84

TÜRKİYE'NİN EN ÇEVRECİ ŞEHİR DERGİSİ - · PDF fileEko Turizm, Yeşil Hukukçular, Bilgi ve İletişim Teknolojileri, Kurumsal Sosyal Sorumluluk öne çıkıyor. HACI BAYRAM-I

  • Upload
    vomien

  • View
    262

  • Download
    9

Embed Size (px)

Citation preview

Page 1: TÜRKİYE'NİN EN ÇEVRECİ ŞEHİR DERGİSİ - · PDF fileEko Turizm, Yeşil Hukukçular, Bilgi ve İletişim Teknolojileri, Kurumsal Sosyal Sorumluluk öne çıkıyor. HACI BAYRAM-I

www.emlakkonut.com.tr

RK

İYE'

NİN

EN

ÇEV

REC

İ ŞE

HİR

DER

GİS

İÇ

EVR

E V

E ŞE

HİR

| S

AYI

7

Page 2: TÜRKİYE'NİN EN ÇEVRECİ ŞEHİR DERGİSİ - · PDF fileEko Turizm, Yeşil Hukukçular, Bilgi ve İletişim Teknolojileri, Kurumsal Sosyal Sorumluluk öne çıkıyor. HACI BAYRAM-I
Page 3: TÜRKİYE'NİN EN ÇEVRECİ ŞEHİR DERGİSİ - · PDF fileEko Turizm, Yeşil Hukukçular, Bilgi ve İletişim Teknolojileri, Kurumsal Sosyal Sorumluluk öne çıkıyor. HACI BAYRAM-I
Page 4: TÜRKİYE'NİN EN ÇEVRECİ ŞEHİR DERGİSİ - · PDF fileEko Turizm, Yeşil Hukukçular, Bilgi ve İletişim Teknolojileri, Kurumsal Sosyal Sorumluluk öne çıkıyor. HACI BAYRAM-I

BAKANDAN ÖĞRENCİLERE KENTSEL DÖNÜŞÜM DERSİ ................................................................................. 4

DÜNYANIN GIPTAYLA BAKTIĞI ÖRNEK ÜLKE DURUMUNDAYIZ ....................................................... 6

KENTSEL DÖNÜŞÜMÜ ENGELLEMEK İSTEYEN İLLEGAL GRUPLAR vAR ............................ 7

3. KÖPRÜ TÜRKİYE İÇİN ELZEMDİR ..................................................................................................................................................... 10

“BENİM DE BİR İŞ FİKRİM vAR” PROJE YARIŞMASI SONUÇLANDI ............................................... 11

KENT BİLGİ SİSTEMİ STANDARTLARI BELİRLENDİ .................................................................................................... 12

ENERJİDEN TEMİZLİĞE SU .................................................................................................................................................................................. 44

İBN-İ HALDUN’DAN LİBERALİZM DERSLERİ ......................................................................................................................... 62

ANKARA BÖLGESİ ÇOCUK OYUNLARI ........................................................................................................................................... 70

DÜNYA TURU ............................................................................................................................................................................................................................ 74

GERİLİMİN EN DEĞERLİ MARKASI ALFRED HITCHCOCK ................................................................................. 78

24

34

52 56 66

İÇİNDEKİLER

BİLGE MİMARIN ARDINDANDünyayı güzelleştirmenin bir ibadet olduğunu belirterek bir cennet tasavvuru yaşanılacak çevrenin tesisine kendini adadı.

18INSPIRE 2012 KONFERANSI, İSTANBULÇevre ve Şehircilik Bakanlığı Coğrafi Bilgi Sistemleri Genel Müdürlüğü organizasyonunda İstanbul’da gerçekleştirilen INSPIRE 2012 İstanbul Konferansı’na, 753 yerli ve 484 yabancı olmak üzere toplam 1237 kişi katıldı.

GELİŞMENİN YEŞİL SIRRIİstihdamı arttıran ve yüksek kazanç sağlayan yeşil iş alanları arasında, Eko Turizm, Yeşil Hukukçular, Bilgi ve İletişim Teknolojileri, Kurumsal Sosyal Sorumluluk öne çıkıyor.

HACI BAYRAM-I VELİOsmanlı’nın en kritik dönemine şahitlik etti, Anadolu’da tekrar kurulan birliğin harcı oldu.

40 46LONDRA 2012Londra’da yaz olimpiyatlarının öncekilerden farkı, çevreci ve sürdürülebilir bakış açısı.

ÇEVREYE BAKIŞAnketler Dünyanın çevre kavramlarına "temiz" baktığını ortaya koyuyor.

BİR DİRİLİŞ HİKAYESİMadde ile manayı, kadim miras ile moderniteyi buluşturan şehir Ankara.

FOÇA VE AKDENİz FOKU1980'lere gelindiğinde dünyada sadece doğu Akdeniz'de ve doğu Atlantik kıyılarında kaldı.

2 n ÇEVRE ve ŞEHİR n TEMMUZ 2012

ÇEVRE ve ŞEHİR

Page 5: TÜRKİYE'NİN EN ÇEVRECİ ŞEHİR DERGİSİ - · PDF fileEko Turizm, Yeşil Hukukçular, Bilgi ve İletişim Teknolojileri, Kurumsal Sosyal Sorumluluk öne çıkıyor. HACI BAYRAM-I

INSPIRE KONFERANSI BÜYÜK BİR BAŞARI İLE GERÇEKLEŞTİRİLDİÇevre ve Şehir Dergisi olarak ülke gündemini ve geleceğimizi

yakından ilgilendiren haber ve dosyaların ağırlıkta olduğu bir sayıyla daha karşınızdayız. Temmuz sayımızın kapak konusu 23-27 Haziran 2012 tarihleri arasında İstanbul’da gerçekleştirilen INSPIRE Konferansı. Büyük başarı ile gerçekleştirilen konferans katılımcı sayısı ile rekor kırarken, INSPIRE Direktifinin, Türkiye’ye ve Türkiye’deki Coğrafi Bilgi Sistemleri çalışmalarının da katılımcılara tanıtılması açısından önemli bir rol oynadı.

Çevre ve Şehircilik Bakanı Sayın Erdoğan BAYRAKTAR’ın açılışını yaptığı, “Çevresel bilginin paylaşımı, yeniliğin paylaşımı” teması işlenen bu yıl ki konferansla ilgili gelişmeler kapak dosyasında sunuluyor. Avrupa’nın “Mekânsal Veri Altyapısını” oluşturmayı amaçlayan INSPIRE Direktifinin kısa tarihçesi bir diğer dosyada anlatılıyor.

Kent Bilgi Sistemi; kentsel sorunların çözümlenmesi, mekânsal planlama ve kentsel dönüşüm süreçlerinin iyileştirilmesinde önemli bir karar destek aracı olarak kendinden söz ettiriyor. Kent Bilgi Sistemi standartlarını belirleyen Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, yaşanabilir çevre ve marka şehirler oluşturma yolunda kentsel dönüşümü sadece fiziksel olarak değil yönetsel olarak da yapabilmek yolunda önemli bir adım atmış bulunuyor.

Temmuz sayımızın ikinci önemli dosyası, “Bilge Mimar Turgut Cansever” başlığını taşıyor. Mimar Mehmet İşçi’nin “mimarlığın bilgelik boyutunu tevhid dilinden terennüm eden nadir şahsiyetlerden” biri olarak nitelendirdiği Cansever hakkında Mimar Avni Çebi ise “Dün Mimar Sinan neyse bugün Turgut Cansever odur” ifadesini kullanıyor.

Aydın Derin “Gelişmenin Sırrı Yeşil İş Alanları”, Yılmaz Deniz Aydemir “Dünya Çevreye Temiz Bakıyor”, Necati Yılmaz ise “2012 Londra Olimpiyatları’nın 5 Yeşil Binası” başlıklı yazılarıyla dünyadaki gelişmelerden bizleri haberdar ediyorlar. “Dünya Turu” ve “Test” sayfaları genel kültür dağarcığımıza çevreye dair yeni bilgiler eklemeye devam ediyor…

Kadim Şehirler’de Ankara’yı yazan Hasan Hüseyin Öz, “Çift başlı Selçuklu kartalının başlarında madde ile manayı, kanatlarında kadim miras ile moderniteyi buluşturan” Ankara’yı mucizevî bir dirilişin sembolü olarak nitelendiriyor.

Şehir Yüzlü İnsanlar’da Hacı Bayram-ı Veli’yi bizlerle buluşturan Ümit Kaçar, Osmanlı’nın en kritik dönemine şahitlik eden ve dört padişah gören Hacı Bayram-ı Veli’yi, “Anadolu’da tekrar kurulan birliğin harcı” olarak nitelendiriyor.

Teknik konuların yanı sıra tarihi, kültürel ve estetik mevzuları da sayfalarına taşımaya gayret eden Çevre ve Şehir Dergisi olarak, daha doyurucu bir sayı için hazırlıklara başlamış bulunuyoruz.

Saygılarımızla…

DB Yapım Ajans adına Sahibi ve

Sorumlu Yazı İşleri MüdürüŞenol Selçuk Turan

Yayın KoordinatörüNecati Eren

Yayın KuruluÜmit Kaçar

Ali İhsan KıraçYakup Türkmen

Sezgin Demircioğlu Prof. Dr. Mehmet Emin Birpınar

Haber MerkeziAydın Pınar

Fatma Yavaş Yıldırım Hazal Çelik

Betül Demir

TasarımDB YapımAli Çınkı

FotoğraflarSelahattin Aydınlı

Sıtkı İlanbey

Yönetim YeriAşağı Öveçler Mahallesi 1333 Sokak No: 17/12

Çankaya, AnkaraTel : 0 312 472 47 45

Faks : 0 312 472 47 46

TürüYaygın Süreli

BaskıFersa Ofset Baskı Tesisleri, Ankara

Tel : 0 312 386 17 00

Basım TarihiTemmuz 2012 - Ankara

ISSN 2147-1649

YIL: 1 SAYI: 7 TEMMUz 2012

TEMMUZ 2012 n ÇEVRE ve ŞEHİR n 3

Page 6: TÜRKİYE'NİN EN ÇEVRECİ ŞEHİR DERGİSİ - · PDF fileEko Turizm, Yeşil Hukukçular, Bilgi ve İletişim Teknolojileri, Kurumsal Sosyal Sorumluluk öne çıkıyor. HACI BAYRAM-I

Avrasya Üniversitesi’nde eğitim gören inşaat ve mimarlık fakülteleri öğrencilerine “Kentsel Dönüşüm” konulu konferans veren Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayrak-tar, sosyal devletin gereği olarak Türkiye’de-ki konut stokunu yenilemeyi istediklerine belirterek, “Depreme yakalanmadan önce ne kadar binamızı yenileriz onun hesabını ciddi şekilde yapmak zorundayız” dedi.

Kentsel dönüşümün çok geniş bir kav-ram olduğunu dile getiren Bakan Bayraktar, “Türkiye’de özellikle 2003 yılının başın-dan itibaren ortaya koyduğumuz vizyon ve vatandaşlardan gördüğümüz destekle Erzincan, Kars, Diyarbakır, Gaziantep, İs-tanbul ve Ankara’dan tutun da Denizli ile Karabük’e kadar Türkiye’nin 166 noktasında ciddi manada bir kentsel dönüşüm hamlesi içinde olduk. Bu devam ediyor” dedi.

TÜRKİYE’NİN ÇEHRESİ DEĞİŞİYORBakan Bayraktar, kentsel dönüşüm

kapsamında gecekondu bölgelerini yeni-leyerek veya buralarda oturan insanlara yapıp verdikleri konutların 40 bin civarında olduğunu belirterek, “TOKİ’de görev yaptı-ğım 8.5 yıllık sürede üretmeye çalıştığımız 500 bin konutun yaklaşık yüzde 8’i kent-sel dönüşüm konutları. Bu zaman içinde Türkiye’de özel sektör ile devlet toplam 5 milyon konut üretti. Bu da değişik bir kentsel dönüşüm” diye konuştu.

Son dönemde özellikle büyükşehirlerde 8-10 daireli konutlardan ziyade site tar-zında yapılar dizayn etmeye başladıklarını belirten Bakan Bayraktar, “Bu Türkiye’nin şeklini zaman içinde değiştirecek” ifadesini kullandı.

ŞEHİR PLANLAMASINDAN YOKSUN BİNALARTürkiye’nin şehirlere yoğun göç baskı-

sının olduğu 1950-60 sürecinde şehirlerin korunamadığını belirten Bakan Bayraktar, “İstanbul’un nüfusu 13.5-14 milyon. İstan-bul’un konut stoku yaklaşık 4 milyon. Bu konutların yarısı mühendislik hizmeti al-mamış, mimari dizayndan, şehir planla-masından ve kentsel tasarımlardan yoksun

binalarla dolu. İzmir daha kötü. Ankara nispeten düzelme gayreti içinde. Diğer ta-raftan Batman, Diyarbakır, Van gibi yoğun nüfus baskısı alan yerler çok zor durumda. Hiç güzel bir şehir görüntüsü vermiyor. Trabzon’da öyle. Trabzon’da yeni yapılan binalar kaçak yapılanlardan daha kötü” diye konuştu.

GECEKONDU BÖLGELERİNDE YÜZDE 20 HAK SAHİBİ VARGecekondunun, ruhsatsız, derme çatma,

hazine arazisi veya bir başkasının arazisi üzerine bir gecede yapılan bina olduğunu anlatan Bayraktar, “Şu anda gecekondu bölgelerinde hak sahibi ya da mal sahibi diyebileceklerimiz yüzde 20 civarında. İlk gecekonduları yapanlar kiraya verdiler, kendileri başka evlerde oturuyorlar ama esas sıkıntı kaçak binalarda. Yani 2 katlı ruhsat almış 4 katlı yapmış veya hiç ruhsat almadan hisse ve parsel yapmadan ken-di hisseli arsası üzerine 4 kat 5 kat bina

yapmış, bu daha kötü. Türkiye’yi bekleyen sorun bu” dedi.

CAN GÜVENLİĞİ MALDAN DAHA ÖNEMLİBakan Bayraktar, Afet Riski Altında-

ki Alanların Dönüştürülmesi Hakkındaki Kanun’un kısa süre önce yürürlüğe girdiğini belirterek, şöyle devam etti:

“Yasamızı neyin üzerine inşa ettik, kai-desi ne? Diyoruz ki ‘bir afet olduğu zaman bu afet riski taşıyan bina boş olsun veya önceden yıkılmış olsun. Afet riskine yakala-nan bina içinde insan barındırmasın’ yasanın üzerine oturduğu kaide bu. Mal güvenliği önemli ama can güvenliği daha önemli. Özellikle ve öncelikle afet riski taşıyan bi-naları ülkemizden, ülkemizin şehirlerinden, kasabalarından, köylerinden söküp atmamız lazım. Vatandaşı razı ederek. Bu yasaya işlerlik kazandırmak son derece zor ama şu anda vatandaşın çok ciddi bir kabulü var. Tarafsız kesim, bilimsel kesim bu işle ilgili sosyal düşünen kesim yasayı destekliyor.”

DEPREM RİSKLİ BÖLGELER GÜNCELLENİYORBakan Bayraktar, sosyal devletin gereği

olarak Türkiye’deki konut stokunu yeni-lemeyi istediklerine vurgulayarak, şunları kaydetti:

“1999’da Marmara’da Gölcük merkezli deprem oldu, arkasından Düzce’de deprem oldu 17 bin ile 20 bin civarında insanımızı kaybettik Türkiye’nin ekonomisi 20 sani-yede yüzde 3.5, yüzde 4 küçüldü. Van’da deprem oldu 644 vatandaşımızı kaybettik, Van adeta çöktü. Şimdi orayı yeniden ayağa kaldırıyoruz. İlk etapta yaklaşık 4 milyar lira para gidecek oraya, çok ciddi bir eko-nomi. Şimdi depreme yakalanmadan önce ne kadar binamızı yenileriz onun hesabını ciddi şekilde yapmak zorundayız”

Deprem konusunda riskli bölgeleri tespit etmek için Türkiye’de tarama yapacaklarını söyleyen Bakan Bayraktar, afet riski altın-daki binalarını tespit ettirip kendisi yıka-cak olan hak sahiplerine de devlet olarak yardımda bulunacaklarını belirtti.

BAKANDAN İNŞAAT VE MİMARLIK FAKÜLTESİÖĞRENCİLERİNE KENTSEL DÖNÜŞÜM DERSİ

Deprem konusunda riskli bölgeleri tespit etmek

için Türkiye’de tarama yapacaklarını söyleyen Bakan Bayraktar, afet riski altındaki binalarını tespit ettirip kendisi yıkacak olan hak sahiplerine de devlet olarak yardımda bulunacaklarını belirtti.

4 n ÇEVRE ve ŞEHİR n TEMMUZ 2012

HABER

Page 7: TÜRKİYE'NİN EN ÇEVRECİ ŞEHİR DERGİSİ - · PDF fileEko Turizm, Yeşil Hukukçular, Bilgi ve İletişim Teknolojileri, Kurumsal Sosyal Sorumluluk öne çıkıyor. HACI BAYRAM-I
Page 8: TÜRKİYE'NİN EN ÇEVRECİ ŞEHİR DERGİSİ - · PDF fileEko Turizm, Yeşil Hukukçular, Bilgi ve İletişim Teknolojileri, Kurumsal Sosyal Sorumluluk öne çıkıyor. HACI BAYRAM-I

Çevre ve Şehircilik Ba-kanı Erdoğan Bayraktar, 10. Uluslararası Türk-çe Olimpiyatlarının Trabzon, Samsun ve Bodrum etkinliklerine katıldı.

10. Uluslararası Türkçe Olimpiyatlarının Trabzon ayağına katılan Bakan Bay-raktar, burada yaptığı konuşmada, dünyanın birçok ülkesinden gençlerin Trabzon’a geldiğini ifade ederek şunları söyledi:

“Dünyanın dört bir tarafından pırıl pırıl gençler geldi. Hoş geldiniz, şeref ver-diniz, safalar getirdiniz. Sevgili Trabzon-lular maya tutmuştur, hasat toplanmaya

başlanmıştır. ‘40 bin kere maşallah’ diyo-rum. Büyük Türkiye kuruluyor. Dünya-ya refah ve mutlu-luk gelecek. Dünya

Türk asrıyla tanışacak. Katkı veren herkese

yürekten teşek-kür ediyorum. Allah yolunuzu

açık etsin, Allah’a emanet olun.”

Samsun etkinli-ğine 20 ülkeden 70

öğrencinin katılırken, Bodrum Antik Tiyatro’da ger-çekleştirilen etkinliğe ise 20

ülkeden 60 öğrencinin söylediği Türkçe şiir ve şarkılar ile halk oyunu gösterileri damgasını vurdu.

Bodrum etkinliğinde konuşan Bakan Bayraktar, organizasyonu düzenleyen ve yardımcı olan herkese teşekkür etti. Esas teşekkür edilmesi gereken iki grup olduğu-nu belirten Bakan Bayraktar, “Bunlardan bir tanesi, bu ülkenin insanları, gönül erleri, 135 ülkede hizmet ediyorlar. On-lar organizasyonu yaptı ve 135 ülkeden gençler, sevgi çiçeklerini ülkemize ge-tirdiler. ‘İnsanlık el ele’ dediler. Güzel Türkçe’mizi dünyaya sevdirmek için bu büyük organizasyonu yaptılar. 300 mil-yon tarafından Adriyatik’ten Çin Seddi’ne kadar konuşulan Türkçe’yi, dünya lisanı yapmada çok önemli bir adımdır” dedi.

BAYRAKTAR TÜRKÇE OLİMPİYATLARINDA

Samsun İleri Biyolojik Atık Su Arıtma Tesisi ve Derin Deniz Deşarjı’nın temeli, Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayrak-tar ile Gençlik ve Spor Bakanı Suat Kılıç’ın katıldığı törenle atıldı.

Bakan Bayraktar, Samsun Organize Sa-nayi Bölgesi’ndeki temel atma töreninde yaptığı konuşmada, Samsun’un Türkiye’nin önemli şehirlerinden biri olduğunu söyledi. Türkiye’nin gerçekten dünyadaki 190-200

devlet arasında en planlı, en programlı, milli manevi değerlerine bağlı, bilimsel biçimde en düzgün gelişen ülke olduğunu ifade eden Bakan Bayraktar, şöyle konuştu:

“Dünyanın bugün bize gıptayla baktığı, dünyanın adeta parmak ısırdığı ve birçok ülkenin örnek aldığı bir ülke durumunda-yız. Samsun'da da bu böyle, Kayseri’de de, Antalya’da da, İzmir’de de... Bir ülkenin ha-reketliliği, şehirlerarası yollardaki tırlardan, kamyonlardan ve limanlarına girip çıkan yük gemilerinden anlaşılır. Öyle bir hareket var ki... Fakat biz kabuğumuzu kıramadık. Kişi başına gelirimiz 10 bin doları aştı, 11 bin dolara yaklaştı. Ne zaman ki 16 bin 17 bin dolarlara çıkarsak ve Türkiye’nin genel gayri safi milli hasılası 1 trilyon 200 mil-yon, 1 trilyon 300 milyon dolarlara çıktığı zaman biz artık dünyanın gerçekten sözü dinlenen, dünyada önemli aktör olan bir ülke olacağız.”

Türkiye’nin kalkınıp geliştiğini dile ge-tiren Bakan Bayraktar, Türkiye’nin tarihten ve coğrafi özelliklerinden kaynaklanan bir takım sıkıntılarının olduğunu, bütün bu sıkıntıları aşmak için çok çalışılması ge-rektiğini vurguladı.

“DÜNYANIN GIPTAYLA BAKTIĞI ÖRNEK ÜLKE DURUMUNDAYIZ”

6 n ÇEVRE ve ŞEHİR n TEMMUZ 2012

HABER

Page 9: TÜRKİYE'NİN EN ÇEVRECİ ŞEHİR DERGİSİ - · PDF fileEko Turizm, Yeşil Hukukçular, Bilgi ve İletişim Teknolojileri, Kurumsal Sosyal Sorumluluk öne çıkıyor. HACI BAYRAM-I

İstanbul Dostluk Derneği tarafından Bahariye Mevlevihanesi’nde düzenlenen “Türkiye’de Kentsel Dönüşüm” konulu konferansta konuşan Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar, önümüzdeki 35-40 yıl içinde dünya nüfusunun 9 milyar olacağını, bunun 6 milyarının şehirlerde yaşayacağını söyledi.

Dünyanın alabildiğine küçüldüğünü ifa-de eden Bakan Bayraktar, bu süreç içinde Türkiye’nin son 10 yılda ciddi bir çalışma içinde olduğunu belirtti. Bakan Bayraktar, 9,5 yılda 5 milyon civarında konut üretildi-ğini, bunun 500 binini devlet, 4,5 milyon-dan fazlasını da özel sektörün ürettiğini, aynı süre içinde 265 noktada da kentsel dö-nüşüm yapıldığını anlattı. Bakan Erdoğan Bayraktar, “Kentsel dönüşümü engellemek isteyenler var, açıkgözler var, provokatör-ler var. Bu kentsel dönüşüm noktalarında da gettolaşmak isteyen illegal gruplar var. Onlar bu işi engellemek istiyorlar, onla-rın yansımaları da zaman zaman oluyor. Bundan sonra da olacaktır” diye konuştu.

BU ÜLKE GELİŞECEK BU DEVLET KALKINACAKAfet Riski Altındaki Alanların Dönüş-

türülmesi Yasası’nın insanın mal hakkını, hayat hakkını koruyan, kollayan bir yasa olduğunu ifade eden Bakan Bayraktar, “Hiç kimsenin evini yıkmak gibi bir niyetimiz yok. Bugüne kadar böyle bir şey yapma-

KENTSEL DÖNÜŞÜMÜ ENGELLEMEKİSTEYEN İLLEGAL GRUPLAR MEVCUT

S.S. PAKOP Plastik Sanayi Toplu İşyeri Yapı Kooperatifi’nin 2011 yılı Olağan Genel Kurulu 21 Haziran 2012 Perşembe günü Kalyon Hotel'de yapıldı.1990 yılında kurulan PAKOP, İstanbul şehir merkezinde dağınık olarak faaliyet gösteren küçük ve orta ölçekli işletmeleri, sanayicileri bir araya toplayarak çevreyi koruyacak şekilde planlandı. Sanayi işletmelerinin modern bir alt yapıya sahip, gelişmiş ülkelerin eriştiği standartların seviyesinde bir bölgede üretim yapmalarını temin etmek maksadıyla kurulan PAKOP, sektörün dünya pazarında rekabet gücünü arttırmak, sağlayacağı istihdam ve katma değerle bölgenin refahına katkıda bulunmayı amaçlıyor.

PAKOP Başkanı Remzi Kanbur, son derece mutlu olduklarını ve çalışmalarını daha da hızlandırdıklarını belirtti. PAKOP’un bu proje kapsamında 25 Bin kişiye iş imkânı sağlamayı hedeflediğini ifade eden Başkan Kanbur, üretime 1 Milyar Dolarlık katma değer kazandıracağını da vurguladı.

PAKOP 21. GENEL KURULU YAPILDIPAKOP Projesi, plastik sektörüne modern, çevreci yeni OSB kazandıracak.

dık. Ne Sulukule’de yaptık, ne Maltepe’de, ne Küçükçekmece’de yaptık. Hiç bir yerde yapmadık. Böyle bir şey yok. Burada bu ço-cukları birileri konuşturdu, içimizde de var onları burada konuşturan, onları da biliyo-rum, ama konuşsunlar, gençler konuşabilir ama bu devlet kalkınacak, bu ülke gelişe-cek. Artık yazıktır. Bu yasa insanlarımızın

can emniyetini koruyacak. Biz diyoruz ki bu yasa, siyaset üstü, siyaset dışı topyekûn savunmamız gereken bir yasa” dedi.

İNŞAAT SEKTÖRÜ CANLANACAKYasa yürürlük kazanalı henüz bir hafta

olduğunu söyleyen Bakan Bayraktar, şun-ları kaydetti:

“İkincil mevzuatı hızlı bir şekilde ha-zırlıyoruz, tebligatları yapacağız, beledi-yeleri işin içine koyacağız. İnşallah Allah nasip ederse başarılı olacağız. Bu sadece salt bir kentsel dönüşüm değil, inşaat sek-törü canlanacak, inşaat malzemesi sektörü canlanacak, müteahhitlerimiz iş bulacak, vasıfsız elemanlarımız iş bulacak, teknik müşavirler çok ciddi manada iş bulacak, mühendislik sektörü gelişecek ve yurt dışı müteahhitlik hizmetleri de ciddi manada gelişecek. Biz şimdi yurt dışında gidip iş alıyoruz fakat oyun kurucu değiliz. Teknik müşavirlik sistemini geliştirebilirsek o za-man bu müşavirlerimiz gidip orada oyun kurucu olacaklar, çok daha ciddi manada ülkemize kaynak gelecek.”

TEMMUZ 2012 n ÇEVRE ve ŞEHİR n 7

Page 10: TÜRKİYE'NİN EN ÇEVRECİ ŞEHİR DERGİSİ - · PDF fileEko Turizm, Yeşil Hukukçular, Bilgi ve İletişim Teknolojileri, Kurumsal Sosyal Sorumluluk öne çıkıyor. HACI BAYRAM-I

Trabzon Sanatevi tarafından düzen-lenen 4. Sanat Günleri’nin açılış törenine katılan Bakan Bayraktar, sanatçı olmanın üstün ruh, zeka, kabiliyet istediğini ifade ederek, “Öyle bir beceriyi Allah herkese vermez. Herkesi sanatçının olduğu sevi-yeye koymak olmaz. Biz sanatçı olamayız. Sanatçıları yürekten tebrik etmek lazım” diye konuştu.

Trabzon’un aynı zamanda sanatçı yetiş-tiren bir şehir olduğunu vurgulayan Bakan Bayraktar, şöyle devam etti: “Ülkelerin seviyesi sanatçı sayılarıyla ölçülüyor. Bir şehirde de çok sanatçı varsa, yetişmişse, o şehrin kapasitesi, kalitesi, seviyesi onunla ölçülüyor. Sanatçılarımızın yetişmesi, ge-lişmesi için bizim de desteklememiz lazım yerel yönetimler, hükümet olarak. Moral olarak, maddi olarak desteklemek, iklimi oluşturmak gerekli. Bunların yapılaşma şartları için ne gerekiyorsa oluşturma nok-tasında bizim de üzerimize düşen görevler, borçlar var hükümet olarak, Trabzonlu olarak borcumuz var.”

Sanatçıları, kundaktan çıkmış bebe-ği kucağında tutar gibi tutmak ve öyle kollamak gerektiğini belirten Bayraktar, konuşmaların ardından ünlü karikatürist Turhan Selçuk’un eserlerinin yer aldığı sergiyi açtı. Sergide Selçuk’un, Abdülcan-baz serisindeki karikatür kahramanları-

nın, sanatçı Hasan Fehmi Hızal tarafından yapılan heykelleri de yer aldı.

ENGELLİLERE DESTEK DEVAM EDECEKTrabzon Valiliği ile Milli Eğitim

Müdürlüğü’nce Özürlü Destek Programı kapsamında yürütülen “Bize de Yer Açar mısın” projesinin Hamamizade İhsanbey Kültür Merkezi’nde gerçekleştirilen beceri etkinlik gösterisine de katılan Bayraktar, burada yaptığı konuşmada, ebeveyn olma-nın çok kutsal bir olgu olduğunu söyledi.

Bayraktar, “Hele ana olmak, anlatıla-mayacak kadar kutsal. Engelli yavruları bağrına basarak, onları ciğerlerinden ko-pan değer olarak topluma kazandırmak, çekingenliklerini üzerinden atmak için daha fazla gayret eden anneler, ayakları-nın altı öpülesi varlıklardır” diye konuştu.

Bakan Bayraktar, engelli çocukla-rı olan annelere Allah’tan güç, kuvvet dileyerek, “Biz hükümet olarak sizlerin yanınızdayız. Bu çocuklarımızı topluma kazandırmak için gösterdiğiniz gayret daim olsun” dedi.

BAYRAKTAR TRABZON 4. SANAT GÜNLERİ AÇILIŞ TÖRENİNE KATILDI

Çeşitli açılışlar ve MÜSİAD Genel İdare Kurulu toplantısına katılmak üzere Zonguldak’a gi-den Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar, “Şehirle-rimizin çarpık yapılaşmasının önlenmesi, ortadan kaldırılması ve kentsel dönüşüm, partimizin 9,5 yıllık iktidarında cumhuri-yet tarihinde olmayacak çapta devam etti” diye konuştu.

Zonguldak’ın çarpık yapılaşma olarak Türkiye’nin en zor durumdaki ili olduğu-nu ifade eden Bayraktar, hem topoğrafik

ve coğrafi yapısı hem de kömür havzası olması sebebiyle 1950’li yıllardan itibaren yoğun göç al-ması nedeniyle kentte düzenli bir plana uygun şehircilik gelişme-diğini belirtti.

Kentte çok ciddi incelemeler yapacaklarını, Çevre ve Şehir-cilik İl Müdürlüğü ile valilik ta-

rafından konuyla ilgili detaylı çalışmalar hazırlandığını kaydeden Bakan Erdoğan Bayraktar, şöyle konuştu:

“Ciddi bir şekilde belediyeler ve vali-likle birlikte diğer sivil toplum örgütleri

ile görüşeceğiz. Zonguldak’ın tarihte bü-yük bir ismi var. Buradaki kömür made-ninden doğayı, havayı kirletmeden nasıl daha çok istifade ederiz, bunu önümüz-deki süreçte önümüze koyarak çok daha iyi irdeleyeceğiz. Ankara-Zonguldak ka-rayolu yılsonu itibarıyla belli bir noktaya gelecek. Zonguldak’a verilmesi gereken önem neyse Zonguldak hangi vitrinleriy-le hangi özellikleriyle öne çıkabilirse onu öne çıkaracağız. Ne yaparsak Zonguldak’ın insanının, tarihinin, coğrafyasının pozisyo-nunu iyileştirebiliriz, onları inceleyeceğiz. Bundan sonra da adımlar atacağız.”

ZONGULDAK HAK ETTİĞİ HİZMETLERLE BULUŞACAK

8 n ÇEVRE ve ŞEHİR n TEMMUZ 2012

HABER

Page 11: TÜRKİYE'NİN EN ÇEVRECİ ŞEHİR DERGİSİ - · PDF fileEko Turizm, Yeşil Hukukçular, Bilgi ve İletişim Teknolojileri, Kurumsal Sosyal Sorumluluk öne çıkıyor. HACI BAYRAM-I
Page 12: TÜRKİYE'NİN EN ÇEVRECİ ŞEHİR DERGİSİ - · PDF fileEko Turizm, Yeşil Hukukçular, Bilgi ve İletişim Teknolojileri, Kurumsal Sosyal Sorumluluk öne çıkıyor. HACI BAYRAM-I

Koç Üniversitesi’nde düzenlenen “Dün-ya Çevre Günü’nde Kentsel Dönüşüm ve İstanbul” konulu panelde konuşan Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar, Türkiye’nin deprem ülkesi olduğunu, Tür-kiye’nin konut stokunu tabi sınav olan dep-remin test ettiğini söyledi.

Türkiye’de 20 milyon konut stokunun 5 milyonundan biraz fazlasının son 9 yılda yapıldığını ve depreme dayanıklı binalar olduğunu ifade eden Bakan Bayraktar, “Geri kalan 15 milyona yakın konutun 6,5-7 milyonu hem deprem aksı üzerinde hem de depreme dayanıksız yapılar” dedi.

KENTSEL DÖNÜŞÜM ELBİRLİĞİYLE BAŞARILACAKŞu anda gerek belediyeler gerek TOKİ

eliyle Türkiye’de ciddi kentsel dönüşüm yapıldığını belirten Bakan Bayraktar, an-cak bunun yeterli olmadığını söyleyerek, “Ülkemizdeki kaçak yapıları, depreme da-yanıksız yapıları dönüştürmek için böyle güçlü bir yasaya ihtiyacımız vardı. Bunu çıkardık. Şimdi ikincil mevzuatları yapaca-ğız, belediyeleri görevlendireceğiz, halka bunu anlatmaya çalışacağız. Bunun için sivil toplum kuruluşlarının çok ciddi deste-

ğine, bu işle yakından ilgili olan aktörlere ihtiyacımız var. Bunu el birliği ile yürütmek zorundayız” diye konuştu.

ENERJİ TASARRUFU İÇİN DÖNÜŞÜM ŞARTTürkiye’deki binaların enerjiyi savur-

duğuna da dikkati çeken Bakan Bayraktar, bu bakımdan mutlaka binaları yenilemek gerektiğini belirterek,şunları kaydetti:

“Almanya 100 metre karelik bir daireyi ısıtmak için bizim beşte birimiz kadar enerji kullanıyor. Türkiye’de sadece binalarda kullandığımız enerjiye ödediğimiz para 7,5 milyar dolar diyorlar, ben ciddi bir hesap yaptığımız zaman, 12-13 milyar dolar di-yorum. Bunun yarısını tasarruf edebiliriz. Bunun için bizim dönüşüme ciddi manada ihtiyacımız var.”

KENTSEL DÖNÜŞÜM HIZLANDIRILMALIKentsel dönüşümün hızlandırılması

gerektiğini kaydeden Bayraktar, Vatan-daşlara riskli evlerini “yıkın” diyeceklerini, ancak duyarsız olunup belli süre içinde yıkılmazsa o evi yıkmak zorunda olduk-larını belirterek şunları söyledi:

“6 şiddetinde, 6,5 şiddetinde bir dep-reme dayanamayacak binanın artık bina olarak ortada kalmasına devlet olarak müsaade edemeyiz. Bu bugünden yarına yapacağımız bir iş değil, 20 senelik bir programımız var. Yasanın ikincil mevzu-atlarını gece gündüz çalışarak şu anda bi-tirmek üzereyiz. İnşallah oluşan toplum-sal irade insanımıza yansıyacak, 20 sene içinde dünyanın en ileri ülkelerindeki yapı stokuna biz de ulaşacağız.”

Salondakilerin sorularını da yanıtlayan Bakan Bayraktar, şu anda yeni yapılan binaların eğer enerji sertifikası alamıyorsa iskan müsaadesi de alamadığını belirterek, “Bunu biraz daha ileri noktaya taşıyacağız. Almanya’nın durumunu inceliyoruz. 2 bin 500 civarında eski bina mantolama yaptı ve bizden sertifika aldı” dedi.

Kemerburgaz’da kömür alanı olan çu-kurlar bulunduğunu, bunların göl oldu-ğunu söyleyen Bakan Bayraktar, bunların İstanbul’a kazandırılacağını, yeşillendirilip orman haline getirileceğini belirtti. Bakan Bayraktar, “3. Boğaz Köprüsü, Türkiye için elzemdir. Türkiye’ye ekonomik bakımdan çok ciddi katkı sağlayacak ve İstanbul’un ye-şilini de artıracak. Bundan emin olun” dedi.

"3. KÖPRÜ TÜRKİYE İÇİN ELZEMDİR"“Kentsel Dönüşüm ve İstanbul” Konulu panele Katılan baKan bayraKtar, “3. boğaz Köprüsü türKİye İçİn elzemDİr. çoK cİDDİ

eKonomİK KatKı sağlayacaK ve İstanbul’un yeşİlİnİ artıracaK” DeDİ.

10 n ÇEVRE ve ŞEHİR n TEMMUZ 2012

HABER

Page 13: TÜRKİYE'NİN EN ÇEVRECİ ŞEHİR DERGİSİ - · PDF fileEko Turizm, Yeşil Hukukçular, Bilgi ve İletişim Teknolojileri, Kurumsal Sosyal Sorumluluk öne çıkıyor. HACI BAYRAM-I

Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar, iş adamlarının katılımıyla bir restoranda düzenlenen toplantıda yaptığı konuşmada, Türkiye’nin kalkındığını ve geliştiğini belirtti. Türkiye’nin kalkınma yolunda emin ve kararlı adımlarla ilerle-diğini belirten Bakan Bayraktar, şunları söyledi:

“Bu, millet desteği olmadan olmaz. İdarecilerde de vatan ve millet sevgisi olmadan olmaz. 9.5 yıldır AK Parti olarak her geçen gün tempomumuzu artırarak bu vatana hizmet etmek için kalkınma ve gelişme yolunda yeni bir kurum, yeni bir kuruluş oluşturma yolunda ne varsa Marmaray, GAP, DAP, KÖYDES gibi ku-ruluşlarıyla memleketin tüm satında hem de yöresel olarak hizmetlerimizi artıra-rak devam ettirmeye çalışıyoruz. Artık Türkiye örnek alan, onun bunun peşine takılan bir ülke değil. Örnek ve parmak ısırtan bir ülke. Bölgesinde istikrar sem-bolü olan bir ülke. Tüm dünyaya verdiği mesaj, ‘diklenmedik dik durduk’. Türki-

ye’nin verdiği bu mesaj artık biliniyor. Dış politikada insan odaklı evrensel bir siyaset güdüyoruz.”

Toplantıya Dışişleri Bakanı Ahmet Da-vutoğlu, Trabzon Valisi Recep Kızılcık, Belediye Başkanı Orhan Fevzi Gümrükçü-

oğlu, AK Parti Trabzon Milletvekili Aydın Bıyıklıoğlu, Trabzon Ticaret ve Sanayi Odası (TTSO) Meclis Başkanı Ali Osman Ulusoy, Doğu Karadeniz İhracatçılar Birliği (DKİB) Başkanı Ahmet Hamdi Gürdoğan ve çok sayıda iş adamı katıldı.

BAYRAKTAR TRABZON’DA İŞADAMLARIYLA BULUŞTU

MÜSİAD Gene l İdare Kuru lu Toplantısı’na katılmak üzere Zonguldak’a gelen Bakan Bayraktar, Zonguldak Ereğli ve Çevresini Kalkındırma Derneği (ZER-ÇEV), Bülent Ecevit Üniversitesi ve Milli Eğitim Bakanlığı tarafından Atatürk Kültür Merkezi’nde düzenlenen “Benimde Bir İş Fikrim Var” proje yarışmasının ödül töre-nine katıldı.

Bayraktar, törende yaptığı konuşmada, sivil toplum kuruluşlarının devlet sektörüyle işbirliği yaparak çalışmasının, bir ülkenin gelişmesi için en önemli kulvarlardan bir tanesi olduğunu belirterek, bu yarışmanın da buna örnek olduğunu söyledi.

Gençlerin bu tip uygulamalar içerisin-de olmasının, onların hem cesaretlerini artırma noktasında hem de keşif yapma, buluş yapma, yeni bir icat geliştirme nok-tasında, fikir jimnastiği olarak son derece önemli olduğunun altını çizen Bayraktar, şöyle konuştu:

“Ülkemiz iddialı bir kulvara girdi. Son 10 yılda dünya milletleri ve devletleri ara-sında sözü dinlenen, dünyayla ve devletlerle

ilgili bir karar alınacağı zaman Türkiye’nin de fikrine ihtiyaç duyulan, ’Türkiye ne diyor acaba’ diye masaya çağrılan bir mücadelenin içerisindeyiz. Bunu topyekun başarabiliriz. Bu yavrularımız burada, sadece iş hayatı-na, gelişmeye, teknolojiye katkıda bulun-muyorlar. Sosyal hayatın bütünleşmesine, sosyal kalkınmanın, gelişmenin ve insan psikolojisinin de güzelleşmesine katkıda

bulunuyorlar, cesaretleri, birlik ve bera-berlikleri, beraber çalışma fikri artıyor.”

Türkiye’nin global sermayesinin Edirne’den Van’a, Iğdır’dan Muğla’ya, Zonguldak’tan Anamur’a kadar ülkenin dört bir yanına yapıldığını kaydeden Ba-kan Bayraktar, yarışmada birinci olan “Ça-dır Kent’te Isıtma Sistemi” projesini yapan öğrencilere de ödüllerini verdi.

“BENİM DE BİR İŞ FİKRİM VAR” PROJE YARIŞMASI SONUÇLANDI

TEMMUZ 2012 n ÇEVRE ve ŞEHİR n 11

Page 14: TÜRKİYE'NİN EN ÇEVRECİ ŞEHİR DERGİSİ - · PDF fileEko Turizm, Yeşil Hukukçular, Bilgi ve İletişim Teknolojileri, Kurumsal Sosyal Sorumluluk öne çıkıyor. HACI BAYRAM-I

Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, yerel yönetimlerin planlama, harita, altyapı ve üstyapıya ilişkin faaliyetlerinin çağdaş bil-gi teknolojileri kullanılarak icra edilmesi için gerekli altyapıyı hazırlıyor. Bilgi tek-nolojilerinin kentsel yaşam alanlarında ve kentlerin yönetilmesinde kullanımının giderek arttığı günümüz dünyasında, sa-nayi kentleri yerini bilişim kentleri veya akıllı kentlere bıraktı. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, yaşanabilir çevre ve marka şehir-ler oluşturma yolunda kentsel dönüşümü sadece fiziksel olarak değil; yönetsel ola-

rak da yapabilmek için Kent Bilgi Sistemi Standartlarını belirledi.

KENT BİLGİSİ VE KENT BİLGİ SİSTEMİKent bilgisi, kentliye hizmet eden altya-

pı, çevre, inşaat, ulaştırma, enerji, turizm, tarım, haberleşme, güvenlik ve diğer tüm sektörlerce üretilen ya da kullanılan bilgi-lerin bütününden oluşmaktadır. Coğrafi Bilgi Sistemleri ve onun kent bazına in-dirgenmiş şekli olan Kent Bilgi Sistemleri, çarpık kentleşme ve şehirlerin hızlı büyü-

mesinin neden olduğu ve giderek artan sosyal, ekonomik ve ekolojik problemlerin belirlenmesi, analiz edilmesi ve çözümlen-mesi için kent bilgisinin yönetilmesinde, mekansal planlama ve kentsel dönüşüm süreçlerinin iyileştirilmesinde ve yapıla-cak uygulamalara hız kazandırılmasında önemli bir karar destek aracıdır.

HIZLI, KALİTELİ, VERİMLİ HİZMET…Kent Bilgi Sistemlerinin yerel yöne-

timlerin görev alanındaki bilgilerin yö-netilmesi, birimler arası koordinasyonun sağlanması, vatandaşa hızlı hizmet sunul-ması, imar ve altyapı hizmetlerinin plan-lanması, uygulamalarının hızlandırılması ve izlenmesi, gelir takibi ile belediyelerin

TÜRKİYE’NİN KENTSEL DÖNÜŞÜMÜ İÇİN

KENT BİLGİ SİSTEMİ STANDARTLARI BELİRLENDİ

çevre ve şehİrcİlİK baKanlığı, yaşanabİlİr çevre ve marKa şehİrler oluşturma yolunDa Kentsel Dönüşümü saDece

fİzİKsel olaraK Değİl; yönetsel olaraK Da yapabİlmeK İçİn Kent bİlgİ sİstemİ stanDartlarını belİrleDİ.

ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANLIĞI COĞRAFİ BİLGİ SİSTEMLERİ GENEL MÜDÜRLÜĞÜ

Kent Bilgi Sistemi standartlarının belirlenmesi, uygulamaların ortak bir standarda taşınmasını sağlayacaktır. Kent Bilgi Sistemi kullanımını yaygınlaştırmak, yerel yönetimlerce verilen hizmetin çağdaş bilgi teknolojilerinin kullanıldığı üst standartlara taşınmasını sağlayacaktır.

Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından düzenlenen Kent Bilgi Sistemi Standartlarının Belirlenmesi Çalıştayı'na yerel yönetimler, sivil toplum kuruluşları, özel sektör temsilcileri ve akademisyenler katıldı.

12 n ÇEVRE ve ŞEHİR n TEMMUZ 2012

KAPAK

Page 15: TÜRKİYE'NİN EN ÇEVRECİ ŞEHİR DERGİSİ - · PDF fileEko Turizm, Yeşil Hukukçular, Bilgi ve İletişim Teknolojileri, Kurumsal Sosyal Sorumluluk öne çıkıyor. HACI BAYRAM-I

gelirlerinin artışının sağlanması gibi bili-nen birçok faydası var. Bunların tamamı yerelde sunulan hizmetin kalitesi, hızı ve verimliği ile ilgili olan hususlardır.

YERELDEN MERKEZE BİLGİ KANALI…Bunun yanı sıra Kent Bilgi Sistemleri-

nin merkezi yönetime hizmet eden yüzü de oldukça önemlidir. Eğer üst ölçekli planlar, sektörel politikalar, yatırım programları için yerelden merkeze doğru akışı gereken veri ve bilgi için gerekli altyapı sağlan-madıysa; gelen bilgi bulanık bir sel etkisi oluşturacaktır.

Kent Bilgi Sistemleri; kente ilişkin bir yönetim aracı olmak yanında merkezi ve yerel politikaların, programların ve uygu-

lamaların birbiri ile uyum içinde oluştu-rulması için ihtiyaç duyulan verinin sağ-lanmasını mümkün kılan bilgi kanalları olarak da tanımlanabilir.

BÖLGE VE KALKINMA PLANLARI…Çevre ve Şehircilik Bakanlığı'nın te-

mel görevlerinden biri çevre, kentleşme ve yapılaşma ile ilgili temel politikaların belirlenmesidir. Bu ise imar, çevre ve yapı ile ilgili uygulamaların izlenmesi, analiz edilmesi ve değerlendirilmesi ile müm-kündür.

Yine Kalkınma Bakanlığı tarafından hazırlanmakta olan bölge planlarının veya kalkınma planlarının hazırlanması için de yereldeki portrenin görülmesine ihtiyaç duyulmaktadır. Bu bağlamda ihtiyaç du-

yulan veri ve bilgilerin sağlanması için Kent Bilgi Sistemleri çok önemli bir role sahiptir.

HİZMET EN ÜST STANDARDA ULAŞACAKÜlkemizde Kent Bilgi Sistemi uygu-

lamalarının 15 yıla yakın bir mazisi bu-lunmaktadır. Yerel yönetimlerin ve bu konuda hizmet veren özel sektörün bir standarda dayanmaksızın gerçekleştirdi-ği uygulamalar içinde başarılı ve güzel örnekler olmakla birlikte, bunların sayısı oldukça sınırlıdır. Kaldı ki bu örnekler-den en başarılı olanı bile bir bütünün parçası olmadığı için eksik kalmaktadır. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından uygulamaya koyulan Kent Bilgi Sistemi Standartlarının Belirlenmesi Projesi, uzun zamandır ihtiyaç duyulan bu eksikliği gi-dermeyi amaçlamaktadır.

Kent Bilgi Sistemi standartlarının belir-lenmesi, uygulamaların ortak bir standar-da taşınmasını sağlayacaktır. Kente ilişkin coğrafi verilerin standart içerikte ve for-matta paylaşılmasını netice verecektir. Kent Bilgi Sistemi kullanımını yaygınlaştırmak ise, yerel yönetimlerce verilen hizmetin çağdaş bilgi teknolojilerinin kullanıldığı üst standartlara taşınmasını sağlayacaktır.

KENT BİLGİ SİSTEMİ STANDARTLARI ÇALIŞTAYIÇevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın yü-

rüttüğü Kent Bilgi Sistemleri Standart-larının Belirlenmesi Projesi kapsamında tespit edilen uygulama esaslarının yerel yönetimler, sivil toplum kuruluşları ve özel sektör temsilcileri ve akademisyenler ile katılımcı bir şekilde nihai hale getirilmesi için 9-11 Temmuz tarihlerinde bir çalıştay düzenledi.

Çalıştaya kamu kurum ve kuruluşları, büyükşehir, il ve büyükşehir ilçe belediye-leri, üniversiteler ve özel sektörden 260 yönetici, akademisyen ve uzman katılım sağladı.

3 gün devam eden programda Proje kapsamında yapılmış çalışmalar Mevcut Durum Analizi, Veri/Kullanıcı Gereksinim Analizi, Teknik Modelleme, İdari ve Mali Modelleme, Yeni Teknolojik Trendler, Kent Bilgi Sistemi ile Entegre Kurumsal Pro-jeler başlıkları altında 10 ayrı oturumla katılımcılara aktarılarak ortak değerlen-dirmeler yapıldı.

Coğrafi Bilgi Sistemleri ve onun kent bazına indirgenmiş şekli olan Kent Bilgi Sistemleri, çarpık kentleşme ve

şehirlerin hızlı büyümesinin neden olduğu ve giderek artan sosyal, ekonomik ve ekolojik problemlerin belirlenmesi,

analiz edilmesi ve çözümlenmesi için kent bilgisinin yönetilmesinde, mekansal planlama ve kentsel dönüşüm

süreçlerinin iyileştirilmesinde ve yapılacak uygulamalara hız kazandırılmasında önemli bir karar destek aracıdır.

TEMMUZ 2012 n ÇEVRE ve ŞEHİR n 13

Page 16: TÜRKİYE'NİN EN ÇEVRECİ ŞEHİR DERGİSİ - · PDF fileEko Turizm, Yeşil Hukukçular, Bilgi ve İletişim Teknolojileri, Kurumsal Sosyal Sorumluluk öne çıkıyor. HACI BAYRAM-I

AMAÇÇevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın Coğ-

rafi Bilgi Sistemleri (CBS) konusundaki görevine dayalı olarak, ülke genelinde yerel idareleri kapsayacak biçimde Kent Bilgi Sistemi (KBS) uygulamalarının, yerel ve ulusal düzeyde, birlikte çalışabilmesine yönelik mekânsal veri standart, ilke ve esaslarının geliştirilmesi ve uygulanması hedeflenmiştir...

TRKBİSS projesi Türkiye Ulusal Coğ-rafi Bilgi Sistemleri (TUCBS) projesinin yerel düzeydeki hizmetleri kapsayan ve TUCBS’nin alt sektör bileşeni olarak ka-bul edilen KENTBİS projesinin, yalnızca veri standartlarının belirlenmesine yönelik KENTBİS bileşen modülüdür...

KAPSAMTRKBİSS Projesi; Mevzuat Analizi, Ku-

rumsal Analizler, Veri/Kullanıcı Gereksi-nimi Analizi, Uluslararası Standartların Analizi, Kavramsal Veri Modeli Tasarımı, Mekânsal Veri Standartlarının Belirlenmesi, KBS Veri Değişim Formatının Geliştirilme-si Raporlama/Yaygınlaştırma Faaliyetleri ile İdari ve Mali Modellemenin Yapılması ve Taslak Mevzuatın Hazırlanması olmak üzere toplam dokuz iş paketinden oluş-maktadır.

COĞRAFİ VERİ DEĞİŞİM FORMATITRKBİSS kapsamında model bazlı yak-

laşım ile standartlaştırılmış ve birlikte ça-lışabilir şekilde GML coğrafi veri değişim formatı üretilmektedir. Böylece coğrafi veriler standart yapılarda elektronik ile-tişim ağları üzerinden ortak dille paylaşı-

larak yerelden ulusal, kamu kurumundan özel sektöre ve vatandaşlara kadar farklı birçok mekânsal nitelikli kent bilgi sistem uygulamalarında veri ihtiyaçları karşılan-mış olacaktır...

ZAMAN VE EMEK KAYBI ÖNLENECEKÖzellikle harita bilgisi ve coğrafi ve-

riye dayalı yerel düzeydeki hizmetlerde kullanıcılar için daha nitelikli ve daha etkin veri paylaşım yeteneği sağlanarak; sosyal değer olarak, daha doğru karar ver-me ve yatırımların daha etkin kullanımı mümkün olacaktır. Kurum içi ve kurumlar arası işbirliği ile hızlı ve düşük maliyet-

li veri entegrasyonu ile mevcut verilerin tekrarlı kullanımı zaman ve emek kaybı önlenecektir...

TRKBISS PROJESİ TEMEL İŞ PAKETLERİ

İP.1 - MEVZUAT ANALİZİKBİSS Projesinin ileri iş adımlarında

ve nihayetinde Türkiye için KBS standart-larının belirlenmesine yönelik girdi veri/bilgilerinin tespitine yardımcı olacak, mev-zuat beklentilerini ortaya koymak amacıy-la iş paketi kapsamında istenilen bilgiler toplanmıştır.

PARS

EL »

MAH

ALLE

» İL

ÇE »

İL »

LGE

» Ü

LKE

» G

LOBA

L

KULLANIM

BÜYÜ

K Ö

LÇEK

>1:1

B>1

:5B

>1:2

5B>1

:250

B >

1:10

00B

ORT

A Ö

LÇEK

KÜÇÜ

K Ö

LÇEK

ÖLÇEK-DÜZEY

KVA - COĞRAFİ VERİ KULLANIM VE STANDART DÜZEYLERİ

Elek

trik

Polis

Taks

i

Ambu

lans

İnşa

at

Mez

arlık

Num

arat

aj

Halih

azır

Sula

ma

Çitç

i

Zabıta

...

MAK

S

... ..

. ...

DİĞE

R...

ORBİS

TAKB

İS

TARB

İL

KBS

ORGANİZASYON STANDARTLI

SEKTÖR STANDART

ULUSAL STANDART

ULUSLARARASISTANDART

V E R İ D E Ğ İ Ş İ M İD A T A E X C H A N G E .g

ml

ISOOGC

INSPIRE

UVDMTUCBS-STRKBIS-S

TüRKİYE İÇİN KENT BİLGİ SİSTEM STANDARTLARININ GELİŞTİRİLMESİ PROJESİ: TRKBİSS...

TÜRKİYE KENTBİS İLE ÇALIŞIYORtrKbİss projesİ, tucbs projesİnİn yerel DüzeyDeKİ hİzmetlerİ

Kapsayan ve tucbs’nİn alt seKtör bİleşenİ olaraK Kabul eDİlen Kentbİs projesİnİn, yalnızca verİ stanDartlarının belİrlenmesİne

yönelİK Kentbİs bİleşen moDülüDür...

ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANLIĞI COĞRAFİ BİLGİ SİSTEMLERİ GENEL MÜDÜRLÜĞÜ

14 n ÇEVRE ve ŞEHİR n TEMMUZ 2012

KAPAK

Page 17: TÜRKİYE'NİN EN ÇEVRECİ ŞEHİR DERGİSİ - · PDF fileEko Turizm, Yeşil Hukukçular, Bilgi ve İletişim Teknolojileri, Kurumsal Sosyal Sorumluluk öne çıkıyor. HACI BAYRAM-I

İP.2 - KURUMSAL ANALİZGerçekleşen alan çalışması kapsamın-

da yerel yönetimler, veri altyapısı kur-mak için gerekli idari yapı ve politikaların değerlendirildiği bütüncül bir yönetişim yapısı; coğrafi veriyi ve KBS uygulama-larını yönetmek için gerekli personel ve insan kaynağı; veri kullanımı ve paylaşı-mı için sağlanan erişim mekanizmaları; kullanılabilir veri ve içeriği; coğrafi ve-rinin üretim ve yönetiminde kullanılan yazılım altyapısı; donanım altyapısı ve hâlihazırda işletilen KBS’nin sistem mi-marileri, bilgiye erişim-paylaşımı sağlayan telekomünikasyon altyapısı ve politikaları itibariyle incelenmiştir.

İP.3 - VERİ / KULLANICI GEREKSİNİM ANALİZİKullanıcı/veri gereksinim analizi için

formlar oluşturulmuştur. İdare tarafından paydaş kurum olarak belirlenen belediye-ler ile temas kurularak, belediyede harita verisi üreten/kullanan birimler ve işleri belirlenmiştir. Belirlenen 13 kurumun KBS kullanan müdürlükleri ve birimleri ince-lenmiş, belirlenen işlere yönelik uygula-

ma/fonksiyon tabloları ve veri/kullanıcı gereksinim analizi tabloları üretilmiştir.

İP.4 - ULUSLARARASI STANDARTLARIN ANALİZİProje kapsamında hedeflenen, tüm ye-

rel yönetimlerin coğrafi veri yönetimine yönelik ortak kullanabileceği standartlar, stratejiler ve politikaları belirlemektir. Böy-lelikle yerel düzeyde başarılı KBS/KVA uy-gulamaları dikkate alınarak, bu ülkelerde-ki ulusaldan yerel düzeye kabul görmüş coğrafi veri politikaları ve KVA gelişim süreci irdelenmiştir. KBS’ye temel altlık oluşturabilecek standartların incelenmesi hususunda ise International Organisation for Standardisation (ISO), Open Geospa-tial Consortium (OGC), Infrastructure for Spatial Information in Europe (INSPIRE) tarafından gerçekleştirilen standart çalış-maları incelenmiştir

İP.5 - KAVRAMSAL VERİ MODELİ TASARIMIYerel düzeyde mekânsal veri yöneti-

mini ve KBS uygulamalarını destekleyen ve mekânsal veri gruplarına yönelik veri

TRKBİSS YAŞAM DÖNGÜSÜ

IP.1 Mevzuat Analizi

IP.3 Veri Gereksinim Analizi

IP.3.1 Veri Gereksinim Analizi

IP.3.2 İş Süreci Analizi

IP.3.3 Mevcut Veri Analizi

IP.4 Ulusal Standartların Analizi

IP.4.1 Gelişmiş Ülkelerdeki KBS Uygulamaları

IP.4.2 Temel Standartlar

IP.2 Kurumsal Analiz

IP.6 Mekansal Veri Standartlarının Belirlenmesi

Mevzuat Gereksinimi

İş T

anım

ı

UygulamaKuralları

Veri Gereksinim

Veri G

ereksi

nim

IP.5 Kavramsal Veri Modeli Tasarımı

IP.7 KBS Veri Değişim Formatının

Geliştirilmesi

IP.8 İdari ve Mali Modellemenin Yapılması ve Taslak Mevzuatın Hazırlanması

TEMMUZ 2012 n ÇEVRE ve ŞEHİR n 15

Page 18: TÜRKİYE'NİN EN ÇEVRECİ ŞEHİR DERGİSİ - · PDF fileEko Turizm, Yeşil Hukukçular, Bilgi ve İletişim Teknolojileri, Kurumsal Sosyal Sorumluluk öne çıkıyor. HACI BAYRAM-I

standardı üretilmesini ve verilerin birlikte çalışabilirliğini sağlayan Jenerik Kavramsal Model Bileşenleri belirlenmektedir.

İP.6 - MEKâNSAL VERİ STANDARTLARININ BELİRLENMESİİP-3 kapsamında belirlenen KBS iş

tanımları ve KBS’de mevcut veri dikka-te alınarak KBS veri grupları Dokümanı oluşturulmuştur. İP-5’de belirlenen veri standardı geliştirme ve uygulama şeması kuralları dikkate alınarak, INSPIRE meto-dolojisine göre KBS veri standartları geliş-tirilmiştir. Her bir coğrafi veri grubuna ait mekânsal veri tabanı modeli için standart uygulama şemaları tanımlanmıştır. Uygu-

lama Şeması Kuralları, ISO 19103 Veri Modelleme, ISO 19109 Uygulama Şeması ve ISO 19110 Veri Kataloglama standartları ve ilgili diğer ISO/TC 211 standartlarına göre tasarlanmıştır.

İP.7 - KBS VERİ DEĞİŞİM FORMATININ GELİŞTİRİLMESİKBS’ye yönelik veri değişim formatının

belirlenmesinde OGC GML 3.X standar-dında tanımlanan kurallar ve bileşenler temel alınmıştır. İP-6 kapsamında veri grupları için UML uygulama şemaları ile tanımlanan detay sınıfları ve bunlara ait öznitelik, geometri, değer kümesi, vb. özellikler; üretilen yazılım ve dönüşüm

araçları ile XML tabanlı GML formatına dönüştürülerek “KBS.gml“ üretilmiştir.

İP.8 - İDARİ VE MALİ MODELLEMENİN YAPILMASI VE MEVZUAT HAZIRLANMASIBelediyelerden İP-2 ve İP-3 kapsamın-

da yapılan analizler sonucu şartnameler, KBS’ye yönelik bütçe kullanımı ve kullanı-lan iç yönetmelikle elde edilmiştir. Proje beklentilerine göre analiz edilerek örnek alınabilecek yönleri tespit edilmiştir. Yurtdı-şında yerel düzeydeki KBS uygulamalarının işletilmesine yönelik başarılı örnekler de temin edilerek Türkiye’de KBS uygulamala-rında kullanılabilir yönleriyle belirlenmiştir.

İP.9 - RAPORLAMA VE YAYGINLAŞTIRMA FAALİYETLERİ...Projenin tanıtımının yapılması; pro-

jede çıkacak sonuç ürünler kapsamında yapılacak analizlerin sunulması ve geniş katılımlı değerlendirilmesi ve KBS ile ilgili bir farkındalık oluşturulması amacıyla büyükşehir, il ve ilçe belediyeleri; özel idareler, ilgili kurum ve kuruluşlar, sivil toplum kuruluşları, üniversiteler, özel sektör ve idare katılımı ile bir çalıştay düzenlenecektir.

GeoWeb

BUGÜN

GELECEK...

Haritalama-Görselleştirme

Dağıtık -Hizmet Sunumu

16 n ÇEVRE ve ŞEHİR n TEMMUZ 2012

KAPAK

Page 19: TÜRKİYE'NİN EN ÇEVRECİ ŞEHİR DERGİSİ - · PDF fileEko Turizm, Yeşil Hukukçular, Bilgi ve İletişim Teknolojileri, Kurumsal Sosyal Sorumluluk öne çıkıyor. HACI BAYRAM-I
Page 20: TÜRKİYE'NİN EN ÇEVRECİ ŞEHİR DERGİSİ - · PDF fileEko Turizm, Yeşil Hukukçular, Bilgi ve İletişim Teknolojileri, Kurumsal Sosyal Sorumluluk öne çıkıyor. HACI BAYRAM-I

Çevre ve Şehircilik Bakanlığı Coğrafi Bilgi Sistemleri Genel Müdürlüğü organi-zasyonunda 23–27 Haziran 2012 tarihleri arasında İstanbul’da gerçekleştirilen ve ana teması çevre bilgisi ve yeniliğin paylaşımı olan INSPIRE Konferansı 2012 İstanbul’a, 753 yerli ve 484 yabancı katılımcı olmak üzere toplam 1237 kişi katıldı. Katılımcı sayısıyla rekor kıran INSPIRE Konferan-sı 2012 İstanbul, Avrupa Komisyonu’nun nezdinde “A Huge Success” (Çok Büyük Başarı) olarak nitelendirildi.

ÜST DÜZEY KATILIM25.06.2012 tarihinde gerçekleştirilen

açılış törenine Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar, İstanbul Valisi Hüseyin Avni Mutlu, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş, Avrupa Komisyonu Ortak Araştırma Merkezi (JRC) Çevre ve

Sürdürülebilirlik Enstitüsü Direktörü Guido Schmuck, Avrupa Komisyonu’ndan ve ül-kemizden birçok üst düzey yönetici katıldı.

Açılışta, Coğrafi Bilgi Sistemleri Genel Müdürü Okan Erhan Oflaz, Avrupa Komis-yonu Ortak Araştırma Merkezi (JRC) Çevre ve Sürdürülebilirlik Enstitüsü Direktörü Guido Schmuck, Avrupa Komisyonu’nun çevreden sorumlu Komiseri Janez Potočnik, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş, İstanbul Valisi Hüseyin Avni Mutlu ve Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bay-raktar tarafından açılış konuşması yapıldı.

ORTAK VERİ, ORTAK BİLGİ, ORTAK DÜNYA FELSEFESİKonuşmasında “Dünya tek ortak ya-

şam alanımız ve ortak coğrafyamız ise; bu coğrafya üzerinde var olan veriler ve üretilen bilgiler, paylaşılabilir, yani ortak

olduğu sürece değerli olacaktır. Paylaşıl-mayan bilgi verimli değildir.” diyerek konferansı açan Coğrafi Bilgi Sistemleri Genel Müdürü Okan Erhan Oflaz, “ortak veri, ortak bilgi, ortak dünya felsefimiz …” temennisi ile tüm katılımcılara hoş geldiniz dileklerini iletti.

Avrupa Komisyonu Çevre ve Sür-dürülebilirlik Enstitüsü Başkanı Gui-do Schmuck’un konuşması ve Avrupa Komisyonu’nun çevreden sorumlu Komiseri Janez Potočnik’in video mesajı ile açılış töreni devam etti.

Bakan Erdoğan Bayraktar, Konferan-sın açılış töreninde yaptığı konuşmada, Türkiye olarak, bilgi ve iletişim teknolo-jilerine erişim ve kullanım alanında hızlı bir büyümeyi gerçekleştirdiklerini ifade ederek, Türkiye’nin son 10 yılda genişbant erişimi ve mobil iletişimin yaygınlaşmasıyla

ı n s p ı r e K o n f e r a n s ı 2 0 1 2 , İ s ta n b u l

ÇOK BÜYÜK BAŞARIÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANLIĞI

COĞRAFİ BİLGİ SİSTEMLERİ GENEL MÜDÜRLÜĞÜ

18 n ÇEVRE ve ŞEHİR n TEMMUZ 2012

KAPAK

Page 21: TÜRKİYE'NİN EN ÇEVRECİ ŞEHİR DERGİSİ - · PDF fileEko Turizm, Yeşil Hukukçular, Bilgi ve İletişim Teknolojileri, Kurumsal Sosyal Sorumluluk öne çıkıyor. HACI BAYRAM-I

sektörel büyümede gurur verici seviyeye ulaştığını kaydetti.

Ayrıca bilgi sistemlerini geliştiren ül-kelerin, bugün bilgi dünyası ile teknoloji dünyası arasındaki köprüyü kurarak ge-lişmişliğin zirvesine oturduklarını söyledi.

COĞRAFİ VERİ STANDARDI GELİYORBakanlığın bir taraftan Ulusal Coğrafi

Bilgi Sisteminin (TUCBS) kurulmasına, kullanılmasına ve geliştirilmesine dair ça-lışmaları yürütürken diğer taraftan yerel yönetimlerin planlama, harita, altyapı ve üst yapıya ilişkin faaliyetleri ile ilgili Kent Bilgi Sistemlerinin Standartlarının (KBS) belirlenmesi ve yaygın bir şekilde kulla-nılmasını teşvik ve Ulusal Coğrafi Bilgi Portalını işletme görevini de yerine ge-tirdiğini anlatan Bakan Bayraktar, Ulusal Coğrafi Bilgi Sistemi altyapısının kurulması ile çalışabilir coğrafi veri standartları be-lirlenerek; e-devlet uygulamalarının yay-gınlaşmasının sağlanacağını ve vatanda-şa verilen hizmetin niteliği ve niceliğinin arttırılacağını dile getirdi.

MÜKERRER VERİNİN ÖNÜNE GEÇİLECEKBakan Bayraktar, “Bu sayede veri pay-

laşımı sağlanarak mükerrer veri üretiminin önlenmesi neticesinde kaynak israfının önüne geçilecek, doğru ve güncel coğrafi bilgiye erişim sağlanması ile karar des-tek süreçleri iyileşecek ve kamuda etkin yönetime hizmet edilecek, veriye hızlı ve kolay erişim sağlanarak yatırım süreçleri iyileşecektir” dedi.

Bakan Bayraktar, Bakanlık bünyesinde-ki coğrafi bilgi sistemlerini, ülke genelinde çok daha ileri düzeyde yaygınlaştırmayı hedeflediklerini söyledi.

CBS, İŞLEMLERİ KOLAYLAŞTIRACAKÇevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından

Türkiye genelinde uygulanmaya başlanan “yapı denetimi” çalışmalarında firmaların, yapısını, denetçi personelini ve çalışma sistemlerini kontrol edebildikleri yeni bir yapı denetim sistemi uygulamasına geçil-diğini söyleyen Bakan Bayraktar, coğrafi bilgi sistemleri sayesinde bundan sonra Türkiye’de gerek yapı ruhsatlarının gerek

Konferansın açılış konuşmasını yapan CBS Genel Müdürü Okan Erhan Oflaz, “Dünya tek ortak yaşam alanımız ve ortak coğrafyamız ise; bu coğrafya üzerinde var olan veriler ve üretilen bilgiler, paylaşılabilir, yani ortak olduğu sürece değerli olacaktır. Paylaşılmayan bilgi verimli değildir” dedi.

TEMMUZ 2012 n ÇEVRE ve ŞEHİR n 19

Page 22: TÜRKİYE'NİN EN ÇEVRECİ ŞEHİR DERGİSİ - · PDF fileEko Turizm, Yeşil Hukukçular, Bilgi ve İletişim Teknolojileri, Kurumsal Sosyal Sorumluluk öne çıkıyor. HACI BAYRAM-I

inşaatlar bittikten sonra iskân müsaade-lerinin çok daha kolay verilebileceğini, fakat denetimlerin çok daha ciddi bir hal alacağını, denetim sistemlerinin gerek be-lediyeler gerekse yapı denetim kuruluşları tarafından yine bu coğrafi bilgi sistemleri sayesinde üç boyutlu ortofoto sistemlerinin oluşturulması sayesinde çok daha ciddi bir konuma geleceğini belirtti.

KONFERANSTAN KISA KISA Konferansın ilk iki günü düzenlenen

6 Çalıştay oturumunda; 19 yabancı ve 3 yerli katılımcı sunumlarını gerçekleştir-mişti. Türkiye Ulusal Coğrafi Bilgi Sistemi (TUCBS) ve Belediyelerin Coğrafi Bilgi Sistemleri ile ilgili çalışmaları, Kent Bilgi Sistemleri (KBS), Coğrafi Bilgi için Avrupa

Standartları, INSPIRE Direktiflerine bağlı Open Geospatial Consortium (OGC) ve Mekânsal Veri Altyapısı (SDI) standart-ları, INSPIRE veri temaları, e-devlet ve INSPIRE’ın uyumlaştırılması, INSPIRE servislerinin Geoserver ile yayınlanması gibi çok geniş çeşitlikteki çalıştay konu-larına, 400 kişiden fazla katılımcı yoğun talep göstermişti. Bu konferansta Coğrafi Bilgi Sistemleri Genel Müdürlüğü’nün tüm personeli görev aldı.

25 Haziran 2012 tarihinde gerçekleşti-rilen açılış töreninin ardından, 3 ayrı Panel oturumunda 15 yabancı panelist “Çevre Bilgisinin Paylaşımı ve INSPIRE” konu-sunda sunumlarını gerçekleştirdi. Panelde “INSPIRE’ın evcilleştirilmesi gereken bir canavar” olduğu kavramı ortaya atıldı ve

Bilgi ve iletişim teknolojilerine erişim ve kullanım alanında hızlı bir büyümeyi gerçekleştirdiklerini ifade eden Bakan Erdoğan Bayraktar, Türkiye’nin son 10 yılda genişbant erişimi ve mobil iletişimin yaygınlaşması ile sektörel büyümede gurur verici seviyeye ulaştığını kaydetti.

20 n ÇEVRE ve ŞEHİR n TEMMUZ 2012

KAPAK

Page 23: TÜRKİYE'NİN EN ÇEVRECİ ŞEHİR DERGİSİ - · PDF fileEko Turizm, Yeşil Hukukçular, Bilgi ve İletişim Teknolojileri, Kurumsal Sosyal Sorumluluk öne çıkıyor. HACI BAYRAM-I

INSPIRE uygulamalarında önümüzde hala pek çok güçlüklerin yer aldığı sonucuna varıldı. Açılış töreninden sonraki üç günde gerçekleştirilen 48 paralel oturumunda, 12 yerli ve 163 yabancı katılımcı olmak üzere 175 katılımcı sunumlarını gerçekleştirdi.

Uluslararası Mekânsal Veri Altyapısı (SDI) projeleri, INSPIRE uygulamaları, INSPIRE veri temaları, coğrafi veri por-talları (geoportal) ve kayıtları, geoportal-lar için açık kaynak çözümleri, kapasite artırımı, çevre bilgi sistemi ve veri politi-kaları üzerine ulusal odak noktaları, alan planlaması, bölgesel ve yerel mekânsal veri altyapıları, sosyal ve ekonomik etki-leri, su için Avrupa yılı, ekonomik ve top-lumsal katma değer ürünler ve servisler, modellerin koordinasyon ve organizas-yonları, lisanslama çerçeveleri, yenilik ve araştırma, uygulamalı INSPIRE servisleri, tematik topluluklar ve uygulamaları, lisans-lama-yetkilendirme-belgeleme girişi için servisler, veri uyumlaştırması ve birlikte çalışabilirlikte yaşanan zorluklar, birlikte çalışabilirlik ve servisler, yeni politikalar, yeni eğilimler ve yeni istekler, yenilikçi veri paylaşım yaklaşımları, yenilikçi iş akışları ve işbirliği, coğrafi bilgi ve bağlı veri, veri kalitesi ve veri dönüşümü deneyimleri gibi konuların yer aldığı teknik oturumlara, yerli ve yabancı katılımcılar tarafından yoğun ilgi gösterildi.

26.06.2012 tarihinde gerçekleştirilen Poster standında ise 6 yerli ve 12 yabancı katılımcı olmak üzere 18 katılımcı pos-ter sunumlarını gerçekleştirdi. Coğrafi veri portalı değerlendirme metodolojisi, mekânsal veri üretimi ve etkileri üzerine kapasite geliştirme, INSPIRE verisi için Java kütüphanesi, Fransız Mekânsal Veri Altyapısı Ağı, Türkiye Ulusal Su Bilgi Siste-

mi, Polonya Coğrafi Enstitüsü’nde INSPIRE Direktifi EK-1 ve EK-3 veri temalarının test edilmesi gibi konularda poster sunumlara katılımcılar büyük ilgi gösterdi.

OSMANLI ARMASI İLE KAPANIŞ 27.06.2012 tarihinde gerçekleştirilen

Konferansın kapanış töreninde, Avrupa Komisyonu Çevre ve Sürdürülebilirlik Enstitüsü’nün Dijital Dünya ve Referans Veri Ünitesi Başkanı Alessandro Anno-ni, INSPIRE’ın basitleştirilmesi, teknoloji yerine daha çok insana odaklanılması ve bütün Avrupa’yı kapsayan alanıyla getir-diği avantajların kullanılması gerektiğini vurgulayarak INSPIRE’ın iyileştirilmiş ile-tişim ve kapasite geliştirilmesine ihtiyaç duyduğunu belirtti.

Kapanış töreninin sonunda; Alessandro Annoni, INSPIRE 2013 Konferansı’nın Flo-ransa/İtalya’da gerçekleştirileceğini belirtti. Coğrafi Bilgi Sistemleri Genel Müdürlüğü Yaygınlaştırma Daire Başkanı Onur Paşa-oğulları, konferansın gerçekleşmesinde emeği olan herkese teşekkür etti ve konfe-ransın başarısını değerlendirdi. Konferans geleneğini sürdürmek üzere, bir sonraki konferansın gerçekleştirileceği İtalya’nın Floransa kenti temsilcisine Osmanlı Arması, Osmanlı İmparatorluğu’nun 3 kıtaya ya-yıldığı gibi, INSPIRE’ ın da yaygınlaşması dilekleri ile takdim edildi.

Avrupa Komisyonu Çevre ve Sürdürülebilirlik Enstitüsü’nün Dijital Dünya ve Referans Veri Ünitesi Başkanı Alessandro Annoni, INSPIRE’ın basitleştirilmesi, teknoloji yerine daha çok insana odaklanılması ve bütün Avrupa’yı kapsaması gibi avantajların iyi kullanılması gerektiğini söyledi.

Ulusal Coğrafi Bilgi Sistemi altyapısının kurulmasıyla

çalışabilir coğrafi veri standartları belirlenecek. Bu sayede e-devlet uygulamaları yaygınlaşacak ve vatandaşa verilen hizmetin niteliği ve

niceliği arttırılacak.

TEMMUZ 2012 n ÇEVRE ve ŞEHİR n 21

Page 24: TÜRKİYE'NİN EN ÇEVRECİ ŞEHİR DERGİSİ - · PDF fileEko Turizm, Yeşil Hukukçular, Bilgi ve İletişim Teknolojileri, Kurumsal Sosyal Sorumluluk öne çıkıyor. HACI BAYRAM-I

INSPIRE (Infrastructure for Spatial Information in the European Commu-nity) Direktifi, Avrupa’nın mekânsal veri altyapısını oluşturmayı amaçlamaktadır. Avrupa Komisyonu ve Avrupa Çevre Ajansı temsilcileri ile üye ülkelerin çevresel ve coğrafi bilgi gruplarının görevlendirdiği kişilerden, gözlemci olarak hükümet ve sivil toplum temsilcilerinin de katılımıyla Mart 2003’te INSPIRE için bir çerçeve di-rektif taslağı hazırlanarak ayrıntılı direktif uygulamalarına yönelik INSPIRE Çalışma Programı ise 2005’te yayımlanmıştır.

INSPIRE Çalışma Programında, Mekânsal Veri İlgi Toplulukları; uzman kişiler, teknik yeterlilik, mali kaynaklar, kullanıcı politikaları ve mekânsal bil-gi aktarıcıları konularını bir arada de-ğerlendiren kendiliğinden örgütlenmiş topluluklar olarak tanımlanırken, Yasal Yetkili Örgütler; yerel, bölgesel, ülkesel ve uluslararası düzeyde yetkili ve belli bir konudaki veri kaynağından sorumlu kuruluşlar olarak tanımlanmaktadır. Av-rupa Komisyonu kapsamında sürdürülen bir dizi yasal çalışma sonucunda; Avrupa Birliği Mekânsal Bilgi Altyapısını kurmak üzere, 15 Mayıs 2007’de INSPIRE Direktifi yürürlüğe girmiştir.

INSPIRE DİREKTİFİ’NİN ORTAK İLKELERİDirektifin kapsadığı mekânsal veri

yaygın olup, çok çeşitli başlık ve teknik temaları kapsamaktadır. Dolayısıyla Avru-pa Mekânsal Veri Altyapısı, sınırları aşan bir politikanın gelişmesini sağlayacaktır.

INSPIRE Direktifi, bir dizi ortak ilkeye dayanmaktadır:

Veri, en etkin olarak toplandığı ve bakı-mının yapılabildiği düzeyde saklanmalıdır.

Avrupa’da farklı kaynaklardan gelen coğrafi bilgiyi bütünleştirmek, birçok kul-lanıcı ve uygulama arasında paylaştırmak mümkün olmalıdır.

Bir düzeyde toplanan bilginin bütün farklı düzeyler arasında paylaşımı müm-kün olmalıdır.

Bütün düzeylerde etkin bilgi yönetimi için yeterli coğrafi bilgi olmalı ve kapsamlı kullanımını engellemeyecek koşullar sağ-lanmalıdır.

Hangi coğrafi bilginin kullanılacağı, kullanım için ihtiyaçlar ve ne durumlarda

elde edilip kullanılabileceğini belirlemek kolay olmalıdır.

Coğrafi veri, anlaşılır ifadelerle tanım-landığından kullanılması kolay olmalıdır.

Direktif, üye ülkelerin mekânsal veri altyapısının Topluluk içinde sınırdan ba-ğımsız kullanıma uygun olmasını temin etmek amacıyla, metaveri (03.12.2008’de yayımlanmıştır), veri ayrılması, ağ hiz-metleri (19.10.2009‘da yayımlanmıştır), veri ve hizmet paylaşımı (29.03.2010’da yayımlamıştır), izleme ve raporlama (05.06.2009’da yayımlanmıştır) gibi pek çok alanda Uygulama Esasları getirmiştir.

Bu Uygulama Esasları Komisyon Düzen-lemeleri/Kararları olarak kabul edilmekte-dir. Başkanlığını Komisyon temsilcisinin

ÇEVRE BİLGİSİ VE YENİLİĞİN PAYLAŞIMI İÇİN: INSPIRE

Doğru, stanDart ve Kalİtelİ coğrafİ bİlgİnİn üretİlmesİnİ ve yaygın bİr şeKİlDe paylaşılmasını sağlayan ınspıre DİreKtİfİ, avrupa’nın

meKânsal verİ altyapısını oluşturmayı amaçlamaKtaDır.

ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANLIĞI COĞRAFİ BİLGİ SİSTEMLERİ GENEL MÜDÜRLÜĞÜ

22 n ÇEVRE ve ŞEHİR n TEMMUZ 2012

KAPAK

Page 25: TÜRKİYE'NİN EN ÇEVRECİ ŞEHİR DERGİSİ - · PDF fileEko Turizm, Yeşil Hukukçular, Bilgi ve İletişim Teknolojileri, Kurumsal Sosyal Sorumluluk öne çıkıyor. HACI BAYRAM-I

yaptığı ve üye ülkelerin temsilcilerinden oluşan mevzuat komitesi, benzer kararların alınması sürecinde yardımcı olmaktadır.

Avrupa Komisyonunun Mekânsal Bilgi Altyapısı INSPIRE, konuya ilişkin mevzuat doğrultusunda çalışmalarını sürdüren 4 paydaştan oluşmaktadır. Bu paydaşlar; 1. Mekânsal Veri İlgi Grubu (SDIC: Spatial Data Interest Community) 2. Yasal Yetkili Örgütler (LMO: Legally Mandated Organization) 3. Taslak Çalışma Grupları (DT: Drafting Teams) 4. Tematik Çalışma Grupları (TWG: Thematic Working Group) dır.

INSPIRE ÇALIŞMA GRUBUINSPIRE takımı, Çevre Genel Müdür-

lüğü (DG Environment), Avrupa Komisyo-nu İstatistik Kurumu (Eurostat) ve Ortak Araştırma Merkezi (JRC) olmak üzere üç Genel Müdürlüğün personelinden oluşur. Avrupa Komisyonu INSPIRE takımının rolü, uygulama kurallarının geliştirilmesidir.

ÇEVRE GENEL MÜDÜRLÜĞÜ (DG ENVİRONMENT)Çevre Genel Müdürlüğü, INSPIRE ile

ilgili tüm mevzuat ve politika konularında koordinatör olarak hareket eder. Mevzuatla ilgili eylemlerinin tesis edilmesi ve takip edilmesi Çevre Genel Müdürlüğü tarafın-dan yapılır. Avrupa Komisyonu İstatistik Kurumu (Eurostat), bu konularda destek-

leyici ve tavsiyeci olarak çalışır. Çevre Ge-nel Müdürlüğü, çevresel politikalardaki INSPIRE’ın öncelikli olarak odaklanması ve Avrupa Çevre Ajansı ile bağlantısı saye-sinde, INSPIRE için çevre konulu politika koşullarını bir uygulama çerçevesi olarak belirlemektedir.

AVRUPA KOMİSYONU İSTATİSTİK KURUMU (EUROSTAT)Avrupa Komisyonu İstatistik Kurumu,

INSPIRE için genel uygulama koordinatörü olarak görev yapmaktadır. Euros-tat ve Ortak Araştırma Mer-kezi (JRC) müşterek bir şekilde, Ortak Araştır-ma Merkezi tarafın-dan önerilen teknik yaklaşımları ve sağ-lanılan çözümleri dikkate alarak ve Komisyon’un Coğra-fi Bilgi Servisler Arası Grubu ve Çevre Genel Müdürlüğü tarafından be-lirlenen politika gereksinimleri-ne uygun olarak yapılandırılmış çalışma programını hazırlar. Direktifin kabulünü takiben, Eurostat uygulama ile ilgili so-rumluluklarının bir parçası olarak INSPIRE için sekretarya hizmetlerini sağlamaktadır.

ORTAK ARAŞTIRMA KOMİTESİ (JRC)Ortak Araştırma Merkezi, INSPIRE’ın

genel teknik koordinatörü olarak çalışmak-

tadır. Ortak Araştırma Merkezi, INSPIRE teknik altyapısının ayakta kalmasını ve geliştirilmesini temin etmekte ve Avrupa ile uluslararası araştırma grupları arasın-daki ilişkiyi güvence altına almaktadır.

INSPIRE KOMİTESİ (IC)Uygulama esaslarının düzenleyici

yapısı, Komisyondan bu esasları INSPI-RE Komitesi’ne gönderme yaparak Üye Ülke Temsilciler Komitesi’ne sunması-nı gerektirmektedir. INSPIRE Komitesi,

Komisyona yardımcı olacak genel görevleri üstlenmekte ve Ko-

misyon tarafından teklif edilen taslak uygulama kuralları hakkında gö-rüş bildirmektedir. Bu görüş oylama yoluyla belirlenmektedir.ÜYE ÜLKELER TEMAS

NOKTASI Her üye ülke genellik-

le resmi makamlardan se-çilmiş INSPIRE ile ilgili olarak

Komisyon ile irtibattan sorumlu bir temas noktası atamalıdır. Bu temas nok-tasının görevi INSPIRE’ın, ulusal mevzuat çalışmalarına aktarılmasının sonuçlarını temin etmektir.

Temas noktaları, INSPIRE’ın kendi ül-kelerinde uygulanması hakkında düzen-li bilgiyi sağlamakla ve üye ülke adına Komisyon’a rapor vermekle sorumludur.

INSPIRE Direktifi, üye ülkelerin mekânsal veri altyapısının Topluluk içinde sınırdan bağımsız kullanıma uygun olmasını temin etmek amacıyla, metaveri, veri ayrılması, ağ hizmetleri, veri ve hizmet paylaşımı, izleme ve raporlama gibi pek çok alanda Uygulama Esasları getirmiştir.

TEMMUZ 2012 n ÇEVRE ve ŞEHİR n 23

Page 26: TÜRKİYE'NİN EN ÇEVRECİ ŞEHİR DERGİSİ - · PDF fileEko Turizm, Yeşil Hukukçular, Bilgi ve İletişim Teknolojileri, Kurumsal Sosyal Sorumluluk öne çıkıyor. HACI BAYRAM-I

Bilge Mimar Turgut Cansever 22 Şu-bat 2009’da vefat etti. Vefatı üzerinden 40 ay geçti. Derin felsefi düşüncesi ve öğretisiyle, mimarlık ve sanat alanındaki özgün ve yetkin fikirleriyle yaptıklarıyla/yap(a)madıklarıyla derin izler bırakarak “Alemlerin Rabbi”ne kavuştu.

O adeta bir müfessir gibi Kur’an ve Sünnet’i mimarlığın bilgelik boyutundan tefsir etti. Eşref-i mahlukat olmanın me-suliyetini kendi penceresinden tevhidi mi-mari perspektifiyle ele aldı. Adem’in hali-fe olarak dünyaya gönderilmesini özgün bakış ve tefekkürüyle yeniden yorumladı ve mimarlık dilini tevhidle birleştirdi. Mi-marlığı tevhidin dilinden, tevhidi mimarlık dilinden okumayı başaran ender münev-verlerdendi. Çağdaş müfessirlerden biri olarak nitelendirilebilecek engin bilgi ve irfana sahipti. Evreni ve dünyayı mimarlık perspektifinden bilgece yorumladı.

Bir yandan musikinin, edebiyatın ve sanatın meclislerinde bulunmanın verdiği

erdemle büyürken Elmalılı M. Hamdi Yazır, Ahmet Hamdi Tanpınar, Asaf Halet Çelebi gibi birbirinden güzide isimlerin katıldığı meclislerde terbiye alır. Akademik sahada ilerlerken bir yanda İbn-i Arabi gibi aya-ğını bastığı toprağın en derinlerine doğru

kulaç atar, bir yandan da batıyla ilişkiye geçmeyi ihmal etmez. Onun bu yaptığının adı, cebindeki değerin satın alma gücünün farkında olarak yaptığı bir alışveriştir!”

Turgut Cansever, özgün fikirleri ve de-rin medeniyet tasavvuru ile Cumhuriyet döneminin en iyi mimarlarından ve belki de en iyisi. Mimarimiz üzerine kafa yormuş bir mütefekkir, hikmet ve irfan sahibi bir bilge sanatkâr. Onu diğer mimarlardan farklı kılan, üstün yapan yönü; özellikle kendi ruh ve medeniyet kökleriyle sahici ilişki kurması, gelenekten beslenerek ge-leceği üretme çabasıdır.

Bir meslektaşımızın ifadesiyle 'Dudak tiryakiliğine bayıldığımız, fakat bir türlü içselleştiremediğimiz kavramların, artık kaybolmaya yüz tutmuş son yapı ustala-rından biriydi."

Prof. Dr. Süleyman Seyfi Öğün, Cansever’in vefatının ardından yazmış olduğu yazısında” Biz Türkler galiba “bü-yük adam” kavramını uzunca zamandır

SÜRGÜN ÜLKEDEN BAŞKENTLER BAŞKENTİNE

Ülkendeki kuşlardan ne haber vardırMezarlardan bile yükselen bir bahar vardır

Aşk celladından ne çıkar madem ki yar vardırYoktan da vardan da ötede bir “Var” vardır

Hep suç bende değil beni yakıp yıkan bir nazar vardırO şarkıya özenip söylenecek mısralar vardır

Sakın kader deme kaderin üstünde bir kader vardırNe yapsalar boş göklerden gelen bir karar vardır

Gün batsa ne olur geceyi onaran bir mimar vardır

Sezai KARAKOÇ

O’nun adıyla…

BİLGE MİMAR TURGUT CANSEVER’İN

ARDINDANDünyayı güzelleştİrmenİn bİr İbaDet olDuğunu belİrtereK bİr

cennet tasavvuru yaşanılacaK çevrenİn tesİsİne KenDİnİ aDaDı.

MİMAR MEHMET İŞÇİmİmar ve mühenDİsler grubu KurucularınDan

24 n ÇEVRE ve ŞEHİR n TEMMUZ 2012

DOSYA

Page 27: TÜRKİYE'NİN EN ÇEVRECİ ŞEHİR DERGİSİ - · PDF fileEko Turizm, Yeşil Hukukçular, Bilgi ve İletişim Teknolojileri, Kurumsal Sosyal Sorumluluk öne çıkıyor. HACI BAYRAM-I

unuttuk. Belki artık böyle bir iddiamız kalmadı. “Başarılı olmak” gibi daha pa-sif bir ölçüye ve amaca sahibiz. Başarılı insanlar elbette ki başardıklarıyla yeteri kadar saygıdeğerdir.”(...)

Bu ülkede çok sayıda başarılı mimar bulunabilir. Kimse alınmasın ama; “Bilge”, “Düşünür” sıfatlarıyla anılmak imtiyazı sadece Turgut Bey’e mahsustur. Demek ki Turgut Bey, sadece tasarımlarıyla değil; o tasarımları yönlendiren bir “dünya görü-şü” ile temayüz eden nadide bir mimardı. Büyük mimarı, başarılı mimardan ayıran da bu olsa gerekir.” demektedir.

Cansever; tecrübesi, mimarlık, sanat, mimarlık felsefesi, musiki ve edebiyat dahil bir çok farklı disipline derin vuku-fiyeti ile yaptıkları ve yapamadıklarıyla, dile getirdikleriyle, getiremedikleriyle, İbn-i Arabi’den Konfüçyüs’e, Elmalı-lı Hamdi’den Nietzche’ye, Medine’den Roma’ya, İstanbul’dan Pekin’e, Sinan’dan Wright’a, sanat müziğinden Barok müziğe, Füsus’ta ki tevhidi hakikatlerden, mimari-deki tevhide uzanan derin tefekkür alanını mezceden gerçek bir entelektüel.. Türk Mimarlarının ondan,onun eserlerinden; yaptıklarından ve yazdıklarından, hatta yapamadıklarından öğreneceği çok şey-ler var..

MİMARLIK ANLAYIŞININ TEMELİCansever'in mimariye bakışının özeti

"Başınızı yere koyduğunuz yerdeki varlığın

en kaba malzemesinin kurallarına dahi ben secde ediyorum.” sözüdür. (…)" Çünkü o, Allah'ın yarattığı varlığın tabiatına uygun bir iş yapmayı ve malzemenin tabiatını muhafazayı da Allah'ın rızasına uymak ola-rak telakki eder. Cansever "Allah'ın bütün tecellileri dünyada var ise çözüm ve çıkış noktası; dünyanın varlığı içerisinde bulu-nan ilahi tecellilerin, yasaların, yönelişlerin hepsini anlamaktır. Aya güneşe, toprağa her şeye bak. İnsanı insan yapan o bakma tavrıdır..."sözüyle mimarlık anlayışının te-melini işaret etmektedir.

Sürekli yenilenen, kevni ayetlere bir kez daha yeniden bakan ve bu farklı bakı-şıyla yeni çözümler üreten bir bilgedir o. Aynı formun, benzer çözümlerinin basit

tekrarından kaçınarak “tıpkı güneşin her gün farklı bir tabloyla doğuşunu” hatırlatır bize. Bu yüzden var olanı tamamlamak, eş-

Turgut Cansever, özgün fikirleri ve derin medeniyet

tasavvuru ile Cumhuriyet döneminin en iyi

mimarlarından ve belki de en iyisi. Mimarimiz üzerine kafa yormuş bir mütefekkir,

hikmet ve irfan sahibi bir bilge sanatkâr.

TEMMUZ 2012 n ÇEVRE ve ŞEHİR n 25

Page 28: TÜRKİYE'NİN EN ÇEVRECİ ŞEHİR DERGİSİ - · PDF fileEko Turizm, Yeşil Hukukçular, Bilgi ve İletişim Teknolojileri, Kurumsal Sosyal Sorumluluk öne çıkıyor. HACI BAYRAM-I

yanın tabiatına uygun olanı üretmek olarak bakar mimariye... “Böyle yaparken dün-yada var olma hakkı kazanacağına inanır mimarın. O kuralların hepsi Allah'ın emri-dir bilinciyle yola çıkan insanlara ihtiyaç olduğunu daima hatırlatır. Çünkü kaynak-larımızın bize getirdiği evrensel doğrula-rın üzerine basarak dünyanın karşısına çıkmamız icap eder. Bu yüzden Avrupa karşısında asla ezik bir tavır sergilemez. Bilir ki, Batı'nın modernizmi İslam dün-yasının değerlerinin yarım anlaşılmasının bir sonucudur.”

Biçim ve varlık tasavvurunun bütün-lüğünün bilinci ile oluşan sorumluluk ve tutarlılık duygusu “Beşer’i, ‘İnsan’a dönüş-türen” adımdır. Bu bakımdan mimarinin oluşturulması sırasında varlık sorunları-nın hepsinin bütünlüğü ile göz önünde tutulması gerekir... Bu bütünlük, varlığın güçlerinin ve yasalarının toplamından baş-ka bir şeydir. Hepsinden daha büyük ve yücedir. Var olan her şeyin var olmaya devam etmesini sağlayan da ‘O’dur.

Cansever’in öğretilerinde“bir eserde ancak özün biçimle içselleşmesiyle gerçek sanata, güzelliğe, estetiğe ulaşılabilece-ğini” belirttiğinden bahseder. Bu konuda S.Seyfi Öğün, şöyle der; “Konfüçyüs’ün çok sevdiğim sözünü okurken hep Turgut Bey’i anımsamışımdır. Konfüçyüs öğren-cilerine şöyle diyordu: “Eğer bir yerde öz

biçimden önce geliyorsa orada bir kabalık; biçim özden önce geliyorsa bir yüzeysellik; eğer her ikisi dengeleniyorsa bir seçkinlik vardır”.

En yüce varlığın, en büyük kudretin himayesine mahzar olmak İslâmî yaşama düzeninin ve kültürünün temel nitelik-lerini belirlemiştir. İnsan bu tavrını bilgi edinerek ve bilinçlenerek ortaya koyar ve çevresini bu tavrına göre düzenler. Bu dü-zenleme yeteneği ve sorumluluğu ile de yaratılmışların en yücesidir!”

“ Cansever'in medeniyet algısının bir kenarında aydınlatıcı bir fener olarak Hz. Peygamber'in "İnsanın dünyada esas vazi-fesi, dünyayı güzelleştirmektir" sözü durur. Bilir ki, din mimarlık da dahilolmak üzere hayatın bütününü tanzim eden bir kural-lar bütünüdür. Bunu kaybedince hemen herkes, sadece kısa akıllarının erebildiği kadar gidebildiğini fark eder.

BİR AHLAK DİSİPLİNİ ; “SANAT”Cansever’e göre sanat; yalnızca este-

tiğin bir ifadesi değil, ahlakın bir disipli-nidir.” Ahlakın disiplini ise aynı zamanda inancın ve dinin bir disiplinidir. Dedelerin-den tevarüs eden tekke geleneğinden aldığı terbiye ve ‹ney’in buğulu sesinden aldığı ilham dünya yolculuğunun azığıdır.“Sanat eseri, varlık kâinat tasavvurunun yapıla-na yansımasıdır. Eserini ortaya koyarken

aldığı her karar sanatkarın varlık ve var-lığın güçleri hakkındaki tasavvuruna göre şekillenir. Bu özellikleri ile sanat ahlak alanında yer alır" der..

Cansever; Bir elinde Peygamber ölçüsü, diğer elinde hayatın, doğunun ve batının, kuzeyin ve güneyin, yerin ve göğün bi-rikimi ve realitesi... Bunu şöyle formüle eder "Düşünmek ve büyük insanlık tarihine bakmak..." Ne de olsa, İslam kendinden önceki düğümlerin insanlığa katkı yap-tığını savunur. Bunu bilir, bunu söyler, bunu yapar.”

Düşüncelerinde varlığa müdahaleyi şekillendiren ana kıstas; “eseri vücuda ge-tirirken eserin asli sahibine hürmet” yani Allah’ı unutmamaktır. Varlığın Allah’ın tecelligâhı olduğuna bağlı olan ve tevhidî esasları mimariyle mezceden bir düşünce ekseninde eserlerini geliştirir.

Canlı ve cansız varlıklar arasında bir iletişim olduğu gibi, şehirler ile onu kuran insanlar arasında da benzer bir iletişim vardır. Şehrin yapısının şehirlinin alışkanlık ve karakterine yansımakta olduğu, top-lum yapısının da şehre biçimini verdiği bilinmektedir..Cansever’de bir medeni-yetin oluşumunu böyle izah eder.Onun yapılarındaki ana malzeme insandır.Ev-mahalle-şehir üçlüsünün mahalli ve ev-rensel bağlantılarını mükemmel yöntemle birbirine bağlar...

KİTAPLARI• Sonsuz Mekanın Peşinde (2010)

• İslam'da Şehir ve Mimari (2006)

• Mimar Sinan (2006)

• Konutlar Villalar/Toplukonut ve Siteler/Yeni-leme Çalışmaları Yapı'dan Seçmeler 1 (1999)

• İstanbul'u Anlamak - Bütün Eserleri 3 (1998)

• İslam'da Şehir ve Mimari - Bütün Eserleri 2 (1997)

• Kubbeyi Yere Koymamak, Konuşmalar - Bütün Eserleri 1 (1997)

• Habitat Üzerine Düşünceler (1995)

• Ev ve Şehir (1994)

• Şehir ve Mimari (1992)

Merhum Turgut Cansever, seksen dokuz yıllık hayatında; mimarlığın bilgelik boyutunu tevhid dilinden terennüm eden nadir şahsiyetlerden.. Belki de Dede Efendi gibi çağının çok ötesinde eserler verecek derinliğe sahip bir “düşünür” ve “bilge mimar”dı.

26 n ÇEVRE ve ŞEHİR n TEMMUZ 2012

DOSYA

Page 29: TÜRKİYE'NİN EN ÇEVRECİ ŞEHİR DERGİSİ - · PDF fileEko Turizm, Yeşil Hukukçular, Bilgi ve İletişim Teknolojileri, Kurumsal Sosyal Sorumluluk öne çıkıyor. HACI BAYRAM-I

“Demir Tatil Köyü esere insanın te-siri konusunda zirvedir. (…) Cansever, Demir'deki bakış açısının ilhamını aslın-da çok tanıdık bir yerden Bursa'dan alır. Çünkü insanların katılımı konusunda Bir-leşmiş Milletler Bursa'yı erişilmez bir ka-tılımcı örnek olarak kabul eder ama biz hor görüp çoktan yok etmişizdir.” 1992 Ağa Han Mimarlık ödülü alan bu projede; yeni ve eski malzemenin uyumlu birlikte-liğini sağlamak üzere yöresel mimarinin geleneksel biçimlerini yeniden tasarlayan Cansever’in ileri görüşlülüğü için verilmiş-tir. Sonuç zarif, aynı zamanda yalındır. İyi bir işçilikle üretilmiş ve güzel konumlan-dırılmış evler, mimari tasarım, işçilik ve ticari arazi geliştirme alanlarında yüksek bir standart oluşturmaktadır. Taş duvarlar ile yaya yollarının dokularının zengin dili ve yöresel bitki örtüsünün duyarlı bütün-leşmesi, yerleşme sakinleri için çekici ve huzulu bir inziva köşesi,kaçış yeri teşkil etmektedir. Mütevazı ve her biri başlıba-şına bir birim oluşturan yapıların dikkatle hazırlanmış vaziyet planı, yanyana gelişleri pitoresk(özgün-gözalıcı) manzarayı gözet-mekte ve peyzajı korumaktadır. Gerilim-li iç mekanların bütünlüğünü tesis eden tasarımları yetkin bir elin eseri olduğunu ortaya koymaktadır.

Cansever projelerindeki olanca özgün ve yetkinliğine rağmen pek çok meslekta-şını ikna edemedi. Salt ideolojik bakışla onu, "Osmanlıcı", ya da "sağcı"lığa mahkûm ederek akademik dünyadan başlayarak dışladıklarından az sayıda proje yapabildi. Yine S.Seyfi Öğün bu husustaki değerlen-dirmesinde ;”Gerçekte Turgut Cansever her ne kadar Batılılaşmaya dönük kültür politikalarının esaslı bir münekkidiyse de, mücadelesini, Menderes döneminden baş-layarak sağiktidarların marifetiyle yürü-tülen şehir katliamlarına karşı yürüttü. Türkiye'de sağ iktidarlar Turgut Bey'i, en az diğerleri kadar görmezlikten geldi. Yavan bir hayranlık duygusuyla karşıladılar, ama fikirlerinden yola çıkmaya cesaret edeme-diler. Ya da böylesi işlerine geldi. Ödüllerle geçiştirdiler. Oysa Turgut Bey'in ödüllerle işi yoktu. Başta Ağa Han Ödülü olmak üzere pek çok kıymetli ödülü zaten almıştı. Ona verilecek en büyük ödül, fikirlerinin hayata geçirilmesine yardımcı olmaktı. Bu da yapılmadı”demektedir.

Bilge Mimar’ın bir kitabının adı olan “kubbeyi yere koymamak” metaforunun

bir başka mimar-eleştirmen tarafından de-ğerlendirilmesi de oldukça dikkat çekicidir. Üstadın tarihi yapıları günümüze uyar-lamadaki ustalığını ve Türkiye’de farklı, yeni bir mimari bakışı ortaya koymada-ki başarısını teslim eden Prof. Dr. Uğur Tanyeli, "Türkiye'nin ezberini bozmayı başarabilmiş, mimarlığı ve eleştirmenli-ğiyle tabuları yıkabilmiş, bir anlamda bir dekonstrüksiyon teşekkül ettirmiş bir in-san. Bu açıdan Cansever hem hayatı, hem mimarlığı, hem de düşünce adamı ola-rak çok önemli" yorumunda bulunmuştur. Tanyeli; “Kubbeyi alıp, sadece altyapısını ondan koparıp, başka bir yere oturtma-nın, ‘kubbeyi yere koymak’ biçiminde bir metaforla anlatılması, doğrusu, o zaman da bana oldukça çarpıcı gelmişti. Şimdi Antalya Karakaş Camisi’ni okuduğum za-man, bütün bu riyakârlığın nasıl mahkum edilebildiğini görüyorum. Bu, çok bana özgü bir durum olabilir; katılmayacakların da azımsanmayacak sayıda olduğunu tah-

min ederim. Ama tarihselci bir mimarlık yapıyorsanız, tarihselciliği teknik özellikle-rini de içerecek kadar kapsamlı düşünmek gerektiğini de ima ediyorsunuz demektir. Tarihselcilik, sadece biçimlerin tarihsel gibi görünmesinden ibaret olamaz. Böyle bakınca Turgut Bey’i, söz gelimi, William Morris veya Artsand Crafts geleneğinde bir çizgiye, o çerçeveye oturtmak, bana an-lamlı geliyor. Bu anlamda Antalya Karakaş Camisi, Turgut Cansever’in son dönemini en iyi temsil eden önemli bir ürün gibi gözüküyor.” yorumunda bulunmaktadır.

ŞEHİRCİLİK FELSEFESİNE İLİŞKİN GÖRÜŞLERİHer nesil, kendi döneminde üretebile-

ceği en iyi mimariyi, en yaygın bir şekilde gerçekleştirmek ile mükelleftir. Bir şehri inşaa ederken gelecek nesillerin hayatını tamamen donduracak şekilde kalıcı yapılar yapılması, öncekilerin sonrakilere bir nevi tahakkümü olarak değerlendirilebilir. Bu

Bir meslektaşımızın ifadesiyle O, “Dudak tiryakiliğine bayıldığımız, fakat bir türlü içselleştiremediğimiz kavramların, artık kaybolmaya yüz tutmuş son yapı ustalarından biriydi."

TEMMUZ 2012 n ÇEVRE ve ŞEHİR n 27

Page 30: TÜRKİYE'NİN EN ÇEVRECİ ŞEHİR DERGİSİ - · PDF fileEko Turizm, Yeşil Hukukçular, Bilgi ve İletişim Teknolojileri, Kurumsal Sosyal Sorumluluk öne çıkıyor. HACI BAYRAM-I

kalıcı olmayı/ebediyeti çağrıştıran iddialarıyla halka tahakküm etmekte ifrat derecesini yaşatmış olan Firavun kültürüne benzemek demektir.

Merhum Turgut Cansever, Osmanlı şehrinin kuruluş ve standartlarını şöyle anlatıyor: "Osmanlı şehir oluşumunda, herkes evini komşusuyla mutabık kalarak yapıyor. Bu sosyal mutabakatın ve iradenin yansıma-sı olarak şehri insanlar inşa ediyor. Tabii bu şehrin de, şehri yöneten odak noktaları var. Standartlar düzeni ve sosyal ilişkiler dışında, şehrin Cuma namazı kılınan camisi, mahalle mescitleri, mahallenin hizmetini, binaların tamir işlerini yapan marangoz, ayakkabı tamircisi, bakkal vs. dükkânlarının yanında kıraathane, yani okuma salonu, aynı zamanda bir sohbet yeri, ayrı bir toplantı alanı, muhtarın evi, bekçinin evi vs. var. Bunlar da mahallenin merkezini oluşturuyor. Ayrıca mahalle mer-kezinde, mescidin yanında hamam da yer alıyor, bir sosyal müessese olarak. Keza Cuma camiinin yanında ticaret yapıları, medrese, dershane vs. bir araya geliyor.

Turgut Cansever’in‘’İslâm şehri insanlık tarihinin en müstesna ürü-nüdür.’’ şeklinde tarif ederken iki temel özellik ortaya çıkmaktadır. Birincisi;“şehri kuran hâkim iradenin görünür olmaması” , ikincisi de “kendiliğinden oluşmuş bir güzellikler manzumesi olması”dır. Bir bütün içinde tevhid edilebilecek bu iki ifadenin bir toplumu, bir şehri yönetirken iki temel varlık gerçeği üzerine bina edilmiş olmasını zaruri kılmaktadır. Şehir, tabiatın ve topoğrafik yapının hüsnü muhafaza edildiği, insanın ve komşuluk ilişkilerinin önemsendiği bir organizmadır.

Turgut Cansever, Türk mimarisindeki temel sıkıntılarının çözümü için iki şey gereklidir; “niyet ve kararlılık” diyor ve devam ediyor; “Son bir asırdır Türk toplumunda etkili olan kısa görüşlülüğün, umursamaz-lığın, değer bilmezliğin, bilinçsizliğin ve duyarsızlığın yaptığı tahribat gözlerimizin önündedir. Bu insanlık dışı tavrın doğurduğu alışkanlık ve temayüller, maymunca taklitçiliklerin yarattığı felaketli durumdan hiç ders almadan güçlenerek devam etmektedir. Dolayısı ile şehirlerin geleceğini kurtarmak için en büyük engeli insanların ve toplumun ba-

ESERLERİ• Recep Sefer Evi Restorasyonu (2004)

• Ballıkuyumcu 2150 Konutluk Yerleşme Uygulama Projesi (2001)

• Dar Es Salaam Eğitim Tesisleri (2000)

• Sivas Kaleardı Mahallesi Projesi (1998)

• Hasan Çolakoğlu Evi Restorasyonu (1995)

• Jabal Al-Said Yerleşmesi (1995)

• Mersin Üniversitesi için Teklif Projesi (1994)

• Şişli Terakki Lisesi Kampüsü (1993)

• İmam Buhari Eğitim Kompleksi Yarışma Projesi (1993)

• Akdeniz Kongre Merkezi (1993)

• Bergama Kültür ve Ticaret Merkezi (1993)

• Karakaş Camisi (1991)

• Güner - Haydar Akın Evi Restorasyonu (1989)

• Tollu Evi Restorasyonu (1989)

• Sualtı Arkeoloji Enstitüsü (INA) Binası (1988)

• Caner - Zerrin Şaka Evi Restorasyonu (1988)

• Bodrum Kültür ve Ticaret Merkezi (1987)

• Ataç Evi (1986)

• Um al-Quarra Üniversitesi Kampüsü Yarışma Projesi (1985)

• Demir Yerleşmesi İmar Planı ve Villalar için Uygulama Projeleri (1984)

• İslam Kalkınma Bankası Yarışma Projesi (1983)

• Avanos Oyma Kaya Oteli (1983)

• Türk Tarih Kurumu Basımevi (1982)

• Batıkent Yeni Şehir ve Konut Projesi (1981)

• Yağcılar Hanı Restorasyonu (1980)

• Atatürk Kültür Merkezi Ulusal Müze ve Parkı (1980)

• Çırağan Sarayı'nı Yeniden İşlevlendirme Projesi (1973)

• Ertegün Evi Restorasyonu (1973)

• Nadaroğlu Evi (1972)

• Muharrem Nuri Birgi Evi Restorasyonu (1971)

•Türk Tarih Kurumu (1967)

• Beyazıt Meydanı'nı Yayalaştırma ve Düzenleme Projesi (1961)

•Karatepe Açıkhava Müzesi (1961)

• Veziroğlu Apartmanı (1959)

• ODTÜ Uluslararası Mimari Proje Yarışma Projesi (1959)

• Diyarbakır Koleji Yarışma Projesi (1958)

• Büyükada Anadolu Kulübü (1957)

• Etibank Karaköy Şubesi (1956)

• Hatay Apartmanı (1954)

• Bereket Apartmanı (1954)

• Taksim Turistik Otel Mimari Yarışma Projesi (1954)

• Çengelköy Sadullah Paşa Yalısı Restorasyon ve Düzenlemesi (1951)

• Amerikan Hastanesi Hemşireler İlavesi (1943)

• Mekke Um-Al QurraÜni - Suudi Arabistan

Düşüncelerinde varlığa müdahaleyi şekillendiren ana kıstas; “eseri vücuda getirirken eserin asli sahibine hürmet” yani Allah’ı unutmamaktır. Varlığın Allah’ın tecelligâhı olduğuna bağlı olan ve tevhidî esasları mimariyle mezceden bir düşünce ekseninde eserlerini geliştirir.

28 n ÇEVRE ve ŞEHİR n TEMMUZ 2012

DOSYA

Page 31: TÜRKİYE'NİN EN ÇEVRECİ ŞEHİR DERGİSİ - · PDF fileEko Turizm, Yeşil Hukukçular, Bilgi ve İletişim Teknolojileri, Kurumsal Sosyal Sorumluluk öne çıkıyor. HACI BAYRAM-I

kış açılarının teşkil ettiği hatırlanmalı ve bu durumun dehşet verici sonuçlarından korkulmalıdır”.

Özetlenirse “İslam Şehri”nde mimarî pratik fonksiyonel temellere uyularak mey-dana getirilmekte, topoğrafyadaki farklılar evlerin yerlerini, konumlarını ve biçimle-rini değiştirirken, farklı iklim ortamlarına gidildiğinde bu iklimlerin farklı şartlarına uyulmakla birlikte üslup özellikleri aynı kalmakta, mahremiyet olgusu, insanla-rın farklı istikametlere bakabilme hakları şehrin mimarîsi içerisinde korunmaktadır. Aynı zamanda bir yandan hayatın tama-mına hakim olan tevazu, çekingenlik, züht bir araya gelirken öte yandan parça-bütün ilişkisinde aynı kurallar, dünyayı meydana getiren her birimin şahsiyetinin korunması, insanların şahsiyetleri yüce addedilmesi, aynı yücelik fikri yaşatılmaktadır. İslâm dünyasında ortak olan bu değerler, fa-kat çeşitli veçheleriyle, farklılaşan ifade tarzlarıyla gündeme getirilirken, tabiat kaçınılmaz bir şekilde hepsinde varlığını muhafaza etmektedir.

GELENEKTEKİ FARKLILAŞMA /SADELİKTEN GÖSTERİŞE DOĞRUSadelik İslâm kültürünün temel özel-

liğidir. İslam kültürünün meydana getir-diği bütün eserlerde yaratılışı ilahi irade ile vücud bulmuş özünü inkâr etmek, de-ğiştirmek, çiğnemek söz konusu değildir. Böyle olunca, nesneler kendi varlıklarıyla sahip oldukları asli özelliklerini yansıtmak suretiyle birbirlerinin yanında en uygun ilişkiler içerisinde dünyaya eklenip onu güzelleştirmektedirler. Her parça kendi şahsiyetini korumakla birlikte bütün içinde tek parça gibi tam bir tevhidin ifadesini teşkil etmektedirler.

Cansever bu konuda Kubbeyi Yere Koymamak adlı eserinin bir bölümün-de şöyle der;”XIV. Louis’in ülkesi olan Fransa, Osman-lı’nın bir vilayeti kadardı. Buna rağmen kendisini güneş batmayan ülkenin imparatoru ilan ederken Kanuni Sultan Süleyman, 200-300 metre cephesi olan sarayın sonsuz ufuk-lara bakan merkezi aksının yerine Topkapı Sarayı’nın iki üç odasında yaşıyor ve

gerçekten dünyayı idare ediyordu. Kanuni halifeydi ve mütevaziydi. İddiacı değildi, çekingendi. Sadaret divanında ağzını açıp tek söz söyleme hakkı yoktu, yalnız din-leme hakkı vardı. Söz söyleme hakkı ka-zaskerindi. Gururlanmak yerine mütevazı olmak onun hayatının tadıydı, lezzetiydi".

Cansever devamla gelenekteki farkı-laşmanın başlangıcını ise şöyle özetler; “Gelenekten farklılaşmada ilk önemli olay, Sultanahmet Camii’dir. Sinan üslubuyla Sedefkâr Mehmet Kalfa vakur olmak yerine daha çok zarif ve neşeli olmak karakteriyle binayı vücuda getirmişti. Bu, ilk belirgin değer yargısı farklılaşması oldu. Sinan mektebi bir asır sonra tekrar gündeme geldi ve en son olarak Yeni Cami, Sinan takipçilerince ortaya konuldu.

Evrensel kültür bilincinin vahdaniyete inancın ve mutlak surette her türlü açık ve gizli ‘şirk’ ten kaçınma zaruretini müdrik olarak sürekli bir teyakkuz halinde bulun-manın saf İslami ürünü vücuda getirmenin temel şartı olduğunu modern çağ ve islâm alemi gözden kaçırmaktadır.

Cami yapıp bunu göklere kadar yükse-len üç şerefeli minarelerle donatmayı dü-şünen ve bunun için çaba sarf eden kişiler, minareyi bu kadar yüksek yapmakla İslam’ı yahut o eseri meydana getiren kişileri kur-taracak bir ‘güç’ vücuda getirdiği zannına kapılmakta ve bunun bir bakıma ‘’şirk’’ koşmak olduğunu unutmaktadır. İslam kültürünün çok üstün vasıflı bir ürününün (örneğin Selimiye’nin) alınıp bugün tekrar edilmesinin çözüm olduğunu zannetmek, o ürüne İlahi bir güç atfetmek başka hangi anlama gelebilir?

ŞEHİRLERİN GELECEĞİTürk halkının % 92’si

ABD ’de , Japonya ’da , Almanya’da, İngiltere’de, eski Türk şehirlerinde ol-duğu gibi bahçeli evlerde yaşamak isterken, bir avuç teknokrat ve onların hazır-layıp uyguladıkları kanun ve yönetmelikler Türk halkını apartmanlarda yaşamaya mahkûm etmektedir. 19. yüzyıldan sonra batılılaşma eğilimleri, batı hayranlığı-nın zirve yapması Osmanlı şehirlerini de etkileyerek yollar genişletilmiş, evlerin

avluları yıkılarak insan yüzlerine yaban-cı olan caddeler yapılmaya başlanmıştır. Şehir giderek insandan soğumaya, insan da şehirden kopmaya başlamış; günümüz insanını kalabalıklar içerisinde yalnız ya-şamaya mahkûm etmiştir.

Cansever, ülkemizdeki şehirciliğin gele-ceğine şöyle vurgu yapıyor: “Şehirleşmenin yalnızca ekonomik politikaların yansıması ile şekillenmediği, fikri ve ideolojik yö-nelişler; doğrudan veya müesseseleşme ile toplum telakkisi vb. pek çok ideolojik ve yapı ve etkenlerin, dolaylı katılımı ile oluştuğu bilinmektedir. Mesela ülkemizde Batılılaşma, Batılılar gibi yaşama biçimi, düzen ve kalıcı olma gibi kavramların ve bunlara göre hazırlanıp şekillendirilen imajların, şehirlerimizin oluşumundaki etkileri açıkça bilinmektedir. Toplumsal idarî yapının, otorite ve halk ilişkisinin, halkın insan olarak katılım hakkının; vü-cuda getirilen yapıların, şekillerin kalıcı veya değişmeye açık olması ile ilgili ter-cihlerin, konut ve şehirde oluşumu nasıl etkiledikleri ülkemizin yaşadığı değişme-lerde açıkça görülmekte ve bilinmektedir. Keza, Osmanlı idare sisteminde, mahal-lenin kendi kendisini idare etmesine ve bunun gerektirdiği bütün malî ve hukuki vecibeleri üstlenmesine karşılık, her kararın merkezî otorite tarafından oluşmasını ön-gören 1928 sonrası şehir idaremizin etkisi ile ortaya çıkan sonuçların karşılaştırılma-ları; katılım, süreklilik, adalet üzere ve insanların yapabilir olmalarını amaçlayan ve mahalli değerlerimizin tam bir deva-mı olan evrensel tercihlerle kıyaslanması kısacası bu tarihin de değerlendirilmesi bir zarurettir.”

TEMMUZ 2012 n ÇEVRE ve ŞEHİR n 29

Page 32: TÜRKİYE'NİN EN ÇEVRECİ ŞEHİR DERGİSİ - · PDF fileEko Turizm, Yeşil Hukukçular, Bilgi ve İletişim Teknolojileri, Kurumsal Sosyal Sorumluluk öne çıkıyor. HACI BAYRAM-I

Cansever 1977-80 arasında İstanbul'un Dünya Kültür Mirası olarak korunması çalışmaları sırasında Japonya'dan gelen uzmanların: "Dünyada depreme en daya-nıklı yapı sistemi Osmanlı ahşap karkas sistemidir" hükmünü verdiklerini hatır-latıyor. Kaliforniya Üniversitesi'nden, 20 yıllık deprem araştırmacısı Prof. Stephan Tobriner de, Japonya'nın Kobe'de başına gelen felaketin, Osmanlı çatkı sistemi ben-zeri diyagonal taşıyıcıların olmaması yü-zünden bu boyuta ulaştığını dile getiriyor.

CAMİ KAVRAMI ÜZERİNEBilge Mimar Turgut Cansever Türkiye’de

cami mimarisi ile ilgili olarak şunları söy-lüyor:” Hz. Peygamber “İnsanların en iyisi âlimin iyisi, insanların en kötüsü âlimin kötüsüdür.” buyuruyor. Bütün yetki, o alanı en iyi bilen insana verilmiş. Biz Türkiye’de

böyle bir girişimden söz edebilir miyiz? Yani şu kişi bu işi en iyi biliyor diyebilir miyiz? Tabiî bu da bir ilke meseledir. Bü-tün İslâm dünyasında bundan bir asır ev-vel hâlâ dünya şaheserleri üretenler vardı. Bugün İslâm dünyasında doğru dürüst bir şey yapılamıyor. Evvela iyi ve kötünün ne olduğu bilinmiyor, tabiî bir yığın pespaye-likler görülüyor, bunları aşmak için vasat iyilerin örnek teşkil etmesi yeterli değildir. Mutlaka süratle en iyinin etkinliğini sağla-mak gerekiyor. Dolayısıyla da biz mimarlar olarak, bu defa o en iyinin ne olduğunu tarif etmek mecburiyetindeyiz. Tabiî biz dini, ibadetten ibaret saydık. Evet din, “Amel bilgisidir buyruluyor, yani işlerimizi nasıl yapacağımızın bilgisi. Biz Türkiye’de iyiyi seçmek için bir araya gelip, gerçekten han-gisi iyidir? Bugün gerçekten şehirlerimizin, konut stokumuzun ve camilerimizin peri-

şanlığı bir vakıa. Bunu nasıl aşabileceğimizi hep beraber düşünmemiz, iyi örneklerin ortaya konulmasına tavassut etmemiz ve ortaya konulacak iyi örneklerin de hayata geçmesini, tanıtılmasını, değişime katkıda bulunacak şekilde halka takdim edilmesini bir program haline getirmemiz icap edecek.”

SONUÇMerhum Turgut Cansever, seksen do-

kuz yıllık hayatında; mimarlığın bilgelik boyutunu tevhid dilinden terennüm eden nadir şahsiyetlerden.. Belki de Dede Efendi gibi çağının çok ötesinde eserler verecek derinliğe sahip bir “düşünür” ve “bilge mimar”dı. Çağının “Muhteşem Süleyman”ı olsaydı herhalde Sinan’ı “Cansever” üsta-dımız olurdu. Dünyayı güzelleştirmenin bir ibadet olduğunu belirterek bir cennet tasavvuru yaşanılacak çevrenin tesisine kendini adadı. Son anına kadar gelecek nesillerin emaneti olan çevrenin hüsnü muhafazası kaygısını taşıdı. Bu yolda ümit-sizliğe kapılmadı, ilerlemiş yaşına rağmen son anına kadar çalışmaktan, anlatmaktan yorulmadı. Çünkü inancımız bize "Umut-suzluk kâfire hastır" der. Üzerine düşen vazifeyi hakkıyla yapmaya çalıştı.

Cansever, bir yandan kültürel kodları-mızın ve inanç değerlerimizin günümüze uyarlanacak çözümlemelerini geliştirirken öte yandan geleceğin düşünürlerini, mimar ve şehircilerini tüm ezberleri bozan yeni kavramlarla tanıştırdı. Onu rahmetle anar-ken geride kalanlara öğretilerini iyi anlayıp doğru yorumlayacak bir iz’an diliyorum..

Fatiha..

ÖDüLLERİ2008 Cumhurbaşkanlığı Kültür ve Sanat Büyük Ödülleri kapsamında mimari dalında büyük ödüle, 2007 yılında TBMM Üstün Hizmet Ödülü'ne ve 2005'te Kültür ve Turizm Bakanlığı Güzel Sanatlar Genel Müdürlüğünce mimarlık dalında Kültür ve Sanat Büyük Ödülü'ne layık görüldü.

Cansever, 1999 Marmara depreminin ardından ‘İstanbul Deprem Çalışma Grubu’nu oluşturmuş ve ‘Depreme Karşı Yeni Şehir Üretimi Projesi’ni hayata geçirmişti.

Cansever, dünyada Ağa Han Mimarlık Ödülü'nü 3 kez alan tek mimardır.

30 n ÇEVRE ve ŞEHİR n TEMMUZ 2012

DOSYA

Page 33: TÜRKİYE'NİN EN ÇEVRECİ ŞEHİR DERGİSİ - · PDF fileEko Turizm, Yeşil Hukukçular, Bilgi ve İletişim Teknolojileri, Kurumsal Sosyal Sorumluluk öne çıkıyor. HACI BAYRAM-I
Page 34: TÜRKİYE'NİN EN ÇEVRECİ ŞEHİR DERGİSİ - · PDF fileEko Turizm, Yeşil Hukukçular, Bilgi ve İletişim Teknolojileri, Kurumsal Sosyal Sorumluluk öne çıkıyor. HACI BAYRAM-I

Mimar ve Mühendisler olarak yakın geçmiş tarihimizin en büyük mimar ve düşünce adamı Turgut Cansever’i anmak bu mesleği icra eden biri olarak bir vefa borcudur. Turgut Cansever, bu ülkede mi-marlık mesleğini icra eden, mimar ve şehir üzerine düşünen herkesin üzerinde hakkı bulunan bir büyüğümüzdür. Bir toplumu değerli kılan, ileriye taşıyan kökleridir. O kökler de vefada, sadakatte, hayırda ve büyüklerinin eseleri üzerinde tekrar düşünmede gizlidir. Turgut Cansever bu bağlamda bizim için çok önemli bir yere sahiptir ve aynı zaman-da da bir yitiğimiz, hikmetimiz niteliğindedir. Nasıl ki bizim için kaybettiğimiz yitiği aramak, onu sorgulamak önemli bir görevse; kaybettiğimiz yitiklerimizi an-mak, onlardan bir şeyleri tekrar öğrenmek veya onları anlayarak bugüne yeni yorumlar yapmak üzerimize bir vazifedir. Tur-gut Cansever yalnız başına, bir mimar değil aynı zamanda bir düşünce adamı, aktivist, kaybettiğimiz kendi me-deniyetimizin bir arayıcısı ve tekrar keşif edip gelecek nesillere taşıyıcısıdır

BİR DÜŞÜNCE ADAMIYDIO ömründe mimar ola-

rak bina ve yapı olarak, klasik anlamda çok eser vermeyen bir mimardır. Malzemeyi, coğrafyayı ve kültürü iyi değerlendiren anlamlı eser veren ve önü-

ne gelen projeyi yapmaya çalışmayan, gere-ğinde secici davranan bir mimardır. Mimari anlamda böyleydi; ama aynı zamanda da bir düşünce adamıydı. Çok önemli söyle-şileri ve yazıları vardı. Bu söyleşilerden kendi mimari geleceğimiz üzerine, Türk evinin gelişimi, malzeme kullanımı üze-rine öğreneceğimiz ve örnek alacağımız çok şeyler vardır.

O BİR OKULDUOnun mimari yönünün yanında aynı

zamanda bir düşünce adamı olarak bir gelenek inşa etmek, düşüncele-rini, yaptıklarını, dene-yimlerini, gördüklerini yazıya dökerek gelecek nesillere aktarma nokta-sındaki gayretini ortaya koyduğunu görüyoruz. O aynı zamanda bir okul-du. O’nun sohbetleri, arkadaş meclisleri, yap-tığı işler tüm bunlar bir

okuldu ve de bir ekol-dü. Tabi yaptığı işlerde veya mesleğinde ekol oluşturan, yaptığı iş-lerle gelecek nesilleri eğitebilen insanların sayısı, maalesef, bizim yakın geleneğimizde gerçekten azdır.

TURGUT CANSEVER’İ ANLAMAK…

İnsanlar meslekle-rini geçimleri için icra ederler ve günü bugün

için kurtarırlar. Bazı insanlar da yaptıkları işleri gelecek için yaparlar, bugün anla-şıl masada yarının onu haklı çıkaracağı bilgeliği ile işlerini ve düşüncelerini sa-bırla ve sevgiyle yoğururlar, geleceğin uygulayıcıları için bugünden yol işaretleri koyarlar. Bazen belki onlar anlaşılmaz, belki de kıymetleri bilinmez, belki hatta hafife alınabilirler. Özellikle bugünlerde bir mimar, düşünce adamı ve şehir plan-cısı olarak Turgut Cansever’i anmak çok daha önemlidir.

KENTSEL DÖNÜŞÜM VE CANSEVERBildiğiniz gibi bugünlerde Türkiye’de

çok büyük projeler konuşuluyor; özellikle şehircilik üzerine. Bu konuyla ilgili önemli bir yasa, “Kentsel Dönüşüm Yasası” olarak yorumlanan bir yasada geçenlerde mec-lisimizden geçti. Bu yasanın ana nedeni binalarımızı depreme karşı daha dayanıklı hale getirecek kentsel dönüşümü şehirle-rimizde yapmaktır. Şehirlerimizi dönüştü-rürlükken ülkenin bütününü düşünerek, bütüncül, uygulanabilir ve sürdürülebilir bir şehircilik anlayışını; ülkenin barışına katkı yapacak, gelir adaletini bozmaya-cak şekilde yapılması konusunda daha iyi proje ve uygulamalar için karar vericiler ve uygulayıcılar bugün Turgut Cansever’i tekrar okumalıdır. Tabi şehirleri yıkmak belki daha kolay bir yöntemdir; ama neyi yapacağını sorgulamak, düşünmek ve bil-mek çok daha önemli konulardır. Kentsel dönüşüm konusunun hala gündemde ol-duğu bu dönemde şehircilik ve mimarlık üstüne kafa yormuş, eserler vermiş, ge-leceğe sözlerini iletmiş kişileri daha çok anlamamız lazım. Keşke mimar Turgut Cansever yanımızda olsaydı ve şehircilik

ÖNEMLİ BİR YİTİĞİMİZ VE BÜYÜĞÜMÜZ

MİMAR TURGUT CANSEVERturgut cansever yalnız başına, bİr mİmar Değİl aynı zamanDa bİr Düşünce aDamı, aKtİvİst, Kaybettİğİmİz KenDİ meDenİyetİmİzİn bİr

arayıcısı ve teKrar Keşİf eDİp geleceK nesİllere taşıyıcısıDır.

AVNİ ÇEBİmİmar ve mühenDİsler grubu genel başKanı

Turgut Cansever, bu ülkede mimarlık mesleğini icra eden,

mimar ve şehir üzerine düşünen herkesin üzerinde hakkı bulunan bir büyüğümüzdür. Bir

toplumu değerli kılan, ileriye taşıyan

kökleridir.

32 n ÇEVRE ve ŞEHİR n TEMMUZ 2012

DOSYA

Page 35: TÜRKİYE'NİN EN ÇEVRECİ ŞEHİR DERGİSİ - · PDF fileEko Turizm, Yeşil Hukukçular, Bilgi ve İletişim Teknolojileri, Kurumsal Sosyal Sorumluluk öne çıkıyor. HACI BAYRAM-I

üzerine, şehirleri tekrar planlarken birlik-te düşünebilseydik; çünkü o hayattayken bunları söylemişti; fakat fark edilmemişti.

ÇAĞIMIZIN MİMAR SİNAN’IYaşanan son Van depreminin ardından

şehirlerimizin üzerinde tekrar düşünmek, şehirlerimizi tekrar yapılandırmak, depre-me karşı, riske karşı onları güçlendirmek veya bir kısmını depreme karşı yıkıp tekrar yapmak gündeme geldiği için bu nokta-da çok daha soğukkanlı, çok daha bilgece şehirleri inşa etmemiz lazım. Bu noktada Turgut Cansever’i anlamak, özellikle bu noktada mimarlık mesleğini icra edecek genç arkadaşlarımız için çok önemli. O çağımızın Mimar Sinan’ıdır. Mimar Sinan’ı ve eserlerini dilimizde etraflıca anlatan ilk eserlerden birini de o vermiştir. Mimar-lığın yalnız başına bir proje ve uygulama olmadığını arkasında derin bir tarih, kültür, coğrafya, sosyoloji ve psikoloji bilgisinin olması gerektiğini bize düşünce yazılarıyla aktarmaya çalıştı.

BÜTÜNCÜL BAKIŞ AÇISINA SAHİPTİHayatta, çoğu zaman, yanımızdaki çok

şeyi fark etmeden yürüyoruz. İstanbul gibi büyük bir şehirde Süleymaniye gibi abidevi bir eseri görmeden büyüyen belki birkaç milyon insan bu şehirde vardır. Belki ona insanlar ulaşabiliyor ama bazı isimlere ha-kikaten ulaşmak hem bir vefa borcu hem de bizim için bir varlık nedenidir. Turgut Cansever bize şehircilik ve mimarinin disip-linler arası engin bir meslek olduğunu fark ettirdi. Mimar ve mühendislerin eser verir-

ken bütüncül anlayışı kaybettiği bir zamanda Turgut Cansever üzerine düşünmek ayrıca önemlidir. Çünkü o bütüncül bir mimar yani inşayı, olayları, hadiseleri, coğrafyayı, tarihi, kültürü, aidiyeti bütün bunları harmanla-yarak hem eserlerini ortaya koymuş; hem de düşünce adamı olarak bunları söyleşi-lerinde, makalelerinde dile getirmiştir. Bir şehre bakarken bütüncül olarak bakmamız lazım. Şehrin tarihi ve kültürel kimliğiyle,

orada yaşayan insanlarıyla, oradaki yaşlı-sıyla, çocuğuyla, özürlüsüyle, geçmişiyle, geleceğiyle, şehri yaşayan bir varlık olarak; canlı bir varlık olarak nasıl inşa edebiliriz? Bu noktada Turgut Cansever’den öğrene-ceğimiz çok şeyler var.

DÜN SİNAN NEYSE BUGÜN CANSEVER ODURMimaride Mimar Sinan ve çağında

şiirde şair Baki ne ise ve onları tarihin yüzüne büyük desteği ile çıkaran Kanuni Süleyman da odur. Bugün de aynı bü-yüklükte şair ve mimarlar çıkarabiliriz. Eksik olan büyük devlet adamı, vizyon ve misyon sahibi çağını doğru okuyan Ka-nuni Sultan Süleyman’lardır. Mimaride dün Mimar Sinan neyse bugün Turgut Cansever odur. Şiirde dün şair Baki neyse bugün de Necip Fazıl Kısakürek odur. Bu konular bu şekilde anlaşılıp, hak sahipleri hak ettikleri kıymet ve takdir gösterilmiş olsaydı, bugünümüz belki de dünümüzden şehircilik, mimari, edebiyat ve musiki de daha iyi olabilirdi.

İyi ki Turgut Cansever vardı, iyi ki bize eserler bıraktı, iyi ki ona erişebiliyoruz, okuyabiliyoruz. Kendisini rahmetle, min-netle, şükranla anıyoruz.

Yaşanan son Van depreminin ardından şehirlerimizin üzerinde tekrar düşünmek, şehirlerimizi tekrar

yapılandırmak, depreme karşı, riske karşı onları güçlendirmek veya bir kısmını depreme karşı yıkıp tekrar

yapmak gündeme geldiği için bu noktada çok daha soğukkanlı, çok daha bilgece şehirleri inşa etmemiz lazım.

Bir şehre bakarken bütüncül olarak bakmamız lazım. Şehrin tarihi ve kültürel kimliğiyle, orada yaşayan insanlarıyla, oradaki yaşlısıyla, çocuğuyla, özürlüsüyle, geçmişiyle, geleceğiyle, şehri yaşayan bir varlık olarak; canlı bir varlık olarak nasıl inşa edebiliriz?

TEMMUZ 2012 n ÇEVRE ve ŞEHİR n 33

Page 36: TÜRKİYE'NİN EN ÇEVRECİ ŞEHİR DERGİSİ - · PDF fileEko Turizm, Yeşil Hukukçular, Bilgi ve İletişim Teknolojileri, Kurumsal Sosyal Sorumluluk öne çıkıyor. HACI BAYRAM-I

GELİŞMENİN SIRRIYEŞİL İŞ ALANLARI

Çoğu zaman iş dünyası ile çevre hare-keti farklı çıkarlara sahip farklı iki kutup olarak algılanırdı. Ancak son dönemde çevre hareketinin kazançlı, istihdamı arttıran ve giderek büyüyen bir sektör oluşturması bu görüşü yavaş yavaş de-ğiştirmeye başladı.

Birleşmiş Milletler Çevre Programı’nın yaptığı son araştırmaya göre çevre dostu sektörlerin desteklenmesi ve ekonominin çevreye göre düzenlenmesi önümüzdeki on yıl içinde dünyada 15 ila 60 milyon kişiye fazladan istihdam sağlayabilir ve açlık sınırında yaşayan milyonlarca kişiye de istihdam yaratabilir.

Şu an dünyada milyonlarca kişi yeni oluşan çevre dostu sektörlerde istihdam ediyor. Sektörlerin 2006 ve 2012 istihdam verileri incelen-diğinde de bu oranın o yıllar arasında iki kat arttığı görülü-yor. Bunun en büyük nedeni ise ülkelerin doğru çevre poli-tikalarını uygulamaya almaları. Bu alanda en büyük istihdam yaratan ülkelerin ise ABD, Al-manya, İspanya, Çin ve Brezilya olduğu göze çarpıyor.

GELİŞMEKTE OLAN ÜL-KELER DAHA ŞANSLIGelişmekte olan ülkelerin,

sanayileşmiş ülkelere göre en büyük avantajı ise mevcut olan sistemi değiştirmek yerine he-nüz gelişmekte olan altyapıla-rının yeşil teknolojiye uyumlaş-

tırmaya daha elverişli olması. Bu avantaj hem yeni teknolojilerin geliştirilmesine yardımcı oluyor hem de ülke ekonomi-sine kalıcı katkı sağlıyor. Ayrıca ülkeler geliştirdikleri teknolojileri diğer ülkelere satarak ticaret hacimlerini genişletiyor.

YOKSULLUĞU AZALTIYORYeşil iş alanlarının yaygınlaşmasının

başka etkilerinden biri de yoksulluğu azalt-ması. Birleşmiş Milletler Çevre Programı’na göre, dünyadaki tüm gelişmekte olan ül-kelerde bulunan orman vasfını kaybetmiş çorak alanlara yıllık sadece 30 milyar do-larlık çevre yatırımları ile 8 milyon kişilik istihdam sağlanabilir. Böyle alanların da genelde kırsal kesimlerde olduğu hesaba

katılırsa bu bölgelerdeki işsizliği büyük ölçüde azaltır.

BREZİLYA BAŞI ÇEKİYOREn hızlı büyüyen ülkelerden biri olan

Brezilya’da yeşil iş alanlarına yapılan yatı-rımlar son yıllarda yaklaşık 3 milyon kişilik iş sahası yaratmış, bu da ülkedeki toplam istihdamın sadece yüzde 7’si. Aynı şekilde, Çin, Madagaskar, Türkiye ve Kolombiya’da özellikle tarım ve yenilenebilir enerji ala-nında yapılan uygulamalarda istihdamın giderek arttığı görülüyor.

DAHA ÇOK KAZANDIRIYORUmut veren her sektör gibi yeşil iş alan-

larında çalışanların ücretleri de normal standartlara oranla yüzde 20 ile yüzde 50 arasında daha yüksek.

Ücret farkının en bü-yük nedenlerinden biri de bu alanda yetişmiş fazla in-san olmaması olarak açıkla-nabilir. Sektör büyüdükçe ücretlerin daha da artacağı tahmin ediliyor. Uzmanlara göre yeşil iş alanlarında ça-lışmak için kişinin kendini sürekli yenilemesi şart.

Çevre konusu bilimler arası bir dal olduğu için ça-lışanların ayrıca alanı dışı bilgilerde de uzmanlaşması gerekiyor. Uzmanlar, geliş-mekte olan yeşil iş alanları-nı şöyle sıralıyorlar:

AYDIN DERİN

İstİhDamı arttıran ve yüKseK Kazanç sağlayan yeşİl İş alanları arasınDa, yeşİl seyyahlar (eKo turİzm), yenİlenebİlİr enerjİ,

sürDürülebİlİr şehİrler, yeşİl huKuKçular, tarım ve çİftçİlİK, bİlgİ ve İletİşİm teKnolojİlerİ, Kurumsal sosyal sorumluluK öne çıKıyor.

34 n ÇEVRE ve ŞEHİR n TEMMUZ 2012

YEŞİL EKONOMİ

Page 37: TÜRKİYE'NİN EN ÇEVRECİ ŞEHİR DERGİSİ - · PDF fileEko Turizm, Yeşil Hukukçular, Bilgi ve İletişim Teknolojileri, Kurumsal Sosyal Sorumluluk öne çıkıyor. HACI BAYRAM-I

Yapılan araştırmalara göre dünya nü-fusunun yaklaşık yüzde 36’sı tedavi amaçlı olarak alternatif tıp denilen yöntemi uy-guluyor. Aslında alternatif tıp, dünya için yabancı bir kavram değil. Tıp, asırlar önce, bugün alternatif tıp olarak tanınan şekilde yapılıyordu. Doktorlar, kendilerince has-talıkları muayene ediyor ve işe yarayabileceğini umduğu veya önerdiği bitkiler, sular ve diğer maddelerle hastasını tedavi edi-yordu. İnsanlığın bilgisi arttıkça ve yeni teşhis araçları (mik-roskop, radyografi, manye-tik rezonans, tomografi, biyopsi, kan dışkı idrar tahlilleri vb.) bulun-dukça hastalıklar ve bu hastalıkların tedavisinde kul-lanılan yöntemler daha kapsamlı olarak geliştirildi.

Dünyada oluşan tüm tıbbı atıkların yaklaşık yüzde

20’si tehlikeli atık sınıfında yer alıyor. Bu atıkların çoğu da özellikle gelişme-miş ülkelerde düzenli olarak tasfiye edi-lemediğinden dolayı bulaşıcı hastalıkları

yayıyor ve aynı zamanda su kaynaklarını kirletiyor.

İlaç sanayisi doğada bulunan madde-lerin içindeki etken maddeleri damıtarak

veya onları sentezleyerek elde edilen maddelerden ilaç yaptığından çıkan atıkların geri dönüştürmesi veya arı-

tılması sanıldığından çok zor. An-cak alternatif tıpta ise bu mad-deler doğal olarak kullanılır.

Alternatif tıbbın en büyük etkisin doğa korunmasının

yanı sıra, doğadaki bit-kilerden sürdürülebilir olarak yararlanılması

olarak açıklanabilir. Nesli tükenmekte olan bitkilerin korunması da başka etkenlerden biri.

Bu da özellikle çift-çilerde ve ziraat alanında faaliyet gösteren kuruluş-

larda istihdamı arttıracak bir etken olmanın yanı sıra kırsal kalkınmada

da öncü rol oynayacaktır.

YEŞİL SEYYAHLAR: EKO TURİZMTurizm sektörü, dünya ekonomisinin

919 milyar dolar yıllık cirosu ile en büyük sektörlerinden biri. Sektörün yükselen de-ğeri, çevreyi koruyan ve yerel halkın refa-hını gözeten, doğal alanlara karşı duyarlı bir seyahati amaçlayan eko turizm bir sür-dürülebilir kalkınma aracı olarak anılıyor.

Genelde küçük gruplar halinde, ailele-rin işlettiği küçük tesislerde ya da tamamen doğal ortamlarda, geleneksel mimarinin ve yerel kaynaklarının kullanımını hedef-leyen eko turizm, hassas ekosistemlerin korunması ve bu bölgelerde yaşayan nü-fusun sosyo-ekonomik olarak gelişmesi için olanak sağlıyor.

Birçok ülke için eko turizm sadece yerel doğa korumayı finanse eden ufak bir girişim değil, aynı za-manda ulusal ekonominin en yüksek gelir sağlayan sek-törlerinden biri. Örne-ğin Kosta Rika, Çin, Ekvator, Nepal, Kenya, Ma-

dagaskar ve Antarktik kıtasının bazı böl-gelerinde eko turizm, gayri safi yurt içi hâsıla ve ekonomik faaliyetin büyük bir bölümünü kapsıyor. Türkiye’de yer alan eko turizm alanlarına da Doğu Karadeniz ve Batı Akdeniz bölgeleri örnek olarak verilebilir.

Eko turizme dünya üzerindeki talep giderek artmakta. Özellikle son yıllarda

turizm sektörüne kıyasla üç kat daha fazla büyümeye devam ediyor.

Eko turizm, doğal alanların ve biyo-çeşitliliğin korunmasının yanı sıra tarım ve ulaşım sektörlerini de olumlu yönde etkiliyor.

İstihdam açısından da baktığımızda, eko turizm Çin’de son bir yıl içinde 134 bin kişilik istihdam yaratmış. Ayrıca Çin’in orta bölgesindeki çiftçilerin yaklaşık yüzde 39’u bu sektörde hizmet vermekte. Bunla-rın çoğunun kadın olması da dikkat çekici.

SAĞLIK VE İLAÇ SEKTÖRÜ

TEMMUZ 2012 n ÇEVRE ve ŞEHİR n 35

Page 38: TÜRKİYE'NİN EN ÇEVRECİ ŞEHİR DERGİSİ - · PDF fileEko Turizm, Yeşil Hukukçular, Bilgi ve İletişim Teknolojileri, Kurumsal Sosyal Sorumluluk öne çıkıyor. HACI BAYRAM-I

SÜRDÜRÜLEBİLİR ŞEHİRLERBir şehrin yapısı doğrudan olarak sal-

gıladığı sera gazı emisyonunu etkiliyor. Toplam sera gazı emisyonlarının üçte bi-rinin şehirler ve binalardan salgılandığı da hesaba katılırsa, artık şehirlerin altyapısı da çevreye olan etkileri minimuma indirecek düzeyde planlanıyor. Ulaşım ağları ve kent-sel dönüşüm projeleri ise bu alanda oluşan eğilimlerin başında geliyor. Şehirlerin yapısı doğrudan olarak ulaşım ve enerji gibi diğer sektör-leri de etkiliyor. Artık mimarlar ve tasarımcılar, uygulamalarında bu tür unsurları dikkate alan şehir planlamalarını öne çıkarıyorlar.

Şehirlerin planlaması kadar önem kazanan başka bir unsur-da şehirdeki binaların mimarisi. Özellikle sürdürülebilir ve yeşil bi-nalara talep giderek artıyor. Yeşil binaların uzun dönemde getirdiği faydalar ve kazançların yanında bi-naların emlak fiyatını da arttırması, bu sektörün yaygınlaşmasının en büyük nedenlerinden.

Ayrıca bina ve şehir planlaması sek-törü, enerji verimliliğini arttırmaya ve emisyonları azaltmaya çok müsait bir ko-numda bulunuyor. Özellikle gelişmekte olan ülkelerde, kentleşmenin artması ile mevcut yapıların bu tarz sistemlere uyum-laştırılması daha kolay. Bu tür tasarımlar

enerji kazanımının yanı sıra, su ve kaynak kazanımı da sağlıyor. Uluslararası Enerji Ajansı’nın tahminlerine göre dünyada ça-pında binalara yapılacak 2,5 trilyon dolar yatırım, 2030 yılına kadar 5 trilyon dolar enerji tasarrufu sağlayacak.

Dünyada toplam 110 milyon inşaat işçisi çalışıyor, bu yüzden yeni binaların inşaatı ve eski binaların yenileştirilmesinin istihdamı daha da arttıra-cağı öngörülüyor. Örneğin Almanya’da 2006 yılında başlayan enerji verimliliği-ni arttırma programı, 2012 yılına kadar bina sektöründe 300 bin kişilik istihdam sağ-lamış. Brezilya’nın kenar ma-hallerinde bulunan 300 bin evin, yeşil bina uygulaması-na dönüştürülmesi projesi de fazladan 30 bin kişilik istih-dam yaratmış, aynı zamanda evlerin enerji ihtiyacını da yüzde 40 azaltmış.

Kuşkusuz yeşil iş alanlarında en çok istihdamın yaşandığı sektörlerden biri de her yıl % 21 büyüyen yenilenebilir enerji sektörü. Şimdilik bu sektörde yaklaşık 5 milyon kişi istihdam ediyor ve bu sayı her geçen yıl katlanarak artıyor. Uluslararası Enerji Ajansı’na göre yenilenebilir enerji ve enerji verimliliği sektörleri 2030 yılına kadar 37 milyon kişilik istihdam ve 4.294 milyar dolar değerinde gelir sağlayabilir.

Tüm dünyada etkilerini hala gösterme-ye devam eden 2008 Ekonomik Krizi’ne rağmen, devlet teşvikleri ve uzun dönem-de getirdiği enerji verimliliği gibi faydalar ile yenilenebilir enerji krizden en sağlam çıkan sektörlerden biri olarak ayakta kal-mayı başardı. Ülkelerin sera gazı emisyon salınımlarını azaltmayı, yenilenebilir enerji üretimi ile hedeflemesi de sektörün bü-yümesini sağlayan ve istihdamı arttıran başka bir unsur oldu.

Yenilenebilir enerji konusunda yapılan yatırımlar yerel odaklı olduğu için doğru-

dan o ülkenin ekonomisini kalkındırıyor ve dışa olan bağımlılığını azaltıyor. Aynı zamanda yenilenebilir enerji üretmek için fosil yakıtlara oranla daha çok insan gü-cüne ihtiyaç duyuluyor. Rüzgar enerjisi

üretirken her megavat başına 2,77 istih-dam yaratılırken, güneş enerjisi için de 7,24 istihdam gerekiyor.

Şu an sektörün önündeki en büyük engel, tüm teşviklere rağmen birim başına üretilen enerji miktarının fosil yakıtlara göre daha pahalı olması. Ancak bunun nedeni, yenilenebilir enerji teknolojileri-nin yeni gelişmesine bağlanabilir. Nasıl fosil yakıtlar ilk kullanıma başlandığında şimdiye oranla daha pahalıysa, bu ileride yenilenebilir enerjiler için de geçerli olacak, yeni yöntemler uygulanmaya başlandıkça üretilen enerjinin fiyatı da düşecek ama bunun için devlet kaynaklı desteklerin sürmesi şart.

Örneğin Almanya’da güneş enerji sek-töründe yapılan devlet teşvikleri 2004 yı-lından beri yılda 31 bin 600 kişilik istih-dam yarattı. Bangladeş’te uygulanan 1,2 milyon kırsal aileye güneş enerjisi ile temiz elektrik ulaştırma programı da özellikle gençler ve kadınlar başta olmak üzere 60 bin kişiye istihdam sağladı.

TEKNOLOJİ İSTİHDAM (kişi)

Güneş Enerjisi 1,7 Milyon

Biyoyakıt 1,5 Milyon

Rüzgar Enerjisi 670 Bin

Biyogaz 230 Bin

YENİLENEBİLİR ENERJİ

36 n ÇEVRE ve ŞEHİR n TEMMUZ 2012

YEŞİL EKONOMİ

Page 39: TÜRKİYE'NİN EN ÇEVRECİ ŞEHİR DERGİSİ - · PDF fileEko Turizm, Yeşil Hukukçular, Bilgi ve İletişim Teknolojileri, Kurumsal Sosyal Sorumluluk öne çıkıyor. HACI BAYRAM-I

Atmosfere en çok sera gazı emisyonu salınımı yapanlardan biri olmasına rağmen iklim değişikliğinin etkilerine de en hassas sektör olarak bilinen tarım sektörü dünya üzerindeki her 3 çalışan kişiden birine yani toplamda 1 milyardan fazla kişiye istih-dam sağlıyor. Bu sayının üçte ikisi de kırsal alanlarda yaşayan düşük gelirli insanlardan oluşuyor.

İklim değişikliğine etkilerinin ve arazi kaybının yanında, en çok su kullanımı da bu sektörde görülüyor. Ancak sürekli artan dünya nüfusunun yiyecek ihtiyacı ve sağla-dığı yüksek istihdam oranları göz önünde bulundurulduğunda sektörün önemi daha iyi anlaşılıyor. Tahminlere göre insan nüfu-su 2050 yılında, 2000 yılına kıyasla yüzde 70 daha fazla yiyeceğe ihtiyaç duyacak.

Bu nedenle gerçekleştirilebilecek en büyük başarı, olumsuz çevre koşullarını azaltarak, istenilen üretim artışını sağla-mak olacaktır. Çözüme de sadece tarımda sürdürülebilir ve kalıcı yöntemlerin uygu-lanması ile ulaşılabilir.

Sürdürülebilir tarım ile yeterli ve ka-liteli miktarlarda gıda maddesinin uygun maliyetlerde üretimi, dünya tarımının eko-nomik canlılığını, çevrenin ve doğal tarım kaynaklarının korunmasını ve dünya nüfu-sunun refahının geliştirilmesi sağlanabilir.

Aynı zamanda bu tarım alanlarında üretilen organik ürünlere de ilgi artıyor. ABD’de organik tarım sektörü 1990 yılında 1 milyar dolar değerinde ciro getirirken, 2011 yılında bu rakamın 29,2 milyar do-lar değerine ulaştığı gözlemleniyor. Ayrı-ca organik tarım, standart tarıma kıyasla çiftlik başına istihdamı yüzde 32 oranında arttırıyor. İngiliz Toprak Derneği’ne göre, ülkedeki tüm çiftliklerin organik çiftliğe dönüştürülmesi istihdamda 93 bin kişilik bir artış sağlayabilir. Dünyadaki ana pamuk üreticilerinden olan Hindistan’da eğer tüm

pamuk çiftlikleri organik ürün vermek üzeri-ne çalışmaya başlarsa, ülkede fazladan 2,68 milyon kişilik istihdam yaratılmış olunuyor.

Sürdürülebilir tarımın gerçekleşmesi için önerilen beş metot var, bunlar; toprak verimliliğini arttırmak, suyun daha verimli ve sürdürülebilir kullanımı, ürünlerin ve çiftlik hayvanlarının çeşitlendirilmesi, bitki-lerin ve hayvanların sağlığının yönetimi ve çiftliklerin sermaye ve teknoloji bakımından iyileştirilmesi. Bu uygulamalar çiftçilerin gelirini yüzde 35 ila yüzde 100 oranında arttırabilir.

Kuşkusuz en çok değiştirilen yönetmelikler ve kanunlar, sürekli gelişmekte olan çevre alanında gerçekleşiyor. Yeni bulgular ve araştırmanlar sonu-cuyla sürekli değişmekte olan çevre hukuku, aynı zamanda sürdürülebilir kalkınma, ihtiyat ilkesi, kirleten öder ilkesi, entegrasyon ilkesi, önleme ilkesi ve katılım ilkesi ile de doğrudan bağlantılı olarak her geçen gün güç kazanıyor.

Çevre hukukunun temel özellikleri, yeni bir alan olması, çevreyi hukuk kuralları ile hukuksal düzenlemeler ile koruması, çevreye zarar veren faaliyetleri yasaklaması, çevre sorunlarının küresel ve sınır tanımayan nitelikler taşıması nedeniyle evrensel olması ve diğer hukuk ve bilim dallarıy-la sıkı bir bağ içinde olması olarak açıklanabilir.

Belirli bir faaliyetin çevre üzerinde doğurabi-leceği etkilerinin tespit edildiği, tanımlandığı ve değerlendirildiği çevresel etki değerlendirmesi

(ÇED) raporları da bir çok ülkenin ulusal yö-netmeliğinde yerini bulan ve uygulamaya aktarılan en yaygın aracı olarak kullanılıyor. Ancak günümüzdeki en büyük sorun az gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerde bu kanunların yeterince uygulanmaması ve gerekli kanunların bulunmaması.

Yeşil iş alanları da yaygınlaştık-ça da bu alanda faaliyet gösteren şirketlerin doğal kaynaklar, enerji ve çevreye etki konularını yönete-cek ve yasalara uygun çalışma sağla-yacak hukukçulara ihtiyaç artıyor. Bu yüzden çoğu hukukçu şimdiden bu ko-nuda araştırmalara başlamış durumda. Aynı şekilde kamu sektöründe bu tür hukuksal sorunları çözecek uzmanlara ihtiyaç duyuluyor.

TARIM VE ÇİFTÇİLİK

YEŞİL HUKUKÇULAR

TEMMUZ 2012 n ÇEVRE ve ŞEHİR n 37

Page 40: TÜRKİYE'NİN EN ÇEVRECİ ŞEHİR DERGİSİ - · PDF fileEko Turizm, Yeşil Hukukçular, Bilgi ve İletişim Teknolojileri, Kurumsal Sosyal Sorumluluk öne çıkıyor. HACI BAYRAM-I

Hangi sektörde olursa olsun, gerçekle-şen her üretimin çevreye doğrudan veya dolaylı olarak etkisi bulunmaktadır. Ku-rumların çevreye olan etkilerini bir ölçüde azaltmalarını hedefleyen kurumsal sosyal sorumluluk kavramı da tam bu noktada ortaya çıkıyor. Avrupa Birliği’nin tanımıyla kurumsal sosyal sorumluluk bir şirketin ya da markanın sosyal ve çevresel kaygıları kendi istekleriyle faaliyetlerinin ve pay-daşlarıyla ilişkilerinin bir parçası haline getirmesi ve tüm paydaşlara karşı etik ve sorumlu davranması, bu yönde kararlar alması ve uygulamasıdır.

Şirket, toplumsal ve çevresel kaygıla-rı gidermeye yönelik yaptığı faaliyetleri, iş süreçlerinin her alanına da dâhil eder. Örneğin çevre kirliliği ile mücadele eden bir şirket, üretimin her noktasını çevre-yi korumaya uygun olarak gerçekleştirir. Hatta çalışanları ve müşterilerinde de bu bilinci oluşturur ve bu bilince uygun ha-reket etmelerini sağlar.

Kurumsal sosyal sorumluluk, dünya çapında, özellikle çok uluslu şirketlerde, yaygın olarak görülüyor. Çok uluslu şirket-lerin yerel uzantılarına ve tedarikçilerine de kurumsal sosyal sorumluluk uygulama-ları için pozitif baskı uygulamaları diğer

ülkelerdeki şirketler için de bir itici güç oluyor. Çok uluslu şirketlerin çoğunun fab-rikaları gelişmemiş veya gelişmekte olan ülkelerde bulunduğundan bu uygulamalar o ülkedeki istihdamı da olumlu yönde et-

kiliyor ve çevre teknolojilerinin yaygınlaş-masını sağlıyor. Küreselleşen ekonomide şirketler, kurumsal sosyal sorumluluğu bir rekabet aracı olarak kullanılıyor. Projelerin en büyük artısı da sürdürülebilir olmaları.

2011 yılında Birleşmiş Milletler, in-terneti temel insan hakları arasına alması teknolojinin insan hayatındaki önemini gösteriyor. İnternetin bu denli yaygınlaş-ması, bilgisayar kullanımının artması, cep telefonlarının daha yoğun kullanılması ve teknolojinin giderek gelişmesinin de çevre-ye etkileri sanıldığından daha ağır oluyor.

Bilgi ve iletişim teknolojileri sektörü dünyadaki toplam emisyonların yaklaşık yüzde 2’sini salgılıyor. Bu da yılda 830 megaton sera gazı emisyonuna eşit. Eğer sektör böyle büyümeye devam ederse bu oranın 2050 yılında yüzde 20’lere varması bekleniyor.

Bu sektördeki emisyon azaltımı enerji verimliliği yüksek akıllı sistemlerin uy-gulanması ile mümkün. Akıllı motor sistemlerinin sunucularda kullanılması,

veri tabanlarının daha çevre dostu hale getirilmesi, akıllı binalarda üretimin ger-çekleşmesi, sürdürülebilir ürünlerin kul-lanılması, yenilenebilir enerjiden gerekli elektriğin sağlanması ve elektriğin akıl-lı şebekeler ile dağıtılması örnek olarak verilebilir.

Eğer bu çözümler firmalar tarafından uygulanırsa toplam 945,5 milyar dolar değerinde tasarruf sağlanabilir. Aynı şe-kilde 2020 yılına kadar da toplam sera gazı emisyonun yüzde 15 oranında yani 7,8 milyar ton azaltılması da söz konusu.

Bu çözümlerin gerçekleşmesi, diğer yeşil iş alanları ile doğrudan bağlantılı. Yani bilgi ve iletişim teknolojileri, bu yön-deki arzı ile bir itici güç olabilir ve yeni teknolojilerin doğması için uygun ortamı sağlayabilir.

BİLGİ VE İLETİŞİM TEKNOLOJİLERİ

KURUMSAL SOSYAL SORUMLULUK

38 n ÇEVRE ve ŞEHİR n TEMMUZ 2012

YEŞİL EKONOMİ

Page 41: TÜRKİYE'NİN EN ÇEVRECİ ŞEHİR DERGİSİ - · PDF fileEko Turizm, Yeşil Hukukçular, Bilgi ve İletişim Teknolojileri, Kurumsal Sosyal Sorumluluk öne çıkıyor. HACI BAYRAM-I
Page 42: TÜRKİYE'NİN EN ÇEVRECİ ŞEHİR DERGİSİ - · PDF fileEko Turizm, Yeşil Hukukçular, Bilgi ve İletişim Teknolojileri, Kurumsal Sosyal Sorumluluk öne çıkıyor. HACI BAYRAM-I

527 temmuz – 12 ağustos arasınDa İngİltere’nİn başKentİ lonDra’Da gerçeKleşeceK yaz olİmpİyatlarının önceKİlere göre farKı, çevrecİ

ve sürDürülebİlİr baKış açısını öne çıKarması.

YEŞİL BİNASI

LONDRA 2012'NİN

2005 yılında, Londra olimpiyatlara ev sahipliği yapma hak-kını kazandığında, yetkililerin ilk yaptığı açıklama 2012 Yaz Olimpiyatları'nın şimdiye kadar yapılan ‘en çevreci’ olimpiyat olacağı yönündeydi. Bu yüzden hazırlıklar sırasında yetkililerin en özen gösterdiği konu, oyunlara ev sahipliği yapacak tesisleri sürdürülebilirlik anlayışı içinde tasarlaması oldu. Planlanana göre Olimpiyat Parkı ve Köyü’nün enerji ihtiyacının yüzde 20’si yenilenebilir enerjiden sağlanacak.

Aynı zamanda olimpiyatlarda dağıtılan sandviç kutuları, içecek kartonları ve hazır yiyecek kapları gibi yemeklerin pa-ketleri biyolojik olarak bozunabilen ve işlevini kaybettiğinde gübre olarak kullanabilecek maddelerden yapılacak. Ayrıca yıkılan bina malzemelerinin yüzde 80’inin yeni binaların in-şaatında kullanıldığını da eklemekte fayda var.

Sizin için hazırladığımız 2012 Londra Olimpiyatları’nın en çevre dostu 5 binasına göz atalım:

NECATİ YILMAZ

40 n ÇEVRE ve ŞEHİR n TEMMUZ 2012

GÜNDEM

Page 43: TÜRKİYE'NİN EN ÇEVRECİ ŞEHİR DERGİSİ - · PDF fileEko Turizm, Yeşil Hukukçular, Bilgi ve İletişim Teknolojileri, Kurumsal Sosyal Sorumluluk öne çıkıyor. HACI BAYRAM-I

BİSİKLET YARIŞ PİSTİDoğu Londra’da Olimpik Parkı'nın kuzeyine inşa edilen bisiklet ve BMX yarışlarına ev sahipliği yapacak Bisiklet Yarış Pisti, olimpiyatlardan sonra da uluslararası yarışlarda kullanılabilecek düzeyde. 6.000 koltuk kapasiteli tesiste, ahşap yüzey kaplaması sayesinde ağırlıklı olarak doğal havalandırma kullanılıyor, bu da klima tesisatına bağlılığı azaltıyor.

Ayrıca tavanda bulunan çatı pencereleri ile yapay ışık kullanımı en düşük seviyeye indiriliyor böylece oyunlar doğal ışıkta oynanıyor. Bu tasarım sayesinde yapının inşaatı daha az malzeme ile tamamlanmış ve inşaatın süresini 20 hafta gibi bir süre ile kısaltmış.Yağmur suyunu toplayan sistem, başta tuvaletler kullanılmak üzere çevre sulaması için de su sağlıyor.

1

TEMMUZ 2012 n ÇEVRE ve ŞEHİR n 41

Page 44: TÜRKİYE'NİN EN ÇEVRECİ ŞEHİR DERGİSİ - · PDF fileEko Turizm, Yeşil Hukukçular, Bilgi ve İletişim Teknolojileri, Kurumsal Sosyal Sorumluluk öne çıkıyor. HACI BAYRAM-I

Geçtiğimiz sene inşa edilen ve Olimpik Park'ın kuzeyinde bulunan basketbol arenası, 30 milyon Euro değerinde bütçesi ile olimpiyatlar için geçici olarak kurulacak en büyük tesis olma özelliğini taşıyor. Portatif yapısı ile sökülüp tekrar inşa edilebilen yapının, yaz oyunlarından sonra 2016 Rio de Janerio Yaz Olimpiyatlarında kullanılması ya da

gelişmemiş bir ülkeye kurulacağı konuşuluyor. 12.000 koltuk kapasiteli benzer tesislere kıyasla daha az çelik ve beton ileinşa edilen yapının dış cephesi aydınlatmanın güneş ışığından sağlanabilmesi için çadır görevi gören 20.000 metre karelik geri dönüştürülebilir beyaz PvC kumaş ile kaplanması da dikkat çekiyor.

BASKETBOL ARENASI

2

SU SPORLARI BİNASIDalga şeklinde çatısı ile Su Sporları Binası, 2012 Londra Olimpiyatları'nın en büyük ikinci tesisi olarak dik-

kat çekiyor. Terk edilmiş bir sanayi bölgesine inşa edilen yapıdaki kereste

ihtiyacı sürdürülebilir kaynaklardan sağla-

nıyor. Yapının dış cephesinde kullanılan ön dö-kümlü beton ise hem inşaat sırasında salınan sera gazı emisyonunu azaltıyor hem de yapının boya ihtiyacını ortadan kaldırıyor. Yapının içinde kullanı-lan çelik ve PvC kaplama da geri dönüştürülebilir özellikte.

3Olimpiyatlar için yapılan bu

yapının havuzlarında bulunan su, tuvaletlerin sifonlarında

kullanılabiliyor. 17.500 koltuk kapasiteli tesis oyunlardan sonra küçültülerek halkın kullanımına açılacak. Tesisten yılda 800.000 kişinin faydalanması bekleniyor. Ayrıca inşaat sırasında kullanılan

kiremit ve tuğlalar da kamyon yerine tren ile taşınması da yapının sürdürülebilirliğini arttıran başka bir etken.

42 n ÇEVRE ve ŞEHİR n TEMMUZ 2012

GÜNDEM

Page 45: TÜRKİYE'NİN EN ÇEVRECİ ŞEHİR DERGİSİ - · PDF fileEko Turizm, Yeşil Hukukçular, Bilgi ve İletişim Teknolojileri, Kurumsal Sosyal Sorumluluk öne çıkıyor. HACI BAYRAM-I

ENERJİ MERKEZİOlimpiyat Parkının batısında bulunan Enerji Merkezi, olimpiyatlara ev sahipliği yapacak tesislerde kullanılan elektriğin dörtte birini sağlıyor. Sürdürülebilir anlayış ile inşa edilen yapı, ihtiyaca göre artabilen veya azalabilen, en son çevre dostu teknolojiye uyumlu olacak şekilde tasarlanan birçok bölümden oluşuyor. Yapıdan aynı zamanda çevredeki yerleşim yerlerine de elektrik dağıtılıyor. Olimpiyatlardan sonra da alanda kalan tesislere ve yerleşim yerlerine hizmet vermeye devam edecek yapı 18 metre yüksekliğinde.

HENTBOL ARENASIOlimpik Park’ın batısında bulunan Hentbol Arenası, olimpiyatların en ilginç ve sürdürülebilir yapılarından biri. Dış cephe kaplamasında 3.000 metre kare geri dönüştürülebilir bakır kullanıldığı için tesis aynı zamanda “Bakır Kutu” olarak anılıyor. Tesisin çatısında bulunan 88 ışıklandırma borusu sayesinde yıllık

yüzde 40 oranında enerji tasarrufu yapılıyor.

Ayrıca tesisin çatısında bulunan sistem sayesinde yağmur suyu toplanıyor ve bu su tuvaletlerde kullanılıyor, bu da tesisin su ihtiyacını yüzde 40 oranında azaltıyor. 7.000 koltuk kapasiteli tesisin olimpiyatlardan sonra çok amaçlı spor salonu olarak kullanılması planlanıyor.

4

5Tasarımın ilgi çekici noktalarından biri de elektrik üretiminde inşaat artığı, talaş gibi sürdürülebilir yakıt kullanabilen biyokütle kazan sistemlerinin kullanılması. Binanın altında bulunan pompa istasyonu da Olimpiyat Parkı ve çevredeki yerleşim yerlerinden topladığı atık suyu geri dönüştürerek yeşil alanların sulamasında ve tuvaletlerin sifon sistemlerinde kullanma imkânı sağlıyor.

TEMMUZ 2012 n ÇEVRE ve ŞEHİR n 43

Page 46: TÜRKİYE'NİN EN ÇEVRECİ ŞEHİR DERGİSİ - · PDF fileEko Turizm, Yeşil Hukukçular, Bilgi ve İletişim Teknolojileri, Kurumsal Sosyal Sorumluluk öne çıkıyor. HACI BAYRAM-I

ENERjİDEN TEMİZLİĞE SU03 Ortalama bir apartman dairesinde, bir yılda

borulardan sızan su miktarı ne kadardır?A) 11 bin litre B) 24 bin litre C) 37 bin litre D) 40 bin litre

CEVAP: Bozuk borulardan yılda yaklaşık 42.000 litre su sızmaktadır, bu da ortalama büyüklükte bir havuzu dolduracak su miktarına eşittir. Bu su genelde musluk

vanalarından, duş başlıklarından ve tuvaletlerden sız-maktadır. Her ne kadar her evde bozuk boru bulun-masa da boruların kontrolü düzenli yapılmalıdır.

04 Nükleer santrallerde kullanılan soğutma kuleleri, açık devre soğutmaya göre daha az su harcamaktadır ve çevreye karşı daha duyarlıdır. Ancak bu kulelerde buharlaştırma yolu ile kaybedilen su miktarı, açık devre soğutmaya göre ne kadar fazladır?A) Yüzde 10 B) Yüzde 25C) Yüzde 50 D) Yüzde 80

CEVAP: Soğutma kulelerinde buhar-laştırmadan bir me-gavat saatte yakla-şık 2.725 litre, açık devre soğutmada ise 1.500 litre su kaybedilmektedir. Böylece soğutma kuleleri yüzde 80 daha fazla su har-camaktadır.

02 500 megavat kapasiteli bir kömür santralinde günde yaklaşık ne kadar su kullanılır?A) 11 bin litre B) 110 bin litreC) 11 milyon litre D) 1 trilyon litre

CEVAP: Santralin çalışması için buharlaştırma işleminde harcanan su miktarı günlük yaklaşık 11 milyon litredir. Ancak soğutma işlemi hesaba katıldığında bu oran yak-laşık 1 trilyon litreye eşdeğer gelmektedir. Soğutmada kullanılan su miktarı tekrardan kaynağına ısınmış olarak daha yüksek derecede geri verilir.

05 Dünya Meteoroloji Örgütüne göre en sıcak yıllardan biri olarak kabul edilen 2010 yazında ABD’nin kuraklık görmeyen tek eyaleti aşağıdakilerden hangisidir?A) Virginia B) WashingtonC) Alaska D) New Jersey

CEVAP: ABD'nin Atlas Okyanusu sahilindeki eyaleti olan Virginia’da neredeyse hiçbir kuraklık olayı görülmemiştir. 2010 yazı, ABD’nin geçirdiği en sıcak yaz olarak anıl-maktadır.

01 Bir çamaşır makinesi tek kullanımda ortalama ne kadar su harcar?A) 30 litre B) 90 litreC) 150 litre D) 200 litre

CEVAP: Her ne kadar en son piyasaya çıkan, en verimli makineler 100 litre civarında su harcasa da genel olarak evlerimizde kullandığımız çamaşır makineleri tek kullanımda yaklaşık 150 litre su harcar. Çamaşır makinelerini en yüksek kapasitesi kadar doldurarak ve doğru programda kullanarak sudan ve enerjiden tasarruf edilebilir. Tuvaletlerden sonra evde en çok su çamaşır makinelerinde harcanır.

44 n ÇEVRE ve ŞEHİR n TEMMUZ 2012

BİLİNÇ TEST

Page 47: TÜRKİYE'NİN EN ÇEVRECİ ŞEHİR DERGİSİ - · PDF fileEko Turizm, Yeşil Hukukçular, Bilgi ve İletişim Teknolojileri, Kurumsal Sosyal Sorumluluk öne çıkıyor. HACI BAYRAM-I

09 Aşağıdaki ülkelerden hangisi elektriğinin çoğunu su gücünden üretmektedir?A) Türkiye B) NorveçC) İzlanda D) Fransa

CEVAP: Norveç elektriğinin yüzde 99’unu su gücünden üretirken, İzlanda için bu oran yüzde75, Türkiye için yüzde 24 ve Fransa için de yüzde 10’dur.

06 Standart ve eski bir duş başlığı yerine yeni bir duş başlığı kullanmak yılda ne kadar su tasarrufu sağlar?A) 19 bin litre B) 38 bin litreC) 57 bin litre D) 76 bin litre

CEVAP: Yaklaşık 76.000 litre tasarruf edilir. Eski duş başlıkları suyu farklı yerlere dağıtarak suyun boşa kul-lanılmasına neden olur. Duşlar, evlerimizde tuvalet-lerden sonra en çok sızıntının gerçekleştiği yerlerdir.

07 İki dakika daha az duş yapmak, bir yılda ne kadar sera gazının azaltılmasına yardımcı olur?A) 125 B) 155C) 175 D) 195

CEVAP: Her gün ortalama sürede duş yapan bir insan atmosfere yaklaşık 590 kg sera gazı emisyo-nu salgılamaktadır. Bunun büyük bir bölümü suyun ısınması için harcanan enerjiden kaynaklan-maktadır. Günde iki dakika daha az duş alınarak yılda 155 kg sera gazı emisyonu azaltılınabilir.

10 Evlerde harcanan su miktarının yüzde kaçı tuvaletlerde kullanılmaktadır?A) Yüzde 10 B) Yüzde 20C) Yüzde 30 D) Yüzde 40

CEVAP: Yüzde 30 su tüketimi ile tuvaletler evlerde en çok suyun harcandığı yerlerin başında gelir. Ortalama

bir tuvalet rezervuarında yaklaşık 16 litre su depo-lanır ve 4 kişilik bir aile 16 litrelik tuvalet rezervuarı ile ayda tuvalette 7 ton su tüketir. Bunun yerine akıllı sifonlar kullanarak hem tuvaleti temizlemek hem de su tüketimini 2,5 - 3 tona hatta daha aza düşürmek mümkündür.

08 Dünyanın ilk hidroelektrik santrali hangi ülkede devreye girmiştir?A) İzlanda B) NorveçC) ABD D) Çin

CEVAP: Dünyanın ilk hidroelektrik santrali 1882 yılında ABD’nin Wisconsin eyaletindeki Fox Nehri’ne bir ka-

ğıt fabrikasının enerji ihtiyacını karşılamak için inşa edilmiştir. Santralden üreti-len elektrik kağıt fabrikasının ya-nında çevredeki binaları ve yer-leşim binalarının da enerji ihtiyacı-nı karşılamak için kullanılmıştır.

TEMMUZ 2012 n ÇEVRE ve ŞEHİR n 45

Page 48: TÜRKİYE'NİN EN ÇEVRECİ ŞEHİR DERGİSİ - · PDF fileEko Turizm, Yeşil Hukukçular, Bilgi ve İletişim Teknolojileri, Kurumsal Sosyal Sorumluluk öne çıkıyor. HACI BAYRAM-I

Merkezi ABD’de bulunan Pike Araş-tırma Enstitüsü, 2011’in son çeyreğinde, internet üzerinden 1000’den fazla kişinin katıldığı bir anket gerçekleştirdi. Enstitü-

nün 2009 yılından beri dünyanın dört bir yanında gerçekleştirdiği anketin amacı, farklı uyruklar ve coğrafi bölgelerde ya-şayan katılımcıların çevre ve enerji kav-

ramlarına bakış açılarını belirlemekti. Bu bağlamda katılımcılara 13 farklı kavram hakkındaki görüşleri soruldu ve dört farklı seçenekten birini tercih etmeleri istendi.

TEMİZ ENERJİ

YILMAZ DENİZ AYDEMİR

DÜNYA ÇEVREYETEMİZ BAKIYOR!

KATILIMCILARA SORULAN KAVRAMLAR, CEVAP ŞIKLARI VE KAVRAM AÇIKLAMALARI

Temiz Enerji Güneş Enerjisi Rüzgar Enerjisi Temiz Kömür Nükleer Enerji Katılımcılara bu kavramlar hakkındaki izlenimleri aşağıdaki şıklarla soruldu.

• Çok olumsuz• Olumsuz• Belirsiz• Olumlu

Temiz Ulaşım Hibrid Araçlar Biyoyakıt Elektrikli Araçlar Doğal Gazlı Araçlar

Akıllı Şebekeler Akıllı Şebeke Akıllı Sayaçlar

Karbon Yönetimi Karbon Dengesi Emisyon Ticareti

Sürdürülebilir Binalar LEED Sertifikası

KAVRAM TANIM

Güneş Enerjisi Güneş ışığından enerji elde edilmesine dayalı teknoloji.

Rüzgar Enerjisi Hareket halindeki havadan enerji elde edilmesine dayalı teknoloji.

Temiz Kömür Teknolojileri Kömürün üretimi, zenginleştirilmesi ve kullanımında verimliği artırarak kömür kullanımının çevresel etkilerini azaltmaya yönelik teknoloji.

Nükleer Enerji Atomun çekirdeğinden enerji elde edilmesine dayalı teknoloji.

Hibrid Araçlar Elektrik ve benzin motorunun bir arada olduğu sistemler.

Biyoyakıt İçeriklerinin hacim olarak en az yüzde 80'ni kısa süre önce yaşamış organizmalar veya onların metabolik çıktılarından elde edilmiş her türlü yakıt.

Elektrikli Araçlar Elektrik enerjisiyle şarj edilen piller aracılığıyla çalışan araçlar.

Doğal Gazlı Araçlar Doğalgaz sistemleriyle çalışan araçlar.

Akıllı Şebeke Mevcut elektrik iletim ve dağıtım şebekelerine 21. YY’ın bilgisayar ve ağ teknolojisi entegre edilerek elde edilen şebeke sistemi.

Akıllı SayaçlarGenellikle elektrik enerjisinin bir saatte bir veya daha kısa aralıklarla ölçülerek; en azından günde bir kontrol etme ve faturalandırma amacı ile sisteme bilgi verilmesi şeklinde tüketim miktarını kaydeden sayaç çeşidi.

Karbon Dengesi Firmaların veya kişilerin günlük hayattaki aktivitelerinden salgıladıkları karbondioksiti satın alarak dengelemesini sağlayan finansal araç.

Emisyon Ticareti Devletler veya işletmeler için belirlenen kirletici madde salımı kotasının aşılması durumunda başka bir devlet veya işletmeden limitlerinin satın alınması.

LEED Sertifikasyonu Binalarda çevre dostu ve enerji tasarrufu yapan uygulamaların artması için yeşil binalar ile ilgili standartlaşmanın ve sertifikasyonun ismi.

2011’İn son çeyreğİnDe yapılan bİr anKet, Dünyanın çevre Kavramlarına "temİz" baKtığını ortaya Koyuyor. 13 farKlı Kavram

arasınDan güneş ve rüzgar enerjİsİ bİr aDım öne çıKıyor.

46 n ÇEVRE ve ŞEHİR n TEMMUZ 2012

Page 49: TÜRKİYE'NİN EN ÇEVRECİ ŞEHİR DERGİSİ - · PDF fileEko Turizm, Yeşil Hukukçular, Bilgi ve İletişim Teknolojileri, Kurumsal Sosyal Sorumluluk öne çıkıyor. HACI BAYRAM-I

DİKKAT ÇEKEN UNSURLAR:

• Katılımcıların dörtte üçünden fazlası

(yüzde 77) güneş enerjisinin olumlu

bir kavram olduğunu düşünüyor. Bu

kavramı az bir farkla rüzgar enerjisi

(yüzde 71) izliyor. Temiz enerji başlığı

altındaki iki yenilenebilir enerji kay-

nağı, katılımcılar tarafından en sıcak

bakılan kavramlar.

• En az olumlu görülen yanıt ise yüzde

14’luk bir oran ile emisyon ticareti.

• Güneş enerjisi, rüzgar enerjisi ve hib-

rid araç kavramları, “olumlu” görül-

düklerinden daha fazla “çok olumlu”

görülüyorlar.

TABLO 1 OLUMLU GÖRÜLEN ÇEVRE VE ENERJİ KAVRAMLARI

9%

11%

13%

22%

23%

27%

23%

25%

29%

32%

26%

30%

30%

5%

7%

6%

15%

15%

12%

17%

17%

22%

23%

35%

41%

47%

0% 20% 40% 60% 80% 100%

Emisyon Ticareti

LEED Sertifikasyonu

Karbon Dengesi

Akıllı Şebeke

Akıllı Sayaçlar

Biyoyakıt

Nükleer Enerji

Temiz Kömür

Doğal Gazlı Araçlar

Elektrikli Araçlar

Hibrid Araçlar

Rüzgar Enerjisi

Güneş Enerjisi

Olumlu

Çok Olumlu

77%

71%

61%

55%

51%

42%

40%

39%

38%

37%

19%

18%

14%

EN OLUMLU KAVRAM “GÜNEŞ ENERJİSİ”Tablo 1’de katılımcıların verdiği “olumlu” veya “çok olumlu” yanıtlarının oranları görülüyor.

TEMMUZ 2012 n ÇEVRE ve ŞEHİR n 47

Page 50: TÜRKİYE'NİN EN ÇEVRECİ ŞEHİR DERGİSİ - · PDF fileEko Turizm, Yeşil Hukukçular, Bilgi ve İletişim Teknolojileri, Kurumsal Sosyal Sorumluluk öne çıkıyor. HACI BAYRAM-I

DİKKAT ÇEKEN UNSURLAR:

• Katılımcıların en “olumsuz” gördüğü

kavram yüzde 25 ile karbon dengesi.

Karbon dengesini az bir farkla, sıra-

sıyla yüzde 23 ve yüzde 22 oranları

ile nükleer enerji ve emisyon ticareti

kavramları izliyor. İlk üçün ortak nok-

tası, en olumsuz ve üçüncü olumsuz

görülen kavramların Karbon Yönetimi

başlığında olması.

• Güneş enerjisi ve akıllı şebeke ko-

nuları ise yüzde 6 oran ile en düşük

olumsuz oy alan iki kavram olarak

araştırmada yerini alıyor.

• Karbon Yönetimi başlığı altındaki iki

kavram yüzde 47 oranında “olumsuz”

seçilerek sıralamada ilk üçe giriyor.

Bu iki kavramın yüzde 14 ile en fazla

“çok olumsuz” oy oranını alması da

bunun bir göstergesi diyebiliriz.

• Bir önceki “olumlu” tablo ile “olumsuz”

tabloyu karşılaştırdığımızda diyebiliriz

ki toplum, iklim değişikliği kavram-

larına sıcak bakmazken yenilenebilir

enerji kavramlarının uygulanmasını

istiyor.

• Ayrıca bir önceki tabloda en “olumlu”

seçilen güneş enerjisinin aldığı oy ora-

nı, en “olumsuz” olarak adlandırılan

karbon dengesinin aldığı oy oranının

3 katından daha fazla. Böylece toplu-

mun büyük bir çoğunluğunun çevre

ve enerji kavramlarına olumlu baktığı

söylenebilir.

TEMİZ ENERJİ

TABLO 2 OLUMSUZ GÖRÜLEN ÇEVRE VE ENERJİ KAVRAMLARI

2%

2%

3%

3%

3%

5%

3%

4%

4%

5%

14%

10%

14%

4%

4%

5%

6%

6%

4%

6%

6%

8%

11%

8%

13%

11%

0% 5% 10% 15% 20% 25% 30%

Güneş Enerjisi

Akıllı Şebeke

Rüzgar Enerjisi

Biyoyakıt

Akıllı Araçlar

LEED Sertifikasyonu

Doğal Gazlı Araçlar

Hibrid Araçlar

Temiz Kömür

Elektrikli Araçlar

Emisyon Ticareti

Nükleer Enerji

Karbon Dengesi

Çok Olumsuz

Olumsuz

25%

23%

22%

16%

12%

10%

9%

9%

9%

9%

8%

6%

6%

“KARBON YÖNETİMİ” OLUMSUZ KAVRAMLARDA LİDERTablo 2 ise “olumsuz” ve “çok olumsuz” verilen yanıtların oranlarını içeriyor.

48 n ÇEVRE ve ŞEHİR n TEMMUZ 2012

Page 51: TÜRKİYE'NİN EN ÇEVRECİ ŞEHİR DERGİSİ - · PDF fileEko Turizm, Yeşil Hukukçular, Bilgi ve İletişim Teknolojileri, Kurumsal Sosyal Sorumluluk öne çıkıyor. HACI BAYRAM-I

DİKKAT ÇEKEN UNSURLAR:

• Katılımcılara en az tanıdık gelen kavram

yüzde 45 ile LEED sertifikasyonu. Bu kav-

ramı yüzde 36 ile emisyon ticareti izliyor.

• Diğer taraftan ise güneş enerjisi ve hibrid

araçlar kavramları yüzde 4 ile farkında-

lığın en fazla olduğu kavramlar.

TABLO 3 KATILIMCILARA YABANCI GELEN ÇEVRE VE ENERJİ KAVRAMLARI

4%

4%

5%

5%

8%

9%

15%

15%

28%

29%

30%

36%

45%

0% 10% 20% 30% 40% 50%

Güneş Enerjisi

Hibrid Araçlar

Rüzgar Enerjisi

Elektrikli Araçlar

Nükleer Enerji

Doğal Gazlı Araçlar

Biyoyakıt

Temiz Kömür

Akıllı Sayaçlar

Karbon Dengesi

Akıllı Şebeke

Emisyon Ticareti

LEED Sertifikasyonu

TOPLUM SÜRDÜRÜLEBİLİR BİNALARA “YABANCI”Tablo 3’te ise katılımcıların verdiği “fikrim yok” oylarının hangi kavramlar altında toplandığı yer alıyor.

OLUMLU OYLARIN SAYISI AZALIYORPike Araştırma Enstitüsü’nün 2009 ve

2010 yıllarında gerçekleştirdiği çevre ve enerji kavramları üzerine anketleri karşılaş-tırdığımızda katılımcılar arasında görülen en dikkat çeken eğilim verilen “olumlu” ve “çok olumlu” oylardaki düşüş oluyor.• Genel olarak baktığımızda en çok

olumlu oyun toplandığı temiz enerji kavramlarına verilen oylar 2009 yılında yüzde 50 iken, bu oran 2011 yılında yüzde 43’e düşüyor.

• Yıllara göre baktığımızda en büyük dü-şüş biyoyakıtlarda görülüyor. yüzde 17’lik bir gerileme 2009’daki olumlu oy oranı yüzde 56’dan 2011’de yüzde 39’a düşüyor.

• En büyük ikinci düşüş, 2009-2011 yıl-ları arasında yüzde 10’luk azalma ile akıllı şebeke ve temiz kömür kavram-larına verilen oylar.

• Olumlu oylara tek artış 2009’da an-kete dahil olmayan akıllı şebekelerde görülüyor, kavramın oy oranı 2010 yılından 2011 yılına yüzde 1 artmış.

• Anketin yapıldığı üç yılı incelediğimizde en az olumlu oy alan kavramların Kar-bon Yönetimi başlığına dahil olması,

toplumun bu konuya sıcak bakmadığını gösteriyor.

• Anketteki en büyük eksiklik ise katı-lımcıların verdikleri oyların neye göre verildiğinin sorulmaması. Bu yüzden katılımcıların gösterdiği ilgi düşüşünün neden olduğu anlaşılmıyor.

OLUMSUZLARDA DEĞİŞİM AZOlumlu oylardaki düşüşü takiben,

“olumsuz” ve “çok olumsuz” kavramla-rının aldığı oy oranlarında da artış göze çarpıyor. • Olumsuz oylarda en büyük artış karbon

ticareti kavramında, aldığı olumsuz oy oranı 2009’dan 2011’e yüzde 10 gös-teren kavram listede yerini ilk sıradan alıyor.

• İkinci en büyük artış nükleer enerji ve elektrik arabaları kavramlarının aldı-ğı oy oranlarında görülüyor. Her iki kavramında aldığı olumsuz oy oranla-rı 2009’dan 2011’e yüzde 7 arttırdığı dikkat çekiyor.

• Başka bir karbon yönetimi konusu olan karbon dengesinde, kavrama verilen oylar 2009’da yüzde 20 iken, 2011’de yüzde 25’e ulaşmış.

• Önceki tablolardan da görüldüğü üzere her ne kadar olumsuz oylarda artış olsa da bu olumlu oyların aldığı yüksek oranı düşürmüyor. Ancak oy oranları karşı-laştırdığında “olumlu”lardaki azalma “olumsuz”lardaki artıştan daha fazla.

ANKETİN GENEL DEĞERLENDİRMESİ

TEMİZ ENERJİKatılımcıların temiz enerji kavramları

hakkındaki görüşleri genelde olumlu. Baş-lığın altındaki dört kavram (güneş, rüzgar, temiz kömür ve nükleer) katılımcıların yüzde 40’ından olumlu yönde yanıt aldı. Bu konuda en dikkat çeken ise başlığın yenilenebilir enerji kavramları güneş ve rüzgar enerjisinin ankette en çok olumlu oyu alması oldu. 2009 ve 2010 yılında ya-pılan anket çalışmalarından da görüldüğü üzere bu iki kavram katılımcılar arasında liderliklerini korudu. Ancak katılımcılar yenilenebilir olmayan temiz kömür ve nük-leer enerji kavramlarına diğer ikisi kadar ilgi göstermedi. Ayrıca nükleer enerji en çok olumsuz oyu alan kavramların başın-da geldi.

TEMMUZ 2012 n ÇEVRE ve ŞEHİR n 49

Page 52: TÜRKİYE'NİN EN ÇEVRECİ ŞEHİR DERGİSİ - · PDF fileEko Turizm, Yeşil Hukukçular, Bilgi ve İletişim Teknolojileri, Kurumsal Sosyal Sorumluluk öne çıkıyor. HACI BAYRAM-I

TEMİZ ENERJİ

Dört enerji kavramından da katılımcılar en az temiz kömür kavramından haberdar-dı, yüzde 15 oranında “fikrim yok” oyunu alarak bu başlığın en az tanınan kavramı oldu. Güneş enerjisi ve rüzgar enerjisi de tüm anketin en çok tanınan kavramları olarak yerini aldı.

TEMİZ ULAŞIMGüneş enerjisi ve rüzgar enerjisi kadar

olmasa da temiz ulaşım başlığı altındaki kavramlar (hibrid elektrikli, doğal gazlı araçlar ve biyoyakıt) da katılımcılardan genelde olumlu oy aldı. Katılımcıların ya-rısından fazlası hibrid araçlar, elektrikli araçlar ve doğal gazlı araçlar kavramlarına olumlu oy kullandı. Biyoyakıtlar ise katı-lımcıların sadece yüzde 39’u tarafından olumlu bulundu ve başlık altında yüzde 15 ile en fazla “fikrim yok” yanıtını aldı. Hibrid ve elektrikli araçlar ise tanınırlı-ğını büyük araba şirketlerinin yaptıkları reklamlara borçlu.

Sadece toplu taşımada kullanılan ve 2011 yılında ankete dahil olan doğal gazlı araçların ise katılımcılar tarafından yük-sek bir oranda olumlu (yüzde 51) bulun-ması ise şaşırtıcı oldu. Anket sonuçlarına baktığımızda genelde temiz ulaşım kav-ramları için olumlu oy kullanan kesimin daha yüksek eğitim ve gelir seviyesinde olduğu görüldü. Ayrıca temiz ulaşım için

olumlu oyların fazla çıkmasının sebebi gün geçtikçe dünyada artan petrol fiyatları ve fosil yakıtların giderek azalması olarak açıklanabilir.

AKILLI ŞEBEKEAkıllı şebeke başlığı altındaki kavramla-

ra verilen olumlu oy, temiz enerji ve temiz ulaşım başlıklarını karşılaştırdığımız zaman onlardan daha düşük. Ancak daha yakın-dan baktığımızda bu kavramların aldıkları olumsuz oy oranı yüzde 10’dan daha az yani diğer başlıklara kıyasla kısmen düşük.

Karbon yönetimi ve sürdürülebilir bina kavramları gibi akıllı şebeke ve akıllı sa-yaçlarda yüzde 30 ve yüzde 28 ile en çok “fikrim yok” oyu alan kavramlardan. Katı-lımcıların yaklaşık 1/3’ünün bu kavramlara yabancı olması daha az sayıda uygulama ile hayatımıza giren ve yeni gelişmekte olan bu teknolojinin daha yaygınlaşma-ması olarak açıklanabilir. Anket sonuçları incelendiğinde akıllı şebeke teknolojilerine en çok olumlu oy veren kesimin eğitim ve gelir düzeyi yüksek erkek katılımcılar olduğu kayda geçti.

KARBON YÖNETİMİDiğer başlıklar ile kıyaslandığında,

katılımcılardan en az olumlu oy oranını toplayan başlık karbon yönetimi oldu. Ve başka kavramların aksine düşük olumlu oy

oranına, yüksek olumsuz ve “fikrim yok” yanıtları ile ulaşıldı. İlginç olan ise genelde iş dünyasını ilgilendiren karbon dengesi ve emisyon ticareti kavramlarının bireysel katılımcılar tarafından olumsuz bulunması oldu. Bunun nedeni olarak bu kavramların uygulanması durumunda dünya basının-da yer alan ekonomin çökeceği haberleri gösterilebilir. Karbon yönetimi hakkında olumlu oylar genelde genç ve gelir düze-yi yüksek katılımcılar tarafından verildi.

SÜRDÜRÜLEBİLİR BİNALARSürdürülebilir binalar başlığı altındaki

tek kavram LEED sertifikasyonuydu. 2009 ve 2010 anketlerindeki gibi hala katılım-cılar hala bu konuya yabancı durumda. Bunun sebebi ise, yeşil bina sertifikasyonu uygulamasının birkaç iyi örnek dışında uygulanmaması olabilir.

Yüzde 45 “fikrim yok” ve düşük oran-daki olumlu ve olumsuz oyları, toplumun bu kavrama yabancı olduğunu, kavram hakkında bir görüş bulundurmadığını ve nötr yaklaştığını gösterdi. Bu yüzden LEED sertifikasyonunun toplumda farkındalığı arttırmak için sektör içinde geniş kapsamlı eğitim kampanyaları uygulanabilir. LEED sertifikasyonu konusunda bilgisi olan ve bu kavrama olumlu oy veren katılımcılar ise eğitim düzeyi ve teknolojiyi daha çok kullanan katılımcılar oldu.

50 n ÇEVRE ve ŞEHİR n TEMMUZ 2012

Page 53: TÜRKİYE'NİN EN ÇEVRECİ ŞEHİR DERGİSİ - · PDF fileEko Turizm, Yeşil Hukukçular, Bilgi ve İletişim Teknolojileri, Kurumsal Sosyal Sorumluluk öne çıkıyor. HACI BAYRAM-I
Page 54: TÜRKİYE'NİN EN ÇEVRECİ ŞEHİR DERGİSİ - · PDF fileEko Turizm, Yeşil Hukukçular, Bilgi ve İletişim Teknolojileri, Kurumsal Sosyal Sorumluluk öne çıkıyor. HACI BAYRAM-I

FETRET DÖNEMİNİN BİRLİK HARCI, İSTANBUL’UN FETİH MüJDECİSİ

HACI BAYRAM-I VELİ

ÜMİT KAÇARçevre ve şehİrcİlİK baKanlığı

eğİtİm ve yayın Daİresİ başKanı

ŞEHİR YÜZLÜ İNSANLAR

Dört paDİşah gören ve osmanlı’nın en KrİtİK Dönemİne şahİtlİK eDen hacı bayram-ı velİ, anaDolu’Da teKrar

Kurulan bİrlİğİn De harcı olmuştur. İstanbul’un manevİ fatİhİ aKşemseDDİn o’nun eserİDİr.

52 n ÇEVRE ve ŞEHİR n TEMMUZ 2012

Page 55: TÜRKİYE'NİN EN ÇEVRECİ ŞEHİR DERGİSİ - · PDF fileEko Turizm, Yeşil Hukukçular, Bilgi ve İletişim Teknolojileri, Kurumsal Sosyal Sorumluluk öne çıkıyor. HACI BAYRAM-I

Hacı Bayram Veli bir şiirinde şöyle der:Çalabım bir şar yaratmış,İki cihan arasında…Bakıcak Didar görünür,Ol şarın kenaresinde…Yani;Allah iki cihan arasında bir şehir yarat-

mıştır. Bu şehir insan gönlüdür, kalbidir. Bir yönü maddi âleme diğer yönü ahirete bakar. Allah akılla idrak edilemez ancak kalp ile sevilir. Yani Allah’ı anlama yeri kalptir. Allah’ın kalpten bu şekilde bir görü-lebilirliği vardır ki bu, akıl üstü görmedir.

Şehir yüzlü insanlar… Eserin ortaya çıkışını sağlayan ruhun/gönlün hikâyesidir. Eser ile müessirin hemhal olması, eserin müessirin ruhundan neşet etmesi, müessi-rin o eserde yeniden, yeniden doğmasıdır.

Hacı Bayram Veli bu şiirinde bir taraf-tan kendi hayat hikâyesini anlatırken bir taraftan da Moğol istilasını yaşamış, Yıl-dırım Bayezid ile Timur arasındaki kapış-mayı acıyla seyretmiş Ankara’nın yeniden yapılış hikâyesi özetler gibidir.

FETRET DÖNEMİNİN AHİ ŞEYHİHacı Bayram-ı Veli, aynı zamanda

Osmanlı devletinin en önemli dönüm noktalarından biri, belki de ilerideki et-kisi bakımından en önemlisi olan Fetret Dönemi’nde yaşayan ahi şeyhlerinden biridir.

Büyüme sancıları çeken genç Osman-lı’nın birlik hamurunu yoğuran, Somuncu

Baba’dan aldığı eli İstanbul’un manevî fa-tihi Akşemseddin’e uzatan bir köprü olan Hacı Bayram-ı Veli, bu yönüyle de bütün Osmanlı tarihini etkileyen dervişlerin ba-şında gelir. Onun hayatı aynı zamanda sancılı dönemin hikâyesini de anlatır bize.

ANKARA’DA DOĞDUAnadolu topraklarında doğup büyüyen

bir Türk mutasavvıfı tarafından kurulmuş ilk tarikat olan Bayramiyye'nin piri Hacı Bayrâm-ı Velî, XIV. yüzyılın ilk yarısında Orhan Gazi döneminde Ankara'da doğduğu

HACI BAYRAM VELİ'NİN ZİNCİRİFatih’in hocası ve İstanbul’un manevi fatihlerinden Akşemseddin (1390-1459) Şam’da doğmuş, yedi yaşında babası Şeyh Hamza ile Amasya’ya gelip yerleşmiş, zamanında okunan İslâmî ilimleri tahsil ettikten sonra Osmancık’ta müderris olarak ders vermeye başlamıştı.Henüz yirmi beş yaşlarında iken kendisine bir mürşit arayan Akşemseddin, önce şöhretini duyduğu Hacı Bayram Veli’ye intisap etmeyi düşünmüşse de, onun dervişlerle halktan yardım topladığını öğrenince -dilencilik yaptığını zannederek- bu isteğinden vazgeçti. Aslında toplanan yardımlar muhtaçların ihtiyacına sarf ediliyordu.Osmancık’tan ayrılan Akşemseddin, meşhur

mutasavvıflardan Zeynüddin Hafî’ye intisap için Haleb’e gitti. Ancak rüyasında gördü ki, bir ucu kendi boynuna takılmış, diğer ucu Hacı Bayram’ın elinde bir zincirle Ankara’ya doğru çekiliyor. Bu berrak rüya üzerine Osmancık’a dönerek, oradan Ankara’ya giden Akşemseddin, Hacı Bayram’ın bağlılarıyla imece halinde tarlada burçak hasadı yaptığını gördü, varıp onlara katıldı. Tarlada kendisine iltifat edilmedi. Daha sonra Hacı Bayram eliyle herkese yemek taksimatı yapılarak, oradaki köpeklere de yiyecek ayrılırken, ona yemekten bir pay verilmedi. Sonunda o da köpeklere ayrılan yemeğin yanına oturuverdi!Bu hali gören Hacı Bayram Hazretleri: “Ey köse, gönlümüze girdin, beru gel!” diyerek

onu kendi sofrasına çağırdı. “Zincir ile zorla gelen misafiri bu şekilde ağırlarlar!” dedi.Hacı Bayram Veli, Akşemseddin’i kendi isteğiyle sıkı bir riyazet ve terbiyeye tabi tuttuktan sonra, ona irşat hilafeti verdi.Bazıları sormuşlar:- Diğerlerine kırk yıldır hilafet vermedin; buna erken hilafetin hikmeti ne?Hacı Bayram Hazretleri şu cevabı vermişler:- Bu zeki ve anlayışlı biriymiş. Görüp işittiklerine inandı, hikmetini sonra kendisi anladı. Ama kırk yıllık diğer dervişler, bizden görüp duyduklarının hemen aslını ve hikmetini sorarlar.Akşemseddin’in içinde çile çıkardığı hücre, bugün de Ankara, Hacı Bayram Camii bodrumundadır.

1900'lü yılların başında Hacı Bayram Camii ve Türbesi

Şehir yüzlü insanlar… Eserin ortaya çıkışını

sağlayan ruhun/gönlün hikâyesidir. Eser ile

müessirin hemhal olması, eserin müessirin ruhundan neşet etmesi,

müessirin o eserde yeniden, yeniden

doğmasıdır. Hacı Bayram-ı Veli bu müessirlerden biridir.

TEMMUZ 2012 n ÇEVRE ve ŞEHİR n 53

Page 56: TÜRKİYE'NİN EN ÇEVRECİ ŞEHİR DERGİSİ - · PDF fileEko Turizm, Yeşil Hukukçular, Bilgi ve İletişim Teknolojileri, Kurumsal Sosyal Sorumluluk öne çıkıyor. HACI BAYRAM-I

bilinmekle beraber tam tarih bilinmemek-tedir. Mehmed Ali Ayni, "Bursalı Mehmed Tâhir'in ve Mecdî'nin verdiği malumata ve tahmine göre" Hacı Bayram'ın (1352) yılında doğduğunu söyler.

“KAPICIBAŞI NUMAN”Çocukluk yılları hakkında fazla bilgi

olmayan büyük mutasavvıfın gerçek adı Numan’dır. Murad Hüdevandigar döne-minde geçen çocukluk ve gençlik yılları sonrasında, Bursa’da Yıldırım Bayezid’in

kapıcıbaşısı olur. Kapıcıbaşı Numan aynı zamanda dönemin önemli bilginlerinden olan Somuncu Baba’dan manevi ilimler konusunda ders almaktadır.

SOMUNCU BABA’NIN PEŞİNDE BİR YOLCULUK1402 tarihinde yaşanan Ankara

Savaşı’na da katılan Numan, savaş son-rasında Somuncu Baba’nın Bursa’dan ayrıldığını öğrenir ve yanına aldığı beş altı hizmetkârıyla şeyhini aramak için yol-lara düşer. Uzun arayışlar sonucu, onun Adana’da Ceyhan nehrinin kenarındaki Sis Kalesi’nin dağ yamacında bir köyde yaşadığını öğrenir.

NUMAN’DAN HACI BAYRAM’AHacı Bayram Veli’nin şeyhiyle buluş-

ması birçok konuda yeni başlangıçların da kapısını aralar. Rivayete göre Numan; hizmetkârlarıyla o köye varıp Nebî Sûfî'nin evini sorar ve nihayet şeyhle mülâki olur, elini öper. Somuncu Baba Anadolu'nun durumunu sorar; o da Yıldırım'ın öldü-ğünü haber verir.

Şeyh Hamîd ona, "Muradın nedir?" deyince Hacı Bayram kendisine hizmet etmeye geldiğini, başka muradı olmadığını söyler. Hacı Bayram, bu fetret zamanında kendisiyle birlikte bulunmasının zor oldu-

ğunu, dervişliğe hazırlanmak gerektiğini hatırlatan Somuncu Baba'ya, "Emrin neyse öyle olsun, rıza senindir" der.

Somuncu Baba ona yanındakilerin kim olduğunu sorar. Hacı Bayram bazı-larının kulları, bazılarının da arkadaşları olduğunu söyleyince Adana'ya gitmesini, kullarının ve arkadaşlarının gönüllerini hoşnut ederek geri göndermesini, üzerin-deki elbiseleri değiştirip dervişane kisve ile dönmesini tavsiye eder. Akşam köye dönünce Somuncu Baba ona, "Adını da tebdil edelim" der. Birkaç gün sonra kur-ban bayramı olduğundan kendisine "Hacı Bayram" adını verir.

BÜYÜK HAC YOLCULUĞUSomuncu Baba bayram ertesi Hacı

Bayram ile birlikte önce Şam'a, kısa bir süre sonra da Hicaz'a gider. Hac dönüşü Adana'ya uğrayıp Nebî Sûffyi de alarak SULTAN İKİNCİ

MURAD HAN’A NASİHATLERİHacı Bayram-ı Veli Hazretleri Edirne’den ayrılırken kendisinden nasihat isteyen Sultan İkinci Murad Han’a şöyle nasihat etmiştir;

- Teb’an içinde herkesin yerini tanı, ileri gelenlere ikramda bulun. İlim sahiplerine hürmet et. Yaşlılara saygı gençlere sevgi göster. Halka yaklaş fasıklardan uzaklaş, iyilerle beraber ol. Hiç kimseyi küçümseme ve hafife alma. İnsanlığında kusur etme, sırrını kimseye açma, cimri ve alçak insanlarla dostluk kurma. Kötü olduğunu bildiğin hiçbir şeye ülfet etme. Sana bir şey sorulursa o soruya herkesin anlayacağı şekilde cevap ver. Seni ziyarete gelenlere ilminden bir şeyler öğret böylece faydalansınlar. Herkes öğrettiğin şeyi anlayıp uygulasın. Bazen de onlara yemek ikram et. İhtiyaçlarını temin et. Onların değer ve itibarlarını iyi tanı kusurlarını görme. Halka yumuşak davran, müsamaha göster...

ŞEHİR YÜZLÜ İNSANLAR

Büyüme sancıları çeken genç Osmanlı’nın birlik hamurunu yoğuran, Somuncu Baba’dan aldığı eli İstanbul’un manevî

fatihi Akşemseddin’e uzatan bir köprüdür Hacı Bayram-ı Veli…

Gerçek adı Numan olan Hacı Bayram-ı Veli, Ankara

Savaşı’na kadar Bursa’da Yıldırım Bayezid’in

kapıcıbaşısı görevini sürdürür.

54 n ÇEVRE ve ŞEHİR n TEMMUZ 2012

Page 57: TÜRKİYE'NİN EN ÇEVRECİ ŞEHİR DERGİSİ - · PDF fileEko Turizm, Yeşil Hukukçular, Bilgi ve İletişim Teknolojileri, Kurumsal Sosyal Sorumluluk öne çıkıyor. HACI BAYRAM-I

Aksaray'a gelirler. Somuncu Baba bir yıl sonra Hacı Bayram'ı Ankara'ya gönderir.

ANKARA’YA DÖNÜŞÜAnadolu'da siyasî otorite boşluğunun

yaşandığı ve halkın büyük sıkıntılar içinde bulunduğu Fetret döneminde Ankara'ya dönen Hacı Bayram, burada çiftçilikle uğraşmaya başlar. Rivayete göre mürşidi Somuncu Baba'nın yanından ayrılırken, "Sultanım, ne amel üzerine olalım, sanat bilmem ne işleyelim?" deyince, "Ekin ek, burçak ek" cevabını alır ve bunun üzeri-ne tekke ve zaviye inşa etmeyip çiftçilikle meşgul olur.

EDİRNE’YE ÇAĞRILIŞIAnkara’da çiftçilik yapmasına rağmen,

manevî şahsiyetinin insanları giderek et-kilemeye başlar ve çevresinde bir derviş grubu oluşur. Somuncu Baba'nın vefatı ve ertesi yıl Çelebi Mehmed'in Osmanlı tahtına geçişinin ardından bu etki daha da genişler ve II. Murad devrinde devleti rahatsız edecek kadar büyük boyutlara ulaşır.

Bazı kişilerin halkı “dalâlete sevk et-tiği, saltanat davasına kalkışma ihtima-li bulunduğunu” ileri sürmeleri üzerine Osmanlı’nın o zamanki başkenti olan Edirne’ye çağrılır.

Bazı araştırmacılara göre Hacı Bay-ram'ın, II. Murad'ın tahta geçişinden bir yıl önce aynı gerekçeyle idam edilen Şeyh Bedreddin Simâvî ile Konya'da buluşarak

birlikte halvete giren Somuncu Baba'nın halifesi olması bu şikâyetin gerçek sebe-bidir.

SULTANDAN İLTİFAT GÖRÜREdirne'de Hacı Bayram'la görüşen II.

Murad, hakkında söylenenlerin iftira ve dedikodu olduğunu anlayarak kendisinden özür diler ve büyük bir saygı gösterdik-ten sonra Edirne’de bulunan Eskicami'de vaaz vermesini rica eder. Fakat mürşidinin öğütleri doğrultusunda Ankara’ya dönmek isteyen Hacı Bayram’ın bu isteği Sultan tarafından kabul edilir.

BAYRAMÎLERE TANINAN MUAFİYETLERAnkara'ya dönüşünden sonraki dönem-

de Hacı Bayram'ın devletle ilişkileri konu-sunda bilgi olmamakla birlikte, Bayramî dervişlerinin vergiden muaf tutulduğu-na bakılarak tarikatın faaliyetlerini daha güven içinde sürdürdüğü söylenebilir. Bayramîyye tarikatı bu yıllarda Ankara ve çevresinde büyük bir yaygınlık kazanır.

VEFATIOrhan Gazi, I. Murad, Yıldırım Baye-

zid, Çelebi Mehmed ve II. Murad devir-lerini idrak eden ve kurduğu Bayramîlik tarikatıyla Anadolu'nun manevî yapısının şekillenmesinde büyük katkıları olan Hacı Bayram-ı Velî, Ankara'da vefat etti. Vefa-tından birkaç yıl önce yaptırılan ve kendi adıyla anılan caminin yanına defnedildi.

“İSTANBUL’U ŞU BEŞİKTE YATAN ÇOCUK FETHEDECEK”Sultan II. Murad Han, İslam Peygamberinin “Kostantiniyye mutlaka fethedilecektir, O’nu fetheden kumandan ne güzel kumandan, fetheden asker ne güzel askerdir” hadis-i şerifine nail olabilmek ve bu övgüye mazhar olabilmek için İstanbul’u alma planları yapıyordu.

O sıralarda Edirne’de bulunan Hacı Bayram-ı Veli ile bir görüşmesi sırasında bulundukları mekâna bir beşik getirdiler. Hacı Bayram-ı Veli beşiğe dikkatlice baktıktan sonra Fetih Suresini okumaya başladı. Okumayı bitirdikten sonra II. Murad Han’a hitaben, “Sultanım Konstantiniyye mutlaka alınacaktır. Ancak onu ne sen göreceksin, ne de ben. Konstantiniyye beşikte yatan şu çocuk ve bizim Akşemseddin tarafından alınacaktır” dedi.

Sultan II. Murad Han bu büyük müjdeyi alınca çok sevindi. Zira beşikte yatan çocuk oğlu şehzade Mehmet’ti… Hacı Bayram-ı Veli’nin öğrencisi Akşemseddin sonraki yıllarda Şehzade Mehmet’in hocalığı yaptı. 1453’teki fetih sırasında Sultan Mehmet’in yanında bulunarak destek oldu.

Hacı Bayram, mürşidi Somuncu Baba'nın yanından ayrılırken, "Sultanım, ne amel üzerine olalım, sanat bilmem, ne işleyelim?" deyince, "Ekin ek, burçak ek" cevabını alır ve bunun üzerine tekke ve zaviye inşa

etmeyip Ankara’da çiftçilikle meşgul olur.

TEMMUZ 2012 n ÇEVRE ve ŞEHİR n 55

Page 58: TÜRKİYE'NİN EN ÇEVRECİ ŞEHİR DERGİSİ - · PDF fileEko Turizm, Yeşil Hukukçular, Bilgi ve İletişim Teknolojileri, Kurumsal Sosyal Sorumluluk öne çıkıyor. HACI BAYRAM-I

KADİM ŞEHİRLER

MODERN BİR DİRİLİŞİN MUCİZEVÎ HİKÂYESİA N K A R A

KADİM ŞEHİRLER

56 n ÇEVRE ve ŞEHİR n TEMMUZ 2012

Page 59: TÜRKİYE'NİN EN ÇEVRECİ ŞEHİR DERGİSİ - · PDF fileEko Turizm, Yeşil Hukukçular, Bilgi ve İletişim Teknolojileri, Kurumsal Sosyal Sorumluluk öne çıkıyor. HACI BAYRAM-I

Ve rimli Çubuk Ovası'nın güneyinde, su ihti yacını temin edebileceği Hatip Çayı'nın kenarında, savunmaya son derece uygun sarp kayalık bir tepenin eteklerinde ve İlkçağ'ın en önemli yolla rı üzerinde kurulan Ankara, Ana dolu'nun en eski şehirlerinden biri ol duğu izlenimini bırakmaktadır.

Tarih boyunca hep önemli bir konuma sahip olan şehrin çeşitli devirlerde Ank-yra, Ankras, Angora, Engürü, Engüriye gibi şe killerde kullanılan isminin kimler tarafından konulduğu ve ne anlam taşıdı ğı kesin olarak bilinmemektedir. Grek tarih-çisi Pausanias burayı Frig Kralı Midas'ın kurduğunu ve orada bulduğu bir gemi ça-pasını sembol alarak şeh re Ankyra ismini verdiğini rivayet etmektedir.

ROMA DÖNEMİNDE BÖLGENİN MERKEZİ OLDUMilâttan önce 278-189 yıl ları arasında

Trakya'dan gelen Galat lar'in Tektosages kolunun başşehri ol an Ankara en parlak çağını ise Romalılar döne minde yaşadı. Pon tus Kralı Mithridates'in eline geçtiği dört yıl hariç 580 yıl süren Roma dö-neminde, Augustus'tan itibaren Galatya eyaletinin başşehri olan ve abidevî mi-marlık eserleriyle süs lenen Ankara, aynı zamanda dinî yönden de bölgenin merkezi haline geldi.

MERKEZİ KONUMU HEP DİKKAT ÇEKTİİslâmiyet'in ilk devirle rinde Ana-

dolu'nun diğer şehir leri gibi Bizans İmparatorluğu'nun hakimiyetinde kalan ve imparatorluğun mü himmat ve erzak depolarının bulundu ğu başlıca konaklama yerlerinden biri olan Ankara, Ortaçağ'da Sasaniler tarafın dan işgal edilerek yakılıp yıkıldı. Ancak İmparator Herakleios 627'de Sasani ordularını bozguna uğratarak şeh-ri geri aldı. Sonraki süreçte şehir, zaman zaman İslam ordularının akınlarına mu-hatap oldu.

MALAZGİRT’TEN İKİ YIL SONRA FETHEDİLDİSelçuklular Malazgirt Zaferi'nden iki

yıl sonra Ankara'yı da fethettiler. Küçük bir Türk garnizonu tarafından ko runan şehir I. Haçlı Seferi sırasında Raimond de Toulouse tarafından ciddi bir mukavemet-le karşılaşmadan işgal edil di ve kaledeki Türkler kılıçtan geçirildi.

Haçlılarla İmparator Alexios Kom-nenos arasında yapılan anlaşma uyarın-ca An kara 23 Haziran 1101'de Bizans İmparatorluğu'na bırakıldı. Şehirdeki Bizans hâkimiyetinin ne kadar sürdüğü bilin memekle beraber 1127'den önceki bir tarihte tekrar Selçuklular'ın eline geçti ği anlaşılmaktadır.

AHİLER’E EV SAHİPLİĞİ YAPTIXIII. yüzyıl da Moğol istilasından kaçan

çok sayıda sanatkâr ve küçük meslek er-babı Anka ra'ya sığınmış ve Ahî teşkilâtının etra fında toplanmıştır. Bu dönemde yöneti-mi ellerinde tutan ahilerin şehrin sos-yoekonomik hayatında önemli rol oyna-dıkları bilinmektedir.

Ankara 1304-1341 yılları arasında Ana-dolu'yu istilâ eden İlhanlılar'a tâbi idi. İl-hanlı Valisi Hasan Celâyir'in İran'a git mek üzere Anadolu'dan ayrılırken yerine vekil bıraktığı Alâeddin Eretna 1341'de “sul-tan” unvanını alarak bağımsızlığını ilân etti ve Ankara Osmanlı hâkimiyeti ne kadar Eretnaoğulları'nın idaresinde kaldı.

çİft başlı selçuKlu Kartalının başlarınDa maDDe İle manayı, KanatlarınDa KaDİm

mİras İle moDernİteyİ buluşturan anKara, mucİzevî bİr Dİrİlİşİn sembolüDür.

HASAN HÜSEYİN ÖZ

İstiklal Harbi’nin idare merkezi olması dolayısıyla

Türkiye Cumhuriyeti’nin ete kemiğe büründüğü

ana rahmi olan Ankara, genç cumhuriyetin bütün

macerasını omuzladı…

TEMMUZ 2012 n ÇEVRE ve ŞEHİR n 57

Page 60: TÜRKİYE'NİN EN ÇEVRECİ ŞEHİR DERGİSİ - · PDF fileEko Turizm, Yeşil Hukukçular, Bilgi ve İletişim Teknolojileri, Kurumsal Sosyal Sorumluluk öne çıkıyor. HACI BAYRAM-I

DOĞU VE BATI TÜRKLÜĞÜ ANKARA’DA SAVAŞTIAnkara 1354 yılın da Orhan Gazi'nin

oğlu Süleyman Paşa tarafından Osmanlı ülkesine katıldı. Bundan sonra Os manlı-Karaman nüfuz mücadelesinden etkilenen Ankara 1402'de Doğu ve Batı Türklüğünün savaşına sahne oldu. Yıldırım Bayezid ile Timur ordularının Çubuk Ovası'ndaki sa-vaşı sonucunda Ankara ve çevresi büyük ölçüde harap oldu.

Timur'un Anadolu'dan çekilmesiy le Amasya'da hüküm süren Çelebi Mehmed'in eliyle tekrar Osmanlı hâkimiyetine giren şehir, özellikle II. Murad dönemindeki ça-lışmalarla yeniden onarıldı. Bu dönemde su yollarına kadar bütün alt yapı tesisleri, hanlar, hamamlar ve diğer kamu binaları ya elden geçirildi ya da yenileri inşa edildi.

TİCARET YOLLARININ UĞRAK MERKEZİ OLDUTekrar Osmanlı hâkimiyetine girdik-

ten sonra uzun yıllar sükûnetin merkezi haline gelen Ankara, yeniden eski merkezî konumuna yükseldi. İç Ana dolu'nun kuzey-batısında, Karadeniz'in dağlık bölgesinden uzak bir ova üzerin de, korunmaya elverişli bir mevkide ku rulduğundan birçok yolun uğrak mer kezlerinden biriydi. Selçuklu ve Osmanlılar'ın kul landığı tarihî Kral yolu buradan geç mekte idi. XV. yüzyılda canlılı-ğını koru yan Bursa-Tebriz arasındaki İpek yolu nun bir kolu Ankara-Çankırı-Çorum -Amasya-Tokat istikametinden Erzincan ve Erzurum'a, oradan da Araş vadisine uzanıyordu. Bu konumuyla 19. yüzyılın ortalarına kadar Anadolu ticaretinin mo-torlarından biri olmayı sürdürdü.

TARİHÎ ESERLERKadim Ankara'nın çarşı ve pa zar yerleri şehrin değişik semtlerine da ğılmış vaziyette idi. Şehirde Fatih döne mine ait Bedesten, Penbehan, Kurşunlu Han, Hasanpaşa Hanı (Sulu Han), Zafiran Hanı gibi otuz kadar han mevcuttu. Ay rıca Atpazarı Çarşısı, Koyunpazarı Çarşı sı, Karaoğlan Çarşısı, Uzunçarşı gibi otuz kadar da çarşı ve pazar yeri vardı.

Ankara fizikî ve ekonomik gelişmenin yanında dinî ve sosyal tesisler yönün den de oldukça zengindi. Şehirde büyük kısmı bugüne kadar gelmiş Selçuklu ve Osmanlı yapısı pek çok tarihî eser mev cuttur. Ankara'da kaleden başka, sa yıları yetmiş üçe varan cami ve mescid ile otuz bir medrese bulunuyordu.

Cami ve mescidler arasında Alâeddin Camii, Ahi Şerafeddin Camii, Kızılbey Camii, Ahî Yâkub Camii, Hacı Bayram Camii Yeğenbey Camii, Kiçikli Mescidi, Leblebici Camii gibi eserleri say mak mümkündür.

Ayrıca Kızılbey Med resesi, Yeşil Ahî Medresesi, Akmedrese, Karamedrese, Seyf Medre sesi, Emîniye Medresesi, Yusufiye Medresesi ve Doğanbey Med resesi önemli eserler arasındadır.

Bun lardan başka bazıları Osmanlı döneminin ilk yıllarına ait beş tane de hamam vardı. Şehirde yöneticilerin ihtiyacını kar şılayan binalar da mevcuttu. Bunlardan Sancak Beyi

Konağı, Tulî mahallesinde bulunan Mutasarrıf Konağı, Hacı Eshab mahallesindeki Mahkeme Konağı, İhtisab Nâzın Konağı ve Nüfus Dairesi sayı labilir.

KADİM ŞEHİRLER

TACEDDİN DERGÂHI VE MEHMET AKİF ERSOY EVİTaceddin Dergâhı, İstiklal Marşı'nın yazıldığı mekândır. Milli Mücadeleye katılmak için Ankara'ya gelen Mehmet Akif Ersoy, burada kalmıştır. Taceddin Dergâhı’nın

şeyhi tarafından Mehmet Akif’e tahsis edilen bina sadece bir ikametgâh değil, bağımsızlığımızın sembolü İstiklal Marşımızın yazıldığı kutsal bir iklim ve o

kritik günlerde ülke meselelerinin

konuşulduğu önemli bir mekândır.

Akif’in ayrılmasının ardından uzun yıllar bakımsız kalan, Ankara Eski valisi ve senatör Ömer Naci Bozkurt tarafından 1968 yılında tamir ve tadil ettirilen bina, şimdilerde “Mehmed Akif Ersoy Evi” olarak hizmet vermektedir.

Taşhan

58 n ÇEVRE ve ŞEHİR n TEMMUZ 2012

Page 61: TÜRKİYE'NİN EN ÇEVRECİ ŞEHİR DERGİSİ - · PDF fileEko Turizm, Yeşil Hukukçular, Bilgi ve İletişim Teknolojileri, Kurumsal Sosyal Sorumluluk öne çıkıyor. HACI BAYRAM-I

ANKARA KALESİYapılış tarihi kesin olarak bilinmemektedir. Kentte askeri bir garnizon bulunduran Hititler tarafından yapıldığı sanılmaktadır. Ama bu düşünce arkeolojik verilere dayanarak doğrulanmamıştır. Hititlerden bu yana hep aynı yerde bulunan, Romalılar, Bizanslılar ve Selçuklular dönemlerinde birçok kez onarılan Ankara kalesi, tepenin yüksek bölümünü kaplayan iç kale ve çevresini kuşatan dış kaleden oluşur (dış kalenin 20'ye yakın kulesi vardır).

Dış kale eski Ankara şehrini çevirir. İç kale yaklaşık 43.000 km2'lik bir yer kaplar. 14-16 m yüksekliğindeki duvarların üstünde çoğu 5 köşeli 42 kule vardır. Dış surları kuzey-güney doğrultusunda yaklaşık 350 m, batı-doğu doğrultusunda ise 180 m. boyunca uzanır.

İçkalenin güney ve batı duvarları bir dik açı oluşturur. Doğu duvarı tepenin girinti çıkıntılarını izler. Kuzey yamaç ise farklı tekniklerle yapılmış duvarlarla korunur.Koruma düzeninin en ilgi çekici yanı; doğu,batı ve güney duvarları boyunca 15-20 m.'de bir yer alan 42 tane beşgen burçtur. Dışkale ile içkale, doğuda Doğukalesi'nde batıda hatip çayına bakan yamaçta birleşir. İçkale'nin güneydoğu köşesinde ise kalenin en yüksek yeri olan Akkale (Halk arasında Alitaşı) yer alır. Dört katlı olan iç kale Ankara taşından ve toplama taşlarla yapılmıştır.

İç kalenin iki büyük kapısı vardır. Biri dış kapı, diğeri ise hisar kapısı adını taşır. Kapı üzerinde bir de İlhanlılar'a ait kitabe bulunur. Kuzeybatı kısmında Selçukluların yaptırdığını gösteren bir yazı bulunmaktadır. Duvarların alt bölümü mermer ve bazalttan yapılmıştır, üst kesimlerine doğru bloklar arasında tuğla bölümlerin büyük ölçüde zarar görmesine karşın, iç kale bozulmadan günümüze kadar gelmiştir. vIII ve IX. Yüzyıllarda kent istilalara uğrayınca, kaleyi hızla onarmak için, o sıralarda yıkıntı halinde olan Roma anıtlarının mermer blokları, sütun başlıkları, suyollarının mermer olukları kullanılmıştır.

KOCATEPE CAMİİİlk çalışmalarına 1944’te başlanan, 1957 yılında merhum Başbakan Adnan Menderes’in direktifi ile Kocatepe’de inşa edilmesi kararlaştırılan cami ve diyanet sitesinin hizmet binası 1964 yılında tamamlandı. 1967 yılında açılan ikinci proje yarışması neticesinde Kocatepe Camii’nin temeli atıldı. İki sene sonra alt katı ibadete açıldı. 1981 yılında Diyanet vakfı'na devredilen inşaat, 1986’da tamamlanarak bugünkü halini aldı.

On altıncı yüzyıl estetiği ile 20. yüzyıl teknolojisi birleştirilerek inşa edilen cami, dört minaresi ile Selimiye’yi, merkezî ve yarım kubbeleri ile Sultan Ahmed Câmii’ni hatırlatır. 64x67 m (4288 m2) ölçüsündeki caminin harem kısmı, 48.5 yüksekliğinde, 25.5 metre çapında bir kubbe ile örtülüdür. Ana kubbe etrafında 4 yarım kubbe vardır. Bu yarım kubbeler, 12 kubbeyle genişletilmiştir. Kubbeler kurşunla kaplatılmıştır. 2400 m2lik alanı kaplayan revaklı avlu 26 kubbe ile örtülüdür. Bir ana 4 yan kapısı vardır.

TEMMUZ 2012 n ÇEVRE ve ŞEHİR n 59

Page 62: TÜRKİYE'NİN EN ÇEVRECİ ŞEHİR DERGİSİ - · PDF fileEko Turizm, Yeşil Hukukçular, Bilgi ve İletişim Teknolojileri, Kurumsal Sosyal Sorumluluk öne çıkıyor. HACI BAYRAM-I

BÜYÜK ÇÖKÜŞ VE ANKARA YANGINIOsmanlı devletinin son zamanlarında

bütün Osmanlı coğrafyasındaki sıkıntılar-dan nasibini alan Ankara 19. yüzyılın ikinci yarısından itibaren içe doğru daralmaya başlayarak bir kasaba hüviyetine büründü. Geçmiş zamanların aksine kalenin etrafında bu sefer toz fırtı naları ile tanınan, ağaçsız, suyu yeter siz, sıtma hastalığının kol gezdi-ği sönük bir görüntüye sahipti. Bütün bu olumsuzluklara ek olarak I. Dünya Savaşı son larına doğru 1917'de büyük bir yan-gın geçiren Ankara’nın görkemli günlerine dönmek için fazla beklemesi gerekmedi.

YENİ BİR REJİM YENİ BİR BAŞLANGIÇAnkara'nın Cumhuriyet'in ilk yılla-

rından itibaren başkente yakışır şekilde imarına başlandı. 1924'te İstanbul'dakine benzer tarzda Ankara Şehremaneti kanunu çıkarılarak şehrin imarı için ya pı malze-meleri tesisleri kuruldu ve şeh rin gelişme yönü belirlendi. Kale ve çev resindeki eski şehir batıdaki İstasyon'a doğru uzandığı gibi, Atatürk'ün Çanka ya'da oturması da güney yönüne doğru bir gelişmeye yol açtı.

1928'de Ankara İmar Müdürlüğü ku-ruldu ve şehir planı için yarışma açıldı. Bu yarışmayı H. Jansen kazandı. Onun

planına göre eski şe hir orijinal özellikleri ile korunacak, yeni şehir meclis binası, bakanlıklar, bahçeli evlerden ibaret mahal-leler, yüksek tah sil kurumlarını bir araya toplayan kül tür mahallesi, sanayi banliyösü ile bu nun etrafında gelişecekti. Hazırlanan

plan 1932’de onaylandı ve 1950'lere ka-dar şehrin büyümesine yön verdi.Tür kiye Büyük Millet Meclisi, Bakanlıklar, yüksek tahsil kurumları. Gençlik Parkı, Hipodrom, Yenişehir ve Cebeci mahal leleri bu plan gereğince yaptırıldı.

BÜYÜYEN ÜLKENİN GELİŞEN BAŞKENTİİstiklal Harbi’nin idare merkezi olması

dolayısıyla Türkiye Cumhuriyeti’nin ete kemiğe büründüğü ana rahmi olan Anka-ra, genç cumhuriyetin bütün macerasını omuzladı…

Dünyanın en eski medeniyetlerine ev sahipliği yapan kadim Anadolu’nun tam ortasındaki konumuyla modern Türkiye’nin ufuk şehirlerinden biri olan Ankara, aslında bir diriliş mucizesinin de adıdır.

Bir yanda Hacı Bayram’ın manevî at-mosferi ve onu kem gözlerden koruma-ya azmetmiş kartal bakışlı Ankara Kalesi, öte yanda cumhuriyet ruhunun sembolü Anıtkabir ve ona tebessümle el sallayan Kocatepe…

Bu ruh iklimi, çift başlı Selçuklu kar-talının kanatları gibi madde ila manayı, kadim miras ile moderniteyi buluşturan enfes bir terkibin hayat kaynağıdır. Geçmiş-ten geleceğe uzanan müteselsil dirilişlerin mucizevî bir örneğidir.

KADİM ŞEHİRLER

ATATüRK’üN EBEDİ İSTİRATGÂHI: ANITKABİRİstiklal Harbi’nin başkomutanı ve Türkiye Cumhuriyeti'nin ilk cumhurbaşkanı Mustafa Kemal Atatürk'ün, Ankara Anıttepe'de (eski adıyla Rasattepe) bulunan anıt mezarıdır. Dördüncü cumhurbaşkanı Cemal Gürsel de 1966 yılında devrim şehitleri bölümüne defnedilmiştir. 1973'te vefat eden ikinci cumhurbaşkanı İsmet İnönü'nün kabri de Anıtkabir'dedir.

ESKİ TBMM BİNASITürkiye Cumhuriyeti'nin kuruluş temelleri Ankara'daki bu ilk tarihi binada atıldı. Birinci Meclis Binası, Kurtuluş Savaşı'nın yönetim yeri olarak pek çok önemli tartışma ve kararlara sahne oldu. Bugün Kurtuluş Savaşı Müzesi olarak faaliyet gösteren bu bina, İkinci Meşrutiyet döneminde İttihat ve Terakki Cemiyeti kulübü olarak yapılmıştı.

Binada gerekli onarımlar yapıldıktan ve hazırlıklar tamamlandıktan sonra 23 Nisan 1920 Cuma sabahı erken saatlerde, Ankara'da bulunan herkes Meclis Binası çevresinde toplandı. Hacı Bayram Camii'nde kılınan Cuma namazından sonra Meclis binası girişinde gözleri yaşartan muhteşem tablo yaşandı ve Ankara'ya gelebilen 115 Milletvekili meclis binasında toplandı.

60 n ÇEVRE ve ŞEHİR n TEMMUZ 2012

Page 63: TÜRKİYE'NİN EN ÇEVRECİ ŞEHİR DERGİSİ - · PDF fileEko Turizm, Yeşil Hukukçular, Bilgi ve İletişim Teknolojileri, Kurumsal Sosyal Sorumluluk öne çıkıyor. HACI BAYRAM-I
Page 64: TÜRKİYE'NİN EN ÇEVRECİ ŞEHİR DERGİSİ - · PDF fileEko Turizm, Yeşil Hukukçular, Bilgi ve İletişim Teknolojileri, Kurumsal Sosyal Sorumluluk öne çıkıyor. HACI BAYRAM-I

Dünyaca ünlü tarihçi, sosyolog, filozof ve devlet adamı İbn-i Haldun(1332-1406), 1378’de kaleme aldığı Mukaddime adlı eserinde, ekonomi üzerine bugünün şart-larında bile kabul görebilecek önemli tes-pitler yapıyor.

Devletin ekonomiye müdahalesinin ne gibi sakıncalı sonuçlar doğuracağını örnekler sıralayarak ve gerekçelerini an-latarak izah ediyor. Vergi düzeninin na-sıl yürütülmesi gerektiğinden çalışanlara uygulanacak ücret politikalarının nasıl olması gerektiğine dair çarpıcı bilgiler veriyor.

Ekonomiye dair görüşleri nedeniyle liberalizmin en önemli temsilcilerinden olan ve çağdaş liberalizmin kurucuların-dan sayılan John Locke’dan (1632-1704) 300, Adam Smith’ten (1723-1790) 400, John Stuart Mill’den (1806-1873) 500 yıl önce liberalizme dair önemli tespitler yapan İbn-i Haldun, elbette ki günümü-zün liberallerinden farklı düşünüyordu.

İbn-i Haldun’un 1776’da yayınlanan ve liberalizmin temel kitabı sayılan Ulus-ların Zenginliği’nden 400 yıl önce kaleme aldığı Mukaddime’de önerdiği ekonomi düzeni, John Locke, Thomas Hobbes, Niccolò Machiavelli, Desiderius Erasmus, Adam Smith, Thomas Jefferson, Jean-Baptiste Say, David Ricardo, Ralph Waldo Emerson, John Stuart Mill, Max Weber ve Milton Friedman’ın sözünü ettiği eko-nomik düzenden elbette pek çok açıdan farklıydı. Her şeyden önce İbn-i Haldun, İslam’ın hassasiyetlerine ve ekonominin icaplarına uygun insancıl bir ekonomi ve dünya düzeni hayal ediyordu…

Şimdi sizleri, İbn-i Haldun’un dev eseri Mukaddime’den seçtiğimiz, bugünlerin ekonomik ve sosyal problemlerine 700 yıl öncesinden ışık tutan ve çözümler üreten tespitlerle baş başa bırakıyoruz…

DEVLET MÜTEŞEBBİS OLMAMALIİbn-i Haldun’a göre, hükümdar ve dev-

letin ticaretle meşgul olması tebaası için zararlıdır. Çünkü vergilerin düzenini bozar. Devletteki israf ve bolluk itiyatları yüzün-den masraflar çoğalır, toplanan vergiler masraflarını kapatamayınca, ihtiyacı kar-şılamak üzere devletler fazla para ve mal toplamak maksadıyla ticaret eşyasından ve pazarlarda satılan her nesneden vergi almaya başlarlar, eğer daha önce vergi koymuşlarsa mevcut vergilerin çeşitlerini artırırlar(s.63).

TÜCCAR DEVLET KARŞISINDA ZORA DÜŞERTacir ve çiftçilerin büyük kazanç elde

ettiklerini gören devlet ricali kimi zaman sultan namına ticaret ve ekincilik yapmaya yeltenirler ki, bu son derece sakıncalıdır. İbn-i Haldun, bu sakıncaları şöyle sıralar:

“Alışverişte kâr, sermaye nispetinde ol-duğu ve devlet ricalinin elinde de büyük servetler bulunduğu için sermayeleri az olan tüccarları zor duruma sokarlar; mümbit ve mahsuldar topraklarda ekin ektirirler, hayvan beslerler ve türetirler; bu suretle kazandıkları ile mal ve eşya satın alırlar ve bu malları pazarlara sürerler (s.63).”

VERGİLERİN DÜZENİ BOZULURDevlet servetinin artacağı ve daha çok

vergi toplanacağı beklentisiyle ticaret ve ekincilikle meşgul olan devlet ricalinin hata yaptığını belirten İbn-i Haldun, bu tutu-mun birçok bakımdan tebaaya zararları dokunacağına dikkati çeker:

“Çünkü tebaanın serveti birbirine denk ve birbirininkine yakın bir nispettedir. On-ların alışverişlerde birbirlerine olan reka-betleri servetlerini nispetinde olup, zaten az olan paraları mukabilinde eşya ve mal satın almakla tükenir yahut da tükenmek derecesine gelir. Serveti büyük olan sultan alışverişe başlarsa, bunlardan her biri za-ruri olan ihtiyaçlarını temin edemeyecek hale gelir. Bundan dolayı kalpleri kaygı ve hasretle dolar(s. 64).”

HAKSIZ REKABET ORTAYA ÇIKARTicari hayata girdiği için elindeki güce

dayanarak piyasadaki malları zorla elde etmeye kalkışacak olan devlet ricalinin, piyasanın doğal akışına zarar vereceği-ni ve rekabet ortamını sona erdireceğini kaydeden İbn-i Haldun, ortaya çıkacak tabloyu şöyle özetler:

İBN-İ HALDUN’DAN LİBERALİZM DERSLERİ

NECATİ EREN

John Locke’dan 300, adam Smith’ten 400, John Stuart miLL’den 500 yıL önce...

lİberalİzmİn temel Kİtabı olan ulusların zengİnlİğİ’nDen 400 yıl önce muKaDDİme’yİ yazan İbn-İ halDun’un önerDİğİ eKonomİ Düzenİ, günümüzün problemlerİne 700 yıl öncesİnDen çözümler sunuyor.

Ücret ve aylıkları eksiltmenin, sanıldığının aksine devletin gelirini

artırmayacağını kaydeden İbn-i Haldun’a göre, devlet emrinde çalışanlar memur ve askerlerin geliri azalırsa alışveriş edemezler; böylece

piyasalarda durgunluk başlar ve ekonominin düzeni

bozulur.

TARİH

62 n ÇEVRE ve ŞEHİR n TEMMUZ 2012

Page 65: TÜRKİYE'NİN EN ÇEVRECİ ŞEHİR DERGİSİ - · PDF fileEko Turizm, Yeşil Hukukçular, Bilgi ve İletişim Teknolojileri, Kurumsal Sosyal Sorumluluk öne çıkıyor. HACI BAYRAM-I

“Bu yolla bütün mahsuller (hububat, atlas, bal, şeker ve bu kabilden olan di-ğer mahsuller) ve sair ticaret malları elde edildikten sonra, bu mal ve eşyanın pazar-larda sürüm vakti beklenmeden, değerin-den fazla bir fiyata tebaaya satılır. Tacirler sermayelerini devlet ve ricali tarafından kendilerine satılan mal ve eşyaya yatırmış oldukları ve başka da sermayeleri bulunma-dığı için bu eşya, sermayelerinin karşılığı olarak ellerinde kalır. Ellerinde alışveriş edecek paraları bulunmadığı için, alışveriş edemeyecek ve aileleri geçindiremeyecek bir duruma düşerler. İhtiyaç ve zaruret, bu mal ve eşyayı satmayı gerektirdiğinde pazarlar durgun olduğu için, en ucuz fi-yatla satılır(s. 64).”

HALK ÇALIŞMAKTAN ÜMİDİNİ KESERBu şekilde büyük zorluk ve sıkıntılara

uğrayan halkın, kazanç yolları büsbütün kapanacağından, çalışmaktan ümidini ke-seceğini ve dolayısıyla devletin vergi top-layabileceği bir faaliyette bulunmayacağını kaydeden İbn-i Haldun, şu ikazda bulunur:

“Çünkü devletin gelirinin en büyük kısmını, yeni vergiler temin eder. Bilhas-sa pazarlarda azalan eşyadan vergi almak usulü ihdas edildikten sonra, gelirin te-

melini tacirlerden ve çiftçilerden alınan vergiler teşkil eder. Çiftçi ekincilikten, tacir de alışverişten elini çektikten sonra bütün vergilerin kaynakları kapanır yahut fahiş bir nispette eksilir(s. 65).”

DEVLET SADECE VERGİ TOPLAMALISultanın ticaret ve ekincilikten elde

ettiği faydanın, vergilerden kaybettiğine oranla pek cüzi bir kazanç teşkil ettiğini belirten İbn-i Haldun, devletin ticaret ve çiftçilikle meşgul olmasının aynı zamanda yurdu imar edenlere bir tecavüz teşkil ede-ceğini ifade eder. İbn-i Haldun, “Tebaası-nın iş ve hareketinin durması ile devletin düzeni ve işi bozulur, yurdun bayındırlığı azalır. Çünkü tebaa çalışmaz, tacir alışve-rişi, ekinci çiftçiliği bırakırsa, bunun bir sonucu olarak geçinmenin düzen ve du-rumu bozulur, bunu iyice anla(s. 65-66)” tavsiyesinde bulunur.

SULTANIN SERVETİ VERGİYLE ÇOĞALIRHükümdarın ticaretle meşgul olmama-

sının eşya fiyatlarının yükselmesine neden olacağının altını çizen İbn-i Haldun, bunun gerekçelerini de şöyle sıralar:

“Bil ki, sultanın mal ve serveti, ancak vergi ile ve vergilerin bol ve çok olmasıyla çoğalır. Vergiler, ancak servet sahipleri hakkında doğru olmak, onların fayda ve işlerini gözden kaçırmamakla temin edilir. Ancak bu takdirde onların emelleri geniş-ler; onlar, mal ve servetlerini çoğaltmak üzere sevinerek çalışırlar. Onların serveti

İbn-i Haldun’a göre, para ve servet tebaa ile devlet

arasında dolaşır; tebaanın elinden devlete, devletin hazinesinden tebaanın

eline geçer. Devlet paraları saklarsa, tebaanın elinde

para kalmaz.

İBN-İ HALDUN (1332-1406) KİMDİR? Hicri 732 miladi 1332'de Tunus'ta doğdu. Babasından ilim tahsil etti. İlk önce Kur'an'ı ezberledi, yedi kıraat şeklini öğrendi. Edebiyat, fıkıh ve hadis ilimlerini öğrendikten sonra aklî ilimlere yöneldi. Genç yaşında âlimlerin meclisine girdi, bilgi ve faziletlerinden istifade etti, her birinden icazetnameler aldı. Bir seyahatte, Fas Emiri Ebu İnan'ın veziri oldu. Kendisini kıskanan memurların iftiraları yüzünden hapsedildi. Ebu İnan vefat edince yeni Emir onu serbest bıraktı ve umumî kâtipliğine tayin etti. Kabilelerin isyanı üzerine Emir iktidarı kaybetti. Bunun üzerine İbn-i Haldun Gırnata'daki Beni Ahmer devletine gitti ve burada tarih çalışmaları için müsait zemin buldu.Kastil Kralı'na elçi olarak gönderildi. Vezir İbn-i Hatip'in rekabeti yüzünden Gırnata'dan ayrılmaya mecbur oldu. Becaye Emiri Ebu Abdullah'ın davetini kabul etti ve ona vezirlik yaptı. Becaye ile Constantin

arasındaki gerginlikleri gidermeye çalıştı. Siyasî hayatın istikrarsızlığı onu ilmi çalışmaları için Telemsan'da yerleşmeye zorladı. Fakat idarî kabiliyetinden faydalanmak üzere davet edenlerin çokluğu onu tekrar faal hayata soktu. Telemsan Sultanı Ebu Hama onu hudut lar ı koruyan kabilelere başkan tayin etti. Bu askeri vazife münasebetiyle İbn-i Haldun sahra halkını tanıma ve göçebeler hakkında derin tetkikler yapma fırsatını buldu. Tarihle ilgili görüşlerini bu tecrübeler vasıtasıyla kristalize etti.Tunus'ta, Fas'ta, Cezayir'de ayrı hanedanlar hüküm sürüyordu. Köylerin ve kervanların kabilelerce yağma edilmesi, hanedanlar arası savaş, şehirlerin emniyetsizliği, sahradaki otorite boşluğu istikrarlı bir hayatı engelliyordu. 47 yaşına gelmişti; devamlı okumaları ve siyasî

tecrübeleriyle hayli bilgi biriktirmişti. Siyasî hayatı bırakarak kendi tabiri ile "yeni bir ilim"

yazmaya karar verdi. Bu suretle Selâme Oğulları Kalesi'ne çekilerek dört yılda meşhur "Mukaddime"sini yazdı. Eserini Sultan'a ithaf etti ve yazma nüshayı kütüphaneye verdi.

Neticeyi beklemeden Hacca gitmek için Tunus'tan ayrıldı. Dönüş yolunda onu hayranlıkla karşılayan

Mısır'a yerleşti. El-Ezher'de ders verdi ve Kadı'ül-Kudat (kadıların kadısı) tayin edildi. Timurlenk Beyazıt'ı yendikten sonra Mısır'ı zapta kalkmıştı. Melik Nasır tehlikeyi atlatmak için O’nu Şam'a elçi olarak gönderdi. Vaktinde yapılan bu hareket tesirini gösterdi ve Mısır'ı istiladan kurtardı. 1406 yılında Kahire’de vefat etti.

Kaynak: Sızıntı, Tahsin, Taha-; “İbn-i Haldun”, 1981 Yıl: 3, Sayı: 35

TEMMUZ 2012 n ÇEVRE ve ŞEHİR n 63

Page 66: TÜRKİYE'NİN EN ÇEVRECİ ŞEHİR DERGİSİ - · PDF fileEko Turizm, Yeşil Hukukçular, Bilgi ve İletişim Teknolojileri, Kurumsal Sosyal Sorumluluk öne çıkıyor. HACI BAYRAM-I

artınca devletin geliri çoğalır. Hükümdarın ticaret ve çiftçilikle meşgul olmasından tebaa çabuk zarar görür, vergileri azal-tır, yurdun bayındırlığını giderir(s. 66).”

EKONOMİK DÜZEN BÖYLE BOZULURÇiftçilik ve ticaretle meşgul olan hü-

kümdarların, düşük fiyata aldıkları mah-sulleri ve ticaret mallarını yüksek fiyattan satabileceğini belirten İbn-i Haldun, bu durumun, tebaanın yaşayışını altüst ede-ceğini ve ekonomik durumlarını büsbütün bozacağını söyler ve şöyle devam eder:

“Hükümdarlar, bu yolla zorla mal satın alarak, zorla tebaalarına satmanın, vergi-leri ve umumiyetle devletin gelirini eksil-terek devleti büyük zararlara soktuğunu anlamazlar. Sultan, devletin vergilerini ve umumiyetle gelirini eksilten ve devletine zararı dokunan bu gibi alışverişlere teşvik edenlerin teşvik, politika ve sözlerine kulak asmamalı; bunlardan, devletin bozulma-sına sebep oldukları için sakınmalıdır(s. 66-67).”

DEVLET KURULURKEN EKONOMİK TABLODevletin ilk kuruluş çağında elde edilen

ganimetlerin, tebaadan toplanan para ve malların, devleti kurarken gösterdikleri hizmet ve devletin kuruluşuna katılan uruk ve boylarının kudret ve kuvveti nispetin-de, bu uğurda çalışanlar arasında bölün-

düğünü hatırlatan İbn-i Haldun, bunun gerekçesini şöyle anlatır:

“Çünkü devlet, ilk kuruluşu çağında onlara muhtaçtır, devleti kuran onlardır. Bu çağda hükümdar, onları hükmü altı-na almak gayesini güttüğü için, onların ganimet ve vergilerden elde ettikleri mal ve paralarına dokunmaz. Devlet bu dev-rede iken, başkan ve hükümdarlar, izzet ve kudret sahibi olmaktan ve devletin tahtını kendilerine tahsis etmekten baş-ka şey düşünmezler. Bu devrede sultan, bağımsız bir hükümdardır, kudretlidir, uruk ve kavminin yardımına muhtaçtır. Bu devrede sultan, ganimet mallarından ve vergilerden kendisi için ancak ihtiyaçlarını tatmin etmek üzere küçük bir pay ayırır; kalanını devletini kuranlara bağışlar. Bu devrede sultanın maiyeti ve hizmetinde bulunanlardan; vezir, kâtip ve azatlıları fakirdirler, şerefleri son derecededir. Çün-

kü bu devrede onların şeref ve servetleri, hizmetinde bulundukları sultanın şan ve serveti nispetindedir. Sultan ise ele geçen paraları kendisini sıkıştıran asabiyet ve devleti kuran ve koruyan uruk ve kavmi arasında böldüğü için eli dardır(s. 68).”

SİSTEM OTURDUKTAN SONRAKİ TABLODevletin kuruluş aşamasını tamam-

ladıktan ve kavmini kesin olarak hükmü altına aldıktan sonra hükümdarın ganimet ve vergilerden devlet erkânını el çektirece-ğini kaydeden İbn-i Haldun, ortaya çıkacak yeni tabloyu şöyle anlatır:

“Kuvvetleri kırıldığı için bunların (dev-let erkânının) devlet idaresine olan tesir-leri ve o nispette payları azalır. Azatlılar ve devletin nimetleri sayesinde yetişenler, devletin idaresini ve koruma işlerini on-larla bölüşürler.

Bundan sonra devlet başkanı devleti-nin bütün gelirini yahut da çoğunu yalnız kendi idaresi altına alır. Mal ve para toplar, gerekli ve önemli işlerde kullanmak üzere bu paraları biriktirir. Hükümdarın serveti çoğalır, hazineleri dolar, şan ve şevketi bü-yür, bütün uruk ve kavmi arasında şevketli ve azimli olur. Bunun üzerine maiyetinde ve hizmetinde bulunanların, havassın (se-çilmişlerin), vezir, kâtip, kapıcıbaşı, azatlı ve jandarma komutanı gibilerin şeref ve kuvvetleri artar, bunlar da para ve servet toplarlar (s. 69).”

Cemil Meriç'in “kendi semasında tek yıldız”

olarak nitelendirdiği İbn-i Haldun’un en önemli eseri

olan ve Batılı tarihçiler tarafından “tarih felsefesinin

el kitabı” olarak okunan Mukaddime için İngiliz tarih felsefecisi Toynbee şu ifadeyi kullanır: “Mukaddime’deki

tarih felsefesi, nevinin en büyük eseri. Şimdiye kadar, hiçbir ülkede, hiçbir çağda,

hiçbir insan zekâsı böyle bir eser ortaya koyamamıştır.”

Devlet servetinin artacağı ve daha çok vergi toplanacağı

iddiasıyla ticaret ve ekincilikle meşgul olan devlet ricalinin hata

yaptığını belirten İbn-i Haldun, bu yaklaşımı “son derece büyük hata” olarak

nitelendirir.

TARİH

64 n ÇEVRE ve ŞEHİR n TEMMUZ 2012

Page 67: TÜRKİYE'NİN EN ÇEVRECİ ŞEHİR DERGİSİ - · PDF fileEko Turizm, Yeşil Hukukçular, Bilgi ve İletişim Teknolojileri, Kurumsal Sosyal Sorumluluk öne çıkıyor. HACI BAYRAM-I

HÜKÜMDARIN BAŞI DARA DÜŞÜNCE…Devleti kuran, koruyan ve fakat sistem

oturduktan sonra hükümdara karşı güç kaybeden uruk ve boyların devletin ihti-yarlık döneminde iyice gözden düşeceğini kaydeden İbn-i Haldun, bu otorite boşlu-ğundan yararlanmak isteyen bazı çevrele-rin (asiler, ihtilâlciler) harekete geçeceğine dikkati çeker. Devletin yıkılmasından kor-kan sultanın, bu kez hazinedeki paraları kılıç sahibi olan yardımcılarına ve devle-ti koruyabilecek kudretli uruk ve boylara vereceğini, çoğalan masraf ve bahşişler dolayısıyla hazinenin hızla boşalacağını ifade eder. Devlet erkânının nimet ve ser-vetlerini kaybetmesiyle, eskiden yükselmiş olan fazilet ve cömertlik gibi meziyet ve şereflerin binasının yıkılacağını, bunun Allah’ın kulları için vazettiği bir kanun olduğunu söyler(s. 70-71).

ÜCRETLERİ KISMAK DEVLETİ RAHATLADIR MI?Ücret ve aylıkları eksiltmenin, sanıldı-

ğının aksine devletin gelirini eksilteceğini kaydeden İbn-i Haldun, bunun gerekçesini şöyle açıklar:

“Dünya bayındırlığının madde ve kay-nağı da devlettir. Devlet ve hükümdar mal ve paraya muhtaç olur, geliri eksilir, tü-kenir yahut da masrafları kısmazsa, dev-let hizmetinde bulunan memur, asker ve devleti koruyanların elindeki para da aza-lır, bunlar akrabalarına ve hizmetlerinde bulunanlara vermekte oldukları aylıkları keserler. Bu surette bunların da harcama güçleri azalmış, geçinme vasıtaları kısılmış olur(s. 74).”

Devlet emrinde çalışanlar memur ve askerlerin halkın çoğunluğunu teşkil ettik-lerinin altını çizen İbn-i Haldun’a göre, bu toplum kesimi pazardan alışveriş etmezse piyasalarda durgunluk başlar. “Bu durgun-luk devletin haraç kabilinden olan gelirini azaltır. Çünkü haraç ve diğer vergilerin kaynağı, yurdun bayındırlığına, alışveriş gibi muamelelere ve ahalinin kâr ve fay-da elde etmek üzere çalışmasına bağlıdır. Gelirlerin bu yolla azalmasının bir sonucu olarak devletin parası azaldığı için, bun-dan devlet zarar görür(s. 74). Belki dev-letten ziyade pazarlar bundan müteessir olur. Üstelik para ve servet tebaa ile dev-let arasında ortak olup, tebaanın elinden devlete, devletin hazinesinden tebaanın eline geçer ve bu suretle ikisinin arasında dolaşır. Devlet paraları saklarsa, tebaanın elinde para kalmaz(s. 75).”

MUKADDİME Mukaddime, İbn-i Haldun'un en ünlü eseridir. Tarih, iktisat, sosyoloji, siyaset gibi birçok sosyal bilim için temel teşkil eden görüşleri içinde barındırır. Bu eser İbn-i Haldun tarafından 780 (1378) yılında Fas' ta kaleme alınmıştır.Batılılar İbn-i Haldun’u “Tunuslu Büyük Bilge” olarak tanırlar. Osmanlı Devleti’nin son dönemlerinde Ahmet Cevdet Paşa’nın üzerinde derin tesirleri hissedilen İbn-i Haldun’un Mukaddimesi ismi bilinen ancak muhtevası üzerinde fazla durulmayan bir kitap haline gelmiş. Aynı yıllarda tercümesi yapılmış olmasına rağmen, kitabın içindeki önemli bilgiler, asıl kitabın okunmasını kolaylaştıracak detaylar içerisine serpiştirildiği için, amatör okuyuculara ağır geldiğinden, fazla itibar görmemiş.

Asrın sonlarına doğru sosyal çalkantılarla burun buruna gelen Batılı tarihçiler Mukaddime’yi tarih felsefesinin el kitabı olarak okudular. İngiliz tarih felsefecisi Toynbee için Mukaddime bir hazineydi: “Mukaddime’deki tarih felsefesi, nevinin en büyük eseri. Şimdiye kadar, hiçbir ülkede, hiçbir çağda, hiçbir insan zekâsı böyle bir eser ortaya koyamamıştır.” Cemil Meriç'e göre İbn-i Haldun “Kendi semasında tek yıldız”dır.Kaynak: wikipedia

Toynbee Meriç

Çağdaş liberalizmin kurucularından sayılan John Locke’dan 300, Adam Smith’ten 400, John Stuart Mill’den 500 yıl önce liberalizme dair önemli tespitler yapan İbn-i Haldun, hür, adil ve insancıl bir ekonomi ve dünya düzeni hayal ediyordu…

Hükümdarın ekonomiye dâhil olmasıyla zor duruma düşen halkın kazanç kapılarının kapanacağına dikkati çeken İbn-i Haldun, devletin vergi toplamakta zorlanacağını ve gelirinin azalacağını söyler.

(*) Yazı içerisinde parantez içerisinde belirtilen sayfa numaraları İbn-i Haldun’un Mukaddime isimli eserinin 2’nci cildine aittir. Eser, Zakir Kadiri Ugan tarafından çevrilmiş, Milli Eğitim Bakanlığı Yayınları arasından 1989’da İstanbul’da yayınlanmıştır.

TEMMUZ 2012 n ÇEVRE ve ŞEHİR n 65

Page 68: TÜRKİYE'NİN EN ÇEVRECİ ŞEHİR DERGİSİ - · PDF fileEko Turizm, Yeşil Hukukçular, Bilgi ve İletişim Teknolojileri, Kurumsal Sosyal Sorumluluk öne çıkıyor. HACI BAYRAM-I

FOÇA VE AKDENİZ FOKu

ÖZEL ÇEVRE KORUMA BÖLGELERİ

FOÇA ÖZEL ÇEVRE KORUMA BÖLGESİNDE AKDENİZ FOKU’NUN

KORUNMASI VE İZLENMESİ PROJESİ

TABİAT VARLIKLARINI KORuMA GENEL MÜDÜRLÜĞÜ

Akdeniz foku, yüzgeçayaklılar (Pin-nipedia) alt takımına ait bir deniz me-melisidir. Yüzgeçayaklılar içinde gerçek foklar (Phocidae) familyasında ve Keşiş fokları (Monachus) cinsinden bir foktur. Yeryüzünde sadece doğu Akdeniz sahilleri ile doğu Atlantik sahillerinde yaşamakta olan Akdeniz foku tüm yüzgeçayaklılar arasında dünyada sayıca en az olanıdır.

Bu nadir deniz canlısı 1900'lü yılların başına kadar tüm Akdeniz havzasında ve doğu Atlantik kıyılarında Portekiz'den Batı Afrika sahillerindeki Senegal'e kadar geniş bir coğrafyada yaşadı. 1950'lere geldiği-mizde insan faaliyetleri baskısı sonucunda sayıları azalmaya ve bazı ülkelerde soyu tükenerek koloniler birbirinden kopmaya başladı.

Akdeniz foku 1980'lere gelindiğinde dünyada sadece doğu Akdeniz'de ve doğu Atlantik kıyılarında kaldı. Bu nadir deniz canlısı bugün dünyada sadece esas olarak Türkiye, Yunanistan ve Moritanya kıyıları ile Portekiz'in Madeira Adaları olmak üze-re yeryüzünde dört ülkede yaşamaktadır.

Toplam dünya nüfusu yaklaşık 500 ile 600 birey arasında olduğu öngörülebilir. Ülkemizde yaklaşık 100, Yunanistan'da 200-250 ve bir diğer kaynağa göre 234-300 arasında, Moritanya'da 180 ve Made-ira Adaları'nda 25-35 arası Akdeniz foku yaşadığı tahmin edilmektedir.

Moritanya (Batı Sahra) sahillerindeki Akdeniz fokları gerçek bir Akdeniz foku kolonisi özelliği göstererek çoğunlukla Cape Blanc bölgesinde birlikte yaşamakta, Yunanistan ve Türkiye sularında yaşayan Doğu Akdeniz nüfusu ise, insan baskısı nedeniyle, birlikte bulunmak yerine çoğu zaman tek tek dolaşma ve dağınık yaşama şeklini seçmeye zorlanmışlardır. Atlantik'de Madeira Adalarındaki foklar da toplam 4 adada (Deserta Grande, Ilheu Caho, Bugio ve az oranda Madeira) doğu Akdeniz'den daha az insan baskısına maruz şekilde ve ülkemize göre daha az dağınık gruplar halinde yaşarlar.

Türün dünyadaki en büyük popülasyo-nu Ege Denizi'ndedir. Dolayısı ile Akdeniz fokunun Akdeniz'de soyunu sürdürebilmesi

ve ekosistemde varlığını koruyabilmesi esas olarak iki ülkenin elindedir; Türkiye ve Yunanistan. Bu durumda Türkiye, tü-rün dünya çapında korunmasında önemli sorumluluk taşıyan ülkelerden biri olma konumundadır.

Türkiye'de 1987 ile 1998 arasında ya-pılan çeşitli bilimsel çalışmalarda, Türkiye nüfusu ortaya konulmasa da vücuttaki iz-lerden bireysel tanımlama yolu ile 32 ile 44 arasında Akdeniz foku bireyi tanımlandı.

Ancak daha sonra 2004'e gelindiğin-de daha kapsamlı ve güncel bilgilerden faydalanarak yapılan tahminde, Türkiye

Akdeniz foku 1980'lere gelindiğinde dünyada sadece doğu Akdeniz'de ve doğu Atlantik kıyılarında kaldı. Bu nadir deniz canlısı bugün dünyada sadece esas olarak Türkiye, Yunanistan ve Moritanya kıyıları ile Portekiz'in Madeira

Adaları olmak üzere yeryüzünde dört ülkede yaşamaktadır.

66 n ÇEVRE ve ŞEHİR n TEMMUZ 2012

Page 69: TÜRKİYE'NİN EN ÇEVRECİ ŞEHİR DERGİSİ - · PDF fileEko Turizm, Yeşil Hukukçular, Bilgi ve İletişim Teknolojileri, Kurumsal Sosyal Sorumluluk öne çıkıyor. HACI BAYRAM-I

kıyılarında yaklaşık 100 civarında Akdeniz fokunun yaşadığı öngörüldü. Dünyadaki Akdeniz foku popülasyonunun yaklaşık 500-600 olduğu göz önünde bulunduruldu-ğunda, bu sayı önemli bir yer tutmaktadır.

Akdeniz fokunun ülkemiz kıyılarındaki dağılımı kıyı boyunca süreklilik yerine belli bölgelerde yoğunlaşma özelliği göstermek-tedir. Kıyılarımızda Akdeniz fokları esasen;

1. Marmara'da; Gürecealtı ile Kara-biga arası kıyılar, Marmara Adaları ve Mola Adaları, Kapıdağ Yarımadası, Bandırma-Mudanya arası bazı kıyılarda ve Armutlu yarımadası kuzey batı sahilleri,

2. Ege'de; Kuzey Ege: Saroz Körfezi, Gelibolu Yarımadası'nın Ege kıyıları, Ça-nakkale çıkışı ile Behramkale arası kıyılar Güney Ege: Yeni Foça ile Datça Knidos Br. arası kıyılar

3. Akdeniz'de; Datça Knidos Br. ile Kemer arası kıyılar Alanya ile Taşucu ara-sı kıyılar ve İskenderun Arsuz ile Suriye sınırı arası bulunan sahillerimizde dünya nüfusuna göre hala önemli sayılarda var olma mücadelesi vermektedir.

Ülkemizin Karadeniz kıyı ve deniz alan-larında 1980'lere kadar özellikle avlanmala-rı ve kasıtlı öldürülmelerinden dolayı gitgide

azalmış ve ne yazık ki 1997'den bu yana hiçbir güvenilir gözlem kaydı veya varlığına dair somut işaret elde edilmemiştir.

Kıyılarımızda Akdeniz foku ölümleri seyrek de olsa görülmekle birlikte hemen hemen her sene yavrulama da gözlenmek-tedir.

HABİTATLARIAkdeniz Foku’nun Akdeniz'de ve kıyı-

larımızdaki temel yaşam alanı, tipik özel-likler göstermektedir. "Üzerinde yapılaş-ma olmayan, insanların kolay ulaşamadığı veya insan etkinliklerinden uzak kalmış,

TEMMUZ 2012 n ÇEVRE ve ŞEHİR n 67

Page 70: TÜRKİYE'NİN EN ÇEVRECİ ŞEHİR DERGİSİ - · PDF fileEko Turizm, Yeşil Hukukçular, Bilgi ve İletişim Teknolojileri, Kurumsal Sosyal Sorumluluk öne çıkıyor. HACI BAYRAM-I

ÖZEL ÇEVRE KORUMA BÖLGELERİ

tercihen üreme ve/veya barınma işlevleri gören kıyı mağara ve kovuklarına sahip; sessiz ve ıssız kayalık sahiller."

Akdeniz fokunun birincil yaşam alanı ıssız ve yapılaşmamış kayalık kıyılardır ve türünü devam ettirmek için yukarıda tanımı yapılan el değmemiş kıyılara muhtaçtır. Büyük bir deniz memelisi olduğundan dar yaşam alanları (örn. bir-iki koydan oluşan kısa kıyı alanları) içinde barınmaz ve üre-mez. Ancak, tür makul büyüklükte ve uygun kıyı alanlarının olması durumunda varlığı-nı sürdürebilir ve güvenle yavrulayabilir. Örneğin; Foça ve civar kıyıları, Karaburun Yarımadası, Dilek Milli Parkı, Datça Ya-rımadası, Reşadiye Yarımadası, Kalkan-Kaş-Kekova kıyıları, Olimpos Milli Parkı, Gelidonya Burnu ve Beşadalar bölgesi veya Gazipaşa-Taşucu arasında uzanan onlarca kilometre uzunlukta el değmemiş sahiller.

BESLENMESİAkdeniz foku etobur bir canlıdır ve

besinlerinin büyük çoğunluğunu dalarak yakaladığı balıklar, ahtapot ve ıstakoz gibi deniz canlıları oluşturur. En sevdiği besinler arasında; levrek, kefal, barbun,

kalkan, sinarit, yılan balığı, kalamar ve ahtapot sayılabilir. Belli bir hattı takip ederek hareketli beslenme ve devamlı aynı resif üzerinde noktasal beslenmesi avlanma stratejisi olarak tespit edilmiştir.

Akdeniz fokları memeli canlılar olduk-larından akciğerleri ile solunum yapar. Genelde 5-10 dakikalık dalışlarla sualtında kalır ve nefes almak üzere tekrar yüzeye çıkar. Türkiye kıyılarında serbest gezinen foklar üzerinde yapılan gözlemler sonu-

Akdeniz Foku’nun Akdeniz'de ve

kıyılarımızdaki temel yaşam alanı, tipik

özellikler göstermektedir. "Üzerinde yapılaşma

olmayan, insanların kolay ulaşamadığı veya insan

etkinliklerinden uzak kalmış, tercihen üreme

ve/veya barınma işlevleri gören kıyı mağara ve

kovuklarına sahip; sessiz ve ıssız kayalık sahiller."

68 n ÇEVRE ve ŞEHİR n TEMMUZ 2012

Page 71: TÜRKİYE'NİN EN ÇEVRECİ ŞEHİR DERGİSİ - · PDF fileEko Turizm, Yeşil Hukukçular, Bilgi ve İletişim Teknolojileri, Kurumsal Sosyal Sorumluluk öne çıkıyor. HACI BAYRAM-I

cunda ortalama dalış süresinin 6 dakika 45 saniye, en uzun dalışının ise 18 dakika olduğu gözlenmiştir. Çalışmalarımızda Tür-kiye kıyılarındaki gözlemlerimiz ve balık-çıların ifadelerinin de doğruladığı üzere, Akdeniz foku diğer yüzgeçayaklılara göre bir sığ su dalıcısı olarak tanınmaktadır.

Yakın zaman öncesine kadar dalışta 100 metreyi geçmediği düşünülürken uydu vericisi takılan bir yavru Akdeniz fokundan alınan verilerle 180 metreye kadar inebil-dikleri ortaya çıkarılmıştır. Ancak, bazıları 1500 metrelere kadar inebilen diğer fok türlerinin yanında Akdeniz foku hala bir sığ dalıcı kalmaktadır. Zaman zaman kıyı balıkçılarının ağlarından balık aldıkları ülkemizde da iyi bilinen bir olgudur. İşte bu olay, fok-balıkçı rekabetine ve bunun sonucunda bazen fokların kıyı balıkçıları tarafından kasıtlı olarak öldürülmesi ol-gusuna yol açabilmektedir.

Akdeniz foku hem ulusal mevzuat hem de taraf olunan uluslararası sözleşmelerle koruma altındadır. Bu hukuki dayanaklar sadece türü değil yaşam alanları olan kıyı alanlarını da yasal olarak koruma altına almaktadır.

ULUSAL MEVZUAT3167 sayılı Kara Avcılığı Kanunu gereği

Merkez Av Komisyonu (MAK) kararları gereğince 1977'den bu yana ve 1380 sa-yılı Su Ürünleri Avcılığı Kanunu gereği Su ürünleri Tebliğleri'ndeki kararlar gereğince 1978'den bu yana Akdeniz foku nesli aza-lan bir canlı olarak avlanması ve öldürül-mesi kesin yasaktır ve bunun gerçekleşmesi durumunda suçlulara ağır parasal cezalar öngörülmektedir. Su ürünleri Tebliğ'inde (eski adı ile Su ürünleri Sirküleri) 1991'de kabul edildiği ve 1992 senesinden itibaren yürürlüğe girdiği üzere, fokların yaşam alanlarında korunmalarını teminen fok mağaralarına her türlü vasıta ile girmek, dalış yapmak ve ışık kullanmak yasaklan-mıştır. Ayrıca yine aynı sirkülerde Bölge ve Yer Yasakları Md. 13'e göre, Akdeniz fokunun ülkemizde korunması çalışmaları kapsamında "Foça'da Deveboynu Burnu ve Aslan Burnu arasında" 1992-93 sezonun-dan itibaren ve Bodrum Yarımadası'nda "Kızılyar ve Karabakla Burunları arasında" 1993-94 sezonundan itibaren kıyıdan 2 deniz millik mesafede gırgır ve her türlü dip sürütme ağları yasaklanmıştır.

ULUSLARARASI SÖZLEŞMELERAkdeniz foku ve yaşam alanlarının korunmasına yönelik Türkiye'nin taraf olduğu uluslararası sözleşmeler ve ülkemizde onay tarihleri şunlardır;

• Akdeniz'in Kirlenmeye Karşı Korunması (Barselona) Sözleşmesi (1981)

• Akdeniz'in Deniz Çevresinin ve Kıyı Alanlarının Korunması Sözleşmesi (Barselona Sözleşmesine değişiklik getiren sözleşme) (2000)

• Avrupa Yaban Hayatı ve Yaşam Ortamlarının Korunması (Bern) Sözleşmesi (1984)

• Akdeniz'de Özel Koruma Alanları ve Biyolojik Çeşitliliğe İlişkin Protokol (2002)

• Nesli Tehlikede Olan Yabani Hayvan ve Bitki Türlerinin Uluslararası Ticaretine İlişkin Sözleşme - CITES (Washington) (1996)

• Biyolojik Çeşitlilik Sözleşmesi (1996)

Dolayısıyla Türkiye, bu nadir deniz canlısını ve yaşam alanları olan kıyı alanlarını korumada, taraf olduğu birçok farklı uluslararası sözleşme ve protokoller ile ciddi bir taahhüt altındadır.

Toplam dünya nüfusu yaklaşık 500 ile 600 birey arasında olduğu öngörülebilir. Ülkemizde yaklaşık 100, Yunanistan'da 200-250 ve bir diğer kaynağa göre 234-300 arasında, Moritanya'da 180 ve Madeira Adaları'nda 25-35 arası Akdeniz foku yaşadığı tahmin edilmektedir.

TEMMUZ 2012 n ÇEVRE ve ŞEHİR n 69

Page 72: TÜRKİYE'NİN EN ÇEVRECİ ŞEHİR DERGİSİ - · PDF fileEko Turizm, Yeşil Hukukçular, Bilgi ve İletişim Teknolojileri, Kurumsal Sosyal Sorumluluk öne çıkıyor. HACI BAYRAM-I

Sabah şarkısı çalıyor hafiften, onun en sevdiği şarkı bu. “Sıcak yaz günü çorap-larıyla uyumuş” diye saçma bir üzüntüye kapılıp ağzımdan sessizce ve yarım ya-malak “Baba” kelimesi fırlıyor. Sonrası o sigara kokusuyla karışık traş losyonu kokusu , babamın kokusu. Öyle içime çe-kiyorum ki saatlerce babam kokuyorum. İşte yaz benim için bu demekti. Gurbetten gelen baba kokusu , üzerindeki yazıları anlamadığım ama tadını hala hatırladı-ğım çikolatalar…

Çabuk geçerdi keyifli yaz günleri. Kış ne uzun ne kasvetliydi oysa. “Hoşgeldin” sarılmasıyla içime otururdu gideceği günün hüznü. O günlerden sevmem havaalan-

FATMA YAVAŞ YILDIRIM

Koşuyorum dizlerim birbirine çarpıyor, bir oraya bir buraya savruluyor sırtımdaki çanta “atsam sırtımdan şunu” diyorum “nolur sanki”, soluk soluğa kalıyorum. “Kı-zım nereye” diyor bakkal Mustafa. Cevap verecek ne zamanım var, ne de halim. Eve yaklaştıkça kalbim göğsüme sığmıyor. Bir koku geliyor burnuma; sigarayla karışık biraz parfüm biraz ter. Evin önüne geliyo-rum, bir araba beni bekliyor, plakasında aşina olmadığım bir şeyler yazıyor. Kapıdan girer girmez sırtımdaki yükü atıp salona koşuyorum. Nefesim kesilmiş, kalbim çı-kacak sanki yerinden.

İşte orada! Yol yorgunu, yatmış ka-nepeye, sırtı bana dönük.Teypte Coşkun

larını, terminalleri, tren istasyonlarını… Zaman geçerdi, bir bakardım “gözünüz ay-dın” diyenler , “Allah kavuştursuna” gelmiş annemin yanına. Hayatımda en huzurlu olduğum anlar, babamın geldiği yazlarda gittiğimiz memleket yolunda, arabanın arka koltuğunda uykuya dalmaktı. Bazen huzurumun o arka koltukta uyuyakaldığını düşünüyorum.

Sabah ezanından sonra çıkacaktı yola, sayılı günler bitmişti. Eylül bütün kasvetiyle karşıma dikilmişti. O gece erkenden yat-mıştım. Salonda TV sesi ve sigara kokusu hiç eksik olmadı. Sabah erkenden uyandım ama kalkamadım yataktan. Yüzüm duvara dönük gitmesini bekledim onun.

ANKARA BÖLGESİ ÇOCuK OYuNLARI

70 n ÇEVRE ve ŞEHİR n TEMMUZ 2012

OYUN PARKI

Page 73: TÜRKİYE'NİN EN ÇEVRECİ ŞEHİR DERGİSİ - · PDF fileEko Turizm, Yeşil Hukukçular, Bilgi ve İletişim Teknolojileri, Kurumsal Sosyal Sorumluluk öne çıkıyor. HACI BAYRAM-I

Geçen sayımızda Kayseri’ye ait çocuk oyunlarını hatırlamıştık bu ay fazla uzak-lamaşdan Ankara’nın oyunlarını amınsa-yalım istedik.

BASMIK OYUNU ANKARA / ETİMESGUT İLÇESİ YAPRACIK KÖYÜHer oyuncuya ait uçları kalın bir değ-

nekle oyananan bir oyun bu. En az 5 kişi gerekiyor oynayabilmek için. Oyuna baş-lamadan evvel oyun alanının 2-3 metre ilerisine bir çizgi çekilir.

Bu çizgiye, yassı biçimindeki taşlarla belirli bir uzaklıktan sırayla atış yapılır.

Çizgiye en uzak atışı yapan, ebe olur. Ar-dından birbirine 2-3 metre mesafesi bu-lunan karşılıklı iki çizgi çizilir. Çizgilerin birinde oyuncular, diğerindeyse ebe durur. Ebenin durduğu yere, ona ait olan değnek yatık bir şekilde konur.

Oyunda amaç, diğer oyuncuların değ-neklerini fırlatarak, ebenin değneğini ye-rinden oynatmaktır. Ebe, değneğini yerine getirmeden diğer oyuncular, kendi değ-neklerine basarak “Basmık” derler; ve ebe kendi değneğini yerine koyuncaya kadar hemen yerlerine dönmeye çalışırlar.

Oyunun sonunda herhangi bir ödül veya ceza yoktur.

GIYNIZ OYUNUOyunumuzun malzemesi

her oyuncuya ait çok uzun ve kalın olmayan birer değnek-tir. “Gıynız”adı verilen kemik. (Kemik yerine konserve kutu-su da kullanılabilir.) En az 4-5 kişiyle oynanan Gıynız oyu-nuna başlamadan önce ebe (güdekçi) seçilir. Bu seçim kura, sayışma veya herhangi bir yere çizgi çizilip oyuncula-rın bu çizgiye attıkları değneyi en uzağa düşenin seçilmesi şeklinde yapılır.

Öncelikle gıynız, emme-nin ortasına dikilir. Emme oyun alanına verilen isimdir. Oyunda amaç, gıynızı değnek-le vurarak uzaklaştırmaktır. Ardından oyun başlar ve oyuncular emmenin dışın-dan değnekleriyle gıynıza atış yaparlar. Gıynız, emmeden dışarı çıktığı takdirde güdek-çi hemen onu oyun alanının içine getirir. Bu arada diğer oyuncular, değneklerini al-mak için emmenin içine gi-rerler. Eğer güdekçi, gıynızı yerine koyar ve emmenin dı-şına çıkamamış herhangibir oyuncuya değerse, yeni ebe o oyuncu olur.

Oyunun sonunda herhan-gi bir ceza yoktur.

İşte o gün, vedalaşmanın ne zor oldu-ğunu anladım. Kapı açıldı, parmak uçla-rında geldi usulca öptü beni ve sonra kapı kapandı. Vedalaşacak gücüm olmadığından uyuyor numarası yapmıştım. O kapıdan çıktı gitti, ben kalkıp salonda onun izlerini izledim. Geriye kalan ağzına kadar dol-muş kültablası, yarım yamalak yapılmış bir kahvaltı masası, bir de teypte çalan Coşkun Sabah şarkısı…

Ne büyük mutluluktur, aileyle geçirelen çocukluk günleri. Hele ki, artık 20’li yaş-lara “elveda” dediysen, yatağa yattığında

hayallerden çok kaskatı gerçeklerle boğu-şuyorsan, hayaller yerini aylık planlara bıraktıysa, sırtına alıp memlekete mem-leket gezeceğini düşündüğün çantan evin en köhne yerindeki yerini aldıysa, posta kutundaki faturalar, kredi kartı ekstreleri, işyerinde bitmek bilmeyen dosyalar seni karşılıyorsa.

Yine de gülümsemek gerek içimizde çocuğu yaşatmak adına. Gülmeli, ağlamalı, arada bir şımarmalı; hatta yanından geçti-ğimiz bir çocuk parkına dalıp, salıncakta sallanmalı...

Ne büyük mutluluktur, aileyle geçirelen çocukluk günleri. Hele ki, artık 20’li yaşlara “elveda” dediysen, yatağa yattığında hayallerden çok kaskatı gerçeklerle boğuşuyorsan, hayaller yerini aylık planlara bıraktıysa...

TEMMUZ 2012 n ÇEVRE ve ŞEHİR n 71

Page 74: TÜRKİYE'NİN EN ÇEVRECİ ŞEHİR DERGİSİ - · PDF fileEko Turizm, Yeşil Hukukçular, Bilgi ve İletişim Teknolojileri, Kurumsal Sosyal Sorumluluk öne çıkıyor. HACI BAYRAM-I

HOLİ OYUNUBu oyun sadece Ankara’da değil Sivas’ta da oy-

nanır. Malzememiz her oyuncuya ait “Çoğan”adı verilen tahtadan yapılmış değnek ve “Gok” adı verilen tahtadan yapılmış portakal büyüklü-ğünde bir adet toptur.

En az 4, en fazla 10 kişiyle oynanan bir oyun olan ‘Holi’ oyununa başlamadan önce to-pun girebileceği büyüklükte bir çukur kazılır. Ardından “gok anası(ebe)” seçilir. Ana, “gok”a vuran oyuncuya çoğanını değdirmeye çalışır. Değ-diremediği sürece ebelikten kurtulamaz.

KAV, GÜZEL, PEYNİR Oyundaki malzemelerimiz kahve-

rengi bir taş, cam kırığı, beyaz bir kâğıt veya mendildir.

“Kav, Güzel, Peynir” oyunu en az 3 kişiyle oynan bir erkek oyunudur. Kav, güzel, peynir birer simgedir. “Kav” kah-verengi bir taşı, “Güzel” cam parçasını, “Peynir” de beyaz bir kâğıdı veya men-dili temsil eder.Oyuna başlamadan önce oyuncular arasında sayışmaca yapılır. Bu sayışma ile oyuncuların görevleri da-ğıtılır. Yastık, ebe ve başoyuncu seçilir. Görev dağılımından sonra oyuncular uzuneşek oyunundaki pozisyonu alır. Yastık; duvar görevi gören kişi iken, ebe; eğilen yani eşek olandır. Başoyuncu da eşeğin üstüne atlayandır.

Herkes yerlerini aldıktan sonra, ba-şoyuncu elinde kav, güzel ve peynirle koşarak ebenin üstüne atlar. Bunları çalkalayarak “kav, güzel, peynir” diye sorar ve içlerinden bir tanesini seçer. Ebe de seçmiş olduğu simgeyi bilmeye çalışır. Bilemezse başoyuncu tekrar elin-dekileri çalkalar, içlerinden bir tanesini seçer ve yine “ kav, güzel, peynir” diye sorar. Ebe, baş oyuncunun seçmiş ol-duğu simgeyi bilmeye çalışır.

Ebe bilene kadar başoyuncu soru-larını oyun sonuna kadar aynı şekilde sorar. Bildikten sonra da oyun başa dönerek devam eder.

Oyundaki amaç, en uzun süre üstte kalıp, ebeyi yormaktır.

İLİK OYUNU ANKARA/ALTINDAĞ

Bu oyun için gereken malzeme-lerimiz gazoz kapakları ve kare şek-linde bir taştır.

Oyuna başlamadan önce, herhangi bir düzlük alanın üzerine daire çizilir. Bu dairenin 3-4 metre uzağına da düz bir çizgi çekilir. Dairenin içine ilikler konur ve oyunun kaç el oy-nanacağında anlaşılır. Ardından ilk kimin atış yapacağına karar verilir. Bunun için oyuncular, yuvarlak çiz-giden düz çizgiye doğru ellerindeki kare taşlarıyla atış yapar. Kimin taşı çizgiye daha yakın gelirse, oyuna ilk o başlar.

Ardından oyuna geçilir ve düz çiz-giden daireye karşı atış yapılır. Bunun yapılmasındaki amaç, dairenin için-deki ilikleri dışarı çıkarmaktır. Atış yapıp, ilik dışarı çıkaran her oyuncu, dışarı çıkardığı ilikleri ele geçirir. Da-irenin içindeki ilikler tükendiğinde, hangi oyuncunun elinde daha fazla ilik varsa, oyunun gâlibi o olur.

Yine de gülümsemek gerek içimizde çocuğu yaşatmak adına. Gülmeli, ağlamalı, arada bir şımarmalı; hatta yanından geçtiğimiz bir çocuk parkına dalıp, salıncakta sallanmalı...

72 n ÇEVRE ve ŞEHİR n TEMMUZ 2012

OYUN PARKI

Page 75: TÜRKİYE'NİN EN ÇEVRECİ ŞEHİR DERGİSİ - · PDF fileEko Turizm, Yeşil Hukukçular, Bilgi ve İletişim Teknolojileri, Kurumsal Sosyal Sorumluluk öne çıkıyor. HACI BAYRAM-I
Page 76: TÜRKİYE'NİN EN ÇEVRECİ ŞEHİR DERGİSİ - · PDF fileEko Turizm, Yeşil Hukukçular, Bilgi ve İletişim Teknolojileri, Kurumsal Sosyal Sorumluluk öne çıkıyor. HACI BAYRAM-I

Çin, 2007 yılından beri dünyanın çev-reyi en çok kirleten ülkesi olarak liderliğini koruyor. Dünyadaki karbon emisyonunun çeyreği bu ülkeden salgılanıyor.

Buna rağmen ülkedeki mevcut durum hakkında net bir şey söylemek mümkün değil. Bunun ana nedeni de ülkedeki resmi enerji tüketimi hakkında verilerinin tam anlamıyla gerçeği yansıtmaması. Bu yüz-den ülkedeki iklim değişikliği ile mücadele planlarında net modellemeler yapılamıyor.

Çin Ulusal İstatistiksel Araştırma Büro-su ve İngiliz Leed Üniversitesi tarafından son yapılan araştırma bu boşluğu doldur-mayı amaçlıyor. Ancak araştırmanın ilk bulguları pek de iç açıcı değil.

Enerji tüketimi hakkında yapılan araş-tırmada ülkenin tümü ve ülkenin önde gelen otuz şehrinin 1997 ile 2010 yılla-rı arasındaki karbon dioksit envanterleri karşılaştırılmış ve veri setleri arasında çok büyük farklar bulunmuş.

Bulgulara göre iki veri seti arasında 2010 yılına ait 1,4 milyar ton değerinde istatistiklerde yer almayan bir emisyon açı-ğı var. Bu açık dünyanın en çok sera gazı yayan beş ülkesinden biri olan Japonya’nın saldığı yıllık emisyonlardan daha fazla bir değere denk geliyor.

Böylece Çin ulusal istatistiklerine göre ülkedeki 1997 ve 2010 yılları arasındaki emisyona artışı, 2010 yılında ulaşılan 7,69 milyar ton ile yüzde 7,5 iken, araştırma sonucu ortaya çıkan illerdeki bu yıllar-daki emisyon artışı 2010 yılında ulaşılan 9,08 milyar ton ile yüzde 8,5 değerinde gözüküyor. ABD Çevre Koruma Ajansı’nın verilerine göre de ABD’nin 2010 yılında salgıladığı sera gazı emisyonunun 6,87 milyar ton olduğu hesaba katıldığında tablo daha da fazla göze çarpıyor.

Hükümetlerarası İklim Değişikliği Paneli’ne göre dünyadaki ortalama sı-caklıklar artan fosil yakıt kullanımı ve

orman arazilerinin giderek azalması ile 20C artmanın eşiğinde. Oluşturulan model-lere fazladan bir milyar ton eklendiğinde beklenen ısınma daha da artıyor. Bu da aşırı hava koşulları gibi iklim değişikliğinin etkilerinin daha yakın bir zamanda daha şiddetli olarak insanoğlunun karşısına çı-kabileceğine işaret ediyor.

Araştırmacılar, bu çelişkinin nedenini illerde yer alan sanayinin bildirdiği kömür tüketiminin gerçek değerinden daha dü-şük olmasına bağlıyor. Bunun nedeni ise devletin denetim mekanizmasının zayıf olması ve işletmelerin vergiden kaçması olarak açıklanıyor.

Çin, 2009 yılında gerçekleşen Kopen-hag İklim Zirvesinde 2011-2015 dönemi arasında kişi başına yüzde 16 olmak üzere enerji yoğunluluğunu azaltacağı konusun-da bildiride bulunmuştu. Ayrıca ülke 2015 yılına kadar enerji üretiminde 4,1 milyar ton daha az kömür kullanmayı hedefliyor.

ÇİN’DEN KÖTÜ HABER

DÜNYA TURU

çİn’De yapılan araştırmaya göre, ülKenİn sera gazı emİsyonları beKlenenDen yüzDe 20 oranınDa Daha fazla artıyor. bu Durum İKlİm

DeğİşİKlİğİ etKİlerİnİn De beKlenenDen hızlı gerçeKleşmesİne neDen olacaK.

74 n ÇEVRE ve ŞEHİR n TEMMUZ 2012

Page 77: TÜRKİYE'NİN EN ÇEVRECİ ŞEHİR DERGİSİ - · PDF fileEko Turizm, Yeşil Hukukçular, Bilgi ve İletişim Teknolojileri, Kurumsal Sosyal Sorumluluk öne çıkıyor. HACI BAYRAM-I

Güney Afrika, Angola, Zambiya, Bots-vana ve Namibya’dan oluşan ülkeler bu konuda önlem almak için Namibya’nın başkenti Windhoek’ta düzenlenen top-lantıda merkezin kuruluşu hakkında bir anlaşma imzaladılar. Beş ülkeden katılan bakanların yanı sıra Almanya Araştırma Eğitim Bakanı Annette Schavan’da top-lantıda yerini aldı. Almanya, kurulacak merkezin ilk dört yılı için 50 milyon Euro yardımca bulunacak.

Güney Afrika bölgesi, iklim değişikli-ğine dünyadaki en hassas alanlardan biri. Bölge, hava dolaşım sistemi yüzünden kü-resel sıcaklıklardaki artıştan iki kat daha fazla etkilenecek. Bu durum bölgedeki tarımın durmasına, şiddetli kıtlığa, bir-çok insanın yer değiştirmesine ve sıtma, kolera gibi bulaşıcı hastalıkların artmasına neden olabilir.

Güney Afrika İklim Değişikliği ve Uygu-lanabilir Arazi Yönetimi Araştırma Merke-

zi, iklim değişikliğinin etkilerine önceden önlem almanın yanında sınır ötesi araş-tırmaları ve arazi yönetimi çalışmalarını destekleyecek. Namibya’da yer alacak mer-kez aynı zamanda çölleşmeyi azaltmayı, toprak kaybını durdurmayı, doğal kaynak kullanımını arttırmayı, yoksullukla müca-deleyi ve su kaynaklarını daha verimli bir şekilde kullanmayı hedefliyor.

Benzer bir merkez kısa süre önce 10 Batı Afrika ülkesi arasında tekrardan Al-man desteği ile kurulmuştu.

Ağustos ayında açılması planlanan merkezde yerel araştırmacıların yanında birçok uluslar arası uzmanda çalışacak. Oluşturulacak modeller ile doğal afetler önceden izlenebilecek, böylece gerçekle-şebilecek sel veya kuraklıklara önceden müdahaleler sağlanabilecek. Ayrıca mer-kezin kuruluşunun bölgedeki sürdürüle-bilir ekonomik kalkınmayı da arttıracağı düşünülüyor.

KARBON PAZARI REKOR KIRDIDünya Bankası’nın yaptığı açıklamaya göre küresel karbon pazarı 2011 yılında yüzde 11 büyüyerek 176 milyar $ ile rekor kırdı.

1997 yılında 189 ülke tarafından kabul edilen Kyoto Protokolü’nün bir sonucu olarak doğan karbon paza-rı, “karbon” olarak adlandırılan sera gazlarını kontrol altında tutmanın, azaltmanın ve sürdürülebilir kalkın-mayı finanse etmenin en etkin yolu olarak görülüyor.

Bunun sonucu olarak 2011 yı-lında rekor sayıda karbon ticareti gerçekleşti. Her ne kadar karbon fiyatları artsa da sanayi bu yöntemi uygulamayı tercih etti.

Dünya Bankası’nın açıklaması-na göre emisyon ticareti geçtiğimiz sene yüzde 17 artarak 10,3 milyar ton karbondioksit eşdeğerine ulaştı. Avrupa Birliği ülkelerinde zorunlu olarak uygulanan AB Salım Ticaret Planı ise bu ticaretin yüzde 75’ini sağladı. Hacimdeki bu artışta AB pa-zarının değerini ise 134 milyar $’dan 148 milyar $’a çıkardı.

Sanayinin bu mekanizmayı ter-cih etmesindeki en büyük sebep ise gelecekte çıkabilecek karbon azaltım yasalara hazırlık, finansal koruma, ara kazanç sağlama ve çevre dostu bir imaj yaratma olarak sıralanabilir.

AB’nin yanı sıra Yeni Zelanda kar-bon pazarı da değerini üçe katlaya-rak 351 milyon dolara ulaştı. Kuzey Amerika’da ise pazar neredeyse yarı-lanarak 249 milyon dolara geriledi.

Gönüllü Karbon Piyasası ise yüz-de 37 büyüyerek 569 milyon dolar değere ulaştı.

Dünya Bankası’na göre karbon ticaretinde artış eğilimleri Avustralya, Kaliforniya, Meksika, Güney Kore ve Kanada’da görülebilir.

GÜNEY AFRİKA ÜLKELERİ İKLİMDEĞİŞİKLİĞİNE KARŞI BİRLEŞTİ

GÜNEY AFRİKA

ANGOLAZAMBİYA

BOTSWANA

NAMİBYA

beş güney afrİKa ülKesİ bölgeDe İKlİm DeğİşİKlİğİ araştırmalarının yapılacağı bİr merKez KurmaK üzere bİr araya gelDİ.

TEMMUZ 2012 n ÇEVRE ve ŞEHİR n 75

Page 78: TÜRKİYE'NİN EN ÇEVRECİ ŞEHİR DERGİSİ - · PDF fileEko Turizm, Yeşil Hukukçular, Bilgi ve İletişim Teknolojileri, Kurumsal Sosyal Sorumluluk öne çıkıyor. HACI BAYRAM-I

DÜNYA TURU

2010 yılı sonu itibariyle toplam 111 milyon ton karbon dioksit artışı, aynı za-manda AB’nin 2020 yılı için hedeflediği karbon emisyon azaltımını da tehlikeye soktu. Bu bir önceki seneye göre yüzde 7,4 oranında bir artışa eş değer geliyor.

AB Komisyonu tüm artışa rağmen 1997 yılında imzalanan Kyoto Protokolüne sadık kalınacağı ve azaltım için gereken tüm politikaların da uygulanacağını açıkladı. Ayrıca 2009 yılında gerçekleşen Kopenhag İklim Zirvesinde de AB’ye bağlı ülkeler, 2020 yılına kadar salgıladıkları sera gazı emisyonlarını 1990 yılındaki seviyeye göre yüzde 20 oranında azaltacakları konusunda hedef koymuştu.

Avrupa Çevre Ajansı ise artışı soğuk geçen kış aylarına ve bazı sektörlerde ger-çekleşen hızlı ekonomik kalkınmaya bağ-ladı. Ancak Ajans güneş ve rüzgar enerjisi gibi yenilenebilir enerjilerin kullanımının

yaygınlaşmadığı takdirde ilerideki yıllarda daha yüksek emisyon seviyelerine ulaşı-labileceğini de ekledi.

2010 yılında AB’de yenilenebilir enerji kullanımının yüzde 12,7 artmasına rağmen doğalgaz tüketiminde de yüzde 7,4 artış görülmüştü. Doğalgaz tüketiminin artması-nın nedeni ise bu fosil yakıtın 2010 yılında artan üretim dolayısıyla birim metreküp başına fiyatının düşmesi.

Ayrıca AB’nin önümüzdeki yıllarda doğalgazı ‘düşük karbonlu’ yakıt olarak sınıflandıracağı ve doğalgaz üretimi için teşvikler sunacağı konuşuluyor. Bilim adamları böyle bir hamlenin yenilenebi-lir enerji yatırımlarını tehlikeye sokacağını düşünüyor.

AB ülkeleri arasında en çok sera gazı emisyonu salgılayan ülkelerin Almanya, Polonya ve İngiltere olduğu ise göze çar-pıyor.

ALINAN ÖNLEMLERE RAĞMEN AB’DE EMİSYONLAR ARTIŞTA

KUZEY KUTBU’NDA ÇİÇEK AÇAN SIRKuzey Kutbu buzullarının altında bulunan 100 km uzunluğunda bitkisel plankton uzmanları şok etti.

Buzullardaki hareketliliği izleyen NASA yetkilileri hiç beklemedikleri bir durum ile karşılaştı. Artan sıcaklıkların etkisiyle Kuzey Alaska denizinin yakınındaki inceleşen buzulların altında hızla büyümekte olan bitkisel planktonlar keşfedildi. Normal şartlarda sadece yaz aylarında buzun inceldiği dönemlerde nadir olarak karşılaşılan bu durumu yetkililer çölün ortasında yağmur ormanı bulmaya benzetti.

1979 yılından beri bazı dönemlerde görülen buzun yaz aylarında inceleşmesi bölgedeki sıcaklık artışına bağlanıyor. İnceleşen buz, gökyüzü ile denizin arasında bir pencere görevi görerek güneş ışınlarının denizin dibine ulaşmasını sağlıyor ve bitkiyi morötesi radyasyondan koruyor. Ancak ilginç olan son 25 yılda hiç bu kadar büyük ve geniş bir bitkisel planktonun görülmemesi. 50 metre derinliğindeki denizde bitkinin yaz aylarında daha da büyümesi bekleniyor.

Denizlerdeki besin zincirinin en alt halkalarından birini oluşturan bitkisel planktonların, aynı zamanda birçok canlı türünün devamı açısından kilit öneme sahip olmasından dolayı bu artışın ekosistemi nasıl etkileyeceği ise merak konusu.

sürmeKte olan eKonomİK DurgunluK ve Katı İKlİm DeğİşİKlİğİ polİtİKaları göz önüne

alınDığınDa, avrupa bİrlİğİ ülKelerİnDeKİ sera gazı emİsyonlarının yüzDe 2,4 artması yetKİlerİ şaşırttı.

76 n ÇEVRE ve ŞEHİR n TEMMUZ 2012

Page 79: TÜRKİYE'NİN EN ÇEVRECİ ŞEHİR DERGİSİ - · PDF fileEko Turizm, Yeşil Hukukçular, Bilgi ve İletişim Teknolojileri, Kurumsal Sosyal Sorumluluk öne çıkıyor. HACI BAYRAM-I
Page 80: TÜRKİYE'NİN EN ÇEVRECİ ŞEHİR DERGİSİ - · PDF fileEko Turizm, Yeşil Hukukçular, Bilgi ve İletişim Teknolojileri, Kurumsal Sosyal Sorumluluk öne çıkıyor. HACI BAYRAM-I

Cary Grant’i ıssız bir mısır tarlasında uçak kovalar. Ingrid Bergman hayatını teh-likeye atarak şarap mahzenine girer. Eva Marie Saint, Rushmore Dağı’ndaki ABD Başkanlarının yer aldığı heykellerin üzerin-den tırmanır. Tippi Hedren gizemli martılar tarafından gagalanır. James Stewart, kırık bacağıyla karşı pencereden Grace Kelly’nin

katilin evine girmesini izler. Montgomery Clift günah çıkarma odasında katilin itira-fını dinler. Kim Novak gri elbisesiyle transa geçmiş şekilde San Francisco sokaklarında araba kullanır. Farley Granger ile Robert Walker trende anlaşma yapar. Janet Leigh, Bates Moteli’nde duşa girer.

MERAK VE ENDİŞE...İzleyiciyi nefessiz bırakan tüm bu sah-

neler, Alfred Hitchcock filmlerine ait. 1899 yılında Doğu Londra’da bir manavın oğlu

olarak dünyaya gelen Hitchcock, şüphesiz gerilim türünün en önemli yönetmenle-rinden biri. Gerilimi oluşturmada kendine özgü yöntemleri kullanan Hitchcock, si-nema sanatına ait mevcut değerleri değiş-tirmenin yanında aynı zamanda popüler sinema kültürüne de şekil vermiştir.

Bir Hitchcock filminin en temel özelliği

izleyiciyi merakla ve endişeyle bekletmesi-dir. Gerilim öğelerini teker teker seyreden ve sürekli durumdan bilgilenen izleyici, bir sonraki sahnede ne olacağını tahmin ederek şüphe içinde olayları takip eder, böylece izleyici olaya katılır. İzleyiciye sonuç odaklı bilmeceler sunmak yerine gerilimi insani bir kaygıya dayandırır.

SIRADAN İNSANLAR...Filmlerdeki ana karakterlerin çoğu

zor duruma düşen sıradan bireylerdir ve

o konumdaki birinin çok doğal ve gerçekçi kaygısına sahiptir. Bu izleyicinin kendisini ana kahramanın yerine koymasını kolay-laştırır. Tıpkı yönetmenin Arka Pencere (Rear Window, 1954) filminde James Stewart’ın canlandırdığı karakterin olay-ları izlemesi gibi.

ZITLIKLARIN AHENGİ...Hitchcock, gerilim ile modern korku

sinemasında klasikleşen birçok yöntemi ilk kez perdeye aktarmasının yanında sine-manın tüm teknik özelliklerini de, senaryo yazımından filmin montajına kadar, çok iyi kullanmıştır. Bir eleştirmene göre de Hitchcock’un asıl sanatı zıtlıkları (düzen ile düzensizliği, yavaş ile hızlıyı, sessizlik ile gürültüyü, dehşet ile mizahı) ustalıkla harmanlamasıdır.

KONTROL ONDAN SORULURHitchcock, bir filmin başından sonuna

kadar takıntılı bir şekilde her şeyi kendi kontrolü altında tutması ile bilinir. Bu hu-yuna rağmen hiçbir filminin senaryosunu tek başına yazmamıştır. Sinema hayatına sessiz filmlerin ara yazı tasarımlarını ya-parak başlayan ve iki yıl bu alanda çalışan Hitchcock, her zaman sinemanın ortak bir çaba ile yapıldığının farkında olmuştur.

MACGUFFİN'İN MUCİDİAlfred Hitchcock üçüncü boyutu oluş-

turmak için bir eserde okuyucunun/seyir-cinin ilgisini çekmek için kullanılan, ama asıl verilmek istenen mesajın yanında pek bir önemi olmayan ‘MacGuffin’ adı verilen nesneyi kullanır. MacGuffin, Hitchcock filmlerinde ya bir ıslıktır, ya uranyum ya da kulaktan kulağa dolaşan gizli bir

GERİLİMİN EN DEĞERLİ MARKASI

ALFRED HITCHCOCK

YILMAZ DENİZ AYDEMİR

her İzlenDİğİnDe farKlı bİr açı yaKalanabİlen hİtchcocK başyapıtları, İzleyİcİye aynı anDa tehlİKe, Kaygı, gerİlİm,

romantİzm ve mİzahı yaşatmaya Devam eDİyor.

SİNEMA

78 n ÇEVRE ve ŞEHİR n TEMMUZ 2012

Page 81: TÜRKİYE'NİN EN ÇEVRECİ ŞEHİR DERGİSİ - · PDF fileEko Turizm, Yeşil Hukukçular, Bilgi ve İletişim Teknolojileri, Kurumsal Sosyal Sorumluluk öne çıkıyor. HACI BAYRAM-I

şifre. Yönetmene göre MacGuffin, önemsizdir bu yüzden

herhangi bir şey olabilir. Hitchcock filmlerinde önemli olan

MacGuffin’in içeriğinden daha çok, bu nesnenin kişiler ara-

sında oluşturduğu, rekabet, yarış, tutku, aşk, merak nefret,

şiddet gibi duygulardır.

OYUNCULARA SIKI MARKAJ

Hitchcock hakkında bilinen başka bir özellik ise oyun-

cularla yakın çalışmasıdır. Ancak bu durum erkek ve kadın

oyuncular için farklıdır. Erkek oyunculara daha ılımlı

yaklaşan Hitchcock, kadınlara daha ‘sadistçe’ ve sert

davranır. Bunun bir nedeni, tıpkı Sapık (Psycho,

1960) filminde olduğu gibi yönetmenin bir ‘anne

takıntısı’ içinde olmasıdır. Böylece kadınları an-

nesi yerine koyan Hitchcock onları zor şartlar

altında çalıştırır ve resmen işkence çektirir.

Kuşlar (Birds, 1963) filminin başrolünde

yer alan Tippi Hedren için çekimlerden

sonra “yüzündeki her hareketi ben

kontrol ediyordum” ifadesini kulla-

nır. Ölüm Korkusu (Vertigo, 1958)

filminde de Kim Novak’a “asla gri

giymem” demesine rağmen filmin

çoğunluğunda zorla gri renkte bir

elbise giydirmiştir.

Kontrolcü yönüne rağmen

Hitchcock, erkek oyuncularına

fazla karışmaz. Filmlerinin favo-

ri aktörlerinden Cary Grant için

“Kimse Cary Grant’i yönetmez,

sadece kamera önüne koyar” der.

Aynı zamanda filmlerinde Cary

Grant’e kendisi gibi giyinmesini ve

hareket etmesini söyler, bu da Cary

Grant’in en başarılı performansları

vermesine neden olur. Hitchcock

aynı yöntemi James Stewart için

de izlemiştir.

RENK ÖNEMSİZ BİR DETAY...

Kariyerine sessiz ve siyah beyaz

filmler ile başlayan Hitchcock için renk,

önemsiz bir detaydır. Filmlerinde renk-

leri öne çıkarmak yerine yoğunluklu

olarak ışığın gölgelendirmesini kulla-

nır. Hitchcock filmlerinde her zaman

sessiz dönemin güçlü görsel duyusu ön

plandadır. Aynı zamanda çoğu eleş-

tirmene göre Hitchcock filmlerinin en

unutulmaz anları sessiz bölümleridir.

Her izlendiğinde farklı bir açı ya-

kalanabilen Hitchcock başyapıtları, iz-

leyiciye aynı anda tehlike, kaygı, geri-

lim, romantizm ve mizahı yaşatmaya

devam ediyor.

TEMMUZ 2012 n ÇEVRE ve ŞEHİR n 79

Page 82: TÜRKİYE'NİN EN ÇEVRECİ ŞEHİR DERGİSİ - · PDF fileEko Turizm, Yeşil Hukukçular, Bilgi ve İletişim Teknolojileri, Kurumsal Sosyal Sorumluluk öne çıkıyor. HACI BAYRAM-I
Page 83: TÜRKİYE'NİN EN ÇEVRECİ ŞEHİR DERGİSİ - · PDF fileEko Turizm, Yeşil Hukukçular, Bilgi ve İletişim Teknolojileri, Kurumsal Sosyal Sorumluluk öne çıkıyor. HACI BAYRAM-I
Page 84: TÜRKİYE'NİN EN ÇEVRECİ ŞEHİR DERGİSİ - · PDF fileEko Turizm, Yeşil Hukukçular, Bilgi ve İletişim Teknolojileri, Kurumsal Sosyal Sorumluluk öne çıkıyor. HACI BAYRAM-I

www.emlakkonut.com.tr

RK

İYE'

NİN

EN

ÇEV

REC

İ ŞE

HİR

DER

GİS

İÇ

EVR

E V

E ŞE

HİR

| S

AYI

7