22
Girifl 20. yüzyılda işçi köylü ihtilâlleri ve bağımsızlık harp- leri sonucu sosyalist ülkü ile kurulmuş devletlerden bazısı yüzyılın sonlarına doğru siyasî yapılarını değiş- tirerek (SSCB, Yugoslavya), bazısı ise görünürde siya- sî rejimini değiştirmeksizin (Çin, Vietnam) tedricen kapitalizme geçti. İki farklı ideolojik kutuplu dünya sona erdi. İki kutuplu dünyanın sona ermesiyle kapitalist dün- ya sisteminin merkez ülkelerinde sermayedar sınıflar ile emekçi sınıflar arasındaki güçler dengesi sermaye lehi- ne değişti. Sermayedar sınıflar kapitalizmin aşırı birey- ci iktisadî liberalizm ideolojisini canlandırdı. Emekçile- rin sosyal devlet kazanımlarını azar azar, birer birer ip- tal etmeğe başladılar. Yüksek istihdamı öncelikli siyasî hedef olmaktan çıkardılar. Merkez ülkelerde işsizlik oranı yükseldikçe sermayedar sınıflar işçilerin dikkatini yabancı işçilere ve göçmenlere yönlendirerek milliyetçi- liği ve ırkçılığı körükledi. Dünya kapitalizminin merkezlerinin 16. yüzyıldan beri çevre ülkelere yönelik politikalarının esas amacı, ucuz ham madde kaynaklarını kontrol altında tutmak, ucuz iş gücünü kullanmak ve pazarları kontrol etmek olagelmişti. İki kutuplu dünyanın sona ermesiyle mer- *| Elefltiri ve önerilerinden çok yararland›¤›m Prak- sis Yay›n Kuruluna te- flekkür ederim. Kusurlar bana aittir. Türkiye’de Küreselleflmeye Tepkiler Üzerine * Cem Somel Var olanı halk yoh sanurlar Yoh varlığına aldanurlar Fuzulî (2002: 50) Praksis 7 | Sayfa: 35-56

Türkiye’de Küreselleflmeye Tepkiler Üzerine · yeni iktisat politikası telkinlerini benimsedi. İthal ika-meci sanayileşme politikalarını ve bu politikaların te-melini

  • Upload
    others

  • View
    19

  • Download
    0

Embed Size (px)

Citation preview

Page 1: Türkiye’de Küreselleflmeye Tepkiler Üzerine · yeni iktisat politikası telkinlerini benimsedi. İthal ika-meci sanayileşme politikalarını ve bu politikaların te-melini

G i r i fl

20. yüzyılda işçi köylü ihtilâlleri ve bağımsızlık harp-leri sonucu sosyalist ülkü ile kurulmuş devletlerdenbazısı yüzyılın sonlarına doğru siyasî yapılarını değiş-tirerek (SSCB, Yugoslavya), bazısı ise görünürde siya-sî rejimini değiştirmeksizin (Çin, Vietnam) tedricenkapitalizme geçti. İki farklı ideolojik kutuplu dünyasona erdi.

İki kutuplu dünyanın sona ermesiyle kapitalist dün-ya sisteminin merkez ülkelerinde sermayedar sınıflar ileemekçi sınıflar arasındaki güçler dengesi sermaye lehi-ne değişti. Sermayedar sınıflar kapitalizmin aşırı birey-ci iktisadî liberalizm ideolojisini canlandırdı. Emekçile-rin sosyal devlet kazanımlarını azar azar, birer birer ip-tal etmeğe başladılar. Yüksek istihdamı öncelikli siyasîhedef olmaktan çıkardılar. Merkez ülkelerde işsizlikoranı yükseldikçe sermayedar sınıflar işçilerin dikkatiniyabancı işçilere ve göçmenlere yönlendirerek milliyetçi-liği ve ırkçılığı körükledi.

Dünya kapitalizminin merkezlerinin 16. yüzyıldanberi çevre ülkelere yönelik politikalarının esas amacı,ucuz ham madde kaynaklarını kontrol altında tutmak,ucuz iş gücünü kullanmak ve pazarları kontrol etmekolagelmişti. İki kutuplu dünyanın sona ermesiyle mer-

*| Elefltiri ve önerilerindençok yararland›¤›m Prak-sis Yay›n Kuruluna te-flekkür ederim. Kusurlarbana aittir.

Türkiye’de Küreselleflmeye Tepkiler Üzerine*

Cem Somel

Var olanı halk yoh sanurlarYoh varlığına aldanurlar

Fuzulî (2002: 50)

Praksis 7 | Sayfa:35-56

Page 2: Türkiye’de Küreselleflmeye Tepkiler Üzerine · yeni iktisat politikası telkinlerini benimsedi. İthal ika-meci sanayileşme politikalarını ve bu politikaların te-melini

kez ülkelerin devletleri, dünyada kendi şirketlerinin ti-caret ve yatırım faaliyetleri önündeki tüm engelleri vepürüzleri kaldırmak için çabalarını yoğunlaştırdı. Çevreülkelere millî sanayileşme çabalarından vazgeçmelerini,serbest piyasacı politikaları benimsemelerini telkin etti-ler. Çevre ülkelerde, merkez ülkelerin sermayedarları vedevletleri ile ittifakı iktidarlarının önemli bir dayanağıolarak gören yerli hâkim sınıflar, merkez ülkelerin buyeni iktisat politikası telkinlerini benimsedi. İthal ika-meci sanayileşme politikalarını ve bu politikaların te-melini oluşturan iktisadî özerklik fikrini, yani ekonomi-nin dışarıya bağımlılığını azaltma hedefini terk ettiler.Çevre ülke ekonomileri merkez ekonomilerinin tesirineaçıldıkça üretim güçlerinin gelişmesi durmakta, gelirdağılımları bozulmakta ve bağımlılıkları artmaktadır.1

Çevre ülkelerin hâkim sınıflarının başlıca unsurlarıbüyük sermayedarlar, büyük toprak ağaları, siyasetçiler,kamu görevlilerinin yüksek maaş alan üst tabakaları, ser-best meslek erbabının bir kısmı, basın ve televizyonlar-da kilit mevkilerde çalışanlardır. Bunlar, merkez ülkele-rin sermayesinin nüfuzuna açılarak yoksullaşan çevreekonomisinde yüksek gelirlerini koruyabilmektedir vesiyasî davranışlarını düzeni koruma içgüdüsü yönlendir-mektedir.

Uygulanan yeni liberal politikalar sistemin çevre ül-kelerinde gelir dağılımını bozmağa, yoksullaşmayı artır-mağa ve iktisaden dışarıya bağımı derinleştirmeğe de-vam ederken merkez ülke devletleri küreselleşmeye kar-şı tepkileri kontrol altında tutmak ihtiyacındadır. Bu se-beple merkez ülke devletleri, iradelerine tam boyun eğ-meyen Irak, İran, Kore Demokratik Halk Cumhuriyeti,Küba ve Libya gibi ‘haydut’ devletleri dünyaya ibret et-mek için askerî müdahale, ticarî abluka ve başka yön-temlerle cezalandırmağa çalışmaktadır. Çevre ülkelerdeküreselleşmeye direnen halk hareketlerine karşı ve bi-reysel tedhişçi tepkilere karşı mücadele etmektedirler.Merkez ülkeleri bir yandan da bilim, kültür ve kitle ile-tişim alanındaki hâkimiyetlerini kullanarak küreselleş-

1| Bu etkilerin biraz dahaayr›nt›l› aç›klamas› içinbk. Somel (2001;2002).

36 Cem Somel

Page 3: Türkiye’de Küreselleflmeye Tepkiler Üzerine · yeni iktisat politikası telkinlerini benimsedi. İthal ika-meci sanayileşme politikalarını ve bu politikaların te-melini

meci politikalarını destekleyen yoğun bir ideolojik mü-cadele vermektedir.

‘Küreselleşmeye karşı ne yapmalı’ sorusunu irdele-me, kapitalist dünya sisteminin bu somut şartlarındanbaşlamalıdır. Bir kere, karşı olunan, kapitalist dünya sis-teminin küreselleşme döneminde artırdığı bağımlılaşmave yoksullaşma gibi etkileri midir, yoksa dünya sistemi-nin kendisi midir? Dünya sisteminde menfaatler nesnelolarak nasıl kümelenmektedir? En keskin ve uzlaşmazçelişki kimlerin arasındadır? Sistemin yoksullaştırıcı vebağımlılaştırıcı etkileri nasıl bertaraf edilebilir? Bu soru-ları doğru ve objektif bir şekilde irdelemeksizin ‘ne yap-malı’ sorusuna da isabetli bir cevap verilemez.

Bu soruları burada kendimiz kısaca ele alalım. Kapitalizmde eşit olmayan gelişme, bir yasa gibi iş-

lemektedir. Sistem tasfiye edilmedikçe dünyada eşit-sizlik, sefalet, ahlâkî çöküntü ve tabiatın onulmaz tah-ribatı artarak devam edecektir.

Küreselleşme dünyada emek ile sermaye arasındakitemel çelişkiyi değiştirmemiştir. En ağır sömürü, dola-yısı ile en keskin çelişki, gelişmiş ülkelerin sermaye-darları ile çevre ülkelerin emekçi halkları arasındadır.Bunun yanında merkez ülke sermayedarlarının kendiülkelerindeki işçilerle çelişkisi de keskinleşmektedir,ama sistemin bütünü içinde tali kalmaktadır.

Kapitalist dünya sistemini çözecek olan, çevre ül-kelerde emekçi sınıfların iktidara gelerek ülkelerinisistemin nüfuzundan çıkarmasıdır.2 Kapitalist dünyasisteminin çevre ülkeleri yoksullaştırıcı ve bağımlılaş-tırıcı etkisi en başta ülkeler arası mal, hizmet ve ser-maye hareketleri ile gerçekleşmektedir. Çevre ülkeler-de kurulacak emekçi halk iktidarları mal, hizmet vesermaye hareketlerini kontrol altına alarak bu etkiyien aza indirmeğe çalışacaktır. Sistemden huruç, çevreülkelerden merkez ülkelerine kaynak transferini azal-tarak beriki ülkelerde dahilî sınıf mücadelesini keskin-leştirecektir.

Halk iktidarlarının yoksulluğu ve bağımlı yapıyı

2| Bat› dillerinde “kopma”,“ba¤lant›y› koparma” di-ye ifade edilen bu nüfuz-dan ç›kma eyleminin engüzel Türkçe karfl›l›¤›“huruç”tur. Kelimeninanlam›n› bir sözlük (De-velio¤lu, 1995) “ç›k›fl,ç›kma, d›flar› ç›kma;ayaklanma” olarak ver-mekte, bir di¤eri (Redho-use, 1981) bunlara “ye-ni bir hareket bafllama-s›” anlam›n› eklemekte-dir.

37Türkiye’de Küreselleflmeye Tepkiler Üzerine

Page 4: Türkiye’de Küreselleflmeye Tepkiler Üzerine · yeni iktisat politikası telkinlerini benimsedi. İthal ika-meci sanayileşme politikalarını ve bu politikaların te-melini

değiştirme mücadelesi, demokrasiye ve sosyal adaleteyönelişi, sosyalizmin inşasının başlangıcı olacaktır.Sosyalizm, her ülkenin kendi şartlarına göre farklıözellikler göstermekle beraber, esas itibarı ile üreti-min toplumsal ihtiyaçlara göre belirlendiği, kendikaynaklarına dayanan, kaynaklarının sürdürülebilirkullanımına özen gösteren, mülk gelirlerinin tasfiyeedildiği ve emek gelirlerinin mümkün mertebe eşit-lendiği, her alanda siyasî kararlara demokratik katılı-mın gerçekleştiği, insanlar arasında her türlü eşitsizli-ği kaldırmak için ideolojik mücadele verildiği bir top-lumsal düzendir.

Merkez ülkelerde sosyal refah devletini canlandır-mak artık mümkün değildir. Çevre ülkelerde burjuvala-rın önderliğinde millî kalkınma seçeneği de kalmamış-tır. Kapitalist dünya sistemine karşı çıkmaksızın (yaniondan kopmağa çalışmaksızın) sistemin yoksullaştırmave bağımlılaştırma gibi etkilerine karşı direnilemez.Geçmişte sermayedar sınıflar sistemin bu etkilerini yu-muşatmayı (sosyal devlet politikası ile ve millî kalkınmaülküsü ile uzlaşmayı) ancak kapitalist dünya sistemininistikbali tehlikeye girdiğinde kabul etmiştir. Kapitaliz-min beş asırlık tarihinin öğrettiklerinin ışığında, yirmin-ci yüzyılın gelgit tecrübesinden sonra ve kapitalizminşimdiki toplumsal tahribatını ve tabiatı yok edişini göregöre, sistemi tekrar reformlarla ıslah etmeğe çalışmak,insanlık için gerçekçi bir çıkış yolu değildir.

* * *

Küreselleşmeye karşı bu stratejiyi biraz daha açmakiçin Türkiye’de küreselleşme döneminde uygulanan po-litikalara ve etkilerine karşı ortaya çıkan iki tepkiyi elealmak, bunları tanıtıp değerlendirdikten sonra kendigörüşümüzü tekrar sunmak uygun olacaktır. İnceleye-ceğimiz iki tepki, liberal solcu ve milliyetçi solcu akım-lardır. Bu akımları inceler iken ister istemez örgütleri,çevreleri, kişileri gruplandırmak zorundayız. Her sınıf-landırmada olduğu gibi, örgütleri, çevreleri ve kişileri

38 Cem Somel

Page 5: Türkiye’de Küreselleflmeye Tepkiler Üzerine · yeni iktisat politikası telkinlerini benimsedi. İthal ika-meci sanayileşme politikalarını ve bu politikaların te-melini

gruplayışımıza itirazlar (ve haklı itirazlar) olabilir. Kul-landığımız liberal ve milliyetçi sıfatlarına da itirazlarolabilir. Ancak gruplamak pratik bir gerektir ve asgarîmüşterekleri olan somut akımlara tekabül etmektedir.Sıfatlar da, benimsenmese dahi, kullanımda olan sıfat-lardır. Buradaki amacımız fertlere veya topluluklara eti-ket yapıştırmak değil, somut fikirleri ve tavırları tahliletmektir.

1 . L i b e r a l S o l c u T e p k i

Yirminci yüzyılın sonlarında sosyalist kabul edilenülkelerde kapitalizmin ihyası, dünyada birçok sosyalistaydını travmaya soktu. Liberal solcu akımın şekillen-mesinde bu travmanın etkisi büyüktür. Travma, bazısosyalistlerde üretim araçlarının kamu mülkiyetine da-yanan ve merkezden plânlanan bir ekonominin işleme-yeceği kanısına yol açmıştır. İlâveten, bir kısım sosya-listler, burjuva ideologlarının SSCB ve Doğu Avrupaülkelerindeki siyasî yapıya yönelttiği eleştirilerin veanarşizmin etkisi altında, iktidarın ahlâk bozduğuna;bu sebeple -iktidarda kimler olursa olsun- devletin da-ima tüm yurttaşlar üzerinde baskıcı olacağına kani ol-muştur. Her iki görüş, birçok sosyalisti küreselleşmedöneminin vahşileşen kapitalizmini iktidara gelmeksi-zin ıslah etme şeklinde bir strateji benimsemeğe sevketmiştir. Islahat, ‘toplumsal muhalefeti’ harekete geçi-rerek, iktidardakileri mağdurların taleplerini uygula-mağa zorlamakla gerçekleşecektir. Liberal solcularınbirçoğu siyasî iktidarı kullanmadan bir sosyal devrimgerçekleştirmeyi ümit etmektedir.

Liberal solcu akım, sınıf mücadelesinin yanındabaşka (milliyet, ırk, din, cinsel yönelim) kimlikli ezilen-lerin özgürlük mücadelesini ön plâna çıkarmaktadır.Liberal solcu akım devletin tabiatı gereği baskıcı oldu-ğunu kabul ettiğinden, “ulus devletin” egemenliğini“ulus ötesi” kuruluşlara ve mahallî yönetimlere devret-meğe başladığına ve bunun demokratikleşmenin gereğiolduğuna dair Batı’dan gelen telkinleri kolayca benim-

39Türkiye’de Küreselleflmeye Tepkiler Üzerine

Page 6: Türkiye’de Küreselleflmeye Tepkiler Üzerine · yeni iktisat politikası telkinlerini benimsedi. İthal ika-meci sanayileşme politikalarını ve bu politikaların te-melini

semektedir. Devlete karşı “sivil toplumu” ve “sivil top-lum örgütlerini” kuvvetlendirmeyi demokratikleşme-nin esas aracı olarak görmektedir.

Eski sosyalist ülkelerdeki dönüşümün yol açtığıtravma, birçok ülkede aydınları etkilediği için liberalsolculuğa kayma, dünya çapında görülen bir olaydır.3

Sistemin merkezlerindeki bazı eski solcu dünya sistemikuramcılarının çevre devletlerinin dünya sistemindenkopma stratejisini eleştirmeğe başlaması, işçilerin veköylülerin çok uluslu şirketlere karşı iktisadî mücadeleile yetinmesini telkin etmesi ve “sosyal hareketleri”esas mücadele biçimi olarak göstermesi, Türkiye’de li-beral solcular için önemli bir ilham kaynağı olmuştur.4

Türkiye’de liberal solun en önemli siyasî teşkilatıolan Özgürlük ve Dayanışma Partisi’nin (ÖDP) progra-mının ilk kısmında aşağıdaki tanımlamalar, liberal solunbu görüşlerini somut bir şekilde ifade etmektedir:

Özgürlük ve Dayan›flma Partisi, özgürlükçü, özyönetimci,enternasyonalist, demokratik planlamac›, do¤a-insan ilifl-kilerini yeniden tan›mlayan, militarizm karfl›t› ve cinsiyetçiolmayan bir sosyalizm do¤rultusunda, sermaye güçlerininegemenli¤ini ve emperyalizmin tahakkümünü ortadan kal-d›rarak emek güçlerinin siyasi iktidar›n›n kurulmas›n›amaçlar.Ancak siyasal ve toplumsal alanda devrimci bir de¤iflimin,emekçilerin partisinin herhangi bir biçimde hükümet ol-mas›yla de¤il, bizzat iflçilerin ve emekçilerin kendileriniyönetmesiyle gerçekleflece¤ini bir an bile gözden yitir-mez. …‹flçi ve emekçileri sermayeden, sermayenin politik partive ak›mlar›ndan ve devletten ideolojik, politik ve örgütselolarak ba¤›ms›zlaflt›rmay› bafll›ca ifllevlerinden biri olarakgörür (ÖDP, 2002) [‹talikli vurgular› biz ekledik].

Program, yasama ve yürütme erklerini kullanmadanve bu erklerin dayanağı olan silâhlı güç üzerinde ko-muta yetkisine kavuşmaksızın, yani bağımlı kapitalistdüzenin hukukî dayanaklarına ve kaba kuvvet kullan-ma imkânlarına dokunmaksızın işçilerin ve emekçilerinbizzat kendilerini nasıl yöneteceğini açıklamamaktadır.Program işçi sınıfını ve diğer emekçileri devletten ba-ğımsızlaştırma önerisini, devletin sınıf karakterine dair

3| Petras’›n (1999) LatinAmerika’daki ideolojikgeliflmeleri anlatan ese-ri travman›n küreselli¤iniortaya koymaktad›r.

4| Örne¤in Wallerstein kal-k›nma ve eflitlik ülküleri-nin çeliflti¤ini, kalk›nma-c› devletlerin halk› ezdi-¤ini öne sürmüfltür(1995: 120-124) A. G.Frank, tabandan inflaedilen sivil demokrasi-nin, iktisadî amaçlar vekimliksel hedefleri birlik-te gütmek için kat›l›ml›örgütlenme ve seferber-li¤i imkânlar› sa¤layaca-¤›n› yazm›flt›r (1996).

40 Cem Somel

Page 7: Türkiye’de Küreselleflmeye Tepkiler Üzerine · yeni iktisat politikası telkinlerini benimsedi. İthal ika-meci sanayileşme politikalarını ve bu politikaların te-melini

herhangi bir kayıtla sınırlamadığından, işçi sınıfı ve di-ğer emekçilerin menfaatlerini ve projelerini bu sınıfla-rın iktidarındaki devlet eliyle uygulama seçeneğini ta-mamen dışlamış olmaktadır.

ÖDP parti programının ilk yarısı bugünkü dünya-nın ve Türkiye’nin somut sorunlarını anlattıktan sonrakendi projesini “Mücadele Ekseni ve Talepler” başlığıaltında takdim etmektedir. Program,

Özgürlük ve Dayan›flma Partisi, insan›n insan› sömürme-sine, sermayenin emek, erke¤in kad›n, zenginin yoksulüzerindeki hakimiyetine, cinsiyet ayr›mc›l›¤›na, bask›ya,fliddet ve eflitsizli¤e dayal› düzene son verilmesi için mü-cadele eder.Üretenlerin yönetti¤i, s›n›flar›n egemenli¤inin son buldu-¤u, ezen ve ezilenin olmad›¤›, toplumun üzerindeki aske-ri, polisiye ve bürokratik bask› ve denetimin ortadan kalk-t›¤›, ekonomik karar ve planlama süreçlerinin çal›flan veüreten ço¤unlu¤un iradesine dayand›¤› bir dünyay› amaç-lar.Kad›nlar›n ekonomik, siyasal ve toplumsal düzeyde vegündelik hayatta erkeklerle eflit oldu¤u; insanlar aras›n-da dil, etnik köken ve inanç farkl›l›klar›na dayanan ayr›m-c›l›¤›n son buldu¤u; milletler aras›ndaki düflmanl›klar›nsona erdi¤i; milletlerin kendi kaderlerini özgürce tayinedebildi¤i; insan›n kendisiyle ve do¤ayla bar›flt›¤› ve ba-r›fl›n kuflatt›¤› bir toplumu hedefler.Bu hedef do¤rultusunda kapitalizmin s›n›rlar›n› bugün-den aflmaya yönelen bir eylem ve mücadele plan›na sa-hiptir, demektedir (ÖDP, 2002) [italikli vurgular bizden-dir].

Bu cümlelerden sonra talepler, programın sonuna ka-dar gereklik kipiyle (-meli, -malı şeklinde) sayılmakta-dır. Gerekli olanı yapacak öznenin, yani taleplerin mu-hatabı olan öznenin kim olduğu belirtilmemektedir.Belge, sonuna kadar gereklik kipiyle devam eden ta-leplerin hitamında “Özgürlük ve Dayanışma Partisi,toplumsal ve siyasal gelişmelere müdahale etmenin ze-minini ve olanaklarını genişletmeyi; özgür, dayanışma-cı ve eşitlikçi bir hayatın oluşturulmasına katkıda bu-lunmayı; taleplerin gerçekleşmesi için mücadelenin top-lumsallaşmasını hedefler. Amaçlarını ve eylem planınıbenimseyen herkesi bu hedef doğrultusunda birlikte

41Türkiye’de Küreselleflmeye Tepkiler Üzerine

Page 8: Türkiye’de Küreselleflmeye Tepkiler Üzerine · yeni iktisat politikası telkinlerini benimsedi. İthal ika-meci sanayileşme politikalarını ve bu politikaların te-melini

mücadeleye çağırır” diye noktalanmaktadır. Görüldüğü gibi ÖDP’nin parti programı bir ikti-

dar programından ziyade bir mücadele plânıdır. Prog-ramda gereklik kipiyle yazılmış politika talepleri Tür-kiye’yi dünya sisteminin nüfuzundan çıkarma doğrul-tusunda taleplerdir. Ancak beyandan ve üslûptan,programın iktidarı kullanmayı öngörmediği, gittikçegüçlenen bir muhalefet konumundan projesini iktidar-da kim varsa onlara uygulatmayı amaçladığı anlaşıl-maktadır.

Liberal solcular, besbelli reformizme ve hâkim sı-nıflarla uzlaşmaya varacak bu stratejilerini ekseriya ka-pitalizmle uzlaşmaz görünen önermelerden türetmek-tedir. Örneğin “ ‘Üçüncü Dünya’ Var mıydı? UlusalKalkınma Mümkün Mü?” (Türkay, 2002) başlıklı birmakalede yazar, yirminci yüzyılın kalkınma çabaları-nın tecrübesini özetlemekte ve yazısının sonunda bireleştiri yapmaktadır:

Böyle bir noktada ulusal kalk›nma perspektifine sol-dan sahip ç›kanlar›n ya da destekleyenlerin öncelikle‘ulusal’ olandan ne anlad›klar›n› aç›k hale getirmele-ri gerekmektedir. Burjuvaziyi d›flar›da tutan bir ulusal-l›k tan›m› mümkün olmad›¤›na göre kategorik olarakkapitalist birikimin olanaklar›n› her seferinde denetle-yen bu s›n›f›n kâr güdüsü nas›l bir ittifakla ve hangiaraçlarla denetlenecektir? ... Böyle bir noktada [kal-k›nma] süreci[ni] denetleyecek bir araç olarak ulusdevleti ileri sürmek ise ancak devleti toplumsal nite-li¤inden ar›nd›r›p, teknik bir kurum olarak alg›lamaklamümkündür. Dolay›s›yla s›n›flar üstü ve uluslar aras›hiyerarfliden ba¤›ms›z bir pozisyonla yukar›dan müda-hale etme yetene¤ine sahip bir ulus devlet alg›lama-s› sola ancak zarar verir, yeterince vermifltir de.

Buradaki savları inceleyelim. Birincisi, kapitalistler-le ittifak kurulamayacağı ve kurulursa bunların faali-yetlerinin denetlenemeyeceği, dolayısıyla kalkınılama-yacağıdır. İkincisi, sınıflar üstü bir ulus devlet algıla-masının yanlışlığıdır. Bu iki savdan emekçi sınıflarınkapitalistlerle ittifak etmeden iktidara gelmesi ve dev-letin sınıfsal karakterini değiştirmesi doğrultusundabir strateji çıkar. Fakat bu doğru savların arasına sıkış-

42 Cem Somel

Page 9: Türkiye’de Küreselleflmeye Tepkiler Üzerine · yeni iktisat politikası telkinlerini benimsedi. İthal ika-meci sanayileşme politikalarını ve bu politikaların te-melini

tırılmış “uluslar arası hiyerarşiden bağımsız bir pozis-yonla yukarıdan[?] müdahale etme yeteneğine sahipbir ulus devlet algılaması”na yönelik eleştiri, herhangibir devletin kapitalist dünya sisteminden çıkamayaca-ğını ima etmektedir. Yazarın böyle düşündüğü sonragelen şu cümlelerden anlaşılmaktadır: “Solun kapita-list birikimi denetlemeye dair bir iddiası bulunmamalı-dır. Yapılması gereken sistemin işleyişini deşifre etmeyedevam etmek, politik hak taleplerini formüle etmek ol-malıdır. Bu yapılırken sol kendi önceliklerini ve dolayı-sıyla kendi gündemini yine kendisinin belirlediği birgüç ve atmosferi yaratmanın yollarını bulmak zorunda-dır” [İtalikli vurgu bizden]. Özetle, yazar ‘kapitalist-lerle ittifak ederek kalkınma olmaz’ ve ‘devlet sınıflarüstü değildir’ yolundaki doğru öncüllerine ‘devletlerhiyerarşisinden kurtuluş yoktur’ öncülünü katmakta-dır. Ve sonuçta devrimci öncüllerden yola çıkarak var-dığı pratik strateji, kapitalizmi teşhir edip politik haktalepleri formüle etmekten ibaret kalmaktadır.

Liberal solculardan birçoğunun Türkiye’de siyasîiktidarı kullanmadan sosyal devrim yapma tasavvuru-nun mantıkî sonucu, başka kuvvet dayanakları aramakolmaktadır. Bu akım içinde Avrupa Birliği’nin baskısıile Türkiye’de hâkim sınıfı demokrasi alanında ıslahatazorlamak fikri yaygındır. Liberal solun önem verdiğiikinci bir dayanak, yabancı “sivil toplum” örgütleridir.Liberal solculardan birçoğu uluslar arası iktisadî kuru-luşların önemli toplantılarının yapıldığı kentlerde or-tak gösteri düzenlemeyi önemli bir mücadele yöntemiolarak görmektedir.5

İktidar meselesine değindiklerinde de, sivil toplum-culuğa ve özgürlüğe verdikleri önem bazı liberal solcu-ları sınıfsal karakteri olmayan bir iktidar tasavvur et-meğe sevk etmektedir. Örneğin akımın önde gelen birdüşünürü ÖDP programını incelediği makalesinin biryerinde “İnsan kavramı yerine ‘çalışanlar’ kavramınıkullanıyor. Bir ölçüde anlaşılır olan bu ikame, hedefle-nen toplumun bir çalışanlar toplumu olduğu hissini de

5| Kozano¤lu küresellefl-menin ma¤durlar›n›n“özgürlefltirici karfl› he-gemonyas›ndan” bah-setmekte, ancak bu he-gemonyan›n uluslar ara-s› olup, herhangi bir ül-kede iktidar anlam›nagelmeyece¤ini “... ulus-lararas›n›n meflruiyetinive dinamizmini ulusal›ntaleplerine tabi k›lmakanlay›fl›n› geride b›rakt›-¤›n› ... söylemek müm-kün” diyerek aç›klamak-tad›r (2002: 63).

43Türkiye’de Küreselleflmeye Tepkiler Üzerine

Page 10: Türkiye’de Küreselleflmeye Tepkiler Üzerine · yeni iktisat politikası telkinlerini benimsedi. İthal ika-meci sanayileşme politikalarını ve bu politikaların te-melini

kaçınılmaz olarak uyandırıyor. Çalışmanın yüceltildiğibir çalışanlar toplumu, sosyalist tahayyülün özgürleşmeufkuna ne derece uyuyor?” diye sormaktadır (İnsel,2000: 129). Yazar, “çalışanlar veya emekçiler demokra-sisinin” “özgürlükçü sosyalist tahayyülün” toplumsaldayanışma anlayışına dar geleceği endişesini ifade et-mektedir (İnsel, 2000: 119).

2 . L i b e r a l S o l u D e ¤ e r l e n d i r m e

Kapitalist dünya sistemi ile çevre ülkelerin emekçisınıfları arasındaki uzlaşmaz çelişkinin çözümü, çevreülkelerin dünya sisteminin nüfuzundan çıkmasını ge-rektirir. Dünya sisteminin etkilerini çevre ülkelere ak-taran politikaları uygulayan başlıca araç devlettir. Do-layısı ile emekçi sınıfların ülkeyi dünya sisteminin ikti-sadî etki alanından çıkarmakta kullanacağı aracın yinedevlet olması gerekir.

Dünya sistemi çevre ülke ekonomileri üzerinde ikti-sadî etkilerini ticaret, yatırım ve plâsman yoluyla icraetmektedir. Ülkeler arası serbest mal, hizmet ve serma-ye hareketleri çok sayıda mekanizmalarla çevreden mer-keze reel kaynak transferlerine yol açmakta (coğrafî ku-tuplaşmayı sürdürmekte) ve çevrenin bağımlı yapısınıyeniden üretmektedir. Sistem çevre ülkelerde öncekisosyal devlet uygulamalarını da tasfiye ederek emeğindeğerini düşürmekte, bu suretle emeğin ülke içinden veülke dışından katmerli sömürüsünü kolaylaştırmaktadır.O hâlde çevre ülkelerde bu mekanizmalara karşı mal,hizmet ve sermaye hareketlerini kontrol altına almak ve(en azından) ülke içi bölüşüme müdahale etmek gerek-mektedir. Bunu yapacak siyasî irade, işçi sınıfının başınıçektiği emekçi halk sınıflarının iktidarıdır.

Devletlerin liberal iktisat politikaları benimsemesi,sınıfların siyasî tercihidir; teknolojinin veya herhangi birtoplum üstü tarihî gücün zorlamasının sonucu değildir.Yeni liberal iktisat politikaların benimsenmesi küresel-leşmenin sonucu değil, sebeplerinden biridir. Ekonomi-yi kontrol altına alma, mal hizmet ve sermaye hareketle-

44 Cem Somel

Page 11: Türkiye’de Küreselleflmeye Tepkiler Üzerine · yeni iktisat politikası telkinlerini benimsedi. İthal ika-meci sanayileşme politikalarını ve bu politikaların te-melini

ri üzerinde denetim kurma ve ülke içinde sınıflar arasıbölüşüm ilişkilerini biçimlendirme de yine bu doğrultu-da siyasî bir irade oluşması ile gerçekleşir. Liberal solcu-lardan bazısının görüşünün aksine, küreselleşme devletiortadan kaldırmamaktadır, tam tersi, devletler küresel-leşmeye dayanak ve destek olmaktadır. Dünyada yeni li-beral iktisat politikalarının en büyük itici güçlerindenbiri, Avrupa Birliği denilen yeni emperyalist devlettir.

Liberal solcu akımın toplumsal projesini tartışırkenkullandığı “emek-sonrası toplum” “özerk yaratıcılıkalanları”, “alternatif toplumsallıklar” gibi soyutlamalar6

ve sanayi toplumunun tarihe karışma sürecinde olduğugibi görüşleri (İnsel, 2000: 129, 135) dünya sistemininçevresindeki bir ülkeyi sistemden çıkarmanın somut so-runları ile ilişkilendirmek, çevre ülkesinde ağır sömürüve baskı altındaki emekçilerin âcil ihtiyaçları ile ilişki-lendirmek pek kolay değildir. Toplumsal projeyi emek-çilerden ve sınıf mücadelesinden soyutlama eğilimi bazıyazarları, örneğin özelleştirme politikasına, on binlerceişçi ve memurun işten çıkarılması, bunların oluşturduğuişsizliğin reel ücretleri düşürmesi ve kamu hizmetlerininparalı hâle gelmesi açısından değil, KİT’lerin sermaye-darlara ucuz girdi vererek sermaye birikimine alet edil-mesinin sakıncaları açısından tavır belirlemeğe dahisevk edebilmektedir (İnsel, 2000: 124).

Liberal solcuların birçoğu, emekçi sınıfların iktida-ra gelip dünya sisteminden kopma politikaları uygula-ma fikrini “ulusal”, “ulusalcı” diye vasıflandırıp, ulusalkalkınmanın mümkün olmadığı hükmünü veren BatılıMarxçılara atıflar yaparak emekçi iktidarı fikrine uzakdurmaktadır. Bu duruşun objektif bir dayanağı yoktur.Kapitalist dünya sisteminin çevresinde uluslaşma sürecizaten tıkanmıştır. Burjuva anlamda ulus olmanın birşartı, devletin yerli kapitalizmi (yerli ve bağımsız serma-ye birikimini) desteklemesidir, yani bir ulusal devletinvarlığıdır. Çevre ülkelerde bu yoktur ve buna imkânyoktur. O hâlde Türkiye’de uluslaşma sürecini işçi sını-fı öncülüğünde emekçi halkın iktidarı, Anadolu’da bir

6| Herhangi bir objektif ger-çe¤e tekabül etmemesi-ne ra¤men liberal solcuak›m›n en s›k kulland›¤›soyutlama “eme¤in Av-rupas›” olsa gerektir.

45Türkiye’de Küreselleflmeye Tepkiler Üzerine

Page 12: Türkiye’de Küreselleflmeye Tepkiler Üzerine · yeni iktisat politikası telkinlerini benimsedi. İthal ika-meci sanayileşme politikalarını ve bu politikaların te-melini

çok milliyetli emekçi ulus yaratarak tamamlayacaktır.7

Özetle, liberal solcu akımın hatalarını şöyle sırala-yabiliriz: Kapitalizmin ve emperyalizmin kaba kuvvetidurur iken “toplumsal muhalefetin” muhalefet konu-munda sosyal devrim gerçekleştiremeyeceğini, iktidaragelmeyi hedeflemeyen bir hareketin etkili bir muhale-fet dahi olamayacağını görmemektedir. Bu akım, ulus-lar arası bir dayanışmanın gücünün ancak ülkesel ör-gütlenmenin ve mücadelenin gücüyle orantılı olacağınıgörmemektedir. Kendi ülkelerinde iktidar perspektiflisınıf mücadelesi yürütemeyen akımların uluslar arasıdayanışmasından dünya sistemini sarsacak bir hareketçıkmayacağını algılayamamaktadır. Merkez ülkelerdekibirçok sosyal hareketin merkez ülke devletleri tarafın-dan başka devletlerden ticarî tavizler koparmak içinkullanıldığını görmezden gelmektedir.

Liberal solcu akımın iktidar, devlet, sosyal devrimüzerine görüşleri, ayağı yerde bir tarihî maddeci tahli-lin ürünü değildir. Bu görüşlerin kaynağı anarşizmdirve travmazede Batılı Marxçılardır. Bugün Türkiye’dedemokratik kitle örgütlerinde etkili olan liberal solcuakım, sınıf mücadelesini ve demokrasi mücadelesiniileri götürmekte katkı yapmaktadır. Ancak projesininreformcu karakteri sebebiyle liberal solun sınıf müca-delesine katkısı sınırlı kalmaktadır. Kitlelerin önüne(toplumsal muhalefetle sosyal devrim gerçekleştirmekve Avrupa Birliği üyeliğiyle demokratikleşmek gibi) ge-ri, reformcu ve gerçekleşmeyecek hedefler koyduğu öl-çüde Türkiye emekçilerinin devrimci potansiyeliningerçekleşmesine ayak bağı olabilir.

3 . M i l l i y e t ç i S o l c u A k › m

Dünya sisteminin Türkiye toplumu ve ekonomisiüzerinde artan nüfuzuna karşı milliyetçi solcu bir ta-vırla karşı çıkan aydınlar, yayınlar, örgütler de memle-keti dünya sisteminin nüfuzundan çıkaracak politika-lar savunmaktadır. Bunların duruşları ılımlı Atatürk-çüden sosyalistlik hatta Maoculuk iddiasındaki radi-

7| Emekçilerden oluflanulus kavram› yeni de¤il-dir: “Proletarya, önce si-yasal iktidar› ele geçir-mek, kendini ulusal s›n›fdüzeyine getirmek, ken-dini ulus yapmak duru-munda oldu¤u için, ken-disi de ulusald›r hâlâ,ama asla burjuva anlam-da de¤il” (Marx ve En-gels, 1998: 69).

46 Cem Somel

Page 13: Türkiye’de Küreselleflmeye Tepkiler Üzerine · yeni iktisat politikası telkinlerini benimsedi. İthal ika-meci sanayileşme politikalarını ve bu politikaların te-melini

kale uzanan geniş bir yelpaze oluşturmaktadır. Milli-yetçi solcu akımdaki en ılımlılar, akıl ve yurtseverlikaçılarından Türkiye’de iktidarların dünya sistemininmerkezlerine verdiği siyasî ve iktisadî tavizleri eleştir-mekte, bağımsız ve kalkınmacı politikalar savunmak-tadır.8 Daha radikal milliyetçi solcular ise açıkça Batıaleyhtarı ve Üçüncü Dünyacı bir hat izlemekte, hattabazıları antiemperyalist mücadelenin antikapitalist ol-ması gerektiğini söylemektedir. Milliyetçi solcu akımıemperyalizme karşı diğer akımlardan ayırt eden, şuözellikleridir: Türkiye’de demokratikleşme taleplerineemperyalizmin kışkırttığı bölücü talepler kuşkusu ilebakmak; Türk milliyetçiliğinin, Atatürkçülüğün veyaİstiklâl Harbi simgelerinin birleştirici işlevine inan-mak; Cumhuriyetin bazı kurumlarının (özellikle TürkSilâhlı Kuvvetleri’nin) bağımsızlıkçılığına güvenmek.Milliyetçi solcu akımda devlete ve iktidar fikrine karşıliberal solculardaki soğukluk yoktur. Milliyetçi solcuradikallerin bir kısmı, milliyetçi vasfını benimsemekteve ‘komprador sol’ dedikleri liberal solcu tavrı şiddet-le eleştirmektedir (Türk Solu, 2002a; 2002b).

Milliyetçi solcu akımdaki önemli siyasî teşkilatlar-dan biri olan İşçi Partisi’nin (İP) programının 9. mad-desine göre

Türkiye, emperyalist-kapitalist dünya sistemininezilen kutbunda yer al›yor ve ba¤r›nda Ortaça¤ kal›n-t›lar›n› bar›nd›r›yor. Bugünkü aflamada, üretici güçle-rin özgürce geliflmesini engelleyen, emekçilerin refahve mutlulu¤unun karfl›s›na dikilen güçler; emperya-lizm, iflbirlikçi burjuvazi ve feodal kal›nt›lard›r. ‹flçiPartisi’nin yak›n hedefi ülkemizin Meflrutiyetlerle bafl-lay›p Milli Kurtulufl Savafl› ve Cumhuriyet Devrimi’ylebüyük bir at›l›m yapan, yüzy›ll›k demokratik devriminiiflçi s›n›f› önderli¤inde kesin baflar›ya ulaflt›rarak de-mokratik halk iktidar›n› gerçeklefltirmek ve durmaks›-z›n sosyalizmin kurulufluna geçmektir. Demokratikhalk iktidar›, emperyalizme her türlü ba¤›ml›l›¤a sonverir, Ortaça¤ kal›nt›s› bütün iliflki ve kurumlar› köy-den, flehirden ve toplumun her alan›ndan temizler,böylece ba¤›ms›z ve demokratik bir toplum kurar,emekçileri refaha kavuflturur (‹P, 2002).

Ancak parti siyasetini anlatan temel belgelerde,

8| Cumhuriyet gazetesininbaz› köfle yazarlar› bunaörnektir.

47Türkiye’de Küreselleflmeye Tepkiler Üzerine

Page 14: Türkiye’de Küreselleflmeye Tepkiler Üzerine · yeni iktisat politikası telkinlerini benimsedi. İthal ika-meci sanayileşme politikalarını ve bu politikaların te-melini

halk iktidarının emekçi halkın siyasî hareketinden ziya-de başka kurumların desteği ile kurulacağı ortaya çık-maktadır. Örneğin İşçi Partisi’nin internet sayfasında‘temel belgeler’ kategorisinde sunulan, “CumhuriyetDevrimi İktidarı Projesi” başlıklı metinde, ilk parag-rafta Türkiye’de ikili bir iktidar bulunduğu, bunlardanbirinin Küçük Amerika iktidarı olduğu belirtilip,“Cumhuriyet Devrimi iktidarı ise Ordu eksenlidir”denmektedir. Türkiye’nin çelişkileri, “mafya-tarikatortaklığı” ile Cumhuriyet Devrimi güçleri arasındaki içsaflaşma ve “Kürt devleti kurarak Sevr tehdidini gün-celleştiren büyük devlet” ile Türkiye arasındaki dış cep-heleşme şeklinde tasvir edilmektedir (Perinçek, 2002).Yazara göre “Cumhuriyet Devrimi iktidarının temel ku-rumları şunlardır: Bir: Mafya ve tarikat güçlerinin değil,halkın iradesini temsil eden bir meclis. İki: Atatürk’ünAltı Ok programını uygulayan devrimci bir hükümet.Üç: Cumhuriyet Devrimi mevzisinde bir ordu. Dört:Örgütlü halk. Bugün Cumhuriyet Devrimi’nin yalnızOrdusu vardır, diğer üç ayağın inşa edilmesi önümüz-deki acil görevdir.” Yazar Cumhuriyet Devrimi iktidarı-nın “diğer üç ayağının inşa edilmesi” gereğini tespit et-tikten sonra, halkın sınıf mücadelesinin örgütlenmesiüzerinde durmayıp, emekçi sınıfların menfaatinin Ke-malist devrimde olduğunu anlatmakta, emekçilerin altıok programına nasıl kazanılacağını tartışmaktadır.

Türkiye’nin dünya sisteminin merkezlerinin nüfu-zundan çıkarma mücadelesinde Türk Silâhlı Kuvvetle-ri’nden (1960 İhtilâlini çağrıştıran) özel veya öncü birrol bekleme tavrı milliyetçi solcu gruplarda yaygındır.Türk Solu dergisi de “manifesto”sunda kendi hareket-leri hakkında “Kuvayı Milliye’nin, halk-ordu-aydın itti-fakını, gençliği de katarak geliştirir ve bu ittifakı bölme-ye yönelik tüm çabalara şiddetle karşı çıkar. ... Bu an-lamda 1960’ların devrimci ortamını ve birlikteliğini ye-niden yaratmak için yola koyulur” demektedir (Türk So-lu, 2002a. Siyah harfler orijinaldedir). Keza Kuvayı Mil-liye dergisi de benzer vurgular yapmaktadır. 1960 İhtilâ-lini “2. Kuvayı Milliye hareketi” olarak adlandırarak“üçüncü bir devrim momenti” içinde olduğumuzu iddia

48 Cem Somel

Page 15: Türkiye’de Küreselleflmeye Tepkiler Üzerine · yeni iktisat politikası telkinlerini benimsedi. İthal ika-meci sanayileşme politikalarını ve bu politikaların te-melini

etmektedir (Kuvayı Milliye, 2001: 3).9

Milliyetçi solcu akımdaki bazı gruplar “işbirlikçiburjuvazi” kavramını kullanmakla beraber, Türkiye’nindüzeninin dışardan dayatmaların bir ürünü olduğu, veemperyalizme karşı mücadelenin yabancılara karşı veri-leceği görüşü daha çok vurgulanarak söylenmektedir.

4 . M i l l i y e t ç i S o l u D e ¤ e r l e n d i r -

m eMilliyetçi sol akım stratejisini Türk milliyetçiliği ve

Atatürkçülüğün toplumu birleştiriciliği üzerine oturt-maktadır. İşçi Partisi, Bağımsız Cumhuriyet Partisi, Ku-vayı Milliye, Türk Solu dergisi gibi grupların siyasî tah-lillerinde emekçiler önemli bir siyasî kategori olarak zik-rediliyor ise de asıl öncü siyasî güç (her grupta vurgufarklı olmakla birlikte) aydınların, gençlerin ve askerle-rin bir bileşimi olarak düşünülmektedir.

Emekçi halkı emperyalizme ve işbirlikçilerini iktidar-dan uzaklaştıracak şekilde örgütlemekte Türk milliyetçi-liği ve Atatürk devrim mirasçılığı birleştirici harç olabi-lir mi? Türkiye emekçi halkının mevcut milliyet bileşimive siyasî birikimi karşısında (“üst kimlik” gibi kavram-larla dahi olsa) Türk milliyetçiliği gütmek, Anadoluemekçi halkını bağımsızlık mücadelesinde birleştirmeemeline ters düşmektedir. Milliyetçi solcular, emekçihalkın demokrasi ve eşitlik özlemini görmemektedir.

Emperyalizme karşı bağımsızlık mücadelesinde top-lumun geçmişteki bağımsızlık mücadeleler tarihini il-ham ve cesaret kaynağı olarak kullanmak elbette yararlıve gereklidir. Atatürk’ün şahsî meziyetleri (yurtseverliğive bağımsızlık ilkesine bağlılığı) sabittir. Ancak ölümün-den sonra hâkim sınıflar Atatürkçülüğü resmî ideolojiyapıp kendi ihtiyacına göre şekillendirmiştir. Atatürk’ünmilliyetçilik ve modernleşmecilik (aydınlanmacılık, Os-manlı kültür mirasını reddetme eğilimi) gibi çeşitli veçelişkili görüşleri vardı ve uygulamaları oldu. Hâkim sı-nıflar Atatürk’ün modernleşmeci anlayışını ön plâna çı-kardı. Atatürk 1940’lardan beri işbirlikçi politikalar uy-gulayanların sahiplendiği simge olmuştur. Aydınlanma-

9| Orduya baflka vurgu ör-ne¤i için bk. K›v›lc›ml›(2001: 1, 3, 18, 26).

49Türkiye’de Küreselleflmeye Tepkiler Üzerine

Page 16: Türkiye’de Küreselleflmeye Tepkiler Üzerine · yeni iktisat politikası telkinlerini benimsedi. İthal ika-meci sanayileşme politikalarını ve bu politikaların te-melini

cılığa ve Batıcılığa indirgenen bu simgenin bağımsızlıkçıyönünü ön plâna çıkarmağa, vurgulamağa çalışmak şüp-hesiz olumlu bir çabadır. Aydınlanmacılık ve Batıcılık ilebağımsızlıkçılık arasındaki ince çelişkiyi görebilenler(örneğin Türk Solu, Ulusal Sol çevreleri) milliyetçi solcuakımın içinde nispeten daha tutarlı bir antiemperyalistduruş sergilemektedir. Ancak milliyetçi solcu akımınbüyük kısmı aydınlanmacılık konusunda hâkim sınıfla-rın resmî Atatürkçülüğü ile anlaşmaktadır. Aydınlanma-cı tavır, emperyalizmin başka çevre ülkelere saldırıların-da kararlı bir karşı tavır almayı, emperyalizme karşı (me-selâ İran gibi ülkelerle) diplomatik cepheler kurmayızorlaştırır.

Milliyetçi solcuların sorunu, emperyalizmin yerliuzantısı sınıflar üzerine sarih bir görüşe varamamasıdır.Türkiye’de İstiklâl Harbini örgütleyen, 1920’lerde libe-ralizmi benimseyen, 1930’larda devletçi olan, 1950’lerdeTürkiye’yi NATO’ya üye yapan, 1960’larda ithal ikame-ci sanayileşmeyi yarım yamalak uygulayan ve sonra1980’lerde bundan vazgeçip yeni liberal politikaları uy-gulamaya koyan, aynı sınıflardır.10-11 Cumhuriyet tari-hinin politik dönemeçlerinden hiçbirinde ezilen bir sınıfdiğerini iktidardan uzaklaştırıp yerine oturmuş değildir.1980’lerde bu hâkim sınıflar iki kutuplu dünyanın sonaermesi üzerine yeni yönlerini seçerek merkez ülkelerinsermayesiyle işbirliğini kuvvetlendirmiş ve kendi emek-çilerine karşı tavır koymuştur. Bülent Ecevit’in, İsmailCem’in 1970’lerdeki Batı’ya karşı nispeten eleştirici si-yasî duruşlarını terk edip işbirlikçi bir siyasî çizgiye yö-nelmesi, kişisel bir dönüşümün dışa vurması değil, mer-kez ülke sermayesi ile yerli sermayenin yeni politikaları-nın kişiliğe yansımasıdır. Şüphesiz ki yüksek bürokratla-rın, yüksek gelirli serbest meslek erbabının arasında tu-tarlı bir şekilde Türkiye’nin emperyalizmden bağımsızlı-ğını savunan, hatta emekçi sınıfların başını çektiği birbağımsızlık mücadelesinde emekçileri destekleyecekyurtsever fertler çıkabilir. Ancak Türkiye’nin dünya sis-teminden kopuş stratejisini bu sınıfların bazı unsurları-nın yurtseverliği üzerine inşa etmek, gerçekçi değildir.

Milliyetçi solcu akımın orduya atfettiği özel önem

10| Hâkim s›n›flar›n tüccarsermayedar, sanayicisermayedar, toprak a¤a-s›, kapitalist çiftçi, bü-rokrat, serbest meslekerbab› bileflimi zamanlade¤iflse de bu blo¤unegemenli¤inin devaml›l›-¤›n› etkilemez.

11| ‹stiklâl Harbinde millîhükûmetin bafl›n› çekenburjuvazinin güdüsünüdo¤ru tespit etmek ge-rekmektedir. Bat›l› em-peryalistler Osmanl› dev-letinde iflbirlikçi seçimin-de sürekli milliyet ve dinay›r›m› yapmakta idi. Bi-rinci Cihan Harbinin so-nunda da MüslümanTürk burjuvalar›n›n veyaburjuval›¤a heveslenenMüslüman Türklerin önü-nü kesen bar›fl flartlar›öne sürdüler.

50 Cem Somel

Page 17: Türkiye’de Küreselleflmeye Tepkiler Üzerine · yeni iktisat politikası telkinlerini benimsedi. İthal ika-meci sanayileşme politikalarını ve bu politikaların te-melini

için de aynı şey söylenebilir. Ordu mensuplarının siyasîdüşüncede mütecanis olmayacağı aşikârdır. Ne var ki,TSK laiklikten yolsuzluklara kadar gerekli gördüğü herkonuda emir komuta silsilesi içinde kurumsal görüş be-yan etmektedir (ve beyan etmesi olağan sayılmaktadır).Gümrük Birliği anlaşması yapılırken, 1994’te Uruguaymüzakeresi sonucunda anlaşmalar imzalanırken, tahkimyasası çıkarılır iken, telekomünikasyon sektörü özelleşti-rilirken, Türkiye’nin beslenmede kendine yeterliğine ha-lel veren tarım politikaları uygulamaya konulur iken, kı-saca ülkenin bağımsızlığından ve millî egemenlikten ta-vizler verilir iken TSK itiraz etmemiştir. Bu sessizlik, kü-reselleşmeci politikalar konusunda açık bir tavır beyanı-dır. Buna da şaşılmaz. Unutmamak gerekir ki 1960’tanitibaren TSK’den bir daha Millî Birlik Komitelerininçıkmaması için çok çeşitli politikalar (maaş ve lojmanpolitikaları, orduevi hizmetleri, Ordu Yardımlaşma Ku-rumunun kurulması, askerî ortaokulların kapatılması veErzincan’daki askerî lisenin kapatılması gibi tedbirler)uygulanmıştır. Bunların yanı sıra iki kutuplu dünya dasona ermiştir. Milliyetçi solcu akım 1960’tan bu yanaköprülerin altından geçen bu suları görmezden gelmek-tedir.

Bazı milliyetçi solcular, işçilerin ekonomik çıkarlarıiçin verdikleri sınıf mücadelesi ile bağımsızlık mücade-lesini iki ayrı kulvarda yürüyen iki ayrı mücadele olarakgörmektedir (Koç, 2002). Elbette ki işçilerin iktisadî sı-nıf mücadelesi kendiliğinden bir bağımsızlık mücadele-sine dönüşmez. Fakat Türkiye’nin bağımlı kapitalist dü-zenine karşı en dinamik ve uzlaşmaz güç potansiyeli,emekçilerin sömürü ve baskıdan kurtulma ve insancayaşama iradesindedir. Mesele, bu iradeyi bağımsızlık,demokrasi ve sosyalizm hedefli bir program etrafındabirleştirerek iktidara yönlendirmektir. Bağımsızlık mü-cadelesini ülke nüfusunun çoğunluğunun iktisadî müca-delesinden soyutlamak, olsa olsa bağımsızlık mücadele-sine ulusalcı sermayedarlardan gelecek desteğe büyükönem atfetmekten ve bu sebeple emek ile sermaye ara-sındaki mücadeleyi yumuşatmak arzusundan kaynaklan-makta olabilir.

51Türkiye’de Küreselleflmeye Tepkiler Üzerine

Page 18: Türkiye’de Küreselleflmeye Tepkiler Üzerine · yeni iktisat politikası telkinlerini benimsedi. İthal ika-meci sanayileşme politikalarını ve bu politikaların te-melini

Milliyetçi solcu gruplar, emperyalizmi teşhir etmeğekatkı yaptıkları ve Türkiye’nin bağımsız bir güzergâhagirebileceği güvenini pekiştirdikleri ölçüde halkın ba-ğımsızlık mücadelesine hizmet etmektedirler. Ancakmillî burjuvazi önderliğinde ulusal kurtuluş hareketiniihya etme emeli, günümüz dünyasının objektif ve somutşartlarına tekabül etmemektedir: İki kutuplu dünya or-tadan kalkmış, ülkemizde burjuvazinin ana kitlesi ba-ğımsız yerli bir kapitalist birikim gerçekleştirme hedefi-ni terk etmiştir. Bu yanlış stratejinin ve demokrasi talep-lerini duymazdan gelme eğiliminin, bir noktadan sonraemekçi halkın bağımsızlık ve demokrasi mücadelesindebirleşmesine köstek teşkil etmesi muhtemeldir.

5 . ‹ fl ç i S › n › f › Ö n d e r l i ¤ i n d e

D ü n y a S i s t e m i n d e n H u r u ç Kapitalist dünya sisteminin başlıca mağduru çevre

ülkelerin emekçilerdir. Merkez ülkelerin şirketleri tica-ret, yatırım ve fason imalat politikalarıyla ve çevre ülkedevletleriyle işbirliği hâlinde çevre ülke işçilerini birbiri-ne karşı ücret kırma yarışına sokmaktadır. İhracat yapansektörlerde çalışmayan emekçiler de bu yarıştan dolaylıolarak etkilenmektedir. Emeği ile sermayesini birleştire-rek geçimini sağlayan küçük burjuvazinin (esnaf ve za-naatkârların) refahı geniş ölçüde salt emeği ile geçinenişçi ve memurun reel gelirine bağlı olduğundan bu sınıfda bağımlı kapitalizmden mağdurdur. Birçok ülkede aztopraklı ve orta topraklı köylüler de tarımı koruyan po-litikaların terk edilmesinden ve tarım ürünleri ticareti-nin serbestleştirilmesinden mağdurdur. Merkez ülkele-rin şirketleri (yine yerli hâkim sınıflarla işbirliği içinde)çevre ülke yer altı ve yer üstü tabiat kaynaklarını ve ta-biî çevrelerini istismar etmektedir. Sistem çevre ülkeler-den merkez ülkelere sürekli kaynak aktarmaktadır. Bukayba ilâveten, çevre ülkede yerli hâkim sınıfların tüke-timi ve israfı da üretim güçlerinin gelişme potansiyeliniheder etmektedir. Sistem, emekçileri bölmek için uygu-ladığı ayırımlardan ve kısıtlamalardan mağdur olan mil-liyetlerin ve dinsel grupların demokrasi ve eşitlik talep-lerini bastırmaktadır.

52 Cem Somel

Page 19: Türkiye’de Küreselleflmeye Tepkiler Üzerine · yeni iktisat politikası telkinlerini benimsedi. İthal ika-meci sanayileşme politikalarını ve bu politikaların te-melini

Çevre ülke emekçilerinin dünya sistemiyle çelişkisiuzlaşmazdır. Dünya sisteminin çevresindeki ülkeleri dün-ya sisteminden koparacak olan toplumsal güç, emekçile-rin ekmek kavgasıdır, insanca ve haysiyetli yaşama azmive özlemidir.

Fakat bir çevre ülkesinin dünya sisteminin iktisadî vesiyasî nüfuz alanından çıkmasının nesnel şartları olmakgerekir. Çok fakir ve -nüfusça ve yüz ölçümünce- çokküçük ülkelerin kendi başlarına sistemden çıkarak ken-dine yeten toplumsal ve iktisadî düzen kurması zordur.Bu gibi ülkelerin dünya sisteminden hurucu, bölgeselbütünleşmeye yönelmeyi gerektirir.

Türkiye nüfusu ve yüzölçümü, tarıma elverişli toprakvarlığı, vasıflı iş gücü birikimi ve coğrafî konumu itiba-riyle kendi başına sistemden çıkabilecek özelliktedir. Buhususu vurgulamak gerekmektedir. Dünya sistemininmerkezleri, sistemle bütünleşmenin, küreselleşmeninkaçınılmazlığını tekrarlamaktadır. Merkezler, trende uy-mayanların marjinalleşeceğini, küreselleşen dünya eko-nomisinin sunduğu ‘fırsatları’ kaçıracağını telkin etmek-tedir. Kuzey Kore, Irak gibi ülkeleri ‘uluslar arası top-lum’un gereklerine uymayanlara örnek olarak göster-mektedir. Bu telkin bütün çevre ülkelerde ve Türkiye’dede yankılanmaktadır. Türkiye’den dışarıya sürekli reelkaynak transfer edilirken insanlar, dışarıdan kredi girişidursa ekonominin çökeceğine inandırılmaktadır. İktidarfikrine soğuk duran, uluslar arası dayanışmaya ve Avru-pa Birliği’nin demokratikleştirici etkisine önem verenle-rin bu duruşunda, ülke olarak dünya sisteminden çık-manın mümkün olmadığı yolundaki ürkütücü propa-gandanın payı vardır.

Türkiye’nin dünya sisteminin nüfuzundan çıkma sü-reci, bütün emekçilerin ortak menfaatlerini temsil edenbir siyasî hareketin emekçi halkın dağınık sınıf mücade-lesini birleştirerek bir iktidar mücadelesine dönüştür-mesi, iktidarda bu menfaati temsil eden heyet ile birlik-te örgütlenmiş emekçi sınıfların ülkede toplumsal ve ik-tisadî dönüşüm gerçekleştirmesidir. Bu süreçte karşılaşı-lacak üç soruna burada değinmek uygun olacaktır: halkiçindeki çelişkileri çözme sorunu, uluslar arası dayanış-

53Türkiye’de Küreselleflmeye Tepkiler Üzerine

Page 20: Türkiye’de Küreselleflmeye Tepkiler Üzerine · yeni iktisat politikası telkinlerini benimsedi. İthal ika-meci sanayileşme politikalarını ve bu politikaların te-melini

ma sorunu ve dünya sistemi ile çelişkileri idare sorunu.Emekçi halk işçi, memur, az ve orta topraklı çiftçi,

esnaf, zanaatkâr gibi sınıflardan oluşmaktadır. Emekçifertlerin milliyet, din, mezhep, yaşadığı coğrafî bölge iti-barıyla da özellikleri vardır. Emperyalizm ve yerli hâkimsınıflar bütün bu özellik farklarını ustaca istismar et-mektedir. Emekçi hareketinin bu çeşitlilik içindeki halksınıfları ve grupları arasındaki tali çelişkileri uzlaştırma-yı ve çözmeyi bilmesi gerekmektedir. Bir kere, milliyetve din mezhep kışkırtmalarına karşı politikalar geliştir-mek ve ideolojik mücadele yürütmenin önemi açıktır.İkincisi, farklı sektörlerde çalışan işçileri sınıflaştırma veişverenlerin (taşeron, kadrolu, geçici gibi) farklı statü-lerde çalıştırdığı işçileri sınıflaştırma, sınıf sendikacılığı-nın kuvvetlenmesini gerektirir. Nihayet bu bağlamdabaşka önemli bir sorun, yeni liberal politikalar sayesindeekmek yediğini düşünen (ihracatçı sanayi, turizm, ulaş-tırma sektörlerinde çalışan) emekçilere dünya sistemin-den çıkmanın getirisini ve götürüsünü anlatma gereği-dir.

Bütün bu birleştirme çabalarında en etkili araçlardanbiri, gerçekçi ve ayrıntılı iktidar programıdır. Program,halk içindeki çelişkilerin çözüm yöntemlerini gösterebi-leceği gibi, emekçi iktidarının gerçekçi bir tasarı oldu-ğunu kanıtlamak ve halkı birleştiren siyasî bir belge ola-rak gereklidir.

Kapitalist dünya sisteminin gadrini çeken bütün ül-kelerin emekçileri olduğuna göre bunlar arasında ulus-lar arası dayanışma ve yardımlaşma potansiyeli mevcut-tur. Ancak uluslar arası dayanışmayı anlamlı ve kudretlikılan, her ülkedeki emekçi sınıfının kendi ülkesindekiörgütlenmesi ve mücadelesidir. Zira mücadelenin odağıülke içi sınıf mücadelesidir. Emperyalizme karşı etkiliuluslar arası dayanışma, sınıf bilinçli sendikacıların veişçilerin fikir ve tecrübe teati etmesi ile, çok uluslu şir-kete karşı bir ülkede başlayan bir hareketi başka ülkeler-deki emekçilerin paralel hareketlerle (dayanışma grevle-riyle, protesto eylemleriyle, boykotlarla) desteklemesiile, ve merkez ülkelerin -rejimi nice olursa olsun- çevre

54 Cem Somel

Page 21: Türkiye’de Küreselleflmeye Tepkiler Üzerine · yeni iktisat politikası telkinlerini benimsedi. İthal ika-meci sanayileşme politikalarını ve bu politikaların te-melini

ülkelere emperyalist saldırılarına karşı çıkmakla yürütü-lür.

Emekçi halk iktidarının uygulayacağı çoğu politika-ların (örneğin Emek Platformu programında savunulanbirçok politikanın) bu iktidarı kapitalist dünya sistemi-nin merkezleri ile sürtüşmeye sokacağı bellidir. Dünyasisteminin merkezi öylesine bir ticaret hukuku ağı ör-müştür ki kalkınma için uygulanacak en basit ve gereklipolitikalar bile OECD kurallarının, Dünya Ticaret Ör-gütü anlaşmalarının ve Gümrük Birliği anlaşmasının ih-lâlini gerektirir. Halk iktidarı, merkez ülkelerle çıkacaksürtüşmeleri emekçi halkın uzun vadeli menfaatlerinegöre idare edecektir. Uluslar arası siyasette ve diploma-side bağımsızlaşan Türkiye’nin çok aktif olması gereke-ceği açıktır. Türkiye nüfusu ve coğrafyasıyla merkez ül-kelerinin etkili bir şekilde ticarî tecrit uygulayamayacağıbir ülkedir. Halkın iktidarı dünyada yeni dostluk temel-leri üzerinde yeni ikili ticarî ilişkiler kurabilir. Türki-ye’nin yabancı sermaye teminine zaten ihtiyacı yoktur.Fakat halk iktidarı başka sorunlarla karşılaşacaktır. Budünya sistemi içinde ticaret yapmakla ülkede sosyalistüretim ilişkilerini geliştirmek arasında çelişki yaşanacak-tır. Mevcut geri üretim ve ihracat yapısı ile çok ulusluşirketlerin örgütlediği meta zincirlerine katılmaksızınmerkez ülkelerin pazarlarına nüfuz etmek zordur. Bu çe-lişkinin çözümü, bir yandan hızlı bir teknolojik atılım ilemerkez ülkelerden yüksek teknolojili yatırım malları it-halatına bağımlılıktan kurtulmak, öte yandan çevre ül-keleri ile ticareti geliştirmek olabilir.

Çok yüzeyinden değinebildiğimiz bu birkaç sorun,Türkiye’nin dünya sisteminden huruç projesini ciddîyealan hareketlerin görevlerinin kapsamı hakkında bir fi-kir vermektedir. Bu gibi sorunların çözümü üzerindeönceden hazırlıklı olmak, emekçi halk iktidarının başa-rısı için elzemdir. Türkiye’nin dünya sisteminin yoksul-laştırıcı ve bağımlılaştırıcı etkisinden kurtulması içinemekçileri örgütleme ve mücadelelerini birleştirip yön-lendirme pratik görevinin yanı sıra, halkın iktidarınıamacına ulaştıracak yetenekli kadroları hazırlama, araş-tırma ve bilgi biriktirme görevleri beklemektedir. n

55Türkiye’de Küreselleflmeye Tepkiler Üzerine

Page 22: Türkiye’de Küreselleflmeye Tepkiler Üzerine · yeni iktisat politikası telkinlerini benimsedi. İthal ika-meci sanayileşme politikalarını ve bu politikaların te-melini

56 Cem Somel

Develio¤lu, F. (1995) Osmanl›ca-Türkçe Ansik-lopedik Lûgat, Ankara: Ayd›n Kitapevi.

Frank, A. G. (1996) “The Underdevelopment ofDevelopment”, The Underdevelopment of De-velopment içinde, drl. S. C. Chew ve R. A. De-nemark, Thousand Oaks: Sage Publications.

Fuzulî (2002) Leyla ve Mecnun, ‹stanbul: Yap›Kredi.

‹nsel, A. (2000) Solu Yeniden Tan›mlamak, ‹s-tanbul: Birikim Yay›nlar›.

‹P (2002) ‹flçi Partisi Program›http://www.ip.org.tr/temel/program.htm

K›v›lc›ml›, H. (2001) “Yurtta Sulh Cihanda Sulh(2)”, Kuvay› Milliye, 5 (31): 3-26.

Koç, Y. (2002) “Sendikal Hareket ve Ba¤›ms›z-l›k Mücadelesi” Ayd›nl›k, 770: 35.

Kozano¤lu, H. (2002) “Küreselleflme ve Ulusla-rüstü Sermaye S›n›f›” Do¤u Bat›, 5(18): 55-64.

Kuvay› Milliye (2001) “Kaçan Moment, TarihiMisyon, Görev”, Kuvay› Milliye, 5 (30): 1-9.

Marx, K ve F. Engels (1998) Komünist Parti Ma-nifestosu, çev. Y›lmaz Onay, ‹stanbul: EvrenselBas›m Yay›n

ÖDP (2002) Özgürlük ve Dayan›flma Partisi

Program›, http://www.odp.org.tr/partiprog.htm

Perinçek, D. (2002) “Cumhuriyet Devrimi ‹ktida-r› Projesi”, http://www.ip.org.tr/temel/politi-ka/cdip.htm

Petras, J (1999) The Left Strikes Back: ClassConflict in the Age of Neoliberalism, Boulder,Colorado: Westview Press.

Redhouse (1981) Redhouse Yeni Türkçe-‹ngiliz-ce Sözlük, ‹stanbul, Redhouse Press.

Somel, C. (2001) “Küreselleflen Dünya’da Kal-k›nma”, Ankara: Türk-‹fl E¤itim Yay›nlar›.

Somel, C. (2002) “Yoksulluk Kader De¤il Siya-settir” TES-‹fi dergisi, 5: 21-26.

Türkay, M. (2002) “Üçüncü Dünya Varm›yd›?Ulusal Kalk›nma Mümkün Mü?” http://www.an-timai.org/ba/mturkay1.htm

Türk Solu (2002a) “Manifesto” Türk Solu, say›1 (1): ek.

Türk Solu (2002b) “Komprador De¤il, UlusalSol!” Türk Solu, say› 1 (2): 4-5.

Wallerstein, I. (1995) Unthinking Social Scien-ce: The Limits of Nineteenth-Century Para-digms, Cambridge, Polity Press.

K a y n a k ç a