uygun görülürken yeni yasada daha geniş kapsamlı bir

başlık seçilmiş: “Kıyının korunması, Yapı Yasağı ve Kıyıda Yapılacak Yapılar”. Bu

durumun maddelerin içeriği için de geçerli olduğu söylenebilir. Daha önce de görüldüğü

gibi 3086 sayılı yasada, bu bölümde, oldukça esnek bir yaklaşımla kıyıda yapılabilecek

yapılar ele alınmaktaydı. Oysa yeni yasanın ilke olarak yapı yapılmasını önlemek

amacını taşıdığını, bu amaçla da kıyıda yapılacak yapılara kimi sınırlamalar getirdiğini

görüyoruz. Bu yeni düzenlemeye göre, kıyı herkesin eşitlik ve serbestlikle

yararlanmasına açık olup buralarda hiçbir yapı yapılamaz; duvar, çit, parmaklık, tel

örgü, hendek, kazık ve benzeri engeller oluşturulamaz; kıyılarda kıyıyı değiştirecek

boyutta kazı yapılamaz, kum, çakıl vb. alınamaz veya çekilemez; kıyılara moloz, toprak,

curuf, çöp gibi kirletici etkisi olan atık ve artıklar dökülemez. Anılan sınırlayıcı

210

Page 220: İVERSİTESİ SOSYAL B L MLER ENST TÜSÜ KAMU YÖNET M VE S ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/1432/2050.pdf · bölgeleri, insan ve diğer canlılar için her zaman önem taşıyan

hükümler 3086 sayılı yasada bulunmuyordu; bu açıdan 3621 sayılı yasanın kıyıda

yapılacak yapılara ilişkin daha sınırlayıcı önlemler getirdiği, daha etken bir koruma

dizgesi öngördüğü ve kamu yararını daha çok ön plana çıkardığı söylenebilir.

3621 sayılı yasada 3086’dan farklı olarak kıyıda yapılabilecek yapıların imar

planı ile değil uygulama imar planı ile de düzenlenmesi gerektiğini belirtilmiştir.429 3621

sayılı yasanın kıyıda yapılabilecek yapıları daha ayrıntılı bir biçimde sayarak bunları

sınırlandırdığını, ayrıca 3086 sayılı yasada adı geçen fabrika ve santral tesislerini kıyıda

yapılabilecek yapılar arasından çıkardığını görüyoruz. Belirtilmesi gereken bir diğer

nokta da, 3086 sayılı yasadaki “kamu önceliği olan yerler dışında plan kararları ile özel

yapılanmalara da izin verilebilir. Bu plan kararları Bakanlar Kurulunca onaylanmadan

tatbik edilemez" biçimindeki hükmün yeni yasada yer almayışıdır. Böylece yeni yasanın

kıyıyı özel yapılanmaya tamamen kapattığı söylenebilir.

Her iki yasa arasında bir başka farklılık da doldurma ve kurutma yoluyla arazi

kazanma ve bu araziler üzerinde yapılabilecek yapılarda ortaya çıkıyor. 3086 sayılı

yasanın bu yolla arazi kazanma konusunda da daha esnek ve daha az sınırlayıcı olduğu

görülüyor. Bu durum ilgili maddeye verilen başlıklardan da açıkça görülmekte. 3086

sayılı yasanın bu bölümdeki başlığı yalnızca “Doldurma ve Kurutma Yoluyla Arazi

Kazanma” iken, yeni yasanın başlığı “Doldurma ve Kurutma Yoluyla Arazi Kazanma ve

Bu Araziler Üzerinde Yapılabilecek Yapılar” olarak düzenlenmiş. Başlığından da

anlaşılabileceği gibi yeni yasa ile öncekinden farklı olarak, bu alanlar üzerinde

yapılabilecek yapılara ilişkin kurallar da belirlenmek istenmiştir. Bu alanlarda

yapılanmaya ilişkin olarak 3086 sayılı yasa herhangi bir sınırlama getirmezken yeni

yasa, bu alanlarda ancak kamu yararına kullanılabilecek ve faaliyetleri gereği kıyıdan

429 Buna göre, “Kıyıda, uygulama imar planı kararları ile; a. iskele, liman, barınak, yanaşma yeri, rıhtım, dalgakıran, köprü, menfez, istinat duvarı, fener, çekek yeri, kayıkhane, tuzla, dalyan, tasfiye ve pompaj istasyonları gibi, kıyının kamu yararına kullanımı ve kıyıyı korumak amacına yönelik alt yapı ve tesisler. b. faaliyetlerinin özellikleri gereği kıyıdan başka yerde yapılmaları mümkün olmayan tersane, gemi söküm yeri ve su ürünlerini üretim ve yetiştirme tesisleri gibi, özelliği olan yapı ve tesisler yapılabilir. Bu yapı ve tesisler yapım amaçları dışında kullanılamazlar.”

211

Page 221: İVERSİTESİ SOSYAL B L MLER ENST TÜSÜ KAMU YÖNET M VE S ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/1432/2050.pdf · bölgeleri, insan ve diğer canlılar için her zaman önem taşıyan

başka yerde yapılamayacak yapılarla açık otopark, park, yeşil alan ve çocuk bahçesi gibi

teknik ve sosyal altyapı alanlarının düzenlenebileceğini öngörmüştür. Söz konusu

arazilerin devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunduğu, özel iyelik konusu

yapılamayacağı da belirtilmiştir. Bu konuda değinilmesi gereken son bir ayrım da

doldurma işleminde izlenecek yolla ilgilidir. 3621 sayılı yasa ile bu yolla arazi kazanma

daha da zorlaştırılmaktadır. Buna göre, doldurma ya da kurutmayı yapacak kurumun

valiliğe teklif götürmesi gerekir. Valilik bu teklifi kendi görüşü ile birlikte Bayındırlık

ve İskan Bakanlığı'na gönderir. Bakanlık konuyla ilgili kuruluşların görüşünü de alarak

teklifi inceler. Teklifin uygun bulunması durumunda ilgili idare tarafından uygulama

imar planı hazırlanır. Oysa 3086 sayılı yasanın düzenlemesine göre, önceden planlama

yönünden ilgili idare kanalı ile Bayındırlık ve İskan Bakanlığı'nın uygun görüşünün

alınması yeterli sayılıyordu. 3621 sayılı yasaya göre ise, doldurma ve kurutma yoluyla

kazanılan araziler üzerinde yapı yapılabilmesi için Maliye ve Gümrük Bakanlığı'ndan

izin alınması zorunludur. 3086 sayılı yasada böyle bir düzenleme bulunmamaktaydı.

İki yasa hakkında değinilmesi gereken bir konu da kıyı kenar çizgisinin

belirlenmesi ile ilgilidir. 3086 sayılı yasaya göre, “Kıyı kenar çizgisi, valiliklerce

oluşturulacak 5 kişilik bir komisyonca tespit edilir. Bu komisyonun en az iki üyesinin

kamu görevlileri arasından ve biri mimar veya inşaat mühendisi, biri jeolog veya harita

mühendisi olması şarttır. Komisyonun teşekkülü, çalışma usul ve esasları Bayındırlık ve

İskan Bakanlığı'nca hazırlanacak yönetmelikle belirlenir”. 3621 sayılı Kıyı Kanunu'nda

kıyı kenar çizgisini saptayacak komisyonun daha ayrıntılı bir biçimde belirtildiğini

görüyoruz. 3086 sayılı yasadaki düzenlemeden ayrılan yanlarını şöyle özetlemek

olanaklı: İlk olarak komisyonun oluşumunda bir farklılık göze çarpıyor. Yeni yasa

komisyon üyelerinin tümünün kamu görevlisi olması koşulunu getirmektedir. Yasa,

komisyon üyelerinde aranan nitelikleri de açık bir biçimde belirlemiş: Jeoloji mühendisi,

jeolog veya morfolog, harita ve kadastro mühendisi, ziraat mühendisi, mimar ve şehir

plancısı, inşaat mühendisi olmak. Bunların kimler olabileceği valiliklerce belirlenecektir.

Kıyı kenar çizgisinin Bayındırlık ve İskan Bakanlığı'nca onaylandıktan sonra yürürlüğe

gireceği de yeni yasanın bir diğer düzenlemesidir.

212

Page 222: İVERSİTESİ SOSYAL B L MLER ENST TÜSÜ KAMU YÖNET M VE S ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/1432/2050.pdf · bölgeleri, insan ve diğer canlılar için her zaman önem taşıyan

3086 sayılı yasada, kanun hükümlerine aykırı yapılanmalarda yalnızca İmar

Kanunu’nun ilgili ceza hükümlerinin uygulanacağı belirtilirken 3621 sayılı yasa bundan

daha ayrıntılı bir düzenlemeye gitmiştir. Buna göre, kıyıda engel oluşturanlara,

kirletenlere, kazı yapanlara 5-50 milyon TL para cezası verilebilecektir. Ayrıca bu

alanlarda yasa hükümlerine uyulmadan yapılan yapılar için 3194 sayılı İmar Kanunu'nda

öngörülenin iki katı kadar para cezasının uygulanacağı da öngörülmüştür.

2. İkinci Kıyı Yasası ile İlgili Anayasa Mahkemesi Kararı

1990 yılında çıkarılan 3621 sayılı Kıyı Kanunu'nun kimi maddelerinin iptali

için dönemin Anamuhalefet Partisi (Sosyal Demokrat Halkçı Parti) tarafından Anayasa

Mahkemesi'nde açılan dava sonucunda 3621 sayılı Kıyı Kanunu'nun 4. maddesinin 1.

fıkrasının (a) bendi,430 2. fıkrası431 ve 17. maddesindeki “4. maddesinin son fıkrası

hükmü 1.3.1995 tarihinde, diğer ...”432 ibaresi iptal edilmiştir.433 Anılan maddelere ilişkin

Anayasa Mahkemesi kararı şöyle özetlenebilir: 4. maddenin anayasaya aykırılık

gerekçesinde, bu maddede öngörülen derinlik uzunluğunun Anayasanın 43. maddesi

hükümlerine uygun olmadığı iddia edilmiştir. Buna göre, yasanın ilgili maddesi bu

biçimiyle, görünürde, yerleşim yerine göre farklı düzenlemelerde bulunsa da, sonuçta bu

durum yasanın öngördüğü en alt uzunluğun, yani 10 metrenin, sahil şeridi uzunluğu

olarak uygulanmasını gerektirecektir. Çünkü yasanın öngördüğü “uygulama imar planı

430 “Sahil şeridi: Kıyı kenar çizgisinden itibaren kara yönünde; a.Uygulama imar planı yapılacak alanlarda yatay olarak en az 20 m. genişliğindeki alanı, b.Uygulama imar planı bulunmayan belediye ve mücavir alan sınırları içinde veya dışındaki yerleşik alanlarda, çevre düzeni ve/veya nazım imar planı bulunsun veya bulunmasın, yatay olarak en az 50 m. genişliğindeki alanı, c.Belediye ve mücavir alan sınırları içinde ve dışındaki iskan dışı alanlarda çevre düzeni ve/veya nazım imar planı bulunsun veya bulunmasın yatay olarak en az 100 m. genişliğindeki alanı ifade eder.” (m.4) 431 "(b) bendinde tespit edilen alan, belediye ve mücavir alan sınırları dışında ve köy yerleşik alanı içinde, daha önce yürürlükte bulunan mevzuat hükümlerine uygun yapıların bulunduğu meskûn alanlarda, 10.11.1985 tarihinden önce köy nüfusuna kayıtlı ve köyde sürekli oturanlar tarafından, konut olarak yapılacak yapılar için, mevcut teşekkülde (teşekkül de) dikkate alınarak sahil şeridi yatay olarak en az 10 metreye düşürülebilir." (m.4) 432 "Bu kanunun 4 üncü maddesinin son fıkrası hükmü 1.3.1995 tarihinde, diğer hükümleri yayımı tarihinde yürürlüğe girer." (m.17)

213

Page 223: İVERSİTESİ SOSYAL B L MLER ENST TÜSÜ KAMU YÖNET M VE S ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/1432/2050.pdf · bölgeleri, insan ve diğer canlılar için her zaman önem taşıyan

yapılacak alanlar”ı, henüz uygulama imar planı bulunmayan tüm yerler için uygulamak

olanaklı duruma gelecektir. Ayrıca, köy yerleşik alanı için öngörülen 10 metre kuralının,

kıyılarımızın büyük bir bölümünün köy yerleşim alanı içinde olduğundan, 8333 km’lik

uzunluğundaki bir kıyı kuşağı uygulaması içinde ele alınacağı öne sürülmüştür. Bu

görüş doğrultusunda karar veren Anayasa Mahkemesi’ne göre de, sahil şeridinin 100

metreden daha kısa olarak belirlenmesi, bu yerlerden Anayasa’nın öngördüğü kamu

yararına uygun bir yararlanmayı zorlaştıracaktır. Kıyı kuşağı derinliğinin “uygulama

imar planı yapılacak alanlarda” en az 20 metre olarak belirlenmesi imar planı yapılacağı

ileri sürülen kıyı kuşaklarının bulunduğu her yerde bu derinlik uzunluğunun geçerli

olması sonucunu doğuracaktır. Anayasa Mahkemesi'ne göre, “yasakoyucu, takdir

hakkını, ne zaman yapılacağı belli olmayan bir planın gerekçe gösterilerek kamu

yararına saptanmış genişliklerin daraltılması sonucunu doğuracak uygulamalara olanak

verecek biçimde kullanamaz.” Anayasa Mahkemesi, yasanın ilgili maddesinin,

Anayasa'nın herkesin sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama hakkı olduğunu belirten 56.

maddeyle de uyumlu olmadığını belirtmiştir. Çünkü, denizlerin, göllerin ve onların

devamı olan kıyılar ve kıyıları tamamlayan kıyı kuşakları dengeli bir çevre ile yakından

ilişkilidir. Üstelik, kamuya açık, kıyı, deniz, göl ve akarsuların kirlenmesinde kıyı

kuşaklarının kullanış biçimi en büyük etmendir. Başka bir deyişle, kıyılar ve kıyı

kuşakları kişilerin yararlanacağı doğal çevreyi oluşturur. Herkes, bu çevrede sağlıklı ve

dengeli bir yaşam hakkına sahiptir. Çevre koşullarına ve kamu yararı esasına göre

saptanmamış kıyı kuşağı uygulaması, kişileri bu anayasal haktan yoksun kılar. 3621

sayılı yasanın öngördüğü alan, çevre koşullarını ve kamu yararını gözetecek ve kişilere

sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama olanağı verecek derinlikte değildir. Bu nedenle, 4.

maddenin (a) bendinin, Anayasa'nın 43. ve 56. maddelerine aykırı olduğundan, iptali

gerekmektedir. Anılan kararın bir özelliği kıyılardan yararlanmanın ve buralarda

433 ES:1990/23, KS: 1991/29, KG 18.09.1991, AMKD, C. 27/2, s.509-542, RG, 23.01.1999-21120.

214

Page 224: İVERSİTESİ SOSYAL B L MLER ENST TÜSÜ KAMU YÖNET M VE S ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/1432/2050.pdf · bölgeleri, insan ve diğer canlılar için her zaman önem taşıyan

gözlenen sorunların Anayasa'nın 56. maddesinde öngörülen çevre hakkı ile bağlantısının

kurulmasıdır.434

İtiraz konusu oluşturan bir diğer hüküm de 4. maddenin son fıkrasına ilişkindir.

Buna göre, köy yerleşik alanı içinde mevcut durum dikkate alınarak kıyı kuşağı yatay

olarak 10 metreye düşürülebilecektir. Anayasa Mahkemesi'ne göre, bu kuralın

kazanılmış hakların korunması amacıyla getirildiği anlaşılmaktadır. Ancak, kıyılar

üzerinde “kazanılmış hak” kavramının ne ölçüde geçerli olduğu, kıyı üzerinde her

nasılsa yapılmış bir yapının ya da elde edilmiş bir tapunun, hatta ruhsata dayalı bir

taşınmazın, tüzel koruma görüp göremeyeceği konusu, anayasal açıdan tartışmalı bir

sorundur. Anayasaya aykırılığı saptanmış bir kurala göre kazanılmış hakların

varlığından söz edilemez. Kamu yararı düşüncesiyle konumları özellik taşıyan alanların

kişilere yeni olanak sağlanması amacıyla daraltılması, kıyı kuşağından yararlanmada

önceliği kamuya veren Anayasa ile bağdaşmadığından ilgili fıkra Anayasaya aykırı

bulunmuştur. Anayasa Mahkemesi ayrıca, 4. maddenin son fıkrasının iptal edilmesi ile

uygulama olanağı kalmayan 17. maddedeki “4.maddesinin son fıkrası hükmü 1.3.1985

tarihinde diğer...” ibaresinin de iptaline karar vermiştir.

3.3830 Sayılı Kanun

1992’de Anayasa Mahkemesi'nin, 3621 sayılı Kıyı Kanunu'nun kimi

maddelerini iptal etmesinden sonra, ilgili hükümleri yeniden düzenlemek üzere 3830

sayılı yasa çıkarılmıştır.435 Yeni yasa kıyı kuşağını yeniden tanımlamaktadır; buna göre,

kıyı kuşağı, “kıyı kenar çizgisinden itibaren kara yönünde yatay olarak en az 100 metre

genişliğindeki alanı” kapsayacaktır. Yeni düzenleme yerleşim yerlerine göre kıyıda

farklı düzenlemeler öngörmemiş, tüm kıyılar için kıyı kuşağının yatay olarak derinliğini

100 metre olarak benimsemiştir. 3830 sayılı yasa kıyı kuşağında yapılaşma koşullarını

434 Bkz. Cevat Geray, "Anayasa Mahkemesi'nin Kıyı Yasası'na İlişkin Yeni Bir Kararı", Bayındırlık ve İskan Bakanlığı, Kıyılarımız, Mevzuat, Planlama ve Uygulama Semineri Bildirileri, (25-29 Mayıs 1992, Trabzon), Ankara, 1993, s. 185.

215

Page 225: İVERSİTESİ SOSYAL B L MLER ENST TÜSÜ KAMU YÖNET M VE S ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/1432/2050.pdf · bölgeleri, insan ve diğer canlılar için her zaman önem taşıyan

yeniden belirlemiştir. Buna göre, “sahil şeritlerinde yapılacak yapılar kıyı kenar

çizgisine en fazla 50 metre yaklaşabilir. Yaklaşma mesafesi ve kıyı kenar çizgisi

arasında kalan alanlar, ancak yaya yolu, gezinti, dinlenme, seyir ve rekreaktif amaçlı

kullanılmak üzere düzenlenebilir. Sahil şeritlerinin derinliği, 100 metreden az olmamak

üzere, sahil şeridindeki ve sahil şeridi gerisindeki kullanımlar ve doğal eşikler de dikkate

alınarak belirlenir. Taşıt yolları, sahil şeridinin kara yönünde yapı yaklaşma sınırı

gerisinde kalan alanda düzenlenebilir”. Kıyı kuşağında yapılacak yapıların kullanım

amacına bağlı olarak yapım koşullarının yönetmelikte belirleneceği de belirtilmiştir.

Yeni düzenlemenin kıyı kuşağını, 3086 ve 3621 sayılı yasaların öngördüğünden daha

geniş tanımladığını, bu alanlardaki yapılaşmanın koşullarını da bu iki yasanın

öngördüğünden daha olumlu sonuç doğuracak biçimde belirlediğini görüyoruz.

4.İkinci Kıyı Yasası Yönetmeliği

Yeni yasa çerçevesinde çıkarılan yönetmeliği, önceki başlıkta olduğu gibi 3086

sayılı eski Kıyı Kanunu'nun yönetmeliği ile karşılaştırmalı bir biçimde incelemek yararlı

olacaktır. Yinelemelere yer vermemek için 3621 sayılı yasada belirlenen ve doğal olarak

yönetmelikte de yer alan, kıyı kuşağının tanımı, buralardan yararlanma ve yapılanma

koşulları ile ilgili kurallara değinilmeyecek, yalnızca önemli görülen kimi konuların

aktarılmasıyla yetinilecektir. 3621 sayılı Kıyı Kanunu'nun uygulama biçimini

düzenlemek üzere ilk kez 03.08.1990 tarihinde çıkarılan ve üç kez değişikliğe436 uğrayan

“Kıyı Kanununun Uygulanmasına Dair Yönetmelik”in aldığı son biçimiyle öngördüğü

kurallar, ana çizgileriyle şöyle özetlenebilir:437 Yeni yönetmeliğin, dayandığı yasanın

435 RG, 11.07.1992, S.21281, Kanun No: 3830. 436 03.08.1990’da çıkarılan Kıyı Kanununun Uygulanmasına Dair Yönetmelik üzerinde 1992, 1994 ve 1996 yıllarında değişiklik yapılmıştır. Bkz. RG, 03.08.1990, S.20594, RG, 13.10.1992, S.21374; RG, 30.3.1994, S.21890 ve RG, 27.7.1996, S.22709. 437 İzmir Çevre Hareketi Avukatları, 30.03.1994 tarihinde yürürlüğe giren yönetmelik değişikliğinin yasaya aykırı hükümler taşıdığını belirterek yönetsel yargıda dava açmışlardır. Ancak, Danıştay 6. Dairesi (E.1994/3011) davayı esas yönünden reddetmiştir. Davanın gerekçesini, "dar kıyı" tanımının yönetmelikten çıkarılması, "günübirlik tesislerinin" kapsamının genişletilmesi, kısmi yapılaşma maddesiyle su basman düzeyine getirilmiş inşaatlara kazanılmış haklar tanınması, kıyı kenar

216

Page 226: İVERSİTESİ SOSYAL B L MLER ENST TÜSÜ KAMU YÖNET M VE S ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/1432/2050.pdf · bölgeleri, insan ve diğer canlılar için her zaman önem taşıyan

niteliğinden dolayı, eski yönetmeliğe göre kıyılardan yararlanma ve koruma konusunda

daha etkili kurallar getirdiği söylenebilir. İlgili yönetmeliklerin daha “amaç” maddesinde

bu farklılaşmayı görebilmek olanaklı. Yeni yönetmelik, eski yönetmelikte de sözü

edilen, “kıyı kenar çizgisinin tespiti, kıyının kullanılması ve korunması ile uygulamaya

ilişkin esasları” belirlemenin yanı sıra, “kıyılarda doldurma ve kurutma yoluyla

kazanılan alanlarda, sahil şeritlerinde planlama ve uygulama esaslarını” da düzenlemeye

alacağını belirtmektedir. Burada dikkati çeken şey, yeni yönetmeliğin eskisinden farklı

olarak, doldurma ya da kurutma ile kazanılan toprakları, kıyı kuşağını ve buraların

planlamasını da ilgi alanı içinde görmesidir. Yukarıdaki değerlendirmeyi

doğrulayabilecek bir başka kanıtı da “kapsam”la ilgili hükümlerde bulabilmek olanaklı.

Eski yönetmelikte, kıyı ve kıyı kuşağından “yararlanma imkan ve şartlarını”n, yeni

yönetmelikte ise “kamu yararına yararlanma imkan ve şartlarını”n düzenleneceği

belirtilmektedir. Böylece yeni düzenlemede kıyı ve kıyı kuşağından yararlanmada kamu

yararı ilkesinin geçerli olacağı bir kez daha vurgulanmış olmaktadır. Ancak yeni

yönetmeliğin öncekinden en önemli farkının, hem kimi yeni konulara ilişkin

düzenlemeler getirmesi, hem de ele aldığı konuları son derece kapsamlı ve ayrıntılı

biçimde işlemesi olduğu söylenebilir. Örneğin eski yönetmelikte yalnızca “akarsu”,

“toplumun yararlanmasına ayrılmış yapı” ve “teknik yönetmelik”e ilişkin tanımlara yer

verilirken yeni yönetmelikte tanımları yapılan kavramların sayısı artmıştır.438 Kıyı kenar

çizgisinin belirlenmesi, kıyı kuşağında ve kıyıda doldurma ya da kurutma yoluyla

kazanılan arazilerde planlama ve yapılanma yöntemi hakkında daha ayrıntılı bir

düzenleme getirilmiştir. Değinilmesi gereken son bir nokta da, yeni yönetmeliğin,

çizgisinin belirlenmesi ve onaylanmasının güçleştirilmesi, kıyıda arıtma tesislerine izin verilmesi, doldurma ve kurutma yoluyla arazi kazanma olanağının genişletilmesi oluşturuyordu. Bkz. İzmir Barosu, Mevzuat Bankası, İzmir Barosu Mensubu Bir Grup Avukatın Kent ve Çevre Hukuku Raporu, (http://www.izmirbarosu.org.tr/mevzuatbankasi/rapor2.htm), Ocak 2001. 438 Yeni yönetmelikte tanımlar başlığı altındaki kavramlar şöyledir: Bakanlık; kıyı kenar çizgisi; kıyı; dar kıyı; sahil şeridi; toplumun yararlanmasına açık yapı; akarsu; Su Kirliliği Kontrol Yönetmeliği; Teknik Yönetmelik; Su Ürünleri Üretim ve Yetiştirme Tesisi; Sosyal ve Teknik Altyapı Tesisleri; Günübirlik turizm tesisleri; kısmi yapılaşma; taşıt yolu; rekreaktif alanlar; emsal, inşaat alanı katsayısı.

217

Page 227: İVERSİTESİ SOSYAL B L MLER ENST TÜSÜ KAMU YÖNET M VE S ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/1432/2050.pdf · bölgeleri, insan ve diğer canlılar için her zaman önem taşıyan

denetim ve imar mevzuatına aykırı yapılar hakkında verilecek cezalara ilişkin kuralları

belirlemesidir.

F.Kıyı Alanlarını Dolaylı Biçimde Etkileyen Düzenlemeler

Kıyı alanlarını dolaylı ya da dolaysız biçimde ilgilendiren çok sayıda yasal

düzenleme olduğu daha önce belirtilmişti. Bu durum bir ölçüde, önceleri, kıyı ile ilgili

bir düzenlememeye gidilmemesinden, bu boşluğun başka konulardaki yasaların ilgili

hükümleriyle doldurulmak istenmesinden kaynaklanmaktadır. Bir başka açıdan söz

konusu durum, çevre sorunları alanındaki düzenlemelerde gözlenen karmaşanın kıyı

alanlarına yansıması olarak da değerlendirilebilir. Başka sorun alanları ile ilgili kuralları

belirleme amacını taşıyan, bunun yanı sıra kıyılara ilişkin hükümler de getiren tüzel

belgelerin içeriğini özetlemek hem kıyı ile ilgili yasal çerçevenin ortaya konulmasına

hem de bu alandaki görev, yetki ve kural çatışmasının sergilenmesine yardımcı

olacaktır.439

439 Çok sayıda insan etkinliğinin bir araya geldiği, pek çok ekonomik girişimin üzerinde kurulduğu, doğal ve kültürel değerlerin yoğunlaştığı yerler olmasından dolayı, kıyı alanları, türlü yasal düzenlemelerin ilgi alanına girmektedir. Örneğin, belli bir kıyı alanındaki bütün yerel nitelikli hizmetlerin görülmesinden sorumlu olan yönetsel birim olan köyleri ya da belediyeleri düzenleyen 18.03.1924 tarihli 442 sayılı Köy Kanunu ve 14.04.1930 tarihli 1580 sayılı Belediyeler Kanunu, su ürünlerinin korunması, üretimi ve denetimine ilişkin kuralları getiren 04.04.1971 tarihli 1380 sayılı Su Ürünleri Kanunu, yapılanma ve planlama koşullarını belirleyen 03.05.1985 tarihli 3194 sayılı İmar Kanunu, kıyı ve limanların korunması, güvenliğinin sağlanması, deniz yolu ile yapılan kaçakçılığın önlenmesi, izlenmesi ile ilgili kural ve yöntemleri içeren 13.07.1982 tarihli 2692 sayılı Sahil Güvenlik Komutanlığı Kanunu dışında dolaylı bir biçimde kıyıları ilgilendiren diğer tüzel belgeler şöyle sıralanabilir: 20.04.1341 tarihli 618 sayılı Limanlar Kanunu; 08.09.1956 tarihli 6831 sayılı Orman Kanunu; 1933-1957 tarihli 2293 sayılı Belediye Yapı Yolları Kanunu'nun 4/1 maddesi; 27.07.1973 tarihli Su Ürünleri Tüzüğü; 16.03.1982 tarihli 2634 sayılı Turizmi Teşvik Kanunu; 13.07.1982 tarihli Sahil Güvenlik Koruma Kanunu; 23.07.1983 tarihli Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu; 11.08.1983 tarihli 2872 sayılı Çevre Kanunu; 11.08.1983 tarihli 2873 sayılı Milli Parklar Kanunu; 07.09.1985 tarihli Sahil Güvenlik Komutanlığı İdari ve Adli Görevlere İlişkin Tüzük; 17.04.1987 tarihli Ulaştırma Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun; 04.09.1988 tarihli Su Kirliliği Kontrolu Yönetmeliği; 11.03.1989 tarihli Tarım Alanlarının Amaç Dışı Kullanımına İlişkin Yönetmelik; 13.11.1989 tarihli Özel Çevre Koruma Kurumu Başkanlığı ile İlgili Kanun Hükmünde Kararname; 19.08.1993 tarihli Denizcilik Müsteşarlığının Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun Hakkında Kararname.

218

Page 228: İVERSİTESİ SOSYAL B L MLER ENST TÜSÜ KAMU YÖNET M VE S ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/1432/2050.pdf · bölgeleri, insan ve diğer canlılar için her zaman önem taşıyan

Kıyı alanlarını dolaylı biçimde ilgilendiren yasal düzenlemelere, çevre

sorunlarına ilişkin en genel kuralları getiren Çevre kanunu'nunda başlamak gerekir.

Çevre Kanunu440, kıyı alanları ile ilgili olarak özel bir düzenleme getirmemiştir. Yasa,

genel olarak kirliliğin önlenmesine yönelik kuralları içerdiğinden kıyı alanlarında

gözlemlenebilecek hemen her türlü kirlilik sorunu için ilgili hükümlerin geçerli olduğu

söylenebilir. Bunları şöyle özetlemek olanaklı: 1. maddede yasanın amaçlarından birinin

“...kırsal ve kentsel alanda arazinin ve doğal kaynakların en uygun şekilde korunması;

su, toprak ve hava kirlenmesinin önlenmesi...” olduğu belirtilmektedir. Buna benzer bir

biçimde, 8. maddedeki hüküm de kıyı alanlarını ilgilendirmektedir: “Her türlü atık ve

artığı, çevreye zarar verecek şekilde, ilgili yönetmeliklerde belirlenen standartlara ve

yöntemlere aykırı olarak doğrudan ve dolaylı biçimde alıcı ortama vermek, depolamak,

taşımak, uzaklaştırmak ve benzeri faaliyetlerde bulunmak yasaktır.” Yasanın

düzenlemeye aldığı bir diğer konu da kirletme yasağına uymayan gemiler. Buna göre,

kirletme yasağına uymayan deniz araçlarından boyutlarına göre para cezası kesilecektir.

Büyükşehir sınırları içinde kalan kıyılarda ceza verme yetkisi büyükşehir

belediyelerinde, bu alanların dışında kalan kıyılarda ise sahil güvenlik bot

komutanlarındadır.

Kıyı alanlarını ilgilendiren bir diğer düzenleme de, 2872 sayılı Çevre Kanunu

hükümlerine uygun olarak hazırlanan Su Kirliliği Kontrol Yönetmeliği'dir.441

Yönetmeliğin amacı 1. maddesinde, her türlü su kaynağının korunması, en iyi biçimde

kullanımının sağlanması ve su kirliliği kontrolü için gereken hukuki ve teknik esasları

ortaya koymak olarak belirlenmiş; bütün bunların ekonomik ve sosyal kalkınma

hedefleriyle uyumlu bir biçimde yapılacağı da eklenmiştir. Yönetmelikte, deniz ve kıyı

suları kullanım amaçlarına ve kalitelerine göre sınıflandırılarak442 suların korunmasına

440 RG, 11.08.1983, S.18132. 441 RG, 04.09.1988, S.19919. 442 Buna göre, D I, D II ve D III olmak üzere üç ayrı grup vardır. Sınıf D I (Su ürünleri üretimi) a) Yoğun ticari balıkçılık, su ürünleri avcılığı yapılan açık denizler b) Yoğun kıyı balıkçılığı ve kabuklu

219

Page 229: İVERSİTESİ SOSYAL B L MLER ENST TÜSÜ KAMU YÖNET M VE S ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/1432/2050.pdf · bölgeleri, insan ve diğer canlılar için her zaman önem taşıyan

ilişkin kimi kurallar getirilmektedir. Özel koruma alanları belirlemek, sulara atık

boşaltılmasına sınırlamalar getirmek yönetmelikte öngörülen önlemlerdendir.

Türlü ekonomik etkinliklerin çevreye olası etkilerinin araştırılmasına ilişkin bir

tüzel belge olan Çevresel Etki Değerlendirmesi (ÇED) Yönetmeliği443, 2872 sayılı Çevre

Kanunu’nun 10. maddesine dayanılarak çıkarılmıştır. Kıyı alanlarında gerçekleştirilecek

etkinlikleri de kapsamına aldığından söz konusu yönetmeliğin incelenmesi yerinde

olacaktır. ÇED sürecinde uyulacak yönetsel ve teknik yöntem ve esasları düzenlemek

amacıyla hazırlanan yönetmeliğin ÇED sürecini ayrıntılı ve kapsamlı bir biçimde

düzenlediğini görüyoruz. ÇED sürecinden geçmesi gereken faaliyetler iki grupta

toplanmış; birincisinde, çevreyi olumsuz yönde etkileyecek faaliyetler, ikincisinde ise

daha az olumsuz etkisi olabileceği düşünülenler yer almıştır.444 Buna göre,

gerçekleştirilen etkinliğin niteliğine göre “ÇED olumlu kararı” ya da “ÇED ön araştırma

raporu” hazırlanıp Mahalli Çevre Kurulu’ndan “çevresel etkileri önemsizdir” kararı

alınmadıkça, söz konusu faaliyetler için teşvik, onay, izin ve ruhsat verilemeyecektir.

Yönetmelik, ÇED raporunun Çevre Bakanlığı’na sunulmasından sonra, halkı yatırım

hakkında bilgilendirmek, görüş ve önerilerini almak üzere faaliyet sahibi tarafından

yörede bir toplantı düzenlenmesini de öngörmüştür.

su ürünleri yetiştirme alanları c) Dalyancılık alanları; Sınıf D II: (Rekreasyon) Plaj, sportif, estetik amaçlarla kullanılan deniz ve kıyı suları; Sınıf D III:Ticari, endüstriyel ve diğer kullanımlar. 443 RG, 23.06.1997, S.23028; (Değişik) RG, 13.10.1999, S.23785. 444 Söz konusu sınıflandırmaya göre kıyı alanlarına olumsuz yönde etkisi olabilecek etkinlikler şöyle düzenlenmiş: 1.Grup (ÇED Uygulanacak Faaliyetler): Ham petrol rafinerileri, termik güç santralleri, nükleer güç santralleri ile diğer reaktörler, limanlar, iskeleler ve rıhtımlar, yat limanları, toplu halde projelendirilen konutlar (1 000 ve üzeri) ve olimpik spor köyleri, turizm konaklama tesisleri (200 oda ve üzeri), dip taraması (200 000 m3 ve üzeri), gemi döküm tesisleri, tersaneler; 2.Grup (ÇED Ön Araştırması Uygulanacak Faaliyetler): Eğitim kampüsü, spor ve sağlık kampüsleri, derin deniz deşarjı ve atık su arıtma tesisleri (Yerleşim birimlerine ait proje nüfusu 20 000 ve üzeri), toplu halde projelendirilen konutlar (200 konut dahil 1000 konuta kadar), turizm konaklama tesisleri (5 oda dahil 200 konuta kadar), iskeleler ve rıhtımlar (1.grupta yer almayanlar), balıkçı ve romörkor barınakları, yat yanaşma yeri (Bakım, onarım, ikmal ve kışlama tesisleri olanlar), dip taraması (1. Grupta yer almayanlar), denizden alan kazanılması, petrol arama ve çıkarma faaliyetleri. Yönetmeliğe göre 2. Grupta bulunan faaliyetler için ÇED raporu değil, ÇED ön araştırması istenmektedir. Ancak bu grupta yer alan faaliyetlerden, Mahalli Çevre Kurulu’nca “çevresel etkileri önemlidir” kararı verilenler için de ÇED raporunun hazırlanması gerekecektir.

220

Page 230: İVERSİTESİ SOSYAL B L MLER ENST TÜSÜ KAMU YÖNET M VE S ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/1432/2050.pdf · bölgeleri, insan ve diğer canlılar için her zaman önem taşıyan

Türkiye'de çevresel etki değerlendirmesinin eleştiriye en açık yönünün, ilgili

yasal düzenlemenin uygulama biçimi olduğu tartışma götürmeyen bir gerçek. Çevresel

etki değerlendirmesi yazanaklarının çoğunun, çevrenin değil de ekonominin gereklerine

göre kaleme alındığı, olumsuz yönde sonuçlananların da kağıt üzerinde kaldığı

bilinmekte. Ancak tüm bunların yanında, değinilmesi gereken bir konu da, çevresel etki

değerlendirmesinin dar anlamda yorumlanmasının getirdiği türlü sıkıntılardır. Herhangi

bir etkinliğin ya da bir işletmenin, çevreye olası etkileri ortaya konurken yalnızca söz

konusu proje göz önünde bulundurulmakta, araştırmalar dar bir çerçevede

yürütülmektedir. Oysa, çevresel etkilerin, "proje" temelinde değil de, daha geniş görüşlü

bir bakış açısıyla politika belirleme sürecinin bir parçası olarak dikkate alınması, bir

başka anlatımla bu tür araştırmaların "plan" aşamasında yapılması anlayışını yasal

düzenlemelerimizde bulabilmek olanaklı değildir.445

Limanlar Kanunu’nda,446 limanların üzerinde kurulu oldukları alanları, bir

başka deyişle kıyıyı, ilgilendiren düzenlemeleri bulmak olanaklıdır. Daha çok kıyı

işgalini, kıyıdan toprak kazanılmasını ve kirliliği ele alan bu düzenlemeler şöyle:

“Liman reisliğinden resmî izin alınmadıkça deniz kıyılarında iskele, rıhtım, kızak,

kayıkhane, tamirhane, fabrika, gazino, depo, mağaza ve umumi deniz hamamları

yapılamaz liman reisliğinin yasak ettiği yerlere pasakül, moloz, safra ve süprüntü ve

emsali gibi şeyler atılamaz.” (m.4);. “Limanlar içinde hükümetin tayin ve tahdit ettiği

yerlerde deniz kıyısına kazık çakmak, doldurmak, suretile denize tecavüz etmek ve

limanların içinde ve deniz üzerinde kahvehane, yemekhane, yatakhane misillû mahaller

tesis eylemek veyahut herhangi bir suretle limanların genişliğine halel vermek

memnudur.” (m.5)

445 Stratejik çevresel etki değerlendirmesi olarak adlandırılan bu yaklaşım için Bkz. Nükhet Turgut, Çevre Hukuku: Karşılaştırmalı İnceleme, Savaş Yayınevi, Ankara, 1998, s.427-433. 446 RG, 20.4.1341, S.95.

221

Page 231: İVERSİTESİ SOSYAL B L MLER ENST TÜSÜ KAMU YÖNET M VE S ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/1432/2050.pdf · bölgeleri, insan ve diğer canlılar için her zaman önem taşıyan

Orman Kanunu'nun447, orman sayılan yerlerin orman sınırları dışına çıkarılması

ile ilgili maddesi, kıyı alanları yönetimi uygulamalarında sık sık sorun olarak ortaya

çıkmaktadır. Söz konusu düzenlemeye göre, "31.12.1981 tarihinden önce bilim ve fen

bakımından orman niteliğini tam olarak kaybetmiş yerlerden; tarla, bağ, bahçe,

meyvelik, zeytinlik, fındıklık, fıstıklık (antepfıstığı, çam fıstığı) gibi çeşitli tarım alanları

veya otlak, kışlak, yaylak gibi hayvancılıkta kullanılmasında yarar olduğu tespit edilen

araziler ile şehir, kasaba ve köy yapılarının toplu olarak bulunduğu yerleşim alanları

orman sınırları dışına çıkartılır...". (m.2/b) Orman alanlarındaki kıyı bölgelerinde çıkan

anlaşmazlıklarda bu maddenin önemli bir yeri olduğu söylenebilir. Pek çok köylü, bu

alanlarda yapılanmaya getirilen sınırlamalar nedeniyle üzerinde yerleştikleri alanın, bu

hüküm uyarınca, orman sınırlarının dışına çıkarılmasını talep etmektedir. Orman

Kanunu'nun, kıyı alanlarını ilgilendiren bir diğer düzenlemesi de 25. madde.448 Buna

göre, Orman Genel Müdürlüğü, gerekli gördüğü ormanları, milli parklar, tabiat parkları,

tabiat anıtları, tabiatı koruma sahaları ve orman mesire yerleri olarak ayırır, düzenler,

yönetir ve gerektiğinde işletir veya işlettirir. Milli Parklar Kanunu ele alınırken

değinilecek olan bu konu kıyı alanlarındaki koruma alanları açısından önem

taşımaktadır.

Doğrudan doğruya kıyıya yönelik bir düzenleme olmasa da, milli parkların

büyük ölçüde kıyı bölgelerinde yer almasından dolayı Milli Parklar Kanunu'na449 burada

yer vermek gerekecektir. Buna göre, "Milli park karakterini sahip olduğu tesbit edilen

alanlar, Milli Savunma, İmar ve İskan ve Kültür ve Turizm Bakanlıklarının olumlu

görüşü, gereği halinde diğer ilgili bakanlıkların da görüşü alınarak, Tarım ve Orman

bakanlığının teklifi üzerine Bakanlar Kurulu kararı ile millî park olarak belirlenir." (m.3)

Buralara özgü gelişme planları, ilgili bakanlıkların görüşleri ve gerekirse katkılarıyla

Tarım ve Orman Bakanlığı'nca hazırlanır ve yürürlüğe konur.

447 RG, 08.09.1956, S.9402; RG, (Değişik) 20.06.1973, 05.06.1975, 23.09.1983, 05.06.1986, 22.05.1987, 03.11.1988, 04.07.1995. 448 RG, (Değişik) 23.9.1983

222

Page 232: İVERSİTESİ SOSYAL B L MLER ENST TÜSÜ KAMU YÖNET M VE S ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/1432/2050.pdf · bölgeleri, insan ve diğer canlılar için her zaman önem taşıyan

Birinci maddesinde, amacı, "...korunması gerekli taşınır ve taşınmaz kültür ve

tabiat varlıkları ile ilgili tanımları belirlemek, yapılacak işlem ve faaliyetleri

düzenlemek, bu konuda gerekli ilke ve uygulama kararlarını alacak teşkilatın kuruluş ve

görevlerini tespit etmek" olarak belirlenen Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma

Kanunu'nun450 kıyı alanlarını ilgilendiren hükümleri şöyle özetlenebilir: Yasada, "kültür

varlıkları" tanımının, kıyı bölgelerini de içerecek biçimde yapıldığını görüyoruz: "

'Kültür varlıkları'; tarih öncesi ve tarihi devirlere ait bilim, kültür, din ve güzel sanatlarla

ilgili bulunan yer üstünde, yer altında veya su altındaki bütün taşınır ve taşınmaz

varlıklardır." (m.3) Buna benzer bir biçimde, "tabiat varlıkları" tanımı da kıyı bölgelerini

ilgilendiriyor: " 'Tabiat varlıkları'; jeolojik devirlerle, tarih öncesi ve tarihi devirlere ait

olup ender bulunmaları veya özellikleri ve güzellikleri bakımından korunması gerekli,

yer üstünde, yer altında veya su altında bulunan değerlerdir." Yasa, korunması gereken

kültür ve doğa varlıkları ile ilgili hizmetleri yürütmek üzere Kültür Bakanlığı'na bağlı

olarak "Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Yüksek Kurulu"451 ve yine bakanlıkça

belirlenecek yerlerde "Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurullarını" öngörmüştür.

Tüm yerleşim yerlerini ilgilendiren genel bir düzenleme olmasından ötürü İmar

Kanunu'na452 da burada değinmek gerekecektir. Yasa, 4. maddesinde, 2634 sayılı

Turizmi Teşvik Kanunu'nun, 2863 sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma

449 RG, 11.08.1983, S.18132. 450 RG, 23.07.1983, S.18113. 451 Yasada Yüksek Kurul'un görevleri şöyle belirlenmiş: "Korunması gerekli taşınmaz kültür ve tabiat varlıklarının korunması ve restorasyonuyla ilgili işlerde uygulanacak ilkeleri belirlemek, koruma kurulları arasında eşgüdümü sağlamak ve uygulamadan doğan genel sorunları değerlendirerek görüş bildirmek. Kamu kurum ve kuruluşları ile gerçek ve tüzel kişilerin, kararlarına uymak zorunda olduğu belirtilen koruma kurullarının görevi ise daha ayrıntılı bir biçimde sayılmış (m.57): Bakanlıkça tespit edilen veya ettirilen korunması gerekli kültür ve tabiat varlıklarının tescilini yapmak; korunması gerekli kültür varlıklarının gruplandırmasını yapmak; sit alanlarının tescilinden itibaren bir ay içinde geçiş dönemi yapı şartlarını belirlemek; koruma amaçlı imar planları ile bunların her türlü değişikliklerini inceleyip onamak; korunması gerekli taşınmaz kültür varlıklarından özelliklerini kaybetmiş olanların tescil kaydını yaptırmak; korunması gerekli taşınmaz kültür ve tabiat varlıklarının koruma alanları ile ilgili uygulamaya yönelik kararlar almak." (m.51) 452 RG, 09.05.1985, S.18749.

223

Page 233: İVERSİTESİ SOSYAL B L MLER ENST TÜSÜ KAMU YÖNET M VE S ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/1432/2050.pdf · bölgeleri, insan ve diğer canlılar için her zaman önem taşıyan

Kanunu'nun ve İmar yasasının ilgili maddelerine uyulmak koşulu ile 2960 sayılı İstanbul

Boğaziçi Kanunu ve 3030 sayılı Büyük Şehir Belediyelerinin Yönetimi Hakkında Kanun

ile diğer özel kanunlar ile belirlenen veya belirlenecek olan yerlerde, bu kanunun özel

kanunlara aykırı olmayan hükümlerinin uygulanacağını belirtmiştir. Bir başka anlatımla

İmar Kanunu'nun uygulanmasında, yukarıda belirtilen özel yasaların hükümleri

öncelikle dikkate alınacaktır. Yasa, nazım imar planı ve uygulama imar planının ilgili

belediyelerce, belediye ve mücavir alan dışında kalan yerlerde ise valiliklerce ya da

ilgilisince yapılacağını ya da yaptırılacağını belirtmiştir (m.8). İkinci ya da yazlık

konutların büyük bir bölümünün belediye sınırları dışında yer aldığı düşünülürse,

yasanın bu hükmünün doğrudan doğruya kıyı bölgelerini ilgilendirdiği anlaşılacaktır.453

Turizm sektörünü düzenleyecek, geliştirecek önlemlerin alınmasını sağlamak

amacıyla 1982 yılında çıkarılan ve turizm yatırım ve işletmelerinin teşvik edilmesine

yönelik hükümler taşıyan 2634 sayılı Turizmi Teşvik Kanunu454, kıyı alanlarında ortaya

çıkan pek çok sorunla doğrudan ilintili olduğu için incelenmeye değer görülmüştür.

Yasa, Bakanlar Kurulu kararı ile belirlenen turizm bölgeleri, turizm alanları ve turizm

merkezlerinde turizmi geliştirmek ve turizm işletmelerini teşvik etmek üzere türlü

önlemler getirmiştir. Buna göre, söz konusu yerlerde, devletin hüküm ve tasarrufu

altındaki yerlerin kamu yararına korunmasına ya da kullanılmasına katkıda bulunacak

yapı ve tesisler, tapu kaydı aranmaksızın, imar planlarına göre yapılabilir ve işletilebilir.

Yine imar planları yapılmış turizm bölgeleri ve merkezlerindeki taşınmaz mallardan,

Hazineye ait olan yerlerle ormanlar Kültür ve Turizm Bakanlığı'na tahsis edilir.

Bakanlık bu taşınmaz malları “Türk ve yabancı uyruklu, gerçek ve tüzelkişilere

kiralamaya, tahsis etmeye, bu taşınmaz mallar üzerinde müstakil ve daimi haklar dahil

irtifak hakkı tesisine ve bunlardan altyapı için gerekli olanlar üzerinde, altyapıyı

gerçekleştirecek kamu kurumu lehine bedelsiz irtifak hakkı tesisine yetkilidir.” Yasada,

453 Erdal Özhan, "Coastal Zone Management in Turkey", Ocean & Coastal Management, Vol.30, Nos 2-3, s.167. 454 RG, 16.03.1982, S.17635.

224

Page 234: İVERSİTESİ SOSYAL B L MLER ENST TÜSÜ KAMU YÖNET M VE S ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/1432/2050.pdf · bölgeleri, insan ve diğer canlılar için her zaman önem taşıyan

bundan başka, turizm alanlarındaki altyapı gereksiniminin ilgili kamu kuruluşlarınca

öncelikle tamamlanmasını ve buralarda faaliyete geçecek işletmeleri desteklemek üzere

“Turizmi Geliştirme Fonu” kurulması da öngörülmüştür. Değinilmesi gereken bir nokta

da, bu yasanın, 442 sayılı Köy Kanunu'nun ve 2644 sayılı Tapulama Kanunu'nun

yabancıların taşınmaz iyeliğine ilişkin olarak getirdiği sınırlamaların ortadan

kaldırılmasıdır.455

Turizmi Teşvik Kanunu, turizm yatırımlarına verilen kredilerin artırılması,

özellikle kıyı alanlarındaki bölünmüş arazilerin birleştirilerek yatırımcılara tahsis

edilmesi, gerekli altyapı olanaklarının sunulması, kimi teşviklerin verilmesi gibi turizmi

canlandırmaya yönelik önlemlerle 1980'li yıllarda yaşanan döviz sıkıntısını gidermeyi

amaçlıyordu. Gerçekleştirilen düzenlemeden de anlaşılacağı gibi, Turizmi Teşvik

Kanunu, bir yandan hazineye ait taşınmazları, ormanları, turizmin hizmetine sunarak söz

konusu yerler üzerindeki baskıyı artırmış, bir yandan da işletmelere türlü teşvikler

öngörerek turizmin hızla büyümesine, doğal ve kültürel değerlerin bozulması sürecine

katkıda bulunmuştur.456 Sözü edilen turizm alanlarının büyük bir bölümünün kıyılar

üzerinde bulunması,457 yasanın, konumuz açısından önemini ortaya koymaktadır. Yasa

455 Keleş, "Kıyıların Korunması ve Toplum Yararı", s.45. 456 Yasada, söz konusu uygulamalarda çevresel ve kültürel değerlerin de göz önünde bulundurulacağının belirtilmesi de sonucu değiştirmemiştir: “Turizm bölgelerinde ve turizm merkezlerinde Devletin hüküm ve tasarrufu altındaki yerlerde, bölgenin doğal ve kültürel özelliklerini bozmamak, turizm işletmelerine zarar vermemek ve imar planlarına uygun olmak ve Bakanlıktan izin almak kaydıyla kamuya yararlı diğer yapı ve tesisler yapılabilir ve işletilebilir. Deniz, göl ve akarsular ile kıyıları, özelliklerini bozucu ve yıpratıcı şekilde kullanılamaz...” (m.6) 457 Bugüne değin, turizm bölgesi, alanı ya da merkezi olarak ilan edilen ve uygulamaya başlanan 168 yerden 87'si kıyısal ya da kentsel alanlardadır. Bkz. Baykan Günay, "Turizm Merkezi Kavramının Gelişimi ve Yargı Denetimi", Mekan Planlama ve Yargı Denetimi, s.200. Günay'a göre yasanın turizm bölgesi, turizm alanı ve turizm merkezi olarak sıradüzensel bir basamaklandırmayı öngörmesi kapsamlı bir planlama anlayışının ürünü olarak değerlendirilebilirdi. Örneğin buna göre, "ülke ölçeğinde turizm bölgeleri belirlenecek, daha sonra yatırımların yoğunlaşacağı turizm alanları saptanacak ve bu alanlar içinde bizzat müdahalelerin ve yatırımların yapılacağı alanlar yani turizm merkezleri olarak planlanacaktır". Ancak uygulama, bu yöndeki beklentilere yanıt verecek biçimde gelişmemiş, yasa daha çok, planlama ve kamu yararı ilkelerine aykırı biçimde yaşama geçirilmiştir. a.g.y., s.283.

225

Page 235: İVERSİTESİ SOSYAL B L MLER ENST TÜSÜ KAMU YÖNET M VE S ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/1432/2050.pdf · bölgeleri, insan ve diğer canlılar için her zaman önem taşıyan

uyarınca yapılan arazi tahsisleriyle kıyı alanlarına ve kıyının doğal yapısına verilen

zarar, resmi nitelik taşıyan yazanaklarda da dile getirilmiştir.458

Özel çevre koruma bölgelerine ve bununla ilgili yönetsel yapıya ilişkin kanun

hükmünde kararnamenin459 kıyı alanları yönetimi sürecinde önemli bir yeri

bulunmaktadır. Yasanın anlatımıyla, amacı, "2872 sayılı Çevre Kanunu'nun 9.

maddesine göre «Özel Çevre Koruma Bölgesi» olarak ilan edilen ve edilecek alanların

sahip olduğu çevre değerlerini korumak ve mevcut çevre sorunlarını gidermek için tüm

tedbirleri almak, bu alanların koruma ve kullanma esaslarını belirlemek, imar planlarını

yapmak mevcut her ölçekteki plan ve plan kararlarını revize etmek re'sen onaylamak

üzere Çevre Bakanlığı'na bağlı ve Tüzel Kişiliğe sahip Özel Çevre Koruma Kurumu

Başkanlığının kurulması ile bu Kurumun teşkilat ve görevlerine ilişkin esasları

düzenlemektir." Toplam 13 ayrı yerde kurulan özel koruma bölgelerinin460 koruma ve

kullanma yöntemlerini belirlemek olan Özel Çevre Koruma Kurumu Başkanlığı'nın

görevlerini yasa özetle şöyle sıralamış: Özel çevre koruma bölgelerinin çevre değerlerini

korumak ve mevcut çevre sorunlarını gidermek için gerekli önlemleri almak, bu

alanların koruma ve kullanma esaslarını belirlemek, imar planlarını yapmak, bu

yörelerdeki tarihi kalıntıların ve ekolojik dengenin korunması konusunda araştırmalar,

incelemeler yaptırmak, gerekli önlemleri almak; bölge ile ilgili her ölçekteki yeni plan

ve projeyi re'sen onaylamak; buralardaki tesislerin nerelerde yapılacağına karar vermek;

taşınmaz malların kamulaştırılması için gerekli işlemleri yapmak; bölgelerde planlarla

günübirlik alan olarak ilan edilen özel iyelik dışındaki alanların ve kumsalların irtifak

hakkını kullanmak.

458 Bkz. Devlet Planlama Teşkilatı, Türkiye Ulusal Çevre Stratejisi ve Eylem Planı, Ankara, 1998, s.47-48; T.C. Çevre Bakanlığı, Ulusal Gündem 21 (İkinci Taslak), Ankara, 1999, s.75-79. 459 RG, 13.11.1989, S.20341 460 Göcek, Dalyan, Patara, Kekova, Göksu, Gölbaşı, Pamukkale, Ihlara, Foça, Belek, Datça, Gökova, Tuz Gölü.

226

Page 236: İVERSİTESİ SOSYAL B L MLER ENST TÜSÜ KAMU YÖNET M VE S ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/1432/2050.pdf · bölgeleri, insan ve diğer canlılar için her zaman önem taşıyan

III.Türkiye'de Kıyıya Yönelik Olarak İzlenen Politikalar

Türkiye'nin kıyı politikasını bütün yönleriyle ortaya koyabilmek için tüzel

düzenlemelerin yanı sıra başka kaynaklara da başvurmak gerekiyor. Her ne kadar

yukarıda incelenen yasa kurallarından ana hatlarıyla Türkiye'nin kıyılara bakış açısını

anlama olanağı bulunsa da, hem yalnızca belli bir zaman diliminde ortaya çıkmış

olmaları, hem de belli bir siyasal-toplumsal ortamın ürünü olmaları, salt yasal

düzenlemelere bakarak Türkiye'nin kıyı politikası hakkında değerlendirme yapmayı

güçleştirmektedir. Bu açıdan, planlama sıradüzeninin en üstünde yer alan beş yıllık

kalkınma planlarında, Cumhuriyet Dönemi boyunca iktidara gelmiş hükümetlerin ve

siyasal partilerin programlarında konunun nasıl ele alındığını incelemek yararlı

olacaktır. Türkiye'nin çevre sorunları alanındaki önceliklerinin ve ilke kararlarının

sergilendiği bir belge olan Türkiye Ulusal Çevre Eylem Planı (UÇEP) da bu açıdan

incelemeye değer görülmektedir. Burada, yalnızca ilgili belgelerin genel olarak kıyıya

yaklaşımlarının ortaya konacağını, söz konusu yaklaşımların kamu yararı kavramı

bağlamında değerlendirmesininse bir sonraki alt-bölümde yapılacağını da eklemek

gerekir.

A.Kalkınma Planları

1963-1967 ve 1968-1972 yılları arasını kapsayan I. ve II. Beş Yıllık Kalkınma

planları kıyı ve kıyı alanlarına yönelik herhangi bir düzenleme getirmemiştir. Buna

benzer biçimde, çevre sorunları ile ilgili konular da planların ilgi alanlarına girebilmiş

değildir.461 Bundan ötürü, ilk iki planı dışarıda bırakıp, 1973'den günümüze, planlarda

kıyı alanlarının nasıl düzenlendiğini ortaya koymak daha yerinde olacaktır. Bu tarihten

sonra kıyı alanlarının, dolaylı da olsa, ilk kez plan içine alınmasında, 1972 Stockholm

İnsan ve Çevre Konferansı'nın da etkili olduğu düşünülebilir.

461 Devlet Planlama Teşkilatı, Kalkınma Planı (Birinci Beş Yıl) 1963-1967, Ankara, 1963; Devlet Planlama Teşkilatı, Kalkınma Planı (İkinci Beş Yıl) 1968-1972, Ankara, 1968.

227

Page 237: İVERSİTESİ SOSYAL B L MLER ENST TÜSÜ KAMU YÖNET M VE S ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/1432/2050.pdf · bölgeleri, insan ve diğer canlılar için her zaman önem taşıyan

III. Beş Yıllık Kalkınma Planı'nda (1973-1977) da kıyı alanları başlı başına bir

inceleme konusu olarak alınmamaktadır. Ancak, Planda, çevre sorunları için getirilen

düzenlemenin dolaylı bir biçimde kıyıları ilgilendirdiği söylenebilir: "Sağlık ile İlgili

Sorunlar" başlığının altındaki 176. maddeye göre, "Çevre sağlığının büyük bir sorun

olarak ortaya çıkışında, düzensiz yerleşme, mali güçsüzlük, eğitim yetersizliği, hızlı

nüfus artışı ve bunların yanında ilgili kurumların gereken etkinlikten uzak olması başlıca

nedenlerdir."462 Görülebileceği gibi ilgili maddede yalnızca, genel olarak çevre

sorunlarından söz edilmekte, kıyıya ve kıyı bölgesinin sorunlarına ilişkin herhangi bir

düzenlemeye yer verilmemektedir. Buna benzer nitelikteki bir düzenlemeye de

"Yerleşme Sorunları" başlığı altında yer verilmektedir. Buna göre, "Genel olarak

toplumsal ve kültürel değişmenin gerçekleştirilmesi ve sanayileşmenin

hızlandırılmasında şehirleşme önemli bir etkendir. Öte yandan üretkenliğin daha yüksek

olduğu bu noktalarda sanayiin de yoğunlaştırılması kısa dönem için geçerlidir. Ancak

yalnızca bir nüfus yığılması biçiminde oluşan demografik şehirleşme süreci ve sanayiin

belli noktalarda aşırı yoğunlaşması, uzun dönem ekonomik kalkınma açısından bazı

sorunlar doğurmaktadır."463 Ancak maddenin düzenleniş biçiminden de görülebileceği

gibi, burada yalnızca kentleşme sürecinin alması gerektiği biçim öngörülmüş, bu uğurda

sanayileşmenin dengeli bir biçimde geliştirilmesinin gerekliliği üzerinde durulmuştur.

Belli noktalarda aşırı nüfus yığılmasının ve sanayinin belli yerlerde toplanmasının

vurgulandığı noktanın bir biçimde kıyıları da ilgilendirdiği söylenebilir. Bilindiği gibi

kıyı bölgeleri hem insan yerleşimleri hem de sanayi için bir çekim odağıdır.

IV. Beş Yıllık Kalkınma Planı (1979-1983) doğrudan doğruya kıyı ile ilgili bir

düzenlemeye yer vermiş değildir. Ancak, "Çevre Sorunları" başlığı altında incelenen su,

deniz kirliliği, toprak erozyonu ve kirliliği gibi konuların dolaylı bir biçimde kıyıları da

462 Devlet Planlama Teşkilatı, Yeni Strateji ve Kalkınma Planı: Üçüncü Beş Yıl (1996-2000), Ankara, 1973, s.111. 463 a.g.y., s.112.

228

Page 238: İVERSİTESİ SOSYAL B L MLER ENST TÜSÜ KAMU YÖNET M VE S ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/1432/2050.pdf · bölgeleri, insan ve diğer canlılar için her zaman önem taşıyan

ilgilendirdiği düşünülebilir.464 Planda, kıyılardan, deniz kirliliği dolayısıyla söz

edilmiştir. Bu açıdan, Türkiye denizlerini ve kıyılarını tehdit eden petrol taşımacılığı

planın üstünde önemle durduğu bir konudur. Bundan da öte, belki de planın kıyıları daha

çok ilgilendiren bir kuralı, doğal kaynakların toplum yararına kullanılmasına ilişkin

olanıdır. Plana göre, "Bugün Türkiye'de ileri toplumlarda rastlanan çevre kirliliği

görülmekle birlikte, yaygın olan geleneksel kesimdeki su, kanalizasyon sorunu,

gecekondu bölgelerindeki kötü barınma koşulları, toprak ve orman erozyonudur.

Bunların yanı sıra doğal kaynakların uzun dönemde toplum yararına kullanımlara

yöneltilememesi de önemli çevre sorunları yaratmaktadır."465 Planın bu öngörüsüne

karşın, ilerleyen sayfalarda daha ayrıntılı biçimde değinileceği gibi, 1980 sonrası, doğal

kaynakların ve bu arada kıyıların toplum yararına aykırı kullanılmasının en iyi

örneklerinin sunulduğu dönem olmuştur.

V. Beş Yıllık Kalkınma Planı'nda (1985-1989) da doğrudan kıyıya yönelik bir

düzenleme göremiyoruz; ancak "Çevre Sorunları"na ayrılan bölümdeki kimi

düzenlemeler, dolaylı bir biçimde, kıyı alanlarında karşılaşılabilecek sorunları da

ilgilendirmektedir. Planın anlatımıyla: "Ülkemiz şehirleşme, erozyon ve tabii afetlerin

sonucu olan çevre kirlenmeleri ile hızlı sanayileşmenin ve tarımda modernleşmenin

getirdiği çevre sorunları ile karşı karşıyadır. Çevre konusunda temel yaklaşım, sadece

mevcut kirliliğin ortadan kaldırılması muhtemel bir kirliliğin engellenmesi değil,

kaynakların gelecek nesillerin de yararlanabileceği en iyi şekilde kullanılması

muhafazası ve geliştirilmesidir."; "İçme ve kullanma suyunda insan sağlığının

gerektirdiği şartların yerine getirilmesi sağlanacak, su kaynaklarının değişik kullanım

464 Planın sürekli ve dengeli kalkınma yaklaşımını benimsediği anlaşılmaktadır: "Genellikle insan yerleşmeleri, sanayi ve tarım uğraşıları sonucu doğal çevrenin kirlenmesi - toprak, su, hava kirliliği ve ekolojik dengenin bozularak canlı yaşamın tehlikeye düşmesi olarak kendini gösteren çevre sorunlarının sınaileşme ve kalkınmadan soyutlamaksızın çözümü III. Planda ana politika olarak kabul edilmiştir." Bkz. Devlet Planlama Teşkilatı, Dördüncü Beş Yıllık Kalkınma Planı (1979-1983), Ankara, 1983, s.83. 465 a.g.y., s.83.

229

Page 239: İVERSİTESİ SOSYAL B L MLER ENST TÜSÜ KAMU YÖNET M VE S ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/1432/2050.pdf · bölgeleri, insan ve diğer canlılar için her zaman önem taşıyan

amaçlarını göz önünde bulunduran alıcı ortam ve atık standartları düzenlenecektir."466

Bu hükümlerden de anlaşılabileceği gibi V. Plan kıyıya doğrudan doğruya yer vermemiş

konuyu çevre sorunları bağlamında değerlendirmiştir.

V. Planda öngörülen düzenlemelerden farklı olarak, VI. Beş Yıllık Kalkınma

Planı'nda (1990-1994), doğrudan doğruya kıyı alanlarına yönelik kimi kurallara yer

verilmiştir. Buna göre, "kıyı şeridinin faydalı ve ekonomik kullanımını düzenlemek

maksadıyla ve sahil şeritlerinden yararlanmada öncelikle kamu yararını gözeten bir

master plan hazırlanacaktır."467 Söz konusu düzenlemenin, kıyıları ekonomik kaynak

olarak gören bir dünya görüşü doğrultusunda kaleme alındığı anlaşılmaktadır. Kıyı

alanları için yapılması öngörülen master plan da bu amaca yönelik olarak tasarlanmıştır.

"Çevre Sorunları" başlığını taşıyan bölümde de konuyla ilgili kimi politika kararlarını

bulmak olanaklı: "Deniz ortamında çevre koruma politikaları, öncelikle insan sağlığı

açısından önemli bölgeler başta olmak üzere, su ortamı olarak kullanılan bölgelerle su

ürünleri açısından önemli bölgeleri kapsamına alacaktır". Bunların dışında su kirliliği

konusunda havza ölçeğinde önlemler alınması zorunluluğuna, AT çevre politikalarına

uyum sağlamanın gerekliliğine, çevre denetim-izleme dizgesinin kurulmasının yerinde

olacağına ve imar yasasının çevresel etkileşim boyutunun göz önünde bulundurularak

yeniden gözden geçirilmesine de planda yer verilmiştir.468 VI. Plan'da kıyı alanlarına

yönelik bir diğer düzenlemeye de "Yerleşme-Şehirleşme" başlıklı bölümde

rastlayabilmek olanaklı. Bu bölümde, kıyılarda yapı yoğunlaşmasını önleyecek yeni bir

yasal düzenleme için gerekli çalışmaların başlatılması ve bir arazi kullanma planının

yapılması öngörülmektedir.469 Görülebileceği gibi, ilk kez VI. Plan'da kıyı, doğrudan

466 Devlet Planlama Teşkilatı, Beşinci Beş Yıllık Kalkınma Planı (1985-1989), Ankara, 1985, s.171. 467 Devlet Planlama Teşkilatı, Altıncı Yıllık Kalkınma Planı (1990-1994), Ankara, 1990, s.312. 468 a.g.y., s.312, 313. 469 " Mücavir alanlar, deniz ve göl kenarları, ulaşım aksları, sanayinin yerleşebileceği alanlar gibi arazi kullanım taleplerinin yoğunlaştığı yörelerde, gelişmeleri yönlendirebilmek için arazi kullanma planlarının yapılmasına ağırlık verilecektir. (m.1011). Kıyılarda yapı yoğunlaşmasını önleyecek yeni bir yasal düzenleme için gerekli çalışmalar yapılacaktır." (m.1012)

230

Page 240: İVERSİTESİ SOSYAL B L MLER ENST TÜSÜ KAMU YÖNET M VE S ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/1432/2050.pdf · bölgeleri, insan ve diğer canlılar için her zaman önem taşıyan

doğruya bir düzenleme konusu olarak ele alınmıştır. Anayasa'nın 43. maddesi hükmüne

uygun bir biçimde ele alınan bu maddelerden başka pek çok maddenin de kıyıyı şu ya da

bu biçimde etkilediği gözlenmektedir.

VII. Beş Yıllık Kalkınma Planı'nın (1996-2000), kıyı alanlarına yönelik olarak

ayrıntılı bir düzenlemeye gittiğini söylemek olanaksız. Plan kıyı konusuna yalnızca

"Çevrenin Korunması ve Geliştirilmesi" bölümünde yer vermiş: "Hukuki ve Kurumsal

Düzenlemeler: ... Yüz metre kıyı şeridini esas alarak yapılaşmayı bu baza oturtan 3621

sayılı Kıyı Kanunu topoğrafik koşulları ve doğal kaynakları dikkate alacak biçimde

yeniden düzenlenecektir."470 Çevre koruma konusunda yürürlükteki mevzuatın pek çok

eksik yönü bulunduğunu belirten, Çevre Kanunu'nun kimi olumsuz hükümlerine değinen

VII. Plan'ın kıyı korumacılığı konusunda var olan yapıyı koruma eğiliminde olduğu

söylenebilir. Plan'a göre, değişik yapıdaki kıyılara aynı uzunlukta derinlik ölçütü

uygulamak uygun değildir; var olan hukuksal yapı değişik tipteki kıyıları da göz önüne

alarak değiştirilmelidir. VII. Plan kıyıya doğrudan doğruya yer vermese de çevre

koruması ile ilgili kimi hükümlerinin de kıyı yönetimi alanında kimi sonuçlar doğurması

olanaklı. Bunları planın diliyle şöyle sıralayabiliriz: İşlevsel ve dinamik bir çevre

yönetimini oluşturacak örgütsel ve hukuksal düzenlemelerin gerçekleştirilememiştir;

Çevre Bakanlığı eşgüdüm ve işbirliğini sağlamada yetersiz kalmıştır; bölgesel ve ulusal

alanda politikalar belirlenememiştir; çevre konusundaki uluslararası yükümlülüklerin

yerine getirilmesi içim çaba harcanmalıdır; 3194 sayılı İmar Kanunu ve 2634 sayılı

Turizmi Teşvik Kanunu'nun geliştirilmesi gerekmektedir; çevre yönetimine ve karar

alma süreçlerine halkın katılımı sağlanmalıdır; gönüllü kuruluşların bu konulardaki

çalışmaları desteklenmelidir; çevre korumayı ve ekonomik gelişmeyi sağlamak için

sürekli ve dengeli kalkınma yaklaşımı benimsenmelidir. VII. Plan kıyı alanı ile ilgili

olarak hukuksal ve kurumsal düzenlemeler de öngörmektedir. Buna göre 3621 sayılı

Kıyı Kanunu tamamen gözden geçirilmelidir. Özellikle de m.4/b, c, 15 yeniden

düzenlenmelidir. Bir başka deyişle kıyı şeridi günün koşullarına göre yeniden

470 Devlet Planlama Teşkilatı, VII. Beş Yıllık Kalkınma Planı (1996-2000), Ankara, 1996, s.194.

231

Page 241: İVERSİTESİ SOSYAL B L MLER ENST TÜSÜ KAMU YÖNET M VE S ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/1432/2050.pdf · bölgeleri, insan ve diğer canlılar için her zaman önem taşıyan

belirlenmelidir. VII. Plan bu düşünceyi şöyle yansıtmış: "Yüz metre kıyı şeridini esas

alan yapılaşma topoğrafik koşulları ve doğal kaynakları dikkate alacak şekilde yeniden

düzenlenerek cezai işlemler günün koşullarına uyarlanmalıdır."471

VIII. Beş Yıllık Kalkınma Planı'nda (2001-2005), önceki plandan farklı

biçimde, ele alınan konuların genel ilkeleri belirtilmekle yetinilmiş, ayrıntılara yer

verilmemiştir. Planın bu genel yaklaşımının kıyı alanları için de geçerli olduğu

söylenebilir. VIII. Plan'da, "Çevre" başlığını taşıyan bölümde kıyı alanlarının iki ayrı

yönü üzerinde durulmaktadır. "Mevcut Durum" alt başlığında konuya, "hızlı kentleşme,

başta kıyı alanları ve denizler olmak üzere doğal kaynaklar üzerindeki baskıları, atıkların

miktarını ve diğer çevre sorunlarını artırmıştır" biçiminde değinilmiştir. "Hukuki ve

Kurumsal Düzenlemeler" başlığını taşıyan bir diğer alt bölümde ise "6831 sayılı Orman

Kanunu, 3194 sayılı İmar Kanunu, 3621 sayılı Kıyı Kanunu, 2863 sayılı Kültür ve

Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu, 2634 sayılı Turizmi Teşvik Kanununda ve çevreyle

ilgili yönetmeliklerde gerekli düzenlemeler yapılacaktır" denilmektedir. Bu alıntılardan

da anlaşılabileceği gibi, kıyı alanlarının içinde bulunduğu sorunlara ve bunların çözümü

için izlenebilecek politikalara ayrıntılı biçimde değinilmemiş, bunun yerine genel,

yüzeysel bir anlatımla yetinilmiştir. Sözü edilen yasal düzenlemelerdeki değişikliklerin

hangi yönde gerçekleştirileceklerini de planın söyleminden anlamak olanaklı değildir.

Bunların dışında, kıyı alanlarını ilgilendirebilecek kimi ilkelere de yer verilmiş. Türkiye

Ulusal Çevre Eylem Planı'nın (UÇEP) güncelleştirilip yasal çerçeveye kavuşturulması,

çevre yönetim araçlarının kullanımının etkin duruma getirilmesi, çevre konusunda

uygulanan politikalar ve stratejilerin Avrupa Birliği kuralları ile uyumunun sağlanması,

çevre ve kalkınma ile ilgili veri ve bilgi erişim sistemlerinin oluşturulması, ÇED

sürecinin daha etkin kılınması gibi öneriler bunlar arasında sayılabilir.472

471 a.g.y., s.307. 472 Devlet Planlama Teşkilatı, Uzun Vadeli Strateji ve VIII. Beş Yıllık Kalkınma Planı (2001-2005), Ankara, 2000, s.187-190.

232

Page 242: İVERSİTESİ SOSYAL B L MLER ENST TÜSÜ KAMU YÖNET M VE S ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/1432/2050.pdf · bölgeleri, insan ve diğer canlılar için her zaman önem taşıyan

B.Hükümet Programları

30 Ekim 1923 yılında kurulan 1. İnönü Hükümetinden, 57. Ecevit Hükümetine

(28.05.1999-...) değin, hükümet programlarını incelediğimizde, kıyı ve kıyı alanları ile

ilgili konuların bir politika olarak hükümetlerce benimsenmesinin oldukça yeni

olduğunu görebiliriz. Kıyılara ilk kez II. Demirel Hükümeti Programı'nda yer

verilmiştir. Kıyıların kamu yararına kullanılması ve kıyılardaki çevre sorunlarının

giderilmesi ile ilgili ilk düzenlemeye de 1971 yılında kurulan I. Erim Hükümeti

Programı'nda rastlanılmaktadır. Kıyı alanları yönetiminden ise ilk kez, 1991 yılında

kurulan Yılmaz Hükümeti Programı'nda söz edilmiştir. Sonraki dönemlerde böyle bir

düzenlemeye gidilmediği görülmektedir. Hükümet programlarında kıyı alanları

konusunda belirlenen ilkeler incelendiğinde, kıyı ve deniz alanlarının yalnızca ekonomik

açıdan korunması gereken birer doğal kaynak olarak görüldüğü anlaşılacaktır. Aşağıdaki

bölümde, yalnızca kıyı, deniz alanları ve bunların korunması ile ilgili olarak hükümet

programlarında yer verilen ilke kararları sergilenmeye çalışılmış, doğal çevrenin

korunması, çevre sorunlarının giderilmesi, çarpık kentleşmenin önlenmesi, turizmin

geliştirilmesi, deniz taşımacılığının güçlendirilmesi, enerji yatırımlarının artırılması,

altyapı hizmetlerinin geliştirilmesi, madenciliğin iyileştirilmesi gibi konular, hemen

hemen bütün hükümet programlarında yer aldığı için, dışarıda bırakılmıştır.473 Ancak

aşağıdaki bilgilerin yalnızca programlarında kıyı sorunlarına yer veren hükümetlere

ilişkin olduğunu, burada anılmayan pek çok dönemde, kıyılara yönelik bir politikanın

belirlenmemiş olduğunu da eklemek gerekir.474

473 Hükümet programlarının incelenmesinde TBMM Kütüphane Müdürlüğü'nce hazırlanan ve TBMM Bilgi İşlem Merkezi'nce derlenen bilgilerden yararlanılmıştır. Bkz. TBMM, Türkiye Cumhuriyeti Hükümetleri, (http://www.tbmm.gov.tr/ambar/hukumet), Ağustos 2000. Son yirmi yıllık dönemdeki hükümetlerin kıyıya yaklaşımları için ayrıca Bkz. Ayşe Tekel, "1980 Sonrası Hükümet ve Siyasi Parti Programlarında Kıyı", Erdal Özhan (Ed.), Türkiye’nin Kıyı ve Deniz Alanları I. Ulusal Konferansı Bildiriler Kitabı, 24-27 Haziran 1997, Kıyı Alanları Yönetimi Türk Milli Komitesi, Orta Doğu Teknik Üniversitesi, Ankara, 1997, s.49-58. 474 Programlarında kıyıya ve kıyı sorunlarına yönelik önlemlere yer vermeyen hükümetler şunlardır: İnönü Hükümeti (30.10.1923-06.03.1924), II. İnönü Hükümeti (06.03.1924-22.11.1924), Okyar Hükümeti (22.11.1924-03.03.1925), III. İnönü Hükümeti (03.03.1925-01.11.1927), IV. İnönü Hükümeti (01.11.1927-27.09.1930), V. İnönü Hükümeti (27.09.1930-04.05.1931), VI. İnönü

233

Page 243: İVERSİTESİ SOSYAL B L MLER ENST TÜSÜ KAMU YÖNET M VE S ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/1432/2050.pdf · bölgeleri, insan ve diğer canlılar için her zaman önem taşıyan

II. Demirel Hükümeti Programı (03.11.1969-06.03.1970): Kıyılarda turistik limanlar,

balıkçı limanları, çekek yerleri yapılması; kıyı köylerinde yaşayan yurttaşların denizle

olan ilişkilerini kolaylaştırmak için küçük barınaklar, iskeleler, çekek yerleri yapılması;

ucuz halk plajlarının yapılması.

III. Demirel Hükümeti Programı (06.03.1970-26.03.1971): Kıyılarda çok sayıda balıkçı

limanları ile çekek yerleri gibi kıyı yapılarının yapımına devam edilmesi; kıyı köylerinde

yaşayan yurttaşların yaşam koşullarının iyileştirilmesi.

I. Erim Hükümeti Programı (26.03.1971-11.12.1971): Kıyılardaki tarihi ve turistik

nitelik taşıyan devlet topraklarının elden çıkarılmaması ile ilgili önlemlerin

sıkıştırılması; özel mülkiyet konusu toprakların Anayasa gereğince kamu yararına

kullanılması ile ilgili önlemlerin alınması.

II. Erim Hükümeti Programı (11.12.1971-22.05.1972): Deniz ve göl kıyılarının herkesin

yararlanmasına açık tutulması, turistik nitelik taşıyan devlet topraklarının elden

çıkarılmamasını ve bu nitelikteki özel mülkiyet konusu toprakların, sektörün gelişmesine

imkan verecek belirli bir plan disiplini içerisinde kamu yararına uygun kullanılmasını

sağlayacak yönetsel, akçal ve yasal önlemlerin alınması; kıyılarda günden güne artan “su

kirlenmesi”nin kısa sürede ve etkili önlemlerle çözülmesi.

Hükümeti (04.05.1931-01.03.1935), I. Bayar Hükümeti (01.11.1937-11.l 1.1938), VII. İnönü Hükümeti (01.03.1935-01.11.1937), II. Bayar Hükümeti (11.11.1938-25.01.1939), I. Saydam Hükümeti (25.01.1939-03.04.1939), II. Saydam Hükümeti (03.04.1939-09.07.1942), I. Saraçoğlu Hükümeti (09.07.1942-09.03.1943), II. Saraçoğlu Hükümeti (09.03.1943-07.08.1946), Peker Hükümeti (07.08.1946-10.09.1947), I. Saka Hükümeti (10.09.1947-10.06.1948), II. Saka Hükümeti (10.06.1948-16.01.1949), Günaltay Hükümeti (16.01.1949-22.05.1950), I. Menderes Hükümeti (22.05.1950-09.03.1951), II. Menderes Hükümeti (09.03.1951-17.05.1954), III. Menderes Hükümeti (17.05.1954-09.12.1955), IV. Menderes Hükümeti (09.12.1955-25.11.1957), V. Menderes Hükümeti (25.1 1.1957-27.05.1960), I. Gürsel Hükümeti (30.05 .1960-05.01.1961), II. Gürsel Hükümeti (05.01 .1961-20.11.1961), VIII. İnönü Hükümeti (20.11.1961-25.06.1962), IX. İnönü Hükümeti (25.06.1962-25.12.1963), X. İnönü Hükümeti (25.12.1963-20.02.1965), Ürgüplü Hükümeti (20.02.1965-27.10.1965), I. Demirel Hükümeti (27.10.1965-03.11.1969), Talu Hükümeti (15.04.1973-26.01.1974), VI. Demirel Hükümeti (12.11.1979-12.09.1980), II. Özal Hükümeti (21.12.1987-09.11.1989), II. Çiller Hükümeti (05.10.1995-30.10.1995), III. Çiller Hükümeti (30.10.1995-06.03.1996), II. Yılmaz Hükümeti (06.03.1996-28.06.1996), IV. Ecevit Hükümeti (11.01.1999- 28.05.199).

234

Page 244: İVERSİTESİ SOSYAL B L MLER ENST TÜSÜ KAMU YÖNET M VE S ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/1432/2050.pdf · bölgeleri, insan ve diğer canlılar için her zaman önem taşıyan

Melen Hükümeti Programı (22.05.1972-15.04.1973): Deniz ve göl kıyılarının planlı bir

turizm politikasının izlenmesine olanak tanıyacak biçimde ve toplum yararına uygun

olarak kullanılması.

I. Ecevit Hükümeti Programı (26.01.1974-17.11.1974): Deniz ulaşımının daha hızlı ve

yoğun bir hale getirilmesi için deniz ulaşım araçlarının çoğaltılması ve

modernleştirilmesi; kıyı tesislerinin gereksinimlere yanıt verecek biçimde geliştirilmesi.

Irmak Hükümeti Programı (17.11.1974-31.03.1975): Turizmin geliştiği alanlarda

fiziksel planlama çalışmalarına hız verilmesi; kıyılar ve turistik yörelerin toplum

yararına kullanılması ve korunması çalışmalarının tamamlanması; kıyıların spekülatif

amaçlarla yağma edilmesine karşı önlemlerin etkinleştirilmesi; kıyıların halkın

yararlanmasına açılması.

IV. Demirel Hükümeti Programı (3l.03.1975-21.06.1977): Üzerinde Türkiye’nin hakkı

bulunan deniz yatağındaki ve deniz yatağı altındaki doğal kaynakların aranması, bunlara

sahip çıkılması ve işletilmesi için gerekli önlemlerin alınması.

II. Ecevit Hükümeti Programı (21.06.1977-21.07.1977): Ekonomik bakımdan

Türkiye’nin her bölgesinin bütün dünyaya açılışını kolaylaştırıcı bir limanlar ağının

kurulması; ulaşıma elverişli göl ve nehirlerde yer yer yeni su bağlantıları da kurularak,

ulaşım olanaklarının ve limanların geliştirilmesi; Van ve Keban Göllerinde ulaştırma

hizmetlerinin gelişmesine öncelik verilmesi; sulardaki balık ve başka ürün

zenginliklerinin yenilenme dengesini korumak ve bu ürünleri en verimli biçimde

değerlendirmek için Devletin gerekli düzenlemeleri, araştırma ve aydınlatma görevini

yapması; balıkçıların açık deniz balıkçılığına geçmelerinin özendirilmesi; donanım ve

pazarlama kooperatiflerinin kredi, bilgi ve eğitim desteğine kavuşturulması; iç sularda

kültür balıkçılığının gelişmesinin desteklenmesi.

V. Demirel Hükümeti Programı (21.07.1977-05.01.1978): Artan petrol gereksinimini

ulusal kaynaklardan karşılamak için kara ve denizlerde geniş ölçüde petrol arama

235

Page 245: İVERSİTESİ SOSYAL B L MLER ENST TÜSÜ KAMU YÖNET M VE S ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/1432/2050.pdf · bölgeleri, insan ve diğer canlılar için her zaman önem taşıyan

seferberliğine girilmesi; deniz taşımacılığının ülkeye döviz getiren bir kaynak haline

sokulması.

III. Ecevit Hükümeti Programı (05.01.1978-12.11.1979): Kıyıların, doğal ve tarihsel

değerlerin korunması ve tüm yurttaşların yararına sunulmasının etkin önlemlerle

sağlanması; kentlerde ve kıyılarda düzensiz yerleşmeyi ve yurttaşların aldatılmasını

önlemek amacıyla hisseli arsa ve arazi satışlarını önleyici yasal önlemlerin getirilmesi;

denizlerden, göklerden ve uzaydan yararlanmada bütün insanlık için hakça bir düzen

kurulmasına katkıda bulunulması; ekonomik ve sosyal bir yara haline gelen kaçakçılıkla,

sınır ve kıyı bölgeleri halkının refahını gözeten çözümler uygulayarak, kesin ve etkin

biçimde mücadele edilmesi; haberleşme ve tesis olanaklarından yoksun bulunan kıyılarla

sınır kapılarının en kısa sürede çağdaş haberleşme ve kontrol ağıyla donatılması için

gerekli önlemlerin alınması.

Ulusu Hükümeti Programı (20.09.1980-13.12.1983): Kıyılardan halkın rahatça

yararlanması ve Türkiye'nin zengin kıyı kuşağının turistik amaçlarla en iyi şekilde

değerlendirilmesinin üzerinde önemle durulması; devletin, turizm gelişme alanlarında alt

yapı yatırımlarını gerçekleştirecek, üst yapı yatırımları ve işletmeciliğin özendirilmesi

için gerekli teşviki sağlaması.

I. Özal Hükümeti Programı (13.12.1983-21.12.1987): Doğal güzelliklerin korunmasına

ve gelişmesine büyük önem verilmesi; teknik ve ekonomik koşullar sonucu, bazı

tesislerin deniz, göl veya nehir kıyısında kurulması zorunlu olduğu hallerde kirlenmeyi

önleyici önlemlere uyulmasının sağlanması.

Akbulut Hükümeti Programı (09.11.1989-23.06.1991): Büyük çoğunluğu kum-deniz-

güneş turizmine hitap eden türdeki tesislere, termal-golf-kültür- kamping-kış-kongre

turizmi türündeki yeni tesislerle arz çeşitliliği getirilmesi; ülkenin belli yörelerine

yoğunlaşmış olan turistik tesislerin, potansiyel arzeden diğer bölgelere de dengeli bir

biçimde dağılımının gerçekleştirilmesi.

236

Page 246: İVERSİTESİ SOSYAL B L MLER ENST TÜSÜ KAMU YÖNET M VE S ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/1432/2050.pdf · bölgeleri, insan ve diğer canlılar için her zaman önem taşıyan

I. Yılmaz Hükümeti Programı (23.06.1991-20.11.1991): Doğal, kültürel ve sosyal

çevrenin korunması ve geliştirmesi; çevrebilimsel değerlerin korunması ve ekonomik

kalkınmanın sağlanması bir bütün olarak ele alınarak, sürekli ve dengeli kalkınma

amacına uygun olarak yasal, idari ve teknik önlemlerin geliştirilmesi; kıyı alanların

yönetimi konusuna ve kıta içi su kaynaklarının korunmasına özel bir önem verilmesi;

evrensel boyuta ulaşan çevre sorunlarının çözümü amacıyla uluslararası kuruluşlarca

başlatılan tüm faaliyetlerin yakından izlenmesi; Karadeniz’e kıyısı olan diğer ülkelerle

birlikte Karadeniz’in kirlilikten korunması amacıyla başlatılan çalışmaların

sürdürülmesi; Türkiye'nin çevre konusunda taraf olduğu uluslararası sözleşme ve

protokoller çerçevesinde aldığı yükümlülüklerin yerine getirilmesi için gerekli yasal ve

teknik önlemlerin alınması; deniz taşımacılığı sektörünün ağırlığının özel teşebbüse

geçmesinin desteklenmesi.

VII. Demirel Hükümeti Programı (21.11.1991-25.06.1993): Su ürünleri üretimini

artırmak, deniz ve iç suları korumak, stokların tahribatını, hastalık ve parazitlerin

zararlarını ve çeşitli şekilde meydana gelen kirlenmeleri önlemek için gerekli önlemlerin

alınması; deniz ve iç sularda, doğal kaynak kullanımını arttırmak üzere, kültür

balıkçılığının özendirilmesi; çevreyi ve yeşili korumada deniz, akarsu, kara ve hava

kirliliğini ve gürültüyü önleyici önlemlerin alınması, atıkların yeniden kullanılması

projelerine önem verilmesi; Karadeniz-GAP Otoyol Projesi'nin tamamlanması;

denizcilik eğitimi master planının hazırlanması.

I. Çiller Hükümeti Programı (25.06.1993-05.10.1995): Su ürünleri üretimini artırmak

amacıyla, açık deniz balıkçılığı, yetiştiricilik ile stokları geliştirici, koruyucu faaliyet ve

hizmetlerin geliştirilmesi; balıkçı barınakları barınma ve çekek yerleri gibi altyapı

yatırımlarına öncelik verilmesi; liman, kıyı tesisleri gibi altyapı hizmetlerinin

geliştirilmesi; deniz kaynaklarının korunması için önlem alınması; Denizcilik

Bakanlığı'nın kurulması.

Erbakan Hükümeti Programı (28.06.1996-30.06.1997): Su ürünleri sektöründe, doğal

ortamların korunması ve kontrolü; kaynakların sürdürülebilir şekilde kullanılarak

237

Page 247: İVERSİTESİ SOSYAL B L MLER ENST TÜSÜ KAMU YÖNET M VE S ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/1432/2050.pdf · bölgeleri, insan ve diğer canlılar için her zaman önem taşıyan

üretimin artırılması; yetiştiricilik ve açık deniz balıkçılığının geliştirilmesi ve ilgili

altyapının tamamlanması; su havzalarının ve denizlerin korunması konusunda kararlı ve

sonuç alıcı bir politika izlenmesi

III. Yılmaz Hükümeti Programı (30.06.1997-11.01.1999): Turizm üst yapısının yeterli

bir altyapı ile bütünleşmesi için gerekli düzenleme ve teknik önlemlere ağırlık verilmesi;

Akdeniz-Ege Turizm Altyapısı ve Kıyı Yönetimi (ATAK) projesinin hızla uygulanması

için gerekli düzenlemelerin yapılması; Karadeniz ve Akdeniz sahil yolları ve

bağlantılarının bitirilmesine önem verilmesi; deniz kirliliğini önleyecek önlemler

alınması; yurtiçi ulaşımda deniz taşımacılığının özendirilmesi; Denizcilik Bakanlığı'nın

kurulması.

V. Ecevit Hükümeti Programı (28.05.1999- ...): Turizm bölgelerindeki ve kıyı kenar

çizgisinde bulunan yerlerdeki uygulamaların yasalara uygun şekilde yürütülmesi; turizm

sektöründe yaşanan sorunların çözümü ve turizmin gelişmesiyle ilgili politikaların

özenle uygulanması; "Akdeniz-Ege Turizm Altyapısı ve Kıyı Yönetimi (ATAK)

Projesi" nin tamamlanması, bu amaçla uluslararası kuruluşların sağladığı finansmanın

kullanılması için gerekli iç düzenlemelerin yapılması.

Hükümet programlarında kıyıya ve kıyıda yaşanan sorunlara nasıl yer

verildiğinin sergilenmeye çalışıldığı bu bölümden de anlaşılabileceği gibi, Türkiye'de

hükümetlerin kıyıya ilişkin olarak kapsamlı bir politika geliştirebilmiş olduklarını

söylemek oldukça güç. 1923'den günümüze değin iktidara gelmiş olan 57 hükümetten

yalnızca küçük bir bölümü, kıyı alanlarının içinde bulunduğu sorunları ele almak

zorunluluğu duymuştur. İlerleyen sayfalarda, siyasal partilerin programlarında kıyının

incelendiği bölümün sonuçları da bu olguyu doğrulamaktadır. Kıyıya yer verilmiş olan

programlarda da, kıyı ve deniz alanları, genellikle ekonomik yarar sağlama düşüncesi

çerçevesinde ele alınmakta, daha çok balıkçılığa, ulaştırmaya, doğal kaynaklara,

enerjiye, ulaştırmaya vurguda bulunulmaktadır. Doğal değerlerin korunmasına yönelik

değerlendirmelerde de turizm gelirlerini artırmak kaygısının ağır bastığı görülmektedir.

Değişik siyasal konumdaki hükümetlerin programları arasında da bu açıdan bir farklılık

238

Page 248: İVERSİTESİ SOSYAL B L MLER ENST TÜSÜ KAMU YÖNET M VE S ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/1432/2050.pdf · bölgeleri, insan ve diğer canlılar için her zaman önem taşıyan

olduğu söylenemez. Değinilmesi gereken bir nokta da, kıyı alanları ile ilgili sorunların

sektörel bir bakış açısıyla ele alınmalarıdır; bunun doğal sonucu olarak kıyı ile ilgili

sorunlar yalnızca turizm, ulaştırma ya da enerji sektörleri çerçevesinde gündeme

getirilmiştir. Kıyı yönetimi kavramının ancak 1990'lı yıllarda hükümet programlarına

girebildiğini de eklemek gerekir. Hükümet programlarında kıyı alanları sorunlarının ele

alınış biçiminin toplum/kamu yararı bağlamında değerlendirilmesine çalışmanın

ilerleyen sayfalarında yer verilecektir.

C.Siyasal Partiler

Türkiye'nin kıyı politikasının incelendiği bu bölümde, ulusal düzeyde

uygulanan politikaların kaynaklandığı yer olan siyasal partilere değinmemek bir eksiklik

olacaktı. Siyasal partilerin amaçlarını, ilkelerini ve politikalarını içeren tüzel bir belge

olan parti programlarının incelenmesinin, Türkiye'deki siyasal partilerin kıyı alanları ve

kıyıda yaşanan sorunlara ilişkin olarak benimsedikleri politikaların sergilenmesine

yarayacağı düşünülmüştür. Ağırlıklı olarak günümüzde etkinliklerini sürdüren partilerin

yer aldığı bu bölümde, genel olarak çevre sorunlarına, özel olarak da kıyı alanlarına

verdikleri önemden ötürü, Sosyal Demokrat Halkçı Parti ve Yeşiller Partisi gibi artık

siyasal yaşamları sona ermiş bulunan partilere de değinilmektedir. Siyasal partilerin

genelde, az sayıda örnek dışında, kıyıya ve kıyı alanları ile ilgili çevre sorunlarına

programlarında yer vermedikleri görülmektedir. Büyük Birlik Partisi, Cumhuriyet Halk

Partisi, Demokrat Türkiye Partisi, Halkın Demokrasi Partisi, İşçi Partisi, Liberal

Demokrat Parti, Sosyal Demokrat Halkçı Parti, Sosyalist Birlik Partisi ve Yeşiller

Partisi'nin programlarında kıyı ve deniz alanlarına ilişkin kimi düzenlemeleri bulabilmek

olanaklı. Diğer partiler programlarında yalnızca genel olarak çevre sorunlarına yer

vermişler, özel olarak kıyıyı ilgi alanları içinde görmemişlerdir.475 Kıyıların ve içinde

bulunduğu türlü sorunların parti programlarına yansımasını şöyle özetlenebilir:

475 Programlarında doğrudan doğruya kıyı ve kıyı alanlarıı almayan, yalnızca buralardaki kimi çevre sorunlarına değinmekle yetinen siyasal partiler için Bkz. Doğru Yol Partisi Tüzüğü ve Programı, Ankara, 1990; Refah Partisi, Türkiye’nin Meseleleri ve Çözümleri (Program), Ankara, 1991;

239

Page 249: İVERSİTESİ SOSYAL B L MLER ENST TÜSÜ KAMU YÖNET M VE S ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/1432/2050.pdf · bölgeleri, insan ve diğer canlılar için her zaman önem taşıyan

Büyük Birlik Partisi’nin kıyı bölgelerinde yaşanan sorunlara “Kentleşme ve

Konut” başlığı altında yer verdiği görülmektedir. Buna göre, “kıyı yağmacılığı, verimli

tarım alanlarında betonlaşma ve haksız kullanıma son vermek için, ‘kentleşme mesken

planları’ uygulamaya konacaktır.”476

Cumhuriyet Halk Partisi Programı'nda kıyı sorunlarına “Çevre Politikaları”

bölümünde değinilmiş: “CHP, kentsel altyapıların tamamlanmasını; katı atık sorununun,

ileri teknoloji ve sağlık kuralları içinde çözülmesini; kıyı, deniz ve göllerin herkesin

ortak kullanımı için korunmasını, bu alanlarda yapılanmanın kullanımı engellemesini;

kentlerin yeşil kuşaklarla donatılmasını görev bilmektedir. CHP, özellikle, tüm tatlı su

kaynaklarımız ile Marmara Denizi’nin kirlenmesini ‘özel bir proje’ kapsamında kontrol

altına alacak; “Akdeniz ve Karadeniz’in Kirlenmeye Karşı Korunması Uluslararası

Sözleşmeleri”nin uygulanmasını özenle sürdürecektir.”477

Demokrat Türkiye Partisi’nin kıyı bölgelerinin içinde bulunduğu sorunları

doğrudan doğruya ilgi alanına almadığını ancak Türkiye’de bu bölgeler için önemini

sürekli koruyan bir konuya, ikinci konuta, değindiğini görmekteyiz: “Ülkemizde ikinci

konut konusu bugüne kadar siyasal partiler tarafından değerlendirilmemiş bir konudur.

Komisyonumuz ikinci konut konusunun, aynı zamanda, bugüne kadar sistemli bir

biçimde incelenmemiş olduğunu da saptamış bulunmaktadır. Bu bakımdan ikinci

Demokrasi Partisi (DEP), Program, 1993; Sosyalist Parti, Kuruluş Bildirgesi, Program, Tüzük, Sosyalist Parti Yayınları, Ankara, 1993; Yeni Parti, Program, Ankara, 1993; Türkiye Sosyalist Hareketi, Birleşik Sosyalist Parti ve Sosyalist Politika: Program ve Parti Yapılanması Üzerine Görüşler, Belgeler, Ankara, Kasım 1994; Barış Partisi, Türkiye Toplumsal Barış Projesi: Yeniden Yapılanma Programı, Ankara, 1998; Fazilet Partisi: Seçim Beyannamesinde İlkeler-Hedefler, 1999, Ankara; Halkın Demokrasi Partisi, Yerel Yönetimler Programı, Ankara, 1999; Sosyalist İşçi Partisi, Sosyalizm Programı, İstanbul, 1999; Anavatan Partisi Programı, Ankara, (Tarih belirtilmemiş.); Aydınlık Türkiye Partisi, Temel Görüşlerimiz ve Tercihlerimiz, (tarih ve basım yeri belirtilmemiş); Demokratik Sol Parti, Program, Ankara, Sistem Ofset, (Tarih belirtilmemiş); Halkın Demokrasi Partisi, Program, (Basım yeri ve tarih belirtilmemiş.); Millet Partisi Programı, Bayrak Yayımcılık, İstanbul, (Tarih belirtilmemiş.); Özgürlük ve Dayanışma Partisi, Program ve Tüzük, Ankara (Tarih belirtilmemiş.). 476 Büyük Birlik Partisi Programı, Ankara, 1999, s.25. 477 Cumhuriyet Halk Partisi Programı, Yeni Hedefler Yeni Türkiye, Ankara, 1994, s.109.

240

Page 250: İVERSİTESİ SOSYAL B L MLER ENST TÜSÜ KAMU YÖNET M VE S ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/1432/2050.pdf · bölgeleri, insan ve diğer canlılar için her zaman önem taşıyan

konutun öncelikle envanterinin çıkartılması gerekmektedir. Bu duruma bağlı olarak da,

bu atıl kapasitenin değerlendirilmesi, kaynak israfının önlenmesi, işlevsel yöne

dönüştürülmesi ve çevresel ilişkiler konusundaki sorunlarının çözüme götürülebilmesi

mümkün olacaktır.” 478

İşçi Partisi Programı'nda, hem genel olarak çevre sorunlarına hem de kıyı

bölgelerindeki yapılaşma sorunlarına yer verilmektedir: “Kapitalizmin

zorunluluklarından ileri gelen “Üret ve Sat”, “Kullan ve At” mantığı, hammadde ve

enerji kaynaklarının israfı, sanayi artıkları, nükleer denemeler, şehirleşme, yabancılaşma

ve bencillik, bugün doğayı ve insanın bedensel ve ruhsal sağlığını yıkıma uğratan

etkilerde bulunmaktadır. Doğal zenginliklerimiz, tarihsel kültür hazinelerimiz ve

topraklarımız erozyona uğramakta, ormanlarımız kül olmakta ve kesilmekte,

denizlerimiz ve şehirlerimizde soluduğumuz hava kirlenmektedir. İnsanlarımız şehir

denen silolara tıka basa yığılmakta, kuru kalabalıkların içinde yalnızlaşmakta ve topluma

yabancılaşmaktadır. Demokratik halk iktidarı; insanı, toplumu, kültürü, yeşili ve maviyi

korumak için seferberlik başlatacaktır. ... Kıyılardaki betonlaşmaya son verilecek,

varolanlar yıkılacak, doğal zenginliklerin tüm halkın malı olması sağlanacaktır.”479

Liberal Demokrat Parti’nin programında, yalnızca, kıyı alanlarını ilgilendiren

deniz ulaşımı ve limanlarla ilgili bir düzenlemeyi görmekteyiz: “Kabotaj Kanunu

kaldırılacak; deniz ulaşımı serbestleştirilecek; tüm liman ve iskeleler

özelleştirilecektir.”480

Sosyal Demokrat Halkçı Parti 1993 yılı programında, kıyıları ilgilendiren bir

düzenlemeye, “Çevre Politikaları” bölümünde rastlanılmaktadır. Buna göre, “Türkiye’de

sanayileşme ve kentleşmenin bugünkü aşamasında bile önemli düzeyde hava kirliliği,

478 Demokrat Türkiye Partisi, Demokrasi ve İnsan Haklarının Çağdaşlık Düzeyine Çıkarılması ve Devletin Yeniden Yapılandırılması Toplantısı-Çalışma Grupları Toplantısı, Antalya, 12-12 Aralık 1997, DTP Yayınları, s.167. 479 İşçi Partisi, Program-Tüzük, Ankara, 1997, s.49-50. 480 Liberal Demokrat Parti, Program, Ankara, 1994, s.59.

241

Page 251: İVERSİTESİ SOSYAL B L MLER ENST TÜSÜ KAMU YÖNET M VE S ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/1432/2050.pdf · bölgeleri, insan ve diğer canlılar için her zaman önem taşıyan

deniz kirliliği, verimli tarım topraklarının kaybedilmesi türünde bir çok sorun ortaya

çıkmıştır. Bu sorunlar, belli yörelerde ve kentlerde yoğunlaşmıştır. Bunların çözümüne,

herbiri için ayrı projeler geliştirilerek yaklaşılacaktır. SHP, halkın ortak kullanımına açık

bir şekilde kıyıların korunması ve kullanılmasını düzenlemeyi devletin görevi bilir.”481

Sosyalist Birlik Partisi Programı'nda, kıyı alanlarının ilgilendiren genel bir

düzenlemeye, “Yeni Bir Dünyanın Kurulmasında Söz Sahibi Olmak İçin Barışçı, Çok

Boyutlu Bir Dış Politika” başlığı altında yer verilmektedir: “Türkiye, deniz, göl ve

nehirlerin ve doğal kaynakların, komşu halklarca paylaşılan doğanın ve tarihsel kültürel

mirasın gerek korunmasında gerekse verimli ve insanca kullanımında devletler ve

halklar arasında karşılıklı yarar temelinde sıkı dostluk ve işbirliği uygulamalıdır.”482

1988 yılında Türkiye'nin ilk "yeşil" partisi olarak kurulan ancak siyasal yaşamı

fazla uzun sürmeyen Yeşiller Partisi, Türkiye'de, kıyı alanlarından yaşanan sorunlara

programında yer veren az sayıda siyasal partiden birisi. Aslında, partinin doğası gereği,

programın hemen hemen bütününde dolaylı bir biçimde çevre ve kıyıları ilgilendiren

sorunların işlendiği söylenebilir. Başlıbaşına kıyıyı ilgilendiren bir düzenlemeye ise

programın "Kentleşme" başlığı altında yer verilmiştir. Daha çok, kıyıdan yararlanma ve

kıyıdaki iyelik üzerinde durulan düzenleme şöyle: "Yeşiller Partisi, dünyanın en güzel

deniz kıyılarına sahip olan ülkemizde başlayan kıyı yağmasına karşıdır. Anayasamızın

43. maddesinde de belirtildiği üzere, kıyılar özel mülkiyete konu olamaz. Ancak,

Yeşiller Partisi, halkın kullanımına açılan kıyıların (kumluk, çakıllık, sazlık, kayalık

v.s.) hemen arkasından başlayan sahil şeridinin özel mülkiyette olması halinde, halkın

fiili kullanımına açılamayacağını düşünerek anayasamızın 43. maddesinde kamu

mülkiyetine geçirilmesi yürütmenin keyfine bırakılan kırsal alanlardaki deniz sahil

481 Sosyal Demokrat Halkçı Parti Programı, Ankara, 1993, s.58. 482 Sosyalist Birlik Partisi, Tüzük ve Program, Ankara, 1991, s.29.

242

Page 252: İVERSİTESİ SOSYAL B L MLER ENST TÜSÜ KAMU YÖNET M VE S ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/1432/2050.pdf · bölgeleri, insan ve diğer canlılar için her zaman önem taşıyan

şeritlerinin kıyı kenar çizgisinden itibaren belli bir derinlikteki alanın mutlaka kamu

mülkiyetinde olmasını savunur ve bunu gerçekleştirmek için çaba sarf eder."483

Türkiye'de siyasal partilerin kıyı alanlarında gözlenen sorunlara yaklaşımları iki

biçimde ortaya çıkmaktadır. Partilerin büyük bir bölümü kıyıların içinde bulunduğu

sorunlara ilişkin bir politika belirlememekte, konuyla ilgilerini yalnızca çevre sorunları

ile sınırlamakta; geriye kalanlarsa, kıyı ile ilgili sorunları, özellikle üzerinde durulması

gereken konulardan biri olarak algılayıp türlü politika önerileri geliştirmektedir. Bundan

bir adım öteye gidip, arsa vurgunculuğuna, ikinci konutlara, tarım topraklarının amaç

dışı kullanılmasına, aşırı ve dengesiz yapılaşmaya, doğal dengenin bozulmasına karşı

politika geliştirmiş olan partilerimiz de yok değil. Siyasal parti programlarında, kıyıların

ekonomik yararından çok doğal yapısına vurguda bulunulduğu, buraların kamu yararına

uygun biçimde kullanılmasına yönelik önlemlerden söz edilmektedir; oysa hükümet

programlarının incelendiği yukarıdaki bölümde bunun tersi bir durum söz konusuydu.

Parti programlarının geleceğe yönelik birer tasarım niteliğinde olması, hükümet

programlarınsa daha çok uygulamaya dönük ilke kararları biçiminde kaleme alınması bu

ayrımın en büyük nedeni olsa gerek. Kıyı alanlarında yaşanan sorunlara ilişkin politika

geliştiren siyasal partilerse çoğunlukla deniz, su ve hava kirliliğini gündemlerine

almışlardır. Bu açıdan Türkiye'deki siyasal partilerin kıyı konusunda kapsamlı bir

politika geliştirdiklerini söylemek oldukça güç. İdeolojideki farklılıkların kıyı

konusunda programlara belirgin bir biçimde yansımadığı, yalnızca siyasal yelpazenin sol

kesimindeki partilerin kıyı yağmacılığı, kıyıların toplum yararına kullanımı konusunda

diğerlerine göre daha duyarlı olduğu söylenebilir.

483 Programın gerekçe bölümünde de kıyılardaki plansız gelişmelerden söz edilmektedir: "Yine aynı zihniyet, çarpık kentleşme olgusunun yaygınlaşmasını umursamamaktadır. Bir İzmir, bir İzmit Körfezi sorunu, bir Gökova, Aliağa, Foça, güney kıyılarındaki plansız, programsız sanayileşme, turizm hareketleri, ülkemizin yakın geleceğini tehlikelere atmaktadır. Bkz. Yeşiller Partisi Program ve Tüzüğü, Ankara, 1988, s.17, 20.

243

Page 253: İVERSİTESİ SOSYAL B L MLER ENST TÜSÜ KAMU YÖNET M VE S ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/1432/2050.pdf · bölgeleri, insan ve diğer canlılar için her zaman önem taşıyan

D.Türkiye Ulusal Çevre Eylem Planı (UÇEP)

Kıyı alanlarında ortaya çıkan sorunlara yönelik politikaların tam olarak ortaya

konulabilmesi için ilgili tüzel düzenlemelerin, kalkınma planlarının, hükümet ve siyasal

parti programlarının yanı sıra Türkiye'nin çevre sorunları alanında temel politikalarını

içeren Ulusal Çevre Eylem Planı'nın kıyılarla ilgili hükümlerinin de incelenmesi

gerekecektir. Türkiye’de çevre sorunlarının durumunu, bu alanda geliştirilebilecek

politikaları ortaya koymayı amaçlayan Ulusal Çevre Eylem Planı’nın (UÇEP)

hazırlıklarına 1995 yılında başlanmıştır. Türkiye’nin, ekonomi ve toplumsal konularda

olduğu gibi kapsamlı bir çevre politikasının bulunmaması, çevre eylem planı hazırlama

isteğinin ardında yatan en büyük nedendir. Dünya Bankası’nın akçal destek verdiği

UÇEP çalışmaları DPT’nin eşgüdümünde yürütülmüş, Çevre Bakanlığı da teknik

destekte bulunmuştur. Çevre Bakanlığı ayrıca, UÇEP’in uygulamasından ve bu alanda

gerçekleştirilecek etkinliklerin eşgüdümünden sorumlu örgüt olarak belirlenmiştir.484

Sürekli ve dengeli kalkınmanın koşullarını belirleyen ve Avrupa Birliği’nin çevre

sorunlarına yönelik kurallarının benimsenmesi sürecinde bir aşamayı temsil eden bir

belge olarak UÇEP, etkili bir çevre yönetimi dizgesinin geliştirilmesini, çevrenin

durumuna ilişkin verilerin çoğaltılmasını, çevre duyarlılığının güçlendirilmesini ve kimi

konularda yeni yatırımların yapılmasını öngörmektedir.485

UÇEP’in 150 maddelik eylem planında 14. başlık kıyı ve deniz alanlarına

ayrılmıştır: “Kıyı ve deniz alanları yönetim planlarının hazırlanması.” Maddede bundan

başka açıklamaya yer verilmediği için söz konusu yönetim planlarının niteliğini

anlayabilmek güç. Ancak, eylem dizisinin aşağıda yer verilen 28. maddesinden, kıyı

yönetimi uygulamalarında bütüncül yaklaşımın egemen olmasının öngörüldüğü

sonucuna varmak olanaklı: “Ekolojik havza temeline dayalı entegre (fiziksel, toplumsal,

estetik vb.) dinamik ve katılımcı planlama, uygulama ve denetleme mekanizmalarının

484 Devlet Planlama Teşkilatı, Türkiye Ulusal Çevre Stratejisi ve Eylem Planı, 2. Baskı, Şubat 1999, Ankara, s.i. 485 a.g.y., s.iii.

244

Page 254: İVERSİTESİ SOSYAL B L MLER ENST TÜSÜ KAMU YÖNET M VE S ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/1432/2050.pdf · bölgeleri, insan ve diğer canlılar için her zaman önem taşıyan

geliştirilmesi.” Ancak UÇEP'in kıyı alanlarına ilişkin olarak belirlediği ilkelerin daha iyi

anlaşılabilmesi için söz konusu ilkelerin ayrıntılı bir biçimde işlendiği yer olan sektörel

yönetim seçenekleri ile ilgili bölümü ve UÇEP kıyı alanları grubunun hazırladığı

çalışma yazanağını incelemek yararlı olacaktır.486

UÇEP'de, "Çevre Yönetimi İçin Sektörel Eylem Seçenekleri" başlığı altında

"Deniz ve Kıyı Alanları Kaynakları"na da yer verilmiştir. Bu alanlara yönelik olarak

önerilen politikaları, örgütlenme biçimlerini, yasal düzenlemeleri, ekonomik ve akçal

önlemleri şöyle özetleyebiliriz: Sulak alanların, dağların, yaylaların ve kıyıların

başlıbaşına birer ekosistem olduğu gerçeğinin çevre koruma kapsamında

değerlendirilmesi; özel çevre koruma bölgeleri ile doğal sit belirleme ve yönetim

düzenlerinin yaylaları, dağları, kumulları kapsamasının sağlanması; duyarlı ortamlardaki

yapılaşmalarla ilgili yetki ve sorumluluk karmaşasının önlenmesi, turizm etkinliklerinin

deniz ekosistemlerine zarar vermesini önlemeye yönelik yapılaşma politikalarının

geliştirilmesi; balıkçılıkla geçinenlerin desteklenmesi; ulusal ve bölgesel düzeylerde

yerel yönetimler, gönüllü kuruluşlar ve üniversite temsilcileriyle koruma kurullarının

oluşturulması; balıkçılıkla ilgili bir ulusal kurulun oluşturulması; denizlerin yönetimi ile

doğrudan ve dolaylı olarak ilgili tüm uluslararası düzenlemelerde Türkiye'nin temsil

edilmesi; duyarlı alanlara özgü yasal düzenlemelerin yapılması; 3621 sayılı Kıyı Yasası

ve ilgili yönetmeliğin değiştirilmesi, kıyı kuşağının tanımlanmasının kıyının

özelliklerine göre belirlenmesi; yöresel avlanma ve balık avlama kotaları konulmasının

sağlanması; Orman, Maden, Kıyı ve Su Ürünleri Yasalarına tür ve özel ortamlar

düzeyinde koruma çabalarına destek olacak biçimde içerik kazandırılması; DSİ'nin

sıtmayla mücadele amacıyla sulak alanları kurutması görevinin kaldırılması; duyarlı

ortamların belirlenmesiyle ve tanıtılmasıyla ortaya çıkacak rant artışlarından belirli

oranlarda pay alınması; ender, geleceği tehlikede, endemik vb özelliklere sahip türlerin

yetiştiriciliğinin desteklenmesi; gönüllü kuruluşların gerekli eğitim araç ve gereçleriyle

donatılması; yatırımcı kamu kuruluşları ile altyapı, toplu konut yapımı hizmetlerini

486 a.g.y., Ek1, s.10.

245

Page 255: İVERSİTESİ SOSYAL B L MLER ENST TÜSÜ KAMU YÖNET M VE S ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/1432/2050.pdf · bölgeleri, insan ve diğer canlılar için her zaman önem taşıyan

veren kurumların yönetici ve çalışanlarının, köy muhtarlarının, kurullarının, belediye

yöneticilerinin eğitilmesi; köy yönetimlerinin yaylaların, dağların, sulak alanların

korunmasıyla ilgili hak, yetki ve sorumlulukları ile donanımlarının artırılması;belirli

duyarlı ortamların yönetiminin gönüllü kuruluşların sorumluluğuna bırakılması; kıyı

alanlarındaki jeolojik ve jeomorfolojik yapıların ve duyarlı ortamların, denizlerdeki canlı

kaynakların ve su ürünlerinin dökümünün yapılması; kıyı kumullarındaki yapılaşmalar

ve kumul önleme çalışmaları sırasında kumullara özgü mikro ve makro flora ve faunanın

korunmasına yönelik önlemlerin yaşama geçirilmesi; ekolojik, toplumsal, ekonomik ve

kültürel çözümlemelere dayalı tümleşik "duyarlı alan yönetim planları hazırlanması";

duyarlı ortamların ekolojik özelliklerinin farklı bilgi alanlarından katılımlarla çok yönlü

araştırılması; kıyı alanları sınırlarının belirlenmesi.487 "Kıyılardan farklı biçim ve

düzeylerde yararlanan kesimlerin temsilcilerinin karar süreçlerine katılabildiği

demokratik yönetim modellerinin geliştirilmesi; bu yönetim modelinin yaşama

geçirilmesi için gerekli yasal düzenlemelerin hazırlanması; kıyı yönetim eylem

planlarının hazırlanması ve uygulanması" da UÇEP'in değindiği diğer konulardır. Bu

amaç doğrultusunda, Bayındırlık ve İskan Bakanlığı'nın uygulayıcılığında, turizm, çevre

bakanlıklarının, yerel yönetimlerin ve il özel yönetimlerinin katılımıyla bir "kıyı alanları

yönetiminin geliştirilmesi" projesinin başlatılması da öngörülmüştür.488

UÇEP'in kıyı alanlarına yönelik olarak geliştirdiği ilke kararlarının çağcıl

dünyada çevre sorunları ve kıyı alanları için benimsenen ilkeler doğrultusunda

biçimlendirildiği görülmektedir. Getirilmek istenen yeni kıyı düzeninde, ekonomik

yarardan çok doğal dengenin göz önünde bulundurulmakta, kıyı yönetiminde katılımın

sağlanmasına özel önem verilmekte, kıyıların bütüncül bir yaklaşım ile ele alınmaktadır.

Ancak kıyıların toplum yararına kullanımı ya da halkın kıyılara erişimi gibi konular

UÇEP'te kendisine yer bulabilmiş değildir. Buna karşın, UÇEP'te dile getirilen ilke ve

487 a.g.y., Ek 6, s.15. 488 a.g.y., Ek 7, s.10.

246

Page 256: İVERSİTESİ SOSYAL B L MLER ENST TÜSÜ KAMU YÖNET M VE S ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/1432/2050.pdf · bölgeleri, insan ve diğer canlılar için her zaman önem taşıyan

önerilerin Türkiye'de kıyı yönetimi konusunda ileri yönde bir adımı simgelediği

söylenebilir.

IV.Türkiye'de Kıyıya Yönelik Olarak İzlenen Politikalar ve Kamu Yararı

Kıyının niteliği gereği ortak mal olması, üzerinde iyelik kurulamaması, türlü

sorunları da beraberinde getirmektedir. Bu açıdan kıyıdan yararlanmada karşımıza çıkan

en önemli sıkıntılardan biri, toplumun değişik katmanlarının tümünün buralardan eşit ve

dengeli bir biçimde yararlanabilmesi, bir başka anlatımla, kıyılardan yararlanma

konusunda toplumun türlü kesimleri arasında toplumsal adaletin sağlanabilmesidir. Bu

da ancak düşük gelir gruplarına kıyılardan yararlanma yollarını açmakla olabilir.

Kıyılarda genellikle ancak yüksek gelir düzeyindekilerin erişebileceği nitelikte dinlenme

ve eğlenme amaçlı tesislerin yer alması, bu sorunun yaratan en önemli etmenlerdendir.

Konaklama yerlerinin, yazlık evlerin, otellerin, eğlence merkezlerinin kıyıda yer almaya

başlaması, bir yandan buradaki göreli olarak düşük gelirli yerli halkı başka yerlere

geçmeye zorlarken, bir yandan da kıyıdaki arsaların değerini artırır. Bütün bu

gelişmelerin, kıyı bölgelerinde ancak yüksek gelir kümesindekilerin yaşayabilmesi

sonucunu doğuracağı söylenebilir. Bu bölgelerdeki mekansal ayrımlaşmanınsa ortaya

çıkan bir başka sonuç olduğu da düşünülebilir.489 Gerçekten de pek çok kıyı yöresinde,

kıyı kuşağına yakın olan yerlerde daha ‘seçkin’ kimselerin yaşadığı, daha yüksek

nitelikli yapıların, tesislerin yer aldığı gözlenebilir.490 Bu kuşağı çevreleyen ve göreli

olarak daha yoksul kesimin yaşadığı ikinci kuşağa, çoğunlukla birinci kuşağa ucuz

489 Bkz. Timothy Beatley, David J. Brower, Anna K. Schwab, An Introduction to Coastal Zone Management, Island Press, Washington D.C., 1994, s.52-53. 490 Türkiye’de de bu durumun genel olarak geçerli olduğunu, ancak kimi noktalarda farklılaşmaya uğradığını, ilk bakışta Türkiye’de kıyı bölgelerindeki konutlar, bunları çevreleyen kırsal nitelikli konutlara göre daha yüksek nitelikli olduğu izlenimi yaratsa da, çoğunlukla bu durumun yalnızca görünürde doğru olduğunu söyleyebiliriz. Kuşkusuz söz konusu yapılar estetik ya da yaşam kalitesi açısından diğerlerine göre daha üstündür; ancak yapı kalitesi için aynı değerlendirmeyi yapmak oldukça güç. 17 Ağustos 1999 Marmara Depremi’nde de gözlenebildiği gibi, kıyı kesiminde yüksek gelir kümelerinin yaşadığı konutlar, bunları çevreleyen düşük ölçünlü ya da kırsal nitelikli konutlardan yapı sağlamlığı açısından daha ileride değildir.

247

Page 257: İVERSİTESİ SOSYAL B L MLER ENST TÜSÜ KAMU YÖNET M VE S ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/1432/2050.pdf · bölgeleri, insan ve diğer canlılar için her zaman önem taşıyan

işgücü sağlamak görevi düşer. Yukarıda da değinildiği gibi, toprak gelirlerinin yapay bir

biçimde artmasıyla yerli halkın daha içlere çekilmesinin sonucudur bu durum. Yerli

halkın topraktaki değer artışından yararlanmak amacıyla yer değiştirmesi ve geleneksel

yaşam biçimlerini, mesleklerini değiştirmesi yeni sorunlar da doğurmaktadır. Sonuç

olarak, kıyılardan yararlanmada farklı gelir kümeleri arasında denkliğin sağlanamaması,

bir başka anlatımla kıyılardan yararlanma yollarının çoğunlukla birinci kümedekilere

açık olması ve kıyı bölgesinde mekansal ayrımlaşmanın giderek artması toplumsal

adaletin sağlanamaması anlamına gelmektedir.

A.Toplum Yararı-Kamu Yararı Kavramları

Tüzel düzenlemelerde, kıyılardan yararlanmanın ancak "kamu yararına" ya da

"toplum yararına" gerçekleşebileceği öngörülmektedir. 1982 Anayasası'nın 43. maddesi

"deniz, göl ve akarsu kıyılarıyla, deniz ve göllerin kıyılarını çevreleyen sahil

şeritlerinden yararlanmada öncelikle kamu yararı gözetilir" derken, 1990 yılında

çıkarılan 3621 sayılı Kıyı Kanunu'nun amaç maddesi "Bu kanun, deniz, tabii ve suni göl

ve akarsu kıyıları ile bu yerlerin etkisinde olan ve devamı niteliğinde bulunan sahil

şeritlerinin doğal ve kültürel özelliklerini gözeterek koruma ve toplum yararlanmasına

açık, kamu yararına kullanma esaslarını tespit etmek amacıyla düzenlenmiştir"

biçimindedir. Bu deyişlerin yer aldığı düzenlemelerden, ilk bakışta, kıyılardan yalnızca

genel yararlanmanın söz konusu olabileceği gibi bir anlam çıkarılabilir. Ancak "toplum

yararı" ve "kamu yararı" sözcüklerine tüzel ve tarihsel açılardan bakıldığında,

kavramların göndermede bulunduğu anlam kümelerinde kimi değişikliklerin bulunduğu

ortaya çıkacaktır. Bu tartışma, 1970'li yılların ikinci yarısında, kıyıdan yararlanma

koşulları konusu aracılığıyla gündeme gelmiştir. Özellikle 6785 sayılı İmar Kanunu'na

eklenen kıyı ile ilgili 7. ve 8. maddelerin uygulanmasında karşılaşılan sorunlar söz

konusu tartışmaların odak noktasını oluşturuyordu.

Bir bölüm yazar, kıyılardan yararlanmada toplum yararı ilkesinin geçerli olması

ilkesiyle dar gelirlilerin, düşük toplumsal-ekonomik konumdakilerin kıyılara erişimini

kolaylaştıracak düzenlemelerin gerçekleştirilmesinin anlatılmak istendiğini

248

Page 258: İVERSİTESİ SOSYAL B L MLER ENST TÜSÜ KAMU YÖNET M VE S ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/1432/2050.pdf · bölgeleri, insan ve diğer canlılar için her zaman önem taşıyan

savunmaktadır. Örneğin Cevat Geray'a göre, yalnızca yüksek gelir düzeyindekilerin

girebileceği dinlenme yerlerine kıyıda izin verilmesi, kıyıdan toplum yararı kavramı

doğrultusunda yararlanılmasına uygun düşmeyecektir.491 Ümit Doğanay da "kamu

yararı"nın, kurulu düzenin korunmasına yönelik bir çıkar olduğunu, "toplum yararı"nın

ise ülkede yaşayan tüm insanların ortak çıkarlarını yansıttığını düşünmektedir. Ona göre,

örneğin, otopark yapmak amacıyla bir arsanın kamulaştırılması, özel iyeliği koruma

kaygısıyla yapıldığı için, kamu yararına bir işlemken, aynı arsa üzerinde yapılacak

yapıların toplumsal konut niteliğinde olmasını öngören bir düzenleme "toplum yararına"

yönelik olarak değerlendirilmelidir.492 Buna benzer biçimde, "kamu yararı" gibi bir

kavramın, sınıflar üstü bir bakışla yorumlanarak yaşama geçirilmeye çalışılmasının,

yasal düzenlemelerin amacına uygun düşmeyeceği de savunulmuştur.493 İlhan Tekeli de,

491 1972 yılında 6785 sayılı İmar Kanunu'na eklenen 7. ve 8. maddelerin yaşama geçiriliş sorunlara ilişkin değerlendirmesinde Geray şöyle demektedir: "Kıyının topluma açılması, yapılacak düzenlemelerde ilk önce en basit anlamıyla, halkın kıyıya ulaşabilmesi akla gelmekteydi. Bunu engelleyen fiziksel engeller kaldırılmalı, yenileri konulmamalıydı. Kıyıda yapı yasağı bu anlama geliyordu... Özel ev, klüp, tatil köyü, kamu kuruluşu kampı gibi yalnızca sahibine, üyelerine ya da belli kümelere açık olan yapılar yapılması kıyıdan halkın yararlanmasını engellemekteydi. Burada, "toplumun yararlanmasına açık" yapı ya da kullanım kapsamına giren otel, motel, lokanta, mo-camp ve benzerleri acaba gerçekten halka açık yapı sayılabilir miydi? Kanımızca yalnızca bunun ücretini ödeyebilecek güçte olan yüksek gelir düzeyinde olanların girebileceği yapılar, tesisler gerçekten topluma açık sayılamazdı. Ancak kıyıdan yararlanmayı kolaylaştıran, plaj tesisleri (örneğin giyinme, soyunma, yıkanma yerleri, v.b.) toplumun yararlanmasına açık nitelikte sayılırdı. Bkz. Cevat Geray, "Kıyılara İlişkin Düzenlemelere Toplu Bakış", Amme İdaresi Dergisi, Mart 1977, C.10, S.1, s.72, 73. 492 Ümit Doğanay, "Toplum Yararı ve Kamu Yararı Kavramları", Mimarlık, Temmuz 1974/7, S.129, s.5-6. 493 "Sınıflı toplumlarda, sınıfları ve çıkar ayrılıklarını görmezlikten gelen "sınıflarüstü" yaklaşımlar, egemen güçler yararına sonuç verir. Kıyıların kullanımı konusunda da çeşitli çıkar gruplarının, kıyıları kendine yararlı biçimde kullanmak üzere bir yarışma, bir çekişme içinde olması, sınıflı bir toplumda doğaldır. Bunlar sanayi ya da turizm yatırımı yapan büyük sermayeden, turizm alanındaki küçük girişimcilere, arsa spekülatörleri ve yap-satçılara, dinlenme ihtiyacı olan çalışan kesimlere kadar uzanan çeşitli toplum kesimlerini oluşturur. Bunlardan biri için yararlı olan bir planlama kararı, diğer bazıları için yararlı olmaz. Bugünkü kıyı kullanım düzeni de, doğal olarak, farklı çıkar gruplarının güçlerini yansıtır. Gerçekten, kıyılara baktığımızda, toplumdaki en temel çelişkiyi hemen görebiliriz: Kıyılar, emekçi kesimlerin dinlenme ve eğlenme ihtiyacını gidermelerine olanak vermeyecek bir biçimde kullanılmaktadır. Bu olanağı sağlamak için, kıyıları herkesin serbestçe yararlanmasına açık tutmak yeterli değildir; bu kesimlerin yararlanabileceği dinlenme ve eğlenme tesislerinin yapılmış, çalışma ve yaşam koşullarının, dinlenme ve eğlenmeye olanak verecek biçimde düzenlenmiş olması da gerekir." Bkz. Mimarlık, “Kıyılar Halk Yararına Kullanılmalıdır”, s.39. Yiğit

249

Page 259: İVERSİTESİ SOSYAL B L MLER ENST TÜSÜ KAMU YÖNET M VE S ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/1432/2050.pdf · bölgeleri, insan ve diğer canlılar için her zaman önem taşıyan

Türkiye'de, genel olarak planlamanın, özel olarak da kıyı planlamasının, "kamu yararı",

"toplum yararı" gibi sınıflararası ayrımları göz önünde bulundurmayan ilkeler

doğrultusunda biçimlendiğini, oysa plancının güçsüz kesimleri kollayacak önlemleri

alması gerektiğini düşünmektedir.494 Ruşen Keleş ise "toplum yararı" ve "kamu yararı"

kavramları arasında bir ayrım yaparak birincisinin, iyelik hakkının sınırlarının

belirlenmesinde yararlanılan tüzel bir kavram olduğunu, ikincisinin, yani "toplum

yararı"nın ise toplumsal devlet ilkesinin gereği olarak devlete kimi yükümlülükler

getiren, değer yargısına dayanan bir kavram olduğunu savunmaktadır. Buna göre

"toplum yararı", "kamu yararı"na göre daha geniş kapsamlıdır.495 Tekin Akıllıoğlu ise,

Gülöksüz'ün yaklaşımı da buna benzerdir: "... kıyıların "toplum yararı"na kullanılması düşüncesi soyut düzeyde çoğunlukla paylaşılır. Ancak, sorun "toplum yararı" amacının sosyal gruplar açısından yorumlanarak somutlaştırılması sırasında ortaya çıkmaktadır. Ülkemizde kıyıların "toplum yararı"na kullanılması, uzun süre sınıflar üstü nitelikte bir amaç olarak bütün çevrelerce benimsendi. Hükümet programlarında, Kalkınma Planlarında, kıyılardaki uygulamalardan sorumlu bakanlık politikalarında açıklandı. Bu çerçevede, dış turizmin geliştirilmesi, sanayileşme, kıyıların korunması ve imarı, karayollarının yapımı gibi, herbiri toplum yararına sayılan faaliyetler kıyıda yer aldı. Sonunda ülke nüfusunun tümüne yakın bir bölümünün kıyıdan ve kıyı yoluyla denizden yararlanmasını sınırlayan bir kıyı kullanış düzeni ortaya çıktı. 'Toplum yararı' amacı ile toplumun bütün kesimlerinin yararına olmayan bir sonucun elde edildiği görüldü." Bkz. Yiğit Gülöksüz, “Kıyıların Toplum Yararına Kullanılması Üzerine Düşünceler”, Mimarlık, S.147, 1976/2, s.54. Aynı görüşü savunan bir başka yazara göreyse: "Oysa 'toplum yararına aykırı olmamaz' ilkesi, mülkiyet hakkının kullanılmasında bir 'gerek koşul' özelliği taşımaktadır. Öyle anlaşılsa gerektir. Burada toplum yararından, kağıt üzerinde mülkiyet hakkı bulunduğu halde bu hakkın genel iktisadi gerçekleşmesi dışında kalmış, mülksüz -esas olarak üretim araçları mülkiyetinden yoksun- toplum kesimlerini yani geniş anlamıyla halk kesimlerini anlamak daha akla yakın gelmektedir... Tarihsel gelişmede "toplum yararı", sınıflarüstü mantıkla açıklanamayacağı gibi, bu mantığa anti-tez olan "ya hep ya hiç" mantığıyla da işlememektedir... Bkz. Gürkan Gezim, "Kıyıların Toplum Yararına Kullanılması Alternatifleri Üzerine", Mimarlık, S.147, 1976/2, s.60. 494 "Plancının, kıyı kullanışlarının tarihsel bir süreç içinde sosyal grupların ve sınıfların çıkar çatışmalarının sonucunda oluştuğunu kavraması gerekir. Plancı yaptığı planın hangi grupların çıkarına dönük olduğunun bilincinde olarak, bu planı ne tür gruplar arası koalisyonlarla gerçekleştirebileceğini araştırmalıdır... Plancı, toplumdaki güçsüz kesimlerin planlama sürecindeki etkinliğini artırmak için sınıfsal niteliği belirsiz kavramlar kullanmaktan kaçınarak, kararların sınıfsal sonuçlarını açıkça ortaya çıkarmalıdır. Plancı, toplumdaki güçsüz kesimlerin kıyı kullanma sürecindeki yarışmaya daha etkin şekilde katılmalarını sağlayacak güdüyü doğurmak için, kıyının güçsüz kesimler için kullanılış örneklerini ortaya koymaya, önerilerini somutlaştırmaya çalışmalıdır." Bkz. İlhan Tekeli, "Kıyı Planlamasının Değişik Boyutları", Mimarlık, S.147, 1976/2, s.47. 495 Keleş'e göre, " ... 'kamu yararı' ve 'toplum yararı' kavramları dilimizde, birbirlerinin yerine ve zaman zaman da yanlış yerlerde kullanılmaktadırlar. Denilebilir ki, toplum yararı, kamu yararının geniş anlamıdır. Şöyle ki, dar anlamda kamu yararı, iyelik hakkının sınırlarının belirlenmesinde ve bu hakkın özüne yapılacak karışmalarda bir ölçü olarak kullanılır. Teknik bir terimdir. Örneğin,

250

Page 260: İVERSİTESİ SOSYAL B L MLER ENST TÜSÜ KAMU YÖNET M VE S ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/1432/2050.pdf · bölgeleri, insan ve diğer canlılar için her zaman önem taşıyan

ayrımın "kamu yararı" ile "toplum yararı" arasında değil, "kamu yararı" ile "bireysel

çıkar" arasında olması gerektiğini düşünmektedir. Yazara göre, her iki sözcük dizisi de

bireysel çıkarın üstünde bulunan bir "yarar" anlayışına göndermede bulunmaktadır.

Üstelik yargı kararlarında "toplum yararı" ile "kamu yararı" arasında bir ayrım

yapıldığına rastlamak olanaklı değildir.496

Bütün bu değerlendirmeler ışığında söz konusu düzenlemeleri ve kavram çiftini

şöyle yorumlamak daha gerçekçi bir yaklaşım olarak değerlendirilebilir: Yasal

düzenlemelerde ve yargı kararlarında bir ayrıma gidilmediğinden ötürü, iki kavrama ayrı

tüzel yorumlar getirmek olanaklı görünmüyor. Bir başka anlatımla yasa koyucu, iki

kavrama da, aralarında herhangi bir anlam farklılaşmasına yol açmayacak biçimde yer

vermiştir. Örneğin Anayasanın iyelik hakkına ilişkin 35. maddesi, "Herkes, mülkiyet ve

miras haklarına sahiptir. Bu haklar, ancak kamu yararı amacıyla, kanunla sınırlanabilir.

Mülkiyet hakkının kullanılması toplum yararına aykırı olamaz." biçiminde

düzenlenmiştir. Söz konusu anayasa kuralında -her ne kadar biri iyelik hakkının

sınırlanmasına, diğeri de iyelik hakkının yaşama geçiriliş biçimine göndermede

bulunuyorsa da- iki kavram aynı anlamda kullanılmıştır denebilir. 1961 Anayasası'ndaki

biçimiyle 1982 Anayasası'na aktarılan bu maddenin gerekçesinde de konu ile ilgili bir

ayrıma yer verilmemektedir. Ne tüzel belgelerde, ne yargı kararlarında, ne de tüzel

öğretide, yukarıda tartışmalarda odaklanılan iki kavram arasında bir ayrıma gidildiğine

göre, kavramlar arasında böyle bir ayrımın, en azından tüzel açıdan, yapay olduğu

kamulaştırma işlemlerinde, bir "kamu yararı" kararı alınmasında olduğu gibi. Bir ilkokul yapımı için toprak kamulaştırılmasında, kamu yararının bulunduğunun varsayılması, işlemin tamamlanması için ön koşuldur. Öte yandan, kamu yararının geniş anlamı, siyasal ideolojik bir nitelik taşır. Bu anlamda kamu yararı, anayasaların dayandığı siyasal ve toplumsal ilkelerle ilgilidir. Anayasaların, toplumsal devlete yüklemiş olduğu görevlerle ilgili, değer yargıları içeren, aktörel (ahlaki) bir kavramdır. Bu nedenle, geniş anlamdaki bu kamu yararını, belki toplum yararı olarak adlandırmak daha yerinde olur. Anayasamızdaki anlayış da bu doğrultudadır. Dolayısıyla, kıyılarla ilgili olarak, kamu yararından söz ettiğimizde, biz de gerçekte toplum yararından söz etmekteyiz. Bkz. Ruşen Keleş, "Kıyıların Korunması ve Toplum Yararı", A.Ü.SBF Dergisi, Ocak-Haziran 1989, C. XLIV, No:1-2, s.39-62; Ruşen Keleş, "Kent ve Çevre Değerleri Bağlamında Kamu Yararı Kavramı", Mekan Planlama ve Yargı Denetimi, s.1-3. 496 Tekin Akıllıoğlu, "Kamu Yararı Kavramı Üzerine Düşünceler", Amme İdaresi Dergisi, Haziran 1991, C.24, S.2, s.6-7, 11-13.

251

Page 261: İVERSİTESİ SOSYAL B L MLER ENST TÜSÜ KAMU YÖNET M VE S ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/1432/2050.pdf · bölgeleri, insan ve diğer canlılar için her zaman önem taşıyan

söylenebilir; yasa koyucu sınıfsal ayrımları göz önünde bulundurarak böyle bir

düzenlemeye gitmiş değildir.

Özellikle 1970'li yıllarda yapılan tartışmalarda dile getirildiği gibi, "toplum

yararı"nın sınıflar arasındaki farklılıkları dikkate alan bir kavram olduğunu ileri sürmek,

söz konusu ilkelerin toplumdaki düşük gelir düzeyindeki kümelerin lehine uygulanması

gibi ilerici bir beklentiden kaynaklanıyor olsa da, hem yasaların yaşama geçirilmesinde

hem de yargı kararlarında bu tür bir eğilim baskın olmadığından, bu tür bir ayrımın tüzel

dizgemizde var olduğunu öne sürmek çok da gerçekçi bir yaklaşım olarak

görünmemektedir. Böyle bir ayrımın tüzel dizgemizde var olduğunu kabul etmek, bir

anlamda var olan tüzel yapının, kıyıdan ve diğer doğal kaynaklardan yararlanmada

sınıfsal farklılıkların göz önünde bulundurulmasını öngördüğünü, dolayısıyla ilerici,

yetkin bir düzenleme olduğunu, savunmak anlamına da gelebilecektir. Oysa ne tüzel

belgelerimizde, ne yargı kararlarında, ne de uygulamada bu tür bir değerlendirmenin

örneklerine rastlamak olanaklıdır.

Böyle bir ayrım, her ne kadar tüzel açıdan çok anlamlı görülmese de, kıyının

korunması ve kıyıdan yararlanma konusunda izlenen politikaların değerlenmesinde

önemli bir işleve sahip olabilir. Bir başka deyişle yukarıdaki tartışmalarda ele alınan

"toplum yararı", "kamu yararı" ve "bireysel yarar" kavram dizilerinden Türkiye'de

izlenen kıyı politikalarının gelişimi ve aldığı yönün ortaya konulmasında bir ölçüt olarak

yararlanılabilir. Bu doğrultuda, ele alınan kavramlar ışığında Türkiye'de izlenen kıyı

politikaları şöyle değerlendirebilir:

B.Türkiye'nin Kıyı Politikası ve Kamu Yararı

Türkiye’de izlenen kıyı politikaları toplum yararı bağlamında nasıl ele

alınabilir? Ya da bir başka anlatımla Türkiye’nin kıyı politikaları ve buna ilişkin tüzel

düzenlemeleri ne ölçüde toplum yararına yöneliktir? Bu soruları tam anlamıyla

yanıtlayabilmek için, öncelikle, yukarıdaki tartışmaların ışığında, “toplum yararı”

kavramına hangi anlam verilerek başvurulduğunu belirtmek gerekmektedir. Bu açıdan,

her ne kadar “bireysel yarar” ya da “egemen güçlerin yararı”ndan çok başka şeyleri

252

Page 262: İVERSİTESİ SOSYAL B L MLER ENST TÜSÜ KAMU YÖNET M VE S ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/1432/2050.pdf · bölgeleri, insan ve diğer canlılar için her zaman önem taşıyan

simgeleseler ve içerikleri arasında pek çok benzerlikler bulunsa da, “toplum yararı” ve

“kamu yararı” kavramları arasında bir ayrım yapmanın, izlenen kıyı politikalarının

çözümlenmesinde türlü kolaylıklar sağlayacağı düşünülmektedir. Bu bölüm boyunca,

“toplum yararı”, daha çok, ekonomik ve toplumsal açılardan toplumun alt düzeyde

bulunan kümelerin yararına olan eylem ve işlemleri anlatmak üzere kullanılacaktır.

İzlenen politikalar, her ne kadar, salt bu kümedekilere yönelik olmasa da, yalnızca doğal

ve kültürel değerleri ya da doğal dengeyi koruma ereği doğrultusunda oluşturulmuş

politika kararları da bu kavramla nitelenecektir. “Kamu yararı” ise bütün yurttaşların,

genelin yararına göndermede bulunacak biçimde ele alınacaktır. Örneğin, kıyılardan

yararlanmada ekonomi odaklı bakış açısının ön plana çıkarılarak, belirli bir kıyı

alanından elde edilecek yararın, sonuçta herkese döneceği düşüncesinden yola çıkılarak

alınan kararlar "kamu yararı" bağlamında değerlendirilecektir. Daha somut bir başka

örnek vermek gerekirse, kıyıların turizm alanı ilan edilerek buralardan elde edilecek

gelirin, dolaylı da olsa, bütün yurttaşlara yansıyacağı varsayımında "kamu yararı"nın,

aynı alanı şimdiki ya da gelecek kuşakların yararlanmasına açık tutmak için korumaya

almak ya da buralarda, düşük gelir kümelerine yönelik olanaklar yaratmak düşüncesinde

"toplum yararı"nın ağır bastığı söylenebilir. Her iki kavram arasında, bu biçimiyle

yapılan ayrımın yalnızca Türkiye'nin kıyı politikalarının niteliğinin incelenmesine

yönelik olduğunu, iki kavram arasında tüzel açıdan bir anlam farklılığının bulunup

bulunmadığının sorgulanmayacağını da belirtmek gerekir.

Kıyıya yönelik olarak izlenen politikaların değerlendirilmesinde başvurulacak

kaynaklar yasama, yürütme ve yargı organları olacaktır. Daha somut olarak belirtmek

gerekirse, izlenen politikaların çözümlenmesinde, kalkınma planlarından, yasal

düzenlemelerden, hükümet programlarından, yargı kararlarından ve bunların yaşama

geçiriliş biçimlerinden, yani uygulamadan yararlanılacaktır.

1.1972 Öncesi

Kıyıdan yararlanma koşullarını düzenleyen ilk kuralların getirildiği 1972

yılından önce, Medeni Kanun'un ve 1961 Anayasası'nın ilgili hükümlerinden

253

Page 263: İVERSİTESİ SOSYAL B L MLER ENST TÜSÜ KAMU YÖNET M VE S ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/1432/2050.pdf · bölgeleri, insan ve diğer canlılar için her zaman önem taşıyan

yararlanılmaktaydı. Medeni Kanun'un 636, 641 ve 912. maddeleri, sahipsiz şeylerin,

"menfaati umuma ait olan malların", tarıma elverişli olmayan yerlerin aksi

ispatlanmadıkça, devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunduğunu öngörmekteydi.

Bunun gibi, 1961 Anayasası'nın 30. maddesi de, doğal servet ve kaynakların devletin

hüküm ve tasarrufu altında olduğunu söylemekteydi. Diğer yasaların kimi kurallarından

da, kıyının devletin gözetim ve denetiminde olacağı sonucunu çıkarmak olanaklıydı.

Daha önce de belirtildiği gibi, bu düzenlemeler yalnızca genel kuralları belirlemiş,

kıyıların korunması, kullanılması ve üzerinde yapılanma gibi konuları dışarıda

bırakmışlardır. Medeni Kanun'daki "aksi saptanmadıkça" biçimindeki kural da kıyıda

özel iyeliği yeşil ışık yakmıştır. Kıyıların, ancak, aksi saptanmadıkça devletin hüküm ve

tasarrufu altında bulunması, buralarda özel iyeliğin de geçerli olabileceği anlamına

geliyordu. Bu açıdan 1972 öncesinde yasal düzenlemelerin kıyıdan kamu yararına

yararlanmaya elverişli hükümler getirmediği açıktır; bir bakıma kıyılarda özel iyelik

kurulması yoluyla bireysel yarar söz konusu olabiliyordu. Bu dönem içinde hazırlanan I.

ve II. Beş Yıllık Kalkınma Planları'nda da kıyı ile ilgili bir politika kararına rastlamak

olanaklı değildi. Dönemin hükümetleri de, kıyı alanları ve kıyı sorunlarına ilişkin

politika belirleme gereği duymamışlardır. Örneğin, 1972'den önce işbaşına gelmiş

bulunan 35 hükümetten yalnızca dördü497 programlarında kıyı sorunlarına yer vermiştir;

bu metinlerde de daha çok kıyıların ekonomik değerine vurguda bulunulmuştur.

Kıyıların kamu yararına kullanılması ve herkesin yararlanmasına açık olmasına ilişkin

bir politika kararı ise, yalnızca, dönemin sonlarına doğru iktidara gelen I. ve II. Erim

hükümetlerinin programlarında yer almaktadır.498

497 II. Demirel Hükümeti (03.11.1969-06.03.1970), III. Demirel Hükümeti (06.03.1970-26.03.1971), I. Erim Hükümeti (26.03.1971-11.12.1971), II. Erim Hükümeti (11.12.1971-22.05.1972) 498 I. Erim Hükümeti Programı (26.03.1971-11.12.1971): "Kıyılarımızdaki tarihi ve turistik nitelik taşıyan devlet topraklarının elden çıkarılmaması ile ilgili tedbirler sıklaştırılacak özel mülkiyet konusu toprakların Anayasa gereğince kamu yararına kullanılması ile ilgili tedbirler alınacaktır."; II. Erim Hükümeti Programı: (11.12.1971-22.05.1972): "Deniz ve göl kıyıları herkesin istifadesine açık tutulacak, turistik nitelik taşıyan devlet topraklarının elden çıkarılmamasını ve bu nitelikteki özel mülkiyet konusu toprakların, sektörün gelişmesine imkan verecek belirli bir plan disiplini içerisinde kamu yararına uygun kullanılmasını sağlayacak idari mali ve kanuni tedbirler alınacaktır."

254

Page 264: İVERSİTESİ SOSYAL B L MLER ENST TÜSÜ KAMU YÖNET M VE S ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/1432/2050.pdf · bölgeleri, insan ve diğer canlılar için her zaman önem taşıyan

2.1972-1980 Dönemi

Türkiye’nin çevre sorunlarına ve kıyılara yönelik olarak izlediği politikaların

başlangıç noktası olarak 1973-1977 yıllarını kapsayan III. Beş Yıllık Kalkınma Planı ele

alınabilir. Daha önce de belirtildiği gibi, 1972 Stockholm İnsan ve Çevre Konferansı’nın

da etkisiyle ilk kez bu planda çevre sorunlarına değinilmiştir. Aşırı ve dengesiz

kentleşme, çevre kirliliği ve hızlı nüfus artışı gibi kimi çevre sorunlarının kıyılar için de

geçerli olduğu göz önünde bulundurarak, planın dolaylı biçimde kıyıları da ele aldığı

söylenebilir. Aynı değerlendirme, çevre sorunları başlığı altında su, deniz, toprak

kirliliğinin incelendiği, 1979-1983 yılları için hazırlanan IV. Plan için de yapılabilir.

Daha önceki planlarda ne çevre sorunlarına ne de kıyı sorunlarına rastlamak olanaklıdır.

IV. Plan'da da başlıbaşına kıyılara yönelik bir düzenleme bulunmamaktadır. Yalnız,

plandaki, "doğal kaynakların uzun dönemde toplum yararına kullanımlara

yöneltilememesi de önemli çevre sorunları yaratmaktadır" biçimindeki saptamanın

kıyıları da içerdiği söylenebilir. Burada "toplum yararı" kavramı kullanılmış olmasına

karşın, sözü edilen düzenlemenin yalnızca alt gelir kümelerine değil, toplumun bütününe

yönelik olduğu anlaşılmaktadır; her ne kadar "toplum yararı"ndan söz edilse de, dile

getirilmek istenenin aslında "kamu yararı" olduğu açıktır.

Dönem boyunca kıyılara ilişkin yasal düzenlemeler "toplum yararı" ya da

"kamu yararı" açısından şöyle değerlendirebilir. Kıyılarla ilgili ilk yasa kuralı niteliği

taşıyan, 1972 yılında 6785 sayılı yasaya eklenen, 7. ve 8. maddelerde "toplum yararı"

kavramına yer verilmiş değildir. Yalnızca, kıyıdan 10 metreden az olmamak üzere

"hususi şahıslarca umumun istifadesine ayrılmayan" yapıların yapılamayacağı

belirtilmiştir. Anılan ek maddelerin uygulanmasına ilişkin olarak 1975'de çıkartılan

yönetmelikte de buna benzer biçimde "toplum yararı" kavramından söz edilmemektedir.

Ancak kıyılardan yararlanma koşullarını düzenleyen kimi maddelerinden söz konusu

ilkelerin üstü kapalı biçimde benimsendiğini söyleyebiliriz. Örneğin, yönetmeliğe göre,

kıyılar, herkesin mutlak bir eşitlik ve serbestlikle yararlanmasına açık bulunacak,

üzerlerinde ancak kamu yararına kullanımı kolaylaştırmak ya da kıyıyı korumak amacını

taşıyan kamuya yararlı yapı ve tesislerle, çayhane, kahvehane, lokanta gibi toplumun

255

Page 265: İVERSİTESİ SOSYAL B L MLER ENST TÜSÜ KAMU YÖNET M VE S ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/1432/2050.pdf · bölgeleri, insan ve diğer canlılar için her zaman önem taşıyan

yararlanmasına açık yapılar yapılabilecektir. Bu düzenlemeden yola çıkıldığında,

yönetmeliğin, "kamu yararı" ve "toplum yararı" kavramları arasında bir ayrım yaptığı,

"kamu yararı" ile toplumun tümünün ortak yararının, "toplum yararı" ile ise çayhane,

kahvehane, lokanta gibi tesislerden yararlanabilecek, düşük gelir kümelerinin

hedeflendiği düşünülebilir. Ancak, bu konuya yönelik tartışmaların yer aldığı daha

önceki sayfalarda da değinildiği gibi, yönetmeliğin iki kavramı farklı anlamlarda

kullandığını söylemek oldukça güç görünmektedir. Belki de yönetmelikteki bu

düzenlemenin, "kamuya yararlı" sözcüğü ile yapıların, genel kullanıma ya da herkesin

yararına açık olan, çoğunlukla da devletin elinde bulunan yapı ve tesisleri anlatmaya

çalıştığını, "toplumun yararlanmasına açık" biçimindeki hükümle ise yine herkesin

kullanımına açık olan devlet ya da özel sektör elindeki küçük işletmeleri gösterdiğini

kabul etmek yerinde olacaktır. Yönetmeliğin farklı gelir kümeleri ya da toplumsal

sınıflar arasında ayrım yaptığını söylemek çok gerçekçi görünmemektedir.

Dönemin hükümet programlarının, yasal düzenlemelerin bir adım ötesine

giderek, kıyıların toplum yararına kullanılması ilkesine koşut sayılabilecek kimi politika

kararları aldıkları söylenebilir. Her ne kadar, Melen Hükümetinden (22.05.1972-

15.04.1973) III. Ecevit Hükümeti'ne (05.01.1978-12.11.1978) değin, programlar

incelendiğinde, asıl olarak, kıyının korunması ve ekonomik açıdan verimli bir biçimde

kullanılmasına ilişkin politikalara yer verildiği, toplum yararı ilkesinden de bütünüyle

vazgeçilmediği görülebilecektir. Örneğin, Melen Hükümeti Programı'nda, kıyıların

planlı bir turizm politikasının izlenmesine olanak tanıyacak biçimde ve toplum yararına

kullanılmasından söz edilmiştir.499 Irmak Hükümeti Programı'nda, kıyıların ve turistik

yörelerin toplum yararına kullanılması ve kıyıların halkın yararlanmasına açılması

499 Melen Hükümeti Programı (22.05.1972-15.04.1973): "Turizm sektörünü, gerek ödemeler dengesine olan katkısı, gerekse yarattığı istihdam hacmi bakımından ekonomimizin önemli sektörlerinden biri olarak kabul ediyoruz. Bu nedenle sektörün geliştirilmesi için gerekli teşvik tedbirlerinin süratle alınması, finansman ve işletmecilik sorunlarının halli, deniz ve göl kıyılarının planlı bir turizm politikasının takibine imkan sağlıyacak tarzda ve toplum yararına uygun olarak kullanılması Hükümetimizin turizm sahasındaki ana politikasını teşkil edecektir."

256

Page 266: İVERSİTESİ SOSYAL B L MLER ENST TÜSÜ KAMU YÖNET M VE S ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/1432/2050.pdf · bölgeleri, insan ve diğer canlılar için her zaman önem taşıyan

öngörülmüştür.500 III. Ecevit Hükümeti Programı'nda ise kıyıların tüm yurttaşların

yararına sunulması, denizlerden yararlanmada hakça bir düzen kurulması, kıyı bölgeleri

halkının yaşam düzeyinin yükseltilmesi gibi ilkeler yer almıştır. Ancak programda,

bunların nasıl yaşama geçirileceğine ilişkin bir açıklamaya rastlanmamaktadır.501

Dönem boyunca kıyılara ilişkin olarak gerçekleştirilen iki yasal düzenlemenin

de "toplum yararı" ile "kamu yararı" arasında bir ayrım yapmadığı belirtilmişti. Ancak

bu yılların kıyılardan yararlanma politikalarını tam anlamıyla değerlendirebilmek için

yasal düzenlemelerin yanı sıra uygulamaya da değinmek gerekiyor. 6785 sayılı yasaya

eklenen 7. ve 8. maddelerle bunların uygulanmasına ilişkin yönetmeliğin uygulanma

koşulları daha önce ilgili bölümde ele alınmıştı. Bunları "toplum yararı" kavramı

çerçevesinde bir kez daha gözden geçirmek yararlı olabilir. Öncelikle söz konusu yasal

düzenlemelerin yaşama geçirilmesi için çaba harcanmadığını, gerekli olan önlemlerin

alınmadığını belirtmek gerekir. Örneğin, kıyı kenar çizgisi için çalışmalara

başlanmamış, yapı denetimi sıkı bir biçimde yapılmamış, arsa vurgunculuğuna karşı

gerekli önlemler alınmamış, kıyıya halkın erişimini zorlaştıran duvar, çit gibi engeller

ortadan kaldırılmamış, denizi doldurma yoluyla toprak kazanılmasının önüne

geçilememiştir. Bundan ötürü, "toplum yararı" ilkesi şöyle dursun, yasal düzenlemelerin

öngördüğü en temel düzenlemeler bile yaşama geçirilebilmiş değildir. Dönem boyunca

501 III. Ecevit Hükümeti Programı (05.01.1978-12.11.1979): "Hükümetimiz ekonomik ve sosyal bir yara haline gelen kaçakçılıkla, sınır ve kıyı bölgeleri halkının refahını gözeten çözümler de uygulayarak, kesin ve etkin biçimde mücadele etmekte kararlıdır. Bunu sağlamak için, ilgili tüm Devlet kuruluşları sürekli işbirliği yapacaklardır. Bugün haberleşme ve tesis olanaklarından yoksun bulunan kıyılarımızla sınır kapılarımızın, en kısa sürede çağdaş haberleşme ve kontrol ağıyla donatılması için gerekli önlemler alınacaktır... Kıyıların, doğal ve tarihsel değerlerin korunması ve tüm yurttaşların yararına sunulması etkin önlemlerle sağlanacaktır...Kentlerde ve kıyılarda düzensiz yerleşmeyi ve yurttaşların aldatılmasını önlemek amacıyla hisseli arsa ve arazi satışlarını önleyici yasal önlemler getirilecektir."

500 Irmak Hükümeti Programı (17.11.1974-31.03.1975): "Hükümetimiz, yurdumuzun turizm potansiyelini en iyi şekilde değerlendirmek, dış turizm talebini özendirmek ve iç turizmi de yaygınlaştırmak kararındadır. Bu amaçla Üçüncü Beş Yıllık Plan hedeflerine uygun olarak, turizmin geliştiği alanlarda fiziksel planlama çalışmalarına hız verilecek, kıyılar ve turistik yörelerin toplum yararına kullanılması ve korunması çalışmaları tamamlanacaktır. .. Hükümetimiz, kıyıların spekülatif amaçlarla yağma edilmesine karşı tedbirlerin etkinleştirilmesi işini ele alacak ve kıyılar halkın istifadesine açılacaktır."

257

Page 267: İVERSİTESİ SOSYAL B L MLER ENST TÜSÜ KAMU YÖNET M VE S ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/1432/2050.pdf · bölgeleri, insan ve diğer canlılar için her zaman önem taşıyan

yapılan tartışmalarda da, söz konusu yasal düzenlemelerin, bu biçimiyle bile "toplum"

yararını sağlamada yeterli olabileceği, asıl önemli olanın uygulamada karşılaşılan

güçlükler olduğu üzerinde durulmuştur.502

3.Askeri Yönetim Dönemi (1980-1983)

Türkiye'de kıyı politikaları açısından bu dönemin en büyük özelliği kıyıya yer

veren bir Anayasa'nın çıkarılmış olmasıdır. Daha önce ayrıntılı biçimde ele alındığı için

burada ilgili Anayasa kuralına yalnızca "kamu/toplum yararı" bağlamında değinilecektir.

1982 Anayasası'nda söz konusu ilkeye "deniz, göl ve akarsu kıyılarıyla, deniz ve göllerin

kıyılarını çevreleyen sahil şeritlerinden yararlanmada öncelikle kamu yararı gözetilir"

biçiminde" yer verilmiştir. Maddenin düzenleniş biçiminden de anlaşılabileceği gibi,

yasa koyucu bu düzenleme ile yalnızca kıyıların genel yararlanmaya açık olduğunu

belirtmiş, farklı gelir kümelerini göz önünde bulunduran bir kural getirmemiştir.

Anayasanın, kıyı kuşağının düzenlenmesi konusunda, doğal ve kültürel değerlerin

korunmasından değil de, bireylerin yararlanma olanaklarından söz etmesini de "toplum

yararı"ndan uzaklaşma olarak değerlendirmek olanaklıdır.503

12 Eylül 1980 tarihinde başlayan ve 13.12.1983 tarihine değin süren Askeri

Yönetim Dönemi'nde işbaşında olan Bülent Ulusu Hükümetinin programında ise

kıyılardan yararlanmada "toplum yararı" ya da "kamu yararı" gibi bir ilkeden söz

502 Bkz. Ergun Unaran, “Kıyı Planlamasında Yasal Çerçeve”, Mimarlık, S.147, 1976/2, s.70-73; Cevat Geray, “Kıyıların Korunmasına İlişkin Düzenlemeler”, Mülkiyeliler Birliği Dergisi, S.41, 1975, s.2-3; Cevat Geray, “Kıyıların Toplum Yararına Kullanılmasına İlişkin Sorunlara Genel Bakış”, Mimarlık, S.147, 1976/2, s.64-69; Selman Ergüden, Yaşar Konmaz, “Kıyı Planlamasında Yasal Çerçeve Üzerine”, Mimarlık, S.147, 1976/2, s.74-75; Yiğit Gülöksüz, “Kıyıların Toplum Yararına Kullanılması Üzerine Düşünceler”, Mimarlık, S.147, 1976/2, s.54-58. 503 Oktay Ekinci, "Kıyılar ve Toplum Yararı", İnsan, Çevre, Toplum, 2. Baskı, Ruşen Keleş (Der.), İmge, Ankara, 1997, s.162, 163.

258

Page 268: İVERSİTESİ SOSYAL B L MLER ENST TÜSÜ KAMU YÖNET M VE S ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/1432/2050.pdf · bölgeleri, insan ve diğer canlılar için her zaman önem taşıyan

edilmemektedir. Bunun yerine, "halkın kıyılardan rahatça yararlanması" gibi, içeriği

oldukça belirsiz bir anlatımın kullanılması yeğlenmiştir.504

Bu dönem içinde kıyıların kamu yararına kullanımı konusu içinde değinilmesi

gereken önemli bir düzenleme 1982'de çıkarılan Turizmi Teşvik Kanunu'dur. Daha önce

de değinildiği gibi, bu yasa aracılığıyla kıyı yörelerindeki doğal alanlar ve ormanlar

turizm bölgesi ilan edilerek pazar ekonomisine kazandırılmak istenmiştir. Kıyıların,

ormanların turizme açılması, hem buraların doğal niteliklerini yitirmesine neden olmuş,

hem de halkın kıyılardan yararlanma olanaklarının kısıtlanması sonucunu doğurmuştur.

Bu yıllar içinde gerçekleştirilen bir başka yasal düzenleme de, 18 Kasım 1983’de,

Boğaziçi’ni, kamu yararı gözetilerek korumak ve geliştirmek üzere çıkarılan 2960 sayılı

Boğaziçi Kanunu'dur.505 Yasanın genel esasları düzenleyen bölümünde, Boğaziçi kıyı

kuşağı ve öngörünüm bölgesinde turizm ve rekreasyon amacı ile ayrılan alanlara ancak

toplumun yararlanmasına ayrılan yapılabileceği belirtilmiştir.506 Yasanın ilgili

kurallarından da anlaşılabileceği gibi, Boğaziçi kıyılarının korunması ve

geliştirilmesinde asıl amaç genel yararın sağlanmasıdır; bir başka anlatımla yasa, düşük

gelir kümelerinin kıyıya erişimini kolaylaştıracak düzenlemeler getirmiş değildir.

Buralardan elde edilecek yararın toplumun tümüne yansıyacağı ön kabulünden hareket

504 Ulusu Hükümeti Programı (20.09.1980-13.12.1983): Kıyılarımızdan halkımızın rahatça yararlanması ve zengin kıyı şeridimizin turistik amaçlarla en iyi şekilde değerlendirilmesi üzerinde önemle durulacaktır. 505 Boğaziçi Kanunu’nun amaç maddesi şöyle: “Bu kanunun amacı; İstanbul Boğaziçi Alanının kültürel ve tarihi değerlerini ve doğal güzelliklerini kamu yararı gözetilerek korumak ve geliştirmek ve bu alandaki nüfus yoğunluğunu artıracak yapılanmayı sınırlamak için uygulanacak imar mevzuatını belirlemek ve düzenlemektir.” 506 Yasanın genel esasları düzenleyen bölümünün konuyla ilgili hükümleri: ...h) Boğaziçi sahil şeridi ve öngörünüm bölgesinde turizm ve rekreasyon amacı ile ayrılan alanlara toplumun yararlanmasına ayrılan yapı yapılır ve bu husus tapu sicillerine işlenir. Toplumun yararlanmasına ayrılan bu yapılar amaç dışı kullanılamaz... I) Boğaziçi Alanında kıyılar ancak kamu yararına kullanılır... J) Boğaziçi sahil şeridinde ancak toplumun yararlanacağı dinlenme, gezinti ve turizm tesisleri imar planlarına uygun olmak şartı ile yapılabilir... o) Boğaziçi Alanında kamu hizmet ve tesislerine ayrılan alanlarda 40m2’yi geçemeyen bekçi kulübesi, büfe, çay ocağı gibi yapılara imar uygulama programı uygulanana kadar Boğaziçi İmar İdare Heyetince müsaade edilir.

259

Page 269: İVERSİTESİ SOSYAL B L MLER ENST TÜSÜ KAMU YÖNET M VE S ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/1432/2050.pdf · bölgeleri, insan ve diğer canlılar için her zaman önem taşıyan

edilmiştir. Bundan dolayı, yasa ile getirilmek istenen düzenlemenin, “toplum

yararı”ndan çok, “kamu yararı”na yakın durduğu söylenebilir.

Bu dönemde kıyıya ilişkin olarak getirilen yasal düzenlemelerin, en azından

kuramsal açıdan, kamu yararını sağlamaya elverişli olduğu söylenebilir. Her ne kadar,

“toplum yararı” anlayışından uzak bir biçimde düzenlenmiş olsa da, ilgili yasa

kurallarının en azından “kamu yararı”na yönelik olduğu açıktır. Kıyıların bu dönem

boyunca karşılaştığı sorunlar büyük ölçüde, yasaların eksikliğinden değil, yasaların

uygulamasından, ya da daha doğru bir deyişle, yasaların uygulanamamasından

kaynaklanmıştır. Sözgelimi, yukarıda değinilen Anayasa Mahkemesi kararının

yayınlanmasına değin geçen iki yıl içinde ortaya çıkan yasal boşluktan yararlanılarak

Boğaziçi yöresinde yüzlerce yapı izni verilmiştir.507

4.İlk Kıyı Yasası Dönemi (1984-1990)

Bu dönem, 3086 sayılı ilk kıyı yasasının çıkarıldığı 1984'ten, günümüzde

geçerli olan düzenlemenin kaynağı olan 3621 sayılı yasanın yapıldığı 1990 yılına değin

sürmektedir. Bu dönemdeki kıyı politikaları, "toplum yararı" ve "kamu yararı"

bağlamında şöyle değerlendirilebilir: 1984-1990 yılları arasını kapsayan dönemde, V.

(1985-1989) ve VI. (1990-1994) Beş Yıllık Kalkınma Planları'nın ilkeleri geçerlidir. Her

ne kadar VI. Plan bu döneme değil de bir sonraki döneme ilişkin politikaları belirliyor

olsa da, planın hazırlanma dönemi göz önünde bulundurularak bu bölüm içinde ele

alınmıştır. Kıyıya ve kıyı sorunlarına ilişkin bir politikaya yer vermediği için, "kamu

yararı" açısından V. Plan'ı değerlendirmek olanaksız. Buna karşılık, VI. Plan'ın kıyıya

yönelik politikalarında "kamu yararı" kavramından söz edilmektedir: "Kıyı şeridinin

faydalı ve ekonomik kullanımını düzenlemek maksadıyla ve sahil şeritlerinden

yararlanmada öncelikle kamu yararını gözeten bir master plan hazırlanacaktır". Ancak

507 Cevat Geray, "Doğal Çevreyi Korumada Toplum Yararı Sorunsalı", Tarım ve Mühendislik, 1989, S.33, s.38; Oktay Ekinci, İstanbul’u Sarsan 10 yıl: 1983-1993, Anahtar Kitaplar, İstanbul, 1994, s.31-36.

260

Page 270: İVERSİTESİ SOSYAL B L MLER ENST TÜSÜ KAMU YÖNET M VE S ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/1432/2050.pdf · bölgeleri, insan ve diğer canlılar için her zaman önem taşıyan

plandaki biçimiyle "kamu yararı", toplumun kıyı alanlarından serbestçe yararlanmasını

değil de, buraların kamu yararını sağlayacak ekonomik etkinliklere özgülenmesini

anlatmaktadır.

1984-1990 yılları arasındaki altı yılı kapsayan bu dönemde iktidarda bulunan

iki hükümetin programında da kıyıların "toplum yararı" ya da "kamu yararı"na

kullanımına ilişkin bir düzenlemeye yer verilmiş değildir. I. Özal Hükümeti

Programı'nda, yalnızca kıyıda kurulması zorunlu olan tesislerin yaratacağı kirliliğin

önlenmesi gerektiğinin belirtilmesiyle yetinilmiştir.508 II. Özal Hükümeti (21.12.1987-

09.11.1989) ve Akbulut Hükümeti (09.11.1989-23.06.1991) programlarında ise kıyı ve

kıyı sorunları görmezden gelinerek yalnızca turizm sektörüne ilişkin kimi önlemlerden

söz edilmiştir.

Türkiye'nin ilk kıyı yasası niteliğini taşıyan 3086 sayılı ilk Kıyı Kanunu

incelendiğinde, söz konusu düzenlemenin kıyıların "kamu yararı"na kullanımını

sağlamak üzere gerçekleştirildiği izlenimi edinilecektir. Yasa metninin pek çok yerinde

"kamu yararı" ve "toplum yararı" deyişleri geçmektedir. Örneğin, yasada, kıyılardan

yararlanmada öncelikle kamu yararının gözetileceği,509 kıyıda ancak kamu yararına

kullanımı kolaylaştıran yapı ve tesislerin yapılabileceği,510 doldurma ve kurutma yoluyla

arazi kazanmanın ancak kamu yararının gerektirdiği hallerde gerçekleştirilebileceği511

508 I. Özal Hükümeti Programı (13.12.1983-21.12.1987): "Tabii güzelliklerin korunmasına ve gelişmesine büyük önem verilecektir. T'eknik ve ekonomik şartlar sonucu, bazı tesislerin deniz, göl veya nehir kıyısında kurulması zaruri olduğu hallerde kirlenmeyi önleyici tedbirlere uyulması sağlanacaktır." 509 "Kıyılar devletin hüküm ve tasarrufu altındadır. Kıyılar, herkesin eşit ve serbest olarak yararlanmasına açıktır. Kıyı ve sahil şeritlerinden yararlanmada öncelikle kamu yararı gözetilir." (m.5) 510 "Kıyıda ancak plan kararıyla, deniz, tabii ve suni göl ve akarsuların kamu yararına kullanımını kolaylaştırmak veya kıyıyı korumak amacına yönelik olan yapı ve tesisler, faaliyetlerinin özellikleri gereği tersane, fabrika, santral, su ürünlerine dayalı sanayi tesisleri, gemi sökme yeri ve sair kıyıda yapılması zorunlu tesisler ile eğitim, spor veya turizm amaçlı tesisler yapılabilir." (m.6) 511 "Kamu yararının gerektirdiği hallerde deniz, göl ve akarsu doldurma ve kurutma suretiyle elde edilmek istenen yerler hakkında önce planlama yönünden ilgili idare kanalı ile Bayındırlık ve İskan Bakanlığının uygun görüşü alınır. Doldurma ve kurutma işleri yürürlükteki mevzuat hükümlerine

261

Page 271: İVERSİTESİ SOSYAL B L MLER ENST TÜSÜ KAMU YÖNET M VE S ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/1432/2050.pdf · bölgeleri, insan ve diğer canlılar için her zaman önem taşıyan

belirtilmektedir. Yine buna benzer biçimde, bir maddede de, toplumun yararlanmasına

ayrılan yapılarla ilgili bir kurala yer verilmiştir. Ancak burada yasa koyucu, "toplum

yararı" ile "kamu yararı" arasında bir ayrım yapmamış, her iki sözcük kümesini de aynı

anlama gelecek biçimde kullanmıştır. Kıyı Kanunu'nun düzenlemeleri biçimsel değil de

nitel açıdan değerlendirildiğinde, ortaya bambaşka bir sonucun çıktığı görülebilecek, bir

başka anlatımla, yasanın öngördüğü düzenlemelerin kamu yararını sağlamaya elverişli

olmadığı anlaşılacaktır. Daha önce de değinildiği gibi, Anayasa Mahkemesinin 3086

sayılı yasayı iptal eden kararı da bu gerekçeye dayanmaktadır. Anayasa Mahkemesi,

1986 yılında verdiği kararla, 3086 sayılı yasanın kimi maddelerini, uygulanma olanağı

kalmadığı için de yasanın tümünü iptal etmiştir. İlgili Anayasa Mahkemesi kararında,

3086 sayılı yasanın, Anayasa’nın 43. maddesinde düzenlenen, kıyı ve kıyı kuşağından

yararlanmada öncelikle kamu yararı gözetilir, biçimindeki kurala aykırı olduğu

sonucuna varılmıştır. Mahkeme, 3086 sayılı yasada, “kıyı” tanımında kayalıklara yer

verilmemesini, kıyıda yapılabilecek yapıların sayıldığı maddenin kapsamının -

“faaliyetlerinin gereği... kıyıda yapılması zorunlu tesisler ile eğitim, spor veya turizm

amaçlı tesisler” gibi bir anlatımla- genişletilmesini, kıyıda plan kararları ile özel yapılara

izin verilmesini, kıyı kuşağında toplumun yararlanmasına ayrılan yerlerde yapılanmaya

olanak tanınmasını ve son olarak da, özel iyelik altında bulunan 1972 yılından önce

kıyıda yapılmış yapıların yıkılmaları durumunda yeniden yapılmalarına izin verilmesini,

kamu yararını sağlamaya yönelik bir düzenleme olarak değerlendirmemiştir.

Bu aşamada Anayasa Mahkemesi’nin, 1987'de, 2960 sayılı yasada öngörülen

düzenlemelere ilişkin olarak vermiş olduğu bir başka karara da değinmek gerekiyor.

Önceki bölümlerde incelendiği gibi, 1985 yılında çıkarılan 3194 sayılı İmar Kanunu ile

Boğaziçi Kanunu değiştirilerek, Boğaziçi öngörünüm bölgesinde, yeşil alanlarda

yapılanmaya belli koşullarda olanak tanınmıştı. Anayasa Mahkemesi ilgili kararında,512

göre yapılır. Bu yerler için yapılacak planlar hakkında İmar Kanunu hükümleri uygulanır. Ancak, bu planlar Bayındırlık ve İskan Bakanlığı tarafından tasdik edilir." 512 RG, 18.04.1987, S.19435.

262

Page 272: İVERSİTESİ SOSYAL B L MLER ENST TÜSÜ KAMU YÖNET M VE S ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/1432/2050.pdf · bölgeleri, insan ve diğer canlılar için her zaman önem taşıyan

söz konusu düzenlemeyle kıyının özel yapılanmaya açıldığını, bunun da kamu yararını

sağlamaya yönelik bir düzenleme sayılamayacağını belirtmiştir.513

5.Günümüzdeki Durum (1990 ve Sonrası)

1990 sonrasında hazırlanan VII. (1996-2000) ve VIII. (2001-2005) Beş Yıllık

Kalkınma Planları, önceki yasal düzenlemelerin aksine kıyıların kullanımında "kamu

yararı"nın göz önünde bulundurulması gerekliliğine bir politika kararı olarak yer vermiş

değildir. Belki de bu açıdan üzerinde durulması gereken tek nokta, VII. Plan'ın, "100

metre olarak belirlenen kıyı kuşağının topoğrafik koşulları ve doğal kaynakları dikkate

alacak biçimde yeniden saptanmalıdır" biçimindeki düzenlemesidir. Her iki planın da

kıyı alanlarını, yönetsel ve tüzel sorunlar, uluslararası antlaşmalar, kirlilik ve ekonomik

değer açılarından ele aldıkları gözlenmektedir. 1998 yılında hazırlanan Ulusal Çevre

Stratejisi ve Eylem Planı'nda da kıyı alanlarının kamu/toplum yararına kullanılması

konusunda düzenlemeye gidilmemiş; daha çok kıyının doğal yapısının korunması,

ekonomik değerinin artırılması gibi sorunlar üzerinde durulmuştur.514

513 Anayasa Mahkemesi kararında şu değerlendirmeler yer almaktadır: “3194 sayılı Yasa ile getirilen değişiklikte ise; 2960 sayılı Yasadaki düzenlemede yer alan kıyı ve sahil şertilerinden söz edilmemekte, öngörünüm bölgesi; orman, koru, ağaçlandırma ve yeşil alanlar da dahil olmak üzere bazı sınırlamalarla özel yapılanmaya açılmaktadır. 2960 sayılı Yasanın 5. maddesinin birinci ve ikinci fıkralarında, Boğaziçi alanında orman sayılmayan kamu kurum ve kuruluşlarına veya özel mülkiyete ait koru, koruya katılacak alan, çayır, mesire yeri, bostan ve benzeri alanların yeşil alan sayılacağı ve bitki varlıklarının geliştirilerek muhafaza edileceği, bu alanlardaki bitki varlıklarının yok edilmesi veya tahrip edilmesinin yasak olduğu belirtilmektedir. Yapılan değişiklikle öngörünüm bölgesi yönünden bu yasaklama da etkisiz hale getirilmektedir. Bu koşullarda, 3194 sayılı Yasa ile getirilen değişikliğin “kamu yararını” gerçekleştirmek amacına yönelik olduğu kabul edilemez. Zira bu yeni düzenlemeden ancak parsel büyüklüğü 5.000 m2’nin üstünde, ya da altında olupta komşu parselleri satın alma gücü bulunan mülk sahipleri yararlanabileceklerdir... Yukarıda açıklandığı gibi; 3194 sayılı Yasanın 47. Maddesi (g) fıkrasının getirdiği değişiklikle, önceden ancak toplumun yararlanmasına açık yapılar yapılmasına izin verilen Boğaziçi öngörünüm bölgesi, belli koşullarla da olsa sonuç olarak, yeşil alanları da kapsar biçimde konut inşaatına açılmış bulunmaktadır. Bu sonuç, yasa koyucunun amacının, Boğaziçi öngörünüm bölgesini kamu yararını gözönünde tutarak korumak değil, buna yeşil alanları da dahil etmek suretiyle özel yapılanmaya açmak olduğunu göstermektedir.” 514 Ulusal Çevre Eylem Planı'nda, kıyı ve deniz yönetimini iyileştirmeye yönelik olarak geliştirilen seçeneklerden en önemlileri olarak şunlar gösterilmiştir: "Ekonomik ve sosyal büyümenin daha etkili biçimde yönetilmesi. Bu bağlamda yapılacak işler arasında deniz ve kıyı ekosistemlerinin korunması,

263

Page 273: İVERSİTESİ SOSYAL B L MLER ENST TÜSÜ KAMU YÖNET M VE S ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/1432/2050.pdf · bölgeleri, insan ve diğer canlılar için her zaman önem taşıyan

Bu dönemde iş başına gelen hükümetlerce hazırlanan ve kıyı sorunlarına yer

veren altı programın hiçbirinde, kıyılardan yararlanmada "toplum yararı" ilkesinin göz

önünde bulundurulması gerektiğine ilişkin bir düzenlemeye rastlayamıyoruz.515

Hükümet programlarında ağırlık kıyıların ekonomik önemine, turizm sektöründeki

yerine verilmiş, kıyılardan yararlanma koşullarına ilişkin herhangi bir ilke

belirlenmemiştir.

3086 sayılı yasanın Anayasa Mahkemesi'nce iptal edilmesinden dört yıl sonra

çıkarılan 3621 sayılı yasanın, "toplum yararı" ya da "kamu yararı" açısından bir

ilerlemeyi simgelediğini belirtmek gerekir. Bunu, her iki yasanın amaç maddelerinden

bile görmek olanaklıdır. 3086 sayılı yasanın amacının belirtildiği satırlarda, daha önce

söz edildiği gibi, yalnızca kıyıların koruma ve kullanma esaslarından söz edilmiştir; oysa

yeni kıyı yasası bunun bir adım ötesine giderek kullanma ilkelerine, "toplum

yararlanmasına açık, kamu yararına" deyişlerini de eklemiştir.516 Bunun dışında, 1986

tarihli Anayasa Mahkemesi kararı ışığında kıyı ve kıyı kenar çizgisi tanımları da

genişletilmiştir. Yeni yasanın eskisinden ayrılan bir diğer yönü de, kıyıda yapı

yapılmasını, kıyının doğal yapısını bozucu etkinliklerde bulunulmasını yasaklayıcı

hükümler taşımasıdır. İki yasa metni arasında gözlenen bir diğer ayrım da doldurma

yoluyla kazanılacak topraklar konusundadır. 3086 sayılı yasada, doldurma yoluyla

kazanılan topraklar üzerinde yapılabilecek yapılar konusunda bir düzenlemeye

ÇED'lerin kıyılardaki yapılaşma konusunda daha yaygın biçimde kullanılması ve ilgili kurumlarda çalışanların mevcut önlemleri daha iyi uygulayabilecek biçimde eğitilmeleri. Katı ve sıvı atıkların bertarafının, su temininin, doğal, tarihsel ve kültürel değerlerin korunmasının maliyeti hesaba katılarak, turizmin çevre üzerindeki kirletici etkisinin içselleştirilmesi. Turizm yatırımlarının planlanmasına ve uygulanmasına yerel halkın daha yaygın biçimde katılması." Bkz. Devlet Planlama Teşkilatı, Türkiye Ulusal Çevre Stratejisi ve Eylem Planı, 2. Baskı, Şubat 1999, Ankara, s.48. 515 Bu dönem içinde programlarında kıyıya yer veren hükümetler şunlardır: Yılmaz Hükümeti (23.06.1991-20.11.1991), VII. Demirel Hükümeti (21.11.1991-25.06.1993), I. Çiller Hükümeti (25.06.1993-05.10.1995), Erbakan Hükümeti (28.061996-30.06.1997), III. Yılmaz Hükümeti Programı (30.06.1997-11.01.1999), V. Ecevit Hükümeti Programı (28.05.1999- ...) 516 3621 sayılı Kıyı Kanunu'nun amaç maddesi şöyle: "Bu kanun, deniz, tabiî ve sunî göl ve akarsu kıyıları ile bu yerlerin etkisinde olan ve devamı niteliğinde bulunan sahil şeritlerinin doğal ve kültürel özelliklerini gözeterek koruma ve toplum yararlanmasına açık, kamu yararına kullanma esaslarını tespit etmek amacıyla düzenlenmiştir." (m.1)

264

Page 274: İVERSİTESİ SOSYAL B L MLER ENST TÜSÜ KAMU YÖNET M VE S ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/1432/2050.pdf · bölgeleri, insan ve diğer canlılar için her zaman önem taşıyan

gidilmemişken, 3621 sayılı yasa, bu alanlarda yalnızca kamu yararına yönelik yapıların

ya da altyapı tesislerinin yapılabileceğini öngörmüştür. Buradan da anlaşılacağı üzere,

3621 sayılı yasa, eski yasaya oranla "kamu yararı" açısından daha yetkin kurallar

getirmiştir. Ancak aynı değerlendirmeyi "toplum yararı" açısından yapmak oldukça güç

görünüyor. Kıyı ile ilgili diğer yasal düzenlemelerde olduğu gibi bu yasada da, alt gelir

kümeleri için ayrı bir düzenlemeye gidilmemiş, kıyılardan sağlanan genel yararın

toplumun bütün kesimlerine yönelik olduğu ön düşüncesinden yola çıkılarak kurallar

belirlenmiştir.

3621 sayılı yasa, her ne kadar, 3086 sayılı yasaya göre, kıyıların korunması ve

buralardan yararlanma koşulları konusunda daha ilerici hükümler taşısa da, Anayasa

Mahkemesi, yine aynı konuda verdiği bir kararda, yapılan düzenlemeyi kıyıların kamu

yararına yönelik kullanılması için yeterli bulmamıştır. Mahkeme'nin 1992 yılında

verdiği karara göre, yasada belirtilen uzaklıklar kıyının kamu yararına korunmasını

zorlaştıracaktır; kıyı kuşağının kamu yararının çağdaş anlayışına uygun bir biçimde

kullanılabilmesi için, en az 100 metreye çıkarılması gerekmektedir. 3621 sayılı yasanın

kimi maddelerinin Anayasa Mahkemesi'nce iptal edilmesinden sonra aynı yıl çıkarılan

3830 sayılı yeni yasa, kıyıların kamu yararına kullanılmasına daha elverişli bir kural

getirmiştir. Yeni düzenleme ile kıyı kenar çizgisi kara yönünde yatay olarak en az 100

metre genişliğindeki alan olarak belirtilmiştir. Buna göre, kıyı kuşaklarında yapılacak

yapılar kıyı kenar çizgisine en fazla 50 metre yaklaşabilecektir.

Bu dönemin bir diğer özelliği, yerel ve özeksel yönetimin yanı sıra özel

sektörün kıyı yönetiminde bir edimci olarak güçlenmeye başlamasıdır. Çalışmanın son

bölümünde ayrıntılı biçimde incelenecek bu durum, kamu yararı kavramına ekonomi

alanında liberalleşme ve küreselleşme dalgası ile getirilen yeni yorumun,517 bir başka

anlatımla kamu yararını sağlamada en az ulusal devletler kadar özel kesimdeki

517 Kamu yararı kavramına getirilen yeni yorumun eleştirisi için Bkz. Ruşen Keleş, "The Concept of Public Interest as a Guiding Principle for Coastal Zone Management in Turkey: Stockholders versus

265

Page 275: İVERSİTESİ SOSYAL B L MLER ENST TÜSÜ KAMU YÖNET M VE S ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/1432/2050.pdf · bölgeleri, insan ve diğer canlılar için her zaman önem taşıyan

firmaların ya da yurttaş hareketlerinin de payının bulunduğu inancının giderek

güçlenmeye başlamasının bir yansıması olarak da değerlendirilebilir.

Genel bir değerlendirme yapmak gerekirse, Türkiye'de kıyılara ilişkin olarak

izlenen politikaların "toplum yararı" şöyle dursun, "kamu yararı"nın gereklerini bile

yerine getirmekten uzak olduğu söylenebilir. Son 30 yıllık dönemde, kıyıların kamu

yararına kullanılması konusunda, en azından yasal düzeyde, önemli adımların atıldığı

tartışılmaz. Ancak ilgili belgeler incelendiğinde, kıyıların kamu yararına

kullanılmasından daha çok, buralarda, akçal getirisi olan etkinliklerin geliştirilmesinin

anlaşıldığı ortaya çıkacaktır. Bir anlamda, kamu yararını sağlamak hep ekonomik yararı

en çoğa çıkarmak olarak algılanmıştır. Yasal düzenlemelerin, yukarıda ele alındığı

anlamda, kıyıların "toplum yararına" kullanımına, yani alt gelir kümelerinin buralardan

yararlanma olanaklarının geliştirilmesine yer verdiği de söylenemez. Yürütmeyi, belki

de daha doğru bir anlatımla, tüzel düzenlemelerin uygulanmasını, ele aldığımızda daha

karamsar bir tabloyla karşılaşmaktayız. Kıyı ve çevre ile ilgili yasal düzenlemeler

çoğunlukla kağıt üzerinde kalmış, yasaların gerekleri yerine getirilmemiştir. Kıyılar,

daha çok, kitle turizmi etkinliklerine, ikinci konutlara, arsa vurgunculuğuna, enerji

üretim tesislerine özgülenmesi gereken alanlar olarak algılanmıştır. Bu açıdan yargının,

kıyı alanları konusunda yasama ve yürütmeye göre, kıyı alanlarının kamu yararına

kullanımı konusunda bir adım önde olduğunu söyleyebiliriz; daha önce de değinilen pek

çok yargı kararında bunun somut örneklerine rastlamak olanaklıdır.

Türkiye'de son 25-30 yıllık dönemde kıyıların ele alınış biçiminde ya da kıyıya

verilen değerde önemli dönüşümlerin olduğu gözlenmekte. 1970'li yıllarda yapılan

kuramsal çalışmalara518 ya da gündeme getirilen tartışmalara baktığımızda,519 kıyıdan

Stakeholders", Paper Presented to the Meeting on Coastal Zone Management in the Mediterranean Region, April 26 – May 1, 2001, İzmir. 518 Örneğin Bkz. Haydar Karabey, Kıyı Mekanının Tanımı, Ülkesel Kıyı Mekanının Düzenlenmesi İçin Bir Yöntem Önerisi, Mimar Sinan Üniversitesi Yayını, İstanbul, 1978. 519 Mimarlık Dergisi'nin (1976) kıyı sorunlarına ilişkin konuların ele alındığı 147. sayısındaki yazılar böyle bir anlayışın ürünüdür. Bkz. "Kıyılar Halk Yararına Kullanılmalıdır"; İlhan Tekeli, "Kıyı

266

Page 276: İVERSİTESİ SOSYAL B L MLER ENST TÜSÜ KAMU YÖNET M VE S ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/1432/2050.pdf · bölgeleri, insan ve diğer canlılar için her zaman önem taşıyan

yararlanma koşullarını belirleme ve kıyıyı koruma düşüncesinin daha çok "toplum

yararı" kavramınca biçimlendiğini görmekteyiz. Bu dönem boyunca yapılan

tartışmaların içeriğini, daha çok, toplumdaki türlü sınıfların kıyılardan yararlanma

koşulları, kıyı alanlarında iyelik hakkının kullanılması, kıyıda yapılaşmanın

sınırlandırılması gibi konular oluşturmaktadır. Dönemin hükümetlerinin de bir ölçüde

toplum yararına yakın politikalar belirlediği söylenebilir. Örneğin, her ne kadar bu

yılların hükümet programları kıyıyı, asıl olarak ekonomik değerine vurguda bulunarak

ele alsalar da, kıyıların toplum yararına kullanılmasını bütünüyle gözden yitirmiş

değildirler. Özellikle Melen, Irmak ve III. Ecevit hükümetleri programlarında

görülebileceği gibi, kıyıların toplum yararına kullanılmasından, kıyıların halkın

yararlanmasına açılmasından, denizlerden yararlanmada hakça bir düzen kurulmasından

ve kıyı bölgeleri halkının yaşam düzeyinin yükseltilmesinden söz edilebilmiştir. Oysa

son yıllardaki kıyı yönetimi uygulamalarında ya da kuramsal çalışmalarda, yukarıda

sözü edilen toplumsal yönün dışarıda bırakılarak daha çok ekonomik, teknik ya da

yönetimsel öğelerin ön plana çıkarıldığı gözlenmektedir. Bu değişimin ardında türlü

çevresel, ekonomik, siyasal etmenleri bulabilmek olanaklıdır. Çevre sorunlarının,

dolayısıyla da kıyı alanlarındaki sıkıntıların, giderek yoğunluğunu artırması, yeni sorun

alanlarının çıkması, bu değişimin nedenlerinden biri olarak değerlendirilebilir.

Sözgelimi, son dönemde, kıyı yörelerinde gerçekleşen turizm etkinliklerinin yarattığı

baskı giderek ağırlığını artırmıştır; buna, ekonomik gelişmenin türlü gereklerinin artan

biçimde kıyı alanları üzerinden karşılanması da eklenebilir. Bir anlamda yeni sorun

alanlarının ortaya çıkması tartışma gündemini değiştirmiştir. Kıyı alanlarına bakış

açısındaki değişimle kıyıların toplumsal değil de ekonomik bağlam içinde ele alınmaya

Planlamasının Değişik Boyutları"; S. Güven Bilsel, "Kıyı Planlamasının Değişik Boyutları ya da Planlama Ölçütleri Üzerine", Baran İdil, "Kıyı Sorunlarıyla Hatırladıklarımız"; Yiğit Gülöksüz, "Kıyıların Toplum Yararına Kullanılması Üzerine Düşünceler", Gürkam Gezim, "Kıyıların Toplum Yararına Kullanılması Alternatifleri Üzerine"; Cevat Geray, "Kıyıların Toplum Yararına Kullanılmasına İlişkin Sorunlara Genel Bakış", Ergun Unaran, "Kıyı Planlamasında Yasal Çerçeve"; Selman Ergüden, Yaşar Kanmaz, "Kıyı Planlamasında Yasal Çerçeve Üzerine"; Erden Kuntalp, "Kıyıların Hukuksal Düzeni", Hüseyin Tanrıöver, " 'Kıyıların Toplum Yararına Kullanılması İlkesi' ve Kent Planlama Eylemi".

267

Page 277: İVERSİTESİ SOSYAL B L MLER ENST TÜSÜ KAMU YÖNET M VE S ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/1432/2050.pdf · bölgeleri, insan ve diğer canlılar için her zaman önem taşıyan

başlanması anlatılmaktadır. Bunu, kıyı yönetimi ile ilgili kuramsal çalışmalar yaptıran,

türlü yerel uygulamalara destek veren büyük uluslararası örgütlerin belgelerinden

görebilmek de olanaklıdır. Söz konusu metinler incelendiğinde bunların büyük ölçüde

ekonomik bir bakış açısının ürünü olduğu, diğer çevresel değerlerde olduğu gibi, kıyı

alanlarının da, ekonomiye katkıları oranında önemli görüldüğü ortaya çıkacaktır. Bu

gelişmelerin Türkiye'ye yansımasını uluslararası örgütlerin belirlediği ilkeler

çerçevesinde konan yeni kıyı yönetimi programlarında görebiliriz. Daha çok, bütüncül

yaklaşımların ışığında geliştirilen son 10 yıldaki yeni kıyı yönetimi deneyimlerinin de

"toplum yararı"nı sağlamaya yönelik olmadığı söylenebilir. Dördüncü Bölüm boyunca

ayrıntılı bir biçimde ele alınacak bu girişimlerde vurgu, daha çok, kıyının doğal

yapısının korunmasına ve kıyıların ekonomik değerinin artırılmasınadır.

V.Değerlendirme

Kıyı ile ilgili düzenlemelerin gelişim sürecinin incelendiği bu bölümde

kuşkusuz, en çok dikkati çeken noktalardan biri, konuyla doğrudan ya da dolaylı

biçimde bağlantılı pek çok tüzel belgenin bulunmasıdır. Bir anlamda, kıyı alanlarındaki

hemen her türlü sorun alanı yasaların kapsamı içine alınmış, olumsuz yönde etkilerde

bulunacak etkinlikler için sıkı düzenlemeler getirilmiştir. Oysa, bütün bunları bir yana

bırakıp kıyıların içinde bulunduğu durumu gözümüzde canlandırırsak, tüzel

düzenlemeler ile uygulamalar arasında büyük bir kopukluk olduğunu kolayca

görebiliriz. Bu bağlamda, kıyılardaki sorunların ardında, yasaların gereklerinin yerine

getirilmemesinin bulunduğu düşünülebilir. Ancak, bir başka açıdan bakıldığında, ‘söz

konusu düzenlemelerin tam anlamıyla uygulanmış olması durumunda da' konuya kalıcı

bir çözüm getirilemeyeceği söylenebilir. Bu noktada yasalardan kaynaklanan sorunlar

karşımıza çıkıyor. Yasaların, yapıldığı dönemin toplumsal-ekonomik koşullarını, söz

konusu düzenlemelerin içinde gerçekleştiği toplumsal yapıyı bir yana bırakırsak,

kıyılarla ilgili tüzel düzenlemeyi şöyle değerlendirmek olanaklı: Türkiye’de kıyı ile ilgili

düzenlemelerin en olumsuz yönü belli bir politika çerçevesinde tasarlanmış olmayışıdır.

Uzak görüşlü tasarların yerine gündelik, gelip geçici etmenlerin yasa koyucular üzerinde

268

Page 278: İVERSİTESİ SOSYAL B L MLER ENST TÜSÜ KAMU YÖNET M VE S ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/1432/2050.pdf · bölgeleri, insan ve diğer canlılar için her zaman önem taşıyan

etkili olduğu söylenebilir. Daha somut olarak belirtmek gerekirse, getirilen düzenlemeler

bilimsel bir “kıyı yönetimi” yaklaşımından etkilenmiş değildir. Kıyıda gözlenen

sorunların birbirleriyle bağlantılı olduğu gözden yitirilerek parçacıl çözüm önerileri

geliştirilmeye çalışılmıştır. Bu anlamda, kıyı alanları yönetiminde yaşanan evrim

sürecinin dışında kaldığımız söylenebilir. Bir başka anlatımla, gerçekleştirilen tüzel

düzenlemeler “bütüncül yönetim” yaklaşımından uzaktır. Kimi yerlerde, daha çok

uluslararası örgütlerin ve gönüllü örgütlerin akçal ve teknik desteğiyle başlatılan

girişimler dışarıda bırakılacak olursa, kıyı alanlarında uzamsal, bilimsel, yönetsel ve

uluslararası alanda bütünlüğü sağlayacak çalışmaların nicelik ve nitelik açısından

doyurucu olmaktan uzak olduğu söylenebilir. İlgili yasal belgelerde kıyının deniz boyutu

görmezden gelinmiştir; getirilen kurallar daha çok kıyının kara yönü ile ilgilidir; burada

da genellikle kıyıda iyelik ve toprağın nasıl kullanılacağına ilişkin hükümler ağırlık

taşımaktadır.520 Bir başka anlatımla, deniz ve kara etkileşimi, deniz yüzeyi, deniz

ulaşımı, denizde yürütülecek ekonomik ve toplumsal etkinlikler, yasal düzenlemelerin

çerçevesi dışında kalmaktadır. Kara yönüne ilişkin olarak öngörülen uzaklıklarda “kıyı

bölgesi” anlayışı göz ardı edilerek, yalnızca belli mesafelerin verilmesiyle yetinilmiştir.

Getirilen kurallarda bütün kıyılar birörnek olarak ele alınmış, aralarındaki farklılığa

uygun düşecek düzenlemelere gidilmemiştir.521 Derin kıyı kuşağına sahip bölgelerle dar

520 Kıyı Kanunu kıyılarda iyelik konusunda çıkan anlaşmazlıkların çözümü konusunda bir düzenlemeye yer vermemiştir. 469 sayılı Hukuk Usulü M. Kanunu ve 3402 sayılı Kadastro Kanunu hükümlerine göre taşınmaz mallarda uyuşmazlıkların çözümü adli yargı alanı içindedir. Yargıtay'ın bir içtihadı birleştirme kararında da iyelik durumuna ilişkin çatışmaları çözme görevinin adli yargıya ait olduğu belirtilmektedir: "Mülkiyet hukukundan kaynaklanan tüm uyuşmazlıkları çözümlemek görevi adli yargıya aittir. 3621 sayılı Yasa kıyı kenar çizgisi yönünden adli yargı yerinin bu görevini kısıtlamamış, daraltmamış ve ortadan kaldırmamıştır. Genişletici yorum yoluyla idari yargıda dava konusu olabilecek olan ve tartışılabilir niteliği bulunan idari işlemin adli yargıyı bağlayacağını kabul, kanun koyucunun amacına uygun değildir." (E.1996/5, K.1997/3, RG, 30.12.1997, S.23216) 521 Kıyı kuşağı derinliğinde farklılaştırmaya gidilememesinin nedeni olarak, 3621 sayılı yasanın kimi maddelerinin Anayasa Mahkemesi'nce iptal edilmesinden sonra yeni yasanın hazırlanması için tanınan 6 aylık sürenin kapsamlı çalışma yapmak için yeterli olmaması, kıyılarda henüz kadastro çalışmalarının tamamlanmaması, planlama ve kıyı kenar çizginin belirlenmesi için gerekli ölçeklerde haritaların bulanmaması, kısaca farklı kıyı türleri hakkında yeterli araştırmaya girişilememiş olması gösterilmektedir. Feral Eke, Kıyı Mevzuatının Gelişimi ve Planlama, T.C. Bayındırlık ve İskan Bakanlığı, Ankara, 1995, s.23, 24. Ayrıca Bkz. Ekinci, "Kıyılar ve Toplum Yararı", s.167. 1996 yılında gerçekleştirilen III. Çevre Şurası'nda da, kıyıların tanımlanma biçiminin gözden geçirilmesi,

269

Page 279: İVERSİTESİ SOSYAL B L MLER ENST TÜSÜ KAMU YÖNET M VE S ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/1432/2050.pdf · bölgeleri, insan ve diğer canlılar için her zaman önem taşıyan

bir kıyı kuşağı bulunan, yolların ve dağların denize paralel uzandığı Karadeniz gibi

yöreler için aynı yaklaşma mesafesinin öngörülmesi, yasanın uygulanmasında türlü

sorunlar yaratmıştır.522 Yasal düzenlemelerin bir başka olumsuz yönü, pek çok kurumun

ya da yönetsel birimin kıyı konusunda yetkili kılınmasıdır.523 Özellikle planlama ve

yapılanma konularında birden fazla yönetsel birimin sorumlu olması, çözümü güç olan

yeni sorunları da beraberinde getirmektedir. Buna, kimi kıyı alanları için birden fazla

yasal düzenlemenin, dolayısıyla birden fazla kuralın geçerli olması eklenebilir.524

Değinilmesi gereken bir diğer nokta da kıyı ile ilgili yasal düzenlemelerin çok sık

değiştirilmesidir. Bunda kuşkusuz toplum yararı-bireysel çıkar ikiliğinin ve bundan

kaynaklanan çatışmaların önemli payı bulunmaktadır. Son olarak, ilgili yasalarda çevre

koruması ile ilgili kurallara yeterince yer verilmemiş olmasını da eklemek gerekir.525

kara yönündeki etkinliklerin kıyıları etkilediği ölçüde, buralarında kıyı tamına eklenmesi gerektiğine değinilmiştir. Bkz. Ayhan Harunbeyoğlu, "Kıyı Alanlarının Rasyonel Kullanımı ve Yönetimine İlişkin Öneriler", III. Çevre Şûrası Tebliğler ve Bildiriler Kitabı, (4-6 Aralık 1996, Antalya-Belek), T.C. Çevre Bakanlığı, Ankara, 1996. 522 Remzi Sönmez, "Kıyı Planlamasında Yeni Yaklaşım Önerileri", Bayındırlık ve İskan Bakanlığı, Kıyılarımız, Mevzuat, Planlama ve Uygulama Semineri Bildirileri, (25-29 Mayıs 1992, Trabzon), Ankara, 1993, s.128. 523 Kıyı alanlarında yetkileri bulunan kurum ve kuruluşlar şöyle: Çevre Bakanlığı, Turizm Bakanlığı, Orman Bakanlığı, Bayındırlık ve İskan Bakanlığı, Sağlık Bakanlığı, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı, Sanayi ve Ticaret Bakanlığı, Tarım ve Köy İşleri Bakanlığı, Özel Çevre Koruma Kurumu, Milli Parklar, Av ve Yaban Hayatı Genel Müdürlüğü, Orman Genel Müdürlüğü, Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulları, Devlet Planlama Teşkilatı, Valilikler, il özel idareleri, belediyeler, köy muhtarlıkları, Denizcilik Müsteşarlığı, Devlet Limanlar ve Hava Meydanları İşletmesi, Genelkurmay Başkanlığı, Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü. 524 Bütüncül yaklaşımın Türkiye’de yeterince yer edinememiş olmasının nedenlerinden biri de, kıyı alanları ile ilgili konuların genellikle birden fazla yasa metninde yer almasıdır. Bu durum, kıyıdaki etkinliklerin daha geniş bir bakış açısıyla eşgüdümünü, denetlenmesini engellemektedir. Örneğin, balık çiftliği kurmak için elverişli olan bir koyda deniz ulaşımı yapılabilmekte ya da turizm bölgelerinde enerji santrallerine izin verilebilmektedir. Bkz. Feral Eke, Şule Karaaslan, “Kıyı Mevzuatına ve Uygulamasına Bakış ve Bazı Öneriler”, Özhan, E. (Ed.), Türkiye’nin Kıyı ve Deniz Alanları I. Ulusal Konferansı Bildiriler Kitabı, 24-27 Haziran 1997, Kıyı Alanları Yönetimi Türk Milli Komitesi, Orta Doğu Teknik Üniversitesi, 1997, Ankara, s.71. 525 a.g.y., s.70-72; Meltem Durukan, “Kıyı Alanları Konusunda Ulusal Mevzuat ve İdari Yapı”, Özhan, E. (Editör), Türkiye’nin Kıyı ve Deniz Alanları I. Ulusal Konferansı Bildiriler Kitabı, 24-27 Haziran 1997, Kıyı Alanları Yönetimi Türk Milli Komitesi, Orta Doğu Teknik Üniversitesi, 1997, Ankara, s.66; Erdal Özhan, “Coastal Zone Management in Turkey”, Ocean & Coastal Management, Vol. 30, Nos 2-3, s.153-176.

270

Page 280: İVERSİTESİ SOSYAL B L MLER ENST TÜSÜ KAMU YÖNET M VE S ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/1432/2050.pdf · bölgeleri, insan ve diğer canlılar için her zaman önem taşıyan

Günümüzde geçerli olan kıyı kullanım koşullarını düzenleyen 3621 sayılı Kıyı

Kanunu'nun ve ilgili yönetmeliğin hükümlerini, uygulamada karşılaşılan güçlükler

açısından şöyle değerlendirmek olanaklı: Yukarıda da değinildiği gibi, Kıyı Kanunu'nun

belki de eleştiriye en açık yönü, kıyının yalnızca kullanıma, buradaki yapılanma

koşullarına ilişkin hükümleri barındırması, bunun dışında kıyı alanında gerçekleştirilen

etkinlikleri ilgi alanının dışında görmesidir. Bir diğer nokta da yasanın daha çok kıyının

kara yönünü ele alması, deniz yönüne ilişkin herhangi bir düzenleme getirmemesidir.

Aslında bu iki eleştiri de yasanın, bütüncül bir yaklaşıma sahip olmayışından

kaynaklanmaktadır.526 Yöneltilebilecek bir diğer eleştiri de, getirilen kimi tanımlarla

ilgilidir. Örneğin kıyı kuşağının bütün kıyılar için, yöreler arasındaki doğal-kültürel

farklılıklar göz önünde bulundurulmadan 100 metre olarak belirlenmesi, kimi yerlerde

korunması gereken alanları dışarıda bırakabilirken, kimi yerlerde de yerleşim yerlerinin

tarihsel özelliklerini bozucu yönde sonuçlar doğurabilmektedir. Buna benzer biçimde

kıyı kuşağının hangi ölçütlere ya da verilere göre belirleneceğinin açık ve somut olarak

belirtilmemesi ve bu konularda bilimsel araştırmaların sınırlı ölçülerde yapılmakta

olması yöneltilen bir başka eleştiridir. Doldurma ya da kurutma yoluyla kazanılan

toprakların kullanımı ile ilgili hükümler de önemli sorunlar doğurmaktadır. Daha önce

de değinildiği gibi, ilgili yasa kuralı, kıyı kuşağını iki eşit bölüme ayırmış, bunlardan

birincisinde yani ilk 50 metre içinde, yalnızca “yaya yolu, gezinti, dinlenme, seyir ve

rekreaktif amaçla” düzenlemeye gidilebileceğini, kara yönüne doğru ikinci 50 metrelik

bölümde ise bunlardan başka, “yol, açık otopark, park, yeşil alan ve çocuk bahçeleri gibi

teknik ve sosyal altyapı tesisleri”nin ve “toplum yararına açık olmak şartıyla konaklama

hariç günü birlik turizm yapı ve tesisleri”nin yapılabileceğini belirtmektedir. Oysa

526 Türkiye’de kıyı ile ilgili yasal düzenlemelerin yalnızca kıyının kullanım biçimini düzenlemesi, kıyıyı geniş anlamda bir bölge olarak almaması türlü sorunları da beraberinde getirmektedir. Kıyıya etkili olan deniz ve kara yönündeki bölgelerin çevrim dışı bırakılması buralara ilişkin çalışmaların eşgüdümünü zorlaştırdığı gibi, ilgili düzenlemelerin yaşama geçirilmesinde olumsuz sonuçlar da doğurmaktadır. Örneğin, kıyıdan kum çekmek kıyı kanununda yasaklandığı ve cezası belirlendiği halde kıyıdan biraz daha açıklardan kum çekmenin cezası Su ürünleri Yasası’na aykırılık olarak belirlenmekte ve daha az para cezası öngörülmektedir. Bu konudaki örnek için Bkz. Türk Belediyecilik Derneği ve Konrad Adenauer Vakfı, Avrupa’da Yerel Yönetimlerin Çevre Politikaları ve Türkiye: Sorunlar ve Çözüm Yolları, 16-17 Kasım 1998, Antalya, s.26.

271

Page 281: İVERSİTESİ SOSYAL B L MLER ENST TÜSÜ KAMU YÖNET M VE S ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/1432/2050.pdf · bölgeleri, insan ve diğer canlılar için her zaman önem taşıyan

yasanın bir başka maddesinde, doldurma ya da kurutma yoluyla kazanılan yerlerde, kıyı

kuşağının ikinci bölümü için öngörülen yapıların yapılabileceğinden söz edilmektedir.

Bunun doğal sonucu da, doldurma ya da kurutma yoluyla kazanılan kıyı alanlarında,

denizden karaya doğru, önce yapılaşmanın, sonra yaya yolu ya da eğlenme-dinlenme

amacıyla bırakılan alanın, sonra da tekrar yapılaşmanın egemen olduğu üç ayrı alanın

ortaya çıkması, böylece planların bütünlüğünün bozulması olmaktadır. Yasanın,

yürürlüğe girdiği tarihten önce kısmen527 ya da tamamen yapılaşmış uygulama imar

planlarının kıyı kuşağı ile ilgili hükümlerinin geçerli olacağı yönündeki düzenlemesini

de burada anmak gerekir. Söz konusu düzenleme, kıyı alanlarında yoğun yapılaşmaya

bir anlamda yeşil ışık yakmıştır denilebilir. Aynı bölge içindeki değişik yerel yönetim

birimlerinin uygulamalarında farklılıkların ortaya çıkması, aralarında eşgüdümün

bulunmaması; söz konusu yönetim birimlerinin yeterli nitelikte donanıma, uzman

çalışana sahip olmaması;528 kıyı kenar çizgisi belirleme çalışmalarının düzenli bir

biçimde yapılmaması da, uygulamada karşılaşılan güçlüklere örnek verilebilir.529

Daha önce de değinildiği gibi, kıyı alanlarının bugün içinde bulunduğu sorunların

bir bölümünde doğrudan doğruya kamu kesiminin de payı bulunmaktadır. Yasama

organı, kıyı alanlarında arsa vurgunculuğunu hızlandırıcı, kamunun elinde bulunan

taşınmaz malların öze iyeliği geçmesini sağlayıcı ve kıyıda yapılaşmayı özendirici yasal

527 03.10.1990 tarihli ve 20594 sayılı Resmi Gazete’de yayınlanan Kıyı Kanunu’nun Uygulanmasına Dair Yönetmelik’te 30.03.1994 tarihinde yapılan değişiklikle “kısmi yapılaşma” şöyle tanımlanmaktadır: Belediye ve mücavir alan sınırları içinde ve dışında; 11 Temmuz 1992 tarihinden önce belirli bir kullanım amacına dayalı olarak onaylanmış 1/1000 ölçekli mevzii imar planlarının, kıyı kenar çizgisinden itibaren kara yönünde 100 metrelik kesim içerisindeki imar adalarında; üzerinde yapıldığı tarihte yürürlükte bulunan plan ve mevzuata uygun olarak tamamlanmış yapılar ile ruhsat alınarak en az subasman seviyesinde inşaatı tamamlanmış yapıların bulunduğu parsellerin sayısının veya kullanılan toplam taban alanının imar adasındaki toplam parsel sayısının veya toplam taban alanının yüzde ellisinden fazla olması durumudur. 528 Örneğin Bayındırlık ve İskan Bakanlığı'nca 1991 yılında yapılan bir araştırmaya göre, araştırma kapsamındaki 1446 belediyenin 1021'inde üniversite mezunu çalışan, 1318 belediyede ise hiç teknik eleman bulunmamaktadır. M. Durukal Çulha, "Kıyılarımız, Mevzuat, Planlama ve Uygulama Semineri Açılış Konuşması", (25-29 Mayıs 1992, Trabzon), Bayındırlık ve İskan Bakanlığı, Kıyılarımız, Mevzuat, Planlama ve Uygulama Semineri Bildirileri, Ankara, 1993, s.12. 529 Eke, Karaaslan, “Kıyı Mevzuatına ve Uygulamasına Bakış ve Bazı Öneriler”, s.73-76.

272

Page 282: İVERSİTESİ SOSYAL B L MLER ENST TÜSÜ KAMU YÖNET M VE S ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/1432/2050.pdf · bölgeleri, insan ve diğer canlılar için her zaman önem taşıyan

düzenlemelere giderken, yürütme de kimi eylem ve işlemleriyle kıyıda bulunan

taşınmazların özel iyeliğe geçmesine yol açmıştır. Yasama organının kıyı alanlarına

bakış açısı yukarıda incelenmişti; yinelemeye yol açmamak için burada söz konusu

düzenlemelere yer verilmeyecektir. Ancak yasamanın kıyılara yaklaşımını sergilemeye

katkı sağlayacağı düşüncesiyle konuya ilişkin bir Anayasa Mahkemesi kararından söz

etmek yerinde olacak. 12 Eylül 1996 tarihinde çıkarılan 4182 sayılı "Kamu Kurum ve

Kuruluşlarının Taşınmaz Mallarının Satışı Hakkında Kanun", kamu kurum ve

kuruluşlarının mülkiyetinde bulunan ve bir kamu hizmeti için gerekli olmayan malların

satılması için Bakanlar Kurulu'na yetki verilmesini öngörmekteydi. Bakanlar Kurulu, bu

yasa ile kamu kurum ve kuruluşlarının mülkiyetinde bulunan taşınmazın kamu hizmeti

için gerekli olup olmadığını ve hangi ilke ve yönteme göre satılacağını belirleme

yetkisine kavuşuyordu. İptal isteminin gerekçesinde, söz konusu yasa ile verilen

yetkilerin konu ile ilgili diğer yasalarda belirlendiğini, oysa yasanın Bakanlar Kuruluna

anılan diğer yasaları değiştirebilmesi sonucunu doğuracak yetkilerin verildiği

belirtilmişti. Anayasa Mahkemesi 24.04.1998 tarihli kararında530, Bakanlar Kuruluna

yasama organınca verilen yetkinin çerçevesinin ve sınırlarının çizilmediği, kural koyma

yetkisi verilerek geniş takdir alanı bırakıldığı, genel olarak konuyla ilgili bütün yasalar

için mevzuat kuralları dışında satış yöntemi yetkisi tanındığını, dolayısıyla da bu

durumun Anayasa'ya aykırılık oluşturacağı sonucuna varmıştır.531 Söz konusu yargı

kararında da görülebileceği gibi, kıyıdaki sorunların büyümesinde, buralardan toplum

yararını sağlayacak biçimde yararlanma koşullarının engellenmesinde çoğunlukla hem

yasal düzenlemenin hem de yönetsel işlemlerin birlikte sorumlu olduğunu görüyoruz.

530 RG, 24.04.1998, S.23322. 531 Anayasa Mahkemesi'ne göre, "Hiçbir devlet organı, Anayasa'dan aldığı yetkiyi, başka bir organa devredemez. Yasama yetkisinin devredilmezliği, yasa niteliğinde veya yasa gücünde işlemler yapma yetkisinin devredilmezliği anlamına gelir. Eğer bir düzenleyici işlem, mevcut yasa hükümlerini değiştirebiliyor veya yürürlükten kaldırabiliyorsa, bu işlem yasa niteliğinde ve gücündedir. Çünkü bir hukuksal işlem, ancak kendisine eşdeğerli olan bir işlemle değiştirilebilir, kaldırılabilir. Buna göre, yasama organı, başka bir devlet organına yürürlükteki yasa kurallarını değiştirme ve kaldırma yetkisi veremez. Bu yasayla yürütme organına yasama yetkisini sınırsız biçimde kullanma olanağının tanınmış olması yasama yetkisinin devri niteliğindedir."

273

Page 283: İVERSİTESİ SOSYAL B L MLER ENST TÜSÜ KAMU YÖNET M VE S ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/1432/2050.pdf · bölgeleri, insan ve diğer canlılar için her zaman önem taşıyan

Bir başka anlatımla yasama ve yürütmenin bu konuda benzer bir yaklaşıma sahip olduğu

söylenebilir: Kıyının daha çok, ekonomik kalkınmaya yardımcı olan bir hammadde,

kaynak ya da araç olarak görülmesi. Oysa, "yargı" organı için aynı şeyleri söyleyebilmek

oldukça güç. Bölüm boyunca değinilen Anayasa Mahkemesi ve Yargıtay kararlarında da

anlaşılabileceği gibi yargı organı çoğunlukla kıyıları bir ekonomik kaynaktan öte,

korunması gerekli doğal bir değer olarak görmüş, buralardan kamu yararına

yararlanmanın koşullarının oluşturulmasını öngörmüştür.

Son olarak değinilmesi gereken bir nokta da, kıyının tüzel boyutu açısından

bugün gelinen aşamanın yeterli olup olmadığıdır. Bölümde ele alınan yasa kuralları

incelendiğinde, söz konusu tüzel belgelerin çevresel değerler açısından ilerleyici yönde

bir evrim geçirmediği anlaşılacaktır. Örneğin 3621 sayılı yasada öngörülen kıyı kuşağı

derinliği ile 1975 tarihli yönetmeliğin belirlediği uzaklık geçilebilmiş değildir. Ancak

kıyı ile ilgili yasal düzenlemeleri bütünüyle olumsuzlamak çok da gerçekçi bir yaklaşım

olarak görünmemektedir. Geç de olsa, kamu yararı ilkesi çerçevesinde kıyıdan

yararlanma ile ilgili kuralların ayrı bir yasa ile düzenlenmesi olumlu bir gelişme olarak

değerlendirilebilir.532 Kuşkusuz buna, altına imza attığımız, çevre sorunları ile ilgili

uluslararası antlaşmaları da eklememiz gerekir. Belki de kıyı alanlarının karşı karşıya

kaldığı sorunların çözümünde iç hukuk düzenlemelerimizden daha çok taraf olduğumuz

uluslararası belgelere güvenmek gerekecektir.

532 Eke, Karaaslan, “Kıyı Mevzuatına ve Uygulamasına Bakış ve Bazı Öneriler”, s.70-72.

274

Page 284: İVERSİTESİ SOSYAL B L MLER ENST TÜSÜ KAMU YÖNET M VE S ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/1432/2050.pdf · bölgeleri, insan ve diğer canlılar için her zaman önem taşıyan

Dördüncü Bölüm: Türkiye'de Yeni Kıyı Yönetimi Uygulamaları

1992 Rio Çevre ve Kalkınma Konferansı ile birlikte Türkiye'nin kıyı

politikasında yeni bir eğilimin yeşermeye başladığı söylenebilir. Bu yeni eğilimi, kimi

yerlerde geleneksel tüzel dizgenin dışına taşarak kıyı yönetim planlarının

hazırlanmasında, kimi yerlerde bütüncül kıyı alanları yönetimi programlarının

başlatılmasında, kimi kıyı bölgeleri için de danışma organları oluşturulmasında

görebilmek olanaklıdır. Çalışmanın bu bölümünde, Türkiye'de 1990'lı yıllardan bugüne

değin uygulamaya konulan kıyı yönetimi programları türlü yönleriyle sergilenmeye

çalışılacaktır. Daha önce de söz edildiği gibi, 1992 Rio Çevre ve Kalkınma

Konferansı'nda, özellikle de Gündem 21'in 17. bölümünde, üzerinde görüş birliğine

varılan kararlar kıyı yönetimin vardığı son aşamayı simgelemekteydi. Bu açıdan, ancak

Gündem 21'den sonra bütüncül kıyı alanları yönetiminin yaygın biçimde uluslararası

alanda benimsenmeye başladığını söylemek yanlış olmayacaktır. İşte bu bölümde

incelenecek, yeni girişimler de aynı eğilimin bir yansıması olarak değerlendirilebilir.533

Bir başka anlatımla, Türkiye'de yaşama geçirilmeye çalışılan yeni kıyı yönetimi

programlarında, dolaylı ya da dolaysız biçimde, Rio'nun, Gündem 21'in ilkelerinin etkili

olduğu söylenebilir. Bu açıdan, söz konusu yeni deneyimleri, kıyı alanlarına bakış

açılarına, izledikleri yönteme, yararlandıkları araçlara ya da niteliksel bir başka ölçüte

dayanarak sınıflandırmanın türlü güçlükleri beraberinde getireceği anlaşıldığından

533 Örneğin, Rio Konferansı'nda benimsenen ilkeler ışığında hazırlanan Ulusal Gündem 21'de (İkinci Taslak), kıyı yönetiminde geleneksel sektörel yaklaşımın bir yana bırakılarak bütüncül politikaların geliştirilmesi üzerinde durulmaktadır. Belgenin, "Kıyı Bölgeleri ve Devletlerin Sürdürülebilir Yönetimi" adını taşıyan 11. bölümünde, kıyıların büyük bir nüfus ve göç baskısı altında bulunduğu; sanayinin, ulaşımın ve diğer ekonomik sektörlerin bu baskıyı daha da artırdığı; denizlerin hızla kirlenip doğal kaynak zenginliğinin kayba uğradığı; yasalardaki kimi düzenlemelerin kıyı alanlarına ve ekosisteme zarar verici sonuçlar doğurabildiği; çok sayıda yetkili kamu kuruluşunun bulunduğu ve aralarında eşgüdüm kurulamadığı; kamusal ve özel kesimde yalnızca ekonomik olup olmama ölçütünün ağır bastığı; verimsiz bir kullanımı olan tatil konutlarının doğal ve tarihi çevrede tahribata yol açtığı açık bir biçimde belirtilmektedir. Bütün bu sorun alanlarının çözümü için de "kıyı bölgelerinin ve kıyı denizlerinin korunması, sürekli ve dengeli yönetimi ve geliştirilmesi için entegre plan ve politikaların oluşturulması" önerilmektedir. T.C. Çevre Bakanlığı, Ulusal Gündem 21 (İkinci Taslak), Ankara, 1999, s.75-79.

275

Page 285: İVERSİTESİ SOSYAL B L MLER ENST TÜSÜ KAMU YÖNET M VE S ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/1432/2050.pdf · bölgeleri, insan ve diğer canlılar için her zaman önem taşıyan

yalnızca zamandizinsel bir sıralamayla yetinmek zorunda kalınmıştır. Türkiye'de yeni

kıyı yönetimi anlayışının henüz emekleme döneminde olması, çoğu girişimin henüz

araştırma ya da plan yapma aşamasından öteye geçememesi ve bu tür kıyı yönetimi

uygulamalarının uzun bir geçmişinin olmaması, söz konusu deneyimleri niteliğe özgü

bir ölçüte dayanarak kümelendirmeyi güçleştirmektedir. Burada vurgulanması gereken

nokta, anılan girişimlerin yasal dayanaklarının bulunmamasıdır. Bundan ötürü yeni kıyı

yönetimi deneyimleri, özeksel yönetimin ya da yerel yönetimin önderliğinde

gelişmemiş, daha çok, uluslararası akçal destek alan ulusal bir gönüllü örgütün

öncülüğünde ya da yalnızca uluslararası bir antlaşmanın gereklerini yerine getirmek

üzere ilgili bakanlıklarca başlatılmıştır.

Tarihsel gelişim çizgisi içinde yeni kıyı yönetimi deneyimlerinin ele alındığı

bölümde, bu tür girişimlere destek vermek ya da çalışmalarda eşgüdüm sağlamak

amacıyla oluşturulması öngörülen örgütlenmelere de değinilecektir. Bu amaçla, sözü

edilen kıyı yönetimi deneyimlerinin amaçları, uygulayıcı örgüt ya da birimleri, akçal

destek düzenekleri, dayandıkları tüzel belgeler, kapsadıkları coğrafi alan ve uluslararası

boyutları üzerinde durulacaktır. Söz konusu deneyimlerde, kıyının ve kıyı yönetiminin

algılanış biçimi, projelerin bütüncül kıyı alanları yönetimi ilkeleri ile ne ölçüde

bağdaştığı, ortaya konan kurumsal yapılaşma önerileri ve bunların Türkiye'nin yönetsel

dizgesi ile uyumu da ele alınan bir diğer konu olacaktır. Öncelikle, Akdeniz Eylem Planı

çerçevesinde başlatılan "İzmir Körfezi Kıyı Alanı Yönetimi Programı", "İskenderun

Körfezi Çevre Yönetimi Projesi", "Mersin Bütüncül Kıyı Yönetimi Projesi"ne yer

verilecek, ardından da, Rio Çevre ve Kalkınma Konferansı'ndan sonra hazırlanan

"Belek ve Çıralı Kıyı Yönetimi Programları", "Trabzon Kıyı Yönetimi", "Patara Özel

Çevre Koruma Bölgesi Yönetim Planı" ana çizgileriyle ele alınacaktır. Bir kıyı yönetimi

programı biçiminde hazırlanmamasına karşın, yönetim sınırları içinde kıyı alanlarının da

bulunmasından ötürü "Doğu Karadeniz Bölgesel Gelişme Planı"na (DOKAP) da yer

verilecektir. Sözü edilen destek, araştırma ya da eşgüdüm birimleri olarak da Güney

Antalya Turizmi Geliştirme Altyapı İşletme Birliği (GATAB), MEDCOAST ve Kıyı

Alanları Türkiye Milli Komitesi'ne değinilecektir.

276

Page 286: İVERSİTESİ SOSYAL B L MLER ENST TÜSÜ KAMU YÖNET M VE S ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/1432/2050.pdf · bölgeleri, insan ve diğer canlılar için her zaman önem taşıyan

I.Akdeniz Eylem Planı Çerçevesinde Uygulanan Programlar

A.İzmir Körfezi Kıyı Alanı Yönetimi Programı

İzmir Körfezi Kıyı Alanı Yönetimi Programı, Türkiye'de belli bir kıyı alanına

özgü olarak uygulanan ilk yönetim programıdır. Akdeniz Eylem Planı bünyesinde

gerçekleştirilen programı sırasıyla İskenderun ve Mersin girişimleri izlemiştir. İzmir ve

çevresinin Birleşmiş Milletler'in ilgi alanına girmeye başlaması ya da bir başka anlatımla

Akdeniz Eylem Planı Öncelikli Eylem Programı'nın İzmir yöresini de çalışma alanı

içinde görmeye başlaması 1987 yılına denk gelir. 1989 yılının sonlarında, Barselona

Sözleşmesine katılan ülkelerin Atina'da yaptıkları toplantıda varılan sonuçlar

doğrultusunda, 1987-1989 yıllarında belirlenen ülke pilot projelerinin kapsamının

genişletilmesine karar verilmişti. Türkiye ile Akdeniz Eylem Programı arasında 1990

yılında imzalanan "İzmir Körfezi Kıyı Alanı Yönetimi Programının Hazırlanmasına

İlişkin Anlaşma" ile İzmir kıyı bölgesi için yönetim çalışmalarına da başlanmış oldu.

1993 yılında bitirilmesi tasarlanan bu program aynı zamanda Akdeniz Eylem Planı'nın

ilk alan çalışmasıydı. Program, 1992 Rio Konferansı'nda benimsenen bütüncül kıyı

alanları yönetimi ilkeleri doğrultusunda oluşturulacaktı.534

İzmir Büyükşehir belediyesinin de akçal katkıda bulunduğu çalışmaların başlıca

iki amacı olduğu anlaşılmaktadır: İzmir Körfezi'nin içinde bulunduğu çevre sorunlarının

giderilmesi ve bölgede bütüncül kıyı ve deniz alanları yönetiminin uygulamaya

konulması. İzmir'de yürütülen bütüncül kıyı alanları yönetiminde, yöre için gerekli olan

bütüncül yönetiminde yer alacak etkinliklerle coğrafi bilgi sistemlerine ilişkin eğitim

534 Akdeniz Eylem Planı-Öncelikli Eylemler Programı, Birleşmiş Milletler Programı, İzmir Kenti İçin Entegre Planlama Çalışması (Çalışma Planı Taslağı), Öncelikli Eylemler Programı Bölgesel Aktivite Merkezi, Split, 1991; United Nations Environment Programme, Report of the Meeting on the Presentation of Results of the Coastal Area Management Programme for the Bay of İzmir, Athens, 1993, s.1; United Nations Environment Programme, Priority Action Programme, Integrated Management Study for the Area of İzmir, Priority Actions Programme Regional Activity Centre, Split, 1994, s.v-2.

277

Page 287: İVERSİTESİ SOSYAL B L MLER ENST TÜSÜ KAMU YÖNET M VE S ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/1432/2050.pdf · bölgeleri, insan ve diğer canlılar için her zaman önem taşıyan

çalışmaları birlikte yürütülmüştür.535 Benimsenen bu genel amaç doğrultusunda,

yönetim etkinliklerine katılacak yerel birimlerin güçlendirilmesi, uzmanlara eğitim

verilmesi de öngörülmüştür. İzmir Körfezi'ndeki kirliliğin giderilmesi için atık arıtma

projesinin bitirilmesi de programda yer alan bir başka konudur.536 Özeksel yönetim,

valilik, İzmir Büyükşehir Belediyesi ve dört ilçe belediyesi, kaynak sistemi yönetimine

ilişkin kararların alınmasında ve eşgüdümün sağlanmasında söz sahibi olmuştur. Buna

benzer biçimde, bölgenin çevre yönetiminden tek bir örgütün sorumlu olması da söz

konusu değildir. Özeksel yönetim, karayollarının ya da sanayi tesislerinin yapımı gibi

büyük yatırımların gerçekleştirilmesi ya da yönlendirilmesinde daha etkin rol

oynamıştır.537 UNEP-MAP PAP uzmanları da çalışmalara katılmıştır.538 İzmir kıyı alanı

yönetimi çalışmalarında akçal desteğin yurtiçi kaynağı Çevre Bakanlığı ve İzmir

Büyükşehir Belediyesi, yurt dışı kaynağı ise Akdeniz Eylem Planı ve Birleşmiş Milletler

Çevre Programı'dır.539 İzmir'de Akdeniz Eylem Planı bünyesinde gerçekleştirilen

etkinlikleri şöyle özetlemek olanaklı: Kirliliğin denetimi ve izlenmesi; iklim değişikliği

konusunda çalışmalar yapılması; kent planlamasında ve kalkınma programlarında

coğrafi bilgi sistemlerinin kullanılması; atık suların toplanması ve işlenmesi projesi ile

ilgili olarak çevresel etki değerlendirmesinin yapılması; İzmir Körfezi'nin iyileştirilmesi

535 Ivica Trumbic, Coastal Area Management Programme for the Bay of İzmir: A Synthesis Report, İzmir, 1993, s.1. 536 Ahmet Özer, "Birleşmiş Milletler Çevre Programı Çerçevesinde Kıyı Alanları İdaresine İlişkin Olarak İzmir Büyükşehir Belediyesi Entegre Planlama Çalışmaları", Bayındırlık ve İskan Bakanlığı, Kıyılarımız, Mevzuat- Planlama ve Uygulama Semineri Bildirileri, (25-29 Mayıs 1992, Trabzon), Ankara, 1993, s.98. 537 Ivica Trumbic, Coastal Area Management Programme for the Bay of İzmir: A Synthesis Report, İzmir, 1993, s.5. 538 Erdal Özhan, “Coastal Zone Management in Turkey”, Ocean & Coastal Management, Vol.30, Nos 2-3, s.169. 539 Özer, "Birleşmiş Milletler Çevre Programı Çerçevesinde Kıyı Alanları İdaresine ilişkin Olarak İzmir Büyükşehir Belediyesi Entegre Planlama Çalışmaları", s.98.

278

Page 288: İVERSİTESİ SOSYAL B L MLER ENST TÜSÜ KAMU YÖNET M VE S ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/1432/2050.pdf · bölgeleri, insan ve diğer canlılar için her zaman önem taşıyan

için çalışmalarda bulunulması; kentsel gelişimi de içerecek biçimde bütüncül planlama

çalışmalarının başlatılması.540

Akdeniz'de 1988-1996 yılları arasında METAP ve PAP kapsamında yapılan

projelerin sonuçlarını değerlendiren bir yazanakta, planlanan etkinliklerin ancak yarısı

gerçekleştirilebildiğinden, İzmir Körfezi'nde yürütülen çalışmaların kısmen başarılı

sayılabileceği belirtilmiştir. 1993 yılından sonra İzmir kentinin gelişiminde kimi olumlu

işaretlerin gözlenebildiği, bu başarıda, valilik ve belediye yönetimlerinde meydana gelen

değişikliklerin etkisinin yanı sıra İzmir Körfezi Kıyı Alanı Yönetimi Programının da

payının bulunduğu vurgulanmaktadır. İzmir Nazım Planı'nın büyük ölçüde, burada

uygulanan kıyı yönetimi programının izlerini taşıdığı da üzerinde durulan bir başka

konudur. İzmir Körfezi'nde, 1996 yılından itibaren etkili bir izleme programının

oluşturulması, ısınma amaçlı kullanılan kömürün belediye ve valiliğin işbirliği ile sürekli

denetim altında tutulması da başarı hanesine yazılan diğer konuları oluşturuyor.

Yazanakta, özeksel yönetim, yerel yönetim ve özel sektör arasındaki ilişkilerin giderek

geliştiği, ancak İzmir Körfezi kıyı yönetimi uygulamalarına halkın katılımının ve

kamuoyunun desteğinin düşük düzeyde kaldığı da dile getirilmektedir. Çalışmaların

başarılı sonuçlar alamadığı diğer alanlar ise şöyle sıralanmış: Gecekondu sorunu, nazım

planın uygulamasında karşılaşılan güçlükler, yerel yönetimin akçal yetersizliği.541

B.İskenderun Körfezi Çevre Yönetimi Projesi

İskenderun Körfezi Çevre Yönetimi Projesi, Akdeniz'in Kirliliğe Karşı

Korunması Sözleşmesi uyarınca, 1990-1992 yılları arasında, Çevre Bakanlığı ve A.Ü.

540 Arsen Pavasovic, "Strengthening the Involvement of MAP-UNEP in ICZM Pilot Projects", Erdal Özhan (Ed.), Proceedings of the International Workshop on ICZM in the Mediterranean & Black Sea: Immediate Needs for Research, Education - Training & Implementation, 2-5 November 1996, Sarıgerme, Turkey, MEDCOAST, Middle East Technical University, Ankara, Turkey, s.421. 541 Ivica Trumbic, An Assessment of Integrated Coastal Area Management Initiatives in the Mediterranean: Experiences from METAP and MAP (1988-1996), Priority Actions Programme Regional Activity Centre (PAP/RAC), Split, 1997, s.41-44.

279

Page 289: İVERSİTESİ SOSYAL B L MLER ENST TÜSÜ KAMU YÖNET M VE S ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/1432/2050.pdf · bölgeleri, insan ve diğer canlılar için her zaman önem taşıyan

Siyasal Bilgiler Fakültesi'nce gerçekleştirilmiştir.542 Sophia Antipolis'deki Mavi Plan

Merkezi de çalışmalara katkıda bulunmuştur.543 Bir anlamda, İskenderun Körfezi Çevre

Yönetimi Projesi, Barselona Sözleşmesi'nin dört ana bölümünden544 biri olan Mavi

Plan'ın545 ulusal ve yerel düzeyde yaşama geçirilmesi çabasıdır. Mavi Plan'ın

benimsediği sistemik yaklaşım ve senaryo tekniği İskenderun Körfezi çalışmasının da

araştırma yöntem ve tekniği olmuştur.546 Çalışma üç ana bölümden oluşmaktadır. Önce,

çalışma alanının ekonomik ve toplumsal yapısı, çevre durumu ve yönetsel örgütlenmesi

ortaya konulmuştur. İkinci bölümde, gelecekteki gelişme eğilimleri ve çevreyle

etkileşimleri ele alınmıştır. Son bölümse öngörülen etkinliklerin gerçekleştirecek

örgütlenme modeline ayrılmıştır. Bölgedeki yeni gelişme yollarını araştırmak, bütün

gelişme eğilimlerini çevresel açıdan değerlendirmek ve çevre ve kalkınma arasındaki

karşılıklı etkileşimi göstermek çalışmanın amaçları arasındadır.547

542 Can Hamamcı, Çelik Aruoba, Aykut Namık Çoban, İskenderun Bay Project Volume II: Systemic and Prospective Analysis, UNEP, Blue Plan Regional Activity Centre, Sophia Antipolis, 1994, s.3. 543 Can Hamamcı, Çelik Aruoba, Aykut Namık Çoban, İskenderun Bay Project Volume I: Environmental Management within the context of Environment-Development, UNEP, Blue Plan Regional Activity Centre, Sophia Antipolis, 1994, s.1. 544 Daha önce ilgili bölümde de değinildiği gibi, Akdeniz Eylem Planı'nın, yasal düzenlemeler (Barselona Sözleşmesi ve ilgili protokolleri), bilimsel inceleme ve araştırma (MED-POL), toplumsal-ekonomik planlama (Mavi Plan) ve akçal-kurumsal düzenlemeler olmak üzere dört ana bölümü bulunmaktadır. 545 Akdeniz Eylem Planı'nın toplumsal-ekonomik boyutunu oluşturan Mavi Plan, Akdeniz'e kıyısı bulunan ülkelerin temel toplumsal-ekonomik verileri, bunların birbirleriyle etkileşimleri ve Akdeniz Bölgesi'nin geleceğine etkileri üzerine yapılması öngörülen araştırma ve çalışmalardan oluşmaktadır. 546 Sistemik yaklaşım, bir bütünü oluşturan parçalar arasındaki karşılıklı etkileşimi, sistemin karmaşıklığını ve değişkenliğini göz önünde bulundurur. Kimi sorunların çözümü için analitik yönteme de başvurulmuştur. Bu yöntemde, çözülmesi gereken sorunun ayrıntılarını ortaya koymak ve sistemin öğeleri arasındaki ilişkileri anlayabilmek için her bir öğe alt sistemlere ayrılır. Bkz. Hamamcı, Aruoba, Çoban, İskenderun Bay Project Volume I, s.4-5; Nesrin Algan, Bölgesel Çevre Yönetiminde Model Arayışları: Akdeniz, Yayınlanmamış Doktora Tezi, A.Ü.Sosyal Bilimler Enstitüsü, Ankara, 1994, s.96-100. 547 Hamamcı, Aruoba, Çoban, İskenderun Bay Project Volume I, s.3-4.

280

Page 290: İVERSİTESİ SOSYAL B L MLER ENST TÜSÜ KAMU YÖNET M VE S ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/1432/2050.pdf · bölgeleri, insan ve diğer canlılar için her zaman önem taşıyan

C.Mersin Bütüncül Kıyı Yönetimi Projesi

1995-1996 yılları arasında gerçekleştirilen "Mersin Kıyı Bölgesi Entegre

Planlama Projesi", 5-8 Haziran 1995 tarihlerinde Barselona'da yapılan Akdeniz'in

Kirliliğe Karşı Korunması Sözleşmesi ve Akdeniz Eylem Planı çerçevesinde başlatılan

bir girişimdir. Proje'nin ana ereği, "Mersin Kıyı Bölgesi'nde çevreyi bir kaynak olarak

kullanan sosyal ve ekonomik kalkınma dinamiklerinin sağlıklı ve dengeli bir şekilde

sürdürülebileceğini (sürdürülebilmesini) sağlayacak çevresel politika ve stratejileri

saptamak, Mersin Kıyı Bölgesi'nde tabii ve yapılı çevrede sürdürülebilir gelişmenin

sağlanması ve çevre kalitesinin yükseltilmesi doğrultusunda tabii çevrenin kirlenmeden

ve tahribattan korunmasına yönelik çevresel ilke, politika, strateji, program, yöntem ve

tekniklerinin belirlenmesi ve bir sistematik içerisinde derlenmesini amaçlayan bilgi

sistemi oluşturmak üzere altyapı çalışmalarını başlatmaktır" biçiminde belirlenmiştir.548

"Sürdürülebilirlik", "dinamizm", "esneklik", "koruma", "çok ortaklılık" biçiminde dile

getirilen, beş ana ilke üzerine kurulu olan proje,549 Çevre Bakanlığı'nın denetiminde,

KENTKUR adlı bir özel şirket eliyle yürütülmüştür. Senaryo tekniğine dayalı olarak

sürdürülen çalışmalarda, yöreye özgü çevrebilimsel ve toplumsal verilerin dökümü

yapılarak bir yönetim ve arazi kullanma modeli geliştirilmeye çalışılmıştır. Halkın

bilinçlendirilmesi ve çevre koruma konusunda izlenecek politikaların saptanması,

buradan alınacak sonuçların, elde edilecek deneyimlerin diğer bölgeler için örnek

oluşturması da çalışmanın amaçları arasında yer almıştır.550 Dünya Bankası ve METAP

548 A.R.Tanas, A.N. Önen ve diğerleri, "Mersin Kıyı Bölgesi Entegre Planlama Projesi", Özhan, E. (Ed.), Türkiye’nin Kıyı ve Deniz Alanları I. Ulusal Konferansı Bildiriler Kitabı, 24-27 Haziran 1997, Kıyı Alanları Yönetimi Türk Milli Komitesi, Orta Doğu Teknik Üniversitesi, 1997, Ankara, s.148-149. 549 Çevre Bakanlığı, Mersin Kıyı Bölgesi Entegre Planlama Projesi: Final Rapor, KENTKUR, Ankara, 1996. 550 A. Nuray, "A Pilot Project on Mersin Coastal Zone for Integrated Planning", Erdal Özhan (Ed.), Proceedings of the International Workshop on ICZM in the Mediterranean & Black Sea: Immediate Needs for Research, Education - Training & Implementation, 2-5 November 1996, Sarıgerme, Turkey, MEDCOAST, Middle East Technical University, Ankara, Turkey, s.293-295.

281

Page 291: İVERSİTESİ SOSYAL B L MLER ENST TÜSÜ KAMU YÖNET M VE S ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/1432/2050.pdf · bölgeleri, insan ve diğer canlılar için her zaman önem taşıyan

projenin akçal destekçileri arasındadır. Proje'nin uygulama şansına kavuşamadığını,551

yalnızca bölgenin kıyı yönetimi sorunlarını sergileyen ve bu alanda yapılabilecekleri

sıralayan bir yol gösterici belge olarak kaldığını belirtmek gerekir.

II.Rio Konferansı Sonrasında Uygulanan Programlar

Özellikle Rio Konferası'ndan sonra bütüncül kıyı alanları yönetimi

uygulamalarının yaygınlaştığına yukarıda değinilmişti. Türkiye'de özellikle 1990'lı

yılların ikinci yarısından bu yana, pilot uygulama niteliğindeki kıyı yönetimi

programlarının başlatılmasını da bu durumun bir sonucu olarak değerlendirmek gerekir.

Genellikle, Birleşmiş Milletler, Dünya Bankası ya da Avrupa Birliği gibi uluslararası

düzeydeki örgütlenmelerin kıyı yönetimi ve çevre yönetimine ilişkin olarak kurdukları

türlü fonlardan alınan destekle yaşama geçirilmeye çalışılan söz konusu programlara

kısaca değinmek yararlı olacaktır.

A.Bodrum Yarımadası Kıyı Alanları Yönetimi Projesi

1993-1995 yılları arasında, Kıyı Alanları Yönetimi Türkiye Milli Komitesi'nin

sorumluluğunda ve GEF'in akçal desteğiyle gerçekleştirilen "Bodrum Yarımadası Kıyı

Alanları Yönetimi Projesi", Orta Doğu Teknik Ünivesitesi, Bodrum Gönüllüleri

Derneği, Türkiye Tabiatını Koruma Derneği Bodrum Şubesi ve ODTÜ Sualtı

Topluluğu'nun ortak ürünüdür. Bütüncül kıyı alanları yönetimi ilkeleri doğrultusunda

yürütülen çalışmaların amacı, kıyı ve deniz alanlarının akılcı kullanımı konusunda

kamuoyunun bilincinin artırılması; yöre halkının gönüllü örgütler aracılığıyla çevre

551 Her ne kadar Mersin Kıyı Bölgesi Entegre Planlama Projesi'nin son yazanağının önsözünde "projenin başından itibaren 'uygulanabilir' bir proje üretme hedefiyle, projenin gerçek başarısının, onu uygulayacak olan herkesin sahip çıkmasıyla mümkün olabileceğine inandık" denilse de, çalışmanın giriş bölümünde, projenin daha çok "rehber niteliği taşıyan bir kaynak" olarak düşünülmesi gerektiği belirtilmektedir: "Proje, doğrudan uygulamaya geçilecek çözümlerin ayrıntılı olarak verildiği bir çalışma değildir. Ancak projenin en önemli özelliği yerel sorunlara yerel çözümler araması, bu doğrultuda rehber niteliği taşıyan bir kaynak olarak yol göstermesi ve bu hususta bölgedeki tüm kurum ve kuruluşların birlikte hareket ermesini hedeflemesidir. Kazanılan sağlıklı koşulların sürekliliği ancak bu şekilde sağlanacaktır". Bkz. Çevre Bakanlığı, KENTKUR, Mersin Kıyı Bölgesi Entegre Planlama Projesi: Final Rapor, Ankara, 1996, s.I-2.

282

Page 292: İVERSİTESİ SOSYAL B L MLER ENST TÜSÜ KAMU YÖNET M VE S ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/1432/2050.pdf · bölgeleri, insan ve diğer canlılar için her zaman önem taşıyan

yönetimine daha etkin bir biçimde katılımı, benzer proje önerilerinin ilgili kamu

kuruluşlarının gündemine girmesi ve başka kıyı yörelerinki çalışmalara örnek oluşturma

olarak belirlenmiştir. Çalışma alanı olarak, diğer kıyı yörelerindeki sorunların çoğunun

gözlemlendiği Bodrum Yarımadası (Güllük-Azmak Burnu arasındaki kıyı alanı)

seçilmiştir. Uygulamaya dönük olarak tasarlanmayan bu proje kapsamındaki çalışmalar,

daha çok, kıyı yönetimi sürecinde kullanılabilecek kimi verilerin toplanmasına

odaklanmıştır. Bu çerçevede, deniz suyunun niteliği, içme-kullanma suyunun kalitesi,

soyu tehlike altındaki canlı türleri, kumsallar, kültürel değerler, kıyı ve deniz

kaynaklarının kullanım durumları, yatçılık, balıkçılık, tarım, ulaştırma, ticaret ve sanayi

gibi, kıyı yönetimi uygulamalarında önem taşıyan kimi konularda araştırmalar yapılarak

var olan kurumsal yapının eksiklikleri ortaya konmuş ve yeni bir kıyı yönetimi modeli

önerilmiştir.552

B. Türkiye'de Kıyı Yönetimi ve Turizm Projesi: Belek ve Çıralı

Türkiye'de, 1990 sonrası başlatılan yeni kıyı yönetimi uygulamaları içinde Belek

ve Çıralı'nın önemli bir yeri bulunmaktadır. Buralarda uygulanan programları diğerinden

ayıran en önemli özellik, çalışmaların yalnızca kuramsal düzeyde ya da plan yapma

aşamasında kalmaması, öngörülen ilkelerin yaşama geçirilmesinde kimi adımların

atılmış olmasıdır. Özellikle Çıralı'da yürütülen çalışmaların ülkedeki diğer kıyı yönetimi

programlarına göre bu açıdan çok daha önde olduğu söylenebilir.

Doğal Hayatı Koruma Derneği'nin "Türkiye'de Kıyı Yönetimi ve Turizm" adını

verdiği projenin amacı, Antalya'da, biri büyük (Belek), diğeri küçük (Çıralı), iki kıyı

alanında sürekli ve dengeli kalkınmanın gerçekleşmesi, biyolojik çeşitliliğin ve doğal

kaynakların korunması biçiminde belirlenmiştir. 1995 yılında Dünya Bankası ve Doğal

Hayatı Koruma Derneği'nce başlatılan çalışmalarda, sürekli ve dengeli kalkınma

konusunda yerel halkın bilinçlendirilmesi, ilgili kurumlar arasında eşgüdümün ve

552 Global Environment Facility, Turkish National Committee on Coastal Zone Management, Bodrum Peninsula Coastal Zone Management, (Basım yeri belirtilmemiş), 1995.

283

Page 293: İVERSİTESİ SOSYAL B L MLER ENST TÜSÜ KAMU YÖNET M VE S ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/1432/2050.pdf · bölgeleri, insan ve diğer canlılar için her zaman önem taşıyan

işbirliğinin sağlanması ve doğal kaynaklar üzerinde baskıyı en aza indirmek amacıyla

yerel düzeyde yeni geçim olanaklarının geliştirilmesi, kıyı alanının korunması için

gerçekleştirilecek etkinliklere yerel halkın katılımının sağlanması, etkin bir izleme

dizgesinin kurulması ve kıyı ile ilgili ulusal ve uluslararası yasal düzenlemelerin yaşama

geçirilmesi amaçlanmaktadır. Farklı büyüklükte iki yerleşim biriminin seçilmesinde

buralardaki çalışmaların diğer bölgeler için örnek oluşturması düşüncesi rol oynamıştır.

Yoğun biçimde turizm baskısı altında olan Belek için bir yönetim planının hazırlanması,

henüz böyle bir baskıyı duyumsamayan ve görece bozulmamış bir doğal yapıya sahip

olan Çıralı için geleneksel ve almaşık geçim kaynaklarının geliştirilmesi yönde adımlar

atmak da söz konusu projenin daha özgül amaçları olarak belirlenmiştir.553

1.Belek Kıyı Yönetimi Programı

Belek yönetim planı Doğal Hayatı Koruma Derneği ile World Wide Fund for

Nature'in (WWF-International) ortaklaşa yürüttüğü bir çalışmadır. Dünya Bankası bu

projeyi Akdeniz Çevresel Teknik Destek Programı (METAP)554 çerçevesinde

desteklemiştir. Avrupa Birliği de, çalışmalara destek veren bir diğer örgüttür.555 Turizm

Bakanlığı ve Belek Turizm Yatırımcıları Birliği (BETUYAB) da plan hazırlıklarına

katkıda bulunmuştur.556 Ocak 1995-Kasım 1996 döneminde yapılan plan, bütüncül kıyı

alanları yönetimine dayanmaktadır. Özeksel, yerel ve gönüllü örgütlerin destek verdiği

çalışmalara yöre ile ilgili faaliyetlerde bulunan özel kesimin ve halkın katılımı

sağlanmak istenmiş ancak bunda fazla başarılı olunamamıştır. Belek planında ayrıca ilk

beş yıl için bir eylem planı yapılması da öngörülmüştür. Kurumların ve örgütlerin her

553 Tuncay Kuleli, "Coastal Management and Tourism in Turkey: Cirali and Belek, Antalya", Özhan, Erdal (Ed.), Proceedings of the MEDCOAST 99 - EMECS 99 Joint Conference: Land Ocean Interactions - Managing Coastal Ecosystems, 9-13 November, Antalya, MEDCOAST, Middle East Technical University, Ankara, 1999, s.1022, 1023. 554 Mediterranean Environmental Technical Assistance Program-METAP 555 Doğal Hayatı Koruma Derneği, World Wide Fund for Nature, World Bank, Belek Kıyı Yönetimi Planı, (Basım yeri ve tarih belirtilmemiş.), s.8.

284

Page 294: İVERSİTESİ SOSYAL B L MLER ENST TÜSÜ KAMU YÖNET M VE S ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/1432/2050.pdf · bölgeleri, insan ve diğer canlılar için her zaman önem taşıyan

etkinlikte oynayacakları rol de belirlenmiştir. Gelecek yıllarda, çevresel, toplumsal ve

ekonomik alanda gözlenecek değişiklikler için bir izleme sisteminin kurulması da planda

yer almaktadır. Belek için geliştirilen plan, imar planlamasını, turizme yönelik

etkinlikleri, kıyı ve ormanlardan yararlanmayı, su kalitesini, kentsel gelişmeyi, doğanın

korunmasını, deniz kaplumbağalarının koruma altına alınmasını, kırsal alanları, turizmin

ve ekonomik etkinliklerin çeşitlendirilmesini, kalkınma çabalarına yerel topluluğun

katılımının sağlanmasını, eğitimi, belirlenecek politikalarda oydaşma sağlanmasını,

kurumsal düzenlemeleri ve uygulanacak yaptırımları kapsamaktadır. Planda değinilen

bir başka konu da, kurumlar arasında, altyapı yatırımlarında ve planın yaşama

geçirilmesinde eşgüdümü sağlayacak yerel bir örgütün kurulmasıdır.557

2.Çıralı Kıyı Yönetimi Programı

Çıralı'da sürdürülen kıyı yönetimi uygulamalarına, Türkiye'nin diğer yerlerinde

gerçekleştirilen kıyı yönetimi çalışmalarına oranla daha geniş kapsamlı yer verilecektir.

Bununla, Çıralı örneğinden yola çıkarak, Türkiye'de kıyı alanlarının karşı karşıya kaldığı

sorunların, kıyı yönetimi uygulamalarında karşılaşılan güçlüklerin ve bu sorunları

aşmaya yönelik olarak önerilen çözüm yollarının ortaya konması amaçlanmaktadır.

Çıralı özelinde elde edilen bulguların, bütünüyle olmasa da, ana çizgileriyle Türkiye

kıyılarında yaşanan sorunları ve bunların giderilmesine yönelik olarak geliştirilen yeni

yöntemleri, çözüm yollarını yansıtabileceği düşünülebilir.

Yukarıda da değinildiği gibi, "Türkiye'de Kıyı Yönetimi ve Turizm" adlı

projenin bir diğer ayağını da Çıralı558 Kıyı Yönetimi oluşturmaktadır. Söz konusu

556 Filiz Demirayak, "Belek Kıyı Yönetimi Planı", Kelaynak'tan Haberler, S.57, Ocak-Şubat 1995, s.22-23. 557 Arturo Lopez Ornat, Filiz Demirayak, Belek Management Plan 1995, Doğal Hayatı Koruma Derneği, World Wide Fund for Nature, İstanbul, 1996, s.15; Filiz Demirayak, "A Future for the Belek Coastal Zone Management Plan", Coastline, Vol.6, 1997-1, s.9-12. 558 Antalya'nın Kemer ilçesine bağlı Ulupınar Köyü'nün mahallelerinden biri olan Çıralı, deniz kıyısında, türlü tarihsel ve doğal değerlerin ortasında kurulu bulunan küçük bir yerleşim yeridir. Yörenin temel geçim kaynağı 1960'lara kadar hayvancılık, daha sonra da tarım ve turizm olmuştur.

285

Page 295: İVERSİTESİ SOSYAL B L MLER ENST TÜSÜ KAMU YÖNET M VE S ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/1432/2050.pdf · bölgeleri, insan ve diğer canlılar için her zaman önem taşıyan

projenin yürütücülüğünü, 1994 yılından bu yana Çıralı'da çevre koruma etkinliklerinde

bulunan Doğal Hayatı Koruma Derneği üstlenmiştir. Nisan 1997'de başlatılan ve türlü

uluslararası kuruluşların da desteklediği projenin üç yıl sürmesi öngörülmektedir.

Avrupa Birliği'nin 3. Dünya ülkelerine yönelik "LIFE"559 programı uyarınca yürütülen

Çıralı'daki çalışmaları Çevre Bakanlığı ile Kültür ve Turizm Bakanlığı da

desteklemektedir. Çıralı'da yürütülen çalışmaların, Birleşmiş Milletler HABITAT - 2000

Yılı En İyi Uygulamalar Ödülü'ne değer görüldüğünü de eklemek gerekir.560

Program çerçevesinde Çıralı'da yapılan çalışmalar aşağıdaki gibi özetlenebilir:

Koruma amaçlı imar planının hazırlanması; çevreye duyarlı turizmin geliştirilmesine

çalışılması; ekolojik tarımın desteklenmesi; yerel halkı, çocukları bilinçlendirmek üzere

çevre eğitimi verilmesi; gençlere yönelik kurslar açılması; spor etkinliklerinin

düzenlenmesi; deniz kaplumbağalarını korumak üzere çalışmalar yapılması; yörenin

flora ve faunası üzerine incelemelerde bulunulması; okul tuvaletlerinin yenilenmesi,

Çıralı'nın bir diğer özelliği de soyu tükenme tehdidi altında olan caretta caretta türü deniz kaplumbağalarının üreme alanı olması. Antik Olimpos kenti ve ilk olimpiyat ateşinin tutuşturulduğu Yanartaş'a (Chimera) yine buranın ev sahipliği yaptığını da belirtmek gerekir. Bütün bu nitelikleri, yöreyi turizm açısından çekici bir yer durumuna getirmiştir. Bkz. Turizm Bakanlığı, Doğal Hayatı Koruma Derneği, Çıralı Koruma Amaçlı İmar Planı Raporu, Kare Şehircilik-Mimarlık Hizmetleri Limited Şirketi, Antalya, 2000, s.17-21, 62. 1980'lerden sonra turizm hareketlerinin hızlanması, yörede yapılaşmayı ve nüfus artışını beraberinde getirmiştir. Yerleşim ya da işyeri niteliğinde olsun, Çıralı'daki yapıların büyük bölümü imar kurallarına aykırı olarak yapılmıştır. Orman Kanunu'nun 2 (b) maddesi uyarınca, orman dışına çıkarılmış araziler üzerindeki iyelik konusu, köyün sorunlarının başında gelmektedir. Bkz. Doğal Hayatı Koruma Derneği, Çıralı Kıyı Yönetimi Planı, İstanbul, 2001, s.1-1. 559 LIFE programı, Avrupa Birliği 5. Eylem Programında sözü edilen bütüncül kıyı yönetimi pilot projelerini yaşama geçirmek üzere kurulmuştur. Bkz. Stefano Belfiore, "EU ICZM in the Mediterranean: Progress and Prospects", Erdal Özhan (Ed.), Proceedings of the International Workshop on ICZM in the Mediterranean & Black Sea: Immediate Needs for Research, Education - Training & Implementation, 2-5 November 1996, Sarıgerme, Turkey, MEDCOAST, Middle East Technical University, Ankara, Turkey, s.222. 560 UNCHS-Best Practices Database: Tourism and Coastal Management in Turkey: Cirali and Belek, (http://www.sustainabledevelopment.org/blp), Ağustos 2000; Levent Sayan, "Doğal Hayatı Koruma Derneği (DHKD)'ne Uluslararası Ödül", Kelaynak, Temmuz-Ağustos 2000, S.28, s.3.

286

Page 296: İVERSİTESİ SOSYAL B L MLER ENST TÜSÜ KAMU YÖNET M VE S ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/1432/2050.pdf · bölgeleri, insan ve diğer canlılar için her zaman önem taşıyan

işletme yapılarının kıyının gerisine çekilmesi; ilkokulda çevre derslerinin verilmesi;

kumsal temizleme çalışmaları.561

Çıralı kıyı yönetimi projesinde değinilmesi gereken bir diğer önemli aşamayı da

yönetim planının hazırlanması oluşturmaktadır. 2001-2005 yıllarını kapsayacak biçimde

tasarlanan yönetim planı, "... hem doğal değerlerin korunmasını, hem de doğaya zarar

vermeyecek türde turistik ve tarımsal etkinliklerin yürütülmesini olanaklı kılacak, iyi

tasarlanmış çeşitli ekonomik etkinlikler yoluyla halkın yaşam düzeyini yükseltecek,

yürütülecek eğitim etkinlikleriyle halkın doğa koruması ile turizmin dengeli bir biçimde

sürdürülebileceği bilincine..."562 kavuşturulmasını amaçlamaktadır. Planın amacı,

"Çıralı'da çevresel ve arkeolojik değerlerle ekosistemlerin korunması, çevre ile uyumlu

sektörlerin yerleştirilmesi ve sosyal hizmetlerin geliştirilmesi"dir. 2001 yılında

tamamlanan Çıralı Kıyı Yönetimi Planı'nda, yörenin tüzel, yönetsel, fiziksel, toplumsal,

kültürel ve mekansal özellikleri sergilenmekte, yürütülecek çalışmaların erekleri,

karşılaşılabilecek sorunlar ve sınırlılıklar ortaya konmakta, son olarak da, uygulama

araçları ve gerçekleştirilecek etkinliklerden söz edilmektedir. Plan'da ayrıca, kıyı

yönetimi planının yaşama geçirilmesinde eşgüdümü ve denetimi sağlayacak örgütlenme

seçeneklerine de yer verilmiştir. Yönetim planının yerine getirilmesinde, Çıralı Koruma

Amaçlı İmar Planı'ndan, ilgili yasa ve yönetmeliklerden, Çıralı Kooperatifi'nden

yararlanılacağı öngörülmektedir. Kıyı Yönetimi Planı'nda öngörülen etkinlik alanları

şunlar: Organik tarım ve eko-turizmin geliştirilmesi, çevre kirliliğinin izlenmesi ve

denetlenmesi, çevresel değerlerin korunması, imar etkinlikleri ve yapılaşmanın denetimi,

altyapı hizmetleri, turizm yatırımları ve Çıralı Festivali'nin düzenlenmesi (Bkz. Çizelge

12). Yerel ekonominin turizme bağımlılığını ve turizmin doğaya baskısını azaltacak

almaşık ekonomik etkinliklerin geliştirilmesi, planın önem verdiği konuların başında

561 Doğal Hayatı Koruma Derneği, Çıralı Bülten, Ağustos 1998, S.1, 2, 4; The European Commission - Life: Coastal Management and Tourism in Turkey: Cirali and Belek, (http://europa.eu.int/comm/ environment/lifeweek/exhibition_summaries.htm), Ağustos 2000. 562 Cahit Emre, Çıralı Kıyı Yönetimi Planı: Kurumsal ve Örgütsel Yapı, 1. Ara Rapor (Durum Değerlendirmesi), Doğal Hayatı Koruma Derneği, (Yayımlanmamış Rapor), Şubat 1999, s.1.

287

Page 297: İVERSİTESİ SOSYAL B L MLER ENST TÜSÜ KAMU YÖNET M VE S ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/1432/2050.pdf · bölgeleri, insan ve diğer canlılar için her zaman önem taşıyan

gelmektedir. Bu amaçla eko-turizm ve organik turizmin geliştirilmesi çalışmalarının

sürdürülmesi önerilmektedir. 563

Çizelge 12: Çıralı Kıyı Yönetimi Planı Çerçevesinde Yerine Gerilmesi Gereken Temel İşlevler ya da Etkinlik Alanları (Bugünkü Durum)

Etkinlik İlgili Kurum Hizmetin Bugünkü Durumu

Organik Tarım Antalya/Kemer İl/İlçe Tarım Müdürlükleri

Çıralı’da Organik tarım etkinlikleri DHKD’nin projesi çerçevesinde başlatıldı.

Eko-Turizm

Antalya İl Turizm Müdürlüğü Kemer Kaymakamlığı GATAB

Doğa yürüyüşü yolları harita üzerinde belirlendi. Pansiyonculuk olağan çerçevede devam ediyor, ek tanıtım etkinlikleri yok.

Çevre Kirliliğinin İzlenmesi ve Denetlenmesi

Antalya İl Çevre Müdürlüğü (Valilik) GATAB

Yörede su ve deniz kirliliğiyle ilgili ölçümler GATAB tarafından yapılmaktadır. Fosseptik çukurlarındaki sızmaların kuyu sularını kirlettiği, kuyuların yoğun kullanımının tuzlanma tehlikesini getirdiği, alabalık çiftliklerinin akarsularda kirlenmeye neden olduğu, yasak olmasına rağmen Olimpos koyunda geceleyen teknelerin deniz kirliliğine yol açtığı saptanmıştır.

Çevresel Değerlerin Korunması Antalya Valiliği, İl Çevre Müdürlüğü

DHKD tarafından denizkaplumbağası koruma programı uygulanmaktadır. Diğer çevresel değerlerin korunmasına yönelik özel bir çalışma yapılmamaktadır.

İmar Etkinlikleri ve Yapılaşmanın Denetimi

Antalya Valiliği (Bayındırlık ve İskan İl Müdürlüğü), Antalya Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu

Kıyı Kenar Çizgisi belirlenip onaylanmıştır; ancak Kıyı Kanunu hükümleri çerçevesinde yapılması gereken kıyı bandındaki yapılaşmanın denetimi etkili değildir. Birinci, ikinci ve üçüncü derecede Doğal ve Arkeolojik SİT olan Çıralı arazisindeki bütün yapılar ruhsatsızdır. Antalya KTVK Kurulunun yıkım kararları uygulanmamaktadır.

Altyapı Hizmetleri

GATAB, Kemer Kaymakamlığı, Antalya Valiliği

İçme ve kullanma suyu temini, katı atıkların toplanması etkinlikleri GATAB tarafından sürdürülmektedir. Kanalizasyon sistemi bulunmamaktadır.

Turizm Yatırımları

Antalya Valiliği (İl Turizm Müdürlüğü), Turizm Bakanlığı, Kemer Kaymakamlığı

Bugünkü durumda belgeli turizm işletmesi bulunmamaktadır.

Çıralı Festivalinin Düzenlenmesi

Muhtarlık, Kemer Kaymakamlığı, Antalya Valiliği (İl Kültür Müdürlüğü)

Denizkaplumbağası üreme mevsiminin başlangıcında 1. Çıralı Festivali düzenlenmiştir.

Kaynak: Doğal Hayatı Koruma Derneği, Çıralı Kıyı Yönetimi Planı, İstanbul, 2001, s.3-11, 3-12.

563 Doğal Hayatı Koruma Derneği, Çıralı Kıyı Yönetimi Planı, İstanbul, 2001.

288

Page 298: İVERSİTESİ SOSYAL B L MLER ENST TÜSÜ KAMU YÖNET M VE S ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/1432/2050.pdf · bölgeleri, insan ve diğer canlılar için her zaman önem taşıyan

Çıralı Kıyı Yönetimi Planı'nın kurumsal ve örgütsel yapısına ilişkin olarak

hazırlanan bir yazanakta, söz konusu planın başarı şansını azaltan etmenleri bulabilmek

olanaklı. Yazanakta, tarihsel ve coğrafi niteliğinden dolayı Çıralı'nın, çok sayıda tüzel

düzenlemenin ilgi alanına girmekte olduğu belirtilmektedir.564 Buna göre, imar, yerel

yönetimler gibi konularla ilgili genel nitelikli düzenlemeler bir yana bırakılacak olursa,

çevre sorunları ile ilgili çok sayıda yasal belgenin yöre sınırları içinde geçerli olduğu

görülmektedir. Sözgelimi, kıyı alanında kurulu bulunduğu için Kıyı Kanunu'nun,

"Güney Antalya Turizm Alanı" kapsamında bir turizm beldesi olduğundan Turizmi

Teşvik Kanunu'nun, doğal ve arkeolojik değerlerinden ötürü Kültür ve Tabiat

Varlıklarını Koruma Kanunu'nun, orman varlığı dolayısıyla Orman Kanunu'nun türlü

hükümleri, yöredeki uygulamaları biçimlendirmektedir. Küçük bir yerleşim biriminde

çok sayıda yasal düzenlemenin aynı sorunlar üzerinde yoğunlaşması, uygulamada türlü

sorunları da beraberinde getirmektedir. Kuşkusuz, birden fazla yasal düzenleme, aynı

alanda birden fazla yönetsel birimin yetkili olmasını anlamına gelmektedir. Bundan

ötürü bir diğer sorun alanını da sorumlu birimler ya da örgütler arasında yaşanan türlü

çatışmalar oluşturmaktadır.565 Yazanakta değinilen bir diğer konu da, yerel halkın

özellikle orman niteliğini yitirmiş topraklar üzerindeki iyelik istemleri.566 Bir yönetim

planının hazırlanma ve uygulanma aşamalarının, ancak yerel halkın bunları benimseyip

desteklemeleriyle olanaklı olabileceği akla getirildiğinde konunun önemi anlaşılabilir.

Bir başka anlatımla, sözü edilen tüzel düzenlemelerin karmaşıklığı, yönetsel birimler

arasında gözlenen ya da kıyı alanının kullanımından kaynaklanan türlü çatışmalar,

yörede gerçekleştirilmeye çalışılan kıyı yönetimi planının başarısını engelleyen en

önemli etmenlerdendir. Kuşkusuz bunlara, türlü ekonomik sektörler arasında yaşanan

çatışmaları da eklemek gerekir.

564 Cahit Emre, Çıralı Kıyı Yönetimi Planı: Kurumsal ve Örgütsel Yapı, 1. Ara Rapor (Durum Değerlendirmesi), Doğal Hayatı Koruma Derneği, (Yayımlanmamış Rapor), Şubat 1999. 565 a.g.y., s.12. 566 a.g.y., s.7.

289

Page 299: İVERSİTESİ SOSYAL B L MLER ENST TÜSÜ KAMU YÖNET M VE S ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/1432/2050.pdf · bölgeleri, insan ve diğer canlılar için her zaman önem taşıyan

Çıralı halkının toplumsal-ekonomik konumlarını ortaya koymak üzere Temmuz

1988'de yapılmış bir araştırmanın bulguları, hem yerel halkın kıyı sorunlarına ve Çıralı

yöresindeki kıyı yönetimi çalışmalarına bakışını değerlendirmemize, hem de bu tür

programlarda halk katılımının önünde duran engellerin anlaşılmasına yardımcı

olabilir.567 Araştırmaya göre, köy halkı Çıralı’daki çevre sorunları ve doğanın

bozulmasına karşı oldukça duyarlıdır; bunda, halkın büyük bölümünün turizmle

uğraşmasının büyük payı bulunmaktadır. Yöre halkı, hazırlanmakta olan imar planı

hakkında bilgi sahibi değildir; ancak kendilerinin bu konuda aydınlatılmamasından da

yakınmaktadır. Araştırmaya katılanlardan bir bölümü, ellerindeki taşınmazları kaybetme

kaygısıyla plana olumsuz yaklaşmaktadır. Halk, genel olarak, Çıralıda kıyı yönetimi

çalışmalarını yürüten Doğal Hayatı Koruma Derneği’ne güvenmemekte, örgüt

yetkililerini kendilerinden uzak bulmaktadır. Kendilerinin karar verme sürecine

katılmalarında bir araç olarak kullanılan toplantıların da yararlı olmadığına

inanmaktadır. Kadınlar, bu toplantıların erkeklere göre düzenlendiğini, kendilerine

yönelik biçimde hazırlanmadığını düşünmektedir.

C.Trabzon Kıyı Yönetimi

Trabzon'da kıyı alanlarının karşı karşıya kaldığı çevre sorunlarına bir çözüm

bulma arayışı olarak nitelenebilecek, "Trabzon İlinde Kıyı Yönetimi" adlı projeye, 1996

yılında başlanmıştır. "Trabzon İli ve İlçeleri Eğitim, Kültür ve Sosyal Yardımlaşma

Vakfı"nın bir girişimi olan projeye "Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı, Küresel

Çevre Olanakları/ Küçük Ölçekli Projeler Programı" da akçal destekte bulunmuştur. Söz

konusu çalışma, ekolojik sistemlerin kendini yenileme kapasitesinin güçlendirilmesini,

yörenin kaynaklarının koruma-kullanma dengesi içinde yönetilmesini sağlamayı

amaçlamaktadır. Projeden edinilen deneyimlerin yöredeki diğer kıyı kentlerine örnek

oluşturabilmesi de bir diğer amaç olarak benimsenmiştir. Proje kapsamında

gerçekleştirilen etkinlikleri şöyle sıralamak olanaklı: Yöredeki çevre sorunlarına ilişkin

567 Aras Yumul, Andrzej Furman, Çıralı: A Socio-Economic Profile: The Final Report, Doğal Hayatı Koruma Derneği, (Basım yeri belirtilmemiş.), 1999.

290

Page 300: İVERSİTESİ SOSYAL B L MLER ENST TÜSÜ KAMU YÖNET M VE S ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/1432/2050.pdf · bölgeleri, insan ve diğer canlılar için her zaman önem taşıyan

olarak daha önce yapılmış olan araştırmaların derlenmesi; Trabzon ilindeki kıyı ve çevre

sorunlarıyla ilgili bir alan araştırmasının yapılması; kıyı sorunları ile ilgili kuruluşların

yetkilileri, gönüllü örgütler ve özel kesimin temsilcileri ile işbirliği arayışına girişilmesi.

Ayrıca, sözü edilen tarafların katılımıyla gerçekleştirilen bir toplantı ile yörenin

sorunları sergilenerek Trabzon ili için kurumsal yapılaşma önerileri ortaya konmuştur.568

Buradan da anlaşılabileceği gibi "Trabzon İlinde Kıyı Yönetimi" adlı proje yalnızca

araştırma aşamasında kalmış, uygulamaya ilişkin bir program ortaya koyamamıştır.

D.Patara Özel Çevre Koruma Bölgesi Yönetim Planı

Patara Özel Çevre Koruma Bölgesi, Muğla ve Antalya ili sınırları içinde yer

almaktadır. 1990 yılında özel çevre koruma bölgesi ilan edilen Patara için bir yönetim

planı hazırlanması, Akdeniz Çevresel Teknik Destek Programı (METAP) ve Avrupa

Birliği tarafından sağlanan yardım fonu ile gündeme gelmiştir. Patara yönetim planı

araştırmaları, METAP ve Dünya Bankası’nın desteği ile Çevre ve Kültür

Bakanlıklarınca gerçekleştirilmiştir. Çevre Bakanlığı adına Özel Çevre Koruma Kurumu

Başkanlığı, Kültür Bakanlığı adına ise Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Genel

Müdürlüğü çalışmaları yürütmüştür. Çalışmanın amacı, “çevresel duyarlılığı yüksek bir

bölgede çok sektörlü ve kapsamlı bir bilimsel yaklaşım ile doğal ve kültürel envanterin

korunması ve gelecek kuşaklara aktarılması için yapılması gerekenleri saptamak” olarak

belirlenmiştir. Yörenin ve yöre halkının ekonomik ve toplumsal gelişimini sağlamak için

yapılması gerekenleri belirlemek de araştırmanın bir başka amacını oluşturmaktadır.569

Yönetim planında, yörenin ekonomik, toplumsal ve doğal yapısı betimlenmiş, yönetime

ilişkin temel ilkeler belirlenmiş ve bunun sonucunda bir eylem planı hazırlanmıştır.570

568 Trabzon Vakfı, Trabzon İli Kıyı Yönetimi, Trabzon Vakfı, Ankara, 1996. 569 A. Saffet Atik, Ortak Çalışma Toplantısı Öncesi Patara Yönetim Planı Hakkında Özet Bilgiler (Taslak Sektör Raporları Genel Değerlendirmesi ve Yönetim Planı Kavramsal Yaklaşımı), Ankara, 1997, s.1. 570 A. Saffet Atik, Patara Özel Çevre Koruma Bölgesi Yönetim Planı: Final Rapor, Çevre Bakanlığı-Özel Çevre Koruma Kurumu Başkanlığı, Kültür Bakanlığı-Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Genel Müdürlüğü, Ankara, 1997.

291

Page 301: İVERSİTESİ SOSYAL B L MLER ENST TÜSÜ KAMU YÖNET M VE S ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/1432/2050.pdf · bölgeleri, insan ve diğer canlılar için her zaman önem taşıyan

Her ne kadar yönetim planında belirtilmese de, ‘çok sektörlü ve kapsamlı bir bilimsel

yaklaşım’ deyişinin bütüncül kıyı alanları yönetimine yapılan bir gönderme olduğunu

düşünülebilir.

Patara'ya benzer biçimde, 1990 yılında özel çevre koruma bölgesi ilan edilen

Göksu Deltası için hazırlanan yönetim planını da burada anmak gerekecektir. Özel

Çevre Koruma Kurumu ile Doğal Hayatı Koruma Derneği, 1995 yılında bu bölge için

bir yönetim planı hazırlanması konusunda anlaşmaya varmışlar. Bu işbirliğinin sonucu

olan “Göksu Deltası Özel Çevre Koruma Bölgesi Yönetim Planı” 1999 yılında

tamamlanabilmiştir. Bütüncül bir yaklaşım doğrultusunda hazırlanan plan,571 sulak

alanların işlev ve değerlerinin korunmasını, bölgede sürekli ve dengeli kalkınma ilkeleri

doğrultusunda politikalar izlenmesini ve koruma çalışmalarına halkın katılımının

sağlanmasını amaçlamaktadır. Göksu için hazırlanan yönetim planı, herhangi bir

kurumsal yapılanma önerisinde bulunmamış, planın uygulanmasını var olan yönetsel

yapıya bırakmıştır.

E.Karadeniz Çevre Programı

Uluslararası alanda kıyı yönetimi uygulamalarına ayrılan İkinci Bölüm'de

Karadeniz Çevre Programı ayrıntılı olarak incelendiği için burada yalnızca programın

Türkiye boyutu üzerinde durmakla yetinilecektir. Türkiye, Bulgaristan, Romanya,

Ukrayna, Rusya ve Gürcistan’ın kıyı ve deniz alanlarında ortak önlemler almak üzere

başlatılan Karadeniz Çevre Programı, 1992 yılında Bükreş'te kabul edilen "Karadeniz'in

Kirliliğe Karşı Korunması Sözleşmesi"ne dayanmaktadır. Daha önce de değinildiği gibi,

programın temel amacı, Karadeniz'de kıyısı bulunan ülkelerin çevre yönetimlerini

güçlendirmek, çevre sorunları konusundaki politikaların, yasal düzenlemelerin

571 Planın diliyle anlatmak gerekirse: “Yapılan ön araştırmalar, Göksu Deltası Özel Koruma Bölgesinin amacına ulaşabilmasi için gelşimelerin ‘entegre bir yönetim planlamasına’ dayandırılması gerektiğini ortaya çıkarmıştır. Entegre bir planlama, Deltayı değişik çıkar gruplarının kullanımına açık bağımsız bir kaynaklar dizisi olarak değil, birbirine bağlı sistemlerden oluşan bir bütün olarak ele alacaktır.” Bkz. Çevre Bakanlığı Özel Çevre Koruma Kurumu Başkanlığı, Doğal Hayatı Koruma Derneği, Göksu Deltası Özel Çevre Koruma Bölgesi Yönetim Planı, Ankara, 1999, s.x.

292

Page 302: İVERSİTESİ SOSYAL B L MLER ENST TÜSÜ KAMU YÖNET M VE S ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/1432/2050.pdf · bölgeleri, insan ve diğer canlılar için her zaman önem taşıyan

geliştirilmesini, yaşama geçirilmesini sağlamak ve bölgede sürekli ve dengeli

kalkınmayı gerçekleştirmeye yönelik önlemleri almaktır.

Türkiye’nin, Karadeniz Bölgesinde uygulayacağı bütüncül kıyı alanları

yönetiminin ana ilkelerini ve politikalarını “Karadeniz Entegre Kıyı Alanları Yönetimi

Politika ve Stratejileri”572 adlı yazanakta bulmak olanaklı. Buna göre, eylem planı

içinde, kara yönünde, İstanbul dışarıda olmak üzere, Türkiye kıyılarındaki 14 il, 174

ilçe ve 420 belediye bulunacak; deniz yönünde ise münhasır ekonomik bölge sınırı temel

alınacaktır.573 Kıyı ve deniz alanlarında sürekli ve dengeli kalkınmayı sağlamak eylem

planının ana amacı olacaktır. Bu amaç doğrultusunda türlü etkinliklerin çevre üzerindeki

etkilerinin belirlenerek önleyici önlemlerin alınması, acil durum planlaması ve çevresel

etki değerlendirmesi yapılması, çevreye duyarlı teknolojilerin kullanılması ve

özendirilmesi, kirleten öder ilkesinin yaşama geçirilmesi, kamuoyunun bilgilendirmesi,

halk katılımının sağlanması öngörülmüştür. Bütüncül kıyı alanları yönetimi sürecinde

uyulması gereken ilkeler de şu biçimde düzenlenmiş: Yönetimde yatay-düşey

bütüncüllüğün ve eşgüdümün kurulması; kıyının kara ve deniz yönünün kullanılmasında

bütüncüllüğün, sektörler arasında işbirliğinin sağlanması; doğa ile uyumlu bir

yaklaşımın geliştirilmesi; duyarlı ekosistemlerin korunması; toplumsal eşitlik ilkesinin

benimsenmesi; ekonomik araçlardan yararlanılması; deniz ulaşımının, çevreye duyarlı

turizmin ve kültür balıkçılığının geliştirilmesi; tarım sektörünün desteklenmesi.

Yazanakta bunların dışında, kaynaklardan sürdürülebilir bir biçimde yararlanmayı

kolaylaştırmak için sürdürülebilir insan yerleşimlerinin desteklenmesi, deniz akarsu ve

572 M. Remzi Sönmez, Nilgün Görer, Karadeniz Entegre Kıyı Alanları Yönetimi Politika ve Stratejileri, Küresel Çevre Fonu, Karadeniz Çevre Programı, Ankara, 1998. 573 Karadeniz Çevre Programı, Türkiye'de, Kırklareli, Kocaeli, Sakarya, Bolu, Zonguldak, Bartın, Kastamonu, Sinop, Samsun, Ordu, Giresun, Trabzon, Rize, Artvin illerini kapsamaktadır. İstanbul, özel durumu gereği, ayrı bir proje ile ele alınması gerektiği düşüncesiyle Karadeniz Çevre Programı'nın dışında bırakılmıştır. Kendine özgü, çözümü güç ve büyük akçal kaynak gerektiren sorunlara sahip olan İstanbul'un Programa alınmasının diğer yörelerdeki sorunları ve öncelikleri gölgeleyeceği düşünülmüştür.

293

Page 303: İVERSİTESİ SOSYAL B L MLER ENST TÜSÜ KAMU YÖNET M VE S ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/1432/2050.pdf · bölgeleri, insan ve diğer canlılar için her zaman önem taşıyan

tatlı su kaynaklarının korunması, kıyının korunması, kıyı erozyonunun önlenmesi,

doğal-kültürel zenginliklerin ve duyarlı ekosistemlerin korunması da öngörülmüştür.574

Türkiye'nin, Karadeniz Eylem Planı'nda ulusal eylem planı olan "Karadeniz

Ulusal Stratejik Eylem Planı-Türkiye: Teknik Öneriler Raporu"nun575 da yukarıdaki

çalışma doğrultusunda hazırlandığı görülmektedir. Bütüncül kıyı alanları yönetimi

ilkelerinin egemen olduğu yazanakta, bölgede gerilemekte olan ve gelişme gizilgücü

taşıyan sektörlere destek verilmesi, eko-turizmin ve kültür balıkçılığının almaşık

sektörler olarak geliştirilmesi, ticari balıkçılığın canlandırılması, deniz ulaşımının

iyileştirilmesi, tarım sektöründeki gerilemenin önlenmesi, yerel endüstrinin ve

KOBİ'lerin gelişmesinin desteklenmesi politikaları önerilmektedir.576 Plan'da, Karadeniz

Çevre Programı'nın Türkiye'de etken bir biçimde uygulanabilmesi için gereken tüzel ve

kurumsal değişikliklere yer verilmiştir. Buna göre, bölgede, bütüncül kıyı alanları

yönetiminin kısa sürede başlatılabilmesi ve konuya ilişkin tüzel çerçevenin

574 Sönmez, Görer, Karadeniz Entegre Kıyı Alanları Yönetimi Politika ve Stratejileri; M. Remzi Sönmez, “Karadeniz Entegre Kıyı Alanları Yönetimi Politika ve Stratejileri”, Erdal Özhan (Ed.), Türkiye’nin Kıyı ve Deniz Alanları II. Ulusal Konferansı Bildiriler Kitabı, 22-25 Eylül 1998, Kıyı Alanları Yönetimi Türkiye Milli Komitesi, Orta Doğu Teknik Üniversitesi, Ankara, 1998, s.15-20. 575 The Global Environment Facility, Black Sea Environmental Programme, Karadeniz Ulusal Stratejik Eylem Planı-Türkiye: Teknik Öneriler Raporu, (Basım yeri belirtilmemiş), 1999. 576 Yazanağın "İlkeler ve Stratejiler" başlığını taşıyan bölümde benimsenen ilkeler şunlar: "Faaliyetlerin çevre üzerindeki olası olumsuz etkilerinin önceden belirlenmesi ve buna karşı önleyici önlemlerin alınması (ihtiyat ilkesi); acil durum planlaması, çevresel etki değerlendirmesi gibi, önleyici tedbirlerin alınması, temiz teknolojilerin kullanımı ve teşvik edilmesi; çevre dostu teknolojilerin kullanımına ilişkin ekonomik araçların kullanımı ve kirleten öder ilkesi; kamunun ve çıkar gruplarının, çevre konusunda bilgilenme ve kararlara katılma haklarını kullanmalarına olanak veren şeffaflık ve kamu katılımı; Karadeniz havzası ülkeleri arasında, işbirliğinin geliştirilmesine ilişkin sınır ötesi sorumluluk ilkesi". Yazanakta ayrıca, Karadeniz kıyı alanlarında sürdürülebilir gelişmenin aracı olarak geliştirilecek ve uygulanacak olan entegre kıyı alanı yönetimi sürecinde uyulacak özel ilkelere de değinilmiş: "Yönetimde yatay ve düşey entegrasyon ve eşgüdüm; Kara su kullanım planlarının entegrasyonu, sektörler arası işbirliği; entegre kıyı alanı yönetiminde doğa uyumlu yaklaşım, değerli ve duyarlı ekosistemin korunması; sosyal eşitlik ve adalet; entegre kıyı alanı yönetimi araçlarının uygulanması (ÇED, stratejik ÇED, oto kontrol); ekonomik araçların uygulanması." Bkz. The Global Environment Facility, Black Sea Environmental Programme, Karadeniz Ulusal Stratejik Eylem Planı-Türkiye: Teknik Öneriler Raporu, (Basım yeri belirtilmemiş.), 1999, s.61.

294

Page 304: İVERSİTESİ SOSYAL B L MLER ENST TÜSÜ KAMU YÖNET M VE S ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/1432/2050.pdf · bölgeleri, insan ve diğer canlılar için her zaman önem taşıyan

oluşturulabilmesi için bir Bakanlar Kurulu Kararı çıkarılmalıdır. Kıyı yasası, kıyı

kuşağının topografik koşulları ve doğal kaynakları dikkate alınarak, bütüncül kıyı

alanları yönetimi ile ilgili konuları da kapsayacak biçimde yeniden düzenlenmelidir.

ÇED yönetmeliği gözden geçirilmeli, topluma ve çevreye karşı suçlar tanımlanarak

yasalarla belirlenmeli, yerel yönetimler için yapılması düşünülen yasal düzenlemeye hız

kazandırılmalı, çevre koruma ile ilgili fonlar ve teşviklerde değişiklik yapılmalıdır.

Daha önce de belirtildiği gibi, bugüne değin Karadeniz Çevre Programı'nın

tüzel ve yönetsel araçlarını oluşturmak üzere önemli adımlar atılmasına karşın,

Karadeniz Bölgesi'ne ilişkin yapılan bilimsel araştırmalar ve coğrafi bilgi sistemi (GIS)

dışında, uygulamada kayda değer bir ilerleme sağlanamamıştır. Bunda, farklı ekonomik

ve tüzel dizgeleri bulunan ülkeler arasında işbirliği ve eşgüdümü sağlamanın güçlükleri

de rol oynamaktadır.

F.Doğu Karadeniz Bölgesel Gelişme Planı

Doğu Karadeniz Bölgesel Gelişme Planı (DOKAP), özünde bir bölge kalkınma

planı olmasına karşın, sınırları içindeki kıyı alanlarını da çalışma kapsamına aldığı için

bütüncül kıyı alanları yönetimi açısından incelenmeye değer görülmüştür. DOKAP'ın

daha önce Güneydoğu Anadolu Projesi deneyiminde ortaya konmaya çalışılan bölgesel

kalkınma anlayışının ikinci bir aşamasını oluşturması öngörülmüştür. Bir açıdan

DOKAP, Türkiye'nin en geri kalmış bölgelerinden Karadeniz'in577 bir bütün olarak

planlanması, çalışmaların eşgüdüm içinde yürütülmesini sağlayacak düzeneklerin ortaya

konması biçiminde de değerlendirilebilir. Bu amaç doğrultusunda bugüne değin

yürütülen çalışmaları şöyle özetlemek olanaklıdır: DOKAP'ın ilk adımını, Karadeniz

Bölgesi için bir bölge kalkınma planı hazırlama üzere Japonya'ya yapılan teknik işbirliği

önerisi oluşturmaktadır. Bu açıdan, DOKAP'ın başlangıç tarihi olarak, Japonya'nın

577 Karadeniz Bölgesi, toplumsal-ekonomik gelişmişlik açısından, 7. Sırada yer almaktadır. İşsizlik, bölge dışına olan göç, tek sektöre dayanan ekonomik yapı, bölgenin en önemli sorunlarındandır. Bkz. DPT, VIII. Beş Yıllık Kalkınma Planı - Bölgesel Gelişme Özel İhtisas Komisyonu Raporu, Ankara, 2000, s.36.

295

Page 305: İVERSİTESİ SOSYAL B L MLER ENST TÜSÜ KAMU YÖNET M VE S ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/1432/2050.pdf · bölgeleri, insan ve diğer canlılar için her zaman önem taşıyan

Uluslararası İşbirliği Ajansı (JICA) ile sözleşmenin imzalandığı 17 Aralık 1998 kabul

edilebilir; ancak çalışmalara başlama tarihi Mart 1999'dur. Plan çerçevesinde

yürütülecek çalışmaların eşgüdümünü Devlet Planlama Teşkilatı'nın yapması, ilgili

oldukları konularda türlü kamu kurumları ile sektör temsilcilerinin de çalışmalara

katkıda bulunmaları öngörülmüştür. Karadeniz Bölgesi'nde toplam yedi ili578 kapsayan

planın amacı "i. Çalışma alanıyla Türkiye'nin diğer bölgeleri arasında var olan bölgesel

eşitsizlikleri ortadan kaldırmak üzere Doğu Karadeniz Bölgesi'nin kısa ve uzun dönemde

gelişmesini sağlayacak entegre bir kalkınma planının ortaya konması; ii. Plan

çerçevesinde öncelikli sektörlerin ve olası yatırım projelerinin belirlenmesi; iii. Çalışma

süresinde Türk personel ile işbirliği yaparak bu personelin planlama kabiliyetlerinin

geliştirilmesi" biçiminde belirlenmiştir. Konu ile ilgili uzmanların, sektör temsilcilerinin,

yerel halkın görüş ve önerilerini almak üzere toplantılar yapılmasını, ana plan yazanağı

dışında çeşitli konularla ilgili olarak (ekonomik sektörler, toplumsal sektörler, çevre,

mekan/altyapı gelişimi, kurumsal düzenleme) özel yazanaklar hazırlanmasını, DOKAP

kapsamında bugüne değin gerçekleştirilen çalışmalardan sayabiliriz.579 Bir anlamda bu

çalışmalarla söz konusu bölgenin doğal yapısı, türlü toplumsal-ekonomik özellikleri,

kentsel nitelikleri ortaya konmaya çalışılmıştır. Hazırlanan taslak yazanaklarda kıyı

alanları için de bir yönetim planının yapılması öngörülmüştür. Bütüncül kıyı alanları

yönetimi ilkeleri doğrultusunda kaleme alınan bu bölüm "kapsamlı kıyı yönetimi planı"

başlığını taşımaktadır.580 Genel olarak bütüncül kıyı alanları yönetimi ilkelerinin yaşama

578 DOKAP kapsamındaki çalışmalar Artvin, Bayburt, Giresun, Gümüşhane, Ordu, Rize ve Trabzon illerinde sürdürülecektir. 579 DPT, Japonya Uluslararası İşbirliği Ajansı, Doğu Karadeniz Bölgesel Gelişme Planı (DOKAP), Taslak Nihai Rapor: Ana Plan, C.II, Ankara, 2000, s.1-9 580 "Kapsamlı kıyı yönetimi planı: Karadeniz için kapsamlı bir kıyı yönetim planının hazırlanması, deniz kaynaklarını kullanan tüm ilgililerin bir araya gelmesini ve Karadeniz ekosistemine ait çeşitli konuları görüşmelerini sağlayacaktır. Bu çerçevede, öncelikli politikalar belirlenmeli ve ilgili hükümet kuruluşlarının yanı sıra, belediyelerin, araştırma enstitülerinin, balıkçı gruplarının, yerel iş topluluklarının ve sivil toplum kuruluşlarının katılımıyla bir yönetim planı hazırlanmalıdır. Planda, kıyı ve deniz kaynaklarının yönetiminin yanı sıra, deniz dolgusu, plajların korunması ve kıyıların güzelleştirilmesi konuları da yer almalıdır. Bu ortak girişim, merkezi hükümetle işbirliği içerisinde olan yerel kuruluşların desteğiyle, Karadeniz ekosisteminin yönetimi için bir ilk adım olabilir. Yerel halk, planlama sürecine, uygulamanın denetimine ve ilgili diğer faaliyetlere dahil edilmelidir. Bu

296

Page 306: İVERSİTESİ SOSYAL B L MLER ENST TÜSÜ KAMU YÖNET M VE S ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/1432/2050.pdf · bölgeleri, insan ve diğer canlılar için her zaman önem taşıyan

geçirilmesini öneren yazanakta, özel olarak, atık suların arıtılması ve katı atık yönetimi

için yerel yönetim birliklerinin kurulması, Karadeniz çevre veri tabanının oluşturulması

ve Karadeniz Teknik Üniversitesi'nde deniz bilimleri ile ilgili yeni bölümlerin açılması

üzerinde durulmaktadır. DOKAP çalışmalarının Karadeniz Eylem Planı ile birlikte

yürütülmesi de yazanaklarda değinilen bir başka konu.581 Bunun dışında, "Karadeniz

kıyısında daha iyi bir çevre yönetiminin sağlanması için bilgi ve fikir alışverişini teşvik

etmek, tüm pay sahiplerinin katılımıyla Karadeniz kıyı çevresinden sorumlu bir yönetim

birimi oluşturmak" üzere "Katılımcı Karadeniz Kıyı Yönetimi" adıyla bir programın

başlatılması da tasarlanmaktadır.582

III.Diğer Girişimler

Bu bölümde özgül bir kıyı yönetimi uygulaması süreci içinde yer almayan

ancak, araştırma, teknik destek sağlama, eşgüdüm sağlama gibi işlevleri yerine getirmek

üzere başlatılan kimi girişimlere yer verilecektir. Doğrudan doğruya kıyı yönetimi

uygulamalarına katılmayan, ancak özellikle kıyının kara yönünde gözlenen kimi

sorunlara çözüm bulma amacıyla kurulmuş olan Güney Antalya Turizmi Geliştirme

Altyapı İşletme Birliği (GATAB), Akdeniz ve Karadeniz ölçeğinde bir araştırma

kurumu olan MEDCOAST, kıyı alanları ile araştırmalarda bulunmak, kıyı sorunlarının

çözümü konusunda uğraş gösteren türlü kesimler arasında işbirliğini sağlamak üzere

oluşturulan bir kurul olan Kıyı Alanları Türkiye Milli Komitesi bunlardandır. Turizm

bölgelerindeki altyapı gereksinimini karşılamak amacıyla Turizm Bakanlığı'nca 1989

yılında başlatılan "Akdeniz-Ege Turizm Altyapısı Kıyı Yönetimi Projesi"ni de (ATAK),

sürecin başarılı olması, şeffaf bilgi sistemlerinin oluşturulması ile mümkün olacaktır." DPT, Japonya Uluslararası İşbirliği Ajansı, Doğu Karadeniz Bölgesel Gelişme Planı (DOKAP) - Taslak Nihai Rapor: Çevre, C.V, Ankara, 2000, s.61. 581 a.g.y., s.60-63. 582 DPT, Japonya Uluslararası İşbirliği Ajansı, Doğu Karadeniz Bölgesel Gelişme Planı (DOKAP), Taslak Nihai Rapor: Proje Raporları, C.VIII, Ankara, 2000, s.26.

297

Page 307: İVERSİTESİ SOSYAL B L MLER ENST TÜSÜ KAMU YÖNET M VE S ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/1432/2050.pdf · bölgeleri, insan ve diğer canlılar için her zaman önem taşıyan

eklemek gerekecektir. 583 Önceki sayfalarda kimi uluslararası örgütlerin Türkiye'deki

etkinliklerine, destekledikleri kıyı yönetimi dolayısıyla söz edilmişti. Bu bölümde Dünya

Bankası, OECD gibi örgütlerin daha önce üzerinde durulmayan Türkiye kıyılarına

yönelik diğer çalışmaları incelenecektir.

A.Güney Antalya Turizmi Geliştirme Altyapı İşletme Birliği (GATAB)

1989 yılında Antalya Valiliğinin öncülüğünde oluşturulan “Güney Antalya

Turizmi Geliştirme Altyapı İşletme Birliği” (GATAB), Kemer ilçesi ile altı köyü

kapsayan bir yerel yönetim birliğidir.584 Birliğin çalışma alanı oldukça geniş

tutulmuştur, içme suyu, kanalizasyon, arıtma, çöp toplama gibi altyapı çalışmalarını

yönetmek, çevre sorunlarının çözümü konusunda önlemler alıp gereken cezaları

uygulamak, itfaiye tesisleri kurmak, çevrenin etkin denetimini sağlamak için özel

güvenlik ağı kurmak gibi görevler birliğe devredilmiştir. Birliğin tüzüğünde, görev

alanına giren işleri yürütmek için denetim yetkisi Birlikte kalmak koşulu ile şirket

kurulabileceği ya da kurulmuş şirketlere ortak olunabileceği de belirtilmiştir.585 Birlik

tüzüğünde yer alan bu maddeye göre, içme suyu, atıksu, katı atık, ambulans, yangın

583 Dünya Bankası'ndan alınan bir kredi ile Turizm Bakanlığı'nca 1989 yılında uygulamaya konan projenin ilk adı "Güney Anadolu Çevre Projesi"dir. Bu çerçevede, bugüne değin yapılan çalışmalar şöyle sıralanabilir: Nüfus kestirimleri doğrultusunda, Akdeniz ve Ege kıyılarındaki turizm beldelerinin gelecekteki -1990-2020yılları arası- altyapı gereksinimlerinin hesaplanması, yöredeki belediyelerin altyapı hizmetlerini yerine getirmek üzere birlikler kurulması ve söz konusu hizmetler için gerekli olan akçal kaynağın yurtdışından edinilmesi, Kuşadası, Marmaris, Alanya havzaları için katı atık depoloma ve yok etme tesislerinin yapımı. Projeyi Dünya Bankası'nın yanı sıra Japon ve Alman hükümetleri de desteklemiştir. Projenin hazırlanmasında bir Türk (SU-YAPI) ve iki Alman firması (Gesellschaft für Kanalisation und Wasserversorgung ve Rhein-Ruhr Ingenieurs) görev almışlardır. Bkz. Elmas Arısoy, "Akdeniz-Ege Turizm Altyapısı ve Kıyı Yönetimi (ATAK) Projesi Kapsamında Kuşadası Havzasında Yapılan Çalışmalar", Kıyı Sorunları ve Çevre Sorunları Sempozyumu, 10-11 Kasım 1994, Kuşadası Belediyesi Yayınları, Kuşadası, 1994, s.1 -9; N. Orhan Baykan, "Ege Kıyı Şeridi Yerleşimlerinde Yeraltı Suyu Tuzlanması", Kıyı Sorunları ve Çevre Sorunları Sempozyumu, 10-11 Kasım 1994, Kuşadası Belediyesi Yayınları, Kuşadası, 1994, s.77; Feral Eke, Kıyı Mevzuatının Gelişimi ve Planlama, T.C. Bayındırlık ve İskan Bakanlığı, Ankara, 1995, s.40, 41. 584 Antalya İl Özel İdaresi, Kemer, Beldibi, Çamyuva ve Göynük Belediyeleri ile Kuzdere, Tekirova, Ulupınar, Çavuşköy, Beycik Köyleri GATAB'a üyedir. 585 Güney Antalya Turizm Geliştirme ve Altyapı İşletme Birliği Tüzüğü, m.6/f.

298

Page 308: İVERSİTESİ SOSYAL B L MLER ENST TÜSÜ KAMU YÖNET M VE S ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/1432/2050.pdf · bölgeleri, insan ve diğer canlılar için her zaman önem taşıyan

söndürme, zararlılarla mücadele gibi türlü hizmetleri görmek üzere “ALTAŞ” adlı bir

şirket kurulmuştur. Bu örgütlenme aynı zamanda Türkiye’deki ilk turizm altyapı

birliğidir. Bu tür bir şirketinden kurulmasında, bürokrasiden kaynaklanan kimi sıkıntıları

aşma kaygısının -örneğin nitelikli personele daha fazla ücret ödeyebilmek gibi- etkili

olduğu anlaşılmaktadır. GATAB'dan bağımsız olarak özel hukuk hükümlerine göre

çalışan ALTAŞ’ın %51’i birliğin, %49’u da turizm girişimcilerinin elindedir. Dünya

Bankası’nın da desteklediği birliğin yarı-özel statüde etkinliklerini gerçekleştirdiği

söylenebilir.586

B.MEDCOAST

Akdeniz ve Karadeniz kıyılarına yönelik uluslararası bir araştırma kurumu olan

MEDCOAST'u da, sekreteryası ve merkezi Türkiye'de bulunduğu için, bu bölüm içinde

değerlendirmek uygun görülmüştür. MEDCOAST'un temeli Temmuz 1996'da,

EUROCOAST Association'ın düzenlediği "Littoral 1990" adlı toplantıda atılmıştır.

Böyle bir girişimin ardında, kıyı alanlarının korunması ve geliştirilmesi konusunda

uluslararası alanda bilimsel işbirliğini sağlamak düşüncesi yatmaktadır. Özellikle

Akdeniz ve Karadeniz bölgelerine ilişkin olarak sürdürülmekte olan araştırmaların

birbirinden kopukluğunun, böyle bir girişimin başlatılmasının temel nedenlerinden biri

olduğu söylenebilir. MEDCOAST'un temel amaçları, konferanslar düzenlemek, eğitim

etkinliklerinde bulunmak, Akdeniz ve Karadeniz'e yönelik ortak araştırmalar yapmak

olarak belirlenmiş; böylece, her iki denize kıyısı bulunan ülkeler arasında bilimsel ve

teknik işbirliğinin geliştirilmesi amaçlanmıştır.587

586 Ayrıca Bkz. Bülent Topkaya, Bahar Kalkanoğlu, Hakan Oğuz, “Kıyı Bölgeleri İçin Çevre Yönetim Şekli: GATAB”, Erdal Özhan (Ed.), Türkiye’nin Kıyı ve Deniz Alanları I. Ulusal Konferansı Bildiriler Kitabı, 24-27 Haziran 1997, Kıyı Alanları Yönetimi Türk Milli Komitesi, Orta Doğu Teknik Üniversitesi, Ankara, 1997, s.22-24; Birgül Ayman Güler (Ed.), Su Hizmetleri Yönetimi: Genel Yapı, TODAİE, Yerel Yönetimler Araştırma ve Eğitim Merkezi, Ankara, 1999, s.202-205. 587 MEDCOAST'un etkinlik alanları uluslararası konferansların önemli bir yeri bulunuyor. Bugüne değin MEDCOAST'ın öncülüğünde gerçekleştirilen ve UNEP-Akdeniz Eylem Planı, UNESCO, Avrupa Birliği GEF gibi uluslararası örgütlerinde desteklediği söz konusu konferansları şöyle

299

Page 309: İVERSİTESİ SOSYAL B L MLER ENST TÜSÜ KAMU YÖNET M VE S ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/1432/2050.pdf · bölgeleri, insan ve diğer canlılar için her zaman önem taşıyan

C.Kıyı Alanları Türkiye Milli Komitesi

Türkiye’de kıyı yönetiminin gelişim süreci incelenirken değinilmesi gereken bir

diğer gelişme de, kıyı alanları ile ilgili araştırmalarda bulunmak, kıyı sorunlarının

çözümünde rol oynayabilecek taraflar arasında eşgüdüm kurmak amacıyla bir kurulun

oluşturulmasıdır. Orta Doğu Teknik Üniversitesi’nin çıkardığı bir yönetmelikle kurulan

“Kıyı Alanları Yönetimi (KAY) Türkiye Milli Komitesi”nin amacı “kıyı alanlarının

dengeli, uzun erimli ve etkin bir biçimde ve kaynağı yok etmeyen düzeyde

kullanılmasına, bu alanlarımızın doğal özelliklerinin korunmasına katkıda bulunmak

üzere, ilgili çalışmaları özendirmek ve desteklemek; üniversiteler, kamu ve özel sektör

kuruluşları ve gönüllü kuruluşlar arasında iletişim ve işbirliğini güçlendirmek” olarak

belirlenmiştir.588

Kıyı Alanları Türkiye Milli Komitesi’nin gerçekleştirdiği etkinlikler arasında,

birincisi589 24-27 Haziran 1997, ikincisi590 ise 22-25 Eylül 1998 tarihlerinde düzenlenen

sıralamak olanaklı: Antalya (2-5 Kasım 1993), First International Conference on the Mediterranean Coastal Environment; Tarragona, İspanya ,The Second International Conference on the Mediterranean Coastal Environment; Qawra, Malta (11-14 Kasım 1997), Third International Conference on the Mediterranean Coastal Environment; Antalya (9-13 Kasım 1999), Fourth International Conference on the Mediterranean Coastal Environment, Antalya (27-30 Mart 1999), Wind and Wave Climate of the Mediterranean and the Black Sea. Bunların yanında 2-5 Kasım'da Sarıgerme'de ve 10-12 Nisan 2000'de Ispra (İtalya) da yapılan iki atölye çalışmasını da anmak gerekir. Bkz. MEDCOAST: What is MEDCOAST?, (http://www.metu.edu.tr/home/ wwmdcst/ index.html), Ağustos 2000; Erdal Özhan, "MEDCOAST: A Network Contributing to the Integrated Coastal and Sea Management in the Mediterranean and the Black Sea, Erdal Özhan (Ed.), Proceedings of the International Workshop on ICZM in the Mediterranean & Black Sea: Immediate Needs for Research, Education-Training & Implementation, 2-5 November 1996, Sarıgerme, Turkey, MEDCOAST, Middle East Technical University, Ankara, Turkey, s.5-7; Erdal Özhan, "An NGO Role in Enhancing Integrated Coastal Management in the Mediterranean and the Black Sea: The MEDCOAST Experience", Ocean & Coastal Management, 2000, Vol. 43, Nos 4-5, s.389-407. 588 RG, 18.01.1993, S.21469. 589 Özhan, E. (Ed.), Türkiye’nin Kıyı ve Deniz Alanları I. Ulusal Konferansı Bildiriler Kitabı, 24-27 Haziran 1997, Kıyı Alanları Yönetimi Türk Milli Komitesi, Orta Doğu Teknik Üniversitesi, 1997, Ankara 590 Özhan, E. (Ed.), Türkiye’nin Kıyı ve Deniz Alanları II. Ulusal Konferansı Bildiriler Kitabı, 22-25 Eylül 1998, Kıyı Alanları Yönetimi Türkiye Milli Komitesi, Orta Doğu Teknik Üniversitesi, 1998, Ankara.

300

Page 310: İVERSİTESİ SOSYAL B L MLER ENST TÜSÜ KAMU YÖNET M VE S ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/1432/2050.pdf · bölgeleri, insan ve diğer canlılar için her zaman önem taşıyan

“Türkiye’nin Kıyı ve Deniz Alanları Ulusal Konferansı”nı da anmak gerekir. Kıyı ve

deniz sorunları konusunda üniversitelerden, kamu kuruluşlarından, yerel yönetimlerden,

özel sektörden ve gönüllü örgütlerden temsilcileri bir araya getiren konferansların bir

özelliği hem katılımcılar hem de tartışılan konular açısından geniş kapsamlı olmasıdır.

Birinci toplantı sonunda kabul edilen “Konferans Sonuç Bildirgesi”nde yer alan öneriler

şöyle özetlenebilir: Kıyı alanları ile ilgili çalışmaları desteklemek, çeşitli kurumlar

arasında işbirliği ve eşgüdümü sağlamak üzere TÜBİTAK çatısı altında bir birim

kurulması; büyük projelerin uygulanmasından önce, yaptırılan araştırma ve proje

çalışmalarının yeterliliğini ve kalitesini değerlendirmek üzere ilgili kamu çalışanlarının

yanı sıra üniversite öğretim üyelerinin de üyesi olduğu bir “Üst Kurul” oluşturulması;

ÇED çalışmalarını yürüten gruplarda, kıyı ve deniz alanlarıyla ilgili çeşitli uzmanlık

alanları temsilcilerinin bulunmasının zorunlu tutulması; Ulaştırma Bakanlığı

bünyesindeki “Demiryolları, Limanlar ve Hava Meydanları İnşaatı Genel

Müdürlüğü”nden limanla ilgili yetkilerin alınarak yeni kurulacak olan “Kıyı ve Deniz

Yapıları İnşaatı Genel Müdürlüğü”ne bırakılması ve bu kuruluşa kıyı ve deniz yapılarını

planlama, araştırma ve projelendirme çalışmalarıyla ilgili kurum ve kuruluşlar arasında

eşgüdümü sağlama ve denetleme yetkisinin verilmesi; “bütünleşik” yönetim

uygulamalarında eşgüdüm ve işbirliğini sağlamak üzere, Bakanlıklar üstü konumda

olacak bir eşgüdüm kurumunun oluşturulması; kıyı ve deniz alanlarının yönetilmesi ve

korunması yönünde eğitim programlarının düzenlenmesi; insan gereksinimlerinin yanı

sıra ekolojik değerlerin korunmasına da öncelik veren “ekolojik planlama” yaklaşımının,

“ekosistem yönetimi”nin benimsenmesi; sivil toplum örgütlerinin katılım ve katkısının

sağlanması.591 Konferans sonunda yapılan önerilerin kıyı alanları konusunda çağdaş

dünyada benimsenen ilkelerle büyük ölçüde koşutluk taşıdığı görülüyor. Bu durum bir

anlamda, Dünya Bankası’nın, Birleşmiş Milletler’in türlü yayınlarında dile getirilen

bütüncül kıyı alanları yönetimi ilkelerinin Türkiye’ye bir yansıması olarak da

değerlendirilebilir.

591 a.g.y., s.iii-iv.

301

Page 311: İVERSİTESİ SOSYAL B L MLER ENST TÜSÜ KAMU YÖNET M VE S ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/1432/2050.pdf · bölgeleri, insan ve diğer canlılar için her zaman önem taşıyan

Komite'nin gerçekleştirdiği bir başka etkinlikse, çalışmanın önceki sayfalarında

değinilen "Bodrum Yarımadası Kıyı Alanları Yönetimi Projesi"dir. GEF'in akçal desteği

ve türlü sivil toplum örgütlerinin işbirliği ile 193-1995 yılları arasında gerçekleştirilen

çalışma, daha çok, bütüncül yönetim anlayışının Türkiye'de yerleşmesini amaçlayan bir

araştırma projesidir. Proje kapsamındaki çalışmalar uygulamadan çok kuramsal düzeyde

sürüdürülmüş, yörenin türlü sorunları belirlenip, etkin bir kıyı yönetiminin

uygulanabileceği kurumsal yapılanma için kimi önerilerde bulunulmuştur.592

D.Uluslararası Örgütler

Bu bölümde Türkiye'de doğrudan doğruya yeni kıyı yönetimi uygulamaları

başlatan, var olan bir çalışmayı destekleyen ya da yalnızca dolaylı bir biçimde

Türkiye'nin kıyı politikasını etkileyen uluslararası örgütlere değinilecektir. Önceki

bölümlerde -Akdeniz Eylem Planı ve Karadeniz Çevre Programı kapsamında- daha

ayrıntılı olarak ele alındığı için Birleşmiş Milletler, GEF gibi uluslararası örgütler

inceleme dışında bırakılacaktır.

1.Dünya Bankası

Türkiye kıyılarında son yıllarda gözlenmeye yeni yönetim deneyimleri

incelendiğinde, bunların büyük bir bölümünün Dünya Bankası'nın akçal-teknik desteği

ile gerçekleştirildiği görülecektir. Banka'nın kıyı bölgelerindeki kimi altyapı projelerine

de destek verdiği, çevre sorunları ve kıyı alanları ile ilgili bilimsel araştırmalar

yaptırdığı, toplantılar düzenlediği de bilinmektedir. Bundan ötürü Dünya Bankası'na bu

bölüm içinde yer vermek yanlış olmayacaktır.

Dünya Bankası'nın Türkiye kıyılarına yönelik ilk etkinliği, 1991 yılında,

Türkiye kıyılarının durumunu fiziksel ve yönetsel açılardan ele alan ve kimi öneriler

592 Global Environment Facility, Turkish National Committee on Coastal Zone Management, Bodrum Peninsula Coastal Zone Management, (Basım yeri belirtilmemiş), 1995.

302

Page 312: İVERSİTESİ SOSYAL B L MLER ENST TÜSÜ KAMU YÖNET M VE S ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/1432/2050.pdf · bölgeleri, insan ve diğer canlılar için her zaman önem taşıyan

getiren bir yazanak hazırlatmak olmuştur.593 Yapıtta özetle, Türkiye’de yasal ve

kurumsal açıdan çok başlılığın yaşandığı; sektörel yönetimler arasında eşgüdümü

sağlayacak, yerinden yönetim ilkesine göre kurulmuş, kapsayıcı bir yönetimin

kurulmasının gerekli olduğu; kıyının daha geniş bir biçimde tanımlanması gerektiği;

yeterli teknik ve akçal desteğin sağlanması; kıyıların tehlike altında olduğu gerçeğinin

kamuya duyurulması; planların onaylanması ve ruhsat verme gibi yetkilere sahip olan,

kamu kuruluşları, özel sektör ve gönüllü örgütlerin temsilcilerinden oluşan bir kıyı

kurulunun kurulması önerilerinde bulunulmuştur.

Söz konusu Dünya Bankası yazanağını tartışmak, yazanakta önerilen yönetim

modelinin Türkiye'nin yönetsel yapısı ile uyumunu sorgulamak üzere aynı yıl Kalkan’da

yapılan toplantıda dile getirilen görüş ve öneriler şöyle özetlenebilir:594 Türkiye’de kıyı

alanlarının yönetiminde çok sayıda yasa ve kurumun etkili olması türlü sorunları da

beraberinde getirmektedir. Korunması gereken yerlerde genellikle birden fazla örgütün

sorumlu bulunması yetki ve sorumluluk çatışmasına yol açmaktadır. Bu nedenle sektörel

ve parçacıl yaklaşımların bırakılarak daha kapsamlı bir yaklaşımın geliştirilmesi

zorunludur. Turizm, kültür, özel koruma bölgeleri gibi sektörel alanların ve bunlardan

sorumlu olan örgütlerin durumu yeniden belirlenmelidir. Kıyı bölgesindeki gelişimi

yönlendirmek ve denetlemek için yerel ve özeksel yönetim arasında yeni bir yönetim

düzeyi oluşturulmalıdır. Yasal düzenlemelerde birbirleriyle çelişkili görünen hükümler

belirlenmeli, kapsamlı bir yönetim için gereken düzenlemeler yapılmalıdır. Söz konusu

toplantıda, Dünya Bankası'nca hazırlanan yazanağın genelde olumlu karşılandığı, ancak

593 Coastal Zone Management (CZM) in Turkey, Mediterranean Environment Technical Assistance Program (METAP) Consultant Report, 15 May 1991. 594 Akdeniz Çevre Teknik Yardım Programı (METAP), Türkiye’de Kıyı Alanları Yönetimi: Toplantı Sonuçları-Öneriler (Çevre Bakanlığı ve Dünya Bankası Ortak Toplantısı), Kalkan 5-7 Temmuz 1991; ayrıca Bkz. Erdal Özhan, “Coastal Zone Management in Turkey”, Ocean & Coastal Management, Vol.30, Nos 2-3, s.169.

303

Page 313: İVERSİTESİ SOSYAL B L MLER ENST TÜSÜ KAMU YÖNET M VE S ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/1432/2050.pdf · bölgeleri, insan ve diğer canlılar için her zaman önem taşıyan

“kıyı kurulu” kurulması önerisinin, öngörülen biçimiyle Türk kamu yönetimi dizgesine

çok da uygun olmadığı görüşüne kimi eleştiriler yöneltilmiştir.595

Dünya Bankası Türkiye'de kıyı alanlarının yanı sıra kimi çevre sorunları ile

ilgili projelere de destek vermektedir; dolaylı biçimde kıyı alanlarını da ilgilendiren bu

projeler şöyle özetlenebilir: 1996 yılında, koruma alanları ve sürdürülebilir kaynak

yönetimi konusunda dört ayrı yerde, Artvin’deki Camili ormanlık alanında, Kayseri’deki

Sultan Sazlığı’nda, Köprülü Kanyon Ulusal Parkı’nda ve Kırklareli’nin İğneada

yöresinde örnek projeler başlatılmıştır. Bu çalışmaların ortak amacı, uluslararası açıdan

önemi olan ormanlar, sulak alanlar gibi doğal değerlerin biyolojik çeşitliliğini korumak

ve çevrebilimsel açıdan bütünlüğünü sağlamaktır.596 1997-1998 yılları arasında da,

Antalya Büyükşehir Belediyesi’nce katı atık sistemi kurulmasına,597 1996-1997 arasında

Marmaris’te598 ve Çeşme Alaçatı’da599 içme suyu sağlanması ve kanalizasyon sisteminin

yapılmasına destek olmak amacıyla iki ayrı proje uygulamaya konmuştur.

Dünya Bankası'nın Türkiye kıyılarına yönelik etkisinin yalnızca kıyı yönetimi

projeleri bazında ele almanın eksik olacağı belirtilmişti. Dünya Bankası'nın türlü altyapı

projeleri için akçal destekte bulunması, kıyılara ilişkin kimi yeni sonuçlar da

595 Dünya Bankası'nın yazanağında önerilen kurul, kıyı alanları alanında sunulacak türlü hizmetler arasında eşgüdümü sağlayacak, planlama ve imar konularında yetkili olacaktı. Ancak bu öneriye, tüzel düzenlemelerin güvence altına almadığı bu tür bir örgütlenmenin yalnızca danışma organı niteliğinde kalacağı, bugünkü yönetsel yapı içinde, sözü edilen karma yapılı kurulun kamu hizmetlerinde söz sahibi olamayacağı, dolayısıyla işlevini yitireceği biçiminde eleştiriler getirilmiştir. Bkz. (Ruşen Keleş ve Mümtaz Soysal'ın konuşmaları), Türkiye’de Kıyı Alanları Yönetimi: Akdeniz Çevre Teknik Yardım Programı (METAP), Toplantı Sonuçları-Öneriler, Kalkan, 5-17 Temmuz 1991, s.19-24. 596 World Bank, Turkey-Protected Areas and Sustainable Resource Management, Turkey-Biodiversity and Natural Resource Management Project, (http:\\www.worldbank.com), Temmuz 2000. 597 World Bank, Turkey-Antalya Solid Waste Management, (http:\\www.worldbank.com), Mart 2000. 598 World Bank, Turkey-Marmaris Water Supply and Sewerage Project, (http:\\www.worldbank. com), Mart 2000. 599 World Bank, Turkey-Cesme-Alacati Water Supply and Sewerage Project, (http:\\www.world bank.com), Mart 2000.

304

Page 314: İVERSİTESİ SOSYAL B L MLER ENST TÜSÜ KAMU YÖNET M VE S ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/1432/2050.pdf · bölgeleri, insan ve diğer canlılar için her zaman önem taşıyan

doğurmaktadır. Geleneksel olarak kamu kesimi eliyle yürütülen içme suyu,

kanalizasyon, arıtma tesisleri gibi hizmetlerin, Dünya Bankası'nın verdiği kredi ya da

borçların bir ön koşulu olarak kamu kesiminin dışlanarak pazar düzenekleri içinde

yerine getirilmesi, söz konusu dolaylı etkilerden bir diğeri olarak burada anılabilir.600

Kuşkusuz, sözü edilen etki, Dünya Bankası'nın uygulamaya çalıştığı yapısal uyarlama

politikalarının Türkiye'de kamu yönetimine bütüncül etkisinin yalnızca bir bölümünü

oluşturmaktadır.

2.OECD

Türkiye'de yeni belirlemeye başlayan kıyı yönetimi uygulamalarında OECD de

söz sahibi uluslararası örgütler arasında. OECD, 23 Temmuz 1992 tarihinde bütüncül

kıyı alanları yönetimi üzerine bir tavsiye kararı yayınlamıştır. Üye ülkelerde bütüncül

kıyı alanları yönetiminin uygulanmasını temel alan bu karar, kıyı alanındaki değişik

sektörler arasında bütünleşmenin sağlanmasını, veri elde etme ve izleme dizgelerinin

kurulmasını, çevresel önlemlerde ekonomik ve toplumsal ölçütlerin birlikte göz önünde

bulundurulmasını, halk katılımını, eğitimin ve bilinçlendirmenin yaygınlaştırılmasını,

kirleten öder ilkesini ve kıyı alanlarındaki yerel, ulusal ve uluslararası girişimler

arasında eşgüdümün kurulmasını öngörmektedir.601 Söz konusu kararın üye ülkelerdeki

etkilerini ortaya koymak amacıyla yapılan bir çalışmada, OECD'nin anılan kararının,

Türkiye'de kıyı yönetimi ile ilgili tüzel düzenlemelere olumlu yönde etkide bulunduğu

belirtilmektedir.602

600 İSKİ, Çukurova Kentsel Gelişme Projesi, Bursa Su ve Çevre Sağlığı Projesi (1993) ve Antalya Su ve Çevre Sağlığı Projesi (1995) uygulamaları aracılığıyla kamu yönetimi dizgesine bulunulan etki için Bkz. Birgül Ayman Güler, "Küreselleşme ve Yerelleşme: Yerel Altyapı Sektörü", Çağdaş Yerel Yönetimler, Temmuz 1997, Cilt 6, S.3, s.62-77. 601 Organisation for Economic Co-operation and Development, Coastal Zone Management: Integrated Policies, Paris, 1993, s.7-8. 602 Organisation for Economic Co-operation and Development, Integrated Coastal Zone Management: Review of Progress in Selected OECD Countries, OCDE/GD (97) 83, Paris, 1997, s.10.

305

Page 315: İVERSİTESİ SOSYAL B L MLER ENST TÜSÜ KAMU YÖNET M VE S ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/1432/2050.pdf · bölgeleri, insan ve diğer canlılar için her zaman önem taşıyan

3.Akdeniz Çevresel Teknik Destek Programı (METAP)

Bu bölümde değinilmesi gerektiği düşünülen bir diğer örgütlenme de Akdeniz

Çevresel Teknik Destek Programı (METAP). METAP, 1990 yılında Akdeniz

bölgesindeki türlü çevre sorunlarına akçal ve teknik destek sağlamak üzere kurulmuştur.

Programın akçal kaynağı, Avrupa Birliği, Avrupa Yatırım Bankası, Birleşmiş Milletler

Kalkınma Programı ve Dünya Bankası'dır.603 Akdeniz ülkeleri için türlü çevre yönetimi

projeleri hazırlamak, bu ülkelerdeki çevre yönetimini güçlendirmek, çevreye duyarlı

politika önerilerini desteklemek ve buralardaki çevre yatırım kararlarını desteklemek

programın ana amacıdır.604 METAP'ın Türkiye'de kıyı alanlarına yönelik ilk girişimi

1991 yılında Kalkan'da kıyı alanları yönetimi üzerine bir toplantı düzenlemek

olmuştur.605 Bunun dışında METAP Türkiye'de, bugüne değin, katı atık yönetimi,606

Çevre Bakanlığı'nın kurumsal açıdan güçlendirilmesi, kıyı alanları yönetimi ve çevre ile

ilgili kimi projelere destek sağlamıştır.607

IV.Türkiye'de Kıyı Yönetimi Girişimlerinde Önerilen Kurumsal Yapı

Bu bölümde, son dönemde Türkiye'de kıyı yönetimi alanında başlatılan

girişimlere egemen olan yönetim anlayışı üzerinde durulacak; söz konusu deneyimlerde

uygulamaya yönelik olarak önerilen kurumsal ve örgütsel yapılanma biçimleri ve

603 Ivica Trumbic, An Assessment of Integrated Coastal Area Management Initiatives in the Mediterranean: Experiences from METAP and MAP (1988-1996), Priority Actions Programme Regional Activity Centre (PAP/RAC), Split, 1997, s.11. 604 What is METAP ?, (http://www.metap.org), Şubat 2000; METAP History, (http://www.metap. org/ history.htm), Şubat 2000. 605 Akdeniz Çevre Teknik Yardım Programı (METAP), Türkiye’de Kıyı Alanları Yönetimi: Toplantı Sonuçları-Öneriler (Çevre Bakanlığı ve Dünya Bankası Ortak Toplantısı), Kalkan, 5-7 Temmuz, 1991. 606 METAP bugüne değin, Türkiye'de Marmaris, Diyarbakır, Mersin, Marmara Bölgesi su ve kanalizasyon projelerine akçal destekte bulunmuştur. Bkz. Mediterranean Environmental Technical Assistance Programme, Country Priorities: Turkey, (htttp://www.metap.org/turkey. htm), Şubat 2000. 607 Devlet Planlama Teşkilatı, Türkiye Ulusal Çevre Stratejisi ve Eylem Planı, 2. Baskı, Şubat 1999, Ankara, s.11.

306

Page 316: İVERSİTESİ SOSYAL B L MLER ENST TÜSÜ KAMU YÖNET M VE S ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/1432/2050.pdf · bölgeleri, insan ve diğer canlılar için her zaman önem taşıyan

öngörülen yönetsel düzeneklerin dayandığı temel ilkeler sergilenmeye çalışılacaktır.

Böylece, kıyı alanları için getirilmek istenen yeni düzenlemelerin hangi ilkeler

doğrultusunda biçimlendirildiği, nasıl bir anlayışın ürünü olduğu çözümlenmeye

çalışılacaktır. Kıyı alanları yönetiminde benimsenen yeni yaklaşımlarla son yıllarda

kamu yönetimi anlayışında gözlenen değişiklikler arasında bir koşutluğun kurulup

kurulamayacağı ya da söz konusu yaklaşımların son dönemde ortaya çıkan toplumsal-

ekonomik dönüşümlerden ne ölçüde etkilendiği de burada ele alınacaktır. Bu bağlamda,

söz konusu kıyı yönetimi programlarında önerilen örgütlenme modellerinin Türk kamu

yönetimi dizgesi içindeki yerinin, geleneksel yönetsel yapıyla uyumluluğunun

sorgulanması da bölümün bir diğer konusunu oluşturacaktır.

A.İzmir Körfezi Kıyı Alanı Yönetimi Programı

Bölgede birden fazla sorumlu örgüt ve kuruluşun bulunmasının bütüncül kıyı

alanları yönetimi sürecinde kimi sorunlar doğuracağı, yürütülen etkinlikler arasında

eşgüdümün sağlanamayacağı düşüncesiyle bir "Bütüncül Kıyı Yönetimi Kurulu"

oluşturulması önerilmektedir. Söz konusu kurul, yörenin ekonomik, toplumsal ve

çevresel konularda bölgesel gelişmesinden sorumlu olacaktır. Kurul ayrıca, bölgenin

gelişmesi için yürütülecek çalışmalar arasında eşgüdüm kuracak; doğal kaynaklar

üzerinde izleme ve denetimi gerçekleştirecek; sürekli ve dengeli kalkınma ile ilgili

çeşitli yasa tasarılarının hazırlanmasına ve siyasa önlemlerinin alınmasına katkıda

bulunacak; yörenin bölgesel ve bütüncül ana planının hazırlanmasını sağlayacaktır.

Kurulun üyeleri, bölgedeki valiler, büyükşehir ve ilçe belediye başkanları olacaktır.

Çevre Bakanlığı, Bayındırlık ve İskân Bakanlığı, Ulaştırma Bakanlığı ve Devlet

Planlama Teşkilatı gibi konu ile ilgili örgütlerin temsilcileri, yöredeki yerel sanayi

örgütleri ve sivil toplum kuruluşları da kurula katılacaklardır. Ayrıca bu kurulun altında

görev yapacak dört alt-kurul daha oluşturulacaktır. Bu alt kurulların başkanları da üst-

kurulun üyeleri olacaktır. Söz konusu alt kurullar şöyle: Bilgi ve İzleme Alt Kurulu;

Çözümleme ve Öngörü Alt Kurulu, Planlama Alt Kurulu; Uygulama Alt Kurulu. Ancak

bu önerinin yaşama geçirilememesi, yani bu kurulun yasal bir temele kavuşturulamaması

durumunda, kurul resmi olmayan bir danışma organı biçiminde varlığını sürdürecektir.

307

Page 317: İVERSİTESİ SOSYAL B L MLER ENST TÜSÜ KAMU YÖNET M VE S ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/1432/2050.pdf · bölgeleri, insan ve diğer canlılar için her zaman önem taşıyan

Bütüncül kıyı alanları yönetimi sürecinin başarıya ulaşması için bu kurulun

oluşturulması zorunlu görüldüğünden, önerilen örgütlenme biçiminin var olan yönetim

yapısı ile nasıl uyumlu duruma getirileceğinin araştırılması da öngörülmektedir. 608

B.İskenderun Körfezi Çevre Yönetimi Projesi

İskenderun Körfezi Projesi'nde, İskenderun Körfezi'nin özel bir örgütlenme

biçimine gereksinim duyduğu, görüşünden yola çıkılarak karma yapılı bir özel şirket

kurulması önerilmektedir. Bu tür bir yönetim modelinin, var olan yönetsel yapının

olumsuz ya da eksik yönlerini gidereceği ve planın daha etkili bir biçimde

uygulanmasına yardımcı olacağı öngörülmüştür. Söz konusu şirket, ilgili bakanlıklar ve

kuruluşların, yerel yönetimlerin ve yerel toplumsal edimcilerin bir araya gelmesiyle

oluşturulacaktır. Böylece yeni örgütlenme biçimi, kararların daha hızlı alınmasını ve

uygulanmasını sağlayacak, kimi bürokratik engellerin aşılmasını kolaylaştıracak,

öngörülemeyen durumlara karşı daha kolay müdahale edilmesine olanak tanıyacak, var

olan geleneksel yönetim birimleri arasında eşgüdümü sağlayacak ve uygulama aşaması

için yeni gelir kaynakları bulma şansını artıracaktır.609 Ancak, karma ortaklı bir şirket

kurma önerisinin gerçekleştirilemediğini, geleneksel yönetim organlarının projenin

yürütülmesinden sorumluluğunu sürdürdüğünü belirtmek gerekir.610

C.Mersin Bütüncül Kıyı Yönetimi Projesi

Mersin Bütüncül Kıyı Yönetimi Projesi'nin beş ana ilke üzerine kurulduğundan

daha önce söz edilmişti: "Sürdürülebilirlik", "dinamizm", "esneklik", "koruma" ve "çok

ortaklılık". Sürdürülebilirlik ilkesi ile "doğal kaynakların tahrip olmayacak ve

tükenmeyecek bir biçimde etkin kullanımı-korunması dengelerini gözetmek" anlatılmak

istenmektedir. Dinamizm, projenin, bölgede zaman içine değişen koşullara uyum

608 United Nations Environment Programme, Priority Action Programme, Integrated Management Study for the Area of İzmir, Priority Actions Programme Regional Activity Centre, Split, 1994, s.91,92,112. 609 Hamamcı, Aruoba, Çoban, İskenderun Bay Project Volume I, s.76, 77.

308

Page 318: İVERSİTESİ SOSYAL B L MLER ENST TÜSÜ KAMU YÖNET M VE S ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/1432/2050.pdf · bölgeleri, insan ve diğer canlılar için her zaman önem taşıyan

sağlaması anlamına gelmektedir. Esneklik, söz konusu değişimler karşısında, almaşık

araçların geliştirilmesidir. Koruma, "hassas ekosistemlerin belirlenmesi ve koruma

stratejilerinin saptanması"nı vurgulamaktadır. Çok ortaklılık ise çözüm yolunda birlikte

hareket etmeyi gerektiren bir ilke olarak düzenlenmiştir.611 Mersin kıyı alanları için

getirilmek istenen yeni yönetim modeli büyük ölçüde "çok ortaklılık" ilkesi

doğrultusunda oluşturulmuştur. Yöredeki yerel yönetimler, sivil toplum kuruluşları, özel

kuruluşlar ve özeksel yönetimin taşra örgütü, önerilen yeni yapının kurucu öğeleridir.

Bölgede sürdürülecek olan kıyı yönetimi etkinlikleri arasında eşgüdümü kurmak üzere

"Entegre Proje Yönetim Grubu" adını taşıyan bir kurulun oluşturulması öngörülmüştür.

Bu kurulun ana işlevi, daha alt düzeydeki proje grupları612 arasında bütünlüğü sağlamak

olacaktır. Entegre Proje Yönetim Grubu ile alt-projeler arasında iletişimi sağlamak ve

diğer yönetsel işleri görmek üzere bir "sekreterya" da kurulacaktır. Çevre Bakanlığı ve

İçel Valiliği, sekreteryadan sorumlu olacak organlardır. Söz konusu sekretaryanın

örgütlenme yapısı için "kamu sektörü yapılanması" ve "özel sektör yapılanması" olarak

iki seçenek sunulmaktadır. 613

610 Algan, Bölgesel Çevre Yönetiminde Model Arayışları: Akdeniz, s.111. 611 A.R.Tanas, A.N. Önen ve diğerleri, "Mersin Kıyı Bölgesi Entegre Planlama Projesi", Özhan, E. (Ed.), Türkiye’nin Kıyı ve Deniz Alanları I. Ulusal Konferansı Bildiriler Kitabı, 24-27 Haziran 1997, Kıyı Alanları Yönetimi Türk Milli Komitesi, Orta Doğu Teknik Üniversitesi, 1997, Ankara, s.149. 612 Proje kapsamında, yerel düzeyde uygulamaları yürütmek üzere 8 ayrı alt proje kümesinin oluşturulması öngörülmektedir. Söz konusu projelerin konu başlıkları şöyle: "Koruma Politikaları Belirlemek", "Müftü Deresi Havzası Koruma Projesi", "İkinci Konut Yönetimi", "Silifke'nin Stratejik Planlamasının Hazırlanması", "Berdan Nehri Yönetim Çalışması", "Orta ve Küçük Ölçekli Yerleşimlerde Atıksu Yönetimi", "Endüstriyel Kirlilik Yönetimi", "Bölgesel Katı Atık Yönetimi". 613 Çevre Bakanlığı, Mersin Kıyı Bölgesi Entegre Planlama Projesi: Final Rapor, KENTKUR, Ankara, 1996; A.R.Tanas, A.N. Önen ve diğerleri, "Mersin Kıyı Bölgesi Entegre Planlama Projesi", Özhan, E. (Ed.), Türkiye’nin Kıyı ve Deniz Alanları I. Ulusal Konferansı Bildiriler Kitabı, 24-27 Haziran 1997, Kıyı Alanları Yönetimi Türk Milli Komitesi, Orta Doğu Teknik Üniversitesi, 1997, Ankara, s.150-152.

309

Page 319: İVERSİTESİ SOSYAL B L MLER ENST TÜSÜ KAMU YÖNET M VE S ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/1432/2050.pdf · bölgeleri, insan ve diğer canlılar için her zaman önem taşıyan

D.Belek Kıyı Yönetimi Programı Belek Kıyı Yönetimi Planı kapsamında yer alan etkinliklerin uygulamaya

geçirilmesinde bir yerel yönetim birliğinden yararlanılması kararlaştırılmıştır. Buna

göre, yöredeki bütün yerel yönetimleri içine alan "Serik-Belek-Akınlar (Kadriye)

Turizm Merkezleri ile Çevrili Kültür ve Geliştirme ve Altyapı İşletme Hizmet Birliği",

aynı zamanda, yönetim planının uygulanmasından da sorumlu olacaktır.614 Belek

yöresinde güçlü bir gönüllü örgüt yapılanması olmadığından, bu anlamda, yalnızca

konut kooperatiflerinden söz edilebileceğinden, yönetim planında sivil toplum

örgütlerinin katılımına yer verilmemiştir.615

E.Çıralı Kıyı Yönetimi Programı

Çıralı kıyı yönetimini yürütecek kurumsal düzenlemeyi ortaya koymak için

Çıralı Kıyı Yönetimi Planı'na ve bu belgeye dayanak oluşturan iki ara yazanağa616

bakmak gerekecektir. Söz konusu yazanaklarda, bugünkü biçimiyle Çıralı köy

yönetiminin kıyı yönetimi planını uygulayabilecek durumda olmadığı, bundan ötürü

yeni bir yapılanmaya gitmenin gerekli olduğu üzerinde durulmaktadır.617 Buna göre,

614 Doğal Hayatı Koruma Derneği, World Wide Fund for Nature, World Bank, Belek Kıyı Yönetimi Planı, (Basım yeri ve tarih belirtilmemiş.), s.3. 615 Arturo Lopez Ornat, Filiz Demirayak, Belek Management Plan 1995, Doğal Hayatı Koruma Derneği, World Wide Fund for Nature, İstanbul, 1996, s.33. 616 Emre, Çıralı Kıyı Yönetimi Planı: Kurumsal ve Örgütsel Yapı, 1. Ara Rapor (Durum Değerlendirmesi); Emre, Çıralı Kıyı Yönetimi Planı: Kurumsal ve Örgütsel Yapı, 2. Ara Rapor (Örgütlenme Seçenekleri). 617 Çıralı Kıyı Yönetimi Planı'nın kurumsal ve örgütsel yapısına ilişkin olarak hazırlanan "2. Ara Rapor"da yönetim planında öngörülen hizmet alanlarının büyük bölümünün kamu kuruluşlarının görev ve sorumluluğunda bulunduğu, ancak görev-yetki çatışmasından ya da teknik-akçal yetersizliklerden ötürü söz konusu hizmetlerin etkili biçimde sunulamadığı belirtilmektedir. Çıralı Kıyı Yönetimi Planı'nda sözü edilen sekiz etkinlik ya da hizmet alanı, eco-tarım, eco-turizm, çevre kirliliğinin izlenmesi ve denetlenmesi, çevresel değerlerin korunması, imar etkinlikleri ve yapılaşmanın denetimi, altyapı hizmetleri, turizm yatırımları, Çıralı Festivali'nin düzenlenmesinden oluşmaktaydı. Bkz. Emre, Çıralı Kıyı Yönetimi Planı: Kurumsal ve Örgütsel Yapı, 2. Ara Rapor (Örgütlenme Seçenekleri).

310

Page 320: İVERSİTESİ SOSYAL B L MLER ENST TÜSÜ KAMU YÖNET M VE S ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/1432/2050.pdf · bölgeleri, insan ve diğer canlılar için her zaman önem taşıyan

yeni örgütlenme biçimlerinin, "halkın doğrudan ve dolaylı katılımı", etkinliklerin

"bütünlük" içinde gerçekleştirilmesi ilkelerine dayalı olarak geliştirilmesi gerekmektedir.

Uyulması gereken bir diğer ilke de "etkililik ve verimlilik" olmalıdır. Birinci yazanakta,

örgütlenme modeli açısından üç seçeneğin söz konusu olduğu belirtilmektedir.

Bunlardan birincisi, Güney Antalya Turizmi Geliştirme Altyapı İşletme Birliği'nin

(GATAB) bu konuda öncü bir rol üstlenmesidir. İkincisi, karma bir şirketin

kurulmasıdır. Son seçenek ise yine karma yapıda bir kooperatif eliyle uygulamanın

gerçekleştirilmesidir. Yazanakta, önceden yapılan toplumbilimsel araştırmalarda, yerel

halkın büyük bir bölümünün şirketleşme değil kooperatifleşmeden yana olduğunun

ortaya çıktığı da belirtilmektedir.618 İkinci yazanakta yer verilen önerilerin olduğu gibi

Çıralı Kıyı Yönetimi Planı'nca benimsendiği görülmektedir; yönetim planının kurumsal

yapılanmaya ilişkin önerileri bu yazanaktan alınmıştır. Kurumsal yapılanma konusunda

ikinci yazanağa dayanan Çıralı Kıyı Yönetimi Planı'nın son biçiminde, bir özel şirket

eliyle etkinliklerin sürdürülmesi önerisinin bırakıldığı, bunun yerine iki ayrı seçeneğin

sunulduğu görülmektedir. Birinci seçenek, yöredeki altyapı hizmetlerini üstlenmiş

durumda olan GATAB'ın öncü örgüt olarak ön plana çıkarılması ve bunun yanı sıra

karma bir şirketin kurulması olarak sunulmuştur. Ancak bunun uygulamada türlü

sorunlar doğuracağı, GATAB yetkilileri ve Kaymakamlıkla yapılan görüşmelerde,

GATAB'ın tarım ve turizm gibi yeni hizmet alanlarına girmek istemediğinin anlaşılması

üzerine söz konusu önerinin gerçekleşme şansının fazla olmadığı da belirtilmiştir. Planın

ikinci önerisi ise bir "entegre yönetim modeli"nin geliştirilmesidir. Buna göre, planda

öngörülen hizmet alanları türlü örgütler arasında dağıtılacak, bunların arasında eşgüdüm

ve bütünlük sağlanacaktır. Planda belirtilen hizmet alanları, Kaymakamlık, Antalya İl

Tarım Müdürlüğü, GATAB, Köy Muhtarlığı, İl Çevre Müdürlüğü, DHKD ve kurulması

618 Sözü edilen araştırmaya göre, Çıralı halkının büyük bölümü köy tüzel kişiliğinden kurtulup belediye olmak istemektedir; yörede kıyı yönetimi etkinliklerinin bir kooperatif ya da şirket eliyle görülmesini isteyenlerin oranı sırasıyla %81 ve %56’dır. Her ne kadar, halkın geleneksel yönetim yapısının dışındaki örgütlenme biçimlerine yönelik istemi yüksek olsa da, şirketin asıl olarak kar amacını taşıyacağı, kooperatifinse türlü güç odaklarının elinde olacağı düşünülmektedir. Bkz. Aras Yumul, Andrzej Furman, Çıralı: A Socio-Economic Profile: The Final Report, Doğal Hayatı Koruma Derneği, (Basım yeri belirtilmemiş), 1999.

311

Page 321: İVERSİTESİ SOSYAL B L MLER ENST TÜSÜ KAMU YÖNET M VE S ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/1432/2050.pdf · bölgeleri, insan ve diğer canlılar için her zaman önem taşıyan

tasarlanan "Çevre Koruma, Geliştirme, Turizm, Üretim ve İşletme Kooperatifi" eliyle

gerçekleştirilecektir (Bkz. Çizelge 13). Plan kapsamında gerçekleştirilecek etkinlikler

arasında eşgüdümü sağlamak üzere, yöredeki kamu kurumlarının, gönüllü örgütlerin ve

yerel halk temsilcilerinden oluşması öngörülen, geniş tabanlı, bir "Mahalli

Koordinasyon Kurulu"nun kurulması önerilmektedir.619 Çıralı Kıyı Yönetimi Planı

kapsamındaki bütün konular bu kurulun görev alanına girecektir. Kurulun toplantı ve

karar alınmasında üye tam sayısının salt çoğunluğu aranacak, oyların eşitliği durumunda

Kaymakam'ın oyu, iki oy değerinde olacaktır. Yasal düzenlemelerin, yönetsel

makamların görev alanlarıyla ilgili danışmalarda bulunmak üzere kurullar oluşturmasını

engellemediği, Kaymakamlığın Ulupınar Köyü Muhtarlığı'na yazacağı bir yazının -her

ne kadar hukuki bir dayanağı bulunmasa da- kurula resmi bir kimlik kazandıracağı da,

planda belirtilmiştir.

619 Mahalli Koordinasyon Kurulu'nun oluşum biçimi şöyle: Kemer Kaymakamı, Antalya Kültür ve Tabiat Varlıkları Koruma Kurulu temsilcisi, GATAB Müdürü, ALTAŞ Genel Müdürü, Ulupınar Köyü Muhtarı, Ulupınar Köyü İhtiyar Heyeti'nden 2 kişi; Doğal Hayatı Koruma Derneği Çıralı Proje Yürütücüsü, Doğal Hayatı Koruma Derneğini temsil eden bir proje yöneticisi, pansiyon ve restorant işletmecilerinin kendi aralarından seçecekleri 2 kişi, seracılar ve tarımla uğraşan kesimin kendi aralarından seçecekleri 2 kişi, balıkçı ve motorcuların kendi aralarından seçecekleri 2 kişi; kooperatif kurulduktan sonra kooperatif başkanı ile yönetim kurulundan 2 üye. Bkz. Doğal Hayatı Koruma Derneği, Çıralı Kıyı Yönetimi Planı, İstanbul, 2001, s.3-17.

312

Page 322: İVERSİTESİ SOSYAL B L MLER ENST TÜSÜ KAMU YÖNET M VE S ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/1432/2050.pdf · bölgeleri, insan ve diğer canlılar için her zaman önem taşıyan

Çizelge 13: Çıralı Kıyı Yönetimi Planı Çerçevesinde Yerine Gerilecek Temel İşlevler ya da Etkinlik Alanları (Gelecekteki Durum)

Etkinlik Alanı Yapılması Gereken İşler Yönetim Planı Çerçevesinde Sorumlu Olacak Kuruluşlar

Organik tarım Organik tarım etkinliklerinin desteklenmesi amacıyla tarımla uğraşan köylünün eğitimi, Organik tarım etkinlikleri için gerekli olan girdilerin uygun koşullarla sağlanması, Organik tarım ürünlerinin sertifikalandırılması ve Pazarlanması.

Kooperatif-Kemer Kaymakamlığı Antalya İl Tarım Müdürlüğü Kooperatif-KemerKaymakamlığı-GATAB Kooperatif

Eko-Turizm Doğa rehberi yetiştirmek için eğitim kurslarının düzenlenmesi, Eko-turizm etkinliklerinin tanıtılması ve pazarlanması, Pansiyonların ve genel olarak Çıralı sahilinin ekolojik özellikleriyle tanıtılması.

Kooperatif Kooperatif-Kemer Kaymakamlığı-Antalya İl Turizm Müdürlüğü-Turizm Bakanlığı Kooperatif-Kemer Kaymakamlığı Antalya İl Turizm Müdürlüğü-Turizm Bakanlığı

Çevre Kirliliğinin İzlenmesi ve Denetlenmesi

Denizden, içme ve kullanma suyundan, topraktan numunelerin alınıp analiz edilmesi, Kirlilik düzeyine göre gerekli önlemlerin alınması konusunda ilgili makamların (Vaİilik, İl Çevre Müdürlüğü, Sahil Güvenlik Komutanlığı) haberdar edilmesi; gereken önlemlerin alınıp alınmadığının izlenmesi, Deniz suyu, içme ve kullanma suyu ile toprakta oluşan kirliliğin engellenmesi için gereken önlemleri almak, kirletenleri cezalandırmak.

GATAB Kemer Kaymakamlığı GATAB Muhtarlık Antalya Valiliği (İl Çevre Müdürlüğü), Sahil Güvenlik Bot Komutanlığı

Çevresel Değerlerin Korunması

Denizkaplumbağası üreme mevsiminde koruma programının uygulanması, Kumsalın ekolojik, özelliklerinin korunmasına yönelik önlemlerin alınması, Çıralıya özgü (diğer) flora ve faunanın korunması.

DHKD, Çevre Bakanlığı (İl Çevre Müdürlüğü) DHKD’nin kılavuzluğunda Muhtarlık, Kemer Kaymakamlığı (Kooperatif ve GATAB destek sağlayabilir) Antalya Valiliği (İl Çevre Müdürlüğü)

İmar Etkinlikleri ve Yapılaşmanın Denetimi

Koruma İmar Planının onaylanıp kesinleşmesini takiben mevcut yapıların plana uygun hale getirilmesi ve ruhsatlandırılması, Kıyı Kanunu hükümlerinin tam olarak uygulanması, kıyı bandındaki yapıların kıyı kenar çizgisinin gerisine çekilmesi.

Antalya KTVK Kurulu, Kemer Kaymakamlığı, Antalya Valiliği (Bayındırlık ve İskan İl Müdürlüğü), Muhtarlık Kemer Kaymakamlığı, Antalya Valiliği (Bayındırlık ve İskan İl Müdürlüğü)

Altyapı Hizmetleri İçme ve kullanma suyunun yerleşim yeri içinde dağıtımının yapılması, Kanalizasyon sisteminin ve arıtma tesisinin kurulması ve işletilmesi Katı Atıkların toplanması ve işlenmesi Köy içi yolların yapılması, sahil bandında yürüyüş yollarının yapılması ve diğer peyzaj çalışmaları Karşılama Merkezinin ve diğer kamu tesislerinin yapılması

GATAB-ALTAŞ, Kemer Kaymakamlığı, Antalya Valiliği (Köy Hizmetleri İl Müdürlüğü) GATAB-ALTAŞ GATAB-ALTAŞ, GATAB-ALTAŞ, Kemer Kaymakamlığı, Antalya Valiliği (Köy Hizmetleri İl Müdürlüğü), (Turizm Bakanlığı destek sağlayabilir.) Muhtarlık, Kooperatif, Kemer Kaymakamlığı, (Turizm Bakanlığı destek sağlayabilir.)

Turizm Yatırımları Turistik tesislerin (pansiyon, restoran ve diğer günübilirlik tesisler) Turizmi Teşvik Kanunu çerçevesinde belgelendirilmesi

Turizm Bakanlığı, Antalya Valiliği (İl Turizm Müdürlüğü), Kemer Kaymakamlığı

Çıralı Festivalinin Düzenlenmesi

Çıralı Festivalinin sürekliliğinin sağlanması, yurt içinde ve dışında tanıtımının yapılması.

Muhtarlık, DHKD, Kooperatif, Kemer Kaymakamlığı, Antalya Valililiği (İl Kültür Müdürlüğü)

Kaynak: Doğal Hayatı Koruma Derneği, Çıralı Kıyı Yönetimi Planı, İstanbul, 2001, s.3-14_3-16.

313

Page 323: İVERSİTESİ SOSYAL B L MLER ENST TÜSÜ KAMU YÖNET M VE S ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/1432/2050.pdf · bölgeleri, insan ve diğer canlılar için her zaman önem taşıyan

F.Bodrum Yarımadası Kıyı Alanları Yönetimi Projesi

Uygulamaya dönük etkinlikleri içermeyen bir araştırma projesi olarak

nitelenebilecek "Bodrum Yarımadası Kıyı Alanları Yönetimi Projesi"nde yer alan

kurumsal yapılanma önerisi şöyle özetlenebilir: Kıyı yönetiminde yer alan türlü sektörler

ve yönetim birimleri arasında eşgüdümü sağlayacak, yerel ve ulusal nitelikte yeni

örgütlenmelere gidilmesi gereklidir. Bu amaç doğrultusunda, ulusal düzeyde, ilgili

bakanlıklar, araştırma kurumları, özel sektördeki girişimciler ve gönüllü örgütlerin

etkinlikleri arasında uyumu sağlamak, kıyı yönetimi projelerine akçal destekte bulunmak

ve kıyı yönetiminde izlenmesi gereken temel politikaları saptamak üzere Başbakanlığa

bağlı bir kıyı yönetimi birimi (müsteşaarlık), yerel düzeyde ise kıyı yönetimi projelerini

yaşama geçirmek üzere yöre belediyelerin kendi aralarında kuracakları bir kıyı yönetimi

birliği önerilmektedir. Böylece ulusal kıyı yönetimi birimi, kıyı yönetiminde izlenecek

ana politikaların, ilkelerin belirlenmesi ve yerel kıyı yönetimi programlarının

denetlenmesi işlevlerini yerine getirirken, yerel yönetim birliği ise kıyı yönetimi

çerçevesinde öngörülen uygulamaları gerçekleştirecektir.620

G.Trabzon Kıyı Yönetimi

Trabzon Kıyı Yönetimi Projesi'nde tek bir yönetsel yapının benimsenmediği,

birden fazla seçeneğin göz önünde bulundurulduğu görülmektedir. Buna göre, ilk olarak,

bugünkü yönetsel dizge içinde uygulamalara devam edilmesi düşünülebilir. İkinci

seçenek, geleneksel kurumsal yapının güçlendirilerek sürdürülmesidir. Varolan yapı

içerisinde, kamu kuruluşlarına danışmanlık görevi yapacak, çalışmalarda eşgüdümü

sağlayacak, geniş tabanlı, resmi, özel ve gönüllü kuruluşların temsilcilerinin

katılımından oluşacak "Kıyı Koruma Kurulu" adında bir kurul oluşturulabilir. Üçüncü

olarak, söz konusu özel görevli bir kurul oluşturmak yerine, Karadeniz Teknik

Üniversitesi'ndeki bir Enstitü ya da Merkez'in bu işlevleri yerine getirmesi görüşü dile

getirilmiştir. Dördüncü seçenekse, kıyı ile ilgili özel ve resmi kuruluş temsilcilerinin

620 Global Environment Facility, Turkish National Committee on Coastal Zone Management, Bodrum Peninsula Coastal Zone Management, (Basım yeri belirtilmemiş), 1995, s.38-39.

314

Page 324: İVERSİTESİ SOSYAL B L MLER ENST TÜSÜ KAMU YÖNET M VE S ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/1432/2050.pdf · bölgeleri, insan ve diğer canlılar için her zaman önem taşıyan

içinde yer alacağı bir vakıf kurmaktır. Bu tür bir örgütlenmenin, yerli ve yabancı

kaynaklardan akçal destek sağlama esnekliğine sahip olacağı düşünülmektedir. Bir diğer

öneri ise Trabzon için anakent belediyesi oluşturulması, bu yerel yönetim birimi eliyle

kıyıya ilişkin etkinliklerin sürdürülmesidir. Önerilen son seçenekse, il özel yönetimini,

yöredeki bütün belediyeleri ve köyleri içine alacak bir yerel hizmet birliğinin

kurulmasıdır. Bu yapının yanı sıra, özel kesimdeki ilgili kuruluşların, gönüllü örgütlerin

temsilcilerinin katılımıyla oluşan bir danışma organına yer verilmesi de

öngörülmektedir.621

H.Patara Özel Çevre Koruma Bölgesi Yönetim Planı

Patara yönetim planının kapsadığı alan iki ilin sınırları içine girdiğinden, aynı

alan içinde birden fazla yönetsel birim yetkilerini kullanabilecektir. Ayrıca yörede, iki il

özel yönetimi, iki belediye ve altı köy bulunmaktadır. Bu durumun yönetimde çok

başlılığı getireceği, çalışmalar arasında eşgüdümün sağlanamayacağı ve etken bir çevre

yönetimi kurulamayacağı düşüncesiyle yeni bir örgütlenmenin gerekli olduğu

belirtilmektedir. Yönetim planının hazırlık aşamasında tek bir kurumsal yapılanma

modeli ortaya konulmamış, yerelleşmenin sağlanmasına yönelik türlü öneriler dile

getirilmiştir. Kurumlar arasında eşgüdüm ve iletişimin artırılması; yerelleşmenin

sağlanması ve yeni bir örgütlenmeye gidilmesinin gerekliliği üzerinde durulmaktadır.

Somut olarak ise, özeksel yönetim kuruluşları arasında eşgüdümü kuracak "Patara Karar

ve Eşgüdüm Komitesi"nin, özeksel yönetimin taşra teşkilatının birlikte hareket etmesini

sağlayacak "Patara Özel Çevre Koruma Bölgesi Gelişme Kurulu"nun622 yöredeki yerel

621 Ruşen Keleş, "Çözüme Doğru İlk Adım Kurumsallaşma", Trabzon İli Kıyı Yönetimi, Trabzon Vakfı, Ankara, 1996, s.207-210. 622 Patara Özel Çevre Koruma Bölgesi Gelişme Ortak Kurulu'nun, Özel Çevre Koruma Kurumu Köyceğiz Bölge Müdürlüğü, Kültür Bakanlığı Antalya ve İzmir 2 nolu Koruma Kurulları, Kaş ve Fethiye kaymakamlıkları, sivil toplum kuruluşları ve özel kesim temsilcilerinden oluşması önerilmektedir. Bkz. A. Saffet Atik, Patara Özel Çevre Koruma Bölgesi Yönetim Planı: Final Rapor, Çevre Bakanlığı-Özel Çevre Koruma Kurumu Başkanlığı, Kültür Bakanlığı-Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Genel Müdürlüğü, Ankara, 1997, s.69.

315

Page 325: İVERSİTESİ SOSYAL B L MLER ENST TÜSÜ KAMU YÖNET M VE S ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/1432/2050.pdf · bölgeleri, insan ve diğer canlılar için her zaman önem taşıyan

yönetimler arasında işbirliğini geliştirecek "Patara Çevre Koruma Yerel Yönetim

Birliği"nin623 kurulması gündeme getirilmiştir.

İ.Karadeniz Çevre Programı

Karadeniz Çevre Programı'nda öngörülen bütüncül kıyı alanları yönetiminin

Türkiye'de hangi ilke ve politikalar çerçevesinde belirleneceğini gösteren bir yazanak ve

bir ulusal plan bulunmakta: "Karadeniz Entegre Kıyı Alanları Yönetimi Politika ve

Stratejileri"624 ve "Karadeniz Ulusal Stratejik Eylem Planı-Türkiye: Teknik Öneriler".625

Her iki çalışmada da kıyı yönetimi sürecinde uyulması gereken ana ilkelerin yanı sıra

kurumsal yapılanma önerisine de yer verilmektedir. Geliştirilen önerilerin geleneksel

yönetim yapısında kökten değişiklik yapma amacını taşımadığı, yalnızca bütüncül kıyı

alanları yönetiminin uygulanması için var olan kurumsal yapıda eşgüdümü, işbirliğini

sağlayıcı kimi düzenekleri öngörüldüğü anlaşılmaktadır. Bunları, Karadeniz bütüncül

kıyı alanları yönetimi ile sektörler arasında kurumsal ağ yapısı oluşturulması, ilgili

kurumlarda bu doğrultuda düzenlemelerin gerçekleştirilmesi, yeni belediye birlikleri

oluşturulması ve belediyelerin birlikte çalışmaya özendirilmesi biçiminde özetlemek

olanaklı.626 Sözü edilen kurumsal ağın işlerlik kazanabilmesi için, var olan yönetim

yapısı içinde kimi yeni birimlerin oluşturulması öngörülmüştür. Örneğin, ulusal düzeyde

623 Patara Çevre Koruma Yerel Yönetim Birliği'nde, Antalya ve Muğla il özel idareleri, Kınık ve Ova beldeleri ile Gelemiş, Üzümlü, Çayköy, Kumluova, Karaköy ve Karadere köyleri bulunacaktır. Bkz. a.g.y. s.69. 624 M. Remzi Sönmez, Nilgün Görer, Karadeniz Entegre Kıyı Alanları Yönetimi Politika ve Stratejileri, Küresel Çevre Fonu, Karadeniz Çevre Programı, Ankara, 1998. 625 The Global Environment Facility, Black Sea Environmental Programme, Karadeniz Ulusal Stratejik Eylem Planı-Türkiye: Teknik Öneriler Raporu, (Basım yeri belirtilmemiş), 1999. 626 İlgili yazanağın diliyle aktarmak gerekirse: "Karadeniz EKAY içinde bir kurumsal yapı oluşturulmasına yatay ve düşey entegrasyonu ile koordinasyonun sağlanmasına bu amaçla, planlama, programlama, değerlendirme, izleme, uygulama vb. faaliyetleri yapmak üzere ilgili kurumlarda, EKAY ile ilgili uyumlaştırmaların yapılmasına başlanmalıdır. Karadeniz EKAY ile sektörler arası kurumsal ağ yapısı oluşturulmalıdır. Ulusal olarak Karadeniz Ekonomik ve Teknik İşbirliğine verilen taahhütler yerine getirilmeli diğer ülkeler de yerine getirmeye çağrılmalıdır. Belediye birlikleri oluşturulmalı, Belediyeler birlikte çalışmaya teşvik edilmelidir. Karadeniz belediyeler ağı geliştirilmelidir." Bkz. a.g.y., s.63.

316

Page 326: İVERSİTESİ SOSYAL B L MLER ENST TÜSÜ KAMU YÖNET M VE S ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/1432/2050.pdf · bölgeleri, insan ve diğer canlılar için her zaman önem taşıyan

Çevre Bakanlığı'nda, doğrudan Bakan'a bağlı bir "EKAY Dairesi"627 (Kıyı Alanları

Yönetimi Daire Başkanlığı) ve "EKAY Danışma Kurulu";628 bölgesel ölçekte ya da iki-

üç alt bölgede "Kıyı Planlama Birimi",629 "Bölgesel Ağyapı"630 ya da "Kıyı Alanları

Koruma Kurulları" adını taşıyan yeni yapılar, yerel düzeyde ise belediyeler, il özel

yönetimleri, köyler ve ilgili sektör temsilcilerinin oluşturacağı bir hizmet birliği

yönetimi öngörülmüştür.

J. Doğu Karadeniz Bölgesel Gelişme Planı

DOKAP çalışmaları kapsamında hazırlanan "Taslak Nihai Rapor"un VII. cildi

kurumsal gelişme konusuna ayrılmıştır. Söz konusu belgede, Türkiye'de, toplumsal,

çevresel ve kalkınmaya yönelik konularla ilgili bölgesel yönetim yapılarının eksikliği

üzerinde durulmaktadır. Birden fazla ili kapsayan bir planlama anlayışının yaşama

geçirilebilmesi, kıyı bölgelerinde gözlenen kentsel gelişmenin denetim altına

alınabilmesi için bölgesel düzeyde yapılanmaya gitmenin gerekli olduğu

627 EKAY Dairesi'nin görev ve sorumlulukları arasında, "sınır belirleme, yönetmelik, genelge vb. düzenlemeler yapma, merkezi düzeyde sektörler arasında koordinasyon sağlama, planlar ve programlar arasında koordinasyon sağlama, veri tabanı oluşturma" bulunacaktır. Daire, Araştırma, Planlama, Değerlendirme birimlerinden oluşacaktır. Bkz. a.g.y. 628 Başbakanlığa ya da Çevre Bakanlığı'na bağlı olarak çalışacak EKAY Danışma Kurulu, Başbakanlığa bağlı kuruluşlar, ilgili bakanlıklar, Kıyı Alanları Yönetimi Türkiye Milli Komitesi (KAY), sektör temsilcileri, uzmanlar ve üniversite temsilcilerinin katılımıyla 15-20 kişiden oluşacaktır. Danışma Kurulu, kıyı alanlarıyla ilgili politikaların belirlenmesinde yönlendirici olacaktır. KAY'ın, sekreteryayı yürütmesi ve bu kurul adına araştırma, bilimsel toplantı, eğitim vb. etkinlikleri yürütmesi önerilmektedir. Bkz. a.g.y. 629 Çeşitli uzmanlardan oluşacak Kıyı Planlama Birimleri, Karadeniz kıyı alanlarına ilişkin planlama-programlama-izleme ile bölgeler arasında eşgüdüm görevini yerine getirecektir. Çevre Bakanlığı Kıyı Alanları Dairesi'ne bağlı olacak birim bağımsız bir biçimde çalışacaktır. Sınır belirleme, yönetmelik, genelge vb. düzenlemeler yapma, merkezi düzeyde sektörler arasında koordinasyon sağlama, planlar ve programlar arasında koordinasyon sağlama, veri tabanı oluşturmak görevlerini yerine getirecektir. Bkz. a.g.y. 630 Bölgesel Ağyapı ya da aynı yetkilerle donatılacak Kıyı Alanları Koruma Kurulları, kamu kuruluşları, sektör temsilcileri, yerel ilgi grupları, yerel yönetimler ve meslek kuruluşlarından oluşacaktır. Ağyapı, programın gerçekleşmesini izlemek, tavsiyelerde bulunmak, yıllık programlar için önerilerde bulunmak görevlerini yerine getirecektir. Bölgesel kurul benimsendiğinde ilgili valilikler sırayla, il örgütlenmesi benimsendiğinde ise ilgili vali kurul başkanlığını yürütecektir. Bkz. a.g.y.

317

Page 327: İVERSİTESİ SOSYAL B L MLER ENST TÜSÜ KAMU YÖNET M VE S ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/1432/2050.pdf · bölgeleri, insan ve diğer canlılar için her zaman önem taşıyan

vurgulanmaktadır. Yazanakta, bugüne değin sunulmuş olan "ara raporlarda" getirilen

öneriler arasında en uygununun bir yerel yönetim birliğinin kurulması olduğu

belirtilmektedir. Birlik, bölgedeki yedi il özel idaresiyle il ve ilçe merkezindeki

belediyelerin katılımıyla gerçekleştirilecektir. Söz konusu birliğe, çalışmalarda yardımcı

olmak üzere, iki örgütün daha eklenebileceği belirtilmektedir. Bunlardan birincisi, birlik

çatısı altında kurulacak ve DOKAP Kalkınma Kurumu (Ajansı) adını alacak olan bir

ticari şirkettir. Bu şirket, limanlar, sanayi bölgeleri, su temin tesisleri, hidroelektrik

enerji üretimi ile ilgili altyapı hizmetlerine katılabilecek ya da bunları doğrudan

işletebilecektir. İkinci öneri ise bir proje yönetim biriminin oluşturulması, bir başka

anlatımla özel bir danışmanlık şirketinden yararlanılmasıdır. Bu birimin görevi, ana

planın uygulanması sırasında yerel yönetimlerle özeksel yönetim arasındaki bağlantıyı

kurmak, kalkınma projelerinin hazırlanması ve uygulanması için yerel yönetimlere

teknik yardım sağlamak ve yatırımlar için bölgenin tanıtımını yapmak, ticaretin

gelişmesiyle ilgili konularda işadamlarına yardımcı olmaktır.631

631 DPT, Japonya Uluslararası İşbirliği Ajansı, Doğu Karadeniz Bölgesel Gelişme Planı (DOKAP), Taslak Nihai Rapor: Kurumsal Gelişme, C.VII, Ankara, 2000, s.41-45.

318

Page 328: İVERSİTESİ SOSYAL B L MLER ENST TÜSÜ KAMU YÖNET M VE S ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/1432/2050.pdf · bölgeleri, insan ve diğer canlılar için her zaman önem taşıyan

Çizelge 14: Türkiye'de Yeni Kıyı Yönetimi Girişimleri

Kıyı Yönetimi Programı Uygulayıcı Birim Yurt Dışı Akçal Kaynak

Kurumsal Yapılanma Önerisi

İzmir Körfezi Kıyı Alanı Yönetimi Programı (1989-1993)

İzmir Büyükşehir Belediyesi/İzmir Valiliği/İlçe belediyeleri/UNEP-MAP PAP

UNEP, MAP PAP Bütüncül Kıyı Yönetimi Kurulu, Danışma Amaçlı Alt Kurullar

İskenderun Körfezi Çevre Yönetimi Projesi (1990-1993)

Çevre Bakanlığı/A.Ü .Siyasal Bilgiler Fakültesi

UNEP, MAP Karma Ortaklı Özel Şirket

Mersin Bütüncül Kıyı Yönetimi Projesi (1995-1996)

Çevre Bakanlığı/KENTKUR Dünya Bankası, METAP

Entegre Proje Yönetim Grubu/Sekreterya

Karadeniz Çevre Programı: Karadeniz Entegre Kıyı Alanları Yönetimi Politika ve Stratejileri (1996-1998)

Çevre Bakanlığı/GEF BSEP/DAMPO

Dünya Bankası, UNEP, UNDP, GEF

Var olan yönetsel yapının geliştirilmesi (EKAY Dairesi, EKAY Danışma Kurulu, Kıyı Planlama Birimi, Bölgesel Ağyapı)

Belek Kıyı Yönetimi Programı (1995-1998)

Doğal Hayatı Koruma Derneği/ World Wide Fund for Nature

Dünya Bankası, METAP

Yerel Yönetim Birliği

Çıralı Kıyı Yönetimi Programı (1995-2000)

Doğal Hayatı Koruma Derneği/ World Wide Fund for Nature

Avrupa Birliği-LIFE Kooperatif/Yerel Yönetim Birliği/Mahalli Koordinasyon Kurulu

Bodrum Yarımadası Kıyı Alanı Projesi (1993-1995)

Gönüllü kuruluşlar ve ODTÜ Dünya Bankası, UNEP, UNDP, GEF

Başbakanlığa Bağlı Kıyı Yönetimi Müsteşarlığı/Yerel Yönetim Birliği

Trabzon Kıyı Yönetimi (1996)

Trabzon Vakfı UNDP, GEF Kıyı Koruma Kurulu/Vakıf/Yerel Yönetim Birliği

Patara Özel Çevre Koruma Bölgesi Yönetim Planı (1997)

Çevre Bakanlığı-ÖÇKK, Kültür Bakanlığı

Avrupa Birliği, METAP, Dünya Bankası

Yerel Yönetim Birliği/Karar ve Eşgüdüm Komitesi/Ortak Gelişme Kurulu

Doğu Karadeniz Bölgesel Gelişme Planı DOKAP (1999- ...)

Devlet Planlama Teşkilatı Japonya Uluslararası İşbirliği Ajansı (JICA)

Yerel Yönetim Birliği/Özel Şirket

V.Değerlendirme

Türkiye kıyılarında son dönemde tanık olunmaya başlanan yeni kıyı yönetimi

uygulamalarını, uluslararası alanda çevre sorunları ve kıyı yönetiminde yaşanan

gelişmelerin bir yansıması olarak değerlendirmek olanaklıdır. Bu bölüm boyunca

sergilenmeye çalışılan girişimlerden kiminin araştırma ve veri toplama aşamasında

kalması, kiminin yalnızca koruma amaçlı bir plan yapma ereğini taşıması, kimininse

henüz sonuçlarının alınmaya başlanmamış olması, genel bir değerlendirme yapmayı

güçleştirmektedir. Yine de, kıyı alanlarına bakış açılarını, destek aldıkları uluslararası

örgütlerin niteliğini, ortaya koydukları kurumsal yapı önerilerini ve ortaya çıktıkları

çevresel, ekonomik, toplumsal koşulları veri alarak kimi saptamalarda bulunma olanağı

yok değil.

319

Page 329: İVERSİTESİ SOSYAL B L MLER ENST TÜSÜ KAMU YÖNET M VE S ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/1432/2050.pdf · bölgeleri, insan ve diğer canlılar için her zaman önem taşıyan

Türkiye'de, belli bir kıyı alanına özgü yönetim arayışının somut olarak

gözlendiği ilk girişimin 1987 yılına denk geldiği göz önünde bulundurulduğunda,

kıyılarımızda oldukça yeni bir eğilimin doğmakta olduğunu söylemek yanlış

olmayacaktır. Kuşkusuz, bu tür deneyimlerin son dönemde gözlenmeye başlamasında,

uluslararası alanda çevre sorunları ve kıyı yönetimi konusunda yaşanan gelişmelerin

önemli payı bulunmaktadır.632 Türkiye'deki yeni kıyı yönetimi programları

incelendiğinde, hemen hemen hepsinin ya uluslararası bir belgenin gereklerini yerine

getirmek ya da uluslararası bir akçal destek düzeneğinden yararlanmak üzere başlatıldığı

görülecektir. Çoğu zaman, bu iki etmenin birden, tek bir uygulamanın itici gücünü

oluşturduğuna rastlamak da olasıdır. Örneğin, İzmir, İskenderun ve Mersin uygulamaları

Akdeniz Eylem Planı çerçevesinde başlatılmıştır. Belek, Çıralı, Trabzon ve Patara

uygulamaları ise büyük ölçüde 1992 Rio Çevre ve Kalkınma Konferansı sonrasında

yaşanan gelişmelerin bir sonucu olarak yaşama geçirilebilmiştir. Bir başka anlatımla bu

programlar ya Avrupa Birliği gibi, Rio'da benimsenen ilkeleri çevre politikalarına

yerleştirmeyi amaçlayan bir uluslararası örgütün ya da GEF gibi, Rio Konferansı

sonrasında kurulan bir uluslararası akçal fonun desteğiyle uygulamaya konulmuştur.

Yeni kıyı yönetimi uygulamalarında, yirminci yüzyılın son çeyreğinde

yaşanmaya başlanan kimi dönüşümlerin dolaylı etkilerini bulabilmek olanaklıdır. Daha

önce, "bütüncül kıyı alanları yönetimi" yaklaşımının çözümlenmesi sırasında da

değinildiği gibi, yeni uygulamaya konan kıyı yönetimi programlarının büyük bir

bölümü, Dünya Bankası, GEF gibi, küresel ölçekte akçal destek sağlayan örgütlerin

benimsediği ilkeler doğrultusunda yürütülmeye çalışılmaktadır. Türkiye'de, son on yıl

632 Daha önce de söz edildiği gibi, bütüncül kıyı alanları yönetiminin kuramsal temeli büyük ölçüde Birleşmiş Milletler, Dünya Bankası gibi uluslararası örgütlerce oluşturulmuş bir yaklaşımdır. Türkiye’deki az sayıda bütüncül kıyı alanları uygulamasına baktığımızda da bunların, büyük ölçüde Avrupa Birliği, GEF, Birleşmiş Milletler, Dünya Bankası gibi uluslararası örgütlerce desteklendiğini görmekteyiz. Çevre sorunlarının sınır tanımayarak etkilerini ulusal sınırların dışına taşırması da bu durumun nedenlerinden biri olarak değerlendirilebilir. Örneğin Türkiye gibi, aynı bölgede bulunan bir ülkenin kıyılarındaki bir çevre sorununun Avrupa Birliği ülkelerinin de kıyılarını etkilemesi kaçınılmazdır. Bir başka anlatımla Avrupa Birliği’nin Türkiye gibi kendi sınırlarına yakın bulunan

320

Page 330: İVERSİTESİ SOSYAL B L MLER ENST TÜSÜ KAMU YÖNET M VE S ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/1432/2050.pdf · bölgeleri, insan ve diğer canlılar için her zaman önem taşıyan

içinde başlatılan kıyı yönetimi programları çerçevesinde gerçekleştirilen planlar,

etkinlikler ve kurumsal yapılanma önerileri incelendiğinde, bunların önemli bir

bölümünün, uluslararası alanda kabul görmüş bütüncül kıyı alanları yönetimi ilkelerince

biçimlendiği ortaya çıkacaktır. Örneğin, kıyı yönetimi uygulamalarında izlenecek

politikaların büyük ölçüde özeksel yönetim, uluslararası akçal örgütler, yerel yönetimler

ve özel sektör arasında, çok ortaklılık ilkesi doğrultusunda, belirlenmesi; özel amaçlı

kurum ya da kurulların oluşturulması; geleneksel kamu yönetimi uygulamalarının

yanında özel yönetim biçimlerinin denenmeye başlanması; çalışmaların büyük ölçüde

uluslararası örgütlerin akçal desteğine bağımlı olarak yürütülmesi bunlardan en çok göze

çarpanları. Yukarıdaki çizelgeden de görülebileceği gibi, yeni kıyı yönetimi

uygulamalarının tümü, bir biçimde, dış akçal destekle yürütülmektedir. Sözü edilen

küresel değişimlerin bu kadar hızlı biçimde Türkiye kıyılarını da etkisine almasında

akçal yardımların önemli payı bulunduğuna kuşku yok.

Bu yeni yaklaşımların uygulanmaya başlanmasında geleneksel kamu

yönetiminin kimi sınırlılıklarından kurtulma kaygısı da rol oynayabiliyor. Örneğin var

olan bir yerel yönetim biriminin olanaklarından yararlanmak yerine, özel hukuk kuralları

çerçevesinde kurulmuş bir şirket eliyle çalışmaları sürdürmenin daha etkili sonuç alacak

bir yöntem olduğu düşünülebilmektedir.633 Kimi zaman, GATAB gibi, özel amaçlı

kurulan bir yerel yönetim birliği634 bu rolü üstelenebildiği gibi, kimi zaman da, ALTAŞ

gelişmekte olan ülkelere birkaç proje için destek vererek buralarda kıyı yönetimi projelerinin başlatılıp yaygınlaştırılmasına ön ayak olması kendi çıkarlarına da uygun düşecektir. 633 Sözü edilen bürokratik engellerin başında, yerel yönetimlerin kadro sorunu gelmektedir. Var olan yasal dizgenin yerel yönetimlerin, nicelik ve nitelik açısından daha yeterli bir çalışma ekibi oluşturmasında yetersiz kalması ya da özeksel yönetimin vesayet denetimini kullanarak yerel yönetimlerin kadro istemlerini olumsuz yanıtlaması örnek verilebilir. Böylece, kıyı alanında başlatılacak yeni girişimin daha fazla sayıda ve daha nitelikli çalışanlara duyduğu gereksinimin, var olan yapıda giderilememesine çözüm olarak, ticaret hukuku kurallarına bağlı bir şirket kurulması gündeme getirilebilmektedir. 634 Kemer ilçesi ile altı köyü kapsayan bir yerel yönetim birliği olan “Güney Antalya Turizmi Geliştirme Altyapı İşletme Birliği” (GATAB) dışında, ATAK projesi kapsamında Kuşadası, Alanya, Marmaris, Fethiye, Bodrum, Ortaca, Datça havzaları için kurulan yerel yönetim birliklerini de bu bağlamda değerlendirebiliriz. Bkz. Feral Eke, Kıyı Mevzuatının Gelişimi ve Planlama, T.C. Bayındırlık ve İskan Bakanlığı, Ankara, 1995, s.40.

321

Page 331: İVERSİTESİ SOSYAL B L MLER ENST TÜSÜ KAMU YÖNET M VE S ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/1432/2050.pdf · bölgeleri, insan ve diğer canlılar için her zaman önem taşıyan

gibi, bir özel şirket eliyle kimi hizmetler gördürülmeye başlanabiliyor. Çoğunlukla bu iki

araçtan eş zamanlı olarak yararlanıldığı da gözlenmektedir; içme ve kullanma suyu

hizmetinin bir birlik ve birliğe bağlı bir özel şirket eliyle, dış kredi kullanılarak

gördürülmeye başlanması buna örnek verilebilir.635 Geleneksel kamu yönetimi

dizgesinin dışına çıkma isteminde, az önce değinildiği gibi, bürokratik engelleri aşma

kaygısı bulunsa da, bunun bütüne genellenemeyeceği, başka etmenlerin de payının

bulunduğu söylenebilir. Kıyı alanları üzerinde söz sahibi olan yerel birimlerin sınırlı bir

alan üzerinde yetkilerini kullanabilmesi, genellikle akçal, teknik açılardan yetersiz

olması da bu eğilimi güçlendiren bir diğer etmendir. Akçal açıdan, il özel yönetimi gibi,

daha geniş bir alanı denetim altında tutan yerel birimler için de durum çok farklı değil.

Değinilmesi gereken bir nokta da, hemen hemen bütün yönetim planlarında söz

edilen "halkın katılımı"nı sağlama ilkesi. Daha önce de belirtildiği gibi, kıyı alanları ile

ilgili uluslararası belgelerde ve bütüncül kıyı alanları yönetimi ile ilgili kuramsal

çalışmalarda üzerinde en çok durulan ilkelerden biridir bu; aynı zamanda uygulamaya en

zor geçirileni de.636 Türkiye'deki kıyı yönetimi deneyimlerinin halk katılımı konusunda

kimi sınırlılıkları bulunduğu bir gerçek. Kıyı alanlarının öteden beri, yerel halkın

geçimini sağladığı alanlar olduğu ve yapılacak yeni düzenlemelerin de çoğunlukla bu

alanlardan yararlanmada kimi sınırlamaları öngördüğü akla getirildiğinde, halk

katılımının daha çok "olumsuz yönde" belireceği ortaya çıkacaktır. Yani halkın

getirilmek istenen yeni düzeni destekleyici yönde bir katılımından çok, yeni düzenle

kaybedeceklerini geri alma anlamında, çıkarlarını savunma anlamında, plana katılımı

635 Bkz. Birgül Ayman Güler (Ed.) ve diğerleri, Su Hizmetleri Yönetimi: Genel Yapı, TODAİE, Yerel Yönetimler Araştırma ve Eğitim Merkezi, Ankara, 1999. 636 Türkiye'de kıyı yönetimi planlarının hazırlanma ve uygulanma sürecinde en çok karşılaşılan sorunlardan birinin halkın katılımını sağlama olduğu söylenebilir. Örneğin Belek için bir yönetim planı'nın hazırlanmasının gerekliliğine, yerel halk ya da girişimciler şöyle dursun, özeksel ya da yerel yönetimler bile inanmış değildir. Hatta böyle bir planın hazırlanma önerisine, Belek'te etkinliklerini sürdüren gönüllü örgüt içinden de kimi tepkileri gelmiştir. (Filiz Demirayak ile 5 Aralık 2000 tarihinde yapılan görüşme.)

322

Page 332: İVERSİTESİ SOSYAL B L MLER ENST TÜSÜ KAMU YÖNET M VE S ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/1432/2050.pdf · bölgeleri, insan ve diğer canlılar için her zaman önem taşıyan

söz konusu olacaktır.637 Bu, kimi zaman, elindeki iyelik hakkını kaybetmeme güdüsüyle

planlara müdahale etme biçiminde gerçekleşebileceği gibi, kimi zaman da yaptığı iş

üzerinde kurulan denetimi azaltma istemini dile getirmeleri ile olabilir: Yerel

turizmcilerin, soyu tükenmek üzere olan bir kaplumbağa türünün yumurtaları korumak

amacıyla sahilde turistlerin dolaşımına getirilen kimi sınırlamalara ya da balıkçıların

kaçak avlanmaya karşı yapılan düzenli denetimlere karşı koymaları gibi. Bundan ötürü,

yerel halk için almaşık gelir elde etme yöntemleri geliştirilmeden etkili bir halk

katılımından söz etmek çok da anlamlı olmayacaktır.

Bir başka konu da, katılımın yöntemi ile ilgilidir. Genellikle halk katılımı,

yalnızca bütüncül kıyı alanları yönetimi programlarının uygulama aşamasında, özgül

konularda gerçekleştirilmeye çalışılmaktadır. Yerel halk ancak uygulama aşamasında

sesini duyurabilmekte, programın genel siyasasında belirleyici olamamaktadır. Büyük

ölçüde dış finansmana dayalı, ilkeleri önceden belirlenmiş bu tip büyük projelerde daha

fazlasını beklemek de olanaklı değildir. Bu anlamda, belki de, sorgulanacak en somut

şey katılımın yöntemidir. Genellikle halk katılımından, bilgilendirme toplantıları

düzenlemek ya da kurulacak özel amaçlı örgüte yerel girişimlerin, sivil toplum

örgütlerinin, özel kesimin katılımını sağlamak anlaşılmaktadır. Ancak bunun, ne ölçüde

geniş tabanlı bir katılımı sağladığı tartışmalıdır. Sözü edilen, sivil toplum örgütlerinin ya

da özel kesimin yapısına bakıldığında bunların daha çok yörenin güçlü kesimlerinden

oluştuğu görülecektir.638 Bundan ötürü, halk katılımında, daha alt gelir kümelerini de

içerecek yeni yaklaşımların geliştirilmesi bir zorunluluk olarak karşımıza çıkmaktadır.

637 Örneğin, Çıralı Kıyı Yönetim Planı ile ilgili olarak hazırlanan bir yazanakta "halkın katılımı sağlanırken, kısa vadeli çıkarlar ve kar güdüsünün Kıyı Yönetimi Planını yozlaştırma ve amacından uzaklaştırma riski de göz önünde bulundurulmalı" biçiminde bir uyarı yer almaktadır. Bkz. Emre, Çıralı Kıyı Yönetimi Planı: Kurumsal ve Örgütsel Yapı, 2. Ara Rapor (Örgütlenme Seçenekleri), s.4. 638 Örneğin, bir kıyı yönetim planının uygulanmaya çalışıldığı Belek'te en güçlü sivil toplum örgütü, BETUYAB kısa adıyla tanınan, Turizm Bakanlığı'nın desteğiyle yöredeki turizmciler tarafından 1990'da kurulan, Belek Turizm Yatırımcıları Birliği'dir. Her ne kadar adında birlik sözü geçse de, gerçekte BETUYAB özel hukuk kurallarına göre çalışan bir şirkettir. Özellikle Ankara ve İstanbullu girişimcilerin denetiminde olan örgütün etkinliklerinin yöre halkınca tepkiyle karşılandığını

323

Page 333: İVERSİTESİ SOSYAL B L MLER ENST TÜSÜ KAMU YÖNET M VE S ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/1432/2050.pdf · bölgeleri, insan ve diğer canlılar için her zaman önem taşıyan

Yeni kıyı yönetimi girişimlerinin ya da belli bir kıyı alanında bütüncül kıyı

yönetimini sağlamaya yönelik yönetim planlarının uygulamaya geçememesi, çoğunlukla

kağıt üzerinde kalan kuramsal çalışmalar biçimini almasının en büyük nedeni, bu tür

girişimlerin yasal bir dayanağının, dolayısıyla uygulamayı gerçekleştirecek kurumsal

yapısının olmamasıdır. Yukarıda daha ayrıntılı biçimde incelendiği gibi, söz konusu yeni

girişimler, bu boşluğu ya yerel yönetim birliği, dernek, vakıf gibi kurulu durumda

bulunan örgütlerle doldurmaya çalışmakta ya da şirket, kooperatif, kıyı kurulu gibi

önerilerle yeni bir yönetim yapısını gündeme getirmektedirler.

Daha çok, uluslararası bir anlaşmadan doğan yükümlülükleri yerine getirmek

üzere ve çoğunlukla da uluslararası bir örgütten alınan destekle gerçekleştirilen bu

çalışmaların başarı düzeyleri hakkında bugün için kapsamlı bir değerlendirme yapmak

oldukça güç görünüyor. Kimi projelerin uygulama aşamasına geçememesi ya da zaten

bu amaçla hazırlanmamış olması, uygulamaya geçenler için de etkili bir izleme

düzeneğinin kurulamaması bu konuda ayrıntılı yorumlarda bulunmayı

olanaksızlaştırmaktadır. Buna karşın, Türkiye kıyılarında yeni bir dönemin başlangıcını

simgeleyen söz konusu girişimler için kimi ön değerlendirmeler yapılabilir: Birkaç

örnek dışarıda tutulacak olursa, bu yeni girişimlerin çok da olumlu sonuçlar doğurduğu

söylenemez. Yukarıda da değinildiği gibi, yapılan kıyı yönetimi planlarının, çevre ve

imar ile ilgili yasal düzenlemelerin dışında kalması, bir başka anlatımla tüzel

düzenlemeler içinde bu tür yönetim biçimlerinin ya da yönetim planlarının yer

almaması, bunların bir bölümünün yaşama geçirilmesini olanaksız kılmaktadır.

Uygulanma şansını bulan az sayıdaki örnekte de, çalışmaların başarılı sonuçlar

verebilmesi, daha çok, uygulamayı yürütmekle yükümlü çalışanların başarımına ve yerel

belirtmek gerekir. Bu tepkilerin, özeksel yönetimin BETUYAB'ı bölgedeki ortağı olarak görerek, yöre ile olan ilişkilerini yerel halkı dışlayarak bu örgütle yürütme eğiliminde olmasından ve güvenlik, altyapı gibi temel kamu hizmetlerinin yine örgüt eliyle gördürülmesinden kaynaklandığı anlaşılmaktadır. Böylece, Belek yöresinde halk katılımının yalnızca turizm işletmecileri ile sınırlı kaldığı, toplumun diğer kesimlerinin çevrim dışında bırakıldığı söylenebilir. Bkz. Ornat, Arturo Lopez, Filiz Demirayak, Belek Management Plan 1995, Doğal Hayatı Koruma Derneği, World Wide Fund for Nature, İstanbul, 1996, s.33, 34.

324

Page 334: İVERSİTESİ SOSYAL B L MLER ENST TÜSÜ KAMU YÖNET M VE S ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/1432/2050.pdf · bölgeleri, insan ve diğer canlılar için her zaman önem taşıyan

halkın projeyi benimsemesine bağlı kalmaktadır. Proje süresinin dolması ya da dışarıdan

alınan akçal ve teknik desteğin kesilmesi nedeniyle, planı yapan, çalışmaları başlatan

örgütün yöreden çekilmesi de türlü sorunları beraberinde getirmektedir. Bu durumun,

kalıcı bir kurumsal yapı oluşturulamaması durumunda, projenin uygulanma olanağını

ortadan kaldıracağı açıktır. Üzerinde durulması gereken bir diğer konu da, söz konusu

projeler kapsamında gerçekleştirilen planların, ülkenin planlama sıradüzeni içindeki

yeri. Bilindiği gibi tüzel düzenlemelerde, kalkınma planları, bölge planları, çevre düzeni

planları, nazım imar planları ve uygulama imar planlarına yer verilmekte, salt kıyı

alanlarına özgü bir planlama türünden söz edilmemektedir.639 Anılan sıralama içinde yer

almayan bu tür yeni planlar, uygulama şansını daha başlangıçta yitirmekte, üstelik

getirdikleri kurumsal önerilerle, var olan yapının daha da parçalanmasına yol

açmaktadırlar. Bir anlamda bu tür planlar, her ne kadar bütüncüllüğü sağlamayı son

amaç olarak benimseseler de, bugünkü tüzel ve kurumsal yapının daha da parçalanması

tehlikesini de taşımaktadırlar.

Ancak sözü edilen yeni girişimleri bütünüyle yadsımak çok da gerçekçi bir

yaklaşım olmayacaktır. Yerel halkın çevre ve kıyı sorunlarına ilgisini çekmede, yok

olmakta olan canlı türlerinin ya da doğal değerlerin kurtarılmasında oldukça başarılı olan

projeler yok değil. Hazırlanan kimi planların, yörenin toplumsal, ekonomik,

çevrebilimsel yapısını ortaya koyarak ya da eylem alanlarını saptayarak, uygulayıcılara

yol göstericilik işlevini gördüğünü de söylenebilir. Bugün, büyük ölçüde, belli bir

yörenin kıyı yönetimi ilkelerini ortaya koyan kuramsal metinler ya da uygulama

deneyimleri niteliğinde olan bu girişimler, aynı zamanda geleceğin kıyı yönetiminin

alacağı doğrultuyu belirleme gizilgücünü de içlerinde taşıyorlar. Bir anlamda, bu

deneyimlerin geleceğin kıyı yönetimi uygulamalarına ışık tutacağı söylenebilir. Kıyı

639 Türkiye'de İmar Kanunu'nda, ilgili yönetmeliklerde ya da türlü yasalarda sayılan plan türleri arasında kıyı yönetimi planına rastlamak olanaklı değildir. Örneğin İmar Kanunu'nda Bölge Planı, Çevre Düzeni Planı, Nazım İmar Planı, Uygulama İmar Planı; İmar Planı Yapma Esaslarına ilişkin Yönetmelikte Revizyon İmar Planı, İlave İmar Planı, Mevzii İmar Planı; türlü yasalarda da Islah İmar Planı, Turizm Amaçlı Planlar, Koruma Amaçlı İmar Planı ve Ulusal Park Geliştirme Planı'na yer verilmektedir.

325

Page 335: İVERSİTESİ SOSYAL B L MLER ENST TÜSÜ KAMU YÖNET M VE S ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/1432/2050.pdf · bölgeleri, insan ve diğer canlılar için her zaman önem taşıyan

alanları yönetiminde bütüncüllüğün sağlanmasına, halk katılımına, yerel yönetimlere

yapılan vurguda bunu görebilmek olanaklıdır.

326

Page 336: İVERSİTESİ SOSYAL B L MLER ENST TÜSÜ KAMU YÖNET M VE S ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/1432/2050.pdf · bölgeleri, insan ve diğer canlılar için her zaman önem taşıyan

Sonuç

Kıyıların insan yaşamının odaklandığı yerlerden olmasını, su ve toprak arasında

geçiş aşamasını oluşturmasına bağlamak gerekir. Denizin ve karanın birleştiği bu

alanlar, hem her iki bölgenin getirdiği olanakları bir arada toplamış, hem de geçiş

niteliğinde olmasının getirdiği üstünlüklerden yararlanmıştır. Ancak insan yerleşimi için

çekici yerler olmaları kıyılar üzerindeki baskıyı ve buralardan yararlanma isteğinin

ortaya çıkardığı çatışmayı artırarak onarılması güç sorunları da beraberinde getirmiştir.

Bir başka anlatımla, kara ve deniz arasındaki geçiş noktasında yer alması, bir yandan

diğer bölgelerde görülmeyen kimi özelliklerin burada yoğunlaşmasına, insan etkinlikleri

için çekici yerler olmasına yol açmış, bir yandan da, bu alanlardaki baskıların artarak

önemli sorunların ortaya çıkmasına neden olmuştur. Yeniden üretilemeyen bir doğal

değer ya da "kaynak" olarak da değerlendirilen bu alanlara yapılan müdahalenin

gerisinde temel olarak ekonomik etmenlerin bulunduğunu söylemek çok da yanlış

olmayacaktır. Bundan dolayı, kıyılardan yararlanmada kimi ölçütler getirilmeye, bu

doğal değerden elde edilecek yararın toplumun bütününe yansıtılmaya ya da bireylerin

eşit koşullar altında buralardan yararlanmasının koşulları yaratılmaya çalışılmıştır. Kıyı

yönetimi olarak adlandırılan, düzenlemeler, etkinlikler ve uygulamalar bütününün ortaya

çıkışı da, sözü edilen ekonomik yönlerle doğrudan bağlantılıdır.

Kıyı alanlarını etkileyen çevre sorunlarının yirminci yüzyılın sonlarına doğru

nitelik ve nicelik açısından değişim göstermesinin, bir başka anlatımla küresel iklim

değişikliği, zararlı atıklar, yaşam ortamlarının yok olması gibi uluslararası nitelik taşıyan

ve ancak küresel düzeyde ele alınması gereken yeni sorun alanlarının ortaya çıkışının

kıyı yönetimine etkisi iki yönde olmuştur. Bunlardan birincisi, küresel nitelik taşıyan

sorunlara tek tek devletlerin müdahalelerinin yetersiz kalmasından ötürü Birleşmiş

Milletler, Dünya Bankası gibi uluslararası örgütlerin uluslararası çevre politikasına

egemen olmaya başlaması, ikincisi ise kıyı yönetiminde sektörel yaklaşımların yerine

bütüncül yaklaşımların benimsenmeye başlamasıdır. Özellikle 1970'lerin ortalarına

değin, kıyı yönetimi, yalnızca kıyıdan türlü yararlanma biçimleri ile ilgili olarak alınan

327

Page 337: İVERSİTESİ SOSYAL B L MLER ENST TÜSÜ KAMU YÖNET M VE S ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/1432/2050.pdf · bölgeleri, insan ve diğer canlılar için her zaman önem taşıyan

önlemlerin, getirilen düzenlemelerin toplamı olarak algılanıyor, sanayi, turizm,

balıkçılık, ulaştırma gibi sektörlerin iyileştirilmesi için gösterilen çabalarla kıyılarda

ortaya çıkan sorunlar ele alınmaya çalışılıyordu. Ancak zamanla, kıyılardaki yoğunluğun

ve buna bağlı olarak baskının artması, çevre sorunlarının büyüyüp küresel nitelik

kazanması ve yeni sorun alanlarının gözlenmeye başlanması, kıyı yönetiminde yaklaşım

değişimini de zorunlu kılmıştır. ABD'de 1972'de çıkarılan yeni kıyı yasasıyla temelleri

atılan ve daha sonra da Birleşmiş Milletler, Dünya Bankası gibi uluslararası örgütler

aracılığıyla dünyanın geride kalan bölümlerinde etkili kılınmaya çalışılan bu yeni

anlayış, bütüncül kıyı alanları yönetimi olarak adlandırılmaktadır.

Bütüncül kıyı alanları yönetiminin kuramsal açıdan oldukça varsıl bir alan

olduğuna kuşku yok. Genel olarak, çevre sorunları, özel olaraksa iklim değişikliği,

biyolojik çeşitliliğin kaybı, kirlilik, azgelişmişlik, çevre yönetimi gibi konularda kaleme

alınan pek çok yapıtın, kıyı yönetimine, özellikle de bütüncül kıyı alanları yönetimine,

değinmeden edemediğini görmekteyiz. Anılan bu kaynaklarda, bütüncül kıyı alanları

yönetiminin temel ilkelerinin neler olduğu, neden bütüncül kıyı alanları yönetimine

gereksinim duyulduğu, kimler tarafından yürütüleceği, uygulamada hangi araçlardan

yararlanılacağı, akçal kaynağın nerelerden bulunabileceği, denetim ve izleme

düzeneklerinin nasıl oluşturulacağı, yönetime katılımın nasıl sağlanacağı gibi konular

ayrıntılı bir biçimde sergilenmektedir. Ancak aynı yönde bir değerlendirmeyi,

düşünülenin yaşama geçirilmesi, yani uygulama aşaması için yapmak oldukça güç

görünüyor. Bu konuda belki de öncelikli olarak belirtilmesi gereken nokta, ilgili

kaynaklarda belirtilen ilkelerin ya da uygulama yöntemlerinin kuramsal açıdan

uygulanabilir gözükmesi, ancak bunların yaşama geçirilmesi aşamasında büyük

sıkıntılarla karşılaşılmasıdır. Örneğin bütüncül kıyı alanları yönetiminin temel

ilkelerinden biri olan "uluslararası alanda bütüncüllüğün sağlanması"nda durum

böyledir. Hemen hemen bütün yapıtlarda bütüncül kıyı alanları yönetiminin başarılı

olabilmesi için, aynı kıyı bölgesini paylaşan devletler arasında işbirliğinin, dayanışmanın

gerekli olduğu belirtilirken, uygulama aşamasında bu ilkenin gereklerine çoğunlukla

uyulamadığı görülmektedir. Uluslararası alanda çevresel gereksinmelerden daha çok

328

Page 338: İVERSİTESİ SOSYAL B L MLER ENST TÜSÜ KAMU YÖNET M VE S ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/1432/2050.pdf · bölgeleri, insan ve diğer canlılar için her zaman önem taşıyan

ekonomik, siyasal etmenlerin ağır bastığı, bütüncül kıyı alanları yönetiminin tam

anlamıyla uygulanabilmesi için devletlerin karşılıklı olarak ekonomik ya da siyasal

konularda ödün vermesi gerektiği, bunun da gerçekleştirilmesinin çok güç olduğu

bilinmekte. Buna benzer biçimde, "yönetim düzeyleri arasında yatay ve dikey olarak

bütünleşmenin sağlanması" ilkesinin yaşama geçirilmesinin de kolay olmadığı da bir

başka gerçek. Genellikle kıyı alanları üzerinde çevre sorunları, planlama ya da türlü

ekonomik sektörlerle ilgili çok sayıda sorumlu örgütün bulunması, kültürel, toplumsal

yapıdan kaynaklanan kimi engeller, söz konusu ilkenin kağıt üzerinde kalmasına yol

açmaktadır. Değinilmesi gereken bir diğer nokta da, var olan sektörel yönetim birimleri

arasında eşgüdüm sağlama sorunudur. Bütüncül kıyı alanları yönetiminin, kıyı

alanlarında öteden beri süregelen turizm, sanayi, enerji, madencilik, ulaştırma gibi

sektörel yönetimlerin yerini almayacağı, yalnızca onları, önceden belirlenen ilkeler

doğrultusunda yönlendireceği, aralarında uyum sağlayacağı da pek çok kuramsal

çalışmada özellikle üzerinde durulan bir konu. Ancak uygulamada, kimi ayrıksı

durumlar dışında, somut örneklerini bulabilmek oldukça güç. Bütüncüllüğün,

vurgulanması gereken bir başka boyutunu da, bilim dalları arasında, toplumsal bilimler

ve doğa bilimleri arasında, uyumun, işbirliğinin sağlanması oluşturuyor. Daha önce de

değinildiği gibi tarihsel, yöntemsel etmenler bu alanda bütüncüllüğün sağlanmasının

önünde durmaktadırlar. Bütün bunlardan dolayı, bir anlamda, bütüncül kıyı alanları

yönetiminin ilkelerinin çoğunlukla kağıt üstünde kaldığı, yalnızca var olan geleneksel

yönetim yaklaşımlarını, sektörel yönetim uygulamalarını kimi açılardan etkileyebileceği

düşünülebilir. Bugüne değin dünyanın türlü yerlerinde başlatılan bütüncül kıyı alanları

yönetimi programlarının ancak çok azının başarıyla tamamlanması da bu durumu

doğrulamaktadır. Henüz yeni yeni gelişmeye başlayan bütüncül kıyı alanları yönetiminin

uygulama araçları tam olarak ortaya konabilmiş, çalışmaların başarı düzeyini ölçmeye

dönük yöntemler geliştirilebilmiş değildir.

Kıyıda ortaya çıkan sorunların daha geniş bir bakış açısıyla, bütün ilgili

tarafların katılımıyla, bilimin türlü dalları ve uluslararası alanda işbirliğiyle bütüncül bir

biçimde ele alınmasına dayanan bu yaklaşımın, geleneksel sektörel kıyı yönetimi

329

Page 339: İVERSİTESİ SOSYAL B L MLER ENST TÜSÜ KAMU YÖNET M VE S ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/1432/2050.pdf · bölgeleri, insan ve diğer canlılar için her zaman önem taşıyan

yaklaşımına göre daha ileri bir aşamayı simgelediğine kuşku yok. Ancak bugüne değin,

bu yaklaşım, hem uluslararası çevre politikası alanında, hem de akademik dünyada,

yalnızca geleneksel yaklaşıma olan üstünlükleri açısından ele alınmakta, ortaya çıktığı

toplumsal-ekonomik koşullar göz önünde bulundurulmadan değerlendirilmektedir.

Oysa, kıyılarda egemen olmaya başlayan bu yeni yaklaşım, yalnızca bilimsel alanda

bütüncüllüğe giden evrimin bir sonucu olarak kabul edilmemeli, yirminci yüzyılın son

çeyreğinde gözlenen ekonomik-siyasal dönüşümlerin kıyılara yansıması olarak da ele

alınmalıdır. Bir başka anlatımla, kıyı yönetimi anlayışındaki değişim, küreselleşme

olarak adlandırılan ve liberal ekonominin bütün kurum ve kurallarıyla dünya çapında

yaygınlaşması, iki kutuplu güç dengesinin yerini tek büyük egemen gücün denetimine

bırakması, iletişim ve ulaşım teknolojisinde devrim olarak nitelenen değişikliklerin

ortaya çıkması, uluslararası ticaretin gelişmesi ve sermaye akışının hızlanması,

uluslararası alanda ortaya çıkan yeni edimcilerle ulusal devletlerin geleceğinin

sorgulanmaya başlanması gibi gelişmelerin etkisi altında gerçekleşmektedir. Bütün

bunları göz önünde bulundurarak bütüncül kıyı alanları yönetiminin asıl olarak, anılan

yeni dünya düzeninin öngördüğü yeni yürütüm anlayışı (governance) içinde

biçimlendiğini söylemek çok da yanlış olmayacaktır. Geleneksel yönetim sürecinde

denetimi elinde bulunduran ulusal devletlerin yanına uluslararası örgütlerin, özel

girişimlerin, gönüllü örgütlerin eklemlenmesine, pazar ekonomisi ilkelerinin egemen

kılınmasına, devletin küçültülmesine, işletmecilik anlayışına, yerinden yönetime, etkin

ve girişimci yurttaş tipine, katılıma, çoğulculuğa, katılımcılığa, özel amaçlı örgütlere

göndermede bulunan yeni yürütüm anlayışının pek çok öğesini, yeni kıyı yönetimi

uygulamalarında bulabilmek olanaklıdır.

Özellikle 1992 Rio Konferansı'nda benimsenen belgelerle küresel nitelik

kazanan bütüncül kıyı alanları yönetimi ilkelerine baktığımızda, bunların büyük ölçüde

yeni yürütüm anlayışının etkisi altında oluşturulduğunu görebiliriz. İlgili bölümlerde de

değinildiği gibi, bütüncül kıyı alanları yönetimi programlarında, kıyıda yer alan, buradan

yararlanan ya da ekonomik etkinliklerini sürdüren tüm kesimlerin yönetim sürecine

katılmaları beklenmektedir. Yönetimin asıl sorumluluğu yerel yönetimlere bırakılmakta,

330

Page 340: İVERSİTESİ SOSYAL B L MLER ENST TÜSÜ KAMU YÖNET M VE S ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/1432/2050.pdf · bölgeleri, insan ve diğer canlılar için her zaman önem taşıyan

özeksel yönetiminse akçal kaynak bulma ve düzenleme işlevini görmesi

öngörülmektedir. Yöredeki gönüllü örgütlerin, araştırma kurumlarının, özel kesim

temsilcilerinin ve halkın yönetime etkin olarak katılması istenmektedir. Kıyı

yönetiminde yer alan edimciler arasında eşgüdümü kuracak, belirlenen politikaların

uygulanmasını sağlayacak özel kurulların oluşturulması önerilmektedir. Ulusal düzeyde

gerçekleşmesi beklenen bu çok ortaklı yönetim modelinin kıyı yönetimi sürecinde

gereken eşgüdümü sağlamaya yetmeyeceği, bunun yanı sıra uluslararası alanda da

işbirliğinin gerekliliği üzerinde durulmaktadır. Bütüncül kıyı alanları yönetimi

uygulamalarında ve bu kapsamda kıyıda gerçekleştirilen çevre koruma etkinliklerinde

ekonomik gelişme düşüncesi ön plandadır. Bu doğrultuda pazar ekonomisinin etkin

biçimde sağlanmasına yönelik önlemlerin alınması ve araçların geliştirilmesi

gerekmektedir. Planlama aşamasında önceden kazanılmış hakların, özellikle de iyelik

hakkının korunması bir diğer önemli konuyu oluşturmaktadır. Kıyı yönetimi sürecinin

bütün aşamalarında başarım değerlendirmesine gidilmesinin, program kapsamın

yürütülen çalışmaların başarı düzeyini artıracağı düşünülmektedir. Bütüncül kıyı alanları

yönetiminin uygulamasında özellikle az gelişmiş ülkelerde kimi akçal sorunlarla

karşılaşılabileceği, bunun aşılması için de gerektiğinde uluslararası akçal kuruluşlardan

dış yardım alınması önerilmektedir. Buradan da anlaşılabileği gibi, yeni kıyı yönetimi

yaklaşımında önerilen ilkelerle yeni yürütüm anlayışı arasında büyük koşutluklar

bulunmaktadır. Bütüncül yönetimi sağlamaya yönelik olarak öngörülen ilkelerin aynı

zamanda yeni bir yönetim biçimine göndermede bulunduğuna kuşku yok. Geleneksel

yönetim yapısının bırakılarak yeni örgütlenmelere gidilmesinin özendirilmesi, çok

ortaklı yönetimin savunulması, devletin bu alandaki işlevlerinini azaltılarak uluslararası

örgütlere ve sivil toplum örgütlenmesine bel bağlanması bu yeni yönetim anlayışının

ipuçlarını vermektedir.

Kıyı yönetimindeki yeni eğilimlerin bütün yönleriyle sorgulanmaksızın küresel

ölçekte benimsenmesinin nedenlerinin başında, bu yaklaşımların kuramsal temellerinin

büyük ölçüde Dünya Bankası, Birleşmiş Milletler gibi uluslararası örgütlerce atılması

gelmektedir. Bugüne değin kıyı yönetiminin yalnızca teknik bir uğraş alanı olarak doğal

331

Page 341: İVERSİTESİ SOSYAL B L MLER ENST TÜSÜ KAMU YÖNET M VE S ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/1432/2050.pdf · bölgeleri, insan ve diğer canlılar için her zaman önem taşıyan

bilimlerin denetimi altında olması, toplumsal bilimlerin katkılarının sınırlı ölçülerde

kalması da bu durumun bir diğer nedeni olarak gösterilebilir. Uluslararası örgütlerin kıyı

yönetiminin gelişme doğrultusuna etkileri yalnızca belli bir yaklaşım biçiminin

dayatılmasıyla sınırlı kalmıyor. Bu örgütlerin dünya görüşü doğrultusunda hazırlanan

yazanaklarda saptanan ilkeler ya da uluslararası toplantılarda alınan kararlar kısa sürede

bilimsel dünyaya da yayılmakta, bir anlamda akademik yazının gelişme doğrultusunu da

belirlemektedir. Bu durumun yalnızca kıyı yönetimi yazını ile sınırlı kalmadığı, diğer

dalları da içerecek kadar kapsamlı bir etki alanı oluşturduğunu da eklemek gerekir.

Yaşanan bu gelişmeler, yukarıda dolaylı olarak değinilen olumsuz yönleri bir

yana bırakılacak olursa, özellikle az gelişmiş ülkelerin kıyı yönetimleri için kimi gelişme

olanaklarını da içermektedir. Sözü edilen olanaklar akılcı bir biçimde

değerlendirildiğinde, özellikle akçal ve teknik açılardan yoksun durumda bulunan kimi

kıyı bölgelerinde önemli kazanımların elde edilebileceği düşünülebilir. Örneğin, yerel

nitelikli bir kıyı sorununun çözümünde, uluslararası bir akçal örgütün desteğiyle

yürütülen çalışmalarla başarılı sonuçlar alınabilir. Ancak, yerel düzeyde olumlu sonuçlar

doğuran bir girişimin başka yerlere de yansıtılabilmesi, bir diğer anlatımla, ülke

genelinde de uygulanabilmesi için kalıcı bir yönetim dizgesinin oluşturulması da açıktır.

Oysa Dünya Bankası ve Birleşmiş Milletler eliyle yürütülen kıyı yönetimi programlarına

baktığımızda, bunların genellikle örnek çalışmalar olarak kaldığını, ulusal düzeyde

uygulanabilecek kalıcı bir model oluşturulamadığını görüyoruz. Bunda, uluslararası

alanda geliştirilen kıyı yönetimi ilkelerinin yerel koşullara uymamasının yanında,

ülkelerin yönetim dizgelerindeki eksikliklerin, teknik ve akçal yetersizliklerinin de payı

bulunmaktadır. Bir anlamda, uygulanmakta olan projenin başarısı büyük ölçüde dış

akçal ve teknik desteğe bağlı kalmakta, bunlar kesildiğinde çalışmalar da kendiliğinden

durmaktadır. Bundan ötürü, kıyı yönetiminde uluslararası alanda yaşanan yeni

gelişmelerin sunduğu olanaklar içinde akçal destekten daha önemli olanları da

bulunmakta; kıyı yönetiminde bütüncüllüğün sağlanması, halk katılımının geliştirilmesi,

yerel gereksinimlerin göz önünde bulundurulması bunların başında gelmektedir.

332

Page 342: İVERSİTESİ SOSYAL B L MLER ENST TÜSÜ KAMU YÖNET M VE S ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/1432/2050.pdf · bölgeleri, insan ve diğer canlılar için her zaman önem taşıyan

Kıyı yönetiminde uluslararası alanda yaşanmakta olan gelişmeler, Türkiye

kıyılarını da dolaylı ya da dolaysız biçimde etkilemektedir. Söz konusu etkinin düzeyini

ve niteliğini çözümleyebilmek için, önce, var olan yönetim dizgesinin ana özelliklerini

ortaya koymakta yarar var. Türkiye'nin kıyı politikası konusunda, üzerinde durulması

gereken ilk nokta, 'kıyıya ilişkin kararların belli bir politikaya dayanarak alınmaması,

gerçekleştirilen düzenlemelerin içeriğinin ekonomik ve siyasal güç odaklarının

yeğlemelerine göre belirlenmesi' olacaktır. Kıyı ile ilgili belgelerin hemen hemen

tümünde yer almış bulunan "kamu yararı/toplum yararı" ilkelerinin tam anlamıyla

yaşama geçirilememiş olmasını da buna bağlamak gerekir. Bir başka açıdan bakarak,

Türkiye'nin kıyı politikası, 'kıyıdan ekonomik yarar sağlamak üzerine kuruludur' gibi

daha olumsuz ama aynı zamanda daha gerçekçi nitelikte bir değerlendirmede bulunmak

da olanaklıdır. İyimser bir yorumla, 'kıyının kamu yararına kullanımının, kıyıyı

ekonomik etkinliklere açmak ve dolaylı olarak toplumun bütün kesimlerinin bu ortak

yararı paylaşmasını beklemek yoluyla gerçekleşmesi' olarak da değerlendirilebilecek bu

durumun yansımalarını, kıyı alanlarının denetimsiz biçimde turizme açılmasında, enerji

santrallerine çekincesizce kıyıda yer verilmesinde, kıyıların doldurularak kara

ulaşımtırma sekörünün hizmetine sunulmasında ve kıyıdaki verimli tarım topraklarının

sanayi tesislerine, ikinci konutlara özgülenmesinde görebiliriz.

Bütün bunlardan yola çıkarak yapılabilecek en genel, en kapsamlı

değerlendirme, Türkiye'de kıyı yönetimi sürecinin bütüncül bir yaklaşım doğrultusunda

işlemediği olacaktır. Bu anlamda Türkiye’de kıyı yönetimine parçacı yaklaşımın egemen

olduğu söylenebilir; kıyı alanındaki türlü ekonomik sektörler, kamu yönetiminin yerel,

bölgesel ve ulusal düzeydeki birimleri, kıyının kara-deniz yönü ve kıyı ile ilgili bilim

dalları arasında işbirliği, uyum ve bütünleşme sağlanabilmiş değildir. Kıyı alanındaki

her sorun alanı için ayrı bir düzenleme öngörülmüş, sorumlu kuruluşlar arasında işbirliği

kurulamamış, halkın kıyı yönetimi sürecine katılımı sağlanamamıştır. Bu durumun

nedenleri arasında, ilk olarak bütüncül yaklaşımların ve bütüncül kıyı alanları

yönetiminin henüz Türkiye'de yeni yeni girmeye başlaması gelmektedir. Özellikle 1992

Rio Konferansı'nın da etkisiyle başlatılan az sayıdaki girişimin dışında, Türkiye

333

Page 343: İVERSİTESİ SOSYAL B L MLER ENST TÜSÜ KAMU YÖNET M VE S ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/1432/2050.pdf · bölgeleri, insan ve diğer canlılar için her zaman önem taşıyan

kıyılarında bütüncül yönetimin izlerine rastlamak güçtür. İkinci neden olarak, çevre

yönetimi ve çevre sorunları ile ilgili tüzel düzenlemelerdeki parçacıllığın kıyı

yönetimine de yansımasını almak gerekir. Kıyı yönetimi sürecinde yer alan kuruluşların

yetki ve sorumluluklarında çoğu zaman çatışmalara ve çakışmalara rastlamak

olanaklıdır; pek çok konuda birden fazla kurum söz sahibi olabildiği gibi, kimi sorun

alanları da sahipsiz kalabilmektedir. Örneğin, kıyı alanlarını birinci dereceden etkileyen

tüzel düzenleme olan kıyı yasası, bütüncül bir bakış açısıyla hazırlanmış değildir; yasa,

yalnızca kıyının kara yönüne odaklanmış, daha çok kıyıdan yararlanma koşulları ile

iyelik sorunlarını ilgi alanı içinde görmüştür. Kuşkusuz bütün bunlara, kıyı ile ilgili tüzel

düzenlemelerin ve dolayısıyla kıyı yönetiminin odak noktasında yer alan yerel

yönetimlerin içinde bulunduğu durumu eklemek gerekecektir. Kıyı bölgelerinde bulunan

irili ufaklı yüzlerce yerel yönetim biriminin uygulamaları arasında eşgüdümü kuracak

bir düzeneğin geliştirilmiş olmaması, bu yerel birimlerin yasaların gereklerini yerine

getirecek akçal güçten, çalışandan, donanımdan yoksun bulunması ve belki de daha

önemlisi, yerel birimlerin işlem ve eylemlerinin çoğunlukla yöredeki ekonomik-

toplumsal güçlerin denetiminde gerçekleşmesi, kıyıdaki sorunların bütüncül bir

yaklaşımla ele alınmasını güçleştirmektedir. Bütün bunlar doğrultusunda genel bir

değerlendirme yapmak gerekirse, bütüncüllüğün sağlanmasında en büyük engelin,

kıyıdaki doğal değerlerin ekonomik açıdan taşıdığı önemden kaynaklandığı söylenebilir.

Yasama ve yürütme organlarının kıyı alanlarının bütüncül bir yaklaşım doğrultusunda

ele alınmasını sağlayacak düzenekleri kurmadaki çekingenliğinin, kıyıda siyasal-

ekonomik güç odakları arasında yaşanan çatışmanın ve kıyı alanlarında kapsamlı,

geleceğe dönük politikalar yerine günübirlik kararların egemen olmasının ardında da hep

ekonomik kaygılar bulunmaktadır.

Her ne kadar Türkiye'de kıyı yönetimi süreci, bütüncül politikalar yerine

parçacıl kararlar doğrultusunda işlese de, gelecekte bu durumun değişebileceğine ilişkin

kimi işaretler de yok değil. Kıyı alanlarındaki sorunların niteliği, bunları doğuran

nedenler ve olası çözüm yolları konusunda akademik çevreler ve uygulayıcılar arasında

büyük bir görüş ayrımı olduğu söylenemez. Son yıllarda konunun uluslararası

334

Page 344: İVERSİTESİ SOSYAL B L MLER ENST TÜSÜ KAMU YÖNET M VE S ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/1432/2050.pdf · bölgeleri, insan ve diğer canlılar için her zaman önem taşıyan

toplantılarda daha yoğun biçimde ele alınmaya başlaması, uluslararası alanda çok sayıda

tüzel belgenin ortaya çıkması, çeşitli uluslararası kuruluşların türlü yörelerde kıyı

yönetimi programları gerçekleştirmesi ya da destek vermesi, uygulanacak politika

seçeneklerini azaltmış, bir anlamda kıyıların bütüncül yönetimi konusunda zorunlu bir

oydaşma sağlamıştır. Bu durumu, UÇEP, Ulusal Gündem 21 ya da Beş Yıllık Kalkınma

Planlarının ilkelerinde de görebilmek olanaklıdır. Bir anlamda kıyı yönetiminde

yaklaşım değişikliği olarak da değerlendirilebilecek olan bu yeni eğilim, yalnızca

yukarıda anılan ulusal nitelikli planlarda bir ilke kararı olarak kalmamış, kimi yerlerdeki

uygulamalara da yansımaya başlamıştır.

Özellikle 1992'den bu yana sayıları gittikçe artmaya başlayan ve şimdilik İzmir,

İskenderun, Bodrum, Mersin, Belek, Çıralı, Trabzon, Patara gibi kıyı alanlarında

denenmeye başlayan bu yeni kıyı yönetimi girişimlerinin ortak özelliği, uluslararası bir

örgütün akçal ya da teknik desteğini arkalarına almalarıdır. Genellikle, bir gönüllü çevre

kuruluşunun, uluslararası nitelikteki bir örgütten aldığı yardımla başlayan bu tür yönetim

programları, henüz ülke yüzeyine yayılabilmiş değildir. Üstelik bunlardan birçoğu

araştırma projesi olarak kalmış, uygulamaya geçme yönünde sonut adımlar

atılamamıştır. Uygulamasına başlanan programların başarı düzeyi de, özeksel yönetimin

türlü birimlerinin, yerel yönetimlerin ve yöre halkının yürütülen programlara katkısı

sınırlı ölçülerde kaldığı için, proje yürütücülerine bağlı olarak değişmektedir. Genelikle

bir uluslararası belgenin gerekleri doğrultusunda ya da var olan bir akçal düzenekten

yararlanmak üzere pilot programlar olarak başlatıldıklarından, bir başka anlatımla geniş

kapsamlı, uzun erimli bir politikanın ürünü olmadıklarından ötürü, yürütülen programlar

arasında eşgüdüm kurulabilmiş değildir.

Söz konusu yeni girişimlerin büyük bir bölümünün yalnızca araştırma ya da

planlama aşamasında kaldığından, yapılan yönetim planlarının uygulanma olanağına

kavuşamadığından söz edilmişti. Başlatılan programların başarısını olumsuz yönde

etkileyen bu durum büyük ölçüde yeni girişimlerin tüzel dayanağının bulunmamasından

kaynaklanmaktadır. Bu programlar kapsamında, kıyı alanlarını korumaya ve

geliştirmeye yönelik işlerin dökümünüm yapıldığı bir belge olan yönetim planı,

335

Page 345: İVERSİTESİ SOSYAL B L MLER ENST TÜSÜ KAMU YÖNET M VE S ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/1432/2050.pdf · bölgeleri, insan ve diğer canlılar için her zaman önem taşıyan

kendisine planlama sıradüzeni içinde yer bulabilmiş değildir; bir başka anlatımla tüzel

düzenlemelerde böyle bir plan türüne yer verilmemiştir. Bundan dolayı, programlar

kapsamında hazırlanan yönetim planlarının yaşama geçirilmesi için gereken yasal,

yönetsel ve akçal araçlar oluşturulamamakta, planlar yalnızca yörenin toplumsal-

ekonomik-çevrebilimsel durumunu ortaya koyan, yol gösterici belgeler olarak kağıt

üstünde kalmaktadır.

Bu girişimlerin, özellikle kıyı yönetiminde yeni yaklaşımların, yeni tekniklerin

ülkeye kazandırılmasına ve buralarda elde edilecek deneyimin ülkenin diğer yerlerine

yansıtılmasına yaradığına kuşku yok. Üstelik, sayıları az da olsa, başarılı sonuçlar veren

örneklerin, en azından uygulandıkları yörenin kıyı alanları için bir kazanç olarak

değerlendirilmesi gerekir. Bunlara, kimi doğal değerlerin korunmasını, kıyı ve çevre

sorunlarının ülke gündemine sokulmasını, bu konuda kamuoyunun dikkatinin

çekilmesini de eklemek gerekir. Ancak, tıpkı bütüncül kıyı alanları yönetiminin

uluslararası alanda sorgulanmaksızın kabul edilmesinde olduğu gibi, Türkiye'de son

dönemde ortaya çıkmaya başlayan yeni kıyı yönetimi deneyimleri de ortaya çıkardıkları

ya da daha doğrusu ortaya çıktığı toplumsal-ekonomik etmenlerden soyutlanarak ele

alınmakta, yalnızca tekil örneklerin başarım düzeyleri hakkında değerlendirmelerde

bulunulmaktadır. Bu açıdan Türkiye'deki yeni kıyı yönetimi deneyimlerinin daha

kapsamlı bir biçimde değerlendirilmesi gerekmektedir. Üzerinde durulması gereken ilk

nokta, bu girişimlerin, yalnızca bilimsel yaklaşımlardaki değişimin Türkiye'ye yansıması

olarak değerlendirilmemesi, belki bundan da öte, daha çok, dünya çapında son dönemde

meydana gelen büyük dönüşümlerin dolaysız bir sonucu olarak ele alınması

gerekliliğidir. İlgili bölümlerde de değinildiği gibi, daha çok Dünya Bankası gibi akçal

nitelikte ya da UNEP gibi çevresel nitelikte bir uluslararası örgütün öngördüğü ilkeler

çerçevesinde gerçekleştirilen bu programların etkisi yalnızca belli bir kıyı yöresindeki

sorunun ele alınması ile sınırlı kalmamakta, bundan daha köklü değişimlerin de

tohumlarını atmaktadırlar. Kıyıların karşı karşıya kaldığı sorunlara çözüm bulma

amacıyla özellikle son on yılda türlü yörelerde başlatılan girişimlerde önerilen yönetsel

model, yeni yürütüm anlayışının (governance) bir uzantısıdır.

336

Page 346: İVERSİTESİ SOSYAL B L MLER ENST TÜSÜ KAMU YÖNET M VE S ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/1432/2050.pdf · bölgeleri, insan ve diğer canlılar için her zaman önem taşıyan

Türkiye'de son on yılda kimi kıyı yöreleri için hazırlanan yönetim modelleri

incelendiğinde hemen hepsinin parçalı yönetim anlayışına yakın önerilerde bulunduğu

ortaya çıkacaktır. Var olan geleneksel yapının, kıyıda gerçekleşen etkinlikler arasında

eşgüdümü yeterince kuramamasından yola çıkan bu öneriler çözümü ya dernek, vakıf,

kooperatif gibi sivil toplum örgütlerinde ya da özel hukuk kurallarına dayalı bir şirkette

bulmaktadırlar. Eşgüdümleyici yapı olarak, yerel yönetimlerin kendi aralarında

kuracakları birlikleri ya da türlü toplumsal güçlerin katılımıyla oluşturulacak bir kurulu

öne çıkaran modellerde de, sivil toplum örgütleri ya da özel şirketler, bu yeni yapının

ayrılmaz parçasını oluşturmaktadırlar. Uluslararası örgütlerin öngördüğü kıyı yönetimi

ilkelerine koşut olarak düzenlenen bu yeni modellerin, geleneksel yapıya göre kimi

üstün yanları yok değil. Özellikle sivil toplum örgütlerinin ve yerel girişimcilerin, karar

alma düzeneklerine, yönetim sürecine dahil edilmesinin, çevre bilincinin

yaygınlaşmasına katkıda bulunabilecek demokratik bir yöntem olduğu söylenebilir.

Ancak kağıt üstünde, katılımı artıran, sorumluluğu ve yetkiyi daha geniş bir tabana

yayan bir yöntem gibi görünse de, bunun, önemli sorunları da beraberinde getiren bir

uygulama olduğundan kuşku yok. Burada karşımıza çıkan ilk sorun, kıyı yönetimi

sürecini düzenlemesi öngörülen söz konusu kurulların ve sivil toplum örgütlerinin,

kıyıdan yararlananları ve yöre halkını temsil dereceleridir. Genel kural olarak herkesin,

toplumun bütün kesimlerinin yararlanmasına açık olması gereken bu değerlerin, yalnızca

belirli ekonomik ve toplumsal güç odaklarının denetimindeki şirketler ya da özel

girişimlerin ağırlıkta olduğu kurullar eliyle yönetilmeye başlanmasının ne ölçüde ortak

yarara hizmet ettiği kuşkuludur. Bu noktada karşımıza çıkan sorun, yeni yapı

önerilerinin kamu/toplum yararını sağlamaya elverişli olup olmadıklarıdır. Her ne kadar

son dönemde kamu yararı kavramına verilen anlamdaki değişiklikler, bu kavramın

gereklerinin kamu kurumlarının yanı sıra sivil toplum örgütleri ve özel girişimler

tarafından da yerine getirilebileceğini öngörse de, özellikle Türkiye gibi, katılım

geleneğinin yerleşmediği, denetim düzeneklerinin gelişmediği, toplumsal kümeler

arasında büyük uçurumların gözlendiği ülkelerde, bu yönde bir uygulamanın büyük

sorunlar doğuracağı açıktır. Öncelikle, model önerilerindeki kurulların ya da sivil

toplum örgütlerinin yapısına bakıldığında, bunların büyük ölçüde yörenin toplumsal ve

337

Page 347: İVERSİTESİ SOSYAL B L MLER ENST TÜSÜ KAMU YÖNET M VE S ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/1432/2050.pdf · bölgeleri, insan ve diğer canlılar için her zaman önem taşıyan

ekonomik açıdan önde gelenlerinden oluştuğu görülebilecektir. Yöre halkının

katılımının sınırlı ölçülerde kaldığı bu kurul ya da örgütlerin, destek alınan uluslararası

örgütlerden ne ölçüde bağımsız davranabildikleri de ayrı bir tartışma konusunu

oluşturmaktadır.

Yeni kıyı yönetimi yaklaşımlarının geleneksel kıyı yönetimi dizgesine etkisi de

bir başka sorun alanını oluşturmaktadır. Yeni yaklaşımlar kapsamında

değerlendirilebilecek uygulamaların ana ereklerinden birisinin bütüncül yönetimi kıyı

alanlarında yaşama geçirmek olduğundan söz edilmişti. Ancak son dönemde ortaya

çıkan yeni kıyı yönetimi girişimlerine bir bütün olarak bakıldığında, varılmak istenen

sonuçla gerçekleşen durum arasında büyük bir farklılığın oluştuğu görülebilecektir.

Daha açık olarak belirtmek gerekirse, Türkiye'de kıyı alanlarına ilişkin olarak sektörel

ve parçacıl bir yaklaşım egemendir; pek çok yerde yetkiler ve sorumluluklar üst üste

geçmiştir; bu durumu, hem kıyı ile ilgili yasal düzenlemelerde hem de kıyı alanlarından

sorumlu örgütlerde görebilmek olanaklıdır. İşte yeni yaklaşımlar, bütünlüğü ya da

gerçekleştirilen etkinlikler, sunulan hizmetler arasında eşgüdümü sağlamak üzere yeni

kurumsal düzenlemeler (kıyı kurulu, birlikleşme, kooperatifleşme vb.) önerirken, bir

anlamda Türkiye'nin geleneksel yönetsel yapısı içinde kıyı alanlarından sorumlu özeksel

ve yerel birimlerin yanı sıra yeni örgütlenmelere de yer verirlerken, var olan yönetim

yapısının daha da parçalanmasına katkıda bulunmaktadırlar. Bundan ötürü, yasal yetki

ve sorumluluklarla donatılmadan, bu tür yeni arayışların bütüncül yaklaşımı sağlamada

fazla etkili olamayacaklarını, yalnızca kıyı yönetiminde egemen olan karmaşık ve

parçacıl yapıya eklenen yeni öğeler olarak kalacaklarını söylemek yanlış olmayacaktır.

Bütüncül yaklaşımların yaşama geçirilmesinde geleneksel yönetim dizgesinin

kimi açılardan yetersiz kaldığı ve yeni yürütüm anlayışının ürünü olarak kabul

edebileceğimiz kimi özel örgütlere, danışma kurullarına, eşgüdüm özeklerine gereksinim

duyulduğu bir gerçek. Ancak özellikle Türkiye gibi sivil toplum örgütlerinin

gelişmediği, katılımın yerleşmediği çevre ülkelerde bütünüyle anılan araçlara bağlı

kalmanın türlü sakıncaları da beraberinde getireceği açıktır. Önceden de değinildiği gibi,

bu tür yapılanmalar ilk bakışta katılımı ve çalışmalar arasında uyumu sağlar görünse de,

338

Page 348: İVERSİTESİ SOSYAL B L MLER ENST TÜSÜ KAMU YÖNET M VE S ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/1432/2050.pdf · bölgeleri, insan ve diğer canlılar için her zaman önem taşıyan

hem oluşum biçimleri hem de tüzel dayanakları göz önünde bulundurulduğunda

ulaşılmak istenenle ortaya çıkan sonuç arasında büyük ayrımlar olduğu kolayca

anlaşılacaktır. Bu açıdan, her bir kıyı alanı için farklı yapıda ve farklı bileşenlere sahip

söz konusu eşgüdüm birimlerinin yasal bir dayanağa kavuşturulması ya da bu işlevin var

olan bir yönetim birimine devredilmesi daha uygun bir çözüm olabilir. Aslında kıyı

alanlarında gözlenen sorunlar ve bunun için önerilebilecek çözüm yolları ülkedeki diğer

çevre sorunlarınkinden çok da farklı görünmüyor. Bundan ötürü, kapsamlı bir çevre

politikasının oluşturulması, yasal düzenlemelerin yarattığı karmaşık yapının giderilmesi,

ilgili kurum ve kuruluşlar arasındaki yetki çatışmasının önlenmesi, planlama

sıradüzeninde yer alan planların yaşama geçirilmesini sağlayacak yeni bir yapılanmaya

gereksinim duyulduğu açıktır. Bir anlamda, kıyı alanlarını koruma ve geliştirme

çabalarının başarıya ulaşmasının ilk koşulunu ülkenin çevre yönetimi düzeneğini

yeniden ele almak oluşturmaktadır. Üstelik bu doğrultudaki önerilerin önemli bir

bölümü, hem UÇEP ve Beş Yıllık Kalkınma Planları gibi ulusal nitelikte, hem de Ulusal

Gündem 21 gibi uluslararası alanda yapılan antlaşmaların sonucunda ortaya çıkan

belgelerde de yer almaktadır. Ancak bütün bunlar gerçekleşmese bile, geleneksel

yönetim düzeneği içinde yapılabilecekler de var. Kıyı kuşağının, yalnızca kara yönünde

belli bir derinlik mesafesi olarak değil, deniz ve kara yönüyle bir bölge olarak

belirlenerek koruma ve gelişme planlarının buna göre uygulanması ve kıyıdan yalnızca

belli kümelerin değil toplumun bütün kesimlerinin yararlanacağı düzeneklerin

oluşturulması bunların başında gelmektedir. Kıyıların içinde bulunduğu bu sorunları ele

almada, bugüne değin gözlerden yitirilen bir yerel yönetim biriminden, il özel

yönetiminden, yararlanmak önemli olanaklar yaratabilir. Kıyı bölgelerinde bulunan çok

sayıda belediyenin birbirinden bağımsız olarak hareket ettiği, kıyıların önemli bir

bölümünün belediye sınırları dışında bulunduğu bilinmektedir. Bütün bunlar göz önünde

bulundurulduğunda, il özel yönetimlerinin kıyı alanlarına ilişkin işlevlerinin yeniden

gözden geçirilmesi önerilebilir. Hem yetki ve sorumluluklarının bütün kıyı bölgesini

kapsaması hem de seçilmiş ve atanmışlardan oluşan bir yapıya sahip olması bu yerel

yönetim birimine önemli üstünlükler sağlamaktadır. Bu tür bir düzeneğin

geliştirilmesiyle, özeksel ve yerel yönetimlerin karar ve uygulamaları arasında uyum

339

Page 349: İVERSİTESİ SOSYAL B L MLER ENST TÜSÜ KAMU YÖNET M VE S ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/1432/2050.pdf · bölgeleri, insan ve diğer canlılar için her zaman önem taşıyan

kurulabilecek, çok başlı ve parçacıl yönetimin doğurduğu sakıncalar önlenebilecek,

uluslararası alandan türlü programlar aracılığıyla alınan akçak destek daha verimli

biçimde kullanılabilecek ve kıyılar daha kapsamlı bir bakış açısıyla ele alınabilecektir.

Ancak bütün bu önerilerin gerçekleşmesinin ön koşulu, kıyıların belli kümelere

özgülenen bir 'ekonomik kaynak' olarak değil, toplumun bütün kesimlerine ait bir 'doğal

değer' olarak görülmesidir.

340

Page 350: İVERSİTESİ SOSYAL B L MLER ENST TÜSÜ KAMU YÖNET M VE S ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/1432/2050.pdf · bölgeleri, insan ve diğer canlılar için her zaman önem taşıyan

Yararlanılan Kaynaklar

Adams, W.M., Green Development: Environment and Sustainability in the Third World, 4th Edt., Routledge, London, New York, 1998.

Akdeniz Çevre Teknik Yardım Programı (METAP), Türkiye’de Kıyı Alanları Yönetimi: Toplantı Sonuçları-Öneriler (Çevre Bakanlığı ve Dünya Bankası Ortak Toplantısı), Kalkan, 5-7 Temmuz, 1991.

Akdeniz Eylem Planı-Öncelikli Eylemler Programı, Birleşmiş Milletler Programı, İzmir Kenti İçin Entegre Planlama Çalışması (Çalışma Planı Taslağı), Öncelikli Eylemler Programı Bölgesel Aktivite Merkezi, Split, 1991.

Akdeniz, Halil, Kıyı Korumasında Yönetsel ve Tüzel Boyutlar: Kuşadası ve Kemer Kıyılarındaki Yapılaşmalar, A.Ü. Sosyal Bilimler Enstitüsü, Ankara, 1996. (Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi)

Akıllıoğlu, Tekin, "Kamu Yararı Kavramı Üzerine Düşünceler", Amme İdaresi Dergisi, Haziran 1991, C.24, S.2, s.3-15.

Aksoy, A. Şinasi, “Yeni Sağ ve Kamu Yönetimi”, Kamu Yönetimi Disiplini Sempozyumu Bildirileri-Cilt II., TODAİE, Ankara, 1995, s.160-173.

Aktar, Özdoğan, "Birleşmiş Milletler Çevre Programı'nın Uluslararası İşbirliği Projesi: Akdeniz Eylem Planı", Yeşil Çevre, 23 Ağustos 1993.

Algan, Nesrin, Bölgesel Çevre Yönetiminde Model Arayışları: Akdeniz, A.Ü.Sosyal Bilimler Enstitüsü, Ankara, 1994. (Yayınlanmamış Doktora Tezi)

Algan, Nesrin, “The Significance of International Legislation in Integrated Coastal Zone Management, Turkish J. Marine Sciences, No: 6 (1), 2000, s.55-69.

Altaban, Özcan, "An Introduction to Antalya 'A Unique Mediterranean City' ", International Society of City and Regional Planners, Coastal Area Management, International Seminar, Antalya, Turkey, 25-29 March, 1998.s.37-44.

Ana Britannica, Ana Yayıncılık, İstanbul, 1989, C.16.

Arısoy, Elmas, "Akdeniz-Ege Turizm Altyapısı ve Kıyı Yönetimi (ATAK) Projesi Kapsamında Kuşadası Havzasında Yapılan Çalışmalar", Kıyı Sorunları ve Çevre Sorunları Sempozyumu, 10-11 Kasım 1994, Kuşadası Belediyesi Yayınları, Kuşadası, 1994, s.1-9.

341

Page 351: İVERSİTESİ SOSYAL B L MLER ENST TÜSÜ KAMU YÖNET M VE S ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/1432/2050.pdf · bölgeleri, insan ve diğer canlılar için her zaman önem taşıyan

Atik, A. Saffet, Ortak Çalışma Toplantısı Öncesi Patara Yönetim Planı Hakkında Özet Bilgiler (Taslak Sektör Raporları Genel Değerlendirmesi ve Yönetim Planı Kavramsal Yaklaşımı), Ankara, 1997.

Atik, A. Saffet, Patara Özel Çevre Koruma Bölgesi Yönetim Planı: Final Rapor, Çevre Bakanlığı-Özel Çevre Koruma Kurumu Başkanlığı, Kültür Bakanlığı-Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Genel Müdürlüğü, Ankara, 1997.

Barrow, C, J., Environmental Management: Principles and Practice, Routledge, London, New York, 1999.

Barry, John, Rethinking Green Politics, Sage Publications, London, 1999.

Baykan, N. Orhan, "Ege Kıyı Şeridi Yerleşimlerinde Yeraltı Suyu Tuzlanması", Kıyı Sorunları ve Çevre Sorunları Sempozyumu, 10-11 Kasım 1994, Kuşadası Belediyesi Yayınları, Kuşadası, 1994, s.71-80.

Beatley, Timothy, David J. Brower, Anna K. Schwab, An Introduction to Coastal Zone Management, Island Press, Washington, D.C., 1994.

Belfiore, Stefano, "EU ICZM in the Mediterranean: Progress and Prospects", Erdal Özhan (Ed.), Proceedings of the International Workshop on ICZM in the Mediterranean & Black Sea: Immediate Needs for Research, Education - Training & Implementation, 2-5 November 1996, Sarıgerme, Turkey, MEDCOAST, Middle East Technical University, Ankara, Turkey, s.217-233.

Benevolo, Leonardo, Avrupa Tarihinde Kentler, Çev. Nur Nirven, Afa, İstanbul,1995.

Berki, Şakir, Toprak Hukuku, 3. Baskı, A.Ü. Hukuk Fakültesi Yayınları, Ankara, 1967.

Bilsel, S. Güven, "Kıyı Planlamasının Değişik Boyutları ya da Planlama Ölçütleri Üzerine", Mimarlık, S.147, 1976/2, s.48-51.

Bird, Eric C.F., Coasts, 2nd Edt., The M.I.T. Press, Cambridge, Massachusetts, London, 1970.

Bird, Eric C. F., Beach Management, John Wiley & Sons, Chichester, 1996.

Birleşmiş Milletler Çevre Programı, Akdeniz Eylem Planı, Michel Grenon ve Michel Batisse (Ed.), Mavi Plan, Çevre Bakanlığı, Ankara, 1988.

Birleşmiş Milletler Dünya Çevre ve Kalkınma Komisyonu, Ortak Geleceğimiz, Çev.Belkıs Çorakçı, Ankara, Türkiye Çevre Sorunları Vakfı, 1987.

Black Sea Environmental Programme, 1996 Annual Report, İstanbul, 1997.

342

Page 352: İVERSİTESİ SOSYAL B L MLER ENST TÜSÜ KAMU YÖNET M VE S ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/1432/2050.pdf · bölgeleri, insan ve diğer canlılar için her zaman önem taşıyan

Burbridge, P.R., "The Challenge of Demonstrating the Socio-Economic Benefits of Integrated Coastal Management", Wim Salomons ve diğerleri, Perspectives on Integrated Coastal Zone Management, Springer, Berlin, 1999, s.35-53.

Budak, Sevim, Avrupa Birliği ve Türk Çevre Politikası: Avrupa Topluluğu'nun Çevre Politikası ve Türkiye'nin Uyum Sorunu, Büke Yayınları, İstanbul, 2000.

Bush, David M., Orrin H. Pilkey Jr., William J. Neal, Living by the Rules of the Sea, Duke University Press, Durham and London, 1996.

Camhis, Marios, Harry Coccossis, "Coastal Planning and Management Perspectives", Ekistics, Vol.49, No 293, March/April 1982, s.92-97.

Carter, R.W.G., Coastal Environments: An Introduction to the Physical, Ecological and Cultural Systems of Coastlines, 3rd Edt., Academic Press, London, 1991.

Ceyhan, Haluk, Emre Gönen, Çevre Sorunları: Avrupa Toplulukları ve Türkiye Politikalarının Karşılaştırmalı İncelenmesi, İktisadi Kalkınma Vakfı Yayınları, İstanbul, 1990.

Childe, V. Gordon, Tarihte Neler Oldu, 5. Baskı, Çev. Mete Tunçay, Alaeddin Şenel, Alan Yayıncılık, İstanbul, 1993.

Childe, V. Gordon, "The Urban Revolution", Richard T. LeGates, Frederic Stout, The City Reader, 2nd Edt., Routledge, New York, 2000, s.22-30.

Cicin-Sain, Biliana & Robert W. Knecht, Integrated Coastal and Ocean Management: Concepts and Practices, Island Press,Washington, D.C, 1998.

Cin, Halil, “Osmanlı Devletinde Kıyıların Hukuki Rejimi”, Seha L. Meray’a Armağan, A.Ü. Siyasal Bilgiler Fakültesi Yayını, Ankara, 1981, s.79-105.

Clark, John R., Coastal Zone Management Handbook, Lewis Publishers, Boca Raton, Boston, 1996.

Coastal Zone Management (CZM) in Turkey, Mediterranean Environment Technical Assistance Program (METAP) Consultant Report, 15 May 1991.

Commission of the European Communities, "Declaration of the Council of the European Communities and of the Representatives of the Governments of the Member States Meeting in the Council of 22 November 1973 on the Programme of Action of the European Communities on the Environment", Official Journal of the European Communities, 20.12.1973, No C 112, s.1-51.

Commission of the European Communities, Progress Report on Implementation of the European Community Programme of policy and Action in Relation to the

343

Page 353: İVERSİTESİ SOSYAL B L MLER ENST TÜSÜ KAMU YÖNET M VE S ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/1432/2050.pdf · bölgeleri, insan ve diğer canlılar için her zaman önem taşıyan

Environment and Sustainable Development "towards sustainability", Brussels, 1996.

Commission of the European Communities (Communication from the Commission to the Council, the European Parliament, The Economic and Social Commitee and the Committee of the Regions On the Sixth Environment Action Programme of the European Community), Environment 2010: Our Future, Our Choice: The Sixth Environment Action Programme, (Proposal for a Decision of the European Parliament and of the Council laying down the Community Environment Action Programme 2001-2010), Luxembourg, 2001.

Commission on Geosciences, Environment, and Resources National Research Council, Environmental Science in the Coastal Zone: Issues for Further Research, (Prooceedings of a Retreat Held at the J. Erik Jonsson Woods Hole Center, Massachusetts, June 25-26, 1992), National Academy Press, Washington, D.C., 1994.

Committee on Science and Policy for the Coastal Ocean Studies Board, Commission on Geosciences, Environment, and Resources National Research Council, Science, Policy, and the Coast: Improving Decisionmaking, National Academy Press, Washington, D.C., 1995.

Connely, James, Graham Smith, Politics and the Environment: From Theory to Practice, Routledge, London, New York, 1999.

Contemporary Review, May 1999, C.274, S.1600, s.230-236

Çevre Bakanlığı, KENTKUR, Mersin Kıyı Bölgesi Entegre Planlama Projesi: Final Rapor, Ankara, 1996.

Çevre Bakanlığı Özel Çevre Koruma Kurumu Başkanlığı, Doğal Hayatı Koruma Derneği, Göksu Deltası Özel Çevre Koruma Bölgesi Yönetim Planı, Ankara, 1999.

Çulha, M. Durukal, "Kıyılarımız, Mevzuat, Planlama ve Uygulama Semineri Açılış Konuşması", (25-29 Mayıs 1992, Trabzon), Bayındırlık ve İskan Bakanlığı, Kıyılarımız, Mevzuat, Planlama ve Uygulama Semineri Bildirileri, Ankara, 1993, s.9-14.

Dalokay, Vedat, "Türkiye'nin Kıyı Sorunları ve Politikası", IX. İskan ve Şehircilik Konferansları: Türkiye'de Orman Köyleri, Yerleşme, Bölge Planlama, Şehirleşme, Doğu Anadolu'nun Sorunları, A.Ü.SBF Yayınları, Ankara, 1969, s.95-120.

Davis, P.A., "The Greening of Foreign Aid", Congressional Quarterly Weekly Report, 06.15.1991, Vol.49, No.24, s.1600.

Demirayak, Filiz, "Belek Kıyı Yönetimi Planı", Kelaynak'tan Haberler, S.57, Ocak-Şubat 1995, s.22-23.

344

Page 354: İVERSİTESİ SOSYAL B L MLER ENST TÜSÜ KAMU YÖNET M VE S ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/1432/2050.pdf · bölgeleri, insan ve diğer canlılar için her zaman önem taşıyan

Demirayak, Filiz, "A Future for the Belek Coastal Zone Management Plan", Coastline, Vol.6, 1997-1, s.9-12.

Demirayak, Filiz, "Kıyı Alanları Yönetimi", Bayındırlık ve İskan Bakanlığı ile Belediyeler, Yıl 11, S.34, (Tarih belirtilmemiş.), s.23-29.

DeSombre, Elizabeth R., "International Environmental Policy", B. Nath, L. Hens ve diğerleri (Eds.), Environmental Management in Practice (Volume I): Instruments for Environmental Management, Routledge, London, 1998, s.361-377.

Devlet Planlama Teşkilatı, Kalkınma Planı (Birinci Beş Yıl) 1963-1967, Ankara, 1963.

Devlet Planlama Teşkilatı, Kalkınma Planı (İkinci Beş Yıl) 1968-1972, Ankara, 1968.

Devlet Planlama Teşkilatı, Yeni Strateji ve Kalkınma Planı: Üçüncü Beş Yıl (1973-1977), Ankara, 1973.

Devlet Planlama Teşkilatı, Dördüncü Beş Yıllık Kalkınma Planı (1979-1983), Ankara, 1983.

Devlet Planlama Teşkilatı, Beşinci Beş Yıllık Kalkınma Planı (1985-1989), Ankara, 1985.

Devlet Planlama Teşkilatı, Altıncı Beş Yıllık Kalkınma Planı (1990-1994), Ankara, 1990.

Devlet Planlama Teşkilatı, VII. Beş Yıllık Kalkınma Planı (1996-2000), Ankara, 1996.

Devlet Planlama Teşkilatı, Uzun Vadeli Strateji ve VIII. Beş Yıllık Kalkınma Planı (2001-2005), Ankara, 2000.

Devlet Planlama Teşkilatı, VIII. Beş Yıllık Kalkınma Planı - Bölgesel Gelişme Özel İhtisas Komisyonu Raporu, Ankara, 2000.

Devlet Planlama Teşkilatı, Türkiye Ulusal Çevre Stratejisi ve Eylem Planı, Ankara, 1998.

Devlet Planlama Teşkilatı, Türkiye Ulusal Çevre Stratejisi ve Eylem Planı, 2. Baskı, Şubat 1999, Ankara.

Devlet Planlama Teşkilatı, Japonya Uluslararası İşbirliği Ajansı, Doğu Karadeniz Bölgesel Gelişme Planı (DOKAP), Taslak Nihai Rapor: Ana Plan, C.II, Ankara, 2000.

Devlet Planlama Teşkilatı, Japonya Uluslararası İşbirliği Ajansı, Doğu Karadeniz Bölgesel Gelişme Planı (DOKAP) - Taslak Nihai Rapor: Çevre, C.V, Ankara, 2000.

345

Page 355: İVERSİTESİ SOSYAL B L MLER ENST TÜSÜ KAMU YÖNET M VE S ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/1432/2050.pdf · bölgeleri, insan ve diğer canlılar için her zaman önem taşıyan

Devlet Planlama Teşkilatı, Japonya Uluslararası İşbirliği Ajansı, Doğu Karadeniz Bölgesel Gelişme Planı (DOKAP), Taslak Nihai Rapor: Kurumsal Gelişme, C.VII, Ankara, 2000.

Devlet Planlama Teşkilatı, Japonya Uluslararası İşbirliği Ajansı, Doğu Karadeniz Bölgesel Gelişme Planı (DOKAP), Taslak Nihai Rapor: Proje Raporları, C.VIII, Ankara, 2000.

DG Environment, Nuclear Safety and Civil Protection, Demonstration Programme on Integrated Management of Coastal Zones, Information Document European Commission Services, February 1996.

Dillman, David L., "Personel Yönetiminde ve Verimlilikte Reform: İngiltere ve Amerika Birleşik Devletleri'nde Kamu Hizmetinin İyileştirilmesi", Çev. Çiçek Refik, Başbakanlık Devlet Personel Başkanlığı, Ankara, 1991.

Doğal Hayatı Koruma Derneği, World Wide Fund for Nature, World Bank, Belek Kıyı Yönetimi Planı, (Basım yeri ve tarih belirtilmemiş.).

Doğal Hayatı Koruma Derneği, Çıralı Bülten, Ağustos 1998, S.1, 2, 4.

Doğal Hayatı Koruma Derneği, Çıralı Kıyı Yönetimi Planı, İstanbul, 2001.

Doğanay, Ümit, "Toplum Yararı ve Kamu Yararı Kavramları", Mimarlık, Temmuz 1974/7, S.129, s.5-6.

Dunleavy, Patrick, "The Globalization of Public Services Production: Can Government Be 'Best in World'? ", Public Policy and Administration, 1994, No 9/2, s.36-64.

Dunleavy, Patrick, Christopher Hood, "From Old Public Administration to New Public Management", Public Money & Management, July-September 1994, No: 14/3, s.9-16.

Dupont, R. Ryan, Terry E. Baxter, Louis Theodore (Eds), Environmental Management: Problems and Solutions, Lewis Publishers, London, New York, 1999.

Durant, Will, Ariel Durant, The Lessons of History, Simon and Schuster, New York, 1968.

Durukan, Meltem, “Kıyı Alanları Konusunda Ulusal Mevzuat ve İdari Yapı”, Özhan, E. (Editör), Türkiye’nin Kıyı ve Deniz Alanları I. Ulusal Konferansı Bildiriler Kitabı, 24-27 Haziran 1997, Kıyı Alanları Yönetimi Türk Milli Komitesi, Orta Doğu Teknik Üniversitesi, 1997, Ankara, s.59, 68.

Eichbaum, William, "Coastal Management and Policy, Commission on Geosciences, Environment, and Resources National Reearch Council", Environmental Science in the Coastal Zone: Issues for Further Research, (Prooceedings of a Retreat Held at the J.

346

Page 356: İVERSİTESİ SOSYAL B L MLER ENST TÜSÜ KAMU YÖNET M VE S ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/1432/2050.pdf · bölgeleri, insan ve diğer canlılar için her zaman önem taşıyan

Erik Jonsson Woods Hole Center, Massachusetts, June 25-26, 1992), National Academy Press, Washington, D.C., 1994, s.149-154.

Eke, Feral, Kıyı Mevzuatının Gelişimi ve Planlama, T.C. Bayındırlık ve İskan Bakanlığı, Ankara, 1995.

Eke, Feral, Şule Karaaslan, “Kıyı Mevzuatına ve Uygulamasına Bakış ve Bazı Öneriler”, Özhan, E. (Editör), Türkiye’nin Kıyı ve Deniz Alanları I. Ulusal Konferansı Bildiriler Kitabı, 24-27 Haziran 1997, Kıyı Alanları Yönetimi Türk Milli Komitesi, Orta Doğu Teknik Üniversitesi, Ankara, 1997.

Ekinci, Oktay, İstanbul’u Sarsan On Yıl: 1983-1993, Anahtar Kitaplar, İstanbul, 1994.

Ekinci, Oktay, "Kıyılar ve Toplum Yararı", İnsan, Çevre, Toplum, 2. Baskı, (Der. Ruşen Keleş), İmge, Ankara, 1997, s.149-171.

El-Ashry, Mohamed, "The New GEF", Environment, July/August 1994, Vol.36, No.6, s.37-39.

Emre, Cahit, Çıralı Kıyı Yönetimi Planı: Kurumsal ve Örgütsel Yapı, 1. Ara Rapor (Durum Değerlendirmesi), (Yayımlanmamış Rapor), Doğal Hayatı Koruma Derneği, Şubat 1999.

Emre, Cahit, Çıralı Kıyı Yönetimi Planı: Kurumsal ve Örgütsel Yapı, 2. Ara Rapor (Örgütlenme Seçenekleri), (Yayımlanmamış Rapor), Doğal Hayatı Koruma Derneği, Ağustos 2000.

Enyclopedia International, Grolier Incorporated, New York, 1970, C.11.

Ergun, Turgay, “Postmodernizm ve Kamu Yönetimi”, Amme İdaresi Dergisi, C.30, S.4, Aralık 1997, s.5-15.

Ergüden, Selman, Yaşar Konmaz, “Kıyı Planlamasında Yasal Çerçeve Üzerine”, Mimarlık, S.147, 1976/2, s.74-75.

Erkan, Hüseyin, Kadastro Bilgisi, TMMOB-Harita ve Kadastro Mühendisleri Odası Yayını, Ankara, 1989.

EU Demonstration Programme-Integrated Management of Coastal Zones, Implementing the Demonstration Programme on Integrated Management of Coastal Zones, November, 1996.

European Commission - Life: Coastal Management and Tourism in Turkey: Cirali and Belek, (http://europa.eu.int/comm/environment/lifeweek/exhibition_summaries. htm), Ağustos 2000.

347

Page 357: İVERSİTESİ SOSYAL B L MLER ENST TÜSÜ KAMU YÖNET M VE S ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/1432/2050.pdf · bölgeleri, insan ve diğer canlılar için her zaman önem taşıyan

European Commission, Taking European Environment Policy into the 21st Century: A Summary of the European Commission's Progress Report and Action Plan on the Fifth Programme of Policy and Action in Relation to the Environment and Sustainable Development, Office for Official Publications of the European Communities, Luxembourg, 1996.

European Commission, Towards Sustainability: The European Commission's Progress Report and Action Plan on the Fifth Programme of Policy and Action in Relation to the Environment and Sustainable Development, Office for Official Publications of the European Communities, Luxembourg, 1997.

European Commission, Caring for Our Future-Action for Europe's Environment: 25 Issues at a Glance, Second Edition, Brussels-Luxemburg, 1998.

European Union, Environment: Current Situation and Outlook, (http://europa.eu.int/ scadplus/leg/en/lvb/l28066.htm), Ağustos 2000.

Food and Agriculture Organization of the United Nations, John R. Clark, Integrated Management of Coastal Zones, FAO Fisheries Technical Paper, Rome, 1992.

French, Peter W., Coastal and Estuarine Management, Routledge, London, New York, 1997.

Garner, Robert, Environmental Politics, Prentice Hall, London, New York, 1996.

Gençkaya, Ömer Faruk, "States and Non-State Actors in Environmental Policy Making: An Overview of the GEF-BSEP NGO Forum", Protecting Regional Seas: Developing Capacity and Fostering Environmental Cooperation in Europe, (Eds. Stacy D. VanDeveer, Geoffrey D. Dabelko), Conference Proceedings: "Saving the Seas: Developing Capacity and Fostering Environmental Cooperation in Europe", 14 May 1999, s.81-110.

Geray, Cevat, “Kıyıların Korunmasına İlişkin Düzenlemeler”, Mülkiyeliler Birliği Dergisi, S.41, 1975, s.2-3.

Geray, Cevat, “Kıyıların Toplum Yararına Kullanılmasına İlişkin Sorunlara Genel Bakış”, Mimarlık, S.147, 1976/2, s.64-69.

Geray, Cevat, "Türkiye'de Kıyısal Alanların Korunma ve Geliştirilmesine İlişkin Sorunlar", Peyzaj Mimarlığı, 1976/2, s.19-24.

Geray, Cevat, "Kıyılara İlişkin Düzenlemelere Toplu Bakış", Amme İdaresi Dergisi, Mart 1977, C.10, S.1, s. 62-80.

Geray, Cevat, "Boğaziçi Yasası", Mimarlık, 1984/1, S.199, s.43-45.

348

Page 358: İVERSİTESİ SOSYAL B L MLER ENST TÜSÜ KAMU YÖNET M VE S ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/1432/2050.pdf · bölgeleri, insan ve diğer canlılar için her zaman önem taşıyan

Geray, Cevat, "Doğal Çevreyi Korumada Toplum Yararı Sorunsalı", Tarım ve Mühendislik, 1989, S.33, s.37-38

Geray, Cevat, "Kamu Taşınmazları, Kıyılar ve Sayıştay", A.Ü. SBF Dergisi, C.XXXIV, Ocak-Aralık 1979, No:1-4, s.1-14.

Geray, Cevat, "Anayasa Mahkemesi'nin Kıyı Yasası'na İlişkin Yeni Bir Kararı", Bayındırlık ve İskan Bakanlığı, Kıyılarımız, Mevzuat, Planlama ve Uygulama Semineri Bildirileri, (25-29 Mayıs 1992, Trabzon), Ankara, 1993, s. 181-188.

Gezim, Gürkam, "Kıyıların Toplum Yararına Kullanılması Alternatifleri Üzerine", Mimarlık, S.147, 1976/2, s.64-69.

Gibson, John, Legal and Regulatory Bodies: Appropriateness to Integrated Coastal Zone Management: Final Report, European Commission - DG XI.D.2, Macalister Elliott and Partners Ltd., Hampshire, 1999.

Global Environment Facility, Turkish National Committee on Coastal Zone Management, Bodrum Peninsula Coastal Zone Management, (Basım yeri belirtilmemiş), 1995.

Global Environment Facility, Black Sea Enviromental Programme Coordination Unit, Black Sea Transboundary Diagnostic Analysis, U.N. Publications, New York, 1997.

Global Environment Facility-Black Sea Environmental Programme, Black Sea Environmental Priorities Study: Turkey, United Nations, New York, 1998.

Global Environment Facility, Black Sea Environmental Programme, Karadeniz Ulusal Stratejik Eylem Planı-Türkiye: Teknik Öneriler Raporu, (Basım yeri belirtilmemiş.), 1999.

Global Environment Facility, GEF Project Tracking and Mapping System, (http://edcnts2.cr.usgs.gov/gef/), Ekim 2000.

Global Environment Facility, What Is the Global Environment Facility?, (http://www.gefweb.org), Ekim 2000.

Goudi, Andrew, The Nature of the Environment, Blackwell, Third Edition, Oxford, Cambridge, 1994.

Görer, Nilgün, “Coastal Area Management Experiences of Turkey in the 90’s”, Land and Water: Integrated Planning for a Sustainable Future, 34th International Planning Congress, Azores-Portugal 26 September-2 October 1998, s.345-349.

Gubbay, Susan, "Marine Nature Conservation in the Coastal Zone", M. G. Barrett (Edt.), Coastal Zone Planning and Management, (Proceedings of the Conference Coastal

349

Page 359: İVERSİTESİ SOSYAL B L MLER ENST TÜSÜ KAMU YÖNET M VE S ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/1432/2050.pdf · bölgeleri, insan ve diğer canlılar için her zaman önem taşıyan

Management 1992: Integrating Coastal Zone Planning and Management in the Next Century, Organized by the Institution of Civil Engineers and held in Blackpool on 11-13 May 1992), Thomas Telford, London,1992, s.83-90.

Gülan, Aydın, "Kamu Malları", İl Han Özay, Günışığında Yönetim, Alfa, İstanbul, 1996, s.571-641.

Güler, Birgül Ayman, "Kamu Yönetimi ve Dünya Bankası", Amme İdaresi Dergisi, Eylül 1995, Cilt 28, Sayı 3, s.18-29.

Güler, Birgül Ayman, "Küreselleşme ve Yerelleşme: Yerel Altyapı Sektörü", Çağdaş Yerel Yönetimler, Temmuz 1997, Cilt 6, S.3, s.62-77.

Güler, Birgül Ayman (Ed.) ve diğerleri, Su Hizmetleri Yönetimi: Genel Yapı, TODAİE, Yerel Yönetimler Araştırma ve Eğitim Merkezi, Ankara, 1999.

Gülöksüz, Yiğit, “Kıyıların Toplum Yararına Kullanılması Üzerine Düşünceler”, Mimarlık, S.147, 1976/2, s.54-58.

Günay, Baykan, "Turizm Merkezi Kavramının Gelişimi ve Yargı Denetimi", Mekan Planlama ve Yargı Denetimi, (Der. Melih Ersoy, H. Çağatay Keskinok), Yargı Yayınevi, Ankara, 2000, s.200-283.

Güneş, Şule, “Birleşmiş Milletler Bölgesel Deniz Programları; Karadeniz Çevre Rejimi”, Erdal Özhan (Editör), Türkiye’nin Kıyı ve Deniz Alanları II. Ulusal Konferansı Bildiriler Kitabı, 22-25 Eylül 1998, Kıyı Alanları Yönetimi Türkiye Milli Komitesi, Orta Doğu Teknik Üniversitesi, Ankara, 1998, s.1-12.

Güneş, Şule, Nilgün Görer, Arzu Nuray, “Rio Sonrası Entegre Kıyı Alanları Yönetimi; Türkiye Deneyimi”, Erdal Özhan (Editör), Türkiye’nin Kıyı ve Deniz Alanları II. Ulusal Konferansı Bildiriler Kitabı, 22-25 Eylül 1998, Kıyı Alanları Yönetimi Türkiye Milli Komitesi, Orta Doğu Teknik Üniversitesi, Ankara, 1998, s.23-32.

Hall, Stuart, “Yeni Zamanların Anlamı”, Yeni Zamanlar: 1990’larda Politikanın Değişen Çehresi, Stuart Hall ve Martin Jacques (Der), Çev. Abdullah Yılmaz, Ayrıntı, Ankara, 1995.

Hamamcı, Can, Çelik Aruoba, Aykut Namık Çoban, İskenderun Bay Project Volume I: Environmental Management within the context of Environment-Development, UNEP, Blue Plan Regional Activity Centre, Sophia Antipolis, 1994.

Hamamcı, Can, Çelik Aruoba, Aykut Namık Çoban, İskenderun Bay Project Volume II: Systemic and Prospective Analysis, UNEP, Blue Plan Regional Activity Centre, Sophia Antipolis, 1994.

350

Page 360: İVERSİTESİ SOSYAL B L MLER ENST TÜSÜ KAMU YÖNET M VE S ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/1432/2050.pdf · bölgeleri, insan ve diğer canlılar için her zaman önem taşıyan

Harman, Chris, "Globalisation-A Critique of a New Orthodoxy", International Socialism, No 73, 1996.

Harunbeyoğlu, Ayhan, "Kıyı Alanlarının Rasyonel Kullanımı ve Yönetimine İlişkin Öneriler", III. Çevre Şûrası Tebliğler ve Bildiriler Kitabı, (4-6 Aralık 1996, Antalya-Belek), T.C. Çevre Bakanlığı, Ankara, 1996.

Harvey, David, "Esneklik: Tehdit mi yoksa Fırsat mı?", Toplum ve Bilim, Çev.Ayça Kurdoğlu, Bahar 1993, S. 62, s.83-92.

Hatt, Paul K., Albert J. Reiss, Jr. (Eds.), "The History of Human Settlement", Cities and Society, The Free Press, Glenceo, Illionis, 1957, s.175-179.

Heathcote, Isobel W., Integrated Watershed Management: Principles and Practice, John Wiley&Sons, New York, 1998.

Don, Hinrichsen, "Coasts in Crisis", Issues in Science & Technology, Summer, 1996, s.39-48.

Hirst, Paul, Grahame Thompson, Küreselleşme Sorgulanıyor, Çev. Çağla Erdem, Elif Yücel, Dost, Ankara, 1998.

Holgate-Pollard, David, "Policy, Legislation and Guidelines", C. A. Fleming (Ed.), Coastal Management: Putting Policy into Practice, (Proceeding of the Conference Organized by the Institution of Civil Engineers and Held in Bournemouth on 12-14 November 1995), Thomas Telford, London, 1996.

Hood, Christopher, "A Public Management for all Seasons?", Public Administration, Vol. 69, Spring 1991, s.3-9.

Hudson, Brian J., Cities on the Shore: The Urban Littoral Frontier, Pinter, New York, 1996.

Huot, Jean Louis, Jean-Paul Thalmann, Dominique Valbelle, Kentlerin Doğuşu, Çev. Ali Bektaş Girgin, İmge, Ankara, 2000.

Imber, Mark F., "The Environment and the United Nations", John Vogler, Mark F. Imber (Eds.) The Environment & International Relations, Routledge, London, New York, 1996, s.138-154.

IUCN (World Conservation Union), The National Environment Strategy Fiji, Gland, Switzerland: World Conservation Union, 1993.

IUCN’s Strategic Partnerships with the World Bank, (http://wbln0018.worldbank. org/cssd/kb.nsf/13f71d5...), Haziran 2000.

351

Page 361: İVERSİTESİ SOSYAL B L MLER ENST TÜSÜ KAMU YÖNET M VE S ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/1432/2050.pdf · bölgeleri, insan ve diğer canlılar için her zaman önem taşıyan

İdil, Baran, "Kıyı Sorunlarıyla Hatırladıklarımız", Mimarlık, S.147, 1976/2, s.52-53.

İdil, Baran, “Kıyı Kentlerimizin Yok Olan Kimlikleri ve Düşündürdükleri: Trabzon Özelinde Bir İrdeleme”, Mimarlık,1989/2, S.234, s.94-95.

İzmir Barosu, Mevzuat Bankası, İzmir Barosu Mensubu Bir Grup Avukatın Kent ve Çevre Hukuku Raporu, (http://www.izmirbarosu.org.tr/mevzuatbankasi/ rapor2.htm), Ocak 2001.

Jeftic, L., "Integrated Coastal Zone Management in the Mediterranean Action Plan of UNEP", Erdal Özhan (Ed.), MEDCOAST 93: Proceedings of the First International Conference on the Mediterranean Coastal Environment, Vol 1, November 2-5, 1993, Antalya, MEDCOST, Middle East Technical University, Ankara, 1993, s.465-482.

Jessop, Bob, “The Rise of Governance and the Risks of Failure: The Case of Economic Development”, International Social Science Journal, March 1988, S.155, s.29-47.

Jiménez-Beltrán, Domingo, Environment in the European Union at the Turn of the Century, European Environment Agency, Luxembourg, 1999.

Jordan, Andrew, "Paying the Incremental Costs of Global Environmental Protection: The Evolving Role of GEF", Environment, Jul/Aug94, Vol. 36, No 6, s.13-28.

Kafkalas, Grigoris, "Industry/Energy", United Nations Environment Programme-Mediterranean Action Plan, Workshop on Policies for Sustainable Development of Mediterranean Coastal Areas, Santorini Island, 26-27 April 1996, (Papers by a group of experts), MAP Technical Reports Series No.114, UNEP, Athens.

Kaplan, Ayşegül, Küresel Çevre Sorunları ve Politikaları, Mülkiyeliler Vakfı Yayınları, Ankara, 1997.

Karabey, Haydar, Kıyı Mekanının Tanımı, Ülkesel Kıyı Mekanının Düzenlenmesi İçin Bir Yöntem Önerisi, Mimar Sinan Üniversitesi Yayını, İstanbul, 1978.

Karadeniz'in Rehabilitasyonu ve Korunması İçin Stratejik Eylem Planı, 30-31 Ekim 1996, İstanbul.

Kay, Robert, Jacqueline Alder, Coastal Planning and Management, E & FN Spon, London, New York, 1999.

Kazancıgil, Ali, "Governance and Science: Market-like Modes of Managing Society and Producing Knowledge", International Science Journal, March 1998, S.155, s.69-79.

Kazgan, Gülten, "Yeni Ekonomik Düzen ve Ulus Devlet", Mülkiye, Cilt XXIV, S.220, s.129-138.

352

Page 362: İVERSİTESİ SOSYAL B L MLER ENST TÜSÜ KAMU YÖNET M VE S ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/1432/2050.pdf · bölgeleri, insan ve diğer canlılar için her zaman önem taşıyan

Kazgan, Gülten, Küreselleşme ve Ulus-Devlet: Yeni Ekonomik Düzen, Bilgi Üniversitesi Yayınları, İstanbul, 2000.

Keleş, Ruşen, "Kıyıların Korunması ve Toplum Yararı", A.Ü.SBF Dergisi, Ocak-Haziran 1989, C. XLIV, No:1-2, s.39-62. Keleş, Ruşen, "Çözüme Doğru İlk Adım Kurumsallaşma", Trabzon İli Kıyı Yönetimi, Trabzon Vakfı, Ankara, 1996, s.207-210.

Keleş, Ruşen, Can Hamamcı, Çevrebilim, 3. Baskı, İmge, Ankara, 1998.

Keleş, Ruşen, Kentleşme Politikası, 5. Baskı, İmge, Ankara, 2000.

Keleş, Ruşen, "Kent ve Çevre Değerleri Bağlamında Kamu Yararı Kavramı", Mekan Planlama ve Yargı Denetimi, (Der. Melih Ersoy, H. Çağatay Keskinok), Yargı Yayınevi, Ankara, 2000, s.1-13.

Keleş, Ruşen, "The Concept of Public Interest as a Guiding Principle for Coastal Zone Management in Turkey: Stockholders versus Stakeholders", Paper Presented to the Meeting on Coastal Zone Management in the Mediterranean Region, April 26 – May 1, 2001, İzmir.

Kerestecioğlu, Merih, Bayram Öztürk, Remzi Sönmez, Black Sea Strategic Action Plan-Turkey: Inception Report, August 1997.

Ketchum, Bostwick H. (Ed.), The Water's Edge: Critical Problems of the Coastal Zone, The MIT Press, Cambridge, Massachusetts, 1972.

Keyder, Çağlar, Y. Eyüp Özveren, Donald Quataert (Der.), Doğu Akdeniz'de Liman Kentleri (1800-1914), Çev. Gül Çağalı Güven, Tarih Vakfı Yurt Yayınları, İstanbul, 1994.

Keyder, Çağlar, Ulusal Kalkınmacığın İflası, 2. Basım, Metis, İstanbul, 1996.

Klee, Gary A., The Coastal Environment: Toward Integrated Coastal and Marine Sanctuary Management, Prentice Hall, New Jersey, 1999.

Koç, Sami, "Doğu Karadeniz Sahil Yolu İyileştirme Projesi Hakkında Görüş ve Öneriler", I. Karadeniz Kalkınma Kurultayı: Gönüllü Kuruluşlar ve Kişisel Katkılar (17-18 Mayıs 1998, Samsun), Karadeniz'in Özelliklerini Koruma Kulübü Derneği, Ankara, 1999. s.114-117.

Koçtaş, Necmettin, "İmar Olayından ve İmar Mevzuatından Kaynaklanan Sorunlar", Kentleşmenin Getirdiği Çevre Sorunları Sempozyumu (İdare Hukuku Açısından), 17-18 Kasım 1983, Danıştay Başkanlığı, Ankara, 1987, s.23-83.

353

Page 363: İVERSİTESİ SOSYAL B L MLER ENST TÜSÜ KAMU YÖNET M VE S ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/1432/2050.pdf · bölgeleri, insan ve diğer canlılar için her zaman önem taşıyan

Knecht, R. W., "A Perspective on the Relationship Between the Local and the National Levels of Government in Coastal Zone Management", Erdal Özhan (Ed.), MEDCOAST 93: Proceedings of the First International Conference on the Mediterranean Coastal Environment, Vol 1, November 2-5, 1993, Antalya, MEDCOST, Middle East Technical University, Ankara, 1993, s.347- 362.

Köprülü, Bülent, Toprak Hukuku Dersleri-Cilt I, İ.Ü. Hukuk Fakültesi Yayınları, İstanbul, 1958.

Kuleli, Tuncay, "Coastal Management and Tourism in Turkey: Cirali and Belek, Antalya", Özhan, Erdal (Ed.), Proceedings of the MEDCOAST 99 - EMECS 99 Joint Conference: Land Ocean Interactions - Managing Coastal Ecosystems, 9-13 November, Antalya, MEDCOAST, Middle East Technical University, Ankara, 1999, s.1021-1028.

Kumar, Sanjay, "Global Facility Fails to Protect Environment", Lancet, 04.11.1998, No 9109, s.1114-1116.

Kuntalp, Erden, Deniz Kıyılarının Hukuksal Düzeni, May, Ankara, 1981.

Kuntalp, Erden, "Kıyıların Hukuksal Düzeni", Mimarlık, S.147, 1976/2, s.76-79.

Lagos, Panos, "The Blue Plan", Ekistics, Vol.49, No 293, March/April 1982, s.179-191.

Land, Thomas, "Pollution and Politics in the Black Sea", Contemporary Review, May99, Vol. 274, Issue 1600, s.230-236.

Lange, G. M., "Strategic Planning for Sustainable Development in Coastal Zone Regions: Using Natural Resource Accounts", Wim Salomons ve diğerleri, Perspectives on Integrated Coastal Zone Management, Springer, Berlin, 1999, s.55-68.

Leitmann, Josef, “Options for Managing Protected Areas: Lessons from International Experience”, Journal of Environmental Planning and Management, January 1998, Vol.41, S.1, s.129-144.

Leitmann, Josef, “Policy and Practice Options for Managing Protected Areas: Lessons from International Experiences”, International Society of City and Regional Planners, Coastal Area Management, International Seminar, Antalya, Turkey, 25-29 March 1998. s.121-134.

Manuel, Mark, Barrie Mc Elroy, Roger Smith, Coastal Conflicts, Cambridge University Press, 1995.

Margerum, Richard D., “Integrated Environmental Management: Moving from Theory to Practice”, Journal of Environmental Planning & Management, September, 1995. s.371-392.

354

Page 364: İVERSİTESİ SOSYAL B L MLER ENST TÜSÜ KAMU YÖNET M VE S ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/1432/2050.pdf · bölgeleri, insan ve diğer canlılar için her zaman önem taşıyan

Margerum, Richard D., "Integrated Approaches to Environmental Planning and Management", Journal of Planning Literature, May 1997, Vol.11, No. 4, s.459-476.

Marin, Ali, "EU Environmental Policy", Ali Marin, El-Agraa, The European Union: History, Institutions, Economics and Policies, 5th Edt., Prentice Hall, London, 1998, s.423- 444.

Marmara ve Boğazlar Dergisi, Marmara ve Boğazları Belediyeler Birliği, Beşinci Genel Kurul Toplantısı, Ahmet Enön'ün Açılış Konuşması, S.7-8, Şubat-Mart 1976, s.21-26.

McEldowney, John F. & Sharron McEldowney, Environment and Law: An Introduction for Environmental Scientists and Lawyers, Longman, London, 1996.

MEDCOAST: What is MEDCOAST?, (http://www.metu.edu.tr/home/wwwmdcst/ index.html), Ağustos 2000.

Mediterranean Action Plan, Priority Actions Programme, Guidelines for Carrying Capacity Assessment for Tourism in Mediterranean Coastal Areas, Regional Activity Centre, Split, 1997.

Mediterranean Environmental Technical Assistance Programme: METAP History, (http://www.metap.org/history.htm), Şubat 2000.

Mediterranean Environmental Technical Assistance Programme, Country Priorities: Turkey, (htttp://www.metap.org/turkey.htm), Şubat 2000

Meltzer, Evelyne, International Review of Integrated Coastal Zone Management, Department of Fisheries and Oceans, Ocean Conservation Report Series, Ottawa, 1998.

Miller, Marian A. L., "Sovereignty Reconfigured: Environmental Regimes and Third World States", Karen T. Litfin (Ed.), The Greening of Sovereignty in World Politics, The MIT Press, Cambridge, 1998, s.174-177

Mimarlık, “Kıyılar Halk Yararına Kullanılmalıdır” (Mimarlar Odası’nın 20-21 Eylül 1976 günlerinde Antalya’da düzenlenen Kıyıların Toplum Yararına Kullanılması Seminerinde sunulan bildirilerden yararlanılarak hazırlanan giriş yazısı), S.147, 1976/2, s.33-40.

Mollat du Jourdin, Michel, Avrupa ve Deniz, Çev.A. Muhittin Kargın, Afa, İstanbul, 1993.

Mumford, Lewis, The City in History: Its Origins, Its Transformation, and Its Prospects, Harcourt, Brace & World, Inc., New York, 1961.

355

Page 365: İVERSİTESİ SOSYAL B L MLER ENST TÜSÜ KAMU YÖNET M VE S ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/1432/2050.pdf · bölgeleri, insan ve diğer canlılar için her zaman önem taşıyan

Nuray, A., "A Pilot Project on Mersin Coastal Zone for Integrated Planning", Erdal Özhan (Ed.), Proceedings of the International Workshop on ICZM in the Mediterranean & Black Sea: Immediate Needs for Research, Education - Training & Implementation, 2-5 November 1996, Sarıgerme, Turkey, MEDCOAST, Middle East Technical University, Ankara, Turkey, s.293-300.

Organization for Economic Co-operation and Development, Report on CZM: Integrated Coastal Zone Management, Washington DC, Organization for Economic Co-operation and Development, OECD, 1993.

Organisation for Economic Co-operation and Development, Integrated Coastal Zone Management: Review of Progress in Selected OECD Countries, OECD, Paris, 1987.

Office for Official Publications of the European Communities, The European Community and the Environment, Luxembourg, 1987.

Official Jurnal of the European Communities, "Opinion of the Committee of the Regions on 'Towards a European Integrated Coastal Zone Management (ICZM) Strategy General Principles and Policy Options' ", (2000/C 226/11), C 226/38-42, 08.08.2000.

Onar, Sıddık Sami, İdare Hukukunun Umumi Esasları - II. Cilt, 3. Baskı, İsmail Akgün Matbaası, İstanbul, 1966.

Orbach, Michael K., "Social Sciences Contributions to Managing Ecosystems", Improving Interactions Between Coastal Science and Policy: Proceedings of the Gulf of Maine Symposium, Kennebunkport, Maine, November 1-3, 1994, Committee on Science and Policy for the Coastal Ocean, Ocean Studies Board, Commission on Geosciences, Environment, and Resources National Research Council, 1995.

Orford, Julian D., "Coastal Environments", B. Nath, L. Hens ve diğerleri (Eds.), Environmental Management in Practice (Volume 3): Managing the Ecosystem, Routledge, London, 1999, s.8-21.

Organisation for Economic Co-operation and Development, Coastal Zone Management: Integrated Policies, OECD, Paris, 1993.

Organisation for Economic Co-operation and Development, Integrated Coastal Zone Management: Review of Progress in Selected OECD Countries, OCDE/GD (97) 83, Paris, 1997.

Ornat, Arturo Lopez, Filiz Demirayak, Belek Management Plan 1995, Doğal Hayatı Koruma Derneği, World Wide Fund for Nature, İstanbul, 1996

Özer, Ahmet, "Birleşmiş Milletler Çevre Programı Çerçevesinde Kıyı Alanları İdaresine İlişkin Olarak İzmir Büyükşehir Belediyesi Entegre Planlama Çalışmaları", Bayındırlık

356

Page 366: İVERSİTESİ SOSYAL B L MLER ENST TÜSÜ KAMU YÖNET M VE S ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/1432/2050.pdf · bölgeleri, insan ve diğer canlılar için her zaman önem taşıyan

ve İskan Bakanlığı, Kıyılarımız, Mevzuat- Planlama ve Uygulama Semineri Bildirileri, (25-29 Mayıs 1992, Trabzon), Ankara, 1993, s.95-125.

Özer, Ali, Didem Öztaşbaşı, Fatma Sevim, Özel Çevre Koruma Bölgeleri, Özel Çevre Koruma Kurumu Başkanlığı, Ankara, 1993.

Özhan, Erdal, "MEDCOAST: A Network Contributing to the Integrated Coastal and Sea Management in the Mediterranean and the Black Sea, Erdal Özhan (Ed.), Proceedings of the International Workshop on ICZM in the Mediterranean & Black Sea: Immediate Needs for Research, Education - Training & Implementation, 2-5 November 1996, Sarıgerme, Turkey, MEDCOAST, Middle East Technical University, Ankara, Turkey, s.3-14.

Özhan, Erdal, “Coastal Zone Management in Turkey”, Ocean & Coastal Management, Vol. 30, Nos 2-3, s.153-176.

Özhan, Erdal, "An NGO Role in Enhancing Integrated Coastal Management in the Mediterranean and the Black Sea: The MEDCOAST Experience", Ocean & Coastal Management, 2000, Vol. 43, Nos 4-5, s.389-407.

Pagden, Anthony, “The Genesis of ‘Governance’ and Enlightment Conceptions of the Cosmopolitan World Order’’, International Social Science Journal, March 1988, s.7-15.

Pala, Kadir, Kıyılar ve Turistik Alanlar Kanun Tasarısı ile İlgili Not, Turizm ve Tanıtma Bakanlığı, Ankara, 1974. ve Ahmet Yıldırım, "Kıyılar ve Sorunlarımız-II", Mülkiyeliler Birliği Dergisi, S.39, 1975, s.7-12.

Pallemaerts, Marc, “Stockholm’den Rio’ya Uluslararası Çevre Hukuku: Geleceğe Doğru Geri Adım mı?", Çev. Bülent Duru, A.Ü.Siyasal Bilgiler Fakültesi Dergisi (Prof.Dr.Cemal Mıhçıoğlu’na Armağan), C.52, Ocak-Aralık 1997, s.613-632.

Pavasovic, Arsen, "ICZM Policies and Strategies for the Black Sea Region", Proceedings of the MEDCOAST 99 - EMECS 99 Joint Conference: Land Ocean Interactions - Managing Coastal Ecosystems, 9-13 November, Antalya, MEDCOAST, Middle East Technical University, Ankara, 1999, s.1289-1302.

Pavasovic, Arsen, "Strengthening the Involvement of MAP-UNEP in ICZM Pilot Projects", Erdal Özhan (Ed.), Proceedings of the International Workshop on ICZM in the Mediterranean & Black Sea: Immediate Needs for Research, Education - Training & Implementation, 2-5 November 1996, Sarıgerme, Turkey, MEDCOAST, Middle East Technical University, Ankara, Turkey, s.415-428.

Pazarcı, Hüseyin, Nami Çağan ve diğerleri, Avrupa Topluluğu’nda ve Türkiye’de Çevre Mevzuatı, Türkiye Çevre Sorunları Vakfı, Ankara, 1989.

357

Page 367: İVERSİTESİ SOSYAL B L MLER ENST TÜSÜ KAMU YÖNET M VE S ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/1432/2050.pdf · bölgeleri, insan ve diğer canlılar için her zaman önem taşıyan

Peker, Ayşe Tatar, “Dünya Bankası: ‘Büyüme’ Söyleminden ‘İyi Yönetme’ Söylemine”, Toplum ve Bilim, Bahar, S.69, 1996, s.5-59.

Peters, B. Guy, “Model of Governance for the 1990s”, The Future of Governing, University of Press of Kansas, 1996, s.15-44.

Pierret, Georges, "The European Coastal Charter", Ekistics, Vol.49, No 293, March/April 1982, s.171-175.

Platt, Rutherford H., "Cities on the Beach: An Overview", Rutherford H. Platt, Shelia G. Pelczarski, Barbara K. R. Burbank (Eds.), Cities on the Beach: Management Issues of Developed Coastal Barries, The University of Chicago Department of Geography Research Paper No. 224, Chicago, 1987.

Pollard, David Holgate "Policy, Legislation and Guidelines", C. A. Fleming (Ed.), Coastal Management: Putting Policy into Practice, (Proceeding of the Conference Organized by the Institution of Civil Engineers and Held in Bournemouth on 12-14 November 1995), Thomas Telford, London, 1996, s.17-25.

Pollitt, Christopher, "Antistatist Reforms and New Administrative Directions: Public Administration in the United Kingdom", Public Administration Review, January/February 1996, Vol. 56, No.1, s.81-87.

Porter, Gareth, Janet Welsh Brown, Global Environmental Politics, 2nd Edt., Westview Press, Oxford,1996.

Post, Jan C., Carl G. Lundin (Eds.), The Noordwijk Guidelines for Integrated Zone Management, The World Bank, Environmentally Sustainable Development Series No.9, 1993.

Post, Jan C., Carl G. Lundin (Eds.), Guidelines for Integrated Coastal Zone Management, Environmentally Sustainable Development Studies and Monographs Series No.9, Washington D.C., World Bank, 1996.

"Resolution of the Council of the European Communities and of the Representatives of the Governments of the Member States Meeting Within the Council of 17 May 1977 on the Continuation and Implementation of a European Community Policy and Action Programme on the Environment", Official Journal of the European Communities, 13 June 1977, No C 139. s.

"Resolution of the Council of the European Communities and of the Representatives of the Governments of the Member States Meeting Within the Council of 7 February 1983 on the Continuation and Implementation of a European Community Policy and Action Programme on the Environment (1982-1986)", Official Journal of the European Communities, 7 February 1983, No C 46.

358

Page 368: İVERSİTESİ SOSYAL B L MLER ENST TÜSÜ KAMU YÖNET M VE S ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/1432/2050.pdf · bölgeleri, insan ve diğer canlılar için her zaman önem taşıyan

"Resolution of the Council of the European Communities and of the Representatives of the Governments of the Member States, Meeting Within the Council of 19 October 1987 on the Continuation and Implementation of a European Community Policy and Action Programme on the Environment (1987-1992)", Official Journal of the European Communities, 19 October 1987, No C 328.

"Resolution of the Council and the Representatives of the Governments of the Member States, Meeting within the Council of 1 February 1993 on a Community Programme of Policy and Action in Relation to the Environment and Sustainable Development - A European Community Programme of Policy and Action in Relation to the Environment and Sustainable Development", Official Journal of the European Communities, 17 May 1993, NO. C 138.

Rhodes, R.A.W., Understanding Governance: Policy Networks, Governance, Reflexivity and Accountability, 2nd Edition, Open University Press, Buckingham, 1999.

Rogers, Adam (Ed.), Taking Action: An Environmental Guide for you and your Community, United Nations Environment Programme, Hong Kong, 1995.

Ruijgrok, E.C.M., P. Vellinga, "Chances for Nature - A Matter of Substitution", Wim Salomons ve diğerleri, Perspectives on Integrated Coastal Zone Management, Springer, Berlin, 1999 s.89-98.

Russell, Dick, “Where the Land Meets the Sea”, The Environmental, March/April 1998, s.36-42.

Sampson, Martin, "Black Sea Environmental Cooperation: Toward a Fourth Track", Protecting Regional Seas: Developing Capacity and Fostering Environmental Cooperation in Europe, (Eds. Stacy D. VanDeveer, Geoffrey D. Dabelko), Conference Proceedings: "Saving the Seas: Developing Capacity and Fostering Environmental Cooperation in Europe", 14 May 1999, s.75

Savory, Allan, Jody Butterfield, Holistic Management: A New Framework for Decision Making, Island Press, Washington, D.C., 1999.

Sayan, Levent, "Doğal Hayatı Koruma Derneği (DHKD)'ne Uluslararası Ödül", Kelaynak, Temmuz-Ağustos 2000, S.28, s.3.

Schneider, Gunter, "The European Community's Environmental Policy", Ekistics, Vol.49, No 293, March/April 1982, s.165-167.

Schubel, Jerry R., "Coastal Pollution and Waste Management", Commission on Geosciences, Environment, and Resources National Reearch Council, Environmental Science in the Coastal Zone: Issues for Further Research, (Prooceedings of a Retreat

359

Page 369: İVERSİTESİ SOSYAL B L MLER ENST TÜSÜ KAMU YÖNET M VE S ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/1432/2050.pdf · bölgeleri, insan ve diğer canlılar için her zaman önem taşıyan

Held at the J. Erik Jonsson Woods Hole Center, Massachusetts, June 25-26, 1992), National Academy Press, Washington, D.C., 1994, s.124-148.

Seymen, Ülker Baykan, Hülya Koç, Türkiye'de Kıyı Yerleşmelerinde Tatil Konutları, Başbakanlık Toplu Konut İdaresi Başkanlığı, Ankara, 1996.

Sezer, Sibel, "The Role of International Environmental Institutions in Protecting Regional Seas: A Focus on the Black Sea", Problems of Regional Seas 2001: Proceedings of the International Symposium on the Problems of Regional Seas (12-14 May 2001, Istanbul-Turkey), Eds. Bayram Öztürk, Nesrin Algan, İstanbul, 2001, s.62.

Shepard, Francis P., Harold R. Wanles, Our Changing Coastlines, McGraw-Hill Book Company, New York, 1970.

Smouts, Marie-Claude, "The Proper Use of Governance in International Relations", International Social Science Journal, March 1998, S.155, s.81-89.

Sorensen, J., "The Global Dispersion of Coastal Zone Efforts", Erdal Özhan (Ed.), MEDCOAST 93: Proceedings of the First International Conference on the Mediterranean Coastal Environment, Vol 1, November 2-5, 1993, Antalya, MEDCOST, Middle East Technical University, Ankara, 1993, s.517-530.

Sönmez, Remzi, "Kıyı Planlamasında Yeni Yaklaşım Önerileri", Bayındırlık ve İskan Bakanlığı, Kıyılarımız, Mevzuat, Planlama ve Uygulama Semineri Bildirileri, (25-29 Mayıs 1992, Trabzon), Ankara, 1993, s.125-138.

Sönmez, Remzi, Nilgün Görer, Karadeniz Entegre Kıyı Alanları Yönetimi Politika ve Stratejileri, Küresel Çevre Fonu, Karadeniz Çevre Programı, Ankara, 1998.

Sönmez, Remzi, “Karadeniz Entegre Kıyı Alanları Yönetimi Politika ve Stratejileri”, Erdal Özhan (Editör), Türkiye’nin Kıyı ve Deniz Alanları II. Ulusal Konferansı Bildiriler Kitabı, 22-25 Eylül 1998, Kıyı Alanları Yönetimi Türkiye Milli Komitesi, Orta Doğu Teknik Üniversitesi, Ankara, 1998, s.13-22.

Sönmez, Remzi, "Kıyı Alanları İçin Yeni Bir Yaklaşım Modeli", Bayındırlık ve İskan Bakanlığı ile Belediyeler, Yıl 11, S.34 (Tarih belirtilmemiş.), s.4-8.

Srinivas, Hari, “Expectations”, International Society of City and Regional Planners, Coastal Area Management, International Seminar, Antalya, Turkey, 25-29 March 1998, s.15, 16.

Strengthening the Collaboration between the World Bank Group and IUCN on Environmental Policy Issues and Projects, (http://wbln0018.worldbank.org/cssd/kb.ns f/13f71d5.../5c67dd94...), Aralık 1999.

360

Page 370: İVERSİTESİ SOSYAL B L MLER ENST TÜSÜ KAMU YÖNET M VE S ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/1432/2050.pdf · bölgeleri, insan ve diğer canlılar için her zaman önem taşıyan

Stoker, Gerry, “Governance as Theory: Five Propositions”, International Social Science, March 1988, S.155, s.17-44.

Şengül, Tarık, "Siyaset ve Mekansal Ölçek Sorunu: Yerelci Stratejilerin Bir Eleştirisi", Küreselleşme: Emperyalizm, Yerelcilik, İşçi Sınıfı, A. Ahmet Tonak (Der.), İmge, Ankara, 2000, s.111-158.

Tanas, A.R., A.N. Önen ve diğerleri, "Mersin Kıyı Bölgesi Entegre Planlama Projesi", Özhan, E. (Ed.), Türkiye’nin Kıyı ve Deniz Alanları I. Ulusal Konferansı Bildiriler Kitabı, 24-27 Haziran 1997, Kıyı Alanları Yönetimi Türk Milli Komitesi, Orta Doğu Teknik Üniversitesi, 1997, Ankara, s.147-159.

T.C. Çevre Bakanlığı, Ulusal Gündem 21 (İkinci Taslak), Ankara, 1999.

TBMM, Türkiye Cumhuriyeti Hükümetleri, (http://www.tbmm.gov.tr/ambar/ hukumet), Eylül 2000.

Tanrıöver, Hüseyin, " 'Kıyıların Toplum Yararına Kullanılması İlkesi' ve Kent Planlama Eylemi", Mimarlık, S.147, 1976/2, s.84-86.

Tekel, Ayşe, "1980 Sonrası Hükümet ve Siyasi Parti Programlarında Kıyı", Erdal Özhan (Ed.), Türkiye’nin Kıyı ve Deniz Alanları I. Ulusal Konferansı Bildiriler Kitabı, 24-27 Haziran 1997, Kıyı Alanları Yönetimi Türk Milli Komitesi, Orta Doğu Teknik Üniversitesi, Ankara, 1997, s.49-58.

Tekeli, İlhan, "Kıyı Planlamasının Değişik Boyutları", Mimarlık, S.147, 1976/2, s.41-47.

Tekeli, İlhan, "Yönetim Kavramı (nın) Yanı Sıra Yönetişim Kavramının Gelişmesinin Nedenleri Üzerine", Modernite Aşılırken Siyaset, İmge, Ankara, 1999, s.239-254.

Tekinbaş, Belma, "Kıyı Mevzuatının Gelişimi", Mekan Planlama ve Yargı Denetimi, (Der. Melih Ersoy, H. Çağatay Keskinok), Yargı Yayınevi, Ankara, 2000, s.116-153.

The World Resources Institute, The United Nations Environment Programme, The United Nations Development Programme, The World Bank, World Resources (1996-1997): The Urban Environment, Oxford University Press, New York, Oxford, 1996.

Tont, Sargun A., Sulak Bir Gezegenden Öyküler, 6. Basım, TÜBİTAK, Ankara, 1999.

Topkaya, Bülent, Bahar Kalkanoğlu, Hakan Oğuz, “Kıyı Bölgeleri İçin Çevre Yönetim Şekli: GATAB”, Erdal Özhan (Ed.), Türkiye’nin Kıyı ve Deniz Alanları I. Ulusal Konferansı Bildiriler Kitabı, 24-27 Haziran 1997, Kıyı Alanları Yönetimi Türk Milli Komitesi, Orta Doğu Teknik Üniversitesi, Ankara, 1997, s.21-30.

Toynbee, Arnold J,. A Study of History, Oxford University Press, London, 1960

361

Page 371: İVERSİTESİ SOSYAL B L MLER ENST TÜSÜ KAMU YÖNET M VE S ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/1432/2050.pdf · bölgeleri, insan ve diğer canlılar için her zaman önem taşıyan

Trabzon Vakfı, Trabzon İli Kıyı Yönetimi, Trabzon Vakfı, Ankara, 1996.

Trumbic, Ivica, Coastal Area Management Programme for the Bay of İzmir: A Synthesis Report, İzmir, 1993.

Trumbic, Ivica, An Assessment of Integrated Coastal Area Management Initiatives in the Mediterranean: Experiences from METAP and MAP (1988-1996), Priority Actions Programme Regional Activity Centre (PAP/RAC), Split, 1997.

Turgut, Nükhet, “Çevre Hukukunda Çevreci Örgütlere Tanınan Olanaklar”, A.Ü. Hukuk Fakültesi Dergisi, C.45, S.1-4, 1996, s.103-131.

Turgut, Nükhet, Çevre Hukuku: Karşılaştırmalı İnceleme, Savaş Yayınevi, Ankara, 1998.

Turizm Bakanlığı, Doğal Hayatı Koruma Derneği, Çıralı Koruma Amaçlı İmar Planı Raporu, Kare Şehircilik-Mimarlık Hizmetleri Limited Şirketi, Antalya, 2000.

Turner, Mark, David Hulme, Governance, Administration & Development: Making the State Work, Macmillan Press Ltd., London, 1997.

Turner, R.K., B.T.Bower, "Principles and Benefits of Integrated Coastal Zone Management (ICZM), Wim Salomons ve diğerleri, Perspectives on Integrated Coastal Zone Management, Springer, Berlin, 1999 s.13-34.

Türk Belediyecilik Derneği ve Konrad Adenauer Vakfı, Avrupa’da Yerel Yönetimlerin Çevre Politikaları ve Türkiye: Sorunlar ve Çözüm Yolları, Antalya, 16-17 Kasım 1998

Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği, Avrupa Birliği'ne Tam Üyelik Sürecinde Türkiye'de Yönetimin Yeniden Yapılanması, Ankara, 2000.

Türkiye’de Kıyı Alanları Yönetimi-Akdeniz Çevre Teknik Yardım Programı (METAP), Toplantı Sonuçları-Öneriler, Kalkan, 5-17 Temmuz 1991.

Unaran, Ergun, “Kıyı Planlamasında Yasal Çerçeve”, Mimarlık, S.147, 1976/2, s.70-73.

UNCHS-Best Practices Database: Tourism and Coastal Management in Turkey: Cirali and Belek, (http://www.sustainabledevelopment.org/blp), Ağustos 2000.

United Nations Development Programme-Global Environment Facility: Regional Projects, (http://www.undp.org/gef...), Ekim 2000.

United Nations Environment Programme, Report of the Meeting on the Presentation of Results of the Coastal Area Management Programme for the Bay of İzmir, Athens, 1993.

362

Page 372: İVERSİTESİ SOSYAL B L MLER ENST TÜSÜ KAMU YÖNET M VE S ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/1432/2050.pdf · bölgeleri, insan ve diğer canlılar için her zaman önem taşıyan

United Nations Environment Programme, Priority Action Programme, Integrated Management Study for the Area of İzmir, Priority Actions Programme Regional Activity Centre, Split, 1994.

United Nations Environment Programme, Guidelines for Integrated Management of Coastal and Marine Areas, UNEP Regional Seas Reports and Studies No 161, 1995

United Nations Environment Programme Water Branch, PAP Regional Activity Centre, Integrated Coastal Area and River Management, 1997.

United Nations Environment Programme, Mediterranean Action Plan, Report of the Extraordinary Meeting of the Contracting Parties to the Covention for the Protection of the Mediterranean Sea Against Pollution and its Protocols, UNEP, Athens, 1996.

United Nations Environment Programme, Mediterranean Action Plan and Convention for the Protection of the Marine Environment and the Coastal Region of the Mediterranean and its Protcols, Informel Document (Revised), Athens, 1997.

United Nations Environment Programme, Mediterranean Action Plan, Coastal Area Management Programme (MAP CAMP), Formulation and Implementation of CAMP Projects: Operational Manual, Athens - Split, 1999.

United Nations Environment Programme, Mediterranean Action Plan (MAP), "Partnerships", (http://www.unepmap.org/partner.htm), Kasım 1999.

United Nations Environment Programme, Mediterranean Action Plan (MAP), "What is MAP?", (http://www.unepmap.org/whatmap.htm), Kasım 1999.

United Nations Centre for Human Settlements (Habitat)-Best Practices Database: Tourism and Coastal Management in Turkey: Cirali and Belek, (http://www.sustainabledevelopment.org/blp), Ağustos 2000.

United Nations Sustainable Development, Agenda 21-Chapter 17: Protection of the Oceans, All Kinds of Seas, Including Enclosed and Semi-Enclosed Seas, and Coastal Areas and the Protection, Rational Use and Development of Their Living Resources, (http://www.un.org/esa/sustdev/agenda21.htm), Eylül 2000

Urry, John, “Turist Bakışı ve Çevre”, Çev.Rahmi G. Öğdil, Varlık, Ağustos 1999, S.1103, s.37-38.

Urry, John, Mekânları Tüketmek, Çev. Rahmi G. Öğdül, Ayrıntı, İstanbul,1999.

Ünsal, Sumru, “ ‘Kıyı Yönetimi’ Kavramında Yaşanan Evrim ve ‘Kıyı Kullanımı ve Yönetimi (Düzenleme) Bütünlüğü’ İlkeleri”, Erdal Özhan (Ed.),Türkiye’nin Kıyı ve Deniz Alanları I. Ulusal Konferansı Bildiriler Kitabı, 24-27 Haziran 1997, Kıyı

363

Page 373: İVERSİTESİ SOSYAL B L MLER ENST TÜSÜ KAMU YÖNET M VE S ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/1432/2050.pdf · bölgeleri, insan ve diğer canlılar için her zaman önem taşıyan

Alanları Yönetimi Türk Milli Komitesi, Orta Doğu Teknik Üniversitesi, Ankara, 1997, s.9-14.

Üstüner, Yılmaz, E. Fuat Keyman, "Globalleşme, Katılımcı Demokrasi ve Örgüt Sorunu", Ekonomik Yaklaşım, Sonbahar-Kış 1995, Cilt 6, S.17-18, s.33-49.

Vallega, Adalberto, "Coastal Area Management in the Mediterranean: A Reference Framework", Erdal Özhan (Ed.), MEDCOAST 93: Proceedings of the First International Conference on the Mediterranean Coastal Environment, Vol 1, November 2-5, 1993, Antalya, MEDCOST, Middle East Technical University, Ankara, 1993, s.451-463.

Vallega, Adalberto, "From the Action Plan to the Mediterranean Agenda 21", Erdal Özhan (Ed.), MEDCOAST 93: Proceedings of the First International Conference on the Mediterranean Coastal Environment, Vol 1, November 2-5, 1993, Antalya, MEDCOST, Middle East Technical University, Ankara, 1993, s.1-12.

Vallega, Adalberto, "Cityports, Coastal Zones and Sustainable Development", Brian Hoyle (Ed.), Cityports, Coastal Zones and Regional Change: International Perspectives on Planning and Management, John Wiley & Sons, Chichester, 1996, s.295-306 .

Vallega, Adalberto, Fundamentals of Integrated Coastal Management, Kluwer Academic Publishers, Dordrecht, 1999.

Veronica Ward, "Sovereignty and Ecosystem Management Clash of Concepts and Boundaries?", Karen T. Litfin (Ed.), The Greening of Sovereignty in World Politics, The MIT Press, Cambridge, 1998, s.79-108.

Wallbank, T. Walter, Alastair M. Taylor, Nels M. Bailkey, Civilization: Past and Present, 3rd Edt., Scott, Foresman and Company, Glenview, 1967.

Warford, Jeremy J., Nicholas van Praag, The World Bank and the Environment: A Progress Report Fiscal 1991, Washington, D.C., 1991.

Varoğlu, Demet, Kadir Varoğlu, “Kamu Demokrasilerinde Profesyonelleşme ve Örgütsel Yapılanma Üzerine Etkileri”, Kamu Yönetimi Disiplini Sempozyumu Bildirileri-Cilt II., TODAİE, Ankara, 1995, s.11-24.

WCC (World Coast Conference), How to Account for Impact of Climate Change in Coastal Zone Management: Concepts and Tools for Approach and Analysis, Versions 1 and 2. World Coast Conference 1993, November 1-5, Noordwijk, Netherlands. The Hague: Ministry of Transport, Public Works, and Water Management, National Institute for Coastal and Marine Management, Coastal Zone Management Centre, 1993.

364

Page 374: İVERSİTESİ SOSYAL B L MLER ENST TÜSÜ KAMU YÖNET M VE S ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/1432/2050.pdf · bölgeleri, insan ve diğer canlılar için her zaman önem taşıyan

Weber, Max, Şehir: Modern Kentin Oluşumu, Çev. Musa Ceylan, Bakış, İstanbul, 2000.

Wells, Donald T., Environmental Policy: A Global Perpective for the Twenty-First Century, Prentice Hall, New Jersey, 1996.

Werksman, Jacob D. "Greening Bretton Woods", Philippe Sands (Ed.), Greening International Law, Earthscan, London, 1993, s.65-84.

What is IUCN?, (http://www.iucn.org/info_and_news/about_iucn/index.html), Ocak 2000.

What is METAP ?, (http://www.metap.org), Şubat 2000.

Wilson, Geoff A., Raymond L. Bryant, Environmental Management: New Directions for the Twenty-First Century, UCL Press, London, 1997.

Woods, Ngaire "The Challenge of Good Governance for the IMF and the World Bank Themselves", World Development, Vol.28, No.5, May 2000.

World Bank, Noordwijk Guidelines for Integrated Coastal Zone Management, 1993.

World Bank, Guidelines for Integrated Coastal Zone Management, Jan C. Post and Carl G. Lundin (Ed.), Environmentally Sustainable Development Series No.9, Washington D.C., 1993.

World Bank Group, Pollution Prevention and Abatement Handbook 1998: Toward Cleaner Production, Washington, D.C., 1999.

World Bank and the Global Environment: Portfolio, (http://wbln0018. worldbank.org...), Eylül 2000

World Bank, Turkey-Antalya Solid Waste Management, (http:\\www. worldbank.com), Mart 2000.

World Bank, Turkey-Cesme-Alacati Water Supply and Sewerage Project, (http:\\www.worldbank.com), Mart 2000.

World Bank, Turkey-Marmaris Water Supply and Sewerage Project, (http:\\www.worldbank.com), Mart 2000.

World Bank, Turkey-Protected Areas and Sustainable Resource Management, (http:\\www.worldbank.com), Temmuz 2000.

World Bank, Turkey-Biodiversity and Natural Resource Management Project, (http:\\www.worldbank.com), Temmuz 2000.

365

Page 375: İVERSİTESİ SOSYAL B L MLER ENST TÜSÜ KAMU YÖNET M VE S ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/1432/2050.pdf · bölgeleri, insan ve diğer canlılar için her zaman önem taşıyan

Yavuz, Fehmi, Ruşen Keleş, Cevat Geray, Şehircilik: Sorunlar-Uygulama ve Politika, A.Ü. SBF Yayınları, Ankara, 1973.

Yavuz, Fehmi Çevre Sorunları, 2.Baskı, SBF Yayınları, Ankara, 1975.

Yeroulanos, Marinos, "The Mediterranean Action Plan: A Success Story in the International Cooperation", Ekistics, Vol.49, No 293, March/April 1982, s.175-179.

Young, Oran R., International Governance: Protecting the Environment in a Stateless Society, Carnell University Press, Ithaca, 1994.

Yumul, Aras, Andrzej Furman, Çıralı: A Socio-Economic Profile: The Final Report, Doğal Hayatı Koruma Derneği, (Basım yeri belirtilmemiş), 1999.

Yıldırım, Ahmet, "Kıyılar ve Sorunlarımız-II", Mülkiyeliler Birliği Dergisi, S.39, 1975, s.7-12.

Zevkliler, Aydın, "Kıyılarda Mülkiyet İlişkileri", Amme İdaresi Dergisi, Eylül 1979, C.12, S.3, s.71-83.

Hükümet Programları

İnönü Hükümeti Programı (30.10.1923-06.03.1924), II. İnönü Hükümeti Programı (06.03.1924-22.11.1924), Okyar Hükümeti Programı (22.11.1924-03.03.1925), III. İnönü Hükümeti Programı (03.03.1925-01.11.1927), IV. İnönü Hükümeti Programı (01.11.1927-27.09.1930), V. İnönü Hükümeti Programı (27.09.1930-04.05.1931), VI. İnönü Hükümeti Programı (04.05.1931-01.03.1935), I. Bayar Hükümeti Programı (01.11.1937-11.l 1.1938), VII. İnönü Hükümeti Programı (01.03.1935-01.11.1937), II. Bayar Hükümeti Programı (11.11.1938-25.01.1939), I. Saydam Hükümeti Programı (25.01.1939-03.04.1939), II. Saydam Hükümeti Programı (03.04.1939-09.07.1942), I. Saraçoğlu Hükümeti Programı (09.07.1942-09.03.1943), II. Saraçoğlu Hükümeti Programı (09.03.1943-07.08.1946), Peker Hükümeti Programı Programı (07.08.1946-10.09.1947), I. Saka Hükümeti Programı (10.09.1947-10.06.1948), II. Saka Hükümeti Programı (10.06.1948-16.01.1949), Günaltay Hükümeti Programı (16.01.1949-22.05.1950), I. Menderes Hükümeti Programı (22.05.1950-09.03.1951), II. Menderes Hükümeti Programı (09.03.1951-17.05.1954), III. Menderes Hükümeti Programı (17.05.1954-09.12.1955), IV. Menderes Hükümeti Programı (09.12.1955-25.11.1957), V. Menderes Hükümeti Programı (25.1 1.1957-27.05.1960), I. Gürsel Hükümeti Programı (30.05.1960-05.01.1961), II. Gürsel Hükümeti Programı (05.01 .1961-20.11.1961), VIII. İnönü Hükümeti Programı (20.11.1961-25.06.1962), IX. İnönü Hükümeti Programı (25.06.1962-25.12.1963), X. İnönü Hükümeti Programı (25.12.1963-20.02.1965), Ürgüplü

366

Page 376: İVERSİTESİ SOSYAL B L MLER ENST TÜSÜ KAMU YÖNET M VE S ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/1432/2050.pdf · bölgeleri, insan ve diğer canlılar için her zaman önem taşıyan

Hükümeti Programı (20.02.1965-27.10.1965), I. Demirel Hükümeti Programı (27.10.1965-03.11.1969), II. Demirel Hükümeti Programı Programı (03.11.1969-06.03.1970), III. Demirel Hükümeti Programı (06.03.1970-26.03.1971), I. Erim Hükümeti Programı (26.03.1971-11.12.1971), II. Erim Hükümeti Programı (11.12.1971-22.05.1972), Melen Hükümeti Programı (22.05.1972-15.04.1973), Talu Hükümeti Programı (15.04.1973-26.01.1974), I. Ecevit Hükümeti Programı (26.01.1974-17.11.1974), Irmak Hükümeti Programı (17.11.1974-31.03.1975), IV. Demirel Hükümeti Programı (3l.03.1975-21.06.1977), II. Ecevit Hükümeti Programı (21.06.1977-21.07.1977), V. Demirel Hükümeti Programı (21.07.1977-05.01.1978), III. Ecevit Hükümeti Programı (05.01.1978-12.11.1979), VI. Demirel Hükümeti Programı (12.11.1979-12.09.1980), Ulusu Hükümeti Programı (20.09.1980-13.12.1983), I. Özal Hükümeti Programı (13.12.1983-21.12.1987), II. Özal Hükümeti Programı (21.12.1987-09.11.1989), Akbulut Hükümeti Programı (09.11.1989-23.06.1991), I. Yılmaz Hükümeti Programı (23.06.1991-20.11.1991), VII. Demirel Hükümeti Programı (21.11.1991-25.06.1993), I. Çiller Hükümeti Programı (25.06.1993-05.10.1995), II. Çiller Hükümeti Programı (05.10.1995-30.10.1995), III. Çiller Hükümeti Programı (30.10.1995-06.03.1996), II. Yılmaz Hükümeti Programı (06.03.1996-28.06.1996), Erbakan Hükümeti Programı (28.06.1996-30.06.1997), III. Yılmaz Hükümeti Programı (30.06.1997-11.01.1999), IV. Ecevit Hükümeti Programı (11.01.1999- 28.05.199), V. Ecevit Hükümeti Programı (28.05.1999- ...).

Siyasal Parti Programları

Anavatan Partisi Programı, Ankara. (Tarih belirtilmemiş.)

Aydınlık Türkiye Partisi, Temel Görüşlerimiz ve Tercihlerimiz. (Tarih ve basım yeri belirtilmemiş.)

Barış Partisi, Türkiye Toplumsal Barış Projesi: Yeniden Yapılanma Programı, Ankara, 1998.

Büyük Birlik Partisi Programı, Ankara, 1999.

Cumhuriyet Halk Partisi Programı, Yeni Hedefler Yeni Türkiye, Ankara, 1994.

Demokrasi Partisi, Program, Ankara,1993.

Demokrasi Partisi, Yerel Yönetimler Programı, Ankara, 1999.

367

Page 377: İVERSİTESİ SOSYAL B L MLER ENST TÜSÜ KAMU YÖNET M VE S ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/1432/2050.pdf · bölgeleri, insan ve diğer canlılar için her zaman önem taşıyan

Demokrat Türkiye Partisi, Demokrasi ve İnsan Haklarının Çağdaşlık Düzeyine Çıkarılması ve Devletin Yeniden Yapılandırılması Toplantısı-Çalışma Grupları Toplantısı, Antalya, DTP Yayınları, 12-12 Aralık 1997.

Demokratik Sol Parti, Program, Sistem Ofset, Ankara. (Tarih belirtilmemiş.)

Doğru Yol Partisi Tüzüğü ve Programı, Ankara, 1990

Fazilet Partisi, Seçim Beyannamesinde İlkeler-Hedefler, Ankara, 1999.

Halkın Demokrasi Partisi, Program, (Tarih ve basım yeri belirtilmemiş).

Halkın Demokrasi Partisi, Yerel Yönetimler Programı, Ankara, 1999

İşçi Partisi, Program-Tüzük, Ankara, 1997.

Liberal Demokrat Parti, Program, Ankara, 1994.

Millet Partisi Programı, Bayrak Yayımcılık, İstanbul. (Tarih belirtilmemiş.)

Özgürlük ve Dayanışma Partisi, Program ve Tüzük, Ankara. (Tarih belirtilmemiş.)

Refah Partisi, Türkiye’nin Meseleleri ve Çözümleri (Program), Ankara, 1991.

Sosyal Demokrat Halkçı Parti Programı, Ankara, 1993.

Sosyalist Birlik Partisi, Tüzük ve Program, Ankara, 1991.

Sosyalist İşçi Partisi, Sosyalizm Programı, İstanbul, 1999.

Sosyalist Parti, Kuruluş Bildirgesi, Program, Tüzük, Sosyalist Parti Yayınları, Ankara, 1993.

Türkiye Sosyalist Hareketi, Birleşik Sosyalist Parti ve Sosyalist Politika: Program ve Parti Yapılanması Üzerine Görüşler, Belgeler, Ankara, 1994.

Yeni Parti, Program, Ankara, 1993.

Yeşiller Partisi, Program ve Tüzüğü, Ankara, 1988.

368

Page 378: İVERSİTESİ SOSYAL B L MLER ENST TÜSÜ KAMU YÖNET M VE S ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/1432/2050.pdf · bölgeleri, insan ve diğer canlılar için her zaman önem taşıyan

Türkçe Özet

Bu çalışmanın konusunu, kıyı yönetiminde yaşanan değişim ve bu değişimin

Türkiye'ye yansımaları oluşturmaktadır. Yirminci yüzyılın son döneminde toplumsal,

siyasal, ekonomik alanda yaşanan dönüşümlerin kıyı yönetimine iki yönde etkide

bulunduğu söylenebilir. Bunlardan birincisini, kıyı sorunlarının ele alınış biçiminde ve

izlenen bilimsel yaklaşımda ortaya çıkan değişimler, bir başka anlatımla sektörel kıyı

yönetiminden bütüncül kıyı alanları yönetimine geçiş süreci, oluşturmaktadır.

Dönüşümün ikinci yönüyse kamu yönetiminde yaşanan gelişmelerin kıyı yönetimine

etkisiyle ilgilidir. Bununla anlatılmak istenen, geleneksel yönetim anlayışının kimi

sınırlılıklarından kurtulmak üzere küresel ölçekte geliştirilen yeni yürütüm anlayışının

(governance) kıyı yönetimindeki etkileridir. Kıyı yönetiminin geçirdiği bu değişmeyi ve

Türkiye kıyılarının bu değişimden nasıl etkilendiğini sergileyebilmek için karşılaştırmalı

bir yöntem izlenmesi yeğlenmiş, önce genel olarak, uluslararası alanda kıyı yönetiminde

yaşanan evrim süreci ortaya konulmuş, ardından da Türkiye'nin kıyı politikasının anılan

değişimden hangi yönde etkilendiği tartışılmaya çalışılmıştır. Bu amaç doğrultusunda ilk

olarak, kıyı-insan ilişkisi, kıyıların içinde bulunduğu sorunlar ve kıyılara bakış

açısındaki değişim ortaya konularak, geleneksel sektörel kıyı yönetiminden bütüncül

kıyı alanları yönetimine giden evrim süreci incelenmiştir. Söz konusu değişimde öncü

rol oynayan Birleşmiş Milletler, Dünya Bankası, Avrupa Birliği gibi uluslararası güç

odaklarının kıyı yönetimindeki yeri ise bir sonraki bölümün konusunu oluşturmuştur.

Kıyı yönetiminde yaşanan gelişmelerin Türkiye'ye etkilerini tam olarak ortaya

koyabilmek için de, önce geleneksel kıyı yönetimi yapısı sergilenmiş, ardından da

yukarıda sözü edilen yeni kıyı yönetimi anlayışını altında biçimlenen yeni kıyı yönetimi

deneyimlerinin ışığında, ulusal kıyı politikasının gelişim doğrultusu sorgulanmaya

çalışılmıştır.

369

Page 379: İVERSİTESİ SOSYAL B L MLER ENST TÜSÜ KAMU YÖNET M VE S ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/1432/2050.pdf · bölgeleri, insan ve diğer canlılar için her zaman önem taşıyan

Summary

The main subject of this study is the recent changes on coastal management and

the reflections of these new developments on Turkey's coastal management policy. It can

be argued that transformations in the social, political and economic relations in the last

two decades of 20th century have affected coastal management in two ways. The first of

these changes has been observed in the method and the approach to coastal issues; in

other words, moving from sectoral coastal management to integrated coastal zone

management. The second aspect of this transformation is related to the developments in

public administration and its effect on the coastal management system. In this context,

the main focus of this study is to investigate how the national coastal management

system of Turkey will be affected by recent developments on public administration:

namely the shifting process, government to governance in order to avoid from the

limitations of traditional public administration. A comparative method is preferred in

order to explain and demonstrate these changes in coastal management and how the

coastal areas of Turkey have been affected by these developments. To realize this goal

the evolutions of the coastal management in international areas and the effects of these

developments on coastal management in Turkey has been investigated. The first chapter

of this study focused on coastal problems in general, human- coast relations, traditional

sectoral coastal management and integrated coastal zone management. The main subject

of the second chapter is about the role of the international or supra-national leading

organizations in this developments such as the United Nations, the World Bank and the

European Union. In the following chapter, the problems of Turkish coasts, the main

legal arrangements on coastal management and the national coastal policy have been

studied. The last chapter of this study has concentrated on new coastal zone management

projects based on integrated coastal zone management principles. To evaluate the

feasibility and performance of these new projects and to investigate the role of these

experiences in the direction of national coastal policy is another aim of this section.

370