Upload
vocong
View
232
Download
0
Embed Size (px)
Citation preview
ESNEK ÜRETİM SİSTEMİ: İSTİHDAMA ETKİSİ .. ..., . ve TOYOTA ORNEGI
Umut ÇAKMAK•
ABSTRACT The Flexible Production System; /ts Effect on Employment and the Case of Toyota Afier summarizing the characteristics and the emergence of the Fordisı system and how it helped to assuage the ill-effects of the seeuZar falling trend in profit rates by towering unit-costs and prices and substantially increasing sales and total profits, the author recounts the reasons why firms were forced to seek alternatives to the Fordist system starting in the early 1970 's. Fallawing a comparison of the Fordist and Tayota systems, the author then discusses the unique characteristics of the production system first developed by Tayota that can be regarded as a prototype of new Flexible ?roduction Systems, which rely on computer-supported automation, which have revolutionized labor-use by assigning to "labor-teams" responsibility, opportunity to use initiative and multiple functions including that of quality control and which have proved effective in responding to a plethora of consumer tastes and choices by achieving very rapid retooling of machinery and equipment for the production of packets of partsfor the simultaneous production of dozens of models -a feature unattainable in the old (Fordist) mass production techniques.
1. GiRiŞ
Son yıllarda ekonomik literatüre giren küreselleşme olgusunu, mal, hizmet ve sermaye alanındaki bütünleşme ve uluslararası düzenlemeler şeklinde tanım
layabiliriz. Teknolojik gelişmenin hız kazanmasından sonra sağlanan bilgi ve iletişim ağı, küreselleşme sürecine katkıda bulunan en önemli unsurlardan biri olmuştur. Bu gelişmelerin baş aktörü olan teknolojiyi, "üretim sürecinde kullanılan makine ve donanımda yapılan icatlar ve çeşitli yenilikler ve bilimsel etkinlikler" şeklinde tanımlayabiliriz. Ayrıca üretim organizasyonunda yapılan değişiklikler ve
Arş. Gör., Gazi Üni., İ.İ.B.F., İktisat Bölümü. Makaleme yaptığı editoryal katkıları için Prof. Dr. Kemal Çakman'a teşekkür ederim.
236 ·~-------------------------------------------U_m_u_t~Ç~a_km_a_k
bu değişiklikleri olanaklı kılan uygun bir kurumsal, örgütsel ve toplumsal yapı da teknolojik gelişmenin diğer bir parçasıdır.
Teknolojik gelişmeye ve özellikle iletişimin elektronikleşmesine ve bilişim
teknolojilerincieki hızlı gelişime paralel olarak hız kazanan küreselleşme olgusu, dünya ekonomilerinde şirket birleşmeleri yoluyla da kendini göstermektedir. Küreselleşme ve beraberinde oluşan değişikliklerin temelinde, kar oranlarında uzun
vadeli düşüş trendi ve yeni pazar imkanları yaratılması gereksinimi yatar, diyebiliriz. Teknolojik gelişimin hızlanması, birim maliyetleri düşürerek kar oranlarındaki düşüş trendini dengelemek için sistemin gösterdiği bir tepki olarak yorumlanabilir. Ama öte yandan küreselleşen dünyada rekabetin artması ve hızla yayılan teknolojik yeniliklerin, yenilikçi fırınaların (başlangıçta) elde etıniş olduğu maliyet avantajını çok daha çabuk kırarak global düzeyde maliyetleri birbirine
yaklaştırıyor olması, kar oranlarındaki düşüş trendini dengeleyen bir unsurdur denemez. Bu koşullar altında firmalar, toplam faktör verimliliğini arttıran ve birim maliyetlerini düşüren yeni üretim organizasyonu sistemleri geliştirme arayışına girmişler; ve 1920'lerden 1970'lere kadar temel üretim sistemi olan Fordizm, yerini esnek üretim sistemine bırakmıştır. Esnek üretim sistemine geçişi en ıyı uygulayan fırınalardan birisi de "Toyota Otomotiv" fımıasıdır.
2. FORDiST ÜRETiM SÜRECiNDEN ESNEK ÜRETiM SiSTEMiNE GEÇiŞ
2.1. Taylorist Üretim Süreci
Taylorizm1, emek faktörünün geliştirilmesi veya teknoloji ile ilgili bir kavram
olmaktan çok, yeni bir emek örgütlenme biçimi olarak 19.yy'nin sonlarında
ABD'de ortaya çıkmıştır. Emek sürecinde bütün kontrolün (sürecin her adımının kontrolü ve dikte edilmesi anlamında) yönetime geçmesi gerektiğini savunan
Taylorizm, kafa ve kol işgücünün birbirinden ayrılması, çalışana direktifler
biçiminde iletilen işin her aşamasının üst düzey yöneticiler tarafından planiamuası ve bütün üretim aşamalarının parçalanarak işin basitleştirilmesi esasına dayanır (Sandrone,2005; 1-2).
Taylorizm, işlerin en ince ayrıntılarına kadar, zaman ve hareket çalışmaları ile planlamış ve her tür hareketi standardize etmiştir. Bir işin bölümlere ayrıştırılması, çalışanların sadece o alanda uzmaniaşması ve belirli bir işten bir işçinin sorumlu
ı "Taylorizm" kavramına adını veren ve araştınnacıların büyük çoğunluğu tarafından modern işletme yönetimi biliminin kurucusu olarak kabul gören Amerikalı mühendis Frederick W. Taylor'dur. 191 I yılında yayınladığı "Bilimsel Yönetimin ilkeleri" adlı eseri, yönetim alanında yazılmış en önemli eserlerden biri sayılmıştır.
_&_n_e_k_u_·r_e_tim __ S_~_te_m_ı_·:_~_tih_d_a_m_a_E_t_k_~,_·v_e_T_o~yo_t_a_ö_m_e~ğı_· ----------------------~· 237
tutulması Taylorizm'in temel özelliklerindendir. Emek süreci üzerindeki denetim, sadece emeğin örgütleniş ve üretim araçlannın diziliş biçiminin değiştirilmesi ile değil, işyerindeki kültürel ortamın değiştirilmesi ile de sağlanmaya çalışılmıştır.
Taylorizm bu temel amaçlarını gerçekleştirmek için, yeni eğitim metotlarının
geliştirilmesi, personelin bilimsel ilkeler doğrultusunda eğitiminin sağlanması,
işyerinde endüstriyel eğitime ağırlık verilmesi, yönetirole işçi arasında arkadaşça işbirliğinin geliştirilmesi gibi alanlara da eğilmiş tir. Ayrıca Taylorizm' de, işe
uygun personelin bilimsel yöntemlerle seçilmesi ve tüm yetki ve sorumlulukların
merkezdeki yöneticilerde toplanması, Taylorizm yönetim anlayışının geçerli olan başlıca ilkeleri arasındadır(Aktan,2004;3).
Her ne kadar Taylorizm, işi, zaman ve hareket çalışmalarıyla en ince ayrıntılarına kadar planlamış ve standardize etmiş olsa da, işçilerin makineler arasındaki hareketliliği, (makinelerin sabit olması nedeniyle) zaman kaybı ve verim düşüklüğünü engelleyememiştir. İşçiler aynı zamanda üzerinde çalıştıkları
parçaların tamamlanması durumunda, bu parçaları sistem içinde bir sonraki
noktaya nakletmekle de yükümlü olduğu için zaman kaybı söz konusu olmuştur.
Taylorizm'den kaynaklanan bu sorunlar fordizm veya "üretimde montaj hattı" sistemi adı verilen yeni bir üretim sistemine geçilerek minimuma indirilmeye çalışılmıştır. İlk örneği 1920'lerde uygulamaya konmuş olan bu yönetim biçimi, 1970'li yıllara kadar endüstrideki egemen üretim-organizasyonu biçimi olarak
varlığını korumuştur.
2.2. Fordist Üretim Süreci
Fordizm, emek ve teknolojinin örgütlenmesi anlamında Taylorizm'den sonraki aşamadır. Fabrika içinde işgücü ile birlikte işgücünün kullandığı araçların
yeniden düzenlenmesini sağlayan bir organizasyon biçimidir. Fordist üretim, hareketli montaj hattı sayesinde belirli ürünler için özel olarak hazırlanmış
makinelerle, kitle, standart ve fiyat rekabetine dayalı üretimi ifade etmektedir.
Hareketli montaj hattı, işletme organizasyonunu belirgin biçimde etkilemiş; kitle
üretimi yapan endüstriler geniş bir alana yönelmiş ve dikey bütünleşme 2 artmıştır. Fordist üretimde işler Taylorİst ilkelerle gelişen bilimsel yönetim yaklaşırnma göre biçimlenmiştir. Bu modelde üretim sürecinin tüm aşamalarını kapsayacak bir plan esas alınmış, bu planda iş sistematik olarak alt bölümlere ayrılmış, bu bölümler de ayrıntılı şekilde tanımlanmıştır. Belirli katı bir işbölümüne tabi tutulan işgücü,
2 "Dikey bütünleşme": Hammaddenin hazırlanmasından üretim ve pazarlama aşamasına kadar olan bütün işlevleri, bir şirketin kendi bünyesinde toplaması.
238 ·~------------------------------------------U_m_ut~Ç~a_km ___ ak
verimliliği en üst düzeye çıkaracak biçimde sınırlanmış ve zamanlaması yapılarak en ince ayrıntılarına kadar hesaplanmıştır. Böylece, görevler ve pozisyonlar (yatay işbölümü) ile planlama ve kontrol gibi işlevleri kapsayan hiyerarşik yapılanmanın (dikey işbölümü) ileri derecede farklılaşması sağlanmıştır. işbölümü ve uzmanıaşma işin niteliksiz ve yarı nitelikli işgücÜ: tarafından yapılmasına olanak tanımış, nitelikli işgücüne olan bağımlılık azalmıştır (Ayşen Tokol, www.isguc.org/tokoll.htm).
Fordizm, zaman kayıplarını minimize etmek amacıyla, kendiliğinden akan ve üzerinde üretimin gerçekleştirildiği yeni bir üretim sistemi --yarı otomatik bant tipi üretim süreci-geliştirmiştir. Bu sistemde, işgücünün makineler karşısındaki
konumu ve dizilişi net ve esnek olmayan bir biçimde belirlenir. Sistemin bir avantajı da, bant akışının hızının ayarlanması sayesinde üretimin seyrinin belirlenebilmesidir; dolayısıyla üretimin hızlandırılması veya yavaşlatılması
mümkün olmaktadır. Her bir makine tek bir işi ve her bir işçi de bu makineyi kumanda etmek üzere konumlandırılmış olduğundan uzmanlaşma söz konusudur.
Fordist Üretim Sisteminin temel yapısını teşkil eden "bant sistemini" ilk uygulamaya koyan, üretim sürecine de ismini veren, otomotiv endüstri şirketi Ford olmuştur. Ford, 1912-1913 döneminde kendi fabrikasında üretim sürecinde radikal bir değişiklik yapmış ve bunları daha önceden varolan sisteme adapte etmiştir:
makinelerin yarı otomatik bant sistemine göre ayarlanması ve üretim esnasındaki sıraya göre, makinelerin art arda dizilmesi. Her iki uygulama da gerekli emek gücünü ciddi biçimde azaltmıştır. Değişiklikler öncesinde Ford'un T model otomobilinin şasesinin toplanması için gerekli zaman 12.5 saat iken, 1914'te uygulamadan hemen sonra 1.5 saate inmiştir. Böylece birim-maliyetlerde sağlanan düşüş, satış fiyatına da yansıtılmıştır: 1912'de 600 dolar olan fıyatlar, 1916'da 360 dolara inmiştir. (Bel ek, 1997 ;50)
Özetle Fordist üretim süreci, birim emek maliyetlerini önemli ölçüde düşüren "bant sistemi" uygulamasıyla, aynı üründen belirli bir standartta büyük miktarlarda üretim yapabilme olanağı sağlayan ve ölçek ekonomilerini çok önemli ölçüde yükselten bir kitlesel üretim teknolojisidir. Ortalama birim emek-maliyetini düşürüp bunu fiyatlara yansıtarak, fıyat rekabeti elde etmek ve talep edilen mal miktarım ve dolayısıyla toplam hasılatı ve toplam karı arttırmak temel hedeftir. Neticede, amiyane tabiriyle "sürümden kazanmak" olgusu gerçekleşir. Bu durumda, ciro üzerinden kar-oranı sabit kalabilir ve hatta aşağıdaki sayısal örnekte de görüldüğü üzere, toplam kar önemli ölçüde artarken kar-oranı düşebilir. Aşağıda bunu göstermek için basit bir tablo düzenlenmiştir:
_&_n_e_k_u_·re_t_im __ S_~t_e_m_i:_i_st_m_d_am __ a_E_~_~_i_v_e_T~oy_o_ta __ ör_n~eğ~i----------------------~•-239
OM F n M Ln L1tiLH
(Ort.Maliyet) (Fiyat) (Birim (Satış (Toplam (Toplam
Başı Miktarı) Kar) Kar/Toplam
Kar) Hasılat)
A 90 100 10 100.000 1.000.000 %10
B 60 65 5 400.000 2.000.000 %7.7
%A* -%33 -%35 -%50 %300 %100 -%23
Kaynak: Tablo tarafıından oluşturulmuştur.
Fakat buna rağmen toplam kar önemli ölçüde arttığı için sermayedarlar hep Fordist teknolojiyi seletine yeğlemiştir. 1920'leri takip eden birkaç on yıl içinde Fordist sistemin hızla yayılıp 1940 ile 1970'li yıllar arasında egemen endüstriyel üretim biçimi haline gelmiş olmasının ardında yatan temel dinamik budur.
2.3. Fordizm Krizi
1960'lı yılların sonlarında Fordist üretim süreci bir takım sorunlar yaşamaya başlamıştır. Özellikle 1973 'teki birinci petrol şokundan sonraki yıllar kitlesel üretim sistemi olan Fordizm'in tepkiler aldığı, Esnek Üretim Sisteminin bir sonraki aşama olarak kendinden söz ettirmeye başladığı dönem olmuştur.
Fordist üretim sürecinde yaşanan temel sorunlar kısaca şöyle özetlenebilir:
Öncelikle işlevlerin bölünmesi üretim sürecinde zaman kaybına neden olmaktadır. Çünkü her işçi sadece kendi kullandığı makinede uzmanlaşmış ve yine sadece kendi üretim bandından sorumludur. Bant tipi üretimde, sistem üzerindeki her bir makine üretim dizgesi içinde belli bir aşamayı temsil etmektedir ve her bir aşamadaki işin, işlenen parça bir sonraki aşamaya geçmeden, bitirilmesi gerekmektedir. Ama işin farklı zamanlarda bitirilmesi ile gereken zaman farklı
olabilmekte, bu ise üretim sürecinde zaman kayıplarına yol açmaktadır. Zaman kaybı yanında, uzmanıaşmanın getirdiği işten menınuniyetsizlik, niteliksiz işgücü kullanılması, kitlesel üretimden kaynaklanan stok maliyetleri, işlerin en küçük ayrıntısına kadar parçalanmış olması üretim ile kalite ve standart kontrolü gibi işlerin ayrı olması ve ayrı ayrı kişiler tarafından yapılması gibi nedenler Fordist üretim sürecinin sorunlarındandır.
' A teknolojisinden B teknolojisine geçildiğinde, cet-par, belirtilen değişkenlerde oluşan yüzde değişim.
240 .IL_ ___________________________________________ U_m_ut~Ç~a_km __ ak
Yukarıda değinilen nedenler doğrudan Fordist üretim organizasyonundan kaynaklanan üretim sorunlarıdır ama işin boyutu sadece bu değildir. Dünya ekonomisindeki diğer gelişmeler, Fordist üretim yapısımn sürdürülmesine büyük engeller getirmiştir. İkinci Dünya Savaşından 1970 'le re kadar süren dönemde gelişmiş ülkelerdeki imalat sanayisinin üretim yapısı, Fordist idi. Ancak hem kendi içinden hem de 1970'lerde yaşanan ekonomik sorunlardan kaynaklanan nedenlerle,
bir kitlesel-üretim-sistemi olarak Fordizm, çağın endüstriyel ve ekonomik gereksinimleri karşısında artık yetersiz kalan bir emek-örgütleme biçimi durumuna
düşmüştü. Bu nedenleri Taymaz (1993;11) aşağıdaki gibi özetler:
a) Otomobil, beyaz eşya gibi kitlesel üretimin egemen olduğu ve gelişmenin motoru olan dayanıklı tüketim malları sektörlerinde piyasaların daymaya başlamasıyla birlikte talep artış hızının düşmesi,
b) Geliri artan tüketicinin daha çeşitli mallar talep etmesi --ki bu çok önemli bir faktördür; çünkü Fordist üretim sistemi temelde arz yanlıdır, kitlesel üretim yapılır ve talebin bu arzı karşılaması beklenir. Tüketici zevk ve tercihleri kısmen
veri alınır. Dolayısıyla stoklarda artma bir maliyet unsuru yaratacaktır, yine aynı şekilde üretim sisteminin yapısı gereği farklı mal çeşitlerini üretebilecek makine, donanım ve işgücü sınırlıdır,
c) Diğer önemli bir faktör, 1973 'te yaşanan birinci petrol şokudur. Petrol şokunun etkisiyle piyasalarda yaygınlaşan belirsizlik ortamı, üretim artış
oranlarındaki istikrarsızlık kitlesel üretim için önemli engeller yaratmıştır. 1973 yılında petrolün varil fiyatı ortalama 2.5 dolardan 1980'lerin başında 38 dolara kadar yükselmiş ve birinci petrol krizi sırasında petrol fiyatlarında % 400 gibi şok bir zam bütün dünya ekonomilerini krize sokmaya yetmiştir. Ancak artan fiyatlara
paralel olarak daha önceleri rantabl olmayan petrol kuyularının üretime geçmesi, teknolojik gelişme ile yeni yakıt imkanlarının bulunması, fiyat artışından dolayı talepteki azalma gibi nedenlerden dolayı 1980'lerin başında tepe yapan petrol
fiyatları, bu tarihten sonra düşüşe geçmiş ve 1999 yılında bir dip yapmıştır.3
d) Kar oranlarındaki düşme trendi de önemli bir etkendir: 1960'lı yılların
sonlarına dek 2. Dünya Savaşı sonrası yeniden yapılanmanın ve soğuk-savaş
ortamının yarattığı yüksek konjonktür ve artan-global-talep koşullarında, kar oranlarındaki düşmeyi, emek-verimi artışları sağlayarak telafi edebilen Fordizm, 1970'lerde, artık bu işlevinde yetersiz kalmaya başlamıştı.
3 Daha sonra yeniden tırmanışa geçen ham-petrol fiyatları 2004 yılının sonlarına doğru bir ara 55 doları aşmıştır.
_b_n_e_k_U_ .. r_e_ti_m_S_i_st_e_m_i:_i_st_ih_d_a_m_a_E_t_k_is_iv_e_T_o~y_ot_a_a_·r_ne~ğ~i----------------------~•- 241
e) Özellikle mikro-elektronik alanda görülen teknolojik yenilik ve değişimler
sayesinde emek süreçlerine esneklik kazandırma imkanının artması da üretim
sürecinin değişmesini gerektiren diğer bir faktör olmuştur.
Bu saydığımız nedenlerin etkisiyle kitle üretiminin yapısında Fordizm'i ikame
edecek bir değişim ve gelişimin yaşanınası kaçınılmazdı, denilebilir.
DÖNEMLER İTİBARİYLE İŞ ORGANİZASYONU VE İSTİHDAMIN YAPISI
Piyasanın özgün Döneme özgün
Dönemler Niteliği Üretim Modeli Sorunlar İşsizlik Türü
Sınırsız talep için Fordist üretim Dönemsel Konjonktürel
standardize 1950-1960 üretim
modeli dalgalanmalar ( cyclical) işsizlik
Bilgi teknolojisi
Farklılaşmış üzerine bina
talep,sık değişen edilmiş yeni Kaliteli ve
tüketici tercih ve üretim konseptleri eğitilmiş işçilerin Friksiyonel işsizlik
1970-1980 talebi, yüksek İnsan odaklı daha iyi bir işe göreli daha yüksek
kaliteli ürünler üretim modeli kaçmaları
Tam zamanında Yapısal işsizlik, Açık ekonomi,
üretim, üretim ve Sürekli yenilik bölünmüş
1980-1990'1ar gelişen global
hizmette için pazar baskısı; (segmented) piyasalar
küreselleşme işgücü yapısı
Kaynak: http:/ /www. u ta. fı/lai tokset/tyoe lama/TO S I/ english/pirkan. html
3. ESNEK ÜRETiM SiSTEMi
1920'lerden 1970'li yıllara kadar egemen olan Fordist üretim sürecinin temel
aksaklıklarına alternatif bir çözüm getirınek için; . üretim sürecinde yeni
teknolojilerin kullanılması ve bu yeni teknolojiler sayesinde emek örgütlenme
biçiminin değişmesi, "Esnek Üretim" sisteminin temelini oluşturmuştur. Emeğin
ve teknolojinin yeniden örgütlemnesi, üretim esrrasındaki zaman kayıpları, kalite
düşüklüğüne de neden olan kısıt ve katılıkların aşılması ve işçilerin her bir üretim
bandında uzmanlaşmasından kaynaklanan işe yabancılaşma sorunlannın en aza
indirilmesi gibi gereksinimler, üretim sürecinde değişikliklere yol açmıştır.
242 .IL_ ___________________________________________ U_m_ut~Ç~a_km __ ak
21. yüzyıl dünyasında emek süreci, dikey, hiyerarşik ve merkezi örgütlenmesini, yatay, ademi-merkeziyetçi bir yapıya terk etmiştir. Bu yeni yapıda her işçi, işbölümünün belirli bir birimini oluşturan takımın veya ekibin üyesidir ve bu takımlar kendi iç disiplinlerini sağlayarak, birbirleriyle rekabet etmekte ve sanki bağımsız ünitelermiş gibi çalışınaktadırlar. Uzmanlaşan işçiler, gerek üretim anında, gerekse tasarım süreçlerinde, aksamaların ve kusurların giderilmesi, verimliliğin arttırılması gibi konularda sorumluluk üstlenmektc ve tüm sürecin bir parçası olmaktadırlar (http://www.mmo.org.tr/mmo/oda_gorusleri/otomotiv.htm).
Fordist üretimde, bant akışının sürekli kılınması, ürünlerin çok miktarda ve standardize üretimi, buna uygun sınırlı amaçlı makinelerin geliştirilmesi, işçilerin tam uzmaniaşmaya gitmesi ve sıkı bir biçimde denetimi söz konusu iken, Esnek Üretim Sistemi, düşük hacimli, değişen tüketici tercihlerine yönelik yüksek çeşitlilikteki malları üretebilmek, bir malın üretiminden diğerine geçişte ayarlama ve bekleme sürelerini kısaltmak, makineleşmenin ve aşırı uzmaniaşmanın yarattığı verim kaybını önlemek, hatalı üretim riskini azaltmak, stok kontrolü yaparak stok maliyetlerini düşüm1ek, emeği ikame eden ve emek verimliliğini artıran yeni teknolojileri kullanmak gibi unsurları içeren bir çalışma rejimidir.
HER İKİ ÜRETİM SÜRECiNİN TEMEL UNSURLAR!
Taylorizm- Fordizm Esnek Üretim
Standart üretim Ürün farklılaşması
Fiyat rekabeti Kalite rekabeti
Hareketli Montaj hattı Modül üretimi
Tek amaçlı makineler Genel amaçlı makineler
Vasıfsız İşçiler Vasıflı işçiler
Düşük iş motivasyonu Yüksek iş motivasyonu
Çatışmacı iş ilişkileri işbirliğine dayanan ilişkiler
Hiyerarşik yönetim Katılımcı yönetim
Dikey işbölümü (planlama ve uygulama Dikey iş entegrasyonu (planlama ve arasında ayrım) uygulamada işbirliği)
Dışarıdan kontrol İçeriden kendi kendine kontrol
İşçileri işyerine bağlama Ro tasyon
Makine temposuna uygunluk Montaj hattından bağımsızlık
Zaman standartları Zaman egemenliği
Bireysel çalışma Grup çalışması
Kaynak: Bozkurt,V.1997,s.37 (Aktaran Ayşen Tokol, "Yeni Teknolojiler ve Değişen Endüstri İlişkileri")
Esnek Üretim Sistemi: istihdama Etkisi ve Tayota örneği 1243
Esnek üretim sistemleri, iş ve istihdamcia esnekliği ortaya çıkartmıştır.
İstihdamdaki esneklik, değişen pazar ve istihdam şartlannda işletmelerin işgücü ihtiyacını farklı çalışma süreleri (part-time) ve şekilleri oluşturarak, çalışanların
sürekli değişen taleplerine de cevap verecek şekilde karşılayabilıne yeteneği olarak tanımlanabilir (Tarcan,2000;15). 1960'lı yılların sonunda 1970'li yılların başında gelişmiş ülkelerdeki ekonomik kriz ile daha sonraki yıllardaki artan rekabet ortamında, dinamik bir yapıya geçen talebe duyarlı-esnek olma amacı da arzüretimde esnek uygulamaları yaygınlaştırmıştır. Teknolojik alandaki hızlı değişim, üretimde bilgisayar kontrollü sistemlerin kullanılmasını yaygınlaştırmış ve işin
yapısında değişiklikler meydana getirmiştir. Öte yandan çalışanların değişik
istihdam çeşitlerine olan talepleri, esnek çalışma uygulamalarının yayılma hızını arttırmıştır (Tarcan, 2000;7).
3.1 Toyota Örneği
Esnek üretim sistemi mantığını, Toyota firmasından 20 yıl önce ilk uygulayan,
"toplam kalite yönetimi" ve "tam zamanında üretim ve dağıtım" ilkelerini
kullanmaya başlayan IBM şirketidir (http://www.willamette.edu/~fthompso
/MgmtCon/Fordism & Postfordism.html). Ancak sistemin en iyi ve kapsamlı
uygulamasını, günümüzde global düzeyde 6 milyondan fazla araç üretmekte olan,
dünyanın 3. büyük otomotiv firması Toyota gerçekleştirmiş ve 70 yıldır otomotiv
sanayine damgasını vurmuş olan bir üretim sistemine yeni bir boyut kazandırmıştır.
Daha öncede değindiğim gibi Fordizm, yüz binlerce otonun belli bir zaman
aralığında aynı tesiste seri imalatına uygun bir sistemdi. Mamulün kalitesinde
tüketicinin pek söz sahibi bulunmadığı, kalite kontrolünün daha kolay yöntemlerle
yapılabildiği bir evrenin sistemiydi. Oysa, son 30 yılda bu özelliklerin hepsi
değişikliğe uğradı; teknolojik gelişmeyle birlikte ürün yelpazesi çok genişledi;
imalatta uzmanlaşan fırma sayısı arttı. Tüketici tercihlerinin farklılaşması 100-200
binlik talep-adacıkları için tesis kurmayı yeterli kıldı. Kalite çok boyutlu karmaşık
bir kavram olmaya başladı ve basit yöntemlerle test edilemez oldu.
Yeni sisteme "Toyotaizm" denir oldu. Üretimde doğan bu sistem, zamanla
satın alma düzenine de sıçradı ve fırınalar peş peşe yeni sistemi kendi yarariarına
nasıl kullanacaklarını düşünmeye başladı. Sonuçta değişik uygulama şekilleri
ortaya çıktı. Aşağıda konuyu şematik bir yaklaşımla özet halinde sunmaya çalışacağım:
Çok Aşamalı Üretim Süreçleri ikiye ayrılır: "çekme" ve "itme" ...
244 ·~-------------------------------------------U_m_u_t~Ç_ak_m_a_k
Çekme sisteminde, bir sonraki aşamanın bir önceki aşamadan talep ettiği
işlenmekte olan ürün miktarı kendisinin o ürünleri tüketıne miktarına ve zamanına göre belirlenir. İdeal çekme sisteminde bir aşama, bir önceki aşamadan talep ettiği miktarı çektiği anda, bir önceki aşamaya yeni bir birim üretmesi için komut vem1iş olur. Bir önceki aşama, bir sonraki aşamadan talep sinyali almadığı sürece üretimini durduracak ve dolayısıyla eksik ve/veya fazla üretim gerçekleşmiş
olmayacaktır. Bu sistem, üretim esnasında fırma çalışanları arasında sıkı bir ilişkinin varlığını da zorunlu kılmaktadır (http://www.ctu.edu.vn/ coursewares/ kinbte/ qtsp hdlenglish/index ı 2 .htm).
İtme sisteminde ise her aşamanın imalat süresi hesaba katılarak bulunan bir sonraki aşamada talep edilecek tahmini miktar hesaplanır. Başka bir deyimle, itme sisteminde süreci kontrol eden, her aşamadaki tahmini envanter düzeyleridir. Darboğaz yaratılmaması için her aşamanın envanter düzeyi bir "emniyet stokunu" da içerecek şekilde tahmin edilir; bu da stok taşıma maliyetini yükseltir. Tam Zamanında Üretim sistemini uygulayan Toyota'nın üretim süreci, her aşamanın, gerektiğinde gerektiği kadar üretim yapmasını hedefleyen bir çekme sistemidir. Tam zamanında üretim ile sıfır hata , çekme sistemlerinin en önemli nitelikleridir.
Japonlar "her kötülüğün başı, biriken stoklardır" sloganından hareketle çekme sistemine şu amaçları yüklerler
a) İşlenmekte olan mamuller stokunu an aza indirınek, b) İşlenmekte olan mamuller stokundaki dalgalanmayı en aza indirerek envanter kontrolünü
kolaylaştırmak, c) Talepteki dalgalanmanın önceki aşamalara katlanarak yansımasını önlemek, d) Atölye bütününde denetimi güçlendirmek için çok odaklı karar sistemini uygulamak, d) İthalat hatalarını azaltmak.
Toyotaizm'in yukarıda da değindiğimiz gibi en önemli özelliği "Tam Anında İkmal"4 (Just In Time:JIT) prensibine dayanmasıdır. JIT, hammadde, ara-girdi veya yarı mamullerin, tam gerekli oldukları zamanda ve stoklamaya gerek kalmadan
üretim sürecine sokulmasıdır. Bütün üretim sürecinin aynı kentte ve girdi teslimatının ı-2 saatlik aralada gerçekleştirilmesini zorunlu kılan bir sistemdir. JIT sisteminin fırınalara sağladığı avantajlar şunlardır: Transit süresini kısaltır, transit
stoktan tasarnıf sağlar, kuyrukta bekleyen stoktan tasarruf sağlar, mekandan tasarruf sağlar, hatanın oluşum-anı ile fark-edilme-am arasındaki süreyi kısaltır,
ekip çalışmasına ve bilgi aktarım mekanizmasının gelişmesine imkan sağlar,
4 JIT, ilk olarak 1940'lı yıllarda Tayota'nın başkanlığıııı yapmış olan Taiiclıi Olma tarafından ortaya atılmıştır.
_ö_n_e_k_u_·r_et_im __ S_~_te_m_i_:l_st_ih_d_a_m_a_E_t_ki_si_v_e_T_o~yo_ta __ ör_n_eg~-; ________________________ 1245
kaynaklar daha iyi yönetildiği için verimlilik artışı sağlar. (www.uoguelph. ca/~dsparlin/jit.htm)
Presleme ve presli kesme/delme işlemleri oto sektörünün maliyeti en yüksek
işlemleridir. Dolayısıyla, otomobil üretiminde model sayısının azlığı ve aynı
modelden büyük-sayılarda üretim --ölçek ekonomisi-- maliyet azaltıcı bir etki yapar. Ancak değişen talep koşulları, çeşitli model ve alt modellerin üretimini zorunlu kılmış ve üretici fimıaları bu yönde zorlamıştır. Yeni modellerin üretimine başlaması ıse, makinenin, işlenen parçanın özelliklerine göre yeniden ayarianmasını gerektirir. Örneğin, 1955'de yeni model için makinelerin ortalama ayarlama süresi Tayota tesislerinde 2-4 saat arasında iken, 1970'lerde bu süre 10 dakikanın altına inmiştir. Bu müthiş kısalma, JIT sisteminin uygulanmasına zemin hazırlamıştır.
Toyota sisteminin diğer önemli bir özelliği, imalatın tekdüzeliğinden kişiyi kurtarmak amacıyla işçinin farklı üretim işlemleri için yetiştirilmesidiL Şirketle
sendika arasında uzlaşmaya dayandırılan bu uygulama, işçinin imalat süreçleri hakkındaki bilgisini genişlettiğİnden işçi imal edilen parçanın kalitesini değerlendirıne hususunda da beceri kazanmakta ve hatalı bir parçanın üretildiğini
gördüğü anda tüm üretim hattını durdum1a yetkisini kullanmaktadır. Bu sayede sıfır-hatalı mamul hedefine çok yaklaşan Toyota, işçilerin periyodik olarak yetiştirilmesi için eğitim programları düzenlemektedir.
Tayota sistemi, Fordizm'in "kitlesel üretim" kuralından uzaklaşmak mı
demektir? Hayır. Çünkü Tayota sistemi de, "küçük kümeler halinde üretim"
uygulaması içermesine rağmen, bir kitlesel üretim sistemidir. "Küçük kümeler halinde üretim," çeşitli parçaların imalat işlemleri bakımından birbirine benzeyen modellerinin çok sayıda imal edilerek piyasaya sürülınesidir. Böylece imalatta kullanılan donanımlar, iş yöntemleri ve işlem tipleri büyük ölçüde
standartlaştırılmakta (dolayısıyla, otoınatikleşmeye zemin hazırlamakta); parçaların imalatında düzen ve etkinlik sağlanınakta; JIT'in uygulanınası kolaylaşmaktadır. Tayota sisteminde bir modeller kümesinden, farklı bir kümenin imalatına geçmek için imalatta kullanılan donanımlar değiştirilerek makinelerin yeniden ayarlanması için gerekli süre, Fordist üretimdekine kıyasla çok kısadır ve bu gibi "geçiş"lere sık sık rastlanır. Her geçiş, zaman kaybına ve ek-maliyete yol açmasına rağmen, geçiş
frekansının çok yüksek olması o olayın standartlaştırılabildiğini göstermektedir. Ford sisteminde ise geçiş sıklığı azdı ve her geçiş çok daha uzun zaman alan ayarlamalar gerektirmekteydi. Dolayısıyla, Fordist sistemde Tayota sisteminde başarılabildiği gibi çok sayıda modelin aynı anda üretilip tüketici beğenisine
246 .IL_ _________________________________________ U_m_ut~Ç~a_km_a_k
sunulması mümkün değildi. Toyota sisteminde Fordist sistemde olduğu gibi tek bir modelden çok yüksek sayıda üretim yapılmasa da, bu nedenle Toyota gibi yılda 6 milyon üreten bir esnek üretim sistemine "kitlesel üretime yatkın değildir" demek yanıltıcı olur. Aksine bu tür bir esnek üretim sistemi, Fordist sistemin yapamayacağı kadar çok çeşitli modellerden aynı anda oldukça büyük sayılarda, toplamda ise Fordist sistemde gerçekleştirilebilen (ve hatta daha bile büyük) sayıda araç üretebilmektedir. Bu nedenle Toyota ve sair esnek üretim sistemleri de, bu anlamda, "kitlesel üretim" sistemleridir.
Geçiş sıklığının yüksek olması daha esnek otomatik makineler kullanılmasını gerektinniştir. Otomobilin imalat öncesi tasarımı da bu imalat şekline ayak uydurmuş, farklı modellerde kullanılabilen parça tipleri önem kazanmıştır. Zaten bütün bunlar sayesinde Toyota sistemi her tip üründe kara geçiş noktasını oldukça düşürmüştür. 1980'1er de Japon firmaları yılda, ortalama olarak, her tip modelden kabaca 120.000 oto imal ederken, Avrupa ve ABD firmaları 200.000 oto imal etmiştir. Her model için birikmiş toplam miktar 500.000 iken, diğer ülkeler için bu rakam 1.8 milyon idi(Jones,1989;27). Teknolojik gelişmeye bağlı olarak her firmanın çeşitli modelleri üretebilir hale geldiği ve farklı gelir/servet dilimierindeki tüketici beğenisinin de farklılaştığı (ya da farklılaştırıldığı) 1980'lerde, geniş bir model yelpazesine sahip olmak demek, piyasanın geniş bir kesimine hitap etmek demektir.
İş güvenliği, beyaz-yakalı/mavi-yakalı ayırırnma itibar etmemek, fabrika için çalışma gururu, atölye ortamının şirketin odağı haline getirilmesi ve tatmin edici ücret Toyota sisteminin Amerikan sistemine göre üstün taraflarıydı. Buna karşılık işçiden beklenen çabanın sınırsızlığı ve iş kazalarma karşı aşırı hassasiyet aynı sistemin en çok eleştirilen yanları olmuştur.
3.2. Modülleşfirma
20.000 civarında parçanın bir araya getirilmesini gerektiren otomobil montajı söz konusu olduğunda, tam zamanında üretim sisteminde bile bir dizi imalat ve parça sorunları yaşanınası olağandır. Otomotiv sanayini 1990'1arda en çok meşgul eden ve önümüzdeki 10 yılda da meşgul edecek olan konu, modülleştirme
eğilimidir. Modülleştirme hem Toyotaizm'in ileri aşaması olarak nitelendirilebilir, hem de platfonn-rasyonalizasyonuna giden şirketlerin yeni teknik imkanlara göre üretim şemasını yeniden düzenlemesi olarak yorumlanabilir.
1990'lı yıllardan sonra Kuzey Amerika ve Avrupa' da kendinden sıkça söz ettiren modülleşmeyi "yedek parça bütünlüğü" şeklinde tanımlayabiliriz. Örneğin
_&_n_e_k_U_ .. r_e_ti_m_S_i_st_e_m_t_l_st_m_d_a_m_a_E_t_ki_si_·v_e_T_o~y_ot_a_o_·r_ne~ğ~i----------------------~·-241
arabanın fren-sistemi çeşitli parçalardan oluşur: fren balataları, fren diskleri, hidrolik kutusu, pedallar ve çeşitli aksamlar. .. Otomotiv fırınasının yan sanayi ile anlaşarak, fren sisteminin tüm parçalarını bir bütünlük halinde sipariş etmesi, fren modülünün oluştuğunu gösterir. Aynı şekilde, otoda çelikten olan bütün parçaların veya iç döşemesinin bir yedek parça şirketine tahsis edilmesi de modülleşmedir. Çok açıktır ki, modülleşme sayesinde ana fırınanın parça uyumu gibi sorunları ve bir takım prosedür işleri azalacaktır. Bunun yanı-sıra, ana fırına, modül şirketlerinden fıyat indirimi, tam zamanında teslim, hatasız teslim, teknolojik yenilik ve özellikle ana fırınanın çıkardığı yeni modelleri takip ederek modelin yapısına göre parça üretmeyi sağlaması gibi temel nitelikleri isteyebilecektir. (http://www.just-auto.com/news/ "Modular Supply in the Automotive Industry")
3.3. Esnek Üretim Sisteminin istihdama Etkisi
3.3.1. Yeni Teknolojinin Endüstri Sektöründe istihdamı Daraltıcı Etkisi
Yeni teknolojileri kullanan esnek üretim sisteminin istihdam üzerine etkileri konusunda üç farklı görüş bulunmaktadır:
"Yeni teknolojilerin istihdam üzerinde olumlu etki göstereceğini
düşünenler, bilgi teknolojisinin istihdamı arttıracağı ve çalışma hayatının
kalitesini geliştireceği görüşündedirler. Yeni teknolojiler işsizliğe yol açsa da
yeni teknolojilerin ortaya çıkaracağı verimlilik ve refah artışı yanında
bunların fıyat veya talep üzerinde gerçekleşmesi beklenen olumlu etkileri ve
yeni ürünler, yeni pazarlar, yeni endüstriler yeni istihdam olanaklan
yaratacaktır. Bazı yazarlar ise yeni teknolojilerin işsizliğe yol açacağı
görüşündedirler ve emeğin yerine makinenin ikame edilmesinin işsizliği
arttıracağını belirtmektedirler. Bazı araştırınacılar ise iki görüşü dengelerneye
çalışmaktadırlar. Bu görüşe göre, gelişmenin etkisi bu gelişmeden yararlanan
insanların onu kullanış amaç ve tarzına bağlı olmaktadır. Bu nedenle
teknolojinin mutlaka bir yönde etki göstereceğini ifade etmek doğru
olmayacaktır. Bu yazariara göre, yeni teknolojiler istihdamı miktar ve yapı
olarak etkilemekle birlikte, teknolojik değişme ile istihdam arasında doğrudan
ilişki kurmak kolay değildir. ilişki karınaşık ve dinamik olup, toplumsal ve
ekonomik birçok değişkene bağlı bulunmaktadır. Bir taraftan yeni teknoloji
ve yayılma hızının diğer taraftan yeni teknolojilerin uygulanması sonucunda
ortaya çıkan yapısal değişikliklere karşı ekonominin uyum sağlama tarzının
ve yeteneğinin dikkate alınması gerektiği görüşündedirler" (Ayşen Tokol,
www.isguc. org/tokoll.htm ).
248 .IL-__________________________________________ U_m_u_t~Ç_ak_m_a_k
Her ne kadar üç farklı görüş bulunsa da, esnek üretim sisteminin istihdam
üzerine daraltıcı etkileri olduğu genel kabul görmüştür. Bu daraltıcı etkiler başlıklar halinde aşağıdaki gibi özetlenebilir: ( Öngen, 1 996; 34-35)
• Otomasyonun ve esnek üretim sistemi ile paralel, yaygınlaşan robotik teknolojilerin emeği ikame edici niteliği bu genel görüşü desteklemektedir. Her ne kadar uzun dönemde yeni teknolojilerle yeni ve gelişkin ürünlerin,
yeni işler ve mesleklere yol açması mümkün görülse de, kısa dönemde teknoloji ithal eden ülkeler ve özellikle sanayileşmekte olan ülkeler, yeni mikro-elektronik donanımlı teknolojilere olan taleplerini --bu ürünleri
kendileri üretmedikleri sürece-- ithalat yoluyla karşılayacaklardır.
Dolayısıyla bu ülkelerde esnek üretimin istihdamı azaltıcı etkisi kesindir. Sanayileşmekte olan ülkelerde bu teknolojileri üreten sektörler yeni istihdam olanakları yaratacaktır. Fakat bu teknolojilerin yarattığı yeni istihdam olanakları ve emek verimindeki artıştan kaynaklanan makro ekonomik etkilerin faktör gelirleri ve dolayısıyla talep üzerindeki olumlu etkilerine bağlı olarak oluşabilecek talep artışlarının istihdam üzerinde dalaylı olarak yapacağı olumlu etkilerin toplamı, söz konusu teknolojilerin kullanımından kaynaklanan istihdam daraltıcı etkilerden daha mı büyük
olur, işte bu tartışmaya açık bir sorudur.
• İşgücünün niteliği açısından ... : İleri teknolojinin üretime girınesi ile nitelikli ve değişken nitelikli (yani birden fazla niteliğe sahip) işgücüne talep artar ve niteliksiz işgücünden tasarruf sağlanır. Böylece esnek üretim sisteminin yeni işler yaratan etkisi yalnızca nitelikli işgücüne talebi arttırır, diyebiliriz. Geri kalan niteliksiz ya da yarı nitelikli işgücü olumsuz
etkilenir. Üstelik, esnek üretim ve robotik teknolojilerin kullanımı ile, zamanla, birçok iş değersizleşmekte ve buna bağlı olarak, eskiden nitelikli
kategorisine giren bazı iş-türleri niteliksiz hale gelmektedir.
• Bilgisayar-destekli otomasyon ve JIT mantığı, üreticileri, nihai montajın
yapıldığı ve nihai ürüne talebin yoğun olduğu coğrafi çevrede kümelenmeye teşvik ettiği için, üretimi, emeğin ucuz olduğu yerde yapma
dürtüsünü azaltır. Bu da, özellikle gelişmekte olan ülkelerde, istihdam azalışınaneden olmaktadır (Kaplınsky-2 ,1991;33)
• Gelişmiş ülkelerde toplam imalat sanayi açısından 1978-1990 yılları
arasındaki on iki yıl boyunca %29.9 üretim artışı sağlanmış olmasına
karşın, istihdamcia% 7.9 azalma gözlenmiştir. İstihdamcia azalma olmasına karşın, üretim artışı, teknolojik gelişme ile sağlanan, emek-
_S_n_e_k_Ü_re_t_im __ Si_st_em __ k_is_ti_hd_a_m_a_E_t_kı_si_v_e_T~oy~o_ta_o_··r_ne~ğ~i--------------------~··249
verimliliğindeki artıştan kaynaklanmaktadır (Kaya, 1998;65) Bunun gerek
k1rlar gerek reel-ücretler üzerindeki olumlu (arttırıcı) etkisi, kuşkusuz,
arzulanır bir şeydir. Fakat emek-verimindeki bu önemli artışlar,
sem1aye/emek oranındaki sıçramalı artışlara bağlı olarak oluşur.
Sermaye/emek oranındaki hızlı artışın makro-ekonomik anlamı ve imiemi
ise şudur: Yatırım (ve tasarruf) miktarı veri alınırsa, cet.par., daha az yeni
istihdam olanağı yaratılabilmektedir. İşte bu, esnek üretim sistemi, JIT ve
bilgisayar-destekli otomasyonun yaygınlaştığı gelişmiş-ülkelerin endüstri
sektöründeki istihdam daralmasının en belli başlı nedenlerinden biridir.
3.3.2. istihdamın Esnekleşmesinin Sektörel ve Cinsiyet
Dağılımı Üzerindeki Etkisi Bilgisayar destekli yeni teknolojilerle uygulama alanı genişleyen esnek üretim
sistemi, üretimin esnekleşmesinin yanı sıra işgücünün de esnekleşmesini
sağlamıştır. Bu bağlam da, yeni teknolojilerin mesleki yapı üzerindeki etkisi ile
ilgili geleneksel yaklaşımlarda tarım ve imalat sanayincieki işler ortadan kalkarken,
hizmetler sektöründeki işlerin gelişeceği kabul edilmiştir. Yeni teknolojilerle
birlikte bilgiye dayalı mesleklerin oranı artmış, yönetici, uzman ve teknik kadrolar
önem kazanmıştır. Örneğin, ABD'de imalat sektöründeki istihdam hızlı bir biçimde
azalırken, hizmet sektöründe istihdam büyük bir artış kaydetmiştir. Japonya'da
hizmet sektörü istihdamında artış, ABD kadar keskin olmasa da imalat sanayi
istihdamında gerileme ortaya çıkmıştır.
ABD'de EMEK GÜCÜNÜN YlLLARA GÖRE MESLEK
GRUPLARINA DAGILIMI (%)
1900 1930 1960 1970 1980 1990
Beyaz 17.7 29.4 42.0 47.6 52.4 57.1
Yakalılar
Mavi 35.8 39.6 37.5 36.6 31.6 26.7
Yakalılar
Hizmet 9.0 9.8 12.6 12.8 13.3 13.4
İşçileri
Çiftlik 37,5 21,2 7.9 3.0 2.7 2,8
İşçileri
2002
59.5
23.5
14.0
2.5
Kaynak: "Current Statistics of White Callar Employees" 2003 Edition,
Department for Professional Employees, AFL-CIO, Washington, D.C.USA.
250 I.L_ __________________________________________ U_m __ ut~Ç~a_km_a_k
ABD'ne benzer bir biçimde, imalat sanayi istihdamının hızla azaldığı
İngiltere'de 1965 yılında İşgücünün %32'si imalat sanayinde iken bu oran 1997'de
%18'e inmiştir. Buna karşılık 1979 yılında işgücünün %58'i hizmet sektöründe
iken, 1997'de bu oran %75 olmuştur. Buna göre, 1998'lerde İngiltere'de her dört
kişiden üçü hizmet sektöründe çalışmaktadır (Ayşen Tokol,
www.isguc.org/tokoll.htm). Toplam işgücü içinde, imalat sanayi istihdamı oranı
eğer bu düşüş trendini sürdürürse, düşüş hızı bir miktar yavaşlasa bile 2050-2060
yılları arasında söz konusu oranın gelişmiş ülkelerde %1 O civarına in eceği ileri
sürülebilir. Bu takdirde imalat sanayiinde de, daha önceki yüzyılda tarım sektörü
istihdamının payında görülene benzer bir düşüş yaşanacak demektir. Bu demektir
ki, bu yüzyılın ikinci yarısında, gelişmiş ülkelerde işgücünün sektörel dağılımı,
Tarım:%2, Endüstri: %10 ve Hizmet Sektörü: %88 gibi bir görünüm arz
edebilecekmiş izlenimi vermektedir. 18. yy fizyokratlarının kulakları çınlansın! Bu
tür bir tablonun oluşumu ve imiemleri üzerinde yorum ve spekülasyonları
futurolojistlere bırakmak gerekse de, "Gelişmiş ülkelerde, ne tür bir toplum
doğmaktadır?" sorusunun yanıtı üzerinde iktisatçıların da düşünmesi gerekir
kanısındayız.
• İşgücünün esnekleşmesi ile, Kuzey Amerika ve İskandinav ülkelerinde
kadın emek gücünün toplam istihdam içindeki oranı 1950 ile 1980'li
yıllar arasında ciddi bir artış göstermiştir. Oranlar sırasıyla %28 ve % ·
42'dir. Kanada için %21 ve 40; Norveç için %27 ve 42; İsveç için %26
ve 46; Finlandiya için %41 ve 47'dir. Yine bu ülkelerde, toplam kadın
nüfusunun içinde istihdam edilenlerin oranı 1975-1983 yılları arasında
%50'den %65'yükselmiştir (Belek,1997;88). Gelişmiş ülkelerde toplam
istihdam içinde kadın emekçilerin oranları bu rakamlara varmışken,
Türkiye'de son beş yıl içinde söz konusu oran %26 civarından %24 ve
hatta altına düşmüştür. Bunun imiemleri üzerinde de düşünmek gerekir.
Kadın emek-gücündeki artışın büyük bir kısmı hizmet sektörlerinde ki artıştan
kaynaklanmaktadır. Örneğin İngiltere'de erkeklerin %25'inin, kadınların ise
%50'sinin esnek istihdam modelleri içinde çalıştığı söylenmektedir. Japonya'da
bilişim ve elektronik iletişim hizmetlerinde kadın çalışanların oranı 1975-1985
döneminde %300 artmıştır. Erkeklerdeki artış ise% 130'dur (Belek, 1997;89).
_Es_n_e_k_U_· r_et_im_S_is_te_m_i_: _is_tih_d_a_m_a_E_t_kı_·sı_· v_e_T_o.!.,..yo_t_a_ö_rn_e.:::.ğı_· ___________ .-1 251
4. SONUÇ
Taylorİst Üretim Yapısı 1920'lerden sonra, yerini Fordist üretim yapısına bırakmıştır. Fordist üretim sistemi, üretim aşamasında yürüyen bantların
bulunduğu, uzmanıaşmanın tam anlamıyla kullanılmaya çalışıldığı, vasıfsız işçinin yeterli sayıldığı bir kitlesel üretim sistemiydi. Ancak 1 960'lı yılların sonuna gelindiğinde, değişmiş iktisadi ve teknolojik koşulların nitelediği yeni bir iktisadi
ortamda, Fordist üretim tarzının bazı sorunları ve yetersizlikleri belirginleşmeye başlamıştı. Yürüyen bant sisteminde işlevler ve parçalanmış aşamalar zamanuyumsuzluğu ve dolayısıyla zaman ve verim kaybına neden olabiliyordu. Bunun yanı-sıra, uzmanıaşmanın getirdiği işten menınuniyetsizlik, niteliksiz işgücü
kullanılması, kitlesel üretimden kaynaklanan stok maliyetleri, işlerin en küçük ayrıntısına kadar parçalanmış olması üretim ile kalite ve standart kontrolü işlerin ayrı işler olması ve ayrı-ayrı kişiler tarafından yapılması gibi nedenler, Fordist üretim sürecinin sorunlarındandı. Üstelik model değişiklikleri için gerekli makine ve pres-ayarları çok uzun zaman alabiliyor, dolayısıyla Fordist üretim tarzı, tüketici zevk ve tercihlerine göre değişiklik arz eden çok çeşitli modelleri kitlesel olarak üretme imkanına olanak tanıyamıyordu. Ayrıca, piyasaların daymaya başlaması, kitlesel üretimin getirdiği stok maliyetleri ve tam uzmanıaşmanın yarattığı ikame edilemez emek gibi unsurlar, katılıklar ve sorunlar da içeriyordu. Bu gibi nedenlere bir de 1970'lerdeki petrol şokunun karları daraltıcı etkisi eklenince, hızla gelişen yapısal değişikliklere ayak uyduramayan Fordist üretim yapısında değişim ve ikame kaçınılmazdı.
Bu koşullar altında kar oranlarında süregiden seküler düşme trendini verimlilik artışları ile dengelemekte zorlanan fırınalar, üretim organizasyonunu yenilemenin ve teknolojinin imkanlarından faydalanınanın alternatif yollarını
aramaya başladılar. Göreli hantal Fordist Üretim Sistemi yerine Esnek Üretim Sistemini ilk uygulayan Japon Tayota fırınası olmakla beraber, gelişmiş ülkelerde farklı sektörlerde de bir çok şirket benzer uygulamalara başladı. Esnek üretim sisteminde, çok fonksiyonel makineler, bilgisayar-destekli otomasyon ve robotiks, vasıflı işçiler, stok kontrolü, tam zamanında üretim ve işçinin hem kol hem de beyin gücünden aynı anda yararlanmayı sağlayan üretim organizasyonu gibi yenilikler, Fordist üretim sürecini değiştirmeye ve ikame etmeye başladı. Bütün bu gelişmeler yaşanırken, teknolojinin üretim sürecine yoğun bir şekilde girmesi, emeğin çok fonksiyonel makinelerle ikamesini de gündeme getirdi. Bu, bir yandan emek-verimliliğinde yeni ve hızlı artışlara ve dolayısıyla hem karlarda hem de bu teknolojilerce istihdam edilen vasıflı emeğin reel-ücretinde artışlara yol açarken, diğer yandan da sermaye/emek oranlarındaki hızlı yükselişler yüzünden imalat
252 -•~-------------------------------------------Um __ ut~Ç~a_km_a_k
sektöründe istihdam daralmasına neden oldu. Artık artan emek-verimliliğine
paralel olarak üretimde ve finnaların toplam kirlarında artışlar sağlansa da -özellikle gelişmekte olan ülkelerde-- imalat sektöründeki istihdamın hem yapısının değişmesi hem de toplam işgücü içindeki payının azalması kaçınılmazdı.
KAYNAKÇA
AKTAN, C. C (2004) "Toplam Kalite Yönetimi ve Türk Ekonomisine Sağlayacağı Katkılar", http://www.canaktan.org.
BAYDUR, Refik (ı996) "Çalışma Hayatında Esneklik ve İstihdama Etkileri",
İktisat Dergisi, Mayıs-Haziran, s.40-42.
BELEK, İlker (1997) Post kapitalist Paradigmalar, Sorun Yayınları, İstanbul.
D.JONES, (1989) "The Competitive Outlook for the European Auto Industry",International Journal ofVehicle Design, Mayıs.
HARVEY, David (1993) "Esneklik:Tehdit mi? Yoksa Fırsat mı?", Çev:Ayça Kurdoğlu, Toplum ve Bilim Dergisi, Bahar, s.83-93
KAPLINSKY, Raphael (ı99ı) "Teknolojik Devrim ve Uluslararası işbölümünde
Üçüncü Dünya'nın Yeri(l)" Endüstri Mühendisliği Dergisi, sayı ı ı, s.23-34
KAPLINSKY, Raphael (199ı) "Teknolojik Devrim ve Uluslararası işbölümünde
Üçüncü Dünya'nın Yeri(ll)" Endüstri Mühendisliği Dergisi, sayı ı2, s. 23-30.
KAYA, Semiha (ı998) "Esnek Üretim Organizasyonu, Çalışma Sürelerinde esne~dik ve Kısmi Süreli(Part-Tıme) Çalışma", Master Tezi, Ankara.
KONUKMAN, Aziz (2000) "Esnek Üretim Tekniklerinin Türkiye'nin Sanayileşme Stratejisi Açısından Geçerliliği", Türkiş Yılhğı, s. 363-380.
MURRAY, Robin (ı995) "Fordizm ve Post-Fordizm", Yeni Zamanlar Ayrıntı Yayınları, İstanbul.
OSTROM, Douglas, (ı999) "Unemployment İn Japan: How Serıous ıs The Problem?", Japon Economic Institute, Ocak, s. ı- ı2.
ÖNGEN, Tülin (1996)"Esneklik: Kapitalizmin Yeni Fetişi", İktisat Dergisi, Mayıs-Haziran, s. 30-39.
_B_n_e_k_Ü_re_tt_·m_S_~_t_em __ i:_~_tih_d_a_m_a_E_t_ki_si_v_e_~~oy_o_ta_a_·r_ne~ğ_i ____________________ ~l253
SANDRONE, Vincenzo (2005) "Frederick W. Taylor: Master of Scientific Management", http:/ /www.skymark.com/resources/leaders/tayl or.asp.
SW ASTI, Mitter (1993) "Innovations in W ork Organisation at Enterprise Level, Changes ın Technology and Women's Employment", Bridge Development-Gender, Rapor No:14, s. 1-23.
TAR CAN, Ertuğrul (2000) "Esnek İstihdamdaki Trend Ve işletmelerle Çalışanlar Üzerine Etkileri", Gazi Üniversitesi İ.İ.B.F. Dergisi, Kış, sayı 3, s.l-18.
TAYMAZ, Erol (1993) "Kriz ve Teknoloji", Toplum ve Bilim Dergisi, Bahar,
s.S-42.
TOKOL, Ayşen (2000) "Yeni Teknolojiler ve Değişen Endüstri İlişkileri",
Endüstri İlişkileri ve İnsan Kaynakları Dergisi, cilt 2, sayı 1.
YENTÜRK, Nurhan (1993) "Post-Fordist Gelişmeler ve Dünya İktisadi İşbölümünün Geleceği", Toplum ve Bilim Dergisi, Bahar, s.42-58.
http://www.ctu.edu.vn "Basic element of JIT"
http://www.dpeatlcio.org ""Current Statistics of White Collar Employees" 2003 Edition, Department for Professional Employees, AFL-CIO, Washington, D.C.USA.
http://www.just-auto.com "Modular Supply in The Automotive Industry"
www.isguc.org /
http://www.mmo.org.tr. "Otomotiv ve Yan Sanayiinde Yaşanan Gelişmeler"
http://www.uoguelph.ca/ "Just-in-Time-Production"
http://www.uta.fi/ "Work, Work Organization, Labour Market And Employment Policy"
http:// www.wifo.ac.at/ "Fordism, Flexibility and Tayota Paradigm Failure in The
Theory ofLean Enterprise and J-Forın Production".