190

Trudi Canavan - Çırak İlk Yıl

Embed Size (px)

DESCRIPTION

Kara Büyücü Cilt3

Citation preview

Page 1: Trudi Canavan - Çırak İlk Yıl
Page 2: Trudi Canavan - Çırak İlk Yıl

Trudi Canavan Kara Büyücü Cilt3 Çırak İlk Yıl KİTAP BİR 1. bölüm Kabul Seremonisi Her yaz birkaç hafta boyunca, Kyralia gökleri sert bir maviye boyanır

ve güneş ışınları ülkeyi amansızca ka-vururdu. İmardin şehrinde sokaklar tozluydu ve gemi direkleri, limandaki sıcak siste acı ile kıvranıyor gibi görünüyorlardı. İmardin sakinleri evlerine serinlemeye ve soğuk içkilerini yudumlamaya çekilmişlerdi. Bu, varoşun zorlu kesimlerinde inanılmaz miktarlarda bol tüketildiği anlamına geliyordu.

Ama Kyralia'nın Büyücüler Loncası'nda bu kavurucu günler, aynı zamanda önemli bir olayın; yaz ortası çırak alımı yemin töreninin yaklaştığının da habercisiydi...

Sonea yüzünü buruşturarak elbisesinin yakasını çekiştirdi. Lonca'da yaşadığı süre boyunca giydiği basit ama iyi yapılmış rahat giysileri giymeyi tercih etse de Rothen, Kabul Seremonisi için daha gösterişli bir şeyler giymesi konusunda ısrar etmişti.

Rothen kıkırdadı. "Endişelenme Sonea! Her şey çabucak bitecek ve yakında Cüppe giyeceksin. Ki ondan da çabucak sıkılacağına eminim ama..."

"Endişelenmiyorum," dedi Sonea sinirli bir şekilde. Gözleri muziplikle parlayan Rothen, "Gerçekten mi? Birazcık da olsa

gergin hissetmiyor musun?" dedi. "En azından geçen seneki Duruşma gibi değil. O daha zorluydu" 7 Trudi Canavan "Zorlu muydu?" Rothen'in kaşları kalktı. "Gerginsin Sonea. Haftalardır

bir an bile rahat bırakmadın kendini" Sonea kızgınlıkla içini çekti. Rothen, beş ay önce kendisinin

gardiyanlığını aldığı duruşmadan beri, Aka-demi'ye girmeden önce bütün çırakların almış olması gereken eğitimi veriyordu. Kitapların çoğunu

Page 3: Trudi Canavan - Çırak İlk Yıl

yardım almadan okuyabiliyordu ve Rothen'in "idare edecek kadar" dediği oranda yazabiliyordu da. Matematiği anlaması biraz zor olsa da tarih derslerindeki başarısı tek kelime ile büyüleyiciydi.

Geçen aylar boyunca ne zaman varoş argosu kullansa, Rothen onu uyarıp -güçlü bir Kyralia Evi leydisi gibi telaffuz edene kadar- kelimeleri tekrarlatmıştı. Ona, geçmişi konusunda çırakların kendisi kadar anlayışlı olmayacağını söylemişti; her konuştuğunda, geldiği yeri hatırlatıp dikkat çekerse, işleri kendisi için daha da zorlaştıracağı konusunda uyarmıştı. Kabul Seremonisi' nde bu elbiseyi giymesi için de aynı mantığı öne sürerek ikna etmişti onu. Ve her ne kadar Rothen'in haklı olduğunu bilse de, Sonea kendini pek rahat hissetmiyordu.

Akademi'nin önüne geldiklerinde at arabalarından oluşan bir çember gördüler. Her aracın yanında bir grup ciddi giyimli hizmetkar duruyordu. Giysileri hizmet ettikleri Evler'in rengindeydi. Rothen'i görünce eğilip selam verdiler.

Sonea arabalara baktığında midesinin burkulduğunu hissetti. Daha önce de bu tarz araçlar görmüştü ama bu kadarını bir arada ilk kez görüyordu. Her biri güzelce cilalanmış ahşaptan yapılmıştı ve üzerlerine karışık desenler boyanmış ya da işlenmişti. Her kapının ortasında hangi Ev'e ait olduklarını gösteren kare desenler, Ev armaları vardı, imardin'deki en etkili Evler'den bazıları olan Paren, Aran, Dillan ve Sarıl Evlerinin armalarını

8 Çırak - ilk Yıl 9 tanıdı. Bu Ev'lerin oğulları ve kızları onun sınıf arkadaşları olacaktı. Bu düşünce ile midesi ağzına geldi. Kendisi hakkında ne

düşüneceklerdi? Büyük Evler'in dışından Lonca'ya katılan ilk Kyralialı... En kötü ihtimalle bazıları geçen sene Lonca'ya girmesini engellemeye çalışan büyücü Fergun'un görüşünü paylaşacaklardı. Fergun, Lonca'ya sadece Evler'den gelenlerin girme hakkı olduğuna inanıyordu. Cery'yi kaçırarak Sonea'ya planlarına göre hareket etmesi konusunda şantaj yapmıştı. Bu sayede, Lonca'ya alt seviyeden gelen Kyralialılar'ın ahlak kurallarından bihaber olduklarını ve kendilerine büyü öğretilmesini hak etmediklerini gösterecekti.

Ama Fergun'un yaptıkları ortaya çıkmış ve uzak bir bölgeye gönderilmişti. Bu, arkadaşını öldürmeye çalışmış birine verilebilecek uygun bir ceza gibi gelmiyordu Sonea'ya; bu cezanın benzer bir şeyi denemeye çalışabilecek kişileri nasıl caydıracağını anlayamıyordu.

Kimi çırakların da tıpkı Rothen gibi, bir zamanlar varoşlarda yaşamış ve çalışmış olmasını umursamayacağını umuyordu. Lonca'ya katılan diğer ırkların bazıları, alt seviyeden bir kızı daha rahat kabüllenebilirdi. Vindolular arkadaş canlısı insanlardı; en azından varoşlardan alışkın olduğu bağlar ve bahçelerde çalışmak için imardin'e gelmiş olanlar öyleydi. Söylendiğine göre Lan'de sınıf farkı yoktu. Kabileler halinde

Page 4: Trudi Canavan - Çırak İlk Yıl

yaşıyorlardı ve erkekler ile kadınlar, kendi toplumlarında cesaret, kurnazlık ve bilgelik sınavlarından geçerek yükseliyor-lardı. Onların topluma bakış açısına göre, kendisinin nasıl bir konumda olduğunu tahmin edemiyordu.

Rothen'e bakınca kendisi için katlandığı onca sıkıntıyı hatırladı ve içini bir kez daha ona karşı hissettiği

Trudi Canavan sevgi ve minnettarlık duyguları sardı. Bir zamanlar bir büyücüye

bağlılık hissetmenin olabilecek en kötü şey olduğunu düşünürdü... Bir zamanlar Lonca'dan nefret ediyordu... Hatta güçleri ilk kez, bir büyücüye öfkeyle fırlattığı taşta ortaya çıkmıştı. Sonra, Lonca kendisini aramaya başladığında, onu öldüreceklerinden o kadar emindi ki Hırsızlar'dan yardım istemişti ki Hırsızlar'ın bu tarz iyilikler için ücreti her zaman oldukça yüksekti.

Güçleri kontrol edilemeyecek noktaya ulaştığında, büyücüler, Hırsızlar'ı onu kendi gözetimlerine vermeleri konusunda ikna etmişlerdi. Onu Rothen yakalamış, sonrasında da eğitmeni olmuştu. Ona, büyücülerin çoğunun varoşluların sandıkları gibi zalim, bencil canavarlar olmadıklarını göstermişti.

Akademi'nin açık duran kapılarının yanlarında ikişer muhafız bulunmaktaydı. Burada bulunmaları formaliteydi ve sadece önemli konuklar beklendiği zaman ortada olurlardı. Dik duruşlarını hiç bozmadan, Rothen, Sonea'yı Giriş Salonu'na götürürken ona selam verdiler.

Daha önce birkaç kez görmüş olmasına rağmen Salon hâlâ Sonea'yı büyülüyordu. Yerden binlerce inanılmaz derecede ince cam benzeri teller çıkıyor ve üst seviyelere doğru spiraller halinde zarifçe yükselen merdivenleri destekliyorlardı. Beyaz mermer iplikçikler merdivenlerin ve tırabzanların arasından sanki bir sarmaşık gibi tırmanıyordu. Bir insanın ağırlığını taşımak için fazla ince gözüküyorlardı ve eğer büyü ile desteklenmiş olmasalardı büyük bir ihtimalle taşıyamazlardı da.

Merdivenleri geçtikten sonra kısa bir koridora girdiler. Buradan sonra, Büyük Salon olarak bilinen devasa bir odanın içinde kalarak korunmuş, kaba gri bir bina olan Ana Salon bulunmaktaydı. Ana Salon'un kapılarının dışında birkaç kişi duruyordu ve Sonea onları görünce

10 Çırak - ilk Yıl ağzının kuruduğunu hissetti. Kadınlar ve erkekler kimin geldiğini

görmek için döndüler. Rothen'i gördüklerinde gözleri ilgi ile parladı. Aralarındaki büyücüler hafifçe başlarını eğdiler. Diğerleri eğilerek selam verdiler.

Büyük Salon'a girdiklerinde Rothen, Sonea'yı küçük bir gruba doğru götürdü. Sonea, yaz sıcağına rağmen büyücüler dışında herkesin kat kat zengin giysilere bürünmüş olduğunu fark etti. Kadınlar birçok ayrıntıya sahip elbiselere sarmışlardı kendilerini. Erkekler ise kollarında armalar işlenmiş uzun ceketler giyiyorlardı. Daha dikkatli baktığında nefesi

Page 5: Trudi Canavan - Çırak İlk Yıl

kesildi. Her dikiş; parıltılı, minik kırmızı, yeşil veya mavi minik taşlarla yapılmıştı. Uzun ceketlerin düğmelerinin yerinde kocaman değerli taşlar vardı. Değerli metallerden yapılma zincirler boyunları ve bilekleri süslüyor, eldivenli ellerde mücevherler parlıyordu. *

Adamlardan birinin uzun ceketine bakınca profesyonel bir hırsızın o düğmeleri çalmasının ne kadar kolay olacağını fark etti. Varoşlarda bu iş için hazırlanmış özel makas benzeri bıçaklar vardı. Bütün gereken "kazayla" olan bir çarpışma, bir özür ve hızlıca uzaklaşmak idi. Adam soyulduğunu tahminen eve gidene kadar fark etmezdi bile. Ve şu kadının bileziği...

Sonea kafasını salladı. Eğer tek düşündüğüm onların ne kadar kolay soyulabilecekleri olursa bu insanlarla nasıl arkadaşlık kurabilirim kR Ama yine de gülümsemesine engel olmadı. Yankesiciliği ve kilit açmayı -Cery dışında- bütün çocukluk arkadaşları kadar. bilirdi ve Jonna teyzesi her ne kadar kendisini hırsızlığın yanlış olduğuna ikna etmiş olsa da yeteneklerini unutmuş değildi.

Cesaretini toplayarak genç yabancılara baktığında yüzlerden birçoğu hızla başka yönlere döndü. "Acaba

11 Trudi Canavan ne görmeyi bekliyorlardı?" diye düşündü alayla. Aptalca sırıtan dilenci

bir kız mı? Çalışmaktan beli bükülmüş kaba bir işçi mi? Süslü bir fahişe mi?

Hiçbiri dönüp ona bakmadığı için onları rahatlıkla inceleyebiliyordu. Ailelerden sadece ikisinde Kyralialı-lara özgü siyah saç ve soluk ten vardı. Annelerden biri yeşil Şifacı cüppelerine bürünmüştü. Bir diğeri, bakışları salonun parıldayan camdan tavanına dalmış ince bir kızın elini tutuyordu.

Kısa boyları ve kızıl saçları ile tipik birer Elyneli olan üç aile beraber ayrı bir köşede duruyor, kendi aralarında sohbet ediyorlardı. Birden salonda bir kahkaha yankılandı.

Bir çift koyu tenli Lonmarlı sessizce bekliyorlardı. Babanın mor Simyacı cüppesinde Manga dininin tılsımları asılıydı. Hem babanın hem de oğlunun kafası tıraşlıydı. Başka bir çift Lonmarlı ise ailelerin uzağında bir köşede duruyordu. Bu babanın da üzerinde cübbe vardı fakat Savaşçıların giydiği.kırmızı cüppeydi. Ve üzerinde hiçbir tılsım ya da takı yoktu.

Koridorun orada Vindolu bir aile dolanmaktaydı. Baba zengin giyimli olsa da diğerlerine attığı kaçamak bakışlar burada bulunmaktan rahatsız olduğunu ele veriyordu. Oğlan tıknazdı, kahverengi teni sanki hastaymış gibi sararmıştı.

Çocuğun annesi elini çocuğun omzuna koyduğunda Sonea'nın aklına teyzesi Jonna ve eniştesi Ranel gelince tanıdık bir hayal kırıklığı hissetti. Sonea'nın anne babası öldükten sonra ona bakmış ve tek ailesi de olsalar, Lonca'dan o kadar çekmiyorlardı ki onu ziyarete gelememişlerdi. Onlardan Kabul Seremonisine gelmelerini istediğinde yeni doğmuş

Page 6: Trudi Canavan - Çırak İlk Yıl

çocuklarını kimseye bırakamayacaklarını ve böyle önemli bir törende ağlayan bir

12 Çırak - ilk Yıl bebeğin uygun olmayacağını söyleyerek reddetmişlerdi. Koridorda ayak sesleri yankılandı ve Sonea döndüğünde dikkat çekici

bir biçimde giyinmiş üç Kyralialının ziyaretçilere katıldığını gördü. Çocuk gözlerini kendini beğenmiş bir biçimde odada gezdirdi. Odayı incelerken Rothen'i gördü, sonra gözleri hemen Sonea'ya kaydı.

Çocuk doğrudan Sonea'nın gözlerine baktı ve dudakları dostça bir gülümseme ile kıvrıldı. Şaşıran Sonea karşılık olarak gülümsemeye başlamıştı ki çocuğun ifadesi küçümsemeye dönüştü.

Sonea dehşet içinde bakakaldı. Çocuk umursamazca diğer tarafa döndü. Ama bunu, yüzündeki kendini beğenmiş gülümsemeyi, Sonea'nın rahatlıkla fark edebileceği kadar yavaş yaptı. Sonea, çocuk ilgisini diğer insanlara çevirirken kaşlarını çattı.

Diğer Kyralialı çocukla birbirilerini tanıyorlardı anlaşılan ve birbirilerine dostça göz kırptılar. Çocuk, kızlara göz kamaştırıcı gülümsemeler bahşetti. Kyralialı zayıf kız bu gülümsemeye açık bir hor görüyle karşılık vermesine rağmen gözleri, çocuk arkasını döndükten sonra uzunca bir süre onun üzerinde oyalandı. Diğer kişiler kibar selamlar aldılar.

Yüksek metalik bir ses bu sosyal oyunu böldü. Bütün başlar Ana Salon'a döndü. Uzun, gergin bir sessizlik oluştu ve devasa kapılar dışa doğru açılmaya başladığında ortamı heyecanlı fısıltılar kapladı. Aralık büyüdükçe Salon'dan dışarı, o tanıdık altın rengi ışık yayılmaya başladı. Işık, tavanın hemen altında süzülen yüzlerce minik büyülü küreden geliyordu. Ahşap ve cilanın sıcak kokusu onları karşılamak için dışarıya süzüldü.

Tutulan solukları duyan Sonea, döndüğünde ziyaretçilerin çoğunun Salon'a hayranlıkla baktığını gördü.

Trudi Canavan Yeni çırakların ve yetişkinlerin bazılarının Ana Salon'u daha önce

görmemiş olduğunu fark edince gülümsedi. Öncesinde sadece büyücüler ve -kimilerinin önceki çocuklarının seremonileri için- bazı yetişkinler burada bulunmuştu. Bir de kendisi...

Buraya en son ziyaretini hatırlayınca durgunlaştı. Yüce Lord, Cery'yi Fergun'un elinden kurtarıp Ana Salon'a getirmişti. Cery için bu durum aynı zamanda bir hayalinin gerçekleşmesi anlamına da geliyordu. Cery şehirdeki bütün önemli binaları hayatında bir kez de olsa göreceğine söz vermişti. Alt seviyeden bir sokak veledi olması bu hayali gerçekleştirmesini daha da zorlaştırıyordu.

Ama Cery, küçükken beraber takıldığı maceracı çocuk ya da Lonca'dan bu kadar uzun bir süre kaçmasına yardım eden haşarı genç değildi artık. Onu her ziyarete geldiğinde veya varoşlarda buluştuklarında daha olgun ve sorumluluk sahibi gözüküyordu. Ona bütün bu zamanda neler

Page 7: Trudi Canavan - Çırak İlk Yıl

yaptığını ya da hâlâ Hırsızlar için çalışıp çalışmadığını sorduğunda kurnazca gülümseyip konuyu değiştiriyordu.

Ama mutlu gözüküyordu. Ve eğer hırsızlar için çalışıyorsa, belki de bilmemesi, kendisi için daha iyi olurdu.

Ana Salon'un kapılarına, içeriden cübbeli bir siluet yaklaştı. Sonea, Yönetici'nin yardımcısı olan Lord Osen'i tanıdı. Lord Osen bir elini kaldırıp boğazını temizledi.

"Lonca hepinize hoş geldiniz diyor" dedi. "Kabul Seremonisi birazdan başlayacak. Yeni çıraklar tek sıra halinde dizilebilir mi lütfen? Önce onlar girecek. Aileler onların ardından girip ilk kattaki koltuklara oturacaklar."

Diğer çıraklar acele ederken Sonea bir elin omzuna dokunduğunu hissetti. Döndüğünde Rothen'i gördü.

"Endişelenme. Fazla uzun sürmeyecek" diye güvence 14 Çırak - ilk Yıl verdi Rothen. Sonea gülümsedi. "Ben endişeli değilim Rothen." "Haaa!" omzunu hafifçe ittirdi. "İlerle o zaman. Onları bekletme..." Kapıların önünde küçük bir kalabalık oluşmuştu. Lord Osen'in dudakları

ince bir çizgi halini aldı "Sıra oluşturun lütfen" Yeni çıraklar sıra oluştururken Lord Osen, Sonea'ya baktı.

Dudaklarından küçük bir gülümseme geçti ve Sonea hafifçe başını eğdi. Sonea sıranın sonuna bir oğlanın arkasına geçti. Sol tarafından gelen hafif bir tıslama dikkatini çekti.

"En azından yerini biliyor" diye mırıldandı bir ses. Sonea başını hafifçe çevirdiğinde yakınlarında duran iki Kyralialı kadın gördü.

"Bu o varoş kızı, değil mi?" "Evet" diye yanıtladı ilki. "Bina'ya ondan uzak durmasını söyledim. Tatlı

kızımın çirkin alışkanlıklar ya da hastalık kapmasını istemiyorum." Sonea ilerlemek zorunda olduğu için ikinci kadının yanıtını duyamadı.

Elini göğsüne koyduğunda kalbinin çok hızlı attığını fark etti. Alış artık bunlara, dedi kendine, bunlarla sık sık karşılaşacaksın. Geriye dönüp Rothen'e bakma arzusunu bastıran Sonea; omuzlarını dikleştirdi ve diğerlerini, salonun ortasına giden koltukların arasındaki uzun koridorda takip etti.

Kapılardan geçtikten sonra Ana Salon'un yüksek duvarları ile çevrelendiler. Lonca'da ve şehirde yaşayan bütün büyücüler burada olmasına rağmen, her iki taraftaki koltukların yarısından azı doluydu. Sol tarafına baktığında, yaşlı bir büyücünün soğuk bakışları ile karşılaştı. Büyücünün kaşları çatılmıştı ve doğrudan gözlerinin içine bakıyordu.

15 Trudi Canavan Bakışlarını tekrar yere çeviren Sonea yüzünün yandığını hissetti.

Ellerinin titrediğini hissedince kendi kendine kızdı. Yaşlı bir adamın bakışları yüzünden titreyecek miydi? Yüzünü sakin ve ifadesiz olduğunu

Page 8: Trudi Canavan - Çırak İlk Yıl

düşündüğü bir hale getirip gözlerinin yüzlerin üzerinden kaymasına izin verdi...

...ve dizlerinden bütün güç çekilirken neredeyse yere yığılıyordu. Salondaki bütün büyücüler ona bakıyor gibi görünüyorlardı. Zorlukla yutkunarak gözlerini, önündeki oğlanın sırtına sabitledi.

Yeni çıraklar sıraların arasındaki koridorun sonuna geldiklerinde, Osen ilk çırağı sağa ikincisini de sola doğru gönderdi ve çıraklar, salonun enine doğru bir çizgi haline gelene kadar buna devam etti. Kendini bu sıranın ortasında bulan Sonea, Osen ile karşı karşıya kaldı. Osen sessizce durup Sonea'nın arkasındaki etkinliği izliyordu. Sonea ayak seslerini ve takıların şıngırtısını duyabiliyordu. Bu da ailelerin arkalarındaki sıralara yerleştiği anlamına geliyordu. Salon sessizleş-tiğinde, Osen dönüp Ana Salon'un ön tarafında sıralanmış koltuklarda oturan Yüksek Büyücüler'i selamladı.

"Akademi'ye, yaz dönemi çıraklarını takdim ediyorum." "Aşağıda tanıdığım biri olunca çok daha ilginç oluyormuş." dedi Dannyl,

Rothen yanındaki koltuğa otururken. Rothen arkadaşına döndü. "Ama geçen sene yeni çırakların arasında

yeğenin vardı." Dannyl omzunu silkti. "Onu hâlâ pek tanımıyorum. Ama Sonea'yı

tanıyorum." Memnun olan Rothen seremoniyi izlemeye döndü. Dannyl istediğinde

çok çekici olabilmesine karşın kolay kolay arkadaş edinemezdi. Bu aslında Dannyl henüz bir

16 Çırak - İlk Yıl 1 7 çırakken gerçekleşmiş bir olay yüzündendi. Kendinden büyük bir

erkeğe karşı "uygunsuz" bir ilgisi olması ile suçlanan Dannyl hem çırakların hem de büyücülerin alaycı spekülasyonlarına katlanmak zorunda kalmıştı. Onunla dalga geçilmiş ve ondan uzak durmuşlardı. Rothen'in düşüncesine göre şu anda bile çok fazla kişiye güvenmiyor ve arkadaşlık kurmuyordu.

Yıllardır Dannyl'in tek yakın arkadaşı Rothen'di. Rothen bir öğretmen olarak Dannyl'i hep sınıftaki gelecek vadeden öğrencilerden biri olarak görmüştü. Bu dedikodu ve skandalin Dannyl üzerindeki kötü etkisini görünce onun gardiyanlığını almaya karar vermişti. Biraz cesaretlendirme ve bolca sabırla, Dannyl'in kıvrak zekasını, dedikodular ve intikam şakalarından tekrar büyü ve bilgiye çevirebilmişti.

Bazı büyücüler Rothen'in "Dannyl'i düzeltebileceğinden" şüphe ettiklerini söylemişlerdi. Rothen bunu başarmış hatta Dannyl, Elyne'in Lonca İkinci Büyükelçisi olmuştu. Sonea'ya baktığında bir gün onunda kendini böyle gururlandırıp gururlandırmayacağını merak etti.

Dannyl öne doğru eğildi. "Sonea ile kıyaslandığında hepsi küçük birer çocuk gibi kalıyorlar, değil mi?"

Page 9: Trudi Canavan - Çırak İlk Yıl

Diğer oğlan ve kızlara bakan Rothen omzunu silkti. "Yaşlarını tam olarak bilemiyorum ama ortalama başlangıç yaşı on beş. O ise on yedi yaşında. Bir iki yıl pek bir şey değiştirmez."

"Bence değiştirir," diye mırıldandı Dannyl, "ama umarım onun yararına değiştirir."

Aşağıda, Lord Osen yavaşça Akademi'ye katılacaklar arasında her genç kız veya erkeğin, ülkesindeki geleneklere uygun olarak isimlerini ve unvanlarını ilan ediyordu.

"Genard ailesinden Alend." Osen iki adım attı. "Kano Trudi Canavan ailesinden Temo, Gemiyapımcıları Loncası." Bir adım daha... "Sonea!" Osen bir an durakladı sonra devam etti. Osen diğer adı ilan ederken

Rothen'in içini bir kez daha Sonea'ya karşı duyduğu sempati sardı. Bir unvan veya Ev ismi olmaması onu açıkça dışlanmış olarak ilan etmek gibiydi. Ama yapılabilecek bir şey yoktu.

"Paren Evi, VVinar ailesinden Regin." Osen son çocuğa gelmişti. "Bu Garrel'in yeğeni, değil mi?" diye sordu Dannyl. "Evet." "Ailesinin, geçen kış başlayan sınıfa, dersler başladıktan üç ay sonra

katılıp katılamayacağını sormuş diye duydum." "Garip... Neden böyle bir şey yapmışlar ki?" "Bilmiyorum." Dannyl omzunu silkti. "O kadarını duyamadım." "Yine casusluk mu yapıyordun?" "Ben casusluk yapmam, Rothen. Ben dinlerim." Rothen başını salladı. Ç/ra/r-Dannyl'i intikam şakaları yapmaktan

vazgeçirebilmişti; ama Büyücü-Dannyl'i dedikoduları toplama huyundan vazgeçirememişti. "Sen gittiğinde ne yapacağım bilmiyorum. Kim bana Lonca'nın küçük söylentilerini anlatacak?"

"Sadece kulaklarını biraz açmalısın," diye yanıtladı Dannyl. "Bazen Yüksek Büyücüler'in seni daha fazla 'dinle-yemeyesin' diye

uzağa gönderdiklerini düşünüyorum." Dannyl gülümsedi. "Ah... ama Kyralia'da ne olduğunu öğrenmenin en

iyi yolunun bir süre Elyne'de dedikoduları dinlemek olduğunu söylüyorlar."

Yankılanan ayak sesleri ilgilerini tekrar salona çekti. Akademi Müdürü Jerrik, Yüksek Büyücüler'in bulunduğu

18 Çırak - ilk Yıl bölümde ayağa kalktı ve ön taraftaki merdivenlerden inmeye başladı.

Salonun ortasında durdu, yeni çırakları gözleri ile taradı. Yüzünde her zamanki ekşi ifade ile onaylamaz kaş çatış vardı.

"Bugün her biriniz, Kyralia Lonca'sının bir büyücüsü olmak için ilk adımı atıyorsunuz!." diye başlayan sesi sertti. "Bir çırak olarak sizden, Akademimin kurallarına uymanız bekleniyor. Bu kurallar, Müttefik Ülkeler'i bağlayan anlaşmalarla, bütün yöneticiler tarafından uygun bulunan ve yine bütün büyücüler tarafından uyulması beklenen

Page 10: Trudi Canavan - Çırak İlk Yıl

kurallardır. Mezun olmasanız bile yine de bunlara uymanız beklenmektedir." Bir an durakladı, dikkatle yeni çıraklara bakıyordu. "Lonca'ya katılmak için bir yemin etmelisiniz ve bu yemin dört bölümden oluşmaktadır."

"İlk olarak; Müttefik Ülkeler'i veya kendinizi savunmak dışında hiçbir zaman hiçbir erkek ya da kadına zarar vermeyeceğinize yemin etmelisiniz. Bu her sınıftan, mevkiden, mesleki statüden ve yaştan kişileri kapsamaktadır. Geçmişte başlamış her kan davası, kişisel veya politik sebeplerden başlamış kavgalar bugün, burada biter.

"İkinci olarak; Lonca'nın kurallarına uymaya yemin etmelisiniz. Eğer bu kuralları bilmiyor iseniz ilk işiniz bunları öğrenmek olmalı. Bilgisizlik mazeret olarak kabul edilmeyecektir.

"Üçüncü olarak; bir büyücüden gelen her tür emre, bu emir bir yasayı çiğnemek anlamına gelmediği sürece itaat etmeye yemin etmelisiniz. Bu konuda biraz esnek davranıyoruz. Ahlaki olarak yanlış bulduğunuz veya inancınız ya da geleneklerinize ters düşen emirlere uymak zorunda değilsiniz. Ama sakın ne kadar esnek olabileceğimize kendiniz karar vermeye kalkmayın. Böyle

19 Trudi Canavan bir durumda konuyu bize getirin ve bu durumla, uygun bir şekilde

beraberce ilgilenelim." "Ve son olarak; bir büyücü size söylemediği sürece büyü

kullanmamaya yemin etmelisiniz. Bu, sizin sağlığınız içindir. Öğretmeniniz veya gardiyanınız size özellikle izin vermediği sürece yanınızda sizi denetleyecek biri olmadan asla büyü yapmayın."

Jerrik durakladı, takip eden sessizlik her zamanki koltukta kımıldanma ve ayak sürüme seslerinden yoksundu. Kaşları anlamlı bir şekilde kalktı ve omuzlarını dikleştirdi.

"Geleneklerin de belirttiği gibi her hangi bir Lonca büyücüsü, Akademi'deki eğitimi boyunca kılavuzluk etmek için bir öğrencinin gardiyanlığını talep edebilir." Arkasındaki sıralara döndü. "Yüce Lord Akkarin, bu yeni çıraklardan herhangi birinin gardiyanlığını talep ediyor musunuz?"

"Etmiyorum."diye cevap verdi soğuk, karanlık bir ses. Jerrik aynı soruyu diğer Yüksek büyücülere tekrarlarken, Rothen,

Loncamın siyah cübbeli liderine baktı. Kyralialıların çoğu gibi Akkarin de uzun boylu ve zayıftı. Köşeli yüzü eski-moda bir şekilde uzun ve ensesinde toplanmış saçları ile daha da belirgin hale geliyordu.

Akkarin'in ifadesi seremoniyi izlerken her zamanki gibi soğuktu. Şimdiye kadar bir çırağın eğitimine kılavuzluk etme konusuna hiç ilgi göstermemişti ve aileler çocuklarının Lonca liderinin favorisi olması umudunu uzun süre önce bırakmışlardı.

Akkarin çok genç bir Yüce Lord olmasına rağmen en tutucu ve nüfuzlu büyücülerin bile saygısını kazanmıştı. Yetenekli, bilgili ve zekiydi; fakat

Page 11: Trudi Canavan - Çırak İlk Yıl

bu kadar kişinin ona korkuyla karışık saygı duymasının asıl sebebi büyüsel gücüydü. Gücü o kadar fazlaydı ki bazıları gücünün

20 Çırak - ilk Yıl Lonca'nın kalanının toplamından fazla olduğunu söylüyordu. Ama Sonea sayesinde Rothen, Yüce Lord'un gücünün gerçek kaynağını

bilen iki büyücüden biriydi. Hırsızlar Sonea'yı Lonca'ya vermeden önce o ve hır-sız-arkadaşı Cery

bir gece gizlice Lonca'ya girmişlerdi. Büyücüleri büyü yaparken izleyerek, Sonea'nın güçlerini kontrol etmeyi öğrenmesini ummuşlardı. Sonea bunun yerine Yüce Lord'un garip bir ritüeline tanık olmuştu. Ne gördüğünü anlamamıştı; fakat Yönetici Lorlen, Fergun' un suçlarını kanıtlamak için Sonea'ya gerçek-okuma yaptığında o geceye ait olan anıyı görmüş ve ritüeli tanımıştı.

Lonca'nın lideri Yüce Lord Akkarin, kara büyü yapıyordu. Sıradan büyücüler kara büyü hakkında, yasak olduğu dışında hiçbir şey

bilmezlerdi. Yüksek büyücüler ise onu tanıyacak kadar bilirlerdi ancak. Kara büyünün nasıl yapılacağını bilmek bile bir suç kabul edilirdi. Sonea'nın Lorlen ile olan iletişiminden dolayı Rothen biliyordu ki kara büyü; bir büyücünün kendini güçlendirmek için diğer insanlardan güç çekmesini olanaklı kılıyordu. Eğer bütün gücü alınırsa kurban ölüyordu.

Rothen, en yakın arkadaşının kara büyüyü sadece biliyor değil aynı zamanda kullanıyor da olduğunu öğrenmenin Lorlen'i ne kadar üzdüğünü tahmin dahi edemiyordu. Tam anlamıyla bir şok olmalıydı. Lorlen aynı zamanda, Akkarin'in sırrını açıklamanın hem Lonca'yı hem de şehri büyük bir tehlikeye atacağını fark etmişti. I ğer Akkarin savaşmaya karar verirse kolayca kazanabilirdi, hatta öldürdüğü her kişi onu daha da güçlü yapardı. Bu sebeple Lorlen, Sonea ve Rothen bildiklerini mi olarak saklamak zorundaydılar. Rothen, Lorlen için

21 Trudi Canavan 22 bu bilgilerle Akkarin'e hâlâ yakın arkadaşmışlar gibi davranmasının ne

kadar zor olacağını düşündü. Bu bilgiye rağmen Sonea, Lonca'ya katılmayı kabul etmişti. Bu ilk

başta Rothen'i oldukça şaşırtmıştı; ama Sonea Lonca'dan ayrılırsa, kanunun, Lonca'ya katılmayan bütün büyücüler için emrettiği üzere, güçlerinin bağlanacağını ve bunun, onu Yüce Lord için çok uygun bir güç kaynağı halene getireceğini belirtmişti. Büyüde güçlü ama kendini korumak için onu kullanamayacak durumda... Rothen ürperdi. En azından Sonea, Lonca içinde garip bir şekilde ölürse çok dikkat çekerdi.

Buna rağmen kızın, Lonca'nın kalbinde yer alanı bilerek burada kalma kararı alması çok cesur bir karardı. Müttefik Ülkelerin en zengin ailelerinin kız ve oğulları arasında duran Sonea'ya bakan Rothen, hem gurur hem de büyük bir sevgi hissetti. Son altı ayda Sonea'yı bir öğrenciden çok öz kızı gibi görmeye başlamıştı.

Page 12: Trudi Canavan - Çırak İlk Yıl

"Büyücülerden herhangi biri bu yeni çıraklardan birinin gardiyanlığını talep ediyor mu?"

Rothen kendi konuşma sırasının geldiğini fark edince bir an irkildi. Ağzını açtı; ama daha bir şey söyleyeme-den başka bir ses ritüelistik sözleri söyleyiverdi.

"Ben bir seçim yaptım, Müdür" Ses salonun diğer tarafından gelmişti. Bütün yeni çıraklar konuşanın

kim olduğunu görmek için döndüler. "Lord Yarin," diye açıkladı Jerrik. "Hangi yeni çırağın gardiyanlığını

talep ediyorsunuz?" "Büyük Araya Klanı, Saril Evi, Randa ailesinden Gennyl" Büyücülerin arasında hafif mırıldanmalar dolaştı. Rothen aşağı

baktığında çocuğun babası olan Lord Tayk'ın koltuğunda öne doğru eğilmiş olduğunu gördü.

lerrik sesler kesilene kadar bekledi. Daha sonra başı Çırak - ilk Yıl biraz da beklenti ile Rothen'in yönüne döndü. "Büyücülerden başka biri daha bu yeni çıraklardan birinin gardiyanlığını

talep ediyor mu?" Rothen ayağa kalktı. "Ben bir seçim yaptım, Müdür" Sonea yukarı

doğru baktı. Ağzı gülümsememeye çalışırken gerilmişti. "Lord Rothen," dedi Jerrik, "Hangi yeni çırağın gardiyanlığını talep

ediyorsunuz?" "Sonea'nın gardiyanlığını talep ediyorum" Bu talebi hiçbir mırıldanma

izlemedi ve Jerrik başını zorlukla fark edilebilir şekilde eğdi. Rothen koltuğuna döndü.

"İşte oldu," diye fısıldadı Dannyl. "Son şansın da böylece kaçmış oldu. Artık kurtuluşun yok. Seni gayet iyi yakaladı ve önümüzdeki beş yıl boyunca parmağında oynatacak."

"Şşşşş," diye yanıtladı Rothen. "Büyücülerden başka biri daha bu yeni çıraklardan birinin gardiyanlığını

talep ediyor mu?" "Ben bir seçim yaptım, Müdür" Ses Rothen'in solundan geliyordu ve insanlar o tarafa dönerken salon

bir an uğultu halini alan seslerle doldu. Lord Garrel ayağa kalkarken salonda heyecanlı konuşmalar baş gösterdi.

"Lord Garrel," Jerrik'in sesinde şaşkınlık vardı. "Hangi yeni çırağın gardiyanlığını talep ediyorsunuz?"

"Paren Evi, VVinar ailesinden Regin." Konuşmalar yerini anlamanın getirdiği iç çekmelere bıraktı. Rothen

aşağı baktığında sıranın sonundaki çocuğun sırıttığını gördü. Konuşmalar ve koltukların gıcırtısı birkaç dakika daha, Jerrik ellerini kaldırana kadar devam etti.

"Ben olsam bu iki çırak ile gardiyanlarına dikkat 23 Trudi Canavan

Page 13: Trudi Canavan - Çırak İlk Yıl

ederdim," diye mırıldandı Dannyl. "Genelde kimse ilk seneden bir çırağın gardiyanlığını almaz. Büyük bir ihtimalle Sonea'nın, sınıf arkadaşlarından daha yüksek bir statüde olmaması için yapıyorlar."

"Veya bir moda başlatmış da olabilirim" dedi Rothen düşünceli bir şekilde. "Ve Garrel yeğeninde potansiyel görmüş olabilir. Bu Regin'in ailesinin neden Akademi'ye erken başlamasını istediklerini açıklar."

"Başka gardiyanlık talebi var mı?" diye seslendi Jerrik. Bir süre sessizlik oldu ve Jerrik kollarını indirdi. "Gardiyanlık talebinde bulunan bütün büyücüler buraya gelebilir mi?"

Rothen ayağa kalkıp sıranın sonuna doğru ilerledi. Sonra da merdivenlerden aşağı indi. Lord Garrel ve Lord Yarrin'e katılarak Müdür Jerrik'in yanında beklemeye başladı. Genç bir çırak, seremonide bir rolü olduğu için heyecandan kızararak, kahverengi-kırmızı cübbelerden bir yığın getirdi. Büyücülerin her biri bir paket aldılar.

"Gennyl lütfen öne gelebilir mi?" dedi Jerrik. Lonmar gençlerinden biri aceleyle öne çıktı ve eğilerek selam verdi.

Lord Jerrik'e bakarken gözleri kocaman açılmıştı ve çırak yeminini ederken sesi titriyordu. Lord Yarin gence cübbesini verdi ve gardiyan ile çırak vana çekildiler. Lord Jerrik tekrar yeni çıraklara döndü.

"Sonea lütfen öne gelebilir mi?" Sonea, Jerrik'e doğru dimdik bir şekilde ilerledi. Yüzü solgun olsa da

zarifçe selam verdi ve yeminini açık ve titremeyen bir sesle etti. Rothen bir adım öne çıkıp ona cübbesini verdi.

"Şu andan itibaren senin gardiyanınım, Sonea. Eğitimin, Akademi'den mezun olana kadar benim görevim ve sorumluluğumda olacak."

"Size itaat edeceğim Lord Rothen." 24 Çırak - ilk Yıl "Bu durumun ikinizin de yararına olmasını umarım" diye bitirdi Jerrik. Lord Yarin ve Gennyl'in yanında durmak üzere yana çekildiklerinde

Jerrik sıranın sonundaki ve halen sırıtan genci çağırdı. "Regin lütfen öne gelebilir mi?" Çocuk, Jerrik'e doğru karalı bir şekilde ilerledi; fakat selamı yüzeysel

ve aceleciydi. Ritüel cümleleri sarf edilirken Rothen, Sonea'ya baktı. Ne düşündüğünü çok merak ediyordu. Artık Lonca üyesiydi ve bu aslında çok önemli bir şeydi.

Sonea sağındaki gence baktı ve Rothen de onun bakışlarını takip etti. Gennyl sırtı dimdik, yüzü kıpkırmızı duruyordu. Nerdeyse gururdan patlayacak. Rothen düşünmeye başladı. Bir gardiyanı olmak, hem de bu noktada, yeni çırağın çok yetenekli olduğunu gösterirdi.

Ama Sonea için çok az kişi böyle düşünecekti. Birçok büyücü büyük olasılıkla, kızın bulunmasında rol oynadığını kıza hatırlatmak için gardiyanlığını aldığını düşünüyordu. Kızın gücünden ve yeteneğinden bahsetse ona inanmazlardı. Ama zamanla anlayacaklardı ve bunu bilmek Rothen'e keyif veriyordu.

Page 14: Trudi Canavan - Çırak İlk Yıl

Regin ve Lord Garrel ritüel cümlelerini söyledikten sonra Rothen'in soluna geçtiler. Oğlan, Sonea'ya bakın,iyi sürdürdü, bir şeyler düşünüyor gibiydi. Sonea ya onu fark etmemişti ya da görmezden geliyordu. Oğlana bakmak yerine Jerrik'in diğer yeni çırakları yeminlerini etmeleri için çağırmasını izledi. Yemini edip cübbesini alan çırak yanlarında sıraya giriyordu.

Son çırakta sıraya girdiğinde Jerrik dönüp onlara {baktı. "Artık Büyücüler Loncası'nın çıraklarısınız," diye konuşlu. "Önünüzdeki

yıllar hepiniz için başarılı geçsin." 25 Trudi Canavan Çırakların hepsi aynı anda eğilip selam verdiler. Lord Jerrik başıyla

selam verip bir kenara çekildi. "Yeni çıraklarımıza hoş geldiniz demek ve onlara başarı ile dolu yıllar

dilemek istiyorum." Lorlen'in sesi birden bire arkasından gürleyince, Sonea istemeden de olsa sıçradı. "Kabul seremonisinin bittiğini ilan ediyorum."

Ana Salon'da sesler yankılanmaya başladı. Cübbeli kadınlar ve erkeklerden oluşan sıralar güçlü bir rüzgara yakalanmışçasına karıştılar. Ayağa kalkıp aşağı inmeye başladılar. Salon ayak sesleri ile doldu. Yeni çıraklar formalitenin bittiğini anlayınca her yöne dağıldılar. Bazıları acele ile ailelerinin yanına giderken bazıları ise ya ellerindeki paketleri inceliyor ya da hayranlıkla etrafa bakıyorlardı. Ana Salon'un sonundaki büyük kapılar açılmaya başladı.

Sonea dönüp Rothen'e baktı. "Hepsi bu kadar demek ki... Artık bir çırağım."

Rothen gülümsedi. "Bittiğine sevindin mi? Kız omzunu silkti. "Her şey asıl şimdi başlıyormuş gibi bir hisse

kapıldım." Gözleri Rothen'in omzuna doğru kaydı. "İşte gölgen de geliyor."

Rothen döndüğünde Dannyl'in kendilerine doğru gelmekte olduğunu gördü.

"Lonca'ya hoş geldin, Sonea." "Teşekkür ederim, Büyükelçi Dannyl." diye yanıtladı Sonea, eğilip

selam verirken. Dannyl güldü "Henüz değilim, Sonea. Henüz değilim." Yanında birinin daha durduğunu hisseden Rothen dönüğünde, Akademi

Müdürü'nü gördü. "Lord Rothen," dedi Jerrik ve Sonea'nın selamına yorgun bir

gülümsemeyle karşılık verdi. 26 Çırak - ilk Yıl "Evet?" diye yanıtladı Rothen. "Sonea, Çıraklar Makamı'na taşınacak mı? Bunu sormak şimdiye kadar

hiç aklıma gelmedi."

Page 15: Trudi Canavan - Çırak İlk Yıl

Rothen başını salladı. "Hayır, benimle kalacak. Dairemde boş oda var nasıl olsa."

Jerrik'in kaşları kalktı. "Anlıyorum. Bunu Lord Ahrind'e bildirmeliyim. İzninizle."

Rothen yaşlı adamın zayıf, çökük yanaklı bir büyücüye doğru ilerlemesini izledi. Lord Ahrind, Jerrik kendisi ile konuşurken kaşlarını çattı ve Sonea'ya doğru baktı.

"Şimdi ne olacak?" diye sordu Sonea Rothen başı ile elindeki paketi işaret edip "Bakalım bu cüppe sana

olacak mı?" Dannyl'e baktı. "Sanırım bir de kutlama olacak. Geliyor musun?"

Dannyl gülümsedi "Hayatta kaçırmam." 27 2. Bölüm İlk Gün Dannyl at arabasına doğru giderken, sırtında güneşin sıcaklığını

hissedebiliyordu. Sandıklarının ilkini aracın üzerine çıkarmak için biraz büyü kullandı. İkinci sandık da birincinin yanına indiğinde içini çekerek başını salladı.

"Sanırım yanıma bu kadar çok şey aldığım için pişman olacağım," diye mırıldandı. "Ama hâlâ yanıma almış olmam gereken şeyler olduğunu düşünüyorum."

"Eminim Capia'da ihtiyacın olan her şeyi alabileceğin yerler vardır," dedi Rothen. "Lorlen sana çok cömert bir harcırah verdi."

"Evet, bu çok hoş bir sürprizdi," diye gülümsedi Dannyl. "Belki de beni gönderme sebepleri konusunda sen haklısındır."

Rothen'in kaşları kalktı. "Seni beladan uzak tutmak için uzak bir ülkeye göndermekten fazlasının gerektiğini biliyordur herhalde."

"Ah... ama senin bütün problemlerini çözmeyi özleyeceğim, dostum." Sürücü aracın kapısını açarken, Dannyl dönüp yaşlı büyücüye baktı. "Marina'ya geliyor musun?"

Rothen başını salladı. "Derslerin başlamasına bir saatten az var." "Hem sen hem de Sonea için..." Dannyl başını sal- 29 Trudi Canavan ladı. "O zaman vakit geldi... Veda vakti..." Bir an birbirilerine baktılar, ardından Rothen elini Dannyl'in omzuna

koydu ve gülümsedi. "Kendine iyi bak. Güverteden düşmemeye çalış." Dannyl kıkırdadı ve Rothen'in tutuşuna karşılık verdi. "Sen de kendine

iyi bak yaşlı dostum. Yeni çırağının seni fazla yormasına izin verme. Bir yıl içinde dönüp gelişmenizi kontrol edeceğim."

"Yaşlı dostum ha!" Rothen, Dannyl'i araca doğru ittirdi. Dannyl araca bindikten sonra döndüğünde arkadaşının yüzünde düşünceli bir ifade gördü.

Page 16: Trudi Canavan - Çırak İlk Yıl

"Seni böyle görkemli maceralara atılırken göreceğimi hiç düşünmezdim. Buradan gayet memnun gözüküyordun, hatta Lonca dışına çok nadiren çıkardın.

Dannyl omzunu silkti "Sanırım doğru sebebi bekliyordum." Rothen kaba bir ses çıkardı. "Yalancı. Sadece tembelsin. Umarım

Birinci Büyükelçi bunu biliyordur, yoksa hiç hoş olmayan bir sürprizle karşılaşacak demektir."

"Yakında öğrenir" diye sırıttı Dannyl. "Bundan eminim." Rothen gülümseyerek araçtan uzaklaştı. "Güle güle

o zaman." Dannyl başını salladı. "Hoşça kal!" aracın tepesine hafifçe vurdu. Araç

silkinerek harekete geçti. Koltuğun diğer tarafına kayan Dannyl pencereyi kaplayan perdeyi çekti ve araç Lonca Kapıları'ndan geçmek için dönmeden önce Rothen'in hâlâ izlemekte olduğunu gördü.

Koltukta arkasına yaslandı ve içini çekti. Sonunda gidiyor olmaktan dolayı memnun olsa da, biliyordu ki arkadaşlarını ve bu çevreyi çok özleyecekti. Üstelik Rothen'e arkadaşlık edecek Sonea, yaşlı Yaldin çifti ve Ezrille vardı ama Dannyl'in etrafında sadece yabancılar olacaktı.

30 Çırak - ilk Yıl Yeni görevini sabırsızlıkla bekliyor olmasına rağmen, yükleneceği

görevler ve sorumluluklar yüzünden gözü biraz korkmuştu. Sonea'yı ararken Hırsızlar'dan biri ile temasa geçtiğinden beri Lonca'daki kolay ve genelde yalnız olan hayatı ona sıkıcı gelmeye başlamıştı.

Rothen ona ikinci Büyükelçi görevi için düşünüldüğünü söyleyene kadar ne kadar sıkılmış olduğunu kendisi de fark etmemişti. Yönetici'nin odasına çağrıldığı sırada Elyne Sarayı'ndaki her erkeğin ve kadının ismini çoktan ezberlemiş hatta birçok skandal içeren hikayeyi de öğrenmişti. Ki bu hikayeler Lorlen'i oldukça eğlendir-mişti.

İç Çemberin iç kesimlerine doğru yol alan araç, Saray duvarlarının etrafından dolaşan yola girdi. Bu açıdan büyük Saray kulelerinin çok azı görülebiliyordu. Bu yüzden Dannyl, oturduğu yerden öbür tarafa kayarak, /engin ve güçlü kişilerin incelikle dekore edilmiş evlerini izlemeye başladı. Bir sokağın köşesinde yeni bir malikane inşa edilmekteydi. Bir zamanlar o köşede du-ı.ın harabe binayı hatırlayabiliyordu. Büyücü-yapımı mimariden önceki zamanlardan kalma bir kalıntı. Büyünün taş ve metale uygulanması büyücülerin normal yapısal sınırların ötesinde fantastik binalar yapmasını mümkün kılmıştı. Araç geçip gitmeden önce Dannyl yeni yapılan binanın yanında ellrindeki plana bakan iki buyucunun durduğunu gördü.

Araç tekrar döndü ve birkaç büyük evi daha geçti, sonra yavaşlayarak Batı Bölgesi'ne açılan İç Kapılar'a doğru ilerledi. Araç geçerken muhafızlar sadece kapı-'lılı lonca sembolünü görmelerine yetecek kadar bir lüre ilgi gösterdiler. Yol, büyük ve İç Çember'dekilere oranla daha gösterişsiz bir stilde yapılmış olmalarına I ı men yine de gösterişli denebilecek evlerin arasından

Page 17: Trudi Canavan - Çırak İlk Yıl

31 Truoi Canavan ilerliyordu. Evlerin çoğu Pazar'a ve Marina'ya yakınlığı yüzünden şehrin

bu bölgesini seçmiş tüccar ve zanaatkarlara aitti. Araç Batı Kapısı'ndan geçtikten sonra ahırlar ve tezgahlardan oluşan

bir labirente girdi. Tezgah sahipleri, sonsuz bir sesler, ıslıklar, çanlar ve hayvan sesleri uğultusunun içinde, insanları tezgahlarındaki ürünlere davet ediyorlardı. Yol geniş olsa da, müşteriler, dilenciler ve sokak göstericileriyle o kadar dolmuştu ki araçlara zorlukla ilerleyecek kadar yer kalmıştı.

Hava, birbirine girmiş kokular yüzünden ağırlaşmıştı. Taze meyvelerin tatlı kokusunu taşıyan bir esintiyi, çürük sebzelerin itici kokusu izliyordu. Hasır örgülerin lifli kokusu, iki adam aracın yanından içi yağlı, mavimsi sıvı dolu bir fıçı taşıyarak geçerken yükselen keskin, boğucu bir koku yüzünden yok oldu. Sonunda denizin tuzlu kokusu ile nehir çamurunun garip kokusu Dannyl'in burnuna dolduğunda, kalp atışlarının hızlanmaya başladığını hissetti. Araç bir köşeyi döndü ve böylece Marina görüş alanına girdi.

Önünde gökyüzünü mavi şeritlere bölen gemi direkleri ile halatlardan bir orman uzanıyordu. Yolun her iki yanında da insanlar sonu olmayan bir nehir gibi akıp geçiyorlardı. Kaslı hamallar Ve denizciler sırtlarında kutular, sepetler veya çuvallar taşıyorlardı. Her türden hayvan tarafından çekilen her boyuttan araç gelip geçerken kimileri de yük alıp boşaltıyordu. Satıcı seslerinin yerini sert emirler ile hayvanların böğürtüleri ve melemeleri almıştı.

Araç ilerlemeye devam ettikçe yanından geçtikleri gemilerin boyutu da büyüyordu. Sonunda uzun bir iskelenin yanında duran sağlam ticaret gemilerinin yanına geldiler. Araç yavaşlayarak durdu.

32 Çırak - ilk Yıl Kapı açıldı ve sürücü saygıyla eğildi. "Geldik, lordum." Dannyl koltuktan kayıp araçtan indi. Aracın yakınında yüzü ve elleri

güneşten iyice yanmış, esmer, beyaz saçlı bir adam duruyordu. Arkasında hepsi yapılı vücutlara sahip birkaç genç adam duruyordu.

"Siz Lord Dannyl misiniz?" diye sordu adam hafifçe eğilip selam vererek.

"Evet. Ve siz de...?" "İskeleustası" dedi ve aracı göstererek "Sizin mi?" Dannyl adamın

sandıklardan bahsettiğini tahmin etti. "Evet." "Biz indiririz." • "Zahmet etmenize gerek yok." Dannyl sandıklara dönüp iradesini

odakladı. Her bir sandık aşağı inmeye başladığında bir çift adam gelip sandığı yakalayıp götürdüler. Görünüşe göre büyünün bu tarz kullanımına alışkındılar. İskeleye doğru ilerlemeye başladılar. Adamların kalanı da onları takip ediyordu.

"Altıncı gemi, lordum," dedi İskeleustası, araç uzaklaşırken.

Page 18: Trudi Canavan - Çırak İlk Yıl

Dannyl başı ile onayladı. "Teşekkür ederim." İskeleye ulaştıklarında ayak sesleri ahşap zeminde yankılanmaya

başladı. Aşağı baktığında geniş kütüklerdeki çatlakların arasından suyu görebiliyordu. Hamallar nnce bir gemiye yüklenen büyük sandık yığınlarının m >nra da iyice katlanmış battaniyeler gibi gözüken başka bil yığının etrafından dolaşırlarken, Dannyl de onları takip etti. Her yerde insanlar vardı; omuzlarında yüklerle iceleyle sağa sola koşuşturan, güvertelerde oturup taş ¦ >\ nayan veya sağa sola yürüyüp emirler veren...

I lannyl bu gürültünün arasında Marina'nın doğal leşlerini de ayırt edebiliyordu; tahtaların ve halatların

33 Trudi Canavan devamlı gıcırtısı, iskeleye ya da gemi gövdelerine çarpan dalgaların

seslerini... Küçük ayrıntıları da fark etti; gemi direkleri ile yelkenlerdeki tasarımlar, gövde ve kamaralara özenle yazılmış isimler, gemilerin yanlarındaki deliklerden akan sular... Bu son ayrıntı yüzünden kaşlarını çattı. Suyun geminin içi yerine dışında olması gerekmez miydi?

Altıncı gemiye ulaştıklarında hamallar dar bir tahtada yürüyerek gemiye çıktılar. Dannyl yukarı baktığında iki kişinin kendini gemiden izlediğini gördü. Dikkatle tahtaya çıktı ve ilerlemeye başladığında tahtanın esnekliğine rağmen yeterince dayanıklı ve sağlam olduğunu fark etti. Güverteye çıktığında iki kişi eğilerek selam verdi.

Birbirilerine çok benziyorlardı. Kahverengi derileri ve kısa boyları tipik Vindolu özellikleri idi. İkisi de kaba, renksiz giysiler giyiyorlardı. Fakat bir tanesi diğerinden daha dik duruyordu ve ilk konuşan da o oldu.

"Finda'ya hoş geldiniz, lordum. Ben Kaptan Numo." "Teşekkür ederim, kaptan. Ben Lord Dannyl." Kaptan birkaç adım ötede hamalların yanında duran sandıkları

göstererek "Odanızda sandıklar için yer yok, lordum. Onları aşağıya koyacağız. Size bir şey lazım, kardeşim Jano'ya söyleyin."

Dannyl başı ile onayladı. "Çok iyi. Fakat siz onları kaldırmadan sandıklardan almam gereken bir şey var."

Kaptan başını bir kez eğdi. "Jano odanızı göster. Biz yakında yola çıkıyor."

Kaptan uzaklaşırken Dannyl, sandıklardan küçük olanın kapağına dokundu. Kilit açıldı. Sandıktan yolculukta ihtiyaç duyabileceği şeylerle dolu deri bir çanta çıkardı. Kapağı tekrar kapatıp hamallara baktı.

"ihtiyacım olanlar bu kadar. Umarım..." 34 Çırak - ilk Yıl Hamallar eğildiler ve sandıkları götürdüler. Dannyl dönüp Jano'ya

beklentiyle bakmaya başladı. Adam başını eğip kendisini takip etmesini işaret etti.

Dar bir kapıdan geçerek, kısa bir merdivenden inip genişçe bir odaya girdiler. Tavan o kadar alçaktı ki jano bile eğilmek zorunda kalıyordu.

Page 19: Trudi Canavan - Çırak İlk Yıl

Tavandaki çengellere kabaca dokunmuş çarşaflar geriliydi. Bunlar hikayelerde anlatılan ve gezginlerin bahsettiği hamaklar olmalıydı.

Jano onu dar bir koridora götürdü ve birkaç adım sonra bir kapıyı açtı. Dannyl küçücük odaya ümitsizlikle baktı. Anca omuzları kadar geniş bir yatak odanın çoğunu kaplıyordu. Yatağın baş ucuna küçük bir dolap konmuştu ve iyi kalite reber-yünü iki battaniye katlanmış bir şekilde, ayak ucunda duruyordu.

"Küçük, yai?" Dannyl, Jano'ya baktığında adamın sırıttığını gördü. Çarpık bir biçimde

gülümsedi, hayal kırıklığının yüzünden belli olduğunu biliyordu. "Evet," dedi Dannyl. "Küçük." "Kaptanın oda iki kat büyük. Büyük gemimiz olunca Iıı/im de büyük

odalar olacak, yai?" Dannyl başı ile onayladı. "Adil gözüküyor." Çantasını yatağa bıraktı ve

oturabilmek için döndü. Bacakları m ıcdeyse koridora kadar uzanıyordu. "İhtiyacım olan heı şeye sahibim."

|ano karşıdaki odanın kapısına vurdu. "Benim odam. Nıkadaş oluruz, yai? Sen şarkı söylüyor?"

I >anny| bir cevap düşünemeden yukarılarda bir yerde İmi çan çaldı ve Jano başını kaldırıp yukarı baktı. 1 .ilmek lazım. Biz şimdi yola çıkıyor." Döndü ve bir an durakladı. "Sen burada kal. Ayak altında olma." Bir ı .ip beklemeden hızla uzaklaştı. Dannyl önündeki iki hafta boyunca kalacağı küçük

35 Trudi Canavan odaya baktı ve kıkırdadı. Artık büyücülerin deniz yolculuklarından

neden nefret ettiğini biliyordu. Sınıfın kapısında duran Sonea, kalp atışlarının hızlandığını fark etti. Rothen'in odasından erkenden çıkmıştı; böylece sınıf arkadaşlarından

önce buraya gelip onlarla tanışmadan önce midesinin düzelmesini umuyordu. Ama kimi sıralar şu an için bile dolmuştu. Duraksaması sürdükçe daha fazla yüz ona dönmeye başladı ve midesi iyice düğümlendi. Sınıfın önünde oturan büyücüye baktı.

Beklediğinden daha gençti, büyük ihtimalle henüz yirmilerindeydi. Köşeli burnu yüzüne kibirli bir hava katıyordu. Eğilip selam verdiğinde büyücü ona baktı. Bakışları önce yeni botlarına kaydı, oradan da tekrar yukarıya, yüzüne. Tatmin olmuş bir şekilde tekrar önündeki kağıtlara döndü ve birine küçük bir işaret koydu.

"Bir sıra seç, Sonea" dedi büyücü. Sınıf mükemmel bir şekilde dizilmiş yirmi masa ve sandalyeden

oluşmaktaydı. Hepsi sıralarının kenarına tünemiş altı-yedi çırak, Sonea'nın karar vermesini izliyorlardı.

Diğer çıraklardan çok uzağa oturma, dedi kendi kendine. Düşmanca davrandığını ya da onlardan korktuğunu düşünmesinler. Sınıfın ortasında birkaç boş sıra vardı fakat tam ortaya oturma fikrini de beğenmedi.

Page 20: Trudi Canavan - Çırak İlk Yıl

Uzaktaki duvarın yanında bir sıra boştu. Çevresinde üç çırak oturuyordu. O sırada karar kıldı.

Sıraya doğru ilerlerken kendisini izleyen gözlerin farkında idi. Oturduğunda kendini onlara bakmaya

36 Çırak - ilk Yıl zorladı. Çıraklar ilgilerini çeken başka bir şey bulduklarında, Sonea

rahatlayarak içini çekti. Daha fazla küçümseme bekliyordu. Belki de dün rastladığı genç, Regin, açıkça düşmanlık gösteren tek kişi olacaktı.

Çıraklar teker teker sınıfa gelip öğretmene selam verip sıralara yerleştiler. Utangaç Kyralialı kız önüne çıkan ilk sıraya oturdu. Başka bir tanesi neredeyse öğretmene selam vermeyi unutuyordu ve tökezleyerek Sonea'nın önündeki sıraya çarptı. Sandalyeyi çekene kadar Sonea'yı fark etmemişti ve onu görünce dehşetle bakıp, gönülsüzce sıraya oturdu.

Sınıfa en son gelen çırak Regin'di. Sınıfı kısık gözlerle süzdü ve özellikle sınıfın ortasındaki sıraya oturdu.

Uzaklarda bir gonk çaldı ve büyücü sandalyesinden kalktı. Sonea da dahil birçok çırak oldukları yerde sıçradılar. Fakat daha büyücü bir şey söylemeden kapıda tanıdık bir yüz belirdi.

"Herkes burada mı Lord Elben?" "Evet, Müdür Jerrik," diye yanıtladı öğretmen. Akademi Müdürü başparmaklarını belindeki kemere taktı ve sınıfı

inceledi. "I loş geldiniz," dedi, sesi her zamanki gibi sertti. "Ve tebrik ederim.

Sizi, her biriniz nadir ve kıskanılan büyü ı 'teneğiyle doğduğunuz için tebrik etmiyorum. Sizi, Bü-yücüler Loncası Akademisi'ne kabul edildiğiniz için tebrik ediyorum. Bazılarınız buraya uzak ülkelerden Keldiniz ve yıllarca evinize dönmeyeceksiniz. Bazılarını lı,ıy,itinin büyük bir bölümünü burada geçirmeyi lı rı ıh edecek. Fakat hepiniz daha beş yıl burada ola-ı ıl ıııı/.

eden? Bir büyücü olmak için... Bir büyücü nedir?" 'lı h e gülümsedi. "Bir büyücü olmak için birçok özel-

37 Trudi Canavan lige sahip olmak gerekmektedir. Bazılarına şu anda sahipsiniz,

bazılarını geliştirecek, bazılarını da öğreneceksiniz. Bu özelliklerin bazıları diğerlerinden daha önemlidir."

Durdu ve gözlerini sınıfın üzerinde gezdirdi. "Bir büyücünün en önemli niteliği ne olmalıdır?" Sonea göz ucuyla çıraklardan bazılarının sıralarında dikleştiğini gördü.

Jerrik masanın etrafından dolaşıp Sonea'nın olduğu tarafa doğru gelmeye başladı. Kızın önünde oturan çocuğu baktı.

"Vallon?" Sonea, çocuğun sıranın altına saklanmak istermiş gibi kamburunu

çıkardığını gördü.

Page 21: Trudi Canavan - Çırak İlk Yıl

"B...bir şeyi ne kadar iyi yaptığı, lordum." Çocuğun sesi çok zayıftı, zar zor duyulabiliyordu. "Ne kadar pratik yaptığı."

"Hayır." Jerrik topukları üzerinde döndü ve sınıfın öbür yanına ilerlemeye başladı. Soğuk bakışlarını cevap vermeye hevesli görünen oğlanlardan birine dikti.

"Cennyl?" "Güç, lordum," diye cevapladı çocuk. "Kesinlikle değil!" dedi havlarcasına Müdür. Çırakların sıraları arasında

ilerleyerek, ürkek Kyralialı kızın yanında durdu. "Bina?" Kız gözlerini kırpıştırdı, sonra başını kaldırıp büyücüye baktı. Jerrik

gözlerini kıza dikince kız hemen başını eğdi. "Ah..." Kız duraksadı, aniden neşeyle cevapladı. "İyilik, lordum.

Büyüsünü nasıl kullandığı." "Hayır." Ses tonu biraz daha nazikti. "Ama önemli bir özelliktir ve

bütün büyücülerde bulunmasını bekleriz." Jerrik sıraların arasında ilerlemeye devam etti. Sonea 38 Çırak - ilk Yıl onu izlemek için başını çevirdi; fakat diğer çırakların hepsinin dümdüz

tahtaya baktığını fark etti. Kendini rahatsız hissedince onlar gibi yapmaya başladı. Büyücünün yaklaşan ayak seslerini dinledi. "Elayk?"

"Yetenek, lordum." Oğlandaki Lonmar aksanı çok belirgindi. "Hayır..." Ayak sesleri daha da yaklaştı. Sonea sırtında bir ürpertinin dolaştığını

hissetti. Eğer ona sorarsa ne cevap verecekti? Bütün olası cevaplar zaten söylenmişti. Hızla nefes alıp yavaşça verdi. Nasıl olsa ona sormazdı. O varoşlardan gelmiş önemsiz bir...

"Sonea?" Sonea midesinin bir takla attığını sandı. Başını kaldırdığında Jerrik'in,

yanında durup ona baktığını gördü. I )uraksadıkça bakışlar daha da soğuyordu.

Yanıt birdenbire aklına geldi. Çok kolaydı. Kendi güçleri, kontrol edilemeyen bir noktaya çıktığı için neredeyse ölüyordu. Jerrik bunu biliyordu, herhalde bunun için ona sormuştu.

"Kontrol, lordum" "Hayır." Büyücü içini çekerek sınıfın önüne doğru ilerledi. Sonea önündeki tahta

sıra üzerindeki damarlara bakın. ıya başladı. Yüzü kıpkırmızıydı. \Lidemi Müdürü masanın önünde durdu ve kollarını birleştirdi. Gözlerini

tekrar sınıfın üzerinde gezdirdi. Sınıl beklenti içinde ve utanmış bir şekilde bekliyordu.

Bil büyücünün en önemli niteliği bilgisidir." Bir an flurdu ve cevap vermiş olan öğrencilere tek tek baktı. Hiltti olmadan güç hiçbir işe yaramaz. Ne kadar yeteni I lı veya zeki olduğunuz önemli değildir, niyetiniz ne

39

Page 22: Trudi Canavan - Çırak İlk Yıl

Trudi Canavan olursa olsun..." Büyücünün gözleri Sonea'ya döndü. "Güçleri

kendiliğinden ortaya çıkmış dahi olsa onları nasıl kontrol edeceği bilgisini edinemezse ölür..."

Bütün sınıf rahatlayarak nefes verdi. Birkaç baş kısa bir an Sonea'ya döndü. Kendi halini düşünmeye dalmış olan Sonea gözlerini masadan ayırmadı.

"Lonca dünyadaki en büyük ve en kapsamlı bilgi deposudur," diye devam eden Jerrik'in sesinde bariz bir gurur vardı. "Burada geçireceğiniz yıllarda bu tüm bilgiler ya da en azından bir kısmı size sunulacaktır. Eğer dikkatli olur, öğretmenlerinizin söylediklerini dinler ve buradaki, büyük kütüphanemiz gibi kaynakları kullanırsanız üstün birer büyücü olabilirsiniz. Fakat!" sesi karardı, "Eğer dikkatli olmaz, büyüklerinize saygı göstermez ve öncelleriniz tarafından toplanmış bu yüzlerce yılın birikimlerini umursamazsanız sadece kendinizi utandırırsınız. Önünüzdeki yıllar kolay olmayacak," diye uyardı. "Eğer Lonca büyücüsü olarak potansiyelinizin zirvesine ulaşmak istiyorsanız," bir an durup önündeki yüzlere baktı, "kendinizi bu dünyaya adamalı, disiplinli ve sorumluluk sahibi olmalısınız."

Odanın rahatlamış havası tekrar gerilimli bir hale geldi. Çıraklar o kadar sessizdi ki Sonea, nefes alıp verişlerini duyabiliyordu. Jerrik sırtını dikleştirip ellerini arkasına koydu.

"Akademimizdeki eğitimin temelindeki Üç Kontrol Seviyesi'nden büyük ihtimalle haberdarsınızdır." dedi yumuşak bir tonda. "İlki gücünüzü açığa çıkarmak ki bugün gerçekleşecek. İkincisi gücünüze ulaşmak, ondan güç çekmek ve onu kontrol altında tutmak. Bu, bu sabahtan itibaren bu üçünü hiç düşünmeden yapabilir hale gelene kadar ana amacınız olacak. Üçüncü olarak da gücün kullanabileceği birçok yolu kavramak. Bu da

40 Çırak - ilk Yıl mezun olana kadar eğitimini alacağınız konu. Mezuniyetinizden sonra

hangi konuda uzmanlaşacak olursanız olun üçüncü seviyeyi hangi konuda bitirdiğiniz önemli değil. Mezun olduktan sonra kendinizi size sunduğumuz bilgilerden hangisi yönünde geliştireceğiniz size kalmış. Fakat tabii ki öğrenilecek her şeyi öğrenemeyeceksiniz." Hafifçe gülümsedi.

"Lonca'da sizin hayatınız boyunca öğrenebileceğinizden daha fazla bilgi mevcut, hatta beş yaşamınız olsa öğrenebileceğinizden de daha fazla. Üç ana dalımız var. Bunlar Şifa, Simya ve Savaş Becerileri. Bu ana dallardan birinde yararlı ve usta bir büyücü olabilmeniz için yeterli bilgiyi edinebilesiniz diye öğretmenleriniz ve onlardan önceki büyücüler, size verilecek en önemli, en fazla ihtiyaç duyacağınız bilgileri bir araya topladılar." Çenesini hafifçe kaldırdı. "Bu bilgiyi iyi kullanın, Kyralia Büyücüler Loncası Çırakları..."

Bakışları bir kez daha sınıfın üzerinde dolaştıktan sonra dönüp Lord Elben'e selam verdi ve sınıftan çıktı.

Page 23: Trudi Canavan - Çırak İlk Yıl

Sınıf sessizliğini sürdürdü. Öğretmen bir süre hare-ketsiz durdu. Jerrik'in sözlerinin çıraklar üzerindeki et-I isini yüzlerinden okuyordu ve dudakları memnuniyetle kıvrıldı. Büyük masanın etrafından dolaşıp önüne geçti <¦ çıraklara hitap etmeye başladı.

"ilk dersiniz olan Kontrol birazdan başlayacak. Bu rlers için her birinize bir öğretmen belirlendi, onları \ . 11 M 1.1 k I odada sizi beklerken bulacaksınız. Şimdi kalkıp \ .n ı oı laya geçin."

1 ıraklar hevesli bir şekilde ayağa kalkarken sınıfı yere Urtüııen sandalye sesleri doldurdu. Sonea yavaşça ' ı .i kalktı. Öğretmenin kafası ona döndü, bakışları

ı M'.llf İli. Sen hariç, Sonea" diye ekledi sonradan. "Sen burada 41 Trudi Canavan kalacaksın." Bu kez bütün çıraklar dönüp ona baktılar. Sonea'nın bakışları bir

yüzden diğerine geçiyordu. Diğerleri sebebini anlamaya başladıkça kendini suçlu hissetmeye başladı.

"Devam edin," dedi öğretmen. Çıraklar kapıya doğru döndüler. Sonea tekrar sıraya oturup sınıfın çıkmasını izledi. Kapıdan çıkmadan önce sadece bir kişi dönüp tekrar Sonea'ya baktı. Dudakları küçümseme ile kıvrılın ıştı. Regin...

"Sonea." Oturduğu yerde sıçrayan Sonea, dönüp öğretmenine baktı. Kendisinin

hâlâ sınıfta olmasına şaşırmıştı. "Evet, lordum." Adamın gözlerindeki soğukluk biraz kaybolmuştu. Sıraları geçip

Sonea'nın sandalyesinin yanına geldi. "Kontrol'ün birinci ve ikinci seviyelerini zaten başarmış olduğun için sana sınıfın çalışacağı ilk kitabı getirdim." Sonea gözlerini indirdiğinde adamın elinde, kağıt kaplı bir kitap tuttuğunu gördü. "Kitapta pratik egzersizler de var ama onları bütün sınıf beraber yapmalıyız. Ama bilgilere önceden çalışman sana oldukça yarar sağlayacaktır."

Adam kitabı masaya koydu ve uzaklaştı. "Teşekkürler, Lord Elben." dedi Sonea, adamın arkasından.

Büyücü bir an durdu ve Sonea'ya dönüp şaşkınlıkla baktı, daha sonra kapıya doğru ilerlemeye devam etti.

Öğretmen gittikten sonra oda boş ve sessiz kaldı. Sonea etraftaki diğer sıralara bakınca dokuz adet düzgün durmayan sıra gördü.

Önündeki kitaba baktı. Kapağında Lord Liden'den Yeni Çıraklar için Altı Ders yazıyordu ve bir de tarih

42 Çırak - ilk Yıl vardı. Kitap yüz yıldan daha eskiydi. Bu egzersizleri kim bilir kaç çırak

uygulamıştı daha önce? Sayfaları karıştırdı. Yazılar temiz ve okunması kolaydı.

Page 24: Trudi Canavan - Çırak İlk Yıl

Büyü yararlı bir sanattır fakat sınırları vardır. Bir büyücünün doğal etki alanı kendi vücudunda yatmaktadır ve teni bu alanın sınırıdır. Bu alanı etkilemek için gereken büyü minimum düzeydedir. Başka hiçbir büyücü Şifa vermediği sürece ki bu da tenin tene değmesini gerektirmektedir, bu alanı etkileyemez.

Vücudun dışında kalanları etkilemek için daha fazla güç gerekir. Etkilenecek olan obje vücuttan ne kadar uzak ise o kadar fazla güç gerekmektedir. Aynı sınırlama zihinsel iletişim için de geçerlidir fakat çoğu, büyüse! işlemden daha az güç gerektirir.

Bu kadarını zaten Rothen de anlatmıştı ama yine de okumaya devam etti. Bir süre sonra, üç bölüm okuyup dördüncüsüne geçtiğinde iki çırak sınıfa döndü. Birincisi ( iennyl'di; seremoni sırasında bir büyücü tarafından gardiyanlığı talep edilmiş olan yarı-Lonmar genç. Yanında kendisinden daha uzun boylu olan diğer lonmarlı genç vardı. Sıralarına geçerken Sonea'ya bir kez daha baktılar. Sonea onlardaki farklılığı sezebili-yordu. Sanki varlıkları güçlendirilmiş gibiydi. Bunun [üçlerinin açığa çıktığı anlamına geldiğini tahmin etti. Yakında tıpkı kendisi gibi saklamayı öğrenirlerdi. İlk se-ı\ cye ulaşmak zor veya yavaş değil gözüküyordu. İkinci ı iye ise daha zordu ki bunu kendisi gayet iyi biliyordu.

Kendi ülkelerinin akıcı dilinde mırıldanarak bir sohbete haşladılar. Sınıfa bir çırak daha girdi; gözlerinin lltinda koyu halkalar oluşmuş Kyralialı genç. Sessizce ¦ rine geçip sertçe önündeki masaya bakmaya başladı.

Bu gençle ilgili garip bir şeyler vardı. Sonea onda bir Nüyü aurası sezebiliyordu ama bu aura kararsızca atı-

43 Trudi Canavan yordu; bazen güçlü bazen neredeyse fark edilemeyecek kadar güçsüz.

Gözlerini dikip onu daha fazla üzmek istemeyen Sonea, başını başka bir yöne çevirdi. Çıraklar hem Birinci hem de İkinci seviyeyi tamamlayana dek onlarda böyle garip şeyler hissetmeye devam edecekti.

Tam tekrar okumaya başlayacaktı ki kapının oradan gelen bir gülme sesi dikkatini çekti. Bu sefer içeriye beş çırak girmişti. Geri dönmeyen bir tek Regin vardı. Başlarında kimse olmayınca, çıraklar ortada dolaşıp, masalarda küçük gruplar halinde sohbet ediyorlardı. Büyüsel varlıkları yüzünden Sonea'nın hisleri birbirine girmişti.

Kimse Sonea'ya yaklaşmıyordu. Bu onu hem rahatlatıyor hem de üzüyordu. Ondan nasıl bir tepki alacaklarını bilmedikleri için uzak durduklarını düşündü. Arkadaşlık için ilk hamleyi kendisi yapmalıydı. Yapmazsa, onlarla bir arada olmak istemediğini düşünebilirlerdi.

Sevimli Elyneli kız yakınında oturuyor, şakaklarını ovuyordu. Rothen'in Kontrol derslerinin nasıl baş ağrısına sebep olduğunu hatırlayınca biraz sempatini göstermenin bu kızın hoşuna gidip gitmeyeceğini merak etti. Kendinden emin gözükmeye çalışarak yavaşça ayağa kalktı ve kızın masasına doğru yaklaştı.

"Kolay değil, değil mi?" diyerek, şansını denedi Sonea.

Page 25: Trudi Canavan - Çırak İlk Yıl

Kız şaşkınlıkla Sonea'ya baktı. Daha sonra omzunu silkip tekrar masaya bakmaya başladı. Kız cevap vermeyince Sonea, midesinde artan bir rahatsızlıkla kızın onu görmezden geldiğinden şüphelenmeye başladı.

"Ondan hoşlanmıyorum," dedi kız aniden. Elyne aksanı çok belli oluyordu.

Sonea şaşkınlıka gözlerini kırpıştırdı. "Kimden hoşlanmıyorsun?" "Leydi Kinla" dedi kız sinirli bir şekilde. Aksanı yü- 44 Çırak - ilk Yıl zünden isim "Kiinla" gibi çıkmıştı. "Sana Kontrol'ü öğreten mi? Hmmm, bu işi zorlaştıracaktır." "Leydi Kinla kötü biri değil," diye içini çekti kız. "Sadece onu zihnimde

istemiyorum. O çok..." kız kafasını sallayınca kızıl bukleleri sallandı. Elyneli kızın önündeki sıra boştu. Sonea oraya oturup kıza döndü. "Zihnindeki bazı şeyleri görmesini mi istemiyorsun?" dedi Sonea.

"Yanlış veya kötü olmayan ama sadece insanların görmesini istemediğin şeyler."

"Evet, aynen öyle..." Kız kafasını kaldırdı, gözleri kocaman açılmıştı ve ışıldıyordu. "Ama görmesine izin vermem lazım değil mi?"

Sonea kaşlarını çattı. "Hayır gerekmiyor... şey, ondan saklamak istediklerinin ne olduğunu bilmiyorum ama... şey... bunlar saklanabilir."

Kız gözlerini Sonea'ya dikmişti. "Nasıl?" "Bir kapı hayal ediyorsun ve hepsini onun arkasına koyuyorsun." diye

açıkladı Sonea. "Leydi Kinla ne yaptığını fark edecektir; fakat tıpkı Rothen gibi o da sakladıklarını görmeye çalışmayacaktır."

Kızın gözleri daha da büyüdü. "Sana Kontrol'ü Lord Rothen mi öğretti? O senin zihnine mi girdi?' dedi şaşkınlıkla.

"Evet" diyerek başını salladı Sonea. "Ama o bir erkek." "Şey... bana o öğretti. Bu yüzden mi öğretmenin bir I .idin? Bir kadın

tarafından mı eğitilmemiz gerekiyor?" "/ Ibette." Kız, Sonea'ya dehşetle bakıyordu. Sonea başını yavaşça salladı. "Bilmiyordum. Bir kadın ya da erkek

tarafından eğitilmenin ne farkı olduğunu 45 Trudi Canavan anlayamıyorum. Belki de..." kaşlarını çattı. "Eğer gizli düşüncelerimi

saklamamış olsaydım beni de bir kadının eğitmiş olması daha iyi olurdu." Kız, Sonea'dan biraz uzaklaştı. "Bizim yaşımızdaki bir kızın zihnini bir

erkekle paylaşması yanlıştır." Sonea omzunu silkti. "Bu sadece zihin paylaşması. Sohbet etmek gibi

ama daha hızlı. Bir erkekle konuşmak yanlış değil, öyle değil mi?" "Hayır..." "Sadece bazı konuları konuşmazsın" Sonea, kıza imalı bir şekilde baktı. Kızın yüzüne yavaşça bir gülümseme yayıldı. "Hayır... bazı özel

durumlar hariç sanırım."

Page 26: Trudi Canavan - Çırak İlk Yıl

"Issle" Sınıfın uğultusu üzerinde keskin bir ses çınladı. Sonea başını kaldırıp baktığında kapıda orta yaşlı, yeşil cüppeli bir kadının durmakta olduğunu gördü.

"Yeterince dinlendin. Benimle gel." "Peki, leydim," kız içini çekti. "İyi şanslar!" dedi Sonea, kız hızla uzaklaşırken. Issle'ın duyup

duymadığından emin değildi. Kız geriye hiç bakmadan sınıftan çıktı. Sonea elindeki kitaba baktı ve gülümsedi. Bu bir başlangıçtı. Belki daha

sonra Issle ile tekrar sohbet edebilirdi. Sırasına dönüp okumaya devam etti. Yansıtma: Görüş alanındaki bir cismi hareket ettirmek daha kolaydır.

Görüş alanının dışındaki bir cismi hareket ettirmek için ise önce zihin hissi genişletilerek objenin yeri belirlenmelidir. Bu daha fazla çaba, zaman gerektirir ve...

Okuduklarından sıkılan Sonea, çırakların sınıfa geliş gidişlerini izlemeye başladı, isimlerini duymaya çalışıp nasıl birileri olduklarını tahmin etmeye çalıştı. Gözlerinin altında koyu çizgiler olan Kyralialı genç Shern, öğ-

46 Çırak - ilk Yıl retmeni dönüp ona seslenince irkildi. Büyücüye tekin olmayan bir

şekilde baktı ve kalkıp kapıya doğru giderken hareketlerinin her anında isteksizlik vardı.

Regin iki genç ile arkadaşlık kurmuştu; Kano ve Vallon. Kyralialı utangaç kız, konuşmaları dikkatle dinliyordu ve Elyneli genç, kağıt kaplı bir kitaba küçük resimler çiziyordu. Issle geri döndüğünde sırasına çöküp başını kollarına gömdü. Diğerlerinin baş ağrısından şikayet ettiğini duymuş olan Sonea, kızı yalnız bırakmaya karar verdi.

Günortasında gonk çalınca Sonea rahatlayarak içini çekti. Bugün bütün yaptığı zaten bildiği konuları okumak olmuştu. Okuması da sürekli sınıfa girip çıkan çıraklar tarafından bölünmüştü. Akademi'deki ilk dersi pek de ilginç olmamıştı.

Lord Elben sınıfa girdiğinde çıraklar acele ile sıralarına dönüp oturdular. Büyücü herkes oturana kadar bekledi ve sonra boğazını temizledi.

"Kontrol derslerine yarın da devam edeceğiz," dedi büyücü. "Bir sonraki dersiniz Lonca tarihi. Ders üst bâttaki ikinci tarih odasında yapılacak. Çıkabilirsiniz."

Sınıfta birkaç kişi rahatlayarak içini çekti. Çıraklar ayağa kalktı ve öğretmene selam verip sınıftan çıktılar. Arkada kalan Sonea, Elyneli gencin Regin'in arkadaş grubuna katıldığını gördü. Sessizce diğer çırakları takip eden Sonea, geçerken öğretmene kitabını verip Issle'a ıiısmek için adımlarını hızlandırdı.

"İkincisi ilkinden iyi miydi?" Kız, Sonea'ya bakıp başı ile onayladı. "Söylediğini ¦ l >ıım. işe

yaramadı ama sanırım bir dahaki sefere ba-¦..n .ıbilirim." I larika. Bunu başardığında her şey çok daha kolay ¦ ılıiı ak." Birkaç adım boyunca sessizce ilerlediler. Sonea

Page 27: Trudi Canavan - Çırak İlk Yıl

47 Trudi Canavan söyleyebilecek bir şeyler düşünüyordu. "Sen Fonden ailesinden Issle'sın, değil mi?" dedi bir ses. Issle, Regin ile diğer iki çırak yaklaşırken duraksadı. "Evet" dedi kız

nazikçe gülümseyerek. "Kral Marend'in danışmanının kızı mısın yani?" diye sordu Regin kaşları kalkarak. "Doğru."

"Ben VVinar ailesinden Regin." Abartılı bir nezaket ile eğilip selam verdi. "Paren Evi'nden. Yemek salonuna kadar size eşlik edebilir miyim?"

Kızın gülümsemesi genişledi. "Onur duyarım" "Hayır" dedi Regin, kadife gibi bir gülümseme ile. "O şeref tamamen

bana ait." Regin, Sonea'yı geriye doğru gitmeye zorlayarak onunla Issle'ın

arasına girdi. Issle, Regin'in koluna girdi ve ilerlediler. Regin'in arkadaşları ikilinin arkasında yürümeye başladılar. Hiçbiri Sonea'ya bir kez bile bakmadılar ve Sonea kendini grubun en arkasında buldu. Merdivenlerden aşağı inmeye başladıklarında Sonea durdu ve ilerleyişlerini izledi. Hiçbiri bir kez bile arkalarına bakmamışlardı.

Issle bir teşekkür bile etmem işti. Aslında şaşırmamalıyım, dedi kendine. Ne de olsa hepsi görgüsüz şımarık zengin çocukları.

Hayır, diye azarladı kendini. Onlara karşı adil olmalıyım. Eğer içlerinden biri Harrin'in çetesine girmeye kalksaydı ben de farklı davranmazdım, ileride onlardan farklı olmadığımı anlayacaklar. Sadece onlara biraz zaman tanımalıyım.

¦48 3. Bölüm Hayat Hikayeleri Rothen'in hizmetkarı Tania, sabah kahvaltısını ma-laya koydu. Sonea

sandalyeye otururken içini çekti. Rothen başını kaldırıp Sonea'nın yüzündeki boyun eğmiş, mutsuz ifadeyi görünce; bir gün önce dersten sonra Lord Peakin ile dersler konusunda tartışarak saatler har-ı nıı.ık yerine, doğrudan buraya geri dönmediği için ı' manlık hissetti.

"I )ün nasıl geçti?" diye sordu. Sonea cevap vermeden önce bir an duraksadı. "Çı-I 'I kırdan hiçbiri

henüz büyülerini kullanamıyorlar. Ilı psi hâlâ Kontrol'ü öğrenmeye çalışıyor. Bu nedenle Lord l Iben de bana okumam için bir kitap verdi."

I ıraklar bizimle çalışmaya başlamadan önce güçlenin I ııll.ınamazlar. Yemin etmeden güçlerini uyandır-Bunu fark etmiş olduğunu zannediyordum." 1 llıcıı gülümsedi. "Gücünün doğal olarak uyanmasının liıi ı ,\\ antajları var..."

ma onlar derslere başlayana kadar haftalar geçe-ı Mıılün yaptığım aynı kitabı okumak. Üstelik içinde "'İnin çoğunu biliyorum." Kafasını kaldırdığında lı m umutla parlıyordu. "Onlar bana yetişene kadar

......lı I alamaz mıyım?" 1 ııllıı 11 gülme isteğini bastırdı. "Bir çırak diğerlerin- 49

Page 28: Trudi Canavan - Çırak İlk Yıl

Trudi Canavan den daha hızlı gelişirse onu sınıftan ayrı tutmayız. Bu fırsatı

değerlendirmelisin. Başka bir kitap iste veya öğretmenine seninle bazı alıştırmaları yapıp yapamayacağını sor."

Sonea'nın yüzü ekşidi. "Diğer çırakların bundan hoşlanacağını zannetmiyorum."

Rothen dudaklarını büzdü. Kız haklıydı tabi ki fakat Jerrik'e, diğerleri yetişene kadar kızı sınıftan ayırmak istediğini söylerse Müdür'ün reddedeceğini biliyordu.

"Çırakların birbirileri ile rekabet içinde olmaları beklenir," dedi kıza. "Sınıf arkadaşların her zaman seni geçmeye çalışacaklardır. Onların sana yetişmelerini beklemenin hiçbir faydası olmayacaktır. Aslında onları tedirgin etmek kaygısı ile öğrenimini yavaşlatırsan onların saygısını da kaybedersin."

Sonea başını sallayıp bakışlarını önüne eğdi. Rothen, Sonea'ya karşı hissettiği sempatinin yine kendisini sarmalına aldığını hissetti. Şimdiye kadar onu ne kadar hazırlamaya çalışmış olursa olsun, çırakların birdenbire küçük, önemsiz dünyası ile sınırlanmış olmak kafa karıştırıcı ve moral bozucu olmalıydı.

"Sen de aslında fazla hızlı başlamış sayılmazsın," dedi Rothen. "Bana güvenmemiş olduğun için sana Kontrol'ü öğretmem haftalar sürdü. Sınıfındaki hızlı gençler bir hafta içinde hazır olacaklardır, diğerleri de iki hafta içinde size yetişirler. Seni beklediğinden çabuk yakalayacaklardır Sonea."

Sonea başıyla onayladı. Bir kavanozun içindeki tozdan bir kaşık dolusu alıp bir sürahideki sıcak suya karıştırdı. Rakanın keskin kokusu Rothen'in burnunu doldurdu. Sonea sıvıyı içerken Rothen yüzünü buruşturdu; bu şeyi nasıl içebildiğini merak ediyordu açıkçası. Kızı, Evler'de popüler olan sumiyi denemesi için ikna etmeye

50 Çırak - ilk Yıl 51 çalışmış fakat Sonea sumiyi asla sevmemişti. Sonea parmakları ile bardağın kenarında ritim tutmaya başladı. "Issle

dün garip bir şey söyledi. Dedi ki erkek öğretmenler kız öğrencileri eğitmemeliymiş."

"Bu Issle, Elyneli mi?" "Evet." "Ah," Rothen içini çekti. "Elyneliler... Onlar, genç kızların erkeklerle

ilişkileri konusunda Kyralialılardan daha titizdir. Kızlarının kadın öğretmenler tarafından eğitilmeleri konusunda ısrar ediyorlar ve herhangi bir ırktan bir genç kızın bir erkek tarafından eğitilmesi düşüncesi bile onları şok ettiği için bu kuralı getirdik. İlginç olanı ise yetişkinlerin ilişkileri konusunda çok açık fikirliler."

"Şok olmak..." dedi Sonea. "Evet, aynen böyle gö-ı ünmüştü."

Page 29: Trudi Canavan - Çırak İlk Yıl

Rothen kaşlarını çattı. "Ona seni eğitmek için bir kadın öğretmen getirdiğimi söylemen daha iyi olur sanırım. I lyııeliler bu konularda aşırı derecede yargılayıcı I ıl,ıbilirler."

"Keşke bana bunu daha önce söyleseydin. İlk başta iri adaşça davranıyordu ama..." Sonea başını salladı.

"Unutacaktır," diye güvence verdi Rothen. "Ona bi-ı /.iman tanı Sonea. Birkaç hafta içinde mutlaka arka-ılıişların olacak ve neden bu konuda endişelenmiş oldu-|una anlam veremeyeceksin."

Sonea elindeki raka dolu bardağa baktı. "Bana bir ine bile yeter." * * * Lonca Yöneticisi'nin büyük loş odasında büyülü bir I 'I I üresi ileri geri

sallanıyor ve duvarlarda çeşitli göl- Trudi Canavan gelerin oluşmasına sebep oluyordu. Lorlen okuduğu mektubun sonuna

geldiğinde odayı adımlamayı kesip hafifçe söylendi. "Şişesi yirmi altın ha!" Sandalyesine geri dönüp oturdu ve bir kutudan kalın bir kağıt çıkardı.

Yazmaya başladığında odayı kalemin kağıdın üzerinde gezinirken çıkan keskin cızırtısı doldurdu. Arada sırada duraklayıp gözlerini kısıp yazdıklarını kontrol ediyordu. Mektubu gösterişli bir biçimde imzaladı ve arkasına yaslanıp yazdığı mektubu bir kez daha okudu.

Sonra içini çekerek mektubu masasının altındaki çöp kutusuna attı. Lonca'ya mal sağlayanlar yüzyıllardır Krallığın parasını

sömürmekteydiler. Herhangi bir mal Lonca'ya satılıyorsa, fiyatı, normal fiyatının iki hatta üç katına çıkabili-yordu. Bu, Lonca'nın kendi şifalı bitkilerini yetiştirmesinin ana sebeplerinden biriydi.

Lorlen dirseklerini masaya dayayarak çenesini avu-cuna koydu ve şarap yapımcısından gelen fiyat listesini tekrar incelemeye başladı. Şarap alımını durdurmalıydı. Bunun politik sonuçları olacaktı tabi ki; fakat aynı evden başka mallar sipariş ederek bunun önüne geçilebilirdi.

Ama bu şarap Akkarin'in en sevdiği şaraptı. Vare üzümlerinin en küçük türünden yapılıyordu. Tatlı ve aroma yönünden de zengindi. Yüce Lord misafir odasında her zaman bir şişe bulundururdu ve Lonca'nın •-toku biterse hiç memnun olmazdı.

Lorlen yüzünü buruşturup yeni bir kağıt çıkardı. '.....ra durakladı. Bu şekilde Akkarin'in isteklerini karşı- I 1111.ı. .1 çalışmayı bırakmalıydı. Eskiden böyle alışkan-lll I m 'il in

Akkarin değişikliği fark edecekti. Lorlen'in in 'I* ıı Iıı ı\ |ı• ıkıvranmaya başladığını merak edecekti.

Çırak - ilk Yıl 53 Ama Akkarin, Lorlen'in artık akşam sohbetleri için nadiren uğradığını

fark etmiş olmalıydı. Lorlen en son ne zaman Yüce Lord'u ziyaret edecek cesareti bulduğunu düşünürken kaşlarını çattı. Çok uzun zaman olmuştu.

Page 30: Trudi Canavan - Çırak İlk Yıl

İçini çekerek alnını elerine dayadı ve gözlerini kapattı. Ah, Sonea. Neden bu sırrı bana gösterdin ki! Anı aklında dolanıyordu. Kendisinin değil Sonea'nın anısıydı fakat detaylar aklında hâlâ canlıydı...

"Halloldu," dedi Yüce Lord, ardından kana bulanmış kıyafetleri ortaya çıkararak pelerinini çıkardı. Tiksintiyle üstündekilere baktı. "Cübbemi getirdin mi?"

Hizmetkâr mırıltıyla yanıt verince Yüce Lord dilenci gömleğini çıkarttı. Altında beline bağlı olan deri kemer \ ı 1 hançer kesesi vardı. Üstünü fırçalayıp temizledi, sonra görüş alanından çıkıp siyah cüppeler içinde geri döndü. Keseye uzanıp parıldayan bir hançer çekti ve Onu bir havlu ile temizlemeye başladı. Yüce Lord kafa-tini kaldırıp hizmetkâra baktı.

"Dövüş beni zayıflattı," dedi. "Gücüne ihtiyacım var." I Y\zini yere koyan hizmetkâr kolunu uzattı. Yüce Lord b/ı ağı adamın

derisine sürttü, ardından yaranın üstüne rlıut koydu... I orlen ürperdi. Gözlerini açıp derin bir nefes aldı ve başını salladı. Sı ınca'nın anılarını, büyücülerden nefret eden birinin m ı ..... bir şeyi

yanlış anlaması olarak görebilmek isli "lı fakat bu kadar açık ve belirgin olan bir anının "ılı anlaşılması mümkün değildi. Ve zaten Sonea »linklerinin ne anlama geldiğini bile bilmiyorken lı biı görüntüyü uydurmuş olamazdı. Sonea'nın si-tüppeli büyücünün gizli bir Lonca suikastçısı ol-ıı ı ıl nımına neredeyse gülümseyecekti. Gerçek çok

Trudi Canavan daha korkunçtu ve Lorlen ne kadar isterse istesin bunu görmezden

gelemezdi. Akkarin, en yakın dostu.... Lonca'nın Yüce Lord'u kara büyü

yapıyordu... Lorlen her zaman, dünyanın bu en büyük büyücüler birliğinin bir

parçası olduğu için ve şu anda da onu yönettiği için gurur duymuştu. Bir parçası Lonca'daki iyi ve saygıdeğer olan her şeyi simgelemesi gereken Yüce Lord'un yasak ve kötü olan büyünün bu kolu ile uğraşması yüzünden öfke ile doluyordu. Bu parçası bu suçu açığa çıkarmak, bu tehlike teşkil eden adamı, bu yetki ve nüfuzdan uzaklaştırmak istiyordu.

Ama başka bir parçası da Yüce Lord ile açıkça karşılaşmanın tehlikelerinin farkındaydı. Çok dikkatli olmasını öğütlüyordu. Lorlen yıllar önceki bir günü hatırlayınca ürperdi. Yeni bir Yüce Lord seçmek için yapılan sınavlarda Akkarin, Lonca'nın en güçlü büyücülerini geçmekle kalmamış gücünün sınırlarını test etmek için yapılan bir alıştırmada en güçlü büyücülerin yirmi tanesinden fazlasının birleşmiş gücüne rahatlıkla karşı durmuştu.

Akkarin eskiden bu kadar güçlü değildi ve bunu en iyi bilen kişilerden biri Lorlen'di. Akademi'deki ilk günlerinden beri arkadaştılar. Yıllar içinde birçok sefer Arena'da kapışmış ve sınırlarının birbirine yakın olduğunu görmüşlerdi. Fakat Akkarin'in güçleri giderek artmış, yolculuğundan döndüğünde de bütün diğer büyücülerden daha güçlü bir düzeye ulaşmıştı.

Page 31: Trudi Canavan - Çırak İlk Yıl

Lorlen artık bu gelişimin doğal olup olmadığını sor-guluyordu. Akkarin'in yolculuğu, eskilerin büyüsü hakkında bilgi edinmek için yapılmış bir yolculuktu. Müttefik Ülkeler'i dolaşarak beş yıl geçirmişti. Zayıf ve umutsuz bir şekilde döndüğünde topladığı bütün bilgi-

r>4 Çırak - ilk Yıl lerin yolculuğunun son aşamasında kaybolduğunu söylemişti. Ya bir şeyler keşfettiyse? Ya kara büyüyü keşfettiyse? Ayrıca bir de Takan vardı. Takan, Sonea'nın yeraltındaki odada

Akkarin'e yardım ederken gördüğü kişiydi. Akkarin, Takan'ı yolculuğu sırasında hizmetine almıştı ve o zamandan beri hizmetindeydi. Takan'ın bu olaydaki rolü neydi? Akkarin'in kurbanı mıydı yoksa suç ortağı mı?

Hizmetkarın bir kurban olması olasılığı sıkıcı bir dunundu. Fakat Akkarin ile ilgili bildiklerini açık etmeden adamı sorgulayamazdı. Çok riskli olurdu.

I orlen şakaklarını ovmaya başladı. Aylardır düşün-ı eleri aynı daire içinde dönüp duruyor, ne yapacağına I arar vermeye çalışıyordu. Akkarin'in kara büyüye sade-ı e meraktan bulaşmış olma olasılığı vardı. Kara büyü lııl kında bilinen çok az şey vardı ve mutlaka birilerini öldürmeden de kullanılması mümkün olmalıydı. Takan lııl.ı hayattaydı ve görevlerini yerine getiriyordu. Eğer kkarin'in yaptığı sadece bir deney ise Lorlen'in onu ıl ilmesi dostluklarına büyük bir ihanet olurdu. • ) /aman neden Sonea onu gördüğünde, Akkarin i nılı giysiler giyiyordu?

İmlen yüzünü buruşturdu. O gece pis bir şeyler olum '.in "Halloldu" demişti Akkarin. Bir amaca ulaşıl-"iı iı \ma bu amaç neydi?

Büyük ihtimalle mantıklı bir açıklaması vardı. Lorlen ıl ' el lı Büyük ihtimalle ben bir açıklaması olmasını al ediyorum. Bir şeyler yapmaktan çekiniyor olması İrinin gerçekten suçlu olduğunu keşfedecek ol-1 ı m korktuğu için miydi? Veya yıllardır takdir ettiği ıı eııdiği kişinin kan açlığı çeken bir canavara dö-ııı olduğunu görmekten mi çekiniyordu?

55 Trudi Canavan Ne olursa olsun Akarrin'e soramazdı. Başka bir yol bulmalıydı. Geçen aylar içerisinde ihtiyacı olan bilgileri zihninde bir liste olarak

derlemişti. Akkarin neden kara büyü ile uğraşıyordu? Ne kadar zamandır sürmekteydi? Akkarin kara büyü ile neler yapabilirdi? Ne kadar güçlüydü ve nasıl yenilebilirdi? Her ne kadar Lorlen, kara büyü ile ilgili bilgileri araştırarak Lonca yasalarını çiğneyecek olsa da Akkarin'in karşısında durabilmek için bu soruların cevaplarını bulmak zorundaydı.

Büyücüler Kütüphanesi'nde neredeyse hiç bir bilgi bulamamıştı ama bu beklendik bir sonuçtu zaten. Yüksek Büyücüler'e sadece kara büyüyü gördüklerinde tanıyabilecek kadar bilgi verilirdi ve Lonca'nın kalanları ise sadece yasak olduğunu bilirlerdi. Daha fazla bilgi elde etmek gerçekten çok zor olacaktı.

Bilgiyi dışarıda aramalıydı. Lorlen'in aklına hemen Elyne'deki Büyük Kütüphane geldi. Lonca'nın sahip olduğundan bile büyük bir bilgi

Page 32: Trudi Canavan - Çırak İlk Yıl

deposuydu orası. Sonra Büyük Kütüphane'nin Akkarin'in yolculuğundaki ilk durak olduğunu hatırladı. Ve arkadaşının ayak izlerini takip ederse bir şeyler elde edip edemeyeceğini merak etti.

Ama Lonca'dan ayrılamazdı. Yöneticilik pozisyonu sürekli ilgi isteyen bir sorumluluktu ve böyle bir yolculuk çok dikkat çekerdi. Bu da onun yerine bir başkasının bu yolculuğu yapması gerektiği anlamına geliyordu.

Lorlen böyle bir görev için kime güvenebileceğini dikkatle düşündü. Gerektiğinde gerçeği saklaması gerektiğini bilecek kadar öngörülü biri olmalıydı. Ayrıca sırları bulup çıkarma konusunda yetenekli biri olmalıydı.

Karar vermek şaşırtıcı derecede kolay olmuştu. Lord Dannyl.. 56 Çırak - ilk Yıl 57 * * * Çıraklar Yemek salonuna girerken Sonea arkalarda kaldı. Regin,

Gennyl ve Shern sabah dersinden sonra sınıfa dönmemişlerdi; böylece Sonea da kalan çırakları takip etmişti. Salon birçok masa ve sandalye sırasını içeren büyük bir oda idi. Hizmetkarlar öğrenciler için yan ı»ladaki mutfaktan, sürekli içerisinde yemekler bulunan tG|»siler getiriyorlardı.

Sonea onlara katıldığında çıraklardan hiçbiri itiraz İtmedi. Sadece çatal bıçağını alırken bazı gözler ona lüpheyle döndüler fakat diğerleri umursamadı.

Bir gün önce çıraklar arasındaki sohbet ilk başta yok Cİtnecek kadar azdı. Sonra Alend, Kano'ya bir yıl bokuna Vin'de yaşadığını söyledi ve diğerleri Vin haklında sorular sormaya başladılar. Sorular gittikçe diğer çıraklar ve ailelerini de içermeye başladı. En sonunda Mi'iıd, Sonea'ya döndü.

Sen varoşlarda büyüdün değil mi?" I liğer yüzler de Sonea'ya döndü. Sonea ağzındaki ye-llı ı çiğnemeyi bitirip yutkundu. İlginin aniden ona llı ıııdüğünün farkındaydı.

¦ ıl l.ışık on yıl boyunca," dedi onlara. "Teyzem ve Mİ İrinle yaşadım. Ondan sonra Kuzey Bölgesi'nde bir Mllıi Mllıık."

Mlene ne oldu?" \nnem ben çocukken ölmüş. Babam..." omzunu İlkti "Gitmiş..." m varoşlarda tek başına mı bırakmış? Bu kor-ı lı 'di Bina, çığlık atar

gibi. lı ' nı ve eniştem bana baktı." Sonea gülümsemeyi udi Ve bir sürü arkadaşım vardı." ıl ıılıişlarını görebiliyor musun?" diye sordu Issle.

Trudi Canavan Sonea başını olumsuz anlamda salladı "Pek göremiyorum." "Peki ya hırsız-arkadaşın? Lord Fergun'un Akademinin altına kilitlediği?

O birkaç kez uğramadı mı?" Sonea başıyla onayladı. "Evet." "O da Hırsızlar'dan biri değil mi?" diye sordu Issle. Sonea bir an duraksadı. Bunu reddedebilirdi ama ona inanırlar mıydı? "Kesin bir şey söyleyemem. Altı ay içinde birçok şey değişebilir."

Page 33: Trudi Canavan - Çırak İlk Yıl

"Sen de bir hırsız miydin?" "Ben mi?" Sonea yumuşak bir sesle güldü;"Varoşlarda yaşayan herkes

Hırsızlar için çalışmaz." Diğerleri biraz rahatlamış gözüktüler. Hatta bazıları başlarını onaylar

bir biçimde salladılar. Issle çevresindekilere baktı sonra kaşlarını çattı "Ama sen bir şeyler çaldın değil mi?" dedi. "Sen de Pazar'daki

yankesicilerden biriydin." Sonea yüzünün kızardığını hissetti ve bu reaksiyonun sonuçlarının ne

olacağını kestirebildi. Eğer reddederse yalan söylediğini düşüneceklerdi. Belki de gerçeği söyleyerek sempatilerini kazanabilirdi...

"Evet, çocukken para ve yemek çaldım," diye kabul etti; kendisini başını kaldırmaya ve Issle'a kararlı bir şekilde bakmaya zorlayarak. "Ama sadece çok açken ya da kış geliyorken ve benim ayakkabı ya da giysiye ihtiyacım olduğunda."

Issle'ın gözleri zaferle parladı. "Yani sen de bir hırsızsın." "Ama sadece bir çocukmuş Issle." diye karşı çıktı Alend zayıf bir sesle.

"Eğer yiyecek hiçbir şeyin olmasaydı sen de çalardın." Diğerleri Issle'a dönüp kaşlarını çattılar ama o başını 58 Çırak - ilk Yıl onları umursamadığını belli edecek bir şekilde döndürdü ve Sonea'ya

doğru eğilip buz gibi gözlerle ona baktı. "Bana gerçeği söyle," dedi. "Hiç birini öldürdün mü?" Sonea, Issle'ın bakışlarına karşılık verdi ve içinde öfkenin büyümeye

başladığını hissetti. Belki de Issle ger-ı ı (ği bilse bir daha onu sinir etmeye çalışmadan önce bir I • ¦/ daha düşünürdü.

"Bilmiyorum." Diğerleri dönüp Sonea'ya baktılar. "Ne demek istiyorsun?" diye dudak

büktü Issle. "Ya ı ıldürmüşsündür ya da öldürmemişsindir." Sonea bir süre önündeki masaya baktı, sonra gözle- .....I ısarak kıza baktı."Pekala, madem bilmek istiyorsun. Lışık iki sene önce bir gece, bir adam tarafından ıl .ıkınıp dar bir

sokağa sürüklendim. Adam... şey bana olu sormak istemediğinden emin olabilirsin. Bir elim ¦ 11H si kaldığında bıçağımı ona saplayıp kaçtım. Orada ıkınmadığım için yaşayıp yaşamadığını bilmiyorum." Bil sine hepsi sessiz kaldılar. ' < iğlik atabilirdin." dedi Issle

1 ierçekten birinin zavallı bir kıza yardım için kendi imi riske atacağına inanıyor musun?"diye sordu 1111'sı soğuk bir şekilde. "Adam sesim çıkmasın diye 'mu kesebilirdi veya başka haydutlar gelebilirdi." Bina ürperdi. "Bu çok korkunç." 1'11' sı kızın sempatisi karşısında bir an umutlandı "lınd.ın gelen soru ile bu umudu çabuk kayboldu. Mu /»/ı,,ık mı taşıyorsun?

I' unu.ıı aksanını fark eden Sonea, Elayk'ın yeşil ı...... bakmak için döndü. "Herkes taşır. Paketleri ¦ 'I m in, meyve soymak için..." ı ı ' ki m iplerini kesmek için," diye devam etti Issle.

Page 34: Trudi Canavan - Çırak İlk Yıl

59 Trudi Canavan Sonea doğrudan Issle'ın gözlerinin içine baktı. Issle soğuk bir şekilde

bakışlarına karşılık verdi. Kesinlikle buna yardım etmekle vaktimi boşa harcamışım, diye düşündü Sonea.

"Sonea" dedi bir ses aniden. "Bak senin için ne ayırdım." Elinde bir tabak tutan tanıdık bir siluet masaya yaklaşırken çıraklar o

yöne döndüler. Regin sırıtarak tabağı Sonea'nın önüne itti. Tabakta ekmek kabukları ve yemek artıkları olduğunu gören Sonea'nın yüzü kızardı.

"Sen çok kibar ve görgülü bir gençsin Regin" dedi Sonea tabağı iterken. "Teşekkür ederim; fakat ben az önce yedim."

"Ama hâlâ aç olmalısın," dedi Regin sahte bir sempati ile. "Şu haline bir bak. Çok kısasın ve bir deri bir kemik gözüküyorsun. Biraz yemek sana iyi gelir gibi gözüküyor. Ailen seni doğru düzgün beslemedi mi?" Tabağı tekrar Sonea'ya doğru itti.

Sonea tabağı geri itti. "Aslında hayır, beslemediler." "Onlar ölmüş," dedi biri. "Şey, neden daha sonra acıkabilirsin diye yanına almıyorsun o zaman?"

hızlı bir hareketle tabağı masanın kenarından Sonea'nın kucağına itti. Tabak Sonea'nın kucağına düşüp cüppesini ve yerleri koyu, kahverengi sosa bularken bazı çırakların kıkırdaması duyuldu. Sonea, Rothen'in uyarılarını unutup küfretti ve bunun üzerine Issle bu davranışı iğrenç bulduğunu ifade eden bir ses çıkardı.

Tam Sonea başını kaldırıp bir şeyler söyleyecekken Akademi gongu çalmaya başladı.

"Ah, kahretsin!" dedi Regin "Sınıfa gitme vakti geldi. Senin yemeni izlemek için kalamayacağımız için üzgünüm Sonea." Diğerlerine döndü. "Haydi millet! Derse

Çırak - ilk Yıl geç kalmak istemeyiz değil mi?" Regin peşinde diğerleri ile kasıla kasıla uzaklaştı. Sonea, birazdan

yemek salonunda kalan tek çırak olacaktı. Kız içini çekerek ve üzerindekileri yere dökme-meye dikkat ederek ayağa kalktı. Sonra cüppesindeki yemek artıklarını dikkatle masaya silkeledi. Cüppesindeki yapış yapış kahverengi sosa bakıp bir kez daha hafifçe küfretti.

Şimdi ne yapacaktı? Üstü bu haldeyken sınıfa gide-nıe/di. Öğretmen üzerini değiştirmesi için onu odasına \ ı ıllardı ve bu da Regin'i daha mutlu ederdi. Hayır, önce hızla Rothen'in dairesine gidip cüppesini değiştirmeli ve Oftretmene neden geç kaldığını açıklayacak uygun bir Iı.ıhane bulmalıydı.

Yolda pek fazla kişiyle karşılaşmayacağını umarak lÜyücüler Makamı'na doğru acele ile ilerlemeye başladı

* * *

Page 35: Trudi Canavan - Çırak İlk Yıl

I ı ııınyl denizcilerin koridorun sonundaki ortak 1 ula toplandıklarını duyduğunda boğuk bir inilti koy-lıll Yine uzun bir gece olacaktı anlaşılan. Bir kez daha I »annyl'i alıp getirmiş ve mürettebat Dannyl

II 'i.....a katıldığında tezahürata başlamıştı. Bir yerler- III ıı blı şişe ortaya çıkmış ve hepsi sert, kokulu Vindo li- iyndan ağız dolusu yudumlar almaya başlamış-ıı ı kendisine geldiğinde

Dannyl şişeyi doğruca ı ıı. attı ve denizcilerin hayal kırıklığına uğradık-ıı ıl ıs la dile getirmelerine maruz kaldı, ıkı ıı I iden içtikten sonra denizciler kendi dilie-i- i' a l>ir tartışmaya başladılar. Sonunda bir ansıdıklarında beraber şarkı söylemeye başla-

61 Trudi Canavan d11ar ve Dannyl'in de katılması için ısrar ettiler. Daha önce razı

olmuştu; fakat bu sefer Jano'ya sertçe baktı. "Bana bunu tercüme edeceğine söz vermiştin" Adam sırıttı. "Sen şarkı sevmedi? "Bırak buna ben karar vereyim." Jano şarkıyı dinlerken bir an durakladı. "Capia'da sevgilimin kırmızı,

kırmızı saçları var... ve tenn çuvalları gibi göğüsleri. Tol-Gan'da sevgilimin güçlü, güçlü bacakları var... ve ikisini de benim etrafıma sarar. Kiko'da sevgilimin... ah," Jano omzunu silkti "Sizin dilinizde kullanılan kelimeyi bilmiyorum"

"Tahmin edebiliyorum," dedi Dannyl başını üzüntüyle iki yana sallayarak. "Bu kadar tercüme yeter. Söylediğim şarkının konusunu bilmek istediğimden artık emin değilim."

Jano güldü. "Şimdi sen söyle, sen neden içmiyor siyo, ya i?" "Siyo ağır kokuyor. Sert." "Siyo sert zaten" dedi Jano gururla. "Bir

büyücüyü sarhoş etmek iyi bir fikir değildir." dedi Dannyl "Neden değil?" Dannyl dudaklarını birbirine bastırdı, bunu Vindolunun anlayabileceği

şekilde nasıl anlatabileceğini düşünüyordu. "Sarhoş olduğunda, çok sarhoş olduğunda, kötü şeyler söyler ve

yaparsın ama onları kastetmeden, yai?" Jano omzunu silkti ve Dannyl'in omzuna vurdu. "Endişe yok. Biz

söylemez kimseye." Dannyl gülümsedi ve başını salladı. "Büyüyü kötü bir şekilde ya da

hedef almadan kullanmak iyi değildir. I ehlikeli olabilir." lano'nun kaşları çatıldı, gözleri hafifçe açılmıştı "Sana (>2 Çırak - ilk Yıl az siyo veririz o zaman." Dannyl gülmeye başladı "Pekala..." Jano elini sallayarak denizcilere şişeyi ona vermelerini işaret etti.

Şişenin ağzını giysisinin kolu ile silip Dannyl'e uzattı. Diğerleri tarafından dikkatle izlendiğini fark eden Dannyl şişeyi

dudaklarına götürüp bir yudum aldı. Ağzını hoş lezzeti olan bir aroma

Page 36: Trudi Canavan - Çırak İlk Yıl

doldurdu ve sıvıyı yuttuğunda boğazından aşağıya doğru yakıcı bir sıcaklık indi. Hızla nefes aldı ve sonra ¦ yavaşça verdi. Vücuduna yayılan sıcaklık hoşuna gitmişti. Gülümseyip başını imayla öne eğince denizciler sevinçle bağırıştılar.

|ano şişeyi diğerlerine geri verdi, sonra Dannyl'in ıun/una vurdu. "Ben büyücü olmadığım için mutlu. İçmeyi sevip içememek..." Başını iki yana salladı. "Çok

I lannyl omzunu silkti. "Ben de büyüyü seviyorum." I >» 11izciIer yeni bir şarkıya başladılar ve bu sefer Jano (İtlini I

)annyl istemeden tercüme etmeye başladı. Dannyl ı ı ı idini, sözlerdeki absürt zalimliğe gülerken buldu. / \ oma ne demek?"

I leniz sülüğü," diye yanıtladı Jano. "Kötü, kötü şey. ¦ ııı.ı anlat ben." Bil anda herkes sustu ve parlak gözlerle Jano ile ı 1 ınııyl'i izlemeye

başladılar. I leniz sülüğü, elden dirseğe kadar kol boyunda." it» kı ılının kaldırıp

bir elini dirseğine koyarak yaratığın İm ulunu gösterdi. I odunlukla küçük gruplar olarak yüzer ama üreye-I İm /aman hepsi

bir araya toplanır ve çok, çok tehli-1 irininin yanına tırman kaya sanıp ve denizciler .....İdi ıı, öldür yoksa eyoma yapış ve bütün kanı

Trudi Canavan Dannyl diğer denizcilere baktı ve onlarda onaylar bir şekilde başlarını

salladılar. Bu hikayenin yolcuları korkutmak amacını taşıyan yalajn veya abartılmış bir kurgu olduğunu düşünmeye başladı. Gözlerini Jano'ya çevirdi; ama adam onu fark etmeyecek kadar hikayeye dalmıştı.

"Deniz sülükleri sudaki bütün büyük balıkların kanını emerler. Eğer gemi batar, adamlar kıyıya yüzmeye çalışır; ama deniz sülükleri onları bulursa, zaten yorgunlar, ölürler. Eğer üreme döneminde denize adam düşerse sülüklerin arasında boğulur." Başını kaldırıp Dannyl'e baktı, gözleri dehşetle açılmıştı. "Ölmek için kötü yol."

Dannyl bütün şüphelerine rağmen adamın betimlemesi ile ürperdi. Jano ellerini birbirine vurdu.

"Sen endişe yok. Deniz sülükleri sıcak suda yaşar. Kuzeyde... Biraz daha siyo iç. Hikayeyi unut."

Dannyl şişeyi alıp küçük bir yudum daha içti. Denizcilerden biri mırıldanmaya başladı ve diğer denizciler de ona katılıp hep bir ağızdan tekrar şarkı söylemeye başladılar. Dannyl onu da şarkı söylemeye zorlamalarına izin verdi fakat kamaranın kapısı açılıp, kaptan içeri girince sustu.

Kaptan içeri girince denizciler seslerini alçaktılar ama şarkıyı kesmediler. Numo başı ile Dannyl'i işaret edip "Size vermem gereken bir şey var, lordum."

Eliyle Dannyl'e takip etmesini işaret edip koridorun aşağısındaki kendi odasına doğru yöneldi. Ayağa kalkan Dannyl geminin sarsıntısı yüzünden elleriyle duvarlardan destek alarak ilerlemeye başladı. Numo'nun kapısına ulaştığında lano'nun anlattıklarına hiç uymayan bir şeklide

Page 37: Trudi Canavan - Çırak İlk Yıl

kendini, kendi odasının dört katı büyüklüğünde bir odanın girişinde buldu.

Odanın ortasındaki bir masanın üzerinde yayılmış 64 Çırak - İlk Yıl halde bir sürü harita duruyordu. Küçük bir dolabı açan Numo bir kutu

çıkardı. Gömleğinin altından bir anahtar çıkarıp kutuyu açtı ve katlı bir kağıt çıkardı.

"Bunu Capia'ya varmadan önce size vermem söylendi." Numo kağıdı Dannyl'e verdi ve sonra bir sandalyeyi < »sterdi. Oturan

Dannyl mührü inceledi. Lonca sembolü ıh' mühürlenmişti ve kağıt en iyi kaliteydi.

Mührü kırıp kağıdı açtığında yönetici Lorlen'in el yara ile karşılaştı. / lyne Lonca İkinci Büyükelçisi, Tellen Evi, Vorin allı ¦¦¦inden Dannyl'e Bu mektubun teslimini yola çıkmandan sonraya ge-ln ek şekilde

ayarladığım için beni bağışlamalısın. Bü-\ ııkchilik görevlerinin dışında benim için yerine ge-ııı meni istediğim ek bir görevin olacak. Bu görev en ı ından şu an için gizli kalmalı. Mektubun eline bu şe-ı ıl.lt ¦ gt ¦emesi de bu yönde bir önlem.

Bildiğin gibi Yüce Lord Akkarin kadim büyüler ile il-llı bilgi toplamak için on yıl kadar önce Kyralia'dan \yıılmıştı. Bu arayış başarıyla sonuçlanmadı. Görevin ıı1/ordAkkarin'in adımlarını tekrarlamak. Gitmiş ol-'i her yere gitmek ve araştırmış olduğu konularda I ' toplamanın yanında ona yardım etmiş kişileri de

l-ıılııı.ık. İnilen bütün bulgularını bana kuryeler aracılığı ile ini,İn Henimle

doğrudan iletişim kurma. Haberlerini İK klıvı >ııım I• ¦¦ ¦ ı -kim-terimle, ¦ ) ı hu 'in i Lorlen ı Mııııyl mektubu birkaç kez okudu ve sonra tekrar 65 Trudi Canavan 66 katladı. Lorlen'in amacı neydi? Akkarin'in yolculuğunu tekrarlamak mı?

Sadece kurye aracılığıyla iletişim kurmak ha? Mektubu bir kez daha açıp hızla gözden geçirdi. Lorlen, Dannyl'in

büyükelçilik görevinden kendi kişisel isteği için faydalanıyormuş gibi görünmek istemediği için bu gizliliği istemiş olabilirdi.

Ama bu kişisel istek Akkarin'in arayışı idi. Yüce Lord, Lorlen'in kadim bilgiler için araştırmayı tekrar başlattığını biliyor muydu?

Bu soruya verilebilecek olası cevapları düşündü. Eğer Akkarin biliyorsa büyük ihtimalle onaylamıştı. Ya haberi yoksa? Dannyl hafifçe gülümsedi. Herhalde Akkarin'in öyküsünde de deniz sülükleri gibi rahatsız edici bir şeyler vardı.

Ya da belki Lorlen, arkadaşının başaramadığı bir şeyi başarmak istiyordu. Sonuçta çıraklıklarından beri rekabet içindeydiler. Doğal olarak

Page 38: Trudi Canavan - Çırak İlk Yıl

Lorlen kendisi araştırma yapmaya gidemezdi ve başka bir büyücüden yardım istemeliydi. Dannyl gülümsedi. Ve o da beni seçti.

Mektubu tekrar katlayarak ayağa kalktı ve kendini geminin sallantısına karşı hazırladı. Lorlen'in gizlilik için sebeplerini çok geçmeden açıklayacağına şüphe yoktu. Bu arada birinin geçmişini kurcalamaya izninin olmasının çok hoşuna gideceğinden emindi. Hele bu kişi Yüce Lord gibi gizemli birisi olunca...

Numo'ya başıyla selam verip odadan çıktı. Mektubu eşyalarının arasına yerleştirip Jano ve şarkı söyleyen mürettebatın yanına döndü.

4. Bölüm Görev Başına Sonea, Akademi koridorlarında sakince gezinirken büyük bir rahatlama

hissi ile doluydu. Ertesi gün boşgündü. Bu da hiç dersi olmadığı ve Regin ile diğer çıraklara katlanmak zorunda kalmayacağı anlamına ge-11 y (ırdu.

Son bir haftada bu kadar az şey yapmışken kendini bu I adar yorgun hissetmesi ilginçti. Derslerin çoğunda kitap okuyup diğer çırakların Kontrol derslerine gidip gelmeli m ini izlemişti. Pek bir şey olmamıştı ama sanki haftalar, hayır aylar geçmiş gibi hissediyordu.

Issle artık Sonea yokmuş gibi davranıyordu -ki bu |i ıf ça düşmanlık göstermesinden iyi de olsa- bütün di-- ı ı ıraklar da bunun yapılabilecek en iyi şey olduğuna ! ıı ıı vermiş gibi davranıyorlardı.

Bütün çırakları dikkatle izlemişti. Elayk tipik bir Imimar gencinin bütün özelliklerini gösteriyordu. Ka-llinların saklandığı, birçok lükse sahip fakat özgürlüğün nl kısıtlı olduğu bir dünyadan gelmişti. Bu sebeple ı ı kula konuşurken kendini rahatsız hissediyor ve Bina Ilı Isslc'a da aynı soğuklukla davranıyordu. Bir önceki Sonea'yı Lonca'dan saklayan hırsız Faren hiç de li' ıkıvranmıyordu ama o zaten hiçbir zaman bir m.ıı lı gibi davranmazdı.

67 Trudi Canavan Gennyl'in babası Lonmarlıydı fakat annesi Kyralialıy-dı ve Bina ile

Issle'ın çevresinde oldukça rahat davranıyordu. Sonea'yı kesinlikle görmezden geliyordu; fakat Sonea birkaç kez, kendisini kısılmış gözlerle izlerken yakalamıştı.

Shern diğer çıraklarla nadiren konuşuyor, vaktinin çoğunu uzakları izleyerek geçiriyordu. Sonea hâlâ onun garip büyüsel varlığının farkındaydı; fakat artık varlığı kararsızca atmıyordu.

Bina her zaman sessizdi ve Sonea kızın herhangi bir sohbete katılmamasını utangaçlığına ya da uyumsuzluğuna veriyordu. Kıza yaklaşmaya kalktığında kız geri çekilip, "Seninle konuşmam yasak." demişti. Kabul Se-remonisi'nden önce kızın annesinin söylemiş olduklarını düşününce Sonea hiç şaşırmamıştı.

Kano, Alend ve Vallon yarı yaşlarındaki çocuklar gibi davranıyor, eğlenmek için çocukça şeyler yapıyor ve sahip oldukları ile kızlarla yaşamış oldukları hakkında gösteriş yapıp duruyorlardı. Harrin'in

Page 39: Trudi Canavan - Çırak İlk Yıl

çetesinde bu tarz konuşmaları sıklıkla duymuş olan Sonea, bu son konudaki hikayelerin gittikçe artıp gelişeceğini biliyordu. Ona komik gelen kısım ise; tanıdığı gençlerin bu yaşa geldiklerinde bu konuda gösteriş yapmayı çoktan kesmiş olacak deneyime sahip olmalarıydı.

Regin bütün sosyal aktivitelerde en baskın olandı. Sonea, Regin'in diğerlerini nasıl şakalarla, iltifatlarla, ara sıra yaptığı otoriter yorumlarla kontrol ettiğini ve her görüş bildirdiğinde diğerlerinin başlarını onayla salladıklarının farkındaydı. Her fırsatta Sonea'nın geçmişi hakkında iğneleyici şakalar yapmaya başlayana kadar bu pek de sorun olmuyordu. İlk başlarda biraz sempati gösteren Alend bile artık bu alaylara gülüyordu. Sonea'nın Bina ile arkadaşlık kurma girişiminin başarısız

68 Çırak - ilk Yıl olmasından hemen sonra Regin, bütün çekiciliği ve arkadaşça tavırları

ile kızın yanında bitmişti. "Sonea!" Bu nefes nefese ses arkasından gelmişti. Sonea arkasını döndüğünde

Alend'in hızla kendisine geldiğini görmüştü. "Evet?" "Bu gece sıra sende," dedi yine soluyarak. "Sıra bende mi?" dedi

Sonea kaşlarını çatarak. "Ne sırası?" "Mutfak görevi." Sonea'ya baktı. "Sana söylemediler mi?" "Hayır..." Alend yüzünü buruşturdu. "Tabi ya. Sıra listesi Regin'deydi. Hepimizin

haftada bir gece mutfak görevi v.ıı. Bu gece senin sıran." "Oh..." "Acele etsen iyi olur," diye uyardı. "Geç kalmak islemezsin." " Teşekkür ederim," dedi Sonea. Alend omzunu silkip 11 ıl kıştı. Mutfak görevi... Sonea içini çekti. Bütün gün hava lıoğiK ıı derecede

sıcaktı ve akşam yemeğinden önce semi biı banyo yapmayı planlıyordu. Çıraklara verilen bu ı H görevlerin nahoş veya fazla zaman alan görevler ılın.iması gerekliydi; yani bu görevden sonra hâlâ bir lı ıııyo için zamanı kalabilirdi.

Spiral merdivenlerden aşağıya acele ile inip yemek kokularını takip ederek Yemek Salonu'na ulaştı. Salon lılııl ı .1 kalabalıktı ve çıraklar içeri girdikçe sıralar hızla İniliyordu. Tepsi taşıyan hizmetkarlardan birini izle-ıı I mutfağa gitti ve kendini uzun maşlarla dolu geniş nkıd.ı buldu. Kaynayan kazanlardan odaya buhar

69 Trudi Canavan doluyor, ızgaralarda etler cızırdıyor ve her yerden metalin metale

sürtünme sesleri geliyordu. Hizmetkarlar acele ile sağa sola koşuştururken birbirleri ile seslerini duyurabilmek için oldukça yüksek sesle konuşuyorlardı.

Sonea içeri girdiğinde içerideki kokular ve kaos yüzünden bir an olduğu yerde kalakaldı. Genç bir hizmetkar karıştırdığı kazanın üzerinden ona baktı. Daha sonra geniş beyaz bir gömlek giyen daha yaşlı bir

Page 40: Trudi Canavan - Çırak İlk Yıl

hizmetkara seslendi. Kadın, Sonea'yı görünce işini bırakıp yanına geldi ve selam verdi.

"Nasıl yardımcı olabilirim leydim?" "Mutfak görevi," dedi Sonea omzunu silkerek "Yardımcı olmam

gerektiğini söylediler." Kadın, Sonea'ya şaşkınlıkla baktı. "Mutfak görevi mi?" "Evet" dedi Sonea gülümseyerek. "İşte buradayım. Ne yapacağım?" "Çıraklar asla buraya gelmezler," dedi kadın. "Mutfak görevi diye bir

şey yoktur." "Ama..." kelimeler Sonea'nın boğazında kaldı. Kandırıldığını anlayınca

kaşları çatıldı. Sanki Evler'in oğul ve kızlarının mutfakta çalışması beklenirdi de... Kadın, Sonea'yı ihtiyatlı bir şekilde izliyordu.

"Sizi rahatsız ettiğim için özür dilerim," dedi Sonea İçini çekerek. "Sanırım bir şakanın kurbanı oldum."

Birden bire ortamı kıkırdamalar doldurdu. Kadın, Sonea'nın omzunun üzerinden baktı ve bir anda kaşları I illi iı Sonea içinde çok kötü bir hisle arkasını döndü, ı ıpiılıi I" ¦ Iıinıdık yüz vardı ve hepsi pis bir şekilde sı-DlIriMİı Sonca onlara döner dönmez hepsi kahka-

|l || || , l„„ nldll .....İlli ıı bini/ .ılı,almıştı ve Sonea birçok 1...... ll ..........Un ıımı .mi.un,ık için onlara doğru Çırak - İlk Yıl baktığını gördü. Bir anda suratının sinirden kıpkırmızı olduğunu

hissetti. Dişlerini gıcırdatarak kapıya doğru ilerlemeye başladı. "Oh, hayır! Gitmiyorsun." dedi Regin. "Burada hizmetkarlar ile

kalabilirsin, ait olduğun yer burası nasıl olsa. Ama bir kez daha düşününce, bu doğru değil. Hizmetkarlar bile varoşlulardan iyidir." Hizmetkar kadına dönerek, "Yerinizde olsam ona dikkat ederdim. O bir hırsız, hatta bunu ona sorarsanız kendisi de kabul edecektir. Dikkatli olun ki bıçaklardan birini aşırıp sizi arkadan bıçaklamasın."

Bunları söylerken kapı koluna uzanıp kapıyı kapattı. Sonea kapıya gidip kolu çevirdiğinde rahatlıkla döndü fakat kapı açılmadı. Elinin etrafında havada hafif bir titreşim hissediyordu.

Büyü mü? Nasıl olur da büyü kullanabilirlerdi? Henüz hiçbiri İkinci Seviye'ye çıkmamıştı ki.

Kapının arkasından kıkırtılar ve sessiz yorumlar duyabiliyordu. Alend'in sesini ve Issle'ın kıkırdamasını hataya yer bırakmayacak bir açıklıkla duyabiliyordu. Vallon ve Kano'nun da güldüklerini fark etti. Sadece Regin'in sesini duymadığını fark etti.

Bu büyük bir ihtimalle kapıyı kapalı tutmak için yoğunlaşmış halde olduğu içindi. Bunun anlamını fark edince içi burkuldu hissetti. Regin çoktan İkinci Seviye' ye geçmişti hatta daha da ilerlemişti. Sadece gücüne ulaşabiliyor ve onu çekebiliyor değil aynı zamanda nasıl kullanacağını da biliyordu. Rothen onu bazı çırakların nldukça hızlı ilerleyebileceği konusunda uyarmıştı ama neden bu çırak Regin olmak zorundaydı ki?

Page 41: Trudi Canavan - Çırak İlk Yıl

Büyüyle oynayarak ve alıştırma yaparak geçirdiği ayları düşünerek hafifçe gülümsedi. Regin'in hâlâ öğ-renmesi gereken çok şey vardı. Geriye doğru bir adım

71 Trudi Canavan atıp kapıyı inceledi. Bu büyüyle savaşmalı mıydı? Büyük ihtimalle ama

o zaman kapı parçalanabilirdi. Arkasını dönüp hizmetkara baktı. "Herhalde buradan dışarıya açılan başka bir yol daha vardır. Bana o

yolu gösterebilir misiniz?" Kadın bir an durakladı. Yüzünde artık sempati yoktu; sadece şüphe

vardı. Sonea'nın içindeki his bir anda öfkeye dönüştü. "Evet?" derken parmaklarını kadının yüzü önünde şaklattı. Kadının bir anda gözleri büyüdü. Sonra bakışlarını yere indirdi. "Evet leydim. Beni takip edin." Sonea'ya takip etmesini işaret eden kadın masaların arasında

ilerlemeye başladı. Mutfaktaki hizmetkarlar yanlarından geçerken Sonea'ya bakıyorlardı fakat Sonea gözlerini kadının sırtından ayırmadı. Mutfaktan daha büyük bir depoya girdiler. Depoda üzeri yiyecek ve kaplarla dolu raflar vardı. Kadın deponun öbür ucunda bir kapının önünde durdu, kapıyı açtı ve hiçbir şey söylemeden kapının ardında uzanan koridoru işaret etti.

"Teşekkür ederim," dedi Sonea ve depodan çıktı. Kapı arkasından yavaşça kapandı. Sonea koridorun iki ucuna da baktı. Bildiği bir yer değildi ama nasıl olsa bir yerlere çıkıyordu. İçini çekerek başını salladı ve yürümeye başladı.

* * * Rı ıthen, Gece Odası'nda akşamların artık eskisi kadar İlgini olmadığını

düşünüyordu. Bir zamanlar gizemli iroı Iı ı üzerine bir sürü soru sorulacağı için yarı m ı kıtıktı ve endişe ile beklediği haftalık sosyal buluş-

Çırak - ilk Yıl malarda artık kendini görmezden geliniyormuş gibi hissediyordu. "O Elyneli kızı izlemeliyiz" dedi bir bayan sesi odanın karşısından.

"Leydi Kinla'nın söylediğine göre o kızın bir Şifacı ile yakında mutlaka yüz yüze konuşması gerekecekmiş."

Buna verilen cevap duyulamayacak kadar alçaktı. "Bina mı? Belki de. Yoksa sen şeyden mi...? Hayır. Kim ister ki? Bence

bunu Rothen'e bırakmalıyız." Adını duyan Rothen konuşanların kim olduğunu aramaya başladı.

Yakındaki bir pencerenin yanında duran iki Şifacı hanımın aradığı kişiler olduğunu fark etti. Biri başını kaldırıp Rothen'in onları izlediğini görünce kızarıp yüzünü başka bir tarafa çevirdi.

"O kızda garip bir şeyler var. Sanki..." Bu yeni sesi tanıyan Rothen zafer hissi ile doldu. Konuşan Sonea'nın öğretmenlerinden biri olan Lord Elben'di. Odadaki başka grupların, kendisine daha yakın konumda ve daha yüksek sesle yapıkları konuşmalar Lord Elben'in sesini bastırmaya

Page 42: Trudi Canavan - Çırak İlk Yıl

başlamıştı. Rothen, Dannyl'in kendisine öğretmiş oldu gibi gözlerini kapayıp yoğunlaşmaya başladı.

"Uyum sağlayamıyor," dedi alçalıp yükselen bir ses. "Ama zaten hangimiz uyum sağlamasını bekliyordu ki?"

Rothen kaşlarını çattı. Bu konuşan çırakların İlk Yıl tarih öğretmenleri idi.

"Bundan da fazlası, Skoran." diye ısrar etti Elben. "Çok sessiz. Diğer çıraklarla konuşmuyor bile."

"Onu pek sevmiyorlar değil mi?" Buruk bir gülme sesi geldi "Hayır, onları suçlayabilir misin?" "Bir de Lord Rothen'i düşün," dedi Skoran. "Zavallı adam. Sence neyle

uğraştığının farkında mıdır? O kızın 73 Trudi Canavan her gece benim daireme gelmesini istemezdim. Garrel bana varoşlarda

yaşadığı sırada bir adamı bıçakladığına dair bir hikaye uydurduğunu anlattı. Ben uyurken benim dairemde küçük bir katilin olmasını istemezdim."

"Harika! Umarım Rothen geceleri odasının kapısını kilitli tutuyordun" ikili uzaklaştıkça sesleri de uzaklaşıyordu. Rothen gözlerini tekrar açıp

elindeki şarap kadehine baktı. Dannyl haklıydı. Bu sandalye diğer büyücülerin sohbetlerini dinlemek için çok uygun bir konumdaydı. Dannyl her zaman Gece Odasının ziyaretçilerinin, görüşlerini bildirmek için kimin dinlediğini kontrol etmeyecek kadar istekli olduğunu ve onlardan birçok şeyin öğrenilebileceğini söylerdi.

Fakat Rothen insanları gizlice dinlemekten Dannyl'in aksine rahatsızlık duyuyordu. Ayağa kalkıp Skoran ve Elben'in nerede olduklarına baktı. Yüzüne nazik bir gülümseme yerleştirip yanlarına doğru ilerledi.

"İyi akşamlar Lord Elben," dedi başıyla selam verirken. "Lord Skoran." "Lord Rothen," diye karşılık verdiler başlarını aynı şekilde kibarca

eğerek. "Benim küçük hırsızımın derslerde nasıl olduğunu sormak için

gelmiştim." İki öğretmen de bir an şaşkınlıkla durdular. Sonra Elben hafif endişeli

bir şekilde güldü. "Gayet iyi," dedi. "Aslında beklediğimden çok daha iyi. Çok hızlı

öğrenen biri ve güçleri üzerindeki kontrolü ııldukça... gelişmiş." Mıştırma yapmak için zamanı vardı tabi ve henüz ne I ıid.ıı "m İn

olduğunu test etmedik." diye ekledi Skoran. Rothon .1 ılı m 11 .1 ı h '.nnca'nın ne kadar güçlü oldu-î'.ıııııı

loylcdiftiııdf I>iı büyücünün güçlerinin kendili- 74 Çırak - İlk Yıl ğinden uyanması için çok güçlü olması gerektiği gerçeğine rağmen ona

pek inanan çıkmamıştı.

Page 43: Trudi Canavan - Çırak İlk Yıl

"Onu test ettiğinizde görüşünüzü öğrenmek için sabırsızlanıyorum." dedi Rothen uzaklaşmaya başlayarak.

"Gitmeden önce," dedi Skoran, buruşmuş, yaşlı elini kaldırarak. "Sizinle torunum Urlan'ın kimya dersinde nasıl olduğu üzerinde konuşmak istiyorum."

"Yeterince iyi." Rothen yaşlı büyücüye döndü. Skora'nın torunu hakkındaki bir tartışmaya çekilirken zihnine Sonea'ya öğretmenlerinin ona nasıl davrandığını sorması gerektiğini not etti. Bir çırağı sevmemek, eğitimini ihmal etmek için hiç de yeterli bir mazeret değildi.

* * * Akademi merdivenlerinin en altında duran Yönetici Lorlen, geceye

bürünmüş Lonca'yı izliyordu. Sağında, uzun ağaçların arasında bahçeleri ile iki katlı Şifacılar Makamı bulunmaktaydı. Şifacılar Makamı'nın önünden Lonca'yı saran koruluğun karanlık bir kolunun içinden geçen ve Çıraklar Makamı'na doğru giden yol geçmekteydi. Lorlen'in tam önünde Akademi ile Lonca kapıları arasındaki büyük, daire şeklinde kıvrılan, geniş bir yol bulunuyordu. Solunda ahırlar vardı ve onun ilerisinde de ormanın başka bir kolu.

Ormanın bu kenarı ile bahçelerin diğer tarafı arasında bir yerde Yüce Lord'un konutu bulunmaktaydı. Gri taşlardan inşa edilmiş bina diğer beyaz Lonca binaları gibi ay ışığında parlamıyor, ormanın kenarında bir hayalet gibi görünüyordu. Ana Salon'un haricinde Lonca'nın ilk kurulduğu dönemden beri ayakta duran tek yapıydı. Yedi yüz yıldan uzun süredir her neslin en

75 Trudi Canavan güçlü büyücüsünün konutu olmuştu. Lorlen'in şu anda o konutta

yaşayan büyücünün gelmiş geçmiş en güçlü büyücülerden biri olduğu konusunda hiç şüphesi yoktu.

Derin bir nefes alarak konutun kapısına doğru ilerlemeye başladı. Şimdilik her şeyi unut, dedi kendi kendine. O gayet iyi tanıdığın, eski

dostun Akkarin. Politika, ailelerimiz ve Lonca meseleleri üzerine sohbet edeceğiz. Onu Gece Odası'nı ziyaret etmesi için ikna etmeye çalışacaksın ve o da reddedecek.

Lorlen konuta vardığında omuzlarını dikleştirmişti. Her zamanki gibi kapı çalar çalmaz açıldı. Lorlen kendisini karşılamak için Akkarin veya hizmetkarının orada olmamasından dolayı rahatladı.

Lorlen konuk odasına geçip oturdu ve odayı incelemeye başladı. Bu oda ilk olarak, her iki tarafında da iki merdiven bulunan bir giriş salonu olarak tasarlanmıştı. Bu konutun yapımından yüzlerce yıl sonra konuk odaları evlerin değişmez bir parçası haline gelince; önceki Yüce Lord'lardan birisi, bu konut içindeki bir odayı da konuk odası yapmışlardı. Akkarin merdivenleri kapatacak iki duvar ile binayı modernize etmişti. Bu duvarlar arasındaki alanı da rahat mobilyalar ve sıcak görünümlü halılar ile dekore ederek dar da olsa hoş bir konuk odası yaratmıştı.

"Bu da ne?" dedi tanıdık bir ses. "Beklenmedik bir ziyaretçi."

Page 44: Trudi Canavan - Çırak İlk Yıl

I orlen merdivenlere açılan kapıda duran siyah cüb-I" Iı adama döndüğünde gülümsemeyi başarmıştı. İyi al ..unlar Akkarin."

..... lord kapıyı kapatırken gülümsedi ve küçük bir 1 lıiliıi llı ı Iı . i|.....iden bir şişe şarap, özel kadehler çı- ı ıııl...... 111 I orlen'in önceki gün, alımını durdur- Çırak - ilk Yıl maya karar verdiği şaraptan iki kadeh doldurdu. "Seni neredeyse tanıyamıyordum Lorlen. Uzunca bir süredir

uğramıyorsun." Lorlen omuzlarını kaldırdı. "Küçük ailemiz son dönemde beni bayağı

uğraştırıyor." Lorlen'in Lonca'ya koydukları takma adı kullanması üzerine kıkırdadı.

Kadehlerden birini Lorlen'e vererek oturdu. "Ah... ama seni meşgul ediyorlar sonuçta ve ara sıra iyi davranışları için onlara ödül de vermelisin. Elyne Lonca İkinci Büyükelçisi olarak Lord Dannyl ilginç bir seçimdi."

Lorlen kalbinin hızlandığını hissetti. Endişesini düşünceli bir kaş çatış ile gizledi. "Sen olsan onu seçmez miydin?"

"O bu rol için mükemmel bir seçim. Hırsızlar'ı arayıp, bulup görüştüğü zaman hem inisiyatif kullanabildiğini hem de cesur olduğunu gösterdi."

Lorlen bir kaşını kaldırdı. "Yine de önce bize danış-malıydı." Akkarin elini olumsuz anlamda salladı. "Yüksek büyücüler büyük

ihtimalle bu konu üzerinde haftalarca tartışır ve daha sonra en güvenli kararı ki bu durumda büyük ihtimalle yanlış kararı verirlerdi. Dannyl bunu fark edip kızı bulmak için diğerlerinin kınaması riskine girdi. Bu da bize, otorite, insanların iyiliği ile ters düştüğünde onların metotlarını rahatlıkla reddedebilen biri olduğunu gösteriyor. Eiyne Sarayı ile uğraşırken bu ka-ı.ulılığa ihtiyacı olacak. Bu atamada benim fikrimi alın.muş olmana şaşırdım. Ama kararını onaylayacağımı I»ildiğinden eminim."

"Benim için ne haberlerin var?" diye sordu Lorlen. "İlgi çekici bir şey yok. Kral 'küçük hırsız' olarak nitelendirdiği

Sonea'nın yaz ortası alımına katılıp katıI- 77 Trudi Canavan madiğini sordu. Ona katıldığını söyledim ve bunu duymaktan memnun

oldu. Bu bana başka bir eğlenceli olayı hatırlattı. Maron Evi'nden Nefin, Fergun'un artık İmardin'e dönüp dönemeyeceğini sordu." "Yine mi?"

"Bu Nefin'in ilk soruşu. En son soran Canen'di. O da yaklaşık üç hafta önce sordu. Maron Evi'ndeki herkes sırayla gelip bana bu konuyu soracak gibi görünüyor. Hatta çocuklar bile gelip Fergun amcalarını ne zaman görebileceklerini sordular."

"Ne cevap verdin?" "Fergun amcalarının çok, çok kötü bir şey yaptığını ama

endişelenmemeleri gerektiğini Kale'deki nazik kişilerin orada kalacağı yıllar boyunca ona çok iyi bakacaklarını."

Page 45: Trudi Canavan - Çırak İlk Yıl

Lorlen gülmeye başladı. "Nefin'e verdiğin cevabı kastetmiştim." "Kesinlikle aynı şeyi söyledim. Tabi ki aynı kelimeleri kullanmadım."

Akkarin içini çekti ve saçını düzeltti. "Ayrıca, bana sadece onları reddetme zevkini vermiyorlar aynı zamanda Fergun gönderildiğinden beri Maron evinden hiç evlenme teklifi de almıyorum. Bu bile onu orada bırakmam için yeterli bir sebep"

Lorlen şarabından bir yudum aldı. Her zaman Akkarin'in Evler'in havai kızları ile ilgilenmediğini ve sonunda kendine Lonca içinden bir eş bulacağını düşünmüştü. Ama artık onun karanlık sırrını saklamak için mı bekar kalmayı seçtiğini merak ediyordu.

\u.m Evi ile Korin Evi yarış atlarına bakmaları için ' ıi ıı ı l.ılebinde bulundular." dedi Akkarin.

| ¦¦ılı-ıı '.ınnle içini çekti. "Onlara bunun mümkün ı|.....Iı ı.....\ li'duı tabi ki." ı ı ...............ı silkti. "Onarla düşüneceğimi söyle- 'M Çırak - İlk Yıl dim. Bu, talebi kendi avantajımıza çevirebileceğimiz bir yol olabilir." "Ama bütün Şifacılarımıza ihtiyacımız var." "Doğru... ama iki Ev de kızlarını sanki üremeleri başka her şeyden

daha önemliymiş gibi yetiştiriyorlar. Yeteneği olan kızlarının bize katılmasına izin vermeleri yönünde ikna edilebilirlerse atlar için gönderdiğimizden çok daha fazla Şifacı olur elimizde."

"Bu süre içinde daha az Şifacımız olacaktır ve elimizdekiler de zamanlarının önemli bir kısmını yeni kızları eğitmeye harcaması gerekecektir," diye karşı çıktı Lorlen. "Ayrıca bu kızlar mezun olduklarında Şifacı olmayı tercih etmeyebilirler."

Akkarin başıyla onayladı. "O zaman bu tamamen bir denge sorunu. Atlara bakması için gönderdiğimiz Şifacı lan n yerini alacak kadar çok kızın katılacağından emin olmalıyız. Ayrıca, kargaşa veya ayaklanma ya da afet olursa çağırabileceğimiz daha çok Şifacı'mız olacak." Akkarin uzun parmakları ile koltuğunun kenarına vurmaya başladı. "Bu durumun bir avantajı daha olabilir. Lord Tepo birkaç ay önce benimle hayvan şifası konusundaki bilgisini geliştirmek istediğini söylemişti. Bu öneri onun araştırmaları için de çok yararlı olabilir."

Lorlen başını onaylamaz bir biçimde salladı. "Bana hâlâ Şifacılar'ın vaktini boşa harcamak gibi geliyor."

Akkarin kaşlarını çattı. "İki fikri de Leydi Vinara ile tartışacağım." Kafasını kaldırıp Lorlen'e baktı. "Benim için haberlerin var mı?"

"Evet var," dedi Lorlen. Koltuğunda geri yaslanıp içini çekti. "Korkunç haberler... Lonca'daki birçok kişiyi rahatsız edecek ama en çok seni etkileyecek; hem de I Işisel olarak."

"< )h?" Akkarin'in bakışları bir anda çok dikkatli bir 79 Trudi Canavan hal aldı.

Page 46: Trudi Canavan - Çırak İlk Yıl

"İçtiğin şaraptan elinde başka var mı?" "Bu son şişe." "Kahretsin." dedi Lorlen başını sallayarak. "O zaman durum benim

sandığımdan da kötü. Korkarım bu son şişen. Stoklarımızı yenilememeye karar verdim. Artık Yüce Lord'a başka Anuren karası yok."

"Haberin bu muV "Korkunç değil mi?" Lorlen dönüp doğrudan arkadaşına baktı. "Üzüldün

mü?" Akkarin memnuniyetsizliğini belli eden bir ses çıkardı. "Tabi ki! Neden

yeni sipariş vermedin?" "Şişesine yirmi altın istediler." "Şişesine mi?' Akkarin arkasına yaslanıp bir ıslık çaldı. "Başka bir

bilgece karar. Ama bu sefer bu karardan önce bana danışmalıydın. Sarayda birkaç kişi ile bu konuda görüşebilirdim... aslında hâlâ görüşebilirim."

"Önümüzdeki haftalarda masama daha mantıklı bir teklifin gelmesini bekliyorum."

Akkarin gülümsedi. "Ne yapabileceğime bakacağım." Bir süre sessizce oturdular. Daha sonra Lorlen kadehini bitirip ayağa

kalktı. "Gece odasına gitmeliyim. Gelecek misin?" Akkarin'in ifadesi karardı. "Hayır. Şehirde birileri ile buluşmalıyım."

Başını kaldırıp Lorlen'e baktı. "Seni tekrar görmek güzeldi. Daha sık uğramalısın. Lonca dedikodularını öğrenmek için seninle bir görüşme ayarlamak zorunda kalmak istemiyorum."

"(.alışırım." dedi Lorlen gülümseyerek. "Belki de gece odasını daha sık ziyaret etmelisin. Böylece bazı dedikoduları kendin duyabilirsin."

Yüce Lord başını olumsuz anlamda salladı. "Ben or-tadayken çok dikkatli oluyorlar. Ayrıca ben Lonca sı-

80 Çırak - ilk Yıl nırları dışıyla daha çok ilgileniyorum. Aile skandalları-mızı sana

bırakıyorum." Kadehini masaya bırakan Lorlen kapıya doğru ilerledi ve kapı sessizce

açıldı. Arkasına baktığında Akkarin'in hoşnut bir şekilde şarabını yudumladığını gördü.

"İyi geceler." dedi. Akkarin kadehini kaldırdı. "Kendine iyi bak." Kapı arkasından kapandığında Lorlen derin bir nefes alıp yürümeye

başladı. Yüce Lord ile sohbetini düşünerek, konuşulanları tekrar gözden geçirmeye başladı. Akkarin, Dannyl'in atamasına onaylamıştı ki aslında düşününce bu durum gayet ironik geliyordu. Konuşmanın geri kalanı rahat ve önemsizdi; böyle zamanlarda gerçeği unutmak çok kolay geliyordu. Fakat Lorlen, Akkarin'in sohbetlerinde gizli etkinliklerini nasıl ima ettiğine şaşırmıştı. "Ayrıca ben Lonca sınırları dışıyla daha çok ilgileniyorum." Durumu kibarca özetliyordu.

Page 47: Trudi Canavan - Çırak İlk Yıl

Lorlen hafifçe homurdandı. Akkarin'in Kral'ı ve Sarayı kastettiğine şüphe yoktu. Bildiklerim yüzünden her söylediğinin altında gizli anlamlar aramayı engelleye-miyorum.

Akkarin'i ziyaret etmek Sonea'nın Duruşma'sından önce hiçbir zaman böyle dert olmamıştı. Yüce Lord'un Konutu'ndan yorgun çıkmıştı ve sırtındaki ateşten gömleği çıkardığına rahatlamıştı. Yatağını düşünüp başını salladı. Dairesine gitmeden önce Gece Odası'nda oturup sonu gelmez isteklere ve sorulara katlanmalıydı. İçini çekerek adımlarını sıklaştırdı ve ağaçların arasında ilerlemeye başladı.

81 5. Bölüm Kullanışlı Beceriler Sonea dersin başlamasını beklerken notlarını açıp okumaya başladı.

Sırasına bir gölge düştü ve önüne bir el inip çalışma kağıtlardan birini alırken olduğu yerde sıçradı. Çaresizce kağıda uzanmaya çalıştı fakat çok yavaş kalmıştı. Kağıt önünden uçmuştu bile.

"Bakın burada ne var?" Regin sınıfın önüne doğru ilerledi ve sırtını öğretmen masasına dayadı. "Sonea'nın notları."

Sonea, Regin'e soğuk bir bakış attı. Diğer çıraklar ise ilgiyle izliyorlardı. Regin sayfayı hızlıca inceledi ve gülmeye başladı.

"Şu yazıya bakın!" dedi kağıdı havada tutarak. "Tıpkı tıpkı, bir bakın!" dedi kağıdı havada tutarak. "Tıpkı bir Çocuk gibi yazıyor. Ve imlası da berbat!"

Regin yazanları okumaya başlarken Sonea hafifçe homurdandı. Regin yazanları okurken çok "zorlanıyor" gözüküyordu. Birkaç cümle okuduktan sonra anlamları yüzünden kafasının karıştığını beyan etti. Sonea birkaç kıkırdama duydu ve yüzünün yanmaya başladığını his-ı m Regin sırıtarak sayfadaki yazım yanlışlarını, keli-mi'lnm doğrularını bağırarak ilan etmeye başladı. Bütün miiiI kahkahalarla gülmeye başlamıştı.

I Ürseğini önündeki sıraya dayayan Sonea, çenesini .....ı üzerine koyarak ilgilenmiyor görünmeye çalışı-

83 Trudi Canavan yordu. Bütün vücudunda öfke ve utanç hisleri birbirinin yerini alıp

dururken tekrar ve tekrar yanıyor ve buz kesiyordu. Regin aniden olduğu yerde dikleşip hızla sırasına döndü. Gülüşmeler

kesilince ayak sesleri duyulmaya başladı. Kapıda mor cübbeli bir figür belirdi. Lord Elben uzun burnunun üzerinde bütün sınıfa dikkatle bakıp masasına doğru ilerledi ve masaya ahşap bir kutu bıraktı.

"Ateş," diye söze başladı, "bir canlı gibidir ve her canlı gibi onunda ihtiyaçları vardır."

Kutuyu açıp içinden bir tabak ve bir mum çıkardı. Mumu tabağın ortasındaki bir çiviye geçirdi.

Page 48: Trudi Canavan - Çırak İlk Yıl

"Bütün diğer canlılar gibi ateş de hava ve besine ihtiyaç duyar. Onun bir canlı olduğunu sakın düşünmeyin." Hafifçe kıkırdadı. "Bu aptalca olur. Ama unutmayın ki bazen kendi aklı varmış gibi davranır."

Arkasında birinin kıkırdadığını duyan Sonea dönüp o tarafa baktı. Gözünün kenarı ile Kano'nun Vallon'a bir şey verdiğini gördüğünde midesi yine burkuldu. Yazdıkları Lord Elben tarafından fark edilmeden sınıfta dolaşıp insanları eğlendiriyordu.

Yavaş ve derin bir nefes alıp sessizce verdi. Çıraklarla ilişkileri konusunda ikinci hafta da da hiçbir gelişim olmamıştı. Shem hariç bütün çıraklar ki Shem tavandan içeri güneş ışığı girdiğini hararetle ilan etmesinden beri bir daha görülmemişti, her fırsatta Regin'in etrafına toplanıyorlardı. Bu topluluğa asla kabul edilmeyeceği m ıhı ve Regin her iğneleme ve şakanın kurbanı olarak '.(iiıcı'yı seçmişti.

l ii{ 1.1111111¦ .11 I akat Harrin'in çetesine katılmayı dene-i|. ıı diledi İmiş oğlanların aksine onun gidecek başka

ı........Iiııi »ulara katlanmak zorundaydı. I ı1'1 . ¦ l. ıı ii'k savunma yöntemi olarak görmezden ıı I Çırak - ilk Yıl gelmeyi seçmişti. Eğer Regin'in sataşmalarına karşılık verip onları

eğlendirmezse zaman içinde sıkılıp vazgeçeceklerdi. "Sonea." İrkilip Lord Elben'e baktığında öğretmenin kaşlarını çatmış bir şekilde

kendisine baktığını fark etti. Kalp atışları hızlanmaya başladı. Daha önce ona seslenmiş miydi? Onu duymayacak kadar kendine acımakla mı meşguldü? Sınıfın önünde azarlanacak mıydı?

"Evet, Lord Elben" dedi kendini biraz daha aşağılanmaya hazırlayarak. "Bu mumu yakmak için ilk denemeyi sen yapacaksın," dedi Lord Elben.

"Şimdi, sana hatırlatmalıyım ki ısıyı üretmek..." Rahatlayan Sonea iradesini mum üzerinde odakladı. Öğrendiklerini

zihninde tekrar ederken Rothen'in sesini nerdeyse açık seçik duyabiliyordu. "Küçük bir miktar büyü çek, iradeni uzat, zihnini fitile odakla, büyüyü şekillendir ve serbest bırak..." gücünün küçük bir kısmının fitile aktığını hissetti ve fitil birden alev aldı.

Lord Elben gözlerini kırpıştırdı, ağzı hâlâ açıktı, "...teşekkürler Sonea," diye bitirdi. Sınıfın kalanına baktı. "Hepiniz için mumum var. Bu sabahki ödeviniz onları nasıl yakacağınızı öğrenmek ve bir düşünce ile yakacak kadar hızlı olana kadar alıştırma yapmak."

Kutudan bir miktar mum çıkardı ve her çırağın önüne birer tane koydu. Çıraklar hemen fitillere bakıp yoğunlaşmaya başladılar. Sonea çırakları izledi. Hiçbirinin, hatta Regin'in bile mumu yanmayınca bundan keyif almaya başladığını fark etti.

I'lben masasına dönüp kutudan, içinde mavi bir sıvı "lan cam bir küre çıkardı. Küreyi Sonea'nın masasına gelirdi.

85 Trudi Canavan

Page 49: Trudi Canavan - Çırak İlk Yıl

"Bu, sana büyüdeki inceliği öğretecek bir çalışma," dedi. "Bu kürenin içindeki sıvı ısıya karşı duyarlıdır. Onu yavaşça ve eşit miktarda ısıtırsan rengi kırmızıya döner. Eğer başaramazsan kabarcıklar oluşmaya başlar ve kabarcıkların yok olması birkaç dakika sürer. Kırmızı rengi elde etmeni istiyorum, kabarcık değil. Bunu başardığında bana seslen."

Başıyla onaylayan Sonea, Elben masasına dönene kadar bekledi. Daha sonra küreye yoğunlaşmaya başladı. Mumu yakmanın aksine bu alıştırma sadece ısıtma enerjisi gerektiriyordu. Derin bir nefes alarak biraz büyü çekti. Daha sonra bu büyüyü camı eşit olarak ısıtacak hafif bir ısı yaratmak için şekillendirdi. Büyüyü serbest bıraktığında sıvı koyu kırmızı bir renge dönüştü.

Tatmin olmuş bir biçimde kafasını kaldırıp baktığında Lord Elben'in Regin ile konuştuğunu gördü.

"Anlamıyorum," diyordu Regin. "Tekrar dene," dedi Elben. Regin elindeki muma bakmaya başladı, gözlerini kısmıştı. "Lord Elben?" diye seslendi Sonea. Regin'e doğru eğilmiş olan

öğretmen vücudunu dikleştirip Sonea'ya doğru dönmeye başladı. "Yani büyüyü fitile odaklamak gibi mi?" diye sordu Regin, Elben'in

ilgisini tekrar kendine çekerek. "Evet," dedi Elben. Sesinde sabırsızlık seziliyordu. Regin tekrar

mumuna döndüğünde dönüp Sonea'nın küresine baktı ve başını olumsuz anlamda salladı.

"Yeterince sıcak değil." !¦ üresine bakan Sonea sıvının soğuyup mor bir renge büründüğünü

fark etti. Kaşlarını çatarak tekrar iradesini nd d l,n h vıı mvı iı'I ı,ıı kırmızı renk aldı.

ı ı m I un l> -111 • 111 ¦ sırasında sıçrarayarak, şaşkınlık ve Mlı Çırak - ilk Yıl acı dolu bir ses çıkardı. Mumu yok olmuştu ama eli delice bir şekilde

çıkarmaya çalıştığı erimiş balmumu ile kaplıydı. Sonea bir gülümsemenin dudaklarını zorladığını hissetti ve ağzını eliyle kapattı.

"Yandın mı?" dedi Elben endişeli bir şekilde. "İstersen Şifacılar'a gidebilirsin."

"Hayır," dedi Regin çabucak. "Ben iyiyim." Elben'in kaşları kalktı. Omzunu silkip Regin'in masasına yeni bir mum

getirdi. "İşinize dönün," dedi sınıfın geri kalanına. Herkes Regin'in kızarmış eline bakıyordu.

Elben, Sonea'nın masasına geldi ve küreye bakıp başıyla işaret etti. "Devam et," dedi. "Göster bana." Sonea bir kez daha küreye yoğunlaştı ve sıvı ısındı. Elben başı ile

onayladı, tatmin olmuştu. "Çok güzel. Sana başka bir alıştırma vereceğim." Elben masasına dönerken Sonea, Regin'in kendisini izlediğini gördü. Dudaklarında bastıramadığı bir gülümseme ile kıvrılır-

Page 50: Trudi Canavan - Çırak İlk Yıl

ken, Regin'in yumruklarını sıktığını gördü. Elben geçerken bir elini Regin'in masasına vurdu.

"İşinize dönün. Hepiniz..." * * * Güvertedeki parmaklıklara dayanan Dannyl tuzlu havayı keyifle içine

çekti. "Hasta mide dışarıda pek kötü değil, yai?" Dannyl döndüğünde sallanan güvertede rahatça yürüyen Jano'nun

yaklaşmakta olduğunu gördü. Jano yanın, ı geldiğinde dönüp sırtını parmaklıklara yasladı.

"Büyücüler gemide hasta olmuyorlar?" dedi Jano. "Hasta oluruz," diye kabul etti Dannyl. "Ama buna '¦ıl.ı verebiliriz.

Konsantre olmamız gerekir ama her an 87 Trudi Canavan zihnimizi bu konuya yoğunlaştıramayabiliriz." "Yani hasta olmamayı düşünürsen hasta olmuyorsun ama her zaman

hasta olmamayı düşünemiyorsun mu?" Dannyl gülümsedi. "Aynen öyle." Jano başını salladı. Direğin tepesinde mürettebattan biri bir çanı çaldı

ve Vindo dilinde bir şeyler söyledi. "O Capia mı dedi?" dedi Dannyl yukarıya bakmak için dönerken. "Capia, yai!" Jano dönüp uzaklara bakmaya başladı. Sonra parmağıyla

göstererek "Görüyorsun?" Dannyl, Jano'nun gösterdiği yöne baktı fakat neresi olduğu

anlaşılamayan sisle kaplı bir sahil dışında bir şey göremedi. "Gözlerin benimkilerden daha keskin," dedi "Vindo gözleri keskin," dedi

Jano gururla. "Bu yüzden deniz-binicileriyiz." "Jano!" sert bir ses konuşmalarını böldü. "Gitmek zorunda." Dannyl, Vindo denizcisinin aceleyle uzaklaşmasını izledi, sonra sahili

incelemeye döndü. Hâlâ Elyne'in başkentini göremiyordu ve geminin pruvasının dalgalarla

yarışını izlemeye başladı. Daha sonra bakışlarının suyun üzerinde gezinmesine izin verdi. Bu yolculukta, suyun sürekli ve hafifçe dalgalanmasının yatıştırıcı hatta hipnotize edici bir etkisi olduğunu öğrenmişti. Hava durumuna ve günün saatlerine bağlı olarak suyun renginin değişmesini de oldukça büyüleyici buluyordu.

Bir kez daha kafasını kaldırdığında karanın biraz daha yaklaşmış olduğunu fark etti. Kıyının üzerinde küçük, kare, parlak şekiller halinde uzaktaki binalar gözüküyordu. Dannyl'i bir ürperti sardı ve kalp atışlarının hızlandığını hissetti. Kıyının yaklaşmasını izlerken par-

88 Çırak - ilk Yıl makları ile küpeşte üzerinde ritim tutmaya başladı. Binaların arasındaki büyük boşluğun, koyun, denizin dalgalarından

gayet iyi korunan girişi olduğu belliydi. Evler duvarlarla çevrili sahile

Page 51: Trudi Canavan - Çırak İlk Yıl

kadar uzanan bahçelere sahip büyük malikanelerdi. Hepsi de sabah ışığında yumuşak bir şekilde parlayan sarı renkli taşlardan inşa edilmişti. Gemi koy girişine yaklaşırken Dannyl'in nefesi kesildi. İki yandaki evlerin dizilişi bütün koyu arasına alan bir çift kol gibiydi. Aralarında mendireğin üzerine yükselen daha da büyük binaları görebiliyordu. Onların da arkasında gösterişli kubbeler vardı ve bazıları devasa taş kemerler ile birbirine bağlanmış kuleler yükseliyordu.

"Kaptan sizi çağırıyor lordum." Dannyl kendisine seslenen denizciye duyduğunu başını eğerek

belirttikten sonra güverte boyunca yürüyüp kaptanın yanına gitti. Denizciler acele ile ortalıkta koşuşup, halatları kontrol edip, birbirilerine Vindo dilinde sesleniyorlardı.

"Beni mi çağırdınız kaptan?" Adam başı ile onayladı. "Sadece ayakaltında olmak yerine burada

durmanızı istedim lordum." Numo'nun gösterdiği yere geçen Dannyl, adamın bir sahile bir de

denize bakmasını izledi. Ardından aşağıdaki tayfalara kendi dilinde bir emir bağırdı ve dümeni çevirmeye başladı. Mürettebat hızla işe koyuldu. Halatlar çekildi. Yelkenler döndürüldü ve artık rüzgarı yakalayamadıkları için söndüler. Gemi sahile doğru dönerken sarsıldı ve sallandı.

Ardından yelkenler tekrar rüzgarla dolarken dalgalandılar ve rahatlıkla duyulan bir şaklama sesi çıkardılar. Mürettebat, halatları yeni yerlerine bağlayıp, birbirlerinden de onayları alınca biraz rahatlayıp beklemeye 1ı ısladılar.

89 Trudi Canavan Gemi sahile yaklaştığında bütün bu sahne tekrar yaşandı. Bu sefer

gemi koyun girişine doğru yöneldi. Kaptan dönüp Dannyl'e baktı. "Daha önce Capia'ya geldiniz mi lordum?" Dannyl başını salladı. "Hayır." Numo dönüp başıyla şehri gösterdi. "Çok güzel." Kemerlerin basit yüzleri ile kolonlar artık görülebiliyordu. Kyralia'daki

malikanelerin aksine binaların sadece küçük bir kısmında gösterişli dekorasyonlar vardı. Yine de bazı kulelere ve kubbelere göze batmayacak spiral veya yelpaze benzeri desenler kazınmıştı.

"Güneş batarken daha da güzel gözükür," dedi Numo. "Bir gece bir bot kiralayıp kendiniz görmelisiniz."

"Yapacağım," diye yanıtladı Dannyl sessizce. "Kesinlikle yapacağım..." Kaptanın ağzı, şimdiye kadar Dannyl'in kendisinde gördüğü

gülümsemeye en yakın şekli aldı. Ama emirler vermeye başlaması ile bu görüntü çabucak yok oldu. Yelkenler toplandı. Gemi yavaşlayarak koyda demirlemiş irili ufaklı yüzlerce geminin arasındaki açıklığa doğru ilerlemeye başladı. İleride bazı gemiler yüksek mendireğe halatlarla bağlanmıştı.

Page 52: Trudi Canavan - Çırak İlk Yıl

"Eşyalarınızı odanızdan alsanız iyi olur," dedi Numo, omzunun üzerinden Dannyl'e bakarak. "Yakında limana ulaşmış olacağız. Sizi bekleyenlere ulak gönderin. Sizi almaya gelsinler."

I' < -1 I ıiı ederim kaptan." Dannyl güverteden aşağı İMİ|l 0(1 ısına d<ığru ilerlemeye başladı. Odasını toplayıp

1..... kontrol ettiği sırada geminin yavaşlayıp sal- ......... l'i Itldıftım hissetti. Dışarıda verilen emirlerin ııl ı Iı m I ı m iti I •Kİ.ıı eliyordu. Geminin gövdesi is-11 Iı ,ı ı|ıt\

11111111' 111< I. ı İni l.ıral sarsıldı. MI Çırak - ilk Yıl Tekrar güverteye çıktığında mürettebat gemiyi mendirekteki büyük

demir halkalara sıkıca bağlıyordu. Geminin yanından büyük, şişkin çuvallar sarkıyordu. Bunlar geminin gövdesini, iskeleye çarptığında korumak içindi. Mendireğin bir yanında iki ucunda merdivenler bulunan dar yürüyüş yoları göze çarpıyordu.

Kaptan ve Jano küpeştenin yanında beraber bekliyorlardı. "Artık gidebilirsiniz lordum," dedi Numo eğilip selam vererek. "Sizi taşımak bir onurdu."

"Teşekkür ederim," diye karşılık verdi Dannyl. "Sizinle yolculuk yapmak da bir onurdu Kaptan Numo" dedi ve Vindo dilinde ekledi "İyi seyirler."

Numo'nun gözleri şaşkınlıkla açıldı. Hafifçe eğildi ve kamaraların olduğu yöne doğru uzaklaştı.

Jano gülümsedi. "O seni sevdi. Büyücüler bizim yolumuzla kibar olmayı denemez."

Dannyl başı ile onayladı. Bu onu şaşırtmamıştı. Dört denizci Dannyl'in sandıkları ile gelince Jano; eliyle kendisini takip etmelerini işaret edip karaya uzatılan tahta boyunca ilerleyip yürüyüş yoluna çıktı. Dannyl tahtadan indikten birkaç adım sonra, mendireğin ayaklarının altında sallanması karşısında telaşlanıp durdu. Sandıklarını taşıyan adamlar yanından geçebilsin diye kenara çekildi. Jano arkaya bakıp Dannyl'in yüzündeki şaşkın ifadeyi görünce gülmeye başladı.

"Sen bacaklarını karaya alıştır." diye seslendi. "Sürmez uzun çok." Bir eli duvarda olan Dannyl, denizcileri yürüyüş yolu boyunca

merdivenlere kadar takip etti. Tepeye çıkınca I ' udini iskeleye dek uzanan kalabalık bir yolda buldu, ı »ıiu/( iler sandıkları yere koyup mendireğe tünediler. \< ıkça belli oluyordu ki hiçbir şey yapmadan yolu 1 İçmekten gayet memnundular.

91 Trudi Canavan "Güzel yolculuktu." dedi Jano. "İyi rüzgar... Fırtına da yok." "Deniz sülüğü de yok." diye ekledi Dannyl. Jano gülerek başını salladı. "Eyoma yok. Onlar kuzey denizlerinde

yüzer." Bir an durdu. "Sen dil geliştirmek için iyi adam. Ben bir sürü yeni kelime öğren."

Page 53: Trudi Canavan - Çırak İlk Yıl

"Ben de birkaç Vindo kelimesi öğrendim." diye karşılık verdi Dannyl. "Çoğunu Elyne Sarayı'nda söyleyemem ama eğer bir Vindo meyhanesini ziyaret edersem çok işime yararlar."

Küçük adam gülümsedi. "Sen eğer Vin'e gelirsen Jano'nun ailesi ile kalabilir."

Dannyl şaşırarak adama döndü. "Teşekkür ederim." Kalabalığı işaret eden Jano gözlerini kıstı. "İnsanların geliyor sanırım." Gösterdiği yöne bakan Dannyl'in gözleri kalabalıkta yan tarafında

Lonca sembolü olan siyah bir araç aradı fakat göremedi. Jano merdivenlere doğru bir adım attı.

"Ben şimdi gidiyor. İyi seyirler lordum." Dannyl adama dönüp gülümsedi. "İyi seyirler Jano." Denizci gülümsedi ve sonra acele ile merdivenlerden aşağı indi. Sokağa

dönen Dannyl, cilalı kırmızı ahşaptan bir araç önünde durup görüş alanını kapatınca kaşlarını çattı. Sürücü koltuğundaki adam aşağı inip, diğer denizcilerle birlikte sandıkları aracın arka tarafındaki bir bolüme yerleştirmelerine yardım etmeye başlayınca, bu .11.ı« ın kendisi için geldiğini anladı.

\ı,n m kapısı açıldı ve gösterişli giysilere bürünmüş bil adam aşaftı indi. Dannyl biran şaşkınlıkla kalakaldı.

I '.Iı ı ....... de I lyne Sarayı'ndan birilerini görmüştü; ¦ İmdi II.m Sarayı'nda moda olan gülünç, süslü ıı lal mı I" unusemek

/orunda olmadığı için iyice lıl......i ıbııl etmeliydi ki giyenin üstüne otu- Çırak - ilk Yıl ran detaylarla dolu giysiler, bu yakışıklı genç adama oldukça

yakışıyordu. Böyle bir yüzle hanımlar arasında bayağı popüler olmalı, diye düşündü Dannyl.

Adam kararsızca bir adım attı "Büyükelçi Dannyl?" "Evet." "Ben Tremmelin ailesinden Tayend." Adam zarif bir şekilde eğilerek

selam verdi. "Sizinle tanışmak bir onur." diye aldı selamı Dannyl. "Sizinle tanışmak da benim için büyük bir onur Büyükelçi Dannyl." diye

karşılık verdi Tayend. "Yolculuk sizi yormuş olmalı. Sizi doğruca evinize götüreceğim."

"Teşekkür ederim." Dannyl hizmetkarlar yerine neden bu adamın kendisini karşılamak üzere gönderildiğini merak etti ve adamı daha dikkatli incelemeye başladı. "Siz Lonca Evi'nden misiniz?"

"Hayır," dedi Tayend gülümseyerek. "Ben Büyük Kütüphane'denim. Sizi benim karşılamam Yönetici'niz tarafından istendi."

"Anlıyorum." Tayend eli ile aracın kapısını işaret ederek. "Önden buyurun lordum." Araca binen Dannyl içerideki lüksü görünce beğeniyle içini çekti.

Neredeyse yok denecek kadar az mahremiyet, bir o kadar konforsuz, küçücük bir kamarada bu kadar vakit geçirdikten sonra; bir banyo ve çorba ile ekmekten daha sofistike bir yemek için can atıyordu.

Page 54: Trudi Canavan - Çırak İlk Yıl

Tayend karşısına oturdu ve arabacıya sinyal vermek için tavana vurdu. Araç iskeleden uzaklaşırken l.ıyend'in bakışları Dannyl'in cüppesine kaydı fakat adam hemen bakışlarını başka bir yöne çevirdi. Pençeli ilen dışarı bakıp duyulabilecek bir şekilde yutkunarak ellerini pantolonuna sürtmeye başladı.

93 Trudi Canavan Adamın sinirli haline gülümseyen Dannyl, Elyne Sarayı hakkında

öğrendiklerini gözden geçirdi. Başka ailelerden başka kişilerin adını duymuş olmasına rağmen Tremmelin ailesinden Tayend'in adını hiç duymamıştı.

"Saraydaki konumunuz nedir Tayend?" Genç adam eliyle geçiştirme manasına gelecek bir hareket yaptı.

"Sadece önemsiz bir konum. Çoğunlukla görmezden gelirim ve zaten o da beni görmezden gelir." Dannyl'e baktı ve sonra kendi kendine gülümsedi. "Ben bir alimim. Zamanımın büyük bir kısmını Büyük Kütüp-hane'de geçiriyorum."

"Büyük Kütüphane," diye tekrarladı Dannyl. "Orayı hep görmek istemişimdir."

Tayend'in yüzü geniş bir gülümseme ile aydınlandı. "Muhteşem bir yerdir. Eğer isterseniz sizi yarın oraya götürebilirim. Büyücülerin, kitaplara birçok saraylıdan daha çok değer verdiğini fark ettim. Hatta Yüce Lord' unuz da bir keresinde birçok haftasını Büyük Kütüpha-ne'de geçirmişti. Tabi o zamanlar Yüce Lord değildi."

Dannyl genç adama bakarken nabzının hızlanmaya başladığını hissetti. "Gerçekten mi? Acaba bu kadar ilgisini çeken neydi?"

"Her şey," diye cevapladı Tayend gözleri parlayarak. "Çoğu zaman asistanlığını ben yaptım. Baş kütüphaneci Irand, ben çocukken beni kütüphaneden uzak tutmayı beceremezdi; bu yüzden ufak tefek işleri yapmam için beni işe almıştı. Lord Akkarin en eski kitapları okumuştu. Bir şeyler arıyordu ama ne olduğunu asla çözemedim. • ol gi/emliydi. Bir gün her zaman geldiği saatte gelmedi Bir sonraki gün de ortada gözükmeyince kendisine ulaşmaya çalıştık. Ama eşyalarını toplayıp

Rİttlfl......ftrendik." Nı l.nlıı ilginç," diye mırıldandı Dannyl. "Acaba 9 ı Çırak - İlk Yıl aradığını bulabilmiş miydi?" Tayend pencereden dışarı baktı "Ah! Neredeyse evinize geldik. Yarın

sizi almamı ister misiniz? Oh, önce saraya gitmek istersiniz değil mi?" Dannyl gülümsedi. "Önerini değerlendireceğim Tayend ama ne zaman

olacağını şu an söyleyemem. Zamanım olduğunda sana bir mesaj göndersem olur mu?"

"Elbette." Araç durunca Tayend kapının mandalını kaldırıp kapıyı açtı. "Büyük Kütüphane'ye bir not gönderin yeter veya sadece gelin. Gün içerisinde daima orada olurum."

Page 55: Trudi Canavan - Çırak İlk Yıl

"Çok iyi," dedi Dannyl. "Beni rıhtımdan aldığın için çok teşekkür ederim Tremmelin ailesinden Tayend."

"Benim için bir onurdu lordum," diye yanıtladı genç adam. Dannyl araçtan indiğinde kendisini geniş, üç katlı bir evin önünde

buldu. Kemerlerle birbirine bağlı kolonlar büyük bir verandayı destekliyordu. Ortadaki kolonların arası diğerlerine nazaran daha genişti ve veranda üstü o noktada Akademi girişini andıracak bir şekilde yukarıya yükselip bir kavis oluşturuyordu. Hemen ardındaki kapılar sanki Akademi kapılarının birer kopyasıydı.

Dört hizmetkar, Dannyl'in sandıklarını araçtan indirdiler. Başka bir tanesi öne çıkıp eğilerek selam verdi.

"Büyükelçi Dannyl, Capia Lonca Evi'ne hoş geldiniz. I ülfen beni izleyin."

Dannyl arkasından bir yerden güçlü bir sesin unvanını tekrarladığını duydu. Arkasını dönüp Tayend'e I sıkma isteğine karşı koyup gülümseyerek, hizmetkarı eve doğru takip etti. Genç alimin büyücülere karşı saygı duymaktan daha fazlasına sahip olduğu kesindi.

I »annyl ilerlerken düşüncelere daldı. Tayend on yıl ......¦ de Akkarin ile karşılaşmış ve ona yardım etmişti. I orlen bu alimin kendisi ile tanışmasını ayarlamıştı. Te- 95 Trudi Canavan sadüf? Hiç sanmıyordu. Lorlen, kadim büyüler üzerine araştırmasında

genç alimin yardımını almasını istemişti. * * * Küçük bahçede çiçeklerin kokusu dayanılamayacak kadar tatlıydı.

Arkalardan bir yerden, gecenin gölgeleri arasında gizli, küçük bir çeşmeden akan suyun sesi geliyordu. Lorlen cüppesine düşmüş olan çiçek yapraklarını eli ile silkti.

Karşıdaki bankta oturan çift, Lorlen ile aynı Ev'e mensuptular ve uzaktan akrabaydılar. Lonca'ya girmeden önce onların en büyük çocuğu VValin ile beraber büyümüştü. VValin şimdi Elyne'de yaşasa da Lorlen eski dostunun ailesini ara sıra, özellikle de Demi'nin bahçesinin en iyi zamanlarında ziyaret etmekten keyif alırdı.

"Barran gayet iyi," dedi Velia, gözleri meşale ışığında parlayarak. "Gelecek sene yüzbaşılığa terfi ettirileceğinden emin."

"Bu kadar çabuk mu?"dedi Lorlen ve ekledi. "Ama doğru ya son beş yılda birçok şey başardı."

Derril gülümsedi. "Gerçekten de başardı. En genç oğlumuzun, Velia'nın bütün o şımartmalarına rağmen böyle sorumluluk sahibi biri olması mutluluk verici."

"Artık onu şımartmıyorum," diye itiraz etti Velia. Sonra içini çekti. "Yine de artık sokaklarda devriye gezmesi gerekmeyeceği için çok rahatlayacağım." diye eklerken gülümsemesi silinmişti.

Page 56: Trudi Canavan - Çırak İlk Yıl

"I İnimin." Derril karısına bakıp kaşlarını çattı. Velia'ya katılmak zorundayım. Şehir her yıl gittikçe daha tehlikeli hale geliyor. Son işlenen cinayetlerden

......i-.m adamın bile geceleri evinin kapılarını ki- Iıilı 11n".nm• sebep ııhıyor." I mil n m I,r.km çatıldı, "("inayetler mi?" 96 Çırak - ilk Yıl "Duymadın mı?" Demi'nin kaşları şaşkınlıkla kalktı. "Bütün şehir

çalkalanıyor." Lorlen başını salladı. "Bana söylenmiş olabilir fakat son dönemde

Lonca'da olanlar ile o kadar çok meşgulüm ki şehir ile ilgili haberlere pek dikkat edemedim."

"Kafanı o yerden daha sık çıkarmalısın," dedi Derril, onaylamaz bir şekilde. "Bu konunun ilgini çekmemiş olmana şaşırdım. Yüzyıldan uzun bir süredir şehirde görülen en kötü cinayetler olduğu söyleniyor. Tabi ki Velia ile benim daha fazla bilgimiz var. Bu da Barran sayesinde oluyor."

Lorlen gülümsemesini gizledi. Derril insanlara oğlunun kendisine söylediği "gizli" bilgileri söylemekten aldığı hazzın yanı sıra her şeyi ilk öğrenen olmaktan da büyük keyif alıyordu. Büyücüler Loncası Yöneticisi'ne bu suçlardan ilk bahseden olabilmek, onun için çok gurur verici olmuş olmalıydı.

"Bu umursamazlığımı başkası fark etmeden olayları bana da anlatsan iyi olur o'zaman." dedi Lorlen.

Derril öne doğru eğildi ve dirseklerini dizlerine dayadı. "Bu cinayetlerdeki ürpertici olan şey katilin kurbanlarını bir tür ritüel ile öldürmesi. Bir kadın iki gece cince bu cinayetlerden birine tanık olmuş. Patronunun bir yabancı ile boğuştuğunu duyduğunda giysileri katiı-yormuş. İki adamın o odaya doğru geldiğini anlayınca bir dolaba saklanmış.

"Dediğine göre, yabancı patronunu bağlamış, bir bıçak alıp gömleğini kesmiş. Adamın vücudunda küçük kesikler açmaya başlamış, iki omzuna da beşer tane." Derril'in elleri omuzlarına doğru gitti. "Muhafızlar bu kesikler sayesinde cinayetleri aynı kişinin işlediğini an-l "lıl.m. Kadın, katilin ellerini kesiklerin üzerine koydu-miiii ve mırıldanmaya başladığını söyledi. Söylediği her Mı <¦ bitirdiğinde adamın boğazını kesmiş."

Velia rahatsız olduğunu belli eden bir ses çıkardıktan 97 Trudi Canavan sonra doğruldu. "Özür dilerim ama bu hikaye beni oldukça rahatsız

ediyor." Acele ile içeri girdi. "Hizmetkar bir şey daha söyledi," diye ekledi Derril. "Patronunun

boğazı kesilmeden önce öldüğünü düşündüğünü söyledi. Barran adamın omuzlarındaki kesiklerin adamı öldürecek kadar derin olmadığını söyledi. Zehir izi de yokmuş. Sanırım adamın o sırada bayılmış olduğuna karar

Page 57: Trudi Canavan - Çırak İlk Yıl

verdi. Ben korkudan yarı ölü bir halde olurdum tahminen. Lorlen, iyi misin?"

Lorlen kasılmış yüz hatlarını gülümsemeye zorladı. "Evet," diye yalan söyledi. "Sadece bunları daha önce nasıl duyamadığıma şaşırdım. Kadın katili tarif edebilmiş mi?"

"Yararlı herhangi bir şey söyleyememiş. Karanlıktan ve anahtar deliğinden baktığı için pek bir şey görememiş. Tek söyleyebildiği, adamın siyah saçlı ve yırtık pırtık giysileri olduğu."

Lorlen derin bir nefes alıp yavaşça verdi. "Adamın mırıldandığını söyledin. Ne kadar garip."

Derril onaylar bir biçimde homurdandı. "Baran, muhafızlara katılana kadar, dünyada böyle garip ve sapık kişiler olduğunu bilmiyordum. Bir insan bunları nasıl yapabilir."

Akkarin'i düşünen Lorlen başı ile onayladı. "Bu konuda daha fazla şey öğrenmek istiyorum. Bir şeyler duyarsan bana haber verirsin değil mi?"

Derril gülümsedi. "İlgini çekti değil mi? Tabi ki haber veririm." '»/I 6. Bölüm Beklenmedik Bir Teklif Sonea odaya girince Rothen şaşkınlıkla ona baktı. "Bu kadar çabuk mu

döndün?" Rothen'in gözleri Sonea'nın cüppesine kaydı. "Ohh... Ne oldu?" "Regin." "Yine mi?"

"Her zaman." Sonea notlarının bulunduğu kitabı masaya bıraktı. Kitabı masaya koyduğunda duyulan su sesiyle birlikte masanın üzerine su süzülmeye başladı. Sonea kitabı açtığında bütün notlarının ıslanmış olduğunu gördü; mürekkep suyla karışmış ve dağılmıştı. Bütün notları tekrar yazması gerektiğini fark edince homurdanmaya başladı. Arkasını dönüp üzerini değiştirmek için yatak odasına gitti.

Akademi'nin girişinde Kano, birdenbire ortaya çıkıp yüzüne bir avuç dolusu yiyecek fırlatmıştı. Sonea yüzünü yıkamak için avlunun ortasındaki çeşmeye doğru gitmişti. Tam suya eğilmişti ki çeşmedeki su onu sırılsıklam ıslatacak bir şekilde üzerine fırlamıştı.

Sonea içini çekerek eski bir gömlek ile bir pantolon ¦ |l ardı ve üzerini değiştirdi. Islak cüppeyi alarak konuk ı ıı lasına döndü.

I ord Elben dün ilginç bir şey söyledi." Rothen kaşlarını çattı. "Oh?" I »edi ki sınıfın birkaç ay önündeymişim. Neredeyse 99 Trudi Canavan kış döneminde giren çıraklar kadar iyiymişim." Rothen gülümsedi. "Sınıfa başlamadan önce çalışmak için bolca vaktin

oldu." Sonea'nın giysilerini görünce gülümsemesi soldu. "Her zaman cüppeni giymelisin. Sınıfa bu halde gidemezsin."

"Biliyorum ama hiç temiz cüppem kalmadı. Tania bu gece getirecek." Islak cüppesini kaldırarak "Tabi sen bunu benim için kurutabilirsin değil mi?"

Page 58: Trudi Canavan - Çırak İlk Yıl

"Bunu senin de yapabiliyor olman lazım. "Yapabilirim ama büyü kullanmamam lazım." "Bir büyücü izin vermediği sürece," diye ekledi Rothen. Kıkırdamaya

başladı. "Bu kural biraz esnek bir kural Sonea. Eğer bir öğretmenin sana öğrettikleri üzerinde alıştırma yapmanı söylediyse tersi söylenmediği sürece bunu sınıfın dışında da yapabilirsin."

Sonea'nın yüzüne muzip bir gülümseme yerleşti ve cüppesine bakmaya başladı. Cüppenin içinden sıcak akımların geçmesini sağlarken cüppeden buharlar tüt-meye başladı. Cüppesi kuruduğunda bir kenara koydu ve sabah yemeğinden kalan bir parça keki ağzına attı.

"Bir keresinde yetenekli bir çırağın bir üst sınıfa geçebileceğinden bahsetmiştin. Bunu başarmak için ne yapmam lazım?"

Rothen'in kaşları kalktı. "Çok çalışmalısın. Büyü kullanımı konusunda gayet iyi olabilirsin fakat bilgin ve anlayışın daha fazla gelişmeli."

"Yani mümkün..." "Evet," dedi Rothen yavaşça. "Eğer her gece ve her Boşgününde

çalışırsak yarıyıl sınavlarını yaklaşık bir ay içinde geçebilirsin fakat bu sınavları geçmek çalışma temponu azaltmaz. Sınıf atlayınca kış çıraklarına yetişmek için çalışmalısın. Eğer İlk Yıl sınavlarında başarısı/ olursan eski sınıfına dönersin. Bu da iki hatta üç ay bo-

100 Çırak - ilk Yıl yunca çok ama çok sıkı çalışman gerektiği anlamına geliyor." "Anlıyorum." Sonea dudağını ısırdı. "Yinede denemek istiyorum." Rothen dikkatle kızı inceledi, sonra sandalyesine ilerleyip oturdu.

"Fikrini değiştirdin o zaman." Sonea kaşlarını çattı, şaşırmıştı. "Fikrimi değiştirmek mi?" "Hani diğer çırakların sana yetişmesini bekleyecektin?" Sonea elini umursamaz bir biçimde salladı. "Boşver onları. Kesinlikle

buna değmezler. Asıl önemlisi senin beni çalıştıracak zamanın olup olmadığı... Benim yüzümden kendi işlerinden geri kalmanı istemem."

"Benim için sorun olmaz. Ders hazırlıklarımı sen çalışırken de yapabilirim." Rothen öne doğru eğildi. "Bunu Regin'den kurtulmak için yaptığını biliyorum. Ama sana hatırlatmalıyım ki bir üst sınıf da bundan pek iyi olmayabilir."

Sonea başıyla onayladı. Rothen'in arkasındaki bir sandalyeye çöktü ve dikkatle notlarını ayıklamaya başladı. "Bunu düşündüm. Onların beni sevmesini beklemiyorum. Beni rahat bıraksınlar yeter. Fırsat bulduğum zamanlarda onları izledim. Aralarında Regin'e benzer biri yok, ya da onları yöneten bir çırak da yok gibi." • »mzunu silkti. "Görmezden gelinerek yaşayabilirim."

Rothen kafasını salladı. "Görüyorum ki bu konuda etraflıca düşünmüşsün. Pekala. Görüşelim bakalım."

Sonea birden umutla doldu. Bu ikinci bir şanstı onun ..... Rothen'e bakıp gülümsedi. "Teşekkürler Rothen."

Page 59: Trudi Canavan - Çırak İlk Yıl

\d,ım omuzlarını kaldırdı. "Sonuçta senin gardiyanınım '.eninle özel olarak ilgilenmek benim görevim."

Sı 'ma ıslak kağıtları tutarak onları kurutmaya başladı. 101 Trudi Canavan Kağıtlar kurudukça buruşmaya başladılar, üstelik dağılan mürekkep

harfleri grotesk şekiller haline getirmişti. İçini çeken Sonea notları tekrar yazmaya başladı.

"Her ne kadar Savaşçı becerileri benim uzmanlık alanım olmasa da, düşünüyorum da basit bir kalkanı yaratmayı ve korumayı öğrenmelisin, dedi Rothen. "Bu senin için yararlı olacaktır. Özellikle seni bu tarz şakalardan korumakta...."

"Nasıl istersen," diye yanıt verdi Sonea. "Ayrıca dersin başını zaten kaçırmış olduğuna göre belki de burada

kalıp şimdiden öğrenmeye başlasan iyi olur. Öğretmenine şey derim... şey... neyse ben iyi bir bahane bulurum."

Şaşıran ve sevinen Sonea, kurumuş notları bir kenara koydu. Rothen ayağa kalkıp masayı aralarından çekti.

"Ayağa kalk." Sonea denileni yaptı. "Bildiğin üzere büyücü olan ve olmayan herkesin vücudunun içinde

koruyucu bir alan vardır. Hiçbir büyücü birini tüketmeden bu alanın içine etki edemez. Edebilseydi basitçe kalbe ulaşır ve onu ezerek birilerini öldürebilirdi."

Sonea başı ile onayladı. "Ten bunun sınırıdır. Bari-yeridir. Şifa bu engeli geçer ama sadece tensel temas durumunda."

"Evet. Şimdiye kadar etkini bir kol gibi uzatarak dışarıya uzandın ve bir mumu yakmak veya bir topu kaldırmak gibi şeyleri yaptın. Kalkan yaratmak bütün tenini dışarıya doğru, etrafında bir balon olana dek şişirmek gibi genişletmektir. İzle, görülür bir kalkan yaratacağım."

Rothen'in bakışları dikkati dağılmış gibi gözüküyordu. Teni parlamaya başladı ve sonra sanki parlayan derisi bir katman gibi dışarıya doğru itiliyormuş gibi gö-

102 Çırak - ilk Yıl rünmeye başladı. Genişleyerek, vücudunun etrafında ışıktan bir küre

haline geldi ve sonra tekrar küçülerek yok oldu. "Bu sadece ışıktan oluşmuş bir kalkandı," dedi Rothen. "Herhangi bir

şeyi durduramaz. Ama başlangıç için gayet iyi olur. Ne de olsa görünür. Şimdi, aynen böyle bir kalkan yapmanı istiyorum ama sadece elinin etrafında."

Sonea elini kaldırıp ona yoğunlaşmaya başladı. Parlamasını sağlamak kolaydı. Rothen ona hiçbir şeyi yakmayacak kadar soğuk ışık yaratmayı öğretmişti. Tenine odaklanan Sonea, onu büyü etkisinin sınırı olarak görmeye çalıştı. Sonra dışa doğru itmeye başladı.

Page 60: Trudi Canavan - Çırak İlk Yıl

Parlama ilk başta dengesiz bir şekilde genişledi fakat birkaç dakika içinde genişlemeyi her yerde eşit olacak şekilde kontrol etmeyi öğrendi. Hemen ardından elini parlayan bir küre çevreledi.

"Güzel," dedi Rothen. "Şimdi bütün kolunu dene." Yavaşla ve birkaç duraklama ile küre, Sonea'nın omzuna doğru uzadı

ve sonra büyük bir küre haline gelene kadar şişti. "Şimdi gövdenin üst kısmı." Çok garip bir histi. Kendini daha büyük bir yeri doldurmak için bir

balon gibi şişiriyor hissediyordu. Küre başını da kaplayacak şekilde genişlediğinde, kafa derisinin karıncalandığını hissetti.

"Çok güzel. Şimdi vücudunun hepsi." Bacaklarına yoğunlaşırken kürenin bazı kısımları içe doğru göçtü fakat

ilgisini tekrar onlara yöneltince kendini tamamen parlayan bir küre ile çevrili buldu. Aşağı Isıklığında kürenin ayaklarının altından yerin içine gire-ı ek şekilde genişlemiş olduğunu gördü.

"Mükemmel!" dedi Rothen. "Şimdi her yönden aynı 103 Trudi Canavan anda küçültmeni istiyorum." Sonea küreyi' tenine yerleşene kadar küçülttü. Tabi bazı bölümler

diğerlerinden daha önce küçülmüştü. Rothen düşünceli bir biçimde başı ile onayladı.

"Nasıl yapılacağını öğrendin." dedi. "Sadece alıştırma yapmaya ihtiyacın var. Bunu doğru bir şekilde yapmaya başladığında temel püskürtme ve hapsetme kalkanları üzerine çalışmaya başlayabiliriz. Şimdi bir kez daha yap."

* * * Kapı Sonea'nın ardından kapanırken Rothen kitaplarını ve kağıtlarını

topladı. Duyduklarına göre Garrel'in çırağı doğal bir liderdi. Maalesef çocuk sınıf üzerindeki hakimiyetini herkesi başka bir çırağa karşı cephe aldırarak sağlamıştı. Beklenmedik bir sonuç değildi. Sonea da açıkça hedefi olmuş ve bu da onun, diğerleri tarafından kabul edilme umudunu yok etmişti.

Rothen için çekip başını salladı. Dilinden varoş argosunu temizlemek, görgü kurallarını öğretmek, iyi alışkanlıklar kazandırmak için boşuna mı uğraşmıştı? Sürekli olarak Sonea'ya, bir iki arkadaş edindiğinde, geçmişinin unutulacağı konusunda güvence vermişti. Ama yanılmıştı. Sınıf arkadaşları onu reddetmekle kalmamış bir de ona karşı cephe almışlardı.

Olağanüstü yeteneklerine rağmen öğretmenleri de ondan hoşlanmamışlardı. Bıçaklama ve çocukluğunda hırsızlık yaptığı hikayeleri herkesin dilindeydi. Rothen'in yaşlı dostu Yaldin'e göre buna rağmen öğretmenleri Sonea'nın eğitimini ihmal edemezlerdi. Ama Rothen bundan emin olacaktı.

—Rothenl 104

Page 61: Trudi Canavan - Çırak İlk Yıl

Çırak - ilk Yıl Olduğu yerde kalan Rothen zihnindeki sese yoğunlaştı. —Dannyl? —Merhaba eski dostum. Rothen zihnini odaklayınca ses daha açık duyulmaya başladı ve

arkasındaki kişilik de daha belirgin hale geldi. Ayrıca bu çağrı tarafından dikkati çekilmiş başka büyücülerin varlığını da hissediyordu. Zihinleri konuşmadan uzaklaştırdıkça varlıkları soluyordu.

—Seninle daha önce konuşmayı bekliyordum. Yolculuğun normalden uzun mu sürdü?

—Hayır, iki hafta önce vardım. O zamandan beri hiç boş vaktim olmadı. Birinci Büyükelçi o kadar çok tanışma ve bilgilendirme düzenledi ki onlara bile zorlukla yetişebildim. Sanırım zaman zaman uyumak zorunda olmamdan dolayı hayal kırıklığına uğradı.

Rothen, Elyne Birinci Lonca Büyükelçisi'nin anlatıldığı gibi şişman olup olmadığını sorma isteğini bastırdı. Zihinsel iletişim tamamen güvenli değildi ve başka bir büyücünün konuşulanlar duyma olasılığı her zaman vardı.

—Capia'yı gezebildin mi? —Biraz. Söyledikleri kadar güzel. Rothen'in gözünün önüne sarı

taşlardan büyük bir şehrin, mavi suların ve leknelerin bir görüntüsü geldi.

—Saray'a takdim edildin mi? —Hayır, birkaç hafta önce Kral'ın teyzesi öldü ve Kral Hâlâ yasta.

Bugün ziyarete gideceğim. İlginç olmasını Di ¦IJiyorum. Bu sözlerin hemen ardından Rothen belirgin bir kendini beğenmişlik

hissi algıladı. Arkadaşının Kyralia'dan lyrılmadan önce bulup öğrenmiş olduğu bütün o Elyne ''.uayı'ndaki kişilerle ilgili skandal, söylenti ve dediko-

105 Trudi Canavan dulan ima ettiğini biliyordu. —Sonea nasıl? —Öğretmenleri yeteneklerini övüyorlar ama sınıfında bir baş belası var.

Bütün çırakları kendi tarafında toplamış. — Yapabileceğin bir şey yok mu? Dannyl'in sözlerinin arkasında

sempati ve anlayış yatmaktaydı. —Bana bir üst sınıfa geçmeyi denemek istediğini söyledi. —Zavallı Rothen! Bu ikiniz için de çok çalışmak anlamına gelir. —Ben üstesinden gelebilirim. Tek korkum kış dönemi çıraklarının da

ona şimdikiler gibi davranmaları. —Ona, onu çok iyi anladığımı söyle. Dannyl'in varlığı solmaya

başlamıştı. Şimdi gitmeliyim. Hoşça kal. —Hoşça kal... Rothen kitaplarını toplayıp konuk odasının kapısına doğru yöneldi.

Dannyl'in bir zamanlar geçirdiği somurtkan, asosyal çıraklık dönemini

Page 62: Trudi Canavan - Çırak İlk Yıl

hatırlayınca kendini biraz daha iyi hissetmeye başladı. Sonea'nın durumu zorlayıcı olabilirdi ama er ya da geç her şey düzelecekti.

"Tremmelin ailesinden Tayend ha?" dedi Elyne Birinci Lonca Büyükelçisi Errend ve oturduğu yerde hafifçe döndü. Etkileyici göbeğini, bir kuşakla bağladığı cüppesi kapatıyordu. "Dem Tremmelin'in en küçük oğlu. Büyük Kütüphane'nin alimlerinden biri, sanırım. Onu sarayda pek görmüyoruz ama yanlış hatırlamıyorsam Dem Agerralin ile görmüştüm. Bu adam kesinlikle şüpheli ilişkilere sahip."

Şüpheli ilişkiler mi? Tam Dannyl konuyu biraz daha 106 Çırak - ilk Yıl açmasını söylemek için ağzını açmıştı ki iri gövdeli Büyükelçinin dikkati,

aracın sallanması ile dağıldı. "Saray!" dedi pencereden göstererek. "Seni Kral'a sunacağım ondan

sonra nasıl sosyalleşeceğin tamamen sana kalmış. Neredeyse bütün öğleden sonramı dolduracak bir görüşmem var. İşin bitince bu araçla dönersin. Sadece sürücüye gün batımında beni almak için dönmesi gerektiğini söylemeyi unutma."

Aracın kapısı açıldı ve Dannyl, Errend'in peşinden indi. Geniş bir avlunun kenarındaydılar. Önlerinde; uzun, geniş merdivenlerin ucunda duran balkonları ve kubbeleriyle çok geniş bir alana yayılmış Saray yükseliyordu. Göz alıcı bir biçimde giyinmiş insanlar merdivenleri tırmanıyorlardı. Bazıları dinlenme amacıyla belirli aralıklarla konulmuş olan sıralarda oturuyorlardı.

Büyükelçi'ye dönen Dannyl, yanındaki Errend'in yerin biraz üzerinde süzülmekte olduğunu gördü. Büyükelçi, Dannyl'in yüzündeki şaşkınlığı görünce gülümsedi.

"Eğer mecbur değilsen neden yürüyesin ki? Errend merdivenleri süzülerek çıkarken Dannyl, çevredeki soyluların ve

hizmetkarların yüzlerini inceliyordu. Büyü kullanımı onları şaşırtmış görünmüyordu yine de bazıları Büyükelçi'ye bakıp gülümsediler. İri ve neşeli bir mizaca sahip olan Büyükelçi belli ki aynı zamanda güçlü ve yetenekli bir büyücüydü. Etkilenen I >annyl yine de böyle göze batan bir şekilde ilgileri üze-nııe çekmek istemediği için bacaklarını kullanmaya kanı ı verdi.

I rrend'i yukarıda kendini beklerken buldu. Büyükelçi eli ile kendisine manzarayı gösterdi. "Manzaraya bak. Muhteşem değil mi?"

107 Trudi Canavan Hâlâ tırmanış yüzünden nefes nefese olan Dannyl dönüp etrafına baktı.

Körfez ayaklarının altında uzanıyordu. Pastel bir sarı renge sahip binalar ile parlak mavi deniz, parlak güneş ışıkları altında ışılıldıyorlardı.

"Şair Lorend bir keresinde bu görüntü için 'Kral'ın gerdanlığı' demiş." "Burası çok güzel bir şehir," diye onayladı Dannyl. "Aynı zamanda güzel insanlarla dolu," diye ekledi Er-rend. "İçeri

girelim. Seni onlarla tanıştırmak istiyorum."

Page 63: Trudi Canavan - Çırak İlk Yıl

Önlerinde başka bir kemerli giriş durmaktaydı. Ki bu kemer Dannyl'in şimdiye kadar gördüklerinin en büyüğüydü. Kemer birkaç adam boyundaydı. Kenarlarda alçaktılar ve ortaya doğru gittikçe yükseliyorlardı.

Dimdik ve ifadesiz duran altı muhafızın gözleri, Büyükelçi'nin peşinden devasa bir odaya giren Dannyl'i takip ettiler. İçerisi çok büyük ve havadardı. İki tarafta da belirli aralıklarla taş heykeller ve çeşmeler vardı. Bunların arasındaki kemerli girişler Saray'ın içindeki koridorlara ve odalara açılıyorlardı. Duvarlardaki oyuklarda ve yerdeki büyük saksılarda bitkiler vardı.

Errend odanın ortasına doğru ilerlemeye başladı. Bazılarının yanında çocuklar da olan erkekler ve kadınlardan oluşan gruplar ya bir yerlerde duruyor ya da etrafta geziniyorlardı. Hepsinin de üzerinde gösterişli giysiler vardı. Dannyl ilerledikçe onu inceliyorlardı. Yakınından geçtikleri ise zarifçe eğilerek selam veriyorlardı.

Dannyl'in gözüne insanların arasındaki birkaç cüppeli figür çarptı; yeşil cüppeli kadınlar ve kırmızı veya mor cüppeli erkekler. Onu gören büyücüler başları ile selam verdiklerinde karşılık olarak aynısını yaptı. Her girişte üniformalı muhafızlar vardı ve herkesi dikkatle izliyorlardı. Ortalıkta müzisyenler dolaşıyor; telli çalgılarından yükselen yumuşak seslerle şarkı söylüyorlardı.

108 Çırak - İlk Yıl Yüzü terden parlayan bir haberci koşarak yanlarından geçti. Salonun sonunda, Errend başka bir kemerin altından geçerek daha

küçük bir odaya girdi. Kemerin karşısında Elyne Kralı'nın arması işlenmiş bir çift kanatlı kapı bulunmaktaydı. Bu sembol, bir üzüm salkımının üzerinden zıplayan bir balıktı. Zırhında aynı armayı taşıyan bir muhafız öne çıkıp Dannyl'in adını sordu.

"Elyne Lonca İkinci Büyükelçisi Lord Dannyl," diye tanıttı Errend. Kulağa gayet etkileyici geliyor, diye düşündü Dannyl. Errend'i oda

boyunca izlerken gittikçe heyecanlandığını fark etti. Büyük minderlerle kaplı, ikili bir ahşap banka yönlendirildiler ve görevli muhafız oturmaları konusunda ısrar etti. Errend içini çekerek oturdu.

"Burada bekleyeceğiz," dedi "Ne kadar?" "Ne kadar gerekiyorsa. Kral şu anki görüşmesini bitirir bitirmez

isimlerimiz kendisine bildirilecek. Eğer bizi hemen görmek isterse çağırılacağız. Eğer istemezse," Errend omzunu silkerek eliyle odadaki diğer insanları gösterdî, "Sıramızı bekleyeceğiz veya eve döneceğiz."

Odayı kadın sesleri ve kahkahalar kapladı bir anda. Dannyl'in karşısındaki bankta oturan bir grup kadın ayaklarının dibinde bağdaş kurmuş oturan, parlak giysili bir müzisyeni dinliyorlardı. Müzisyenin kucağında bir enstrüman duruyordu ve parmaklarını teller üzerinde gezdirerek aylak bir melodi çalıyordu. Dannyl izlerken, müzisyen,

Page 64: Trudi Canavan - Çırak İlk Yıl

kadınlardan birine bir şeyler mırıldandı ve gülümsemesini kapatmak için elini ağzına götürdü.

Sanki izlendiğini hissetmiş gibi, adam dönüp doğrudan Dannyl'e baktı. Tek ve zarif bir hareketle ayağa kalkıp, aletin tellerine vurup tatlı bir melodi çalmaya

109 Trudi Canavan başladı. Dannyl eğlenerek fark etti ki müzisyenin gömlek zannettiği

giysisi, aslında belden bir kemerle bağlanan ve alt kısmında kısa bir etek olan ceketti. Müzisyenin bacaklarında parlak bir şekilde sarı ve yeşile boyanmış çoraplar vardı.

"Cüppeli bir adam. Cüppeli bir adam. Cüppeli o adam. Şurada oturan." Müzisyen odada dans etmeye başladı ve bankın önünde durdu. Hafifçe

eğilip Dannyl'in gözlerine bakmaya başladı. "Elbiseli bir adam. Elbiseli bir adam. Elbiseli o adam, ona üzüntü verecek olan." Buna nasıl bir tepki vereceğinden emin olamayan Dannyl, şaşkınca

Errend'e baktı. Büyükelçi sıkılmış bir şekilde müzisyene bakıyordu. Müzisyen etrafında dönüp dramatik bir pozda durdu.

"Göbekli bir adam. Göbekli bir adam..." Müzisyen bir an durup havayı kokladı. "Göbekli o adam, bu kadar hoş kokan." Errend, çevrelerinden kahkahalar yükselirken hafifçe gülümsedi.

Müzisyen eğilip selam verdi ve topuğunun üzerinde dönüp kadınların olduğu yöne doğru yöneldi.

"Capia'da aşkımın kırmızı, kırmızı saçları var ve gözleri en derin denizler gibi," diye tatlı ve zengin bir sesle şarkı söylemeye başladı. "Tol-Gan'da aşkımın güç lü, güçlü kolları var ve onları bana sıkıca dolar."

Dannyl kıkırdamaya başladı. "Bu şarkının Vindo denize ileri tarafından söylenen başka bir versiyonun duymuştum ama bu genç hanımların kulaklarına hiç uygun değildi."

"I minini '.enin dinlediğin şarkının orijinal halidir. Bu İM Saray için yumuşatılmış hali." diye karşılık verdi I ilenil

I 10 Çırak - ilk Yıl Müzisyen enstrümanını büyük bir seremoni ile hanımlardan birine verdi

ve birden geriye doğru parendeler atmaya başladı. "Amma garip bir adam," dedi Dannyl.

"Hakaret amaçlı ile pohpohlama sanatı..." Errend elini bir sineği kovar gibi salladı. "Görmezden gel. Tabi onu eğlendirici buluyorsan başka."

"Evet... Sebebini bilmiyorum ama biraz ilgimi çekti." "Geçer merak etme. Bir keresinde..." "Lonca Elyne Büyükelçisi," Kral'ın muhafızının sesi odada çınladı.

Page 65: Trudi Canavan - Çırak İlk Yıl

Errend ayağa kalkıp bir adım arkasında Dannyl ile birlikte odada ilerlemeye başladı. Muhafız durmaları için bir işaret yaptı ve sonra kapının ardında kayboldu.

Dannyl önce Errend'in ardından da kendi unvanının anons edildiği duydu. Bir süre sonra muhafız kapıda görünüp içeriye girmelerini işaret etti.

Kabul Salonu bir önceki odadan küçüktü. İki tarafta birer masa vardı ve masalarda orta yaşlı birkaç kişi oturuyordu. Bunlar Kral'ın danışmanlarıydılar. Ortada üzerinde dokümanlar, kitaplar ve içi tatlı dolu bir tabak olan başka bir masa vardı. Ortadaki masanın arkasında geniş, mrhderli bir koltukta Kral oturmaktaydı. Yanında, gözleri ile odadaki her hareketi dikkatle izleyen iki büyücü vardı.

Errend'i taklit eden Dannyl durup, bir dizi üzerine çöktü. Bir Kral'ın önünde diz çökmeyeli yıllar olmuştu. En son çocukluğunda -nadiren babası tarafından Kyralia Sarayı'na götürülüşlerinden birisinde- bir Kral karşısına çıkmıştı. Bir büyücü olarak -büyücüler hariç- kendisinin karşısında eğilinmesine alışmıştı. İnsanların onun karşısında eğilmeleri gibi bir arzusu olmamasına rağmen, bu olmadığında kendini garip bir şekilde görmezden gelinmiş, kabalık yapılmış gibi hissediyordu. Jestler sadece

11 I Trudi Canavan kibarlık için dahi olsa Önemliydi. Ama başkasının önünde eğilmek biraz aşağılayıcı bir histi ve bu his

alışkın olmadığı bir şeydi. Kendini bunun bir Kral için, büyücülerin önünde diz çökeceği Müttefik Ülkeler'deki birkaç kişiden biri olmanın ne kadar tatmin edici olabileceğini düşünmekten alamıyordu.

"Kalkın." Ayağa kalkan Dannyl, Kral'ın kendisini ilgi ile süzdüğünü gördü. Ellili

yaşlarda olan Marend'in kızıl-kah-verengi saçlarında griler vardı. Fakat bakışları tetikte ve zekiydi.

"Elyne'e hoş geldiniz Büyükelçi Dannyl." "Teşekkür ederim majesteleri." "Yolculuğunuz nasıl geçti?"

Dannyl bir an düşündü. "İyi rüzgarlar. Fırtına yok. Hoş bir şekilde olaysız."

Adam gülümsedi. "Bir denizci gibi konuştunuz Büyükelçi Dannyl." "Eğitici bir yolculuktu." "Peki, Elyne'deki zamanınızı nasıl geçirmeyi planlıyorsunuz?" "Rutin işler, sorunlar ya da taleplerle ilgilenmem gerekmeyen

zamanlarda şehri ve etrafını gezmeyi planlıyorum. Özellikle Büyük Kütüphane'yi görmek için sabırsızlanıyorum."

"Elbette," Kral gülümsedi. "Büyücülerin bilgi açlığının sınırı yoktur. Sizinle tanışmak bir zevkti Büyükelçi Dannyl. Eminim tekrar karşılaşacağız. Gidebilirsiniz."

Dannyl saygıyla başını eğdi ve Errend'i yan taraftaki kapıya doğru takip etmeye başladı. İçinde birkaç muhafızın sessizce sohbet ettiği bir odaya

Page 66: Trudi Canavan - Çırak İlk Yıl

geçtiler. Başka bir adam onları ilk girdikleri büyük odaya götüren koridora açılan başka bir kapıya götürdü.

112 Çırak - ilk Yıl "Evet," dedi Errend. "Çok hızlı oldu ve pek heyecan verici değildi ama

sana dikkatlice baktı ve bu küçük gezinin amacı da buydu. Şimdi senden ayrılmam lazım; fakat endişelenme sana eşlik etmesi için birilerini, ah geliyorlar işte."

İki kadın yanlarına geldi. Errend kendilerini tanıştırırken vakarla başlarını eğdiler. Karşılık olarak Dannyl de başı ile salam verdi ve bu kardeşler hakkında, daha önceden 'kazıp çıkarmış' olduğu bazı ilginç dedikodular aklına gelince gülümsedi.

Büyük kardeş Dannyl'in koluna girerken Errend gülümseyerek izinlerini istedi. Daha sonra kız kardeşler Dannyl'i odada gezdirip birçok ünlü Elyne Sarayı mensubu ile tanıştırmaya başladılar. Bir süre sonra Dannyl ezberindeki isimlerin çoğunun yüzlerini de öğrenmişti.

Bütün bu saray mensupları Dannyl ile tanışmaya gerçekten de can atıyor görünüyorlardı ve Dannyl kendini bu ilgileri sebebiyle neredeyse rahatsız hisseder buldu. Sonunda güneş batarken diğer kişilerin gitmeye başladığını görünce Dannyl, kabalık yapmadan saraydan ayrılabileceğini anladı. Kız kardeşlerin yanından ayrılır ayrılmaz Saray çıkışına doğru ilerlemeye başladı fakat girişe-ulaşamadan bir adam kendisine seslendi.

"Büyükelçi Dannyl?" Adam zayıf ve oldukça kısa saçlıydı. Giysileri diğerlerinin yanında oldukça kasvetli gözüken koyu yeşil bir renkte idi.

Dannyl başı ile onayladı. "Evet?" "Ben Dem Agerralin" dedi adam ve eğildi. "Saraydaki ilk gününüz nasıl

geçti?" Adamın adı tanıdık geliyordu fakat Dannyl bu ismi nereden bildiğini

hatırlayamadı. "Güzel ve keyifli, Dem. Birçok kişi ile tanıştım." "Ama gördüğüm kadarı ile evinize dönüyorsunuz." 113 Trudi Canavan Dem Agerralin bir adım kenara çekildi. "Sizi geciktirmeyeyim." Birden Dannyl bu ismi nerede duyduğunu hatırladı. Dem Agerralin,

Errend'in bahsettiği "şüpheli ilişkilere" sahip kişiydi. Dannyl daha dikkatli baktı. Dem orta yaşlı biriydi. Görünüşünde dikkat çeken hiçbir şey yoktu.

"Acelem yok," dedi Dannyl. Dem Agerralin gülümsedi. "Ah, harika. Eğer izin verirseniz size sormak

istediğim bir soru var." "Tabi buyurun." "Özel bir konu ama?" Meraklanan Dannyl, adamı sorusunu sorması konusunda yüreklendirdi.

Dem kelimeleri seçmeye çalışıyor gözüküyordu. Ardından özür dileyen bir hareket yaptı.

"Elyne Sarayı'nın dikkatinden kaçan çok az şey vardır zaten sizin de fark etmiş olduğunuz üzere Lonca ve büyücüler her zaman bize çok ilginç gelmiştir. Sizin hakkınızda da hepimiz çok meraklıyız."

"Fark ettim."

Page 67: Trudi Canavan - Çırak İlk Yıl

"O zaman bize sizin hakkınızda bazı dedikoduların gelmiş olduğunu söylesem şaşırmazsınız."

Dannyl, bir an ürperdi. Yüz ifadesini dikkatli bir şekilde sürpriz ve şaşkınlıkla tutmayı başardı.

"Dedikodular mı?" "Evet. Eski söylentiler; ama öyle söylentiler ki ben ve birkaç kişi daha

buraya gelip Capia'da yaşayacağınızı öğrenince bunları hatırlamadan edemedik. Sakin olun dostum. Bu konular burada Kyralia'da olduğu gibi şey, tabu olarak görülmezler. Tabi yine de açık açık ifade etmek pek akıllıca olmaz. Hepimiz sizi çok merak edi-\uıuz bu yüzden bu söylentilerin doğruluk payı taşıyıp ı.111111.1111)'1111 sorma cüreti göstersem?"

\ıl......n ses loııunda umut vardı. Dannyl adama ina- I I I Çırak - ilk Yıl namaz bir şekilde baktığını fark etti ve kendini bakışlarını adamın

yüzünden çekmeye zorladı. Kyralia'da saray eşrafından biri böyle bir soru sorsa bu adamın onurunu yok edecek ve Ev'inin seviyesini düşürecek bir skandala sebep olurdu. Karşılık olarak da Dannyl'in hiddetlenip, Dem'in bu tarz sorular sormanın ne kadar uygunsuz olduğunu anlamasını sağlaması gerekirdi.

Ama Fergun'a karşı, bu tarz söylentiler yaydığı için duyduğu kızgınlığı, adamın Sonea'ya şantaj yaptığı için cezalandırılmasından beri sönmüştü. Ayrıca bu söylenti ve kuşkuları ortadan kaldırmak için kendisine bir eş bulamamış olmasına rağmen Yüksek Büyücüler, Lonca Büyükelçisi olarak yine de onu seçmişlerdi.

Dannyl nasıl bir cevap vermesi gerektiğini düşündü. Karşısındaki adamı gücendirmek istemiyordu. Elyneler, Kyralialılara oranla daha az soğuktular ama ne kadar az? Büyükelçi Errend, Dem Agerralin'i "şüpheli ilişkileri" olan biri olarak tanımlamıştı. Ne olursa olsun saraydaki ilk gününde bir düşman edinmek aptalca olurdu.

"Anlıyorum," dedi Dannyl yavaşça. "Sanırım bahsettiğin söylentiyi biliyorum. Galiba bu söylenti ortaya çıktığından beri on, hatta on beş yıl olmasına rağmen asla kurtulamayacağım gibi gözüküyor. Lonca senin de bildiğin jüzere çok tutucu bir yer. Bu yüzden bu söylentiyi yayan çırak, bunun bana diğerleri ile büyük zorluklar yaşatacağını biliyordu. Benim hakkımda her tür söylentiyi yaymaya eğilimli biriydi."

Adam başını salladı, omuzları düşmüştü. "Anlıyorum. Şey, böyle üzücü bir konuyu açtığım için beni affedin. Bu bahsettiğiniz eski çırağın şimdi dağlarda, sanırım bir kalede yaşadığını duydum. O kişi de bizi bayağı meraka düşürdü aslında. Çünkü birini en içten ve en yüksek sesle ihbar eden genellikle o konuda en..."

115 Trudi Canavan Dem Agerralin yanlarına biri yaklaşırken cümlesini yarıda kesti. Dannyl

dönüp baktığında Tayend'in geldiğini görüp şaşırdı. Bir kez daha genç

Page 68: Trudi Canavan - Çırak İlk Yıl

alimin dikkat çekici görünüşü karşısında etkilenmişti. Tayend koyu mavi giyinmişti ve kızıl-sarı saçları arkada toplanmıştı. Saraya gayet uygun giyinmiş görünüyordu. Alim, zarifçe eğilerek selam verdi ve ikisine de gülümsedi.

"Büyükelçi Dannyl, Dem Agerralin." Tayend ikisine de başıyla selam verdi. "Nasılsın Dem?"

"Gayet iyi," diye yanıtladı adam. "Peki ya sen? Seni uzunca bir süredir sarayda göremiyorduk genç Tremmelin."

"Maalesef Büyük Kütüphane'deki görevlerim bana vakit bırakmıyor." Tayend hiç de bundan dolayı üzgün gibi görünmüyordu. "Korkarım Büyükelçi Dannyl'i senden çalmak zorundayım Dem. Kendisi ile görüşmem gereken bir konu var."

Dem Agerralin, Dannyl'e baktı. Yüzündeki ifadeyi okumak mümkün değildi. "Anlıyorum. O zaman size iyi akşamlar dilerim Büyükelçi." Selam verip uzaklaştı.

Tayend adamın kendilerini duyamayacağı kadar uzaklaşınca gözlerini kısarak Dannyl'e baktı. "Dem Agerralin hakkında bilmeniz gereken bir şey var."

Dannyl hafif çarpık bir şekilde gülümsedi. "Evet ve sanırım bunun ne olduğunu bana açıkça ifade etti."

"Ah..." Tayend başı ile onayladı. "Peki sizinle ilgili söylentiler konusunu açtı mı?" Dannyl hoşnutsuzlukla kaşlarını çatınca, alim başını salladı. "Açacağından emindim."

"Herkes bunu mü konuşuyor?" "Hayır, sadece bazı çemberlerdeki bazı kişiler." Dannyl bu haberin onu rahatlatıp rahatlatmadığından emin değildi. "Bu

iddiaların ortaya atılmasının üze- 116 Çırak - ilk Yıl rinden yıllar geçti. Bu söylentilerin bunca zaman sonra buraya, Elyne

Sarayıma kadar ulaşmasına çok şaşırdım." "Şaşırmamalısınız. Kyralialı bir büyücünün 'oğlan' olması olasılığı çok

ilgi çekici. Bu arada, burada Agerralin gibi kişiler için kullanılan kibar bir terim bu. Ama endişelenmeyin. Bu çocuklar arasındaki normal lakap takma gibi bir şey olarak geliyor kulağa. Eğer izin verirseniz bir Kyralialı için şaşırtıcı derecede sakin kaldığınızı eklemeliyim. Zavallı Agerralin'i bir avuç kül haline getirmenizden endişelenmişim"

"Eğer yapsaydım büyükelçiliğim uzun sürmezdi." "Doğru... Fakat kızgın bile gözükmediniz." Dannyl yine ne cevap vereceğini düşündü. "Hayatının yarısını bu tarz

söylentileri reddederek geçirirsen, seni olmakla itham ettikleri kişiye karşı bir sempati duymaya başlıyorsun. Kabul edilemez eğilimlere sahip olmak ve bunları reddetmek veya sürekli saklamak zorunda olmak korkunç bir yaşam tarzı."

"Kyralia'da öyle olabilir ama burada değil," dedi Tayend gülümseyerek. "Elyne Sarayı bozulmuşluğu açısından korkunç olsa da özgürlüğü

Page 69: Trudi Canavan - Çırak İlk Yıl

açısında harikadır. Biz herkesin bir iki ilginç veya eksantrik alışkanlıkları olmasını normal buluruz. Dedikoduyu severiz ama pek inanmayız. Aslında burada söylediğimiz bir söz vardır; 'Her söylentide bir parça gerçek vardır. Asıl sorun hangi parçanın doğru olduğunu bulmakta'. Neyse ne zaman kütüphaneye geliyorsunuz?"

"Yakında." diye yanıtladı Dannyl. "Sizi orada jjöjrnek için sabırsızlanıyorum." Tayend bir adım uzaklaştı.

"Ama şimdilik ilgilenmem gereken başka bir konu daha var. Görüşmek üzere Büyükelçi I )annyl." Eğilerek selam verdi.

"Görüşmek üzere," diye yanıtladı Dannyl. 117 Trudi Canavan 118 Alimin gidişini izleyen Dannyl başını salladı. Elyne Sarayı eşrafı

hakkında söylentiler ve spekülasyonları büyük bir keyifle araştırıp bulmuştu ama onların da kendisi hakkında aynı şeyleri yapabileceğini hiç düşünmemişti. Yıllar önce Fergun'un başlattığı bu söylentiyi Elyne Sarayındaki herkes biliyor muydu? Bu konunun hâlâ konuşulduğunu bilmek Dannyl'i rahatsız etse de Tayend'in haklı olduğuna inanmalı ve Saray çevresinin bu söylentileri ciddiye almayacağına güvenmeliydi.

İçini çekerek Saray'dan çıkıp uzun merdivenleri inerek Lonca aracına doğru ilerledi.

7. Bölüm Büyük Kütüphane Sonea kitaplarına sarılıp onları sıkıca göğsüne bastırdı. Bir gün daha,

her zamanki kaba şakalar ve hakaretlerle geçmişti. Hafta, önünde sonu gelmez bir sınav gibi uzuyordu. Sadece beşinci hafta diye hatırlattı kendisine. Mezuniyeti ile arasında beş uzun ///vardı.

Her gün daha zor geçiyordu. Regin ve diğer çıraklara hiç katlanamadığı zamanlar, çıkışta onlarla karşılaşmamak için yolunu değiştirerek ve uzatarak dönüyordu. Öğretmen bir dakika için bile olsa sınıfı terk ettiğinde, Regin bu süreyi ona eziyet etmek için kullanıyordu. Notlarını onların erişemeyeceği bir yerde tutmayı ve sınıfta yürürken ya da sırasında otururken çok dikkatli olmayı öğrenmişti.

Bir süre her gün, gün ortası yemeğini Tania ile yemek için Rothen'in dairesine giderek günde bir saat de olsa Regin'den kurtulmayı başarmıştı. Ama Regin, Rothen'in dairesine giderken veya oradan gelirken onun yolunu kesmeye başlamıştı. Birkaç kez o bir saati sınıfta geçirmişti; fakat Regin ne yaptığını anlayınca öğretmenin sınıfı terk etmesini bekleyip onu orada darahatsız etmeye başlamıştı.

Son olarak Rothen ile gün ortası yemeği için onun sınıfında buluşmayı ayarlamıştı. Rothen'in dersleri için

Trudi Canavan cam şişeler ve borulardan oluşan düzenekleri kurmasına veya

toplamasına yardımcı oluyordu. Tania onlara küçük, dışı vernikli kutularda yemek getiriyordu.

Page 70: Trudi Canavan - Çırak İlk Yıl

Çırakların öğleden sonraki derslerini bildiren gonk çaldığında Sonea'nın midesi büzülüyordu. Rothen ve Tania ona sınıfına kadar eşlik etmeyi öneriyorlardı fakat bunun, sadece Regin ve arkadaşlarına onu rahatsız ettiklerini ispatlayacağı için kabul etmiyordu. Sürekli maruz kaldığı rahatsız edici şakaları ve hakaretleri görmezden gelmeye çalışıyordu. Eğer tepki verirse daha da ileri gideceklerini biliyordu.

Günün son gongu her zaman büyük bir rahatlama anlamına geliyordu. Çırakların derslerden sonra oynadıkları sosyal oyunlar her ne ise onunla uğraşmaktan daha eğlenceli olmalıydı ki; öğretmen onları serbest bırakır bırakmaz hepsi neredeyse koşarak sınıftan çıkıyorlardı. Sonea hepsi sınıftan çıkana kadar bekliyor daha sonra huzur içinde Büyücüler Makamı'na gidiyordu. Ama yine de, fikirlerini değiştirme olasılığını göz ardı etmiyor ve bahçelerden geçen uzun yoldan, her seferinde farklı bir rotada, diğer büyücü ve çıraklara yakın olmaya özen göstererek Rothen'in dairesine dönüyordu.

Bugün de tıpkı diğer günlerde olduğu gibi koridorun sonuna yaklaşırken omuzlarının rahatladığını, boğazın-daki düğümün çözülmeye başladığını hissetti. Sessizce, Rothen onun dairesinde kalmasına izin verdiği için bir kez daha teşekkür etti. Eğer Çıraklar Makamı'nda kalıyor olsaydı Regin'in yapabileceklerini düşününce ürperdi.

"İşte orada!" Sesi tanıyan Sonea'nın vücudu bir anda buz kesti. Koridor, üst

sınıflardan çıraklarla doluydu ama bu durum Regin'i hiç caydırmamıştı şimdiye kadar. Adımlarını sıklaştırdı. Regin ve arkadaşları onu yakalamadan önce

120 Çırak - ilk Yıl kesinlikle bir iki büyücünün var olacağı Akademinin kalabalık Giriş

Salonu'na ulaşmayı umuyordu. Arkasındaki koridoru koşan çırakların ayak sesleri doldurdu. "Sonea! Soneeaaa!" Çevresindeki bütün çıraklar sese doğru döndüler. Onların bakışlarından

Regin ve çetesinin tam arkasında olduğunu anlayabiliyordu. Regin ile sakin bir şekilde yüzleşebilmek için derin bir nefes aldı.

Bir el kolunu tuttu ve onu kabaca çevirdi. Sonea kolunu kurtarıp Kano'ya baktı.

"Bizi görmezden mi geliyorsun varoş kızı?" diye sordu Regin. "Bu çok kaba bir hareket ama senin görgü kurallarını bilmeni bekleyemeyiz değil mi?"

Sonea'nın çevresini sardılar. Sonea çevresindeki sırıtan yüzlere baktı. Kitaplarını iyice göğsüne bastırıp çemberden kurtulmak için omzunu Issle ile Alend'in arasına sokup ittirmeye başladı. Eller uzanıp onu omuzlarından tuttu ve ortaya geri çekti. Sonea şaşkınlık ve giderek büyüyen bir dehşet hissi duymaya başladı. Onunla daha önce fiziksel olarak hiç uğraşmamışlardı. Çelme takmalarını ve dengesini kaybedip düşsün diye aniden itmelerini saymazsa!

Page 71: Trudi Canavan - Çırak İlk Yıl

"Nereye gidiyorsun Sonea?" diye sordu Kano. Biri sırtını bir kez daha ittirdi. "Seninle konuşmak istiyoruz."

"Ama ben sizinle konuşmak istemiyorum," diye homurdandı Sonea. Dönüp bir kez daha aralarından geçmeye çalıştı ama tekrar çemberin ortasına çekildi. Ani bir korku hissetti. "Bırakın geçeyim."

"Neden bize yalvarmıyorsun varoş kızı?" diye alay etti Regin. "Evet, hadi yalvar. Bu işte iyi olmalısın." "Varoşlarda epey çalışmış

olmalısın bu konuda." diye 121 Trudi Canavan güldü Alend. "Eminim bildiklerini bu kadar çabuk unutmuş olamazsın.

Bahse girerim babalarımızın evlerinin arkasında yemek için yalvarıp sızlanan veletlerden biriydin."

"Lütfen bana biraz yemek verin. Lüüüütfeeen!" diye inledi Vallon. "Açlıktan ölüyoruuum!" diğerleri gülmeye başladılar.

"Belki de satacak bir şeyleri vardı," dedi Issle. "İyi akşamlar lordum." Sesi işveli bir tona bürünmüştü. "Arkadaş ister misiniz?"

Vallon bir kahkaha attı. "Ne kadar çok erkekle beraber olduğunu düşünün."

Koridoru gülüşler kaplamıştı sonra Alend aniden geriye doğru çekildi. "Herhalde bir hastalığı vardır."

"Artık yoktur." dedi Regin, Alend'e anlamlı bir şekilde bakarak. "Yakalandığında Şifacılar'ın ona baktığını söylediler değil mi? Onu iyileştirmiş olmalılar." Sonra Sonea'ya dönüp dudaklarını büzdü,baştan aşağı süzdü.

"Evet... Sonea" Sesi ipek tonuna bürünmüştü. "Ücretin ne kadar?" Regin biraz daha yaklaştı ve Sonea gerilemeye çalıştı ama arkasından tekrar ittiler. "Biliyor musun?" dedi yavaşça "Belki de ben yanıldım. Belki de senden hoşlanabilirim. Biraz cılızsın ama bunu görmezden gelebilirim. Söyle, herhangi bir, ah, konuda uzmanlaştın mı?"

Sonea omuzlarındaki ellerden silkinip kurtulmaya çalıştı fakat çıraklar daha sıkı tutmaya başladılar. Regin başını sahte bir sempati ile salladı. "Sanırım büyücüler, mesleğini bırakman gerektiğini söylediler. Senin için ne kadar kötü. Ama onların haberi olmak zorunda değil. Onlara söylemeyiz." Başını bir yana doğru eğdi."Burada çok para kazanabilirsin. Bir sürü zengin müşteri var."

Sonea, Regin'e baktı. Regin'in onunla yatmak isti- 122 Çırak - ilk Yıl yormuş gibi rol yapmasına bile inanamıyordu. Bir anlığına blöfünü

görmek için bir istek duydu ama eğer bunu yapsaydı Regin her yerde onunla yattığını iddia edecekti. Omuzlarının üzerinde koridordaki diğer çırakların bu olayı ilgiyle izlemek için durduklarını görebiliyordu.

Regin biraz daha yaklaştı. Sonea nefesini yüzünde hissedebiliyordu. "Buna sadece bir iş anlaşması deriz" dedi Regin alçak sesle.

Page 72: Trudi Canavan - Çırak İlk Yıl

Sonea, sadece beni deneyip ne kadarına katlanabileceğim! görmek istiyor diye düşündü. Daha önce de bu tarz kabadayılar ile uğraşmıştı.

"Haklısın Regin," dedi Sonea. Regin'in gözleri şok ile kocaman açıldı. "Senin gibi bir sürü adamla karşılaştım daha önce ve onlara tam olarak nasıl karşılık verilmesi gerektiğini biliyorum." Sonea bir elini yukarı kaldırdı ve Regin'in boğazına sarıldı. Regin'in elleri boynuna doğru yükseldi ama daha Sonea'nın bileğini tutamadan Sonea bir ayağını Regin'in ayağının arkasına geçirerek hızla vurdu. Regin'in dizleri büküldü ve kollarını sallayarak sertçe yere düşerken Sonea'nın içi rahatlama ile doldu.

Küçük ve büyük bütün çıraklar nefeslerini tutmuş ona bakarken koridordaki bütün sesler kesildi. Sonea, Regin'e bakıp burnunu çekti.

"Ne kadar iyi bir örneksin Regin. Eğer Paren Evi'nin bütün erkekleri senin gibiyse sıradan bir bolevi hödüğünden daha görgülü değiller demektir."

Regin kaskatı kesildi ve gözleri kısıldı. Sonea ona arkasını dönerek diğer çıraklara kendisine dokunmaya cesaret edip edemeyeceklerini anlamak için baktı. Çıraklar geri çekildi ve çember bozuldu. Sonea aralarından geçip ilerlemeye başladı.

Daha bir iki adım atmıştı ki koridorda Regin'in sesi yankılandı. 123 Trudi Canavan "Açıkça görülüyor ki böyle karşılaştırmalar yapmak için gayet uygun

birisin," diye seslendi. "Peki Rothen neye benziyor? Dairesinde yaşadığına göre çok mutlu bir adam olmalı. Ah, her şey şimdi anlaşılıyor. Onu gardiyanın olmaya nasıl ikna ettiğini hep merak etmiştim."

Sonea buz gibi olduğunu hissetti, ardından kıpkızıl bir öfke sardı bütün bedenini. Yumruklarını sıktı ve arkasını dönme arzusuna karşı koymaya çalıştı. Ne yapabilirdi? Ona vuracak mıydı? Bir Ev'in oğluna saldırmaya cüret etse bile, yumruğun geldiğini görüp bir kalkan yaratacaktı. Bu sayede kendisini ne kadar kızdırdığını anlayacaktı.

Büyük çırakların mırıldanmaları kapladı koridoru. Sonea gözlerini, önündeki merdivende tutmak için çaba harcadı, yüzlerindeki ifadeyi görmek istemiyordu. Regin'in söylediklerine inanmazlardı, inanamazlardı. Geçmişi yüzünden kendi hakkında en kötü şeye inan-salar bile Rothen hakkında böyle şeyler düşünemezlerdi.

Düşünürler miydi? *>"* "Yönetici!" Lorlen akademi girişinde durup Müdür Jerrik'e doğru döndü. "Evet?" Müdür, Lorlen'e yaklaşıp ona bir kağıt verdi. "Lord Rothen dün benden

bir talepte bulundu. Sonea'yı İlk Yıl çıraklarının kış sınıfına geçirmek istiyor."

"Gerçekten mi?" Lorlen elindeki kağıdı inceledi. Rothen'in açıklamalarını ve güvencelerini okudu. "Becerebileceğini düşünüyor musun?"

Page 73: Trudi Canavan - Çırak İlk Yıl

Jerrik dudaklarını düşünceli bir biçimde birbirine bastırdı. "Mümkün. Öğretmenleri ile konuştum ve hepsi

124 Çırak - ilk Yıl de eğer sıkı çalışırsa becerebileceğini düşünüyorlar." "Peki Sonea?" "O kesinlikle çalışmaya hazır görünüyor." "O zaman izin vereceksin sanırım." Jerrik kaşlarını çattı ve sesini alçalttı. "Büyük ihtimalle... Hoşuma

gitmeyen şey bu hareketin altındaki gerçek sebep." "Oh? Nedir o?" Lorlen gülümsemesini bastırdı. Jerrik öğrencilerin sıkı

çalışmasının sebebinin sadece öğrenme isteği olamayacağı inancına sıkı sıkıya bağlıydı. Ona göre insanları etkilemek, en iyi olmak, ailelerini mutlu etmek veya hayran oJdukları birine yakın olmak için çalışırlardı.

"Tahmin ettiğimiz üzere Sonea diğer çıraklar ile arkadaşlık kuramadı. Bu tür durumlarda reddedilmiş olan çırak, genellikle diğerlerinin alaylarının merkezi haline gelir. Sanırım onlardan kurtulmak için sınıf atlamayı istiyor." Jerrik içini çekti. "Kararlılığını takdir etsem de kış sınıfının şimdiki sınıfından daha iyi olmayacağından endişeleniyorum. Çalışması boşa gidebilir."

"Anlıyorum." Lorlen, Jerrik'in sözlerini düşünürken başını salladı. "Sonea sınıfındakilerden birkaç yaş büyük ve yaşına göre olgun biri. En azından bizim standartlarımıza göre. Çırakların büyük bir çoğunluğu buraya geldiklerinde neredeyse çocuk sayılırlar fakat ilk seneleri içinde büyük oranda olgunlaşıyorlar. Kış çırakları daha az dert olabilirler."

"Doğru, daha aklı başında bir sınıf." diye ona katıldı Jerrik. "Fakat büyü eğitimi aceleye getirilmemesi gereken bir konudur. Zihnini gerekli bütün bilgilerle doldurabilir fakat güçlerini kullanacak yetenekleri yeterince geliştirmemiş olursa ileride tehlikeli hatalar yapabilir."

"Güçlerini altı aydan uzun bir süredir kullanıyor." 125 Trudi Canavan diye hatırlattı Lorlen. "Rothen bu zamanı ona Aka-demi'ye girmek için

gerekli olan temel eğitimi vermekde kullanmış olsa da, güçlerine alışkın hale gelmiş olmalı. Ayrıca diğer çırakların güçlerini kullanırken bocalamalarını izlemek çok can sıkıcı olmalı."

"Yani buna izin verme taraftarısın." dedi Rothen'in talebini göstererek. "Evet." Lorlen talebin yazılı olduğu kağıdı geri verdi. "Ona bu fırsatı

ver. Bence beklediğinden çok daha becerikli olduğunu göreceksin." Jerrik omzunu silkti. "O zaman izin vereceğim. Beş hafta içinde test

edilecek. Teşekkür ederim, Yönetici." Lorlen gülümsedi. "İlerlemesi ile ilgili gelişmeleri duymak isterim. Beni

zaman zaman bilgilendirir misin?" Yaşlı adam başı ile onayladı. "Nasıl istersen." "Teşekkür ederim, Müdür." Lorlen dönüp Akademi merdivenlerinin

aşağısında kendisini bekleyen araca doğru ilerlemeye başladı. Araca binip sürücüye hareket işareti vermek amacıyla eliyle aracın tepesini bir

Page 74: Trudi Canavan - Çırak İlk Yıl

iki kez vurdu. Araç aniden harekete geçince oluşan ivme sebebiyle geriye doğru yaslandı. Araba Lonca kapılarında çıkıp şehirde ilerlemeye başladı ama düşüncelere dalmış olan Lorlen bunu fark etmedi bile.

Derril'in evindeki yemek daveti bir gün önce gelmişti. Lorlen genelde bu tarz davetleri reddederdi; fakat bu kez gidebilmek için işlerini yeniden düzenlemişti. Eğer Derril bu cinayetlerle ilgili yeni bir bilgiye sahipse Lorlen bunu duymak istiyordu.

Demi'nin katille ilgili anlattıkları Lorlen'in kanını dondurmuştu. Kurbandaki kesikler, garip ritüel, tanıkların kurbanın boğazı kesilmeden önce ölmüş olduğuna dair inançları... Belki de kara büyü sürekli aklında olduğu için bu cinayetler ona bu kadar garip geliyordu.

126 Çırak - ilk Yıl Ama eğer katil bir kara büyücü ise, bu onu iki olası sonuca

götürüyordu; ya kara büyü yapabilen kaçak bir büyücü şehirde insanları avlıyordu ya da katil Akkarin' di. Bu iki olasılığın da nerelere uzanabileceğini düşününce ürperdi.

Araç durduğunda, gidecekleri yere varmış olduklarını görerek şaşırdı. Sürücü aşağı inip kapıyı açtı ve Lorlen, zarif bir malikanenin balkonlu ön cephesini gördü.

Lorlen araçtan indi ve kapıda Derril'in hizmetkarlarından biri tarafından karşılandı. Hizmetkar onu evin içinden geçirerek bahçeye yukarıdan bakan bir iç balkona götürdü. Lorlen ellerini balkon demirlerine koyup aşağıdaki boynu bükük gibi gözüken, minik gölcüğe ve etrafındaki bahçeye baktı; bitkiler üzgün gözüküyorlardı ki, çoğu yaprakların kenarları sararmıştı.

"Korkarım bu yaz, bitkilerimin çoğu için fazla sıcak geçti." dedi Derril balkona çıkarken. "Gan-gan çalılarım yakında ölecekler. Lan dağlarından yenilerinin getirilmesini sağlamalıyım."

"Ayrıca kökleri çürümeden söktürmelisin." diye önerdi Lorlen. "Yer gan-ganı kökünün güçlü antiseptik özellikleri vardır ve sumi ile karıştırılınca hazımsızlık sorunları için çok iyi bir ilaç olur."

Derril kıkırdadı. "Şifacılık eğitiminin çoğunu unutmamışsın bakıyorum." "Hayır." dedi Lorlen gülümseyerek. "Aksi, yaşlı bir Yönetici olabilirim

ama hâlâ sağlıklıyım. Tüm bu ecza bilgilerinden bir şekilde yararlanmalıydım değil mi?"

"Hmmm." Derril gözlerini kıstı. "Keşke muhafızların arasında da senin bilgilerine sahip birsi olsaydı. Barran yeni bir gizem ile uğraşıyor şimdi."

"Başka bir cinayet mi?" "Hem evet hem hayır," dedi Derril içini çekerek. "Bu 127 Trudi Canavan seferkinin intihar olduğunu düşünüyorlar. En azından öyle gözüküyor." "İntihar süsü verilmiş olduğunu mu düşünüyor?" "Belki de." dedi Derril bir kaşını kaldırarak. "Barran akşam yemeğine

katılmak için geldi. Neden içeri girip ona sormuyoruz?"

Page 75: Trudi Canavan - Çırak İlk Yıl

Lorlen başı ile onaylayıp yaşlı adamı takip etti. Pencereleri, üzerlerine çiçek ve bitki resimleriyle boyanmış kağıt perdelerle kaplı büyükçe bir konuk odasına girdiler. Yirmilerinin ortasında görünen genç bir adam, lüks koltuklardan birinde oturmaktaydı. Geniş omuzları ve hafif kanca burnu, Lorlen'in, adamın kardeşi VValin ile benzerliğini hemen fark etmesini sağladı.

Baran, Yönetici'yi görünce telaşla ayağa kalkıp selam verdi. "Selamlar, Yönetici Lorlen," dedi adam. "Nasılsınız?" "İyiyim, teşekkür ederim," diye karşılık verdi Lorlen. "Barran," dedi Derril bir eli ile Lorlen'e oturmasını işaret ederken,

"Lorlen araştırdığın intihar konusu ile ilgileniyor. Ona ayrıntıları anlatabilir misin?"

Barran omzunu silkti. "Gizli bir konu değil, sadece gizemli." Dönüp mavi gözlerinde endişeli bir bakışlac Lorlen'e baktı. "Bir kadın, yaşadığı sokaktaki muhafıza yaklaşıp komşusunu ölü bulduğunu söylemiş. Muhafız olay yerine gittiğinde, bilekleri kesilmiş bir kadın bulmuş." Barran bir an durakladı, gözleri kısılmıştı. "Gizemli olan konu şu ki kadın pek kan kaybetmemiş ve vücudu hâlâ sıcakmış. Hatta kesikler derin değilmiş. Yani aslında ölmemesi gerekirdi."

Lorlen söylenenleri düşünmeye başladı. "Bıçak zehirli olabilir." "Biz de bu olasılığı düşündük. Ama herhangi bir zehir izine rastlamadık.

Her zehir küçük de olsa bir iz bı- 128 Çırak - ilk Yıl rakır. Bu iz sadece iç organlarda görülebilir olsa bile. Silahı da

bulamadık ki inceleyebilelim, zaten bu bile başlı başına bir muamma. Eğer biri bileklerini keserse kullandığı alet genellikle ortada olur. Bütün evi aradık ve sadece temiz bir şekilde kutularında duran birkaç mutfak bıçağı bulabildik. Kadın boğulmuş da değildi. Benim asıl dikkatimi çeken ise başka bulgular oldu...

"Evdeki hizmetkarların, aileden her hangi birinin hatta kadının arkadaşlarının bile ayakkabılarına uymayan ayak izleri bulduk. İçeri giren kişinin ayakkabıları eski ve garip şekilliymiş, bu sebeple rahatlıkla ayırt edilebilen izler bırakmış. Kadının bulunduğu odada pencere kilitli değildi ve iyi kapatılmamıştı. Pencerede parmak izleri ve kurumuş kana benzer lekeler buldum. Sonra dönüp tekrar cesedi incelediğimde kadının bileklerinde de aynı parmak izlerini buldum."

"İzler bir kadına mı aitti?" "Hayır, parmak izleri bir kadına ait olabilmek için fazla büyüktü." "Belki de biri kanamayı durdurmaya çalıştı ve birilerinin geldiğini

duyunca paniğe kapılıp pencereden kaçtı." "Belki de... Fakat pencere üç kat yukarıdaydı ve duvar çok düzgün;

birinin tutunabileceği çok az yer var. Usta bir hırsızın bile oradan inebileceğini sanmıyorum."

"Aşağıda hiç ayak izi var mıydı?"

Page 76: Trudi Canavan - Çırak İlk Yıl

Genç adam cevap vermeden önce bir an durakladı. "Yeri incelemek için dışarı çıktığımda çok garip bir şey buldum." Barran eli ile havada bir yay çizdi. "Sanki biri yerdeki tozları mükemmel bir daire olacak şekilde düzeltmişti. Tam ortasında da yukarıdaki odadakiler ile birebir aynı bir çift ayak izi vardı. Bir de oradan uzaklaşan ayak izleri vardı. Onları takip ettim fakat yola, sert ze-

129 Trudi Canavan mine gidiyorlardı." Lorlen'in kalbi göğsünde sanki bir takla attı ve sonra hızla çarpmaya

başladı. Üç kat yukardan aşağı atlamak ve yerde oluşan mükemmel bir çember ha? Bir büyücü süzülmek için ayaklarının altında bir güç diski oluşturmak zorundaydı. Bu disk, tozlu veya kumlu bir alanda böyle dairesel bir iz bırakabilirdi.

"Belki de o iz zaten oradaydı" dedi Lorlen. Barran omzunu silkti. "Veya altı daire şeklinde olan bir merdiven

kullandı. Bu garip bir dava. Yine de kadının omuzlarında hiçbir kesik yoktu, bu yüzden aradığımız seri katilin kurbanı olduğunu zannetmiyorum. Hayır, katil bir süredir sessiz veya biz hiç haber almıyo..."

Bir gonk sesi konuşmalarını böldü. Velia elinde küçük bir gonk ve çubuk tutarak kapıda belirdi.

"Yemek hazır," diye bildirdi. Ayağa kalkan Lorlen ve Barran yemek odasına doğru ilerlemeye başladılar. Oğluna sertçe baktı "Ve masada cinayetler veya intiharlar üzerine konuşulmasını da istemiyorum. Yöne-tici'nin iştahını kaçıracaksın."

Dannyl, Capia'nın büyük sarı binaları önündeki bir pencereden dışarıyı izliyordu. Güneş alçalmaya başlamıştı ve bütün şehir sıcak ışıklar ile parıldıyordu. Sokaklar insanlar ve araçlarla doluydu.

Son üç haftanın her gün ve akşamı, nüfuzlu kişileri ziyaret edip 'eğlendirerek' veya Errend'in büyükelçilik görevlerine yardım ederek geçmişti. Saraydaki, Dem ve Bel ailelerinin çoğu ile tanışmıştı. Elyne'de yaşayan bütün Lonca büyücülerinin kişisel geçmişlerini öğrenmişti. Büyü potansiyeline sahip bütün Elyne çocuklarının

130 Çırak - İlk Yıl ismini kaydetmiş, saraydakilerin Lonca ile ilgili sorularını yanıtlamış

veya gerekli yerlere yönlendirmiş, Elyne şaraplarının alımı ile ilgili görüşmeler yapmış ve Lonca Evi mutfağında kendini yakan bir hizmetkarı iyileştirmişti.

Bu kadar zamandır Lorlen'in istediği araştırmaya başlama şansı bile elde edememiş olması onu endişelendiriyordu. Bu yüzden birkaç saatlik boş vakti olduğu ilk fırsatta Büyük Kütüphane'yi ziyaret etmeye karar vermişti. Tayend'e akşam kütüphaneyi ziyaret etmesinin mümkün olup olmadığını sorduğu bir mesajla gönderdiği ulak, istediği herhangi bir an kütüphanede araştırma yapabileceği cevabı ile dönmüştü. Dannyl bu

Page 77: Trudi Canavan - Çırak İlk Yıl

akşamının boş olduğunu öğrenince yemeği erken yemiş ve kütüphaneye gitmek için hemen bir araç ayarlanmasını istemişti.

Imardin'in aksine Capia'nın sokakları gelişigüzel dağılmıştı. Araç zikzaklar çizerek dik bir tepenin etrafında ilerliyordu. Malikaneler yerlerini büyük evlere, onlar da küçük düzgün binalara bıraktılar. Bir tepeyi geçince şehrin daha düşük seviyelerine girdiler. Sarı taşların yerini ağaç ve daha kaba malzemeler almaya başladı. Sokaklardaki insanlar daha kaba giysiler giyiyorlardı. Her ne kadar Sonea'yı ararken İmardin varoşlarında karşılaştığı gibi bir görüntü ile karşılaşmamış olsa da Dannyl, bu görüntüleri dehşetle izledi. Elyne'in başkenti o kadar güzeldi ki onun da fakir kesimleri olduğunu görmek üzücüydü.

Evleri arkasında bırakan araç tepelerde ilerlemeye devam etti. Tenn tarlaları rüzgardan dalgalanıyordu. Vare asmaları sıralar halinde dikilmiş, meyveleri (oplanıp şarap yapılmak üzere depolanmayı bekliyordu. Orada burada meyve dolu pachi ve piorre ağaçlarından

131 Trudi Canavan oluşan meyve bahçeleri vardı. Meyvelerden bazıları her sene sırf bu iş

için Elyne'e gelen Vindo ekipleri tarafından toplanıyordu. Güneşin son ışıkları sarıdan turuncuya dönerken ve araç şehirden

uzaklaşırken Dannyl endişelenmeye başlamıştı. Sürücü gitmek istediği yeri yanlış mı anlamıştı acaba? Aracın tepesine vurmak için elini kaldırdı ama araç bir tepenin eteklerinden dönerken duraksadı.

İleride kara bir şerit gibi uzanan yol yüksek bir uçurumun dibine doğru kıvrılıyordu. Batan güneşin ışıklarında sarı taşlar, sanki içlerinde bir ateş yanıyormuş gibi ışıldıyorlardı. Gölgeler, yarattıkları karanlıklarla; Dannyl'in önünde yükselen ön cephenin, çizimlerden hatırladığı keskin kenarlarını, pencerelerini ve kemerlerini vurguluyorlardı.

"Büyük Kütüphane..." diye mırıldandı Dannyl hayranlıkla. Uçurumun yüzeyine devasa bir giriş kazılmıştı ve girişi yekpare, ahşap

bir kapı kapatıyordu. Araç yaklaştıkça Dannyl, kapının alt kısmındaki karaltının devasa kapıya eklenmiş insan boyutunda bir kapı olduğunu sandı. Önünde bir siluet bekliyordu.

Dannyl, adamın parlak giysilerini görünce gülümsedi. Araç yavaşça kütüphaneye yaklaşırken parmakları ile pencerenin çerçevesinde sabırsızca ritim tutmaya başladı. Araç kütüphanenin önünde durunca Tayend kapıyı açmak için ilerlemeye başladı.

"Büyük Kütüphane'ye hoş geldiniz Büyükelçi Dannyl," dedi zarifçe eğilip selam verirken.

Dannyl gözlerini kaldırıp Büyük Kütüphane'yi süzerken başını hayranlıkla salladı. "Henüz bir çırakken kitaplarda resmini gördüğümü hatırlıyorum. Gerçek ihtişamını birazcık olsun yansıtamamışlar. Kaç yıllık?"

132 Çırak - ilk Yıl

Page 78: Trudi Canavan - Çırak İlk Yıl

"Lonca'dan daha eski," diye yanıt verdi Tayend, biraz da kendini beğenmiş bir tonda. "Yaklaşık sekiz, dokuz yüzyıl yaşında olduğunu düşünüyoruz. Bazı kısımları daha da eski. En iyi kısmını henüz görmediniz, lütfen beni takip edin lordum."

Küçük kapıdan geçip eğimli çatısı olan bir koridora girdikten sonra Tayend kapıyı arkalarından kapattı. Koridor karanlık bir kısma doğru ilerliyordu; fakat daha Dannyl bir ışık küresi yaratamadan Tayend, kendisini kenardaki meşalelerle aydınlatılan dik bir merdivene doğru yönlendirdi.

Dannyl merdivenleri çıkınca kendini uzun, dar bir odada buldu. Odanın bir tarafında araçtayken gördüğü pencereler farketti. Pencereler kocamandı ve demir bir iskelete takılmış küçük kare camlardan oluşuyorlardı. Pencerelerin karşısındaki duvar, altın ışık kareleri ile süslenmiş görünüyordu. Sandalyeler belirli aralıklarla üçlü, dörtlü gruplar halinde dizilmişlerdi ve en yakın grupta yaşlı bir adam oturuyordu.

"İyi akşamlar Büyükelçi Dannyl." Adam yaşlı insanların tedbirli hareketleri ile eğilip selam verdi. "Ben Irand, kütüphaneci."

Irand'ın sesi kütüphanenin inanılmaz büyüklüğüne yaraşır biçimde derin ve şaşırtıcı derecede güçlüydü. Kısa, ince beyaz saçlı adamın giysileri toz grisi rengin-' deydi.

"iyi akşamla Kütüphaneci Irand." diye yanıtladı Dannyl. Kütüphanecinin buruşuk yüzünde bir gülümseme belirdi. "Yönetici

Lorlen burada kendisi için yerine getirmeniz gereken bir görev olduğu konusunda beni bilgilendirdi. Araştırması sırasında Yüce Lord'un incelediği bütün kaynaklara ihtiyaç duyacağınızı belirtti."

133 Trudi Canavan "Bu kaynakların neler olduğunu biliyor musunuz?" Yaşlı adam başını salladı. "Hayır ama Tayend bazılarını biliyor.

Akkarin'in asistanıydı ve size yardımcı olmayı kabul etti." Yaşlı adam başıyla alimi gösterdi. "Kadim diller konusundaki bilgisini çok yararlı bulacaksınız. Ayrıca yemek ve içecek ihtiyacınız olursa onlarla da ilgilenecektir." Tayend hevesli bir şekilde başıyla onayladı ve yaşlı adam gülümsedi.

"Teşekkür ederim." diye yanıtladı Dannyl. "Pekala, sizi engellemeyeyim." Irand'ın gözleri biran parladı.

"Kütüphane bekliyor." "Bu taraftan lordum" dedi Tayend merdivenlere doğru ilerlerken. Dannyl, alimi geldikleri karanlık koridorda takip etti. Yan duvardaki bir

rafta lambalar duruyordu. Tayend bir tanesini aldı. "Zahmet etmene gerek yok" dedi Dannyl. İradesini yoğunlaştırdı ve

başının üzerinde bir ışık küresi oluştu. Tayend kürenin ışığına bakıp bir an ürktü.

"Gözümün önünde benekler uçuşmasına sebep oluyorlar." Uzanıp bir lamba aldı. "Sizi bir ara yalnız bırakmam gerekebilir ben yine de yanıma bir lamba alayım."

Page 79: Trudi Canavan - Çırak İlk Yıl

Tayend, lamba elinde sallanır vaziyette geçitte ilerlemeye başladı. "Bu yer her zaman büyük bir bilgi deposu olagelmiştir. Odalarımızdan birinde o zamanlar bile eski sayılan bir tür kütüphaneden bahseden sekiz yüz yıllık, dağılmaya yüz tutmuş kağıtlar var. İlk başlarda sadece birkaç oda kütüphane olarak kullanılıyormuş. Bu yerin kimi kısımlarında bir zamanlar sayıları bini aşan insan yaşıyormuş. Neredeyse bütün odaları kitaplar, parşömenler, tabletler ve resimlerle doldurduk. Hatta kayaya yerti odalar da oyduk."

134 Çırak - ilk Yıl İkili ilerlerken Dannyl, karanlığın sanki büyüden korkan bir sis gibi

gerilemesini izledi. Aniden boş bir duvarla karşılaştılar, karanlık iki yöne doğru çekilmişti. Tayend sağındaki geçide girip ilerlemeye başladı.

"Hangi dilleri biliyorsun?" diye sordu Dannyl. "Elyne ve Kyralia'nın bütün kadim lehçelerini," diye yanıtladı Tayend.

"Eski dillerimiz birbirlerine oldukça benziyorlar ama geriye doğru gittikçe benzerlikler azalıyor. Modern Vindo dilini konuşabiliyorum, evdeki hizmetkarlardan öğrenmiştim. Ve biraz da Lan dili. Kitaplarım yanımdayken kadim Vindo ve Tentur gliflerini tercüme edebiliyorum."

Dannyl, Tayend'e etkilenmiş bir şekilde baktı. "Ne kadar çok dil biliyorsun."

Alim omzunu silkti. "Birkaç tane öğrenince gerisi kolaylıkla öğrenilebiliyor. Bir gün modern Lonmar ve onların birkaç eski dilini öğrenmek için zaman ayırmayı planlıyorum. Henüz fırsat bulamadım. Ondan sonra herhalde Sachakan dillerine başlarım. Eski dilleri bizimkilere oldukça benziyor."

Birkaç dönüş ve bir iki merdivenden sonra Tayend bir girişin önünde durdu. Beklenmedik derecede ciddi bir hareketle Dannyl'in önden girmesi için ısrar etti. Dannyl içeri girince hayranlıkla nefesini tuttu.

Sayılamayacak kadar çok sıradan oluşan raflar önündeki koridorlarda uzanıyordu. Her ne kadar odanın tavanı alçak da olsa karşıdaki duvar o kadar uzaktaydı ki görmesi mümkün değildi. Yüz adımda bir tavan ile taban arasında yekpare taştan sütunlar vardı. Hepsinde demir altlıklara oturtulmuş lambalar vardı.

Devasa oda akıl almaz derecede eski olduğunu ilk bakışta hissettiriyordu. Taş sütunların ve tavanın göze hemen çarpan yapısının yanında kitaplar aşırı derecede

135 Trudi Canavan kırılgan ve eğreti şeyler gibi duruyordu. Dannyl'i bir melankoli sardı. Bu

yerde bir sene geçirse bile, soğuk taştan duvarlara kanatlarını sürten bir güvenin bırakacağı izden fazla etki bırakamazdı.

"Burayla kıyaslarsak kütüphanedeki her yer yeni kalıyor," dedi Tayend kısık sesle. "Bu en eski oda. Belki de binlerce yıllık."

"Kim yapmış?" diye sordu Dannyl. "Kimse bilmiyor."

Page 80: Trudi Canavan - Çırak İlk Yıl

Dannyl koridorlardan biri önünde durdu ve sonu gelmeyen kitap raflarına baktı.

"İhtiyacım olan kitapları nasıl bulacağım?" diye sordu çaresizce. "Oh, bu sorun değil." dedi Tayend canlı bir sesle. Sesi odadaki ağır

sessizliğin içinde neşeyle patladı. "Sizin için Akkarin'in kullanmış olduğu çalışma odasında her şeyi hazırladım. Beni takip edin."

Tayend ilerlemeye başladı, adımları hafif ve canlıydı. Birkaç sırayı geçtikten sonra döndü ve rafların arasından ilerlemeye başladı. Tavandaki bir delikten içeri giren taş bir merdivenin önüne geldi. Basamakları ikişer ikişer çıkarak Dannyl'i geniş bir koridora çıkardı. Tavan burada da rahatsız edici biçimde alçaktı. İki tarafta da açık kapılar vardı. Tayend bunlardan birinin önünde durup Dannyl'e içeri girmesini işaret etti.

Dannyl kendini küçük bir odada buldu. Ortada, üzerinde birkaç öbek halinde kitap yığını bulunan taş bir masa vardı.

"İşte geldik," dedi Tayend. "Ve bunlar da Akkarin'in okuduğu kitaplar." Ciltlerin boyutları küçük, avuç içi büyüklüğünden, ı.ısınması çok zor

gözüken devasa bir boyuta kadar çe-sıilılık gösteriyordu. Dannyl bir süre kitapları inceledi,

I u. Çırak - ilk Yıl kapaklarını okudu. "Hangisinden başlamam lazım?" diye sordu yüksek sesle. Tayend yığının ortasından tozlu bir kitap aldı. "Akkarin'in ilk okuduğu

kitap buydu." Dannyl, Tayend'e baktı, etkilenmişti. Genç adamın gözleri hevesle

parlıyordu. "Nasıl bu kadar iyi hatırlıyorsun?" Alim gülümsedi. "Kütüphaneyi kullanmak için iyi bir hafızanız olmalı.

Yoksa bir kitabı okuduktan sonra tekrar nasıl bulacaksınız?" Dannyl elindeki cilde baktı. Gri Dağlar Kabilelerinin Büyüsel

Uygulamaları. Başlığın altındaki tarih, kitabın en az beş yüz yıllık olduğunu gösteriyordu ve Dannyl biliyordu ki, gerçekten de bu kadar süredir Elyne ile Kyralia arasındaki dağlarda kabileler yaşamıyordu. Meraklanan Dannyl kitabı açıp okumaya başladı.

1 37 8. Bölüm Tam da İstediği Şey "Yani sadece oturup dinlememiz lazım öyle mi?" Yaldin'in yüzü kırıştı

ve gözleri, Gece Odası'ndaki sesleri dinlemeye çalışırken, çevrede boş boş dolaştı. Rothen kıkırdamasını bastırdı. Yaşlı büyücünün yüzü fazla anlamlıydı. Onu gören herhangi biri bir şeyler dinlemeye çalıştığını anlayabilirdi.

Ama Dannyl yokken Rothen'in diğer büyücülere "casusluk yapacak" birine ihtiyacı vardı. Ortalarda skandal bir söylenti dolaşıyordu ve bu yüzden herkes çok dikkatliydi. Söylentilere Rothen de dahil olduğu için;

Page 81: Trudi Canavan - Çırak İlk Yıl

insanlar konuşmadan önce onun çevrede olup olmadığını kontrol ettiğinden, Rothen yaşlı dostu Yaldin'i Dannyl'in teknikleri konusunda eğitmeye karar vermişti.

"Kendini çok belli ediyorsun Yaldin." Yaşlı adam kaşlarını çattı. "Belli mi ediyorum? Ne demek istiyorsun?" "Dinlemeye çalı..." "Lord Rothen?" İrkilen Rothen dönüğünde Yönetici Lorlen'in koltuğunun arkasında

durduğunu gördü. "Evet, Yönetici?" "Seninle özel olarak konuşabilir miyim?" Çevreye bakan Rothen, yakında duran birkaç büyü- 139 Trudi Canavan cünün Lorlen'e bekleyişle baktığını gördü. Yaldin kaşlarını çattı ama bir

şey söylemedi. "Elbette," diye cevap verdi Rothen. Ayağa kalkıp Lorlen'i odanın

içinden karşılarındaki küçük bir kapıya doğru giderken takip etti. Lorlen yaklaşırken kapı savrularak açıldı ve Şölen Odası'na girdiler.

Oda karanlıktı. Yönetici'nin başının üzerinde bir ışık küresi oluştu ve bir masanın üzerine doğru süzülüp orayı aydınlatmaya başladı. Lorlen sandalyelerden birine doğru ilerledi. Yönetici'nin karşısındaki sandalyeye oturan Rothen, kendini endişeyle beklediği konuşmaya hazırlamaya başladı.

Lorlen bir süre Rothen'i süzdü, sonra bakışları masaya indi. İçini çekti ve yüz ifadesini katılaştırdı.

"Seninle Sonea hakkında dolaşan söylentilerden haberdarsın değil mi?" Rothen başı ile onayladı. "Evet." "Şüphesiz Yaldin sana bahsetmiştir." "Ve Sonea..." "Sonea mı?" Lorlen'in kaşları kalktı. "Evet," dedi Rothen. "Dört hafta önce sınıfındaki çıraklardan birinin

böyle bir söylenti başlattığını söyledi. İnsanların buna inanmasından endişe ediyordu. Ona endişelenmemesini söyledim. Dedikoduların bir ömrü vardır ve bu spekülasyon da zaman içinde eski bir söylenti haline gelip unutulacaktır."

"Hımm." Lorlen kaşlarını çattı. "Bu tarz söylentiler umduğun kadar kolay unutulmaz. Bazı büyücüler bana gelip kaygılarını dile getirdiler. Bir büyücünün dairesinde genç bir kız ile yaşamasının doğru olmadığını düşünüyorlar."

"Sonea'nın taşınması, söylentileri çürütmek konusunda hiçbir işe yaramayacak."

140 Çırak - ilk Yıl 141 Lorlen başı ile onayladı. "Bu doğru. Yine de ileride ikiniz için de zararlı

olabilecek yeni söylentilerin yayılmasını engeller. Aslında Sonea sınıflar

Page 82: Trudi Canavan - Çırak İlk Yıl

başladığında Çıraklar Makamı'na taşınmalıydı." Doğrudan Rothen'e baktı. "Şu anki söylentiler için değil, böylece söylentiler hiç başlamamış olacaktı. Kimse Sonea ile aranızda uygunsuz herhangi bir şey yaşandığına inanmıyor."

"O zaman neden taşınıyor ki?" Rothen ellerini açtı. "Hâlâ benim dairemde benimle zaman geçiriyor olacak, çalışmak için veya sadece akşam yemeği için." Eğer şimdi böyle bir tepki verirsek insanların beraber geçirdiğimiz her anı sorgulamaya başlaması ne kadar sürecek?" Başını iki yana salladı. "Her şeyi olduğu gibi bırak ve bırak ki bu söylentiye inananlar, uygunsuz bir davranış ile ilgili kanıt bulunmadığını anlasınlar."

Lorlen'in dudaklarından çarpık bir gülümseme geçti. "Kendinden gayet eminsin Rothen. Peki Sonea ne düşünüyor?"

"Bu söylenti onu da üzdü tabi ama Garrel'in gözdesinin hedefi olmaktan kurtulduğunda bu söylentilerin unutulacağına inanıyor."

"Kış sınıfına yükseldiğinde, yani yükselebilirse." "Evet." "Sence üst sınıfa çıkıp orada kalmayı başarabilir mi?" "Rahatlıkla." Rothen gülümsedi, gururunu gizlemeye çalışmıyordu.

"Çok hızlı öğreniyor ve çok kararlı. İstediği en son şey tekrar Regin'in sınıfına düşmek."

Lorlen başıyla onayladı ve dikkatle Rothen'e baktı. "Bu söylenti konusunda senin iyimserliğini paylaşmıyorum. Onun taşınmaması için ortaya koyduğun sebepler gerçekten mantıklı. Fakat eğer yanılıyorsan durum çok daha kötü bir boyuta varabilir. Onun kendi iyiliği için taşınması gerektiğini düşünüyorum."

Trudi Canavan Rothen kaşlarını çattı. Lorlen kendisinin bir çırak ile yatacağına inanıyor

olamazdı, hele üçte bir yaşında biri ile. Lorlen'in bakışları ölçülü ve sertti. Rothen şok içinde büyücünün bu olasılığı düşünmüş olduğunu anladı.

Lorlen bunu yapmış olabileceğine inanmış olmazdı. Böyle bir şeyi nasıl düşünürdü? Ne zaman Lorlen'e kendisinden şüphelenmesi için bir sebep vermişti?

Sebep bir anda kafasında çaktı. Akkarin yüzünden, diye düşündü. Eğer ben de en eski ve en yakın dostumun büyünün en kötü çeşidini kullandığını öğrenseydim herkesle ilgili düşüncelerimi tekrar gözden geçirirdim. Derin bir nefes alan Rothen, bir sonraki kelimelerini dikkatle seçti.

"Onu neden yakınımda tutmak istediğimi sadece sen anlayabilirsin Lorlen." dedi kısık bir sesle. "Yanımda, ona zarar verebileceklerden nispeten uzakta; kaldı ki diğer çıraklardan, başkalarına karşı da savunmasız kalacağı bir yere gönderilmeden de yeterince korkuyor."

Lorlen kaşlarını çattı, sonra gözleri hafifçe açıldı ve başka bir yöne bakmaya başladı. Vücudunu dikleştirdi ve hafifçe kafasını salladı. "Endişelerini anlıyorum. Onun için çok korkunç olmalı. Ama çoğunluğa aykırı bir karar versem dikkat çekerim. Çıraklar Makamı'nda yaşarsa

Page 83: Trudi Canavan - Çırak İlk Yıl

daha büyük bir tehlike altında olacağını zannetmiyorum... ama bu kararı vermeyi,-belki söylentiler senin söylediğin gibi diner diye, mümkün olduğunca ileriye atmaya çalışacağım."

Rothen başı ile onayladı. "Teşekkür ederim." "Ve," diye ekledi Lorlen biraz düşündükten sonra, "Şu Regin adındaki

çırağı daha yakından gözlemleyeceğim. Baş belaları mezuniyetten çok önce halledilmesi gereken problemlerdir."

"Minnettar olurum," diye yanıtladı Rothen. 142 Çırak - ilk Yıl Lorlen ayağa kalktı ve Rothen de onu izledi. Bir an bakışları karşılaştı

ve Rothen, Lorlen'in gözlerinde soğuk ve bezmiş bakışlar görünce ürperdi. Lorlen dönüp Gece Odası'na açılan kapıya doğru ilerlemeye başladı.

Gece Odası'ndan ayrıldılar. Lorlen her zamanki koltuğuna oturdu ve Rothen de kendi sandalyesine yöneldi. Bu arada kendine dönen bakışların farkındaydı. İfadesini ciddi ve ilgisiz tutmaya çalıştı. Yaldin ona sorularla dolu bir şekilde bakıyordu.

"Önemli bir şey değil," dedi Rothen koltuğa otururken. "Nerede kalmıştık? Oh, evet. Kendini belli etmek... Nasıl gözüktüğünü sana göstereyim..."

* * * Kapısının çalındığını duyunca Sonea içini çekti. Yazı yazmayı bıraktı ve

kapıya doğru dönmeden seslendi, "Girin." Kapı açıldı. "Burada sizi görmek isteyen biri var Leydi Sonea," dedi Tania gergin

bir sesle. Omzunun üzerinden bakan Sonea, odasının kapısında yeşil cüppeli bir

kadının durduğunu gördü. Kadının belinde siyah bir kuşak vardı. Sonea ayağa fırlayıp acele ile eğilerek selam verdi.

"Leydi Vinara." Sonea, Şifacılar'ın Başı'na dikkatle baktı. Şifacı'nın ruh halini kestirmek

çok zordu; çünkü Vinara'nın yüzü her zaman sert ve soğuk görünürdü. Kadının gri gözleri her zamankinden de sert bakıyor gibi geldi.

"Çalışmak için biraz geç," dedi Vinara. Sonea masasına baktı. "Kış sınıfına yetişmek için çalışıyorum." 143 Trudi Canavan "Ben de öyle duydum." Vinara elini kapıya doğru salladı ve kapı hafifçe

çarparak kapandı. Kapı kapanmadan bir anlığına Tania'nın endişeli yüzünü görmüştü. "Seninle özel olarak konuşmak istiyorum."

Sonea, Vinara'ya sandalyesine oturması için bir işaret yaptı, kendisi de yatağının kenarına oturdu. Midesi korkudan düğümlenmiş halde Vinara'nın oturup cüppesini düzeltmesini izledi.

"Lord Rothen ve senin hakkında ortada dolaşan söylentilerden haberdar mısın?"

Page 84: Trudi Canavan - Çırak İlk Yıl

Sonea başıyla onayladı. "Buraya sana bu konuda sorular sormak için geldim. Bana karşı dürüst

olmalısın Sonea. Bunlar önemli konular. Bu söylentilerde hiç doğruluk payı var mı?"

"Hayır." "Lord Rothen hiç uygunsuz bir öneride bulundu mu?" "Hayır." "Hiç sana... her hangi bir şekilde dokundu mu?" Sonea'nın yüzü sinirden kızarmaya başlamıştı. "Hayır! Asla! Bu sadece

aptal bir söylenti. Rothen bana hiç dokunmadı. Ben de ona... İnsanların bu konuda konuştuğunu düşünmek midemi bulandırıyor."

Vinara yavaşça başıyla onayladı. "Bunu duyduğuma sevindim. Unutma, korktuğun herhangi bir şey

varsa ya da her hangi bir şeye zorlanıyorsan burada kalmak zorunda değilsin. Sana yardımcı olabiliriz."

Sonea öfkesini yutmaya çalıştı. "Teşekkür ederim ama burada herhangi bir problemim yok."

Vinara'nın gözleri kısıldı "Sana ayrıca söylemek zorundayım ki; eğer bu söylentilerin doğru olduğu ortaya çıkarsa ve sen de kendi isteğinle buna katlanıyorsan Lonca'daki konumun zarar görecektir. En azından

144 Çırak - ilk Yıl I I i Rothen'in gardiyanlığını kaybedeceksin." Tabi ki Regin buna bayılırdı. En başından beri bunu hedefliyor olabilirdi.

Sonea dişlerini gıcırdattı. "Eğer olaylar o noktaya varırsa Lorlen bana tekrar gerçek-okuma yapabilir."

Vinara dikleşti ve başka bir yöne bakmaya başladı. "Umalım da işler o noktaya gelmesin." dedi dudak bükerek. "Neyse bu tatsız konuları açtığım için özür dilerim. Ama bunun benim görevim olduğunu anlamalısın. Eğer tartışmak ya da danışmak istediğin herhangi bir şey olursa lütfen gel beni gör." Ayağa kalkıp Sonea'ya dikkatle baktı. "Tükenmişsin, küçük hanım. Aşırı derecede çalışırsan hastalanırsın. Biraz uyu..."

Sonea başını eğdi. Leydi Vinara'nın kapıyı açıp dışarı çıkmasını izledi, sonra Tania'nın dairenin ana kapısını kapattığını duymayı bekledi. Ardından yatağına dönüp yastığını yumruklamaya başladı.

"Onu öldüreceğim!" diye kükredi. "Onun ayaklarına kayalar bağlayıp Tarali Nehri'nin dibine göndereceğim ki cesedini kimse bulamasın."

"Leydi Sonea?" Ürkek sesi duyan Sonea başını kaldırdı ve birbirine girmiş saçlarını

gözlerinin önünden çekti. "EvetTania?" "Ki... kimi öldüreceksiniz?" "Sonea yastığını yerine geri fırlattı. "Regin'i tabi ki!" "Ah..." Tania yatağın bir köşesine oturdu. "Bir an beni çok

endişelendirdiniz. Beni de sorguluyorlardı. Hiç birine inanmadım tabi ki ama bana dikkat etmem gereken bir sürü şey olduğunu söylediler ve... şey... ben..."

Page 85: Trudi Canavan - Çırak İlk Yıl

"Endişelenme Tania" diye içini çekti Sonea. "Lonca'da böyle bir şeyi denemiş sadece bir kişi var."

Hizmetkarın gözleri açıldı. "Kim?" "Regin tabi ki." Trudi Canavan Tania kaşlarını çattı "Ne yaptın?" Sonea olanları hatırlayınca gülümsedi. "Sadece Cery'den öğrendiğim

küçük bir numarayı." Ayağa kalkıp anlatmaya başladı. * * * Lorlen, Akademi'deki ofisine döndüğünde oldukça geç olmuştu. Günün

erken saatlerinde asistanı Lord Osen, küçük bir kutuda gelen mektupları getirmişti. Mektupları karıştırınca aralarında Elyne'den gelmiş küçük bir paket olduğunu görmüş ve daha sonra okumak için bir kenara ayırmıştı.

Işık küresini parlaklaştıran Lorlen paketi eline aldı. Paketi açıp Dannyl'in zarif el yazısını dikkatle inceledi. Genç büyücünün yazısı kendinden emin ve temizdi. Lorlen sandalyesinde geriye yaslanıp okumaya başladı.

Yönetici Lorlen'e Büyük Kütüphane'yi ilk olarak bir hafta önce ziyaret ettim ve o günden

beri her gece gidip araştırmama devam ediyorum. Kütüphaneci İrand benim yanıma Akkarin'e araştırmasında asistanlık yapmış br alimi verdi; Tremmelin ailesinden Tayend. Bu adamın Yüce Lord'un ziyaretleri konusunda hafızası gayet güçlü ve bu sayede hatırı sayılır bir ilerleme kaydettim.

Tayend'in söylediğine göre Yüce Lord içine notlar aldığı, kitaplardan bölümleri kopyaladığı ve haritalar çizdiği bir günlük taşıyormuş. Alimin kılavuzluğu ile Yüce Lord'un ilgilenmiş olduğu kitapların yarısını okudum ve Tayend'in Yüce Lord'un ilgilendiğini hatırladığı heı şey dahil olmak üzere işe yarayabilecek şeyleri kopyaladım.

14.6 Çırak - ilk Yıl 147 Buradan takip edebileceğim birkaç iz yakaladım. Tahminen Yüce Lord

da aynı izleri takip etmişti. Çoğu Müttefik Ülkeler'deki lahitleri, kütüphaneleri veya tapınakları ziyaret etmeyi gerektiriyor. Okumalarım bitince Yüce Lord'un üzerinde çalışmış olabileceği bütün olasılıklardan haberdar olacağım. Bunların arasından hangisi üzerine gitmem gerektiğini seçeceğim.

Kararıma yardımcı olması için Tayend, yıllardır bütün geliş ve gidişlerin kaydedildiği rıhtımı ziyaret etti. Orada, on yıl önce Lord Akkarin'in gelip birkaç ay sonra Lonmar'a geçtiğini, sonra Capia'ya dönüp başka bir gemi ile Vin'e gittiğini, bir ay sonra da Capia'ya tekrar geri döndüğünü öğrenmiş. Kayıtlarda başka bir giriş yokmuş.

Edindiğim bilgiler göz önüne alındığında Yüce Lord'un Lonmar'daki Görkemli Tapınak'ı ziyaret ettiğini tahmin ediyorum. Notlarımın birer kopyasını çıkarıp onları bu mektuba ek olarak yolladım.

Page 86: Trudi Canavan - Çırak İlk Yıl

Elyne Lonca İkinci Büyükelçisi Dannyl Mektubu bir kenara bırakan Lorlen, Dannyl'in bahsettiği notları

karıştırdı. Hepsi temiz ve düzenli bir şekilde yazılmıştı. Lonca'nın kurulmasından çağlar öncesine ait bilgilerin parçalarını tanımlıyor ve bir araya getiriyorlardı. Son sayfada Dannyl tarafından eklenmiş küçük bir not vardı:

Olaydan kısa bir süre sonra Sachakan Savaşı'nı anlatan bir kitap buldum. Kitapta Lonca'nın düşman olarak tanımlanması oldukça dikkate değer; üstelik oldukça nahoş bir tablo çiziyor. Bu görevi bitirdikten sonra kütüphaneye dönüp onu da incelemeliyim.

Lorlen gülümsedi. Dannyl'in araştırma konusunda bu kadar iyi olduğunu bilseydi onu çok daha önce kulla-

Trudi Canavan nırdı. Her ne kadar Dannyl, henüz Akkarin'e karşı kullanılabilecek bir

şeyler bulamamış olsa da bu kadar kısa sürede hiç beklemediği kadar çok bilgi toplamıştı. Lorlen'in işe yarar bir şeyler bulma umudu artmıştı.

Şimdiye kadar hiçbir garip soru da sorulmamıştı. Umut ettiği gibi Dannyl gizlilik için gerekçeyi bilmese de konuyu gizli tutma hassasiyetini göstermişti. Eğer Dannyl, Akkarin'in kara büyü kullandığını öğrenmesini sağlayacak bir şey bulursa, Lorlen, bunu gizlice kendisine bildireceğinden emindi.

Peki ya sonra? Lorlen dudaklarını düşünceli bir biçimde birbirine bastırdı. Büyük ihtimalle Dannyl'e doğruyu söylemesi gerekirdi. Ama Akkarin'e doğrudan karşı çıkmak için uygun anın beklenmesi gerektiği yönündeki kararda kendisini destekleyeceğine emindi. Rothen ve Sonea'nın planına destek olması da Dannyl'i sessiz kalması konusunda ikna etmeye yardımcı olurdu.

Ama gerçeği Dannyl'e mümkün olduğunca geç söylemek en iyisi olacaktı. Lorlen şimdilik Dannyl'in mümkün olduğunca çok bilgi toplamasına yardımcı olacaktı. Önüne bir kağıt alıp Lonca Birinci Büyükelçi'sine bir mektup yazdı. Özenle mühürledi, Elyne Lonca Evi'nin adresini yazdı ve masasındaki başka bir kutuya koydu. Lord Osen yarın bir kurye ile gönderirdi.

Ayağa kalkan Lorlen, Dannyl'in mektup ve notlarını önemli belgeleri sakladığı bir kutuya yerleştirdi. Başkalarının kutuyu açmasını engelleyen büyülü engeli kuvvetlendirdi ve kutuyu masasının arkasındaki dolaba koydu. Odayı terk ederken hafifçe gülümsedi.

Akkarin, Elyne Lonca İkinci Büyükelçiliği için doğru adamı seçtiğimi söylerken haklıydı.

148 9. Bölüm Gelecek Üzerine Düşünmek "Bana daha gösterişsiz bir tane verir misin?" diye sordu Sonea,

elindeki gümüş saç fırçasını göstererek. "Oh, hayır onu da mı?" diye içini çekti Tania. "Yanına hiç hoş bir şey

almayacak mısın?"

Page 87: Trudi Canavan - Çırak İlk Yıl

"Hayır. Değerli hiçbir şeyi veya sevdiğim hiçbir şeyi yanıma almayacağım."

"Ama çok fazla şeyi arkada bırakıyorsun. Peki ya hoş bir vazo? Sana zaman zaman çiçek getiririm. Odan daha güzel gözükür."

"Bundan çok daha kötüsüne alışkınım Tania. Eşyaları saklayıp korumanın bir yolunu bulduğumda dönüp bazı kitapları alabilirim." Sonea yatağının üzerinde duran kutunun içindekileri inceledi. "Hepsi bu kadar."

Tania içini çekti. Kutuyu alıp dışarıya taşıdı. Arkasından çıkan Sonea, Rothen'i konuk odasını adımlarken buldu. Alnı kırışmıştı ve Sonea'yı görünce yanına gelip elini tuttu.

"Bunun için özür dilerim Sonea," diye başladı. "Ben..." "Özür dileme Rothen," dedi Sonea. "Elinden geleni yaptığını biliyorum.

Gitmem kesinlikle daha iyi olacak." "Ama bu saçmalık. Ben..." "Hayır." Kararlı bir şekilde Rothen'e baktı. "Gitmek zorundayım. Eğer

gitmezsem Regin uyduruk kanıtlar 149 Trudi Canavan bulmaya çalışacak. Gerçi amacı senin, benim gardiyanlığımdan alınman

ise bunu denemekten vazgeçmeyecektir. Sonra öğretmenler beni görmezden gelebilir ve ben de bu konuda hiçbir şey yapamam."

Rothen'in kaşları yine çatıldı. "Bunu düşünmemiştim," diye homurdandı. "Tek bir çırağın bunca sorun yaratması hiç hoş değil."

Sonea gülümsedi. "Hayır ama bu durum benim onun önüne geçmemi engelleyemeyecek değil mi? Çalışmaya devam edeceğiz."

Rothen, "Elbette," derken, hararetle başıyla da onayladı. "O zaman bir saat sonra Büyücüler Kütüphanesinin önünde buluşuruz."

"Anlaştık." Sonea, Rothen'in ellerini sıktı sonra bıraktı ve Tania'ya başı ile işaret

etti. Hizmetkar kutuyu kaldırdı ve kapıya kadar taşıdı. Sonea kapıdan çıkarken arkasına bakıp Rothen'e gülümsedi.

"İyi olacağım Rothen." Rothen karşılık olarak hafifçe gülümseyebildi. Sonea dönüp yanında

Tania ile koridorda ilerlemeye başladı. Büyücüler Makamı bir boşgün sabahı için oldukça kalabalıktı. Sonea

etraftaki büyücülerin bakışlarını, eğer göz göze gelirlerse öfkesini saklamak çok zor olacağı için görmezden geliyordu. Merdivenlerden inerken Tania'nın adalet hakkında bir şeyler söylediğini duyar gibi oldu ama tekrarlamasını istemedi. Son birkaç gündür bu tarz cümleleri yeterince duymuştu zaten.

Rothen'in odasında, olduğundan çok daha cesur konuşmuştu. Çıraklar Makamı'na gidince Regin'den kaçabileceği hiçbir yer olmayacaktı. Odasını Rothen'in gösterdiği gibi büyü ile kilitleyebiiirdi ama Regin'in bunu

150 Çırak - ilk Yıl aşmak için bir yol bulabileceğinden emindi. Bütün gün de odasında

bekleyemezdi.

Page 88: Trudi Canavan - Çırak İlk Yıl

Regin'in Evi'nin aşağılamasına karşı alınan intikam buydu. Onu yere fırlatmayla yetinmeliydi. Ama dayanamayıp onu aşağılamıştı ve o da buna karşılık ağır bir intikam almaya kararlıydı. Bu durum; Regin'i görmezden gelip, sonunda sıkılması ve onu rahat bırakması umutlarını da tamamen tükenmişti.

Artık koridorlarda sadece çıraklar fısıldamıyordu adını. Büyücülerin de hakkında ne düşündüklerini anlayacak kadar çok konuşmaya kulak misafiri olmuştu. Kimse bu söylentinin kimin tarafından ve neden başlatıldığı ile ilgilenmiyordu. Eğitmenlerden biri, "Böyle söylentiler ilk başta hiç başlamamalı zaten" demişti. Rothen ile yaşaması, geçmişi göz önüne alındığında şüpheliymişl Sanki varoşlarda yaşayan her kadın fahi-şeymiş gibi!

Ayrıca birçok kişinin de, neden onun diğer çıraklardan farklı muamele görmesi gerektiğini sorduğunu duymuştu. Hepsi Çıraklar Makamı'nda yaşıyordu.

Büyücüler Makamı'nın kapısından çıkan Sonea avluda ilerlemeye başladı. Yaz ortasının boğucu sıcakları çoktan geçmişti ve hava hoş bir şekilde sıcaktı. Döşeme taşlarından yayılan hafif sıcaklığı hissedebiliyordu.

Daha önce Çıraklar Makamı'na hiç girmemişti. Sadece uzun bir süre önce Cery ile gizlice Lonca'ya girdiklerinde pencerelerden bakıp içerideki odaları görmüştü. Odalar küçük, gösterişsiz ve dekore edilmemişti.

Girişin orada birkaç çırak vardı. Sonea'ya bakmak için sohbetlerini böldüler, hatta bazıları fısıldaşmak için birbirilerine yaklaştılar. Sonea yanlarından geçerken hafifçe, yumuşak bir biçimde çıraklara baktı, sonra içeri girdi.

151 Trudi Canavan Birden ortalık daha da fazla çırakla doldu ve Sonea aralarında tanıdık

yüzler arama dürtüsüne karşı koydu. Tania girişin sağına doğru ilerledi ve bir kapıyı çaldı.

Beklerlerken Sonea gözünün ucu ile koridordaki çırakları izledi. Regin'in nerede olduğunu merak ediyordu. Bu küçük zafer anı için buralarda bir yerde olacağından emindi.

Kapı açıldı ve zayıf, keskin yüz hatlarına sahip bir Savaşçı, Sonea'ya baktı. Sonea eğilerek selam verdi ve Çıraklar Makamı'nın müdürü hakkında duymuş olduğu şikayetleri ve söylentileri hatırladı. Ahrind pek sevilmezdi.

"Demek geldin," dedi soğukça. "Beni izle." Ahrind koridorda ilerlemeye başladı, çıraklar dikkatle önüne

çıkmamaya çalışıyorlardı. Koridorda biraz ilerledikten sonra bir kapının önünde durdu. Oda Sonea'nın hatırladığı gibi gösterişsiz ve küçüktü.

"Odada değişiklik yapılmayacak," dedi Ahrind. "Akşam gongundan sonra ziyaretçi yok. Eğer bir ya da daha fazla gece burada olmayacaksan lütfen beni en az iki gün önceden bilgilendir. Oda temiz ve düzenli

Page 89: Trudi Canavan - Çırak İlk Yıl

tutulmalı. Odanda Hizmetkarlar ile istediğin bir düzenleme yapabilirsin. Anlaşıldı mı?"

Sonea başı ile onayladı. "Evet lordum." Ahrind dönüp uzaklaşmaya başladı. Tania ile bakışan Sonea odaya

girdi ve etrafına bakındı. Yatak odasından biraz daha büyüktü ve içinde bir yatak, giysileri için

bir dolap, bir masa ve birkaç raf vardı. Pencereye ilerleyip Arena'ya ve bahçelere baktı. Tania kutuyu yatağın üzerine koyup içindekileri yerlerine yerleştirmeye başladı.

"O çocuğu göremedim," dedi Tania. "Ben de ama bu onun ya da yandaşlarından birinin 152 Çırak - İlk Yıl izlemediği anlamına gelmez." "Girişe bu kadar yakın olman iyi." Başını sallayan Sonea defterlerini, kalemlerini ve kağıtlarını kutudan

alıp masanın çekmecelerine yerleştirdi. "Ahrind büyük ihtimalle kötü bir örnek olmamam için beni yakından izleyecektir."

Tania kaba bir ses çıkardı. "Hizmetkarlar onu pek sevmiyor. Senin yerinde olsaydım beni fark etmesine fırsat vermezdim. Yemek konusunda ne yapacaksın?"

Sonea omzunu silkti. "Akşam yemeklerini Rothen ile yiyeceğim. Diğer zamanlarda da Yemek Salonunu kullanacağım. Büyük ihtimalle içeri sızıp bir şeyler alıp Regin yemeğini bitirmeden dışarı sıvışabilirim."

"Eğer istersen sana, buraya yemek getirebilirim." "Yapmamalısın," diye içini çekti Sonea. "Kendini bir hedef haline

getirirsin." "Diğer hizmetkarlardan biri ile gelirim veya birinin sana yemek

getirmesini sağlarım. O çocuğun, seni yemekten mahrum etmesine izin veremem."

"Yapamayacak Tania," diye güvence verdi Sonea. "Neyse her şeyi yerleştirdik." Elini önce dolap kapağına ardından masanın çekmecesine koydu. "Her şey kilitlendi. Hadi gidip Büyücüler Kütüphanesinde Rothen ile buluşalım."

Gülümseyerek hizmetkarı dışarıya doğru iten Sonea kapıyı kilitledi ve Akademi'ye doğru ilerlemeye başladı.

* * * "Bu cebimdeki de ne?" cebinden bir parça kağıt çıkaran Tayend

dikkatle inceledi. "Ah, rıhtım ziyaretimde aldığım notlarmış." Notları okudu ve kaşlarını Çattı. "Akkarin altı yıl boyunca yoktu değil mi?"

153 Trudi Canavan "Evet." diye yanıtladı Dannyl. "Bu da demektir ki Vin Adalarından döndükten sonra burada beş yıl

geçirmiş." "Tabi karadan bir yerlere yolculuk yapmadıysa." diye belirtti Dannyl.

Page 90: Trudi Canavan - Çırak İlk Yıl

"Peki nereye?" Tayend kaşlarını çattı. "Keşke yanında kaldığı aileye sorabilseydik ama eğer sorarsak hemen Akkarin'e haber vereceklerdir. Sanırım bunu pek istemiyoruz." Parmakları ile geminin küpeştesinde ritim tutmaya başladı.

Dannyl gülümsedi ve yüzünü rüzgara doğru çevirdi. Beraber çalışmaya başladıklarından beri alimden hoş-lanmıştı. Tayend'in kıvrak bir zekası ve iyi bir hafızası vardı. İyi bir asistan kadar cana yakındı. Tayend, Dannyl'e, Lonmar'a olan yolculuğunda eşlik etmeyi önerdiğinde Dannyl şaşırmış ama sevinmişti, irand'ın buna izin verip vermeyeceğini sormuştu.

"Oh, orada istediğim için çalışıyorum sadece," diye yanıtlamıştı Tayend. Belli oluyordu ki bu soru karşısında eğlenmişti. "Aslında pek de çalışmıyorum. Ziyaretçilere ve araştırmacılara yardımcı olmak karşılığında Kütüp-hane'de istediğim gibi araştırma yapabiliyorum."

Dannyl, Lonmar ve Vin'i ziyaret etme isteğini dile getirdiğinde Birinci Büyükelçi'nin kabul etmeyeceğinden emindi. Sonuçta sadece bir aydır Elyne'deydi. Ama Errend bu istekten gayet memnun olmuştu. Görünüşe göre Lorlen kendisinden bazı büyükelçilik meselelerini halletmesi için bu ülkeleri ziyaret etmesini rica etmişti ve Errend gemi yolculuğundan hiç hazzetmezdi. Hemen kendisinin yerine Dannyl'in gitmesine karar vermişti.

Bunların hepsi şüphe çekici bir biçimde tam da zamanında gerçekleşmişti.

"Lonca'ya nasıl geri dönmüş?" 154 Çırak - ilk Yıl Dannyl irkildi, ardından dönüp Tayend'e baktı. "Kim?" "Akkarin." "Dediklerine göre Lonca Kapıları'na yürüyerek gelmiş. Sıradan giysiler

giyiyormuş ve üstü başı kir içindeymiş, ilk başta onu tanıyamamışlar." Tayend'in gözleri açıldı. "Gerçekten mi? Nedenini söylemiş mi?" Dannyl omzunu silkti. "Büyük ihtimalle... Kabul etmeliyim ki o sıralar

pek ilgilenmemiştim." "Keşke ona sorabilseydik" "Amacımız kadim büyülere ulaşmak olduğuna göre Akkarin'in neden o

kılıkta Lonca'ya döndüğünü öğrenmemiz bize herhangi bir şey kazandırmayacaktır. Hatırlarsan, Lorlen, Akkarin'in arayışının başarısız olduğunu söylemişti."

"Yine de bilmek isterdim," dedi Tayend. Gemi koydan çıkarken sarsıldı. Arkaya bakan Dannyl hayranlıkla iç

geçirdi. Böyle bir yere Lonca İkinci Büyükelçi'si olarak atandığı için gerekten de şanslıydı. Tayend buruşmuş kağıdı kaldırdı.

"Hoşça kal Capia," dedi özlemle. "Kıymeti bilinmeyen bir sevgiliyi utanmazca bırakmak gibi bir şey bu. Ayrılırken değerini anlıyorsun."

"Görkemli Tapınak'ın da göz kamaştırıcı bir yer olduğu söyleniyor."

Page 91: Trudi Canavan - Çırak İlk Yıl

Tayend geminin güvertesinde göz gezdirdi. "Öyley-miş ve bunu kendi gözlerimizle görebileceğiz. Bizi harika bir macera bekliyor! Ne kadar güzel yerler göreceğiz, ne harika deneyimler elde edeceğiz, üstelik yolculuk için muhteşem bir yol."

"Yolculuğumuza ilişkin muhteşem tasvirler yapmadan önce bence aşağı inip odanı görmelisin. Ayrıca

155 Trudi Canavan orada uyumayı da harika bir deneyim olarak göreceğine eminim." Gemi dalgaların etkisi ile sarsıldığında Tayend de olduğu yerde salandı.

"Bu yakında kesilecek değil mi? Açık denize çıktığımızda." "Ne kesilecek?" diye sordu Dannyl kurnaz bir tonda. Alim, Dannyl'e dehşetle bakıp, küpeşteden sarktı ve kusmaya başladı.

Dannyl, Tayend'e sataştığı için kendini kötü hissetti. "Bekle." Tayend'in elini aldı ve avucunu adamın bileğine koydu.

Gözlerini kapayıp bilincinin alimin vücuduna akmasını sağladı ama bu his alim aniden elini çekince kayboldu.

"Hayır. Yapma." Tayend'in yüzü kıpkırmızı olmuştu. "Ben iyiyim. Bu deniz tutması değil mi? Alışırım nasıl olsa."

"Hasta olmak zorunda değilsin," dedi Dannyl, Tayend'in tepkisine şaşırmıştı.

"Evet zorundayım." Tayend tekrar küpeşteden sarktı. Bir dakika sonra küpeşteye dayanmış ağzını giysisine siliyordu. "Bunların hepsi deneyimin bir parçası." dedi dalgalara doğru dönerek. "Eğer bunu hissetmemi engellersen anlatacak iyi hikayelerim olmaz."

Dannyl omzunu silkti. "Peki ama fikrini değiştirecek olursan..." Tayend öksürdü. "Mutlaka söylerim." * * * Günün son ışıkları artık sadece ormandaki en yüksek dallara

vuruyordu. Lorlen, Akademi'den çıkıp Yüce Lord'un Konutu'na doğru ilerlemeye başladı.

156 Çırak - ilk Yıl Bir kez daha bildiklerini zihninin karanlık bir köşesinde saklamaya

çalışmak zorundaydı. Bir kez daha dostça sohbet edip, birkaç espri yapıp Müttefik Ülke-ler'in en iyi şarabını içmeliydi.

Bir zamanlar hayatını Akkarin'e emanet edebilirdi. Çırakken yakındılar, birbirilerine güvenir, birbirilerini savunurdular. Akkarin sık sık Lonca kurallarını çiğner, haylazlıklar yapardı. Lorlen kaşlarını çattı. Bu huyu mu onu kara büyü ile ilgilenmeye yöneltmişti? Akkarin, kuralları sırf eğlence olsun diye mi çiğniyordu?

İçini çekti. Akkarin'den korkmayı sevmiyordu. Böyle gecelerde Akkarin'in kara büyüyü kullanması için iyi bir sebep yaratmak kolaydı. Ama şüpheler her zaman baki kalıyordu.

"Kavga beni zayıflattı. Gücüne ihtiyacım var."

Page 92: Trudi Canavan - Çırak İlk Yıl

Ne kavgası? Akkarin kiminle savaşmıştı? Sonea'nın anılarında gördüğü Akkarin'in üzerindeki kanları hatırlayınca sadece rakibinin kötü yaralanmış olduğu sonucuna varabiliyordu. Veya öldürülmüş...

Lorlen başını salladı. Derril ve oğlunun anlattığı hikayeler garip ve rahatsız edici idi. İkisinde de ciddi olmayan yaralardan ölmüş kurbanlar vardı. Ama bu, işin içinde bir kara büyücü olduğunu ispatlamaya yetmezdi. Yine de eğer Akkarin hakkında endişeleniyor olmasaydı bu cinayetleri çok daha önce Vinara'nın dikkatine sunmuş olacağı gerçeğini kafasından atamıyordu. Şifacı birinin kara büyü ile öldürülüp öldürülmediğini anlayacak yollar biliyor olabilirdi.

Ama eğer Lonca bir kara büyücü aramaya başlarsa vaktinden önce Akkarin'i kışkırtmış olmazlar mıydı?

Yüce Lord'un Konutu'nun kapısında duran Lorlen içini çekti. Bu düşünceleri aklından uzaklaştırmalıydı. Bazı büyücüler Yüce Lord'un belli bir mesafeden dü-

157 Trudi Canavan şünceleri okuyabildiğinden şüpheleniyorlardı. Her ne kadar kendisi

buna inanmasa da Akkarin'in, sırları herkesten önce keşfetmek üzerine inanılmaz bir yeteneği vardı.

Kapı, her zamanki gibi, çalar çalmaz içeriye doğru açıldı, içeri girince birkaç basamak ileride elinde bir kadeh şarap tutan Akkarin'i gördü.

Lorlen kadehi gülümseyerek kabul etti. "Teşekkür ederim." Yakındaki bir masadan başka bir kadeh alan Akkarin, kadehi

dudaklarına götürdü. Bardağın ağzı üzerinden Lorlen'e baktı. "Yorgun görünüyorsun."

Lorlen başı ile onayladı. "Şaşırmadım." Başını sallayıp dönerek bir sandalyeye doğru ilerledi.

"Takan yemeğin on dakika içinde hazır olacağını söylüyor," dedi Akkarin. "Yukarı çıkalım."

Odanın soluna ilerleyen Akkarin merdivenlere açılan bir kapıyı açtı ve eliyle Lorlen'e girmesini işaret etti. Merdivenlerden çıkarken Lorlen birden tedirginliğe kapıldı, siyah-cüppeli büyücünün arkasında olduğunu sanki zihninde hissedebiliyordu. Bu hissi zihninden zorla uzaklaştırarak merdivenlerin tepesindeki koridora adım attı.

Koridorun ortasında bir çift kapı açık duruyordu. Takan yemek odasının kapısında kendilerini bekliyordu. Akkarin'in faaliyetlerini öğrendiğinden beri adamı inceleyecek fırsatı bulamamış olmasına rağmen Lorlen, kendini Takan'a dikkatle bakmaktan alıkoydu.

Takan bir sandalyeye doğru gidip hafifçe çekti. Sandalyeye oturan Lorlen, Takan'ın aynı hizmeti Akkarin'e de yapıp odadan acele ile çıkışını izledi.

"Canını ne sıkıyor Lorlen?" Lorlen, Akkarin'e şaşkınlıkla baktı. "Canımı sıkan 1 58 Çırak - İlk Yıl

Page 93: Trudi Canavan - Çırak İlk Yıl

mı?" Akkarin gülümsedi. "Dikkatin dağılmış gözüküyor. Aklında ne var?" Burnunun kemerini ovuşturan Lorlen içini çekti. "Bu hafta hiç hoş

olmayan bir karar vermek zorunda kaldım." "Oh? Lord Davin hava durumu deneyleri için daha fazla malzeme mi

almak istiyor?" "Hayır, yani aslında o da var tabii... Sonea'nın Çıraklar Makamı'na

taşınmasına karar vermek zorunda kaldım. Sınıf arkadaşları ile yaşadıkları düşünülürse çok zalim bir karar."

Akkarin omzunu silkti. "Rothen'le bu kadar zaman geçirdiği için bile şanslı aslında. Birileri eninde sonunda itiraz edecekti. Bu konunun daha önce açılmamış olmasına şaşırdım aslında."

Başı ile onaylayan Lorlen elini salladı. "Olan oldu. Artık sadece onunla, sınıf arkadaşları arasındaki durumu gözetim altında tutabilirim ve Lord Garrel'den Regin'in maskaralıklarını frenlemesini rica edebilirim."

"Deneyebilirsin ama Garrel'den çırağını sürekli gözlemesini istesen bile bu oğlanı durdurmaz, Sonea diğer çırakların saygısını kazanmak istiyorsa kendi başının çaresine bakmayı öğrenmeli."

Takan elinde bir tepsi ile içeri girdi ve küçük kaselerde çorba servisi yaptı. Kaseyi elinde tutan Akkarin tadına bakmak için küçük bir yudum aldı ve gülümsedi.

"Buraya ne zaman gelsen Sonea'dan bahsediyorsun," dedi Akkarin. "Belirli bir çırağa ilgi göstermek hiç senin tarzın değil."

Ağzı tuzlu çorba ile dolu olan Lorlen dikkatlice yutkundu. "Ortama ne kadar uyum gösterebileceği, geçmişinin onu ne kadar etkileyeceği konusunda meraklıyım.

159 Trudi Canavan Potansiyelini açığa çıkarıp çıkarmayacağı, bize uyum sağlayıp

sağlayamayacağı hepimiz için önemli, bu yüzden özellikle ilgileniyorum." "Alt sınıflardan daha fazla çırak adayı mı almak istiyorsun?" Lorlen yüzünü buruşturdu. "Hayır... Ya sen?" Bakışları dalan Akkarin hafifçe omuzlarını kaldırdı. "Bazen... Nüfusun

bu kadar büyük bir kısmını görmezden gelerek büyük bir potansiyeli harcıyor olabiliriz. Sonea bunun kanıtı."

Lorlen kıkırdadı. "Sen bile Lonca'yı buna ikna edemezsin." Büyük bir servis tabağı ile dönen Takan tabağı masaya, Lorlen ile

Akkarin'in arasına koydu. Boşalmış kaseleri alıp yerlerine temiz tabaklar koydu. Hizmetkar odayı terk ederken Akkarin, servis tabağındaki yemekler arasından seçim yapıyordu.

Kendisi de servis tabağına uzanan Lorlen memnuniyetle içini çekti. Tekrar kurallara uygun resmi bir yemek yemek iyi gelmişti. Ofisinde yediği aceleyle hazırlanmış öğünler, taze hazırlanmış yemekle boy ölçüşemezlerdi.

"Sende ne haberler var?" diye sordu

Page 94: Trudi Canavan - Çırak İlk Yıl

Akkarin lokmalarının arasında Kral ve Saray mensuplarının maskaralıklarını anlattı. "Yeni Elyne Büyükelçimiz hakkında güzel raporlar aldım." diye ekledi. "Görünüşe göre birkaç genç bekar hanım ile tanıştırılmış ama hepsini kibarca reddetmiş."

Lorlen gülümsedi. "Eğlendiğine eminim." Bir an durakladı, bu Akkarin'in seyahatleri hakkında soru sormak için uygun bir zaman olabilirdi. "Onu kıskanıyorum. Benim senin gibi yolculuk yapacak vaktim hiç olmadı. Bundan sonra da olur mu bilmiyorum. Bir günlük tutuğunu sanmıyorum. Oysa biz çırakken tutardın."

160 Çırak - ilk Yıl Akkarin dikkatle Lorlen'e baktı. "Her fırsatta günlüğümü okumaya

çalışmış olan bir çırak hatırlıyorum." Lorlen kıkırdayarak bakışlarını tabağına indirdi. "Artık böyle bir amacım

yok. Sadece geceleri okuyabileceğim yol hikayeleri arıyorum." "Sana yardımcı olamam." dedi Akkarin. İçini çekti ve başını salladı.

"Günlüğüm ve bütün notlarım yolculuğumun son evresinde yok oldular. Sık sık keşke bir kopyalarını çıkarsaydım diyorum ve bazen içimden geri gidip bütün o bilgileri tekrar toplamak geçiyor. Tıpkı senin gibi artık ben de sorumluluklarım yüzünden Kyralia'yı terk edemiyorum. Belki de yaşlı bir adam olduğum zaman sıvışıp gidiveririm yine."

Lorlen başı ile onayladı. "O zaman yol hikayelerini başka bir yerde arayacağım demektir."

Takan servis tabağını almak üzere geri döndüğünde Akkarin kitaplar tavsiye etmeye başlamıştı. Lorlen başı ile onaylayıp dinliyor gözüküyordu fakat zihninin bir kıs.m düşüncelere gömülmüştü. Akarin'i tanıyordu ve bu durum, büyük ihtimalle böyle bir günlüğün varlığını gösteriyordu. İçinde kara büyü ile ilgili bir şeyler var mıydı? Gerçekten notları yok olmuş muydu yoksa Akkarin yalan mı söylüyordu? Belki de Yüce Lord'un Konutu' nun bir yerlerindeydi. Gizlice girip arayabilir miydi?

Ama Takan şarapla tatlandırılmış pişmiş piorres servisine başladığında Lorlen, böyle bir aramanın çok riskli olduğu sonucuna vardı. Akkarin birisinin girdiğine dair ufacık da olsa bir kanıt bulursa, birinin sırrını bildiğinden kuşkulanabilirdi. Tehlikeli bir şeyler denemeden önce Dannyl'in bir şeyler bulmasını beklemek daha iyiydi.

161 11. Bölüm İstenmeyen Geliş Sonea'nın dişleri pachinin kabuğunu delerken ağzını meyvenin tatlı

suyu doldurdu. Meyveyi dişleri arasında tutarak doğru şekli bulana kadar Poril'in kitabının sayfalarını çevirdi.

"İşte burada," dedi meyveyi ağzından çıkararak. "Dolaşım sistemi. Leydi Kinla bütün bölümlerini ezberlememiz gerektiğini söyledi."

Poril sayfaya baktı ve homurdandı.

Page 95: Trudi Canavan - Çırak İlk Yıl

"Endişelenme," diye güvence verdi Sonea. "Hatırlamana yardımcı olacak bir yol buluruz. Rothen listeleri hatırlamak için gerçekten yararlı birkaç yöntem göstermişti."

Poril'in yüzündeki şüpheli ifadeyi gören Sonea içini çekti. Poril'in derslerle neden sorunu olduğunu kısa süre içinde anlamıştı. Zeki veya güçlü değildi ve sınavlar onu ölesiye korkutuyordu. En kötüsü de morali o kadar bozulmuştu ki denemeyi bırakmıştı.

Ama arkadaşlığa da açtı. Her ne kadar diğer çırakların ona açıkça zalimlik yaptığını görmemiş olsa da onu sevmedikleri belliydi. Henüz öğrenemediği sebeplerden dolayı Saray'da gözden düşmüş olan Heril Evi'ndendi. Ama çırakların ondan bu sebeple kaçındığını sanmıyordu. Birkaç tane rahatsız edici alışkanlığı vardı ve en kötüsü bütün dişlerini gösterdiği aşırı tiz gülüşüydü.

163 Trudi Canavan 164 Sınıfın çoğu kendisini de görmezden geliyordu. Sonea kısa sürede

öğrenmişti ki ondan özellikle kaçınmıyorlardı ya da onu Poril'i sevmedikleri gibi sevmiyor değillerdi. Sadece hepsi ikili üçlü yakın arkadaş grupları olmuşlardı ve aralarına bir üçüncü almak istemiyorlardı.

Trassia ve Narron ise açıkça arkadaşlıktan daha fazlasını paylaşıyorlardı.

Sonea onları birkaç kez el ele tutuşurken görmüş, hatta Lord Ahrind'in onları yakından izlediğini de fark etmişti. Narron şimdiden bir Şifacı olmaya karar vermişti ve bu konudaki notları sınıfın en iyisiydi. Trassia da Şifa ile ilgileniyordu ama bir şeyler onun ilgisinin Narron'un etkisi ya da kadınların genelde Şifacı olmaları beklenmesi ile alakalı olabileceğini söylüyordu.

Sınıftaki tek Elyneli olan Yalend, zamanını konuşkan Vindolu genç Seno ile geçiriyordu. Sert yüzlü Lanlı genç Hal ve Kyralialı arkadaşı Benon diğer bir çifti oluşturuyordu. Regin'in sınıfındakilerden daha sessiz olsalar da bu dörtlü de sürekli olarak at yarışlarından ya da saraydaki kızlar hakkında inanılması güç hikayelerden bahsedip, sanki çocuklukları bitmemiş gibi hareket ediyorlardı.

Sonea anlamaya başlıyordu ki aslında hâlâ çocuktular. Varoşlardaki çocuklar çabuk büyüyorlardı, çünkü buna mecburlardı. Bu çıraklar ise, hayatlarını lüks içinde yaşadıklarından, Lonca dışındaki kız ve erkek yaşıtlarına oranla olgunlaşmak için daha az sebepleri vardı.

Mezun olana kadar kendilerini saraya sunmak, evlenmek ve ailelerinin ilgilendiği gelir getiren "ilgi alanına" yönelmek için herhangi bir sebepleri yoktu. Lonca'ya katılmak çocukluklarını beş yıl daha uzatmıştı.

Her ne kadar Poril bir yaş daha büyük olsa da bazen hepsinin arasında en çocuk olanı olabiliyordu. Arka-

Çırak - ilk Yıl daşlığı samimiydi ama Sonea, Poril'in artık en alt sosyal kesimden

olmadığına memnun olduğunu seziyordu.

Page 96: Trudi Canavan - Çırak İlk Yıl

Sonea, Regin'in sınıf değiştirdiğinden beri kendisini rahat bırakmış olmasına şaşırmış ve rahatlamıştı. Onu her gün Yemek Salonu'nda görüyor ve çetesi ile dersten önce koridorda karşılaşıyordu; fakat kendisine karşı bir harekette bulunmuyorlardı. Rothen'le ilişkisi üzerine söylentiler bile unutulmuş gibiydi. Öğretmenler artık onu şüpheyle süzmüyorlardı ve koridorlardan geçerken Rothen'in adının fısıldandığını nadiren duyuyordu.

"Keşke hangi bölümleri soracağını bilseydik," diye içini çekti Poril. "Büyük olanlar sanırım, birkaç tane de küçüklerden."

Sonea omzunu silkti. "Zamanını hangilerinin sorulacağını tahmin etmeye harcama. Hepsini ezberlemek kadar uğraştıracaktır."

Gonk çaldı. Sonea ağaçların arasından diğer çırakların eşyalarını toplayıp Akademi'ye doğru acele ile ilerlediklerini görebiliyordu. Diğerleri gibi Sonea ve Poril de günortasını, nadiren görülen güneşli sonbahar gününün tadını çıkarmak için dışarıda geçirmişti. Sonea ayağa kalkıp gerindi.

"Sınıftan sonra kütüphaneye gidip çalışırız." Poril başıyla onayladı. "Eğer istiyorsan." Acele ile yürüyerek bahçelerden çıkıp Akademi'ye girdiler. Diğer

çıraklar sınıfta yerlerine oturmuşlardı bile. Sonea yerine geçerken Lord Skoran sınıfa girdi.

Elindeki birkaç kitabı masasına bırakarak boğazını temizledi ve çıraklara doğru döndü. Kapıdaki bir hareket dikkatini çekti. Bütün sınıf içeriye üç kişi girerken kapıya döndü. Aralarında Regin'i gören Sonea kötü bir şeylerin olacağı önsezisi ile ürperdi.

Akademi Müdürü Jerrik sınıfa göz gezdirdi. Gözleri 165 Trudi Canavan 166 çırakların yüzlerinde dolaştı. Sonea ile göz göze gelince kaşlarını çattı,

sonra eli ile yanındaki çırağı gösterdi. "Regin yarıyıl sınavlarından başarıyla geçti." Jerrik'in her zaman sert

olan sesinde bir isteksizlik tınısı vardı. "Onu sizin sınıfınıza yükselttim." Sonea'nın midesi büzüldü. Büyücüler hâlâ konuşuyordu fakat sözlere

odaklanamıyordu. Göğsünün sıkıştığını hissetti, sanki görünmez bir el dolanmış da sıkı-yormuş gibi. Kalp atışlarının sesi, kulaklarında uğuldamaya başlayana kadar yükseldi.

Sonra nefes almayı hatırladı. Birden başı dönünce gözlerini kapadı. Tekrar açtığında Regin, en çekici

gülümsemesini takınmıştı. Bakışları diğer çıraklardan kendisine kaydı. Dudakları aynı geniş gülümsemeyi bir an bile bozmamış olmasına ve yüzündeki hiçbir kasın oynamamış olmasına rağmen ifadesi tamamen değişmişti.

Sonea bakışlarını çekti. Bu imkansız. Nasıl başarmış olabilir? Hile yapmış olmalı.

Page 97: Trudi Canavan - Çırak İlk Yıl

Yine de nasıl öğretmenleri kandırıp sınavları geçebileceğini düşünemiyordu bile. Geriye sadece tek olasılık kalıyordu. Kendisinden kısa bir süre sonra ek derslere başlamış olmalıydı; büyük ihtimalle kendisinin amacını öğrenir öğrenmez. Bütün bunları gizlilik içinde yapmıştı, yine tahminen gardiyanının yardımı ile...

Ama neden? Bütün -arkadaşları diğer sınıftaydı. Belki de burada kendine hayran olanlardan yeni bir çete toplayabileceğini düşünüyordu. Bu sınıfta oluşan çiftleri onun bile bozması mümkün değildi. Tabi...

Regin'i tanıyordu, bir üst sınıfa yükselmeye karar verdiğinde, bu çıraklara da mutlaka arkadaşça önerilerde bulunmuş olmalıydı. Belkide gelişinden memnun olmalarını sağlamıştı.

Çırak - ilk Yıl 167 Sınıfa bakan Sonea, Narron'un Regin'e kaşlarını çatarak baktığını

görünce şaşırdı. Narron memnun olmamış gözüküyordu. Sonra kendisine kibarca bu sınıfın "oyun oynayacak" vakti olmadığının söylenişini hatırladı.

Belki de Regin yeni sınıf arkadaşlarıyla henüz arkadaşlık kuramamıştı. Sınıf atlamak için çok çalışmış olmalıydı.

Belki de sadece bir varoş kızının kendinden iyi olduğunu görmeye dayanamamıştı. Fergun, sırf düşük seviyeden kişiler Lonca'ya giremesin diye onu attırmak için büyük risklere girmişti. Sonea'nın başarısı ve uyum sağlayıp sağlayamayacağı, eğer Lonca bir kez daha Evler dışından birini almayı düşünürse, büyük önem taşıyacaktı. Galiba Regin de onu mümkün olduğunca engellemeye çalışarak, bir daha alt seviyelerden birisinin Lonca'ya girmeyeceğinden emin olmaya çalışıyorsa?

O zaman başaramayacağından emin olmalıyım. Ondan bir defa kaçmıştı. Bir kez daha sıkı çalışıp bir üst sınıfa geçerek,

yine başarabilirdi. Fikir aklına geldiği anda bunun mümkün olmadığını biliyordu. Yarıyıl

derslerini üç ay önceden bitirmesi için her gece ve her boşgün çalışmak zorunda kalmıştı ve daha bu sınıfın onun gelişinden önce gördüğü dersleri öğrenmek zorundaydı. İkinci Yıl öğrencilerinin öğrenmiş olduklarını da öğrenebilecek zamanı yoktu.

Belki de onun kazandığını düşünmesini sağlamak daha kolay olurdu. Onun kadar iyi olmadığını düşünürse belki de rahat bırakırdı. Evlerin dışından gelenlerin de büyücü olarak başarılı olabileceğini göstermek için sınıfının en iyisi olmak zorunda değildi.

Eğer ilk sınıfa geri düşerse Regin'in gururunun onu lakip etmesine izin vermeyeceğinden emindi. Bu fikirden ilkinden de çabuk vazgeçti. Yaz sınıfı hâlâ Regin'in

Trudi Canavan "Jebem, halai!" Bu ses üzerine Dannyl dönüp etrafa bakındı. "Ne oldu?" diye sordu Tayend.

Page 98: Trudi Canavan - Çırak İlk Yıl

Dannyl tabağını yüzünü buruşturarak kenara itti. Kurutulmuş marin lapası her ne kadar lezzetli olsa da hiçbir şey bayat gemi ekmeğini iştah açıcı kılamazdı.

"Jebem göründü," dedi ayağa kalkarken. Kafasını tavana çarpmamak için eğilerek kapıya doğru ilerledi. Dışarı çıktığında ışık gözlerini kamaştırdı. Güneş ufkun biraz üzerindeydi ve ışıkları, dalgaların parıldamasına sebep oluyordu. Günün sıcaklığı havada izini bırakmıştı ve

168 kontrolündeydi. En azından bu sınıf-şimdilik- kendisine karşı

birleşmemişti. Sonea bir an irkildi, aniden bir süredir Lord Skoran'ın ince dalgalı

sesinin sınıftaki tek ses olduğunu fark etti. "...ve Sachakan Savaşı hakkındaki değerlendirmemize devam edersek,

savaşa ikinci aşamada katılmış beş Yüksek Büyücümün adlarını bulmanızı istiyorum. Bu büyücüler Kyralia'nın dışındaki ülkelerden geliyorlardı ve Genfel adındaki genç bir büyücü tarafından toplanmışlardı. Bu büyücülerden birini seçip ve savaşa katılmadan önceki hayatı ile ilgili en az dört bin kelimelik bir inceleme yazmanızı istiyorum."

Kalemini alan Sonea yazmaya başladı. Regin bir üst sınıfa geçmiş olabilirdi fakat hâlâ sınıfa yetişmek için çok çalışması lazımdı. Birkaç hafta boyunca kendisi ile uğraşmak için fazlasıyla meşgul olacaktı. Bu süre içerisinde Sonea sınıfın geri kalanı üzerinde bir etkisi olup olmadığını görecekti. Onların desteği olmadan kendisi ile uğraşması çok daha zor olacaktı.

Çırak - ilk Yıl güverteden yansıyordu. Kuzeye bakan Dannyl bir an nefesini tuttu, sonra kapıdan içeriye doğru

eğildi ve işaretle Tayend'i çağırdı. Dikleşip geminin pruvasına doğru ilerledi ve uzaktaki şehre bakmaya

başladı. Düz, gri taşlardan inşa edilmiş alçak evler sahil boyunca uzanıyordu.

Evlerin arasından sayılamayacak kadar çok dikilitaş yükseliyordu. Tayend, Dannyl'in yanında belirdi. "Büyük, değil mi?" diye belirtti alim

şaşkınlıkla. Dannyl başıyla onayladı. Son günlerde yakınından geçmiş oldukları

küçük sahil kasabaları da aynı tip evlerden oluşmuştu ve aralarından birkaç dikilitaş yükseliyordu. Jebem'in evleri daha büyük değillerdi; fakat şehrin kapladığı alan inanılmazdı. Dikilitaşlar sanki iğnelerden oluşan bir orman gibiydi ve batmakta olan güneş hepsini canlı bir kırmızı-turuncu ışıkla boyuyordu.

Gemi sahil boyunca ilerlerken sessizce izlediler. Şehre paralel olarak sanki muhafız gibi devam eden bir kayalık sırası gördüler. Gemi bu sıradaki bir boşluğa doğru seyretmeye başladı. Şehirdeki dikili taşların en sık bulunduğu bölüme gelince gemi yavaşladı ve dar bir kanala girdi. İki tarafta da kara derili adamlar taştan tümseklerin yanlarına koştular. Denizcilere halatlar fırlattılar ve denizciler de bu halatları gemideki

Page 99: Trudi Canavan - Çırak İlk Yıl

babalara bağladılar. Halatların diğer uçları çoktan gorinlere bağlanmıştı bile. Bu büyük hayvanlar, gemiyi kanal boyunca çekmeye başladılar.

Bir saat boyunca Lonmar kanal-işçileri gemiyi kanal boyunca, yapay bir marinaya dek çektiler. Bazıları bu geminin iki katı büyüklüğünde olan birkaç gemi suda nazikçe sallanıyordu. Gemi iskeledeki babalara bağlanırken Dannyl ve Tayend eşyalarını toplamak için

169 Trudi Canavan odalarına döndüler. Kaptanla yapılan kısa ve resmi bir vedalaşmadan sonra yürüyüş

tahtasından kuru toprağa çıktılar. Eşyalarını dört adam taşıyordu. Beşinci bir adam öne çıkıp eğilerek selam verdi.

"Selamlar, Büyükelçi Dannyl, genç Tremmelin. Ben Loryk, tercümanınız. Sizi Lonca Evi'ne götüreceğim. Lütfen beni takip edin."

Hamallara hızlı, buyurgan bir işaret yapıp şehre doğru ilerlemeye başladı. Adamı takip eden Dannyl ve Tayend birkaç iskele geçip geniş bir caddeye girdiler.

Hava, etraflarındaki renkleri belirsizleştirecek denli tozluydu. Deniz meltemi yerini boğucu bir sıcağa ve parfüm, baharat, toz karışımına bırakmıştı. Sokaklar basit, yerel Lonmar giysili erkeklerle doluydu. Çevrelerini sesler sarmıştı ama bu sıvıya benzer sesli dilin kelimelerini anlamak mümkün değildi. Yanlarından geçtikleri insanlar önce Dannyl'e sonra Tayend'e açık açık bakıyorlardı; fakat bakışlarında ne bir memnuniyet ne de kınama vardı. Zaman zaman içlerinden biri, en süslü saray giysileri içinde oldukça aykırı gözüken Tayend'e kaşlarını çatıyordu.

Alim beklenmedik şekilde'sessizdi. Arkadaşına bakan Dannyl artık kendine tanıdık gelen rahatsızlık işaretlerini fark etti; Tayend'in kaşlarının arasında küçük bir kırışıklık oluşmuştu ve bir adım geriden yürüyordu. Alimin bakışları Dannyl'in bakışları ile kesişince, Dannyl güven verici bir şekilde gülümsedi.

"Endişelenme. Yabancı bir şehirde olmak ilk başta herkesi rahatsız eder."

Tayend'in kaş çatışı yok oldu ve Dannyl'in yanında yürümeye başladı. Tercümanı dar bir sokak boyunca takip ederek büyük bir meydana çıktılar. Dannyl

170 Çırak - İlk Yıl 171 etraftakileri görünce dehşete düştü. Her tarafa ahşap platformlar kurulmuştu. En yakın-dakinde elleri bağlı

bir kadın duruyordu. Yanında beyazlar giymiş, kafası traşlı ve dövmelerle kaplı sol elinde kırbaç tutan bir adam duruyordu. Başka bir adam platformun etrafına toplanmış kalabalığın arasında yürüyüp elindeki kağıttan bir şeyler okuyordu.

Dannyl tercümana yetişmek için adımlarını hızlandırdı.

Page 100: Trudi Canavan - Çırak İlk Yıl

"Ne diyor?" Loryk bir süre dinledi. "Bu kadın kocasını ve ailesini, yatak odasına

başka bir erkeği alarak utandırdı." Eliyle çevreyi gösterdi. "Burası Hüküm Meydan!"

Kalabalıktan bağırışlar yükselmeye başlayınca, duyuruda işitilmez oldu. Platformların birkaçının önünde insanlar toplanmıştı. Dannyl, kadından uzaklaşan hamalları takip ederken, yakınlarda durup dikkatlice kadını izleyen bir adam fark etti. Adamın koyu renk gözleri nemliydi ama yüzü katı ve ifadesizdi.

Kocası mı, aşığı mı? diye merak etti Dannyl. Meydanın merkezi daha sakindi. Hamallar iki platformun arasından

ilerlemeye başladılar. Platformlardaki beyaz giysili adamların ellerinde kılıçlar vardı. Dannyl gözlerini tercümanın sırtında tuttu ama kalabalığın arasından bir ses yükselmeye başladı ve Loryk yavaşladı.

"Ah... diyor ki; bu adam ailesini utandırdı, doğal olmayan... siz nasıl diyorsunuz? Tutkuları ile? İnsanların ruhlarını ve bedenlerini doğru yoldan saptırdığı için en yüksek cezayı hak etti. Nasıl güneş batar da karanlık dünyayı günahtan temizlerse, onun ölümü de kirlettiği ruhları temizleyecektir."

Dannyl sıcağa rağmen bütün vücudunun buz kestiğini hisseti. Hüküm giymiş olan adam bir direğe yas-

Trudi Canavan lanmıştı, yüzünde boyun eğmiş bir ifade vardı. Kalabalık bağırmaya

başladı, yüzleri nefretle çarpılmıştı. Dannyl etrafa bakındı, hissetmeye başladığı korku ve öfkeyi bastırmaya çalışıyordu. Bu adam Kyralia'da en fazla onursuzluk veya utanca sebep olacak ya da Elyne'de -Tayend'in söylediğine göre- suç bile sayılmayacak bir olay yüzünden idam edilmek üzereydi.

Çırakken başına o kadar bela olmuş skandal ve söylentiyi düşünmeden edemiyordu. Bu adamınkine benzer bir "suç" ile suçlanmıştı. Kanıtların hiçbir önemi yoktu; söylenti bir kez başlayınca diğer çıraklar hatta öğretmenler tarafından dahi dışlanmıştı. Arkasında kalan kalabalık bağırırken ürperdi. Eğer Lonmar'da doğacak kadar şanssız olsaydım benim sonum da böyle olurdu.

Loryk başka bir ara sokağa girdi ve bağırış sesleri duyulmaz oldu. Dannyl, Tayend'e baktı. Alimin yüzü bembeyazdı.

"Başka bir ülkenin kanunlarını bilmek başka bir şey, uygulanışlarını görmek kesinlikle bambaşka bir şeymiş." diye mırıldandı alim. "Yemin ederim bir daha Elyne Sa-rayı'nın aşırılıklarından asla şikayet etmeyeceğim."

Tercüman başka bir caddeyi daha geçti ve hamallar alçak bir binaya girerken durdu. "Jebem Lonca Evi," diye açıkladı kapıya yaklaşırken. "Sizden burada ayrılıyorum."

Adam eğilerek selam verdi ve uzaklaştı. Binayı inceleyen Dannyl, duvardaki bir plakada Lonca sembolünün olduğunu fark etti. Bunun dışında bina gördüğü diğer binalarla tamamen aynıydı. Açık kapıdan

Page 101: Trudi Canavan - Çırak İlk Yıl

girince alçak tavanlı bir odaya ulaştılar. İçeride Elyneli bir büyücü duruyordu.

"Selamlar," dedi büyücü. "Ben Vaulen, Lonca Lonmar Birinci Büyükelçisi."

172 Çırak - ilk Yıl Adam gri saçlı ve zayıftı. Dannyl başıyla selam verdi. "Lonca Elyne

İkinci Büyükelçisi Dannyl." Eliyle, zarifçe selam veren Tayend'i gösterdi. "Tremmelin ailesinden Tayend, Büyük Kütüphane'den alim ve asistanım."

Vaulen, Tayend'e kibarca başı ile selam verdi. Gözleri Tayend'in mor ceketi üzerinde gezindi. "Jebem'e hoş geldiniz. Ama sizi uyarmalıyım ki Tremmelin Ailesinden Tayend, Lonmarlılar alçak gönüllüğü ve basitliği her şeyden üstün tutarlar ve ne kadar modaya uygun olursa olsun parlak renklerden rahatsız olurlar. Burada olduğunuz süre için, size yine kaliteli ama daha basit giysiler hazırlayabilecek bir terzi önerebilirim."

Dannyl, alimin gözlerinde bir isyan parıltısı görmeyi bekliyordu fakat Tayend başını he zamanki zarifliğiyle eğdi. "Uyarınız için teşekkür ederim lordum. Eğer kendisi uygun ise bu terziyi hemen yarın göreceğim."

"Odalarınızı hazırlattım," diye devam etti Vaulen. "Yolculuğunuzun ardından dinlenmek istediğinize eminim. Burada ayrı ayrı banyolarımız bulunmakta. Hizmetkarlar size yerlerini gösterecektir. Daha sonra akşam yemeğinde bana katılırsanız mutluluk duyarım."

Dannyl ve Tayend kısa koridor boyunca bir hizmetkarı takip ettiler. Adam eğilerek iki açık kapıyı gösterdi ve sonra yanlarından ayrıldı. Tayend odalardan birine girdi, sonra olduğu yerde durup etrafa bakındı. Sanki kaybolmuş bir çocuk gibi görünüyordu.

Dannyl bir an kararsız kaldı sonra odaya girdi. "İyi misin?" Tayend bir an titredi. "Onu idam edecekler değil mi? Hatta şu anda

infaz gerçekleşmiştir bile." Tayend'in Hüküm Meydanı'ndaki mahkumdan bahsettiğini anlayan

Dannyl başını eğdi. "Büyük ihtimalle." "Yapabileceğimiz bir şey yoktu. Farklı bir ülke, farklı 173 Trudi Canavan kanunlar ve bütün bu şeyler..." "Maalesef." Tayend içini çekip bir sandalyeye oturdu. "Senin maceranı bozmak

istemiyorum Dannyl ama ben şimdiden Lonmar'ı hiç sevmediğimi anladım."

Dannyl başıyla onayladı. "Hüküm Meydanı gerçekten de bir ülkeye ilk girildiğinde karşılaşılması gereken manzaralardan biri değil," diye katıldı. "Ama ben Lonmar hakkında hemen bir yargıya varmak istemiyorum. Burada çok daha fazlası olmalı. Eğer İmardin'de ilk olarak varoşları görsen Kyralia hakkında da iyi şeyler düşünmezdin. Umalım da en kötüsünü görmüş olalım. Böylece kalan her şey daha güzel olacaktır."

Page 102: Trudi Canavan - Çırak İlk Yıl

Tayend bir kez daha içini çekerek sandığına gidip açtı. "Büyük ihtimalle haklısın. Daha basit giysiler bulmaya çalışayım."

Dannyl yorgunca gülümsedi. "Bazen bu üniformanın avantajları da oluyor," dedi cüppesinin kolunu çekiştirerek. "Her gün aynı mor cüppe ama en azından Müttefik Ülkeler'in her yerinde giyebiliyorum." Kapıya doğru ilerledi. "Eğer banyolarda karşılaşmazsak yemekte görüşürüz."

Tayend başını kaldırmadan elini salladı. Dannyl, alimi parlak giysileri kazarken bırakıp odasına geçti.

Önündeki birkaç haftayı düşünürken ciddileşti. Şehirdeki büyükelçilik görevlerini yerine getirdikten sonra araştırmalarının bir parçası olarak Görkemli Tapınak'ı ziyaret edeceklerdi. Olağanüstü güzellikte bir yer olduğu söyleniyordu. Fakat aynı zamanda bugün karşılaştıkları cezaların sebebi olan katı Mahga dininin de merkezi idi. Artık orayı görmek için eskisi kadar can atmadığını fark etti.

Ama orada kadim büyüler hakkında bilgi bulabilir- 174 Çırak - İlk Yıl lercU. Bir ay boyunca bir gemideki kamarada sıkışıp kaldıktan sonra

hem bacaklarını hem de zihnini açmak için sabırsızlanıyordu. Lonmar'ın kalanının onları Hüküm Meydanı'ndan daha iyi karşılayacağını umuyordu.

*** Lorlen ofisine döndüğünde oldukça geç olmuştu. Dannyl'in en son

raporunu gizli kutusundan alıp tekrar okudu. Okumayı bitirdiğinde içini çekip arkasına yaslandı.

Akkarin'in günlüğü hakkında haftalardır düşünüyordu. Eğer böyle bir günlük varsa Yüce Lord'un Ko-nutu'nda bir yerlerde olmalıydı. Günlüğün içerebilecekleri düşünülünce Akkarin'in kütüphanesinde diğer kitapların arasında olma şansı yoktu. Büyük ihtimalle binanın altındaki bodrumdaydı ve Lorlen oranın her zaman güvenli bir şekilde kilitli olduğundan emindi.

Soğuk bir esinti hissetti. Ürperdi ve hafifçe sövdü. Ofisinde her zaman bir cereyan vardı, hatta eski Yönetici de sürekli olarak bundan şikayet ederdi. Ayağa kalkıp, daha önce defalarca yapmış olduğu gibi esintinin kaynağını bulmaya çalıştı. Ama her zamanki gibi esinti geldiği gibi kayboldu.

Başını iki yana sallayıp odayı adımlamaya başladı. Dannyl ve alim arkadaşı yakında Lonmar'a varmış ve Görkemli Tapınak'ı ziyaret etmiş olurlardı. Lorlen orada hiçbir şey bulamamalarını umut ediyordu. Böyle bir yerde kara büyü ile ilgili bilginin bulunması düşüncesi bile hoş değildi.

Kapı çalınca odayı adımlamayı kesti. Gidip kapıyı açtı, Lord Osen'den çok az uyuduğu hakkında yeni bir azar işitmeyi bekliyordu. Bunun yerine kapıda karanlık

175 Trudi Canavan bir siluet duruyordu. "İyi akşamlar Lorlen," dedi Akkarin gülümseyerek.

Page 103: Trudi Canavan - Çırak İlk Yıl

Lorlen, Yüce Lord'a şaşkınlıkla bakakaldı. "Beni içeri davet etmeyecek misin?" "Elbette!" Zihnini toplamak için başını iki yana sallayan Lorlen kenara

çekildi. Akkarin içeri girip büyük minderli koltuklardan birine oturcj. Yüce Lord, Lorlen'in masasına bakıyordu.

Arkadaşının bakışlarını takip eden Lorlen nefesini tuttu. Dannyl'in mektubu masada açık duruyordu. Hızla masaya gidip her şeyi kutuya kaldırmamak için bütün iradesini kullanması gerekti. Bunun yerine odada öylesine ilerleyip bir sandalyeyi düzeltti ve sonra yerine koltuğuna oturdu.

"Her zamanki gibi beni bir dağınıklığın içinde yakaladın," diye mırıldandı. Dannyl'in mektubunu alıp kutusuna geri koydu. Masadaki birkaç şeyi daha topladıktan sonra kutuyu bir çekmeceye koydu. "Seni bu saatte buraya getiren nedir?"

Akkarin omzunu silkti. "Özel bir şey değil. Sürekli sen beni ziyaret ediyorsun. Ben de düşündüm ki benim sana gelmemin vakti geldi. Seni önce odana uğramayacak kadar iyi tanıyorum. Ama saat senin için bile geç oldu aslında."

"Evet, öyle." diye başıyla onayladı Lorlen. "Bazı mektupları okuyordum, ardından ben de odama çekilecektim."

"İlginç her hangi bir şey var mı? Lord Dannyl nasıl?" Lorlen'in kalbi tekledi. Akkarin, Dannyl'in imzasını görmüş ya da

yazısını tanımış mıydı? Masadaki kağıtta neler yazdığını hatırlamaya çalışırken kaşlarını çattı.

"Büyük Koyhmar Klanı hakkındaki konsey tartışmasını halletmek için Lonmar'a gidiyor. Ben nasıl olsa

176 Çırak - İlk Yıl kendisi uzaktayken artık Elyne'deki işleri halletmesi için bir İkinci

Büyükelçi olduğu için Errend'den istemiştim ama o kendi yerine Dannyl'i gönderdi."

Akkarin gülümsedi. "Lonmar..: Seyahat etme arzusunu bileyebilecek veya öldürebilecek bir yer."

Lorlen öne doğru eğildi. "Sende etkisi ne olmuştu?" "Hımm," Akkarin soruyu bir süre düşündü. "Dünyanın geri kalanını

görme isteğimi arttırmıştı; ama aynı zamanda beni bir gezgin olarak sertleştirmişti. Lonmarlılar, Müttefik Ülkelerin en medeni toplumu olabilirler ama sert ve zalim olan birçok yönleri var. Adalet hislerini müsamaha etmeye hatta onları anlamaya bile başlıyorsun; fakat bu da senin kendi inanç ve ideallerinin sertleşmesine yol açıyor. Aynı şey Elynelilerin havailiği veya Vindoluların ticaret takıntısı için de söylenebilir. Dünyada moda ve paradan başka şeyler de var."

Akkarin durakladı, gözleri uzaklara dalmıştı, koltuğunda hafifçe döndü. "Ayrıca nasıl her Elyneli havai değil ve her Vindolu açgözlü değilse her Lonmarlının da sabit fikirli olmadığını keşfediyorsun. Çoğu nazik ve affedici, anlaşmazlıkları özel olarak çözmeyi tercih ediyorlar. Onlar

Page 104: Trudi Canavan - Çırak İlk Yıl

hakkında çok şey öğrendim, her ne kadar oraya yaptığı yolculuk araştırmam açısından zaman kaybı olsa da kazandığın deneyimler Lonca'daki rolümde bana çok yardımcı oldu."

Lorlen gözlerine masaj yapmaya başladı. Zaman kaybı mı? Dannyl de zaman mı kaybediyordu?

"Yorgunsun dostum," dedi Akkarin, sesi oldukça yumuşaktı. "Hikayelerimle, dinlenmen gereken zamanı çalıyorum senden."

Gözlerini kırpıştıran Lorlen, Yüce Lord'a baktı. "Hayır, beni umursama. Lütfen devam et."

177 Trudi Canavan "Hayır." Akkarin ayağa kalktı, siyah cüppesi hışırdıyordu. "Seni

öykülerimle daha da yoruyorum. Başka bir zaman sohbet ederiz." Lorlen, Akkarin'i kapıya doğru takip ederken hem hayal kırıklığı hem de

rahatlama hissediyordu. Koridora çıkınca Akkarin, Lorlen'e döndü ve çarpık bir şekilde gülümsedi.

"İyi geceler Lorlen. Şimdi gidip dinlenmelisin. Tükenmiş gözüküyorsun."

"Haklısın. İyi geceler Akkarin." Kapıyı kapatan Lorlen içini çekti. İşe yarar bir şeyler öğrenmişti, ya da

öğrenmiş miydi? Akkarin, Lonmar'da bir şeyler bulduğunu gizlemek için hiçbir şey bulamadığını söylüyor olabilirdi. Bu konudan geçmişte kaçınırken birdenbire yolculuğundan bahsetmeye başlamış olması ilginçti.

Lorlen soğuk bir esinti hissedince ürperdi. Düşünceleri dağılınca esnedi ve masaya dönüp gizli kutusunu ait olduğu yere, dolaba kaldırdı. Kendini daha iyi hissederek ofisinden çıkıp odasına doğru ilerlemeye başladı.

Sabırlı olmalıydı. Dannyl, Lonmar'a olan yolculuğunun zaman kaybı olup olmadığını yakında anlayacaktı.

178 12. Bölüm Akıllarında olan Değil Nasıl başardı? Sonea koridorda yavaşça ilerliyordu. Kollarında, içine kalemini,

mürekkep hokkasını, notlarını ve not almak için kağıtları koyduğu kutusu vardı.

Kutu boştu. Bir kez daha hatırlamaya çalıştı. Regin'e eşyalarını karıştırmak için ne

zaman fırsat vermişti? Her zaman dikkatliydi, notlarını bir an bile gözünün önünden ayırmamıştı.

Ama sınıfta, Leydi Kinla'nın dersinde çıraklar sık sık, sıralarından bazı alıştırmaları yapmaları için çağırılırlardı. Regin'in, sırasının yanından geçerken notlarını alması mümkündü. Ev'lerin şımartılmış çocuklarının parmaklarının bu kadar çevik olamayacağını sanırdı. Demek ki yanılmıştı.

Page 105: Trudi Canavan - Çırak İlk Yıl

Odasını iyice araştırmıştı, hatta gece gizlice Akademi'ye dönüp sınıfı bile aramıştı. Bütün bu süre zarfında notlarını bulamayacağını biliyordu. Yani tek parça halinde veya bugünkü sınavdan önce.

Sınıfa girerken Regin'in yüzündeki kendini beğenmiş ifadeyi görünce yanıltmadığını anladı. Sakinliğini kaybetmeyi reddederek Leydi Kinla'ya eğilip selam verdi ve Poril'in arkasındaki her zamanki sırasına yöneldi.

Leydi Kinla orta yaşlı, uzun boylu bir Şifacı'ydı. Bü- 179 Trudi Canavan tün kadın Şifacılar gibi saçları ensesinde topuz halinde toplanmıştı ve

bu saç stili Leydi Kinla'nın ince yüzüne kalıcı bir sertlik katıyordu. Sonea yerine geçtiğinde Şifacı boğazını temizledi ve bütün çıraklara tek tek dikkatle baktı.

"Bugün sizi son üç ayda gördüğümüz konular hakkında sınav yapacağım. Notlarınıza başvurabilirsiniz." Birkaç parça kağıt çıkardı ve gözleri ile taradı. "İlk olarak, Benon..."

Sınav başlarken Sonea kalp atışlarının hızlandığını hissetti. Leydi Kinla sınıfta bir aşağı bir yukarı yürüyor, yanlarından geçerken çıraklara sorular soruyordu. Sonea kendi adını duyduğunda kalbi göğsünde tekledi. Neyse ki soru kolaydı ve ezberden cevap verebilmişti.

Fakat sorular gittikçe zorlaşıyordu. Diğer çıraklar gittikçe duraksamaya, cevap vermeden önce notlarına danışmaya başladılar. Sonea gittikçe endişeleniyordu. Leydi Kinla yanından geçerken arkasında bir kıpırdanma oldu.

Sonra Şifacı durup Sonea'ya baktı. Şifacı, Sonea'nın sırasının önüne doğru bir iki adım attı.

"Sonea," Leydi Kinla bir parmağını Sonea'nın sırasına koydu. "Notların nerede?"

Sonea yutkundu. Bir anlığına notlarını unutmuş gibi davranmayı düşündü. Ama böyle bir bahane Regin'i daha da mutlu edecekti. Birden aklına başka bir şey geldi...

"Bu dersin sınav olacağını söylemiştiniz leydim," dedi. "Notlarımı yanıma almam gerektiğini düşünmemiştim."

Leydi Kinla'nın kaşları kalktı ve Sonea'ya dikkatle baktı. Arkalarından bir yerden bastırılmaya çalışılan bir kıkırdama geldi.

180 Çırak - ilk Yıl "Anlıyorum." Öğretmenin sesinde tehlikeli bir tını vardı. "Vücuttaki

yirmi kemiğin adını söyle. Ve en küçüğünden başla." Sonea içinden küfretti. Fakat cevabı kendisinin bu kadar çok şeyi

hatırlamasını beklemeyen Şifacı'yı kızdırmıştı. Ama denemek zorundaydı. Önceleri yavaşça, sonra gittikçe kendinden

daha emin bir şekilde kemikleri saymaya başladı. Bir yandan da parmaklarıyla kaç tane söylediğini sayıyordu. Bitirdiğinde Leydi Kinla kendisine sessizce bakıyordu, birbirine bastırdığı dudakları ince bir çizgi halindeydi.

Page 106: Trudi Canavan - Çırak İlk Yıl

"Doğru," dedi Şifacı, sanki biraz da istemeyerek... Rahatlayıp sessizce içini çeken Sonea, öğretmenin dönüp diğer

çırakların sıraları arasında dolaşmasını izledi. Sınıfa göz gezdirdiğinde Regin'i gözlerini kısmış, kendisini süzerken buldu.

Hemen başka bir yere bakmaya başladı. En azından Poril'in notlarına yardımcı olmuştu ve onları kendisi için tekrar kopyalayabilirdi. Kendininkileri bir daha görebileceğini zannetmiyordu.

Lonmar'a varışlarından birkaç gün sonra Dannyl'in görkemli Tapınak'taki parşömen koleksiyonunu görme isteğine rahiplerden olumlu yanıt gelmişti. Büyükelçilik görevlerine ara verecek olduğu için çok mutluydu. Lonmar Yaşlılar Konseyi'nin didişmeleri şimdiden sabrını zorlamaya başlamıştı.

Lorlen'in yabancı bir Lonca Büyükelçisini gönderme sebebi açıkça ortadaydı. Büyük Klanlardan bir tanesi gözden Öuşmüş ve serveti azalmıştı. Artık çıraklarını ve

181 Trudi Canavan büyücülerini maddi yönden destekleyemiyorlardı. Bu sorumluluğu diğer

klanların paylaşması gerekmekteydi. Lonca ile diğer ülkeler arasındaki anlaşmaları Dannyl, bu göreve

hazırlanırken incelemişti. Kyrali Kralı vergi gelirlerinin bir kısmını, Kyralialı büyücülerin ihtiyaçlarına ayırıyor ve Lonca'ya katılacakların seçimini Lonca'ya bırakıyordu. Diğer ülkeler farklı yöntemler izliyorlardı. Elyne Kralı her sene birkaç pozisyon öneriyor ve gelecekteki politik gelişmelerde faydalı olabilecek zihinleri gönderiyordu. Vindo bulabildiği herkesi gönderiyordu çünkü genetik yapılarında fazla bir büyü yeteneği yoktu.

Lonmar, Yaşlılar Konseyi tarafından yönetiliyordu. Çıraklar ise Büyük Klan'lardan geliyorlardı. Her Klan kendi çıraklarının ve büyücülerinin ihtiyaçlarını karşılıyordu. Lonmar'lılar ile Kyralia Kralı arasında yüzlerce yıl önce v yapılan anlaşmaya göre eğer bir klan artık büyücülerinin ihtiyaçlarını karşılayamaz hale gelirse, diğer klanlar eşit oranlarda bu büyücülerin ihtiyaçlarını karşılamak zorundaydı. Lonca, büyücülerin çok zorluk yaşamasını istemiyordu, bu, büyüyü etik olmayan bir şekilde kullanmalarına yol açabilirdi.

Beklendiği üzere bazı klanlar buna karşı çıkıyordu. Büyükelçi Vaulen'in Dannyl'e söylediğine göre sadece basit ve kibar bir şekilde anlaşmanın bozulmasının, büyücülerin evlerine geri gönderilmesinin ve Lonca'nın Lonmarlıları eğitmeyi kesmesinin dezavantajlarını hatırlatmak büyük olasılıkla işbirliği yapmalarına yetecekti. Vaulen kibar Elyneliyi ikna etmeye çalışan kişiyi, Dannyl ise sert, fikri sabit Kyralialıyı oynamalıydı.

Ama bugün değil. Dannyl'in Tapınağı görme isteğinin kabul edildiğini duyar duymaz

Büyükelçi Vaulen hemen hizmetkarlarına 182 Çırak - ilk Yıl

Page 107: Trudi Canavan - Çırak İlk Yıl

arabayı hazırlamalarını emretmişti. "Bugün dinlenme günü," dedi Vaulen. "Yani yaşlılar birbirilerini ziyaret

edip ne yapmaları gerektiği konusunda tartışacaklar. Sen de çevreyi gezebilirsin böylece." Beklerlerken onlara ballı su ile yumuşatılmış kurutulmuş meyve ikram etti.

"Gitmeden önce rahipler hakkında bilmem gereken bir şey var mı?" Vaulen düşündü. "Mahga doktrinine göre, herkes hayatında acı ve

mutluluk arasında bir denge kurmalıdır. Büyücüler büyü ile ödüllendirilmiş oldukları için rahiplik onlardan esirgenmiştir. Bu kuraldan, şimdiye dek sadece birkaç istisna yapıldı."

"Gerçekten mi?" Dannyl oturduğu yerde biraz doğruldu. "Ne gibi durumlarda?"

"Geçmişte birkaç büyücünün çok acı çekmiş olduğu kararına varılıp rahipliğe katılarak denge aramalarına izin verilmiş. Tabi güçlerinden vazgeçerek. Ama yine de yüksek mevkilere gelme şansları yoktu."

"Umarım büyü ödülümü dengelemek için bana acı çektirmeye çalışmazlar."

Vaulen gülümsedi. "Sen inançsızsın. Bu yeterince büyük bir kayıp zaten."

"Yüce Rahip Kassyk hakkında ne söyleyebilirsin?" "Lonca'ya saygı duyuyor ve Yüce Lord hakkında çok güzel şeyler

söylüyor." "Neden özellikle Akkarin?" "Akkarin on yıl kadar önce Tapınak'ı ziyaret etmişti ve görünüşe göre

Yüce Rahip'i oldukça etkilemiş." "Bu konuda bir yeteneği var." Dannyl, Tayend'e baktı ama alim kendini

yemeğe vermişti. Hiç beklemediği halde Tayend gelişlerinden bir gün sonra terziye gitmiş ve tipik renksiz Lonmar giysileri ile dönmüştü. "Çok ra-

183 Trudi Canavan hatlar," diye belirtmişti alim. "Hatta ziyaretimizin anısı olarak birkaç

tane yanımda götürmeyi planlıyorum." Dannyl başını iki yana sallayarak "Sadece sen alçak gönüllülük içeren bir hareketi alıp bir keyif belirtisine çevirebilirsin." diye yanıtlamıştı.

"Arabanız hazır," dedi Vaulen ayağa kalkarak. Atların nallarının ve aracın tekerleklerinin seslerini duyan Dannyl

kapıya doğru ilerledi. Yediği kuru meyveden yapış yapış olan ellerini nemli bir beze silen Tayend, hemen arkasından seğirtti.

"Yüce Rahip'e selamlarımı iletin," dedi Vaulen. "Mutlaka..." Dannyl binadan dışarı çıktı. Çıkar çıkmaz yolun karşısında

güneşin tüm gücüyle vurduğu bir duvardan yansıyan sıcaklık yüzüne çarptı. Araba tarafından kaldırılmış olan toz boğazını yaktı.

Bir hizmetkar aracın kapısını açtı. Araca binen Dannyl içerdeki boğucu havayı fark edince irkildi. Tayend arkasından binip yüzünü buruşturarak

Page 108: Trudi Canavan - Çırak İlk Yıl

karşısındaki koltuğa oturdu. Hizmetkar ikisine de birer şişe su verip sürücüye ilerlemesini işaret etti.

Belki bir esinti olur diye pencereleri açan Dannyl, içeri giren tozun boğazında yarattığı etkiden kurtulmak için sürekli su içiyordu. Mümkün olduğunca gölgede kalması için dar yapılmış sokaklar ve yayaların oluşturduğu düzensiz gruplar aracı yavaşlatıyordu. Bazı caddelerin üzerinde tahta tenteler vardı, o caddelerden geçmek karanlık bir tünelin içinden geçmek gibiydi.

Birkaç kısa konuşmadan sonra sessizce oturmaya başladılar. Konuşmak sadece ağızlarına daha fazla toz girmesine sebep oluyordu. Araba labirent gibi görünen şehirde yavaş ve isteksizce yol alıyordu. Dannyl kısa bir süre sonra birbirinin aynısı evler ve insanlar görmekten sıkılmıştı. Başını aracın kenarına yasladı ve uyuklamaya

184 Çırak - ilk Yıl 185 başladı. Atların nallarının sert zeminde çıkardığı sesler Dannyl'i uyandırdı.

Pencereden bakınca iki yanda da pürüzsüz duvarların akmakta olduğunu gördü. Yaklaşık yüz adım sonra tünel bitti ve büyük bir avluya girdiler. Sonunda Görkemli Tapınak'ı görmüşlerdi.

Bütün Lonmar mimarisi gibi bu bina da tek katlı ve gösterişsizdi. Fakat duvarlar mermerdendi ve mermer blokları öyle mükemmel yerleştirilmişti ki yekpare gibi görünüyordu. Binanın önüne aralıklarla dikilitaşlar yerleştirilmişti. Her birinin tabanı neredeyse binanın yüksekliği kadar yer kaplıyor ve boyları aracın penceresinden görünenden daha yükseğe uzanıyorlardı.

Araç durdu ve Dannyl aşağı indi, içerideki boğucu sıcaktan kurtulmak için o kadar hevesliydi ki sürücünün inip kapıyı açmasını bekleyememişti. Etrafına bakınıp derin bir nefes aldı ve dikilitaşların ne kadar yüksek olduklarını gördü. Yaklaşık her elli adımda bir tane vardı ve gökyüzünü dolduruyorlardı.

"Şunlara bak," dedi Dannyl, Tayend'e. "Dev ağaçlardan oluşan bir orman gibi."

"Veya bin kılıçtan." "Veya ruhları alıp götürmeyi bekleyen gemilerin direklerinden." "Veya dev bir çivili yatak." "Bugün harika bir ruh halindesin," dedi Dannyl tatsız bir şekilde. Tapınak'ın kapısına yaklaşırken kapıdan beyaz, sade cüppeler giymiş

bir adam onları karşılamak için çıktı. Beyaz saçları, .derisinin siyah rengiyle tam bir zıtlık oluşturuyordu. Çok hafifçe eğilip ellerini birleştirdi, sonra Mahga müritlerinin törensel selamlaması şeklinde açtı.

Trudi Canavan "Hoş geldiniz, Büyükelçi Dannyl. Ben Yüce Rahip Kassyk."

Page 109: Trudi Canavan - Çırak İlk Yıl

"Ziyaret etmemize izin verdiğiniz için teşekkür ederim," diye yanıtladı Dannyl. "Bu benim asistanım ve arkadaşım Tremmelin ailesinden Tayend, Capia Büyük Kütüphane'sinin alimi."

Yüce Rahip, Tayend'e aynı şekilde selam verdi. "Hoş geldiniz Tremmelin ailesinden Tayend. Parşömenlerden önce görkemli Tapınak'ı biraz gezmek ister miydiniz?"

"Onur duyarız," diye yanıtladı Dannyl. "Beni takip edin." Yüce Rahip döndü ve Dannyl ile Tayend'i tapınak binasının serinliğine

götürdü. Rahip, gezdikleri koridorun duvarlarındaki çizimlerini göstererek, dini önemlerini anlattı. Kemerli çatının hemen altındaki dar pencerelerden gelen ışık aydınlatıyordu içeriyi. Bir ara geniş yapraklı bitkilerle dolu küçük bir avludan geçtiler. Buradaki bereketlilik Dannyl'i şaşırtmıştı. Zaman zaman da duvarlarda bulunan çeşmelerden su içmek için duraksadılar.

Yüce Rahip, rahiplerin yaşadığı, çalışmak ve medi-tasyon yapmak için kullandıkları küçük odaları gösterdi. Her gün ritüellerin yapıldığı ve duaların edildiği devasa salonlardan geçirdi. En sonunda parşömen ve kitapların bulunduğu küçük odalara ulaştılar.

"Hangi metinleri görmek istiyorsunuz?" diye sordu Kassyk. "Dorgon parşömenlerini görmek istiyorum." Rahip cevap vermeden önce Dannyl'i ilgi ile süzdü. "inanca sahip olmayanların o metinleri okumasına izin vermiyoruz." "Oh," Dannyl kaşlarını çattı, hayal kırıklığına uğramıştı. "Bu iyi bir

haber değil. Bu parşömenlerin okun- 186 Çırak - ilk Yıl masına izin verildiğini zannediyordum ve onları görebilmek için çok yol

kat ettim." "Bu gerçekten çok üzücü." dedi Yüce Rahip içten bir sempati ile. "Eğer yanılıyorsam beni bağışlayın; fakat daha önce bu metinlerin

okunmasına izin verdiniz değil mi?" Kassyk gözlerini şaşkınlıkla kırpıştırdı. Yavaşça başı ile onayladı. "Yüce

Lord'unuz on yıl önce burayı ziyaret ettiğinde ona izin vermem için beni ikna etmişti. Kimsenin bu bilgileri bir daha gelip sormayacağı konusunda bana güvence vermişti."

Dannyl ve Tayend birbirilerine baktılar. "Akkarin o zamanlar Yüce Lord değildi ki olsaydı bile böyle bir şeyi nasıl garanti edebilirdi ki?"

"Burada gördüklerinden hiçbir yerde bahsetmeyeceğine yemin etmişti." Rahibin kaş çatışı derinleşti. "Veya herhangi birine parşömenleri örnek göstermeyeceğine. Bu bilgilerin Lonca'yı ilgilendirmediğini de söylemişti. Ayrıca kendisini de ilgilendirmediğini, dinsel bilgileri değil kadim büyüleri araştırdığını söylemişti. Siz de aynı gerçeklerin mi peşindesiniz."

"Kesin bir şey söyleyemem, çünkü Akkarin'in ne aramakta olduğunu bilmiyorum. Bu parşömenler Yüce Lord için önemsiz olmuş olabilir, aynı şekilde benim araştırmam için de çok önemli olabilirler." Dannyl rahibin

Page 110: Trudi Canavan - Çırak İlk Yıl

gözlerine baktı. "Eğer ben de aynı yemini edersem onları bana da gösterir misiniz?"

Rahip, Dannyl'i bir süre süzdü. Uzun bir bekleyişten sonra başı ile onayladı. "Pekala ama arkadaşınızın burada kalması gerekiyor."

Tayend'in omuzları düştü ama yakındaki bir sandalyeye oturunca rahatlayarak iç geçirdi. Alimi eliyle kendini yelpazelerken bırakan Dannyl, Yüce Rahip'i par-

187 Trudi Canavan şömenlerle dolu odalarda takip etti. Labirentten geçmek gibi bir

yolculuktan sonra küçük kare bir odaya girdiler. Her tarafta kusursuz küçük camlarla dolu raflar vardı. Dannyl yakından

baktığında küçük kağıt parçalarının camların altına bastırılmış olduğunu gördü.

"Dorgon parşömenleri." dedi Yüce Rahip kağıtların ilkine doğru ilerleyerek.

"Eğer ailenin ve Loncamın onuru üzerine içeriklerinden kimseye bahsetmeyeceğine yemin edersen onları sana çevirebilirim."

Dannyl dikleşerek Kassyk'e döndü. "Ailemin ve Ev'imin ve Kyralia Büyücüler Lonca'sının onuru üzerine yemin ederim ki, bu parşömenlerden öğrendiklerimden hiçbir kadın veya erkeğe, genç veya yaşlıya, sessizliğim Müttefik Ülkeler'e büyük bir zarar getirecek olmadığı sürece asla bahsetmeyeceğim." Bir an durdu. "Bu yemin uygun mu? Başka tür bir yemin edemem."

Yaşlı adamın dudaklarının kenarındaki kırışıklıklar eğleniyormuş gibi derinleşti; ama ciddi bir şekilde karşılık verdi. "Gayet uygun."

Rahatlayan Dannyl rahibin yanına gitti ve adam okurken dinlemeye başladı. Yavaşça odada ilerlediler. Kassyk metinlerdeki şekil ve resimleri gösteriyor, anlamlarını anlatıyordu. Son parşömenin okunması bittiğinde Dannyl odanın ortasındaki bir banka oturdu.

"Kim tahmin edebilirdi ki?" dedi yüksek sesle. "O zamanlar hiç kimse," diye cevap verdi Kassyk. "Neden okunmalarını istemediğinizi anlayabiliyorum." Kassyk kıkırdadı ve Dannyl'in yanına oturdu. "Ra-hiplik'e katılanlardan

Dorgon'un, zayıf güçlerini binlerce kişiyi kendi kutsallığına inandırmak için kullanan bir sahtekar olduğu gizlenmez. Daha sonradan olanlar

188 Çırak - ilk Yıl önemlidir aslında. Numaralarının arasında mucizeler gerçekleştiğini

görür ve bu mucizeler aslında Büyük Cüç'ün numaralarıdır. Ama bu parşömenleri okuyan herhangi biri bunu anlayamaz."

"O zaman bu parşömenleri neden saklıyorsunuz?" "Dorgon'dan kalanların hepsi bu kadar. Daha sonraki çalışmaları

kopyalandı ama elimizde orijinal olarak bir tek bunlar var. Mahga dinini yüzlerce yıl boyunca reddeden bir aile tarafından korunmuşlar."

Page 111: Trudi Canavan - Çırak İlk Yıl

Dannyl odaya göz gezdirdi ve başıyla onayladı. "Burada zarar verebilecek hiçbir şey yok, aynı şekilde kullanılabilecek bir şey de yok. Lonmar'a bir hiç için gelmişim."

"Yüce Lord'unuz da Yüce Lord olmadan önce böyle söylemişti." diye gülümsedi Kassyk. "Ziyaretini gayet iyi hatırlıyorum. Siz kibardınız Büyükelçi Dannyl. Genç Akkarin bugün öğrendiklerinizi duyduğunda kahkahalarla gülmüştü. Belki de aradığınız gerçekler düşündüğünüzden daha yakınlar."

Dannyl başı ile onayladı. "Belki de..." Yüce Rahip'e döndü. "Bunları öğrenmeme izin verdiğiniz için teşekkür ederim Yüce Rahip. Kadim güçler ile ilgili hiçbir şey barındırmadıklarını söylediğinizde size inanmadığım için özür dilerim."

Adam ayağa kalktı. "Eğer sizi reddetseydim her zaman merak edip duracağınızı biliyordum. Şimdi biliyorsunuz ve sözünüzü tutacağınıza güveniyorum. Sizi arkadaşınızın yanına götüreyim."

Ayağa kalkıp geçitler labirentine geri yürüdüler. Sachakan Savaşı hakkındaki kitapların hepsi mi 189 Trudi Canavan alındı?" diye sordu Sonea. Lord Jullen, Sonea'ya baktı. "Ben de öyle söyledim." Sonea arkasını döndü ver Rothen'den uzun bir azar yemesine sebep

olabilecek bir küfür mırıldandı. Sınıf, kütüphaneden kitap almayı içeren bir alıştırma verildiğinde

hemen en uygun kitaplar üzerine kibar bir tartışma başlamıştı. Onlara katılmak istemeyen Sonea, Rothen'in kütüphanesine bakmıştı; fakat konu ile ilgili herhangi bir kitap bulamamıştı. Çıraklar Kütüphanesi'ne ulaştığında orada da yararlı bir kitap kalmamıştı. Geriye bir tek Büyücüler Kütüphanesi kalmıştı ama görünüşe göre orada da işine yarayacak bir kitap kalmamıştı.

"Hepsi alınmış," dedi Rothen'e, yanına ulaştığında. Rothen'in kaşları kalktı. "Hepsi mi? Bu nasıl olabilir? Her çırağın ya da

büyücünün ödünç alabileceği kitap sayısının bir sınırı var." "Biliyorum. Büyük ihtimalle Gennyl'in de ödünç kitap almasını

sağlamıştır." "Bunun Regin'in işi olduğunu bilmiyorsun Sonea." Sonea hafifçe burnunu çekti. "Neden bir kopya yaptırmıyorsun?" "Bu pahalı olmaz mı?" "Harçlığın bunun için veriliyor unuttun mu?" Sonea çekinerek etrafa bakındı. "Bu ne kadar sürer?" "Bu kitabına göre değişir. Basılmış olanlar için birkaç gün, elyazmaları

için birkaç hafta. Öğretmenin hangi ciltlerin en iyileri olduğunu biliyordur." Rothen kıkırdayıp sesini alçalttı.

"Öğretmenine sebebini söyleme böylece konu üzerindeki ilginden etkilenecektir."

Page 112: Trudi Canavan - Çırak İlk Yıl

Sonea notlarının olduğu dosyayı aldı. "Ben gitmeliyim artık. Yarın görüşürüz."

Rothen başıyla onayladı. "Seninle gelmemi ister mi- 190 Çırak - ilk Yıl 191 sin?" Sonea bir an duraksadı sonra başını salladı. "Lord Ahrind herkesi

yakından izliyor." "İyi geceler o zaman." "İyi geceler." Büyücüler Kütüphanesi'ni terk ederken Lord Jullen kendisine şüpheyle

baktı. Dışarısı buz gibiydi ve Sonea aceleyle Çıraklar Makamıma gitti. Kapıdan girdiğinde koridorda küçük bir kalabalığın toplanmış olduğunu gördü ve durdu. Onu görünce yüzlerine kocaman bir sırıtma yayıldı. Sonea arkalarına baktığında kapısına lekeli bi'r mürekkep ile yazılmış olanları gördü. Dişlerini gıcırdatarak bir adım öne attı.

Öne adımını attığında Regin kalabalığın arasından öne çıktı. Tam Sonea kendini Regin'in aşağılayıcı cümlelerine hazırlıyordu ki Regin öne çıktığı kadar hızla kalabalığın arasına karıştı.

"Hey! Sonea!" Sesi tanıyan Sonea hızla arkasını döndü. Biri kısa biri uzun iki siluet

girdi koridora. Kapıdaki yazıyı görünce Lord Ahrind'in gözleri kısıldı. Sonea'yı geçti ve Sonea arkasındaki çırakların inkarlarını duydu.

"Kimin yaptığı umrumda değil. Bunu siz temizleyeceksiniz. Şimdi!" Fakat Sonea bunların hiçbirini umursamadı. Bütün ilgisi tanıdık dost

yüzdeydi. "Cery!" dedi. Cery'nin gülümsemesi Sonea'nın arkasındakileri görünce soldu. "Seni

bayağı zorluyorlar değil mi?" bu bir soru değildi. Sonea omzunu silkti. "Onlar sadece çocuk. Ben..." "Sonea." Lord

Ahrind yanına dönmüştü. "Bir ziyaretçin var senin de şüphesiz fark edebildiğin üzere. Onunla

Trudi Canavan koridora veya dışarıda görüşebilirsin. Odanda değil." Sonea başını eğdi. "Peki lordum." Tatmin olan Lord Ahrind kapısına gidip içeri girdi. Sonea çevresine

bakındığında bir tanesi hariç bütün çırakların ortadan kaybolduğunu gördü. Odasına gitmeden önce kendisine attığı somurtkan bakış Sonea'ya bu çırağın sorumlulardan biri değil, sadece orada bulunan şanssız bir çırak olduğunu gösterdi.

Koridor boş olsa da Sonea, kulaklarını kapılara dayanarak, Cery ile konuştuklarını dinlemeye çalıştıklarından emindi.

"Hadi dışarı çıkalım. Ama önce burada bekle ben içeriden bir şey alacağım."

Odasına girip küçük bir paket aldı ve koridora dönüp Cery'yi bahçelere çıkardı. Korunaklı bir bank bulup oturdular. Sonea etraflarına bir sıcak

Page 113: Trudi Canavan - Çırak İlk Yıl

hava küresi yerleştirdiğinde Cery'nin kaşları kalktı ve ona onaylayan bir şekilde baktı.

"İşe yarar numaralar öğrenmişsin." "Sadece birkaç tane," diye katıldı Sonea. Cery'nin gözleri etrafa bakındı, sürekli gölgeleri izliyordu. "Bu bahçeye

en son geldiğimiz zamanı hatırlıyor musun?" dedi. "Şu ağaçların dibinden sürünmüştük. Neredeyse bir yıl oldu."

Sonea muzipçe gülümsedi. "Nasıl unutabilirim?" Yüce Lord'un Konutu'nun altında tanık olduklarını hatırlayınca

gülümsemesi soldu. O sırada gidip Cery'ye ne gördüğünü anlatamayacak kadar meraklanmıştı. Sonrasında ise sadece bir büyücüyü büyü yaparken gördüğünü söylemişti ama bunun yasak olan kara büyü olduğunu bilmiyordu. Şu anda ise gerçeği Rothen hariç herkesten gizleyeceğine söz vermişti.

"O çocuk, liderleri değil mi? Büyücüyü görünce, adı 192 Çırak - İlk Yıl Lord Ahrind'di galiba, saklanan çocuk." Sonea başını salladı. "Çocuğun

adı ne?" "Regin." "Seni çok mu rahatsız ediyor?" Sonea içini çekti. "Her zaman." Cery'ye şakaları ve aşağılamaları

anlatınca kendini bir yandan utanmış bir yandan da rahatlamış hissetti. Eski dostuyla konuşmak ve yüzündeki öfkeyi görmek iyi gelmişti.

Cery oldukça ilginç bir şekilde küfretti. "Bana sorarsan bu çocuğun iyi bir derse ihtiyacı var. Ona bu dersi vermemi ister misin?"

Sonea kıkırdadı. "Ona yaklaşamazsın bile." "Oh?" Cery kurnaz bir biçimde gülümsedi. "Büyücüler insanları

incitmemelidir değil mi?" "Evet." "Yani büyücü olmayan biri ile dövüşürken güçlerini kullanamaz değil

mi?" "Seninle kavga etmeyecektir. Bir varoşluyla kavga etmenin onun

seviyesinin çok altında olduğunu düşünür." Cery kaba bir ses çıkardı ."O zaman bir korkak demektir." "Hayır." "Seninle kavga etmekle bir sorunu yok ama. Sen de bir varoşlusun." "Benimle kavga etmiyor ki. Sadece nereden geldiğimi kimsenin

unutmadığından emin olmaya çalışıyor." Cery bunu bir süre düşündü ve sonra omzunu silkti. "O zaman onu

öldürmemiz lazım." Önerinin saçmalığı karşısında şaşkına dönen Sonea gülmeye başladı. "Nasıl?" 193 Trudi Canavan Cery'nin gözleri parladı. "Onu... bir geçide çeker sonra geçidi üzerine

çöktürürüz." "Hepsi bu mu? Bir kalkan yaratıp sonra molozları itip çıkar."

Page 114: Trudi Canavan - Çırak İlk Yıl

"Büyüsünün hepsini kullanması gerekir. Onu çok fazla moloz altına hapsederiz. Mesela koca bir ev?" "Çok daha fazlası gerekir."

Cery düşünürken dudaklarını birbirine bastırdı. "Onu lağım suyu dolu bir fıçıya sokup sonra da kapağı mühürleriz."

"Fıçıyı patlatıp çıkar." "O zaman onu bir gemiye binmesi için kandırırız sonra da gemiyi açık

denizde batırırız." "Etrafında bir hava balonu yaratıp suyun üzerinde yüzmeye başlar." "Ah, ama onu uzunca bir süre tutamaz. Yorulup boğulacaktır." "Basit bir kalkanı uzunca bir süre koruyabiliriz," dedi Sonea. "Tek

yapması gereken zihin yolu ile Lord Garrel'la iletişim kurmak... Lonca onu kurtarmak için derhal bir gemi gönderecektir."

"Eğer gemiyi bütün büyücülerden uzakta batırırsak susuzluktan ölecektir."

"Olabilir," diye kabul etti Sonea, "Ama şüpheliyim. Büyü bizi bedenen de güçlendirirmiş. Normal insanlardan daha uzun süre hayatta kalabiliriz. Ayrıca suda tuzu nasıl ayırabileceğimizi bile öğrendik. Susuzluk çekmeyecektir. Üstelik balık tutup pişirebilir de."

Cery sabırsızlıkla homurdandı. "Yeter! Beni kıskandırıyorsun. Onu önce benim için yoramaz mısın? Ondan sonra ben onu bir güzel yumuşatırım."

Sonea gülmeye başladı. "Hayır Cery." "Neden olmasın? Senden daha mı güçlü?" 194 Çırak - ilk Yıl "Bilmiyorum." "O zaman neden?" Sonea etrafa bakındı. "Buna değmez. Ne yaparsan yap yine benimle

uğraşacaktır." Cery ciddileşti. "Seni yeterince sindirmiş görünüyor. Eskiden böyle

hiçbir şey yapmadan oturmazdın. Savaş onunla Sonea. Kaybedecek hiçbir şeyin yok gibi gözüküyor." Gözleri keskinleşti. "Hırsızlar'ın yolunu kullanabilirim."

Sonea, Cery'ye sert bir şekilde baktı. "Hayır." Cery ellerini ovuşturdu. "Benden olana zarar verirse ben de onunkilere zarar veririm." "Hayır Cery."

Cery'nin ifadesi dalgınlaştı, dinliyor gibi gözükmüyordu. "Endişelenme. Onları öldürmeyeceğim ya da zayıf olanlara dokunmayacağım. Sadece ailedeki birkaç erkeği korkutacağım. Regin anlayacaktır çünkü her sana bulaştığında ailesinden birine bir ulak gidecektir."

Sonea ürperdi. "Böyle şakalar yapma Cery. Komik değil." "Şaka yapmıyordum. Böylece sana dokunmaya cüret edemez." Sonea, Cery'nin ellerini tuttu ve kendisine doğru çevirdi. "Burası

varoşlar değil Cery. Eğer Regin'in bu yaptıklarını kabul etmek anlamına geleceği için sessiz kalacağını düşünüyorsan yanılıyorsun. Tam da istediğini yapıyor olursun. Onun ailesine zarar vermek başka bir çırak ile uğraşmaktan çok daha ciddi bir suç sayılır. Eğer bir çırağın ailesine zarar vermek için Hırsızlarla bağlantımı kullanırsam beni atarlar."

Page 115: Trudi Canavan - Çırak İlk Yıl

"Hırsılarda bağlantın." Cery'nin burnu seğirdi. "Anlıyorum." "Oh Cery." Sonea yüzünü buruşturdu. "Yardım etmek 195 Trudi Canavan istemeni takdir ediyorum. Gerçekten." Cery ağaçlara doğru kaşlarını çattı. "Onu durdurmak için hiçbir şey

yapamam değil mi?" "Hayır." Sonea gülümsedi. "Ama Regin'i denize atmayı veya üstüne bir

ev yıkmayı düşünmek oldukça eğlenceliydi." Cery'nin dudakları bir gülümseme ile kıvrıldı. "Kesinlikle." "Ve uğradığın için de çok mutluyum. Seni Aka-demi'ye başladığımdan

beri görememiştim." "İşlerim oldukça yoğundu," dedi Cery. "Cinayetleri duydun mu?" Sonea kaşlarını çattı. "Hayır." "Son dönemde sayıları arttı. Garip cinayetler... Muhafızlar hâlâ katili

arıyorlar ve herkesten şüpheleniyorlar. Bu yüzden Hırsızlar da yakalanmasını istiyor." Omzunu silkti.

"Jonna ve Ranel'i gördün mü?" "Onlar iyi. Küçük kuzenin güçlü ve sağlıklı. Yakınlarda uğrayacak

mısın? Uzunca bir süredir uğramadığını söylediler." "Deneyeceğim. Çok yoğunum. Çalışmam gereken o kadar çok şey var

ki." Sonea cebine uzanıp odasında aldığı paketi çıkardı. "Bunu onlara vermeni istiyorum." Paketi Cery'nin eline bastırdı.

Cery paketi tarttı ve sonra Sonea'ya şaşkınlıkla baktı. "Para mı?" "Harçlığımın bir kısmı. Onlara vergilerinin daha iyi amaçlara yöneltilen

kısmı olduğunu söylersin, eğer Jonna yine de almak istemezse Ranel'e ver. O daha az inatçıdır."

"Ama neden götürmem için bana veriyorsun?" "Çünkü buradaki kimsenin bilmesini istemiyorum.

196 Çırak - ilk Yıl Rothen'in bile. O onaylayacaktır ama..." Sonea omzunu silkti. "Bazı

şeyler sadece bana kalsın istiyorum." "Ve ben?" Sonea gülümseyerek bir parmağını Cery'ye doğru salladı. "İçinde tam

olarak kaç para olduğunu biliyorum." Cery alt dudağını sarkıttı. "Sanki bir arkadaşımdan çalarım da." Sonea gülmeye başladı. "Hayır, yapmazsın. Sadece diğer herkesten

çalarsın." "Sonea!" diye biri seslendi. Dönüp baktıklarında Lord Ahrind'in Çıraklar Ma-kamı'nın kapısında

durduğunu ve onlara bakınırken başını bir oyana bir bu yana döndüğünü gördüler. Büyücü onu fark edince Sonea ayağa kalktı. Büyücü buyurgan bir ifade ile Sonea'ya içeri gelmesini işaret etti.

"Gitsem iyi olur," dedi Sonea Cey başını salladı. "Onlara 'lordum' deyip emirlerini sıçrayarak yerine

getirdiğini görmek ilginç."

Page 116: Trudi Canavan - Çırak İlk Yıl

Sonea, Cery'ye kötü bir şekilde baktı. "Sanki sen Fa-ren'e aynısını yapmıyorsun. En azından ben beş sene sonra emir verenlerden biri olacağımı biliyorum."

Cery'nin yüzünden garip bir ifade geçti. Gülümseyip Sonea'yı itekledi. "Git hadi. Derslerine dön. Ben yakında uğrarım."

"Bu sözünü unutma." Sonea isteksizce Çıraklar Makamı'na doğru ilerlemeye başladı. Lord

Ahrind kollarını bağlamış bir şekilde onu izliyordu. "Ve o çocuğa söyle eğer seni rahat bırakmazsa kollarını kırarım," diye

seslendi Cery, sadece Sonea'nın duyabileceği bir tonda. Sonea, Cery'ye gülümsemek için döndü. "Eğer şansını 197 Trudi Canavan 198 çok zorlarsa bunu ben yaparım zaten. Kazayla tabi..." Cery başıyla onayladı ve Sonea'ya gitmesini işaret etti. Sonea, Çıraklar

Makamı'na ulaştığında arkasını dönüp baktı. Cery hâlâ bankın orada duruyordu. Sonea elini sallarken Cery ona sokak işaret dilinde hızlı bir işaret yaptı. Sonea gülümsedi ve Lord Ahrind'in kendini içeriye almasına izin verdi.

12. Bölüm Hırsız! Çıraklar Makamından çıkınca Sonea'nın şaşkınlık ve mutluluktan nefesi

kesildi. Gökyüzü parlak maviydi ve parlayan turuncu bulutlar vardı. Sarika Tepesi'nin arkasında bir yerlerden güneş doğuyordu.

Her şeyin sakin ve huzurlu olduğu günün erken saatlerini sevdiğini fark etmişti. Kış yaklaşırken güneş her gün biraz daha geç doğuyordu ve sonunda bugün yakalayabilmişti.

Yemek Salonu'na girerken esneyen birkaç hizmetkar dönüp kendisine baktı. Bir tanesi hiç konuşmadan lezzetli bir çöreği yanında götürsün diye bir pakete sardı. Atık hiç beklenmeyen zamanlarda gelivermesine alışmışlardı. Oradan Banyolar'a gitti. Lonca'daki binalar arasında en güvenlisi orasıydı. Kadınlar ve erkekler ayrı bölümleri kullanıyorlardı ve bunu garanti altına almak için araya kalın bir duvar çekilmişti. Ne Issle ne de Bina burada kendisini rahatsız etmeye çalışmamışlardı. Neredeyse her zaman banyoları kullanan kadın bir büyücü oluyordu, bu yüzden kendisiyle uğraşılma şansı oldukça düşüyordu.

Regin kısa sürede Sonea'ya yöneltilmiş herhangi bir hakaret veya küçümsemenin yeni sınıf arkadaşlarını etkilemediğini fark etmişti. Sonea'nın umduğu gibi onları etkileme çabaları boşa gitmiş ve Poril ile arkadaşlık

199 Trudi Canavan kurma çabaları da, çocuk korku ve kuşkuyla geri çekilince komik bir

şekilde başarısız olmuştu.

Page 117: Trudi Canavan - Çırak İlk Yıl

Günortasında çıraklar Yemek Salonuma gittiğinde Regin her zaman eski sınıfı ile birlikte yiyordu. Sonea, yeni sınıf arkadaşları ona ilgi göstermeyince eski çetesi ile vakit geçireceğini bekliyordu zaten. Kendisi ile tekrar uğraşmaya başlamış olduklarına göre hareketlerini planlayacak zamana ihtiyaç duyuyorlardı herhalde.

Kendisine işkence etmek için artık sadece ilk dersten önce ve son dersten sonra vakitleri oluyordu. Sonea ilk gonktan birkaç dakika önceye kadar ortada gözükme-meye çalışıyordu. Fakat derslerden sonrası için elinden bir şey gelmiyordu. Çete genelde onu bekliyor oluyordu.

Her ne kadar sınıf arkadaşları Regin'le işbirliği yapmasalar da kendisine asla yardımcı da olmuyorlardı. Poril de farklı değildi. Regin, Sonea ile dalga geçerken her zaman bir köşede solgun bir suratla titreyerek bekliyordu.

Bazen öğretmenin bir şey taşımasına yardım ederek veya öğretmene cevaplaması, Akademi yolunun çoğunu alan bir soru sorarak çeteden kurtuluyordu. Koridorda herhangi bir büyücünün bulunması onlardan kaçması için gerekli fırsatı sağlıyordu. Bazen derslerden sonra Rothen kendisini almaya geliyordu; fakat ertesi gün Sonea imalı sözlerle uğraşmak zorunda kalıyordu.

Çete, Sonea'yı Çıraklar Makamı'nda rahat bırakıyordu. Bir keresinde zorla odasına girip eşyalarını karıştırmaya başlamışlardı. Lord Ahrind'e gönderilen istenmeyen konuklarla nasıl baş etmesi gerektiğini soran bir zihinsel mesaj Ahrind'in fırtına gibi oraya gelip neler olduğunu öğrenmek istemesiyle sonuçlanmıştı. Bir daha odasına girmeye çalışmamışlardı, en azından Sonea'nın bildiği kadarıyla...

200 Çırak - İlk Yıl Taşıma kulpu olan sağlam bir kutu almıştı. Eşyalarını içinde tutuyordu.

Çünkü kitaplarının elinden fırlatılmasından, notlarının yakılmasından ya da kalemlerinin, hokkalarının kırılmasından bıkmıştı. Ayrıca kutuyu büyüsel olarak korumak için kalkan yaratma becerilerini geliştiriyordu.

Sonea banyolardan çıktıktan sonra avludaki çırakların kimler olduğuna bakındı. Akademi'ye girdiğinde, kutusunun kulpundaki tutuşunu sıkılaştırdı ve merdivenleri çıkmaya başladı. İkinci kat koridoruna girdiğinde hızla çırakların yüzünü taradı. Sınıfının kapısı önünde kahverengi cüppelerden oluşan bir kalabalık görünce midesi sıkıştı.

Çevresine bakınınca yaklaşık yüz adım ötede bir çırakla konuşan bir büyücü gördü. Herhangi bir olay olmamasını sağlayacak kadar yakında mıydı acaba? Büyük ihtimalle.

Mümkün olduğunca sessiz yürüyüp çıraklara yaklaştı. Sınıfta girmesine birkaç adım kalmışken büyücü dönüp merdivenlerden aşağı inmeye başladı. Aynı anda Issle kafasını kaldırdı ve Sonea'yı gördü.

"Pöhh!" Issle'ın sesi koridoru doldurdu. "Bu kokuda ne?" Regin başını kaldırdı ve gülümsedi. "Bu varoşların kokusu. Bak

yaklaştıkça daha da çok artıyor."

Page 118: Trudi Canavan - Çırak İlk Yıl

Sonea'nın önüne adım attı ve Sonea'nın elindeki kutu bir anda ilgisini çekiverdi.

"Belki de yeni kutusunun içinde kokan bir şeyler vardı, ha?" Regin elini kutuya uzatırken Sonea geriye doğru çekildi. Sonra

arkalarındaki geçitten uzun boylu siyah cüppeli bir figür çıktı ve Regin elini uzatmış bir vaziyette

201 Trudi Canavan dona kaldı. Sonea'nın ivmesi onu, Regin'den uzağa ve büyücünün yolu üzerine

götürürken, çevrede hareket eden tek kişinin kendisi olduğunu fark etti. Koridordaki bütün diğer çıraklar oldukları yerde durmuş, büyücüye bakıyorlardı.

Siyah cüppeli büyücü... Yüce Lord... Sonea'nın zihninin gerilerinde bir ses çığlık attı. Bu o! Kaç! Uzaklaş!

Hızla büyücünün yolundan birkaç adım geriledi. Hayır, diye düşündü, dikkati üzerine çekme. Senin davranmanı beklediği gibi davran. Dengesini tekrar sağlayınca saygıyla eğildi.

Yüce Lord, Sonea'ya bir kez bile bakmadan yürümeye devam etti. Sonea'yı örnek alan diğer çıraklar hemen eğilerek selam verdiler. Bu durumdan faydalanmaya karar veren Sonea, Regin'in yanında sınıfa sıvışı-verdi.

Sınıfa girer girmez Yüce Lord'un yarattığı havadan uzaklaşmış olduğunu hissetti. Çıraklar sıralarında aylaklık etmekteydiler. Lord Vorel yazdıklarıyla o kadar meşguldü ki Sonea'nın selamını fark etmedi bile. Poril'in yanındaki yerine oturan Sonea gözlerini kapattı ve rahatlayarak içini çekti.

Herkesin şaşkınlıkla neredeyse donup kaldığı o birkaç dakika içinde, sanki sadece kendisi ve kabuslarındaki o kara figür varmış gibi gelmişti. Ve onun önünde eğilmişti. Ellerine baktığında hâlâ kutusuna sıkıca yapışmış olduğunu fark etti. Şimdiye kadar o kadar çok kez birilerine eğilerek selam vermişti ki artık umursamı-yordu. Ama bu farklıydı. Onun ne olduğunu ve neler yapabileceğini biliyorken...

Birdenbire sınıf sıraların yere sürtünme sesi ile doldu, bütün çıraklar ayağa kalkıyordu. Sonea çırakları taklit

202 Çırak - ilk Yıl etti, son çırakların da sınıfa gelmiş olduğunu ve Lord Vorel'in sınıfa bir

şeyler söylemiş olduğunu fark etmediğini anladı. Savaşçı kapıyı gösterdi ve çıraklar çıkmaya başladılar. Sonea şaşkın bir halde Poril'i izledi.

"Kitaplarını burada bırak Sonea." dedi Vorel. Sonea önce kendi kutusuna baktı, sonra sınıfın kalanına bakınca diğer

çırakların da eşyalarını sınıfta bıraktıklarını gördü. İstemeyerek de olsa sırasına dönüp eşyalarını bıraktı ve sonra diğerlerine yetişmek için aceleyle fırladı.

Page 119: Trudi Canavan - Çırak İlk Yıl

Çıraklar kendi aralarında heyecanla sohbet ediyorlardı. Fakat Poril hasta gibi görünüyordu.

"Nereye gidiyoruz?" diye fısıldadı ona. "A... Arena'ya" diye cevapladı Poril, sesi titriyordu. Sonea kalp atışlarının hızlandığını fark etti. Arena... Savaşçı Becerileri

dersi şimdiye kadar tarihi bilgilerden ve bariyer yaratma alıştırmalarından oluşmaktaydı. Bunların hepsi de Akademi sınıflarında anlatılmıştı. Eninde sonunda disiplinin saldırı yönünü öğrenmek için Arena'ya gidecekleri önceden söylenmişti.

Sınıf merdivenlerden inip Akademi'den çıkarken Sonea'nın üstüne gerip bir his çöktü. Bu his tam olarak korku değildi. Bir sene önce Rothen, Lonca'ya katılmaya ikna etmeye çalışırken Savaşçı Becerileri'nin bir gösterisini görmesi için kendisini Arena'ya götürdüğünden beri hiç gitmemişti. Çırakların birbirine büyü ile saldırmalarını izlemek rahatsız ediciydi. Büyücülere taş atıp güçlerinin uyandığı, büyücülerin de istemeden bir çocuğu öldürdüğü güne dair anıları canlandırmıştı.

Basit bir hataydı ama bir çocuğu, kömürleşmiş bir cesede çevirmişti. Diğer çırakların pek umursamadığı güvenlikle ilgili uyarılar, her seferinde Sonea'nın kanını dondurmuştu. Hataların ne kadar sık gerçekleştiğini

203 Trudi Canavan düşünmekten alamıyordu kendini. Regin, Hal ve Benon en önde hevesli bir şekilde ilerliyorlardı. Narron ve

Trassia'nın yüzleri bile heyecandan kızarmıştı. Belki de yanlışlıkla Evler'den veya başka bir ülkenin soylularından birini öldürme düşüncesi biraz ciddileşmelerini sağlardı. Peki varoşlardan bir kızı yanlışlıkla öldürme düşüncesi bir an olsun duraklamalarını sağlar mıydı?

Arenamın dışındaki geniş düz alana vardıklarında Sonea, Arenamın etrafındaki sekiz sütunun sivri uçlarına baktı. Havadaki, sütunların sivri uçlarının etrafında bulunan büyülü kalkan sebebiyle oluşan hafif titreşimi hissedebiliyordu. Köşeye kadar ilerleyip aşağı baktı. Arenamın tabanı, çukurda kalan ve etrafı beyaz kumla çevrili dev bir taş döşeli daire şeklindeydi. Sütunlar dairenin etrafına eşit aralıklarla yerleştirilmişti. Kulelerin tabanından bahçelere merdivenler çıkıyordu. Bir kenarda kısa bir yeraltı merdiveni ile Arena'ya girmeyi sağlayan kare bir geçit vardı.

"Beni takip edin," dedi Lord Vorel. Merdivenlerden inmeye başladı. Çırakları geçitten geçirip Arena'ya çıkardı. "Sıra olun."

Çıraklar sıra oldular, Poril son sırayı almıştı. Lord Vorel hepsi susana kadar bekledi ve sonra boğazını temizledi.

"Bu, temel vuruşlar üzerine ilk dersiniz olacak. Ayrıca büyünüzü tüm gücüyle kullanacağınız ilk sefer olacak. Şu uyarıyı dikkate alın, bugün yapacaklarınız tehlikelidir." Hepsine tek tek baktı ve konuşmaya devam etti. "Bu alıştırmalar sırasında mümkün olan bütün önlemleri almalıyız. Şu anki seviyenizde bile birisini kolaylıkla öldürebilirsiniz. Şunun unutmayın, aptalca bir davranışa kesinlikle izin vermem. Umursamazlık ciddi bir şekilde

Page 120: Trudi Canavan - Çırak İlk Yıl

204 Çırak - ilk Yıl cezalandırılacaktır." Sonea'nın omurgasından aşağı bir ürperti indi. Umarım bu ceza, Regin'i

benden bir "kaza" ile kurtulmanın uygun bir yol olmadığına ikna edecek kadar ciddidir.

Vorel aniden gülümsedi ve ellerini ovuşturmaya başladı. "Bu seviyede size üç temel vuruşu öğreteceğim. Önce bakalım içgüdüsel olarak hangisini kullanıyorsunuz. Regin!"

Regin bir adım öne çıktı. Lord Vorel neredeyse Arena'nın kenarına kadar geriye çekildi ve ellerini

kaldırıp püskürtmeye benzer bir hareket yaptı. Önünde yarı-görünür, enerjiden oluşan bir disk belirdi. Bir adım kenara çekilip başı ile Regin'e işaret verdi.

"Gücünü topla ve bu kalkana doğru gönder." Regin bir elini kaldırıp kalkana doğru uzattı. Kaşlarını çattı ve elinden

parlak bir ışık fırlayıp kalkana çarptı. "Güzel," dedi Lord Vorel. "Bir güçvuruşu; fakat aynı zamanda ışık ve ısı

için boşa harcanmış bir sürü enerji... Hal!." Sonea parlayan büyülü diske baktı. Vorel çırakların ne tür enerji

kullandığını anlamak için büyük olasılıkla kalkanı kullanıyordu... ama Sonea başka bir şeyin anısını kafasından atamıyordu, dehşet ve tiksinti ile midesini büzen bir şeyin...

Bir enerji ışını daha diske çarptı, bu sefer mavi bir ışındı. Işık ve çığlıklara dair anılar geçti akından.

"Bir ısıvuruşu," dedi Vorel ve güçvuruşu ile ısıvuruşu arasındaki farkları anlatmaya başladı. Her ne kadar zihninin bir kısmı anlatılanları dikkatle dinliyor olsa da Sonea kendini anılardan kurtaramıyordu.

Kalabalık kaçışıyor... kararmış bir ceset... yanan tenin kokusu... 205 Trudi Canavan "Benon." Kyralia'lı çocuk öne çıktı. Elinden fırlayan ışın neredeyse şeffaftı. "Cüçvuruşu." Vorel'in sesi hoşnut geliyordu. "Narron..." Bir ışın daha havayı yardı. "Çoğunlukla güç vuruşu ama oldukça yüksek bir ısı da var. Trassia..." Alevden çizgiler Sonea'nın gözünü aldı. "Alevvuruşu." Vorel'in sesinde şaşkınlık vardı. "Seno..." Vindolu çocuk, elinden bir ışık parçası fırlamadan önce uzunca bir süre

kaşlarını çattı. Işık yamuk bir şekilde gidip diski ıskaladı. Arena'nın kalkanına çarptı ve havada kısık bir çınlama sesi yayıldı. Kalkanın üzerinde ince enerji iplikleri dalgalandı. Sonea zorlukla yutkundu. Yakında sıra ona gelecekti. Yakında...

"Yalend." Sonea'nın yanındaki genç bir an duraksamadan bir adım öne çıktı ve

diski vurdu. "Sonea..."

Page 121: Trudi Canavan - Çırak İlk Yıl

Sonea diske baktı; ama bütün görebildiği ona bakan bir çocuktu. Korku dolu ve şaşkın gözler... "Sonea?"

Derin bir nefes aldı ve bu korkunç görüntüyü aklından uzaklaştırdı. Lonca'ya katılmaya karar verdiğimde bunu öğrenmek zorunda kalacağımı biliyordum. Bu dövüşler sadece bir oyun. Eğer Müttefik Ülkeler bir saldırıya uğrarsa diye, savaş becerilerini hayatta tutmak için yaratılmış tehlikeli bir oyun.

Lord Vorel, Sonea'ya doğru bir adım attı ama Sonea elini kaldırınca durdu. Sonea kontrol derslerinden beri ilk kez içindeki enerjiye bilinçli olarak uzandı. Diğer çı-

206 Çırak - ilk Yıl raklar sabırsızlıkla kıpırdanıyorlardı. Çocuğun görüntüsü geri döndü. Bu görüntüyü başka bir şeyle

değiştirmesi lazımdı yoksa sinirleri daha fazla dayanmayacaktı. Regin korkmak ile ilgili bir şeyler mırıldanınca, zihin gözünün önünde yeni bir figür belirdi ve Sonea gülümsemeye başladı. İradesini odakladı ve bir öfke patlaması gönderdi.

Büyücülerin tepkileri parçalanan bir camın çıkardığı berrak sese rağmen açıkça duyulmuştu. Sonea midesinin büzüldüğünü hissetti. Diski ıskalamış mıydı?

Arena'nın kulelerine doğru ışık dalgaları ilerledi ve yok oldu. Disk kaybolmuştu. Sonea kafası karışmış bir halde Lord Vorel'e baktığında büyücünün alnını ovuşturmakta olduğunu gördü.

"Sana henüz bütün gücünü kullanmanı söylememiştim Sonea." dedi. "Bu... alevvuruşu ile güçvuruşunun... bir birleşimiydi... sanırım." Proil'e dönü. Poril anında dimdik durmaya başladı. "Hedefi birazdan yeniden oluşturacağım. Sana söyleyenene kadar vuruş yapma."

Vorel birkaç dakika gözleri kapalı sessizce bekledi. Sonra derin bir nefes aldı ve diski tekrar yarattı.

"Devam et Poril." Poril içini çekti. Bir elini kaldırarak kalkana neredeyse görünmez bir

vuruş gönderdi. "Güzel," dedi Vorel başı ile onaylayarak. "Bir güçvuruşu ve boşa

harcanmış hiç enerji yok. Şimdi hepiniz tekrar saldıracaksınız; fakat bu sefer tüm gücünüzle. Bundan sonra vuruşlarınızı belirli bir amaç için şekillendirmeyi öğreneceksiniz. Regin."

Sonea çıraklar kalkana saldırırken izledi. Vuruşların daha güçlü olup olmadığını söylemek zordu; ama Vorel yine de memnun görünüyordu. Sıra Sonea'ya gelince, Vorel bir an duraksadı ve sonra omzunu silkti.

207 Trudi Canavan "Haydi. Bakalım bir kez daha yapabilecek misin?" Gülümseyen Sonea tekrar gücünden bir miktar çekti ve serbest bıraktı.

Disk dayanacakmış gibi gözüktü ama sonra dalgalanıp kayboldu. Arena kalkanında yine beyaz ışıklar dalgalandı. Çıraklar istemeden de olsa

Page 122: Trudi Canavan - Çırak İlk Yıl

eğildiler. Hava, kalkana çarpan vuruşun sesi ile doldu ve sonra her yer sessizleşti.

Vorel, Sonea'yı dikkatle süzdü. "Şüphesiz yaşın sana bir avantaj sağlıyor," dedi. Biraz da kendi kendine konuşuyor gibi görünüyordu. "Tıpkı Poril'in deneyiminin ona kontrol sağlaması gibi." Kalkanı tekrar oluşturdu. "Poril, bize bir güçvuruşu göster."

Poril'in vuruşu neredeyse görünmezdi. "Gördüğünüz gibi, ya da göremediğiniz gibi, Poril'in vuruşu tutumlu bir

vuruş. Gereksiz ışık ve ısı yok. Etkisi tek bir noktaya yöneltilmiş ve dağılmıyor. Şimdi vuruşlarınızı güçvuruşu şeklinde şekillendirmeye çalışacaksınız. Regin sen başlıyorsun."

Ders devam ettikçe Sonea keyif aldığını fark etti. Vuruşlarını şekillendirmek oldukça zordu fakat bir kez her tip vuruşun nasıl "hissettirdiğini" anlayınca, iş kolaylaşmıştı. Vorel sınıfa dönme zamanının geldiğini söyleyince neredeyse dersin bittiğine üzülecekti.

Etrafına baktığında çırakların birbirilerine gülümse-diklerini ve heyecanlı gözüktüklerini fark etti. Merdivenlerden hızla çıktılar, yol boyunca gevezelik yapmışlardı. Sınıfa girdiklerinde sessizleşip sıralarına geçtiler.

Lord Vorel sınıf tamamen susana kadar bekledi, sonra kollarını birleştirdi.

"Bir sonraki derste kalkanlar konusuna geri döneceğiz." Çıraklar hayal kırıklığı ile çöktüler. "Bugün gördükleriniz size kendinizi kalkan ile savunmayı öğren-

208 Çırak - ilk Yıl menizin ne kadar önemli olduğunu göstermiştir," dedi sert bir şekilde.

"Günortasından önce kalan zamanda bugün öğrendiklerinizi yazmanızı istiyorum."

Birkaç çırak hafifçe inledi. Defterlerini çıkarmaya başladıklarında Sonea, kutusunun mandallarına uzandı. Onlara dokunduğunda büyü ile kilitlemeyi unutmuş olduğunu fark etti.

Kutuyu açtığında rahatlayarak derin bir nefes aldı. Bütün eşyaları içindeydi. Notlarının olduğu dosyayı aldı ama o sırada notların arasından bir şey kayıp yere düştüğünde metalik bir ses çıkardı.

"Bu benim kalemim!" Sonea başını kaldırdığında Narron'un kızgın bir şekilde kendisine

baktığını gördü. Kaşlarını çatıp yere baktığında ayağın dibinde altın renginde bir şeyin yatmakta olduğunu gördü. Eğilip kalemi yerden aldı.

Bir el kalemi elinden koparıp aldı. Başını kaldırdığında Lord Vorel'in gözünü dikmiş kendine baktığını gördü. Vorel, Narron'a döndü.

"Kaybettiğini söylemiş olduğun kalem bu mu?" "Evet." dedi Narron, dönüp Sonea'ya bakarken. "Sonea'nın

kutusundaydı." Vorel, Sonea'ya dönerken çenesi seğirdi. "Bunu nereden aldın?"

Page 123: Trudi Canavan - Çırak İlk Yıl

Sonea elindeki kutuya baktı. "İçindeydi," dedi. "Benim kalemimi çalmış!" dedi Narron öfkeli bir şekilde. "Çalmadım!" diye karşılık verdi Sonea. "Sonea..." Vorel, kalemi sıkıca

tutuyordu. "Benimle gel." Vorel topuklarının üzerinde döndü ve sınıfın kapısına doğru ilerlemeye

başladı. Sonea inanamayarak Vorel'e 209 Trudi Canavan bakıyordu. Vorel arkasını dönüp kaşlarını çattı. "Şimdi!" dedi bağırarak. Kutusunu kapatan Sonea, ayağa kalktı ve kendini izleyen gözlerin

farkında olarak kapıya ilerledi. Narron'un kalemini çaldığına inanıyor olamazlardı. Regin'in kendisine bir oyun oynadığı bu kadar belliyken olmazdı.

Herkes ona bakıyordu, gözleri şüpheyle kısılmıştı. Poril yere bakıyor ve Sonea'nın gözlerinden kaçınıyordu. Acı, bir bıçak gibi saplandı ve Sonea arkasını döndü.

O varoşlu kızdı.. Çocukken hırsızlık yapmış olduğunu kabul etmiş kız... Alt tabakadan... Hırsızlar'ın arkadaşı... Regin'in onunla dalga geçtiğini görmüşlerdi; ama çaldığı kitapları ve notları ya da kendisine oynadığı sayısız bir sürü numarayı görmemişlerdi. Regin'in ne kadar kurnaz ve kararlı olduğunu bilmiyorlardı.

Regin'i suçlayamazdı. Buna cesaret etse ve gerçek-okuma riskine girse bile hiçbir şey ispatlayamazdı. Sadece kendi masumiyetini ispatlayabilirdi ve bunun için gerçek-okuma riskine giremezdi. Eğer bu riske girerse ve Akademi Müdürü gerçek-okuyucuyu seçmesine izin vermezse biri Yüce Lord'un gerçeğini öğrenebilirdi.

Vorel kapıda bir an durakladı. "Narron sen de gelsen iyi olur," dedi. "Kalanlarınız notlarınıza devam edin. Cünortasından önce dönmeyeceğim."

*** Rothen, Akademi Müdürü'nün odasına girer girmez içeridekilerin

duruşlarına dikkat etti. Jerrik masasında oturuyordu, kollarını çaprazlamıştı ve yüzünde sert bir ifade vardı. Sonea bir sandalyeye çökmüş gözleri bambaşka bir yere odaklanmıştı. Yakındaki bir tabureye

210 Çırak - ilk Yıl başka bir çırak tünemiş dimdik oturuyordu. Arkasında Savaşçı Lord

Vorel duruyordu ve bakışları öfkeyle yanıyordu. "Ne oluyor?" diye sordu Rothen. Jerrik'in kaş çatışı derinleşti. "Çırağının sınıf arkadaşı Narron'a ait bir

kalem, onun eşyaları arasından çıktı." Rothen, Sonea'ya baktı. Fakat Sonea başını kaldırıp Rothen'e bakmadı. "Bu doğru mu Sonea?" "Evet." "Ayrıntılar?"

Page 124: Trudi Canavan - Çırak İlk Yıl

"Kutumu açtım, notlarımı çıkardım ve kalem aralarından düştü." "Kalem oraya nasıl girmişti?" Kız omzunu silkti. "Bilmiyorum." Jerrik bir adım öne çıktı. "Kalemi oraya sen koymadın mı?" "Bilmiyorum." "Ne demek istiyorsun?" "Kalemi oraya koyup koymadığımı bilmiyorum." Jerrik kaşlarını çattı. "Nasıl bilmezsin? Kalemi kutuya ya koymuşsundur

ya da koymamışsındır." Sonea ellerini açtı. "Dün gece notlarımı kaldırırken aralarında olma

ihtimali var." Jerrik başını öfke ile salladı ve sonra derin bir nefes aldı. "Narron'un kalemini çaldın mı?" Sonea kaşlarını çattı. "Kasıtlı olarak hayır." Daha önce Sonea ile benzer konuşmalar yaşamış olan Rothen

gülümsedi. Ama şu an kelime oyunları için uygun bir zaman değildi. "Yani kalemi yanlışlıkla çalmış olabileceğini mi söylüyorsun?" diye sordu.

"Bir şeyi nasıl yanlışlıkla çalabilirsin?" diye bağırdı 211 Trudi Canavan Jerrik. "Çalmak kasıt içeren bir harekettir." Vorel hoşnutsuzluğunu belirten bir ses çıkardı. "Sonea eğer çalmadığını

belirtmezsen senin suçlu olduğuna karar vermek zorunda kalacağız." Sonea başını kaldırıp öğretmene baktı ve gözleri kısıldı. "Ne fark

edecek ki? Nasıl olsa kararınızı çoktan verdiniz. Benim söyleyebileceğim hiçbir şey bunu değiştiremez zaten."

Oda birkaç yürek atışı boyunca sessiz kaldı. Sonra Rothen, Vorel'in yüzünün aldığı rengi görünce öne çıkıp elini Sonea'nın omzuna koydu.

"Beni dışarıda bekle Sonea." Sonea odadan çıkıp kapıyı kapattı. "Şimdi ne yapmam lazım?" diye söylendi Jerrik. "Eğer masumsa neden

bize bu kaçamak cevapları veriyor?" Rothen diğer çırağa, Narron'a anlamlı bir şekilde baktı. Jerrik,

Rothen'in bakışlarını izledi ve sonra başı ile onayladı. "Sınıfına dönebilirsin, Narron."

Oğlan ayağa kalktı. "Kalemimi geri alabilir miyim efendim?" "Kesinlikle." Jerrik başı ile Vorel'e bir işaret verdi. Öğretmenin çırağa

verdiği pahalı görünümlü kalemi gören Rothen yüzünü buruşturdu. Herhalde çocuğun Lonca'ya kabul edilişini kutlamak için verilmiş bir hediyeydi.

Narron odayı terk ettiğinde Jerrik, Rothen'e beklenti ile baktı. "Nerede kalmıştınız Lord Rothen?"

Rothen ellerini arkasında birleştirdi. "Sonea'nın diğer çıraklar yüzünden çektiği sıkıntıdan haberdar mısın?"

Jerrik başını salladı. "Evet, haberdarım." "Bu sorun çıkaranların liderini biliyor musunuz?"

Page 125: Trudi Canavan - Çırak İlk Yıl

Akademi Müdürü'nün dudakları seğirdi. "Bu sözde hırsızlığı liderlerinin mi düzenlediğini söylüyorsun?"

212 Çırak - ilk Yıl "Sadece bu olasılığı göz ardı etmemeni öneriyorum." "Ama kanıta ihtiyacın var. Şu anki haliyle kayıp bir kalemi Sonea'nın

eşyaları arasında bulduk. Onu aldığını inkar etmeyi reddediyor ve Regin'i de kalemi oraya yerleştirmekle suçlamadı. Neye inanmalıyım?"

Rothen başını sallayarak onayladı. "Eminim Sonea kanıta sahip olmayı isterdi ama eğer birini suçlamıyorsa bu kanıtı olmadığı anlamına gelir. Bu durumda masumiyetini çürüten bir şey var mı?"

"Bu onun yapmadığını kanıtlamaz," dedi Vorel. "Ama benden onun davranışını açıklamam istendi, masumiyetini

kanıtlamam değil. Sadece onun karakterine kefil olabilirim onun kalemi çaldığına inanmıyorum."

Vorel hafif bir ses çıkardı fakat sessiz kaldı. Jerrik ikisine de dikkatle baktı ve sonra elini salladı. "Söylediklerinizi düşüneceğim. Teşekkür ederim. Gidebilirsiniz."

Sonea dışarıda bir duvara yaslanmış somurtkan bir şekilde botlarına bakıyordu. Vorel ona gözlerini kısarak baktı fakat yanından bir şey söylemeden geçti. Rothen, Sonea'nın yanına gidip duvara dayandı ve içini çekti.

"İyi gözükmüyor." "Biliyorum." Sesi boyun eğmiş çıkıyordu. "Regin'den hiç bahsetmedin mi?" "Nasıl yapabilirim ki?" Sonea başını kaldırıp Rothen'e baktı. "Elimde

kanıt olsa bile onu suçlayamam." "Neden o..." cevap bir anda Rothen'in zihninde çaktı. Lonca kuralları...

Suçlayan kişiye gerçek-okuma yapılmalıydı. Sonea bu riske giremezdi. Taşıdığı sır zamanından önce ortaya çıkabilirdi. Kendini rahatsız ve sinirli hisseden Rothen, yere doğru bakıp kaşlarını çatmaya başladı.

"Onlara inanıyor musun?" 213 Trudi Canavan Rothen, Sonea'ya baktı. "Tabi ki hayır." "En ufak bir şüphen bile yok mu?" "En ufak bir şüphem bile yok." "Belki de olmalı," dedi Sonea acı bir şekilde. "Herkes bunun olmasını

bekliyordu zaten. Ne söylediğim ya da ne yaptığım bir şey ifade etmiyor. Hiçbir şeyi değiştirmiyor. Daha önce yapmış olduğumu biliyorlar ve bir sebebim olsa da olmasa da tekrar yapacağımı düşünüyorlar."

"Sonea," dedi Rothen yumuşakça. "Söylediklerin ve yaptıkların bir şey ifade ediyor. Biliyorsun ki uzun bir süre önce ihtiyaçtan dolayı çalmış olman tekrar çalacağın anlamına gelmiyor. Eğer engelleyemediğin bir hırsızlık alışkanlığın olsaydı bunu çok uzun süre önce fark ederdik.

Page 126: Trudi Canavan - Çırak İlk Yıl

Kimsenin sana inanmayacağını düşünsen bile açık ve güçlü bir şekilde inkar etmelisin."

Sonea başı ile onayladı ama Rothen, kızın ikna olduğundan emin değildi.

Günortası gongu çalınca ikisi de başlarını kaldırdılar. Rothen kendini duvardan itti.

"Gel ve benimle yemek ye. Haftalardır beraber günortası yemeği yemedik."

Sonea vahşice gülümsedi. "Bir süre Yemek Sa-lonu'nda hoş karşılanacağımı düşünmüyorum zaten.

214 14. Bölüm Kötü Haberler Çıraklar birer birer Lord Elben'in masasının yanından geçiyor ve

masadan birer kavanoz alıyorlardı. Onlara katılırsa düşmanca bakışlar alacağını bilen Sonea bekledi. Regin'in masaya en son yaklaşan kişi olduğunu görünce morali iyice bozuldu. Regin bir an Sonea'ya bakıp masaya yaklaştı ve kalan son iki kavanozu eline aldı. Lord Elben, Regin iki kavanozu da incelerken kaşlarını çattı; fakat tam öğretmen bir şey söyleyecekken Regin kavanozlardan birini Sonea'ya doğru itti.

"Al." Bunu beklemeyen Sonea, kavanozu tutmak için atıldı ama

yakalayamadan kavanoz yere düşüp parçalandı. "Oh, özür dilerim." dedi Regin, cam parçalarından uzaklaşırken. "Ne

kadar da sakarım." Lord Elben uzun burnunun üzerinden önce Regin'e sonra Sonea'ya

baktı. "Regin git ve burayı temizlemesi için bir hizmetkar çağır. Sonea bu ders sadece izleyeceksin."

Sonea sırasına döndü, hiç şaşırmamıştı. Narron'un kalemini "çalması" çırakların hakkında düşündüklerinden fazlasını değiştirmişti. "Hırsızlık"tan önce Elben, Regin'e elindeki kavanozu Sonea'ya verip kendisine yeni bir tane almaya gitmesini söylerdi.

"Hırsızlık" öğretmenlerin ve çırakların şüphelendiği 215 Trudi Canavan şeyi doğrulamıştı sadece. Resmi cezası her akşam Çıraklar

Kütüphanesinde bir saat kitapları, raflarına kaldırarak düzenlemekti ve oldukça keyifli bir görevdi aslında. Yani Regin ortalıkta olup da sorun çıkarmadığı zamanlarda... Ceza geçen Dördüncügün bitmişti fakat hem çıraklar hem de öğretmenler hâlâ kendisine şüphe ve hor görme ile davranıyorlardı.

Çoğu zaman sınıfta görmezden geliniyordu. Ne zaman bir çırağa yaklaşsa ya da konuşsa soğuk bakışlarla karşılaşıyordu. Yemek Salonu'nda onlara katılmaya çalışmamıştı. Bunun yerine eskisi gibi günortası yemeğini yememeye ya da Rothen'le yemeye başlamıştı.

Page 127: Trudi Canavan - Çırak İlk Yıl

Her şey kötü yönde ilerlemiyordu tabi. Artık diğer çıraklardan çok daha güçlü olduğunu bildiğinden kendine daha fazla güveniyordu. Çıraklara tavsiye edildiği üzere sınıf etkinlikleri için gücünü korumak zorunda değildi, bu yüzden kendisini saldırı, fiziksel şakalar ve diğer maskaralıklardan korumak için sürekli güçlü bir kalkan ile geziyordu. Bu da, Regin ve çetesi onu sı kıştı rırlarsa onları rahatça itip geçebileceği anlamına geliyordu.

Odasının kapısı, penceresi ve kutusunu da yarattığı birer kalkanla koruyordu. Bütün gün ve gece boyunca büyü kullanmasına karşın hiç yorulmuş ya da tükenmiş hissetmiyordu. Hatta zorlu bir Savaş Becerileri dersinden sonra bile...

Ama yalnızdı... Önündeki boş sıraya bakıp içini çekti. Poril bir hafta önce kendini yaralamıştı, çalışırken ellerini yakmıştı. Onu özlüyordu, özellikle görünürde bir hırsız olduğu ispatlanmış olmasına rağmen bunu umursamadığı için.

"Lord Elben?" Sonea başını kaldırıp baktı. Kapıda yeşil cüppeli bir kadın duruyordu.

Kadın biraz yana çekilip kısa boylu bir 216 Çırak - ilk Yıl 217 çırağın sınıfa girmesine izin verdi. Sonea birden neşeyle doldu. "Poril'in derslere katılabilecek kadar iyileştiğine karar verdim. Hâlâ

ellerini çok kullanmamalı ama en azından dinleyebilir." Poril'in bakışları doğrudan Regin'e kaydı. Hemen başka bir yöne bakıp

Lord Elben'e eğilerek selam verdi ve sırasına geçti. Şifacı, öğretmene başı ile selam verip sınıftan çıktı.

Elben sınıfa dersi anlatırken Sonea'nın ilgisi zaman zaman arkadaşına kayıyordu. Poril dersle ilgilenmiyor gibi görünüyordu. Dimdik oturmuştu, ara sıra taze yaralar yüzünden kızarmış olan ellerine bakıyordu. Saatler sonra günortası gongu çaldığında, Poril diğer çıraklar çıkana kadar bekledi ve sonra ayağa kalkıp hızla sınıfı terk etti.

"Poril," Sonea arkasından seslendi. Hızla Elben'e baş eğip selam verdi ve birkaç adım sonra çocuğa yetişti.

"Hoş geldin, Poril." Poril kendisine bakınca gülümsedi. "Dersleri yakalamak için yardıma ihtiyacın var mı?"

"Hayır." Poril kaşlarını çatıp adımlarını hızlandırdı. "Poril?" Sonea uzanıp kolunu tuttu. "Sorun ne?" Poril, Sonea'ya baktı, sonra dönüp ileride yürüyen sınıfın kalanına

baktı. Regin grubun en arkasındaydı, omzunun üzerinden onlara bakıp Sonea'nın bütün teninde bir ürperti dolaşmasına sebep olacak şekilde gülümsedi.

Poril titredi. "Seninle konuşamam... Yapamam..." Elini çekip kurtardı. "Ama..." "Hayır, nolur beni yalnız bırak." Poril arkasını döndü ama Sonea tekrar

kolunu yakaladı ve sıkıca tuttu.

Page 128: Trudi Canavan - Çırak İlk Yıl

"Bana neler olduğunu anlatana kadar seni yalnız bırakmaya niyetim yok," dedi Sonea dişlerinin arasından.

Trudi Canavan Poril cevap vermeden önce biraz durakladı. "Regin." Sonea, Poril'in solgun yüzüne bakarken midesinin alev aldığını hisseti.

Poril hâlâ diğer çıraklara bakıyordu ve Sonea çocuğun daha fazla konuşmak istemediğini anladı. Sadece kendisinden uzak durmak istiyordu. "Sana ne söyledi?" diye ısrar etti.

Poril yutkundu. "Dedi ki artık seninle konuşamazmı-şım. Üzgünüm..." "Ve sen de söylediğini yapacak mısın?" Bu çıkışı adil değildi, biliyordu

ama öfke içini yakıyordu. "Neden ona gidip Tarali nehrinde boğulmasını söylemedin?"

Poril yaralı ellerini kaldırdı. "Söyledim." Sonea'nın öfkesi bile buz kesti. Poril'e bakakaldı. "Sana bunu o mu

yaptı?" Poril başını o kadar hafifi bir şekilde eğdi ki neredeyse Sonea fark

edemiyordu bile. Koridora doğru baktı; ama sınıf merdivenlere ulaşmış ve görüş alanından çoktan çıkmışlardı.

"Bu.... Neden kimseye söylemedin?" "Kanıtlayamam..." Bir gerçek-okuma ispatlayabilirdi. Poril'in de kendisi gibi saklaması

gereken bir sırrı mı vardı? Yoksa bir büyücünün zihnini okumasından bu kadar mı korkuyordu?

"Sırf arkadaşım olduğun için senin ellerini yakıp da bundan paçayı kurtaramaz," diye kükredi Sonea. "Eğer seni bir kez daha tehdit ederse bana söyle. Ben... ben..."

"Ne? Hiçbir şey yapamazsın Sonea." Poril'in yüzü kıpkırmızıydı. "Üzgünüm ama yapamam. Sadece yapamam..." Arkasını dönüp hızla uzaklaştı.

Başını iki yana sallayan Sonea koridorda ilerlemeye başladı. Merdivenlerden yavaşça aşağı indi. Alt kata indiğinde hafif ve devamlı bir gürültü duydu. Koridordan Büyük Salon'a doğru bakınca şaşkınlıkla gözlerini kırptı.

218 Çırak - İlk Yıl Salon büyücülerle doluydu. İkişerli ya da daha büyük gruplar halinde

durup sohbet ediyorlardı. Sonea olduğu yerde kaldı, neden bu kadar çok büyücünün bir araya geldiğini merak ediyordu. Ziyaret günü değildi, yani başka bir sebebi olmalıydı.

"Senin yerinde olsaydım dikkat çekmemeye çalışırdım," dedi bir ses kulağının yanından.

Geri çekilerek dönüp Regin'e dik dik baktı. "Bir taneyi unuttuklarına karar verebilirler," dedi, gözleri neşe ile

parlıyordu.

Page 129: Trudi Canavan - Çırak İlk Yıl

Sonea bir adım geri çekildi. Kafası karışmıştı fakat Regin'in neden bahsettiğini öğrenmek istemiyordu. Sonea'nın anlamadığını görünce Regin'in gözleri zevkle parıldadı ve biraz daha yaklaştı.

"Anlamadın, değil mi?" Sırıtması iğrençti. "Unuttun mu? Bugün senin gibi bir varoş çöplüğü için yılın en neşeli günü. Arınma günü..."

Kavrayış bir bıçak gibi saplandı Sonea'ya. Arınma... Otuz yıldan uzun bir süre önceki ilk Arınma'dan beri her yıl Kral, Muhafızlarını ve Lonca'yı, sokakları "serseriler ve ahlaksızlardan" temizlemek için gönderiyordu. Amaç sokakları hırsızlardan arındırıp daha güvenli yapmaktı, en azından Kral öyle söylüyordu. Aslında Hırsızlar olaydan pek rahatsızlık duymuyorlardı, şehre girip çıkmak için kendi yolları vardı. Sadece fakir, evsiz kişiler varoşlara sürülüyorlardı. Ve geçen sene olduğu gibi "aşırı kalabalık ve güvensiz" konaklama evlerinde oda kiralayan kendi ailesi gibi insanlar... O gün o kadar öfkeliydi ki büyücülere taş atan gençlerden oluşan bir gruba katılmıştı ve güçleri ilk kez orda ortaya çıkmıştı.

Regin zevkle güldü, içinde kabaran öfkeyi fark eden Sonea kendini dönüp yürümeye zorladı. Regin yolunu kesmek için bir adım attı. Yüzü zafer ve zalim bir tatmin

Trudi Canavan hissiyle çarpılmıştı. Sonea ,çıraklar Arınma'ya katılmadığı için kendini

şanslı saydı. Sonra geleceği düşünüp ürperdi. Açıkça görülüyordu ki Regin, güçlerini zavallı dilenciler ya da fakir insanları şehirden sürmek için kullanmayı sabırsızlıkla bekliyordu.

"Hemen gidiyor musun?" dedi Regin, başı ile salonu işaret ederek. "Gardiyanına ne kadar eğlendiğini sormak istemiyor musun?"

Rothen? O yapmaz... belli ki kendisini yemlemeye çalışıyordu, Sonea arkasını döndü. Çevredeki yüzlere bakınca yakındaki gruplardan biri içinde tanıdık bir yüz gördü. Rothen...

Bir anda buz kesti. Arınma hakkında neler hissettiğini bildiği halde nasıl olur da katılırdı? Ama KraPın emirlerine karşı gelemezdi...

Evet, gelebilirdi! Bütün büyücüler gitmiyor. Reddedip yerine başkasının gitmesini sağlayabilirdi!

Sanki bakışlarını hissetmiş gibi Rothen başını kaldırdı ve göz göze geldiler. Rothen'in bakışları Regin'e kaydı ve kaşlarını çattı.

Regin kıkırdamaya başladı. Bir anda Sonea'nın tek istediği şey buradan çekip gitmek olmuştu. Dönüp Regin'in yanından geçti ve Akademi'den çıktı. Regin peşindeydi, Büyücüler Makamı'na kadar yol boyunca dalga geçip durdu. Büyücüler Makamı önünde dalga geçmeyi kesip Sonea'nın tek başına içeri girmesine izin verdi. Rothen'in odasına girdiğinde içerisini boş bulunca rahatladı. Şu anda öfkesini ondan çıkarma riski olduğu için Tania ile karşılaşmak istemiyordu.

Kısa bir süre sonra kapı açıldığında içeride ileri geri yürüyordu. "Sonea." Rothen'in yüzünde özür dileyen bir ifade vardı. 220 - Çırak - ilk Yıl

Page 130: Trudi Canavan - Çırak İlk Yıl

Sonea cevap vermedi ama pencerenin önünde durup dışarıya bakmaya başladı.

"Üzgünüm, bunun sana ihanet gibi geldiğini biliyorum," dedi Rothen. "Sana katılacağımı söylemek istedim. Ama hep erteledim ve bugün çağırılacağımızı bu sabaha kadar bilmiyordum."

"Gitmek zorunda değildin," dedi Sonea. Sesi sanki bir yabancıya aitti, öfkeyle kararmıştı.

"Mecburdum," dedi Rothen. "Hayır değildin. Senin yerine başkası gidebilirdi." "Doğru," diye onayladı Rothen. "Ama işte bu yüzden gitmek

zorundaydım." Biraz daha yaklaştı, sesi alçak ve nazikti. "Sonea, orada olmak zorundayım veya bir hata yapılmaması için elimden geleni yapmak zorundayım. Eğer gitmeseydim ve bir şey olsaydı..." Rothen içini çekti. "Bu sefer herkes diken üzerindeydi. Anlaması zor ama geçen sene olanlar yüzünden Loncamın kendine güveni sarsıldı. Bu hata yapma korkusu yüzünden de olsa," kıkırdadı, "Başka bir büyü yapabilen varoşlu yüzünden de olsa fark etmezdi. Birinin Lonca'ya göz kulak olması lazım."

Sonea yere doğru baktı. Kulağa mantıklı geliyordu. Öfkesinin solduğunu hissetti. İçini çekerek Rothen'e baktı ve başıyla onayladı. Rothen umutlu bir şekilde gülümsedi.

"Beni affettin mi?" "Sanırım," dedi Sonea istemeyerek. Masaya baktığında Tania'nın

savory ekmekleri ve diğer soğuk yemeklerden oluşan bir sofra hazırlamış olduğunu fark etti. Açıkça, birinin gelip de bu yemekleri yiyeceğinden emin olmayan birinin hazırladığı bir sofraydı.

"Gel, yemek yiyelim," dedi Rothen. Daveti kabul eden Sonea bir sandalyeye oturdu. 221 Truüi Canavan *** Lonca arabası iki katlı, gösterişsiz binanın önünde durdu. Lorlen

araçtan indi ve sokaktan geçen insanların meraklı ve ürkmüş bakışlarını görmezden geldi. İlk Şehir Muhafız Evimin girişine doğru ilerledi ve bir hizmetkar kapıyı açınca içeri girdi.

Oda zevkli fakat pahalı olmayan eşyalarla döşenmişti. Odanın çeşitli bölgelerinde rahat görünümlü koltuklardan gruplar oluşturulmuştu. Burası Lorlen'e Gece Odası'nı hatırlatıyordu. Salonun bir yanındaki koridor binanın geri kalanına ulaşmayı sağlıyordu.

"Yönetici." Lorlen sese doğru döndüğünde Deril'in oğlunun koltuklardan birinden

kalkmakta olduğunu gördü. "Yüzbaşı Barran. Yeni rütbenizi tebrik ederim." Genç adam gülümsedi. "Teşekkür ederim Yönetici." Eliyle koridoru

gösterdi. "Buyurun ofisime geçelim. Size son gelişmeleri anlatayım." Barran, Lorlen'i koridorun sonlarında yer alan bir kapıya götürdü.

Kapının arkasındaki oda küçük fakat konforluydu. Bir duvar raflarla

Page 131: Trudi Canavan - Çırak İlk Yıl

doluydu ve ortadaki bir masa, alanı tam olarak ikiye bölüyordu. Baran koltukları gösterdi ve Lorlen oturunca o da karşısına geçip oturdu.

"Baban, hakkında konuştuğumuz kadınla ilgili fikrini değiştirdiğini söyledi," diye hemen konuya girdi Lorlen. "Artık onun da bir cinayet olduğunu düşünüyormuşsun."

"Evet," diye yanıtladı Barran. "Buna benzer birkaç intihar daha oldu. Her vakada silah kayıptı ve içeri birinin girdiğini gösteren kanıtlar vardı. Her kurbanın yarasında el veya parmak izleri vardı. Tesadüf olmak için fazla garip." Bir an durakladı. "Bu intiharlar, yaklaşık bir ay önce törensel cinayetler sona erdiğinde başladı. Sanki

222 Çırak - ilk Yıl katil ilgi çektiğini fark etti de yöntemini değiştirdi. Bu sayede bu

olayların intihar olarak görülüp kurcalanmamasını umuyordu." Lorlen başıyla onayladı. "Veya belki de yeni bir katil var." "Belki de." Barran bir an durakladı. "Bir şey daha var, belki bu konuyla

ilgili değildir ama. Selefime daha önce böyle garip vakalar ile karşılaşıp karşılaşmadığını sordum. Bana son dört, beş yıldır seri cinayetlerin işlenmeye başlayıp sonra kesildiğini söyledi." Barran gülümsemeye başladı. "Bunun, şehirlerde yaşamaya karşılık ödediğimiz bir bedel olduğunu söyledi."

Lorlen'in omurgasından aşağı bir ürperti yayıldı. Akkarin yolculuğundan beş yıl önce dönmüştü. "Daha önceleri böyle olaylar olmaz mıymış?"

"Sanmıyorum. Eğer olsaydı bana söylerdi." "Yani cinayetler aynı mı?" "Sadece bir süreliğine aynı tipte cinayetler işleniyor, sonra cinayetlerin

tipi değişiyormuş. Selefim önceleri Hırsızlar'dan birinin rakip bir grubu hedef aldığını zannetmiş. Kurbanlarını belli bir şekilde işaretleyip böylece rakiplerine bir mesaj bırakıyor olabilirlerdi. Ama kurbanların ne birbirileryle ne de Hırsızlarla bir ilgileri varmış.

"Sonra belli bir türde cinayetler işleyerek ününü yaymaya çalışan bir suikastçıdan şüphelenmiş. Kurbanların bazılarının ciddi borçları ya da suikasta kurban gitmek için sebepleri varmış. Selefim tıpkı benim şimdi bulamadığım gibi, o zamanlarda da cinayetler için bir Sebep ya da bağlantı bulamamış."

"Basit bir hırsızlık bile yok mu?" Barran başını iki yana salladı. "Kurbanlardan bir iki ianesi soyulmuş

ama çoğu değil." 223 Trudi Canavan "Tanıklar?" "Zaman zaman... Tarifleri değişiyor. Ama bir tek ayrıntı aynı yine de."

Barran'ın gözleri parladı. "Katil üzerinde büyük, kırmızı bir mücevher olan bir yüzük takıyormuş."

"Gerçekten mi?" Lorlen kaşlarını çattı. Akkarin'in yüzük taktığını görmüş müydü hiç? Hayır. Akkarin asla takı takmazdı. Tabi bu, kimsenin

Page 132: Trudi Canavan - Çırak İlk Yıl

onu görmediği zamanlarda parmağına bir yüzük geç iremeyeceği anlamına gelmiyordu. Ama neden böyle bir şey yapsındı ki?

Lorlen içini çekip başını salladı. "Kurbanların büyü ile öldürüldüğüne dair bir iz var mı?"

Barran gülümsedi. "Babam bunu çok heyecan verici bulurdu ama böyle bir iz yok. Cinayetlerin bazılarında tuhaf bir şeyler var ama vuruş yanıkları veya açıklama getirebildiğimiz bir şey yok."

Tabi ki kara büyü ile işlenen bir cinayette Barran'ın. tanıyacağı bir iz olmazdı. Lorlen herhangi bir büyücünün bile böyle izleri tanıyabileceğinden şüpheliydi. Ama yine de öğrenebildiği kadar ayrıntıyı öğrenmeliydi.

"Bana başka ne söyleyebilirsin?" "Her cinayetin ayrıntılarını istiyor musun?" "Evet." Barran rafları işaret etti. "Garip, seri cinayetlerle ilgili bütün kayıtları

buraya getirttim. Okunacak çok şey var." Lorlen raflara hayal kırıklığı ile baktı. O kadar çoktular ki... "En son dönemde olanlara bakalım o zaman." Barran onaylayarak duvara doğru ilerledi ve raftan kalın bir dosya aldı. "Lonca'nın böyle olaylarla ilgilendiğini bilmek güzel," dedi. Lorlen gülümsedi. "İlgim daha çok kişisel; ama 224 Çırak - İlk Yıl Lonca'nın yapabileceği bir şey varsa söyle yeter. Bunun dışında

araştırmanın bu iş için en uygun kişi tarafından yürütüldüğü konusunda şüphem yok."

Barran hafifçe gülümsedi. "Umarım Yönetici... Umarım gerçekten öyledir."

*** Arena'nın eğimli kalkanının üzerinde gri butlular yavaşça Kuzey

Bölgesi'ne doğru yuvarlanıyordu. Rüzgar bahçedeki ağaçların dallarını yakalıyor ve ileri geri savuruyordu. Soğuk mevsimimin gelişiyle ağaçlar kararmaya başlamıştı ama henüz dökülmemiş olan kimi yapraklar hâlâ parlak sarı ve kırmızıydı.

Arena'nın içinde hava sakindi. Kalkan içeriyi rüzgardan koruyordu fakat soğuktan koruyamıyordu. Sonea kollarını kendi etrafında sarıp, içine giydiği yün giysileri vücuduna daha da yaklaştırma isteğini bastırdı. Lord Vorel onlara bütün kalkanlarını hatta sıcak için oluşturdukları kalkanları bile indirmelerini emretmişti.

"Büyünün şu yasalarını unutmayın," diye anlatmaya başladı. "Bir; saldırı altındaki bir kalkanı yerinde tutmak

0 kalkana yapılan saldırıdan daha fazla güç gerektirir. İki; bir vuruşun yolunu eğimli olması veya bir vuruş ilerlemekteyken yönünün değiştirilmesi düz bir vuruş yolundan daha fazla çaba gerektirir. Üç; ışık ve ısı güçlen daha hızlı hareket ederler, yani bir güçvuruşu bir r.ıvuruşundan daha fazla çaba gerektirir."

Page 133: Trudi Canavan - Çırak İlk Yıl

lord Vorel sınıfın karşısına geçip ellerini beline ko-\.uak dikildi. Sonea'ya baktı.

'Vuruşlar kolaydır. Büyücülerin zaman zaman aşırıya 1 ıı malarının sebebi budur. Ve yine aynı sebepten 'II an, bir

Savaşçı'nın en önemli becerisidir ve çıraklar 225 Trudi Canavan zamanlarının çoğunun bunu çalışarak geçirirler. Arena kurallarını

biliyorsunuz. Dış kalkanınız düştüğünde savaşı kaybedersiniz. Bundan başka kanıta ihtiyacımız yok."

Sonea ürperdi ve bunun soğuk yüzünden olmadığını biliyordu. Çırakların birbiri ile savaşacağı ilk ders olacaktı. Vorel'in yaptığı bütün uyarılar aklından geçti. Diğer çırakların yüzlerine baktı.

Çoğu heyecanlı ve yüzleri kızarmış görünüyordu ama Poril'in yüzü kar gibi beyazdı. Poril ve kendisi sınıf alıştırmalarının çoğunda' eşleştiğinden Lord Vorel de büyük ihtimalle onları birbiri ile savaştırırdı. Arkadaşına karşı daha dikkatli ve nazik olmaya karar verdi.

"Başlangıçta güçlerinize göre eşleştirileceksiniz." Dedi Vorel. "Regin, sen Sonea ile savaşacaksın. Benon sen Yalend ile savaşacaksın. Narron, Trassia ile savaşacak. Hal, Seno ve Poril ise sırayla savaşacak."

Sonea kanının buz kestiğini hissetti. Beni Regin ile eşleştirdi! Ama mantıklıydı. Sınıftaki en güçlü iki çırak onlardı. Birden keşke

bunun olabileceğini fark edip daha zayıf gözükseydim diye düşündü. Hayır, böyle düşünmemeliyim. Vorel onlara defalarca bir büyücü

kaybedeceğini düşünürse savaşın çoktan kaybedilmiş olacağını söylemişti. Regin'i yeneceğim, dedi kendine. Ben daha güçlüyüm. Bu, Poril'in yaraları için alacağım intikam olacak.

Lord Vorel kendisini çağırıp Regin'in yanında durmasını istediğinde bu kararlılığı korumak o kadar da kolay değildi. Vorel bir elini Sonea'nın omzuna koydu ve Sonea, Vorel'in büyüsünün bir iç kalkan yaratırken kendisini sardığını hissetti. İkinci bir Savaşçı, Lord Makin de Regin'e bir kalkan oluşturdu.

226 Çırak - ilk Yıl "Geri kalanınız dışarı çıkın." dedi Lord Vorel. Çıraklar itaatkar bir

şekilde geçide sıralandığında Sonea kendini Regin'in bakışlarına karşılık vermeye zorladı. Regin'in gözleri parlıyordu ve dudaklarının uçları sinsi bir gülümsemeyle yukarı kıvrılmıştı.

"Şimdi," dedi Vorel, çıraklar Arena'nın dışındaki merdivenlere oturunca."Yerlerinizi alın."

Zorlukla yutkunan Sonea, Arena'nın bir ucuna gitti. Regin rahat bir şekilde diğer uca doğru yürüdü ve Sonea'ya döndü. Vorel ve Makin kenarlara doğru çekildiler ve Sonea onların kendi etraflarında kalkan oluşturduğunu hissetti. Kalbi hızla atıyordu.

Vorel önce Sonea'ya sonra Regin'e baktı ve küçük bir işaret yaptı. "Başlayın."

Page 134: Trudi Canavan - Çırak İlk Yıl

Sonea güçlü bir kalkan oluşturup kendini hazırladı; ama beklediği saldırı salvosu gelmedi. Regin ağırlığını bir ayağına vermiş kollarını birleştirmiş duruyordu. Bekliyordu.

Sonea gözlerini kıstı. İlk saldırıda belirli bir şeyler olurdu ve savaşılan kişinin karakterini ortaya koyardı. Daha dikkatli bakınca Regin'in henüz bir kalkan bile yaratmamış olduğunu fark etti. Regin ağırlığını bir ayağından diğerine geçirdi, parmakları ile kolunda ritm tutmaya başladı, bir ayağını yere vuruyor ve öğretmene soru soran gözlerle bakıyordu.

Sonea bir an Lord Vorel'e bakma riskine girdi. Savaşçı dikkatle izliyordu, anlaşılan savaşın henüz başlamamış olması onu hiç şaşırtmamıştı.

Regin, Arena'nın dışındaki çırakların bile duyabileceği kadar yüksek sesle içini çekti. Sonra da esnedi. Sonea gülümseme isteğini bastırdı. Bu bir büyü savaşı değildi, bu kimin önce sabrını yitireceği üzerine bir sa-

227 Trudi Canavan vaştı. Ellerini kalçalarına yerleştirdi ve sonra artık ilgisini Regin üzerinde

tutmak zorunda olmadığı için diğer çıraklara bir göz attı. Bazıları dikkatle izliyordu, bazıları ise şaşırmış ve sıkılmıştı. Tekrar öğretmene baktı. Lord Vore,l bakışlarına soğuk bir şekilde karşılık verdi.

Belki de Regin'i önce saldırması için kandırabilirdi. Belki de kalkanımı indirirsem...

Dikkatle koruyucu dış kalkanının inmesine izin verdi. Kalkanı iner inmez bütün dünya alevlerle kaplandı sanki. Acele ile oluşturduğu kalkan saldırılara sadece birkaç saniye dayanabildi ve sonra dalgalanıp yok oldu. Regin'in büyüsünün Vorel'in iç kalkanı ile buluştuğu noktalarda teninde ısıyı hissetmeye başladı.

"Durun!" Saldırılar Sonea'nın görüş alanında karanlık noktalar bırakarak durdu.

Lord Vorel, Arena'nın merkezine doğru yürürken Sonea gözlerini kırpıştırıyordu.

"Kazanan, Regin," diye ilan etti. Diğer çıraklardan zayıf bir tezahürat geldi. Sonea, Regin zarifçe eğilip selam verirken yüzünün yanmaya başladığını hissetti.

"Sonea." Lord Vorel ona dönmüştü. "Eğer kalkanını hemen geri kaldıracak beceriye sahip değilsen kalkanını indirmen akıllıca olmaz. İleride bu stratejiyi tekrar kullanmayı düşüneceksen savunman üzerine daha fazla çalışmanı tavsiye ederim. Çıkabilirsiniz; Şimdi Benon ve Yalend savaşacaklar."

Sonea eğilerek selam verdi ve yapabildiği kadar hızla geçide doğru ilerledi. Regin'in Savaşçı Becerileri'ni seçtiği gayet açıktı ve Sonea, Hal'in Regin'in özel dersler aldığı hakkında bir şeyler söylediğini duymuştu. Sonea'nın Savaşçı olmak gibi bir isteği olmadığı ve özel derlei almadığı için bu konuda Regin'in kendisinden

22»

Page 135: Trudi Canavan - Çırak İlk Yıl

Çırak - ilk Yıl hep daha iyi olacağı belliydi. Vorel ilk başta güçlerine göre eşleştirildiklerini söylemişti. Eğer

eşleştirmeler yetenek ve becerilerle göre değiştirilirse ve Sonea, Regin'den daha az becerili olduğunu gösterdiyse Vorel kendisini başka bir çırakla eş-leştirebilirdi.

Bu iki seçeneği olduğu anlamına geliyordu; ya iyi çalışıp tekrar Regin ile eşleşmesi veya ondan kaçınmak için başarısız olmayı sürdürmesi...

İçini çeken Sonea merdivenleri hantalca çıkıp Arena'yı çevreleyen basmaklarda oturan diğer çıraklara katıldı. İki durumda da utanç verici birçok yenilgi daha alacak demekti. Sonea, Çıraklar Makamı'nın yakınında bulunan ve top benzeri bir yapıya sahip olan Kubbe'yi özlemle düşünmeye başladı. Arena inşa edilmeden önce çıraklar orada eğitiliyorlardı. Kubbe'yi çevreleyen kalın duvarlar dışarıdan geçenleri içerideki çırakların yanlış yönlendirdikleri vuruşlardan koruyordu. Daha da önemlisi bu tür savaşlarda savaşanlar ve öğretmenler dışındaki kişilerin izlemesini engelliyordu. Havasız ve bunaltıcı bir alan olsa da, en azından mahrem bir yerdi.

Benon ve Yalend'in savaşını izleyen Sonea çabucak sıkıldı. Bu derslerin bütün o kuraları ile büyücüleri gerçek bir savaşa nasıl olup da hazırlayacağını anlayamı-yordu. Hayır, bu Savaşçılar sadece büyülerini Şifa gibi daha yararlı bir alana yönlendirebilecekken bütün hayatlarını tehlikeli bir oyun oynamakla geçiriyorlardı.

Sonea başını iki yana salladı. Bir disiplini seçme zamanı geldiğinde kırmızı cüppeyi seçmeyeceğini biliyordu...

229 15. Bölüm Sürpriz Bir Saldın Sonea sınıfa girer girmez bir farklılık olduğunu sezdi, sanki havada

farklı bir tür büyü dolaşmaktaydı. Bir an kapıda kararsız kaldı, Regin'in çetesini atlatmış olmanın getirdiği rahatlama hissi uçuverdi.

Lord Kiano başını kaldırıp Sonea'ya baktı, bakışlarında sanki Sonea gelip, olan her ne ise böldüğü için bir memnunluk vardı.

"Bugün ders olmayacak Sonea." Sonea öğretmene şaşkınlıkla baktı. "Ders olmayacak mı lordum?" Kiano bir an duraksadı. Bir tıslama Sonea'nın ilgisini sınıfın ortasına

çekti. Sadece dört çırak vardı. Benon başını ellerinin arasına almıştı. Trassia ve Narron sıralarını onun yanına çekmişlerdi. Regin arkalarında sessizce oturuyordu, gözleri ilk defa donuk ve ifadesiz bakıyordu. Trassia, Sonea'ya suçlar gibi bakıyordu.

"Bir çırak öldü," diye açıkladı Kiano. "Shem." Sonea kaşlarını çattı ve yaz sınıfından güçleri kendisinde garip hisler

yaratmış olan çocuğu anımsadı. Öldü mü? Aklında bir sürü soru uçuşmaya başladı. Nasıl? Ne zaman?

Page 136: Trudi Canavan - Çırak İlk Yıl

"Oh, çek git buradan," diye kükredi Trassia. Kızın bu çıkışına şaşıran Sonea dönüp kıza baktı.

"O Benon'un kuzeniydi," dedi Kiano alçak sesle. 231 Trudi Canavan Trassia da kendisine bakıyordu. Sonea yavaş yavaş durumu anlamaya

başlıyordu. Neden ders yapılmayacağını sorarak Lord Kiano'nun Benon'un önünde Shern'in ölümünden bahsetmesine sebep olmuştu. Sonea yüzünün yandığını hissetti. Narron kendisine bakıp kaşlarını çattığında sınıftan çıktı ve koşmaya başladı.

Öfkelenmeye başlayıp koşmayı bıraktığında aslında ancak beş önadım koşmuştu. Shern'in öldüğünü ya da Benon'un onun kuzeni olduğunu nereden bilebilirdi? Derslerin neden yapılmayacağını sormak gayet mantıklı bir hareketti.

Değil miydi? Tekrar aklına Shern geldi. Bir şeyler hissedip hissetmediğini

düşündüğünde sadece hafif bir üzüntü hissettiğini fark etti. Shern hiç kendisiyle konuşmamıştı veya başka birisiyle. Aslında Akademi'de olduğu birkaç hafta boyunca bütün sınıf onu görmezden gelmişti.

Merdivenlere ulaştığında Rothen'in yukarıya doğru gelmekte olduğunu gördü ve büyük bir rahatlama hissetti.

"İşte buradasın," dedi Rothen. "Duydun mu?" "Dersler iptal edildi." "Evet." diye başıyla onayladı Rothen. "Bu olduğunda her zaman yapılır.

Seni odanda aradım önce ama orada değildin. Gel, sıcak bir şeyler içelim."

Sonea, Rothen'in yanında yürürken sessiz kaldı. Sadece birkaç hafta burada zaman geçirmiş bir öğrencinin ölümü yüzünden Lonca'nın Akademi'yi kapatması olağanüstü gözüküyordu. Ama kendisi dışındaki bütün çıraklar Evlerden olduğuna göre, mutlaka büyücüler ve çıraklar arasında akrabaları olmalıydı.

"Shern senin ilk sınıfındaydı, değil mi?" diye sordu Rothen dairesinin konuk odasına girdiklerinde.

232 Çırak - İlk Yıl "Evet." Sonea bir an duraksadı. "Ona ne olduğunu sorabilir miyim?" "Elbette," dedi Rothen bir masadan bir çaydanlık ve iki fincan alırken.

Bir dolaptan da iki kavanoz getirdi. "Sana bir büyücü ölürken Kontrol'ünü yitirdiği için olanları anlattığımı anımsıyor musun?"

"Kullanılmamış gücü açığa çıkar ve vücudu tüketip yok eder." Rothen başıyla onayladı. "Shem büyüsünün Kontrol'ünü kaybetti." Sonea omurgası boyunca bir ürpertinin yayıldığını hissetti. "Ama İkinci

Seviye'yi geçmişti." "Evet ama yeterince iyi veya tam olarak geçmemişti. Zihni asla

yeterince kararlı olmadı." Rothen başını iki yana salladı. "Böyle bir durum nadiren olur ama yine de kimi zaman olur. Büyü potansiyeli olan çocuklar bulunduğunda aynı zamanda çeşitli sorunlar için de test

Page 137: Trudi Canavan - Çırak İlk Yıl

edilirler. Bazen büyüyü Kontrol etmek için yeterli zihinsel güce veya kararlılığa sahip olamayabiliyorlar.

"Maalesef bazı insanlarda zihinsel kararsızlık, yetiş-kinleştiklerinde ortaya çıkabiliyor," diye devam etti Rothen, "Veya büyüleri uyandırıldığında. Ama o zaman artık çok geç oluyor. Eninde sonunda onlara öğretilen Kontrol'ü kaybediyorlar ve bu genellikle ilk yıllarında oluyor. Shern karasızlık işaretlerini haftalar önce göstermeye başlamıştı. Lonca onu, bu durumdaki çıraklar için şehirden uzakta yaptırmış olduğumuz bir binaya götürmüştü. Onları mutlu ve sakin tutmaya çalışırız ve bu problem üzerine çalışan Şifacılar tarafından tedavi edilirler. Fakat henüz bir tedavi geliştirebilen olmadı ve güçlerine koyulan bir bağlama da uzun süre etkili olmuyor."

Sonea ürperdi. "Onu ilk gördüğümde varlığının bir 233 Trudi Canavan garip olduğunu düşünmüştüm." Rothen kaşlarını çattı. "Dengesizliği bu kadar erken mi fark ettin?

Kimse fark edememişti. Bunu hemen..." "Hayır!" Kalbi bir an tekledi. Eğer Rothen herhangi birine Shern ile ilgili

bir sorunu sezdiğini söylerse diğer çırakların onu suçlamak için yeni bir sebepleri daha olacaktı. "Lütfen yapma."

Rothen, Sonea'ya ciddi gözlerle baktı. "Kimse bu konuda bir şey söylemediğin için sana kötü gözle bakmayacak. Hissettiğin şeyin ne olduğunu anlaman mümkün değildi."

Sonea, Rothen'e bakmaya devam etti ve sonunda Rothen içini çekti. "Pekala. Sanırım artık bir önemi yok." Ellerini çaydanlığın etrafına koydu ve çaydanlıktan buharlar yükselmeye başladı. "Nasıl hissediyorsun?"

Sonea omzunu silkti. "Onu pek tanımazdım." Sonra Rothen'e sınıfa girdiğinde olanları anlattı. "Sanki hepsi benim suçummuş gibi."

Rothen kendine demlenmiş sumiden bir fincan hazırlarken kaşlarını çattı. "Büyük ihtimalle kötü bir zamanda geldiğin için sana patlamışlardır. Söylediklerini umursama. Yarın unutulmuş olur."

"Peki bugün ne yapacağım?" dedi yüksek sesle. Rothen bir yudum sumi içmek için duraksadı ve sonra gülümsedi.

"Dorrien'in ziyareti için bir iki plan yaparız diye düşünmüştüm." Anyi'nin kaptanı, Dannyl, Vin adalarına mı gittiklerini sorduğunda

oldukça mutlu olmuştu. Dannyl ilk başta kaptanın ülkesine döndüğü için mutlu olduğunu sanmıştı ama Dannyl ve Tayend'in kendi kamarasını

234 Çırak - ilk Yıl alması için ısrar ettiğinde şüphelenmişti. Vindo denizcileri hakkında

bildiklerine göre, kaptanın kendi kamarasını çağırması için yurt özlemi ya da Lonca'ya duyulan saygıdan fazlası olmalıydı.

Yola çıktıklarından sonraki günün akşamı Dannyl, kaptanın sevincinin gerçek sebebini öğrenmişti.

Page 138: Trudi Canavan - Çırak İlk Yıl

"Kiko Kasabası'na giden gemilerin çoğu önce Capia'ya gider," demişti kaptan, onlara genel yemek sırasında. "Böyle daha hızlı."

"Neden doğrudan Kiko Kasabası'na seyretmiyorlar?" diye sormuştu Tayend.

"Vin'in yukarı adalarında kötü adamlar yaşar."diye somurtmuştu kaptan. "Gemileri soyar, mürettebat öldürürler. Tehlikeli adamlar."

"Oh," Tayend, Dannyl'e bakmıştı. "Ve biz de bu adaların arasından mı seyredeceğiz?"

"Tehlike yok bu sefer." Kaptan, Dannyl'e gülümse-mişti. "Gemide büyücü var. Lonca flaması gösterecek. Bizi soymaya cesaret edemez onlar."

Bu sohbeti hatırlayan Dannyl kendi kendine gülümsedi. Tüccarların gemilerinde büyücü olmasa dahi Lonca Hamasi çekerek, bu rotada gitme riskine girdiklerinden şüpheleniyordu. Korsanlar da bu numarayı biliyor < (imalıydılar. Bir yerlerde gerçek veya sahte bir cüppenin idece flamanın yeterli olmadığı durumlar için saklandığını öğrense hiç şaşırmazdı.

I onmar'dan ayrıldığı için çok mutluydu. Yaşlılar I ı ınseyi'nin anlaşması, bir aydan uzun süren gürültü pa-lıılı ve tartışmalar sonucunda mümkün olmuştu. Vin'de yerine getirmesi gereken görevler küçük şeyler olsa da Onların da göründüklerinden daha zorlu olmasından endişe ediyordu.

II ınmar ile aralarındaki mesafe artmaya ve mürettebat 235 Trudi Canavan gittikçe daha gergin ve dikkatli olmaya başladığında Dannyl, korsan

tehlikesinin gerçek olduğunu fark etti. Çevreden duydukları ve Tayend'in çevirdiği konuşmalara göre korsanlarla karşılaşmaları bir olasılık değil, aksine kaçınılmaz bir durumdu. Bu adamların, hayatta kalma şanslarının kendisinin varlığına bağlı olduğuna inanmaları oldukça endişe vericiydi.

Diğer bir dar yatakta yatan Tayend'e baktı. Alim solgun ve zayıftı. Deniz tutması nöbetlerinin sağlığı üzerindeki etkileri görülebiliyordu. Alim, zayıflığına ve açıkça görülen rahatsızlığına rağmen hâlâ Dannyl'in kendisini iyileştirmesine izin vermiyordu.

Yolculukları şimdiye dek, Tayend'in umduğu gibi, güzel bir macera şeklinde geçmişti. Dannyl, alimin Lonmar'dan ayrıldıkları için rahatlamış olduğunun farkındaydı. Kiko Kasabası'na vardıklarında bir iki haftayı dinlenmeye ayırmaları gerektiğine karar verdi. Vindolular sıcaklıkları ve misafirperverlikleri ile bilinirdi. Lonmar'ın boğucu sıcağı ve garipliklerinin etkilerini üzerlerinden atmayı ve Tayend'in yolculuk için güç ve isteğine tekrar kavuşmasını umuyordu.

İki yandaki küçük pencerelerden dışarısı çok az da olsa görülebiliyordu. Gökyüzü bulutsuz ve akşama özgü koyu mavi renkte idi. Dannyl pencerelerden birine yaklaşınca ufukta adaların gölgelerini görebiliyordu. Ve iki büyük gemiyi...

Bir esneme duyunca Tayend'e doğru döndü. Alim oturmuş geriniyordu.

Page 139: Trudi Canavan - Çırak İlk Yıl

"Nasıl hissediyorsun?" diye sordu Dannyl. "Daha iyi. Dışarısı nasıl?" "Görünüşe göre oldukça güzel." Gemiler Anyi'den daha küçüktü. Suyu

yararak ilerliyor, hızla yaklaşıyorlardı. "Sanırım akşam yemeğinden önce misafirlerimiz

236 Çırak - ilk Yıl 237 olacak." Tayen kamaranın duvarına yaslanarak Dannyl'in yanına geldi ve

pencereden dışarı baktı. "Korsanlar mı?" Kapıya yaklaşan telaşlı bir ayak sesi duydular. Ardından kapı hızla

çalındı. "Onları gördüm." diye seslendi Dannyl. Tayned, Dannyl'in omzuna vurdu. "Kahraman olma vakti büyücü

dostum." Dannyl kapıyı açıp koridora çıkmadan önce Tayend'e sert bir şekilde

baktı. Tahminen en fazla on dördünde olan bir çocuk, denizcilerin en genci, Dannyl'i sert bir baş işareti ile çağırdı.

"Dışarı gel! Çabuk ol!" dedi çocuk, gözleri kocaman açılmıştı. Dannyl çocuğun peşinden genel odadan geçip güverteye çıktı. Geminin

kıç tarafında duran kaptanı bulup halatları ve kısa bir merdiveni geçip yanına gitti.

"Kötü adamlar," dedi kaptan parmağı ile göstererek. Gemiler iki yüz adımdan daha yakındı artık. Dannyl Anyi'nin direğine

baktığında Lonca flamasının dalgalandığını gördü. Güverteye göz gezdirdiğinde herkesin, hatta çocuğun bile, bıçaklar ya da kısa kaba yapımlı kılıçlar taşıdığını gördü. Bazılarında yaylar vardı ve yaylar çoktan gerilmiş, yaklaşan gemilere doğrultulmuştu bile.

Tayend hoşnutsuzluğunu belirten bir ses çıkardı. "Mürettebat sana pek güveniyormuş gibi görünmüyor," diye mırıldandı.

"Riske girmiyorlar," diye yanıt verdi Dannyl. "Sen gi-n'i miydin?" "Sen bizim kahramanımız ve koruyucumuzsun. Bizi I ıııı.ıracağını

biliyorum." "Bunu söyleyip durmak zorunda mısın?" Trudi Canavan 238 Tayend kıkırdadı. "Sadece sana ihtiyaç duyulduğunu ve takdir edildiğini

bilmeni istiyorum." Öndeki gemi Anyi'ye yaklaşırken yavaşlamadı. Korsanların gemiye

çarpma niyetinde olduğundan endişelenen Dannyl, gerektiğinde geminin burnunu başka yöne çevirmek için küpeşteye yaklaştı. Gemi son anda döndü, yelkenleri o kadar ani bir şekilde çevrilmişti ki şimdi Anyi'n'm yanında ilerliyordu.

Bu küçük gemilerde tıknaz, kaslı adamlar vardı. Anyi'ye doğru gelebilecek oklara karşı büyük kalkanlar tutuyorlardı. Dannyl kalkanlarını

Page 140: Trudi Canavan - Çırak İlk Yıl

arasından bıçaklardan yansıyan güneş ışığını yakalamıştı. İki adamın, rulo halinde tutukları halatların ucunda kancalar vardı.

Gördüğü adamlar normal bir Vindoludan daha koyu tenli ve uzundular. Belki de Vindo ve Lonmar kanının karışımıydı bunu sağlayan. Hepsi temkinli bir ifadeyle ona bakıyordu. Birkaçı geminin pruvasındaki bir adama baktı. Dannyl bu adamın liderleri olduğunu tahmin etti.

İkinci gemi de ilkinin yanına gelince adam bir elini kaldırıp Vindo dilinde bir şeyler bağırdı. Tayend kısa boğuk bir ses çıkardı ama Anyi mürettebatı sessiz kaldı. Dannyl kaptana baktı.

"Ne dedi?" Kaptan boğazını temizledi. "Güzel arkadaşını kaça satarsın, dedi.

Batıda köle olarak satıp para kazanırmış." "Gerçekten mi?" Dannyl, Tayend'e baktı. "Ne düşünüyorsun? Elli altın?" Tayend şok içinde Dannyl'e döndü. Kaptan kıkırdadı. "İnsan köleler için gerçek fiyatı bilmiyor ben." Dannyl pis bir gülümseme ile başını iki yana salladı. "Ben de

bilmiyorum. Korsana söyle arkadaşım satılık değil. Ona de ki," Dannyl korsana doğru döndü. "Bu

Çırak - ilk Yıl gemideki kargoyu almaya parası yetmez." Kaptan sözleri Vindo diline çevirdi. Korsan gülümseyip bir elini diğer

gemiye sinyal vermek için kaldırdı. Adamlar halatlara ve makaralara asıldılar ve kısa sürede gemiler Anyi'n'tn yanında ayrılıp hızla uzaklaşmaya başladılar.

Kaptan, Dannyl'e doğru bir adım yaklaştı. "Sen şimdi öldür," dedi aceleyle. "Kaçıp gitmeden."

Dannyl başını iki yana salladı. "Hayır." "Ama korsanlar kötü insan. Hep gemi soyuyor. Öldürüyorlar. Köle

alıyorlar." "Bize saldırmadılar," diye cevap verdi Dannyl. "Onları öldür. Deniz daha güvenli olsun." Dannyl kaptana doğru döndü. "Bir ya da iki gemideki insanları

öldürmek denizi daha güvenli yapmaz. Yerlerine başkaları geçecektir. Eğer Vindolular büyücülerin korsanları bu adalardan uzaklaştırmasını istiyorsa, Lonca ile görüşmeliler. Kanunlara göre Kralımdan doğrudan bir emir gelmediği sürece güçlerimi sadece kendimi korumak için kullanabilirim."

Kaptan gözlerini indirdi ve uzaklaştı. Dannyl, adamın mürettebata işlerinin başına dönmelerini emretmeden önce kendi dilinde bir şeyler mırıldandığını duydu. Denizcilerden bazıları hoşnutsuz görünüyordu ama işlerinin başına döndüler.

"Performansın yüzünden hayal kırıklığına uğrayanlar yalnızca onlar değil." dedi Tayend.

Dannyl arkadaşına şaşkınca baktı. "Sen de mi onları öldürmem gerektiğini düşünüyordun?"

Page 141: Trudi Canavan - Çırak İlk Yıl

I ayend uzaklaşan korsanlara doğru bakarak gözlerini I ıstı, "itiraz etmezdim." Sonra omzunu silkti. "Aslında biraz büyü görmeyi umuyordum. Fazla süslü şeyler de-|il tabi. Sadece biraz kıvılcım ve ateş..."

239 Trudi Canavan "Kıvılcım ve ateş mi?" "Evet. Belki biraz da su püskürmesi." "Seni hayal kırıklığına uğrattığım için üzgünüm." diye karşılık verdi

Dannyl tatsız bir şekilde. "Ve beni köle tacirlerine satmak da nerden çıktı? Hem de sadece elli

altın için! Ne kadar aşağılayıcı!" "Özür dilerim. Yüz altın daha mı uygun olurdu?" "Hayır! Ve sesin hiç de üzgün çıkmıyor." "O zaman özür dilerken inandırıcı olamadığım için özür dilerim." Tayend gözlerini kapadı."Yeter! Ben içeri giriyorum." Sonea içinde notları bulunan kutuyu göğsüne bastırdı ve içini çekti.

Hava hızla kararıyordu. Yola çıktığında güneş ışıkları ormanda uzun gölgeler oluşturuyordu ama şu anda etraf zar zor seçilebiliyordu. Bir ışık yaratma dürtüsüne karşı koydu, bunun bulunmasını kolaylaştıracağını biliyordu.

Yakınlardan ince bir dalın kırılma sesi geldi. Sonea durup ağaçların arasına baktı. Ağaç gövdelerinin arasından

uzaktaki Şifacılar Makamımın ışıkları görülebiliyordu. Hiçbir hareket görmedi ve hiçbir ses duymadı.

Tuttuğu nefesi bırakıp yürümeye devam etti. Lord Kiano birkaç hafta önce sınıfı, Şifacılar Makamımın ilerisindeki

alana ve şifalı bitkilerin yetiştirildiği cam çatılı binalara götürmeye başlamıştı. Onlara bazı türleri göstermiş, bitkileri tanımayı öğretmişti. Bundan sonra her hafta dersten sonra kendisiyle, seçeceği bil çırağın buraya geleceğini ve sınav olacağını söylemişti.

Bu öğleden sonra sıra Sonea'daydı. Kiano sınavdan 240 Çırak - ilk Yıl sonra Sonea'ya gidebileceğini söyledi. Bu Sonea'nın Çıraklar

Makamı'na tek başına dönmesi demekti ve Regin'in büyücülerin olmadığı bir yerde kendisini pusuya düşürme şansını kaçırmayacağını bildiğinden orada oyalanıp, bitkilerle ilgileniyormuş gibi davranarak Kiano ile beraber dönmeye çalıştı. Ama öğretmen, bir bahçıvan ile sıkıcı bir sohbete başladığında bu sohbetin bitmesinin çok uzun süreceğini fark etmişti.

Böylece diğer planını uygulamaya karar verdi. Regin'in kendisini her zaman kullanılan yolda bekleyeceğini düşünerek ormanın içinden geçip, Şifacılar Ma-kamı'nın etrafından dolaşarak Akademi'nin önüne çıkan yola ulaşmayı düşünmüştü.

Page 142: Trudi Canavan - Çırak İlk Yıl

Solundan gelen bir çatırtı tekrar durmasına sebep oldu. Bastırılmaya çalışan bir gülme sesi duyunca planının suya düştüğünü anladı ve kanının sanki buz kestiğini hissetti.

"İyi akşamlar Sonea." Aniden yana dönünce ağaçların arasında tanıdık bir siluet gördü. Bir

ışık küresi yarattı ve karanlık dağıldı. Regin durdu, iki kişi daha yanına gelirken yüzüne bir gülümseme yayıldı. Issle ve Alend. Etraftan gelen başka leşler duyan Sonea; Cennyl, Vallon ve Kano'nun da nftaçların arasından çıktığını gördü.

"Ormanda yürüyüş için harika bir akşam," dedi Regin ttrafa bakınarak. "Çok sessiz. Huzurlu. Bizi rahatsız I < Iı ıı ek kimse yok." Bir adım yaklaştı. "Öğretmenler artık m.ı özel olarak davranmıyor değil mi? Ne kadar utanç 'imi. Bizimle özel olarak ilgilenmeleri ve seni Umursamamaları. Ben de düşündüm ki sana özel olarak tjı ı vermeliyim."

\\aklar altında ezilen karların çıkardığı sesler ..... ı'ya arkasındakilerin yaklaşmakta olduğunu anlatı-

241 Trudi Canavan yordu. Kalkanını güçlendirdi ama arkasındakiler yanından geçip

Regin'in arkasında durunca şaşırdı. "Hmmm," diye devam etti Regin. "Belki de Lord Balkan'ın bana

gösterdiği bir iki şeyi öğretmeliyim sana." Diğerlerine baktı ve başını hafifçe eğdi. "Evet, sanırım bunu ilginç bulacaksın."

Sonea'nın ağzı kurudu. Regin'in özel olarak Savaşçı Becerileri dersi aldığını biliyordu; ama bu dersleri disiplinin başı olan Lord Balkan'dan aldığını bilmiyordu. Regin avucu Sonea'ya bakacak şekilde ellerini kaldırdığında diğerleri liderlerine yaklaşıp ellerini onun omzuna koydular.

"Kendini koru," dedi Regin, Lord Vorel'in emredici tonunu taklit ederek. Kalkanını daha da güçlendiren Sonea, Regin'in ellerinden fırlayan enerji

akımını durdurdu. Saldırılar zayıftı fakat daha önce Arena'da gördüğünden çok daha güçlü olana kadar giderek arttılar. Şaşkınlıkla kalkanına daha da fazla güç vermeye başladı.

Bu nasıl mümkün olabilirdi? Regin ile onun gücünü bilecek kadar çok savaşmıştı. Her zaman kendisinden daha güçsüz olmuştu. Gerçek gücünü göstermemiş miydi? Onu şaşırtmak için kendini saklamış mıydı?

Regin'in yüzü çirkin bir sırıtmaya dönüştü ve bir adım daha yaklaştı. Aniden saldırı zayıflamaya başladı ve Regin diğerlerine dönüp baktığında bir an kesildi. Diğerleri aceleyle yaklaşıp ellerini tekrar Regin'in omzuna koydular.

Regin'e dokundukları anda saldırı yeniden başladı Sonea bunun ne anlama geldiğini düşündü. Belli ki di ğerleri ona güç veriyordu. Bunun mümkün olduğunu daha önce hiç duymamıştı ama Savaşçı Becerileri konu sunda bilmediği birçok şey vardı. Belki de Vorel'in u/un

242 Çırak - ilk Yıl ve sıkıcı dersleri sırasında kaçırdığı bir konuydu.

Page 143: Trudi Canavan - Çırak İlk Yıl

Bütün hisleri havayı dolduran büyü yüzünden çınlıyordu. Aralarındaki kar eriyip cızırdayan su birikintilerine dönmüştü. Bu kadar büyük bir güç... hedef olma düşüncesi bile korkutucuydu ve kalp atışlarını hızlandırıyordu. Kalkanı yeterli olmazsa sonucu sert ve ölümcül olabilirdi. Böyle bir riske girmesi... yoksa bir riske girmiyor muydu?

Ya beni öldürmeye niyetli ise? Mümkün değildi. Lonca'dan atılırdı. Regin'in Lonca Salon'unda toplanmış büyücülerin karşısında dururken

neler söyleneceğini aklında can-landırabiliyordu. Talihsiz bir kaza. Becerileri çok düşük seviyede olduğu için onu suçlayamazlardı. Dört hafta kütüphanede çalışma cezası ve bundan sonra çok dikkatli olma sözü.

Korkusu yerini öfkeye bıraktı. Çırakları incelediğinde birbirilerine şüpheyle baktıklarını gördü. Regin artık sı-rıtamıyordu, kaşları yoğunlaşma yüzünden iyice satılmıştı. Bir şeyler homurdandı ama diğerleri itiraz ettiler. Ne yapıyorlarsa bekledikleri etkiyi almıyorlardı.

Güçlerini birleştirdiklerinde sadece bu kadar mı güçlü olabiliyorlardı? Onları rahatlıkla durdurabiliyordu. < 'mı hafife almışlardı ve eğer üzerlerinde duran ışık I üresi bir gösterge ise hâlâ gücü vardı.

Peki bu karşılaşma nasıl bitecekti? Saldırılarına karşı-Uİ verirse onların duracağına emindi. Ama kendilerini 'nivıınamazlarsa Yüksek Büyücüler ve atılma tehlikesi ile l .irsi karşıya kalacak olan kendisi olacaktı.

Ve kalkan koymayı başarsalar bile Çıraklar Ma-I imı'na gidene kadar kendisini, rahat bırakmayacak-Mrdı Onlardan nasıl kurtulabilirdi? Işık küresine baktı. 1 'mı yok ederse gözlerinin karanlığa alışması birkaç da-

243 Trudi Canavan kika sürerdi. Ama kendisi de aynı gece körlüğünü yaşardı. Körlük...? Gülümsedi. Gözlerini sıkıca yumarak iradesini zorladı. Göz kapaklarının

ötesinde ışık, bir anlığına şiddetle parladı ve saldırının kesildiğini hissetti. Gözlerini açtığında tüm çete gözlerini kırpıyor ve ovuşturuyordu.

"Göremiyorum!" diye bağırdı Kano. İşe yaradı! Sonea, Alend hararetle küfredip kaygan zeminde neredeyse

dengesini kaybederken sırıttı. Issle bir ağaca ulaşana kadar elleri önde ilerledi ve ağaca sanki kaçacakmış gibi tutundu.

Sonea bir adım geriye çekildi. Ezilen karın sesini duyan Regin, ellerini uzatıp Sonea'ya doğru atıldı. Erimiş kardan oluşan çamura basınca kayıp yüzüstü çamurun içine düştü. Ayağa kalkarken tiksinme ve öfke belirten bir çığlık attı.

Sonea kahkahasını bastırmaya çalışırken öksürdü. Regin ileriye doğru atılırken yüzünde cinayet işlemeye hazır birinin ifadesi vardı. Sonea geri geri çıraklardan uzaklaşmaya başladı.

"Ders için teşekkürler Regin. Senin böyle bir görünüşün olduğunu bilmiyordum."

Kıkırdayarak döndü ve Akademi'nin ışıklarına doğru ilerlemeye başladı.

Page 144: Trudi Canavan - Çırak İlk Yıl

244 16. Bölüm Suçlamalar Hakkındaki Kural Rothen, birinin ona seslendiğini duyduğu sırada tüpler, valflar ve cam

balonlardan oluşan hassas bir sistemi söküyordu. Kafasını kaldırıp baktığında hizmetkar giysileri ve Şifacı'ların ulağı olduğunu gösteren yeşil bir kuşak giymiş bir gencin kapıda durduğunu gördü.

"Evet?" dedi Rothen. "Leydi Vinara, Şifacılar Makamıma gelmenizi rica ediyor." Rothen'in kalbi bir an yerinde sıçradı. Vinara ne istiyor olabilirdi?

Sonea'ya bir şey mi olmuştu? Regin'in oyunlarından biri aşırıya mı kaçmıştı? Yoksa bir başkası mıydı? Yaşlı dostu Yaldin? Ya da karısı Ezrille?

"Birazdan orada olurum," diye yanıtladı. Ulak eğilerek selam verdi ve aceleyle uzaklaştı. Rothen kendisine

yardımcı olmak için kalan çırağa baktı. Farind gülümsedi. "İsterseniz ben bitirebilirim lordum." Rothen başı ile onayladı. "Çok iyi. Yalnız asitten kurtulurken dikkatli

ol." "Elbette." Koridorda hızla ilerleyen Rothen, kendini Vinara'nın onu neden

çağırdığını tahmin etmeye çabalamaktan Vazgeçirmeye çalıştı. Akademi'nin dışındaki hava buz ||l ıi soğuktu, bu yüzden kendini bir kalkan ile kapladı ve

245 Trudi Canavan içindeki havayı ısıttı. Şifacılar Makamı'na vardığında Leydi Vinara'yı

girişte onu beklerken buldu. "Beni çağırmışsın." dedi Rothen nefes nefese. Vinara'nın dudaklarında küçük bir gülümseme belirdi. "Acele etmene

gerek yoktu Lord Rothen," dedi Vinara. "Çırağının kurbanları olduklarını iddia eden çıraklar ölmek üzere değiller. Sonea'nın nerede olduğunu biliyor musun?"

Kurbanlar mı? Sonea ne yapmıştı? "Büyük ihtimalle odasında ders çalışıyordur."

"Bu akşam onu görmedin mi?" "Hayır." Rothen kaşlarını çattı. "Ne oldu?" "Altı çırak bir saat önce zorlukla buraya geldiler. Sonea'nın onları

ormanda pusuya düşürüp kör ettiğini iddia ettiler." "Kör etmek mi? Nasıl?" "Parlak bir ışık ile." "Ohh..." Rothen rahatlamıştı ama Şifacı'nın katı yüz ifadesini görünce

tekrar endişelendi. "Daimi olarak değil, değil mi?" Vinara başını salladı. "Hayır... Hiç birinin yarası ciddi değil, hatta

Şifacılar'ın vaktini harcamaya değecek kadar bile değil. İyileşecekler." "Körlük dışında başka bir yara var mı?"

Page 145: Trudi Canavan - Çırak İlk Yıl

"Ormanda yollarını bulmaya çalışırken aldıkları küçük kesikler ve bereler sadece."

"Anlıyorum." Rothen başı ile onayladı. "Bu çıraklardan biri Garrel'in çırağı Regin olabilir mi?"

"Evet." Vinara'nın dudakları bir çizgi halini aldı. "Duyduğuma göre Sonea bu çırağı özellikle sevmiyor-muş."

Rothen kısa ama acı bir biçimde güldü. "Seni temin ederim bu hisler tamamen karşılıklı. Regin ile konuşa-

246 Çırak - İlk Yıl 247 bilir miyim?" "Elbette. Seni ona götüreyim." Vinara döndü ve binanın ana

koridorunda yürümeye başladı. Rothen, Vinara'yı izlerken söylediklerini düşünüyordu. Sonea'nın Regin

ve arkadaşlarına pusu kurduğuna bir an bile inanmamıştı. Büyük ihtimalle pusuyu kuran onlardı. Ama bir şeyler ters gitmişti.

Kendilerini kör edip suçu onun üzerine atmış olabilirlerdi ama durumun bu olduğunu hiç zannetmiyordu. Eğer bunu yapsalardı başkalarının onları bulup Şifacılar Makamı'na getirmelerini ayarlarlardı. Zihinsel olarak yardım çağırmamaları, duruma dikkat çekmek konusunda gönülsüz olduklarını gösteriyordu.

Vinara bir kapının önünde durdu ve içeriyi işaret etti. Odaya bakan Rothen bir yatağın köşesinde oturan çamura bulanmış cüppeli tanıdık bir yüz gördü. Regin'in yüzü kıpkırmızıydı. Yumruklarını sıkıp sıkıp gevşetiyor ve gardiyanı Lord Garrel'in omzunun üzerinden uzak bir noktaya bakıyordu.

Büyücü, Rothen'e doğru döndü ve yüzü karardı. Onu görmezden gelen Rothen; uzun, öfkeli bir yakınmanın sonunda olan Regin'i dinledi.

"Yemin ederim bizi öldürmeye çalışıyordu. Lonca kanununu biliyorum. O kız atılmalı."

Rothen önce Vinara'ya sonra tekrar oğlana baktı. Bir gülümsemenin dudaklarını zorladığını hissediyordu. Eğer Regin Lonca kanunlarını kullanmak istiyorsa buna izin vermek en iyisi olacaktı.

"Bu çok ciddi bir suçlama Regin," dedi hafifçe. "Ve bu sözlerdeki gerçeği gardiyanının açığa çıkarması hiç uygun olmaz." Dönüp yanındaki kadına baktı. "Belki de I eydi Vinara birini önerebilir."

Vinara gözlerini kırpıştırdı, sonra Rothen'in ne kast Trudi Canavan ettiğini anlayınca gözleri parladı. "Gerçek-okumayı ben yapacağım," dedi Regin ani bir nefes aldı. Çırağa dönüp bakınca Rothen, çocuğun

yüzünün bembeyaz kesildiğini görmekten hoşnut olmuştu. "Hayır, ben öyle demek istemedim..." dedi aceleyle. "Ben şey..."

"Suçlamanı geri mi çekiyorsun ?" diye sordu Rothen. "Evet," dedi Regin soluk soluğa. "Suçlamamı geri alıyorum."

Page 146: Trudi Canavan - Çırak İlk Yıl

"Peki bu gece ne oldu?" "Evet," dedi Vinara sesi tonu gittikçe daha katı bir hal alıyordu. "Neden

Sonea iddia ettiğiniz gibi size saldırdı?" "Açıkça, önümüzdeki günlerde derslere girememelerini sağlamak için,"

diye yanıtladı Garrel. "Anlıyorum," dedi Rothen. "Önümüzdeki günlerde ne olacak ki Sonea

sizin katılmanızı istemedi?" "Bilmiyorum... Sanırım sadece bize zarar vermek istedi." "Ve altı çırağı ormana kadar takip etti," Rothen, Vinara'ya anlamlı bir

şekilde baktı. "Sizin birleşmiş gücünüzün üstesinden gelebileceğinden de gayet emindi. Savaşçı Becerilerinde, notlarının gösterdiğinden çok daha iyi olmalı."

Regin'in görmeyen gözleri gardiyanını aradı. "Siz altınızın ormanda ne işi vardı?" diye sordu Vinara. "Biz sadece... keşfe çıkmıştık. Eğlenmek için." "Hmmm," dedi Vinara.

"Arkadaşların böyle anlal madı ama." Regin ağzını açtı ve sonra tekrar kapattı. Garrel ayağj kalktı. "Çırağım

bu gece yaralandı ve dinlenmeyi ihtiyacı var. Eminim bu sorgulama iyileşene kadar bel

248 Çırak - İlk Yıl leyebilir." Rothen bir an duraksadı ve sonra riske girmeye değeceğine karar

verdi. Vinara'ya döndü. "Haklı, Regin'in cevaplarını duymaya ihtiyacımız yok. Eminim Sonea suçsuzluğunu kanıtlamak için gerçek-okumaya izin verecektir."

"Hayır." diye bağırdı Regin. Vinara'nın gözleri kısıldı. "Eğer isterse bunu engelleyemezsin Regin." Çırak sanki ağzında kötü bir tat varmış gibi yüzünü buruşturdu.

"Pekala... Anlatacağım... Biz onu ormana kadar takip edip ona bir şaka yaptık. Tehlikeli bir şey değildi. Biz sadece... sınıfta öğrendiklerimizin alıştırmasını yaptık."

"Anlıyorum." Vinara'nın sesi buz gibiydi. "O zaman bize bu şakanın ne olduğunu anlatsan iyi olur ve unutma ki söyleyeceğin her şey Sonea'nın anıları ile doğrulanabilir ya da yalanlanabilir."

#*# İçini çeken Sonea kitabın kaldığı sayfasına bir parça kağıt yerleştirdi ve

çalan kapıyı açmaya gitti. Kapıyı dikkatlice açtı, Regin'in zorla içeri girme ihtimaline karşı bir yandan büyüyle kapıyı tutuyordu. Koridorda Lord

I Isen'i görünce şaşırdı. Rahatsız ettiğim için özür dilerim," dedi Lord Osen. "'iıctici Lorlen

seninle ofisinde görüşmek istiyor." Sonea, Lord Osen'e bakakaldı, kanı yüzünden çekiI-ıııı.iı Midesine soğuk bir korku yerleşti. Yönetici... ' Inunla aylardır konuşmamıştı. Ne istiyordu? Yüce Lord ||l bil alakası var mıydı? Akkarin, sırrını bildiğini mi öğ-

ıı •ııı ıııslı?

Page 147: Trudi Canavan - Çırak İlk Yıl

249 Trudi Canavan "Endişelenme," dedi Osen gülümseyerek. "Sadece birkaç soru sormak

istiyor." Odasında çıkan Sonea, Osen'i Çıraklar Makamımdan çıkıp avluyu geçip

Akademimin arka girişinden girene kadar takip etti. Ayak sesleri boş koridorlarda yankılanıyordu. Osen Yönetici Ofisimin kapısını açınca Sonea'nın nefesi kesildi. Oda büyücülerle doluydu. Bazıları oturuyor bazıları ayakta duruyordu. İçeri girdiğinde, fark etti ki Yüksek Büyücüler'in çoğu odadaydı.

Rothen'i görünce rahatlayarak tuttuğu nefesi verdi. Daha sonra Lord Carrel'i fark etti ve kalbine bir ağırlık çöktü. Demek bu Regin'le yaşadıklarıyla ilgiliydi. Regin, Yüksek Büyücülerin toplanmasını sağladıysa gayet iyi bir hikaye anlatmış olmalıydı.

Rothen gülümsedi ve başıyla işaret ederek yanına çağırdı. "Sonea." Sonea büyük bir masanın arkasında oturan Lorlen'e döndü. Mavi

cüppeli büyücünün yüz ifadesi oldukça ciddiydi. "Bu gece seninle altı çırak arasında yaşanan bir hadise geldi önümüze.

Bize neler olduğunu anlatmanı istiyoruz." Sonea odaya bakında ve zorlukla yutkundu. "Lord Kiano beni bir test için seraya götürdü. Geriye uzun yoldan,

Şifacılar Makamı'nın etrafından dolaşarak dönmeye karar verdim. Regin ve arkadaşları beni ormanda durdurdular." Bir an duraksadı, olayları suçlama manasına gelebilecek cümleler kurmadan nasıl anlata bileceğini düşünüyordu.

"Devam et," dedi Lorlen. "Bize neler olduğunu tüm ayrıntılarıyla anlat." Derin bir nefes alan Sonea devam etti. "Regin bana 250 Çırak - ilk Yıl Lord Balkan'dan öğrendiği bir şeyi göstermek istediğini söyledi," Sonea

kırmızı cüppeli büyücüye baktı, "Ve diğerleri ellerini onun omzuna koydular. Saldırısı her zamankinden güçlüydü ve diğerlerinin bir şekilde ona fazladan güç verdiğini anladım." "Sen ne yaptın?"

"Kendimi bir kalkan ile korudum." "Hepsi bu mu?" "Onlara saldırmak istemedim. Kendilerini gerektiği şekilde

koruyamayabilirlerdi." "Akıllıca. Daha sonra ne oldu?" "Işık kürem duruyordu bu sayede hâlâ gücümün kaldığının

farkındaydım." Birinin aniden sert bir sesle nefes alması Sonea'yı sıçrattı. O tarafa

döndüğünde Leydi Vinara'yı kendisini tartar biçimde baktığını gördü. "Devam et," dedi Lorlen. "Vazgeçmeyeceklerini bildiğim için onlar başka bir şey denemeye karar

vermeden önce uzaklaşmam gerekiyordu. Ben de onların beni takip etmemesi için ışık kürem ile gözlerini kamaştırdım."

Page 148: Trudi Canavan - Çırak İlk Yıl

Arkasında birçok kişinin mırıldandığını duyabiliyordu. Lorlen eli ile küçük bir işaret yaptı ve sesler kesildi.

"Akla bir iki soru geliyor," dedi Lorlen. "Neden seradan uzun yolu kullanarak döndün."

"Beni bekliyor olacaklarını biliyordum," diye yanıt Verdi Sonea. "Kimler?" "Regin ve diğerleri." "Neden böyle bir şey yapsınlar?" "()nlar sürekli..."

Sonea başını salladı. "Keşke bil-'.'ivdim Yönetici." 251 Trudi Canavan Lorlen başı ile onayladı ve Vinara'ya baktı. "Hikayesi Regin'inkine

uyuyor." Sonea, Şifacı'ya bakakaldı "Regin size bunları anlattı mı?" "Regin seni onları öldürmeye çalışmakla suçladı," diye açıkladı Rothen

sessizce. "Ama bunun bir gerçek-okumayı kabul etmesi gerektiği anlamına geldiğini anlayınca suçlamasını geri aldı. Ben de senin masumiyetini kanıtlamak için gerçek-okumayı kesinlikle kabul edeceğini söyledim. Sonra bütün gerçekler açığa çıktı."

Sonea, Rothen'e şaşkınlıkla baktı. Birinin ona gerçek-okuma yapmasını mı önermişti? Ya Regin itiraf etmeseydi? Ama Rothen gerçeğin her halükarda ortaya çıkacağını öğrenince Regin'in konuşacağından emin olmuştu herhalde. "O zaman bu görüşmenin sebebi nedir? Neden Yüksek Büyücüler burada?"

Rothen'in bu soruları yanıtlama şansı olmadı. "Sonea'ya soru sormak isteyen var mı?" "Evet." Lord Sarin ayağa kalktı ve birkaç adım yaklaştı. "Bu olaydan sonra kendini yorgun hissetin mi? Ya da tükenmiş?" Sonea başını salladı. "Hayır, lordum." "Bu gece başka bir büyü yaptın mı? "Hayır... aslında evet. Odamın kapısına bir bağlama büyüsü yaptım." Lord Sarin dudaklarını birbirine bastırdı ve Lord Balkan'a döndü.

Savaşçı, Sonea'ya dikkatle bakıyordu. "Boş zamanlarında Savaşçı Becerileri alıştırması yapıyor muydun?" diye

sordu. "Hayır lordum." "Bu şekilde gücünü birleştiren herhangi bir grup Ç| rakla daha önce

karşı karşıya gelmiş miydin?" 252 Çırak - İlk Yıl 253 "Hayır, daha önce bu yöntemi duymamıştım bile." Lord Balkan

sandalyesine geri oturup başını Yöne-tici'ye doğru eğdi. Lorlen odaya bakındı. "Başka sorusu olan?"

Büyücüler birbirilerine baktılar ve sonra başlarını salladılar. "O zaman gidebilirsin Sonea."

Page 149: Trudi Canavan - Çırak İlk Yıl

Sonea ayağa kalktı ve büyücülere eğilerek selam verdi. Çıkışını sessizce izlediler. Kapı kapandıktan sonra odadan sesler yükselmeye başladığını duydu ama kelimeleri seçemiyordu.

Bir süre kapıya baktı ve sonra yavaşça gülümsemeye başladı. Onun başına bela açmak isterken Regin kendi başına daha da büyük bir bela açmıştı. Dönüp Çıraklar Makamıma ilerlerken ilk defa yolda onu kimsenin rahatsız etmeyeceğinden emindi.

*** "Bu kadar genç birinde bu kadar büyük güç?" Lord S,irin başını salladı.

"Sadece birkaç kişi bu kadar hızlı gelişti." . Lorlen başıyla onayladı. Kendi güçleri de hızlı gel işin ıslı. Ve

Akkarin'inkiler de. Ve ikisi de Lonca'daki en yüksek iki pozisyonda bulunuyorlardı. Yüksek büyücüler bunu fark ettiklerinde yüzlerinde oluşan memnuni-.ıitsizliği görebiliyordu.

Normalde bir çırakta böyle bir potansiyel gördükleri Iı m memnun olurlardı. Fakat Sonea bir varoş kızıydı ve ıkın geçmişte bir kalem çalarak, karakteri üzerine so-ı ıl.n açığa çıkarmıştı. Her ne kadar Lorlen bunu belki de ıligeı çırakların yaptıklarına tepki maiyetinde, tek bir nlıiy olarak görse de diğer büyücüler, çok daha farklı

Trudi Canavan düşünüyorlardı. "Henüz fazla umutlanmamalıyız," dedi Lorlen büyücüleri rahatlatmak

için. "Sadece güçleri erken gelişen biri olabilir ve daha fazla güçlenmeyecek olabilir."

"Şimdiden öğretmenlerinin birçoğundan daha güçlü," dedi Sarin ve Rothen'i gösterdi, "Belki de gardiyanından bile."

"Bu bir sorun mu?" diye sordu Rothen soğukça. "Hayır." Lorlen gülümsedi. "Geçmişte asla bir sorun olmamıştı. Sadece

dikkatli olmalısın." "Onu bir sınıf daha yükseltmeli miyiz?" Jerrik kollarını kavuşturdu ve

kaşlarını çattı. "Sadece gücü gelişti," diye yanıtladı Vinara. "Yetenekleri değil. Hâlâ

öğrenmesi gereken bir sürü şey var." "Yapmamız gereken tek şey öğretmenlerini uyarmak," dedi Lorlen.

"Önlem almadan onun gücünün sınırlarını test etmemeliler." Lorlen bütün büyücülerin başları ile onayladığını görünce memnun

oldu. Regin'in hareketleri kendi zalim doğasından fazlasını ortaya çıkarmıştı.

Herkese Sonea'nın neler yapabileceğini göstermişti. Lorlen, Rothen'in bile Sonea'nın ne kadar güçlü olduğunu görünce şaşırdığından şüpheleniyordu.

Fakat Rothen'in ilgisi Lord Garrel'deydi. Regin'in gardiyanı tartışmanın büyük bir bölümünde sessiz kal mıştı. Lorlen kaşlarını çatı. Onları bir araya getiren ola yın ciddiyetini unutmamaları lazımdı.

"Regin konusunda ne yapılacak?" diye sordu mırıldanmaları keser bir tonda.

Page 150: Trudi Canavan - Çırak İlk Yıl

Balkan gülümsedi. "Bence genç adam dersini almif tır. Artık Sonea'ya kışkırtması için aptal olması lazım."

Diğer büyücüler de başlarını salladılar, nur. mırıltıları yükseldi. 254 Çırak - ilk Yıl "Biraz disipline ihtiyacı var," diye ısrar etti Lorlen. "Hiçbir kuralı çiğnemedi," diye itiraz etti Garrel. "Balkan ona, bu

stratejiyi sınıf arkadaşları ile çalışması için izin vermişti." "Başka bir çırağı pusuya düşürmeye, 'çalışmak' denemez," diye

yanıtladı Lorlen. "Sorumsuz ve tehlikeli bir hareket." "Katılıyorum" dedi Vinara sebatla. "Ve cezası da bunu yansıtmalı." Büyücüler birbirilerine baktılar. "Regin, Savaşçı Yetenekleri üzerine ek dersler alıyordu," dedi Balkan.

"Sorunun kaynağı bu dersler olduğuna göre ona ders vermeyi kesebilirim, örneğin... üç aylığına."

Lorlen dudaklarını birbirine bastırdı. "Bu cezayı ikinci ("nenin ortasına kadar uzat. Eminim o zamana kadar Sınıfındaki derslerden onur ve dürüstlükle ilgili bir şeyler öğrenecektir."

Rothen, Lorlen'e bakıyordu ve Yönetici'nin bir elini burnunu kaşımak için kaldırdığını gördü. Elin kapattığı yüzde bir gülümseme gizliydi. Garrel'in yüzü karardı fakat sessiz kaldı. Balkan'ın dudaklarının kenarı yukarı ptoğru kıvrıldı.

"Pekala," diye kabu etti Savaşçı. "İkinci Yıl'ın yıl or-tftSl sınavları bitene kadar o zaman."

I orlen diğer büyücülere baktı. Başları.ile onayladılar. "Bu da halloldu o zaman." İçirik içini çekti, diğerlerine baktı ve bir adım öne ¦ ıl iı. "Hepsi bu

kadarsa işlerime dönmeliyim." İmlen, Lord Sarin ve Leydi Vinara kalkıp Akademi ludürü'nün

arkasından çıkarken izledi. Lord Garrel |iı I'ıinden çıktı. Lord Balkan, Rothen'e bakıyordu. Sonea'nın Savaşçı Becerileri disiplinine ilgisi ol-

255 Trudi Canavan maması gerçekten çok üzücü. Onun gücünde kadın savaşçılarla çok

nadiren karşılaşıyoruz... ya da onun yaratıcılığında." Rothen, Savaşçı'ya döndü. "İlgisizliğine üzüldüğümü söyleyemem,"

diye yanıtladı. "Onu ilgisizleştirmeye mi çalışıyorsun?" Balkan'ın ses tonunda uyarı

niteliğinde bir şeyler vardı. "Hiçbir zaman," diye yanıt verdi Rothen yumuşakça. "Onun ilgisini yok

eden Kuzey Meydanı'nda olan o malum olaydı ve ilgisini canlandırmaya çalışsaydım başarabileceğimden şüpheliyim. Onu hepimizin savaş manyağı kötü adamlar olmadığımıza ikna etmek bile çok zamanımı aldı."

Balkan gülümsedi. "Umarım ikna edebilmişsindir." Rothen içini çekerek etrafına bakındı. "Bazen bunu yapmaya çalışanın

sadece ben olduğumu düşünüyorum."

Page 151: Trudi Canavan - Çırak İlk Yıl

"Diğer çırakların düşmanlığı kaçınılmazdı ve bu mezun olduktan sonra da değişmeyecek. Bunlarla başa çıkmayı öğrenmeli. En azından bu sefer daha az onurlu şeyler yerine büyü kullandı."

Rothen, büyücüye bakarken gözleri kısıldı. Balkan da bu bakışlara karşılık verdi. İkisinin arasındaki tansiyonun yükseldiğini fark eden Lorlen hafifçe masasına vurdu.

"Sadece kavgalarını Arena'ya sakladıklarına emin olun," dedi. "Eğer yaz olsaydı bütün ormanı yakabilirlerdi. Böyle felaketler olmadan da yapacak çok işim vaı zaten. Şimdi, eğer izin verirseniz..." İki elini de kapıy.ı doğru salladı. "Ofisimi geri istiyorum!"

İki büyücü başları ile selam verdiler. Özür dileyeni-kapıya doğru ilerleyip dışarı çıktılar. Kapı kapandığım l.ı Lorlen rahatlama ve biraz da kızgınlıkla içini çekti.

Büyücüler! 256 17. Bölüm Yetenekli Bir Arkadaş Bahçelerin arasındaki yol kardan temizlenmişti ama ağaçlar hâlâ çıplak

dallarının üzerinde beyaz bir battaniye taşıyordu. Rothen, Akademi'ye baktı. Pencere pervazlarındaki buz sarkıtları, binanın taştan cephesinde Ilıış bir dekorasyon oluşturuyorlardı. Binanın önüne geldiklerinde kar yağmaya başlayınca Rothen vle Sonea, merdivenleri çıkıp Giriş Salonu'nun korumasına girdiler.

—Rothen? Dorrien. —Umarım dairende bir düzine ısı küresi vardır. Bu of'uk inanılmaz.

Hatırladığımdan çok daha kötü. Az |ı '/ı/a kapılar görüş alanıma girecek. Rothen, Sonea'ya baktı. Sonea gözlerini kısıp kapılanı ı udındaki

caddeye bakıyordu. işte geliyor," diye mırıldandı Sonea. Rothen dönüp baktığında yalnız bir atlının yaklaş-ıı ıl la olduğunu

gördü. Binici elini kapılara doğru sal-lıidı ve kapılardan biri içeri doğru açılmaya başladı, i'ılıa kapı tam olarak açılmadan binici atını dörtnala •¦mineye başladı.

\ı dairesel yolda hızla ilerliyordu, binicinin yeşil peşi rüzgar ile dalgalanıyordu. Dorrien gülümsü-\miiIii ve yüzü kıpkırmızıydı.

Ikıba!" At durduğunda Dorrien ayağını eğerin üze- 257 Trudi Canavan rinden atıp yere zarifçe atladı. "Çok gösterişli Dorrien," dedi Rothen, Akademi merdivenlerinden

inerken yavan bir şekilde. "Bir gün düşüp yüzünü dümdüz edeceksin." "Bu kesinlikle senin önünde gerçekleşir," diye yanıt verdi Dorrien,

babasına sarılıp onu yeşil cüppesi içinde boğarken, "Böylece 'sana söylemiştim' diyebilirsin."

"Ben böyle bir şey söyler miyim?" diye sordu Rothen masumane bir şekilde.

Page 152: Trudi Canavan - Çırak İlk Yıl

"Hem de nasıl...." Dorrien'in mavi gözleri Rothen'in omzundan geriye kaydı.

"Demek yeni çırağın bu." "Sonea." Rothen eliyle çağırdığında Sonea, merdivenlerden inmeye

başladı. Dorrien atın dizginlerini Rothen'in eline tutuşturup ileriye çıktı. Her

zamanki gibi uzun bir aradan sonra oğlunun gülümsemesini görmek Rothen'e buruk bir sevinç yaşatıyordu. Dorrien en çekici olduğu zamanlarda Rothen'e ölmüş karısını hatırlatıyordu. Çocuk aynı zamanda Yilara gibi kendini saplantılı bir şekilde Şifa'ya adamıştı.

O artık çocuk değil, diye hatırlattı Rothen kendine. Dorrien birkaç ay önce yirmi dört yaşını bitirmişti. Yetişkin bir erkekti artık. O yaştayken, diye düşündü Rothen, bir karım ve bir çocuğum vardı.

"Selamlar Leydi Sonea." "Selamlar Lord Dorrien," diye yanıt verdi Sonea zarifçe eğilerek. Rothen dizginleri, ahırlardan gelen bir hizmetkara verdi. "Bavulları nereye götürmeliyim Lordum?" diye sordu hizmetkar. "Benim daireme," diye yanıtladı Rothen. Adam başı 258 Çırak - ilk Yıl ile onaylayıp atı götürdü. "Şu soğuk yerden uzaklaşalım," diye önerdi Dorrien. Başıyla onaylayan Rothen, Akademi merdivenlerini çıkmaya başladı.

İçerisinin sıcağına girdiklerinde Rothen keyifle içini çekti. "Geri dönmek güzel," dedi. "Burada işler nasıl baba?" Rothen omzunu silkti. "Her zamanki gibi sessiz, geçen sene olan tek

olay, bizimle ilgili olandı." Sonea'ya gülümsedi. "Bunları zaten biliyorsun."

Dorrien kıkırdadı. "Elbette... Peki Büyükelçi Dannyl nasıl?" "Birkaç aydır benimle doğrudan iletişim kurmadı fakat birkaç mektup

ve bir şişe Elyne şarabı yolladı." "Hiç kaldı mı?" "Evet." "İşte bu iyi bir haber." Dorrien ellerini ovuşturdu. "Kuzeydoğuda işler

nasıl?" Dorrien omzunu silkti. "Her şey sıradan. Geçen senenin en heyecan

verici olayı küçük bir kış-humması salgınıydı. Her zamanki gibi bazı çiftçiler hasta da olsalar çalışmaya devam ettiler ve ciğerçürümesine yakalandılar. Birkaç kaza, bazı yaşlılar öldü, birkaç bebek doğdu. Oh, reber-çobanı bir çocuk yanıklarla geldi ve yerel halkın Sakan Kralı dedikleri bir şey tarafından saldırıya uğradığını iddia etti."

Rothen kaşlarını çattı. "Sakan Kralı mı? Bu Kanlor Dağı'nda yaşayan bir hayalet hakkındaki eski bir batıl inanç değil mi?"

"Evet, ve yaralarını incelediğimde çocuğun, kendi üzerine yanan odunlar düşürmüş olduğunu anladım."

Rothen kıkırdadı "Çocuklar yanlış ya da aptalca bir jey yaptıklarını kabul etmek istemedikleri zamanlarda

259

Page 153: Trudi Canavan - Çırak İlk Yıl

Trudi Canavan oldukça yaratıcı olabiliyorlar." "Çok eğlenceli bir hikayeydi," diye katıldı Dorrien. "Çocuk, Sakan

Krah'nı oldukça akılda kalıcı bir şekilde tarif etti." Rothen gülümsedi. Zihin iletişimi bu tarz bir gevezelik için fazla hızlı

oluyordu. Yüz yüze konuşmak çok daha iyiydi. Gözünün kenarı ile Sonea'nın Dorrien'i izlediğini görebiliyordu. Dorrien, Yemek Salonu'na doğru döndüğünde Sonea onu daha dikkatli bir şekilde incelemeye başladı.

Dorrien, Rothen'in baktığı yönü fark edince Sonea'ya döndü. Sonea bunu sohbete katılması için bir davet olarak yorumladı.

"Yolculuğunuz zor muydu?" Dorrien inledi. "Korkunçtu. Dağlarda kar fırtınası vardı, yol boyu her

yer ise kar yüzünden bembeyazdı. Ama Lonca çağırınca çağrıya uymak gerekir. Bu gücünün son kırıntısına kadar kar için yol açmaya çalışmak ve kendin ile atını donmaktan korumaya çalışmak anlamına gelse de."

"Bahara kadar bekleyemez miydin?" "Bahar reber-çobanları için en yoğun dönem. Reberler yavrular,

çiftçiler çok çalışır, başlarına kazalar gelir." Başını iki yana salladı. "İyi bir zaman değil."

"O zaman yaz uygun mu?" Dorrien yine başını salladı. "Birileri mutlaka sızak yüzünden fenalık

geçirir ya da güneş yanıkları ile uğraşırsın. Ayrıca yaz-öksürüğü de var." "Sonbahar?" "Hasat zamanı." "O zaman en uygun zaman kış." "Sürekli birileri buzçürüğü ile gelir ve

aylarca evin içinde yaşamak sağlık için zararlıdır, ayrıca..." 260 Çırak - İlk Yıl 261 "Uygun bir zaman yok değil mi?" Dorrien gülümsedi. "Hayır." Akademi'ni arka girişinden çıkarak karların arasından Büyücüler

Makamıma geçtiler. Rothen, Dorrien çinili bir alana geçip yukarıya doğru yükselmeye başladığında Sonea'nın kaşlarının kalktığını fark etti.

"Hâlâ merdivenleri mi kullanıyorsun baba?" Dorrien kollarını kavuşturup başını iki yana salladı. "Sanırım hâlâ alıştırma ve tembellik hakkında vaazlar veriyor-sundur. Peki becerilerini de vücudun kadar formda tutmamız gerekmiyor mu?"

"Yolda yaşadığın onca zorluktan sonra yükselmek için enerjin kalması oldukça şaşırtıcı aslında." diye yanıtladı Rothen.

Dorrien omzunu silkti. Rothen dikkatle baktığında oğlunun ifadesinde yorgunluğun izlerini görebiliyordu. Demek gösteri yapıyor, diye düşündü Rothen. Yaldin bir keresinde Dorrien'in eğer isterse bir reberi, kürkünü bırakması için tavlayabileceğini söylemişti. Rothen, Sonea'ya baktı. Sonea, Dorrien'in ayaklarına bakıyordu; büyük olasılıkla ayaklarının altındaki enerji diskini hissediyordu.

Page 154: Trudi Canavan - Çırak İlk Yıl

Merdivenlerin tepesine vardılar, Dorrien yere ayak basıp rahatlayarak iç geçirdi. Sonea'ya, ona değer biçer gibi baktı.

"Babam sana yükselmeyi henüz öğretmedi mi?" Sonea başını iki yana salladı.

"Hmm, bu konuda bir şeyler yapmalıyız o zaman." Dorrien, Rothen'e sitemkar bir şekilde baktı. "Zaman /aman çok yararlı olan bir beceridir."

—Genç leydileri etkilemek için mi? Dorrien bunu duymazdan geldi. Rothen gülümsedi ve Onları dairesine

götürdü. Konuk odasının sıcaklığına Trudi Canavan adım attılar ve Tania tarafından karşılandılar. "Sıcak şarap, lordlarım?"

"Lütfen!" diye bağırdı Dorrien. "Ben istemiyorum," dedi Sonea, hâlâ kapıda duruyordu. "Hâlâ

çalışmamam gereken üç bölüm ecza dersi var." Dorrien itiraz edecekmiş gibi baktı ama sonra fikrini değiştirdi. "İlk

Yıl'ın sonuna yaklaştın değil mi?" "Evet, İlk Yıl sınavlarına iki hafta kaldı." "Çok çalışmalısın."

Sonea başıyla onayladı. "Evet; ikinizi baş başa bırakayım. Konuşacak çok şeyiniz vardır. Sizinle tanışmak bir onurdu Lord Dorrien."

"Seninle tanışmak da güzeldi Sonea." Dorrien kadehini kaldırdı. "Daha sonra görüşürüz, olmazsa akşam yemeğinde."

Kapı Sonea'nın arkasında sessizce kapandı. Dorrien'in gözleri bir süre kapıda oyalandı.

"Kısa saçlı olduğunu söylememiştin." "Bir yıl önce çok daha kısaydı." "Çok kırılgan gözüküyor." Dorrien kaşlarını çattı. "Ben daha... kaba

görünümlü birini bekliyordum, sanırım." "Buraya ilk geldiğinde ne kadar zayıf olduğunu görecektin" "Ah," Dorrien ciddileşti. "Varoşlarda büyümüş. Bu kadar küçük

görünmesi çok doğal." "Küçük, belki," diye katıldı Rothen, "Ama zayıf değil. Hele büyü

anlamında kesinlikle değil..." Rothen oğlunu inceledi. "Onun dikkatini biraz dağıtabilirsin diye umuyordum. Yazdan beri tek düşündüğü şey ders çalışmak ve diğer çıraklarla yaşadığı sorunlar."

Dorrien'in gözlerinde bir muziplik pırıltısı belirdi 262 Çırak - İlk Yıl "Dikkatini dağıtmak mı? Sanırım bunu yapabilirim, tabi bir köy

Şifacısını korkunç derecede sıkıcı bulacağını düşünmüyorsan." *** Kiko Kasabasının ana caddesi, sonunda Vindo İmpa-rator'unun

Sarayıma varan bir spiral şeklinde adayı dolaşıyordu. Rehberin, Dannyl'e söylediğine göre; şehir, istilacıları şaşırtmak ve yavaşlatmak için bu şekilde inşa edilmişti. Bu cadde ayrıca, festivaller sırasında göstericiler tarafından da kullanılıyor ve böylece şehirdeki herkesin şenlikleri izlemesi sağlanıyordu.

Page 155: Trudi Canavan - Çırak İlk Yıl

Dannyl ve Tayend şehre geldiklerinde hasat festivali en coşkulu dönemindeydi ve daha üç gün sürecekti.

Lorlen'in Errend'den ilgilenmesini istediği işler küçük fakat çok sayıdaydı. Dannyl festival bitmeden çalışmaya IMşlayamayacaktı, bu yüzden Tayend'le birlikte şehre vardıklarından beri Lonca Evi'nde dinleniyorlardı. Sadece sokaktaki gösterileri izlemek ya da şarap veya yerel yiyeceklerden almak için dışarı çıkıyorlardı.

Günün büyük çoğunluğunda ana yol, kutlama ya-l ianlar, şarkıcılar, dansçılar ve müzisyenlerle dolu oluyor \ e herhangi bir yere gitmek, bu kalabalık içinde oldukça zahmetli oluyordu. Kalabalıktan kurtulmak mümkündü .ıslında ama bunun için de spiral çizen ana yolun \ anındaki dik merdivenlerin kullanılması gerekmekteydi. Yukarıya doğru ilerlerken hiç de kolay bir \ ı ılculuk olmuyordu ve gitmek istedikleri yer olan Lonca ı \ ı'nden birkaç merdiven uzaktaki bir şarap dükkanına ulaştıklarında da Tayend nefes nefese kalmıştı.

Bir binaya dayanmak için duran Tayend elini dük-ı ına doğru salladı. "Ben dinleneceğim," dedi zorlukla.

263 Trudi Canavan "Sen git." Bir anda kalabalığın arasından çiçekler taşıyan bir kız çıktı ve Tayend'e

yaklaşıp onu bir çiçek satın almaya ikna etmek için konuşmaya başladı. Tayend, Vindo kadınlarının cesareti karşısında şaşkınlığa kapılmıştı ama rehberleri, Vindo misafirperverliğinin sadece iyi niyetten ibaret olduğunu söylemişti.

Tayend'i çiçekçi kız ile uğraşırken bırakan Dannyl dükkana girdi ve şarap seçmeye başladı. Tayend'in tanıdık bir şeylerden hoşlanacağını bildiği için birkaç şişe Elyne şarabı seçti. Vindoluların çoğu gibi dükkan sahibi Dannyl'in dilini fiyatı söyleyecek kadar iyi ama pazarlık yapamayacak kadar kötü konuşuyordu.

Adam şişeleri bir kutuya yerleştirirken Dannyl dükkanın penceresine doğru ilerledi. Çiçekçi kız gitmişti. Tayend binanın köşesine dayanıp, kollarını kavuşturmuştu ve bir grup akrobattı ilgiyle izliyordu.

Birdenbire bir el uzanıp Tayend'in kolunu tuttu ve onu gölgelere doğru çekti.

Dannyl pencereye bir adım daha yaklaştı ve donup kaldı. Şimdi Tayend'i görebiliyordu. Alim dükkanın yanındaki bir dar sokaktaki duvara yaslanmıştı. Kirli giysili, dağınık saçlı bir Vindolu, bir elini Tayend'in boğazına dayamış diğer elinde bir bıçak tutuyordu.

Korkudan bembeyaz olmuş olan Tayend, hayduda bakakalmıştı. Adamın dudakları oynadı. Para istiyor diye düşündü Dannyl. Kapıya doğru bir adım attı, sonra kendini durmaya zorladı. Eğer haydut karşısında bir büyücü görürse ne olurdu?

Dannyl'in hayal gücü hızla çalışmaya başladı. Haydudun Tayend'i rehine olarak alışını görebiliyordu... kaçarken alimi beraberinde götürüyordu... Dannyl'in görüş alanı dışında bir yerde Tayend'i bıçaklıyordu.

Page 156: Trudi Canavan - Çırak İlk Yıl

264 Çırak - ilk Yıl Eğer Tayend parasını verirse adam sadece parayı alır ve çekip giderdi. Tayend'in gözleri pencereye doğru döndü ve Dannyl'inkilerle buluştu.

Başıyla haydudu işaret eden Dannyl, Tayend dudaklarını okuyabilsin diye kelimeleri açık seçik söyledi. "İstediğini ver." Tayend kaşlarını çattı.

Alimin yüz ifadesindeki değişimi gören haydut pencereye doğru baktı. Hızla eğilen Dannyl kendi kendine kızdı. Adam onu görmüş müydü? Pencerenin köşesinden bir göz attı. '

Tayend para kesesini ceketinin içinden çıkarıyordu. Haydut keseyi alıp ağırlığını tarttı. Tatminkar bir sırıtmayla keseyi cebine attı.

Sonra hızlı bir hareketle bıçağı Tayend'in yan tarafına sapladı. Dehşete düşen Dannyl dükkandan dışarı fırladı. Acıdan iki büklüm

olmuş Tayend'in yarasından kan fışkırıyordu. Haydudun bıçağını tekrar saplamaya hazırlandığını gören Dannyl büyüsüne uzandı. Haydut, Dannyl'i görünce yüzündeki ifade önce şaşkınlığa sonra dehşete dönüştü. Bir an sonra haydut havada uçuyordu. Yolun karşı tarafına fırlatılan haydut, bir binaya iğrenç bir kırılma sesiyle çarptı ve yere düştü. Kalabalık haydudun düştüğü yerde telaşla kaçıştı.

Dannyl bir an adama şaşkınlık ve dehşetle baktı. Bu kadar güçlü bir tepki vermek istememişti. Sonra Tayend alçak sesle inleyince haydudu kafasından uzaklaştırdı. Alılarak Tayend'i düşmeden yakaladı ve yere yatırdı. Kanlı gömleği yırtarak elini yaranın üzerine bastırdı.

Gözlerini kapatarak zihnini içeriye gönderdi. Yara derindi, damarlar, arterler ve organlar kesilmişti. Dannyl, Şifa güçlerine yoğunlaşarak onları yara üzerinde odak-

265 Trudi Canavan ladı. Kan akışını durdurdu, dokuların kendini yenilemesini sağladı ve

Tayend'in vücudundan bıçağın kirini attı. Şifacılar genellikle yara kapanıp güvencede olana kadar çalışır ve güçlerini diğer hastalara saklarlardı; ama Dannyl sadece küçük bir yara izi kalıncaya kadar enerjisini akıttı. Sonra kendine öğretildiği gibi elinin altındaki vücudu dinlemeye başladı, her şeyin yolunda olduğundan emin olmak istiyordu.

Ama başka mesajlar ulaştı ona. Tayend'in kalp atışları hızlandı. Kasları stresten dolayı kaskatı kesilmişti. Dannyl'in zihnine rahatlama ve dehşet hisleri dokunuyordu. Bir miktar korkunun halen var olması beklenebilirdi ama bu dehşet hissinde başka bir şeyler vardı. Hislerini zihinsel seviyeye çıkardı ve birdenbire Tayend'in düşünceleri zihnine doluştu.

Belki de fark etmemiştir...Hayır, artık çok geç! Büyük ihtimalle çoktan anlamıştır. Şimdi beni dışlayacak. Kyralialı büyücüler böyledir. Bizim sapık olduğumuzu düşünürler. Doğal değiliz. Ama hayır! O anlayacaktır. Nasıl bir şey olduğunu bildiğini söyledi. Ama kendisi bir oğlan değil... yoksa öyle mi? Bunu saklıyor olabilir mi? Hayır yapamaz. O Kyralialı bir büyücü. Şifacıları bunu sezer ve onu atarlardı...

Page 157: Trudi Canavan - Çırak İlk Yıl

Şaşıran Dannyl, Tayend'in zihninden çıktı ama gözlerini kapalı, elini de Tayend'in yan tarafında tuttu. Demek Tayend bu yüzden Şifa'yı reddediyordu. Dannyl'in onun... onun Dem Agerralin gibi olduğunu sezeceğinden korkuyordu. Tayend erkekleri arzuluyordu.

Son birkaç ayın anıları Dannyl'in zihnine aktı. Deniz sülükleri saldırısından sonraki günü hatırladı. Tayend birbirinin ve bir halatın etrafına sarılmış bir çift sülul bulmuştu. Denizcilerden biri Tayend'in ilgisini fark el misti.

266 Çırak - ilk Yıl "Ürüyorlar," demişti adam. "Hangisi erkek, hangisi kız?" diye sormuştu Tayend. "Kız erkek yok.

Aynı." Tayend'in kaşları kalkmış ve denizciye bakmıştı. "Gerçekten mi?" Adam bir maşrapa siyo almak için uzaklaşmıştı. Tayend sülüklere

bakmıştı. "Şanslısınız," demişti. Elyne'de geçirdiği zamanı hatırlayan Dannyl, Errend ile yapmış olduğu

konuşmayı düşündü. Dem Tremmelin'in en küçük oğlu...bir alim sanırım... Onu sarayda pek görmüyoruz ama yanlış hatırlamıyorsam Dem Agerralin ile görmüştüm... şüpheli ilişkilere sahip bir adam.

Ardından Dem Agerralin:"5/z7 çok merak ediyoruz..." Ediyoruz? Sarayda Tayend'in kendisi: "Elyne sarayı bozulmuş-luğu açısından

korkunç olsa da özgürlüğü açısında halikadır. Biz herkesin bir iki ilginç veya eksantrik alışkanlıkları olmasını bekleriz."

Lonmar'da kaldıkları süre boyunca Tayend tedirgindi. I )annyl, Hüküm Meydanı'nda gördüklerinin onu şok ettiğini biliyordu ama alimin bu olayı unutup "ma-( eninin" geri kalanından keyif alabileceğini ummuştu. \ma Tayend tedirgin ve sessiz kalmaya devam etmişti.

Ve şimdi de tabi ki benim nasıl tepki vereceğimi me-ı.ık ediyor. Biz Kyralialılar, Tayend gibi erkeklere gösterdiğimiz tolerans ile tanınmayız. Ki bunu ben çok iyi biliyorum. Şifa görmekten korkmasına şaşırmamalı. Şifa-• ıl.ınn bir erkeğin başka bir erkeği arzulamasını sanki bir htistalıkmış gibi fark edebilirler zannediyor.

I lannyl kaşlarını çattı. Peki şimdi ne yapacaktı? ı ı cnd'e sırrını keşfettiğini söylemeli miydi yoksa hiçbir

267 Trudi Canavan şeyin farkına varmamış gibi davranması daha mı iyi olurdu? Bilmiyorum. Karar vermek için daha fazla zamana ihtiyacım var.

Şimdilik... evet... bilmiyormuş gibi davranacağım. Gözlerini açtığında Tayend'in kendisine baktığını gördü. Dannyl

gülümseyerek elini çekti. "Sen..." "Lordum?" Dannyl dönüp baktığında çevrelerine küçük bir kalabalığın toplanmış

olduğunu gördü. Kendisine seslenmiş olan adam bir Vindo muhafızı idi. Diğer muhafızlar insanları sorguluyorlardı. Biri yüzükoyun yatan

Page 158: Trudi Canavan - Çırak İlk Yıl

haydudun üzerini arıyordu ve adamın cebinden Tayend'in kesesini çıkardı.

Dannyl'in yanında duran muhafız yerde, Tayend'in ayağının yanında duran kanlı bıçağı sandaletinin ucuyla dürttü. "Mahkeme yok," dedi Dannyl'in gözlerine gergince bakarak. "İnsanlar diyor ki sen kötü adamı öldür. Sen haklı."

Kalabalığın arasından bakan Dannyl, haydudun camlaşmış gözlerini gördü. Ölü... Omurgasına bir ürperti yayıldı. Daha önce kimseyi öldürmemişti. Bu daha sonra üzerinde düşüneceği bir konuydu. Dannyl, Tayend'e döndü ve soran gözlerle baktı.

"Sen iyi misin?" Tayend hızla başını aşağı yukarı salladı. "Hâlâ titre diğim gerçeğini

saymazsak..." Şarap tüccarı, dükkanının kapısında durmuş karar ı ve korkmuş

gözüküyordu. Yanında, şarap dolu kutuyu taşıyan genç bir adam duruyordu. "Gel o zaman. (iidip şarabımızı alalım. Seni bilmiyorum ama ben oldul ı > susadım."

Tayend kararsız birkaç adım attı ardından kendim 268 Çırak - ilk Yıl güvenini tekrar kazanmaya başladı. Bir muhafız para kesesini eline

tutuşturdu. Dannyl, Tayend'in ifadesine gülümsedikten sonra tüccarın çırağına, kendilerini izlemesini işaret edip Lonca Evi'ne doğru ilerledi.

*** Sonea'nın önünde açık duran sayfadaki kelimeler birden bire büyük

mürekkep lekelerinin altında kaybolmaya başladılar. Sonea omzunun üzerinden baktı ama yakınlarda kimse yoktu. Sayfaya daha da fazla damlanın damladığını gören Sonea, yukarıya baktı ve gösterişli bir mürekkep hokkasının üzerinde süzüldüğünü fark etti.

Arkasındaki rafların arasından kıkırdamaları duyabiliyordu. Hokka, Sonea'nın cüppesine mürekkep dökme tehdidi ile hareket etti. Gözlerini hokkaya doğru kısan Sonea bir güç dalgası gönderdi. Bir anda mürekkep kurudu ve cızırdamaya başladı ve hokka kırmızı bir şekilde parlamaya başladı. Hokka raflara doğru hızla atıldı ve Sonea bir kesik bir çığlık duydu.

Vahşice gülümseyerek tekrar önündeki kitaba döndü ama sayfada kuruyan mürekkebi görünce gülümsemesi k.ıyboldu. Bir mendil çıkararak lekeleri silmeye başladı. Murekkebin yayıldığını görünce hafifçe sövdü.

"Kötü fikir... Bu sadece daha fazla yayılmalarını sağ-l.n," dedi bir ses omzunun üzerinden.

l">nea irkilip arkasını döndüğünde Dorrien'in yanında durduğunu fark etti. Aniden önündeki kitabı ka-pattı, kendine engel olamamıştı.

I »orrien başını iki yana salladı. "Bu da kesinlikle yar-ıIiiik ı olmaz." Sonea can sıkıntısı ile kaşlarını çattı ve verecek sert l)ll ı rvap aradı

ama Dorrien uzanıp kitabı aldı. 269

Page 159: Trudi Canavan - Çırak İlk Yıl

Trudi Canavan , 270 "Bırak bir bakayım." Gülmeye başladı, "ilk Yıl Simya. Bunu kurtarmaya

bile değmez." "Ama kütüphanenin kitabı." Dorrien lekeli sayfalara bir göz gezdirdi ve yüzünü buruşturdu. "Bunu

düzeltmek için yapabileceğin bir şey yok." Dedi başını sallayarak. "Ama endişelenme. Rothen başka bir kopyasının hazırlanmasını sağlayabilir."

"Ama..." Dorrien'in kaşları kalktı. "Ama?" "Masraf..." "...mı olacak?" diye bitirdi cümleyi Dorrien. "Bu pek sorun olmaz

Sonea." Sonea itiraz etmek için ağzını açtı fakat yine kapadı. "Onun ödemesinin adil olmadığını düşünüyorsun değil mi?" Dorrien

yanındaki sandalyelerden birine oturdu. "Sonuçta kitaba sen zarar vermedin."

Sonea dudaklarını çiğnemeye başladı. "Onları gördün mü?" "Yanmış parmakları ile ilgilenen bir çırak ve erimiş bir mürekkep

hokkasına benzer bir şey taşıyan bir başka çırak geçti yanımdan. Senin kitabı kurtarmaya çalıştığını görünce kalanını tahmin ettim." Dorrien'in dudakları seğirdi. "Rothen bana hayranlarından bahsetti."

Sonea sessizce Dorrien'i inceledi. Dorrien, Sonea'nın yüzündeki ifadeye gülmeye başladı. Ama bu gülüşün içinde acı bir tat vardı.

"Akademi'deki ilk yılımda ben de pek popüler değildim. Yaşadıklarını az da olsa anlayabiliyorum. Tek kelimeyle işkence ama bundan kurtulabilirsin."

"Nasıl?" Dorrien kitabı masaya bıraktı ve arkasına yaslandı "Bir şey söylemeden

önce sana şimdiye kadar nelei yaptıklarını anlatmalısın. Sana yardım etmeden önce bu

Çırak - ilk Yıl çırakların, özellikle de Regin'in nasıl kişiler olduğunu öğrenmeliyim." "Bana yardım etmek mi?" Sonea şüpheyle Dorrien'e baktı. "Rothen

yapamadı, sen ne yapabilirsin ki?" Dorrien gülümsedi. "Belki de hiçbir şey ama denemeden bilemeyiz

değil mi?" Gönülsüzce de olsa Sonea, ilk gününü anlatmaya başladı. Nasıl Issle ve

sınıfın ona karşı cephe aldığını... Bir üst sınıfa çıkmak için harcadığını çabayı, Regin'in de onun peşinden gelişini ve yine Regin'in, Narron'un kalemini nasıl kutusuna koyarak, herkesin ondan bir hırsız gibi şüphelenmeyemeye başladığını anlattı. En sonundada ormandaki pusuyu...

"Neden bilmiyorum ama Yüksek Büyücülerle olan o görüşmeden bilmediğim başka bir şeylerin döndüğü hissiyle ayrıldım," diye bitirdi. "Beklediğim türde sorular sormadılar."

"Sen ne bekliyordun?"

Page 160: Trudi Canavan - Çırak İlk Yıl

Sonea omzunu silkti. "Bütün her şeyi kimin başlattığı hakkında sorular bekliyordum. Sadece yorgun olup olmadığımı sordular."

"O gün ne kadar güçlü olduğunu gösterdin Sonea," diye açıkladı Dorrien. "Bu konu çıraklar arasındaki didişmeden çok daha fazla ilgilerini çekmiştir."

"Ama Regin'in gelecek senenin ortasına kadar Lord Balkan'dan ders almasını yasakladılar."

"Oh, onu cezalandırmak zorundaydılar," Dorrien bir elini bunu geçiştirircesine salladı, "Ama seni sorgulamalarının sebebi bu değildi. Onun hikayesini doğrulamanı istediler; ama daha da önemlisi senin sınırlarını j»İçmek istediler."

Sonea görüşmeyi düşündü ve başını onaylar bir biçimde salladı. 271 Trudi Canavan "Duyduğum kadarıyla şimdiden bazı düşük seviyeli öğretmenlerden

güçlüymüşsün," diye devam etti Dorrien. "Bazıları senin güçlerinin erken geliştiğine ve daha fazla artmayacağına inanıyor, diğerleri ise bu şekilde devam edip Lorlen kadar güçlü olacağını düşünüyor. Kim bilir? Bu gücü nasıl kullanacağını öğrenmediğin sürece bunun önemi yok."

Dorrien öne doğru eğildi ve ellerini birbirine sürtmeye başladı. "Ama büyücüler Regin ve arkadaşlarının sana karşı çete kurduğunu kabul etmek zorundalar. Maalesef bu konuda sadece kanıt olduğunda bir şeyler yapabilirler. Onlara kanıt sunmalıyız. Bence onları Narron'un kalemini kutuna onun koyduğuna ikna edebiliriz."

"Nasıl?" "Hımm." Dorrien arkasına yaslandı ve parmakları ile kitabın cildinde ritim

tutmaya başladı. "İdeal olanı, onları, sana tekrar seni hırsız gibi gösterecek bir tuzak kurmaya yönlendirmemiz olacaktır. Yakalandığında herkes, senin daha önceki gibi tuzağa düştüğünü düşünecektir. Ama asıl bizim onları tuzağa düşürdüğümüzden kimse şüphelenmemeli..."

Çeşitli teoriler oluştururken Sonea rahatlamaya başladığını fark etti. Belki de Dorrien ona yardım edebilirdi. Kesinlikle beklediği gibi biri değildi. Aslında, diye düşündü, karşılaştığı hiçbir büyücü gibi değildi.

Sanırım onu sevdim, diye düşündü. 272 18. Bölüm Dostluk Sonea odasının kapısını açınca şaşkınlıkla gözlerini kırpıştırdı. "Bu kadar ders çalışmak yeter," dedi Dorrien. "Bu hafta her gece

buraya kapattın kendini. Bugün boşgün ve dışarı çıkıyoruz." "Dışarı mı?" diye sordu Sonea. "Dışarı," diye onayladı Dorrien. "Nereye?" Dorrien göz kırptı,"Bu bir sır."

Page 161: Trudi Canavan - Çırak İlk Yıl

Sonea itiraz etmek için ağzını açıyordu ki Dorrien parmağını dudaklarına dayayarak onu susturdu. "Şşş," dedi. "Soru sormak yok."

Can sıkıntısına rağmen meraklanan Sonea, kapıyı kapatıp Dorrien'i Çıraklar Makamımın koridoru boyunca takip etti. Arkasından hafif bir ses geldiğini duyunca omzunun üzerinden geriye baktı ve Regin'in bir odanın kapısından onları izlediğini gördü, dudakları sinsi bir gülümsemeyle kıvrılmıştı.

Tekrar önüne dönerek, çıkışa doğru giden Dorrien'i lakip etti. Avlu hâlâ karla kaplı olmasına rağmen güneş Isırlıyordu. Dorrien hızlı yürüyordu ve ona yetişmek Iı İn |< ele etmesi gerekiyordu.

"Bu gizli yer ne kadar uzakta?" "Fazla uzak değil." Dorrien gülümsedi 17\ Trudi Canavan Fazla uzak değil. Dorrien'in cevaplarının çoğu gibi bu da hiçbir şey

anlatmıyordu. Başka soru sormamaya karar verip dudaklarını birbirine bastırdı.

"Buraya geldiğinden beri avlunun dışına hiç çıktın mı?" diye sordu Dorrie, Akademi'ye girdiklerinde adımlarını yavaşlatarak.

"Birkaç kez. Ama Akademi'ye başladığımdan beri hiç çıkmadım." "Ama bu neredeyse altı ay yapar." Dorrien başını iki yana salladı.

"Rothen seni daha sık dışarı çıkarmalı. Bütün zamanını içeride geçirmen sağlıklı değil."

Dorrien'in bu tepkisi karşısında neşelenen Sonea gülümsedi. Onun bir binanın içinde uzunca bir süre rahat edebileceğini sanmıyordu. Yüzü ve elleri güneşten yanmıştı, bu, güneşin altında uzun saatler boyunca çalıştığını gösteriyordu. Adımları uzun ve hafifti ki ona yetişmek için neredeyse koşması gerekiyordu.

Rothen'in genç hali ile karşılaşmayı bekliyordu. Dorrien'in gözleri aynı babası gibi parlak mavi renge sahipken çenesi daha dar ve yüzü daha inceydi. Fakat asıl farklılık karakterlerindeydi. Ya da öyle miydi? Rothen kendini çırakları eğitmeye adamışken, Dorrien sorumluluğundaki köylerle ilgileniyordu. Sadece farklı disiplinleri seçmiş ve farklı ortamlarda yaşamışlardı.

"Çıkınca nerelere gittin?" diye sordu Dorrien. "Birkaç kez varoşlardaki teyzem ve eniştemi ziyaret ettim," dedi

Sonea. "Sanırım her gidişimde bazı büyücüler kaçacağımdan endişelenmişti."

"Kaçmayı hiç düşündün mü Sonea?" Soruya şaşıran Sonea dikkatle Dorrien'e baktı. Bakışları ve yüz ifadesi

ciddiydi. "Bazen," diye kabul etti çenesini yukarıya kaldırıp. Dorrien gülümsedi. "Bunu düşünmüş tek çırak oldu- 274 Çırak - ilk Yıl

Page 162: Trudi Canavan - Çırak İlk Yıl

ğunu sanma," dedi Dorrien sessizce. "Neredeyse hepimizin aklından geçer, özellikle sınavlardan hemen önce."

"Ama sonunda buradan uzaklaştın değil mi?" diye belirtti Sonea. Dorrien gülmeye başladı. "Hakılısın, olaya bu açıdan da bakabilirsin." "Ne kadar süredir kırsal alanda çalışıyorsun?" "Beş yıldır." Koridorun sonuna vardıklarında Giriş Salonu'na girdiler ve

merdivenlerden çıkmaya başladılar. "Lonca'yı özlüyor musun?" Dorrien dudaklarını büzdü. "Bazen. Çoğunlukla babamı özlüyorum;

ama ayrıca bütün bu ilaçlara ve bilgiye ulaşabilme olanağını da özlüyorum. Bir hastalığın nasıl tedavi edilmesi gerektiğini öğrenmek istediğimde buradaki Şifacılar ile bağlantı kurabilirim ama bu çok daha yavaş bir süreç oluyor ve çoğunlukla ihtiyacım olan ilaçlara ulaşamıyorum."

"Yaşadığın yerde Şifacılar Makamı yok mu?" "Oh, hayır," Dorrien gülümsedi. "Tepedeki bir evde tek başıma

yaşıyorum. İnsanlar onları tedavi etmem için bana geliyorlar ya da ben onları ziyaret ediyorum. Bazen saatlerce yolculuk etmem gerekiyor; bunun için ihtiyaç duyacağımı düşündüğüm her şeyi yanıma almam gerekiyor."

Sonea ikinci bir merdivenden çıkarlarken bunları düşündü. Merdivenlerin tepesine vardıklarında kendisi bi-raz nefes nefese kalmışken Dorrien'in hiç de yorulmamış ı 'Iı luğunu fark etti.

"Bu taraftan." Dorrien ana koridoru gösterdi ve o yönde ilerlemeye başladı. Akademi'nin üçüncü katın-d.ıydılar. Sonea şaşırmış bir halde burada bu kadar ilgi

275 Trudi Canavan 276 çekici ne olabileceğini merak etti. Dorrien daha küçük bir geçide girdi. Birkaç dönüş ve kullanılmayan

küçük bir odadan sonra bir kapının önünde durdu ve elini ahşaba yerleştirilmiş bir panelin üzerinde gezdirdi. Sonea bir tıkırtı duydu ve kapı içeriye doğru açıldı. Dorrien, Sonea'ya kendisini takip etmesini işaret ederek karanlık bir merdivene doğru ilerledi. Kapı arkalarından kapanırken Dorrien'in başının üzerinde bir ışık küresi belirdi.

"Neredeyiz?" diye sordu Sonea. O kadar çok köşe dönmüşlerdi ki Sonea artık emin olamıyordu. Aka-demi'nin ön tarafına yakın bir yerlerde olduklarından emindi. Yukarıda başka kat yoktu ama yine de merdivenler yukarıya doğru devam ediyordu.

"Akademi'nin içindeyiz," dedi Dorrien masum bir gülümseme ile. "Bunu biliyorum." Dorrien kıkırdadı ve merdivenleri çıkmaya devam etti. Başka bir kapıya

ulaştılar ve bu kapı da Dorrien'in eline bir önceki gibi tepki verdi. Kapı açıldığında Sonea'yı donduran buz gibi bir hava içeri doldu.

"Şimdi Akademi'nin dışındayız," dedi Dorrien kapı dan çıkarken.

Page 163: Trudi Canavan - Çırak İlk Yıl

Kendini ileriye doğru uzayan yüksek bir terasta bulan Sonea'nın şaşkınlıktan nefesi kesildi. Akademi'nin çalı sında duruyorlardı.

Yağmur ve özellikle karın toplanmaması için hafifçe eğimliydi. Ortada, Büyük Salon'un cam tavanım görebiliyordu. Cam panellerin çerçevelerinde bir miktai kar birikmişti. İki yandaki binanın daha yüksel" kısımlarının gösterişli süs mazgalları, bel yüksekliğimi! sağlam birer parmaklık oluşturuyordu.

"Çatıya çıkmanın mümkün olduğunu bilmiyordum Çırak - ilk Yıl "Sadece birkaç büyücün buraya çıkma izni var," dedi I »orrien. "Kilitler

bu kişilerin dokunuşuna tepki verirler. Hana Leydi Vinara'nın selefi Lord Garen izin vermişti." I >orrien'in yüz ifadesi özlemle doldu. "Annem öldükten BOnra onunla bir tür arkadaş olmuştuk. Benim için ikinci bir büyükbaba gibiydi. Benimle konuşmak için sürekli çevrede olurdu. Bana öğretmesi..."

Kuvvetli bir rüzgar Dorrien'in ağzından çıkan kelimeleri alıp götürdü ve cüppelerini çekiştirmeye başladı. Sonea'nın kakülleri yüzüne çarpıp duruyor, gözlerine balıyordu. Sonea başının arkasına uzanıp saçlarını tutan tokayı tuttu. Yüzünü rüzgara doğru dönerek serbest tu-tamları toplayıp sıkıca saçına tutturdu.

Sonra rüzgar aniden kesildi. Dorrien'in onları ko-ııımak için yarattığı kalkanı hissedince ona doğru dön-düğünde, güneşin ışığıyla parlıyan gözleriyle kendisini İzlediğini gördü.

"Buraya aşağı gel," diyerek eliyle çağırdı. Dorrien parmaklıkların yanma indi. Sonea peşinden inerken, buraya

çıkanların yerler ıslakken ayakları kaymasın diye yere açılmış olan olukları fark etti. Dorrien l nııanın ortasında durdu. Sonea parmaklıklardaki karı Süpürüp avluya bakmak için biraz eğildi. Aşağıya baş döndürecek kadar uzun bir mesafe vardı.

Bir grup hizmetkar acele ile aşağıdaki yolda, bahçe-lerden Şifacılar Makamı'na doğru ilerliyordu. Sonea sa-,ıııa döndüğünde Çıraklar Makamı'nı, Kubbe'yi, Yedi Ay bin,ısını ve Banyolar'ı gördü. Arka tarafta Sarika'nın Pepesi ve karla kaplı ormanlıklar vardı. Tepenin U erinde kullanılmayan, dağılmış gözetleme kulesi iğaçlar tarafından gizlenmiş, zorlukla seçilebiliyordu.

Arkasını dönen Sonea, şehre ve ötesine baktı. Mavi bil kurdele gibi görünen Tarali Nehri, imardin'den ufka

277 Trudi Canavan doru uzanıyordu. "Bak," dedi Dorrien eliyle göstererek. "Nehirdeki mavnaları

görebilirsin." Sonea eliyle gözlerine gölge yaparak baktığında, şehrin dış

mahallelerinin hemen ötesinde, nehrin üzerinde ilerleyen teknelerden oluşan bir çizgiyi seçebildi. Her birinde minicik gözüken insanlar,

Page 164: Trudi Canavan - Çırak İlk Yıl

ellerinde sopalarla ayakta duruyor, sürekli olarak nehir yatağını dürtüyorlardı. Kaşlarını çattı.

"Nehir derin değil mi?" "Şehre yakın yerlerde evet," dedi Dorrien, "Ama o bölge mavnacılar

için oldukça sığ. Şehre vardıklarında bir tekne gelir ve onlara limana kadar kılavuzluk eder. Çoğunlukla kuzeybatıdan gelen ürünleri taşırlar," diye belirtti Dorrien. "Nehrin diğer tarafındaki yolu görüyor musun?

Sonea başıyla evetledi. Nehrin mavi çizgisinin yanında dar kahverengi bir çizgi uzanıyordu.

"Yüklerini indirdikten sonra mavnaları, gorinlere bağlayıp nehirden yukarı çekiyorlar. Aynı Gorinler başka ticari malları, bu sefer nehirden aşağı getirmek için kullanılacaklar, onlar yavaş ve ucuzlar."

"Benim evime gitmek için şu yolu takip etmelisin." Dorrien parmağı ile gösterdi. "Birkaç günlük yolculuktan sonra ufukta Çelikkemer sıra dağları gözükür."

Sonea, Dorrien'in parmağının doğrultusuna baktı. Yolun ilerisinde karanlık ağaç kümeleri vardı ve arkalarında ufka uzanan çayırları görebiliyordu.

Sonea daha öncesinde Kyralia haritalarını incelemişti ve Kyralia ile Sachaka arasındaki sınırı oluşturan sıra dağları biliyordu; tıpkı kuzeybatıda Elyne ile sının oluşturan Gri Dağlar'ı bildiği gibi... Uzaklara bakarken garip bir hisse kapıldı. Orada, bir yerlerde daha önce

278 Çırak - ilk Yıl görmediği, hatta daha önce merak etmenin bile aklına gelmediği yerler

vardı. Ve bu yerler de ülkesinin bir parçasıydı. Ve onların da ötesinde daha yeni yeni öğrenmeye başladığı başka

ülkeler vardı. "Hiç Kyralia'nın dışına çıktın mı?" "Hayır," Dorrien omzunu silkti. "Bir gün gidebilirim. Şimdiye kadar hiç

iyi bir sebebim olmadı, ayrıca köyümden uzun süre uzak kalmayı da pek sevmiyorum."

"Peki ya Sachaka? Geçitlerden birinin çok yakınında yaşıyorsun değil mi? Hiç, bir kez olsun merak edip gitmedin mi?"

Dorrien başını iki yana salladı. "Çobanlardan bazıları gitmiş, tahminen diğer tarafta günler boyunca bir yerleşim yeri yok. Sadece çorak topraklar..."

"Savaştan kalan çorak topraklar mı?" "Evet," diye başıyla onayladı Dorrien. "Tarih derslerine dikkat etmişsin

gördüğüm kadarıyla." Sonea omzunu silkti "Tek ilginç bölüm buydu. Diğer her şey, İttifak ve

Lonca'nın kuruluşu, çok sıkıcıydı." Dorrien güldü sonra parmaklıklardan uzaklaştı. Yavaşça kapıya doğru

yürüdüler ve içerideki küçük odaya girdiler. Merdivenlerin başında duran Dorrien elini Sonea'nın omzuna koydu.

"Sürprizimi beğendin mi?"

Page 165: Trudi Canavan - Çırak İlk Yıl

Sonea başıyla onayladı. "Evet." "Çalışmaktan daha iyi değil mi?" "Kesinlikle." Dorrien sinsi bir şekilde gülümsedi ve yana doğru adım attı. Dorrien

merdiven boşluğundan düşerken Sonea hafifçe çığlık attı. Bir an sonra Dorrien tekrar görüş alanına girdi, bir büyü diskinin üzerinde duruyordu. Sonea bir elini göğsüne bastırmıştı, kalbinin ne kadar

279 Trudi Canavan şiddetli attığını hissedebiliyordu. "Neredeyse kalbim duruyordu Dorrien!" diye çıkıştı. Dorrien gülmeye başladı. "Yükselmeyi öğrenmek ister misin?" Sonea başını olumsuz anlamda salladı. "Tabi ki istiyorsun." "Hâlâ çalışmam gereken üç bölüm var." Dorrien'in gözleri parladı. "Onları bu gece de okuyabilirsin. Bunu diğer

çıraklar izlerken mi öğrenmek istiyorsun? Eğer sana şimdi öğretirsem benim dışımda kimse yaptığın hataları görmeyecek."

Sonea dudaklarını çiğnedi. İyi bir noktaya değinmişti... "Hadi," diye ısrar etti Dorrien. Kollarını açarak kendi etrafında bir tur

döndü. "Eğer kabul etmezsen aşağı inmene izin vermeyeceğim." Sonea'ın gözleri büyüdü. "Oh, pekala!" Kiko Kasabası'ndaki Lonca Evi dik bir yamaca kurulmuştu. Binanın,

denizi, plajı ve uzun, spiral yolu -ki hâlâ kutlama yapanlarla doluydu- görmesini sağlayan birçok balkonu vardı. Ritmik müziğin sesi Dannyl'e kadar geliyordu. Bir elinde Elyne şarabı dolu bir kadeh, diğerinde ise şişesini tutuyordu. Bir yudum alıp balkon parmaklıklarından koltuğa doğru ilerledi ve oturup şişeyi yanına koydu. Bacaklarını uzatarak zihnini serbest bıraktı.

Her zamanki gibi aklına Tayend geldi. Soygun olayından beri alim, Dannyl'in yanında garip ve sinirli

davranıyordu. Dannyl olağan dışı hiçbir şey fark etmemiş gibi davranmayı sürdürse de, görünüşe

280 Çırak - ilk Yıl göre bu sırrının hâlâ güvende olduğu konusunda Tayend'i ikna

edememişti. Alim, bir büyücünün Şifa sırasında eğilimlerini açığa çıkaracak fiziksel bir işaret bulacağına inanıyordu ve Dannyl'in Tayend'e bunun doğru olmadığını anlatabilmesinin tek yolu yanıldığını söylemesiydi. Ve tabi ki bu da Dannyl'in sırrını öğrendiğini gösterecekti.

Tayend, Dannyl'in dostluğunu reddedeceğinden endişeleniyordu. Bu mantıklı bir korkuydu. Her ne kadar Kyralialılar, Lonmarlılar gibi "kabul edilemez" davranışlar yüzünden insanları idam ediyor olmasalar da bu hâlâ yanlış ve doğaya aykırı kabul ediliyordu. İnsanları, unvanların elinden alınması ile cezalandırıyor ve ailelerine de sanki hepsinin bu konuyla bağlantıları varmış gibi davranıyorlardı. Eğer bir aile içlerinden

Page 166: Trudi Canavan - Çırak İlk Yıl

birinin bu tarz bir eğilimi olduğunu fark ederse onu hemen küçük arazinin başına ya da aile işleri ile ilgilenmesi için uzağa yolluyorlardı.

Dannyl geçmişte bu şekilde cezalandırılmış Lonca büyücülerini duymuştu. Lonca'dan atılmış olmasalar da diğer her anlamda dışlanmışlardı. Bir çırakken yaşadığı zorluklar sırasında kendisine, eğer söylentilerin doğru olduğu kanıtlanırsa, mezun olamayacağı söylenmişti.

Geçen yıllar içinde tekrar kendi üzerine şüphe çekmemek için çok uğraşmıştı. Son birkaç günde ise Tayend'in eğilimleri Elyne'de biliniyorsa sarayda kendisi ile ilgili de spekülasyonlar ortaya çıkmasının kaçınılmaz olduğu düşüncesiyle boğuşuyordu. Geçmişteki o söylenti, dedikoduları daha da alevlendirecek ve bu dedikodular Elyne'de tehlikeli olmasa da Lonca'ya ulaştığında...

Dannyl başını salladı. Tayend ile aylardır yolculuk yapıyorlardı, itibarına gelecek olan bütün zarar çoktan

281 Trudi Canavan gelmiş olmalıydı. İtibarını geri kazanmak için Elyne'e gider gitmez

Tayend'i yanından uzaklaştırmalıydı. Asistanının Elynelilerin söylediği gibi "oğlan" olduğunu keşfettiği için dehşete düştüğünü açıkça göstermeliydi.

Tayend anlayacaktır, dedi zihninin gerisinde bir ses. Ya da anlayacak mıdır? dedi bir başkası. Ya öfkelenip, gidip Akkarin'e Lorlen'in araştırmasından bahsederse?

Hayır, dedi ilk ses. Bu bir alim olarak güvenilirliğini sarsar. Belki de bu arkadaşlığı kibar bir şekilde, onun hislerini incitmeden bitirebilirsin.

Dannyl şarap kadehine doğru kaşlarını çattı. Neden hep bu noktaya geliyordu? Tayend iyi bir yoldaştı, sevdiği ve değer verdiği birisi... Lonca'ya dedikoduların ulaşması korkusu ile onunla olan dostluğunu bitirme düşüncesi, kendini utanmış ve kızgın hissetmesine sebep oluyordu. Alimle arkadaşlığını itibarını riske atmadan sürdürebilirdi.

Bırak dedikodular sürsün, diye düşündü. Bunların bir arkadaşlığı daha bozmasına izin vermeyeceğim.

Ama ya Lonca duyar ve kendisini geri çağıracak kadar öfkelenirse... Hayır, bu kadar dramatik bir şeyi, basit bir söylenti yüzünden

yapmazlardı. Elyne Sarayı'nın nasıl bir yer olduğunu biliyorlar. Gerçekten aleyhinde olan bir şey duymadıkları sürece harekete geçemezlerdi.

Ve duymayacaklar, dedi Dannyl kendi kendine. Bu tarz söylentilerden kaçamayacağı açıktı. Yani bununla yaşamayı öğrenmesi gerekiyordu. Mecburdu. Belki de bunu kendi yararına çevirebilirdi...

"Bütün şişeyi tek başına içmeyi planlamıyorsun değil mi?" İrkilen Dannyl dönüp baktığında Tayend'in balkon kapısında durduğunu

gördü. 282 Çırak - İlk Yıl "Tabi ki hayır," diye yanıtladı. "İyi," dedi Tayend. "Yoksa elimde bunu taşıdığım için bir aptal gibi

gözükürdüm." Elindeki boş kadehi hafifçe kaldırdı.

Page 167: Trudi Canavan - Çırak İlk Yıl

Dannyl kadehe şarap koyarken Tayend kendisini izliyordu ama gözleri buluşunca hemen başka bir yöne bakmaya başladı. Alim parmaklıklara doğru ilerleyip denize bakmaya başladı.

Zamanı geldi, diye düşündü Dannyl. Doğruyu söyleyip onu başımdan atmayacağımı anlatmanın zamanı. Derin bir nefes aldı.

"Konuşmalıyız," dedi Tayend aniden. "Evet," diye onayladı Dannyl. Sözlerini dikkatle seçti. "Sanırım, sana

neden Şifa vermemi istemediğini biliyorum." Tayend istem dışı irkildi. "Bana bir keresinde... benim gibi erkekler için

her şeyin ne kadar zor olduğunu, anladığını söylemiştin." "Ama senin gibi erkeklerin Elyne'de kabul gördüğünü söylemiştin." "Kabul görürler ve görmezler." Tayend elindeki kadehe baktı ve sonra

hepsini içti. Dannyl'e doğru döndü. "En azından insanları bu yüzden dışlamıyoruz," dedi suçlarcasına.

Dannyl yüzünü buruşturdu. "Bir toplum olarak Kyralia toleransı ile ünlü değildir. Bunu bizzat yaşadığımı biliyorsun. Fakat hepimiz de önyargıhdeğiliz."

Tayend'in kaşları çatıldı. "Bir zamanlar büyücü olacaktım. Bir kuzenim beni test etti ve potansiyelimin olduğunu buldu. Beni Lonca'ya göndereceklerdi." Tayend' in gözleri uzaklara daldı ve Dannyl, alimin yüzündeki özlemi görebildi. Alim başını iki yana salladı ve içini çekti. "Ondan sonra seni duydum ve söylentilerin doğru

283 Trudi Canavan olup olmamasının önemli olmadığını fark ettim. Asla bir büyücü

olamayacağım açıktı. Lonca ne olduğumu öğrenecek ve beni eve geri gönderecekti."

Dannyl aniden garip, boğuk bir öfke hissetmeye başladı. Mükemmel hafızası ve keskin zekasıyla Tayend çok iyi bir büyücü olurdu. "Lonca'ya katılmamayı nasıl basardın?"

"Babama gitmek istemediğimi söyledim." Tayend omzunu silkti. "O zaman şüphelenmemişti. Daha sonra belli kişilerle görüşmeye başladığımda gerçek sebebi anladığını düşündü. Bu fırsatı, Lonca'nın izin vermeyeceği şeylere düşkünlük göstermek istediğim için reddettiğimi düşündü. Ne olduğumu saklayamayacağımı asla anlamadı." Tayend elindeki boş kadehe baktı ve yürüyüp şişeyi aldı. Kadehini tekrar doldurup şarabı hızla içti.

"Şey," dedi Tayend okyanusa bakarak, "Eğer teselli olacaksa, senin hakkındaki söylentilerin doğru olmadığını her zaman biliyordum."

Dannyl irkildi. "Nereden biliyordun?" "Şey, sen benim gibi olsaydın ve buna engel olama-saydın o zaman

Şifacılar bunu anlardı değil mi?" "Aslında, hayır..." Alimin gözleri fal taşı gibi açıldı. "Yani demek istiyorsun ki...?"

Page 168: Trudi Canavan - Çırak İlk Yıl

"Fiziksel şeyleri hissederler. Hepsi bu. Şifacılar henüz bir erkeğin vücudunda başka erkekleri arzulamasına sebep olan fiziksel bir şey keşfedemediler."

"Ama bana dendi ki... bana Şifacılar'ın bir kişide yanlış olan şeyleri bulabileceği söylendi."

"Bulabilirler." "Yani bu... bir yanlışlık değil ya da..." Tayend kaşlarını çattı ve

Dannyl'e baktı. "Peki sen nasıl öğrendin?" 284 Çırak - ilk Yıl Dannyl gülümsedi. "Zihnin o kadar yüksek sesle haykırıyordu ki

duymama engel olamadım. Büyü potansiyeline sahip ve bunu kullanmayı bilmeyen insanlar genellikle düşüncelerini güçlü bir şekilde yansıtırlar."

"Oh?" Tayend etrafa bakındı, yüzü gittikçe kızarı-yordu. "Peki ne kadarını... okudun?"

"Pek fazla değil," diye güvence verdi Dannyl. "Çoğunlukla korkularını. Dinlemeye devam etmedim. Bu ahlaksızca olurdu."

Tayend başıyla onayladı ve bir süre düşündü. Sonra birden gözleri büyüdü. "Yani Lonca'ya katılabilirdim öyle mi?" kaşlarını çattı. "Ama şimdikinden daha mutlu olabileceğimden emin değilim." Dannyl'in yanındaki koltuğa oturdu. "Kişisel bir soru sorabilir miyim?"

"Evet." "Gerçekte seninle o çırak arasında ne oldu? Dannyl içini çekti. "Hiçbir şey." Tayend'e baktığında alimin beklentiyle

kendisine baktığını gördü. "Pekala, bütün hikaye o zaman... "Pek popüler değildim. Yeni çıraklar genellikle derslerine yardımcı olsun

diye eski çıraklardan yardım isterlerdi. Fakat benimle çalışmak isteyen birini bulamamıştım. Bu tarz hikayeler yüzünden diğer çırakların uzak durduğu büyük bir çırak vardı ve sınıfının en iyilerinden olduğu için söylentileri görmezden gelmeye karar verdim. Bana yardım etmeyi kabul ettiğinde oldukça sevinmiştim." Başını iki yana salladı. "Fakat sınıfımda benden nefret eden bir çırak vardı."

"Lord Fergun mu?" "Evet. İlk günden beri birbirimizle uğraşır, hoş olmayan şakalar

yapardık. Bu çırak hakkında hikayeler duymuştu ve bu da yeni bir söylenti yaymak için tek ihtiyacı olan şeydi. Bir süre sonra Yüksek Büyücüler tarafından

285 Trudi Canavan sorgulandım." "Ne oldu?" "Söylentileri reddettim tabi ki. Dedikoduları durdurmanın en iyi

yolunun bizi ayırmak olduğuna karar verdiler ve bana o çıraktan uzak durmamı emrettiler. Tabi ki bu da diğer çırakların ihtiyacı olan tek kanıttı."

"Peki o çırağa ne oldu? Onun hakkındaki söylentiler doğru muydu?"

Page 169: Trudi Canavan - Çırak İlk Yıl

"Mezun oldu ve ülkesine döndü, bütün söyleyebileceğim bu." Tayend'in bakışlarının merakla kesinleştiğini gören Dannyl ekledi: "Hayır, sana adını söylemeyeceğim."

Hayal kırıklığına uğramış gözüken Tayend arkasına yaslandı. "Peki sonra ne oldu?"

Dannyl omzunu silkti. "Çalışmaya devam ettim ve bir daha üstüme şüphe çekmeyeceğimden emin oldum. Bir süre sonra herkes bu konuyu unuttu, Fergun ve görünüşe göre Elyne sarayı dışında herkes."

Tayend gülümsemedi. Kaşlarının arasında bir kırışıklık oluştu. "Peki şimdi ne yapacaksın?"

Dannyl kadehini tekrar doldurdu. "Beyaz Gözyaşları Lahitleri, festival sırasında kapalı olduğuna göre içmek ve dinlenmek dışında yapabilecek pek bir şey yok.

"Peki sonra?" "Sanırım Lahitler'i ziyaret edeceğiz." "Peki sonra?" "Bu ne bulacağımıza bağlı. Ama ne olursa olsun Elyne'e döneceğiz." "Kastettiğim bu değil." Tayend, Dannyl'in gözlerinin içine baktı. "Bir

oğlan olma ihtimali olan bir çırakla beraber görülmen başına bu kadar bela açıyorsa, oğlan olduğu bilinen bir adamla arkadaşlığın çok, çok daha kötüsüne sebep olabilir. Artık üstüne şüphe çekmemeye

286 Çırak - ilk Yıl çalıştığını söyledin. Sana Kütüphane'den yardımcı olabilirim ama

bulduklarımı bir ulak aracılığıyla gönderebilirim." Dannyl içinde bir şeylerin burkulduğunu hissetti. Tayend'in bunu teklif

edebileceğini hiç düşünmemişti. Bu arkadaşlığı bitirme üzerine olan düşüncelerini hatırlayınca kendinden utandı.

"Oh, hayır," diye yanıt verdi. "Benden bu kadar kolay kurtulamazsın." "Ama bu senin üzerine daha da çok şüphe çekecektir. Bir..." "... Büyük Kütüphane alimi ile arkadaş olmak," diye tamamladı Dannyl.

"Yararlı ve değerli bir asistan... Ve bir dost... Eğer dedikodu çıkacaksa zaten çoktan çıkmıştır. Ayrıca gizli olarak iletişim kurarsak çok daha fazla spekülasyon yaparlar."

Şaşıran Tayend ağzını bir şeyler söylemek için açtı sonra başını iki yana salladı. Elindeki kadehe bakıp, Dannyl'e doğru şerefe kadeh kaldırdı.

"Dostluğa o zaman." Gülümseyen Dannyl, kadehini alimin kadehine doğru kaldırdı. * * * Rothen araştırmasını sürdürürken parmağını kitapların ciltleri üzerinde

gezdirdi. Büyücüler Kütüphanesi'nin kapısı açıldığında bir an durup o yöne baktı. İçeriye arkasında Sonea ile birlikte Dorrien girmişti. Rothen kaşlarını çattı. Sonea kendisinden kütüphaneden bazı kitapları almasını istemişti ama kendiside hem de Dorrien'le buraya gelmişti.

Lord Jullen kaşlarını çatıp Sonea'ya kutusunu kapının 287

Page 170: Trudi Canavan - Çırak İlk Yıl

Trudi Canavan yanındaki rafa bırakmasını söyledi. Sonea içinden birkaç kağıt alıp

kutuyu söylenen yere bıraktı. Dorrien kulüp haneciye kibar bir şekilde başıyla selam verip Sonea'yı uzun raf sıralarının arasına götürdü.

İkilinin peşine düşmeden önce kitapları bulmaya k.ı rar veren Rothen işine devam etti. Listesindeki ilk kitabı, olması gereken yerden birkaç raf ileride bulunca, kitabi yanlış yere koyan büyücüye sessizce söylendi.

Birinin Lord Jullen'e yaklaşıp yardım istediğini belli belirsiz fark etti ama Dorrien'in diğer sırada Lord Galin ile dostça bir sohbete başladığını duyabiliyordu. Arka sından yüksek bir öksürme sesi geldi ve dönüp baktı ğında Lord Garrel'in ağzını bir mendille kapatmış ol duğunu gördü. Hemen ardından bir bağırış bütün dil katini çekti.

"Regin!" demişti Galin bağırarak. Bulunduğu kim dordan çıkmıştı. Rafların arasından bakan Rothen, Rnan in jullen'in masasının yanında durduğunu görebiliyoıdu

"Evet lordum?" Regin'in yüzünde son derece masum ve şaşkın bir ifade vardı.

"O kutunun içine ne koydun?" "Ne kutusu lordum?" Galin'in gözleri kısıldı. "Sorun nedir Lord Galin?" Lord Garrel bulundur.u koridordan çıkıp

Jullen'in masasına yaklaştı. "Az önce Regin'in Jullen'in masasından bir şey alıp |U kutunun içine

koyduğunu gördüm." Galin, Sonea'nın kutusunu raftan alıp masaya, Regin'in önüne koydu.

Mırıldanma seslerini duyan Rothen etrafına bakındı ğında, büyücülerin gözler önüne serilen bu olayı izle mek için ikişer, üçer toplanmakta olduklarını gördü

Lord Jullen de raflar arasından çıkıp geldi. Önce büy..... lere, daha sonra çırağa ve kutuya baktı. "Neler oluyot 288 Çırak - İlk Yıl burada? Bu Sonea'nın kutusu değil mi?" < ialin'in kaşları kalktı. "Öyle mi? Ne kadar ilginç." 1 öldüklerini bir kez

daha tekrarladı. Lord Jullen'in kaş- I ı.....ıaylamaz bir çatışa dönüştü. Bakalım Regin, Sonea'nın eşyalarınızdan hangisine -in| ı < ılmak

istediğine karar vermiş?" Regin'in rengi soldu. Rothen bir gülümsemenin yü-üne yayıldığını

hissetti. Biri omzuna dokunduğunda neredeyse şaşkınlıktan çığlık atıyordu. Döndüğünde

l 1.....en'in yanında durduğunu gördü, gözlerinde tanı- lll Iı.işarı bir parıltı vardı. "Ne yaptın?" diye fısıldadı Rothen suçlar bir

şekilde. I İn bir şey." diye yanıtladı Dorrien, gözlerinde sahte İmi masumiyetle. "Regin hepsini tek başına yaptı. Ben ıı lt'< e birilerinin izliyor olduğundan emin oldum." 5onea'nın kutusunun açıldığını duyan

Page 171: Trudi Canavan - Çırak İlk Yıl

Rothen dönüp jullen'in kutudan siyah parlak bir nesne çıkarışını izledi. B< nım iki yüz yıllık Elyne mürekkep hokkam." Kütüp-ı1 111'¦ ı ı kaşlarını çattı. "Değerli ama sızdırıyor. Seni teb-nl etmeliyim Regin. Sonea bunu kendi başına geri 1 • mayı başarmış olsaydı bile notları mürekkeple kaplı Olurdu."

Regin çaresizce gardiyanına baktı, l ı/ın notlarını mahvetmek istediği açık," dedi ı ırrel. "Sadece aptalca bir şaka."

I İn sanmıyorum," diye araya girdi Galin. "Öyle ol-I 'Iı basitçe hokkanın içindekileri kutuya dökerdi ve hol I ayı masaya geri koyardı."

ı iarrel'in yüz ifadesi karardı ama Galin'in suçlayan bakışları kararlılığından hiçbir şey kaybetmedi. Lord jullt'n bir büyücüden diğerine baktı, ardından bakışlarını lll ıra doğru çevirdi.

Lord I )orrien," diye seslendi. 289 Trudi Canavan Dorrien rafların arasından öne doğru çıktı. "Evet?" "Lütfen Sonea'yı bulup buraya getirir misiniz?" Dorrien başıyla onaylayıp rafların arasına geri girdi. Rothen,

büyücülerin görüş alanına giren Sonea'yı izledi. Sonea'nın yüz ifadesi bir anda temkinli bir hal aldı. Jullen olanları açıklayınca gözleri büyüdü ve Regin'e ters bir şekilde baktı.

"Korkarım notların mahvolmuş Sonea," dedi Jullen kutuyu önüne doğru iterek. Sonea kutunun içine baktı ve yüzünü buruşturdu. "Eğer istersen bundan sonra kutunu dolabıma kilitleyebilirim."

Sonea, Jullen'e baktı yüzünde büyük bir şaşkınlık vardı. "Teşekkür ederim Lord Jullen," dedi kısık bir sesle.

Jullen kutuyu kapattı ve masasının altındaki dolaba yerleştirdi. Galin, Regin'e baktı. "Çalışmalarına dönebilirsin Sonea. Regin ve benim gidip Akademi Müdürü ile biraz sohbet etmemiz lazım."

Sonea, Regin'e bir kez daha baktı ve sonra dönüp rafların arasına geri gitti. Dorrien bir an durakladıktan sonra peşinden gitti.

Galin, Garrel'e döndü. "Geliyor musun?" Savaşçı başıyla onayladı. İki büyücü ve çırak kütüphaneyi terk edince Dorrien ve Sonea,

Rothen'e yaklaştılar. İkisinde de açıkça fark edilen bir kendini beğenmişlik havası hakimdi. Başını sallayan Rothen ikisine de sert bir şekilde baktı.

"Bu çok riskliydi. Ya kimse görmeseydi?" Dorrien gülümsedi. "Ah... ama birinin göreceğinden emin oldum."

Dönüp Sonea'ya baktı. "Çok inandırıcı bir şekilde şaşkın gözükmeyi basardın."

Sonea kurnaz bir şekilde gülümsedi. "İşe yaradığına şaşırmıştım." "Heyy!" dedi Dorrien. "Kimse bana güvenmiyor mu 290 Çırak - ilk Yıl

Page 172: Trudi Canavan - Çırak İlk Yıl

artık?" düşünceli bir hale bürünerek Rothen'e baktı. "Jullen'i masasından kimin uzaklaştırdığını ve Regin şeytani planını uygularken kimin dikkat dağıttığını fark ettin mi?"

Rothen bir süre düşündü. "Garrel mi? Hayır... Komik olma. Regin sadece durumdan faydalanıyordu. Regin hamlesini yaparken, yardım için öksürdüğü ve onunda bu çocukça soytarılıklara katıldığını düşünemezsin."

"Muhtemelen haklısın," dedi Dorrien. "Ama yerinde olsam gözüm onun üzerinde olurdu."

291 19. Bölüm Sınavlar Başlıyor Sonea, Banyolar'dan çıktığında gökyüzü şafağın ilk ışıklarıyla henüz

yeni aydınlanıyordu. Hava hâlâ soğuktu, bu yüzden etrafında bir kalkan oluşturup içindeki havayı ısıttı. Cüppesini düzeltmek için durduğunda Banyolar'ın erkeklere ayrılan bölümünden çıkan yeşil cüppeli birisini gördü.

Dorrien'i tanıyınca neşelendiğini fark etti. Dorrien sabah erkenden gitmeyi planladığı için Rothen'in dairesinde hep beraber yedikleri akşam yemeği sırasında vedalaşmalardı. Ama şimdi Dorrien gitmeden önce onunla konuşmak için bir şansı daha vardı.

"Senin erken kalkmayı seven biri olduğunu tahmin etmeliydim." dedi Sonea.

Dorrien şaşkınlıkla sesin geldiği yöne döndü. "Sonea! Bu saatte burada ne işin var?"

"Güne her zaman erken başlarım. Kimse canımı sıkmadan yapmam gerekenleri yapabiliyorum."

Dorrien çarpık bir biçimde gülümsedi. "Akıllıca bir hareket ama artık pek gerekli olmasa gerek. Regin artık seni rahat bırakıyor değil mi?"

"Evet." "İyi." Kafasını hafifçe sallayan Dorrien, Sonea'ya garip bir şekilde baktı.

"Eskiden sık sık gittiğim bir yeri ziyaret edecektim. Gelmek ister misin?" 293 Trudi Canavan "Nerede?" "Ormanda." Sonea ağaçlara doğru baktı. "Gizli yerlerinden biri daha mı?" Dorrien gülümsedi. "Evet ama bu sefer gerçekten gizli." "Oh? Ama bana gösterirsen gizliliği yok olacaktır." Dorrien kıkırdadı. "Sanmam. Sadece küçükken gittiğim bir yer. Ne

zaman başım belada olsa oraya saklanırdım." "Eminim sık sık saklanman gerekmiştir." "Tabi ki." Gülümsedi. "Evet... Geliyor musun?" Sonea kutusuna baktı. Gitmeyi planladığı yer Yemek Salonu'ydu. "Uzun

sürecek mi?" Dorrien başını olumsuz anlamda salladı. "Seni sınavlar başlamadan

geri getirmiş olurum."

Page 173: Trudi Canavan - Çırak İlk Yıl

"Peki o zaman," dedi Sonea. Dorrien ormana doğru giden bir patikada ilerlemeye başladı. Sonea,

Dorrien'in yanında yürürken bu yolda yürüdüğü zamanı hatırladı. Neredeyse bir yıl önceki soğuk bir geceydi, o sıralarda Lonca'nın bir "mahkumuydu". Rothen temiz havaya ve biraz harekete ihtiyacı olduğunu düşünmüştü. Ormanın içinde kadim bir mezarlığa gitmişler; Rothen orada, kendisine, ölen büyücülere ne olduğunu açıklamıştı.

Bu anılar aklına gelince ürperdi. Bir büyücünün hayatı sona erince, zihni, gücü üzerindeki Kontrol'ünü kaybettiği için açığa çıkan büyüsü, bedeni yakıp geriye sadece kül ve toz bırakıyordu. Geriye gömecek bir şey kalmadığı için büyücülere mezar hazırlanmıyordu; bu yüzden o kadim mezarlık gizemini sürdürüyordu.

Dorrien'in adımları uzundu ve Sonea geride kalmamak için hızla ilerlemek zorunda kalıyordu. Gece yap-

294 Çırak - ilk Yıl tıkları sohbeti düşününce Dorrien'in evine dönmek için ne kadar

sabırsızlandığını hatırladı; ama keşke biraz daha kalsa diye düşünmekten de kendini alamıyordu. Son haftalarda eğlendiği kadar hiç eğlenmemişti. Rothen her ne kadar iyi bir dost olsa da Dorrien çok enerjikti ve sürekli eğlenmek için fırsat kolluyordu. Ona yükselmeyi öğretmişti ve beraber birçok oyun oynamışlardı. Bu oyunların hepsinde büyü vardı ve Dorrien açıkça, oynayabilecek birini bulduğu için mutluydu.

"Sıradan insanların arasındaki tek büyücü olmak nasıl bir şey?" diye sordu Sonea.

Dorrien bir süre soruyu düşündü. "Tatmin edici ve zorlayıcı. İnsanlar onlara ne kadar yakın olursan ol farklı olduğunu asla unutmuyorlar. Anlamadıkları bir şeyi yapabildiğin için rahatsız hissediyorlar. Çiftçilerden bazıları hayvanlarına Şifa vermemden ne kadar mutlu olurlarsa olsunlar kendilerine dokunmama hâlâ izin vermiyorlar."

Sonea başıyla onayladı. "Varoşlardaki insanlar da öyle. Büyücülerden korkuyorlar."

"Çiftçilerin çoğu ilk başta benden de korkuyorlardı. Bana güvenmelerini sağlamam epey vakit aldı."

"Kendini yalnız hissediyor musun?" "Bazen... Ama buna değer." Yola ulaşmışlardı ve Dorrien sola döndü.

"Yaptığım şey doğru bir şey. Dağlarda ben olmasaydım ölmüş olabilecek insanlar var."

"Bu harika bir şey olmalı. Birinin hayatını kurtarmış olduğunu bilmek. Dorrien gülümsedi. "Bu, büyünün kullanılabileceği en iyi alan. Bununla

kıyaslandığında diğerleri sadece saçma oyunlar. Babam buna katılmayacaktır ama Simya bile bana göre gücün boşa harcanması, bir de Savaşçı Becerileri var ki... Ne denebilir ki?"

295 Trudi Canavan 296

Page 174: Trudi Canavan - Çırak İlk Yıl

"Simyacılar insanların hayatını daha güvenli ve rahat olmasını sağlayacak şeyler icat ettiklerini söylüyorlar," diye konuştu Sonea. "Savaşçılarda Kyralia'nın savunmasının hayati olduğunu söylüyorlar."

Dorrien başıyla onayladı. "Tamam Simyacılar iyi işler yaptılar ve büyücülerin kendilerini savunmayı unutmaları da akıllıca olmaz. Sanırım güçlerini insanlara yardım etmek için kullanabilecekken sadece kendilerini şımartmaya harcayanlara karşı öfkem var. Özellikle bütün zamanını garip hobilerle geçirenlere karşı."

Sonea aklına Dannyl'in zihindeki görüntüleri kağıda geçirmeye yarayan deneyleri gelince gülümsedi. Bu deneylere Elyne Lonca Büyükelçisi olduğu için artık devam edemiyordu. Dorrien büyük bir ihtimalle Dannyl'in "hobisini" onaylamazdı.

"Çok fazla Simyacı var ve yeterince Şifacı yok," diye devam etti Dorrien. "Şifacılar zamanlarını para ve statüsü olanları tedaviye ayırıyorlar çünkü herkesi tedavi edecek kadar zamanları yok. Hepimiz temel Şifa öğreniyoruz. Simyacı ve Savaşçıların zamanlarının bir kısmını Şifacı'lara yardımcı olarak geçirmemeleri için herhangi bir sebep yok. Böylece çok daha fazla insana yardımcı olabilirdik.

"Ben bana ihtiyacı olan herkesi tedavi ediyorum; çobanlar, zanaatkarlar, çiftçiler, oradan geçen yolcular. Şifacıların aynı şeyi yapmamak için iyi bir sebepleri yok. Zanaatkarlar vergi ödüyorlar ve bu verginin bir kısmı Lonca'ya veriliyor. Onların da paralarının gittiği hizmetlere ulaşmaya hakları var."

Sesi gittikçe daha güçlü çıkıyordu. Belli ki söylediklerine yürekten inanıyordu.

"Peki varoşlardaki insanlar?" diye konuyu yönlendirdi Sonea. Çırak - ilk Yıl Adımlarının ne kadar hızlı olduğunu fark edince Sonea'ya doğru dönen

Dorien, "Evet," dedi adımlarını yavaşlatırken. "Ama bu konuda dikkatli olmalıyız."

Sonea kaşlarını çattı. "Oh?" "Varoşlar çok daha büyük bir problemin parçası ve kolaylıkla birçok

çaba ve zaman boşa gidebilir. Onlar, böyle söylediğim için beni bağışlamalısın, şehrin tenin-deki çıbanlar gibi, vücuttaki çok daha derin sorunları işaret ediyorlar. Bu problemler çözülmedikçe çıbanlar iyileşmeyecektir."

"Büyük problemler mi?" "Şey," Dorrien tekrar Sonea'ya baktı, "Kurduğum benzetme ile

açıklamam gerekirse, şehir şişman, hımbıl bir Savaşçı'ya dönüştü. Açgözlü alışkanlıklarının vücudun sistemini yok ettiğinin ya farında değil ya da umurunda değil, hatta bu kadar çirkinleşmesinin sebebi, kaynağı kendisi. Olması gereken yapılanmadan çok uzak; ama artık endişeleneceği düşmanları olmadığı için arkasına yaslanıp kendini şımartmaktan çok memnun."

Sonea, Dorrien'e baktı, etkilenmişti. Söylediklerinin, Kral ve Evler'in açgözlü ve tembel bir hale geldikleri ve bunun sonuçlarına varoşlar gibi

Page 175: Trudi Canavan - Çırak İlk Yıl

ülkenin vatandaşlarının da katlanmak zorunda kaldığı anlamına geldiğini fark etti. Dorrien tekrar Sonea'ya döndü, gözlerinde bir eminsizlik vardı.

"Bu," diye ekledi aceleyle, "Çok büyük bir problem olduğu için hiçbir şey yapmamalıyız demiyorum. Bir şeyler yapmalıyız."

"Ne gibi?" Dorrien gülümsedi. "Ah... ama yürüyüşümüzü saçmalamalarımla

mahvetmek istemem. İşte, yola da ulaştık." Yola çıktıklarında Dorrien, Sonea'yı yaşlı, emekli 297 Trudi Canavan Lonca sakinlerinin evlerinden öteye götürdü. Yolun sonuna

geldiklerinde ormanın içine ilerlemeye devam ettiler, karlar botlarının altında çıtırdıyordu. Sonea onun ayak izlerine basarak takip etti.

Bir süre sonra yer engebeli bir hale geldi. Taşıdığı ağır kutu ilerleyişini zorlaştırıyordu bu yüzden onu bir kütüğün üzerine koyup etrafına bir kalkan yerleştirdi. Tırmandıkları patikanın dikliği kısa bir süre sonra Sonea'yı nefes nefese bıraktı. Nihayet Dorrien durup elini devasa bir ağacın gövdesine koydu.

"İlk yer gösterici. Bu ağacı unutma Sonea. Yolun'* ilerlediği yönde bu ağaca ulaşana kadar ilerle ve sonra doğuya dönüp duvara ulaşana kadar tırman."

"Dış Duvar mı?" Dorrien başıyla onayladı ve Sonea homurdandı. Dış Duvar ormanın çok

içindeydi. Karlar arasında tepeye doğru dakikalarca ilerlediler. Sonea artık nefes almakta zorlanıyordu.

"Dur!" diye bağırdı artık bacaklarının kendini taşıyamayacağını düşündüğünde.

Dorrien döndü ve gülümsedi, Sonea onun da nefes nefese olduğunu görünce memnun oldu. Dorrien ilerideki karla kaplı kayalardan oluşan bir yığını işaret etti.

"Duvar." Sonea karlara baktı ve sonra karların altındaki kayaların ormana

yayılmış dev taş bloklar olduğunu fark etti. Bu yığın Dış Duvar'dan kalanlardı.

"Şimdi," dedi Dorrien bir yandan nefesini düzenlemeye çalışırken. "Yine kuzeye ilerlemeye başlıyoruz."

Sonea itiraz edemeden yürümeye başladı. Artık tırmanmadıkları için ilerlemek daha kolaydı ve Sonea nefesinin düzelmeye başladığını fark etti. Dorrien bir kaya çıkıntısına ulaşıp tırmandı ve arkasında gözden

298 Çırak - ilk Yıl kayboldu. Sonea da kardaki izleri takip ederek peşinden tırmandı ve

kendini iri kaya parçalarından oluşan bir dairenin içinde buldu. Çevredeki ağaçların sıklığına baktığında, yapraklanınca burasının oldukça gizli bir yer olacağını fark etti. Bir tarafta, kayaların arasından su akıyordu ve

Page 176: Trudi Canavan - Çırak İlk Yıl

yine kayaların arasından akıp gitmeden önce, kenarları buz tutmuş bir gölcükte toplanıyordu.

Dorrien birkaç adım ötede durmuş gülümsüyordu. "İşte burası. Pınar... Loncamın suyunun kaynağı." Sonea, Dorrien'in yanına yürüdüğünde suyun kayaların arasındaki bir

çatlaktan fışkırdığını gördü. "Muhteşem," dedi Dorrien'e bakarak. "Yazın burası çok güzel olmalı." "Yaza kadar bekleme." Dorrien'in gözleri parladı. "Baharda da en az

yaz kadar güzeldir. Karlar erimeye başlar başlamaz burayı ziyaret ederdim."

Sonea, Dorrien'i tepeye tırmanıp burada tek başına oturan bir çocuk olarak hayal etmeye çalıştı. Önce Lonca çırağı ardından da bir Şifacı olan bir çocuk. Buraya tekrar gelmeye karar verdi. Burası tek başına zaman geçirmek istediğinde, Regin ve diğer çıraklardan uzak olmak istediğinde geleceği bir yer olacaktı. Belki de Dorrien'in en başından beri amacı buydu.

"Ne düşünüyorsun küçük Sonea?" "Sana teşekkür etmek istiyorum." Dorrien'in kaşları kalktı. "Teşekkür etmek mi?" "Regin'i kendi tuzağına düşürdüğün için. Beni Aka-demi'nin çatısına

çıkardığın için." Kıkırdadı. "Bana yükselmeyi öğrettiğin için." "Ah," Dorrien bir elini salladı. "Bu gayet kolaydı." "Ve tekrar hayattan keyif almaya başlamamı sağladığın için. Sanırım

nerdeyse büyücülükle ilgili eğlenceli hiç bir şey olmadığına inanmaya başlamıştım." Sonea

299 Trudi Canavan buruk bir şekilde gülümsedi. "Geri dönmek zorunda olduğunu

biliyorum. Ama keşke daha uzun süre kalabil-seydin." Dorrien'in ifadesi ciddileşti. "Ben de seni özleyeceğim küçük Sonea."

Bir adım yaklaştı ve bir şeyler daha söyleyecekmiş gibi dudaklarını araladı ama hiç bir şey söylemedi. Bir parmağını Sonea'nın çenesinin altına koyarak yaklaştı ve dudaklarını dudaklarına bastırdı.

Şaşıran Sonea biraz uzaklaştı. Dorrien çok yakındı, gözleri parlaktı ve soru sorarcasına bakıyordu. Bir anda Sonea'nın yüzü yanmaya başladı ve kalbi deliler gibi atıyordu. Aptalca gülümsüyordu ve istese bile buna engel olamazdı. Dorrien sessizce güldü ve Sonea'yı tekrar öpmek için eğildi.

Bu sefer dudakları oldukça oyalandığında Sonea, öpüşün ne kadar yumuşak ve sıcak olduğunu duyum-sadı. Omurgasından aşağı bir ürpertinin yayıldığını hissetti ama üşümüyordu. Dorrien geri çekildiğinde Sonea, öne doğru biraz eğilerek temaslarını mümkün olduğunca uzattı.

Dorrien bir adım geri çekildi, gülümsemesi soluyordu. "Özür dilerim, bu yaptığım adil değildi."

Sonea yutkundu. Bir şekilde tekrar konuşmayı başardı. "Adil?"

Page 177: Trudi Canavan - Çırak İlk Yıl

Dorrien başını eğip ayaklarına bakmaya başladı, yüz ifadesi ciddiydi. "Çünkü gidiyorum. Çünkü ben bir daha dönene kadar ki bu kim bilir ne zaman olacak, birine ihtiyaç duyabilir veya birini isteyebilirsin ve benim yüzümden onları reddedeceksin."

Sonea gülmeye başladı, gülüşünde acı bir tat vardı "Emin misin?" Dorrien'in bakışları ihtiyatlı bir hal aldı. Sonea kaşlarını çattı. Dorrien,

şu anda onun ilgisine karşılık vermesi- 300 Çırak - ilk Yıl nin sebebinin başkasının kendisine romantik anlamda ilgi

duymayacağını düşündüğü için olduğunu mu düşünüyordu? Öyle miydi? Bir dakika öncesine kadar Dorrien'in bir dosttan ötesi

olabileceği olasılığını bile düşünmüş değildi. Hafifçe başını salladı ve gülümsedi.

"Bu sefer beni oldukça şaşırttın Dorrien." Dorrien'in dudaklarının kenarları yukarıya doğru kıvrıldı. . —Dorrien? Sonea, Rothen'in zihin sesini tanıdı. —Baba, diye yanıt verdi Dorrien.

—Neredesin? — Sabah yürüyüşüne çıktım. —Ahırustası geldi. —Birazdan orada olurum. Dorrien özür diler gibi gülümsedi. "Korkarım buraya gelişimiz

beklediğimden daha uzun sürdü." Sonea endişenin bir hançer gibi saplandığını hissetti. İlk Yıl sınavlarına

geç mi kalmıştı? "Haydi." Kayaların üzerinden aşıp geri dönmeye başladılar. Ormanın içinden

birkaç dakikalık acele bir ilerlemenin ardından Sonea'nın kutusunu bıraktığı kütüğe ulaştılar. Kısa bir süre sonra yola ulaşıp koşmaya başladılar.

Sonea zaman zaman Dorrien'e bakıp ne düşündüğünü tahmin etmeye çalışıyordu. Diğer zamanlarda ise Dorrien'in kendisini izlediğini fark ediyor ve ne zaman dönüp ona baksa gülümsemesiyle karşılaşıyordu. Dorrien uzanıp elini tuttu. Parmakları sıcaktı ve Lonca görüş alanına girip de Dorrien elini bırakınca oldukça üzüldü.

Büyücüler Makamı'na yaklaştıkları sırada Rothen ka- 301 Trudi Canavan pıdan çıkıp onlara doğru ilerlemeye başladı. "Atın ön tarafta bekliyor Dorrien." Rothen ikisini de baştan aşağı süzdü

ve botları ile cüppelerindeki karı görünce kaşlarını kaldırdı. "Kurulansanız iyi olur."

Akademi'ye doğru giderlerken Dorrien'in giysilerinden buhar tütmeye başlamıştı. Yoğunlaşan Sonea cüppesini kurutmak için etrafında bir sıcak

Page 178: Trudi Canavan - Çırak İlk Yıl

hava küresi oluşturdu. Akademi merdivenlerinin önünde onları bir hizmetkar karşıladı, Dorrien'in atının yularını tutuyordu.

Dorrien önce Rothen'e sarıldı ardından Sonea'yı sert bir şekilde kucakladı.

"Birbirinize iyi bakın," dedi. "Kendine iyi bak," diye yanıtladı Rothen. "Eve daha erken dönmek için

kar fırtınalarının içine dalma." Dorrien zarif bir hareketle ata bindi. "Beni evimden uzak tutabilecek bir

kar fırtınası yoktur!" "O zaman son dört hatadır neden şikayet edip duruyordun?" "Ben? Şikayet etmek?" Rothen gülerek kollarını kavuşturdu. "Gözümün önünden kaybol

Dorrien." Dorrien gülümsedi. "Hoşça kal baba." "Güle güle Dorrien." Dorrien'in gözleri bir an Sonea'ya doğru aydı. Sonea zihninin köşesinde

belli belirsiz bir dokunuş hissetti. —Hoşça kal Sonea. Hızlı öğren. Ardından ileri fırlayan atı ve Dorrien, kapılardan geçip karla kaplı şehre

doğru atıldılar. Birkaç dakika kapılara bakarak oldukları yerde kaldılar. Rothen içini

çekip Sonea'ya döndü. Gözlerini kısmıştı. "Hımm," dedi. "Burada bir şeyler oluyor." Sonea yüzünü doğal bir ifadede tutmaya çalıştı. "Ne 302 Çırak - ilk Yıl gibi?" "Endişelenme." Rothen bilgiç bir şekilde gülümsedi ve Akademi

merdivenlerine doğru ilerlemeye başladı. "Onaylıyorum. Yaş farkının önemli olduğunu düşünmüyorum. Sonuçta sadece birkaç yıl. Mezun olana kadar burada kalman gerektiğinin farkındasın değil mi?"

Sonea itiraz etmek için ağzını açtı ama Giriş Salonumda bir hareketlilik görünce tekrar kapattı. Rothen'in kolunu yakaladı.

"Tahminlerde bulunman önemli değil Rothen," dedi sessizce. "Ama bunu başkalarının duyamayacağı bir biçimde yaparsan mutlu olurum."

Rothen kaşlarını çatıp Sonea'ya şaşkınlıkla baktı. Sonea ise Salon'a bakmaya devam ediyordu. İçeriye girdiklerinde salon, merdivenlerden gelen aceleci ayak sesleriyle yankılandı. Sonea dönüp baktığında bir anlığına da olsa aceleyle uzaklaşan tanıdık çırağı gördü.

Midesi kasıldı. Görüş alanından çıkmadan önce Regin'in yüzündeki ifadeyi açıkça görebilmişti. Regin'in kendini bir hırsızmış gibi göstermeye çalıştığı ortaya çıkınca, öğretmenlerin sempatisini geri kazanmış olabilirdi ama bu Regin'in kendisi ile uğraşmayı keseceği anlamına gelmiyordu. İlk Yıl sınavlarına hazırlanmak Regin'i uzun süre meşgul etmiş olabilirdi ama Sonea kendisini oldukça tatsız bir intikamın beklediğinden emindi.

"Akşam görüşürüz," dedi Rothen'e.

Page 179: Trudi Canavan - Çırak İlk Yıl

Rothen başıyla onayladı. "İyi şanslar Sonea. Başarılı olacağından eminim."

Sonea gülümseyip merdivenlere doğru ilerledi. Üst kata çıktığında dikkatle koridora adım attı. Akademi çıraklarla doluydu; alçak sesle konuşmaları ve gergin ifadeleri, beklenti ve tedirginlik dolu bir hava yaratı-

303 Trudi Canavan yordu. Sınıfının kapısına gelip içeri girdi. Regin her zamanki yerine oturmuştu, kendisini dikkatle izliyordu.

Sonea dönüp sınıfın önünde duran iki öğretmene selam verdi ve yerine geçti. Kutusunu açtı ve Lord Skoran'ın vermiş olduğu tarih projesini çıkardı. Sayfaları karıştırıp, hepsini yerinde ve zarar görmemiş halde bulunca rahatladı. Her ne kadar odasında kutusuna yerleştirip kutuyu mühürlediğinde sağlam olsalar da nedense, Regin'in onlara bir şeyler yapmış olmasını bekliyordu.

Sonea sayfaları teslim ettiğinde Skoran onaylayan bir ifade ile aldı. Skoran sayfaları bir kutuya kilitleyince Sonea kendini iyice rahatlamış hissetti.

Bütün bu süre boyunca Regin'in kendini izlediğinin farkındaydı. Yerine dönüp gözünün kıy ısıyla görebildiği yüzü umursamamaya karar verdi. Son çırakların da sınıfa girip çalışmalarını öğretmene vermelerini izledi. Herkes geldiğinde Lord Vorel bir adım öne çıkıp kollarını kavuşturarak durdu.

"Bugün Savaşçı Becerileri'ndeki İlk Yıl sınavlarına gireceksiniz." dedi. "Sınıfınızdaki herkesin birbiriyle savaşması bekleniyor ki bu karşılaşmalardaki becerilerinize, Kontrol'ünüze ve kazandığınız savaş sayısına göre not verilecek. Lütfen beni izleyin."

Sonea sınıfın kalanı ile beraber ayağa kalktı. Henüz ilk çırak sınıftan çıkmıştı ki Regin dönüp gözlerinin içine baktı ve tatlı bir şekilde gülümsedi.

Regin'in bakışlarına soğuk bir ilgisizlikle karşılık vermeye alışmıştı. Ama bu sefer üzerine soğuk bir korku çökmüştü. Her ne kadar diğer çıraklardan daha güçlü olsa da, Vorel'in getirdiği engellemeler güçlerini kendi avantajı için kullanmasını önlüyordu. Vorel'in çırakların etrafına onları korumak için ördüğü iç kalkan bir şekilde

304 Çırak - İlk Yıl Sonea'nın saldırıları uygun gördüğünden güçlü olduğunda kendisini

uyarıyordu. Regin hâlâ Savaşçı Becerileri konusunda kendisinden iyiydi, Lord Balkan ile ek dersler alması yasaklanmış olsa da Lord Garrel'den ders almaya devam ediyordu.

Sınıftan çıktığında ulak üniformalı bir hizmetkar neredeyse kayarak yanında durdu.

"Leydi Sonea," dedi adam. "Size acilen Rothen'in dairesine dönmeniz gerektiğini bildirmek üzere gönderildim."

Page 180: Trudi Canavan - Çırak İlk Yıl

Sonea şaşkınlıkla Lord Vorel'e baktı. Büyücü kaşlarını çattı. "Seni bekleyemeyiz Sonea. Bir saat içinde dönmezsen sınavını gelecek

yılın başında olmak zorunda kalırsın." Sonea başıyla onayladı. Haberciye teşekkür ederek koridorda

ilerlemeye başladı. Rothen neden onu çağırmıştı? Ayrıldıklarından beri dairesine gitmek

için yeterince zamanı olmuştu. Belki de Regin'in bir şeyler planlamış olduğunu öğrenmişti ve bunu engellemek için çağırıyordu.

Başını iki yana salladı. Rothen böyle bir şey yapmazdı. Belki de kendisi için avantaj sağlayabilecek bir yol önermek istemişti. Arena'ya dönüp sınava katılacak zamanı kalırdı.

Ama sebep bu ise neden kendisi ile sınıfın dışında buluşmamıştı? Ayrıca neden kendi sınıfında, kendi öğrencilerini sınav yapmaya

hazırlanıyor değildi? Akademi'nin zemin katına inerken kaşlarını çattı. Ya bu çağrı için başka

bir sebep varsa? Ulak mesajın Rothen'den geldiğini söylememişti. Eğer öyleyse çağrılmasının sebebi Rothen olabilirdi. Hasta olabilirdi.

305 Trudi Canavan Yaşlı değildi ama artık genç de sayılmazdı. Belki de... Endişelenmeyi kes! dedi kendine. Büyük ihtimalle önemli bir şey

değildir. Yine de Büyücüler Makamıma olan yolun yarısını koşarak aştı. Aceleyle merdivenlerden çıkıp Rothen'in dairesinin olduğu koridorda ilerlerken kalbi deli gibi çarpıyordu

Kapı dokunur dokunmaz açıldı. Rothen pencerenin yanında duruyordu. Sonea daireye girdiğinde ona döndü. Sonea tam dilinin ucundaki soruyu sormak için ağzını açmıştı ki Rothen'in uyaran bakışlarını görünce kendini durdurdu.

Önce varlığı hissetti. Nerdeyse somurttu, gizli değildi. Odayı kalın boğucu bir duman gibi sarmıştı. Kalbi dehşetle doldu; ama ifadesini saygı ve şaşkınlık olduğunu umduğu bir konumda korumaya çalıştı. Onun neden burada olduğunu bilmiyorsun, dedi kendine dönerken. Ondan korktuğunu görmesine izin verme. Gözlerini yerde tutarak ziyaretçiye doğru döndü ve eğilerek selam verdi.

"Afedersiniz Yüce Lord." Akkarin bir yanıt vermedi. "Sonea." Rothen'in sesi alçak ve gergindi. "Buraya gel." Sonea, Rothen'e baktı ve midesinin büzüldüğünü hissetti. Rothen'in

yüzü nerdeyse hasta denecek kadar solgundu. Başıyla kendisini çağırdı ve elini hafifçe salladı. Bu korku işaretleri yüzünden rahatsız olan Sonea, aceleyle Rothen'in yanına gitti.

Rothen'in sesi Yüce Lord ile konuşurken şaşırtıcı derecede sakindi, "istediğiniz gibi Sonea geldi Yüce Lord. Size nasıl yardımcı olabiliriz?"

Akkarin, Rothen'e öyle bir baktı ki Sonea böyle bir bakış karşısında buz kesebilirdi.

306 Çırak - İlk Yıl

Page 181: Trudi Canavan - Çırak İlk Yıl

"Buraya belirli bir.;, söylentinin kaynağını bulmaya geldim. Yönetici'den öğrendiğim; sen ve çırağın hakkındaki bir söylentinin kaynağını..."

Rothen başı ile onayladı. Söyleyeceği kelimeleri dikkatle seçiyor gibi görünüyordu.

"Bizim hakkımızdaki o söylenti mazide kaldı sanıyordum. Kimse ciddiye almadı ve..."

Kara gözler parladı. "O söylenti değil. Ben, geceleri benim yaptığım şeylerle ilgili olan bir söylentiden bahsediyorum. Durdurulması gereken bir söylentiden."

Sanki bir el Sonea'nın boğazına yapışmıştı ve nefes almasını engelliyordu. Rothen kaşlarını çatmış başını iki yana sallıyordu.

"Yanılıyorsunuz Yüce Lord. Ben bu konuda hiçbir şey..." "Bana yalan söyleme Rothen." Akkarin'in gözleri kısıldı. "Eğer emin

olmasaydım buraya gelmezdim." Bir adım yaklaştı. "Az önce Lorlen'in zihninden okudum."

Rothen'in yüzündeki bütün renk kayboldu. Akkarin'e sessizlik içinde baktı bir süre. Eğer Akkarin, Lorlen'in zihnini okuduysa, diye düşündü Sonea, her şeyi biliyor demektir. Dizlerinin tutmadığını fark etti ve yere çökme korkusu ile arkasındaki pencereye tutundu.

Yüce Lord'un dudaklarında ince bir gülümseme belirdi. "Beni oldukça etkileyen şeyler gördüm: Sonea'nın halen bir kaçakken nasıl Lonca'yı ziyaret ettiğini, o gece neye tanık olduğunu, gardiyanlık Duruşması'nda Lorlen'in Sonea'nın zihnini okurken nasıl bunları öğrendiğini ve ikinize de Lonca kanunlarını uygulamak için bir yol bulana kadar nasıl bu konuyu gizli tutmanız gerektiğini belirtmesi. Mantıklı bir karar. Ve hepiniz için çok şanslı bir karar."

Rothen dikleşti ve başını Akkarin ile yüzleşmek için 307 Trudi Canavan kaldırdı. "Kimseye bu konuda tek bir kelime bile etmedik." "Bunu iddia ediyorsunuz." Yüce Lord'un sesi yumuşamıştı ama

soğukluğundan hiçbir şey kaybetmemişti. "Ama bundan emin olmalıyım."

Sonea, Rothen'in aniden sertçe nefes aldığını duydu. İki büyücü birbirine bakmayı sürdürüyordu.

"Ve eğer ben kabul etmezsem?" "Beni mecbur bırakacağın her şeyi yapmaya hazırım Rothen. Zihnini

okumamı engelleyemezsin." Rothen etrafa bakındı. Aniden Sonea, Cery'nin Akkarin'nin zihin

okuması ile ilgili söylediklerini hatırladı. Cery, Yüce Lord kendisini Fergun tarafından Akademi'nin altındaki bir odada hapsedilmiş bir şekilde bulduğunda gerçeğin ortaya çıkması için zihnini okumasına izin vermişti. Çok kolay olmuştu; kesinlikle Rothen ile zihin paylaşmaktan veya Lorlen'in gerçek- okumasından farklıydı ve Sonea, Akkarin'in insanların

Page 182: Trudi Canavan - Çırak İlk Yıl

zihinlerini izin verseler de vermeseler de okuyabildiğine dair söylentide doğruluk payı olduğuna kanaat getirmişti.

Rothen dimdik bir şekilde sanki kemikleri kendinden yirmi yıl daha yaşlı birine aitmiş gibi Yüce Lord'a doğru ilerledi. Sonea bu kadar çabuk pes etmiş olmasına ina-namayarak Rothen'e bakakaldı.

"Rothen..." "Tamam Sonea." Rothen'in sesi gergin çıkıyordu. "Olduğun yerde kal." Akkarin, Rothen ile arasındaki mesafeyi birkaç adımda aşarak ellerini

Rothen'in başının iki yanına koydu. Gözlerini kapadı ve yüz ifadesi beklenmedik derecede huzurlu bir yapıya büründü.

Rothen keskin bir şekilde nefes aldı ve hafifçe sallandı. Eller başını sıktı ve sonra tekrar açıldı. Sonea bir

308 Çırak - ilk Yıl. adım atıp durdu. Karışmaya cesaret edemiyordu. Ya Akkarin'in

Rothen'e zarar vermesine sebep olursa? Öfkeli ve korku dolu bir biçimde olduğu yerde durup yumruklarını sıkmaya başladı, ta ki tırnaklarının avucuna battığını hissedene kadar.

İki büyücü dayanılamaz bir süre boyunca sessiz ve sakin durdular. Sonra hiçbir uyarı olmadan birdenbire Akkarin derin bir nefes alarak gözlerini açtı. Bir süre önündeki adama baktı ve ellerini çekip bir adım geri çekildi.

Sonea, Rothen derin bir nefes alıp hafifçe sallanırken, endişeyle izledi. Akkarin kollarını kavuşturmuş yaşlı büyücüyü izliyordu. Sonea dikkatle bir iki adım yaklaşıp Rothen'in kolunu tuttu.

"Ben iyiyim," dedi Rothen bitkin bir şekilde. "Ben iyiyim..." Şakaklarını ovuşturup yüzünü buruşturdu ve Sonea'nın elini sıkıp güvence vermeye çalıştı.

"Şimdi, Sonea..." Buz gibi bir dehşet aktı Sonea'nın üzerinden. Rothen'in tutuşunun sı ki

lastiği n i hissetti. "Hayır!" diye karşı çıktı Rothen boğuk bir sesle. Bir kolunu koruyucu bir

şekilde Sonea'nın omzuna koydu. "Artık her şeyi biliyorsun. Onu rahat bırak."

"Yapamam." "Ama her şeyi gördün," diye itiraz etti Rothen. "O sadece..." "Bir çocuk mu?" Akkarin'in kaşları kalktı. "Bir kız mı? Hadi Rothen...

Bunun ona zarar vermeyeceğini sen de biliyorsun." Rothen duyulabilir bir şekilde yutkundu ve sonra yavaşça Sonea'ya

döndü. Gözlerinin içine baktı. "Her şeyi biliyor Sonea. Ondan saklayabileceğimiz hiçbir şey yok. I inin olmak istiyorsa bırak olsun. Bu sana zarar

309 Trudi Canavan vermeyecek."

Page 183: Trudi Canavan - Çırak İlk Yıl

Rothen'in gözlerinin kenarları nemlenmiş olsa da bakışları kararlıydı. Rothen'in elini sıktığını hissedebiliyordu sonra ellerini bıraktı. Korkunç bir ihanete uğramışlık duygusu sardı benliğini.

— Bana güven. İşbirliği yapmak zorundayız. Şu an tüm yapabileceğimiz bu.

Arkasında Akkarin'in ayak sesini duydu. Sonea, Akkarin'e doğru dönerken kalp atışları hızlanmaya başlamıştı. Yüce Lord öne doğru çıkarken siyah cüppesi yumuşak bir şekilde hışırdadı. Sonea bir adım geri çekildi ve omzunda Rothen'in elini hissetti.

Akkarin, Sonea'ya doğru uzanırken kaşlarını çattı. Soğuk parmaklar yüzüne değdi ve Sonea irkildi. Sonra Akkarin'in avuçları hafifçe şakaklarına bastırdı.

Zihnine bir varlık dokundu ama bu varlıkta hiçbir ki-, silik yoktu. Hiçbir düşünce veya duygu hissetmedi. Belki de duyguları yoktu. Bu düşünce hiç de rahatlatıcı değildi.

Sonra zihninde bir görüntü çaktı. Bir şekilde Akkarin'in kendi zihnindeki engellere çarpmasını beklediğini fark etti. Ama Akkarin onları geçmişti. Kontrol ettiğinde savunmasının yerinde durduğunu gördü ama Akkarin'in varlığı onlara takılacak kadar katı değildi.

Aynı görüntü zihninde çakıp durmaya devam ediyordu. Akkarm'in konutunun altındaki odanın dışarıdan görüntüsüydü. Gizlice gözetlediği gecenin anısı yükselmeye başladı.

Bir şeyler o anıyı yakaladı ve her ayrıntısını incelemeye başladı. Sonea, Lorlen'in anılarını nasıl araştırdığını ve kendisinin onlara yoğunlaşarak düşüncelerinden uzaklaştırıp nasıl gizlediğini hatırladı. Belki de yine aynı şeyi yapabilirdi. Anıyı boğmaya çalıştı ama zihin okuma

310 Çırak - ilk Yıl devam etti. Fark etti ki anıyı Akkarin yönettiği için çabaları hiçbir işe

yaramıyordu. Lorlen sadece kılavuzluk edip cesaretlendirmişti. Bunu anlamak bir anda paniğe kapılmasına sebep oldu. Çaresizlikle

anıyı başka düşünce ve görüntülerin altına gömmeye çalıştı. —Kes şunu. Kelimelerin altında öfke gizliydi. Sonea duraksadı, onu engellemek için

bir yol bulduğunu anlayınca büyük bir tatmin hissetti. Korkusu yerini kararlılığa bırakmaya başladı. Görmüş olduğu derslerin, yapmış olduğu şeylerin ve hazırlamış olduğu listelerin birer görüntüsünü getirdi aklına. Akkarin'i kitaplardan resimler ve kütüphanede görmüş olduğu anlamsız şiirler bombardımanına tuttu. Varoşlarda yaşadığı hayatın saçma sapan parçalarına odaklandı.

Zihinsel bir fırtına görüntüsü belirdi, kendisini merkezde kısılı bırakan görüntülerden oluşan bir hortum. Bu görüntünün gerçek mi yoksa zihninin yarattığı bir şey mi olduğunu bilmiyordu.

Acı! Bıçaklar kanatasını deşiyordu. Bir çığlık duydu. Bu çığlığı kendisinin attığını fark etti, gözlerini açınca bilinci, iç ve dış dünyanın

Page 184: Trudi Canavan - Çırak İlk Yıl

arasında salınmaya başladı. Omzundaki eller daha sıkı tutmaya başladı ve yukarılardan bir ses geldi.

"Benimle savaşmayı kes," diye buyurdu ses. Eller tekrar şakaklarına bastırmaya başladı. Bir kez daha zihninin

derinliklerine gömüldü. Acı yüzünden aklı karışmış ve şok olmuş olan Sonea, denge hissini biraz da olsa yeniden kazanmaya çalıştı. Varlık aradığı anıları kazıp çıkarma işine geri döndü. Acımasızca görüntü u/erine görüntü çağırıyordu. Bu sefer kendini Kuzey alanındaki anı tekrar yaşarken buldu. Bir kez daha taşı

311 Trudi Canavan fırlattı ve büyücülerin ateşinden kaçmaya başladı. Varoşların odaları ve

koridorları gözüktü. Rothen'in varlığını hissedip kendininkini içgüdüsel olarak sakladığı gün... Cery, Harrin ve çetesi... Hırsızlar'dan Faren... Senfel, Hırsızlar'ın büyücüsü...

Sonra tekrar Lonca alanındaki ormanda sürünüyordu. Anılar belirginleşti ve dikkatle incelenmeye başladılar. Bir kez daha Şifacılar Makamı'na tırmanıp içerideki çırakları izledi. Bir kez daha Arena'nın etrafındaki titreşimi hissetti. Akademi'nin pencerelerinden içerisini gözetledi. Yolculuğu onu Çıraklar Makamı'na bakmak için Lonca'nın arka tarafına götürdü ve arkadaki ormanın içine ilerledi. Sonra Cery kitapları çalmak için ayrıldığında garip, gri iki katlı binaya doğru süründü. Hizmetkar geldi ve arkadaki çalılara saklanmak zorunda kaldı. Sonra havalandırma deliklerinden ışık geldiğini görünce eğilip içeriyi gözetledi.

Hafif bir kızgınlık hissi dokundu zihnine. Evet, diye düşündü, benim de sırlarım bu kadar kolay öğrenilseydi ben de sinirlenirdim. Adamın kanlı giysilerini çıkardığını, temizlendiğini ve bir yere gittiğini gördü. Siyah cüppeler içinde dönem adam hizmetkarına seslendi. "Savaş beni zayıf düşürdü. Gücüne ihtiyacım var." Adam gösterişli bir bıçak alıp hizmetkarın kolunu çizdi ve elini yaranın üzerine koydu. Sonea bir kez daha o garip büyüyü hissetti.

Anılar birdenbire kesildi ve Sonea kendi zihninin gerisinde debelenen zihni hissedememeye başladığını fark etti. Acaba ne düşünüyor diye düşündü...

—Lorlen ve Rothen dışında kimseye bahsettin mi? —Hayır, diye düşündü Sonea. Sonea rahatladı, bütün öğrenmek istediği buydu sonuçta ama bu

soruyu anıları arasındaki acımasız bir 312 Çırak - ilk Yıl sorgu takip etti. Akkarin, çocukluğundan Akademi'deki derslerine

kadar, bütün hayatından parçaları kurcaladı. Hislerini inceledi, Rothen'e olan sevgisinden, Cery'ye ve varoşlardaki insanlara olan kalıcı bağlılığına hatta Dorrien için yeni yeni gelişen hislerine kadar.

Ve birdenbire, kendisine bunu yaptığı için ondan nefret etmeye başladı. Akkarin yaptığı kara büyü hakkındaki hislerini sorgulayınca Sonea'nın

Page 185: Trudi Canavan - Çırak İlk Yıl

zihni, onaylamama ve korku ile yanıt verdi. Peki yapabilse onu afişe eder miydi? fvef! Ama sadece Rothen ve diğerlerinin zarar görmeyeceğinden eminse.

Sonra varlık yok oldu ve şakaklarındaki basıncın kalktığını fark etti. Gözlerini kırpıştırdı. Akkarin arkasını dönmüş yavaşça uzaklaşıyordu. Sonea, Rothen'in ellerini omuzlarında hissetti, kararlı ve güven vericiydiler.

"İkiniz de fırsatınız olsa beni afişe ederdiniz," dedi Akkarin. Bir süre sessiz kaldı ve sonra onlara döndü. "Sonea'nın gardiyanlığını alacağım. Becerileri gelişmiş durumda ve Lorlen'in de tahmin ettiği gibi gücü alışılmadık derecede yüksek. Kimse bu kararımı sorgulamayacaktır."

"Hayır!" diye soludu Rothen. Sonea'nın omzundaki elleri daha sıkı tutmaya başladı.

"Evet," diye karşılık verdi Akkarin. "Sonea senin ses-sı/liğinin garantisi olacak. O benimleyken kimseye kara büyü ile uğraştığımı söyleyemezsin." Gözleri Sonea'ya kaydı. "Ve Rothen'in sağlığı da senin yapacağın işbirliğinin garantisi olacak...

Sonea dehşetle bakakaldı. Onun rehinesi olacaktı! "Birbirinizle görüşmeyeceksiniz. Sadece insanlar şüphelenmesin diye

arada sırada konuşabilirsiniz. Basit bir gardiyanlık değişimi dışında hiçbir şey olmamış gibi davranacaksınız. Anladınız mı?"

313 Trudi Canavan Rothen boğulur gibi bir ses çıkardı. Sonea telaşla ona doğru

döndüğünde, gözlerinde suçluluk ifade eden bir bakış fark etti. "Beni başka bir yol bulmak zorunda bırakmayın," diye uyardı Akkarin. Rothen cevap verdiğinde sesi gergindi, "Anlıyorum. Söylediğin gibi

yapacağız." "Bu herkes için en iyisi..." Akkarin bir adım yaklaştı ve Sonea başını kaldırıp baktığında, adamın

kendisini dikkatle incelediğini gördü. "Konutumda Yüce Lord'un çırağı için ayrılmış bir oda var. Şimdi benimle geleceksin, eşyaların için daha sonra bir hizmetkar göndeririz."

Sonea, Rothen'e baktı, boğazı düğümlenmişti. Rothen, Sonea'nın bakışlarına karşılık verdi.

—Özür dilerim. "Şimdi Sonea..." Akkarin kapıyı işaret etti ve kapı savrularak açıldı. Sonea, Rothen'in ellerinin gevşediğini hissetti. Rothen kendisini çok

hafif bir şekilde itti. Akkarin'e baktığında, Rothen'in kendisini, sürüklenip götürülürken görmesini istemediğine karar verdi. Rothen ona yardım etmek için bir yol bulurdu. Yapabileceği her şeyi yapardı. Yüce Lord döndüğünde Rothen'in gözleri nefretle kısıldı.

Sonra kapı kapandı ve Sonea, Rothen'i göremez oldu. "Gel bakalım," dedi Akkarin. "Konutumdaki çırak odası uzun yıllardır

kimseyi ağırlamamıştı; ama her zaman hazır tutulur. Yeni odanı, Çıraklar Makamı'ndaki odandan çok daha rahat bulacağına eminim."

Page 186: Trudi Canavan - Çırak İlk Yıl

314 Çırak - İlk Yıl ORD DANNYL'İN Kan Parası Sepetlemek Şapkacı tıkladı Müşteri Marka Bİtik Sersemletmek dübrekafa Süzmek I ııluşmuş İt.ılık tutmak Halik l Idiven Allın Madeni İyi (iidiş Alınmış Büyükanne Blğırsakçı ıı.,. ağırlar Kardeş Bu ak 11., llıikınak m.İM .l|).l ı 'ı ..ıı ıcl.ı \ lullook ı . .cııık ıı,.vı VAROŞ ARGOSU REHBERİ Suikast için yapılan ödeme Red/reddetmek (bizi sepetleme)

Genelevleri yöneten kişi Gerçekleşti Bir Hırsız'a borcu veya onunla anlaşması olan kişi Fahişe Öldürülmüş Sessiz kalma yönünde ikna etmek Aptal Gözetlemek Kızgın (o konuda resmen tutuştu) Teklif etmek/sormak/aramak

Muhafızlardan kaçan kişi) Rüşvet verilebilir veya bir Hırsız'ın kontrolünde olan muhafız Oğlanlardan hoşlanan erkek Mantıklı bir deneme Yakalanmış Pezevenk

Çalıntı eşya satıcısı Baskın ya da soruşturmayı belirten çağrı Önemli kişiler Bir Hırsız'ın en yakını ve en güvendiği kişi Su i kastç i/K i ra 11 k katil Bir tehdit mesajını taşıyan veya ileten kişi Saklamak (Kendi işine bak/senin için buna bakarım) Ağız (Bol için bir kap gibi) Aramakta

Page 187: Trudi Canavan - Çırak İlk Yıl

Vahşi geceleri avlanan bir kuş türü Eti ve tüyleri için beslenen evcil kuş Ceryniden daha büyük bir tür rodent

315 Trudi Canavan Çakmak Tekneci Sağ kollu ip Pürüz Parlamak Arz etmek Meydan Squimp Stil Ebelemek Hırsız Gözcü Vahşi Ziyaretçi TERİMLER SÖZLÜĞÜ HAYVANLAR Aga Güvesi Anyi Ceryni Enka Eyoma Faren Gorin Harrel Limek Fark etmek/anlamak Kaçakçı Güvenilir/Kalbi doğru yerde Özgürlük Bela (İşte biraz pürüz çıktı) İlgi (onun için parlıyorum) Takdim etmek

İzin Hırsızlar'a kazık atan kişi iş yapma tarzı Fark etmek (ayrıca ebe; genellikle gizli olarak casusluk yapan kişi) Bir suç örgütünün lideri Birini yada bir şeyi gözetlemek üzere görevlendirilmiş kişi Zor Evlere giren hırsız. Kumaş yiyen böcekler Küçük dikenleri olan bir deniz memelisi Küçük rodent Boynuzlu evcil hayvan, eti için yetiştirilir Deniz sülüğü Örümcekgillerin genel adı Eti ve vagon, mavna çekmesi ya da yük taşıması için beslenen büyük evcil hayvan

Page 188: Trudi Canavan - Çırak İlk Yıl

Eti için beslenen küçük evcil hayvan Vahşi yırtıcı bir köpek türü 316 Çırak - ilk Yıl Rcber Bitki özü sineği Şevli Squimp Zili BİTKİLER/YİYECEKLER Anvivope asması Bol Brasi Chebolsosu Crots Curem Curren Dall Gan-gan İker Jerras Kreppa Marin Manyo Myk Nalar Yünü ve eti için beslenen evcil hayvan Ormalık alan sineği Zehirli bir tür kertenkele Yemek çalan sincap benzeri hayvan Bazen evcil hayvan olarak da beslenen küçük zeki memeli Zihinsel yansıtmaya duyarlı bir bitki Tugordan yapılan güçlü bir içki.

(Nehir pisliği anlamınada gelir) Küçük tomurcuklu yeşil yapraklı bir bitki Boldan yapılan yağlı et sosu ¦ Büyük mor fasulye Hafif, lezzetli bir

baharat Kuvvetli bir aromaya sahip işlenmemeiş bir tür hububat Turuncu tohumlu eti olan ekşi, uzun meyva

Lan'dan gelen çiçekli bir çalı Afrodizyak özellikleri ile ünlü uyarıcı ilaç Uzun sarı fasulye Kötü kokulu şifalı bir bitki Kırmızı bir turunçgil türü Çiçek soğanı Zihni etkileyen bir ilaç Tadı acı olan bir kök türü 317 Trudi Canavan Pachi Papea Piorres Raka / Suka Sumi Telk Tenn Tugor Vare

Page 189: Trudi Canavan - Çırak İlk Yıl

Tatlı gevrek bir meyve Karabiber benzeri bir baharat Küçük çan şekilli meyve Kızartılmış fasulyeli uyarıcı içecek, Sachaka kökenlidir Acı bir içki Yağ çıkarılan tohum Un yapmak için ezilebilen, küçük parçalara kırılabilen, ya da olduğu gibi pişirilebilen bir hububat türü Yabani havuç benzeri kök bitki Şarapların çoğunun üretildiği meyve

GİYİM VE SİLAHLAR İncal Kebin Uzun ceket Kare sembol, aile kalkanının aksine giysi koluna veya manşetine dikilir

Muhafızlar tarafından kullanılan, saldırganın bıçağını yakalamak için tasarlanmış bir ucunda kanca bulunan demir çubuk Ayak bileğine kadar gelen ceket

YAŞAM YERLERİ Hamam Bolevi Mayaevi Kalımevi Banyo imkanlarını ve diğer tımarlama servislerini satan kurum Bol ve kısa süreli yatacak yer satan kurum Bol üreticisi Bir aileye kiralanan ev yada oda MÜTTEFİK ÜLKELER Elyne Kyralia Konum ve kültür olarak Kyralia'ya en yakın ülke. Ilıman bir ikilimi

vardır. Lonca'nın bulunduğu ülke 318 Lan Lonma bir Vin DİĞER TERİMLER Cap Şafakşenliği Öğle arasr Simba matı Çırak - ilk Yıl Bir üst para birimine denk gelecek şekilde yeteri kadar paranın bir çubuğa dizilmesi Kahvaltı Öğlen yemeği Kamışlardan örülmüş mat 319 Savaşçı kabilelerin yaşadığı dağlık bir ülke Katı Mahga dininin yaygın olduğu çöl ülkesi Denizcileri ile ünlü bir ada ülkesi Prestij Christopher Priest 19. Yüzyıl'da iki sahne illüzyonisti, aristokrat kökenli Rupert Angier ve

işçi sınıfından gelme Alfred Borden, sert ve ölümcül bir kavgaya tutuşur;

Page 190: Trudi Canavan - Çırak İlk Yıl

bu kavganın etkileri, ikisinin de soyundan gelenlerde yüz yıl sonra bile hissedilmektedir.

Viktorya Devri müzikhollerinin, gaz lambası ile aydınlanan kadife dünyasında çalışan iki adam, saplantılı bir gizliliğin ve doyumsuz merakın ölümcül birleşimi ile sınır tanımadan, birbirlerinin hayatlarının karanlık köşelerinde sinsice dolaşıyor.

Mücadelenin merkezinde ikisinin de sahnede sergilediği şaşırtıcı bir illüzyon numarası var. Bu numaranın sırrı çok basit ama taraflar için asıl gizem daha derinlerde yatıyor. İkisinin de saklayacakları şeyler, bir illüzyonun gerçeğinden çok öte...

Hipnotize edici bir roman... The Independent Prestij romanı; Batman Başlıyor ve Memento filmlerinin yönetmeni

Christopher Nolan tarafından filme alınmaktadır. Filmin başrollerini de Christian Bale, Fiugh Jackman, Scarlett Johansson ve Michael Caine'in paylaşmaktadır.

Ve Sonea için eğitim günleri başlar... (Büyücüler Loncası 'ndaki çelişkileri derinleştiren

Sonea için, Akademi günleri de hiç kplay olmayacaktır. (Biryandan, içindeki muazzam gücü pullanmayı ve geliştirmeyi öğrenen Sonea; diğer yandan da kendisini kabullenmekle zorlanan diğer çıraklara göğüs germeye çalışmaktadır. (Bu arada ona destek\plmayı sürdüren (Rothen, Yönetici Lorlen in de ilgisini çekken garip cinayetler, (DannyCin 'Yüce Lord*un izinden gittiği ilginç yolculukları, Sonea'yı; farkında olmadan bir kaosa doğru sürüklemektedir...

Tantastipdünyanın en gizemli kişilikleri büyücüler üzerine yazılmış, en gerçekçi ve en etkileyici seri...