2
102 VÝCDAN yaptýrým uygulamak suretiyle insanýn ah- lâkî geliþimini saðlayan mânevî güçtür. Modern Ýslâmî literatürde ahlâk ve din psikolojisiyle ilgili çalýþmalarda vicdan Al- lah tarafýndan kiþinin içine yerleþtirilen, iyiyi kötüden ayýrt etmeyi saðlayan bir güç olarak düþünülmüþtür. Doðuþtan gelen bu ahlâkî yetenek, iyi bir eðitimle düþünme kabiliyetinin geliþmesine ve dinî duyarlýlý- ðýn güçlenmesine paralel biçimde niyet ve eylemler üzerinden etkili olur, bireyin iç dünyasýnda sorgulayýcý ve yargýlayýcý bir güç halini alýr. Nitekim fýtratý bozulmamýþ her insan iyi davranýþlarýndan dolayý mut- luluk ve huzur, kötü davranýþlarýndan do- layý üzüntü, suçluluk ve piþmanlýk duyar. Sonuçta vicdan kiþinin davranýþlarýnda tu- tarlý olmasýný, kendi kendini denetlemesi- ni saðlayan bir otoriteye dönüþür. “Müf- tüler sana fetva verseler de sen yine kalbi- ne danýþ” hadisi de (Müsned, IV, 194, 224; Dârimî, “Büyû.”, 3) doðru inançlarla des- teklenen bu düzeydeki vicdanýn deðerini ve güvenilirliðini gösterir (Bilmen, s. 50-51; Çaðrýcý, s. 139-141; Güngör, s. 59). Vicdan, özellikle son dönemlerde insan haklarý ve demokrasi baðlamýnda üzerin- de en çok durulan kavramlardan biri ol- muþtur. Vicdan daha çok din ve vicdan hürriyeti, fikir ve ifade hürriyeti gibi inanç ve düþünceyle ilgili kavramlarla birlikte söz konusu edilmektedir. Ýnsanýn aklý ve özgür vicdanýyla insan olduðu ilkesinden hare- ketle bu alanlardaki hürriyetler fert için düþünülebilecek haklarýn en deðerlisi ve en doðalý, insan hayatýnýn ve yetkinliðinin baþta gelen þartý sayýlmakta, dolayýsýyla diðerleriyle birlikte vicdan hürriyeti de in- sanlýðýn uzun tarihî geçmiþinde ulaþtýðý en önemli kazaným diye görülmektedir. Bu geliþmelerin etkisiyle genelde Ýslâm dini ve kültüründe, özellikle Osmanlý uygula- masýnda din ve vicdan hürriyetinin varlýðý ve kapsamýyla ilgili geniþ bir çalýþma alaný ortaya çýkmýþtýr (Baþgil, s. 58-68; Hamel, tür.yer.; Osmanlý Devletinde Din ve Vicdan Hürriyeti, tür.yer.; DÝA, XXII, 323-330). BÝBLÝYOGRAFYA : Müsned, I, 376, 398, 423, 433; II, 285; IV, 182, 194, 224, 227, 228; V, 251-252, 386, 405; VI, 264; Muhâsibî, er-Ri £âye li-¼uš†šýllâh (nþr. Ab- dülhalîm Mahmûd), Kahire 1990, s. 87-90; Kin- dî, Resâßil, II, 273-275; Mâtürîdî, Teßvîlâtü Eh- li’s-sünne (nþr. Fâtýma Yûsuf el-Hýyemî), Beyrut 1425/2004, V, 464-465; Fârâbî, Fu½ûlü’l-mede- (nþr. ve trc. D. M. Dunlop), Cambridge 1961, s. 103; Ebû Tâlib el-Mekkî, Ɔtü’l-šulûb, Kahire 1310, I, 113-126; Ýbn Miskeveyh, Teh×îbü’l-aÅ- lâš (nþr. Ýbnü’l-Hatîb), Kahire 1398/1977, s. 16- 17; Ýbn Sînâ, Avicenna’s de Anima (nþr. Fazlur- rahman), London 1959, s. 37-38; Abdülkahir el- Baðdâdî, U½ûlü’d-dîn, Beyrut 1401/1981, s. 26- 28; Ýbn Fûrek, Mücerredü’l-Mašålât, s. 31; Gaz- zâlî, ݼyâß, III, 8; a.mlf., Tehâfütü’l-felâsife, Kahi- re 1302, s. 73; Fahreddin er-Râzî, en-Nefs ve’r- rû¼ (nþr. M. Sagýr Hasan el-Ma‘sûmî), Tahran 1392, s.77, 81-83; Ýbnü’l-Arabî, Fu½û½ (Afîfî), II, 139-140, 264; Nasîrüddîn-i Tûsî, Ahlâk-ý Nâsýrî (trc. Anar Gafarov – Zaur Þükürov), Ýstanbul 2007, s. 36-37; Kýnalýzâde Ali Çelebi, Ahlâk-ý Alâî (haz. Mustafa Koç), Ýstanbul 2007, s. 74-76; Sadred- din eþ-Þîrâzî, el-Mebdeß ve’l-me£âd fi’l-hišmeti’l- müte£âliye (nþr. Muhammed Zebîhî – Ca‘fer Þah Nazarî), Tahran 1381, I, 328-329; Ahmed Cevdet Paþa, Mi‘yâr-ý Sedâd (s.nþr. Necati Demir), An- kara 1998, s. 120; Ýsmail Fenni [Ertuðrul], Lugat- çe-i Felsefe, Ýstanbul 1341, s. 125; Ömer Nasuhi Bilmen, Muvazzah Ýlm-i Kelâm, Ýstanbul 1959, s. 50-51; Ali Fuat Baþgil, Demokrasi Yolunda, Ýstanbul 1961, s. 58-68; Elmalýlý, Hak Dini, VIII, 5857-5859; W. Hamel, Din ve Vicdan Hürriyeti (trc. Servet Armaðan), Ýstanbul 1973, tür.yer.; Ce- mîl Salîbâ, el-Mu£cemü’l-felsefî, Beyrut 1982, II, 557; Mustafa Çaðrýcý, Anahatlarýyla Ýslâm Ah- lâký, Ýstanbul 1985, s. 139-141, 167-172; Erol Güngör, Ahlâk Psikolojisi ve Sosyal Ahlâk, Ýs- tanbul 1995, s. 57-68; Osmanlý Devleti’nde Din ve Vicdan Hürriyeti (haz. Azmi Özcan), Ýstanbul 2000, tür.yer.; N. Dent, “Conscience”, Routledge Encyclopedia of Philosophy (ed. E. Craig), Lon- don 1998, II, 579-580; Aslan Gündüz – Recep Þentürk, “Ýnsan Haklarý”, DÝA, XXII, 323-330. ÿOsman Demir VÝDÂDÎ ( א ) (1709-1809) Azerbaycanlý din âlimi ve þair. ˜ Azerbaycan’ýn Þamhor (Þemkir) kentin- de doðdu. Adý Veli, mahlasý “Heste Vidâ- dî”, babasýnýn adý Mehmed’dir. Hayatýyla ilgili mâlûmatýn çoðu halk arasýndan der- lemelere, yazýya intikal eden söylentilere ve þiirlerinden elde edilen bilgilere daya- nýr. Çocukluk yaþlarýndan itibaren medre- se eðitimi gördü. 1725’te bölgedeki siyasî karýþýklýklar sýrasýnda babasýnýn eþkýyalar tarafýndan öldürülmesi üzerine annesiyle birlikte Kazak’ýn Þýhlý köyüne yerleþti. Bir tilir. Müslüman düþünürlere göre insanî nefsin bilme ve yapmayla ilgili yetenek- leri arasýndaki bu baðlantý arttýkça amelî aklýn bedene baðýmlýlýðý azalýr, dolayýsýyla ahlâkî yetkinliði geliþir (Kindî, II, 273-275; Fârâbî, s. 103). Gazzâlî’nin yaptýðý taným- lardan biri bu yeteneðin vicdanî boyutuy- la iliþkisini yansýtmaktadýr. Buna göre in- sanýn duygularýna hâkim olma gücüne akýl denir. Canlýlar arasýnda yalnýz insanda bu- lunan bu anlamdaki akýl onun en yetkin vasfýdýr (Tehâfütü’l-felâsife, s. 73). Gazzâlî iradeyle ayný þey saydýðý bu aklý “insanýn, davranýþlarýndan doðacak sonuçlarý ve doð- ru yolu önceden görme yeteneði, iyi olaný yapma ve bunun için gerekli yollara baþ- vurma yönünde içinde uyanan þevk ve is- tek” biçiminde tanýmlamýþtýr (ݼyâß, III, 8) ve bu tanýmýn günümüzde vicdana yük- lenen baþlýca fonksiyonlarý içerdiði görül- mektedir. Benzer görüþler Gazzâlî sonra- sýnda da devam etmiþtir (meselâ bk. Fah- reddin er-Râzî, s. 77, 81-83; Nasîrüddîn-i Tûsî, s. 36-37; Kýnalýzâde Ali Çelebi, s. 75- 76). Ýslâmî kaynaklarda insan tabiatýnda ah- lâkî þuura sahip bir yeteneðin bulunduðu kaydedilmiþ, farklý kelimelerle anýlan bu gücün niteliði ve iþlevleri üzerinde durul- muþtur. Ancak söz konusu yeteneðe vic- dan denilmesi ve kelimenin terim olarak Ýslâmî literatüre girmesi modern dönem- de Batý’dan yapýlan çevirilerin etkisiyle ger- çekleþmiþtir. Antik Yunan’da Sokrat’ýn “da- imonion” dediði insanýn içindeki ahlâkî uya- rýcý Ortaçað skolastik felsefesinde her bi- reyin içinde var olan ilâhî ses, Aydýnlanma çaðýnda ise insana özgü ahlâk duygusu veya aklî yetenek diye nitelendirilmiþtir. Kant’ýn ahlâk yasalarý, Freud’un süper ego, Piaget’in özerk ahlâk kavramlarý da vic- danla benzerlik gösterir. Modern Batý fel- sefesinde vicdanýn mahiyeti, oluþumu, ah- lâk ve dinle iliþkisi, beden üzerindeki et- kileri, vicdan terbiyesi vb. konular ele alýn- mýþ, insana etkisi bakýmýndan vicdan psi- koloji ve ahlâk yönünden ikiye ayrýlmýþtýr. Psikolojik vicdan, “canlýnýn kendisinde mey- dana gelen bütün psikolojik etkinlikleri al- gýlamasýný saðlayan þuur hali”, ahlâkî vic- dan ise “insana mahsus olup onun niyet ve eylemlerini ahlâkî ölçülere göre deðer- lendiren denetleme sistemi” diye taným- lanmýþtýr. Ahlâkî vicdan insana özgü olma- sý bakýmýndan fiilden önce iyilik ve kötü- lüðü ayýrt edebilen, fiilden sonra ise niyet ve davranýþlarýndan dolayý ahlâkî fâili yar- gýlayan, sonuçta ahlâkî tutumun deðeri- ne göre sevinç veya elem þeklinde bir tür Vidâdî

VÝCDAN · 2020. 9. 17. · mir e (Stratsimir / Sracimir) vererek böl-geyi yarý baðýmsýz bir prenslik haline ge-tirdi. Ývan Alexsandr ve oðlu Sratsimir de Kuman soyundandýr

  • Upload
    others

  • View
    1

  • Download
    0

Embed Size (px)

Citation preview

  • 102

    VÝCDAN

    yaptýrým uygulamak suretiyle insanýn ah-lâkî geliþimini saðlayan mânevî güçtür.

    Modern Ýslâmî literatürde ahlâk ve dinpsikolojisiyle ilgili çalýþmalarda vicdan Al-lah tarafýndan kiþinin içine yerleþtirilen,iyiyi kötüden ayýrt etmeyi saðlayan bir güçolarak düþünülmüþtür. Doðuþtan gelen buahlâkî yetenek, iyi bir eðitimle düþünmekabiliyetinin geliþmesine ve dinî duyarlýlý-ðýn güçlenmesine paralel biçimde niyet veeylemler üzerinden etkili olur, bireyin içdünyasýnda sorgulayýcý ve yargýlayýcý birgüç halini alýr. Nitekim fýtratý bozulmamýþher insan iyi davranýþlarýndan dolayý mut-luluk ve huzur, kötü davranýþlarýndan do-layý üzüntü, suçluluk ve piþmanlýk duyar.Sonuçta vicdan kiþinin davranýþlarýnda tu-tarlý olmasýný, kendi kendini denetlemesi-ni saðlayan bir otoriteye dönüþür. “Müf-tüler sana fetva verseler de sen yine kalbi-ne danýþ” hadisi de (Müsned, IV, 194, 224;Dârimî, “Büyû.”, 3) doðru inançlarla des-teklenen bu düzeydeki vicdanýn deðerinive güvenilirliðini gösterir (Bilmen, s. 50-51;Çaðrýcý, s. 139-141; Güngör, s. 59).

    Vicdan, özellikle son dönemlerde insanhaklarý ve demokrasi baðlamýnda üzerin-de en çok durulan kavramlardan biri ol-muþtur. Vicdan daha çok din ve vicdanhürriyeti, fikir ve ifade hürriyeti gibi inançve düþünceyle ilgili kavramlarla birlikte sözkonusu edilmektedir. Ýnsanýn aklý ve özgürvicdanýyla insan olduðu ilkesinden hare-ketle bu alanlardaki hürriyetler fert içindüþünülebilecek haklarýn en deðerlisi veen doðalý, insan hayatýnýn ve yetkinliðininbaþta gelen þartý sayýlmakta, dolayýsýyladiðerleriyle birlikte vicdan hürriyeti de in-sanlýðýn uzun tarihî geçmiþinde ulaþtýðý enönemli kazaným diye görülmektedir. Bugeliþmelerin etkisiyle genelde Ýslâm dinive kültüründe, özellikle Osmanlý uygula-masýnda din ve vicdan hürriyetinin varlýðýve kapsamýyla ilgili geniþ bir çalýþma alanýortaya çýkmýþtýr (Baþgil, s. 58-68; Hamel,tür.yer.; Osmanlý Devletinde Din ve VicdanHürriyeti, tür.yer.; DÝA, XXII, 323-330).

    BÝBLÝYOGRAFYA :

    Müsned, I, 376, 398, 423, 433; II, 285; IV, 182,194, 224, 227, 228; V, 251-252, 386, 405; VI,264; Muhâsibî, er-Ri £âye li-¼uš†šýllâh (nþr. Ab-dülhalîm Mahmûd), Kahire 1990, s. 87-90; Kin-dî, Resâßil, II, 273-275; Mâtürîdî, Teßvîlâtü Eh-li’s-sünne (nþr. Fâtýma Yûsuf el-Hýyemî), Beyrut1425/2004, V, 464-465; Fârâbî, Fu½ûlü’l-mede-nî (nþr. ve trc. D. M. Dunlop), Cambridge 1961,s. 103; Ebû Tâlib el-Mekkî, Ɔtü’l-šulûb, Kahire1310, I, 113-126; Ýbn Miskeveyh, Teh×îbü’l-aÅ-lâš (nþr. Ýbnü’l-Hatîb), Kahire 1398/1977, s. 16-17; Ýbn Sînâ, Avicenna’s de Anima (nþr. Fazlur-rahman), London 1959, s. 37-38; Abdülkahir el-

    Baðdâdî, U½ûlü’d-dîn, Beyrut 1401/1981, s. 26-28; Ýbn Fûrek, Mücerredü’l-Mašålât, s. 31; Gaz-zâlî, ݼyâß, III, 8; a.mlf., Tehâfütü’l-felâsife, Kahi-re 1302, s. 73; Fahreddin er-Râzî, en-Nefs ve’r-rû¼ (nþr. M. Sagýr Hasan el-Ma‘sûmî), Tahran1392, s.77, 81-83; Ýbnü’l-Arabî, Fu½û½ (Afîfî), II,139-140, 264; Nasîrüddîn-i Tûsî, Ahlâk-ý Nâsýrî(trc. Anar Gafarov – Zaur Þükürov), Ýstanbul 2007,s. 36-37; Kýnalýzâde Ali Çelebi, Ahlâk-ý Alâî (haz.Mustafa Koç), Ýstanbul 2007, s. 74-76; Sadred-din eþ-Þîrâzî, el-Mebdeß ve’l-me£âd fi’l-hišmeti’l-müte£âliye (nþr. Muhammed Zebîhî – Ca‘fer ÞahNazarî), Tahran 1381, I, 328-329; Ahmed CevdetPaþa, Mi‘yâr-ý Sedâd (s.nþr. Necati Demir), An-kara 1998, s. 120; Ýsmail Fenni [Ertuðrul], Lugat-çe-i Felsefe, Ýstanbul 1341, s. 125; Ömer NasuhiBilmen, Muvazzah Ýlm-i Kelâm, Ýstanbul 1959,s. 50-51; Ali Fuat Baþgil, Demokrasi Yolunda,Ýstanbul 1961, s. 58-68; Elmalýlý, Hak Dini, VIII,5857-5859; W. Hamel, Din ve Vicdan Hürriyeti(trc. Servet Armaðan), Ýstanbul 1973, tür.yer.; Ce-mîl Salîbâ, el-Mu£cemü’l-felsefî, Beyrut 1982, II,557; Mustafa Çaðrýcý, Anahatlarýyla Ýslâm Ah-lâký, Ýstanbul 1985, s. 139-141, 167-172; ErolGüngör, Ahlâk Psikolojisi ve Sosyal Ahlâk, Ýs-tanbul 1995, s. 57-68; Osmanlý Devleti’nde Dinve Vicdan Hürriyeti (haz. Azmi Özcan), Ýstanbul2000, tür.yer.; N. Dent, “Conscience”, RoutledgeEncyclopedia of Philosophy (ed. E. Craig), Lon-don 1998, II, 579-580; Aslan Gündüz – RecepÞentürk, “Ýnsan Haklarý”, DÝA, XXII, 323-330.

    ÿOsman Demir

    – —VÝDÂDÎ( �

    א� )

    (1709-1809)

    Azerbaycanlý din âlimi ve þair.˜ ™

    Azerbaycan’ýn Þamhor (Þemkir) kentin-de doðdu. Adý Veli, mahlasý “Heste Vidâ-dî”, babasýnýn adý Mehmed’dir. Hayatýylailgili mâlûmatýn çoðu halk arasýndan der-lemelere, yazýya intikal eden söylentilereve þiirlerinden elde edilen bilgilere daya-nýr. Çocukluk yaþlarýndan itibaren medre-se eðitimi gördü. 1725’te bölgedeki siyasîkarýþýklýklar sýrasýnda babasýnýn eþkýyalartarafýndan öldürülmesi üzerine annesiylebirlikte Kazak’ýn Þýhlý köyüne yerleþti. Bir

    tilir. Müslüman düþünürlere göre insanînefsin bilme ve yapmayla ilgili yetenek-leri arasýndaki bu baðlantý arttýkça amelîaklýn bedene baðýmlýlýðý azalýr, dolayýsýylaahlâkî yetkinliði geliþir (Kindî, II, 273-275;Fârâbî, s. 103). Gazzâlî’nin yaptýðý taným-lardan biri bu yeteneðin vicdanî boyutuy-la iliþkisini yansýtmaktadýr. Buna göre in-sanýn duygularýna hâkim olma gücüne akýldenir. Canlýlar arasýnda yalnýz insanda bu-lunan bu anlamdaki akýl onun en yetkinvasfýdýr (Tehâfütü’l-felâsife, s. 73). Gazzâlîiradeyle ayný þey saydýðý bu aklý “insanýn,davranýþlarýndan doðacak sonuçlarý ve doð-ru yolu önceden görme yeteneði, iyi olanýyapma ve bunun için gerekli yollara baþ-vurma yönünde içinde uyanan þevk ve is-tek” biçiminde tanýmlamýþtýr (ݼyâß, III, 8)ve bu tanýmýn günümüzde vicdana yük-lenen baþlýca fonksiyonlarý içerdiði görül-mektedir. Benzer görüþler Gazzâlî sonra-sýnda da devam etmiþtir (meselâ bk. Fah-reddin er-Râzî, s. 77, 81-83; Nasîrüddîn-iTûsî, s. 36-37; Kýnalýzâde Ali Çelebi, s. 75-76).

    Ýslâmî kaynaklarda insan tabiatýnda ah-lâkî þuura sahip bir yeteneðin bulunduðukaydedilmiþ, farklý kelimelerle anýlan bugücün niteliði ve iþlevleri üzerinde durul-muþtur. Ancak söz konusu yeteneðe vic-dan denilmesi ve kelimenin terim olarakÝslâmî literatüre girmesi modern dönem-de Batý’dan yapýlan çevirilerin etkisiyle ger-çekleþmiþtir. Antik Yunan’da Sokrat’ýn “da-imonion” dediði insanýn içindeki ahlâkî uya-rýcý Ortaçað skolastik felsefesinde her bi-reyin içinde var olan ilâhî ses, Aydýnlanmaçaðýnda ise insana özgü ahlâk duygusuveya aklî yetenek diye nitelendirilmiþtir.Kant’ýn ahlâk yasalarý, Freud’un süper ego,Piaget’in özerk ahlâk kavramlarý da vic-danla benzerlik gösterir. Modern Batý fel-sefesinde vicdanýn mahiyeti, oluþumu, ah-lâk ve dinle iliþkisi, beden üzerindeki et-kileri, vicdan terbiyesi vb. konular ele alýn-mýþ, insana etkisi bakýmýndan vicdan psi-koloji ve ahlâk yönünden ikiye ayrýlmýþtýr.Psikolojik vicdan, “canlýnýn kendisinde mey-dana gelen bütün psikolojik etkinlikleri al-gýlamasýný saðlayan þuur hali”, ahlâkî vic-dan ise “insana mahsus olup onun niyetve eylemlerini ahlâkî ölçülere göre deðer-lendiren denetleme sistemi” diye taným-lanmýþtýr. Ahlâkî vicdan insana özgü olma-sý bakýmýndan fiilden önce iyilik ve kötü-lüðü ayýrt edebilen, fiilden sonra ise niyetve davranýþlarýndan dolayý ahlâkî fâili yar-gýlayan, sonuçta ahlâkî tutumun deðeri-ne göre sevinç veya elem þeklinde bir tür Vidâdî

  • 103

    – —VÝDÝN

    Bulgaristan’da tarihî bir þehir.˜ ™

    Bulgaristan’ýn kuzeybatý köþesinin enucunda Tuna nehrinin sað kýyýsý üzerindeküçük bir sanayi ve liman þehridir. Þehrintarihi dolaylý biçimde Roma dönemine ka-dar iner ve erken Ortaçað’da Slav-Avar iþ-gali esnasýnda yýkýlan, 600 yýlý civarýnda daortadan kalkan küçük Roman þehri Bono-nia ile irtibatlandýrýlýr. 1960’larda gerçek-leþtirilen arkeolojik çalýþmalar X. yüzyýlda,Romalýlar zamanýndaki temeller üzerindeBulgarlar’ýn yeni ve saðlam bir kale inþaettiklerini ortaya koymuþtur. Geç antik dö-neme ait arkeolojik bulgular VI. yüzyýla ka-dar gitmekte, erken Ortaçað dönemine aitilk bulgular ise X. yüzyýldan baþlamakta-dýr. Roma þehrinden geriye sadece Bdinþeklinde Slavlaþmýþ adý kalmýþtýr, bu da da-ha sonra Türkçe’ye Vidin olarak geçmiþ-tir. Vidin Kalesi 70 × 72 m. ebadýnda biralaný kaplayan, nisbeten küçük fakat elegeçirilmesini son derece zorlaþtýran, Tunasularýyla doldurulmuþ geniþ ve derin birhendekle çevriliydi. Bulgar Çarý Simeon ida-resindeki Vidin’in piskoposluk merkezi ol-duðu zikredilir. Simeon’un ölümü ve I. Bul-gar Ýmparatorluðu’nun çöküþünün (968)ardýndan þehir 1003 yýlýna kadar Bizansgüçlerine karþý direndiyse de sekiz aylýk birkuþatmadan sonra ele geçirildi. Vidin’dekiBizans hâkimiyeti tekrar Bulgarlar’ýn elinegeçtiði 1185 yýlýna kadar sürdü.

    Ortaçað’larda Vidin þiddetli çatýþmala-rýn meydana geldiði bir sýnýr þehri olup çe-þitli Macar saldýrýlarý ve iþgallerine uðra-dý. 1257’de Macar kralýnýn üvey oðlu Rotis-lav, Vidin’i zaptederek Bulgar çarý unvanýnýaldý. 1260’ta Kuman / Türk soyundan ge-len Konstantin Tih, Bulgaristan’ýn yeni ça-rý oldu ve Vidin’i zaptetti, ancak bir süresonra tekrar Macarlar’a terketti. 1263 ve1265 yýllarýnda Vidin ve topraklarý bir Rusolan Jakov Svetoslav’ýn kontrolü altýnday-

    dý. 1266 Haziranýnda Macar ordusu Vidin’iele geçirip bölgeyi yerle bir etti. Jakov, Bul-gar çarý unvanýyla Macaristan’ýn vasalý ha-line geldi ve 1272’ye kadar idarede kaldý.XIII. yüzyýlýn son çeyreðinde Kuman asil-zadesi Þiþman, Vidin Prensliði’nde yöne-timi eline aldý, Kumanlar ve Tatar asker-leriyle birlikte Sýrbistan’a saldýrdý, fakatSýrp Kralý Milutin tarafýndan geri püskür-tüldü. Milutin, Vidin ve civarýný tahrip et-ti. 1323’te Þiþman’ýn oðlu Vidinli MichaelBulgar tahtýna oturdu. Ondan sonra ye-rine Ývan Aleksandr (1331-1371) geçti.Ývan Aleksandr 1360’tan kýsa bir süre ön-ce Vidin’i ve çevresini oðlu Ývan Sratsi-mir’e (Stratsimir / Sracimir) vererek böl-geyi yarý baðýmsýz bir prenslik haline ge-tirdi. Ývan Alexsandr ve oðlu Sratsimir deKuman soyundandýr.

    1365’te Macarlar tekrar Bulgar toprak-larýna saldýrdý, Vidin’i ve bütün bölgeyi elegeçirdi, Kral Büyük Lajos þehri bir Macarvilâyeti (Banat) haline getirdi. Macarlar,Ortodoks Bulgarlarý Katolikliðe geçmeyezorlamak için Fransisken keþiþlerini davetedince rivayete göre 200.000 kiþi mezhepdeðiþtirdi. 1369 yýlýnda Ývan Aleksandr, Ma-carlar’ý Tuna nehrinin öte yanýna atmakiçin Türkler’den yardým aldý, böylece Os-manlýlar’ýn Vidin’le ilk temaslarý gerçekleþ-ti. Ardýndan Eflaklýlar Vidin’e saldýrdýysada iyi korunan kaleyi zaptedemediler. Ma-carlar onlarý bölgeden çýkardý ve Ývan Sra-cimir’i Vidin Prensliði’nin idareciliðine ta-yin etti. 1371’deki Çirmen savaþýnda Os-manlýlar, Sýrplar’ýn gücünü kýrýnca Sraci-mir Osmanlý vasalý oldu, Balkanlar’da veAnadolu’daki çeþitli savaþlarda Osmanlý-lar’a yardým etti. 1396’da Macar Kralý Zsi-gismund kumandasýnda büyük bir Haçlýordusunun Vidin önlerine gelmesi üzeri-ne Sracimir zor durumda kaldý. YýldýrýmBayezid, Niðbolu’da Haçlý ordularýný boz-guna uðratýnca Sracimir’i Bursa’ya götür-dü, Vidin Prensliði’ni de kendi imparator-luðuna kattý. Sracimir’in ordusunun bü-

    süre Ahmed Aða adlý bir kiþinin kâtibi ol-du, ayný zamanda medresede hocalýk yap-tý. 1749’da Ahmed Aða öldürülünce mad-dî sýkýntý içine düþtü. 1756’da dostu Mol-la Penâh Vâkýf’la birlikte Karabað’ýn Gü-listan hanlýðýna göç ettiyse de birkaç yýlsonra tekrar Þýhlý’ya döndü. Ýki oðlu Vâ-kýf’ýn iki kýzýyla evlendiðinden onunla iliþ-kilerini bazan mektuplaþarak, bazan mü-þâare yoluyla devam ettirdi. Þýhlý’da biryandan medresede ders verirken bir yan-dan da çiftçilikle geçimini saðlamaya ça-lýþtý. Hayatýnýn son yýllarýnda görme duyu-sunu yitirdi. Þýhlý’da öldü.

    Azerbaycan edebiyatýnda klasik þiirlehalk þiiri geleneklerinin iç içe geçmesi,aruz yanýnda hece vezninin de kullanýl-masý özelliði Vidâdî’nin þiirlerinde de gö-rülür. Koþmalarýnda klasik þiirin ifadeleri-ne, mazmunlarýna yer verse de bu tür þi-irleri daha çok halk þiirine, âþýk þiiri gele-neklerine baðlýdýr. Klasik tarzdaki gazel-lerinde Fuzûlî’nin etkisi altýnda kalmýþtýr.Gençliðinde yazdýðý þiirlerde iyimserlik, ha-yattan zevk alma, coþkun sevgi dikkati çe-ker. Olgunluk yaþlarýndan itibaren Azer-baycan hanlarýnýn birbiriyle savaþmasý, oð-lunun kaza eseri kendi tüfeðinden çýkankurþunla ölmesi, Vâkýf’ýn ve dostu Þeki Ha-ný Hüseyin Müþtak’ýn haksýz yere katledil-mesi gibi üzücü olaylar sebebiyle bu duy-gular yerini kötümserliðe ve zamandan þi-kâyete býrakmýþtýr. Nitekim Müþtak’ýn kat-li dolayýsýyla 1780’de kaleme aldýðý “Musî-betnâme” adlý muhammesi dönemin iç-timaî ve siyasî hayatýný acý bir dille eleþti-rir. Vidâdî’nin þiirleri, Vâkýf ve çaðdaþla-rýndan Akkýzoðlu Piri ile müþâareleri halkarasýnda yaygýndýr. Þiirlerinin büyük birkýsmý ve bilhassa “Turnalar” âþýklarýn ça-lýp söylediði eserler arasýnda yer alýr. Sadebir dille yazdýðý canlý ve etkileyici þiirleri,sanatkârane ifadeler bakýmýndan zengin-dir. Vidâdî’nin üstün eðitimi ve saðlam di-nî bilgileri þiirlerine yansýmýþ, döneminde-ki haksýzlýklara ve adaletsizliklere sessizkalmamýþtýr. Þiirleri Hamit Araslý tarafýn-dan neþredilmiþ (bk. bibl.) olup hakkýnda-ki araþtýrmalar arasýnda Araz Dadaþzade’-nin Molla Veli Vidadi adlý eserinin (Ba-kü 1987) özel bir yeri vardýr.

    BÝBLÝYOGRAFYA :Molla Velî Vidâdî, Þeirler (haz. Selman Müm-

    taz), Bakü 1936; a.mlf., Þeirler (haz. Hamit Aras-lý), Bakü 1939; Molla Veli Vidâdî: Eserleri (haz.Hamit Araslý), Bakü 1957; Firidun Bey Köçerli,Azerbaycan Edebiyatý Tarihi, Bakü 1978, I, 192-214; Hamit Araslý, Azerbaycan Edebiyatý: Tari-hi ve Problemleri, Bakü 1998, s. 602-609.

    ÿYavuz Akpýnar

    VÝDÝN

    Vidin’den bir görünüþ