20
-34- TOPLUMSAL HAFIZADA ANADOLU’DAN HOCALI’YA ERMENİ MEZALİMİ Prof. Dr. Fatma Ahsen Turan Gazi Üniversitesi / Edebiyat Fakültesi / Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü Özet Yazılı tarih, yaşanılanları duygu yönünü aktarmadan ele alır. Sözlü tarih ise hadiseyi yaşayanların hislerine de yer vermesi sebebiyle konunun izahını daha kolay ve mümkün kılar. Yani sözlü tarih kurulu düzenin anlattıklarının yanı sıra geçmişin çok daha gerçekçi ve adil bir şekilde inşasını sağlar. Bildirimizde tarihî bir mesele olmaktan daha çok uluslararası arenada siyasi bir mesele olarak ele alınan Anadolu’dan Hocalı’ya Ermeni meselesi toplumsal hafızada ele alınarak değerlendirilecek- tir. Ermeniler, stratejik öneme sahip Hocalı’yı 1991 yılının Ekim ayından itibaren abluka altına almış, 26 şubat 1992 de de Hocalı’da insanlık tarihinin en acımasız katliamlarından biri gerçekleştirmişlerdir. Hocalı’dan kaçmak için Ağdam istikametine ilerleyen halkın bir kısmı, Ermeni güçleri tarafından esir alınmış, bir kısmı da acımasızca katledilmiştir. Hocalı halkının hafızasında Ermenilerin yaptıkları bugün gibi canlıdır. Katliam gecesi; kara gece, sabahın olmadığı gece, tarihin kanlı sayfası, ayazlı gece, insanlık tarihinde kara leke, insanlık dramı, utanç gecesi olarak isimlendirilir. Ermenilerin Anadolu’da yaptıkları mezalimle Hocalı’da yaptıkları birbirinin aynısıdır. Birbirini takip eden taaruz ve katliamlar sinsi, sistemli ve plan dahilinde yapılmıştır. Mekân değişmiş ancak mezalime atılan imza değişmemiştir. Ermeni meselesinin ele alınışında mezalime uğramış Anadolu’daki ve Azerbaycan’daki Türklerin ağıtları, türküleri, zulümle yüz yüze gelmiş halkın anlattıkları, hadiseye şahitlik etmiş olan yabancıların daha sonra yazıya geçmiş olan hatıraları önemli yer tutmaktadır. Jan Vansia’nın da Tarih, Siyaset ve Uluslararası Hukuk Bağlamında Hocalı Katliamı

TOPLUMSAL HAFIZADA ANADOLU’DAN HOCALI’YA ERMENİ ...€¦ · TOPLUMSAL HAFIZADA ANADOLU’DAN HOCALI’YA ERMENİ MEZALİMİ Prof. Dr. Fatma Ahsen Turan Gazi Üniversitesi / Edebiyat

  • Upload
    others

  • View
    14

  • Download
    0

Embed Size (px)

Citation preview

  • -34-

    TOPLUMSAL HAFIZADA ANADOLU’DANHOCALI’YA ERMENİ MEZALİMİ

    Prof. Dr. Fatma Ahsen TuranGazi Üniversitesi / Edebiyat Fakültesi / Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü

    Özet

    Yazılı tarih, yaşanılanları duygu yönünü aktarmadan ele alır. Sözlü tarih ise hadiseyi yaşayanların hislerine de yer vermesi sebebiyle konunun izahını daha kolay ve mümkün kılar. Yani sözlü tarih kurulu düzenin anlattıklarının yanı sıra geçmişin çok daha gerçekçi ve adil bir şekilde inşasını sağlar.

    Bildirimizde tarihî bir mesele olmaktan daha çok uluslararası arenada siyasi bir mesele olarak ele alınan Anadolu’dan Hocalı’ya Ermeni meselesi toplumsal hafızada ele alınarak değerlendirilecek-tir.

    Ermeniler, stratejik öneme sahip Hocalı’yı 1991 yılının Ekim ayından itibaren abluka altına almış, 26 şubat 1992 de de Hocalı’da insanlık tarihinin en acımasız katliamlarından biri gerçekleştirmişlerdir. Hocalı’dan kaçmak için Ağdam istikametine ilerleyen halkın bir kısmı, Ermeni güçleri tarafından esir alınmış, bir kısmı da acımasızca katledilmiştir. Hocalı halkının hafızasında Ermenilerin yaptıkları bugün gibi canlıdır. Katliam gecesi; kara gece, sabahın olmadığı gece, tarihin kanlı sayfası, ayazlı gece, insanlık tarihinde kara leke, insanlık dramı, utanç gecesi olarak isimlendirilir.

    Ermenilerin Anadolu’da yaptıkları mezalimle Hocalı’da yaptıkları birbirinin aynısıdır. Birbirini takip eden taaruz ve katliamlar sinsi, sistemli ve plan dahilinde yapılmıştır. Mekân değişmiş ancak mezalime atılan imza değişmemiştir.

    Ermeni meselesinin ele alınışında mezalime uğramış Anadolu’daki ve Azerbaycan’daki Türklerin ağıtları, türküleri, zulümle yüz yüze gelmiş halkın anlattıkları, hadiseye şahitlik etmiş olan yabancıların daha sonra yazıya geçmiş olan hatıraları önemli yer tutmaktadır. Jan Vansia’nın da Tar

    ih, S

    iyas

    et v

    e U

    lusl

    arar

    ası H

    ukuk

    Bağ

    lam

    ında

    Hoc

    alı K

    atlia

  • -35-

    dediği gibi şahitlerin anlattıkları, halk şairlerinin şiirleri, tarihteki boşlukları tamamlar. Resmi kayıtlarda yer almayanlar, anlatılmayanlar sözlü tarihte yer alır.

    Sözlü tarih kayda geçirilmediği takdirde insanların yaşadıklarının büyük bir kısmı kaybolur. Tarih yazarlarının tespiti önemlidir ama aktarmaya çalıştığı geçmişin sesleri de önemlidir. Bu şahitlerin anlattıkları ile geçmişin sesini dinleriz. Bu da geçmişi anlamamıza ve yorumlamamıza sebep teşkil eder.

    Anahtar Kelimeler: Hocalı, Ermeni mezalimi, sözlü tarih, toplumsal hafıza, ağıt

    Giriş

    İnsanların ve oluşturdukları toplumun belleği sözlü tarihin verilerini oluşturur. Bu veriler insanların gördükleri, hatırladıkları veya duyduklarıdır. Sözlü tarih, tarih kadar eskidir. Var olan ilk tarih türü sözlü tarihtir (Thompson, 1999: 19). Sözlü tarih daha çok malzeme toplama yöntemi, bugünü daha iyi anlayabilmek ve geleceği yönlendirebilmek için, geçmişi canlandırma sürecine yapılan bir katkıdır (Counce, 2001:11). Geçmiş, insan bilincinin sürekli bir boyutu, toplumun kurumları, değerleri ve değer kalıplarının kaçınılmaz bir bileşenidir (Habsbawn,1999:17). Sözlü tarih insanlar etrafında kurulmuş bir tarih türüdür. Tarihin içine hayatı sokar, kapsamını genişletir (Thompson,1999:18). Sözlü kayıt olmadan insan yaşantısının pek çok kesimi açıkça yok olur (Counce,2001:15). Sözlü şahitler kullanmak tarihin ve tarihçinin ufkunu genişletmek açısından önemlidir. Tarih yazarlarının tespiti önemlidir ama aktarmaya çalıştığı geçmişin sesleri de önemlidir. Bu şahitlerden yapılan kayıtlarla geçmişin sesini dinleriz. Bu da geçmişi anlamamıza ve yorumlamamıza sebep teşkil eder.

    Sözlü tarihi diğer çalışma yöntemlerinden kesin olarak ayıran şey, bilgi toplama işidir. Çünkü sözlü tarihte bilgi toplayan kişi birincil kaynaklarını oluşturmada aktif bir role sahiptir. Geçmişe ilişkin bütün şahitlikler önemlidir, bizim için değer taşır, yazılı belgelerdeki mevcut bilgiyi toplu mezarlar, fotoğraflar, muhtelif eşyalar, olayın vuku anında yakılan ağıtlar gibi farklı olay şahitliği yapan somut veya soyut delillerle destekler, tamamlar ya da çürütür (Caunce (2001: 21).

    Osmanlı Devleti’nin son elli yılına damgasını vuran en önemli meselelerden biri olan Ermeni meselesi, 1877-1878 Osmanlı-Rus Savaşı sırasında İngiltere ile Rusya arasındaki rekabetin neticesi bir emperyalizm sorunu olarak ortaya çıkmıştır. Ermeniler, bundan sonra Osmanlı Devleti'nin bütün Hıristiyan unsurları gibi bağımsız bir devlet kurma çabasına girmişlerdir (Sarınay, 2001:VI).

    Ermeniler, yüzyıllar boyunca Türklerle aynı coğrafyada Osmanlı barışı altında güven ve sükûnet içinde yaşamışlardır. Türk devlet anlayışına göre Osmanlı sınırları içinde yaşayan gayr-ı Müslüm-ler ve farklı etnik gruplar, devlete görevlerini yerine getirmek kaydıyla emanet olarak algılanmış korunup kollanmışlardır. Osmanlı devletinde Ermeniler, devletin hassas ve stratejik mevkileri olan Hazineyi Hassa Nazırı, P.T.T. Bakanı, Ticaret Bakanı, Dışişleri Bakanı Dışişleri Bakanlığı Dış Teşkilatında Elçi, Konsolos olarak önemli görevlere gelmişlerdir. Osmanlı Devletinin güçlü dönemlerinde Ermenilerle ilgili bir problem görülmemişken 19. yüzyılın son çeyreğinden itibaren Dünyanın büyük güçleri özellikle Osmanlı devletine karşı, politikalarının bir parçası olarak Ermeni cemaatini provoke ederek kendi hedefleri için kullanmaya başlamışlardır. Büyük devletlerin muhtelif zamanlarda Osmanlı siyasetine karışması neticesinde Ermeni meselesi büyüyerek uluslararası politikanın meselesi haline gelmiştir (Turan,2017: 14,15).Tar

    ih, S

    iyas

    et v

    e U

    lusl

    arar

    ası H

    ukuk

    Bağ

    lam

    ında

    Hoc

    alı K

    atlia

  • -36-

    “Ermeni Taşnak Komitesi” Anadolu’da birçok kiliseyi silah ve cephane deposu haline getirmiştir. Zaman zaman çıkarttıkları isyanlarla Türklerin ölmesine ve Avrupa devletlerinin Türkiye’nin işlerine karışmasına sebep olmuşlardır. Anadolu’da da Ermeni çetelerin saldırısına uğramış olan halkın, çeşitli mekânlarda halkın belleğinden kayda geçirilmiş Ermeni zulmünü teyit eden hatıralar mevcuttur (Turan, 2017:5).

    1918 yılı Nisan ayında Kars’tan Tiflis’e gelen Rum muhacirler, Ermenilerin taş üstünde taş bırakmadıklarını, Kars ve çevresini yakıp yağmaladıklarını, Türk halkını kılıçtan geçirdiklerini, henüz süt çağındaki çocukları süngülerinin ucuna takarak öldürdüklerini, Müslüman kadınları çeşitli işkencelerle namuslarını kirleterek katlettiklerini, çeşitli işkenceler karşısında kadınların çıldırdıkları ve onların haykırışlarının yürekleri parçaladığını ifade etmişlerdir (Kantarcı, 2005:225).

    Erzincan’a gelmiş olan Osmanlı Orduları Komutanı, Başkomutanlık vekâletine 16 Şubat 1918 tarihinde yazdığı raporda aşağıdaki satırları kaleme almıştır “Çardaklı Boğazı’ndan Erzincan’a kadar olan bütün köyleri hatta bir kulübe bile sağlam kalmamak şartıyla tahrip edilmiş gördüm. Bahçelerin ağaçları kesilmiş, köylerden bir kişi bile sağ bırakılmamıştır. Ermeniler’in Erzincan’da yaptıkları mezâlimi dünya tarihi bugüne kadar yazmamıştır. Üç günden beri Ermeniler tarafından öldürülüp ortada bırakılmış olan Müslümanlar’ın cesetleri toplattırılmaktadır. Şehit edilen bu günahsız insanlar arasında sütten kesilmemiş çocuklar, doksanını aşmış ihtiyarlar ve parçalanmış kadınlar vardır.” (Türközü,1982:65). Süngü ve balta ile parçalamak kâfi gelmiyormuş gibi cesetler üzerine gazyağı dökülüp ateşlenerek, arada sıkışıp kalan ve henüz ölmemiş olanlar da yakılmıştır (Türközü,1982:71).

    Nisan 1918’de Kalo (Derecik) Köyü’nde acımasızca büyük bir katliam yapılmıştır. Ermeniler tarafından bu köyde 660 kişi akla gelmeyen işkencelerle katledilmiştir. Köyden sadece 11 kişi kurtulmuştur. Onlardan biri olan Âşık Kahraman’ın (1863-1944) söylediği ağıt, katliamın bütün cephelerini gözler önüne sermektedir. Ağıdın bir kaç dörtlüğü durumu gözler önüne sermek için yeterlidir.

    …Bir yiğidi: Vurmuş, yolda koymuşlar,Can teslim etmeden, deri soymuşlar,Cep – cep etmiş, yanlarını oymuşlar,El cepte, figanı Arşa dayandı.

    Bir gelini gördüm: Ayağa kalkmış,Sandım ki canı var, yüzüme bakmış,Kâfir, mısmar ile direğe çakmış;Mısmar, çivi ünü, Arşa dayandı,

    Bir hâmile kadın: Davranmış kaça,Ermeni, eylemiş hep parça, parçaKılıç ile vurmuş, bölünmüş kalça,Akan kızıl – kanı, Arşa dayandı.

    Çocuğu, karnından çıkartmış bakar;Can teslim etmeden, süngüye takar,Tar

    ih, S

    iyas

    et v

    e U

    lusl

    arar

    ası H

    ukuk

    Bağ

    lam

    ında

    Hoc

    alı K

    atlia

  • -37-

    Bebeğin fizahı, dağ – taşı yakar,Dağın, taşın şânı, Arşa dayandı.

    Altıyüz altmış can, battı kırıldı;Çoğu yandı, geri kalan vuruldu,Bu köyün defteri artık dürüldü,Hâlinin yamanı, Arşa dayandı. (Kırzıoğlu, 1958:124).

    Yaşanılan anın şahitliği görevini de yüklenen bu ağıtlar zulme uğrayanların ve görgü şahitlerinin dillerinden dökülmüş sözlü tarihin güvenilir belgelerini oluşturmuştur.

    Âşık Kahraman’ın Ermeni mezalimi ile ilgili söylediği şiire ek olarak hadiseye şahitlik etmiş olan 1323 (1907) doğumlu Şevket oğlu Hacı Lezgi Uray, Kalo köyü baskınıyla ilgili şunları anlatmak-tadır: Karabekir Paşa emir verdi “Herkes gitsin, cenazesini alsın.” Gittik; gittik ki hiçbirine el vuramadık. Bunun üzerine Karabekir Paşa, 50-60 kadar askeri görevlendirerek o şekilde mereği korlayarak (örterek) şehitlerimizi öylece defnettirdi (http://genocide. blogcu. com/ sarikamis-in-onu-mahallesi-nde-oturur-1323-1907-dogumlu/Gürsoy Solmaz). Anadolu’da yapılan mezalimin örneklerini çoğaltmamız mümkündür. Birbirini takip eden taaruz ve katliamlar sinsi, sistemli ve plan dahilinde yapılmıştır. Mekân değişmiş ancak mezalime atılan imza değişmemiştir (Turan,2017:34).

    Aslında gerek Rusların gerekse Avrupalı devletlerin Ermenilere verdiği destek, global sistemin önce Osmanlı Devleti şu anda da Türkiye Cumhuriyeti ve Türk halkları üzerinden inşa ettiği, senaryolaştırdığı “yıpratma, sarsma ve yıkma” projesinden başka bir şey değildir. Başta diaspora olmak üzere intikamcı Ermeni organizasyonları bu senaryonun kullanılan, istismar edilen ve baş rol oyuncusu gibi görünen figüranlarıdır.

    Bu konuda Rusya geçmişten günümüze istikrarlı bir davranış sergilemektedir. Bugün de Ermenilere verdiği destek dünya kamuoyunun gözleri önünde cereyan etmektedir. Bu tutumu Azerbaycan üzerinden de açıklamak mümkündür. Azerbaycan’ın topraklarının önemli bir kısmı Ermeniler tarafından işgal edilmiştir. Bu topraklarda yaşayan Azerbaycan Türkleri de göç etmek zorunda kalmışlardır. Karabağ’da, Hocalı’da olan ve bütün dünyanın sessiz kalmayı tercih ettiği, görmezlik-ten geldiği katliamlarda, geri planda bundan önceki Ermeni hareketlerinde de önemli rol oynayan Rusların varlığını inkar etmek mümkün değildir (Turan,2017:28).

    Dağlık Karabağ bölgesinde önemli bir yerleşim merkezi olan Hocalı; Ağdam, Şuşa, Hankendi, Askeran yolları üzerinde stratejik bir konuma sahiptir. Karabağ’ı Ermenistan’a bağlayan yol da Hocalı’dan geçmektedir (Oğuz,2011). 3.000 Azeri nüfusun yanı sıra Ahıska Türklerinin de yaşadığı Hocalı kasabası, 1992 yılında 25 Şubat’ı 26’ya bağlayan gece, Ermenistan silahlı kuvvetleri ve 366. Rus Motorize Alayı’nın gerçekleştirdiği bir katliama maruz kalmıştır. Katliamın yaşandığı tarihte Hocalı, Azerbaycan Silahlı Kuvvetleri’nin koruması altında değildir; savunmasız bir durumda, elinde hafif silahlar olan yaklaşık 150 kişi tarafından korunmaktadır (Gürbüz, 2008:121). Zira Gorbaçov’un Temmuz 1990’da çıkardığı bir kanun ile Sovyetler Birliği’nin bütün bölgelerinde av silahları da dâhil olmak üzere tüm silahlar toplatılmıştır. Karabağ Ermenilerinin lideri Ter-Pet-rosyan ise Moskova’nın “anlayış göstermesini umarak” bu hükme uymamıştır. Bölgedeki Azeriler silahsızlandırılırken Ermenilerin elindeki silahlar olduğu gibi korunmuştur (Sabiroğlu-Bayram-kızı,2012:65). Tamamen savunmasız durumda olan kente üç istikamet üzerinden giren Rus destekli Ermeni askerleri, sivil insanları vahşice katletmiştir. İslam Sadıq, bu durumu şiirinde dile getirir.Tar

    ih, S

    iyas

    et v

    e U

    lusl

    arar

    ası H

    ukuk

    Bağ

    lam

    ında

    Hoc

    alı K

    atlia

  • -38-

    Bu geliş Rus gelişidi,Ermeni gelişi deyil.Topa tanka sine germekBeş-on adam işi deyil. (Sadıq, 2002:433’ten alıntılayan Erol,2009,1220)

    Hocalı’dan kaçmak için Ağdam istikametine ilerleyen halkın bir kısmı, yol üzerinde karşılarına çıkan Ermeni güçleri tarafından esir alınmış, bir kısmı da katledilmiştir. Katliamda insanların kafa derileri yüzülmüş, kol ve bacakları testere ve hızarlarla kesilmiş, kafaları vücutlarından koparılmış, hamile kadınların karınları kesilmiş, insanlar diri diri yakılmıştır (Mustafayev, 2011:32). Resmî rakamlara göre saldırıda 106’sı kadın, 63’ü çocuk, 70’i yaşlı toplam 613 kişi katledilmiş; 76’sı çocuk 487 kişi ağır yaralanmış, işkenceye maruz kalan 1.275 kişi esir alınmıştır. Esir alınanlardan 150 Azerbaycan Türkü hâlen kayıptır. Gayriresmî rakamlara göre ise katledilenlerin sayısı 1.300, yaralı ise 1.000’in üzerinde-dir (http://files.Preslib.az/ projects/khojali/enkhojali/gl1.pdf .; http:// justice forkhojaly . org/site).

    Fransız gazeteci Jean-YvesJunet tarafından Hocalı’da yaşananlar “Bu gördüklerim gerçek olamaz”, Pek çok savaş öyküsü dinledim, faşistlerin zulmünü işittim, ama Hocalı’daki gibi bir vahşete hiçbir yerde rastlamadım” diye ifade edilmiştir (Selim, 1992)

    Paul Thompson (1991:5) sözlü tarihin, çok daha adil yargıyı mümkün kıldığını söyler, şahitler artık ayrıcalıksız insanlar arasından seçilmektedir. Böylelikle sözlü tarihin bir bütün olarak tarihin toplumsal mesajına da radikal etkisi vardır.

    Anlatılanlarda teferruatlar, yaşananlar, kişilerin duyguları, konunun izahını güçlendirir. Bazen korkudan bazen utandığından bazen de önemsemediğinden kişilerin anlatmadıkları veya anlatama-dıkları da iddianın kuvvetlenmesi hususunda önem arz eder.

    Hocalı halkının hafızasında Ermenilerin yaptıkları bugün gibi canlıdır. Katliam gecesi; kara gece, sabahın olmadığı gece, tarihin kanlı sayfası, ayazlı gece, insanlık tarihinde kara leke, insanlık dramı, utanç gecesi olarak isimlendirilir.

    Zelimhan Yagub “Karabağ tarihi açılsa kat kat, Tarihe sığmayan keder görersen” (Yagub, 2006: 247’den alıntılayan Necefova, 2011:74) diye bütün dünyaya, Ermeni mezalimini haykırmaktadır.

    “Kana bulanmış olan Hocalı iseO gün gan üstünde açıldı seher. O gün gün Hocalıda yer gırmızıydı. Gırmızıgırmızı üzüme durdu, görkeminde şer gırmızıydı.” diye anlatılır (Yagub, 2006: 247’den alıntılayan Necefova, 2011:78).

    Tevfik Hüseyinov’un kızı Yasemin Hasanova da “Hocalı halkının yaşadığı faciayı kimsenin yaşamasını dilemem.”(Paşeyeva-Memmetova, 2011:78) diyerek bu katliamı düşmanlarına bile yakıştırmaz.

    Ulduz Bahtiyarova, Ermenilerin yaptıklarına karşı “annemle babam, Hocalı’nın ihtiyarları hep II. Dünya Savaşı yıllarında Hocalı halkının реk çok Ermeni ailesine sahip çıkarak onları açlıktan ve soğuktan kurtardıklarını anlatırlardı. Yapılan iyiliklerin karşılığı böyle mi ödenecekti?” (Paşeye-va-Memmetova, 2011:62) diyerek sitemde bulunur. Tarih boyunca Türkler Ermenilere destek vermişler, onları korumuşlardı. Bunun pek çok örneği vardır ve arşiv belgeleri ile sabittir. Tar

    ih, S

    iyas

    et v

    e U

    lusl

    arar

    ası H

    ukuk

    Bağ

    lam

    ında

    Hoc

    alı K

    atlia

  • -39-

    Hasret Halilova, Ermeni baskınının olduğu o geceyi şöyle tanımlar: “gökyüzünden yağan kar kan rengindeydi.” (Paşeyeva-Memmetova, 2011:55). Halilova eşini, oğlunu, gelinini, torununu bu katliamda kaybetmiştir.

    Bakir kızı Samire Hüseyinova da o katliam gecesini şöyle anlatmaktadır.“1992 yılının Şubat ayının 25’ini 26’sına bağlayan o korkunç gecede tüm Hocalı halkı gibi benim de çocuk kalbim dağlandı. O korkunç gece canım kadar sevdiğim Hocalı’mla beraber babamı, ninemi, dedemi, amcamı, halalarımı ve diğer yakın akrabalarımı elimden aldı. O gecede masum Hocalı halkı, yediden yetmişe, katledildi.” (Paşeyeva-Memmetova, 2011:71).

    Aida Rızayeva, o geceyi “Gecenin zifiri karanlığı içinde korku peşimizi hiç bırakmadı. Telaşla çırpınan, yardım isteyen insanların sesi... Böylesine korkunç sahneleri hiçbir filmde dahi göremezsiniz. O nasıl bir zulümdü, Allah’ım? Bizim suçumuz neydi? Suçumuz yurdumuzu, evimizi terk etmek istemeyişimiz miydi? diye anlatmaktadır (Paşeyeva-Memmetova, 2011:67).Hüseyinova ailesinin gelini Nezaket katliamdan kurtulanlardan. O gece için “Aradan 19 yıl geçti ama ben bir gün olsun ne o geceyi aklımdan çıkarabildim ne de gözlerimi yollardan ayırabildim.” demektedir (Paşeyeva-Memmetova, 2011:60). Ermenilerin Anadolu’da da Hocalı’da da yaptıkları insanlık dışıdır:

    Ulduz Bahtiyarova, Ermenilerin taaruzundan kurtulan babasını şöyle anlatıyordu: “Ağzından altın dişlerini sökmüşlerdi. Ayak parmaklan çürümüş düşüyordu. 36 gün aç susuz bırakılan, üç günde bir lokma ekmek verilen adamın hali nice olur? Babama, anneme baktıkça Ermenilere, Ermeniliğe karşı nefretim kabarıyor (Paşeyeva-Memmetova, 2011:62).

    İbat oğlu Arif Memmetov’un eşi, Hocalı Soykırımı tanığı Melahat Memmetova ise “26 Şubat günü beş, altı saatte kent tümüyle yakıldı, insanlar vahşice katledildi. Ne korkunç bir geceydi o, Allah’ım? Hocalı’ya tüm istikametlerden saldırıyordu Ermeniler. Bebeklere, ihtiyarlara dahi acımamak için ne derecede kansız, ne derecede vahşi olmak gerek acaba? O gece anneler yavrusundan, bacılar kardeşinden ayrı düştü.” (Paşeyeva-Memmetova, 2011:63). Zelimhan Yagub da şiirinde bu durumu şöyle anlatır: “Qaçkın, köçkün, didergin, evsiz-eşiksiz qalan, Dili sözsüz, laylasız, eli beşiksiz qalan, Boyun büken sonalar, Yazıq olan analar. (Yagub,2002:395’ten alıntılayan Erol,2009,1225).

    Ermeniler, sekiz yaşındaki Hazangülü’nün annesi Raya hanımı ve 5 yaşındaki kızkardeşi Yegane`yi Askeran ormanında kurşunla delik etmişlerdir. 38 yaşındaki babası Tevekkül`ü Hazangülü`ün, gözleri önünde, ağaca bağlayıp diri diri yakmışlardır. Tevekkül`ün suçu,“Karabağ Ermeni toprağıdır” dememesidir. Hazangülü’nün yaşadıkları Zelimhan Yagub’un şiirinde dile gelmiştir (Yagub, 2006: 260’den alıntılayan Necefova, 2011:77-79).

    Körpece gızcığazınGözünün gabağındaAğaca bağladılarAtası TevekkülüÜç defe od vurdular,Yere töküldü yağı,Göye sovruldu külü. (Yagub, 2006: 247’den alıntılayan Necefova, 2011:78).

    Böyle zamanlarda ölüm bir nevi kurtuluştur. Ermenilerin eline düşmektense ölüm tercih edilir. Tarih

    , Siy

    aset

    ve

    Ulu

    slar

    aras

    ı Huk

    uk B

    ağla

    mın

    da H

    ocal

    ı Kat

    liam

    ı

  • -40-

    Yasemin Hasanova da aynı düşüncededir (Paşeyeva-Memmetova, 2011:78). Hasanova, annesinin akıbeti ile ilgili hiçbir şey öğrenemez ta ki 16 yıl sonra öğrendikleri ona hem çok büyük bir üzüntü hem de buruk bir sevinç yaşatır. Bu duygularını da şöyle anlatır: “Bir Rus televizyoncu Hocalı’da çekim yaptığı sırada annem Mahmer Hanım’a evinin bahçesinde kurşun isabet ettiğini de çekmiş. Annemi elinde kovayla artezyenden su almaya gittiği sırada vurmuşlar. Annem oracıkta ölmüş. Şu işe bakın ki ben annemin ölümüne sevindim... Çok sevindim, iyi ki annem esir düşmemiş”.

    Adli Tıp Komisyonu Başkanı Prof. R. M. Yusifov'un incelediği 181 cesete göre hazırladığı raporda şu bilgiler yer almaktadır: Cesetlerin başının derisi soyulmuş, kadınların göğüsleri kesilmiş, burun ve kulaklar kesilmiş. Gözler çıkarılmış, dişler çekilmiştir. İncelenen 31 cesette ise gülle yarası ve kesici-deşici aletlerle hasarlar olduğu tespit edilmiştir. 13 kişinin cesedi de yakılarak kömürleştirilmiş, (Mammadova, 2003:38). Bulunan cesetler arasında elleri telle bağlanarak başı kesilenler, tankla ezilenler, kafatası kırılanlar, baş ve yüz derileri dahil derileri yüzülenler, kemikleri kırılanlar, namusuna tasallut edilenler, başları, göğüsleri, dudağı, burnu, kulağı kesilenler, tırnakları çekilenler, yakılanlar, şişlenenler, bağırsakları deşilenler, yüzleri tanınmayacak kadar işkence görenler bulunmaktadır.

    Zulüm hep maruz kalanlar tarafından anlatılmamıştır. Zulmün baş aktörleri de yaptıklarını anlatmaktan çekinmemişlerdir. İnsanlık, merhamet ve akıl dışı işkencenin en canavarca olanı aklı donduranı ise bir hayat kurtarmakla görevli ve bunun üzerine yemin etmiş bir Ermeni doktorun anlattıklarıdır. “Biz Haçatur’la ele geçirdiğimiz eve girerken askerlerimiz 13 yaşında bir Türk çocuğunu pencereye çivilemişti. Türk çocuğu çok ses çıkarmasın diye, Haçatur çocuğun anasının kesilmiş göğsünü onun ağzına soktu. Daha sonra 13 yaşındaki bu Türk’e onların atalarının bizim çocuklara ettiğini ettim. Saate baktım, Türk çocuğu yedi dakika sonra kan kaybederek dünyasını değiştirdi… Haçatur daha sonra ölen Türk çocuğunun cesedini parça parça doğradı ve bu Türk ile aynı soydan olan köpeklere attı.”(Zori Balayan, Ruhumuzun Canlanması http://blog.milliyet.com.tr/Blog.aspx?BlogNo=350639)

    Katliamı görenler arasında adalet duygusu ağır basarak doğruyu söylemeyi vazife bilenler de mevcuttur. Ermeni gazeteci Daud Kheyriyan, “For the Sake of Cross” adlı eserde, cesetleri yakmakla görevli Ermeniler tarafından yaralı bir kız çocuğun cesetlerin üzerine atılarak yakılmasını anlattığı göz şahitliğini şu cümlelerle bitirmişti. “tüm cesetleri yaktılar. O sırada sanki yanmakta olan ölü bedenler arasında bir çığlık işittim. Yapabileceğim bir şey yoktu.” Yuri Romanov’un “Ben Savaşı Çekiyorum” adlı anılarında dört yaşlarındaki kız çocuğu ve ninesini anlatırken ne kadar etkilendiğini görmemek mümkün değildir. “Nedense onların ayaklarını dikenli tellerle bağlamışlardı. Ninenin elleri de bağlıydı. Her ikisinin kafasında kurşun yarası vardı. Yaklaşık dört yaşlarındaki kız çocuğu hayatının son anında ellerini ölmüş ninesine uzatmıştı. Bu sahneden o kadar etkilendim ki kamerayı bile unuttum…” (Selim,1992)

    Hocalı katliamına iştirak ettiğini itiraf eden Rus subaylarından biri de Albay V.Savelyel‘dir. Savelyel, bu katliamdan duyduğu üzüntü ve utancı şu şekilde paylaşmıştır: Ben bütün bunları yazamadan edemiyorum. İnsanların, çocuk ve yaşlıların, hamile kadınların kurşunlan-mış bedenlerini unutamıyorum. Azerbaycanlılar beni affetsinler ki bütün bu kanlı, amansız ve sonu olmayan olaylarda elimden hiçbir şey gelmedi. Bir tek arayış içerisinde Kremlin’e ve SSCB Savunma Bakanlığı Baş İstihbarat Dairesinin generallerine durumu bildirdim. Okuyun dedim, biz Rusların subaylık şerefi nasıl lekelendi, görün” (Şarlı, 2005:41).Tar

    ih, S

    iyas

    et v

    e U

    lusl

    arar

    ası H

    ukuk

    Bağ

    lam

    ında

    Hoc

    alı K

    atlia

  • Ermenilerin katlettiklerinin pek çoğunun mezarları bile yoktur. Yakınlarının en büyük serzenişleri budur. Katliamda kaybolanlarda yakınlarının yüreğinde öldürülenlerden daha ağır yara ve meraktır. Surhay kızı Nezaket Hüsevinova “Ailemin tüm fertleri vuruldu. Kaybettiğim yakınlarımı toprağa veremedim bile. Gözlerim yollardadır. Hocalı’yı her gece rüyalarımda görüyorum. Biz Ermeni mezali-minin nasıl katlanılamaz bir şey olduğunu gözlerimizle gördük”. (Paşeyeva-Memmetova, 2011:61).

    Ulduz Bahtiyarova da “Hocalı’dan bahsederken yüreğim titriyor. Kahroluyorum. 19 yıldan beridir kaybettiğim, bir mezarları bile olmayan şehit kardeşlerimi arıyorum. Gözlerim hâlâ yollardadır. En son umut ölür, derler. Zahit’i, Visal’i kardeşlerimi arıyorum. Yakınlarını arayan, yurduna döneceği günün özleminde olan bir insan huzur bulabilir mi?!” (Paşeyeva-Memmetova, 2011:62). Azerbaycan Türkleri hep aynı ümitle yaşamaktadır: Melahat Memmetova ise “yıllardır gözlerimiz yollarda. Evlatlarımız Karabağ toprağının kurtarılacağı günü bekliyor. Babalarının gezdiği, yaşadığı yerleri ziyaret edebilecekleri günü bekliyor... .” demektedir (Paşeyeva-Memmetova, 2011:64).

    Aida Rızayeva, şimdi bir tek emelim var. Topraklarımızın Ermenistan’ın işgalinden kurtulmasını ve evime dönmeyi bekliyorum. Tüm yakınlarımın mezarı orada, o mezarları ziyaret edebilmek istiyorum. Topraklarımızın kurtarıldığı gün tüm acılarımın silinip gideceğine inanıyorum... (Paşeyeva-Memmeto-va, 2011:68) demektedir.

    Bakir kızı Samire Hüseyinova ise “Aradan geçen 19 yılda yalnızca Hocalı acısıyla yaşadım. Bir gün Hocalı’m düşmandan kurtulursa, doğduğum o kente yalın ayak giderim. Hocalı’da diz çökerek toprağın her karışını öperim. Senden uzakta, yine kendi vatanımda bile garip, arkasız, zavallıyım.” diyerek, mezalimi yaşayan, yakınlarını kaybeden, Hocalı’yı seven, özleyen herkesin sesi olmaktadır (Paşeyeva-Memmetova, 2011:72).

    Sonuç

    Anlatılmamış hikâyeleri anlattırmak onarıcı adalet arama, kendini ifade etme, haklılığını ortaya koyma açısından oldukça önemlidir. Savaş, işgal, çatışma sonrası ortamlarda yapılan sözlü tarih çalışmaları savaş, göç gibi durumlar yaşamış kişilerin, toplulukların acılarını ve travmalarını ortaya çıkarma hususunda da fevkalade önem arzetmektedir (Turan, 2017:6).

    Hocalı’daki Ermeni mezalimi, birçok açıdan Anadolu’daki Ermeni mezalimine, milli mücadeledeki Yunan taaruzuna, Kıbrıs’taki Rumların saldırılarına ve Bosna’daki Sırp saldırılarına benzemektedir. Saldırıların anatomisi ve panaroması ortaya konulduğunda mezalimi yönlendiren ve ivme kazandıran bir Haçlı ruhu karşımıza çıkmaktadır. Hadiselerin, Hıristiyan dünyasının içinden bir türlü söküp atama-dığı Haçlı zihniyetinin, günümüze yansıması olduğu kanaatindeyiz.

    Sontag,(2004:6), “Başkalarının Acısına Bakmak adlı”, savaş fotoğrafçılığını anlattığı kitabında “savaşın ve dehşetin yüzünü sergileyen fotoğraflara bakmaya ne kadar dayanabiliriz?” diye sorar. Biz de bu katliam ve dehşeti anlatan şiirleri, hadisenin şahitlerinin anlattıklarını ve mezalim fotoğraflarını Hocalı katliamının önemli belgeleri olarak kullanabiliriz. Fotoğraflar bizimle konuşur. Sessiz ama çok canlı ve gerçektirler. Ağıtlar da acının yaşandığı anın çığlığıdır. Zulmün, katliamın muhattabı olan insanlar ise yaşananları gözler önüne seren güvenilir kaynaklardır. Gerçeğin izahında, ayrıntıların ortaya konmasında şahitlikleri geçerli ve değerli olmalıdır.

    Yaşananlar şahitlerin, basın mensuplarının dilinde ve fotoğraf karelerinde net ve açıktır. Anado-lu’dan Hocalı’ya sivil halkın, esirlerin ve cesetlerin üzerinde her türlü işkencenin yapıldığı, Ermeni

    -41-

    Tari

    h, S

    iyas

    et v

    e U

    lusl

    arar

    ası H

    ukuk

    Bağ

    lam

    ında

    Hoc

    alı K

    atlia

  • mezalimi Türklere karşı yapılan bir soykırımdır. En son Hocalı’daki vahşet insanlık tarihinin yüz karası ve asla telafi edilemeyecek suçların arasında yer alacaktır. Haydar Aliyev’in de ifade ettiği gibi Hocalı katliamı bütün insanlığa karşı gerçekleştirilmiş bir cinayettir.

    Kaynakça

    Erol, Ali, “Karabağ Şiirleri”, Turkish Studies International Periodical For The Languages, Literature And History Of Turkish Or Turkic

    Volume 4/8 Fall 2009 s.1212-1228.

    Gürbüz, M. Vedat, “Dağlık Karabağ Sorunu Karşısında Taraf Ülkeler, Bölgesel ve Küresel Güçler”, İİBF Dergisi, Kahramanmaraş: KSU

    Yayınları 2008.

    Kantarcı, Şenol,“Kars’ta Türklere Yönelik Ermeni Katliamı: Kolo/Derecik Köyü Toplu Mezar Kazısı”, Ankara Üniversitesi Osmanlı Tarihi

    Araştırma ve Uygulama Merkezi Dergisi (OTAM), Sa:18,2005 ss. 221-232.

    Kırzıoğlu, Fahrettin, Edebiyatımızda Kars, II. Kitap Işıl Matbaası, İstanbul 1958.

    Mammadova, Havva, Xocalı: Şehidler, Şahidler. Bakü: Yeni Neşirler Yayınevi Bakü 2003

    Mustafayev, Beşir, “Ermeni Devlet Terörünün Eseri: 26 Şubat 1992 Hocalı Soykırımı Üzerine”, Karadeniz Araştırmaları, (Bahar 2011), Sayı

    29, s. 32-34.

    Necefova, Merziye, Çağdaş Azerbaycan Şiirinde Düşman Tiplemesi Motif Akademi Halkbilimi Dergisi / 2011-1 (Ocak-Haziran)

    (Azerbaycan Özel Sayısı-I), s.74-80.

    Oğuz, Cem, “The Khojaly Massacre and the ‘Armenian Genocide’”, Hürriyet Daily News, 24 Nisan 2011.

    Paşayeva, Ganire - Havva Memmetova Hocalı Soykırımı: Tanıkların Dilinden, Editör: Ekber Koşalı, Bakü 2011

    Sabiroğlu, Şamil ve Efsane Bayramkızı, Bir Kış Günü Vahşeti Hocalı, Eko Avrasya Yayıncılık, Ankara, 2012.

    Sarınay, Yusuf, “Sunuş” Ermeni Meselesinin Siyasi Tarihçesi (1877-1914) Münir Süreyya Bey T.C. Başbakanlık Devlet Arşivleri Genel

    Müdürlüğü Osmanlı Arşivi Daire Başkanlığı Yayın Nu: 53 Ankara-2001 s XI- XIII

    Sontag, Susan, Başkalarının Acısına Bakmak, Çev: Osman Akınhay, Agora Kitaplığı, İstanbul 2004.

    Stephen, Caunce, Sözlü Tarih ve Yerel Tarihçi, Çeviren Alper Yalçınkaya, Bülent Can Bilmez, Tarih Vakfı Yurt Yayınları, İstanbul 2001.

    Şarlı, Akif, Hocalı’da Türk Soykırımı, (Çev. Gökmen Kılıçoğlu). ASEF Yayınları, İstanbul, 2005.

    Thompson, Paul, Geçmişin Sesi, Sözlü Tarih, Çeviren: Şehnaz Layıkel, İstanbul: Tarih Vakfı Yurt Yayınları, 1999.

    Turan, Fatma Ahsen, Toplumsal Hafızada Ermeni Meselesi, Gazi Kitapevi, 2017.

    Türközü, Halil Kemal, Osmanlı ve Sovyet Belgeleriyle Ermeni Mezâlimi, Türk Kültürünü Araştırma Enstitüsü, Ankara 1982.

    Yavuz Selim “26 Şubat 1992: Hocalı Katliamı”, http://www. serenti.org/26-subat-1992-hocali-katliami/.

    Zelimhan, Yagub, “Şiir Harayı”, Azerbaycan Harayı (Der:Nahid Hacızâde), Bakı-2002, s.395.

    Zelimhan, Yagub, Men Bir Dağ Çayıyam, Bakü, “Pedagogika” neşriyatı, 2006.

    Web Siteleri

    http://www.hurriyetdailynews.com/default.aspx?pageid=438&n=the-khojaly-massacre- and-the-8216 armenian-genocide 8217-2011-04-24.

    (erişim tarihi 22.04 2016)

    http://genocide. blogcu. com/ sarikamis-inonu-mahallesi-nde-oturur-1323-1907-dogumlu/Gürsoy Solmaz (erişim tarihi 22.04 2016)

    http:// justice forkhojaly . org/site (erişim tarihi 22.04 2016)

    http://blog.milliyet.com.tr/Blog.aspx?BlogNo=350639 (erişim tarihi 22.04 2016)

    -42-

    Tari

    h, S

    iyas

    et v

    e U

    lusl

    arar

    ası H

    ukuk

    Bağ

    lam

    ında

    Hoc

    alı K

    atlia

  • -43-

    Tari

    h, S

    iyas

    et v

    e U

    lusl

    arar

    ası H

    ukuk

    Bağ

    lam

    ında

    Hoc

    alı K

    atlia

    ARMENIAN ATROCITY IN PUBLIC MEMORYFROM ANATOLIA TO KHOJALY

    Prof. Dr. Fatma Ahsen TuranGazi University / Faculty of Literature / Department of Turkish Language and Literature

    Abstract

    Recorded history handles events without reflecting feelings. Oral history, on the other hand, facilitates and enables explanation of the events as it includes feelings of those who lived through the events. In other words, written history, apart from those told by the established system, ensures a much more realistic and fair construction of the past.

    In our assertion, Armenian issue from Anatolia to Khojaly, which is handled as a political issue in the international arena rather than a historical one, is addressed and evaluated with regard to public memory.

    Armenians circumvented Khojaly that had a strategic importance, as of October of 1991, and on 26 February 1992 they carried out one of the most brutal massacres of the human history. Some of the people who walked towards Ağdam in order to escape from Khojaly were captured by Armeni-an forces whereas some were killed mercilessly. What Armenians did is still alive as today in the memory of people of Khojaly. The night of the massacre is named as the black night, the night without a morning, bloody page of the history, frosty night, and black mark in the human history, human drama, and inglorious night.

    In handling the Armenian issue, lamentation, folk songs of the persecuted Turkish people in Anatolia and Azerbaijan, narratives of the people who faced the atrocity, written memories of the foreigners who witnessed the event take an important place. As also stated by Jan Vansia, narratives of the witnesses, poems of the minstrels fill in the gaps in the history. Those not included, not told in the official records are included in oral history. If oral history is not recorded, a great part of what people lived is lost. Findings of history writers

  • are important, however, the voice of the history which they try to narrate is also important. We listen to the voice of the past through the narratives of the witnesses. This enables us to understand the past and interpret it.

    Key Words: Khojaly, Armenian atrocity, oral history, public memory, lamentation

    Introduction

    The memory of people and the society that they form constitutes the data of oral history. This data is what people see, remember, or hear. Oral history is as old as history. The first type of history that exists is oral history (Thompson, 1999: 19). Oral history is mostly a method of collecting materials, a contribution to the process of reviving the past in order to better understand the present and to direct the future (Counce, 2001: 11). The past is a continuous dimension of human consciousness, an inevitable component of society's institutions, values, and value patterns (Habsbawn, 1999: 17). Oral history is a kind of history built around people. It brings life into history and expands its scope (Thompson, 1999: 18). Without verbal record, many sections of human life are clearly destroyed (Counce, 2001: 15). The use of oral witnesses is important to broaden the horizon of history and historian. The detection of historians is important, but the voices of the past they are trying to convey are also important. We listen to the sound of the past with the records of these witnesses. This leads us to understand and interpret the past.

    What distinguishes oral history from other working methods is the collection of information. Because the person who collects information in oral history has an active role in creating primary sources. All testimonies of the past are important, they are of value to us, support, complete and refute the existing information in the written documents with concrete or abstract evidence that witnesses different events such as mass graves, photographs, various items and lamenting at the time of the incident (Counce, 2001: 21).

    The Armenian issue, one of the most important issues that marked the last fifty years of the Ottoman Empire, emerged as imperialism issue as a result of the rivalry between England and Russia during the Ottoman-Russian War of 1877-1878. After that, Armenians, like all Christian elements of the Ottoman Empire, attempted to establish an independent state (Sarinay, 2001: VI). Armenians lived in the same geography with the Turks for centuries under Pax Ottomana in confidence and peace. According to the Turkish state understanding, non-Muslims and different ethnic groups living within the borders of the Ottoman Empire were protected as entrusted on the condition of fulfilling their duties to state. Armenians in the Ottoman state were appointed as the Minister of Treasury, Minister of P.T.T., Minister of Commerce, Minister of Foreign Affairs, Ambassador and Consul that are sensitive and strategic positions of the state. While there was no problem with the Armenians during the powerful periods of the Ottoman Empire, since the last quarter of the 19th century the great powers of the world started to use them for their own purposes by provoking the Armenian community as a part of their policies. As a result of the intervening of the great states in the Ottoman politics at various times, the Armenian issue grew and became a matter of international politics (Turan, 2017: 14, 15).

    The Armenian Dashnak Committee has turned many churches into weapons and ammunition depots in Anatolia. From time to time, as a result of their riots, Turks were killed and European states interfere in Turkey's affairs. In Anatolia, the people who have been attacked by Armenian gangs have memories that confirm the Armenian persecution recorded from the memory of the

    -44-

    Tari

    h, S

    iyas

    et v

    e U

    lusl

    arar

    ası H

    ukuk

    Bağ

    lam

    ında

    Hoc

    alı K

    atlia

  • people in various places (Turan, 2017: 5).

    Rum immigrants who came to Kars from Tbilisi in April 1918 stated that Armenians levelled with the ground, they burned and plundered Kars and its environs, they put Turkish people to the sword, they killed babies by attaching them to their bayonets, killed Muslim women and dishonor them with various tortures, and that women were going crazy and shouting their hearts in the face of various tortures (Kantarcı, 2005: 225).

    The commander of the Ottoman Armies, who had come to Erzincan, wrote the following lines in his report written to the Acting Commander in Chief on 16 February 1918: “I saw that all the villages from Çardaklı Strait to Erzincan were destroyed even all huts. The trees of the gardens have been cut down and not one person from the villages has been left alive. Another example of the atrocities committed by Armenians in Erzincan has not been seen. The bodies of Muslims who have been killed and left behind by Armenians since three days are being taken away. Among these sinless people who were martyred are babies, old men over 90 aged and shredded women. (Türközü, 1982:65). As if it was not enough to smash with bayonets and axes, kerosene was poured onto the bodies and ignited, and those who trapped and were not dead were also burned (Türközü, 1982: 71).

    In April 1918, a ruthless massacre took place in the village of Kalo (Derecik). In this village, 660 people were massacred by Armenians with torture. Only 11 people survived. One of them, the minstrel Kahraman’s (1863-1944) lament, reveals all the fronts of the massacre. A few quatrains of the lament are enough to reveal the situation. …“Bir yiğidi: Vurmuş, yolda koymuşlar,Can teslim etmeden, deri soymuşlar,Cep – cep etmiş, yanlarını oymuşlar,El cepte, figanı Arşa dayandı.

    Bir gelini gördüm: Ayağa kalkmış,Sandım ki canı var, yüzüme bakmış,Kâfir, mısmar ile direğe çakmış;Mısmar, çivi ünü, Arşa dayandı,

    Bir hâmile kadın: Davranmış kaça,Ermeni, eylemiş hep parça, parçaKılıç ile vurmuş, bölünmüş kalça,Akan kızıl – kanı, Arşa dayandı.

    Çocuğu, karnından çıkartmış bakar;Can teslim etmeden, süngüye takar,Bebeğin fizahı, dağ – taşı yakar,Dağın, taşın şânı, Arşa dayandı.

    Altıyüz altmış can, battı kırıldı;Çoğu yandı, geri kalan vuruldu,Bu köyün defteri artık dürüldü,Hâlinin yamanı, Arşa dayandı.” (Kırzıoğlu, 1958:124).

    These laments, which are also used as witnesses of the present moment, constitute reliable documents of

    -45-

    Tari

    h, S

    iyas

    et v

    e U

    lusl

    arar

    ası H

    ukuk

    Bağ

    lam

    ında

    Hoc

    alı K

    atlia

  • documents of oral history shed from the persecuted people and eyewitnesses.

    In addition to the poem of Asik Kahraman about the Armenian atrocities, Haci Lezgi Uray, the son of Sevket, who was born in 1323 (1907), who witnessed the incident, explains the following: Karabekir Pasha gave the order: “Everybody go and get his funeral.” We went; we went and couldn't touch any of them. Then, Karabekir Pasha appointed 50-60 soldiers and covered them in that way and put our martyrs away. ( http://genocide.blogcu.com/sarikamis-inonu-mahall-esi-nde-oturur-1323-1907-dogumlu/GürsoySolmaz ) It is possible to increase the examples of the atrocities done in Anatolia. Consecutive attacks and massacres were carried out in a sly, systematic and planned manner. The place has changed but the signs of the atrocities has not changed (Turan, 2017: 34).

    Actually, both Russian and the Europeans support for the Armenians is nothing but “the attrition, shaking and demolishing” project that the global system built and scripted over the Ottoman Empire, currently the Republic of Turkey and the Turkish people. The revengeful Armenian organi-zations, particularly the diaspora, were abused and seemingly leading actors of this scenario.

    In this respect, Russia has shown a stable behavior from past to present. Today, the support it gives to the Armenians takes place before the eyes of the world public opinion. It is possible to explain this attitude through Azerbaijan. An important part of Azerbaijan's territory was occupied by Arme-nians. Azerbaijani Turks living in these lands had to migrate. It is not possible to deny the existence of Russians in Karabakh, Khojaly, who played an important role in the Armenian movements in the background in the massacres that the whole world preferred to remain silent and ignored (Turan, 2017: 28).

    Khojaly, an important settlement in the Nagorno-Karabakh region; It has a strategic location on Agdam, Shusha, Hankendi, Askeran roads. The road connecting Karabakh to Armenia also passes through Khojaly (Oğuz, 2011). The town of Khojaly, where 3,000 Azerbaijani populations as well as Ahiska Turks lived, was subjected to a massacre by the armed forces of Armenia and the 366th Russian Motorized Regiment on the night connecting February 25 to 26 in 1992. At the time of the massacre, Khojaly was not under the protection of the Azerbaijani Armed Forces; in a vulnerable situation, it is protected by about 150 people with light weapons (Gürbüz, 2008: 121). Because, in July 1990, by a law of Gorbachev, all weapons including hunting weapons were seized in all regions of the Soviet Union. Ter-Petrosyan, the leader of the Karabakh Armenians, did not comply with this law, hoping that Moscow would “understand“.While the Azeris in the region were disarmed, the weapons in the hands of the Armenians were preserved as they were (Sabiroğlu-Bay-ramkızı, 2012: 65). Russian-supported Armenian soldiers entered the completely defenseless city in three directions and brutally massacred civilians. Islam Sadiq expresses this in his poetry.

    Bu geliş Rus gelişidi,Ermeni gelişi deyil.Topa tanka sine germekBeş-on adam işi deyil. (Erol,2009,1220; quote from Sadıq, 2002:433)

    Some of the people who moved to Aghdam direction to escape from Khojaly were taken captive by the Armenian forces who came across them and some were killed. In the massacre, people's head were skinned, their arms and legs were cut with saws, their heads were cut off from their bodies, pregnant women's bellies were cut and people were burned alive (Mustafayev, 2011: 32).

    -46-

    Tari

    h, S

    iyas

    et v

    e U

    lusl

    arar

    ası H

    ukuk

    Bağ

    lam

    ında

    Hoc

    alı K

    atlia

  • According to official figures, 613 people were killed in the attack, 106 of them were women, 63 of them were children and 70 of them were elderly. 487 people, 76 of them were children, were seriously injured and 1.275 people were taken as prisoner. 150 Azerbaijani Turks from the prisoners are still missing. According to unofficial figures, the number of those killed is over 1,300 and the wounded are over 1,000. (http://files.Preslib.az/ projects/khojali/enkhojali/gl1.pdf .; http://justice-forkhojaly.org/site )

    French journalist Jean-Yves Junet said about what happened in Khojaly: “what I see cannot be real; I have heard many stories of war, I have heard about the persecution of the fascists, but I have not encountered any atrocities like Khojaly” (Selim, 1992).

    Paul Thompson (1991: 5) states that oral history makes much more fair judgment possible, and that the witnesses are now chosen from unprivileged people. Thus, oral history has a radical impact on the social message of history as a whole.

    In the narratives, the details, the experiences, the emotions of the people strengthen the explana-tion of the subject. It is also important to strengthen the claim that what people do not or cannot tell sometimes because of fear, embarrassment and ignoring.

    What Armenians do in the memory of the Khojaly people is as alive today. On the night of the massacre; black night, night without morning, bloody page of history, frosty night, black spot in human history, humanitarian plight, shame night.

    Zelimhan Yagub screams the Armenian atrocities all over the world, saying, “If Karabakh history is opened up, you will see grief that doesn't fit in history” (Yagub, 2006: 247). Khojaly who is covered in blood is told:O gün gan üstünde açıldı seher. O gün gün Hocalıda yer gırmızıydı. Gırmızıgırmızı üzüme durdu, Görkeminde şer gırmızıydı. (Yagub, 2006: 247’den alıntılayan Necefova, 2011: 78).

    Yasemin Hasanova, the daughter of Tevfik Husseinov, said: “I do not wish anyone to experience the catastrophe experienced by the Khojaly people.” and didn’t even expect this massacre of his enemies (Paşeyeva-Memmetova, 2011: 78).

    Ulduz Bakhtiarova, against the actions of the Armenians said that “my parents, Khojaly's elders always claimed that the Khojaly people protected many Armenian families from hunger and cold during World War II. Would they return the favor like this?” (Paşeyeva-Memmetova, 2011: 62). Throughout history, the Turks have supported and protected the Armenians. There are many examples of this and are held with archive documents.

    Hasret Halilova describes the night of Armenian oppression as follows: “the snow falling from the sky was blood-colored” (Paşeyeva-Memmetova, 2011: 55). Halilova lost his wife, son, bride and grandchild in this massacre.

    Samire Hüseyinova, the daughter of Bakir, describes the night of the massacre as follows: “On that horrible night, on the 25th of February of 1992, my childish heart are fired like all Khojaly people. That terrible night took my father, grandmother, uncle, aunt and other close relatives with my

    -47-

    Tari

    h, S

    iyas

    et v

    e U

    lusl

    arar

    ası H

    ukuk

    Bağ

    lam

    ında

    Hoc

    alı K

    atlia

  • Khojaly who I loved as much as my dear out of my hand. On that night, young and old alike, the innocent Khojaly people were massacred. ” (Paşeyeva-Memmetova, 2011: 71).

    Aida Rizayeva described that night: “In the darkness of the night, fear never left us. The voice of people who were fluttering and asking for help... You cannot see such horrific scenes in any film. What kind of cruelty was it, my God? What was our fault? Was it our fault that we did not want to leave our country, our home?” (Pashaeva-Memmetova, 2011: 67).

    Nezaket, the bride of the Husseinova family, survived the massacre. She said that it has been 19 years, but I couldn't get that night out of my mind or take my eyes off the roads for one day (Paşeye-va-Memmetova, 2011: 60). What Armenians do in Anatolia and in Khojaly is inhuman.

    Ulduz Bahtiyarova explained his father, who survived the Armenian attacks: “They had his golden teeth out of his mouths. His rotten toes were falling. What happens to a man who is left thirsty for 36 days and given a bite of bread every three days? When I look at my father, my mother, my hatred towards Armenians and Armenianness increases” (Paşeyeva-Memmetova, 2011: 62).

    Melahat Memmetova, the wife of Memmetov who was the son of Ibat Arif and witness of the Khojaly Genocide, said: “On February 26, in five or six hours, the city was completely burned, and people were brutally massacred. What a terrible night it was, my God. The Armenians attacked Khojaly in all directions. To what extent do we need to be bloodless and savage to avoid pitying babies and old men? That night, the mothers fell apart from their offspring, and the brothers fell apart from their sister.” (Pashaeva-Memmetova, 2011: 63). Zelimhan Yagub describes this situation in his poem as follows: “Qaçkın, köçkün, didergin, evsiz-eşiksiz qalan, Dili sözsüz, laylasız, eli beşiksiz qalan, Boyun büken sonalar, Yazıq olan analar.” (Erol, 2009, 1225; quote from Yagub, 2002: 395)

    The Armenians shot Raya who was mother of eight-year-old Hazangülü and her five-year-old sister Yegane in the Askeran forest. Her father, 38-year-old Tevekkül was tied to a tree and burned alive in front of her eyes. Tevekkül`s crime is that not saying”Karabakh is Armenian territory”. The experiences of Hazangülü have been expressed in the poem of Zelimhan Yagub (Yagub, 2006: 260 Necefova, 2011: 77-79).

    Körpece gızcığazınGözünün gabağındaAğaca bağladılarAtası TevekkülüÜç defe od vurdular,Yere töküldü yağı,Göye sovruldu külü. (Yagub, 2006: 247’den alıntılayan Necefova, 2011:78).

    In such times, death is a kind of salvation. Death is preferred over the Armenians. Yasemin Hasanova has the same opinion (Paşeyeva-Memmetova, 2011: 78). Hasanova cannot learn anything about his mother's fate, but 16 years later, what she has learned gave her both great sorrow and bitter joy. She expresses her feelings as follows: “Rus When a Russian television player shot at Khojaly, he also shot that my mother was hit by a bullet in the garden of her house. They shot my mother with a bucket when she went to get artesian water. My mother died on the spot. Look, I'm glad my mother's death ... I'm so happy, I'm glad my mother has not been captured.”

    -48-

    Tari

    h, S

    iyas

    et v

    e U

    lusl

    arar

    ası H

    ukuk

    Bağ

    lam

    ında

    Hoc

    alı K

    atlia

  • The report prepared by R. M. Yusifov, who was Head of Forensic Medicine Commission, based on 181 bodies examined includes the following information: The heads of the bodies were peeled off, the women's breasts cut, the nose and ears cut. The eyes and the teeth were removed. On the other hand, 31 corpses were found to be damaged by shot puts and cutting tools. The bodies of 13 people were also burned and charred (Mammadova, 2003: 38). Among the bodies found were those whose head was cut by wire, those who were crushed by tanks, those whose skulls were broken, those whose head and face were skinned, those whose bones were broken, those who were raped, whose heads, breasts, lips, nose, ears were cut off, hose whose intestines were cut out and whose faces were tortured beyond recognition.

    The persecution has not always been told by the victims. The main actors of the persecution did not hesitate to explain what they did. The most monstrous of the inhuman, merciless and irrational torture is the story of an Armenian doctor who swears an oath to save a life. “As we entered the house we had captured with Haçatur, our soldiers nailed a 13-year-old Turkish boy to the window. In order not to make sound, Haçatur put his mother's cut breast into his mouth. Then I told this 13-year-old Turk that their ancestors had inflicted on our children. I looked at the clock, the Turkish boy lost blood after seven minutes and changed his world. Haçatur then chopped the body of the deceased Turkish child in pieces and threw them into dogs of the same lineage as the Turk.” (Zori Balayan, Ruhumuzun Canlanması http://blog.milliyet.com.tr/Blog.aspx?BlogNo=350639)

    Among those who saw the massacre, there were those who undertook as a duty telling the truth with the sense of justice. Armenian journalist Daud Kheyriyan, in the book “For the Sake of Cross”, finished with these lines about his eye testimony that was a wounded girl being thrown on the corpses by Armenians in order to burn the bodies: “They burned all the bodies. At that time I heard a scream among the dead bodies that were burning. There was nothing I could do.” It is not possible to see how impressed Yuri Romanov was when he was telling four-year-old girl and her grandmother in his memoirs that is “I film a war… A school of survival”. “For some reason, they tied their feet with barbed wires. Grandma's hands were tied. Both had bullet wounds to the head. The girl, about four years old, reached out to her dead grandmother at the last moment of her life. I was so impressed with this scene that I even forgot the camera…” (Selim, 1992).

    One of the Russian officers who admitted to the Khojaly massacre was Colonel V. Savelyel. Savelyel shared his sorrow and embarrassment from this massacre as follows: “I cannot stop writing all this. I can't forget the bulleted bodies of people, children and the elderly, pregnant women. Azerbaijanis should forgive me that I could not do anything in all these bloody, relentless and endless events. I informed the Kremlin and the generals of the USSR Chief Intelligence Depart-ment. Read, I said, see how the Russian officer's honor was stained” (Şarlı, 2005: 41).

    Many of the massacres of Armenians do not even have graves. This is the greatest reproach of relatives. Relatives of those who disappeared in the massacre have more severe wounds and curiosity in their hearts than those killed. Nezaket Hüsevinova, daughter of Surhay “All members of my family were shot. I couldn't even bury my lost relatives. My eyes are on the road. I see Khojaly every night in my dreams. We have seen with our eyes how the Armenian atrocities are unbearable.” (Paşeyeva-Memmetova, 2011:61).

    Ulduz Bahtiyarova said: “My heart is trembling when I talk about Khojaly. I've been searching for my martyr brothers, who were dead over 19 years, who don't even have a grave. My eyes are still on the road. They say the last hope dies. I'm looking for Zahit, Visal, my brothers. Can a

    -49-

    Tari

    h, S

    iyas

    et v

    e U

    lusl

    arar

    ası H

    ukuk

    Bağ

    lam

    ında

    Hoc

    alı K

    atlia

  • person who seeks his relatives and longs for the day he returns home find peace? (Paşeyeva-Mem-metova, 2011: 62). The Azerbaijani Turks live with the same hope: Melahat Memmetova says: “For years our eyes have been on the road. Our children are waiting for the day when Karabakh land will be saved. They are waiting for the day when they can visit the places where their father lived... (Paşeyeva-Memmetova, 2011: 64).

    Aida Rizayeva said: “Now I have only one aim. I expect our lands to be freed from the invasion of Armenia and to return home. I want to be able to visit those tombs where all my relatives is in. I believe that on the day our land is saved, all my suffering will be wiped away...” (Paşeye-va-Memmetova, 2011: 68).

    Samire Hüseyinova, the daughter of Bakir, said: “In the 19 years that have passed, I lived only with the pain of Khojaly. One day, when Khojaly gets rid of the enemy, I go barefoot to that city where I was born. I kneel at Khojaly and kiss every inch of the soil. Away from you, even in my own homeland I am weird, backless and poor.” She is the voice of all those who suffered from the persecution, who lost their relatives, who loved and missed Khojaly (Paşeyeva-Memmetova, 2011: 72).

    Conclusion

    Telling untold stories is very important in terms of seeking restorative justice, self-expression, and justification. Oral history studies that made in war, occupation and post-conflict environments have also paramount importance in revealing the pain and traumas of people and societies who have experienced situations such as war and migration (Turan, 2017: 6).

    The Armenian atrocities in Khojaly are similar in many respects to the Armenian atrocities in Anatolia, the Greek attacks in the national struggle, the Greek/Rum attacks in Cyprus and the Serbian attacks in Bosnia. When the anatomy and panorama of the attacks are revealed, we can see a Crusader spirit that directs and quickens the atrocities. We believe that the events reflect the mentality of the Crusaders cannot be dismantled from the Christian world to the present day.

    Sontag, (2004: 6) in his book, “Regarding the Pain of Others”, about war photography, asks how long can we endure looking at the pictures that show the face of war and horror? We can use the poems describing this massacre and horror, the stories of the witnesses of the incident and the photographs of the atrocities as important documents of the Khojaly massacre. The photos speak to us. They are quiet but very lively and real. Lament is the scream of the pain. The people who are the victims of the persecution and the massacre are reliable sources revealing the experiences. In the explanation of the truth, their testimony in revealing details should be valid and valuable.

    The experiences are clear in the language of the witnesses, press members and in the photo frames. The Armenian atrocity is a genocide against the Turks, where all kinds of torture was carried out on civilians, prisoners and corpses from Anatolia to Khojaly. Finally, atrocities in Khojaly will be among the disgrace of human history and the crimes that can never be compen-sated. As stated by Heydar Aliyev, the Khojaly massacre is a murder against all humanity.

    -50-

    Tari

    h, S

    iyas

    et v

    e U

    lusl

    arar

    ası H

    ukuk

    Bağ

    lam

    ında

    Hoc

    alı K

    atlia

  • References

    Erol, Ali, “Karabağ Şiirleri”, Turkish Studies International Periodical For The Languages, Literature And History Of

    Turkish Or Turkic Volume 4/8 Fall 2009 s.1212-1228.

    Gürbüz, M. Vedat, “Dağlık Karabağ Sorunu Karşısında Taraf Ülkeler, Bölgesel ve Küresel Güçler”, İİBF Dergisi,

    Kahramanmaraş: KSU Yayınları 2008.

    Kantarcı, Şenol,“Kars’ta Türklere Yönelik Ermeni Katliamı: Kolo/Derecik Köyü Toplu Mezar Kazısı”, Ankara Üniversitesi

    Osmanlı Tarihi Araştırma ve Uygulama Merkezi Dergisi (OTAM), Sa:18,2005 ss. 221-232.

    Kırzıoğlu, Fahrettin, Edebiyatımızda Kars, II. Kitap Işıl Matbaası, İstanbul 1958.

    Mammadova, Havva, Xocalı: Şehidler, Şahidler. Bakü: Yeni Neşirler Yayınevi Bakü 2003

    Mustafayev, Beşir, “Ermeni Devlet Terörünün Eseri: 26 Şubat 1992 Hocalı Soykırımı Üzerine”, Karadeniz Araştırmaları,

    (Bahar 2011), Sayı 29, s. 32-34.

    Necefova, Merziye, Çağdaş Azerbaycan Şiirinde Düşman Tiplemesi Motif Akademi Halkbilimi Dergisi / 2011-1

    (Ocak-Haziran) (Azerbaycan Özel Sayısı-I), s.74-80.

    Oğuz, Cem, “The Khojaly Massacre and the ‘Armenian Genocide’”, Hürriyet Daily News, 24 Nisan 2011.

    Paşayeva, Ganire - Havva Memmetova Hocalı Soykırımı: Tanıkların Dilinden, Editör: Ekber Koşalı, Bakü 2011

    Sabiroğlu, Şamil ve Efsane Bayramkızı, Bir Kış Günü Vahşeti Hocalı, Eko Avrasya Yayıncılık, Ankara, 2012.

    Sarınay, Yusuf, “Sunuş” Ermeni Meselesinin Siyasi Tarihçesi (1877-1914) Münir Süreyya Bey T.C. Başbakanlık Devlet

    Arşivleri Genel Müdürlüğü Osmanlı Arşivi Daire Başkanlığı Yayın Nu: 53 Ankara-2001 s XI- XIII

    Sontag, Susan, Başkalarının Acısına Bakmak, Çev: Osman Akınhay, Agora Kitaplığı, İstanbul 2004.

    Stephen, Caunce, Sözlü Tarih ve Yerel Tarihçi, Çeviren Alper Yalçınkaya, Bülent Can Bilmez, Tarih Vakfı Yurt Yayınları,

    İstanbul 2001.

    Şarlı, Akif, Hocalı’da Türk Soykırımı, (Çev. Gökmen Kılıçoğlu). ASEF Yayınları, İstanbul, 2005.

    Thompson, Paul, Geçmişin Sesi, Sözlü Tarih, Çeviren: Şehnaz Layıkel, İstanbul: Tarih Vakfı Yurt Yayınları, 1999.

    Turan, Fatma Ahsen, Toplumsal Hafızada Ermeni Meselesi, Gazi Kitapevi, 2017.

    Türközü, Halil Kemal, Osmanlı ve Sovyet Belgeleriyle Ermeni Mezâlimi, Türk Kültürünü Araştırma Enstitüsü, Ankara

    1982.

    Yavuz Selim “26 Şubat 1992: Hocalı Katliamı”, http://www. serenti.org/26-subat-1992-hocali-katliami/.

    Zelimhan, Yagub, “Şiir Harayı”, Azerbaycan Harayı (Der:Nahid Hacızâde), Bakı-2002, s.395.

    Zelimhan, Yagub, Men Bir Dağ Çayıyam, Bakü, “Pedagogika” neşriyatı, 2006.

    Websites

    http://www.hurriyetdailynews.com/default.aspx?pageid=438&n=the-khojaly-massacre- and-the-8216 armenian-genocide

    8217-2011-04-24. (erişim tarihi 22.04 2016)

    http://genocide. blogcu. com/ sarikamis-inonu-mahallesi-nde-oturur-1323-1907-dogumlu/Gürsoy Solmaz (erişim tarihi 22.04 2016)

    http:// justice forkhojaly . org/site (erişim tarihi 22.04 2016)

    http://blog.milliyet.com.tr/Blog.aspx?BlogNo=350639 (erişim tarihi 22.04 2016)

    -51-

  • -52-

    АРМЯНСКИЕ ЗЛОДЕЯНИЕ ОТ АНАТОЛИИ ДО ХОДЖАЛЫ В ОБЩЕСТВЕННОМ СОЗНАНИИ

    Проф. др. Фатма Ахсен ТуранУниверситет Гази / факультет Литературы / кафедра турецкого языка и литературы

    Резюме

    Письменная история, рассматривая пережитое, зачастую не в состоянии передать эмоционально составляющее. Устная же история, по причине того, что выражает чувства переживших событий людей, позволяет и облегчает изложения темы. Другими словами, устная история, наряду с установленными объяснениями, служит конструированию более реалистической и справедливой картины прошлого. В представленных тезисах исследуется армянский вопрос, часто рассматривающийся в международной арене как политический, и его отражение в общественной памяти.

    Армяне, с октября 1991 года полностью окружившие имеющее стратегическое значение Ходжалы, устроили здесь 26-го февраля 1992 года одно из самых безжалостных массовых убийств в истории человечества. Часть населения, сумевшая вырваться из кровавого месива и бежавшая в направлении города Агдам, была взята в плен армянскими силами, другая же часть была беспощадно уничтожена. В памяти ходжалинцев злодеяния армян оставили неизгладимый след. Ночь бойни называется по-разному: черной ночью, ночью, у которой не наступает утро, кровавой страницей истории, черным пятном в истории человечества, трагедией человечества, унизительной ночью.

    Злодеяния, совершенные армянами в Анатолии аналогичны зверствам, учиненным ими же в Ходжалы. Нападения и убийства, следовавшие один за другим, устраивались коварно, систематически и планомерно. Места злодейств изменились, однако, образно выражаясь, автограф этих злодейств не изменился.

    При изучении армянского вопроса значительное место было уделено элегиям, скорбным песням тюрков Анатолии и Азербайджана, подвергнувших армянским зверствам, рассказам Tar

    ih, S

    iyas

    et v

    e U

    lusl

    arar

    ası H

    ukuk

    Bağ

    lam

    ında

    Hoc

    alı K

    atlia

  • -53-

    людей, столкнувшихся лицом к лицу со злодеяниями безжалостных убийц, а также воспоминаниям иностранцев, ставших свидетелями событий и в дальнейшем задокументировавших пережитое. Как пишет Жан Ванциа, рассказы свидетелей, стихи народных поэтов восполняют лакуны в истории. То, что не было зафиксировано в официальных документах, нашло отражение в устной истории.

    Если устная истории не записывается, не фиксируется на бумаге, то большая часть пережитых людьми событий просто канут в небытие. Утверждения историков значимы, однако те голоса истории, которые они пытаются донести до нас, не менее важны. Внимая рассказам и показаниям, мы как бы вслушиваемся в голоса прошлого. Что в свою очередь способствует более полному пониманию и изложению прошедшего.

    Ключевые слова: Ходжалы, Злодеяния армян, устная история, общественная память, элегия

    Tari

    h, S

    iyas

    et v

    e U

    lusl

    arar

    ası H

    ukuk

    Bağ

    lam

    ında

    Hoc

    alı K

    atlia