22
S.D.Ü. iLAHiYAT FAKÜLTESi ULUSLARARASI TÜRK DÜNYASININ KATKILARI SEMPOZYUMU INTERNATIONAL SYMPOSIUM ON THE CONTRIBUTION OF TURKISH WORLD TO ISLAM 31 Haziran 2007/31 May-1 June 2007 Dem. No: Tas. No: ISPARTA 2007

ULUSLARARASI TÜRK DÜNYASININ İSLAMİYETE KATKILARI SEMPOZYUMUisamveri.org/pdfdrg/D172590/2007/2007_TOPRAKMS.pdf · 2015. 9. 8. · mezhebinde bulunan fakılılarm terceme-i ahvalini

  • Upload
    others

  • View
    2

  • Download
    0

Embed Size (px)

Citation preview

Page 1: ULUSLARARASI TÜRK DÜNYASININ İSLAMİYETE KATKILARI SEMPOZYUMUisamveri.org/pdfdrg/D172590/2007/2007_TOPRAKMS.pdf · 2015. 9. 8. · mezhebinde bulunan fakılılarm terceme-i ahvalini

S.D.Ü.

iLAHiYAT FAKÜLTESi

ULUSLARARASI TÜRK DÜNYASININ İSLAMİYETE KATKILARI SEMPOZYUMU

INTERNATIONAL SYMPOSIUM ON THE CONTRIBUTION OF TURKISH WORLD TO ISLAM

31 Mayıs-1 Haziran 2007/31 May-1 June 2007

BİLDİRİLER

Dem. No:

Tas. No:

ISPARTA 2007

Page 2: ULUSLARARASI TÜRK DÜNYASININ İSLAMİYETE KATKILARI SEMPOZYUMUisamveri.org/pdfdrg/D172590/2007/2007_TOPRAKMS.pdf · 2015. 9. 8. · mezhebinde bulunan fakılılarm terceme-i ahvalini

S.D.Ü. iL.AııiY AT FAKÜLTESi YAYlNLARI NO: 20

BİLİMSEL TOPLANTlLAR SERİSİ: 8

YAYlN EDITÖRLERİ

Prof. Dr. İsmail Hakkı GÖKSOY

Dr. Nejdet DURAK

KAPAK

Nejdet DURAK

ISBN

978-9944-452-13-7

Birinci Baski

Eylül:2007 ISPARTA ·- .

Yazıların sorumluluğu yazariarına aittir. Kaynak gösterilmek şartıyla iktihas ve atıf şeklinde kullanılabilir.

İsterne Adresi: S.D. Ü. İlahiyat FakültesiISPARTA

Tel: =(246) 211 3881 Faks: O (246) 237 10 58

BASKI

Fakülte Kitabevi Baskı Merkezi

Fakülte Kitabevi Yayın Dağıtım Pazarlama Ltd. Şti.

Kutlubey Malı. 1004 Sokak No: 15/B ISPARTA

Tel: O (246) 233 03 74&75 Faks: O (246) 233 03 76

e-mail: [email protected]

Page 3: ULUSLARARASI TÜRK DÜNYASININ İSLAMİYETE KATKILARI SEMPOZYUMUisamveri.org/pdfdrg/D172590/2007/2007_TOPRAKMS.pdf · 2015. 9. 8. · mezhebinde bulunan fakılılarm terceme-i ahvalini

ALİ B. OSMAN SiRACEDDİN el-UŞI ve HAD İS İLMİNE KA TKILARı

Mehmet Sait TOPRAK*

Türkler, İslam'ı sadece bir din olarak değil, bir yaŞam olarak seçmiş ve onun en zor zamanlannda

uğruna kılıç kuşanmış ve en güzide zamanlannda da güller ve lalelerle onu tüm insanlığa tanıtmıştrr. Türk

Dünyası bir mefkfuenin mahsulüdür. Srradan bir adlandrrma değildir. Anlamlıdır. Yeterlidir. Bu sebeple,

Türkiye vardrr ve Türk kardeşlerimizin yaşadıklan ve bizim de bir zamanla:- yaşadığımız bir Türk Dünyası

vardrr. Mekanlar uzak olsa da, onlar gönlümüzün komşusu, mülkümüzün ortağıdırlar. Bu mülk öyle bir mülk ki,

bir kültürdür. Her Türk'ün türküsüne, halısına, kilimiııe, oy asma, nakışına, folklörüne, işvesine ve edasına elliasıl

herşeyine kadar işlemiş bir mülk'tür. Bir mirasdi.r, bir kalıtımdır, bir kültürdür o. Bu millet, birarada İslam'ı

anlamış, onu yaşamış, yaşatmış ve ona katkıda bulunmuştırr. Bu katkılann boyut ve buutlan çeşit çeşittir. Biz de,

burada, bu çeşitlerden, renklerden birini huzurlarımza arz etmek istiyoruz.

Sunacağım tebliğiın iki kısımdan oluşacaktır. İlk kısımda Uşi'nin Hayatı ve Eserleri'ni; ikinci kısımda

da onun kendi eseri "Nisabü 'l-Ahbdr li-Tezkireti'l-Ahyar" adlı hadis mecmuası çerçevesinde "Hadis ilıniııe

katkılan"nı takdim etınek istiyorum. Malumunuz olduğu üzere, özellikle İslam dünyasında Türk ilim

adamlarının bu katkılan çoğu zaman göz ardı edilıniş, daha az değerli olanlar çoğu zaman ön plana çıkanlmıştrr.

Bu durumun, burada farklı bir tebliğ konusu edilecek kadar çok sebebi vardrr.

Şimdi, bu büyük Türk ilim adamının hay~tı ve eserlerini ve ardından hadis ilmine katkılarını

bilgilerinize arz ediyorum:

I. HAYATI ve ESERLERi**

A. Hayatı

ı. Doğum ve Ölüm Tarihi Üzerindeki Şüpheler1 : Ulaşabildiğimiz kaynaklarda, Siraceddin Ali b.

Osman el-U şi' nin doğıım tarihi ile ilgili kesin bir bilgiye rastlanamamıştrr. U şi' nin yaklaşık olarak 569 /1 173

yılında "Emlili Kasidesi''ni yazdığına2 dair bilgi, onun bu tarihte henüz hayatta olduğunu gösterir. Bunun

dışında, Katib Çelebi, Uşi'nin el-Fetiiva's-Siraciye adlı eserini tiınıtrrken " •.. eser, 569 senesi Muharrem ayının Pazartesi günü Oş'ta, 'Ali b. Osman b. Muhammed et-Teyml'nin elinde tamamlandı" kaydını aktarrr ki3

, buna

göre U şi, 569'larda hayatta ve eserleriiıi istinsah edecek kadar sıhhatlidir. Yine Katib Çelebi, Uşi'nin Gurerü 'l­

Ahbdr ve Diirerü'l-Eş'ar'mdan bahsettiği yerde, onun 569'ta öldüğünü söylerken4 Nisabii'l-Ahbdr'ı tanıttığı yerde "o, 569 yıllarmda /ıiilli haylittaydı "(:i.:ıL........:.. J ~ J ~:U... t} l,ı.:ı. ui.S. J) ibaresini serd eder5

• Görüldüğü

• Dr., Dokuz Eylül Üniversitesi ilahiyat Fakültesi/İzmir, [email protected] •• Bu kısım, Mehmet Sait TOPRAK'ın "Ali b. Osman Siriiceddin el-Üşi: Hayatı ve Eserleri" adlı makalesinden istifade

edilerek hazırlanmıştır. Bu makale için bkz. A.mlf., "Ali b. Osman Siraceddin el-Üşi: Hayatı ve Eserleri", Dokuz Eylül Üniversitesi ilahiyat Fakültesi Dergisi, Sayı: XXIII, İzmir 2006, s. 65-86. Ayrıca daha geniş bilgi için bkz. Mehmet Sait TOPRAK, Hadis Derlemecilik Devrinin Başlaması ve Üşi'nin Nisabü'l-Ahbar'ı, DEÜ. Sosyal Bilimler Enstitüsü (Tez Danışmanı: Merhum Prof. Dr. AliYARDIM (ö. 2 Ocak 2006), İzmir 2005, (basılmamış Doktora Tezi), s. 140-234.

ı Doğum ve vefatını bir arada mülahazaya tabi tutmamızın sebebi, ne zaman doğduğuna dair herhangi bir kaynakta bilgi bulamayışımız ve öldüğü tarih ile ilgili rivayetlerdeki farklılıklardır. Yoksa doğum ve vefat tarihiyle ilgili değerlendirmeleri ayrı ayrı vermeyi yeğlerdik.

2 Brocke\mann, GAL, S I, 764; a.mlf., "el-Uşf", İA .. , XIII, 75. 3 Katib Çelebi, Keşf'iiz Zuniin, II, 1224. J;. ..ı4;uı.........:....ı ~..ı C'"" o i~ ;;,:,.... i'~\ L>" ~'!1 i'~ t_lyll ?}..ı ~1 JU .ı..löil L..loJ.. ~ _y:;..i ış9 ..::..:ıi_; ı.SY:. <.)!,)_,..ll JU ;~lyJI ..s..ıüi\1

<} :J.::.jj 'i t'~..ı yl_ı.i "-;!_ı ~..ı 'il 0,!-lll t:l.rJ <\.il ~1 ~J ~1 J..ıiı y.:..t.......J....,..ji <} 0,!-lll,.;ii o_foj -~1 ~ 0! w~ 0! .)c cj.l; .)c .~1 ..sj,;.\... ı.S.l:>.) ı.sAJ yAli _;si

4 Katib Çelebi, a.g.e., Il, 1349. 5 Katib Çelebi, a.g.e., II, I954.

Page 4: ULUSLARARASI TÜRK DÜNYASININ İSLAMİYETE KATKILARI SEMPOZYUMUisamveri.org/pdfdrg/D172590/2007/2007_TOPRAKMS.pdf · 2015. 9. 8. · mezhebinde bulunan fakılılarm terceme-i ahvalini

ULUSLARARASI TÜRK DÜNYASININ İSLAMİYETE KATKILARI SEMPOZX1JMU

üzere, Uşi'nin ölüm tarihi husılsunda, Katib Çelebi de tezad içindedir6• Kureşi, kaynaklarda, onun doğumu ve

hayatı hakkında hiç bir bilgi olmadığını söyler ve herhangi bir tarih belirtmez7• M. Şerafeddin Bey de

ukendisinin ne zaman yaşadığına dair malilmat mevcut değildir',g dedikten soma, "yalnız Ebil Hanife

mezhebinde bulunan fakılılarm terceme-i ahvalini ihtiva eden el-Cevahlrü'l-Muzre'nin Beyazıt'taki umilmf kütüphanenin 5056 numaralı nüshasmm kenarmda gördüğümüz bir kayıt bizi biraz tenvir edebilir" der9

• Bu

kayda göre de, Emô.li 569 yılında Oş' da bizzat müelliftarafından kaleme alınmıştır. Zaten ŞerMeddin Bey, ubu

eserlerin müellifi olan Uşl'nin 569'da herhayat olduğunu öğreniyoruz"10 demekle, bu bilgiyi doğrular.

Uşi'nin 575(1179) yılında ve:Iat ettiği 11 doğru kabul olarak edildiğinde, -ki Katib Çelebi bu tiirihi de

verirı2-, bu takdirde, onun 490-500 arası (1096-1 106) bir tarihte dünyaya geldiğini söylememiz mümkündür.

Katib Çelebi, Keşfin bir yerinde Uşi'nin 56913, bir başka yerinde 575 14 yılını ve:Iat tarihi olarak göstermektedir.

Bütün bu bilgiler ışığında, biz de, 575'te yakalandığı hastalık sonucu (Bağdadlı bu hastalığın tafuı olduğtınu

söylüyor15 ) ve:Iat ettiğini düşünmekteyiz.

2. İsmi: Üşi'nin tam adı; Ali b. Osman b. Muhammed b. Süleyman Ebil Muhammed Siracuddin el­

Fergiinl el-Hanefi el-Matfiridi el-Üşi et-Teymi eş-Şehldi'dir 16• Ancak, genelde çoğu kaynakta adı, Siracedd'in

Ali b. Osman el-Üşi şeklinde geçer"17• Hayatını anlatan tabakat kitaplarında ise, kimi zaman onun farklı isim,

künye ve nisbelerine rastlamak da mümkündür18• Hatta Üşi'nin kaynaklarda geçen isim ve künyelerinden

hareketle " ... görüldüğü üzere bu isim zincirinde el-Uşf'nin oğlunun, babasının, dedesinin adlarını ve bir de

n is besini görüyoruz. "Ebu 'I-Hasan" künyesine bakıldığında, onun evlendiğini ve "Hasan" isminde bir oğlunun

olduğunu anlzyoruz. Fakat kaynaklarda onun "Hasan" isminde bir oğlunun olduğu zikredilll]emektedir.

Zaten "EbU '/-Hasan" künyesini de kaynakların hepsi vermemektedir. Yine bu isim zincirine göre "Ali b. Osman"

künyesinden babasının adının "Osman"; "Ali b. Osman b. 1\Juhammed" künyesinden ise dedesinin isminin

"Muhammed" olduğunu anlzyoruz" yorumunu yapanlara da rastlamak mümkündür19• İsınin içerisinde geçen

liikab, künye _vb. hususlar kişinin konumunu belirleme açısıdan kimi zaman önemli vazifeler üstlenebilirler.

6 Kanaatimizce Katib Çelebi'nin böyle bir tezada düşmesi; 1. Uşi'nin ismini ve eserlerini farklı kaydetmesine, 2. Keifil'z­Zuniin'u ikinci dera gözden geçirme fırsatını bulamamasına, 3. Keşfil'z-Zuniin'un bilgi kaynaklarındaki farklı bilgilere bağlanabilir.

7 Abdülkadir b. Ebl'l-Ve ra el-Kureşi, el-Cewihirü 'l-Muzi'e fi Tabakö.ti 'l-Hanefıyye, I, 367. 8 M.Şerafeddin Bey,"Türk Kelamcılan", Dfu:ül-Fünun İliiliiyat Fakültesi Mecmuası, sene:5, sayı: 23, S;J-9 M. Şerafeddin Bey, a.g.ma., s. 4-5. Ayrıca M. ŞerMeddin Bey'in el-Cewihir 'in yazma nüshasının kenanndan aktardığı not

önemli görüldüğünden buraya aktarılmıştır: ·~ u.bl.J ,~ ı.J-=..J •.)W ..iıl Ü.J%-1 f:i_;ill ~ ..iıl ~.J (<-ii)~l J\.i .ıJ:.iJ t.. 4-1< ~_;:..i.) ı.::.ı,ıl.J .,..;\.! "'*lyJI c..s.JI.:illl <....J!y. <UI y.U;Jl.J"

Y..J ~ .ıJ\...:..9\.J~I ~.J}.J ~ 4.l\.;!).;1_,;i ~_;.ı i'~·~ ~.J W;.;.J t;#.:i.J l:.:.....1.ıj\_,ill Wi.le.l_iill.d.l,ıj;JI ~ı :ı..:......;ıı.:ı.ı. tJe ..iıl ~..>"'- 4J_,..Wı ı.::.ıts.)!ll ~.J 4..l_;.ıi.JI ı.::.ı\.c:.lbll ~ ._.A ~~ <Jı.Jlo.Jfo. o i~ .u...>"- Wc.\..;..J ~...>! ..iıl J..»l l'ly..ll..iıl ~.:;... .:;.ot:llll..Jiij'/1 i'~ 11"-;.J:!C- _;,..,. .J .ı..;p ..iıl fo ~ı .ıl\.:.. ıY. .:;1...1:. ıY. <)c. ~ c..b ~ı ül_,b....J .:;..)1 ı.::.ıı....ı...a t;e.

ıo M. Şerafeddin Bey, a.g.ma., s. 5. ı 1 Katib Çelebi, Keşf'üz Zuniin, II, 1349'da U şi' nin Miitiiridi kelamına dair manzfim eseri "Kasldetü YakUI'ül'Abd"ı

tanıtırken ve rat tarihini 57 5 (1179) olarak vermektedir. ~.li.)~~ Jji:ı 4-J.Jl ~ .:;_,:;.....J 4:i...ı._.,A.J ovo ;iJ,.,., ~ji.J .)l:Jı.,..;~.;ill ~}ll .:;1...1:. ıY. uk LJ:ı.lll c:;:IY" l't..':il t~ ~lt)~~ Jji:ı o~

O i~ ;iJ,.,., ~ ıJ.o f:_ıi 4J.J\.ı:l.. 4J_,ıi.ı ._.,A.J ı) \.c:.~~ t..~ ~ \...;~ _A .:;...1 <.r".J ..iı\ .J<>~\ y..l!\..,i\,J ll..ft.i.J .)5U\S ~ ~_,:;.l..,il.':i\ <.Jii...J ~ ... ~ı ü\4b.) ~~ 4Jij 1...$ .d.jı..........:...J

ı ı Kati b Çelebi, Keşf'üz Zuniin, Il, 1200. 13 A.mlf., a.g.e., II, 1349. 14 A.mlf., Keşf'üz Zunı1n, II, 1200. Ayrıca bkz. Kasım Mominov, Türk Mütekellimi Üşi'nin Email adlı Eseri ve Kelam!

Görüşleri, s. 6. 15 Bağdadlı, Hediyyetii 'l- '.tirifin, I, 700. 16 Hayreddin Zirikli, el-A'Iiim: Karnusu Teracim Ii Eşheri'r-Rical ve'n-Nisa, IV, 311. ı 7 Durmuş Özbek, "el-Uşi ve "Kasidetü'l-Emali", SÜİFD, sayı: 5, s. 263. 18 a) Bağdadlı İsmail Paşa, Hediyyetii'l- '.tirifin, I, 70'de: el-Üşl Ali b. Osman b. Muhammed et-Teymi el-Uşi Siriicüddin el­

Fergiini el-Faklh el-Hanefi; b) a.mlf., İziilıü 'l-Meknıin fi 'z-Zeyl 'ata Keşfi 'z-Zuniin 'an Esiimi 'l-Kıitiib ve 'l-Füniin, ll, 483'de: Siriicüddin Ali b. Osman el-Üşi el-Fergan'i; c) Yusuf Elyan Serkis, Mu'cemü'l-Matbii'ati'l-'Arabiyye ve'l­Mu 'arrabe, I, 499'da: Siracüddin Ebii'l-Hasan Ali b. Osman el-Üşl el-Fergan'i el-Hanefi el-Matfiridi; d) Ömer Rıza Kehhale, Mu'cemii'l-Mıiellifin, VII, 148'de: Ali b. Osman b. Muhammed el-Üşi el-Fergani; e) Katib Çelebi, Keşfil'z­Zuniin, 1, 526'da : el-İmam Rüknü'd-Din Ali b. Osman el-Üş'i ei-Haneti; t) a.g.e., ll, 1200: eş-Şeyh el-İmam Ebu Muhammed Ali b. Osman el-Üşi; g) a.g.e., II, 1349'da: eş-Şeyh el-İmam Siriiceddln Ali b. Osman el-Üş1 el-Ferganl el­Hanefi; h) a.g.e., II, 1867'de: el-İmam Ali b. Osman el-Üşi; ı) a.g.e., II,1887'de: Siracüddin el-Üşi; i) II, 1954'de: İmiimü'l-Haremeyn Siraceddin b. Muhammed Ali b. Osman b. Muhammed el-Üş'i.

19 Bkz. Durmuş Özbek, a.g.ma., s. 264.

264

J ı

Page 5: ULUSLARARASI TÜRK DÜNYASININ İSLAMİYETE KATKILARI SEMPOZYUMUisamveri.org/pdfdrg/D172590/2007/2007_TOPRAKMS.pdf · 2015. 9. 8. · mezhebinde bulunan fakılılarm terceme-i ahvalini

ULUSLARARASI TÜRK DÜNYASININ İSLAMİYETE KATKILARI SEMPOzyUMU

Mesela, Şerefuddi:n Halil b. Alaeddi:n en-Neccan {ö.632/1235)'nin Kasfdetu Yekfilii 'l- 'Abd'in şerhi Nefis 'iir­

Riydz li-İdami'l-Emrdz adlı eserinde Üşl'nin adının önüne "kadı" nisbesini getirmesi, bizi, onun kendi döneminde kadılık yaptığı kanaatine ulaştırabilir20•

3. Yetiştiği Muhit: Uşi'nin yetiştiği muhit, genel anlamda Türkler'in yaşadığı bölge olarak kabul edilen Maveraünnehir'dir. Bu bölge, pek çok bakımdan Türkler için önem arzetmektir. Halkı tamamıyla Türktür. Şehirde ve pazarda Türkçe bilmeyen kimse yoktur. Halkın konuşma dili yazı diline uygundur. Bu sebeple Mir Ali Şir Neviii'nin eserleri Herat'ta hayat bulduğu halde bu dille yazılınıştı? 1 •

Nisbesinden, Uşi'nin Fergana'ya bağlı (el-Fergarn) Oş'ta (el-Üşi) doğduğu ve orada yaşadığı anlaşılmaktadır. Hatta, onun eserlerinin ferağ kayıdlarından anladığımız kadarıyla, en önemli eserlerini Oş'ta

kaleme alınış, ömrünün son günlerini de, yine orada geçirmiştir. Babur, Hdtıratı'nda Oş 'u şöyle anlatır:

"Uş, Endican'ın cenub-i şarkisindedir. Şarka doğru Endican'dan dört yıgaç mesil.fededir. Havası güzel ve akar suları bol dur. Balıarı çok iyi olur. U ş 'un iyiliğine dair birçok rivayet vardır. Kurganının cenub-i şarkisinde {güneydoğusunda), şekli mütenasib olan (doğasıyla ahenk içinde olan) bir dağ bulunmaktadır. Bera­

Ki1h ismini taşıyan bu dağın tepesinde (tepesine), (Babur'ün dayısı Moğol Ham) Sultan Mahmud Han bir köşk yaptırmıştır. Bu köşkten biraz aşağıda (aşağıya) ve bu dağın çıkintılı ve ( "ve" yerine , var) dik bir yerinde (yerine), 902 (1496-1497) senesinde, ben de bir ayvanlı köşk yaptırdım. Gerçi o köşk (onun köşkü) bundan (benimkinden) yüksek ise de (bir yerdeyse de) , (virgül yok) benimki daha güzel bir mevkidedir; bütün şehir ve mahalleler ayak altındadır.

Endican suyu, Uş mahallelerinin içerisinden geçerek, Endican 'a gider. Bu suyıın iki tarafı bağlıktır ve bütün bağlar suya müteveccihtir (döniiktiir). Menekşesi pek lı:1ti:ftir. Akarsuları vardır. Bahar çok güzel olur; birçok lale ve güller açar.

Bera-Kuh dağının eteğinde, nehir ile bağların arasında, Cevza adlı bir cami bulunmaktadır. Dağ tarafından büyük bir nehir akar. Bu ( "bu" kelimesi yok) caminin dış avlusu biraz meyilli, yoncalı (latif

yoncaZarla kaplı), her tarafı gölgeli ve safalı bir meydandır. Her gelen misafir ve yolcu burada dinlenir. Uş ayak takımının tuhaf bir adeti vardır: Eğer bir kimse burada uykuya dalarsa (uyuyakalırsa), o nehirden su alıp, üzerine dökerler. (Timur Bey'in oğlu) Ömer Şeyh Mirza'nın son zamanlarında, bu dağda kızıl ile ak

dalgalı bir taş meydana çıktı (çıkmıştı). Bıçak sapı, kemer ve diğer bazı şeylerin imali için kullanılan, çok güzel bir taştır. Fergana vilayetinde Uş kadar safalı ve havadar bir kasaba (daha) yoktur"22

Oş ile ilgili efsanevi-dini oldukça çok rivayet vardır. Bu efsaneler İslam sonrasında dln1 milhiyet ~anmış ve buranın kudsiyeti, Hz. Peygamber' den geldiği ileri sürülen hadisle?J ve diğer dilli riviiyetlerle de süslenmiştir24 •

"Oş, Güney Kırgızistan' da, Fergana Viidisi'nin doğu ucunda, Pamir Dağlan ile Tarırı Dağları arasında kalan bölgede, Ak-Buura nehrinin kıyisında yaklaşık üç bin yıllık geçınişi olan bir yerleşim merkezidir. Burası Kırgızlar için ikinci Mekke'dir. Üş, şehirlerin hayırlısı anlamına gelen " c.ıl.ll;JI __,..;. " (Hayru'l-Büldan) diye adlandırılır"25 • Kırgızistan'da en çok ziyaret edilen yerler, pınarlar ve evliyil mezarlandır. Ancak, Sovyetler Birliği döneıninde pek çoğu yıktınldığı ·için bugün ziyaret yerleri arasında çok az cami bulunmaktadır. Halkın büyük bir kısmı -genel inanışa paralel olarak-, Oş bölgesinde kabir ziyaretlerine büyük ehemmiyet verir. Asafb. Burhiya, Ahmet Arkarn Hoca, Muhammed Rahim Hoca ve İmam Ata ziyaretgiih yapılan kabirierden sadece bir kaçıdır. Bunların dışında ziyaret edilen camiierin başında, Süleyman Dağı'nın eteğindeki Rabat-ı Abdullah

20 Şerefiidd'in Ham b. Alaeddln en-Neccarl el-Yemen!, Nefis 'ür-Riyaz li-İ dam i 'l-Emraz, vr. 176b. ıı Giizl Zahlrüddin Babur, Baburname, (Doğu Türkçesinden çeviren: Prof. Reşit Rahmeti ARAT; Önsöz ve tarihi özet: Y.

Hikmet BA YDUR), Kabalcı Yayınevi, istanbul, 2006, s. 134. 22 Gazi Zahlrüddin Babur, Baburname, (haz. Reşit Rahmeti Arat), Kültür Bakanlığı Yayınlan, Ankara, 2000 (3. baskı), s. 4-5.

Bu çalışmada, Baburnfune'nin her ikisi baskısı da kullanılmıştır. Çünkü, Kabalcı Yayınevi'nin çıkardığı son baskı hem günümüz Türkçe'sine kısmen de olsa daha yakın hale getirilip, izahlar genişletildiğİnden faydalı bir hale getirilmiştir. Biz, bu iki baskı arasında farkı işaret etmesi kabilinden Baburname'nin Kültür Bakanlığı baskısını esas alıp, Kabalcı Yayınevi'nin baskısındaki farklılıkları parantez içerisinde yatık karakterli yazıyla belirttik. Söz konusu hatırat, içerisinde son derece zengin kültürel malzeme bulunduran bir hazinedir. ·

23 Bir hadis örneği için bkz. Üşl, Nisabü 'l-Aiıbdr li-Tezkireti 'l-Aiıyar (Karaçelebizade), 57b. "

4 Çetin Cumagulov, Oş Şehrinin Epigrafık Anıtları, s. 2 vd. ~5 Mustafa Erdem," Kırgızlar'da Dini ve Sosyal Hayat", Türkler, lll, 172.

265

Page 6: ULUSLARARASI TÜRK DÜNYASININ İSLAMİYETE KATKILARI SEMPOZYUMUisamveri.org/pdfdrg/D172590/2007/2007_TOPRAKMS.pdf · 2015. 9. 8. · mezhebinde bulunan fakılılarm terceme-i ahvalini

ULUSLARARASI TÜRK DÜNYASININ İSLAMİYETE KATKILARI SEJVIPOZYUMU

Camii gelir. Tılrlhl "İpek Yolu"ndan geçenler, bereket ve uğur getirir inancıyla, bu ziyaret yerlerine uğramışlar

ve kurban kesmişlerdir.

Üş1, "Kuteybe b. Müslim'in hicri 95 yılında fethettiği Fergana Vadisinin bir medeniyet ve ilim merkezi

olan Oş şehrinde doğmuştur"26 • O, kendi dönemirıin ilim adamları arasında "Siracü'd-Dm" 27, "el-İmam" 28

,

"eş-Şeyh" 29, "İmiimü'l-Haremeyn" 30

, "el-Hanefi" 31, "el-Matüridi" 32

, "Rüknü' d-D1n"33 vb. unvanlarla

tanınmıştır34 • Üşl, imam, 'allame, muhakkik olmakla birlikte, aynı zamanda Hanefi mezhebinin meşhur faklhi ve

Miltüridi irikadının keliimcısı olarak da tanınıf5 •

Uşi, gerçekten kargaşa ve savaşlarla dolu bir tiirih diliminde dünyaya gelmiş ve yine o derece de

hareketli bir zamanda hayatını sürdürmüştür. Bu anlamda yaşadığı coğrafya, zaten Türk tarihinin kaderi

açısından son derece önemli bir mıntıkadır. Dönernin siyasi ve buna bağlı olarak coğrafi istikriirsızlığına rağmen,

ülkede İsHimi hayat devam etmiş, carniler, mescidler, medreseler inşa edilmiş, ilmi hayat düzenli bir şekilde

sürmüş ve ilim adamları yetişmiştir. Bu ilmi faaliyetler, her devirde olduğıı gibi, bu zaman diliminde de

semeresini vermiş ve böylelikle seçkin insanlar ve değerli ilim adamları yetişrnişt~6• Bu seçkin ve değerli alimlerden birisi olan Uşi, Kelam'da olduğıı kadar, şiirde de şöhret kazanmıştıf7• Onun bu şöhreti, takriben

569/1173 'de yazdığı akaid ilmirıe dair "Emalf Kasfdest' ile pekişmişt~8•

4. Oş Şehri ve Tarihsel- Kültürel ve Bilimsel Ortamı

Oş şehri hakkında bilgiyi, Uşi'nin dönemiyle sınırlanıamız öncelikle Oş'un uzun zamana yayılan bir

tarihinin olmasındandır. Bu sebeple, adı geçen başlık, konuyu dağıtmamak maksadıyla seçilmiştir.

Arapça'dan Türkçe'ye kelimelerin aktarılması başlı başına bir problemdir. "Oş", Arapça kaynaklarda"

~.Ji" ve " [Ji " şeklinde geçer. Kaşgarlı, Oş içirı "tanınmış bir şehir" adı Öemekle birlikte, şehir adının Uc ( r::) ) diye bir yazılışım da verif9

• Her yerin adında bir efsane ya da bir hikaye gizlidir. Belki efsaneler, o adiara

ya da adlar efsanelere ilham kaynağı oldu. Her nasıl olursa olsun, verilen isiınierin nereden geldiği, ne manaya

geldiği, nasıl verildiği çoğıı zaman merak konusu olmuştur. Çünkü isimler, aynı zamanda o diyariarın

kimlikleridirler. o ismirı harfleri arasında adeta onun mazisini taşırlar40•

(

26 Şerefettin Bey,''Türk Kelamcılan",Darü'l-Fünfın İliiliiyat Fakültesi Mecmuası, sayı: 23, s. 4-5. 27 Bağdadlı, Keşfii'z-Zunun Zeyli, II, 483; YusufEiyan Serkis, Mu'cemü'l-MatbU'ati'l-'Arabiyye ve'l-Mu'arrabe, I, 499;

Brockelmann, GAL, S I, 764. 28 Kati b Çelebi, Keşfii 'z-Zunun, I, 526. 29 A.mlf., a.g.e, II, 1200. 30 A.mlf., a.g.e., II, 1954. 31 Zikredilen kaynakların hemen hepsinde bu nisbe yer alır. 32 YfısufElyan Serkis, Mu'cemü'l-MatbU'ati'l-'Arabiyye ve'l-Mu'arrabe, I, 499. 33 Katib Çelebi, a.g.e, I, 526. 34 Kureşl, el-Cevil.hirü'l-Muzie fı Tabakiiti'I-Hanefıyye, s. 583. 35 YfisufElyan Serkis, a.g.e., I, 99. 36 Durmuş Özbek, "Uşfve Kasidetu'l-Emiilf'si", S0İFD, sayı: 5, s. 263. 37 Ömer Rıza Kehhale, Mu 'cemü 'l-Müellifin, VII, 148. 38 Zirikll, A 'tam, IV, 31 O. 39 Sesim Atalay, Diviinü Lügati't-Türk Tercümesi, I, 35. · · 40 Nitekim, Oş' un adıyla ilgili efsanevi bir rivayet şöyledir: " .... Sözü edilen şehir, eski ve esrarengiz bir geçmişe sahip olan Oş şehridir. Yerli bir efsaneye göre, Oş şehrinin, müslümanların Çar David (Hz. Davut), Çar Avraham (Hz. İbrahim), Çar Moisey (Hz. Musa) ve Çar Krist (Hz. İsa) ile birlikte kutsal saydıkları Çar ve Peygamber Solomon (Hz. Süleyman) tarafından kurulduğu bilinmektedir. Bilge Hazreti Süleyman peygamber ordusuyla Fergana'dan geçerek, çift öküzleri önünde koşturarak ileri ve ileri gidiyordu. Dağa ulaşınca, o durmaya karar verdi ve sart (sert) nidiisıyla öküzleri durdurmak için: "Hooş!" diye bağırdı. Öküzler durduruldu ve bunların durduklan yerde sonraları meydana gelen şehir, peygamberin "Hooş" diye haykırışının anısına "Hooş" "Oş" adını almıştır. Eski Oş şehri üzerinde biricik yüksek sarp kayalı dağ yükselmektedir ve günümüze kadar Salomon Taş, Salomon Kaya, veya Süleyman Taş olarak adlandırılmaktadır. Bu da, eski efsaneye, harikulade yapısından dolayı daha çok değer getirmektedir. Genel olarak Fergana vadisinin şehirleri çok eski menşelere sahip olmaları gerekir, çünkü bu şehirlerin çoğunun kuruluşu, ortaya çıkışı hakkındaki hikayelerin tarihi en az ilk çağiara kadar uzanmaktadır. Örneğin; Sart efsanelerine göre, eski Kanibadarn şehri, şimdi.ki Mazar-Hoca-Yagan, 8.yy'da Arapların Fergana'yı fethettikleri sıralarda mevcuttu; 6000 yıl önce Noy Peygamber zamanında kurulmuştur" bkz. Çetin Cuınagulov, Oş Şehrinin Epigrafik Anıt/art, s. 2-3.

266

Page 7: ULUSLARARASI TÜRK DÜNYASININ İSLAMİYETE KATKILARI SEMPOZYUMUisamveri.org/pdfdrg/D172590/2007/2007_TOPRAKMS.pdf · 2015. 9. 8. · mezhebinde bulunan fakılılarm terceme-i ahvalini

ULUSLARARASI TÜRK DÜNYASININ İSLAMİYETE KATKILARI SEMPOZYUMU

Oş, kaynaklardan öğrendiğimize göre bir medeniyet merkezi olup, tfuihl eserler bakımından oldukça

zengin bir şehirdir. Özellikle epigrafik anıtlan, şehrin değerini belirlemesi açısından son derece önemlidir4ı. Oş,

Orta Asya'nın en eski şehirlerindendir. Arkeolajik araştırmalara göre Oş, 3000 yıl önce kurulmuştur. Şehir, Batı

ülkeleri ile Şark dünyasını bağlayan Büyük İpek Yolu üzerindeki eski ticaret yolunun bir kolunda yer almıştır. Oş

şehrinin coğrafi:, ekonomik ve ticari açıdan çok elverişli ve stratejik bir bölgede yer alması, onun orta asırlarda

bir ticaret merkezi ve transit noktası olarak önemli rol oynamasına yol açmıştır. Oş 'un ekonomisinin ve

kültürünün en parlak dönemi, Karahanlı/ar 'ın hakinıiyeti dönemine rastlamaktadır.

U şi' den önce yaşamış müslüman coğrazyacılarının Oş hakkında verdiği bütün bilgiler bir araya getirilip,

arkeolajik kanıtlarla da desteklenince, şehrin ekonomik gücü, kültürel dırruınu, ticari ilişkileri, Türk kültür

tarihindeki yeri daha iyi bir şekilde anlaşılır.

Milad! VIII. yüzyıl,42 Orta Asya'nın iki büyük dönemini ayıran tarim bir zaman sınındır. Müslüman

Araplann buralan fethetmesi ve bununla birlikte İslam dininin yayılması, beraberinde pek çok sonucu da

getirmiştir43 • Öncelikle din değiştiren Türkler, daha sonra Arapça'yı da kendi devlet dili haline getirmişlerdir44• İsinılere kadar varan bu değişim45, ilim dilinin de Arapça yapılması sonucunu doğurmuştur46• Bunun yanında, İslam! unsurlar Türk destaniarına girmiş ve Türkler'in ilk inanışiarına dair unsurlar zamanla tecrid edilıniştir47 •

Robert Mantran, Arap dilinin yayılışını, valıiy dili olmasına ve bütün dln1 hareketlerde müslümaniann bu dili

kullanmasına bağlar. islamı kabul eden topluluklar sayesinde Arapça'nın pek çok kavim arasında yayılınaya

başladığını ve bunlann başında da Türk, İranlı, Berberfve Vizigotlar'ın geldiğini söyler48• Devamla Mantran,

" ... Ayrıca her ne kadar fethin ilk sıraları ınalıallf diller Arapçanın yanında yönetim dili olarak kullanıldı ise

de yavaş yavaş İsliimfaşma ve Arap/aşma Arapçanın iistün duruma gelmesini ve İspanya'dan Horasan'a

kadar kullanılan tek dil olmasını beraberinde getirdi. Emevfler asrının sonunda Arapça, şurda burda avam

dilleri devam etmesine ve hatta mahalli le/ıçe/er bulunmasına rağmen, İslam dünyasının resmen ve fiilen esas

dili h/iline geldi"ğini söyler49•

Maamafih, Ali Yardım, Alanya Kitabeleri adlı çalışmasında ''KiHibe Dili" başlığı altında arkeolojik

materyaliere istinaden şu cümleleri sarfetmektedir: " ... Başlangıç noktasından ftibaren Anadolu 'nun ilk

ldtabeleri, istisnasız hep A r ap ç a yazılmıştır. Bir başka ifade ile, Selçuklu döneminde, hiç T ii r k ç e

ldtabe bulunmamaktadır. Şimdiye kadar, bu durumun istisnasına rastlanmamıştır. Anadolu Beylikleri de, bu,

Selçuklu ldtabe geleneğini devam ettirmişlerdir"50 • Anadolu'daki ilk kitabelerin istisnasız hepsinin Arapça

olması ve hiç bir şekilde Türkçe bir kitabeye rastlanmaması son derece anlanılıdır. Bu dırruın, kültürün

teşekkülünde dilin, minıan eserlerde kendini nasıl gösterdiğinin i!adesidir. Türkler katında dm dili olan Arapça;

adeta din addedilıniştir5 ı.

4 ı Geniş bilgi için bkz. Çetin Cumagulov, Oş Şehrinin Epigrafik Anıtları (Türkiye Türkçesine aktaran ve yayma hazırlayan: Kalmamat Kulamshaev), Atatürk Kültür Merkezi Başkanlığı Yayınları, Ankara 2001.

42 Albert Hourani ise, bu zaman dilimini dokuzuncu hicrl yüzyıl olarak belirlemekte ve şunları söylemektedir: "Dokuzuncu yüzyılın sonunda, Arap diliyle ifade edilen ortak bir din kültürünün, ticaretin, göç ve haccın sağladığı insani bağiann birleştirdiği bir İslam dünyası oluşmuştu". Bkz. a.mlf., Arap Halkları Tarihi, s. 113. ·

43 Türkler'in İsfun'la ilk tanışmasına dair olaylar için bkz. Erdoğan Merçil, Müslüman-Türk Devletleri Tarihi, s. önsöz V-VI, a.g.e., s. 1-3, İstanbull985; Ramazan Şeşen, "Eski Araplara Göre Türkler", Türkiyat Mecmuası, J01, s. 11-36, yıl: 1968.

44 Benzer düşünce için bkz. Gülnisa Aynakulieva, "Ferga11a'da Yerleşim Yerleri", Türkler, V, s. 377, Ankara 2002; Hourani, a.g.e., s. 118.

45 Erdoğan Merçil, a.g.e., s. 20-21. Ayrıca Laszl6 Rasonyi, isiınierin bir kavmin karakterini yansıttığını yineleyerek " ... Hıristiyanlığı kabul eden Macarlarda olduğu gibi, İslfuniyet'i kabul eden Türkler de saha itibariyle kuzeyden güneye indikçe ve zaman bakımından yeni çağa yaklaştıkça, İslam dininin tesiri altında, birinci derecede Arap, ikinci derecede Acem adları yerleşti.."ğine işaret eder. Bkz. a.mlf., Tarihte Türklük, s.· 26-27. Anlaşılan, Türkler, din değiştirmekle kalmamış, kültürlerinin parçası olan özel isimleri de değiştirmişlerdir.

46 Hourani'nin Arapça'nın yayılmasıyla ilgili şu cümlesi son derece önemlidir: "Miisliiman diinylimn batı kesiminde Arap dili buradaki ana dilleri zamanla yok etti". Bkz. a.g.e., s. 117.

47 Bunun bir misali için bkz. Abdülkadir İnan, "Türk Destan/arı", Türk Dünyası El Kitabı seri: I, sayı: A-23, s. 3-18. 48 Robert Mantran, İslamın Yayılış Tarihi: Vll- XI. Yüzyıllar, s. 221 vd. 49 Mantran, a.g.e., 221-222. 50 Ali Yardım, Alanya Kitabeleri, s. 18. sı Arapça'nın 'Din'in dili' vey§.hud 'din dili'olması, ·Onun zamanla, 'Dil'in dini' ya da 'Dil dini' haline gelmesilgetirilmesiyle

sonuçlanmış, bu da, Türk ve Türklük değerlerine ait, kültürde dipdiri mevcut kavramların kaybolması, ayıklanması veyahut islamileştirilmesine kadar vardırılmıştır. Nitekim, islam kültürüyle tanışan Türkler, kısa zaman içinde Tiirk[lük] Kimliği'ni

267 .

Page 8: ULUSLARARASI TÜRK DÜNYASININ İSLAMİYETE KATKILARI SEMPOZYUMUisamveri.org/pdfdrg/D172590/2007/2007_TOPRAKMS.pdf · 2015. 9. 8. · mezhebinde bulunan fakılılarm terceme-i ahvalini

ULUSLARARASI TÜRK DÜNYASININ İSLAMİYETE KATKILARI SEMPOZY'UMU

Bundan başka, Çetin Cumagulov, Oş Şehrinin Epigrafik Anıtları adlı çalışmasında X., XI. ve XII.

asırlardaki mezar taşlan ve diğer mimfui eserlerden verdiği örneklerin ise neredeyse tamamı Arapçadır. Açık

olarak ifade etmek gerekirse, sadece Anadolu coğrafYasında değil Orta Asya' daki Türkler arasında da kİtabelerin

dili Arapça' <fı.ii2 •

Nitekim, araştırmaımza konu ettiğimiz Uşl'nin hadise dair derleme çalışması Nisdbü '1-Ahbdr ve

müellifin diğer eserleri de tamamen Arapçadır. Anlaşılan o ki, halkın değil, ancak medreselilerin kullandığı

Arapça zamanla halk için yazılan eserlerin de dili haline gelmiştir. DiL kültürü belirler. İran, islamlaşırken, İslam öncesi geçriıişini unutmamış aksine sağlam ve bilinçli bir bağ kurmayı başarmıştır. Bunun yanında, İslam'ı

da kendi bünyesine d§.hil ederek, kendi tarzında bir din oluşturmuştur. Son derece önemli olan husus şu ki; kendi

tarzında olan İslam tabiri bilinçli bir şekilde kullamlmıştır. Zira, İranlı/ar hukuk ve di'ne dair literatürün büyük

bir kısmını Arapçayla yazarken, diri dışı olarak niteleyebileceğimiz edebiyatı ve kültür alanındaki yazılı mirasın

neredeyse tamamını Farsça kaleme almışlardır. Hatta, kimi zaman dini metinlerini de Farsça yazma yoluna

gitmişlerdir.

Nilıayet, Uşi'nin yaşadığı dönemde varlığını sürdüren Selçuklular, İslam'la birlikte edebi ve dm!

anlamda İranlı/ar kadar kültür merkezli davran[ a ]madılar53 • Doğu İslam dünyasında neredeyse bütün edebiyat,

fen, felsefe sahasında düşünülen ve yapılanlar Arapça olarak iradesini buluyordu. Bunu örneklendirrnek o kadar

zor ki, zira istisna göstermek zordur. Çünkü, Mdtüridf kelamı ve Hanefi fıkhına dair kaynak eserler veren Türk

kelamcı ve fakilıler ve bunların yanında felsefe ve diğer tabii ilimlerde yazı yazan pek çok Türk ilim adamı,

eserlerini Arapça olarak kaleme almışlard~4• · . .

) ikinci sıraya atıp, Arap-İslam tarzı bir kültürü benimsemeye başladılar. Nihayetinde, Türkçe işlevsiz köylü dili hilline geldi. Hatta, Türkçe, Türklük ve Türk kavramları atasözleri içerisinde aşağılayıcı ifadelerle yanyana kullanılmaya başladı.

Merhfun Hocarn Ali Haydar Bayat, "İslam dünyasında, müslümanlığı kabul eden Türk göçerleri Türkmen adıyla aıııldığından, Anadolu'nun fetbini müteakip yerleşik hayata geçmeye başladıkları sırada, Türkler'in ekseriyetinin köylerde yaşarnası sebebiyle Türk sözü, mana kaymasına uğrayarak köylü anlamında kullanılmaya başlamıştır. İslam adı altında geçmiş inançlarının büyük bir kısmını yaşatan, hayatlarını devletten ve sultanlığın yarattığı kültürden neredeyse tamamen soyutlanmış bir şekilde sürdüren kırsal kesim Türklerini Hıristiyan ve Müslüman şehir halkı itici bulur, onları aşağılardı. Bu sebepledir ki Türk sözcüğü, k~ha, cahil anlamında kullanılmaya başlamıştır" derken, Türk ve Türklük kimliğinin aldığı darbelerin ne denli şiddetli olduğuna dikkatleri çekerek, bu sözlerine, Oğuzname'nin Berlin ve Petesburg nüshalarında yer alan şu atasözleriyle destek bulur : '

a. Berlin nüshasından: "Türk veli olıcak, şehirlü peygamber olur", "Türk, şehirlünün kuludur", "Türkün oğlı toğsa· ganl olur, şehirlünün oğlı toğsa fakir olur", "İim cehli giderür, yolısa türkligi gidemıez'', "Ulu şehristanlarda bazar güniandan bilinür ki, hazar bardağı ile tuz torbasıru türkler götürür, şelıre getürür''.

b. Petesburg nüshasından: "Dokuz kaftan bir kürk, dokuz şehirli bir türk", "Kölenin süfisinden, türk'ün avamından korkmak gerek", "Şehirli akça bulsa evler yapar, türk akça bulsa davara verir", "Türk atının samanı bol gerek", "Türk danişmendine, tebfık oku desen, buçuk kile balgarn kusar'', "Türk şehirlinin kuludur", "Türk ucuz bulduğıın murdar sanır" (Bkz. Ali Haydar Bayat, Oğuzname: TürkAtasözleri [Berlin-PetesburgNüshları], s. 14-15).

Yukarıda geçen atasözlerinde açık bir şekilde, Türk kelimesi, "şehirlinin kölesi", "eğitim alsa dahi bilgisizliği gitmesine rağmen Türklüğünün baki kaldığı", "eşek yükü taşıyan harnmal", "kölenin süfisi, türk'ün avamı", "hayvanla uğraşan medeniyet kurarnayan" ve "bilgilisi dahi kaba" gibi anlamlarla irade edilecek, son derece aşağılayıcı bir şekilde kullarıılıiııştır. Üzerinde düşünülmesi gereken bu hususlar, Türk dilinin akıbetini anlamarnız açısından önemlidir.

52 Bu kimbelerin örnek resimleri için bkz. Cumagulov, Oş Şehrinin EpigrafikAnıtları, 24-65. 53 Kanaatimizce, geniş bir araştırma konusu olabilecek bu hususun, dilin evrimini esas alacak bir projeyle ortaya konacak

sonuçları, Türk-İslam kültürünü anlamada yardımcı olacaktır. Bu çalışma, aynı zamanda Selçuklular'ın devarnı olan Osmanlılar'ın da bu yönünün aydınlanmasına katkı sağlayacaktır.

54 Bu husus, merhum Hilmi Ziya Ülken tarafından da dile getirilmiştir. Ne var ki, onun getirdiği yorum bizimkinden farklıdır. Şöyle ki o:"( ... ) Hıristiyan medeniyetininfikir dili (Mukaddes Kitaba bağlı olarak) Latince ve edebiyat dili Yunanca olduğu gibi, İs/dm medeniyetinin de fikir dili Arapça ve edebiyat dili (bir dereceye kadar) Farsça olmuştur. Hıristiyan medeniyetinde muhtelif kavimlerin yetiştirdiği.mütefekkirler daha 17. asra kadar eserlerini Latince yazmış oldukları gibi, İslam medeniyetinde de birinci derecede rol oynayan Türkler eserlerini Arapça veya Farsça yazmaya mecbür olmuşlardır. Henüz milliyet/erin teşekkiil etmediği ve millf şuurların doğmamış olduğu o devirde eserlerin Arapça ve Farsça yazılması Türk imparatorluklarında (Gaznevi, Selçuki, Osmanlı, Safevi vb.) hakim olan ümmet zihniyetinin neticesidir. Bundan dolayı o devb·de bir Türk mütefekkirinin Arapça yazması onun Arap kültürüne mal edilmesine sebep olamayacağı gibi, tersine bugün Arap aslından olan bir nıütefekkirin Türkçe yazması onun Tiirk kültürüne mal edilmesi için kafi sebep tir. ( ... ). Kanaatimce­milli kök aramak bahis mevzuu ise- değil İbn Sina ve Farabf gibi Türk mütefekkirleri, hatta Endülüs'fe doğmuş ve tahsfl etmiş İbn Arabf gibi -adı üstünde- Arap miitefokkirleri bile hayatlarının en biiyük Tasmını Anadolu'da Selçuklu Devleti hizmetinde geçirdikleri ve asıl fikri mahsullerini orada verdikleri ve fikri ananelerinin kökii orada atılmış olduğu için kendilerine Türk miitefekkiri gözüyle bakmak lôzımdır.( . .. )". Bkz. Ülken. İslôm Düşüncesi: Türk Düşüncesi Araştırmalarına Giriş, s. 12.

268

Page 9: ULUSLARARASI TÜRK DÜNYASININ İSLAMİYETE KATKILARI SEMPOZYUMUisamveri.org/pdfdrg/D172590/2007/2007_TOPRAKMS.pdf · 2015. 9. 8. · mezhebinde bulunan fakılılarm terceme-i ahvalini

ULUSLARARASI TÜRK DÜNYASININ İSLAMİYETE KATKILARI SEMPOZYUMU

verilmiştir. Aynca, incelememize konu ettiğimiz eseri Nisô.bü'l-Alıbdr'ın sema' ve rivayet kaydından da, pek

çok hocadan ders okuduğu anlaşılmaktadır. Yine, kendilerinden ders aldığı hocalarının memleketlerine

bakıldığında, ilim elde etmek için hayli uzak memleketlere ilmi seyahatler düzenlediği sonucu ortaya çıkar.

Esefle söylemeliyiz ki, kaynaklarda Üşi'nin hayatı ve eserleri hakkında kafi mikdarda bilgiye

rastlayamadık. Mevcüd bilgiler de, kısa ve· biribirinin tekran mahiyetindedir ler. Buna göre, müellifimize ait

olduğuna kesin kanaat getirdiğimiz 5 eser tesbit edebildik. Bunlardan ikisi hadis, ikisi kelam, bir tanesi de

Hanefi fıkhına dairdir. Tesbit edebildiğimiz eserleri şunlardır: 1. Kasfdetü'l-Enıali, 2. Gurerü'l-Alıbdr ve

Dürerü'l-Eş'dr, 3. Nisdbü'l-Alıbdr li-Tezldreti;l-Ahydr, 4. el-Fetô.vd es-Sil·aciyye, 5. Muhtelif'ür-Rivdye. Şimdi, bu eserlerin tanıtırnma geçebiliriz: .

ı. Kasidetü'l-Emall 94: Uşi'nin Mfitürfdiyye akaidine dair bu manzüm risiilesi, 'Kasfdetü 'l-Enıfilf'95

şeklinde bilinmekle beraber, beyiderinin soıi kelimeleri "Ilim" harfiyle sona erdiğinden 'el-Kasfdetü'l-Liimiyye

fi't-Tevhfd', 'Liimiye-i Keliimiyye'96, başlama cümlesine atfen 'Kasfdetü YekUlü'l-'Abd'97 ya da 'Bedii'l­Emiili'98 ve 'Kasfdetü'l-Hanejiyye'99 vb. isimlerle de kaynaklarda geçer. 569 (1 1 74) yılında yazılan bu risiile100

67 ve 68 beyitlik yazma ve basma kimi nüshaları varsa da, umfuniyetle 66 beyit olduğu kabul edilir.

Üşi, "İslam akaidinin temel konularını; il§hiyat, nübüvvat ve sem'iyyat şeklindeki klasik şemaya genellikle sadık kalarak işleyen risale, konusunun tevhld olduğunu belirten bir beyitle başlayıp, Allah'ın zatının

ve sıfatlarının ele alındığı beyitlerle devam eder. Halku'l-Kur'fuı, rü'yetullah, haberi sıfatlar, insan fiili ve aslah

gibi konulara temas eder. O, bunları zikrederken, ehl-i sünnet akaidine muhalif görüşleri de zırrınen tenkid

etıneyi ihmal etmez."101•

Emdlf'nin manzfun olması, veciz kelami pek çok bilgiyi ilıtiva etmesi, öğrenme ve ezberlenıne kolaylığı

sağlaması onun kısa zamanda medreselerde tutulmasına ve el kitabı haline gelmesine neden olmuştur. "Bu

eserin ne kadar çok ilgi gördüğü, Almanya'da Berlin, Münih; Fransa'da Paris; İsveç'te Stockholm; Mısır'da Kiihire; Hindistan'da Rampur; Türkiye'de pek çok yerde; İngiltere'de Cambridge; Türkistan'da Buhiirii;

Rusya'da ve daha pek çok ülkenin kütüphanelerinde yazma ve matbu nüshalarmm bulunmasından

anlaşılmaktadır"102 • Benzer şeyleri, Uşi'nin araştırma konusu ettiğimiz Nisdbii'l-Ahbdr'ı için de söylemek

mümkündür. Zira, bugüne kadar ulaştığımız kayıdlara göre, yurt içinde ve yurt dışında toplam 58 yazması tesbit

edilmiştir. Bu rakam, eserin değerini ve tedavülde olmasını göstermesi açısından son derece önemlidir.

2. Gureru'l-Ahbar ve Düreru'l-Eş'ar: Siraceddin el-Uşi, Nisdb'ın mukaddimesinde "Gureru'l­

Aiıbiir ve Düreru'l-Eş'iir" adlı hadis mecmuasından söz eder103• Ne var ki, bu eser, günümüze kadar

gelememiştir. Uşi, 1000 hadislik Nisfib'ını, daha hacimli olduğunu düşündüğümüz bu hadise dair eserini ilıtisar etmek sfuetiyle meydana getirmiştir104 • •

92 ' A.mlf., a.g.e., II, 1200; Il, 1349. 93 A.mlf., a.g.e., II, 1954. 94 Yazma, basma ve şerhleri hakkında geniş bilgi için bkz. Dunn uş Özbek, "el-U şi. ve Kasldetü 'l-Emlili", SÜİFD, sayı: 5, s.

261-308; M: Sait Özervarlı, "Email", TDV. İA., XI, 73-75. Ayrıca Sayın Özbek'in zikrettikleri dİşındaki yazmaları için bkz. Daiber Collection Database : The Arabic Manuscripts in the Daiber Collection Institute of Oriental Culture University of Tokyo: http://ricasdb.ioc.utokyo.ac.jp/daiber/fui daiber I II.php?vol=&ms=l67&txtno=l440 (erişim: 1 Mayıs 2007, saat: 22: 05).

95 Bağdiidlı, Hedtyyetü 'l- 'Arifin, I, 700. 96 Kemal Edlb Kürkçüoğlu, "Liimiyye-i Kellimtyye", AÜİFD, III/1-2, s. 1-21. 97 Kati b Çelebi, Keşfüz Zunun, Il, 1349; Brockelmann, "U şi", İA., XIII, 75. 98 Elyan Serkis, MMAM, I, 499. 99 Brockelmann, GAL, I, 552, S I, 764. 10° Katib Çelebi, Keşf'üz Zunun, II, 1530; Brockelmann, "Uşl", İA., XIII, 75. 101 M. Sait Özervarlı, "Emlilf", TDV. İA., XI, 73. 102 Brockelmann, İA., XIII, 75; Özbek, a.g.ma., s. 269. 103 Bu hususun tedklki için bkz. Nisabii 'l-Ahbar, Süleymaniye, K/43

; Bağdadlı, Hediyyetii 'l- 'Arijin, I, 700. 104 Gerçi, Katib Çelebi, Keşfiiz Zunfm, II, 1200'de ı}jWI r_iiı_g'lluı..t&. V.~~ ı.r.i ı>'-"'ll t;.ı.ı:..ll J~':lı JJJ.J J~':lı J.J.]

J~':lı ö.;S:i:ll J~':/1 yt...:..l oL......_g yUS ı) o~l ı-!i ı!ı,ı.ı.:.. ı...ill ~ıS~ 4.,;9 ~ı. ""1 ~ J_g.ı.:.. ı)] " Gurerii 'l-Alıbar ve Diiı·erü 'l-Eş 'ar, 569 civadarında vefat eden Şeyh İmam EbU Muhammed Ali b. Osmiirı el~Uşf ye aittir. O, bu eseri I 000 hadis 'e kadar kısa/tarak sonra özetledi ve onu Nisabü'l-Ahbar li-Tezkireti'l-Ahyar diye isimlendirdi" dese de, biz, bu eserin daha hacimli olduğunu düşünüyoruz. Zira, Üşl, Nisab'1 talebeler ve katibler, bu hadisleri kolay okuyup yazsınlar diye derlemiştir. Nitekim, Gw·er, üst seviyeden olmak üzere meçlreselerde seçme hadis metinleri olarak da okutulmuş olabilir.

273

Page 10: ULUSLARARASI TÜRK DÜNYASININ İSLAMİYETE KATKILARI SEMPOZYUMUisamveri.org/pdfdrg/D172590/2007/2007_TOPRAKMS.pdf · 2015. 9. 8. · mezhebinde bulunan fakılılarm terceme-i ahvalini

ULUSLARARASI TÜRK DÜNYASININ İSLAMİYETE KATKILARI SEMP02YUMU

3. Nisabü'l-Ahbar li-Tezkireti'l-Ahyar105:Üş1'nin hadis ilmine katkıları kısmında ele alacağınıızdan burada sadece adını zikretmekle yetiniyoruz.

4. el-Fetava es-Siraciyye: Şu ana kadar tek nüshasını tesbit edebildiğimiz Uşi'nin bu eseri, Hanefi

fıkhına dair kaleme aldığı eseridir. Adının geçtiği kaynaklarda; "İmô.mü'l-Haremeyn", "Şeyh" "el-İmam", "Fakllı" vb. sıfatlarla tanıtılması, bizi, Uşi'nin kendi döneminde mühim dini bir mevkiinin olduğu fikrine

sevketmektedir1 06•

Khuda Bakhsh OrientalPublic Library 3138 demirbaş numarasına kayıdlıı 07 Fetava'nın bu nüshasının başı, sonu ve ferag kaydının online k11taloga göre verileri şöyledir108 :

Baş ı : [ ... .ı.....hi_,~.,~~~yt:i5.LJ.4.ı.:i~l Lı ı~ .u...:...Y.~I~_,..tı.y_,:;~ı ~ı JU],

S o n u : [. .. ~ı_, t,?)fo. ı"ı.s:,.yı ~ tS~Il.J:!W uc ..:.ıLı .lS] ve,

Fe r d ğ kay d ı : ~u~ 0<> ..:ı_,~ı _, &1)1 tJı.;\.:i.ı ~YI ı" Y. ı} ... ..tı ..:ı_,-.. ~~..>""! ~~ :ü:y.tıl tS_,tillı .~ r:;] '• AA .d..l...JI ı} _?.YI] •

Uşi'nin kendi döneminde 210 varaklık böylesi hacimli bir Hanefi fıkıh kitabını yazmış olınası, müellifin

fıkhi yönünün de, kuvvetli olduğuna işaret eder. Katib Çelebi, müellifımizin bu eseri hakkında şu sözleri sarf

eder:

"el-Mevla b. Cı1y, bu eserin bir nüshasının sonunda musannıfın "eser, 569 senesi Muharrem ayının

Pazartesi günü, Oş'ta, 'Ali b. Osman b. Muhammed et-Teymi'nin elinde tamam buldu" şeklindeki sözlerini

Sadece faraziye olsa dahi, Uşi, 15 kaynaklı 1000 hadisten müteşekkil Niscib'ını eğer Gurer'den ihtisil.r ettiyse,, o halde, bu \ eserin [Gurer] kaynakları da, 15'le mi sınırlıydı?. Acaba, Niscib'ına almadığı, ama Gurer'inde kullandığı bir başka kaynak ya da kaynakları var mıydı? .

105 Türkiye ve Türkiye dışında bulunan yazmaları şunlardır: I. Yurt içinde Bulunanlar: A. Süleymaniye Kütüphiitıesi : A. 1.Karaçelebizil.de /74; A. 2. Halet Efendi/88; A. 3. Bağdatlı Vehbi Efendi /631; A. 4. H. Hüsnü Paşa /187; A. 5. H. Hüsnü Paşa/264; A.6.Yeni Cfuni /183; A. 1. Ayasozya /378; A. 8. Osman Buldil 48; A. 9. Lalelil1509; A. 10. YazmaBağışlar /4664. B. Milli Kütüphiitıe Başkanlığı Yazmalar Koleksiyonu: B. ll. Arnasya Bayezid/172/1; B. 12. Adana İl Halk Kütüphanesil 172/2; B. ·13. Adana İl Halk Kütüphanesi/ 446; B. 14. Antalya-Elmalılı Bölümü/2485; B. 15. Yazmalar 323/3. C. 16. İstanbul Üniversitesi Merkez Kütüphanesi /Arapça Yazmalar Bölümü/ 6226. D. 17. Bursa Genel Kitaphğı: Ulu Cami Bölümü/1582. E. 18. Manisa İl Halk Kütüphanesi /1233/6. F. 19. Tire Kütüphanesil Diğer Vakıflar Bölümü 746. G. 20. Ali Yardım Husfisl Kitaplığı.

II. Yurt Dışında• Bulunanlar: A.21. Şarkiyat Enstitüsü Kütüphanesi (Leningrad) 171/1 [C 936]; A.22. Şarkiyat Enstitüsü . Kütüphanesi1711l [B 3882]; A. 23. Şarkiyat Enstitüsü Kütüphanesii71/1[B 2771]; A.24. Şarkiyat Enstitüsü/7111 [B 3793]; A.25.Şarkiyat Enstitüsü Kütüphil.nesi/ 71/1 [B 963 ];A. 26) Şarkiyat Enstitüsü Kütüphanesi/ 7111 [C 2319]; A. 27. Şarkiyat Enstitüsü Kütüphanesil 71/1 [C 3387]; A. 28. Şarkiyat Enstitüsü Kütüphil.nesi/7111 [B 4186]; A. 29. Şarkiyat Enstitüsü Kütüphanesil 71/1 [B 3580]; A. 30. Şarkiyat Enstitüsü Kütüphanesi/71/1 [B 2805]; A. 31. Şarkiyat Enstitüsü Kütüphanesi171/1 [B 3076]; A. 32. Şarkiyat Enstitüsü Kütüphanesi171/1 [A 1355]; A.33. Şarkiyat Enstitüsü Kütüphanesi/ 7111 [B 2933]. B.34. Şihabüddln el-Mar'aşl Kütüphanesi/ 241/3,[2/1050]. C.35. Kahire Üniversitesi Kütüphanesi/107/2, [22479]. D.36. San'a' el-Cil.miü'l-Keblr Kütüphanesi/Vakıflar: 46111 [Mecmfıalar:52]. E. 37. Tunus el-Vataniyye

· Kütüphanesil1911 [Mecmfıa :89 ]. F. 38. Berlin Devlet Kütüphanesi 1 124/2, [1301 Mo.-36-4]; G. 39. Berlin Devlet Kütüphanesil 124/2, [1300 Min.-187/26]. H. 40. Gazi Büsrev Kütüphanesil308/l [3399]. L 41. Ezheriyye Kütüphanesi/633/1 [(Mecmfıalar: 255)-7604]; L 42. Ezheriyye Kütüphanesi163311 [(Mecmfıal~: 310)-10014]; L 43. Ezheriyye Kütüphanesi/ 633/1[(767)-7649]; 1.44. Ezheriyye Kütüphanesil633/1 [(3803)-el-Embab! '!.8703]. J. 44.Teymfıriyye Kütüphanesi/244/2 [Mecmı1alar:309]; J.45. Teymfiriyye Kütüphanesi/ 244/2 [384]; J. 44. Teymfıriyye Kütüphanesi/ 244/2 [304]- (1 C) (bu nüshanın fıhristte geçen adı "Nislibü'l-A/ıbiir li't-Tezkir 'an 'in-Nebiyyi'l-Muhtiir"dır). K. 48. To nk Kütüphanesi1230/1 [(449) T/533]. L. 49. Kadiriyye Kütüphil.nesi /205/1 [163]. M. 50. Fer!d Haddad Kütüphil.nesil (M.M.H. 1/25-5/(1959 m.)­[47]. N. 51. el-Haremü'l-Mekkl Kütüphanesi /5, [42/1 10]. O. 52. el-Vataniyye Kütüphanesi 1 Burağ 1 (M.M.H. 1/6-10/(1960 m.). P.53. el-Mektebü'l-Hinô.l!Lus/ 41 [1227]. R. 54. Darü'l-Kütüb /Kahire/ 1/158[523] S. 55. Münih Devlet KütüphanesiiCod. Or. 29 [1 17-126]. T. 56. Ss Cyril And Methodius National Library/Sozya: Stoyanka Kenderova­Muhammed İsa Waley, "Catalogue of Arabic Manuscripts in SS Cyril and Methodius National Library". U. 57. Mahtfıtu Dari'l-Kütüb ve'l-Vesil.ik 1 Kahire /523. V. 58. Gujarat Libraries 1 Hindistan 1 236. Ayrıca Bünyamin Erul, ~'Kazan­Tataristan Kütüphanelerindeki Hadise Dair Elyazmaları Üzerine" adlı makalesinde Üşl'nin Nisabü'l-Ahbil.r'ın bölgede en yaygın kitap olduğunu zikrettikten sonra 20'den fazla yazmasının sadece demirbaş numarası ile kaç varaktan oluştuğunu bize aktarır. Bu hususta geniş bilgi için bkz. Bünyamin Erul, "Kazan-Tataristan Kütüphanelerindeki Hadise Dair Elyazmaları Üzerine", Hadis Tetkikleri Dergisi, IV, 2, Yıl: 2006, s.l17-119. Yine Cemi! Faik es-Sadık!, "Siril.cü'd-din ei­Üş!, Kitabu Nisabi'l-Ahbar li-Tezkireti'l-Ahyar", Hadis Tetkikleri Dergisi, III, 1, Yıl: 2005, s.153 sayfaları arasında Nisab'ı kısaca tanıtmaya çalışmıştır. .

106 Bu nisbelerin geçtiği yerler için bkz. Bağdadlı, a.g.e., I, 70; Katib Çelebi, a.g.e, I, 526; II, 1200, 1349, 1954; Yusuf Elyan S erk is, Mu 'cemü 'l-Matbü 'ati '1- 'Arabiyye ve 'l-Mu 'arrabe, 1, 499.

107 Online katalog erişimi için bkz.: http://kblibrary.nic.in!Vol34/Bp04I.htın: 22 .03.2005/22:07. !OM Yine, adı geçen katalogda, 21 o varak, 21 satır ve 23x ı 5, 16x7 .5 şeklinde bilgiler de yer almaktadır.

274

Page 11: ULUSLARARASI TÜRK DÜNYASININ İSLAMİYETE KATKILARI SEMPOZYUMUisamveri.org/pdfdrg/D172590/2007/2007_TOPRAKMS.pdf · 2015. 9. 8. · mezhebinde bulunan fakılılarm terceme-i ahvalini

ULUSLARARASI TÜRK DoNYASININ İSLAMİYETE KATKILARI SEMPOZYUMU

Ha ri ta: X. Yüzyılda Türkistan-Maveriiünnehir Bölgesi esas alınarak, Nisô.bü 'l-Ahbar'm sema'

kaydında isimleri geçen bilim adamlannın nisbet edildikleri yerlere göre Uşi'nin ilim yolculuğu yaptığı muhtemel merkezlerin güzergalndır:

Oş!lıı- Fergiinal/lıı-Şiiş!lıı- İsbicabFP>- Uzcendllı> Kaşgarl/lıı-Semerkand..,.. Buhara ~/~o- Amul.,..Tirmiz..,._ Belhl/lıı- Merv!Jı>Serah s l/lıı- Tus.,. Nisabur..,.. Şebristiin~ Cürciin

Uşi, keliim, fıkıh, hadis, tefsir ve edebiyat gibi alanlarla ilgilenen, klasik anlamda yelpazesi geniş bir

kişiliktir. Bu açıdan, onun hocalarnu sadece Nisab'taki kitab riivilerinin son halkasıyla sınırlamak doğru olmaz.

Nisab da, elimize ulaşan ve bu tür bilgiyi kendinde barındıran tek kaynak olması hasebiyle önemli bir yer işgal

etınektedir. Onun, Nisabü 'l-Ahbar'mda tesbit ettiğimiz hocaları şunlardır:

1. Ebfr'l-Kasım Yusuf b. el-Hasan b. el-Hüseyin es-Semerkandl (ö.550/ 1155)74: el-İkna'ı okuduğu

hocası.

2. Kadı Abdullah b. el-Muzaffer eu-Nesefi (ö. 537/1142f5: Bu da, kendisirıden İkna'ı okudu.:,au (1.

sırada) hocasının hocasıdır. Bizim, onu buraya almamızın sebebi; Uşi'nirı hocasının hocasıyla mülili olabileceği ihtimalini düşünmemizdir.

3. EbU'I-Kasım MahmUd b. Ali b. Nasr b. Ebi Ya'ınur b. Ahmed b. Ebi 'Ali el-Hüseyin en-Nesefi (ö.

555/1160f6: Tenbfh, Ravzatü '!- 'Ulema, Garfbu Ebf 'Ubeyd, Firdevsü 'l-Ahbar ve Keiızü 'l-Ahbiir'ı okuduğu hocası.

4. EbU Sa'd 'Abdullah b. Ebi'i-Muzaffer b. Ebi Ya'mfu en-Nesefi (ö.530/1135f7: Üşi'nirı, Tenbfh,

Ravzatü '!- 'Ulema, Garfbu Ebf 'Ubeyd, Firdevsü 'l-Ahbar ve Kenzü 'l-Ahbar'ı okuduğıı hocası Ebu'i-Kasım

Mahmud b. Ali b. Nasr b. Ebi Ya'mur b: Ahmed b. Ebi 'Ali el-Hüseyin en-Nesefi'nirı hocası olup, kanaatirnizce

Üşi, bu ziitla da mülili olmuş ve ondan ders okumuştur.

5. 'Aliieddin Ebu'l-Mehiimid Muhammed b. Abdülhamid es-Sernerkandi (ö. 552/1157)78 : Tirmizi'nin

Cami'ini okuduğu hocası.

6. Zahirüddin Ebii'l-Kasırn Ali b. Hüseyin b. Abd el-Bistami (ö.537/1142)79 : Şihdbii'l-Ahbar'ın

rivayetlerini aldığı hocası.

74 Kureş!, el-Ceviilıir, ı, 263. 75 Sem'fuıl, et-Tahbir fı'l-Mu'cemi'l-Kebir, I, 558-559. 76 Sem'iini, a.g.e, II, 286; Zehebi, Siyer, XXI, 92. 77 Sem'iin'i, a.g.e., Tl, 286-287. 78 Kiitib Çelebi, Keşfii 'z-Zımlin, H, 1867.

271

Page 12: ULUSLARARASI TÜRK DÜNYASININ İSLAMİYETE KATKILARI SEMPOZYUMUisamveri.org/pdfdrg/D172590/2007/2007_TOPRAKMS.pdf · 2015. 9. 8. · mezhebinde bulunan fakılılarm terceme-i ahvalini

ULUSLARARASI TÜRK DÜNYASININ İSLAMİYETE KATKILARI SEMPOZYUMU

7. Zahlrüddin Ebıl'l-Mehasin el-Hasan b. Ali b. Abdiliaziz el-Merginfuıl (ö. 552 1 1157 ?)80 : Sahfh-i

Buhdrf'yi okuduğu hocası.

8. 'Imadüddtn Ebubekir Muh. b. el- Hasan b. Mansılr en-Nesefi (ö. 522/1128) 81: Üşi'nin Buhôrf'yi aldığı

hocası Zahlrüddin Ebıl'l-Mehasin el-Hasan b. Ali b. Abdülaziz el-Merginfuıi'nin hocasıdır. Muhtemelen Üşi, bu

zatla karşılaşıp, ondan ders okumuştur.

9. Ebu 'Abdullah Muhammed b. Süleyman el-Uşi (ö. 570'ten önce /1174 ?) 82: Kitabü't-Tabakiit'ı

okuduğu hocasıdır.

lO. 'Imadüddin Kadı EbU Sabit el-Hasan b. Ali ei-Pezdevi (ö. 557/116ll3: Uşi'nin, 'Uyilnü'l-Mecalis

ve Lü 'lü 'iyyat 'ı okuduğu hocasıdır.

ll. Fahrüleimme EbU'I-Hasan Ali b. Muh. b. Muh. el-Pezdevi (ö. 537/1142)84: Uşi'nin 'Uyilnü'l­

Mecalis 'i kıraat ettiği hocası 'Imadüddin Ki'idı Ebô Sabit el-Hasan b. Ali el-Pezdevi'nin babasıdır. U şi, tahminlerimize göre hicri 500'lü yılların başında dünya gelmiştir. Buna göre, onun, hocasının hocası ve aynı

zamanda hocasının babası olan bu şahıstan da, ders okuması kuvvetle muhtemeldir.

12. Nasırüddin Muhammed b. Süleyman (ö. ?)85: Müsnedü Enes'in rivayetlerini aldığı hocası.

13. EbUbekir Muhammed b. Ya'kôb Abdülvahid el-Mansfir el-Beyzavi (ö.541/1146)86: Uşi'nin

Müsnedü Enes'in rivayet hakkını aldığı hocası Nasırüddin Muhammed b. Süleyman'ın hocasıdır. Kaniiatimizce,

U şi, bu hacasından da rivayetler almıştır. .

14. Seyfüddin Muhammed b. Muhammed b. Ya'kfib el-Baharzi (ö. 559/ 1163)87: Üşi'nin Kitabü'l­

Yevakft'i okuduğu hocasıdır.

Sadece, Nisabü'l-Ahbilr'da elde ettiğimiz bilgilerle tesbıt ettiğimiz hocaJan bunlardan ibarettir. Hocaların

mensüp oldukları bölgeler göz önüne alındığında, Uşi'nin Miiveraünnehir civanndaki p_;k çok jlim merkezini

gezdiği ve orada nam salan hocalardan dersler okuduğu şüphesizdir. Geniş bir alanı gezen U şi, tesbitierimize göre;

Oş, Fergana, şaş, İsbidib, Uzcend, Kaşgar, Semerkand, Buhdra, Amu!, Tirmiz, Be/h, Merv, Serahs, Tus,Nisabw~

Şehristan, Nesef, bölgesi ve Merginiin gibi-yerlere ilim yolculukları yapmıştır88 •

Elbette, karanlık kalan ve henüz aydnılatılmayı bekleyen bir takım sorular zilınimizde bırakınakla beraber,

az da olsa ilmi yönünü gösteren bu kayıdlar, bizi, Uşi'nin ilim yolculukları yaptığı ve henüz kendinden önceki kitap

rivayet geleneğine uygun hareket ettiği sonucuna ulaştırırlar.

Teme~ kayıp olan ve Uşi'nin Nisabü '1-Ahbiir'mdan hacimce daha büyük olduğunu düşündüğümüz Gurerü 'l-Ahbiir ve Dürerii 'l-Eş 'ar adlı eserinin bulunması ve bu sayede karanlık noktaların aydınlatılmasıdır.

B. Eserleri

XI. asrın başlarında doğup, XII. asrın son çeyreğinde vefiit eden Uşi, döneminin önemli simaları arasında yer alır. Hayatını anlatırken de bahsettiğimiz gibi, ona, el-Fakfhü'l-Hanej!'9, el-Hanefi el-Mati1rfdf0

, el­

İmam Rüknü 'd-Dfn 91, eş-Şeyh el-İmam92 ve İmamü 'l-Haremeyn93 şeklinde ilmi kariyerini irade eden nisbeler

79 Sem'full, a.g.e., I, 461-462; Zehebi, Siyer, XIX, 376. 80 Tabakatü'l-Hanefiyye, ı, 168. · 81 Bkz. a.g.e., I, 215. , 82 Tabakatü'l-Hanefiyye, I, 57'de şu bilgi yer alır:" O, Şeyhü'l-İslam Ebu 'Abdullah Muhammed b. Süleyman el-Üşl'dir ki,

Hidaye adlı (fıkıh) kitabının siihibi [el-Merginiini], onu meşyahasına şu sözleriyle kaydetmiştir: O, kendi el yazısıyla bize, bütün rnerviyyatını rivayet etme hakkında idizet verdi". Hidaye yazarı Merginani h. 594'de ve:ffit ettiğine göre, Muhammed b. Süleyman el-Üş1, bu tarihten 20-30 yıl önce ve:ffit etmiş olabilir. Bu şahıs, aynı zamanda, Nisiib müellifi Üşl'nin de hocasıdır. Siril.ceddtn el-Üşi, h. 579'da ve:ffit ettiğine göre, onun da, bundan daha önce bir tarihte ve:ffit etmesi ihtirniil dil.hilindedir.

83 YakUt, Mu'cemü'l-Buldiin, ı, 409. 84 Sem'aru, et-Tahbir, I, 527; Tabakiitü'l-Hanefiyye, I, 199, 380. Mucemü'l-Buldiin'da tam adı şöyle geçer: Ebii'l-Hasan Ali

b. Muhammed b. el-Hüseyin b. Abdülkenın b. Musa b. 'Isa b. Mücahid en-Nesefi el-Pezdevi. Keşfii'z-Zunzin'da ölüm tarihi 542 olarak verilir (Keşf'üz Zımun, I, 119).

85 Ölüm tarihi tesbit edilemedi. 86 Zehebt, Siyer, XX, 76. 87 Bkz. a.g.e., XXIII, 113, 344, 363. 88 U şi' nin ilim yolculuğu yaptığı muhtemel merkezlerin güzergahı için bkz. Harita: s. 12 89 Bağdiidlı İsmail Paşa, Hediyyetü '!- 'Arifin, I, 70. 90 YiisufElyan Serkis, Mu'cemü'l-Matbu'ati'l-' Arabiyye ve'l-Mu'arrabe, I, 499. 91 Katib Çelebi, Keşf'üz Zımitn, I, 526.

272

Page 13: ULUSLARARASI TÜRK DÜNYASININ İSLAMİYETE KATKILARI SEMPOZYUMUisamveri.org/pdfdrg/D172590/2007/2007_TOPRAKMS.pdf · 2015. 9. 8. · mezhebinde bulunan fakılılarm terceme-i ahvalini

ULUSLARARASI TÜRK DÜNYASININ İSLAMİYETE KATKILARI SEMPOZYUMU

verilmiştir. Ayrıca, incelememize konu ettiğimiz eseri Nisô.bü'l-Ahbiir'm sema' ve rivayet kaydından da, pek

çok hocadan ders okuduğu anlaşılmaktadır. Yine, kendilerinden ders aldığı hocalarının memleketlerine

bakıldığında, ilim elde etmek için hayli uzak memleketlere ilmi seyahatler düzenlediği sonucu ortaya çıkar.

Esefle söylemeliyiz ki, kaynaklarda Üşl'nin hayatı ve eserleri hakkında killi mikdarda bilgiye

rastlayamadık. Mevcild bilgiler de, kısa ve· biribirinin tekran mahiyetindedir ler. Buna göre, müelli:fimize ait

olduğuna kesin kanaat getirdiğimiz 5 eser tesbıt edebildik. Bunlardan ikisi hadis, ikisi keHim, bir tanesi de

Hanefi fıkhına dairdir. Tesbit edebildiğimiz eserleri şunlardır: 1. Kasfdetü '1-Emdlf, 2. Gurerü '1-Ahbô.r ve

Dürerü'l-Eş'dr, 3. Nisdbii'l-Ahbdr li-Tezkireti;l-Ahyôr, 4. e/-Fetôvd es-Sirô.ciyye, 5. Muhtelif'ür-Riwiye. Şimdi, bu eserlerin tanıtırnma geçebiliriz:

ı. Kasidetü'l-Emilü 94: Uşl'nin Mdtiiridiyye akaidine dair bu manzfım risiilesi, 'Kasfdetii 'l-Emdlf'95

şeklinde bilinmekle beraber, beyiderinin soıi kelimeleri "liim" harfiyle sona erdiğinden 'el-Kasfdetü'l-Liimiyye

fi't-Tevhfd', 'Lfimiye-i Kelfimiyye'96, başlama cümlesine atfen 'Kasfdetü Yekiilü'l-'Abd,g1 ya da 'Bedü'l­Emfili'98 ve 'Kasfdetü'l-Hanejiyye'99 vb. isimlerle de kaynaklarda geçer. 569 (1 1 74) yılında yazılan bu risaleıoo

67 ve 68 beyitlik yazma ve basma kimi nüshaları varsa da, umfımiyetle 66 beyit olduğu kabul edilir.

Üşi, "İslam akaidinin temel konularını; ilahiyat, nübüvvat ve sem'iyyat şeklindeki klasik şemaya genellikle sadık kalarak işleyen risale, konusunun tevhid olduğunu belirten bir beyitle başlayıp, Allah'ın zatının

ve sıfatlarının ele alındığı beyitlerle devam eder. Halku'l-Kur'an, rü'yetullah, haberi sıfatlar, insan fiili ve asialı

gibi konulara temas eder. O, bunları zikrederken, ehl-i sünnet akaidine muhalif görüşleri de zınınen tenkid etmeyi ilunal etmez."ıoı.

Enuilf'nin manzfıın olması, veciz kelami pek çok bilgiyi ihtiva etmesi, öğrenme ve ezberlenıne kolaylığı

sağlaması onun kısa zamanda medreselerde tutulmasına ve el kitabı haline gelmesine neden olmuştur. "Bu

eserin ne kadar çok ilgi gördüğü, Almanya'da Berlin, Miinih; Fransa'da Paris; İsveç'te Stockholm; Mısır'da

Klihire; Hindistan'da Rampur; Türkiye'de pek çok yerde; İngiltere'de Cambridge; Türkistan'da Buhfirfi;

Rusya'da ve dalıa pek çok ülkenin kütiiplıiinelerinde yazma ve matbu niislıalarının bulunmasından

anlaşılmaktadır"ıoı. Benzer şeyleri, Üşl'nin araştırma konusu ettiğimiz Nisdbü 'l-Ahbdr'ı için de söylemek

mümkündür. Zira, bugüne kadar ulaştığımız kayıdlara göre, yurt içinde ve yurt dışında toplam 58 yazması tesbit

edilmiştir. Bu rakam, eserin değerini ve tedavülde olmasını göstermesi açısı:ııdan son derece önemlidir.

2. Gureru'l-Ahbar ve Düreru'l-Eş'ar: Siraceddin el-Üşi, Nisdb'ın mukaddimesinde "Gureru'l­

Aiıbiir ve Düreru'l-Eş'fir" adlı hadis mecmuasından söz ederı03 • Ne var ki, bu eser, günümüze kadar

gelemenıiştir. Üşi, 1000 hadislik Nisô.b'ını, daha hacimli olduğunu düşündüğümüz bu hadise dair eserini ihtisar etmek süreriyle meydana getirmiştir104• ,

92 A.mlf., a.g.e., II, 1200; II, 1349. 93 A.mlf., a.g.e., II, 1954. 94 Yazma, basma ve şerhleri hakkında geniş bilgi için bkz. Durmuş Özbek, "el-Uşlve Kas.fdetü'l-Enıiilf", SÜİFD, sayı: 5, s.

261-308; M: Sait Özervarlı, "Emlill", TDV. İA., XI, 73-75. Aynca Sayın Özbek'in zik:rettikleri dışındaki yazmaları için bkz. Daiber Collection Database :The Arabic Manuscripts in the Daiber Collection Institute of Oriental Culture University ofTokyo: http://ricasdb.ioc.utokyo.ac.jp/daiber/fra daiber I II.php?vol=&ms=l67&txtno=l440 (erişim: 1 Mayıs 2007, saat: 22: 05).

95 Bağdadlı, Hediyyetü 'l- 'Arlfzn, I, 700. . 96 Kemal Edtb Kürkçüoğlu, "Llimiyye-i Kellimiyye", AÜİFD, III/1-2, s. 1-21. 97 Kati b Çelebi, Keşf'üz Zunun, II, 1349; Brockelmann, "U şE", İA., XIII, 75. 98 Elyan Serkis, MMAM, I, 499. 99 Brockelmann, GAL, I, 552, S I, 764. ıoo Katib Çelebi, Keşf'üz Zunun, ll, 1530; Brockelmann, "Uşl", İA., XIII, 75. ıoı M. Sait Özervarlı, "Emlilf", TDV. İA., XI, 73. 102 Brockelmann, İA., XIII, 75; Özbek, a.g.ma., s. 269. 103 Bu hususun tedkiki için bkz. Nistibü 'l-Ahbdr, Süleymaniye, K/4•; Bağdadlı, Hediyyetii 'l- 'Arlfzn, I, 700. 104 Gerçi, Katib Çelebi, Keşf'üz Zunun, II, 1200'de ı}jWI ~J'JI uı.k. 6: ı)s:- ~ ı.r.i ı>L..':il ~ .;\#.J.'JI .;JJJ .;4i:ı-'ıl J..P]

J4=ı-'ı1li_;Sj:;J .;4i:ı-'ı1 '":'l.Ai oı.......J '":'\:iS c) o~\~ ı!ı,ı.ı.:.. ı...i.!l ~lS.ıı:. "-:i~\ , o'\ .. .lJJ.:>. c)] "Gurerü 'l-Aiıbdr ve Dürerü 'l-Eş 'ar, 569 civarlarında veftit eden Şeyh İmam Ebu Muhammed Ali b. Osman el~Oşi'ye aittir. O, bu eseri 1000 hadis 'e kadar kısa/tarak sonra özetiedi ve onu Nisabü'l-Ahbtir li-Tezkireti'l-Ahyar diye isimlendirdi" dese de, biz, bu eserin daha hacim li olduğunu düşünüyoruz. Zira, Oş!, Nisdb' ı talebeler ve kati b ler, bu hadisleri kolay okuyup yazsınlar diye derlemiştir. Nitekim, Gw·er, üst seviyeden olmak üzere mec,lreselerde seçme hadis metinleri olarak da okututmuş olabilir.

273

Page 14: ULUSLARARASI TÜRK DÜNYASININ İSLAMİYETE KATKILARI SEMPOZYUMUisamveri.org/pdfdrg/D172590/2007/2007_TOPRAKMS.pdf · 2015. 9. 8. · mezhebinde bulunan fakılılarm terceme-i ahvalini

ULUSLARARASI TÜRK DÜNYASININ İSLAMİYETE KATKILARI SEMPOZY"UMU

3. Nisabü'I-Ahbıir li-Tezkireti'l-Ahyar105:Üşi'nin hadis ilmine katkılan kısmında ele alacağımızdan burada sadece adını zikretmekle yetiniyoruz.

4. el-Fetava es-Siraciyye: Şu ana kadar tek nüshasım tesbit edebildiğimiz Uşi'nin bu eseri, Hanefi

fıkhına dilir kaleme aldığı eseridir. Adının geçtiği kaynaklarda; "İmlimü'l-Haremeyn", "Şey/ı" "el-İmtim", "Fakfh" vb. sıfatlarla tanıhlması, bizi, Uşi'nin kendi döneminde ınühiın dilli bir mevkıinin olduğu fikrine

sevketmektedir1 06•

Khuda Bakhsh OrientalPublic Library 3138 demirbaş numarasına kayıdlı107 Fetava'nın bu nüshasının başı, sonu ve ferii~ kaydının online kataloga göre verileri şöyledir108 :

Baş ı : [ ... .ı.....hi_, ~yı..~ .... ""~~ y\:;5; tJ.o .ı..:i~ll..o 11lı .ı:ı....:...;: ~i i:.J.=i....ı .ı.'ııl o':lji ~ı .ı,ı:Jl J\.9],

S o n u : [ ... ~ı_, ı,?))'-! f\S.:,~I ~ LS~l ~uc- c.:.ıl..o .ı!] ve,

Fe ra ğ kay d l : Cft.J ~ tJ.o L,ı_ıy:;.,..ll .J c:l)l f::}.;'W: .l::.. ~ı i'-':! ~ .•. ...=ııı LJJ"-: c.,r.ı~ ~ı ~~~ LS..ıl.:iill o1lı ? ] ' • AA :u....ll ~_;:>.YI] .

Uşi'nin kendi döneminde 210 varaklık böylesi haciınli bir Hanefi fikıh kitabını yazmış olması, ınüellifın fiklı1 yönünün de, kuvvetli olduğıına işiiret eder. Katib Çelebi, ınüellifirnizin bu eseri hakkında şu sözleri sarf

eder:

"el-Mevlii b. Cüy, bu eserin bir nüshasının sonunda ınusannıfın "eser, 569 senesi Muharrem ayının

Pazartesi günü, Oş'ta, 'Ali b. Osman b. Muhammed et-Teyıni'nin elinde tamam buldu" şeklindeki sözlerini

Sadece faraziye olsa dahi, U şi, 15 kaynaklı 1000 hadisten müteşekkil Nisab'ını eğer Gurer'den ihtisiir ettiyse, o halde, bu eserin [Gurer] kaynakları da, 15'1e mi sınırlıydı?. Acaba, Nisab'ına almadığı, ama Gurer'inde kullandığı bir başka kaynak ya da kaynakları var mıydı? . ~

105 Türkiye ve Türkiye dışında bulunan yazmaları şunlardır: I. Yurt içinde Bulunanlar: A. Süleymaniye Kütiipltôllesi : A. 1.Karaçelebizade /74; A. 2. Halet Efendi/88; A. 3. Bağdatlı Vehbi Efendi /631; A. 4. H. Hüsnü Paşa /187; A. 5. H. Hüsnü Paşa/264; A.6.Yeni Cfu:ni /183;A. 7. Ayasof)ra /378; A. 8. Osman Huldi/48;A. 9. Laleli/1509; A. 10. YazmaBağışlar /4664. B. Milli Kütüphane Başkanlığı Yazmalar Koleksiyonu: B. ll. Amasya Bayezid/172/1; B. 12. Adana İl Halk Kütüphanesi/ 172/2; B. ·13. Adana İl Halk Kütüphanesi/ 446; B. 14. Antalya-Elmalılı Bölümü/2485; B. 15. Yazmalar 323/3. C. 16. İstanbul Üniversitesi Merkez Kütüphanesi /Arapça Yazmalar Bölümü/ 6226. D. 17. Bursa Genel Kitaplığı: Ulu Ciirni Bölümü/1582. E.' 18. Manisa İl Halk Kütüphanesi 11233/6. F. 19. Tire Kütüphanesi/ Diğer Vakıflar Bölümü 746. G. 20. Ali Yardım Husı1si Kitaplığı.

II. Yurt Dışmda Bulunanlar: A.21. Şarkiyat Enstitüsü Kütüphanesi (Leningrad) /71/1 [C 936]; A.22. Şarkiyat Enstitüsü ~ütüphanesi/71/1 [B 3882]; A. 23. Şarkiyat Enstitüsü Kütüphanesi/71/1[B 2771]; A.24. Şarkiyat Enstitüsü/ 7111 [B 3793]; A.25.Şarkiyat Enstitüsü Kütüphanesi/71/1 [B 963 ];A. 26) Şarkiyat Enstitüsü Kütüphanesi/ 71/1 [C 2319]; A~ 27. Şarkiyat Enstitüsü Kütüphanesi/ 71/1 [C 3387]; A. 28. Şarkiyat Enstitüsü Kütüphanesi/71/1 [B 4186]; A. 29. Şarkiyat Enstitüsü Kütüphanesi/ 7111 [B 3580]; A. 30. Şarkiyat Enstitüsü Kütüphanesi/7111 [B 2805]; A. 31. Şarkiyat Enstitüsü Kütüphanesi/71/1 [B 3076]; A. 32. Şarkiyat Enstitüsü Kütüphanesi/71/1 [A 1355]; A.33. Şarkiyat Enstitüsü Kütüphanesi/ 7111 [B 2933]. B.34. Şihabüddin el-Mar'aşi Kütüphanesi/ 241/3,[2/1050]. C.35. Kiihire Üniversitesi Kütüphanesi/107/2, [22479]. D.36. San'a' el-Ciimiü'l-Keblr Kütüphanesi/Vakıflar: 461/1 [Mecmı1alar:52]. E. 37. Tunus el-Vataniyye

· Kütüphanesi/19/1 [Mecmila :89 ]. F. 38. Berlin Devlet Kütüphanesi 1 124/2, [1301 Mo.-36-4]; G. 39. Berlin Devlet Kütüphanesi/124/2, [1300 Min.-187/26]. H. 40. Gazi Hüsrev Kütüphanesi/308/1 [3399]. L 41. Ezheriyye Kütüphanesi/633/1 [(Mecmilalar: 255)-7604]; L 42. Ezheriyye Kütüphanesi/63311 [(Mecmilalar: 310)-10014]; I. 43. Ezheriyye Kütüphanesi/ 633/1[(767)-7649]; 1.44. Ezheriyye Kütüphanesi/63311 [(3803)-el-Embabl 48703). L 44.Teymı1riyye Kütüphanesi/244/2 [Mecmı1alar:309]; J.45. Teymilriyye Kütüphanesi/ 244/2 [384]; L 44. Teymilriyye Kütüphanesil 244/2 [304]- (1 C) (bu nüshanın fıhristte geçen adı "Nisôbii'l-A/ıb{ir li't-Tezkir 'an'itı-Nebiyyi'l-Muhtôr"dır). K. 48. Tonk Kütüphanesi/230/1 [(449) T/533]. L. 49. K.adiriyye Kütüphanesi /20511 [163]. M. 50. Ferid Haddad Kütüphanesi/ (M.M.H. 1/25-5/(1959 m.)­[47]. N. 51. ei-Haremü'l-Mekkl Kütüphanesi /5, [42/110]. O. 52. el-Vataniyye Kütüphanesi 1 Burağ 1 (M.M.H. 1/6-10/(1960 m.). P.53. el-Mektebü'l-Hiridl/Lus/ 41 [1227]. R. 54. Darü'I-Kütüb /Kiihire/ 1/158[523] S. 55. Münih Devlet Kütüphanesi/Cod. Or. 29 [117-126]. T. 56. Ss Cyril And Methodius National Library/Sotya: Stoyanka Kenderova­Muhammed İsa Waley, "Catalogue of Arabic Manuscripts in SS Cyril and Methodius National Library". U. 57. Mahtiitu Diiri'·I-Kütüb ve'l-Vesiiik 1 Kiihire /523. V. 58. Gujarat Libraries 1 Hindistan 1 236. Ayrıca Bünyamin Erul, "Kazan­Tataristan Kütüphiinelerindeki Hadise Dair Elyazmaları Üzerine" adlı makalesinde Üşi'nin Nisabü'l-Ahbiir'ın bölgede en yaygın kitap olduğunu zikrettikten sonra 20'den fazla yazmasının sadece demirbaş numarası ile kaç varaktan oluştuğunu bize aktarır. Bu hususta geniş bilgi için bkz. B ünyamin Erul, "Kazan-Tataristan Kütüphanelerindeki. Hadise Dair Elyazmaları Üzerine", Hadis Tetkikleri Dergisi, IV, 2, Yıl: 2006, s.l17- ı ı 9. Yine Cemi! Faik es-Sadıki, "Siracü'd-dln ei­Üşl, Kitabu Nisabi'I-Ahbar li-Tezkireti'I-Ahyar", Hadis Tetkikleri Dergisi, III, ı, Yıl: 2005, s.153 sayfaları arasında Nisab'ı kısaca tanıtmaya çalışmıştır. .

ıo6 Bu nisbelerin geçtiği yerler için bkz. Bağdadlı, a.g.e., I, 70; Katib Çelebi, a.g.e, I, 526; II, 1200, 1349, 1954; Yusuf Elyan Serkis, Mu 'cemü 'l-Matbü 'ati'l- 'Arabiyye ve 'i-Mu 'arrabe, I, 499.

ı o? Online katalog erişimi için bkz.: http://kblibraıy.nic.in/Voi34/Bp04l.htm: 22 .03.2005 /22:07. ıon Yine, adı geçen katalogda, 21 O varak, 2 I satır ve 23x I 5, I 6x7 .5 şeklinde bilgiler de yer almaktadır.

274

Page 15: ULUSLARARASI TÜRK DÜNYASININ İSLAMİYETE KATKILARI SEMPOZYUMUisamveri.org/pdfdrg/D172590/2007/2007_TOPRAKMS.pdf · 2015. 9. 8. · mezhebinde bulunan fakılılarm terceme-i ahvalini

ULUSLARARASI TÜRKDÜNYASININ İSLAMİYETE KATKILARI SEMPOZYUMU

gördüğünü söyledi. Aynı şekilde, Takıyüddin de, "Yekı1lü'l-'Abd" ve "Münyetü'l-Müftl" müellifinin

biyografisini tanıttığı yerde, bu eserin Siraceddin el-Üşl'ye iiit olduğunu ve içinde [Siraciyye'de] bir çok kitapta

eşine rastlanmaz ender viikıalar bulunduğıınu söyler. [ilaveten], söz konusu eserin, aynı zamanda Münye'nin

kaynakları arasında [yer aldığını diyerek, sözlerini bitirir]"109•

Bu kayda göre, eser, hem mütedavil hem de kimi ilginç haberleri içinde hamidırması açısından

önemlidir. Ancak günümüze dek, bildiğimiz kadarıyla, sadece tesbit edebildiğimiz iki nüshasının ulaşması,

eserin bir dönemden sonra kullanışlılığını kaybettiği izlenimini vermektedir.

5. Muhtelif'ür-Rivaye110: Uşi, bu eseri, Ebô Hafs 'Ömer b. Muhammed b. Ahmed en-Nesefi (ö.

537/ll42)'nin on biibda tertib ettiği ve beyit sayısı 2669 olan Manziimet'ün-Nesefifi'l-Hildfın 'Abdülmuhsin

el-Kusayri tarafından yapılan el-Cevdhfrü 'l-Mdnziime adlı şerhinin şerhidir 111 • U şi' nin bu şerhine, Kadı Muhibüdd'in Ebô'I-Velid Muhammed b. Muhammedel-Halebi el-Hanefi (ö. 980 /1572) İstiksdü'n-Nihdye

adı ile bir muhtasar yapınıştır112 • Bu beş eser dışında, k:iıiıi adlarla müellifiınize nisbet edilen eserler, biyo­

bibliyografik kaynaklara geçmişse de, bunlar gerçekte onun bir eserinin, farklı adla kaydından öteye geçmezler.

Şimdi, Uş'i'ye yanlışlıkla nisbet edilen eserleri sıralayalıın:

1. İstiksdü'n-Nihdye: Durmuş Özbek, Kadı Muhibüddin Ebô'l-Velld Muhammed b. Muhammed

el-Halebi'ye ait Uşi'nin Muhtelif'ür-Rivdye adlı şerhinin muhtasarını yanlışlıkla Uşi'ye nisbet etmiştir113 •

2. Meşdrıkü'l-Envdr fi Şerhi Nisdbi'l-Ahbdr li-Tezkireti'l-Ahydr: Kehbale ve Bağdadlı'nın Nisdbü'l­

Ahbdr'ı yanlış bir isimle eserlerine kaydetmeleri sonucu, Sayın Özbek'in de, bu bilgiye istinaden Nisdb'tan

farklı bir eser zannederek kaydetmesine sebep olmuştur114 • Halbuki bu eser, Nisdb'ın ta kendisidir. Eser,

kanaatirnizce, Meşdrzk' a benzerlerliğinden ötürü, Kehbale ve Bağdadlı tarafından karıştırılmıştır1 15 .

3. Sevdkzbii'l-Ahbdr: Keşfü'z-Zuniin'da bu eser Uşi'ye atf edilir ki, anladığımız kadarıyla, Nisdb'ın dilde dolaşan yanlış isimlerinden biri böylesi bir yanlışa mahal ve~ştir116 • Nitekim, şihdb, nisdb, şihdbün sdkzb,

sevdkzb, şilıdbü 'l-ahbdr gibi adların karıştınlma ya da biribirinin yerine zikredilme ihtimali, miina ve ses

benzerliklerinden ötürü her zaman ihtimal diihilindedir.

4. Yevdkftü '1-Ahbdr: Hediyyetü 'l- 'Arifin müellifi de, muhtemelen yukarıda zikrettiğirniz benzer

sebeplerden dolayı, Nisabü'l-Ahbiir'ı, Yeviikltü'l-Ahbar adıyla eserine kaydetmiştir117 •

Bu yönüyle, sadece kataloglarda kayıdlı isimlerden hareketle, müellif ve eserleri hakkında yorunı

yapmanın her zaman yaniışiara götürebileceği gözden çıkarılmamalıdır. Bu sebeple, kataloglarda verilen bilgiler,

ihtiyatla kullanılmalıdır.

II. UŞİ'NİN HADiS iLMiNE KATKILARI

ı. Nisabü'l-Ahbar'ın Tahlili: Siraceddin Ali b. Osman el-Uşi (ö. 575 /1179), yaklaşık olarak hicri

500'lü yılların başında Fergana 'nın Oş şehrinde dünyaya gelen bir Türk keliimcı, muhaddis, faklh ve edibdir. O,

nazmen kaleme aldığı Mdtürfdf akldesine dair Emdlf Kasfdesi'nden118 dolayı, daha çok kelamcı yönüyle şöhret bulmuştur. Kaside, defalarca şerh edilmiş 119 ve asırlar boyu medreselerde okutulmuŞtur. Söz konusu eserin

109 Kiitib Çelebi, Keşf'iiz Zunun, II, 1224. Metnin orijinali şöyledir: J:..Jlı :t:ıı.........:,.J (.)j1..ı.J c..J o i~ ;u.... r_ı:....JI Li" ıjflJ'jl r_,. f:l.)ll ~.J wı...,...JI J\3 .ı..l:.i!L. 4.1. ~ y..l <}..:,ı\_, ı..S.J'?o 0ı .)_,..ll J\3 ~ly.JI ı..S.JI:illl]

fo\<} 4.i' 'i cii.!.J _,..ıl_,; "-:ı!.J u-J:...J'il ı).!.lll <!:ly.J .ı...il.;lWI ~.J ~1 J..ii:ı ı.,=t...... :i...;..ji <} ı).!.lll ..,iJ •fo ~l.ı..:....o 0! ı:;L::ır:. 0! .)c. .l,l.)c. . ["-:!Wl ı..S:,.,;.L. ı..S.l:>.) ._.A .J ...,.,:;s.ll

110 Aynı adla Ebu Bekir 'Aiiiüddln es-Semerkandl (ö. 552/ 1157)'nin bir eseri vardır. Bkz. Katib Çelebi, a.g.e., II, 1636. 111 Katib Çelebi, a.g.e., Il, 1867. 112 A.mlf., a.g.e., ay. 113 Özbek, "el-U şi ve Kasidetü'l-Emali'', SÜİFD, sayı: 5, s. 267. 114 Özbek, a.g.ma., s. 266. 115 Kehhiile, Mu 'cemü '1-Müellifin, 1, 526; Bağdadlı, Hediyyetii 'l-Arifin, I, 700. 116 Kati b Çelebi, Keşf'üz Zımun, l, 526. 117 Bağdadlı, a.g.e., I, 700; Özbek, a.g.ma., s. 267. 118 Bu akaide dair eseri hakkında geniş bilgi için bkz. Durmuş Özbek, "el-U şi ve Kasfdetü'l-Emlili"si, SÜİFD, sayı: 5, s.

261-308. Ayrıca Emiilf Kasfdesi, 2001 'de Prof. Dr. M. Sait Yazıcığin danışmanlığında, Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü'ne bağlı olarak Yuldus Musahanov tarafından "Oş! ve Emiili Kasfdesi" adıyla yüksek lisans tezi olarak çalışılmıştır. Adı geçen tez, Yök Tez Merkezi'nde 100124 nurnarada kayıdlıd1r.

119 Arapça, Farsça şerhleri ile Türkçe tercümeleri hakkında geniş bilgi için bkz. Özbek, a.g.ma., s. 270-276. 275 -

Page 16: ULUSLARARASI TÜRK DÜNYASININ İSLAMİYETE KATKILARI SEMPOZYUMUisamveri.org/pdfdrg/D172590/2007/2007_TOPRAKMS.pdf · 2015. 9. 8. · mezhebinde bulunan fakılılarm terceme-i ahvalini

ULUSLARARASI TÜRK DÜNYASININ İSLAMİYETE KATKILARI SEMPOZY'UMU

dünyfuun pek çok kütüphanesinde yazmalannın mevcudiyeti, bu durumun en b§riz delilidir120• Bunun dışında,

Em aif'nin çeşitli yerlerde basılmış onlarca basmasına da rastlamak mümkündür.

Uşi, derlemecilik devri eserlerinin olgunlaşmaya başladığı bir zaman diliminde yaşamıştır. Bu yönüyle,

araştırmamızın bir kısmını teşkil eden N isabii 'l-Ahbar da, bu dönemde kaleme alınması açısından kayda

değerdir. Zira, Uşi'nin eserine aldığı hadislerin senedierini hazfecierek kaynaklanna rıimüzlarla işaret ettiği hadis

derlemesi, bu özellikleriyle derlemecilik devri eserlerinin adeta genel bir şemasını sunmaktadır. Kendisinden

evvel bu türde eser veren öncü muhaddislerden bahsetınek mümkünse de 121, alfabetik kaynak kullanma ve eserde

kullandığı kaynakları rumüzlarla belirtmede, şu ana kadarki tesbitierimize göre, ilk örnek olma özelliğini

taşımaktadır.

Nisabü 'l-Ahbiir, Hadis iliıı)leri ve tarihi adına orijinal bilgilerin ya da rivayetlerin yer aldığı bir kitap

olmasa da, kendi döneminin ihtiyaçlarını karşılayan bir çalışma niteliği taşınıası ve kendine has kimi özelliklere

sahip olması, onu değerli kılmaya kiifi gelmektedir. Nisabü 'l-Ahbar, halliste derlemecilik devrinin olgunlaştığı

bir zamanda kaleme alındığuıdan, tezde ortaya atılan teorik bilgilerin pratik değerinin izlendiği bir nevi

laboratııvar görevini ira etıniştir. Eser, derleme bir hadis mecmüası olduğıından, hadislerinin sıhhati problemi

araştırmanın sınırlarına dahil edilmemiştir. Nitekim, Ali Yardım, Şerh ve Derlemeci/ik Devri Eserlerinin

Müşterek Özellikleri'ni anlattığı balıiste : "Derleme sonucu elde edilen lıadis mecmualarmm ilıtivli ettikleri

lıadfsler üzerinde, bir "sıhhat derecesi" çalışması mümkün olmamaktadır. Zir/i bu eser/erde, rivayelin

sılılıatini tesbite esas olan rlivi ve ed/i siğaları gibi unsurlar bulunmamaktqdır" ı22 demekle, bu hususa

dikkatleri çelanektedir.

2. Nisabü'l-Ahbar'ın Adı: Hicri ilk üç asırda, umUmiyede bütün ilim diıılarında kitap adları gösterişsiz ve kısadır. "Esiisen bu dönemin eserleri, genellikle grup isimleriyle adlandırılınışlardır. Bu grup isimlerinin

verildiği eseriere ileriki asırlarda pek rastlanmamaktadır. Tasnif devrinden sonraki eserlerin ismi ise,l müşterek özellik taşıyanlannda bile, böyle grup isinıleriyle adlandınlmamışlardır. Bu ikinci dönem eser isimlerinin; uzun,

iki şıklı ve her şıkkın biribiriyle kiifiyeli oldukları dikkati çelanektedir. ( ... ). Bu simetrik isimler, gösterişli

oluşları yanında, kulağa hoş gelen ahenk ve şiiriyeri ile de İslami literatüre ayn bir çeşni kazandırmışlardır" ı2J.

Adiara kadar varan bu zenginlik, kimi zaman muhteviinın zayıflamasının bir işareti gibi gözükse de, derlemecilik

devri eserlerininayırt edici özelliği olınuştıır. Nisabü'l- Alıbar li-Tezkireti'l-Ahyar da, adının simetrik, kiifiyeli,

iki şıklı ve uzun olınası yönüyle derlemecilik devri eserlerinin bu özelliğini taşımaktadır.

Elde ettiğimiz ve gördüğümüz nüshalarda, eserin adı farklı şekillerde geçmektedir124• Nihayetinde

kitabın adı, biyo-bibliyogra:fik kaynaklar ve kütüphanelerdeki Nisab yazmalanndaki sebeb-i teliflerinde, " yl....=.i

j.p.'il c.;S:ı:..I .;I.P.,'il" olarak tesbit edilmiştir. Yeni Cami 1183 numaralı Nisab nüshasının mukaddimesinde" ":1\.::iS

J.p.'il c.;S:ı:..I .;\.#>-'il yl....=.i"şeklindedir125 • Eserin Karaçelebizade 74 demirbaş numaralı nüshasında da aynı şekilde imla edilmiştir ıı6 ki, bu nüsha, bulabildiğimiz en eski istinsah tarihli nüshadır. Kimi nüshalarda '.;~'iı• ve

'.;\.#>-'i ı• kelimeleri, harflerinin benzerliğinden dolayı yanlış yazılınışlardır127 • Mesela, Hal et Efendi nüshası varak

4a'da eserin adı, 'Nislibü'l-Aiıhlir li-Tezkiri'l-Aiıylir' şeklinde irnla edilmiştir.

120 Yazma ve matbu nüshaları için bkz. Özbek, a.g.ma., s. 277-293; Brockelmann, GAL, S I, 764. Ayrıca Emtilf'nin Ltimiyye­i Keliimiyye adıyla bir Türkçe tercümesinin tanıtımı için bkz. Kemal Edib Kürkçüoğlu, "Liimiyye-i Keliimiyye", AÜİFD, cilt: 3, sayı: I-II, s. 1-21.

121 Öncü muhaddisler hakkındaki değerlendirme için bkz. Yardım, Şihiibü'l-Ahbtir Tercümesi, s. 9-10. 122 Ali Yardım, Hadis II, s. 121-122. 123 A.mlf., a.g.e., s. 102-103. . ı 24 Berlin'deki Königlichen Bibliothek'teki Arapça yazmalar bölümünde yer alan bu iki nüsha, W. Ahlwardt tarafından Die

Handschriften-Verzeichnisse der Königlichen Bibliothek adlı katalogda tanıtılmıştır. Eserin adı .J4'>-'jl öfo J .J\.:!>.'.11 yı....,.; olarak verilmiştir. Burada, eserin J:..:.'jı .JY J .J\.:!>.'./1 .JY adlı hadis kitabından, müellifın 1000 kadar hadisi 10'ar 10'ar 100 babda olmak üzere konularına göre düzenleyerek ihtisiir ettiği anlatılır. Varak numaraları verilmek sfıretiyle kitabın bab başlıkları sıralanır. Ayrıca, Ahlwardt, eserin Neb] b. Hıdır tarafından 900/l397'de istinsah edildiğini ferağ kaydından tesbitle aktarır. Burada, o, her iki nüshayı tanıt1r. İkinci nüshada da eserin adı .J4'>-YI öfo J .J\.:!>.'.11 yı....,.; şeklinde kaydedildiği görülür. Geniş bilgi bkz. a.g.e., Il, (1889 yılı) nu: 1300-1302, s. 125-126 arası.

ı 25 N isa b, Süleymaniye K tp. 1 Yeni Cami Bölümü, vr. 4". ıı6 Bkz. a.g. yazma, varak nu: 4b. ı 27 Mesela, Hasan Hüsnü Paşa [dem. nu: 187] nüshası varak !"'da eserin ismi "Kitiibü'l-Aiıbiir li-Tezkireti'l-Aiıylir" şeklinde

yazılmıştır.

276

Page 17: ULUSLARARASI TÜRK DÜNYASININ İSLAMİYETE KATKILARI SEMPOZYUMUisamveri.org/pdfdrg/D172590/2007/2007_TOPRAKMS.pdf · 2015. 9. 8. · mezhebinde bulunan fakılılarm terceme-i ahvalini

ULUSLARARASI TÜRK DÜNYASININ İSLAMİYETE KATKILARI SEMPOZ'YUMU

U şi, Nisiibü 'l-Ahbiir 'ını kaleme alma sebebini ve ona bu adı vermesini şu şekilde izah eder :

''Ben, bu eseri, daha evvel Gurerü'l-Ahbar ve Dürerü'l-Eş'ar adıyla deriediğim hadis mecmil.amdan,

Peygamber-i Zlşan Efendimizin 'all cennetiere götüren gözde sözlerinden gönül çelici ve göz alıcı 1000 sahih

hadisi talebelere kolaylık, onlan yazanlara da rahatlık sağlasın diye seçip kısaltarak aldım; ve her bab'a, lO'ar

hadis koydum; ve kitabı, 'Nisabü'l-Ahbar li-Tezkireti'l-Ahyar' diye isimlendirdim".

;i.S,ı_;:ııı .blilYI ü.J:F ~ ~\:; _, ~ _, ~ _, ..ı.......;. ~ L}.wı <,?~ı .Jı:s:J.~ı .JJ'.l .J J..P.. ~ı .JJ:. y\.:i5; c.J.o .ı..:; ~ı L. ı:ı.ı.]

y:::c. LlS l.c...ı_,.. ~ ı.::..,ı..ı:.. w.ıi ..ıl..>.ıl ~ l_y.dii. _;l;l_;.ilı ~ı_, _;bı_,.;Jı.ul.:i L. Y"""" ~ :i..,ıl\.c. ı.:.ı\.1;.. ı..,.ı:;ıy ~ı :i_,ı..ı4Jı ~_,.11ı

( ,.Jlp.~ı ~_;S:ıJ.I .JI.p.~ı~o:~L...:ı.j y\.:i5; .u;...._, ~1.S.lı ~ 4JyJJ {9;9;! _, ı..J:!.:llblı ~ J.ı,wJj ~ c.:..,;l.. y\.ı ~~!+ı-o

Uşi'nin bahis konusu ettiği "Gurerü'l-Aiıbiir ve Dürerii'l-Eş'iir" adlı hadis derlemesi, maalesef

günümüze kadar gelememiştir. Uşi, şayet Nisiib'a aldığı 1000 hadisi Gıtrer'den derlemişse, o takdirde, söz

konusu bu kayıp eser daha hacimlidir 128• Hatta, bu eserin içinde yer alan kimi hadislerin de senedli olduğu bile

düşünülebilir. Zira" <l.:i~ı ı.." "ilıtisar ettiğim" iradesinden bu sonuç çıkanlabilir. Uşi'nin 15 kaynaklı 1000

hadisten müteşekkil Nisiib'ını Gıtrer'den ihtisar etmesi, Gurer'in kaynakları problemini beraberinde getirir.

Kanaatimize göre, Gurer'in kaynaklan, Nisiib'da olduğu gibi 15'le sınırlı değildir.

Gitrer ve benzeri pek çok eser, maalesef bu şekilde, günümüzde hala meçhuller arasında durmaktadır. Tarih kitaplarından okuduğumuz efsane nevinden kitapların akıbetiyle ilgili ürkütücü hikayeler, bize, tarihin

yazılı mirası olan kitapların başına neler geldiğini ızdırapla fisıldamaktadır ( ... ).

Nisiib kelimesinin etirnolojik tahllli:

a. "Nisiib" [yi....::U] kelimesi, "ııusub" [~ı] kelimesinin çoğuludur029>. Mesela, ''Güneşin nistib'ı, batmasıdır" ~~ı yl.....::ı.ı ]130

• Yine, "her bir şeyinnisab'ı demek: kaynağı ve kendine döneceği ilk kökeni

demektir" ["-:;ll C?-..>.ı <,?~ı ~Y _, ..ı......:.l: ~ J$ yl.....::ı.ı ] 131• Buna göre, Uşi, eserine Nisiibü'l-Ahbiir li-Tezldreti'l­

Ahyiir "Hayırlılarm Hatırası İçin Aslma Uygun Haberler" adını vermekle: 1. Sıhhatli haberlerden eseri

meydana getirdiğine, ı: Ders halkalarında hadis aldığı hocalarının anısına, onlardan okuduğu 15 kitaptan

hadisler vererek işaret etmiş olabilir.

b. Aynca "nusub"un dikili taş anlamı da vardır. Bunlar, putlara adanacak kurbanların üzerinde

kesildikleri taşlardır132 •

c. Uşi'nin sıralamada Nisdb'ın ikinci kaynağı 133 olan Kuza'i'nin Şihdbü 'l-Ahbdr adlı eserinin ismine

uygun bir ismi terelli etmiş olabilir. Gerçekten de, Nisdb ve Şihdb kelimeleri, hem akustik hem de kelime

musıklsi açısından biribirine yakındırlar. Ardından isme, "el-alıbtir"ın da eklenmesi bu fikre daha da güç

katmaktadır.

d. Son olarak, İbn Faris'in Muc 'emu Mekiiyfsi'l-Lüga'sından134 nasb kelimesini kısmi tasarrıı:flarda

bulunarak vermek istiyoruz: " ... N as b; bir şeyin hedefine sahfh bir şekilde ulaşmasına işaret eder: Mesela; 'Ok

hedefini buldu' (e:-_;lı ~) [tam on ikiden vurdu] kullanımı bunun delilidir. ( ... ). Yine bir şeyin bir şeye

ulaşması anlamında kullanılır (~..>.ı .ı.,;lJ ~ ~ı yl....o:U ). (, .. ). Bir de, nisiib, zekat vermeye hazır hale gelen mal için kullanılır (ölSjll "-# y;..:; <,?~ı yL.:..l.lı JWı tL. ). Bu bilgilere göre, Nisiibü 'l-Ahbdr, isabetli ve sahih haberler,.

yeterli derecede seçilmiş ve olgunlaşmış doğru sözleri ihtiva ettiğinden, Uşi, eserine bu ismi vermiş olabilir,

diyoruz.

128 Gerçi, Kati b Çelebi, Keşf, II, 1200'de ~ı 0 '\ ~ J..9.ı.:.. c) uSjWı ~.J'iı uWI:> U: uk- .ı...:... c.r.i ~t..'il ~ .,;I.•.Jhı.,;.,;J.J .,;ı.:;..'iı_,,.P] _,ı.:;.. 'lı ;;_,s:ı:;ı _,ı.:;.. 'lı yt.....::ı.i ~u:;...J yl:i.S c) ~y.::ı::;;.ı ~ ı!ı,ı.ı.:.. uıı ~ uk- "-#] " Gurerii 'l-Alıbdr ve Diirerü 'l-Eş 'ôr, 569 dolaylarında vefôt eden Şey/ı İmôm Ebü Muhammed Ali b. Osmôn el-Üşi :ve ôittir. O, bu eserde seçtiği I 000 kadar hadisi topladı, sonra da onları kısa/tarak Nisôbü'l-Ahbdr li-Tezkireti'l-Ahyôr diye isimlendirdi" dese de, biz, bu eserin daha hacimi i olduğunu düşünüyoruz. Zira Üşl, Nisôb'1, talebeler ve katibler kolay okuyup yazsınlar diye, Gurer'den seçmek süretiyle derlemiştir.

129 Halil b. Ahmed, Kitôbü'l- 'Ayn, li, 799. 130 Ag.e., aynı yer. 131 A.g.e., aynı yer. 132 Se'alibi, Fıkhii'l-Luga, s. 248. ı 33 Üşi, ı 000 hadisin 223 tanesini yani% 22.3'ünü Şihab'dan almıştır. ı 34 İbn Faris, Muc'emu Mekayisi'l-Lüga, V, 333.

277

Page 18: ULUSLARARASI TÜRK DÜNYASININ İSLAMİYETE KATKILARI SEMPOZYUMUisamveri.org/pdfdrg/D172590/2007/2007_TOPRAKMS.pdf · 2015. 9. 8. · mezhebinde bulunan fakılılarm terceme-i ahvalini

ULUSLARARASI TÜRK DÜNYASININ İSLAMİYETE KATKILARI SEMPOzyUMU

3. Metodu ve Rumuzlama Sistemi: Derlemecilik devrinin bu zaman diliminde,. alfabetik kaynak kullanma metodu -yapılan araştırmalar çerçevesinde-, sadece Nisabii 'l-Ahbtir'da rastladığımız bir özelliktir. U şi, bu eserini oluştururken kullandığı 15 kaynağı, sistemli bir şekilde, alfabetik olarak kullanmayı tercih etmiştir.

Eserini 100 konuya ayıran Üşi, her bir konu başlığına 1 O' ar hadis seçerek, toplam 1000 hadis kullanmıştır. Daha önce kaleme aldığı eseri "Gurerü'l-Ahblir ve Dürerü'l-Eş'lir" adlı hacimli hadis mecmuasındaki hadislerin en ilgi çekici ve can alıcı olanlarını almak süretiyle, bir anlamda bu eserinin muhtasarını oluşturırıuştıır.

Uşi, Nisti.b'ın sebeb-i te'lifkısmında, eserini oluştururken kullandığı kaynaklara rumuzlar verdiğini ve bu rumuzları da aldığı hadislerin baş kısmına getirerek kaynakları belirttiğini irade eder135

• Bu metod, hadislerin başında sened verme fikriıtin, yerini kaynak göstermeye bıraktığı bir uygulamanın ilk örnekleri arasında sayılır. Modem kaynak gösterme metodlarında bile, bu eser adı kısaltınalarma rastlamaınız mümktindür. Mesela Geschichte der Arabischen Litteratur (Brockelmann) yerine GAL, Geschichte des Arabischen Schrifttums (Sezgin) yerine GAS vb. kısaltmalarının kullanılmasını, Uşi'nin kaynaklarının isimlerini harflerle göstermesine benzetrnek mümkündür. Bu tür uygulamalara, genelde zaman kaybını önleme, uzun eserlerin adını tekrar be-tekrar verme zahmetinden kurtulma amacıyla başvurulur. Modem kitap ve makale formunda "kisa/tma/ar" başlığı altında

kısaltınası yapılacak eserlerin tam künyesi verilir ve ardından eser içinde geçen yerlerde sadece o kısaltınalar geçer. Hatta zaman zaman eser içerisinde bir kavramın bile kısaltınasının yapılmasına rastlamak mümkündür. Uşi'nin de, hadislerin senedierini hazfetmesini ve hadis aldığı kaynakları da rumuzlarla göstermesini, pratik bir uygulama olarak değerlendirmek gerekir. Daha sonraki derlemecilik devri eserlerinin , çoğu bu metodu eserlerinde kullanmışlardır.

Kaynakları alfabetik olarak kullanan U şi, eserinde azami bir şekilde· bu uygularnaya sadık kalmaya çalışmıştır. Bablandırma sistemine gelince; Uşi, Nisab'ı 100 konuya ayırmıştır ve her~onu başlığının altına 10'ar hadis yerleştirmiştir. Çoğunluğu ahiılk içerikli olan bu konular (bablar), umı1miyetle bir mecliste ya da otıırumda okunacak türden 10 kısa hadisten meydana gelmektedirler. Bu anlamda, her konuda lO'ar hadis getirme çabası, Uşi'nin konulara göre hadis sayısına sınırlama getirmek ya da şekil ve muhteva açısından daha pratik davranmak isteğine harnledilebilir.

4. Nisabü'l-Ahbar'ın Yazılmasını Hazırlayan Sebepler: Klasik dönemde müellifler eseri kaleme almalarının sebebini, genelde ilk sayfalarda verirler. Benzer şekilde Uşi de, Nisab'ı kaleme alma sebebini burada açıklar. Şimdi, sebeb-i teliften hareketle Nistib'ın yazılmasına sebep olan arnilieri sıralayalırn:

1. Daha önce kaleme aldığı Gurerü'l-Ahbtir ve Dürerü'l-Eş'tir adlı hadis mecmüasını, hacimli ve istifiidesi zor bir eser olarak görmesi,

2. İçinde bulunan bilgileri (hadisleri) seçerek halkın anlayabileceği hale getirip, eserin daha rahat okunmasını sağlamak istemesi,

3. Medreselerin müessese haline geldiği bir dönemde talebelerio rahat bir şekilde mütalaa edebilecekleri bir ders ve el kitabı haline dönüştürme isteği,

4. Hadisleri yazan hattat, zanaatkar vb. sanat erbiibını, büyük hacirnli hadis mecmüalarından hadis seçme zorluğırndan kurtarına düşüncesi,

5. Toplumun gereksinim duyduğu önemli 100 konuyu, her konuda lO' ar hadis getirirek onu okuyanları bilgilendirme amacı,

6. Temel. hadis mecmüalarına ulaşma imkılnı bulamayanları hadislerle buluşturırıa çabası,

7. Muhitindeki insanlardan Gurer'i kısaltına ya da üslfıbu daha rahat bir hadis derlernesi yazması yönündeki teşvikleri.

Yukarıda saydığımız daha pek çok etken bu eser ve türdeki eserlerin kaleme alınmasına sebep teşkil edebilir. Gerçekten de, toplumun her kesimi tarafından okunamayan ciddi ve ağır eserler, bu tür derlemeler sayesinde, bilgi düzeyi en alt seviyedekilere kadar ulaştınlmakta ve böylelikle bilgi dönüşümü sağlanmaktadır.

5. Nisabü'l-Ahbar'ın Kendinden Önceki Eseriere Kıyasla Rivayet Değeri: Bir eserin rivayet değeri, o eserin içindeki rivayetlerinin sıhhatinin tesbitiyle gerçekleşeceği hususu, akademik hadisçilik açısından kesine

135 Nisabü'l-Ahbar (K), 4".

278

Page 19: ULUSLARARASI TÜRK DÜNYASININ İSLAMİYETE KATKILARI SEMPOZYUMUisamveri.org/pdfdrg/D172590/2007/2007_TOPRAKMS.pdf · 2015. 9. 8. · mezhebinde bulunan fakılılarm terceme-i ahvalini

ULUSLARARASI TÜRK DÜNYASININ İSLAMİYETE KATKILARI SEMPOZ\'UMU

yakın bir doğrudur. Ancak, herhangi bir eserin, belirli bir zaman diliminde ve bir toplumda büyük ölçüde revaçta

olması, sosyal ve kültürel anlamda içindeki rivayetlere de bir değer kazandınr136 •

Nisab, Hadis ilimlerinin kriterlerine göre içindeki hadısierin rivayet değeri tartışmalı olsa da, bazı kayıp

kaynaklardaki bir takım rivayetleri günümüze taşım~ı açısından son derece önemlidir. Mesela, kaynaklan arasında

yer alan Muhammed b. Ahmed el-Mervezi (ö. 45011 058)'nin el-İknii 'fi'l-Hadfs adlı eseri, bildiğimiz kadarıyla

kayıplar arasında yer almaktadır. Ancak Uşi, söz konusu eserden 138 kadar hadis deriemiştir ki, bu da kullandığı 15

kaynak arasında 3. sırayı almaktadır. Bu yönüyle, Uşi'nin bu eserden aldığı 138 had1s, o eserin muhtevasını bugüne

taşımasından ötürü önem kazanmaktadır.

Bu yönüyle, derlemecilik devri eserlerine yaygın ilmi anlayışa uygun olarak; rivayet değeri düşük, orijinal

olmayan, ikinci el vb. sıfatlar vermenin dışında, onları değerlendirmeye katacak yeni bir takım kriterlerin

getirilmesi ve bu yönde metodların geliştirilmesi gerekmektedir. Hicrl ilk dört asnn bilirımezlerini günümüze

taşıyan bu derlemecilik devri eserleri, kendileri hakkında verilmiş menfi yöndeki genellemeci yaklaşırnlardan ötürü

hala gereken ilgiyi görmüş değillerdir.

Yirıe, Nisab'ın kaynakları arasında yer alan Kadı Ebu Bekir Muhammed b. Ebi Bekir et-Tusi (ö.

405/1014)'nirı Kitabu Tabakiit da kayıplar arasında yer almaktadır. Bütün irıcelemelerirnize rağmen

ulaşamadığımız bu eserden de, Uşi, Nisiib'ına 7 hadis almıştır. Az dahi olsa, Uşi'nin bu kaynağı kullanması, onun

kaynakları kullanınada alfabetik davranİnasında gösterdiği titizliğe bağlanabilir. Ancak, eserin kendi değerinin de,

böyle bir seçimin yapılmasında rolünün olduğu göz ardı edilmemelidir.

Kanaatimize göre Uşi, bu eserden; 1, 3, 4, 91, 92, 94 ve 95'inci bablara, birerden olmak üzere 7 hadisi

almakla, kendi kurduğu alfabetik kaynak kullanma sistemini ısrarla uygulamıştır. Üçüncü olarak, Ahmed b.

Abdullah es-Serahsi'nin Kitiibü'l-Yeviikft'i de kayıp kaynaklar arasındadır. AraştırmalarımiZ neticesinde,

Yeviikft'in herhangi bir nüshasına rastlayamadık. Ancak biz, eserin içeriğinden, Nisiib'da yer alan 24 hadis

sayesinde haberdar oluyoruz. Derlemecilik devrirıe ait bir eser olan Nisiibü 'l-Ahbiir, devrinin bütün özelliklerini

taşımaktadır. öncelikle, senedler atılmıştır, adı uzun ve süslüdür ve konular güncelleştirilmiştir. Anlaşılan, Uşi de,

eserine aldığı hadislerin sıhhatli olup olmaması endişesini taşımamıştır. Zira, o dönemde hadislerin büyük

mecmualarda toplanması ve sözlü rivayet geleneği yerine yazılı geleneğin yerleşmesi bu tür uygulamaların başlıca

sebebi olmuştıır.

Uşi, seçtiği 15 kaynak arasından, onlarda yer alan hadisleri seçerken, akademik bir muhaddis tavn

sergilemek yerine, bir kültür adamı gibi davranınayı yeğlemiştir. Zira, yaşadığı devir ve yetiştiği muhit ve toplum

içerisinde, çocukluğundan büyüyünceye, değin; duydu.:.Ou, gördüğü, okuduğu ve kendisine okutulanlar, onun m ana

dünyasına şekil veren temel unsurlardır. Evvel emirde, o, ilk dört asnn mirasının kayıd altına alındığının farkındadır

ve dönüşüme uğrayan hadis rivayet tarzının da aynı zamanda takipçisidir. Nisabü 'l-Ahbiir' a alınan hadislerin en

çok rivayet alınan kaynaklara göre dağılım grafiğille bakıldığında, ilk dört sırada, Nütef (240 hadis), Şihiib (223

hadis), İkna (138 hadis) ve Tenbfh (91 hadis) yer almaktadır. Bu kaynaklardan alınan toplam hadis sayısı 692'dir.

Nisiib'ın bünyesini oluştııran bu ilk dört eserin en bariz özelliği, derlemecilik devrirıde kaleme alınmaları ve bu

devrin eser karakteristiğini taşımalarıdır. Buna göre, Uş'i, eseri Nisab'ı kaleme alırken, kaynak kullanma prensibi

olarak eserlerin senedli olup olmamasını değil, pratik kullanınılı olmasını benimsemiştir.

Diğer kaynaklar en az hadis alınana göre; Cami' (70), Lü'lü'iyyat (40), Ravza (37), Müsned (28), Sahfh

(27), Kenz (27), Yevakft (24), Firdevs ( 19), Garfb (14), 'Uyiln (13) Tabakat (7) ve Emalf (2) şeklinde

ı 36 " ••• Bütün bunlardan anlaşılmaktadır ki, hadis/sünnet, edebiyat ve sanat, mimari eserlerine sadece ruhunu vermemiş, aynı zamanda onların heykelini de tezyin etmiştir; İslam kültüründe yalnızca inanç, hukuk, hikmet, siyaset, ahliik olarak değil, sanat, edebiyat ve estetik olarak da tecessüm etmiştir; Müslüman birey ve toplumun yalnızca zihnini, varlık anlayışını değil, bed!'! zevkini de tayin etmiştir. Kültür mirasımızın bel kemiği, kanı ve ruhu olmuş böyle bir fenomeni rivayetlere sağlam ve çürük nokta-i nazarından bakan bir anlayışla kuşatmak; kültürü siyah ve beyaz renklerle okumaya çalışan bakış açısıyla analiz ve tahlil etmek kabil değildir" (bkz. Özafşar, "Hadis/Sünnet ve Kültür", İslam'ın Anlaşılmasında Sünnetin Yeri ve Değeri Kutlu Doğum Sempozyumu- 2001, s. 90).

Açıkçası, toplumun renk cümbüşü içinde yer alan bir renk, 'silik' dahi olsa, 'renk'tir yine. Zira, kültürün yapıtaşı görevi görmüş bir unsuru, -ki Kur'an bile tarihi değerlerden iiziide değilken- görmezden gelmek, ilmi metodoloji açısından doğru olmasa gerek. Özafşar'ın da ifiide ettiği gibi, kültürün ruhu-kanı haline gelen bir teziihürü, rivayetlere sağlam-çürük şeklinde değerlendirmekle kuşatmak; tam bir değerlendirme için doğru bir bakış açısı değildir. Yazarın, bu husfıstaki diğer görüşleri için bkz. a.mlf, "'Hadisin Neliği' Sorllllll ve Akademik Hadisçilik", İsldmiyat, lll (2000), sayı: 1, s. 33-53).

279

Page 20: ULUSLARARASI TÜRK DÜNYASININ İSLAMİYETE KATKILARI SEMPOZYUMUisamveri.org/pdfdrg/D172590/2007/2007_TOPRAKMS.pdf · 2015. 9. 8. · mezhebinde bulunan fakılılarm terceme-i ahvalini

ULUSLARARASI TÜRK DÜNYASININ İSLAMİYETE KATKILARI SEMPOZYUMU

sıralanmaktadır. Bu sıralamada dikkati çeken husus, kaynaklardan sadece, Tirmizi'nin Ciimi'i, Enes b. Malik'in

Miisned'i, Bubari'nin Sahfh'i ile Ebu 'Ubeyd'in Garfb'inin tasnif devri eserleri arasında yer almasıdır. Sıralamada derlemecilik devri eserlerine tanınan öncelik, Uşi'nin kaynaklarını seçerken rastgele davranmadığının en biiriz işaretidir. Zira, Uşi, tasnif devrine ait adı geçen bu dört eserden, sadece 139 hadis derlemiştir. Bu dört eserden alınan toplam hadis sayısı, U şi' nin derlemecilik devri eserlerinden kaynak olarak kullandığı İkna 'a eştir.

Netice olarak, Nisabü 'l-Ahbtir ve bu türden hadis derlemelerinin sadece katı hadisçi kriterleriyle değil,

bilim tiirihi, sosyal tiirih gibi disiplerin de metodlaayla ele ahırması zarfireti kendisini göstermektedir. Bu da, çok

disiplinli bir anlayışla hadis mecmüalarının yeniden ele alınmasını zorunlu kılmaktadır.

6. Nisabü'l-Ahbar'ın Kayııaklannın Değeri: Klasik ilim geleneğinde, bir eseri, onun yazarından dinlemek (sema') ve bu yolla şeybin iznini de (iciizet) alarak rivayet etmek, ilmi bir edebti. Hicri N. asırdan sonra

bilgiyi şifahi rivayet etme geleneği, medreseterin açılmasırun da etkisiyle, tedricen yerini kitap rivayetine bırakmıştır. Şifah! rivayet geleneğinin bu tedric! düşüşü, 'ilmi isnlid' diyebileceğimiz bir metodu tabi! bir sonuç olarak ortaya çıkarmıştır. Bir çok kişi, bu metodla yaygınlaşan ve şöhret bulan bir kitabın rivayet hakkını almak gayesiyle ya şahıslara ya da medrese ve diirülhad!slere akın etmeye başladı 137

Hicri ilk üç asırda bilginin değeri açısından isnad önem arz ettiğinden, iilimler sadece yazılı bilgiye değil, biifizayla birlikte yazıyla da kayıd altına alınan bilgilere itibar ederdi 138

• Kendilerine ulaşan ilmi emiirieti doğru bir şekilde sonraki nesillere aktarma çabası, iilimleri, kitapların naklinde de isnad aramaya sevk etmiştir. Hadislerin şi:f'ahi yolla rivayetinin, genellikle Külüb-i Site te' lif edildikten sonra yavaş yavaş önemini yitirdiği kabul edilir. Hattii, Zehebi, mütekaddimün ile müteahhirün arasındaki sınırı, hicri 300 olarak tayin eder ki, ona göre bu tarihten sonra şifahi rivayetle bilinen riivilere değil, kitapların nakline önem veren mııhapdislere itimad edileceğini söyler 139

İslam ilim geleneğinin vazgeçilmez esaslarından biri olan bu ilmi gelenek, modern anlamda referans mesabesindeki bilgiyi kimden aldığını gösteren kayıdlar olupcı4oı, bunlar, hem müellifin ilmi geçmişini, hem de

eserin tedavülünü gösterme açısından son derece önemlidirler. Bu kayıdların çok çeşitleri olmakla beraber 141, bizi

burada ilgilendiren, eserin mukaddimesinde yer alan sema ve rivayet kaydı olacaktır. Bir anlamda "kaynak ve

araştırmalar" balısi yerine geçen bu kısım, aynı zamanda müellifin hangi kitapları kimlerden okuduğunu gösteren kayıdlardır. U şi' nin ilmi kişiliği ve kimlerden ders okuduğunu, ilim için seyiihet ettiği muhtemel merkezleri, biz, bu sema' ve rivayet Jpıydından hareketle ancak tesbit edebiliyoruz.

137 Yazınalardaki sema ve iciizet kayıdlan hakkında geniş değerlendirmeler ve bilgi için bkz. S alilhuddin el­Müneccid,"İclizet'üs-Semli' fi'l-Malıtutliti'l-Kadfme", Mecelletü Ma'hedi'l-Mahtiltati'l-'Arabiyye, cild: I, s. 232 vd., Kiihire (Mayıs) 1955.

138 Benzer düşünce için bkz. Müneccid, a.g.nıa., s. 232-233. ı 39 Zehebl, M"zzanü'l-İ'iidal, I, 4. ı 4° Fuad Sezgin, "Kültür Dünyasının İlimler Tarihindeki Yeri", İsliimiyat, VII /2, s. 17 vd. ı 4 ı Bunlar: l.Telif Kaydı: Eserin kim tarafından yazıldığını anlamak için bakılması gereken kayıdlardan bir tanesidir. Zirii,

kullanılan kelimeye göre, eserin mahiyeti de ortaya çıkar: Meselii, bu kısımda yer alan: ·~ ,;.:::ı...ı ·~ .u,ı1l:i ·~ ) .JI,ı:i.i:.) ·~~! •yt.:..:i.iJ 'Y~l 'Y:!~ ·~ ••J ,_.,, ·~~ ·~ ·~ •yjj.fı ·~-:fo '.J:!..>"'.J) gibi masdarlar, eserin özelliğini ortaya koyması açısından son derece önemlidirler. Kullanılan her bir masdar, eserin tasniftürüne delalet eder.

2. İciizet Kaydı: Genelde müellifin kitap ya da sözlü rivayetlerini aktarma hakkını verdiği kayıdlara verilen addır. Bu icazet, değişik şekillerde gerçekleşebilir.

3. Kıraat Kaydı : Bir anlamda, yazılı bir kitab, ya talebe tarafından hacaya veyalıut hocanın bulunduğu meclisde okunur. Bu sayede hem karşılıklı lika gerçekleşir, hem de kitabın rivayet hakkı talebeye geçer. Kıraat kaydı, aynı zamanda bir nüshanın mev.sfikiyetini ve tashih edildiğini gösterir.

3. Ferağ Kaydı: Genelde eserin sonunda bulunan; ketebe, kitabet vb. isimlerle de bilinen bu nevi kayıdda, eserin müellifi, te'llf-istinsah tarihi ve yeri hakkında önemli bilgiler yer alır. Bu kayıdlar, bir eserin tam künyesini vermeleri ve bilim tarihindeki yerini tesbit açısından önemlidirler.

4. Mukabele ve Tashih Kaydı: Bu kayıdlar, yazmanın, müellif, müstensih, musahhih tarafından gözden geçirildiğini gösterdiklerinden son derece önemlidirler. Nüsha, tashih, mukalıele ya da arz suretiyle incelenebilir. Mukiibele ve tasruh kayıdlarında umumiyede şu ibareler kullanılır: [ •'-!Jl.WI ~,..ı.;\.!,.....:.,)~ •ı...ı"o.J..ıı:;. ·~~ ·Jı~ '~'C.....,].

5. Mütalaa ve Nazar Kaydı: Bir yazma üzerinde, onu okuyan ya da akutanın koyduğu notlardır. Bunlar, bazen tash!h, bazen de açıklama türünden olabilirler. Eserin o dönemde nasıl anlaşıldığını ya da nerelere açıklama getirildiği, hangi problemler üzerinde durulduğunu gösteren zihnl kayıdlardır.

6.Temellük Kaydı:Yazmanın kimlerin elinden geçtiği, kaç paraya satın alındığı, ne kadar tedavülde olduğunu gösteren kayıdlardır. Bu kayıdlar, kütüphanecilik tarihi açısından önemlidi der.

280

_/--

Page 21: ULUSLARARASI TÜRK DÜNYASININ İSLAMİYETE KATKILARI SEMPOZYUMUisamveri.org/pdfdrg/D172590/2007/2007_TOPRAKMS.pdf · 2015. 9. 8. · mezhebinde bulunan fakılılarm terceme-i ahvalini

ULUSLARARASI TÜRK DÜNYASININ İSLAMİYETE KATKILARI SEMPOZYUMU

Uşi'ninNiscib'ını derierken aldığı şekliyle kaynaklannı burada vermek istiyoruz142: ı. el-İkna' fi'l-Hadis:

Muhammed b. Alımed el-Mervezi:, 2. Tenbihü'l-Gafılin: Ebil'l-Leys es-Semerkandi:, 3. el-Canıi'us-Sabih: Ebu

'İsa et-Tirmizi, 4. Ravzatü'l-'Ulema: Ebu'I-Hüseyin Ali b. Yahya el-Zendevesti, 5. Şihabü'l-Ahbar: Ebu

'Abdullah Muhammed b. Seliime b. Ca'fer el-Kuza'!, 6. Sahihü'l-Bubari: Muhammed b. İsma'il el-Buhan, 7.

Tabakat: Ebu Bekir Muhammed b. Ebi Bekir et-Tfrsi, 8. 'Uyfinü'l-Mecalis: Tiihir b. Muhammed el-Haddadi: el­

Mervezl, 9. Garibu Ebi 'Ubeyd: Ebu 'Ubeyd el-Kasım b. Sellam el-Herevi, 10. Firdevsü'l-Ahbar: Şireveyh b.

Şehrdiir ed-Deylemi, 11. Kenzü'l-Ahbar: Muhammed b. Şireveyh, 12. el-Lü'li'iyyat: Ebil'l-Muti' Mekhill b. Fazl

en-Nesefi, 13. Müsnedü Enes: Enes b. Malik, 14. Nütef: Ali b. Hüseyin el-Hanefi es-Suğdi: (Üşi, bu eserin

isnadının kayıp olduğunu söyler) 143 ve 15. el-Yevakit: Ahmed b. Abdullah es-Serahs!.

SONUÇ YERİNE

Uşl'nin hayatı, eserleri ve Hadis Bilimi'ne katkılannın ele alındığı bu çalışma, bir anlamıyla, özel bir şahsı ele alırken, bir başka anlamıyla da bu türden Türk kültür tarihinin bir bilişsel arkeolojisini, bilim adamlan ve ortaya

koyduklan eserlerini devirleri ve yaşadıklan coğrafya ile ilişkilendirerek ele alma zaruretini dile getirmeyi

hedeflemiştir. Bu yönüyle, Üş!, bir örnektir.

1. Kuteybe b. Müslim'in hicri 95 yılında fethettiği Fergana Vadisi'nin medeniyet ve ilim merkezi Oş'ta

dünyaya gelen Uşi144, devrinin bilim adamlan içerisillde "Sirlicü'd-Din" 145, " el-İmlim " 146

, "eş-Şeyh" 147,

"İmlimii'l-Haremeyn" ı 48 , "el-Hanefi" 149, "el-Mfitiirfdi" ıso, "Riiknü'd-Din"15 ı gibi unvanlarla anılmıştır152 • Uşi,

imam, 'alliime, muhakkik olmakla birlikte, aynı zamanda Hanefi mezhebinin meşhur faklhi ve Mcitürfdf itikadının

keliimcısı olarak da tanınır153 • O, tam anlamıyla kargaşa ve savaşlarla dolu bir tarih diliminde dünyaya gelmiş ve

yine o derece de hareketli bir zamanda hayatını sürdürmüştür. Bu anlamda yaşadığı coğrafya, zaten Türk tarihinin

kaderi açısından son derece öneınli bir mıntıkadır. Döneminin siyasi ve buna bağlı olarak coğrafi istikriirsızlığına

rağmen, ülkede İsliimi hayat devarn etmiş, camiler, mescidler, medreseler inşa edilmiş, ilmi hayat düzenli bir

şekilde sürmüş ve bilim adamlan yetişırıiştir. Bu ilmi faaliyetler, her devirde olduğu gibi, bu zaman diliminde de

semeresirıi verırıiş ve böylelikle seçkin ve değerli ilim adamlan yetişırıiştir. Bu seçkin ve değerli alimlerden birisi

olan Uşi, KeZarn'da olduğu kadar, şiirde de şöhret kazanmıştırı 54 • Onun bu şöhreti, yaklaşık olarak 569/1173 yılmda kaleme aldığı akaid İlınine dair "Emcilf Kasfdest' ile pekişmiştir155 •

2. Devrinin pratik ihtiyaçlarını karşılaması ve pek çok yerde (medreseli ve alaylı arasında) okunup

okutulmasına rağmen günümüzde Uşi'nin muhaddis yönü (hadisçiliği) ve ?adise dair eseri özgün çalışması Niscibü '1-Ahbrir bilinmezliğinden ötürü gereken ilgiyi görmemiştir. İşte bu çalışma, tam bu anlamda, Üşi'rıin aslında ilgiyi hak eden bu eserini tanıtınakla Hadis tarihi içerisinde zikredilmernekle oluşan bir boşluğu

doldurrnuştur. Zira, Derlemecilik Devri156 diye Türkçe olarak ifade edebileceğimiz Hadis Tarihi'nin Tehzib

Dönemi'nin öneınli bir noktasında, bu eser söz konusu devrin eserlerinin karakteristik özelliklerini kendinde

barındırması açısından öneınlidir.

3. Tebliğin konusu edilen Üş1 dışında Oş'ta; Ebü 'Abdullah Niisıruddin Muhammed b. Süleyman el-Üş1, Muhammed b. Alımed b. Ali b. Halid el-Üşi, Mes'üd b. Mansür el-Üşi ve 'Ömer b. Müsa el-Üş1 gibi Oş'a nisbet

ı 42 Nisabü'l-Ahbtir'ın kaynakları tanıtılırken, Üşi'nin en çok hadis aldığı dört kaynağın daha detaylı bir karşılaştırması için bablara göre hadislerin dağılımının şema halinde verilmesi uygun görülmüştür.

ı43 Üşi, Nisabü'l-Ahbfır, mukaddime, vr. 4•. . ı 44 Şerefettin Bey, "Türk Kelamcıları",Darü'l-Fünı1n İliiliiyat Fakültesi Mecmuası, sayı: 23, s. 4-5. ı 45 Bağdadlı, Keşfii'z-Zun(m Zeyli, II, 483; YüsufElyan Serkis, Mu 'cem ii 'l-Matbil 'ati '!- 'Arabiyye ve 'l-Mu 'arrabe, I, 499;

Brockelmann, GAL, S I, 764. ı 46 Katib Çelebi, Keşfii'z-Zuniln, I, 526. ı 47 A.mlf., a.g.e, II, 1200. ı 48 mlf., a.g.e., n, 1954. ı 49 Zikredilen kaynakların hemen hepsinde bu nisbe yer alır. ı 50 YfısufEiyan Serkis, Mu'cemü'l-Matbfı'ati'I-'Arabiyye ve'l-Mu'arrabe, I, 499. ısı Katib Çelebi, a.g.e, I, 526. ısı Kureş!, ei-Ceviihirü'I-Muz!e fi Tabakati'l-Hanefıyye, s. 583. ısJ YfısufEiyan Serkis, a.g.e., I, 99. ıs4 Ömer Rıza Kehhale, Mu 'cemü '1-Müellifin, VII, 148. ı ss Zirikli, A 'lam, IV, 31 O. ıs6 Bu kavram ve konu hakkında geniş değerlendirme için bkz. Mehmet Sait Toprak: Hadiste Derlemeci/ik Devrinin Başlaması ve Üşi'nin Ni sa bii '1-Ahbtir Adlı Eseri, İzmir 2005 (basılınamış doktora tezi).

281

Page 22: ULUSLARARASI TÜRK DÜNYASININ İSLAMİYETE KATKILARI SEMPOZYUMUisamveri.org/pdfdrg/D172590/2007/2007_TOPRAKMS.pdf · 2015. 9. 8. · mezhebinde bulunan fakılılarm terceme-i ahvalini

ULUSLARARASI TÜRK DÜNYASININ İSLAMİYETE KATKILARI SEMP02YUMU

edilen pek çok ilim adamı yetişmiştir. Bu meyanda Oş'un ve burada yetişen Türk bilim adamlarının İslam bilim

tarihindeki yeri, değeri ve İsliim'i Bilimiere ve İsliimiyet'e katialan müstakil olarak ele alınmalı ve bunlar bilim

dünyasının istiftidesine eserlerinin neşredilmesi yoluyla sunulmalıdır.

4. U şi, Nisabü 'l-Ahbdr' da muhaddislerin tedvin ve tasn'if devri eserlerinde hadislerin rivayet zincirlerini

uzun uzun zikretmek yerine, kendine ait yeni bir yöntem ve uygulama getirerek, burada kullandığı hadislerin

kaynağım sebeb-i telif'te kitap ravileriyle vermek sfıretiyle bilimsellikten aynlmanuş, onlan bir rumuzla alfabetik

olarak belirtmiş ve hadisi aldığı başlık altında ise, hadisin baş tarafina farklı bir mürekkeble, günümüzün referans

gösterme metodunun ilk örneğini oluştııran bu metodu, son derece başanlı bir şekilde eserine uygulamıştır. Bu

yönüyle, böylesi erken bir zamanda, bir hadis eserinde bu türden alfabetik kaynak gösterme metodunun

uygulanması, onun devrinin ilıtiyaçlarına göre yeni bir takım pratik amaçlara hizmet eden bu metodu geliştirmesi,

tesbit edebildiğimiz kadanyla bu dönem için ilk ve yegane örnektir.

5. Uşi, Nisô.bü'l-Ahbtir'a kaynak teşkil eden 15 kaynak arasından, onlarda yer alan hadisleri seçerken,

akademik hadisçilik yapmak yerine yerine, bir kültürel ve pratik millahazlan daha önemli bulmuştıır. Çünkü, o, ilk

dört asnn hadis mirasının kayıd altına alındığının farkındadır ve bir evrimle sürecine giren had!s rivayet metodunun

da aynı zamanda uygulayıcısıdır. Nitekim, Nisiibü 'l-Ahbiir' a alınan hadislerin en çok rivayet alınan kaynaklara göre

dağılımı gra:fiğine bakıldığında, ilk dört sırada, Nütef(240 hadis), Şilıiib (223 hadis), İknô. (138 hadis) ve Tenbfh (91

had!s) yer almaktadır. Bu kaynaklardan alınan toplam hadis sayısı 692'dir. Nisiib'ın bünyesini oluşturan bu ilk dört

eserin en biiriz özelliği, derlemecilik devrinde kaleme alınmalan ve bu devrin eser karakteristiğini taşırnalandır.

Buna göre, Uşi, eseri Nisiib'ı kaleme alırken, kaynak kullanma prensibi olarak eserlerin senedli olup-olmamasını değil, pratik kullanımlı olmasım benimserniştir. Diğer kaynaklar en az hadis alınana göre; Cami' (10), Lü 'lü 'iyyiit

(40), Ravza (37), Müsned (28), Sahfh (27), Kenz (27), Yeviikft (24), Firdevs ( 19), Garfb (14); 'Uyfin (13) Tabakiit

(7) ve Emiilf (2) şeklinde sıralanmaktadır. Bu sıralamada dikkati çeken husus, kaynaklardan sadece~)rirmizi'nin

Ciimi'i, En es b. M:Uik'in Müsned'i, Bubiiri'nin Sahfh'i ile EbU 'Ubeyd'in Garfb'inin tasnil devri eserleri arasında

yer almasıdır. Sıralamada derlemecilik devri eserlerine tanınan öncelik, Uşi'nin kaynaklarım seçerken rastgele

davranmadığının en biiriz işaretidir. Zirii, Uşi, tasnif devrine iiit adı geçen bu dört eserden, sadece 139 haclls

derlemiştir. Bu dört eserden alınan toplam hadis sayısı, Uşi'nin derlemecilik devri eserlerinden kaynak olarak

kullandığı İknii 'a' eştir.

6. Nisô.b.ü'l-Ahbtir ve bu türden hadis derlemelerinin sadece katı hadisçi kriterleriyle değil, bilim tiirihi,

sosyal tiirih gibi disiplerin de metodlanyla ele alınması zarfıreti kendisini göstermektedir.

282