213
i T.C. SÜLEYMAN DEMİREL ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ İŞLETME ANABİLİM DALI TÜRK BANKACILIK SEKTÖRÜNÜN REKABET YAPISININ ANALİZİ GAMZE GÖÇMEN YAĞCILAR DOKTORA TEZİ DANIŞMAN DOÇ. DR. ŞEREF KALAYCI ISPARTA, 2010

TÜRK BANKACILIK SEKTÖRÜNÜN REKABET YAPISININ ANAL İZİtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS00771.pdf · rekabet stratejisi olan Birle şme ve Devralmaların rekabet yapısı üzerindeki etkileri

  • Upload
    others

  • View
    13

  • Download
    0

Embed Size (px)

Citation preview

Page 1: TÜRK BANKACILIK SEKTÖRÜNÜN REKABET YAPISININ ANAL İZİtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS00771.pdf · rekabet stratejisi olan Birle şme ve Devralmaların rekabet yapısı üzerindeki etkileri

i

T.C. SÜLEYMAN DEMİREL ÜNİVERSİTESİ

SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ İŞLETME ANABİLİM DALI

TÜRK BANKACILIK SEKTÖRÜNÜN REKABET YAPISININ ANALİZİ

GAMZE GÖÇMEN YAĞCILAR

DOKTORA TEZİ

DANIŞMAN DOÇ. DR. ŞEREF KALAYCI

ISPARTA, 2010

Page 2: TÜRK BANKACILIK SEKTÖRÜNÜN REKABET YAPISININ ANAL İZİtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS00771.pdf · rekabet stratejisi olan Birle şme ve Devralmaların rekabet yapısı üzerindeki etkileri

ii

Page 3: TÜRK BANKACILIK SEKTÖRÜNÜN REKABET YAPISININ ANAL İZİtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS00771.pdf · rekabet stratejisi olan Birle şme ve Devralmaların rekabet yapısı üzerindeki etkileri

i

ÖNSÖZ

Akademisyenliğe başlamama vesile olan ve tüm yüksek öğrenim hayatım

boyunca beni motive eden, yönlendiren ve yetiştiren Tez Danışmanım Doç. Dr. Şeref KALAYCI’ya teşekkürü bir borç bilirim.

Tez çalışmamda değerli yardım ve katkılarını gördüğüm arkadaşlarım

Arş.Gör. İbrahim Y. GÖK’e ve Arş. Gör. Münire ÇİFTÇİ’ye teşekkür ederim. Son olarak, aileme ve sevgili eşim Mustafa YAĞCILAR’a sabır ve

desteklerinden dolayı sonsuz teşekkürler.

Page 4: TÜRK BANKACILIK SEKTÖRÜNÜN REKABET YAPISININ ANAL İZİtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS00771.pdf · rekabet stratejisi olan Birle şme ve Devralmaların rekabet yapısı üzerindeki etkileri

ii

ÖZET

TÜRK BANKACILIK SEKTÖRÜNÜN REKABET YAPISININ ANALİZİ

Gamze GÖÇMEN YAĞCILAR

Süleyman Demirel Üniversitesi, İşletme Bölümü Doktora Tezi

200 Sayfa, Ağustos 2010

Danışman: Doç.Dr. Şeref KALAYCI Bu tez çalışmasında, Türk Bankacılık Sektöründe faaliyet gösteren ticari

bankaların rekabet dinamikleri araştırılmıştır. Bu amaçla öncelikle, Lerner Endeksi hesaplanarak 1992–2008 yılları arasında faaliyet gösteren bankaların rekabetçi davranışları belirlenmiştir. İkinci olarak, rekabetçi davranışı belirleyen banka düzeyindeki değişkenler tespit edilmiştir. Üçüncü olarak, yabancı girişlerinin sektördeki rekabeti nasıl etkilediğinin değerlendirilmesi amacıyla rekabetçi davranışların banka grupları arasında nasıl değiştiği incelenmiştir. Son olarak, bir rekabet stratejisi olan Birleşme ve Devralmaların rekabet yapısı üzerindeki etkileri ele alınmıştır.

Avrupa Birliğine girme çabasındaki Türkiye’de Bankacılık Sistemi, ülkenin Birliğe katılmaya hazır bir sektörü olarak faaliyetlerine devam etmektedir. Bu bağlamda sektördeki gelişmeler, 1980’li yıllarda piyasaların serbestleşmesinden başlayarak 2010 yılına kadar değerlendirilmiştir. Avrupa Birliğine giriş sürecinin, bankacılık sektörü üzerindeki en önemli etkisinin rekabet boyutunda gerçekleşeceği düşüncesiyle, faiz oranlarının serbestleştiği dönemden itibaren bankacılık sektörünün piyasa yapısındaki gelişmeler analiz edilmiştir. Doğrusal regresyon analizi kullanılarak, piyasa yapısı göstergesi olan Lerner Endeksi hesaplanmıştır. Lerner Endeksinin tercih edilmesinin nedeni, diğer piyasa yapısı göstergelerinden farklı olarak bu yöntemin banka düzeyindeki değişkenlerin analizine imkân vermesidir.

Lerner Endeksinin banka ölçeğindeki belirleyicilerinin tespiti, Panel Veri Analizi ile gerçekleştirilmiştir. Analiz sonucu Türk Bankacılık Sektöründe rekabetçi davranış üzerinde etkili olan faktörlerin, Krediler/Toplam Aktifler, Krediler/Mevduatlar, Faiz Dışı Gelirler/Toplam Aktifler, Toplam Gelirler/Toplam Giderler, Aktif Karlılığı (ROA), Risk, Özkaynaklar/Toplam Aktifler, Bilanço Yapısı ve Net Faiz Marjı olduğu sonucuna varılmıştır.

Avrupa Birliği yolunda bankacılık sektörüne yabancı girişlerinin yoğunluk kazanmasının rekabetçi yapıyı nasıl etkilediğini belirlemek amacıyla da parametrik olmayan Kruskal-Wallis ve Mann-Whitney U testleri uygulanmıştır. Elde edilen bulgular, Türkiye’de şube açan yabancı bankaların yüksek piyasa gücüne sahip oldukları, kamu bankalarının ise düşük marjlarla çalışmak suretiyle rekabet çabasına girdikleri yönündedir.

Anahtar Kelimeler: Bankacılık, Piyasa Yapısı, Rekabet, Lerner Endeksi, Panel Veri Analizi

Page 5: TÜRK BANKACILIK SEKTÖRÜNÜN REKABET YAPISININ ANAL İZİtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS00771.pdf · rekabet stratejisi olan Birle şme ve Devralmaların rekabet yapısı üzerindeki etkileri

iii

ABSTRACT

ANALYSIS OF COMPETITIVE STRUCTURE OF TURKISH BANKING SECTOR

Gamze GÖÇMEN YAĞCILAR

Suleyman Demirel University, Department of Business Administration, ph.D. Thesis

200 Pages, August 2010

Supervisor: Assoc. Prof. Dr. Şeref KALAYCI In this thesis, competitive Dynamics of commercial banks operating in

Turkish Banking Sector is investigated. For this purpose, firstly, competitive behavior of banks which have been operated during 1992-2008 period have been assessed with estimation of Lerner Index. Secondly, bank level variables effecting competitive behavior were identified. Thirdly, in order to evaluate how foreign presence effected sectoral competition, differences of Lerner Index among banking groups were investigated. Finally, as a competitive strategy, effects of Mergers&Aquisitions on competitive structure were discussed.

Banking system is one of the best-prepared sectors in Turkey to join European Union. In this context, developments in the sector is evaluated beginning with the financial liberalization in 1980’s until 2010. Most significant effects of integration process on banking sector is expected to be seen in competitive framework. For this reason, using linear regression model, Lerner Index is estimated as a Proxy of market structure. Lerner Index is preferred because, unlike other indicators of market structure, this method allows the analysis of bank-level variables.

Bank level determinants of Lerner Index is analysed using Panel Data Regression Method. Results indicate that in Turkish banking sector, factors effecting competitive behavior are Credits/Total Assets, Credits/Deposits, Faiz Dışı Gelirler/Toplam Aktifler, Total Revenues/Total Expenses, Return over Assets, (ROA), Risks (standart deviation of ROA), Equity/Total Assets, Structure of Balance Sheet and Net Interest Margin.

In order to investigate the effect of foreign precense on the competitive conditions of Turkish Banking Sector, non-parametric Kruskal-Wallis and Mann-Whitney U tests were applied. Results show that foreign banks operating by branch offices have the highest market power, whereas publicly owned banks operate with lowest price-marginal cost margins.

Keywords: Banking, Market Structure, Competition, Lerner Index, Panel Data Analysis

Page 6: TÜRK BANKACILIK SEKTÖRÜNÜN REKABET YAPISININ ANAL İZİtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS00771.pdf · rekabet stratejisi olan Birle şme ve Devralmaların rekabet yapısı üzerindeki etkileri

iv

İÇİNDEKİLER

ÖNSÖZ.................................................................................................................... i

ÖZET ..................................................................................................................... ii

ABSTRACT .......................................................................................................... iii

İÇİNDEKİLER ......................................................................................................iv

KISALTMALAR DİZİNİ .................................................................................. viii

ŞEKİLLER DİZİNİ ................................................................................................x

ÇİZELGELER DİZİNİ .........................................................................................xi

GİRİŞ ......................................................................................................................1

BİRİNCİ BÖLÜM

BANKALARIN VARLIK NEDENLERİ, TÜRLERİ VE TEMEL İŞLEMLERİ

1.1. BİRER FİRMA OLARAK BANKALARIN VARLIK NEDENLERİ ................4

1.1.1. Finansal Aracılık Yapmak ...........................................................................4

1.1.2. Likidite Yaratmak .......................................................................................5

1.1.3. Kredi Talep Edenleri Değerlendirmek ve İzlemek .......................................5

1.1.4. Asimetrik Bilgi Problemini Çözmek............................................................6

1.1.5. Para Politikalarının Etkinliğini Arttırmak ....................................................7

1.1.6. Ekonomik İstikrarı Etkilemek......................................................................7

1.1.7. Ölçek ve Kapsam Ekonomileri ....................................................................8

1.2. BANKALARIN TÜRLERİ................................................................................8

1.2.1. Kapsamlarına Göre Banka Türleri ...............................................................8 1.2.1.1. Özel Bankacılık ....................................................................................9 1.2.1.2. Perakende Bankacılık ...........................................................................9 1.2.1.3. Toptancı Bankacılık..............................................................................9 1.2.1.4. Evrensel Bankacılık............................................................................10 1.2.1.5. Uluslararası Bankacılık.......................................................................10 1.2.1.6. Holding Bankacılığı............................................................................11 1.2.1.7. Kıyı Bankacılığı .................................................................................11

1.2.2. Faaliyet Alanlarına Göre Banka Türleri .....................................................11 1.2.2.1. Merkez Bankaları ...............................................................................11 1.2.2.2. Ticaret Bankaları ................................................................................11 1.2.2.3. Yatırım Bankaları ...............................................................................12 1.2.2.4. Kalkınma Bankaları ............................................................................12 1.2.2.5. Katılım Bankaları ...............................................................................12

1.3. BANKALARIN TEMEL İŞLEMLERİ ............................................................12

Page 7: TÜRK BANKACILIK SEKTÖRÜNÜN REKABET YAPISININ ANAL İZİtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS00771.pdf · rekabet stratejisi olan Birle şme ve Devralmaların rekabet yapısı üzerindeki etkileri

v

İKİNCİ BÖLÜM

BANKACILIK SEKTÖRÜNDE REKABET

2.1. BANKACILIK SEKTÖRÜNDE REKABETİN ÖNEMİ..................................16

2.2. BANKACILIK SEKTÖRÜNDE REKABET YAKLAŞIMLARI.....................19

2.2.1. Yapısalcı Yaklaşımlar ...............................................................................20 2.2.1.1. Yapı-Davranış-Performans Paradigması .............................................20 2.2.1.2. İşbirliği Hipotezi.................................................................................22 2.2.1.3. Etkinlik Hipotezi ................................................................................22 2.2.1.4. Yarışılabilirlik Teorisi ........................................................................23

2.2.2. Yapısalcı Olmayan Yaklaşımlar ................................................................25 2.2.2.1. Lerner Endeksi ...................................................................................25 2.2.2.2. Panzar-Rosse Modeli ..........................................................................26

2.3. BANKACILIK SEKTÖRÜNDE REKABETE İLİŞKİN AMPİRİK MODELLER ..........................................................................................................26

2.3.1. Bankacılıkta Rekabet Modellerinin Arkaplanı: Para Çarpanı .....................26

2.3.2. Bankacılık Sektöründe Tam Rekabet .........................................................27

2.3.3. Klein Monti Monopol Modeli....................................................................28

2.3.4. Cournot Modeli (Oligopol Varyantı) .........................................................29

2.3.5. Bertrand Modeli ........................................................................................29

2.3.6. Salop Modeli (Tekelci Rekabet) ................................................................30

2.4. BANKACILIK SEKTÖRÜNDE REKABETİN ETKİLERİ .............................32

2.4.1. Rekabet, Ekonomik Büyüme ve Refah İlişkisi ...........................................32

2.4.2. Rekabet ve Faiz Oranları İlişkisi................................................................37

2.4.3. Rekabet ve İstikrar İlişkisi .........................................................................41 2.4.3.1.Rekabet-Kırılganlık Hipotezleri ...........................................................43

2.4.3.1.1. Risk Kanalı ..............................................................................43 2.4.3.1.2. İlişki Bankacılığı Kanalı...........................................................44 2.4.3.1.3. Bankalar Arası Piyasa Kanalı ...................................................45 2.4.3.1.4. Diğer Kanallar .........................................................................45

2.4.3.2. Rekabet-İstikrar Hipotezleri................................................................46 2.4.3.2.1. Yüksek Aktif Riski ..................................................................47 2.4.3.2.2. Batırılamayacak Kadar Büyük Olma Problemi .........................47

2.4.4. Rekabet ve Etkinlik İlişkisi........................................................................49 2.4.4.1. Rekabet-Etkinlik Hipotezleri ..............................................................52 2.4.4.2. Rekabet-Etkinsizlik Hipotezleri ..........................................................54

2.4.5. Rekabetin Yarattığı Olumsuz Etkiler .........................................................56 2.4.5.1. Asimetrik Bilgi Argümanı ..................................................................56 2.4.5.2. Marka Değeri Argümanı .....................................................................58

Page 8: TÜRK BANKACILIK SEKTÖRÜNÜN REKABET YAPISININ ANAL İZİtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS00771.pdf · rekabet stratejisi olan Birle şme ve Devralmaların rekabet yapısı üzerindeki etkileri

vi

ÜÇÜNCÜ BÖLÜM

BANKACILIK SEKTÖRÜNDE REKABETİN UNSURLARI

3.1. KÜRESELLEŞME VE SERBESTLEŞME ......................................................62

3.2. ULUSLARARASILAŞMA..............................................................................65

3.2.1. Yabancı Girişlerinin Etkileri......................................................................65

3.2.2. Gelişmekte Olan Ülkelerde Yabancı Bankalar ...........................................69

3.2.3. Yerli ve Yabancı Bankaların Rekabet Stratejileri.......................................72

3.3. KONSOLİDASYON VE YOĞUNLAŞMA .....................................................76

3.3.1. Konsolidasyona Yol Açan Faktörler ..........................................................76

3.3.2. Konsolidasyonun Etkileri ..........................................................................79

3.3.3. Yoğunlaşma ve Rekabet İlişkisi.................................................................81

3.4. FİNANSAL İNOVASYON..............................................................................84

DÖRDÜNCÜ BÖLÜM

BANKACILIK SEKTÖRÜNDE REKABETİ DÜZENLEYEN POLİTİKA ARAÇLARI

4.1. BANKACILIK SEKTÖRÜNDE DÜZENLEME VE DENETLEME İHTİYACI...............................................................................................................................87

4.2. MEVDUAT SİGORTASI VE MERKEZ BANKASININ ROLÜ.....................91

4.2.1. Mevduat Sigortasının Fonksiyonları ..........................................................92

4.2.2. Mevduat Sigortası Uygulamalarının Rekabet ile İlişkisi.............................93

4.3. SERMAYE DÜZENLEMELERİ .....................................................................96

4.4. GİRİŞ VE ÇIKIŞ ENGELLERİ .......................................................................99

4.5. FAALİYET KISITLAMALARI ....................................................................102

BEŞİNCİ BÖLÜM

TÜRK BANKACILIK SEKTÖRÜNÜN GENEL GÖRÜNÜMÜ

5.1. TÜRK BANKACILIK SEKTÖRÜNDE GELİŞMELER VE SERBESTLEŞMEYE YÖNELİK ATILIMLAR...................................................105

5.1.1. Cumhuriyet Sonrası Türkiye’de Bankacılık .............................................106

5.1.2. 1980 Sonrası Gelişmeler..........................................................................107

5.1.3. 1990 Sonrası Gelişmeler..........................................................................109

5.1.4. 2000 Sonrası Gelişmeler..........................................................................113

5.2. TÜRK BANKACILIK SEKTÖRÜNDE YAPISAL DÜZENLEMELER .......117

5.3. TÜRK BANKACILIK SEKTÖRÜNDE KONSOLİDASYON.......................123

5.4. TÜRK BANKACILIK SEKTÖRÜNÜN TEMEL GÖSTERGELERİ.............126

5.5. TÜRK BANKACILIK SEKTÖRÜNDE YABANCI BANKALARIN YERİ..133

Page 9: TÜRK BANKACILIK SEKTÖRÜNÜN REKABET YAPISININ ANAL İZİtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS00771.pdf · rekabet stratejisi olan Birle şme ve Devralmaların rekabet yapısı üzerindeki etkileri

vii

ALTINCI BÖLÜM

TÜRK BANKACILIK SEKTÖRÜNÜN REKABET

DİNAMİKLERİNİN TEST EDİLMESİ

6.1. ARAŞTIRMANIN DİZAYNI........................................................................137

6.1.1. Bankacılık Sektöründe Lerner Endeksi ....................................................137

6.1.2. Bankacılıkta Piyasa Gücünü Lerner Endeksi ile Test Eden Çalışmalar.....140

6.1.3. Araştırmada Kullanılan Analiz Teknikleri ...............................................144 6.1.3.1. Çoklu Doğrusal Regresyon Analizi...................................................144 6.1.3.2. Panel Veri Analizi ............................................................................145 6.1.3.3. Kruskal-Wallis Varyans Analizi .......................................................146 6.1.3.4. Mann-Whitney U Testi .....................................................................146 6.1.3.6. Panel Veri Regresyon Modellerinin Hesaplanması-Hausman Testi ...147 6.1.3.7. Levin-Lin ve Chu Testi.....................................................................149

6.1.4. Veri Seti ..................................................................................................149

6.2. TÜRK BANKACILIK SEKTÖRÜ İÇİN LERNER ENDEKSİNİN HESAPLANMASI ...............................................................................................149

6.3. TÜRK BANKACILIK SEKTÖRÜNDE REKABET YAPISINI BELİRLEYEN FAKTÖRLER.......................................................................................................152

6.3.1. Değişkenlerin Tanımlanması ...................................................................152

6.3.2. Durağanlıkların Test Edilmesi .................................................................153

6.3.3. Analiz Sonuçları......................................................................................155

6.3.4. Banka Grupları İtibariyle Rekabet Gücünün Değerlendirilmesi-Kukla Değişkenlerin Analizi .......................................................................................164

6.4. BİRLEŞME VE DEVRALMALARIN ETKİSİ..............................................167

GENEL DEĞERLENDİRME VE SONUÇ .......................................................170

KAYNAKÇA ......................................................................................................177

EKLER................................................................................................................193

ÖZGEÇMİŞ ........................................................................................................199

Page 10: TÜRK BANKACILIK SEKTÖRÜNÜN REKABET YAPISININ ANAL İZİtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS00771.pdf · rekabet stratejisi olan Birle şme ve Devralmaların rekabet yapısı üzerindeki etkileri

viii

KISALTMALAR DİZİNİ

AB Avrupa Birliği

ABD Amerika Birleşik Devletleri

ATM Otomatik Vezne Makinesi (Automatic Teller Machine)

BDDK Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu

CR(x) Concentration Ratio (İlk x sayıda bankanın yoğunlaşma rasyoları)

DPT Devlet Planlama Teşkilatı

ECU Avrupa Para Birimi (European Currency Unit)

FSAP Finansal Hizmetler Eylem Planı (Financial Services Action Plan)

GSMH Gayrisafi Milli Hasıla

GSYH Gayrisafi Yurtiçi Hasıla

HHI Herfindall-Hirschmann Index

KOBİ Küçük ve Orta Ölçekli İşletme

LE Lerner Endeksi

MASAK Mali Suçları Araştırma Komisyonu

MC Marjinal Maliyet

NEIO Yeni Ampirik Endüstriyel Organizasyon (New Empirical Industrial

Organization)

NFM Net Faiz Marjı

NPL Çalışmayan Krediler (Non-performing Loans)

OECD Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü (Organization for

Economic Co-operation and Development)

ROA Aktif Karlılığı (Return Over Assets)

ROE Özkaynak Karlılığı (Return Over Equity)

Page 11: TÜRK BANKACILIK SEKTÖRÜNÜN REKABET YAPISININ ANAL İZİtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS00771.pdf · rekabet stratejisi olan Birle şme ve Devralmaların rekabet yapısı üzerindeki etkileri

ix

TA Toplam Aktifler

TBB Türkiye Bankalar Birliği

TBS Türk Bankacılık Sektörü/Sistemi

TCMB Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası

TL Türk Lirası

TMSF Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu

YDP Yapı-Davranış-Performans

Page 12: TÜRK BANKACILIK SEKTÖRÜNÜN REKABET YAPISININ ANAL İZİtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS00771.pdf · rekabet stratejisi olan Birle şme ve Devralmaların rekabet yapısı üzerindeki etkileri

x

ŞEKİLLER DİZİNİ

Şekil 2.1. Salop Çemberi

Page 13: TÜRK BANKACILIK SEKTÖRÜNÜN REKABET YAPISININ ANAL İZİtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS00771.pdf · rekabet stratejisi olan Birle şme ve Devralmaların rekabet yapısı üzerindeki etkileri

xi

ÇİZELGELER DİZİNİ

Çizelge 5.1. Bankacılık Sektöründe Devir ve Birleşmelere İlişkin Gelişmeler 126

Çizelge 5.2 Türkiye’de Finansal Sektör İçinde Bankacılık Sektörünün Yeri 127

Çizelge 5.3. Türk Bankacılık Sektörünün Finansal Sağlamlık Göstergeleri 129

Çizelge 5.4. Ticari Bankaların Şube ve Personel Sayıları 130

Çizelge 5.5. Türk Ticari Bankacılık Sektöründe Yoğunlaşma 131

Çizelge 5.6. Ticari Bankaların Karlılık Göstergeleri 132

Çizelge 5.7. Türkiye'de Faaliyeti Sona Eren Yabancı Bankalar 134

Çizelge 5.8. Ticari Bankalardaki Yabancı Sermaye Payları 134

Çizelge 6.1. Türk Ticari Bankacılık Sektörünün Lerner Endeksi Değerleri 151

Çizelge 6.2. Levin-Lin ve Chu Durağanlık Testi Sonuçları 153

Çizelge 6.3. Değişkenlerin Deterministik Bileşenlerine Göre Durağanlık Düzeyleri

154

Çizelge 6.4. Hausman Model Tanımlama Testi Sonuçları 155

Çizelge 6.5. Sabit Etkiler Yöntemiyle Panel Veri Regresyon Analizi Sonuçları

156

Çizelge 6.6. Ticari Bankaların Toplam Aktifleri İçerisinde DİBS’lerin Payı 158

Çizelge 6.7. Ticari Bankaların Faiz Gelirleri İçerisinde Menkul Değerlerden Alınan Faizlerin Payı

159

Çizelge 6.8. Ticari Bankaların NFM ve Kambiyo Kar/Zararlarının Yıllar İtibariyle Gelişimi

160

Çizelge 6.9. Toplam Krediler İçerisinde Takipteki Kredilerin Payı 161

Çizelge 6.10. Türk Bankacılık Sektöründe Uzmanlaşmanın Yıllar İtibariyle Gelişimi

162

Çizelge 6.11. Lerner Endeksi Normallik Testi Sonucu 164

Çizelge 6.12. Kruskal-Wallis Varyans Analizi Sonuçları 164

Çizelge 6.13 Mann-Whitney U Test Sonuçları 166

Çizelge 6.14. Birleşme ve Devralma Sonrası Rekabet Gücündeki Değişmeler 168

Page 14: TÜRK BANKACILIK SEKTÖRÜNÜN REKABET YAPISININ ANAL İZİtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS00771.pdf · rekabet stratejisi olan Birle şme ve Devralmaların rekabet yapısı üzerindeki etkileri

1

GİRİŞ

Bankalar ekonominin can damarıdır. Ekonominin özelde parasal boyutunun

genelde tamamının sağlıklı işleyişi, iyi işleyen bir bankacılık sistemi ile mümkündür.

Bankacılık sisteminde görülen bir aksaklık, istikrarsızlık ya da sektörün geleceğine

ilişkin olumsuz beklentiler, ekonominin tüm birimlerince olumsuz karşılanır. Çünkü

bankalar, yatırımlar için gereken finansmanın temini için birincil kanal olmak

suretiyle reel kesimin lokomotifi olmakta, belirli bir getiri sunmak karşılığında hane

halklarının tasarruflarının ekonomiye kazandırılmasına aracılık etmekte, Merkez

Bankası tarafından yürütülen para politikalarının aktarım organı olarak mali sisteme

yön vermekte, gelir ve servet dağılımını etkilemekte, ödemeler sisteminin etkinliğine

katkıda bulunmakta ve uluslararası ticaretin gelişmesine katkı sağlamaktadır. Bu

nedenle bankacılık sektörünü etkileyen tüm gelişmelerin izlenerek, doğru zamanda

uygun müdahalelerin yapılması hayati bir önem arz eder.

Türkiye’nin dünyadaki trendlere uyarak, 24 Ocak 1980 kararları ile serbest

piyasa ekonomisine geçmesi ve ekonominin dışa açılması, Türk ekonomisinin başta

Avrupa Birliği olmak üzere dünya piyasaları ile bütünleşmesinin önünü açarken,

Türkiye piyasalarını küresel rekabet ile karşı karşıya bırakmıştır. Bu etkinin en

yoğun yaşandığı sektör, uluslararası boyut taşıyan geniş faaliyet alanı ve düzenleme

çerçevesiyle bankacılık sektörüdür. Bankacılık sektöründe optimum rekabet

düzeyinin ne olması gerektiği teorisyenler arasında tartışılmaya devam eden bir konu

olup, konunun önemini arttıran faktörlerin başında, rekabetin fayda ve maliyetleri

arasındaki tercih yapma zorluğu gelmektedir. Bankacılık sektöründe rekabet,

bankaları daha etkin ve verimli çalışmaya zorlarken, aynı zamanda ekonomik

birimlerin refah düzeyini arttırır. Ne var ki rekabet halindeki bankalar pazar paylarını

korumak ve kar elde etmek gayesiyle daha riskli varlıklara yatırım yaparlar ki bu da

bankaların kırılganlığını arttırır ve sektördeki “bulaşma etkisine” bağlı olarak da

genel ekonomik istikrarı olumsuz etkiler.

Bu tez çalışmasında, Türk Bankacılık Sektöründe faaliyet gösteren ticari

bankaların rekabet dinamikleri araştırılmıştır. Bu amaçla öncelikle, Lerner Endeksi

Page 15: TÜRK BANKACILIK SEKTÖRÜNÜN REKABET YAPISININ ANAL İZİtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS00771.pdf · rekabet stratejisi olan Birle şme ve Devralmaların rekabet yapısı üzerindeki etkileri

2

hesaplanarak 1992–2008 yılları arasında faaliyet gösteren bankaların rekabetçi

davranışları belirlenmiştir. İkinci olarak, rekabetçi davranışı belirleyen banka

düzeyindeki değişkenler tespit edilmiştir. Üçüncü olarak, yabancı girişlerinin

sektördeki rekabeti nasıl etkilediğinin değerlendirilmesi amacıyla rekabetçi

davranışların banka grupları arasında nasıl değiştiği incelenmiştir. Son olarak, bir

rekabet stratejisi olan Birleşme ve Devralmaların rekabet yapısı üzerindeki etkileri

ele alınmıştır.

Bu kapsamda birinci bölümde bankacılık sistemi tanıtılmış, varlık nedenleri,

türleri ve temel bankacılık işlemleri ele alınmıştır.

İkinci bölümde, bankacılık sektöründe rekabete ilişkin teorik bir çerçeve

çizilmiş; bankacılık sektöründe rekabetin önemi tartışılmış, rekabet yaklaşımları ve

rekabete ilişkin ampirik modeller tanıtılmıştır. Bankacılık sektöründe rekabetin

etkileri, ekonomik büyüme ve refah; faiz oranları; istikrar ve etkinlik ile ilişkili

olarak değerlendirilmiş, ayrıca bankacılık sektöründe rekabetin asimetrik bilgi ve

marka değeri bağlamlarında yarattığı olumsuz etkilere değinilmiştir.

Üçüncü bölümde bankacılık sektöründe rekabetin unsurları olarak

küreselleşme ve serbestleşme, uluslararasılaşma, konsolidasyon ve yoğunlaşma ile

finansal inovasyon olguları tartışılmıştır.

Dördüncü bölümde, kamusal müdahale aracı olarak uygulamaya konulan

politikaların sektördeki rekabet üzerinde yol açtığı etkiler ele alınmıştır. Bu bölümde

bankacılık sektöründe düzenlemelerin önemi tartışılmış, başlıca düzenleme araçları

olarak mevduat sigortası; sermaye düzenlemeleri; giriş-çıkış engelleri ve faaliyet

kısıtlamalarının bankalar arası rekabet üzerindeki etkileri incelenmiştir.

Beşinci bölümde Türk Bankacılık Sektörünün genel görünümü ortaya

konmuştur. Türkiye’nin Bankacılık sektöründe yaşanan tüm gelişmeler, dört dönem

(1923–1980, 1980–1990, 1990–2000, 2000–2008) halinde detaylı olarak

anlatılmıştır. Bu bölümde ayrıca Türk Bankacılık Sektörünün mevcut durumu,

sektöre özgü temel göstergeler itibariyle değerlendirilmiş, Türk Bankacılık

Sektörünün yapısal ve davranışsal özellikleri hakkında bilgi verilmiştir. Tezin

Page 16: TÜRK BANKACILIK SEKTÖRÜNÜN REKABET YAPISININ ANAL İZİtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS00771.pdf · rekabet stratejisi olan Birle şme ve Devralmaların rekabet yapısı üzerindeki etkileri

3

uygulama aşamasına zemin hazırlamak üzere Türk Bankacılık Sektöründe 1980’li

yıllardan itibaren yaşanan gelişmeler, faiz oranlarının serbestleşmesi ve yapılan

düzenlemelerle bankacılık sektörünün rekabet açık hale getirilişi bağlamında ele

alınmış; Türk Bankacılık Sektörünün yapısal özellikleri yanında, sektörün

konsolidasyonu ve uluslararasılaşması konuları tartışılmıştır.

Altıncı bölüm tezin uygulama kısmı olup, bu bölümde 1992–2008 dönemi

itibariyle Türk Bankacılık Sektörünün piyasa yapısı ve bu yapının banka ölçeğindeki

dinamikleri analiz edilmiştir. Piyasa yapısı üzerinde etkili olan faktörlerin tespit

edilebilmesi için öncelikle piyasa yapısının belirlenmesi gerekir. Piyasa yapısını

temsilen Lerner Endeksi seçilmiştir. Bundaki temel gerekçe, diğer piyasa yapısı

göstergelerinden farklı olarak Lerner Endeksinin banka bazında ölçülebiliyor

olmasıdır. Doğrusal regresyon analizi ile Lerner Endeksinin hesaplanmasında

kullanılan Marjinal Maliyet fonksiyonu çözülmüş, bulunan piyasa yapısı ölçüsü,

kendisini belirleyen faktörlerin incelendiği Panel Veri Analizi için bağımlı değişken

olarak kullanılmıştır. Analiz sonuçlarına göre, Krediler/Toplam Aktifler,

Krediler/Mevduatlar, Faiz Dışı Gelirler/Toplam Aktifler, Toplam Gelirler/Toplam

Giderler, Aktif Karlılığı (ROA), Risk, Özkaynaklar/Toplam Aktifler, Bilanço Yapısı

ve Net Faiz Marjı, Türk Bankacılık Sektöründe faaliyet gösteren ticari bankaların

rekabetçi davranışı üzerinde etkili olan faktörler olarak bulunmuştur.

Uygulamada son olarak, rekabetçi davranış yönünden bankalar arasındaki

farklılıklar araştırılmış, bankalar kamu bankaları, yerli özel bankalar, Türkiye’de

kurulmuş yabancı bankalar ve Türkiye’de şube açan yabancı bankalar olarak dört

gruba ayrılmıştır. Lerner Endeksi açısından piyasa gücü en yüksek grubun

Türkiye’de şube açan yabancı bankalar, en düşük olan grubun ise kamu bankaları

olduğu anlaşılmıştır. Birleşme ve devralmaların etkisi analiz kapsamı dışında

tutulmakla birlikte, bundan sonraki çalışmalara ışık tutması amacıyla kısaca

değerlendirilmiştir. 1992–2008 yılları arasında sürekli olarak faaliyet gösteren

bankalardan Birleşme ve Devralma süreci geçiren bankaların birleşme öncesi ve

sonrası Pazar payları ve piyasa güçleri karşılaştırılmıştır. Buna göre, Ziraat Bankası

hariç tüm bankaların pazar paylarında birleşme sonrası nispi artışlar görülmüş ve

yine Ziraat Bankası hariç tüm bankalarda rekabetçi davranış yoğunluk kazanmıştır.

Page 17: TÜRK BANKACILIK SEKTÖRÜNÜN REKABET YAPISININ ANAL İZİtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS00771.pdf · rekabet stratejisi olan Birle şme ve Devralmaların rekabet yapısı üzerindeki etkileri

4

BİRİNCİ BÖLÜM

BANKALARIN VARLIK NEDENLERİ, TÜRLERİ VE TEMEL

İŞLEMLERİ

1.1. BİRER FİRMA OLARAK BANKALARIN VARLIK NEDENLERİ

Para politikasına ilişkin temel yaklaşımlarda bankalar pasif bir küme olarak

görülürler. Oysa ticari bankaların çevrelerine optimal tepkiler veren bağımsız

oluşumlar olarak modellenmeleri gerekir. Endüstriyel iktisatta banka, belirli bir

pazarda müşterilerine hizmet sağlayan ve bu hizmetleri üretmek için de belirli bir

maliyete katlanan bir firma olarak tanımlanır. Bu süreçte banka, fiyatı ve fiyat dışı

araçları kullanarak ve sektördeki varlığını hissettirecek belirli bir getiri elde ederek

sektördeki diğer bankalarla rekabet etmek zorundadır (Deb, Murthy, 2008:37).

Bankalar özel kuruluşlardır. Çünkü kısa vadeli fon arz ve talep edenler

arasında Aracılık yaparlar, likidite yaratırlar, kredi talep edenleri değerlendirir ve

izlerler, asimetrik bilgi problemini çözerler, para politikasının etkinliğini arttırırlar ve

ekonomik istikrarı etkilerler. Ayrıca bankalar, ölçek ve kapsam ekonomilerinden

yararlanarak işlem maliyetlerini azaltırlar.

1.1.1. Finansal Aracılık Yapmak

Finansal kurumlar finansal sözleşmeleri ve menkul kıymetleri aynı zamanda

alma ve satma faaliyetinde uzmanlaşmış ekonomik aracılar olarak tanımlanabilir.

Bankalar, finansal varlıkların perakendecileri olarak finansal kurumların bir alt

kümesi olabilir: borç alanların ihraç ettiği menkul kıymetleri satın alırlar ve onları

borç verenlere satarlar. Bankaların çeşitli ve karmaşık işlemleri açısından bir

bankanın işlemsel tanımlaması şu şekilde olabilir: Bankalar, cari işlemleri halktan

aldığı mevduatlarla kredi sağlamak olan kurumlardır. 1949 tarihli Bankacılık

Düzenleme Yasasında (Banking Regulation Act) “Bankacılık” şu şekilde

tanımlanmıştır: “Bankacılık, borç vermek ya da yatırım yapmak amacıyla halktan,

talep üzerine veya başka yolla geri ödenebilir, üzerinde çek, senet, emir ya da başka

Page 18: TÜRK BANKACILIK SEKTÖRÜNÜN REKABET YAPISININ ANAL İZİtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS00771.pdf · rekabet stratejisi olan Birle şme ve Devralmaların rekabet yapısı üzerindeki etkileri

5

şeyler düzenlenebilir mevduat kabul etmek anlamındadır”. Sözleşme, bir ticari

bankanın üstlenebileceği fonksiyonları tanımlamış ve faaliyetlerin kapsamını

sınırlamıştır (Deb, Murthy, 2008:18).

Bossone (2000) bankalar için “finansal aracılardır; bundan ne daha fazlası ne

de daha azı” ifadesini kullanmakla birlikte, bugün bile bankaların hükümetler, halk

ve ekonomistler tarafından özel bir statüde değerlendirmesinin nedenlerini, arz ettiği

kredileri izleme konusunda ölçek ekonomilerinden faydalanarak yarattığı sosyal

faydaya; kısa vadeli ve nominal değerden paraya çevrilebilir mevduat hesapları

sayesinde likidite sağlama kapasitesine; para, kredi ve ödeme sistemlerini

birleştirmesine bağlamaktadır (Bossone, 2000:3-4).

1.1.2. Likidite Yaratmak

Bankalar sundukları vadesiz mevduat hizmetiyle kişilere ve firmalara ne

zaman isterlerse harcama yapma imkânı sağlarlar. Ayrıca sağladıkları kredi

imkânlarıyla, likiditenin ekonominin geneline yayılmasına katkı sağlarlar (Kalaycı,

2010:9).

Kamunun bankaların mevduata ilişkin yükümlülüklerini yerine

getirebileceğine olan güveni, bankanın varlıklarının kalitesine ve genel finansal

durumuna bağlıdır. Diğer kurumların gerçekleştiremediği durumlarda bile bankaların

kredi ve likidite arz etme kabiliyeti vardır çünkü bankaların mevduat yaratma

fonksiyonu, diğer kurumlar için hemen ulaşılabilir olmayan, kredi ve likidite

esnekliği sağlar (Corrigan, 1982).

1.1.3. Kredi Talep Edenleri Değerlendirmek ve İzlemek

Bankalar ağırlıklı olarak tasarruf sahiplerinden mevduat kabul ederler ve

topladıkları fonları şahıs ve firmalara kredi olarak kullandırırlar. Bu bağlamda

bankalar, kredi talep eden şahıs veya firmaların kredi verilebilirliğini

değerlendirirler. Bankaların, kredi talep edenin risk düzeyini ölçebilecek personel ve

enstrümanları vardır. Bu nedenle iyi borçlu ile kötü borçluyu birbirinden düşük bir

maliyetle ayırabilirler. Bankaların bilgi derleme ve işleme kapasiteleri sayesinde

ekonomide verimli projeler seçilir ve kredilendirilir. Tasarruf sahiplerinin ve

yatırımcıların arada bankalar olmaksızın karşılaşabilmeleri ve tasarrufların

ekonomide verimli yatırımlara dönüşebilmesi adeta imkânsızdır. Bu anlamda

Page 19: TÜRK BANKACILIK SEKTÖRÜNÜN REKABET YAPISININ ANAL İZİtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS00771.pdf · rekabet stratejisi olan Birle şme ve Devralmaların rekabet yapısı üzerindeki etkileri

6

bankalar, tasarruf sahiplerinin tasarruflarını kabul eder ve bunları en verimli

kullanabilecek yatırımcılara aktarırlar. Değerli bulunan projeler finanse edilir ve

açılan krediler geri ödeninceye kadar bu projeler izlenir (Kalaycı, 2010:5-6).

Varlıklar tarafında geleneksel bakış açısına göre bankalar girişimciler tarafından

ortaya konan projelerin karlılığını ve nispi kapasitesini değerlendirmek konusunda

uzmanlaşmışlardır ve bu projeler hakkındaki bilgi üretimlerine dayalı olarak

girişimcilere kredi sağlarlar. Yükümlülükler tarafında geleneksel bakışa göre

bankalar, toplayıp üretim işletmelerine sağladıkları uzun vadeli kredilere yatırdıkları,

küçük tutarlı, kısa vadeli talep edilebilir mevduatları dolayısıyla özeldirler. Varlıklar

ile yükümlülükler arasındaki bu vade uyumsuzluğu, varlıklarının güçlü bilgi içeriği

ile birlikte bankalara mevduat sahiplerine likidite sağlamakta ilave bir rol yükler

(Carletti, Hartmann, 2001:8; Vives, 2001).

1.1.4. Asimetrik Bilgi Problemini Çözmek

Projelerin kalitelerine ilişkin bilgiye ulaşmak bazen maliyetli bazen de

imkânsızdır. Bilgiyle ilgili bu problem, finansal piyasalarda Asimetrik Bilgi olarak

ifade edilir. Başka bir ifadeyle, herhangi bir proje veya mal hakkında taraflardan

birinin (proje sahibi, mal sahibi gibi) sahip olduğu bilgiye, diğer tarafın (bankanın)

sahip olmaması veya eksik bilgiye sahip olmasının, finansal piyasalarda doğru

kararlar alınabilmesini engelleyebilir (Kalaycı, 2010:7).

Finansal piyasalardaki bu tür bir bilgi noksanlığı iki tür problem yaratır

(Vadareri, Dursun, 2010:139):

� Ahlaki Zafiyet (Moral Hazard): kredi alan tarafın, kredi verenin bakış

açısına göre ahlaki olmayan bir biçimde davranarak, daha yüksek getirisi olan

ve buna karşılık riski, kredi verenin kabul edebileceğinden daha yüksek olan

projelere girişerek zarar etme olasılığını ifade eder.. Bu tür projeler başarılı

olursa, yararı borçluya olmasına karşılık, başarısız olursa riskin büyük kısmı

kredi verene aittir.

� Ters Seçim (Adverse Selection): Kredi almak konusunda en istekli olan

müşterilerin potansiyel “kötü” borçlu olduğu asimetrik bilgi sorunudur.

Büyük risk almak isteyen müşteriler, kredilerin geri ödenmesi konusunda

Page 20: TÜRK BANKACILIK SEKTÖRÜNÜN REKABET YAPISININ ANAL İZİtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS00771.pdf · rekabet stratejisi olan Birle şme ve Devralmaların rekabet yapısı üzerindeki etkileri

7

istekli olmayacaklarından, yüksek faiz oranlarından kredi almakta bir sakınca

görmezler.

Bankalar finansal piyasalarda (kredi piyasalarında) yer alan ters seçim ve

ahlaki zafiyet sorunlarını büyük ölçüde çözebilirler (Kalaycı, 2010:8).

1.1.5. Para Politikalarının Etkinliğini Arttırmak

Bankalar ile Merkez Bankası arasında, kısmen Merkez Bankasının son ödünç

verme mercii (lender of last resort) olma fonksiyonundan kaynaklanan, doğrudan bir

ilişki vardır. Merkez Bankalarının işlem ve politikaları, finans piyasalarının

durumunu, para ve kredi yaratımını ve genel ekonomik koşulları yönetir (Corrigan,

1982). Bir ekonomide para politikasının etkinliği o ekonomide gelişmiş bir

bankacılık sisteminin olmasına bağlıdır. Merkez Bankalarının para politikası araçları

(açık piyasa işlemleri, iskonto mekanizması, karşılık oranları) ancak gelişmiş bir

bankacılık sisteminin varlığı halinde ekonomi üzerinde etkili olabilir (Kalaycı,

2010:10).

1.1.6. Ekonomik İstikrarı Etkilemek

Bankacılığın önemli özelliklerinden biri de, bir bankanın başarısızlığının

diğer bankalara da yayılmasıyla doğacak bulaşma etkisidir (Gomes, 2004).

Bankaların ve bankacılık sisteminin sahip olduğu özel statüyü Carletti ve Hartmann

(2001:8), bankaların temel olarak istikrarsızlık karşısında diğer sektörlere göre daha

savunmasız olarak görülmelerine, ayrıca banka mevduatlarında tutulan fonların

önemli bir bölümünün küçük yatırımcılara ait olmasına bağlamaktadırlar. Banka

bilançolarının bu özel görünümüne vurgu yapan Vives (2001) de, banka sermayesi

içinde borcun ağırlıklı olmasının ve küçük yatırımcılar arasındaki geniş dağılımının

banka faaliyetlerinin izlenebilirliğini zorlaştırırken, bankaların da iflas (ya da borç

ödeyememe) riskini arttırdığını belirtmektedir. Bu durum, bankaların çok fazla risk

alma eğilimini arttıran ahlaki tehlike problemini ifade eder. Dahası, bankaların

iflasının yol açacağı sosyal maliyet de daha geniş olur. Bu sosyal maliyet, finansal ve

ekonomik sıkıntı maliyetlerini içerir. Finansal sıkıntı maliyeti bankaların

alacaklılarına ve pay sahiplerine dayanır ve böylece bankaların kararlarında

içselleşir. Bilgi sermayesinin kaybı, borçlularla ilişkilerin iyileştirilmesi gibi kayıplar

ise banka tarafından kısmen içselleştirilen maliyetlerdir. Ödeme sistemlerinin

Page 21: TÜRK BANKACILIK SEKTÖRÜNÜN REKABET YAPISININ ANAL İZİtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS00771.pdf · rekabet stratejisi olan Birle şme ve Devralmaların rekabet yapısı üzerindeki etkileri

8

bozulması ve bulaşma etkisi gibi maliyetler ise dışsal maliyetlerdir (Vives,

2001:538).

Gerçekten de vadesinde borçlarını ödeyebilecek durumda olan bir banka

tamamen spekülatif bir panikle karşılaşabilir ve mevduat sahiplerinin fonlarını

çekmeye başlamasıyla banka varlıklarını hızla ve yüksek bir maliyetle paraya

çevirmek zorunda kalabilir. Bunun yanında, bir firmanın başarısızlığından

kaynaklanan bulaşma etkisi nedeniyle, hem finansal sektör hem de reel sektör için

güçlü negatif dışsallık yaratan sistematik risk tehlikesi ortaya çıkar. Bankacılık

sektörünün kırılganlığını telafi etmek için uygulanan mevduat sigortası ve son ödünç

verme mercii, ahlaki tehlike (moral hazard) problemini doğurabilir (Vives,

2001:538).

1.1.7. Ölçek ve Kapsam Ekonomileri

Bankalar, örgütsel sabit maliyetlere bağlı olarak ölçek ekonomilerinden,

mevduat ve kredi faaliyetlerinin ortak provizyonu yoluyla da kapsam

ekonomilerinden faydalanabildikleri için özeldirler (Gomes, 2004). Benston ve

Smith (1976; alıntılayan Kalaycı, 2010) uzmanlaşmaya bağlı olarak finansal

aracıların ölçek ekonomilerine ulaştıkları ve bu nedenle işlem maliyetlerini

düşürebildiklerini vurgulamaktadır. Bankalar müşterileri hakkında da detaylı finansal

bilgileri çok daha düşük maliyetle elde edebilirler. Ayrıca, bankalar araştırmayla

ilgili işlem maliyetlerini de azaltabilirler.

1.2. BANKALARIN TÜRLERİ

Bankaları kapsamlarına ve faaliyet alanlarına göre iki grupta ele almak

mümkündür.

1.2.1. Kapsamlarına Göre Banka Türleri

Kapsamlarına göre bankaları, özel bankacılık, perakende bankacılık, toptancı

bankacılık, evrensel bankacılık, uluslararası bankacılık, holding bankacılığı ve kıyı

bankacılığı olarak sınıflandırabiliriz.

Page 22: TÜRK BANKACILIK SEKTÖRÜNÜN REKABET YAPISININ ANAL İZİtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS00771.pdf · rekabet stratejisi olan Birle şme ve Devralmaların rekabet yapısı üzerindeki etkileri

9

1.2.1.1. Özel Bankacılık

Özel bankacılık (Private Banking) olarak adlandırılan hizmet türü,

müşterilerin varlıklarının kişilerin belirlediği risk ve beklentilerine göre özel olarak

yönetilmesini ifade eder. Bu uygulamada banka tarafından müşterinin profili

belirlenmek suretiyle, onun ihtiyaç ve yatırım tercihlerine göre kişiye özel alternatif

ürünler sunulmaktadır. Bankalar özel bankacılık hizmetini bu iş için özel olarak

hazırlanmış şubeler aracılığıyla verirler. Özel bankacılık her türlü standart

bankacılık, kiralık kasa ve gişe hizmetleri; repo işlemleri, sabit getirili menkul

kıymetler ve yurt içi hisse senetleri alım-satımı gibi yatırım hizmetleri; birikimlerin

yabancı para ve menkul kıymetlerde değerlendirilmesi; türev ürünlerde yatırım;

kişiye özel tasarlanmış kredi kartları, özel fonlar, kişiye özel hazırlanmış mevduat

ürünleri ve opsiyon stratejileri gibi ürün ve hizmetleri kapsamaktadır. Türkiye’de

özel bankacılıkta genelde 250 bin TL üstü varlığa sahip müşteri kitlesi

hedeflenmektedir (www.tuketicifinansman.net).

1.2.1.2. Perakende Bankacılık

Bireyler ve KOBİ’ler ile gerçekleştirilen, mevduat kabulü ve kredi sağlama

faaliyetlerini kapsar. Bu işlemlerin her biri küçük tutarlı olup, toplamda geniş

hacimlidir (Mathews, Thompson, 2005:55). Tüketicilere yönelik perakende

bankacılık ürünleri cari işlemler hesabı (current accounts), yatırım amaçlı mevduat

hesabı (deposit accounts), tüketici kredileri (consumer term loans), kredi kartları,

mortgage kredileri, yatırım fonları vb.’dir. KOBİ’lere yönelik perakende bankacılık

ürünleri ise, cari hesap, vadeli kredi (term loans) ve kredi limitlerinden (credit lines)

oluşmaktadır. Bu ürünlere ilave olarak perakendeci bankalar küçük işletmelere

yönelik leasing vb ürünler de sunmaktadırlar1. Bu hizmetlerin karşılığında banka,

faiz ve ücret geliri sağlamaktadır (Ceylan, 2003:343).

1.2.1.3. Toptancı Bankacılık

Perakende bankaların aksine, toptancı bankacılık kapsamında az sayıda fakat

yüksek hacimli işlemler gerçekleştirilir (Mathews, Thompson, 2005:56). Kurumsal

Bankacılık hizmetlerini içerir. Finansal olmayan işletmeler, finansal nitelikli

1 European Commission, Interim Report II: Current Accounts and Related Services, Sector Inquiry under Article 17 Regulation 1/2003 on Retail Banking, 17 Temmuz 2006.

Page 23: TÜRK BANKACILIK SEKTÖRÜNÜN REKABET YAPISININ ANAL İZİtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS00771.pdf · rekabet stratejisi olan Birle şme ve Devralmaların rekabet yapısı üzerindeki etkileri

10

işletmeler (sigorta kuruluşları) ve hükümetin bazı kurumlarının faaliyetlerini

kapsamda yer alır. Bu kategoriye göre ayrıca, banka dışı finansal kurum olarak kabul

edilen leasing, forfaiting ve factoring kuruluşları da girmektedir (Ceylan, 2003:343-

344). Toptancı bankacılık, bankalar ya da diğer finansal kurumlar arasındaki çift

yönlü aktiviteleri ifade eder. Kıta Avrupasının bankacılık ağırlıklı finansal

sisteminde, evrensel banka grupları arasındaki likidite aktarımı toptancı bankacılığın

en önemli bileşenidir ve bu gruplar tüm finansal hizmet faaliyetlerinin büyük bir

bölümünü kontrol eder (Cabral vd, 2002:11).

1.2.1.4. Evrensel Bankacılık

Evrensel bankalar, tarihsel gelişimleri, örgüt yapıları ve stratejik yönelimleri

itibariyle finansal sektör içerisinde çok ürün üreten firmalar olarak ortaya çıkmıştır.

Kendi ana ülkelerinde evrensel bankalar hemen hemen tüm müşteri kitlelerini hedef

almakta ve onlara her alanda uygun finansal hizmetler sunmaya çalışmaktadırlar.

Kendi ülke piyasalarının dışında ise çoğu faaliyetlerini uluslararası bankacılık,

toptancı bankacılık ve menkul kıymet faaliyetleri alanlarında toplayarak, genellikle

daha sınırlı bir rekabet profili çizerler. Yabancı piyasalarda nadiren perakende

bankacılık faaliyetlerinde bulundukları da olur (Walter, 2003:207) Evrensel

bankacılık, İşletme finansmanını, sermaye piyasası ve yabancı para araçlarını ve

hizmetlerini kapsayan çok geniş faaliyet alanlarını içine alır. Birçok evrensel banka,

faaliyetlerini faiz gelirlerinden ziyade hizmetler karşılığında aldıkları

komisyonlardan karşılamaktadır (Ceylan, 2003:344).

1.2.1.5. Uluslararası Bankacılık

Uluslararası bankalar, yabancı müşterilerine mahsup hesabı (payment

accounts) ve kredi fırsatları gibi finansal hizmetler sunan kuruluşlardır. Sözkonusu

yabancı müşteriler bireyler ya da şirketler olabilmekte, böylece her uluslararası

banka iş yaptığı kişiler ile kendi çalışma prensiplerini oluşturabilmektedir.

Uluslararası bankalarla çalışan işletmeler kendileri için oldukça maliyetli olabilecek

uluslararası işlemleri kolaylaştırma amacı taşırlar. Ayrıca uluslararası bankalar ile

çalışan firmalar, kendi faaliyetlerini uluslararası ölçeğe taşımak konusunda da bu

bankalardan destek alabilmektedirler. Bireylerin uluslararası bankalarla çalışmaları

ise birkaç nedene bağlı olmaktadır: Bunlardan biri, gelirlerin uluslararası bankalarda

Page 24: TÜRK BANKACILIK SEKTÖRÜNÜN REKABET YAPISININ ANAL İZİtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS00771.pdf · rekabet stratejisi olan Birle şme ve Devralmaların rekabet yapısı üzerindeki etkileri

11

gizlenmesi suretiyle vergiden kaçınmaktır. Diğer sebepler ise, uluslararası bankaların

ulusal faiz dalgalanmalarından daha az etkileneceği ve daha güvenli olacağı

düşüncesi, uluslararası bankalar tarafından mevduata verilen daha yüksek faizler

olarak sıralanabilir (www.howstaffworks.com).

1.2.1.6. Holding Bankacılığı

Holding bankacılığı, bir bankanın doğrudan veya dolaylı olarak bir ya da

daha fazla bankaya sahip olması, kontrol etmesi veya bir bankanın sermayesinin

çoğunluğunun bir holdingin kontrolünde olması şeklindeki yapıyı ifade eder (Takan,

2001:21).

1.2.1.7. Kıyı Bankacılığı

Off-shore bankacılık olarak bilinir. Denetim ve vergilendirmenin en az

düzeyde olduğu yerlerde konvertibl paralar üzerinden işlem yaparak, çok uluslu

şirketlere ve uluslararası girişimlere hizmet veren bankalardır (www.tbb-bes.org.tr).

Euro-kredi sendikasyonları, yabancı tahvil ihraçları, faiz ve para swapları, fon

yönetimi, leasing, factoring, forfaiting, altın ve döviz işlemleri başlıca faaliyet

alanlarıdır (Akbulak vd, 2004:83).

1.2.2. Faaliyet Alanlarına Göre Banka Türleri

Faaliyet alanlarına göre bankalar, merkez bankaları, ticaret bankaları, yatırım

bankaları, kalkınma bankaları ve katılım bankaları olarak sınıflandırılabilir.

1.2.2.1. Merkez Bankaları

Emisyon yetkisine sahip olarak para arzını kontrol eden bankalardır. Bu

nedenle merkez bankaları para piyasasını düzenlemek, fiyat istikrarını sağlamak,

bankacılık sistemini kontrol etmek, ülkenin altın ve döviz rezervlerini yönetmek gibi

önemli fonksiyonlar üstlenirler (Akbulak vd, 2004:83).

1.2.2.2. Ticaret Bankaları

Bankacılık sektöründe en çok karşılaşılan banka türü olup, temelde klasik

bankacılık faaliyetleri olan mevduat toplama ve kredi verme faaliyetiyle uğraşırlar.

Başlıca fon kaynakları mevduat, kullanılan krediler ve özkaynaklardır (Akbulak vd,

2004:82).

Page 25: TÜRK BANKACILIK SEKTÖRÜNÜN REKABET YAPISININ ANAL İZİtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS00771.pdf · rekabet stratejisi olan Birle şme ve Devralmaların rekabet yapısı üzerindeki etkileri

12

1.2.2.3. Yatırım Bankaları

Devletlerin ve firmaların uzun vadeli fon ihtiyaçlarını karşılamaları için

onların hisse senetleri ve tahviller gibi menkul kıymetler ihraç etmelerine aracılık

eden kurumlardır.

Mevduat toplama yetkisine sahip olmayan yatırım bankaları, tahvil ihraç

etmek ve kredi almak suretiyle elde ettikleri kaynakları kendi nam ve hesaplarına

menkul kıymet almak ya da firmalara orta ve uzun vadeli yatırım ve proje kredisi

sağlamak şeklinde kullanırlar. Yatırım bankaları, yatırım yaptıkları menkul

kıymetleri daha sonra halka satmaları nedeniyle literatürde menkul kıymet taciri

olarak da adlandırılırlar (Akbulak vd, 2004:82).

1.2.2.4. Kalkınma Bankaları

Gelişmekte olan ülkelerde yatırım sermayesi eksikliğini gidermek ve

kalkınmada öncelikli bölgelere finansman sağlamak amacıyla kurulmaktadırlar.

Hükümetler veya uluslararası kurumlar tarafından sağlanan fonlar ve tahvil ihracı

yoluyla kaynak temin ederler. Mevduat toplama yetkisine sahip değildirler (Akbulak

vd, 2004:82-83).

1.2.2.5. Katılım Bankaları

Konvansiyonel bankacılık anlayışının dışına çıkarak, faizden uzak kalmak

isteyen kişilerin finansman ihtiyaçlarını karşılamaları, tasarruflarını

değerlendirmeleri ve modern bankacılık hizmetlerinden yararlanmaları amacıyla

faizle çalışan klasik bankalara alternatif olarak kurulan kuruluşlardır. “Özel Cari

Hesap” ve “Katılma Hesapları” adı altında iki yöntemle fon toplayabilen özel finans

kurumları, topladıkları bu fonları üretim desteği, bireysel finansman desteği, kar-

zarar ortaklığı yatırımı, finansal kiralama ve mal karşılığı vesaikin alım-satımı

şeklinde kullandırmaktadırlar (Coşkun, 2005:111-115).

1.3. BANKALARIN TEMEL İŞLEMLERİ

Genel anlamıyla bankalar, bir dizi karakteristikler (likidite, risk ve geri

dönüşün özel bir bileşimi) ile yükümlülüklerini satıp, farklı karakteristiklerdeki

varlıkları satın alarak kazanç elde etmeye çalışırlar. Bu süreç sıklıkla varlık

transformasyonuna işaret eder. Bir birey komşusuna rehin karşılığı borç

Page 26: TÜRK BANKACILIK SEKTÖRÜNÜN REKABET YAPISININ ANAL İZİtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS00771.pdf · rekabet stratejisi olan Birle şme ve Devralmaların rekabet yapısı üzerindeki etkileri

13

vermektense, parasını bankadaki bir tasarruf mevduatı hesabına yatırır ve bankaya da

komşusuna vereceği krediyi sağlar. Böylece banka tasarruf edilen mevduatı kaydi

paraya dönüştürmüş olur (Mishkin, 1998:232).

Bankacılık işlemlerini aslında üç ana gruba ayırmak mümkündür: Mevduat

toplama, kredi dağıtımı ve belirli bankacılık hizmetlerinin görülmesi.

Bankalarda varlık transformasyon süreci kısa vadeli borç alıp, uzun vadeli

borçlanması şeklinde gerçekleşir. Varlık transformasyon ve bir dizi hizmet (çek

ödemeleri, kayıt tutma, kredi değerleme ve benzerleri) süreci, bir şirketin herhangi

bir üretim sürecine benzer. Eğer banka istenen hizmetleri düşük maliyetlerle üretir ve

varlıklar üzerinden ciddi bir girdi sağlarsa, kar sağlamış olur; tersi durumda ise

kayıptadır (Mishkin, 1998:232).

Bir örnekle özetlemek gerekirse; bir bankadaki hesap üzerine yazılan çek,

başka bir bankaya verildiğinde, mevduatı alan banka çek tutarına eşit miktarda rezerv

kazanmış olur ve üzerinde çek yazılan banka rezervlerinin de aynı tutarda düştüğü

görülür. Bu nedenle bir banka ilave mevduatlar aldıkça rezerv kazanmış, mevduat

kaybettikçe de rezerv kaybetmiş olur (Mishkin, 1998:233).

Tüm diğer özel işletmeler gibi bankaların da amacı, uzun dönemli

karlılıklarını maksimum düzeye çıkarmaktır. Banka karları her şeyden önce

kredilerden sağlanan faiz geliri ve yatırımlardan elde edilir. Uzun dönemli karları

maksimize etmek mantıklı bir amaçtır, çünkü beklenen yıllık karların büyüklüğü ve

zamanlaması kadar, cari yıl karlarını da dikkate alır. Menkul kıymetleri açıkça ihraç

edilmiş olan bankalar için bu amaç firmanın menkul kıymet fiyatlarına yansıtılabilir.

Bir firmanın menkul kıymetlerinin fiyatı, pazarın o firmanın beklenen kazançları ve

muhtemel riskleri hakkında bir yargıya varmasına yol açar. Bu durumun uzantısı

olarak, pazar fiyatı, menkul kıymet sahipleri lehine yönetimin ne kadar iyi bir

performans gösterdiğinin devamlı bir göstergesi olur. Hissedarların tatmin

olmadıkları herhangi bir zamanda menkul kıymetler satılabilir ve bu da hisse başına

piyasa fiyatı üzerinde aşağı yönlü bir baskı doğurur (Kidwell, Peterson, 1990:164).

Page 27: TÜRK BANKACILIK SEKTÖRÜNÜN REKABET YAPISININ ANAL İZİtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS00771.pdf · rekabet stratejisi olan Birle şme ve Devralmaların rekabet yapısı üzerindeki etkileri

14

Türkiye’de, araştırmamızın konusunu oluşturan ticaret bankalarının

yapabilecekleri işlemler 5411 sayılı bankacılık kanununda aşağıdaki gibi

sıralanmıştır:2

• Mevduat Kabulü,

• Nakdi, gayri nakdi her cins ve surette kredi verme işlemleri,

• Nakdi ve kaydi ödeme ve fon transferi işlemleri, muhabir bankacılık veya çek

hesaplarının kullanılması dâhil her türlü ödeme ve tahsilât işlemleri,

• Çek ve diğer kambiyo senetlerinin iştirası işlemleri,

• Saklama hizmetleri,

• Kredi kartları, banka kartları ve seyahat çekleri gibi ödeme vasıtalarının ihracı

ve bunlarla ilgili faaliyetlerin yürütülmesi işlemleri,

• Efektif dâhil kambiyo işlemleri; para piyasası araçlarının alım ve satımı;

kıymetli maden ve taşların alımı, satımı veya bunların emanete alınması

işlemleri,

• Ekonomik ve finansal göstergelere, sermaye piyasası araçlarına, mala, kıymetli

madenlere ve dövize dayalı; vadeli işlem sözleşmelerinin, opsiyon

sözleşmelerinin, birden fazla türev aracı içeren basit veya karmaşık yapıdaki

finansal araçların alımı, satımı ve aracılık işlemleri,

• Sermaye piyasası araçlarının alım ve satımı ile geri alım veya tekrar satım

taahhüdü işlemleri,

• Sermaye piyasası araçlarının ihraç veya halka arz yoluyla satışına aracılık

işlemleri,

• Daha önce ihraç edilmiş olan sermaye piyasası araçlarının aracılık maksadıyla

alım satımının yürütülmesi işlemleri,

• Başkaları lehine teminat, garanti ve sair yükümlülüklerin üstlenilmesi işlemleri

gibi garanti işleri,

• Yatırım danışmanlığı işlemleri,

2

5411 Sayılı Bankacılık Kanunu, md. 4.

Page 28: TÜRK BANKACILIK SEKTÖRÜNÜN REKABET YAPISININ ANAL İZİtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS00771.pdf · rekabet stratejisi olan Birle şme ve Devralmaların rekabet yapısı üzerindeki etkileri

15

• Portföy işletmeciliği ve yönetimi,

• Hazine müsteşarlığı ve/ veya Merkez Bankası ve kuruluş birlikleri nezdinde

oluşturulan bir sözleşme kapsamında üstlenilen yükümlülükler çerçevesinde

alım satım işlemlerine ilişkin piyasa yapıcılığı,

• Faktöring ve forfaiting işlemleri,

• Bankalararası piyasada para alım satımı işlemlerine aracılık,

• Finansal kiralama işlemleri,

• Sigorta acenteliği ve bireysel emeklilik aracılık hizmetleri.

Page 29: TÜRK BANKACILIK SEKTÖRÜNÜN REKABET YAPISININ ANAL İZİtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS00771.pdf · rekabet stratejisi olan Birle şme ve Devralmaların rekabet yapısı üzerindeki etkileri

16

İKİNCİ BÖLÜM

BANKACILIK SEKTÖRÜNDE REKABET

2.1. BANKACILIK SEKTÖRÜNDE REKABETİN ÖNEMİ

Tüm dünyada bankacılık sektörü sürekli bir değişim ortamı içerisinde

bulunmaktadır. Bu ortamda bankalar risklerini çeşitlendirmek için hem yeni iş

türlerine yönelmekte; hem de kendi ülkeleri dışındaki ülkelerde faaliyet göstermekte

ve sınır ötesi birleşmeler yoluyla dışa açılmaktadırlar. Aynı zamanda banka dışı

finansal kurumlar, bankaların kendi sahası olagelmiş piyasa segmentlerine

girmektedirler. Bu gelişmeler, yeni bilgi teknolojileri, aracıların devre dışı

bırakılması (disintermediation), serbestleşme ve Euro’nun yürürlüğe girmesiyle

tetiklenerek, bankacılığın görünümünü değiştirmiş (Canoy ve diğerleri:2001) ve

kaçınılmaz bir rekabet ortamı yaratmıştır. Bu ortamda politika yapıcılar rekabet

sürecini, fayda ve maliyetleri arasında denge sağlayacak düzenlemelerle

yönlendirmeye çalışmaktadırlar. Ne var ki bankacılık sektörlerinde etkinliği ve

istikrarı aynı anda temin ederken ekonomik büyümeyi ve refahı da destekleyecek

rekabet düzeyinin ne olması gerektiği, cevap bulunamamış sorular arasındadır.

Genellikle tekelin tersi olarak ifade edilmesine rağmen, McNulty’nin (1968)

tanımında rekabet, fiyat ve marjinal maliyeti eşitleyerek kaynakların kullanımında

dağılımsal etkinliği temin eden güç olarak ifade bulmuştur. İktisatçılar genellikle

tüketim toplumlarına en iyi hizmetin rekabetçi piyasalarda verildiğine

hükmetmektedirler (rekabetçi piyasalar teorisi). Rekabetçi piyasalar teorisinin en

önemli sonuçlarından biri, piyasa yapısı ile iktisadi kaynakların etkin dağılımı

arasındaki ilişki ile ilgilidir. Çünkü rekabetçi piyasalarda firmalar mal ve hizmetleri

tüketici talepleri doğrultusunda üretmek isterler. Yani firmaların üretim düzeyleri,

üretilen çıktının maliyetinin tüketicilerin ödemeye hazır oldukları fiyat karşısında

dengelenmesi ile belirlenir. Mal ve hizmetlerin üretilmesinde firmalar kaynakları,

mümkün olan en düşük maliyetle maksimum çıktıyı sağlayacak şekilde birleştirmeye

Page 30: TÜRK BANKACILIK SEKTÖRÜNÜN REKABET YAPISININ ANAL İZİtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS00771.pdf · rekabet stratejisi olan Birle şme ve Devralmaların rekabet yapısı üzerindeki etkileri

17

çalışırlar. Kaynakların optimal kullanımı firmaların kendi uzun vadeli karlarını

maksimize etmek istemelerinden dolayı ortaya çıkar (Kidwell, Peterson, 1990:231).

Finansal sistemin etkin ve etkili işlemesini temin etmeye yönelik politik

yaklaşımlar, rekabete dayalılık ve piyasa güçlerinin çalışması konularına önem

vermektedir (Bröker, 1992). Diğer sektörlerde olduğu gibi finansal sektörde de

rekabetin derecesi finansal hizmet üretiminin etkinliği, finansal ürünlerin niteliği ve

sektörel yeniliğin derecesi açısından önemlidir (Claessens, Leaven, 2004:563). Halka

hizmet sağlanması noktasında sektör yapısının performansı etkilediği şeklinde ifade

edilen rekabetçi model, çok sayıda rakibin olduğu piyasaların diğer yapısal özellikler

sergileyen piyasalara tercih edildiğini ortaya koymaktadır (Kidwell, Peterson,

1990:232). Finansal hizmetler için serbest piyasaların oluşturulması ve işletilmesi ile

finansal sektörde rekabeti kısıtlayan tüm engellerin ortadan kaldırılması yönündeki

politik yaklaşımların arkasında yatan anlayış da budur (Bröker; 1992).

Ne var ki, rekabetçi piyasalar teorisinin geçerliliği bir takım oldukça katı

varsayımlara dayanmaktadır. Eğer bunlar karşılanmazsa, kaynakların tüketicilere en

iyi hizmeti sağlayacak şekilde dağıldığı sonucuna varmak mümkün olmaz. Bu

varsayımlardan özellikle üç tanesi bankacılık ile ilgilidir (Kidwell, Peterson,

1990:232):

1- Giriş Kısıtlamalarının Olmaması: Rekabetçi piyasalar teorisi, piyasalara

girişin kısıtsız olduğunu öne sürmektedir. Eğer piyasalar kısıtlanmışsa, kötü bir

şekilde yönetilen veya piyasada tekel pozisyonuna sahip bankalar yüksek fiyat veya

düşük kalitede hizmetler sunabilirler, çünkü halkın başka bir alternatifi yoktur.

Girişlerin serbest olduğu durumlarda, diğer bankalar da bu piyasalarda hizmet

sunabilir.

2- Çıkış Kolaylığı: Rekabetçi piyasalar teorisi, gerek birleşme gerekse

başarısızlık yoluyla etkin olmayan ve istenmeyen firmaların pazardan çıkışının

mümkün olması gerektiğini varsayar. Çıkış serbestliği olmadan sektörün yapısı yeni

koşulları karşılayacak şekilde değişemez. Fakat bankacılık sektöründe banka

başarısızlıkları batan bankanın yanında geniş kapsamlı etkilere sahip olabilir ve bu

durum bankalar arasında rekabetin mutlaka denetim altında tutulmak istenmesine

neden olur.

Page 31: TÜRK BANKACILIK SEKTÖRÜNÜN REKABET YAPISININ ANAL İZİtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS00771.pdf · rekabet stratejisi olan Birle şme ve Devralmaların rekabet yapısı üzerindeki etkileri

18

3- Doğal Tekellerin Olmaması: Rekabetçi piyasalar teorisi doğal tekellere

neden olan ölçek ekonomilerinin var olmadığını varsayar. Doğal tekeller sektörün

maliyet eğrisi firma büyüdükçe birim maliyetlerin daima azaldığı bir şekil aldığında

meydana gelir. Eğer bu durum bankacılık için geçerli olsa idi, en etkin banka

büyüklüğü, olabilecek en yüksek düzey olurdu ve rekabetçi piyasa her bir pazarda

yalnızca bir bankanın ayakta kalmasına yol açardı.

Diğer sektörlerden farklı olarak bankacılık sektörüne özgü olan durum,

rekabet ve istikrar arasındaki ilişkidir (Claessens, Leaven, 2004:563). Rekabet ve

bankaların istikrarı arasındaki ilişkinin anlaşılması bankacılık düzenlemelerinin

tasarımı için fevkalade önemlidir ve finansal krizlerin riskini hafifletmede eninde

sonunda yardımcı olacaktır (Wagner; 2007). Rekabet ve istikrar arasındaki negatif

ilişki, politika yapıcıların bankalara yönelik temel yaklaşımını belirlemektedir. Her

ne kadar finansal olmayan sektörlerde olduğu gibi piyasa rekabeti etkin bir

bankacılık sektörünün önkoşulu olarak görülse de, bazı teorik ve ampirik çalışmalar,

tekel kazançlarının bankalara daha küçük ve şeffaf borçlularla ilişkileri geliştirme

eğilimi kazandıracağını öne sürerek, rekabetin kısıtlanması gerektiğini

savunmaktadırlar. Aşırı rekabetin kırılganlığı arttıracağı şeklinde genel bir kanı

bulunmakla birlikte, rekabet ve istikrar ilişkisi teorik ve ampirik olarak bir sonuca

bağlanmış değildir (Beck: 2008:1).

Ampirik olduğu kadar teorik olarak da gösterilen bir başka etki de, finansal

sektörde rekabetin derecesinin firmaların ve hane halklarının finansal hizmetlere ve

dış finansmana girişini, ardından da tüm ekonomik gelişmeyi etkilemesidir

(Claessens, Leaven, 2004:563-564).

Piyasa gücünün yol açması beklenen yüksek marjların sosyal refah için iyi

olup olmadığı ise ayrı bir tartışma konusudur. Bir taraftan dar marjlar, düşük aracılık

maliyetleri ve düzenleyici “vergiler” (rezerv ve sermaye gereklilikleri) ile nispeten

rekabetçi bankacılık sistemine işaret edebilir. Diğer taraftan nispeten geniş marjlar,

karlılığa ve banka sermayesine eklenmek suretiyle bankaları makro ve diğer şoklara

karşı koruyarak, bankacılık sistemine bir miktar istikrar getirebilir (Saunders,

Schumacher: 2000).

Page 32: TÜRK BANKACILIK SEKTÖRÜNÜN REKABET YAPISININ ANAL İZİtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS00771.pdf · rekabet stratejisi olan Birle şme ve Devralmaların rekabet yapısı üzerindeki etkileri

19

Bankacılık sektöründe rekabet koşullarının ölçülmesi ve değerlendirilmesi

politika yapıcıların ilgisini çekmektedir. Maliyet, gelirler ve bankaların giriş

davranışlarını da kapsayan pek çok kamusal düzenleme nedeniyle bankacılıkta

rekabetin değerlendirilmesi oldukça zordur (Anderson; 1966:125). Ne var ki,

rekabetin fayda ve maliyetleri arasında denge kurma zorluğu (tradeoff) olduğu da

aynı derecede doğrudur. Rekabet finansal aracılığın maliyetini düşürüp ekonomik

etkinliğin gelişmesine katkıda bulunurken, olumsuz gelişmelerle baş etme

kabiliyetini zayıflatarak bankaların piyasa gücünü ve karlılığını da düşürebilmektedir

(Mamatzakis vd: 2005). Politika yapıcılar hem ekonomik etkinliği hem de istikrarı

destekleyen bir finans sistemini oluşturma amacındadırlar (Northcott, 2004:29).

2.2. BANKACILIK SEKTÖRÜNDE REKABET YAKLAŞIMLARI

Rekabet Yaklaşımları, bankacılık piyasalarının yapısının belirlenmesi ve

işleyişinin değerlendirilmesinde araştırmacılara bir altyapı sağlaması ve öngörü

kazandırması bakımından önemlidir. İnsan unsurunu barındırması ve insan

davranışları ile şekillenmesi nedeniyle sosyal bir bilim olan ekonomideki kuramların,

her biri benzersiz (unique) ve kendine özgü özellikler taşıyan finans ve bankacılık

piyasalarının tümünde geçerli olacağını beklemek doğru değildir. Nitekim farklı

yaklaşımların farklı piyasalar için analiz edilmesi ile birbiriyle çelişkili gibi görünen

sonuçlar elde edilebilmektedir. Bu bölümde açıklanan teoriler, geçerliliği ile ilgili

kesin çıkarımlar yapılamayacak olan, ancak piyasa analizleri için etkili yönelimler

sağlayabilen paradigmalardır.

Bankacılık çalışmalarını yönlendiren yaklaşımlar, Deb ve Murthy (2008:26)

tarafından dört grupta toplanmıştır. Bu çalışmaların içerikleri aşağıda verilmiş olup,

özellikle Endüstriyel Organizasyon Yaklaşımı, bankacılık sektöründe rekabetin

analizine ilişkin modeller için bir temel oluşturmaktadır.

- Bankaların finansal kurumlar olarak ekonomik gelişmelerle ilişkisinin

analizi: Kurumsal iktisada dayanır ve rekabet çalışmaları için bir çerçeve

oluşturmaz.

- Bankaların finansal yönetim açısından incelenmesi: Bireysel birer firma

olarak bankaların mali işlerinin iç yönetimi ile ilgilidir.

Page 33: TÜRK BANKACILIK SEKTÖRÜNÜN REKABET YAPISININ ANAL İZİtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS00771.pdf · rekabet stratejisi olan Birle şme ve Devralmaların rekabet yapısı üzerindeki etkileri

20

- Temelde Merkez Bankaları ile ticari bankalar arasındaki ilişkilere

odaklanan para politikası yaklaşımları: Bankaları, tepkilerini mekanik

olarak veren pasif oluşumlar olarak gören friksiyonel rezerv bankacılığı

teorisi ile ilgilidir. Bankaların bir taraftan halkın her nicelikteki vadesiz

mevduat talebini, diğer taraftan da para otoritelerinin munzam

karşılıklarını yerine getiren kuruluşlar olduğu varsayılır.

- Endüstriyel Organizasyon Yaklaşımı: Sektörlerde ve özellikle bankacılık

sektöründe rekabete ilişkin mevcut yaklaşımlar iki argümanla endüstriyel

organizasyon yaklaşımına başvurmaktadır. Bu argümanlardan ilki, fiyat-

maliyet marjına dayanmaktadır ve ikincisi oligopole müracaat etmektedir.

Uzun vadede rekabetçi güçler marjları bozma eğilimindedir. Kısa vadede,

giriş üzerindeki kısıtlamalardan dolayı, kıtlık fiyatı normalüstü karlar

yaratarak piyasaya yeni üreticilerin girmesi için bir teşvik oluşturur. Fakat

bir kere girişler meydana geldikten ve sektörde uzun dönem dengesi

kurulduktan sonra, fiyat-maliyet marjı bozulur ve artık giriş için bir sinyal

olarak davranmaz. Bu nedenle uzun dönem dengesinin yanında daha fazla

büyüme fiyattan bağımsızdır. Tekelci rekabet şartlarında, sektörün bir

sonraki seyri, yerine yeni firmalar geçen etkin olmayan firmaların

piyasadan çekilmesidir.

Banka rekabeti ile ilgili araştırmalar ise iki yönde gelişmektedir: yapısal

yaklaşımlar ve yapısal olmayan yaklaşımlar.

2.2.1. Yapısalcı Yaklaşımlar

2.2.1.1. Yapı-Davranış-Performans Paradigması

Geleneksel yapısal rekabet yaklaşımı daha fazla firmanın varlığının fiyat

rekabetini arttıracağını, daha az firmanın varlığının ise rekabetçi davranışı

azaltacağını savunmaktadır. Klasik Endüstriyel Organizasyon yaklaşımından gelen

bu anlayış Yapı-Davranış-Performans (YDP)3 (Structure-Conduct-Performance/SCP)

paradigması (Bain: 1951) olarak bilinir ve genelde rekabetin, özelde ise bankacılık

3 Yapı-Davranış-Performans paradigmasına göre, bir sektördeki rekabetin derecesi (performans) firmaların davranışlarına (gizli anlaşmalar, yenilikler, tanıtım vs) dayalı olarak açıklanabilir ve davranış piyasanın yapısal özelliklerine bağlıdır (firmaların sayısı ve büyüklüğü, maliyet ve talep koşulları).

Page 34: TÜRK BANKACILIK SEKTÖRÜNÜN REKABET YAPISININ ANAL İZİtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS00771.pdf · rekabet stratejisi olan Birle şme ve Devralmaların rekabet yapısı üzerindeki etkileri

21

sektöründe rekabetin anlaşılmasına yardımcı olacak en yetkin çerçeve olarak kabul

edilir (Deb, Murthy: 2008). Buna göre, piyasanın yapısı ile firmaların fiyatlama

davranışı, firmanın karları ve piyasa gücünün derecesi arasında nedensellik ilişkisi

vardır. Bunun anlamı, piyasadaki firma sayısı arttıkça firmaların daha rekabetçi

fiyatlama davranışı sergileyeceğidir. Bu da piyasa gücünün derecesini minimize

ederek (Northcott, 2004:18) olağanüstü karların azalmasına ve tüketicilerinin

refahının artmasına yol açar (Mendes, Rebelo, 2003).

Yapı-davranış-performans paradigmasının temel bileşenleri arasındaki

ilişkilerin daha iyi anlaşılması için, bu bileşenlerin genel bir tanımını yapmakta fayda

vardır. Temel bileşenleri aşağıdaki gibi tanımlamak mümkündür:

Piyasa Yapısı: Piyasadaki rekabet ve fiyatlama üzerinde stratejik etkilere

sahip örgütlenme özelliklerini belirtmek üzere kullanılan bir kavramdır. Piyasa

yapısının temel unsurları; alıcılar ve firmalar açısından yoğunlaşma derecesi, ürün

farklılaştırma derecesi ve pazara giriş koşulları şeklinde sıralanabilir. Piyasa

yapısının, temel arz ve talep koşullarına bağlı olduğu kabul edilmektedir. Temel arz

ve talep koşulları ile de; ürünün dayanıklılığı, ham maddelerin sahipliği ve coğrafi

yeri, teknoloji, arz esnekliği, talep esnekliği, pazarın büyüme eğilimi ve dönemsel

dalgalanmalar açısından özellikleri gibi unsurlar kastedilmektedir (Davut 1994, 6-8;

alıntılayan Ardıç: 2004-4).

Piyasa Davranışı: Bu kavram, firmaların piyasa yapısının düzenlediği

koşullara nasıl tepki verdiği ve rakipleri ile nasıl bir etkileşim içinde olduğunu ifade

eder. Davranış (conduct), diğer bir kimsenin seçimini etkileyen stratejik hareketleri

içerir. Piyasa davranışı, piyasadaki alıcı ve satıcıların ve piyasaya girmesi olası

firmaların, kontrol alanlarına giren değişkenlerin seçiminde takip ettikleri davranışsal

kurallar olarak tanımlanmaktadır. Piyasa davranışlarının başlıca unsurları arasında;

fiyatların nasıl oluştuğu; ürün hacminin, niteliğinin ve çeşitlerinin hangi yollarla

belirlendiği; araştırma ve geliştirmenin planlanması ve uygulanması; yasal taktikler

gibi konular yer almaktadır (Deb, Murthy, 2008:39-40; Davut, 1994:6–8 alıntılayan

Ardıç: 2004-4) .

Piyasa Performansı: Performans, piyasa davranışının sonuçları hakkındaki

yargılardır. Piyasa performansının temel unsurları etkinlik, doğruluk ve ilerleme

Page 35: TÜRK BANKACILIK SEKTÖRÜNÜN REKABET YAPISININ ANAL İZİtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS00771.pdf · rekabet stratejisi olan Birle şme ve Devralmaların rekabet yapısı üzerindeki etkileri

22

şeklinde sıralanabilir. Etkinlik kullanılabilir kaynakların piyasa tarafından ne kadar

iyi kullanıldığıdır. Doğruluk, piyasanın ekonomik faaliyetlerin faydalarını

katılımcılara ne kadar adil dağıttığı ile ilgilidir. İlerleme ise daha iyi ürün ve üretim

tekniklerini piyasanın ne kadar etkinlikle sağladığıdır (Deb, Murthy, 2008:40).

2.2.1.2. İşbirliği Hipotezi

Geleneksel Yapı-Davranış-Performans paradigması, kendisinden türeyen ve

Bain (1951) tarafından geliştirilen İşbiliği (Collusion) Hipotezini beslemektedir ve

yoğunlaşmanın, firmalar arasındaki gizli anlaşmaya dayalı (collusive) davranışları

teşvik ederek rekabeti zayıflatacağı varsayımına dayanır (Casu, Girardone,

2006:443). Bu hipoteze göre yüksek yoğunlaşma örtülü anlaşmaların maliyetini

düşürür ve bunun sonucunda kredilere daha yüksek fiyat uygulanırken, mevduata

ödenen faizler düşer, ücretler artar vs. Rakipler birbirlerinin davranışlarını analiz

ederek hareket ederler ve rakipler bu analizleri kullanarak faaliyetlerini belirlerler.

Örneğin; firmaların piyasa fiyatını etkileyemediği ve pasif fiyat alıcıları (price

takers) olduğu tam rekabet piyasalarının aksine, oligopol piyasalardaki firmalar tüm

piyasa katılımcılarını zarara uğratacak büyük fiyat savaşlarını önlemek için fiyat

kırmaktan kaçınırlar. Bu durum bir tür “zımni anlaşma”dır (tacit collusion). Yani,

firmalar arasında açık bir iletişim olmasa dahi, tekel fiyatı uygulama konusunda

örtülü anlaşma olması durumudur (Kraft: 2006). Bu görüşe göre, piyasa

yoğunlaşması ile karlılık arasında doğrusal, dolayısıyla yoğunlaşma ile piyasa

performansı arasında ise ters yönlü bir ilişki söz konusudur. Kısaca belirtmek

gerekirse, yoğunlaşmanın yüksek olduğu piyasalarda yüksek karlar nedeniyle faaliyet

gösteren firmaların etkinlikten (azalan maliyet) uzak olacakları yani bu piyasada

rekabet düzeyinin düşük olacağı varsayılmaktadır (Çelik, Kaplan: 2007). Elbette

böyle bir sonuç toplumun bütünü için istenmeyen bir durumdur; çünkü etkin

olmayan yüksek fiyatlarla ve sosyal refahın azalmasıyla sonuçlanır (Kraft:2006).

2.2.1.3. Etkinlik Hipotezi

Alternatif olarak geliştirilen bir diğer yapısal yaklaşım “Etkin Yapı Hipotezi”

(efficient structure hypothesis) olarak bilinir. Buna göre, yoğunlaşmış piyasalarda

faaliyet gösteren bankaların nispeten yüksek karları, büyük bankaların küçüklere

göre daha etkin çalışmasının sonucudur. Demsetz (1973), etkinlik hipotezinin

Page 36: TÜRK BANKACILIK SEKTÖRÜNÜN REKABET YAPISININ ANAL İZİtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS00771.pdf · rekabet stratejisi olan Birle şme ve Devralmaların rekabet yapısı üzerindeki etkileri

23

temellerini attığı çalışmasında, rekabetçi yapının baskısı altında ve etkili giriş

engellerinin olmaması durumunda, bir sektörün çıktılarının birkaç firmada

yoğunlaşmasının, ürünlerin üretilmesinde ve fiyatlamasındaki üstünlükten veya

yalnızca birkaç firmanın faaliyet gösterdiği sektörel yapının üstünlüğünden ileri

geldiğini öne sürmektedir. Bilgi ve kaynak hareketliliğinin yalnızca bir maliyetle

sağlanabildiği bir dünyada, rekabetçi koşullar altında bir sektörde yoğunlaşmanın

artması için, ancak çıktısını genişletecek farklı avantajlar geliştirebilen bazı

firmaların bulunması gerekmektedir. Böyle bir gelişme, firmaların kazandığı getiri

oranları ile aynı zamanda yoğunlaşma düzeyini de arttırır. Yoğunlaşmada artış

doğuran unsurlardan biri olan maliyet avantajı, sektörde ölçek ekonomilerinin

oluşmasına yol açmasının yanında, marjinal maliyetlerin azalmasını ve müşteri

taleplerinin daha düşük maliyetle ve daha kaliteli ürünlerle karşılanmasını sağlar

(Demsetz, 1973:1). Bu görüşü savunan Yanelle (1997), aracılıkta artan ölçek getirisi

olduğunu savunmakta ve tam rekabetçi çıktılar bekleyemeyeceğimizi ortaya

koymaktadır.

İşbirliği (collusion) ve Etkinlik hipotezleri arasındaki bu çatışma nedeniyle,

büyük bankaların elde ettiği yüksek karların faaliyette bulundukları yoğunlaşmış

piyasadan mı yoksa üretim ve yönetim tekniklerinin maliyetleri düşürmesinden mi

kaynaklandığı tartışma konusudur (Goddard vd:2007). Ancak işbirliği (collusion) ve

etkinlik tartışmasının sonuca bağlanması, uygulanacak rekabet politikaları açısından

önemli bir rol oynar. Çünkü piyasadaki yüksek karlılık firmalar arası işbirliğinden

kaynaklanıyorsa, rekabet politikaları eksik rekabetçi piyasa yapısını değiştirmeye

yönelik olarak geliştirilecektır. Bu şekilde oluşturulan rekabet politikaları, etkinliği

ve verimliliği arttıracaktır. Ancak piyasalardaki yüksek karlılık firmaların

etkinliğinden kaynaklanıyorsa, yoğunlaşma piyasadaki rekabetçi yapıyı engellemez,

dolayısıyla da piyasa yapısını değiştirmeye yönelik bir rekabet politikasına gerek

duyulmaz (Çelik, Kaplan: 2007).

2.2.1.4. Yarışılabilirlik Teorisi

Uzun zamandır var olan Endüstriyel Organizasyon teorisi sektörün

rekabetçiliğinin yalnızca piyasa yapısı göstergeleri (Yoğunlaşma endeksleri,

firmaların sayısı) ile ölçülemeyeceğini göstermiştir. Giriş tehdidi piyasa

Page 37: TÜRK BANKACILIK SEKTÖRÜNÜN REKABET YAPISININ ANAL İZİtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS00771.pdf · rekabet stratejisi olan Birle şme ve Devralmaların rekabet yapısı üzerindeki etkileri

24

katılımcılarının davranışları üzerinde daha önemli bir belirleyici olabilir (Besanko ve

Thakor, 1992, alıntılayan Claessens, Leaven, 2004). Endüstriyel Organizasyon teorisi

aynı zamanda banka marjlarının ve karlarının büyüklüğü gibi performans ölçülerinin

de bankacılık sisteminin rekabetçiliğini belirtmede yeterli olamayacağını öne

sürmektedir. Bu ölçüler ülkelerin makro performansları ve istikrar, finansal aracıların

vergilendirilme biçimleri ve dereceleri, ülkelerin bilgi ve hukuk sistemlerinin niteliği,

faaliyetlerin ölçeği ve risk tercihleri gibi bankalara özgü faktörler gibi daha çok

sayıda faktörden etkilenirler. Bu nedenle bu ölçüler rekabet derecesini belirtmede

oldukça zayıftırlar (Claessens, Leaven, 2004:564).

Ekonomik araştırmalar piyasaya girişlerin rekabet sürecinin önemli bir unsuru

olduğunu göstermiştir. Son yıllarda geliştirilen dinamik modeller, piyasaya girişlerin,

mevcut firmaların ekonomik davranışları üzerindeki etkilerinin ampirik araştırmalara

dahil edilmesine imkan tanımaktadır. Dinamik modeller, giriş ve genişlemelerin

eksik rekabetin yol açtığı normalüstü karları düşürmeye çalıştığı rekabetçi süreci

incelemektedir. Ampirik çalışmaların pek çoğu, doğrudan girişlere değil, girişin

yapay değişkeni (Proxy) olarak piyasa yoğunlaşmasındaki değişikliklere bakarak

girişin piyasa davranışı üzerindeki etkilerini incelemektedir (Amel, Liang:1997:59).

İlk olarak Baumol, Panzar ve Willing (1982) tarafından tanıtılan bu yaklaşım,

“Yarışılabilir Piyasalar Teorisi” (Contestable Market Theory) olarak bilinir. Bratland

(2004) yarışılabilirlik teorisi altında, çok ürün üreten tekelcilerin bile, potansiyel

rakiplerin piyasaya giriş tehditleri nedeniyle fiyatlama davranışlarını

kısıtlayabileceğini öne sürmektedir.

Etkili rekabetin derecesinin test edilmesi yapısal yarışılabilirlik yaklaşımını

gerekli kılar. Diğer sektörlerde olduğu gibi bankacılık sistemindeki rekabetin

derecesinin de bankaların gerçek davranışlarının dikkate alınması ile ölçülmesi

gerekir. Gerçek davranış yalnızca bankacılık piyasasının yapısıyla değil, aynı

zamanda sektör içi rekabetin derecesini kısıtlayabilecek yabancı sahiplik engelleri ve

faaliyet kısıtlamalarının şiddeti gibi giriş engelleriyle de ilişkilidir. Dahası,

bankacılık sisteminin rekabetçiliğini belirlemede banka dışı diğer finansal aracıların

da rolü vardır (Claessens, Leaven, 2004:564).

Page 38: TÜRK BANKACILIK SEKTÖRÜNÜN REKABET YAPISININ ANAL İZİtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS00771.pdf · rekabet stratejisi olan Birle şme ve Devralmaların rekabet yapısı üzerindeki etkileri

25

Günalp ve Özel’e (2005) göre, rekabet politikalarının ana hedefi idealize

edilmiş bir “tam rekabet” modeli olmamalıdır. Bunun yerine rekabet politikaları,

“aksak” rekabet koşullarında bile rekabetin işleyebilmesini sağlayacak şekilde

oluşturulmalıdır. Yazarlara göre rekabet politikaları piyasaların “yarışılabilirliğini”

özendirdiği ölçüde aksak rekabet koşullarında bile başarılı olabilecektir. Bu

yaklaşıma göre yarışılabilir bir piyasa, piyasaya girişlerin serbest ve piyasadan

çıkışların maliyetsiz olduğu bir piyasa olarak tanımlanmaktadır.

2.2.2. Yapısalcı Olmayan Yaklaşımlar

Yapısal olmayan yaklaşım, piyasa yapısı ve yoğunlaşma dışındaki, giriş-çıkış

engelleri ve piyasanın genel yarışılabilirliği gibi faktörlerin de rekabetçi davranışı

etkileyebileceğini öne sürmektedir. Bu son yaklaşımlar Yeni Ampirik Endüstriyel

Organizasyon (NEIO) literatürü kapsamında geliştirilmiştir. Piyasa gücünü

belirlemeye yönelik olarak geliştirilen uygulamalar yapısal yaklaşım olarak

geleneksel Yapı-Davranış-Performans yaklaşımını (ve güncel varyasyonlarını)

kullanmayı başarırken, piyasanın yapısını (yani yoğunlaşma seviyeleri, firma sayısı)

gözetir ve bunu firmanın performansıyla (yani Aktif Karlılığı-ROA, Özkaynak

Karlılığı-ROE) ilişkilendirir; yapısal olmayan yaklaşımlarda ampirik çalışmalar

rekabet çevresini gözetmez fakat bunu ölçmeye/anlamlandırmaya çalışır. Yapısal

yaklaşımlar, yoğunlaşmış piyasaların rekabetçi olmadığını çünkü yarışılabilirliğin

potansiyel rekabetin derecesine bağlı olduğunu varsayar. Muhtemelen yapısal

olmayan yaklaşımların en önemli avantajı, bu şeklindeki bir neden sonuç ilişkisini

varsaymamasıdır. Yapısal olmayan modellerin bir diğer avantajı, her bir bankanın

davranışı kendi piyasa gücü hakkında bir fikir verebildiği için, coğrafi piyasa

tanımlamasına gerek olmamasıdır (Casu, Girardone, 2006:444). Yapısal olmayan

rekabet ölçüleri temel olarak Lerner’in (1984) piyasa gücü ölçüsüne dayanır.

Özellikle oligopolistler arasındaki rekabet ölçülerini içerir (Iwata 1974) ve

yarışılabilir piyasalardaki rekabet şartlarını test eder (Bresnahan 1982, Lau 1982,

Panzar and Rosse 1987).

2.2.2.1. Lerner Endeksi

Lerner’in ortaya koyduğu varsayım, piyasa yapısının nispi marjlar yoluyla

açıklanabileceğini, oligopol rekabet modellerinin nispi marj [(Fiyat-Marjinal

Page 39: TÜRK BANKACILIK SEKTÖRÜNÜN REKABET YAPISININ ANAL İZİtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS00771.pdf · rekabet stratejisi olan Birle şme ve Devralmaların rekabet yapısı üzerindeki etkileri

26

Maliyet)/Fiyat] ile piyasanın yapısal ve rekabetçi koşulları arasındaki denge ilişkisini

tanımladığını ifade eder. Ayrıca nispi marj, piyasa gücünün varlığına bağlı olarak

ortaya çıkan sosyal refah kaybının da bir göstergisidir (Maudos, Nagore:2005).

2.2.2.2. Panzar-Rosse Modeli

Panzar-Rosse Modeli, hem banka hem de sektör düzeyinde karı maksimize

ederek denge çıktı düzeyi ve denge banka sayısını belirleyen genel bir bankacılık

piyasası modelinden türemiştir. Piyasa yapısının doğasını (monopol veya oligopol,

monopolcü rekabet veya tam rekabet) tanımlamak için, Panzar-Rosse modeli, H-

istatistiği denilen bir ölçü kullanmaktadır. Panzar ve Rosse, toplam faiz gelirlerinin

esnekliklerinin toplamı ve bankaların girdi fiyatlarındaki değişmeler yoluyla,

bankaların rekabetçi davranışları hakkında sonuç çıkarmaya imkân verir.

Bresnahan’ın yaklaşımı da yapısal rekabet modellerine dayanır ve bankaların kısa

dönemde piyasa gücünü belirlemeye çalışır (Bikker, Haaf: 2002:2193).

2.3. BANKACILIK SEKTÖRÜNDE REKABETE İLİŞKİN AMPİRİK MODELLER

Bu bölüm, geleneksel endüstriyel organizasyon yaklaşımına göre bankacılık

mikroekonomisine odaklanmaktadır. Burada bankalar çevrelerine optimal tepkiler

veren firmalar olarak görülmektedir. Bu bağlamda bankalar için başlıca rekabet

modelleri aşağıdaki gibidir.4

2.3.1. Bankacılıkta Rekabet Modellerinin Arkaplanı: Para Çarpanı

Kredi ve mevduat üreticisi olarak bankaların varlıkları rezerv varlıklardan (R)

ve kredilerden (L); yükümlülükleri ise mevduatlardan (D) oluşmaktadır. Merkez

bankasının mevduat üzerindeki rezerv katsayısı α, bilançoları kısıtlamaktadır.

Toplam rezervler (toplam zorunlu rezervler = Mo) para kredi çarpanı modelinin

işlemesini mümkün kılar. Böyle bir durumda parasal genişleme kredi ve

mevduatlarda artışa yol açar.

4 Elmer STERKEN ve E.Philip DAVIS’in ders notlarından yararlanılarak hazırlanmıştır. http://www.eco.rug.nl/~sterken/notes/lecturenp07-4.pdf http://www.zen13767.zen.co.uk/5007-3.pdf

Page 40: TÜRK BANKACILIK SEKTÖRÜNÜN REKABET YAPISININ ANAL İZİtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS00771.pdf · rekabet stratejisi olan Birle şme ve Devralmaların rekabet yapısı üzerindeki etkileri

27

Mo= αD

∆D=∆Mo/α

∆L= ∆Mo(1/α-1)

Böylece ∆D/∆Mo = 1/α > 0 para çarpanı

Ve böylece ∆L/∆Mo = (1/α-1) > 0 kredi çarpanı olmaktadır.

Burada problem, bankaların pasif kurumlar olarak görülmesi ve bankalara

birer firma olarak bakılmasıdır.

2.3.2. Bankacılık Sektöründe Tam Rekabet

N sayıda banka olduğunu farz edelim. C(D,L) getirileri azaltan maliyet

fonksiyonudur. Bankalar pasif fiyat alıcıları olduklarından kredi faizleri rL, mevduat

faizleri rD ve interbank piyasası faizleri r üzerinde etkili değillerdir.

Yönetim maliyetlerini de dikkate alarak bankaların kar fonksiyonu şu şekilde

oluşturulur:

π = rLL + rM – rDD – C(D, L)

Her bir banka için net interbank pozisyonu,

M = (1 – α)D - L

Böylece karlar yönetim maliyetleri çıkarıldıktan sonra kredi ve mevduatlar

üzerinden aracılık marjlarının toplamı olarak yeniden yazılabilir:

π(D, L) = (rL – r)L + (r(1 – α) – rD)D - C(D, L)

Kar maksimizasyonu, yukarıdaki maliyet fonksiyonları ışığında (ölçeğe göre

getiriyi azaltır ve konvekstir):

0),()( =∂

∂−−=

∂LD

L

Crr

LL

π

0),())1(( =∂

∂−−−=

∂LD

D

Crr

DDα

π

şeklinde yazılır.

Page 41: TÜRK BANKACILIK SEKTÖRÜNÜN REKABET YAPISININ ANAL İZİtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS00771.pdf · rekabet stratejisi olan Birle şme ve Devralmaların rekabet yapısı üzerindeki etkileri

28

Böylece rekabetçi banka, marjinal yönetim maliyetlerine eşit aracılık marjları

uygular. Mevduat faizlerindeki artış bankaların mevduat talebini azaltırken, kredi

faizlerindeki artış kredi arzını arttırır. Çapraz etkiler CDL(D,L)’ye bağlıdır. Eğer

CDL>0 ise, rL’nin artması D’yi azaltır. Kapsam ekonomilerinde; CLD<0 ise, L’deki

artış mevduatın marjinal maliyetini azaltır; CLD>0 olursa, kapsam disekonomileri

oluşur.

Kredi, mevduat ve bankalar arası piyasadan (M) oluşan üç piyasadaki, tek

başına hiçbir bankanın etkileyemediği rekabet dengesi (otoriteler para politikası

faaliyetleri ile sektörü etkileyebilmelerine rağmen) aşağıdaki şekilde oluşur:

I(rL)= Σn=1…N Ln(rL,rD, r)

S(rD)=B+ Σn=1…N Dn(rL,rD, r)

Σn=1…N Ln(rL,rD, r)=(1- α) Σn=1…N Dn(rL,rD, r)

2.3.3. Klein Monti Monopol Modeli

Tam rekabet bankacılık sektörü için, giriş engelleri bulunması nedeniyle tam

olarak uygun değildir. Bu nedenle her bir bankanın krediler için talep fonksiyonu

L(rL) aşağı yönlü bir eğri ve mevduat için talep fonksiyonu D(rD) yukarı yönlü bir

eğri şeklinde oluşur. Bu fonksiyonların tersi ise rD(D) ve rL(L) şeklindedir.

Bankalar kredilerin (L) ve mevduatların (D) miktarlarına karar

verebilmektedirler. Bu kararlar da ilgili faiz oranlarını etkilemektedir.

Buradan yola çıkarak, kar fonksiyonu:

π = π (L, D)=(rL(L) – r)L+(r(1- α)-rD(D))D-C(D, L),

Birinci dereceden türevleri alındığında:

0),()1()(

0),()(

''

''

=−−−+−=∂

=−−+=∂

LDCrrDDrD

LDCrrLLrL

DDD

LLL

απ

π

Arz (Krediler) ve talep (Mevduatlar) esneklikleri ise;

0)(

)('>−=

L

LLL

rL

rLrε ve 0

)(

)('>

D

DD

rD

rDr

Page 42: TÜRK BANKACILIK SEKTÖRÜNÜN REKABET YAPISININ ANAL İZİtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS00771.pdf · rekabet stratejisi olan Birle şme ve Devralmaların rekabet yapısı üzerindeki etkileri

29

Çözümler (yeniden düzenlendiğinde), Lerner endeksleri ([Fiyat-Marjinal

Maliyet] /Fiyat) ile ters esneklikler arasındaki eşitliği vermektedir:

)(

1)1(

,)(

1)(

**

*'

**

'*

DDD

DD

LLL

LL

rr

rCr

rr

Crr

ε

α

ε

=−−−

=+−

Bankaların piyasa gücü arttıkça esneklikler azalır, Lerner endeksi artar ve

böylece aracılık marjları yükselir (daha düşük mevduat faizi ve daha yüksek kredi

faizi).

Böylece monopolistik bir banka kredi ve mevduat hacimlerini Lerner

endeksini ters esnekliklere eşitleyecek bir düzeyde belirler. Bankalar uygulayacakları

kredi ve mevduat oranları ile ilgili karar süreçlerini, bu iki piyasa birbirinden

bağımsız olduğu ölçüde ayırabilmektedirler.

2.3.4. Cournot Modeli (Oligopol Varyantı)

Klein Monti modelinin yeniden yorumlanması ile oluşturulmuştur ve tekel

yerine oligopol bir piyasa yapısı üzerinden hareket eder. Bankalar diğer bankaların

tepkilerini görmezden gelirler. Esneklikler N (banka sayısı) ile çarpılır. Tam rekabet

piyasalarında sonsuz sayıda banka bulunması durumunun sınırlandırılmış halidir.

Bu modelde Klein Monti modelinin birinci dereceden türevi aşağıdaki gibi

değişmekt

)(

1)1(

)(

1)(

**

*

*

*

DDD

DD

LLL

LL

rNer

rCr

rNer

Crr

=−−

=+−

α

2.3.5. Bertrand Modeli

Cournot varsayımlarına yönelik standart eleştiriler, büyük bankaların neden

diğer bankaların davranışlarını görmezden geldikleri ile ilgilidir. Kredi ve mevduat

piyasalarında bankaların diğerlerinin davranışlarını ve rekabetini takip ettiklerini

varsaymak akla uygundur.

Page 43: TÜRK BANKACILIK SEKTÖRÜNÜN REKABET YAPISININ ANAL İZİtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS00771.pdf · rekabet stratejisi olan Birle şme ve Devralmaların rekabet yapısı üzerindeki etkileri

30

2.3.6. Salop Modeli (Tekelci Rekabet)

Salop modeli, tüm bankaların birim çember üzerinde yer aldıkları uzamsal bir

rekabet modelidir. Bu modelde ürün farklılaştırma stratejileri tanıtılır ve müşteriler

tarafından katedilmesi gereken mesafe önem kazanır (lokasyon ürünleri

farklılaştırır). Yani ürün farklılaştırma davranışı nakliye masrafları tarafından

belirlenmektedir.

Şekil 2.1: Salop Çemberi

n sayıda bankanın yer aldığı bir piyasada tüm bankalar bu çember üzerinde, 1.

bankaya olan mesafelerine göre sıralanırlar. Bankalar mevduat toplar ve bu

mevduatları r kadar bir getiri ile risksiz (riskless) teknolojiye yatırırlar. Mevduat

sahiplerinin bu teknolojiye yatırım yapma şansı yoktur. Mudi bankaya mevduatını αx

maliyetle yatırır. X, banka ve mudi arasındaki mesafedir ve mevduatın maliyeti

üzerinde etkilidir. Birim çember üzerinde D kadar toplam mudi bulunmaktadır ve

mudiler çember üzerinde düzgün dağılmaktadır.

n sayıda banka ile maksimum uzaklık 1/2n kadardır. Bu durumda tüm

mudilerin toplam nakliye masrafları:

∫ =20

42n

nDxDdxn αα

olmaktadır.

Bir bankanın kurulum maliyeti ise F kadardır. Optimal banka sayısı kurulum

ve nakliye masraflarını minimize eder. Yani

Page 44: TÜRK BANKACILIK SEKTÖRÜNÜN REKABET YAPISININ ANAL İZİtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS00771.pdf · rekabet stratejisi olan Birle şme ve Devralmaların rekabet yapısı üzerindeki etkileri

31

n

DnF

4

α+ denklemi minimize edilirken, optimal sayıyı ifade eden n*

aşağıdaki gibi yazılır.

F

Dn

α

2

1* =

Girişlerin serbest olduğu tekelci rekabet piyasalarında n sayıda banka çember

üzerinde sıralanır ve uyguladıkları mevduat oranı da ri kadar olur. Peki, her bir

bankada ne miktarda mevduat bulunacaktır?

Salop Çemberine baktığımızda, marjinal mudi için i bankasına gitmekle i+1

bankasına gitmek arasında bir fark yoktur (Bankalar arasındaki mesafe 1/n kadardır):

−−= +

ii

ii x

nrxr

11 α

Böylece,

α2

)(

2

1 1+−+=

ii

i

rr

nx

Banka başına toplam mevduat miktarına ulaşmak için yukarıdaki denklemi

mesafe ile tamamlamak gerekmektedir.

−−+=

+−

α2

)2(1 11 iii

i

rrr

nDD

Böylece i bankasının karı,

−−+−

+−

α2

)2(1)(

11 iiii rrr

nrrD olacaktır.

Her i bankası ri mevduat oranını maksimize ederse kar denklemi aşağıdaki

gibi olur:

2

)2( 11 −+ −−+=

iiii rrr

nrr

α

Bu denklemden,

Page 45: TÜRK BANKACILIK SEKTÖRÜNÜN REKABET YAPISININ ANAL İZİtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS00771.pdf · rekabet stratejisi olan Birle şme ve Devralmaların rekabet yapısı üzerindeki etkileri

32

nrrr n α

−===L1 denklemine ulaşır ve tüm bankalar için kar,

2n

Dα olur.

Kurulum maliyeti olan F de dikkate alındığında

F

Dn

α= olmaktadır.

Böylece serbest rekabet çok sayıda bankanın doğmasıyla sonuçlanır.

2.4. BANKACILIK SEKTÖRÜNDE REKABETİN ETKİLERİ

2.4.1. Rekabet, Ekonomik Büyüme ve Refah İlişkisi

Gerek bölgesel gerek ulusal düzeyde ekonomik büyümenin seyri, finansal

kurumların tasarrufları toplama ve bu fonları üretim sermayesine dönüştürecek olan

işletmelere kredi olarak aktarma noktasındaki aracılık yeteneklerinden

etkilenmektedir (Valverde vd, 2003: 228). Fon fazlası olanlardan fon açığı olanlara

fonların transferini sağlayan başlıca kanal olmak suretiyle bankacılık sektörü

ekonomik büyümede temel bir rol oynamaktadır. Bu bağlamda, bankaların

sürdürdüğü bu aracılık fonksiyonunun mümkün olan en düşük maliyetle yerine

getirilmesi, sosyal refah için önemlidir (Maudos, DeGuevara, 2004:2260).

Ülkelerin makro ölçekte büyümesi, mikro ölçekte işletmelerin üretimlerini

arttırarak büyümeleriyle mümkün olur. İşletmelerin üretim artışını sağlayacak

sermaye yatırımlarını gerçekleştirme şansı ise, en uygun maliyetle finansman desteği

bulmalarına bağlıdır. Gerek gelişmiş, gerekse gelişmekte olan ülkelerde işletmelerin

finansman aradıkları başlıca kaynak bankalar olmaktadır. Ancak rekabetçi olmayan

ekonomilerde bankaların kredi vermede daha seçici davrandıkları, genel bir inanıştır.

Ayrıca müşteriler için alternatiflerin kısıtlı olması, bankaların piyasada “fiyat alıcısı”

olmaktan uzaklaşarak hem krediler hem de mevduatlar için piyasa fiyatını

etkileyebilen bir konuma ulaşmalarına yol açar. Bu durum bankalar için “piyasa

gücü” yaratırken, büyüme fırsatları arayan işletmeler için kaynak maliyetinin artması

anlamına gelir. Diğer taraftan, eksik rekabetin neden olduğu düşük mevduat

Page 46: TÜRK BANKACILIK SEKTÖRÜNÜN REKABET YAPISININ ANAL İZİtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS00771.pdf · rekabet stratejisi olan Birle şme ve Devralmaların rekabet yapısı üzerindeki etkileri

33

faizlerinin de, tasarrufların bankalardan uzaklaşarak (döviz, altın vs. gibi) üretime

dönük olmayan alanlarda değerlendirilmesine yol açacağı beklenir.

Ne var ki, rekabetçi bir bankacılık sisteminden, tasarrufların ekonomik

büyümeyi hızlandıracak yatırımlara aktarılmasını sağlayarak, bankaların finansal

aracılık için etkin güçler olmasını temin etmesi istenir (Buchs, Mathisen: 2005).

Rekabetçi piyasalarda bankalar tasarruflara daha yüksek faiz verirler ve kredilerin

faiz oranlarını daha düşük düzeyde tutarlar. Böylelikle tasarruflar artarken,

işletmelerin banka kredilerine olan talebi yükselir. Sonuç olarak tasarrufların üretimi

destekleyen alanlara kanalize edilmesi süreci etkinlik kazanır (Valverde vd, 2003:

228).

Tüm sektörlerde olduğu gibi bankacılık sektöründe de rakiplerin sayısı,

ortalama firma büyüklüğü ve küçük ve büyük firmaların kompozisyonu, davranış ve

piyasa performansı üzerinde etkisi olan faktörlerdir. Bu nedenle de sektörde sermaye

birikiminin ve büyümenin, sonuç olarak da sektörün genel ekonomik faaliyetlerinin

düzeyine olan katkısının belirleyicileridir (Cetorelli, Strahan, 2004:3-4). Rekabetçi

bir piyasada pazar payının önemli bir bölümü çok sayıda üretici arasında dağılmıştır.

Piyasada daha fazla rekabet, belirli bir talep düzeyinde daha fazla çıktının daha

düşük maliyetle üretilmesine olanak tanımaktadır. Böylece genellikle daha fazla

sayıda rekabetçinin olduğu piyasalar tüketim toplumunun ekonomik refahına daha iyi

hizmet etmektedir (Kidwell, Peterson: 1990:232).

Bu görüşü destekleyen çalışmalardan biri, Podpiera’ya (2007) aittir.

Podpiera’ya (2007) göre bankacılıkta rekabetin, tekel karlarını ve maliyet

etkinsizliğini azaltarak, refah kazanımları sağlayacağı beklenmektedir. Bankacılıkta

yüksek rekabet düzeyi, bankaların tekel gücünü azaltır ve böylece bankanın

uyguladığı fiyatları düşürür. Yatırımlar ticari faiz oranlarının düşmesine duyarlı

olduğundan, tekel karlarındaki azalma, yatırım ve ekonomik büyüme üzerinde

olumlu etki yaratır. Beklenen bu kazanımlar, banka kredilerinin şirketler için en

geniş dış finansman kaynağı olduğu ülkeler için başlıca sonuçlardır (Podpiera, 2007).

Benzer bir bulgu, Maudos ve Nagore (2005:29) tarafından ortaya konmuştur.

Buna göre, herhangi bir sektöründe rekabet düzeyinin ölçülmesi, tekel gücüne sahip

firma sayısındaki artışa bağlı olarak azalan sosyal refah düzeyiyle yüksek bir ilişki

Page 47: TÜRK BANKACILIK SEKTÖRÜNÜN REKABET YAPISININ ANAL İZİtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS00771.pdf · rekabet stratejisi olan Birle şme ve Devralmaların rekabet yapısı üzerindeki etkileri

34

içindedir. Finansal aracılık fonksiyonunun ekonomik büyüme üzerindeki önemi

hesaba katıldığında, piyasa gücünün neden olduğu sosyal kayıpların analizi daha da

özel bir durum yaratmaktadır. Finansal aracıların piyasa gücü arttıkça, finansal

aracılığın maliyeti de artacak, bu da ekonomik büyüme üzerinde olumsuz bir etki

yaratacaktır.

Claessens ve Leaven (2005:5), rekabetin ülkelerin sektörel büyümeleri ile

pozitif ilişkili olduğunu, daha rekabetçi bankacılık sistemlerinin finansal olarak

bağımlı firmalara daha iyi finansman sağladıklarını ampirik olarak ortaya

koymuşlardır. Piyasa yapısının sektörel büyümenin öngörülmesine yardım ettiği

şeklinde bir kanıt bulunamamıştır. Böylece, piyasa gücünün firmaların finansmana

geçişi için iyi olduğu görüşü destek bulamamıştır. Yüksek rekabet vazgeçme (hold-

up)5 problemlerini azaltıp aracılık maliyetlerini düşürebilir ve firmalarının dış

finansman isteme ve sağlama şansları da artar. Çalışmanın bulguları dış finansmana

bağımlı sektörlerde daha rekabetçi bankacılık sisteminin daha hızlı büyüme

sağladığını ortaya koymuştur.

Levine de (2001) rekabet ve ekonomik büyüme arasındaki ilişkiyi etkinliğe

dayandırmaktadır. Levine’ye göre, yabancı bankaların rekabetine izin verilmesi,

yerel bankacılık sisteminin etkinliğini de arttıracaktır. Bunun ardından da, daha etkin

bankalar, üretim artışının hızlanmasıyla, ekonomik büyümeyi teşvik edecektir.

Böylece, uluslar arası finansal entegrasyon, yerel finansal sistemdeki ilerlemeleri

teşvik ederek, ekonomik ilerlemeleri arttırır.

Bankaların ekonomik büyüme üzerindeki bir diğer etkisi, kredilerin izlenmesi

(monitoring) sürecinde karşımıza çıkar. Bankalar verdikleri kredilerin geri dönüşünü

sağlamak için, daha yüksek getirileri temin etmek ve üretim artışını hızlandırmak

amacıyla kalite kontrolörü olarak hareket etme eğilimindedir (Buchs, Mathisen:

2005). Levine (2004), finans sisteminin sahip olduğu; muhtemel yatırımlar ve

5 Sözleşmeye özgü veya ticari ilişkiye özgü yatırımlarda ortaya çıkan bir durumdur. Bu tip yatırımların özelliği, anlaşma sona erdikten sonra diğer alıcıların ihtiyaçlarını sağlamakta kullanılamaması ve satımı anında değerini önemli ölçüde yitirmesidir. Diğer bir değişle, sözleşmeye/ilişkiye özgü yatırım, batık maliyet özelliği göstermektedir. Bu tür sözleşmelerde taraflardan birinin, sözleşme yapıldıktan sonra diğer tarafa kendi çıkarları için dezavantajlı yeni hükümler kabul ettirmeye çalışması ya da yükümlülüklerini yerine getirmemesi, Vazgeçme (Hold-up) Problemi olarak nitelendirilir. Bu problemin ortaya çıktığı durumlarda alıcı yatırımı amorti edemeyeceğinden, yatırım yapmaktan vazgeçecektir (Karakurt: 2005).

Page 48: TÜRK BANKACILIK SEKTÖRÜNÜN REKABET YAPISININ ANAL İZİtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS00771.pdf · rekabet stratejisi olan Birle şme ve Devralmaların rekabet yapısı üzerindeki etkileri

35

sermaye dağılımı hakkında tahmini bilgiler üretmek, finansman sağladıktan sonra

yatırımları denetlemek ve yönetişim icra etmek, ticaret, çeşitlendirme ve risk

yönetimine yardımcı olmak, tasarrufları toplamak ve harekete geçirmek, mal ve

hizmetlerin değişimini kolaylaştırmak türünden fonksiyonlar dolayısıyla tasarruf ve

yatırım kararlarını, dolayısıyla da ekonomik büyümeyi etkilediğini öne sürmektedir.

Tekel gücünün bütünüyle negatif etkilerinin olduğu koşullar da söz

konusudur. Ayırt etme (screening) teknolojisinin çok pahalı olması ya da tasarruf

arzı koşullarının inelastik oluşu, tekelci bankacılığın büyüme üzerindeki net

etkilerinin olumsuz olduğu durumlardır. Elde edilen bu bulgular gelişmekte olan

ülkelerle de tutarlıdır. Gelişmekte olan bir ülke örneğin, sözleşme yazmada ve

yürürlüğe koymada yaşanan zorluklar ve gelişmemiş menkul kıymet piyasaları ile

nitelendirilebilir. Kredi piyasalarında tekel gücü, bu tür problemler için, sermaye

birikimi sürecini geliştirmek amacıyla makul bir çözüm olabilir. Az gelişmiş

ülkelerde ayrıca, örneğin altyapı, bilgi, deneyim ve diğer çevresel faktörlerin

eksikliğine bağlı olarak üretim sermayesi niteliğinin düşük olduğu gözlenebilir. Eğer

bu sorunların şiddeti ile gelişmişlik düzeyi arasında pozitif bir ilişki varsa, çalışmada

oluşturulan model, bu sorunların çözümünde bankacılıkta tekel gücünün gelişmiş

ülkelere kıyasla gelişmekte olan ülkelerde büyüme üzerinde daha faydalı olacağı

sonucunu ortaya koymaktadır (Cetorelli, 1997:23-24).

Guzman (2000) genel olarak tekelci bankacılık sisteminin varlığının hem

sermaye birikimi hem de ekonomik büyüme için zarar verici olduğunu kredi

derecelendirmeyle ilişkili olarak ortaya koymaktadır. Çalışmadan elde edilen

sonuçlar şunlardır: İlk olarak, bankacılıkta tekel gücünün varlığı sermaye stokunun

denge hareket yasasını (law of motion) zayıflatır ve böylece uzun vadede reel

faaliyet düzeyini düşürür. Kredi derecelendirme meydana geldiğinde, tekelci banka

kredileri rekabetçi bir bankacılık sistemine göre daha ağır bir şekilde

derecelendirecektir ve derecelendirme olmadığında tekelci bankanın varlığı, kredi ile

fonlanan yatırımın aşırı kontrolüne (excessive monitoring) yol açacaktır. Her iki

durum da sermaye birikimi için olumsuz sonuçlar yaratacaktır. İkincisi, tekel

bankacılığın kredi derecelendirmeye öncülük etmesi daha muhtemeldir. Üçüncüsü,

kredi derecelendirme varsa, mevduata ödenen faiz oranı tekelci bankacılık

sisteminde daha düşük olur. Ne var ki, tekel bir banka varsa ve kredi derecelendirme

Page 49: TÜRK BANKACILIK SEKTÖRÜNÜN REKABET YAPISININ ANAL İZİtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS00771.pdf · rekabet stratejisi olan Birle şme ve Devralmaların rekabet yapısı üzerindeki etkileri

36

yapılmıyorsa, kredilere uygulanan faiz oranı daha yüksek olacaktır. Dördüncüsü,

bankacılık sektörü tarafından tüketilen kaynakların miktarı (yatırım projelerinin

kontrolünün bir sonucu olarak) tekel bankacılığa sahip bir ekonomide en büyük

düzeyde olacaktır (Guzman: 2000).

Cetorelli (1997), kredi piyasalarının rekabetçiliği ile ekonomik büyüme

arasındaki etkileşimi incelemiştir. Çalışmada yazar, rekabetçi finansal piyasaları

karakterize eden borç verme ilişkisi probleminin sermaye birikimi için negatif

yansımaları olduğunu göstermiştir. Piyasada ulaşılabilen potansiyel borç verme

stratejilerine odaklanıldığında, ekonomik büyüme için bankacılıkta tekel gücü

yoluyla fayda sağlanan muhtemel bir kanalın olduğu bulunmuştur. Tekelci bir banka

denge kredi miktarını azaltabilir, fakat kredi arzının daha iyi (yüksek kalitede)

dağıtılmasına izin verir (Cetorelli, 1997:23).

Demirgüç-Kunt ve Huizinga (2000), finansal yapının bankaların

performansını nasıl etkilediğini inceledikleri çalışmalarında, banka performansının

göstergeleri olarak, piyasa gücü hakkında da fikir veren karlılık ve faiz marjı

değişkenlerini kullanmışlardır. Yazarlar bu değişkenleri aynı zamanda bankacılık

sisteminin etkinliğinin de göstergeleri olarak yorumlamaktadır. Bu sıfatla

değişkenler, firmalar için banka finansmanının maliyetini, karlı bulunan yatırım

projelerinin genişliğini ve dolayısıyla da ekonomik büyümeyi etkilemektedirler.

Gitgide daha fazla çalışma finansal gelişme ile ekonomik büyüme arasında

güçlü ve pozitif bir bağın olduğunu ortaya koymaktadır ve finansal gelişmişlik

seviyesi, gelecek ekonomik gelişmeler hakkında bir öngörü sağlamaktadır. Ne var ki,

finansal yapı ile ekonomik büyüme arasındaki ilişki hakkındaki kanıtlar sonuçsuz

kalmıştır (Levine: 1997). Ekonomik büyüme üzerinde en etkili/olumlu sonuçları

sağlayacak olan bankacılık yapısı, Greenbaum (1967: 462)’ a göre dört temel koşulu

yerine getirmelidir: 1) Üretimde maksimum etkinliği desteklemeli, 2) Ekonomideki

kaynakların dağılımı üzerinde belirleyici olmamalı, 3) Tüketicilerin ve üretim

faktörlerinin istismarına olanak vermemeli, 4) Piyasadaki ve teknolojideki

değişimlere en hızlı biçimde cevap verebilmelidir. Bu koşulları sağlayan bankacılık

yapısı, sosyal olarak optimal bankacılık yapısıdır.

Page 50: TÜRK BANKACILIK SEKTÖRÜNÜN REKABET YAPISININ ANAL İZİtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS00771.pdf · rekabet stratejisi olan Birle şme ve Devralmaların rekabet yapısı üzerindeki etkileri

37

2.4.2. Rekabet ve Faiz Oranları İlişkisi

Rekabetin, bankaların fiyatlama davranışının önemli bir belirleyicisi olduğu

yönündeki genel kanı6, sektördeki rekabet düzeyinin anlaşılmasında faiz oranlarının

anlamlı bir gösterge olarak algılanmasına yol açmaktadır. Nitekim bankacılık

sektöründe rekabeti konu alan çalışmalar, rekabet ve faiz oranları arasındaki ilişkinin

anlaşılmasına odaklanırken, yapısal olmayan rekabet modelleri de (örneğin Panzar-

Rosse H- istatistiği ve Lerner Endeksi) piyasa yapısını temelde varlık fiyatlarına

(bankalar için faiz oranları) ya da karlara dayalı olarak ölçmektedir. Burada dikkat

edilmesi gereken, faiz oranlarının tek belirleyicisinin sektördeki rekabet düzeyi

olmadığı, faiz oranlarını belirleyen makroekonomik pek çok faktörün bulunduğudur.

Bununla birlikte, Kraft (2006:18)’ın da belirttiği gibi, rekabet düzeyi arttıkça faiz

marjları düşmektedir ve ideal bir tam rekabet piyasası gerçekleşebilirse, homojen

bankacılık ürünlerinin faiz oranlarında bankalar arasında bir fark bulunmayacaktır.

Müşterilerin ulaşabildiği alternatiflerin, çok sayıda bankanın faaliyet gösterdiği

rekabetçi bir piyasada daha fazla olması, müşterilerin kredi piyasalarında daha

düşük, mevduat piyasalarında ise daha yüksek faiz oranları ile karşılaşma şanslarını

yükseltir. Çünkü rekabet ortamında hayatta kalmaya çalışan diğer firmalar gibi

bankalar da, bir yandan kar etmeye çalışırken, diğer yandan yoğun bir fiyat yarışına

girerek müşteri çekme çabasında olurlar. Diğer bir değişle satıcıların tekel gücü

müşterilerin alışveriş kabiliyeti ile ters orantılıdır (Phillips:1964).

Yoğunlaşmanın, bankaların fiyatlama davranışı üzerindeki etkisi genel olarak

iki karşıt teori ile açıklanmaktadır. Yapı-Davranış-Performans hipotezi, bankaların

örtülü anlaşma yoluyla karlarını yükseltmek için piyasa gücünü kullanacaklarını öne

sürmektedir. Etkin Yapı teroisi ise yoğunlaşmanın, sektördeki genel etkinlik düzeyini

yükselteceğini iddia eder. Bu hipoteze dayanarak yoğunlaşma, daha etkin bankaların

daha hızlı büyümesinin veya daha etkin bankaların etkin olmayanları devralmasının

sonucudur. Eğer bu durum geçerli ise, bankalar hizmetleri fiyatlarken daha rekabetçi

davranacaklardır (Corvoisier ve Gropp, 2002:2156).

Rekabetçi piyasalarda fiyatların farklılığını ve değişkenliğini belirleyen

unsurlar ürünlerin homojenliği ve müşterilerin niteliği iken (Phillips; 1964);

perakende fiyatlama davranışını niteleyen temel unsur heterojenliktir (De Greave, De 6 Bkz. Akbulak vd., 2004:166.

Page 51: TÜRK BANKACILIK SEKTÖRÜNÜN REKABET YAPISININ ANAL İZİtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS00771.pdf · rekabet stratejisi olan Birle şme ve Devralmaların rekabet yapısı üzerindeki etkileri

38

Jonghe, Vennet, 2007:261). Bir dereceye kadar, fiyatlamada banka düzeyindeki

farklılıklar piyasa gücünün ve banka borç verme kanallarının etkisinin bir sonucu

olmaktadır. En geniş pazar payına sahip bankalar ürünlerini daha az rekabetçi

fiyatlamaktadır. Fakat diğer taraftan, iyi sermayeleşmiş ve likiditesi yüksek

bankaların hem kredi hem de mevduat fiyatları, piyasa koşullarındaki değişimlerle en

az uyumludur. Ayrıca fiyatlama davranışında ürünle ilişkili farklılıklar da

bulunmaktadır (De Greave, De Jonghe, Vennet, 2007:275).

Phillips (1964) bankaların farklı müşterilere aynı tür ve büyüklükte krediler

için farklı fiyatlar uygulamasını, kısmen farklı risk faktörlerine ve satılan ürünün

farklı boyutlarına (teminatların türü, geri ödemelerin süresi, gerekli teminat miktarı

vb) bağlamaktadır. Ayrıca, mükemmel finansal pozisyonu nedeniyle hiç

borçlanmamak da dâhil, daha geniş alternatifleri olan bir müşterinin, daha az

alternatifi olan ya da hiç olmayan müşteriye göre daha düşük faiz oranları ile

karşılaşma şansı yüksektir.

Piyasa yapısının marjlar üzerindeki etkisi ülkeler arasında da farklılık

göstermektedir. Daha fazla bölümlenmiş ve sınırlandırılmış (şubeler üzerindeki

coğrafi sınırlamalar ve bankacılık hizmetlerinin evrenselliği anlamında) bankacılık

sistemlerinde, var olan bankaların daha fazla tekel gücüne sahip oldukları ve

marjlarının da daha yüksek olduğu gözlenmektedir. Bu durum, ABD’de ulusal

bankacılığa doğru gidişin ve AB’de ortaya konan direktifler doğrultusunda sınır ötesi

bankacılığın gelişmesinin marjları düşürerek sosyal refah üzerinde olumlu etkiler

yarattığını ortaya koymaktadır. Marjlar piyasa yapısına duyarlıdır fakat bu etki

ülkeler arasında farklılık göstermektedir (Saunders, Schumacher: 2000). Örneğin

Leuvensteijn ve diğerleri (2008), daha güçlü rekabetin Euro bölgesindeki ülkelerde

hemen her kredi piyasasında, beklendiği gibi daha düşük marjlara yol açtığı

sonucuna varmışlardır.

Kredi ve mevduat piyasalarında yoğunlaşma arttıkça marjlar yükselmekte ve

karlılık artmaktadır. Bunun nedeni yoğunlaşmanın örtülü anlaşmaya (collusion) ve

bankalar için daha yüksek faiz marjına yol açacağıdır. Bu sonuç yapı-performans

hipotezi doğrultusunda elde edilen bir kanıttır. Ne var ki, tasarruf mevduatı ve vadeli

mevduat ürünlerinde daha yüksek yoğunlaşmanın olduğu piyasalarda daha yüksek

Page 52: TÜRK BANKACILIK SEKTÖRÜNÜN REKABET YAPISININ ANAL İZİtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS00771.pdf · rekabet stratejisi olan Birle şme ve Devralmaların rekabet yapısı üzerindeki etkileri

39

marjlar görülmemektedir. Bu sonuca sebep olan faktör ise, yoğunlaşmadaki artışla

aynı zamanda, yarışılabilirlikte de artış gerçekleşmesidir (Corvoisier ve Gropp,

2002:2157).

Yapılan ampirik çalışmaların pek çoğunun ortaya koyduğu sonuç, rekabetin

derecesi ile bankacılık ürünlerinin fiyatları, dolayısıyla bankaların uyguladığı marjlar

arasında negatif yönlü güçlü bir ilişki olduğudur (Demirgüç-Kunt ve Huizinga, 1998;

Mallet ve Sen, 2001; Heggestad ve Mingo, 1976, Leuvensteijn ve diğerleri, 2008).

Bankaların piyasa gücü, mevduat için ne kadar atak bir rekabetçi davranış

sergilediğinin de belirleyicisidir. Bankanın pazar payı büyüdükçe veya piyasanın

yoğunlaşması yükseldikçe, sunduğu fiyat ve hizmetler üzerindeki kontrolü de o kadar

yüksek olacaktır (Heggestad, Mingo, 1976).

Leuvensteijn ve diğerleri (2008), Boone (2001) tarafından ortaya konulan

rekabet göstergesini (Boone indicator) kullanarak, banka rekabetinin kredi ve

mevduat faiz oranlarını nasıl etkilediğini analiz etmişlerdir. Bu yaklaşıma göre,

rekabetçi bir piyasada daha etkin şirketlerin pazar payı ve yüksek kar elde etme

olasılığı yüksektir. Böylece, etkinliğin pazar payı üzerindeki etkisi güçlendikçe,

rekabet de daha şiddetli olacaktır. Dahası, bu etkinlik-pazar payı ilişkisinin zamanla

nasıl değiştiği analiz edilerek, yaklaşım rekabetteki değişimin borçlanma maliyetini

hem bireyler hem de girişimciler için nasıl etkilediğinin belirlenmesinde kullanılacak

bir ölçü sağlamaktadır. Çalışmanın sonuçları kredi piyasasında rekabet arttıkça, cari

hesaplara ve vadeli mevduatlara uygulanan banka faizleri ile piyasa faizleri

arasındaki farkın da arttığını göstermektedir. Kredi piyasalarında rekabet baskılarının

mevduat piyasalarından daha yoğun olduğu da gözlenmiştir. Bunun sonucunda,

rekabet altındaki bankalar, kredi piyasası gelirlerindeki azalmayı telafi etmek için

mevduat faizlerini de düşürmektedir. Bunun yanında, daha rekabetçi piyasalarda

bankaların faiz oranları piyasa faiz oranlarındaki değişimlere daha hızlı ve güçlü

cevap vermektedirler (Leuvensteijn vd; 2008).

Heggestad ve Mingo (1976), piyasa yapısının ticari bankacılık piyasalarında

bireysel müşteriler için fiyat rekabeti ve fiyat dışı rekabet üzerindeki etkilerini

incelemişler; bankacılık sektöründe gerek gelenekler gerekse düzenlemeler fiyat

rekabeti için fiyat dışı ikamelere doğru bir yönelimin olduğunu belirtmişlerdir.

Page 53: TÜRK BANKACILIK SEKTÖRÜNÜN REKABET YAPISININ ANAL İZİtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS00771.pdf · rekabet stratejisi olan Birle şme ve Devralmaların rekabet yapısı üzerindeki etkileri

40

Regulation Q7 altında vadeli mevduata ödenen maksimum faiz oranı ve vadesiz

mevduata faiz ödemesinin yasaklanması bankaların bireysel mevduat için doğrudan

rekabet etme kabiliyetlerini kısıtlamaktadır. Regulation Q etkin olduğunda, bankalar

bireysel mevduatları elde etmek için fiyat dışı rekabeti kullanmaya zorlanırlar.

Dahası, tüm bankalar maksimum kredi faizi uyguladıkları için sıkı para politikası

dönemlerinde, denge kredi faizleri daha az rekabetçi piyasalarda daha yüksek

olmasına rağmen devlet tefecilik kanunları (state usury laws) oldukça etkili olabilir.

Bu piyasalarda tekel gücünün yansıması, hizmetlerin azalması şeklinde olabilir.

Ayrıca, bankaların büyük ve itibarlı müşterilere yönelik faiz uygulamaları (prime rate

convention) gibi sektörel gelenekler bankalar arasındaki fiyat rekabetini

kısıtlayabilir. Bu nedenlerle Heggestad ve Mingo (1976) fiyat dışı rekabet ile piyasa

yapısı arasına sıkı ve hatta fiyat-yapı ilişkisinden daha güçlü bir ilişki olduğunu

öngörmüşlerdir.

Bröker’e (1992) göre, serbest ve rekabetçi finans piyasalarının geliştirilmesi

ve özelikle tasarrufların toplanması, kredi dağılımı ve etkin ve etkili tasarruf toplama

süreci ile kredi arzı süreci arasında bağın kurulması konularında serbest faiz oranı

politikaları özel bir önem taşımaktadır. Etkinliğin gözetilmesi finansal sistem

içerisinde serbest faiz oranı uygulamalarının tanıtılmasını isterken, sistemik istikrarın

da aynı zamanda isteniyor olması faiz oranı rekabetinin şiddetinden bankacılık

sektörünü korumayı gerektirmektedir.

Uygulamada, tüm OECD ülkeleri tarihlerinde kısmen de olsa finans

piyasalarında fiyat rekabetini sınırlamış ve bir dereceye kadar faiz oranlarını kontrol

altında tutmuşlardır. Son yıllarda tüm dünyada yaygınlaşan serbestleşme ile birlikte

fiyat rekabeti üzerindeki kısıtlamalar ortadan kaldırılmış olmakla birlikte, Fransa ve

Japonya gibi bazı ülkeler bu kısıtlamaları sürdürmektedir. Ne var ki, devam eden

kısıtlamalar bu ülkelerde piyasa güçlerinin çalışması için ciddi engeller teşkil

etmemektedir. Söz konusu kısıtlamaların amacı yalnızca, rekabetin aşırılığını,

yıkıcılığını ve sağlıksızlığını engellemek ve piyasa koşulları hakkında yeterli bilgiye

7 ABD hükümeti tarafından uygulanan ve bankaların ödeyebileceği faiz oranlarına sınırlama getiren bir düzenlemedir. Vadesiz mevduata sıfır faiz uygulanmasını öngörür. Bu uygulama para piyasası fonlarını ve bankalara alternatif olabilicek kuruluşların ortaya çıkmasını özendirir.

Page 54: TÜRK BANKACILIK SEKTÖRÜNÜN REKABET YAPISININ ANAL İZİtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS00771.pdf · rekabet stratejisi olan Birle şme ve Devralmaların rekabet yapısı üzerindeki etkileri

41

ulaşma kabiliyeti düşük olan perakende hizmet tüketicilerini korumaktır (Bröker:

1992).

2.4.3. Rekabet ve İstikrar İlişkisi

Finansal istikrar, güçlü ve sağlam finansal kurumlar, istikrarlı piyasalar ve

sağlıklı işleyen ödeme sistemleri anlamına gelir. Bu anlamda finansal sistemin ana

unsurlarını oluşturan ekonomik altyapı, kurumlar ve piyasalar ile özel sektörün ve

kamu sektörünün bir arada uyum içerisinde çalışması son derece önemlidir (Özince:

2005).

Finansal istikrar iki temel koşula bağlıdır (Aras, Müslümov: 2003):

(i) Finansal sistemde temel kurumların istikrarlı oluşu, yani, dış yardım veya

müdahale olmadan sözleşmelerden doğan yükümlülüklerini yerine getirmelerine

imkân verecek tam güvenin söz konusu olması,

(ii) Temel piyasaların istikrarlı oluşu, yani, piyasa katılımcılarının piyasadaki

arz-talep dengesini yansıtan fiyatlar üzerinden güvenle işlem yapması ve temel

göstergelerde köklü bir değişiklik olmadığı durumlarda kısa dönemde fiyatlarda

önemli dalgalanmaların olmaması.

Finansal istikrarın önemli karakteristiklerinden biri, insan unsurunu ve

geleceğe ilişkin bir zaman boyutunu içermesidir. Bu özellik insanların taahhütlerini

yerine getireceği ve borçların zamanında geri ödeneceği varsayımı ile ilgilidir. Bu

nedenle finansal sektör ileriye dönük temel belirsizlikler içerir (Özince: 2005).

Bankaların istikrar üzerindeki etkilerini belirleyen temel özellikler şunlardır

(Güngör: 2000):

- Bankalar özellkle fon akımlarının takası ve ödemelerin sağlanması

açısından finansal sistemde merkezi bir konuma sahiptirler. Bu açıdan

bankacılık sisteminde ortaya çıkacak sistemik kriz ödemeler sisteminin

hasar görmesine neden olur ve ekonomik sistem bundan zarar görür. Bir

bankadaki iflas, sektördeki diğer bankaları da olumsuz etkiler (bulaşma

etkisi) ve bu sektöre ve makro ekonomiye yansır.

- Mevduat sahiplerinin yaygın bir biçimde paralarını çekmek için bankalara

yönelmesi, yani banka hücumları, sistemik bir tehlike yaratır.

Page 55: TÜRK BANKACILIK SEKTÖRÜNÜN REKABET YAPISININ ANAL İZİtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS00771.pdf · rekabet stratejisi olan Birle şme ve Devralmaların rekabet yapısı üzerindeki etkileri

42

- Bankaların sözleşmelerinin, kısa vadeli yükümlülükler ve uzun vadeli

varlıklar şeklindeki özelliği, bankalar için risk yaratırken, finansal istikrar

için de bir tehdit teşkil eder.

- Mevduat sigortası ve son kredi mercii gibi güveni sağlayan sistemler

bankacılıkta ters seçim (adverse selection) ve ahlaki tehlikeye (moral

hazard) neden olur.

Reel ekonomi ile finansal sistem arasındaki yakın ilişki, finansal

istikrarsızlığın reel ekonomiye ve giderek sosyal ekonomiye yansımasına yol açar

(Erçel: 1998). Finansal istikrar açısından kurumların da istikrar içinde olması gerekir

ve bu açıdan da bankalar özel bir konuma sahiptirler (Güngör: 2000). Bu çerçeveden

bakılıdığında, finansal istikrar ile ilgili kaygılar, piyasa yapısının bankaların risk

alımı üzerindeki etkilerine, dolayısıyla bankacılık sektöründeki rekabetin finansal

istikrar üzerindeki etkilerine ilişkin tartışmaları gündeme getirmektedir.

Genel olarak bankacılık sisteminde rekabetin, istikrar üzerinde negatif bir

etkisi olduğu düşünülür. Çünkü rekabet arttıkça faiz marjları daralacak, bankalar

verdikleri/verecekleri kredilerin seçilmesi (screening) ve denetlenmesi (monitoring)

noktasında hassasiyetlerini yitirerek (ahlaki tehlike/moral hazard), risk düzeylerini

arttıracaklardır. Bu riski bankacılık sektörünün, dolayısıyla da finans sisteminin

bütününe yayan unsur ise, bankalar arasında değişik kanallarla kurulan sıkı

bağlantılardır. Ayrıca, yoğunlaşmanın yüksek ve müşteri için alternatiflerin kısıtlı

olduğu bir piyasa yapısının sağlayacağı yüksek marjlar, her bir bankanın, dolayısıyla

tüm bankacılık sisteminin istikrarını destekleyecektir. Diğer taraftan, rekabetin

istikrar üzerinde olumlu etki yarattığı durumlardan da bahsetmek mümkündür.

Rekabetin etkinlik üzerindeki etkileri ile birlikte değerlendirildiğinde, bankaların

etkinliğini arttıracak bir piyasa yapısının, finansal istikrarı da destekleyeceği

düşünülebilir. Ayrıca, büyük bankaların denetim ve kontrolündeki zorluklar ve

büyük bankaların iflasının yol açacağı yüksek maliyetler, politika yapıcıları rekabeti

teşvik etmeye yönelten konulardır. Ancak bu etki, yüksek marka (franchise)

değerlerinin iflas etmenin fırsat maliyetini yükselteceği düşüncesinin, büyük

bankaları risk almak konusunda daha çekimser yapması ile dengelenebilir.

Page 56: TÜRK BANKACILIK SEKTÖRÜNÜN REKABET YAPISININ ANAL İZİtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS00771.pdf · rekabet stratejisi olan Birle şme ve Devralmaların rekabet yapısı üzerindeki etkileri

43

Beck’in (2008) yapmış olduğu literatür araştırmasına dayalı olarak rekabet ve

istikrar arasındaki ilişkileri açıklayan teorileri iki grupta toplamıştır:

• Rekabet-Kırılganlık Hipotezleri

• Rekabet-İstikrar Hipotezleri

2.4.3.1.Rekabet-Kırılganlık Hipotezleri

Sistemik risk ile ilgili tartışmaların özünde temel olarak finansal sistemin

içsel kırılganlığı ve istikrarsızlığı hakkında, De Bant ve Hartmann’ın (2000)

“finansal kırılganlık hipotezi” yatmaktadır. Finansal kırılganlık bakışını netleştirmek

ve analiz etmek için, iktisadi davranış ve risk alma teorileri ile ilişkilendirilmesi

gerekir (Summer:2003).

Bankalar arasındaki rekabetin, ekonomik istikrar üzerinde tamamen olumsuz

etkiler yaratacağı görüşünü savunur. Bu hipoteze göre rekabetin istikrar üzerindeki

olumsuz etkileri şu kanallarla gerçekleşir:

- Risk Kanalı

- İlişki Bankacılığı (Relationship Banking) Kanalı

- Bankalararası Piyasa Kanalı

- Diğer Kanallar

2.4.3.1.1. Risk Kanalı

Yüksek rekabetin, bankaların risk alma eğilimini arttıracağı görüşüne dayanır.

Bazı modeller daha yoğunlaşmış ve rekabetin az olduğu bankacılık sistemlerinin,

karlar kırılganlığa karşı bir tampon görevi göreceği ve aşırı risk almanın aksine bir

eğilim sağlayacağı için daha istikrarlı olduğunu öne sürmektedirler. Bankacılıkta

“Marka Değeri8” olarak bilinen bu yaklaşımda bankalar, kendi portföy risklerini

belirleme konusunda özgür kabul edilirler. Karlar üzerindeki baskıların yoğun

olduğu rekabetçi çevrelerde bankalar aşırı risk üstlenmek konusunda istekli

olacaklardır ve bu da bankaların kırılganlığının artmasıyla sonuçlanacaktır. Buna ek

olarak, daha rekabetçi çevrelerde bankalar, borçlularla olan ilişkilerinde daha az 8 Ayrıntılı bilgi için Bkz. Sayfa 58.

Page 57: TÜRK BANKACILIK SEKTÖRÜNÜN REKABET YAPISININ ANAL İZİtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS00771.pdf · rekabet stratejisi olan Birle şme ve Devralmaların rekabet yapısı üzerindeki etkileri

44

bilgiye dayalı kazanç elde edeceklerdir ve bu da onları, borçluları düzenli bir şekilde

gözleme eğiliminden uzaklaştıracak ve kırılganlık riskini arttıracaktır (Beck; 2008:7).

Teorik olarak rekabetin, bankaların charter değerini düşürdüğü takdirde istikrar

üzerinde olumsuz bir etki yaratacağı, böylece bankaların risk alma davranışlarında

sağduyulu olma eğilimlerini azaltacağı düşünülür (Yeyati, Micco: 2007).

Rekabetin şiddetlenmesi ile bankaların risk almada agresif davranması

arasındaki bağlantı bazı ampirik çalışmalarla da ifade edilmiştir. Örneğin Canoy ve

diğerleri (2001) yoğunlaşan rekabetin, bankaları sıkışan kar marjlarını telafi etmek

amacıyla daha riskli faaliyetler gerçekleştirmeye zorlayabileceği görüşündedir. Daha

yüksek toplam risk, bankaların iflas olasılığını arttırabilir ve finansal sistem

içerisinde kamu güvenliğini bozabilir. Bu nedenle büyük ölçekli bankaların varlığı ve

rekabetin ilerleme hızının hafifletilmesi, sistemik istikrarsızlığa karşı bir teminat

olabilir (Canoy ve diğerleri:2001). Wagner de (2007) bankacılık sektöründe

rekabetin finansal istikrar üzerinde zarar verici olduğunu öne sürmektedir. Bu fikrin

arkasındaki dayanak, bankaların mevduat için yoğun rekabet içinde olmalarının faiz

oranlarını düşüreceği ve bankaların marka değerini aşındıracağı görüşüdür. Böylece

bankaların, bir iflas sonucu yaşayacakları kayıplar azalır ve risk alma eğilimleri artar.

Bu argüman banka düzenlemelerinin, örneğin rekabetin şeklinin ve birleşme

politikalarının, biçimlendirilmesinde oldukça önemlidir (Wagner: 2007).

2.4.3.1.2. İlişki Bankacılığı Kanalı

Rekabetin artması ile ilişki bankacılığının (relationship banking) kısıtlanacağı

anlayışına dayanır. Güncel finansal aracılık teorilerine göre, bankaların temel

rollerinden biri ilişkisel kredi kaynağı olarak hizmet etmeleridir. Bir banka

müşterilerine daha fazla hizmet sağladıkça, müşterileri ile daha güçlü ilişkiler kurar

ve müşterileri hakkında daha özel bilgiler kazanır. Bu tür bir ilişki potansiyel olarak

hem bankanın hem de müşterilerinin yararına olacaktır. Örneğin, ilişki bankacılığı

bankalara borçluların ödeyememe riskinin denetlenmesi konusunda yardım ederek

borç vermede nispi avantaj kazandırır. Aynı zamanda bankalar için farklı ürünlerin

gerektirdiği bilginin maliyetini düşürür. Bankacılık sektörün rekabetçiliğine bağlı

olarak bu tarz faydalar gerek kredilerin miktarını arttırması gerekse fiyatını

düşürmesi suretiyle bankaların kredi arzını arttırır (Agarwal vd.; 2009:1).

Page 58: TÜRK BANKACILIK SEKTÖRÜNÜN REKABET YAPISININ ANAL İZİtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS00771.pdf · rekabet stratejisi olan Birle şme ve Devralmaların rekabet yapısı üzerindeki etkileri

45

Borç alan ve veren arasında bilgi akışının sürekliliğini sağlayan bu ilişkiler

(Boot; 2000:13), aynı zamanda asimetrik bilgi ve ters seçim olasılığını azaltarak

bankacılık sektörünün sağlamlığını destekler. Genel görüş, rekabet ve ilişki

bankacılığı arasında negatif bir ilişki olduğu yönündedir. Ne var ki bazı yazarlar

rekabetteki artışın bu ilişkiyi zayıflattığını öne sürerken (Besanko, Thakor; 2004),

diğerleri aksini savunmaktadır (Boot, Thakor; 2000).

Buna göre, bankacılıkta daha az rekabet, bankaların müşterileri ile daha uzun

süreli ilişkiler kurmalarına imkân tanıyorsa, yoğunlaşmanın yükümlülük riski

üzerinde olumlu yansımaları olabilir ve istikrarın artmasına öncülük edebilir (Beck;

2008).

2.4.3.1.3. Bankalar Arası Piyasa Kanalı

Rekabetin istikrar üzerinde etki yarattığı bir başka kanal ise bankalar arası

piyasa ve ödeme sistemleridir. Tam rekabet, bankaların geçici likidite sıkıntısı içinde

olan başka bir bankaya likidite sağlamasını önleyebilir. Eğer tüm bankalar fiyat

alıcıları ise, hiçbir banka problemli bir bankaya likidite sağlama eğiliminde

olmayacaktır ve bu da problemli bankanın nihayetinde tüm sektör üzerinde olumsuz

yansımaları olacak şekilde batması ile sonuçlanacaktır (Beck; 2008:7). Allen ve Gale

(2004), bu görüşü desteklemektedirler. Tüm kurumların fiyat alıcıları olduğu tam

rekabetçi bir interbank piyasasında küçük bir likidite şoku, tüm bankaları varlıklarını

paraya çevirmeye zorlayabilir. İnterbank piyasalarında tam rekabet bulaşmada

(contagion) önemli bir rol oynar. Her bir banka küçük olduğu, fiyat alıcıları olduğu

ve faaliyetlerinin denge üzerinde etkisinin bulunmadığı varsayıldığı için hiçbir banka

sorun yaşayan bankaya likidite desteği sağlamaya meyilli olamaz (Allen,

Gale:2004:477).

2.4.3.1.4. Diğer Kanallar

Rekabet-Kırılganlık hipotezini savunanların bir diğer argümanı ise, daha

yoğunlaşmış bankacılık sistemlerinde portföylerini daha iyi çeşitlendirme imkânına

sahip büyük bankaların bulunduğudur. Son olarak ortaya atılan bir argüman da, eğer

daha yoğunlaşmış bir bankacılık sistemi daha az sayıda banka anlamına geliyorsa,

bunun denetleme yükünü azaltacağı ve böylece bankacılık sisteminin genel istikrarını

arttıracağıdır (Beck; 2008:8-9).

Page 59: TÜRK BANKACILIK SEKTÖRÜNÜN REKABET YAPISININ ANAL İZİtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS00771.pdf · rekabet stratejisi olan Birle şme ve Devralmaların rekabet yapısı üzerindeki etkileri

46

Bankacılık sektörünün sahip olduğu kendine has özellikler dolayısıyla artan

rekabetin sonuçlarını, geleneksel endüstriyel organizasyon teorisi anlayışına

dayanarak değerlendirmek zordur. Özellikle, borç sözleşmeleri ile ilişkili sınırlı

yükümlülükler, borç alan ve verenler arasındaki bilgi asimetrisi ve proje sahiplerinin

ulaşabildiği yatırım teknolojisinin doğası gibi bir dizi faktör, rekabetin bankaların

risk alma eğilimleri üzerindeki etkisinin nasıl olacağını belirlemektedir. Böylece,

artan rekabetin bankaların maruz kaldığı riskler üzerinde anlamlı bir etki yaratması

beklenebilir (Koskela, Stenbacka: 2000).

Heggestad ve Rhoades (1976), ticari bankacılıkta piyasa yapısı ve istikrar

ilişkisini test etmişlerdir. Buna göre, piyasada yoğunlaşma düzeyi arttıkça firmaların

istikrarı da artmaktadır. Bankacılıkta fiyat düzenlemeleri piyasa yapısının performans

üzerindeki etkisini gizlerken, temel piyasa güçleri firmalar arasındaki rekabeti veya

davranışı etkilemektedir. Sonuç olarak piyasa yapısı bankacılıktaki rekabetçi

çevrenin koşullarına dayanmaktadır.

Banka başarısızlıkları elbette etkin rekabetin amacı değildir, fakat başarısızlık

riski ve sıklıkla da bankaların devredilmesi (turnover) rekabetle birlikte ortaya

çıkmaktadır (Phillips: 1964). Diğer sektörlerden farklı olarak bankacılık sektöründe

rekabet politikaları, rekabet ve finansal istikrar arasındaki etkileşimi hesaba katmak

zorundadır. Daha fazla rekabet etkinlik için yararlı, fakat finansal istikrar için zararlı

olabilir (Allen, Gale:2004:453).

2.4.3.2. Rekabet-İstikrar Hipotezleri

Rekabetin, mevduat faizlerini yükseltmesinden ve böylece bankaların marka

değerini aşındırmasından dolayı istikrara zarar verdiği şeklindeki genel inanışa

rağmen (Wagner; 2007) rekabet ve istikrar arasında pozitif bir ilişki olduğu yönünde

kanaatler de vardır. Örneğin McNulty (1968)’ye göre, rekabet bir şekilde fizik

bilimindeki yerçekimi kuvveti ile benzeşmektedir; rekabet yoluyla kaynaklar en

üretken kullanımlara doğru çekilir ve fiyat da uzun vadede sürdürülebilir en düşük

seviyeye gelmeye zorlanır. Bu bakımdan, fizik dünyasında yerçekiminin yaptığı gibi

ekonomi dünyasında da rekabet düzeni ve istikrarı temin eder. Rekabetin istikrarı

bozacağı görüşü güncel literatürde de, piyasa gücünün firmaların davranışları

üzerindeki potansiyel etkisini ihmal ettiği gerekçesiyle (Beck; 2008:9)

Page 60: TÜRK BANKACILIK SEKTÖRÜNÜN REKABET YAPISININ ANAL İZİtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS00771.pdf · rekabet stratejisi olan Birle şme ve Devralmaların rekabet yapısı üzerindeki etkileri

47

tartışılmaktadır ve kredi piyasası yoluyla işleyen bir karşı hareket kanalı olduğu

vurgulanmaktadır (Wagner; 2007).

2.4.3.2.1. Yüksek Aktif Riski

Daha yoğunlaşmış piyasaların daha kırılgan olacağı görüşünü savunur. Bu

argümana göre, bankalar arasındaki rekabet kredi faizlerini düşürme eğilimindedir ve

bu da, yüksek mevduat faizlerinin bankaları daha riskli yapmasıyla aynı nedenden

ötürü borç alanları daha güvenli hale getirir (Wagner: 2007). Çünkü kendi

varlıklarının riskliliğini seçen bankalar değildir, fakat borçlular kendi yatırımlarının

riskliliğini seçerler ve bu risk banka tarafından verdiği krediler yoluyla üstlenilir.

Yoğunlaşmış bankacılık sistemleri piyasa gücünü yükseltir ve bu da bankaların

firmalara uyguladığı faiz oranını yükseltmelerine izin verir. Fakat bu yüksek faiz

oranları firmaları daha fazla risk üstlenmeye iter ve kredilerin geri ödenmeme riskini

arttırır. Böylece yoğunlaşma ve kırılganlık, buna bağlı olarak da sistemik sıkıntı

arasında pozitif bir ilişki kurulabilir (Beck; 2008:9). Bu görüş, Boyd ve De Nicolo

(2005) tarafından ampirik kanıtlarla ortaya konmuştur.

Boyd ve De Nicolo’ya (2002; 2005) göre, bankalar daha çok mevduat

piyasasında rekabet ettiklerinde, kredi piyasalarındaki rekabeti de arttırmaları

muhtemeldir. Girişimciler riskli girişimlere yatırım yapmak için bankalardan kredi

sağlarlar. Girişimciler karlar daha düşük olduğunda daha fazla risk alma

eğilimindedir. Fakat bankalar arasında daha fazla rekabetin olması, ödünç alanların

ödediği faiz oranlarını düşürür, girişimlerinin karlılığını yükseltir ve böylece risk

alma eğilimini azaltır. Kredi faizlerinin düşmesi, bankaların bilançonun aktif

tarafında faaliyet gösteren yeni kanalların doğmasına yol açar. Daha düşük kredi

faizleri borç alanların karını yükseltir ve böylece bankanın batma olasılığını azaltır.

Böylece bankalar arasındaki rekabetin artması, finansal istikrarın artmasına öncülük

eder (Boyd, De Nicolo: 2005).

2.4.3.2.2. Batırılamayacak Kadar Büyük Olma Problemi

İkinci olarak, rekabet-istikrar hipotezini savunanlara göre, dağılmış

bankacılık sistemlerine göre yoğunlaşmanın yüksek olduğu piyasalarda genellikle

daha az sayıda banka vardır ve banka sayısı az olduğunda politika yapıcılar

bankaların batmasından daha fazla endişe ederler. Bu varsayıma dayanarak,

Page 61: TÜRK BANKACILIK SEKTÖRÜNÜN REKABET YAPISININ ANAL İZİtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS00771.pdf · rekabet stratejisi olan Birle şme ve Devralmaların rekabet yapısı üzerindeki etkileri

48

yoğunlaşmış piyasalardaki bankalar, “batmak için çok büyük” veya “batmak için çok

önemli” şeklindeki örtülü politikalar yoluyla daha fazla sübvansiyon/devlet yardımı

alırlar ve bu da bankaların risk alma eğilimlerini arttırır (Yeyati, Micco; 2007).

Sonuç olarak bankacılık sisteminin kırılganlığı artar. Dahası, yoğunlaşmış

sistemlerde daha büyük bankaların bulunması, yoğunlaşma ve sistemik kırılganlık

arasında pozitif bir ilişkiyle sonuçlanacak şekilde bulaşma (contagion) riskini arttırır

(Beck; 2008:10).

Bu yaklaşımı savunanlar, yoğunlaşmış bankacılık sistemlerinde daha az

sayıda banka bulunmasından dolayı bu piyasalarda denetim yapmanın daha kolay

olacağı görüşüne de katılmamaktadır. Banka büyüklüğü, karmaşık yapı ile pozitif

ilişkilidir ve bu büyük bankaları denetlemek, küçükleri denetlemekten daha zordur.

Diğer tüm ekonomik koşullar sabit kalmak şartıyla, yoğunlaşmış bankacılık

sistemlerinde banka büyüklüğü daha fazladır. Ayrıca, son zamanlarda artan

konsolidasyon eğilimi, finansın tüm alanlarında hizmetler sunan finansal iş

ortaklıklarının doğmasına öncülük etmektedir ve bu da banka denetimini daha

karmaşık bir hale getirmektedir. Dolayısıyla bu argümana göre de bankacılık

sisteminde yoğunlaşma ve kırılganlık arasında pozitif bir ilişki bulunmaktadır (Beck;

2008:10).

Schaek ve diğerlerinin (2006) elde ettiği bulgular da, finansal kurumların

rekabetçi davranışlarının, sistemik bankacılık problemlerinin olasılığını azaltmakla

kalmadığını, aynı zamanda bankacılık sisteminin yaşamını sürdürme süresini de

uzattığını ortaya koymaktadır. Bankacılık sistemlerindeki rekabetçi davranışın pozitif

etkisine ilişkin sonucun, bir dizi kurumsal ve düzenleyici değişken için kontrol

edildiğinde de sağlam olduğu görülmektedir. Daha rekabetçi sistemlerin daha

kırılgan olacağına dair bir sonuç ise elde edilmemiştir.

Schaek, Cihak ve Wolfe (2006), bankacılık sistemlerinde yüksek rekabet

düzeylerinin sistemik krizden zarar görme riskini azalttığını, ampirik olarak

kanıtlamaktadırlar. Ayrıca, bankacılık sistemlerinin yaşamını sürdürme süresinin de

daha rekabetçi bir çevrede artış eğiliminde olacağı öne sürülmektedir. Analizde

sektörel yoğunlaşma seviyesi kontrol altında tutulsa bile, daha rekabetçi bankacılık

Page 62: TÜRK BANKACILIK SEKTÖRÜNÜN REKABET YAPISININ ANAL İZİtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS00771.pdf · rekabet stratejisi olan Birle şme ve Devralmaların rekabet yapısı üzerindeki etkileri

49

sistemlerinin bankacılık problemleri karşısında daha esnek olduğu sonucuna

varılmaktadır.

Jimenez ve diğerlerinin 2007 yılında yaptıkları çalışmada, İspanyol

bankacılık sistemine ait veriler kullanılarak, rekabet ve risk arasındaki ilişki analiz

edilmiştir. Analizin bağımlı değişkeni, geri dönmeyen kredilerdir (non-performing

loans). Makro ekonomik faktörler ve bankaların özellikleri kontrol edildikten sonra,

kredi ve mevduat piyasalarında rekabetin çeşitli ölçülerinin etkisi incelenmiştir. Elde

edilen bulgular, bankaların sayısının bağımlı değişken üzerinde bir etkisinin

olmadığını, eğer varsa pozitif olduğunu ortaya koymaktadır. Ayrıca, kredi ve

mevduat piyasalarındaki CR59 ve HHI10 gibi yoğunlaşma endeksleri de bağımlı

değişken üzerinde, ne ayrı ayrı ne de birlikte, bir etkiye sahip değildir.

Finansal istikrarsızlığın görünen geniş maliyetlerine bağlı olarak, politika

yapıcıların finansal krizlerden kaçınmaya öncelik vermeleri doğaldır. Ancak,

yoğunlaşmanın yol açtığı etkinlik maliyetlerinin ölçülmesindeki zorluklar bu

önceliğin geri plana atılmasına neden olmaktadır. Gerçekte, rekabet ve finansal

istikrar arasında hissedilen denge kurma zorluğu ile birlikte yoğunlaşmanın

maliyetinin belirsizliği, politika yapıcıları yoğunlaşmaya, rekabet politikası giderleri

açısından bakmaya teşvik etmektedir. Rekabet politikasının finansal istikrara bu

şekilde boyun eğmesi pek çok nedenle sakıncalıdır. Finansal krizlerin maliyeti

şüphesiz yüksektir, fakat bu maliyetlerden kaçınmak için rekabeti azaltmanın gerekli

olduğu söylenemez. İkincisi, yoğunlaşmadan kaynaklanan etkinlik maliyetleri ile

ilgili geniş hesaplamalar dizisi, yüksek rekabetten sağlanan yüksek etkinlikle

tutarlıdır. Üçüncüsü, finansal krizlerin maliyetleri nadiren ortaya çıkmaktadır, belki

her on yılda veya birkaç on yılda; fakat yoğunlaşmanın etkinsizlik maliyeti devamlı

olarak karşımıza çıkmaktadır (Allen, Gale:2004:455).

2.4.4. Rekabet ve Etkinlik İlişkisi

İktisatçılar rekabeti severler, çünkü rekabet piyasa oyuncularını etkin olmak

konusunda harekete geçirir. Etkinlik, kıt kaynakları en düşük maliyetle kullanarak

9 CR5: Yoğunlaşma Oranı (Concantration Ratio). Sektörde faaliyet gösteren en büyük 5 bankanın sektör içindeki paylarını ifade eder. 10 HHI: Herfindahl-Hirschman Index. Sektör içindeki her bir firmanın paylarının karelerinin toplamı alınarak hesaplanan bir yoğunlaşma ölçüsüdür.

Page 63: TÜRK BANKACILIK SEKTÖRÜNÜN REKABET YAPISININ ANAL İZİtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS00771.pdf · rekabet stratejisi olan Birle şme ve Devralmaların rekabet yapısı üzerindeki etkileri

50

amaca ulaşmak anlamına gelir (Canoy ve diğerleri:2001). Tam rekabetin

olamayacağı kabul edilse bile, etkin rekabet bir sektörde statik ve dinamik etkinlik

için gerekli görülmektedir. Prensip olarak, rekabetin dağılımsal, üretimsel ve

dinamik etkinliğe olan katkıları bankacılık sektöründe, kendine has bazı özelliklerine

rağmen diğer sektörlerden farklı değildir (Vives, 2001:538).

Etkinlik geniş bir kavram olarak işletme faaliyetlerinin pek çok boyutuna

uygulanabilir (Amel ve diğerleri: 2003:5). Finansal etkinlikten bahsedilirken,

etkinliğin iki farklı tanımı üzerinde durmak gerekir. Bunlar “kaynak tahsisinde

etkinlik (dağılımsal etkinlik)” ve “üretimde etkinlik”tir. Bunlardan ilki kaynakları,

toplumsal getirisi en yüksek alanlara yöneltme başarısını tanımlar. Diğeriyse, tahsis

edilen kaynakların verimli kullanılması veya daha somut bir anlatımla fon

kullanımının en düşük aracılık maliyetiyle gerçekleştirilmesini tanımlamaktadır

(Tunay: 2005, s.235). Bir firma, belirli bir çıktı düzeyinde maliyetlerini minimize

edebiliyorsa maliyet etkin; belirli bir girdi ve çıktı bileşiminde karlarını maksimize

ediyorsa kar etkindir. Bu iki tanım, büyüklük ve teknolojiyi sabit kabul eder ve

firmanın gerçek maliyet ve karlarını bu alanda en iyi uygulamayı gerçekleştiren

kurumlarla karşılaştırarak, üretim faktörlerinin bileşimi üzerinde durur (Amel ve

diğerleri: 2003:6).

Daha geniş bir kavram olarak etkinlik, ölçek ve kapsam ekonomilerini

dikkate alır. Buna göre etkin bir firma, kendi sektöründe optimal büyüklüğe (ölçek)

ulaşmış ve üretim faktörleri için belirli bir fiyat seviyesinde optimal ürün karmasını

(kapsam) üreten firmadır (Amel ve diğerleri: 2003:6).

Finansal sektörde etkinliğin farklı yönleri ise şu şekildedir (Bröker: 1992):

- Ulaşılabilirlik yönü: Bir ülkenin finansal sisteminin olanaklarının ve

düzenlenişinin nasıl olacağı ile ilgilidir.

- Maliyet yönü: Finansal sistemin temel fonksiyonlarını ne kadar maliyetle

gerçekleştireceği ile ilgilidir.

- Nitelik ve uygunluk yönü: Finansal sistemin temel fonksiyonlarını yerine

getirirken ve ekonominin finansal hizmet ihtiyacını doyururken nasıl

“kullanıcı dostu” olacağı ile ilgilidir.

Page 64: TÜRK BANKACILIK SEKTÖRÜNÜN REKABET YAPISININ ANAL İZİtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS00771.pdf · rekabet stratejisi olan Birle şme ve Devralmaların rekabet yapısı üzerindeki etkileri

51

- Rekabetçilik yönü: Bu yön, hem bireysel finansal kurumlarla hem de

ülkenin finansal sisteminin bütünüyle ilgilidir.

- Esneklik ve intibak yönü: Var olan finansal kurumların, ekonomide

finansal sistemi etkileyen yapısal değişimlere hızla cevap verebilme

yeteneği ile ilgilidir.

Rekabet ve etkinlik arasındaki ilişki incelendiğinde, çift yönlü bir etkileşim

olduğu görülmektedir. Hicks’in (1935) “quiet life11” kavramı, rekabetin etkinliği

pozitif etkilediğini ortaya koymaktadır. Diğer bir değişle, tekel gücü etkinlik

çabalarının gevşetilmesine yol açmaktadır. Buna göre, rekabetin yoğun olduğu bir

ortamda bankaların kendilerine rekabet avantajı sağlamaya yönelik çabaları,

etkinliklerinin de artmasını sağlayacaktır. Dolayısıyla rekabet bankaları etkin olmaya

zorlayacaktır. Diğer taraftan, Demsetz (1973) tarafından önerilen etkin yapı hipotezi,

en etkin bankaların daha düşük maliyetlerden ve bu nedenle de daha yüksek pazar

payından yararlanacağını ortaya koymakta, etkinliğin rekabeti bozarak piyasa gücüne

doğru bir yapı oluşturmaya katkı sağlayacağını öne sürmektedir. Rekabet ve etkinlik

arasındaki bu çift yönlü zıt ilişki, bankacılık sektöründe oligopol yapıya doğru doğal

bir eğilim olduğu12 görüşünü destekler gibi görünmektedir. Bu görüş geçerli ise,

rekabeti ya da piyasa gücü oluşumunu desteklemeye yönelik her türlü düzenleyici

müdahale, piyasanın genel işleyişi içerisinde eritilerek, piyasanın yeniden oligopol

bir yapıya dönmesi ile sonuçlanacaktadır.

Bröker’e (1992) göre finansal sektörde etkinliğe ulaşmakta rekabetin ve

piyasa güçlerinin işlerliğinin rolünün değerlendirilmesinde bir dizi nitelik uygun

görülmektedir. Öncelikle, rekabet amaç değil, etkinliğe ulaşmada bir araçtır. Ayrıca,

rekabete dayalılık ve piyasa güçlerinin çalışması etkinliğe ulaşmada tek araç değildir.

Bazı alanlarda işbirliği etkinliğe ulaşmanın daha etkili ve doğrudan yolu olmaktadır.

Belirli koşullar altında rekabet adaletsiz, sağlıksız ve yıkıcı olabilmektedir ve

rekabetin yol açacağı bu durumların düzeltilmesi hem zaman almakta hem de

ekonomi için yüksek maliyetler içermektedir. Bu nedenle rekabete dayalılık ve

11 Hicks’in Quite Life Kavramı: Tekel kazançlarının en iyisi sakin bir hayattır. (The best of all monopoly profits is a quite life; JR Hicks, Econometrica: 1935). 12 Bkz.: Anderson, 1966:126; Berg, Kim, 1994:310; Neuberger: 1998:105; Baglioni, 2000:15; Vives, 2001:544; Gonzales-Maestre, Granero: 2003:851; Liviatan, Barkai: 2007:137; Walter, 2004:77; Chio, 2008; Khemraj, 2009:13.

Page 65: TÜRK BANKACILIK SEKTÖRÜNÜN REKABET YAPISININ ANAL İZİtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS00771.pdf · rekabet stratejisi olan Birle şme ve Devralmaların rekabet yapısı üzerindeki etkileri

52

piyasa güçlerinin çalışması kavramlarının “laissez faire, laissez aller, laissez passer”

politikası13 şeklinde yorumlanması doğru değildir. Piyasa güçlerinin nihai etkinlik

amacı doğrultusunda uygun işlemesi için örgütsel ve düzenleyici koşulların da

oluşturulması gerekir.

Rekabet ve Etkinlik arasındaki ilişkileri teorik olarak ele alan hipotezler

aşağıda özetlenmiştir.14

2.4.4.1. Rekabet-Etkinlik Hipotezleri

Rekabet-Etkinlik Hipotezi: Demsetz’in 1973 yılında ortaya attığı etkin yapı

hipotezinden uyarlanmıştır. Bu hipoteze göre rekabetteki artış, kar etkinliğindeki

artışı hızlandırır. Buna göre, bankaları maliyetleri minimize etmeye, hizmetleri daha

düşük fiyatla sunmaya ve aynı zamanda da karlarını arttırmaya zorlayan dışsal bir

şok olduğunda, etkin bankalar (yani sahip oldukları üstün yönetim ve teknolojileri

kara dönüştürebilenler) büyüklük ve pazar payı olarak gelişeceklerdir. Böylece

piyasada yoğunlaşma artacaktır. Tersine, piyasada rekabetin düşük olması,

maliyetlerin kontrol altına alınamamasından dolayı “sakin bir hayat sürmesine (quiet

life)” yol açacak ve etkinlik azalacaktır. Bu hipoteze göre rekabet, etkinliğin

artmasına neden olur (Schaek ve Chiak: 2008).

İhtiyatlı ve Etkin Yönetim Hipotezi (Prudent and Efficient Management):

Rekabet-Etkinlik hipotezi için bir mantıksal temel sağlar. Buna göre, rekabetçi

ortamlarda bankaların gözetim ve kontrol prosedürleri daha incelikliyken, tekelci

piyasalarda gözetim ve denetim harcamaları daha azdır. Daha az riskli borçlular da,

iyi ve kötü borçluyu birbirinden ayırabilen bankalardan kredi almayı tercih ederler.

Çünkü iyi borçlular krediye daha iyi erişim ve daha yüksek kredi limitleri anlamında

fayda elde edebilirler. Etkin gözetim ve kontrol süreçlerini sürdürebilen kurumlar,

etkin olmayan firmaların karşı karşıya kaldığı, temerrüde düşmüş borçluların

kontrolü, borçların yeniden yapılandırılması gibi ilave maliyetlerden kaçınabilirler

(Schaek ve Chiak: 2008).

Adam SMITH’in rekabetçi piyasa analizine göre rekabetin varlığı, toplumun

istediği fiyat ve miktarda mal ve hizmetin sağlanmasına olanak vermekte ve 13 Bırakınız yapsınlar, bırakınız gitsinler, bırakınız geçsinler politikası. Bireylerin ve kurumların işlerine hükümetin karışmaması gerektiği ilkesi ya da politikası. 14 Detaylı bilgi için bkz. Schaek ve Chiak: 2008.

Page 66: TÜRK BANKACILIK SEKTÖRÜNÜN REKABET YAPISININ ANAL İZİtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS00771.pdf · rekabet stratejisi olan Birle şme ve Devralmaların rekabet yapısı üzerindeki etkileri

53

toplumsal refahı arttırmaktadır. Rekabete dayalı piyasa mekanizması aynı zamanda

toplumun talep ettiği malları üreterek, kaynakların etkin dağılımına olanak

yaratmaktadır (Işık: 2006).

Schaek ve Cihak’ın (2008) analizlerinden elde edilen sonuçlar, rekabetin

etkinliği ve bankaların sağlamlığını arttırdığı yönündedir. Bu şekliyle de Rekabet-

Etkinlik hipotezini doğrulamaktadır. Buchs ve Mathisen (2005) de, Gana’nın zayıf

ve etkin olmayan finansal sistemini, rekabetçi olmayan piyasa yapısına

bağlamaktadır.

Kidwell ve Peterson (1990), rekabetin bankaların performansını yükselttiğini,

ne var ki banka performansının dikkatle tanımlanması ve nasıl ölçüleceğinin

belirlenmesi gerektiğini öne sürmektedir. Bir bankanın performansı özel performans

ve sosyal performans olarak değerlendirilebilir. Özel performans pay sahiplerinin

refahı ile ilgilidir. Firmanın uzun vadeli karlarının maksimize edilmesi ile

gerçekleşir. Diğer taraftan sosyal performans, toplumun genel refahının maksimize

edilmesi anlamına gelir. Sosyal performansın maksimizasyonu bankacılık düzenleme

kurumlarının ilgilendiği temel konudur (Kidwell, Peterson, 1990:232).

Maudos ve diğerleri (2002) ise, artan serbestleşme ve daha fazla rekabetin

ortalama maliyetlerde ve marjlarda azalmaya ve etkinlikte artışa yol açacağını ifade

etmektedirler. Son yıllarda bankalar, gerek deneyimleri nedeniyle gerekse sahip

oldukları belirli nitelikler dolayısıyla, kendilerine rekabet avantajı kazandıracak iş

kollarında özelleşmeye çalışmaktadırlar. İspanya bankacılık sektöründe ve finans

piyasalarında deneyimlenen dönüşümler, şirketlerin üretim yaptıkları uzmanlık

alanlarında çeşitliliği arttırmalarını da beraberinde getirmiştir. Bu çalışmada değişik

alanlarda uzmanlıklarını geliştiren şirketlerin nispi etkinliğinde büyük ilerlemelerin

meydana geldiği gösterilmektedir (Maudos ve diğerleri: 2002).

Piyasa yapısı maliyet etkinliğini birkaç nedenle etkileyebilir. İlk olarak,

piyasadaki yüksek yoğunlaşma düzeyi firmaların rekabetçi seviyelerin üzerinde fiyat

koymalarına izin verirse, yöneticiler yüksek fiyatın faydalarından yüksek karınki

kadar olmasa da, maliyetleri kontrol altında tutmak için çok fazla çalışmayacakları

“quiet life” formunda yararlanırlar. Reel fiyat ile rekabetçi fiyat arasındaki fark bir

tampon ya da serbest hareket alanı (comfort zone) sağlar. Disipline edici diğer

Page 67: TÜRK BANKACILIK SEKTÖRÜNÜN REKABET YAPISININ ANAL İZİtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS00771.pdf · rekabet stratejisi olan Birle şme ve Devralmaların rekabet yapısı üzerindeki etkileri

54

mekanizmaların yokluğunda yöneticiler birim maliyetlerin bu tamponun bir

bölümünü tüketecek kadar yükselmesine izin verebilirler ve yine de sahiplerin,

maliyet minimizasyonu için tam bir çaba harcamadan da ekonomik kazanç elde

etmesine izin verebilirler (Berger, Hannan:1998:).

İkinci olarak, piyasa gücü (yine diğer disipline edici mekanizmaların

başarısızlığı ile birlikte) yöneticilerin firma karları veya yönetimsel boş zaman

(leisure) dışındaki amaçlarını kovalamalarına izin verir. Üçüncüsü, yöneticiler piyasa

gücünü sağlamak ve sürdürmek için kaynakları genişletebilirler. Örneğin bankalar,

giriş bariyerlerini ve rekabet engellerini sürdürmek için kaynaklarını, banka

ruhsatlarının sayısını sınırlamak veya şubeleşme üzerinde coğrafi sınırlamaları

korumak için lobicilik faaliyetlerine harcayabilirler. Bu tür genişlemeler, sonuç

olarak karları yükseltebilse bile, maliyetleri yükseltebilir ve ölçülen maliyet

etkinliğini düşürebilir. Dördüncü olarak, piyasa gücünden sağlanan fiyat avantajı

(Cushion) etkin olmayan yöneticilerin veya uygulamaların, firma değerini maksimize

etmek dışındaki amaçları kovalama niyeti olmaksızın devam etmelerine izin verir

(Berger, Hannan:1998).

Berger ve Hannan (1998), yoğunlaşmış ürün piyasalarında faaliyet

göstermenin maliyet etkinliğini zayıflatıp zayıflatmadığını ve bu ilişkinin gücünü test

emişlerdir. Çalışmada test edilen hipotez, yoğunlaşmış piyasalardaki firmalar

tarafından uygulanan piyasa gücünün, sektörün dışına çıkmadan bu firmaların

maliyet minimizasyonundan kaçınmalarına izin verdiğidir. Bulgular, yoğunlaşmış

piyasalardaki bankaların daha düşük maliyet etkinliği ile faaliyet gösterdiklerini

güçlü olarak kanıtlamaktadır.

2.4.4.2. Rekabet-Etkinsizlik Hipotezleri

Rekabet-Etkinsizlik Hipotezi: Rekabet-Etkinlik hipotezine alternatif olarak

geliştirilmiştir. Rekabetin etkinliği azaltacağını öne sürer. Bunu da birkaç nedene

dayandırır. İlk olarak, yüksek rekabet muhtemelen banka ve müşterileri arasında

daha az istikrarlı ve daha kısa süreli ilişkilerden kaynaklanır. Çünkü rekabet arttıkça

müşterilerin firma değiştirme eğilimleri de artar. Bu fenomen, borçluların gözetimi

ve kontrolü için ilave kaynaklar gerektiren bilgi asimetrilerini arttırır. İkincisi,

bankalar rekabetçi ortamlarda müşterileri ile daha kısa süreli ilişkiler beklediğinden,

Page 68: TÜRK BANKACILIK SEKTÖRÜNÜN REKABET YAPISININ ANAL İZİtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS00771.pdf · rekabet stratejisi olan Birle şme ve Devralmaların rekabet yapısı üzerindeki etkileri

55

ilişki kurma çabalarını azaltırlar ki bu da bilginin değerini azaltır ve yeniden

kullanılabilirliğini engeller. Birlikte ele alındığında bu argümanlar, bankaların elde

ettiği özel bilgilerin değerinin azaldığını ortaya koymaktadır. Dolayısıyla bankalar,

ATM yatırımları, yeni bilgi sistemleri ve atak pazarlama çabaları yoluyla eski

müşterilerini muhafaza etmek ve yeni müşteriler çekmek için daha fazla harcama

yapmak zorunda kalırlar. Böylece rekabetin artması etkinliğin azalmasına neden olur

(Schaek ve Chiak: 2008).

Zayıf ve Etkin Olmayan Yönetim Hipotezi (Poor and Inefficient

Management): İhtiyatlı ve Etkin Yönetim Hipotezine alternatif olarak geliştirilmiştir.

Rekabetin etkinliği olumsuz etkileyeceğini, bununda bankanın sağlamlığını

azaltacağını ileri sürmektedir. Etkinliğin azaldığı bir durumda kurumlar, eski

müşterileri muhafaza etmek ve yeni müşterileri kazanmak için harcama yapmakla

meşgul olacaklardır. Sonuç olarak, yetersiz kaynaklar menkul kıymet aracılık

standartlarına ve borçluların gözetim ve denetimine harcanacaktır. Böyle bankaların

incelikli kredi değerleme modellerine yatırım yapması olası değildir ve teminatları

uygun şekilde değerleme kabiliyetleri kaybolacaktır. Bu da kredilerin büyük bir

bölümünün düşük ve negatif net bugünkü değere sahip olması ile sonuçlanacaktır ve

bankanın sağlamlığı bundan olumsuz etkilenecektir. Böylece, yetersiz menkul

kıymet aracılık standartları ve karları yükseltmeye harcanan yetersiz kaynaklar

bankanın etkinliğini azaltarak faaliyetlerin sağlıksız şekilde yürütülmesine yol

açacaktır (Schaek ve Chiak: 2008).

Podpiera (2007) Çek Cumhuriyetinde rekabet ve maliyet etkinliği arasında

negatif ilişki bulunmuştur. Bu durum, artan rekabetin giderek daha yüksek kontrol

maliyetine neden olmasının ve banka ve borçlu arasındaki ilişkinin zayıflaması ile

etkinliğin azalmasının sonucudur (Podpiera: 2007).

Banka rekabetinin özgünlüğü, rekabetin etkinlik üzerinde negatif bir etki

yaratmasını doğurabilir. Bankacılıktaki teorik literatür, bankacılık piyasalarında

eksik rekabetin, kredi faaliyetlerinde banka ve borçlu arasındaki bilgi asimetrisinden

kaynaklandığını ortaya koymaktadır. Sonuç olarak, bankalar ters seçim ve ahlaki

tehlike problemlerini çözecek mekanizmalar kullanmak zorundadırlar. Bankalar için

bu uygulamaların bir yolu, borçlular hakkında daha iyi bilgi elde edilmesini

Page 69: TÜRK BANKACILIK SEKTÖRÜNÜN REKABET YAPISININ ANAL İZİtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS00771.pdf · rekabet stratejisi olan Birle şme ve Devralmaların rekabet yapısı üzerindeki etkileri

56

sağlayacak ve bilgi asimetrisini azaltacak uzun vadeli ilişkilerin kurulmasıdır.

Rekabet, ölçek ekonomilerini imkânsız kılar ve sonuç olarak kontrol maliyetlerinin

yükselmesiyle bankaların maliyet etkinliğini azaltır (Podpiera: 2007).

Mendes ve Rebelo (2003), 1990’lar boyunca Portekiz bankacılık sektöründe

yapı ve performans ilişkisini değerlendirmişlerdir. Çalışmada elde edilen iki

sonuçtan biri, 1990’ların başında CR4 yoğunlaşma endeksi bankaların performansı

üzerinde pozitif bir etki yaratmıştır. Ne var ki bu etki, 1990’ların ikinci yarısından

sonra kaybolmuştur. Yönetim etkinliği15 değişkenlerinin pozitif etkisine bakılarak,

örtülü anlaşma/etkinlik karma hipotezleri, 1990’ların başında Portekiz bankacılık

sektörü için reddedilemez. Ne var ki, sermaye akımlarının ve faiz oranlarının

serbestleşmesinin etkisi altında ve düzenleyici yasalarla birlikte yoğunlaşma

1990’ların ikinci yarısında ilişkisiz hale gelmiş ve modifiye edilmiş etkin yapı

hipotezi görülmeye başlanmıştır. Portekiz perakende bankacılık sektöründe

serbestleşme süreci rekabetin artmasına yol açmıştır ve üstün etkinliğe sahip

bankalar daha iyi performans sergilemeye başlamıştır. Yerel düzeyde bir miktar

piyasa gücü kalmış olmakla birlikte, kentsel bölgelerde banka şubeleri yoğunlaşmış

durumdadır.

2.4.5. Rekabetin Yarattığı Olumsuz Etkiler

Rekabetin aşırı olmasının yarattığı olumsuz durumlarla ilgili iki argüman

bulunmaktadır. Bunlardan ilki, ters seçim ve ahlaki tehlike sonuçlarını yaratacak

asimetrik bilgi argümanıdır. İkinci argüman ise marka değeri (franchise value)

argümanı olarak bilinir (Kraft:2006).

2.4.5.1. Asimetrik Bilgi Argümanı

Bankacılık sektöründe istikrarsızlığın bir kaynağı, varlık tarafında risk alımı

ile ilişkilidir. Agency (temsil) teorisinden de bilindiği gibi, vekâlet veren ve temsilci

arasındaki ilişkide, tarafların çıkarları tam olarak bağlantılı olmadığından, temsilci,

vekalet verenin çıkarlarına göre davranmada her zaman en iyi davranışı sergileyemez

(Carletti, 2005:12). Yüksek rekabet seviyeleri, asimetrik bilginin neden olduğu ters

seçim ve ahlaki tehlike (moral hazard) problemlerini şiddetlendirebilir. Örneğin, 15 Bir ekonomide kaynak tahsisinin sağladığı etkinliğin yanısıra yönetici ve diğer çalışanların motive edilmesiyle ulaşılabilecek etkinlik (Kaynak: http://www.bilgininadresi.net/Madde/12422/X-etkinli%C4%9Fi-(x-efficiency))

Page 70: TÜRK BANKACILIK SEKTÖRÜNÜN REKABET YAPISININ ANAL İZİtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS00771.pdf · rekabet stratejisi olan Birle şme ve Devralmaların rekabet yapısı üzerindeki etkileri

57

müşteri elde etmek için yaşanan rekabet çoksa, bankalar izleme (monitoring)

çabalarını azaltabilirler; böylece ters seçim artar ve bankanın portföy kalitesi azalır.

Proje seçimlerinde, borç alanlar elbette kredi alma şanslarını arttırabilmek için

kendilerini mümkün olan en iyi şekilde sunarlar. Daha kötüsü, iyi borçlular

niteliklerini abartmazlar, çünkü onlar gerçekten de geri ödeme yapma niyetindedirler

ve böylece ödeyebileceklerinden fazla kredi almak onlara bir şey kazandırmaz. Kötü

borçlular ise kredi alıp geri ödeyemediklerinde çok da üzülmeyeceklerdir ve bu

yüzden de abartma eğilimleri daha fazladır. Bankaların temel problemi, iyi borçluları

kötü borçlulardan ayırt etmektir (screening), çünkü borçlular kendi durumları

hakkında bankanın bildiğinden daha fazla bilgiye sahiptirler (Kraft; 2006).

Mevcut teorik literatür, artan rekabetle karşılaştığında ahlaki tehlikenin

şiddetliğini ve bankaların kasıtlı olarak daha fazla risk aldığını ortaya koymaktadır.

Boyd ve De Nicolo (2005) bu literatürü incelemiş ve bankaların rakiplerinin sayısı

ile risk arayışı arasındaki pozitif ilişkinin olduğunu göstermişlerdir. Özellikle, aynı

sayıda banka hem mevduat hem de kredi piyasasında rekabet ediyorsa bu etki daha

da büyümektedir. Çalışmada, borçluların proje riskini, bankanın verdiği faiz oranına

bağlı olarak tamamen belirlediği varsayılmıştır.

Boyd ve De Nicolo (2005), borçluların, firmalarının riski üzerinde sahip

oldukları etki yoluyla, bankaların riski üzerinde tam bir kontrole sahip olduğunu

varsaymıştır. Wagner (2007) ise analizini borç verme kanalına genişletmiştir.

Wagner, borçlular kendi firmalarının riskliliğini belirlerken, nihayetinde ne kadar

risk almak istediğine karar verenin bankanın kendisi olduğunu tartışmaktadır.

Bankalar bunu, örneğin toplamda ne kadar borç verileceğine veya riskli sektörlere

borç verip vermemeye karar vererek yaparlar. Bankalar aynı zamanda kredi

standartları, ayırt etme (screening) ve kontrol etme (monitoring) çabaları ve kredi

kısıtlamaları yoluyla kendi kredi portföylerinin riskini belirlerler. Wagner’in

modelinde, hem borçlular kendi firmalarının hem de banka kendi riskini seçme

şansına sahiptir.

Aracılar, finansal piyasaların belirsizliğine (imperfection) ve eksikliğine

cevap olarak ortaya çıkarlar. Asimetrik bilgi ve belirsizlik ile nitelendirilmiş bir

piyasada aracılar, bilgi üretmede sahip oldukları ölçek ekonomilerinden ve

Page 71: TÜRK BANKACILIK SEKTÖRÜNÜN REKABET YAPISININ ANAL İZİtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS00771.pdf · rekabet stratejisi olan Birle şme ve Devralmaların rekabet yapısı üzerindeki etkileri

58

tüketimlerinin zamanlaması konusunda kararsız olan mudilere sigorta

sağlamalarından dolayı değerlidirler. Bilgi üretimi ve sigorta tedariki, bankaların

özgünlüğünü niteleyen iki temel faktördür. Fakat aynı zamanda da kırılganlığın

kaynağıdır. Bankalar, borçlular ve mevduat sahipleri arasındaki bilgi asimetrileri ve

bankaların kısa vadeli mevduatları uzun vadeli varlıklara yatırarak gerçekleştirdiği

vade dönüştürme işlemi bankaları muhtemel hücumlara maruz bırakır. Erken çekilen

mevduatların tutarı bankanın kısa vadeli yatırımlarından elde edilebilecek tutarı

aşarsa, bir hücum başlar ve banka likit olmayan varlıklarını satmak zorunda kalır. Bu

problem de bankayı borçlarını ödeyememe noktasına getirebilir (Carletti, 2005:5).

Finansal sistemde istikrarsızlık kaynaklarından biri de, başlangıçta yalnızca

bir bölgeyi ya da sektörü hatta belki de birkaç kurumu etkileyen küçük bir şokun

bankadan bankaya sistemin geneline doğru sıçrayarak, sonradan tüm ekonomiyi

etkilemesi anlamına gelen, bulaşma (contagion) olasılığıdır. Finansal sistem kırılgan

olduğu zaman küçük bir şok büyük bir etki yaratabilir. Bir finansal kriz kontrolden

çıkabilir ve tüm ekonomik yapıyı yıkabilir. Belirli bir bölgede likidite talebinde

yaşanan küçük bir şok, sistematik riske öncülük edebilir. Şok küçük olmasına

rağmen, bir bankanın iflas etmesine ve varlıklarını tasfiye etmesine sebep olabilir. Bu

durum, sırayla o bankadan mevduatı bulunan diğer bankaların da iflas etmesine

neden olur ve bu durum böyle devam eder. Nihayetinde, tüm bankalar varlıklarını

önemli kayıplarla tasfiye etmeye zorlanırlar (Allen, Gale:2004:476-477).

2.4.5.2. Marka Değeri Argümanı

Bu argüman bankaların, rekabet artışına bağlı olarak marka (franchise)

değerlerinin azalacağını ve risk alma eğilimlerinin yükseleceğini ortaya koymaktadır.

Böylece, aynı şartlar altında daha rekabetçi bankacılık sistemi daha düşük marka

değerine ve daha yüksek portföy riskine sahip olacaktır.

Daha riskli politikaların çalışmayan kredilerin oranını ve bankaların iflas

olasılığını yükseltmesi gerekir. Tersine, rekabetin kısıtlanması, bankalara rekabet

gücü kazandırarak yüksek marka değerlerini korumaya ve yükseltmeye iter. Daha

yüksek piyasa değeri/defter değeri rasyosu ile belirlenen piyasa gücü yüksek olan

bankalar, varlıklarına oranla daha fazla sermaye bulundururlar ve temerrüt riskleri

düşük olur. Bu da bankaları tüm bankacılık sisteminin istikrarına katkıda bulunacak

Page 72: TÜRK BANKACILIK SEKTÖRÜNÜN REKABET YAPISININ ANAL İZİtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS00771.pdf · rekabet stratejisi olan Birle şme ve Devralmaların rekabet yapısı üzerindeki etkileri

59

daha güvenli stratejiler izlemeye teşvik eder (Jimenez ve diğerleri: 2007, Keeley:

1990). Bu marka değeri16 (francihse value) paradigması teorik ve ampirik olarak pek

çok çalışmada desteklenmiştir (Keeley, 1990; Boyd, De Nicolo, 2005; Marquez,

2002).

Piyasaların yoğunlaşma düzeylerini gösteren endeksler ampirik çalışmalarda

bir kurumun monopol kazançları elde etme kabiliyetinin doğrudan ölçüleri olan

piyasa gücü ölçülerinin göstergesi olarak kullanılmıştır. Jimenez ve diğerleri (2007),

İspanyol bankacılık sistemi için, çeşitli kredi ve mevduat ürünlerine uygulanan

bankalara özgü marjinal faiz oranını kullanarak, Lerner endeksine dayalı piyasa gücü

ölçüsü oluşturmuşlardır. Ampirik sonuçlar, kredi piyasasında piyasa gücünü ifade

eden Lerner ölçülerinin bankaların riski ile negatif bir ilişkisi olduğunu

göstermektedir. Bunun anlamı, piyasa gücü arttıkça, bankaların geri dönmeyen

krediler (NPL-non-performing loans) rasyosunun azalacağıdır. Bu sonuç, marka

değeri paradigmasını destekleyen doğrudan bir kanıttır. Mevduat piyasalarındaki

Lerner ölçülerine bakıldığında, çoğunun bankaların risk alma davranışı ile bir

ilişkisinin olmadığı görülmektedir. Kredi ve mevduatlar bir arada ele alınarak

oluşturulan Lerner endeksi ise, bankaların NPL rasyosu üzerinde negatif ve oldukça

anlamlı bir etkiye sahiptir (Jimenez ve diğerleri, 2007).

Bankacılık sektöründe yasal kısıtlamaların azalması yanında faiz oranlarının

serbestleşmesi, teknolojik gelişmelerin ardından banka dışı finansal kurumların da

artmasıyla birlikte bankaların karşı karşıya olduğu rekabet ortamını değiştirmiştir.

Artan rekabet bankaların risk alma bağlamında ihtiyatlı davranma eğilimlerini

düşürebilir. Sektöre giriş ve rekabet üzerindeki yasal kısıtlamalar (Amerika’da

1950’ler ve 1960’ların başları) bankaların marka değerini yükseltmiştir (Keeley,

1990). Marka değeri bankaların risk alma eğilimlerini düşürmede denetleyicilerin

işini kolaylaştırmaktadır. Bankacılıkta marka değerinin kaynakları etkinlik,

rekabetten korunmuş piyasalara giriş ve değerli borç verme ilişkileridir. Marka

değeri aşırı risk alımını engeller, çünkü riskli projelerin kötü sonuçlanması halinde

16 Marka Değeri (franchise value): Faaliyette bulunan bir girişim olarak bir firmanın kazanmayı beklediği kar akımlarının bugünkü değeri. “Charter Value” olarak da ifade edilir. Bankacılık literatüründe marka değeri çoğunlukla firmanın net aktif değerini ya da gerçek değerini ifade etmekte kullanılmaktadır. Bir bankanın marka değeri, gelecekte elde edilmesi beklenen iktisadi karların bugünkü değeridir. Etkinlik, piyasa gücü, müşteri ilişkileri gibi gelecekte kar getirecek potansiyelini ifade eder (Bkz. Palia ve Porter: 2004).

Page 73: TÜRK BANKACILIK SEKTÖRÜNÜN REKABET YAPISININ ANAL İZİtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS00771.pdf · rekabet stratejisi olan Birle şme ve Devralmaların rekabet yapısı üzerindeki etkileri

60

bankanın uğrayacağı kayıp büyük olur (Demsetz vd, 1996). Varlık olarak değerli

marka, bankanın sahipleri banka iflasını açıkladığında marka değerlerini bir kerede

satamayacakları için, bankaların iflas riski almaktan kaçınmalarına neden olur

(Keeley, 1990).

Rekabetin artması aynı zamanda mevduat faizlerinin yükselmesine de neden

olur. Artan mevduat faizleri mevduat sahiplerinin faydasına olmakla birlikte, eğer

bankalar mevduat faizlerini yüksek riskli projeleri finanse etmek için

yükseltmişlerse, iki problem ortaya çıkar: ilk olarak, toplam portföy riskinin artması

ve ikincisi, portföy riski düşük olanlar da dahil tüm bankalar için yüksek mevduat

faizlerinin negatif dışsallığı (Kraft, 2006).

Demsetz ve diğerleri 1996 yılındaki çalışmalarında, marka değeri ve risk

alımı arasındaki ilişkileri 1986–1994 yılları boyunca incelemişlerdir. Marka değeri

ile bankanın varlıklarının, yükümlülüklerinin ve bilanço dışı pozisyonunun riskini ve

kaldıracı da içine alan, hisse senedi getirisinin (stock return) değişkenliğine dayalı

risk ölçüsü arasında negatif ilişkinin var olduğu görülmüştür. Ayrıca, marka değeri

yüksek olan bankaların daha yüksek sermaye tuttukları ve marka değeri düşük olan

bankalara göre daha az riskli varlık bulundurdukları bulunmuştur. Riskli krediler

bulundurma eğilimleri diğer bankalarla benzer olmakla birlikte, marka değeri yüksek

olan bankalar daha iyi çeşitlenmiş kredi portföylerini koruyabilmektedirler (Demsetz

vd, 1996).

Asimetrik bilgi ve marka değeri argümanlarının ikisinin de gösterdiği durum,

artan rekabetin portföy riskindeki artışla ve potansiyel istikrarsızlıkla bağlantılı

olduğudur. Bankacılık sektöründe rekabet fenomeni diğer sektörlerdeki kadar hoş

karşılanmamaktadır ve düzenlemeler rekabeti kısıtlayıcı yönde olmaktadır (Kraft,

2006).

Ne var ki, bu düzenlemelere ilişkin bu tutum basit bir nedenle değişmiştir:

bankacılık sektöründeki rekabetin kazandırdığı geniş faydalar. Çünkü mevduat ve

krediler tüm ekonomide büyük bir öneme sahiptir. Ayrıca rekabet yalnızca teklif

edilen fiyatları düzenlemekle kalmaz, bankacılık hizmetlerinin erişilebilirliğini de

arttırır. Bu durumların hepsi ekonomik büyüme ve refah üzerinde anlamlı ve pozitif

bir etki yaratır (Kraft, 2006).

Page 74: TÜRK BANKACILIK SEKTÖRÜNÜN REKABET YAPISININ ANAL İZİtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS00771.pdf · rekabet stratejisi olan Birle şme ve Devralmaların rekabet yapısı üzerindeki etkileri

61

Bankacılık sektöründe optimum rekabet yapısının ne olduğu, bankacılık

literatüründe cevap bulunamamış soruların başında gelmektedir. Kesin olan şudur ki,

sektörün yapısı, rekabetin fayda ve maliyetleri arasında denge sağlayacak bir

düzeyde olmalıdır.

Page 75: TÜRK BANKACILIK SEKTÖRÜNÜN REKABET YAPISININ ANAL İZİtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS00771.pdf · rekabet stratejisi olan Birle şme ve Devralmaların rekabet yapısı üzerindeki etkileri

62

ÜÇÜNCÜ BÖLÜM

BANKACILIK SEKTÖRÜNDE REKABETİN UNSURLARI

3.1. KÜRESELLEŞME VE SERBESTLEŞME

Finans piyasalarının serbestleşmesi, bankaların yurt dışındaki bankalardan

borçlanması, uluslararası piyasalardan özkaynak temin etmesi ve yabancı para

cinsinden nakit akımları üzerindeki kısıtlamaların kaldırılması (Ribon, Yosha; 1999)

yanında, bankaların uluslararası düzeyde faaliyet göstermeleri ve şube açmaları

demektir. Tüm dünyada finans piyasalarının serbestleşmesi ve bu serbestleşmenin

getirdiği işbirlikleri ve entegrasyonlar, küreselleşmenin kaçınılmaz sonuçları

arasında yer almaktadır. Özellikle Avrupa Birliğinde Euro’nun kabul edilmesi

piyasaları bankacılık için potansiyel olarak genişletirken (Corvoisier ve Gropp,

2002:2155), bilgi ve iletişim teknolojilerindeki ilerlemeler de, serbestleşen çevrede

piyasa katılımcılarının yeni fırsatlar yaratmalarını temin etmek suretiyle bu süreci

desteklemiştir (Vesala, 1995). Bu gelişmelerin sonucunda bankalar farklı

piyasalardaki kar fırsatlarından yararlanma imkânı bulurken, faaliyette bulundukları

ana ülke piyasalarında da potansiyel rakiplerin giriş tehdidi ile karşı karşıya

kalmaktadırlar.

Tüm firmalar üzerindeki rekabet baskısını arttırmak yoluyla serbestleşme,

etkin olmayan firmaları ya performanslarını geliştirmeye ya da birleşerek veya iflas

ederek sektörün dışına çıkmaya zorlar. Pazar payının daha iyi, daha etkin firmalara

doğru yeniden yapılandırılması ve yeniden dağıtılması, toplu ya da sektörel düzeyde

verimliliğin sağlanmasındaki kilit oyunculardır. Daha iyi ve etkin firmalar

diğerlerinden daha hızlı büyür ve pazar payı kazanır; bu da ortalama performansı

doğrudan yükseltir. Bazı firmalar nispi performanslarını yükseltirlerken, ölçek olarak

da büyürler (Stiroh, Strahan, 2003).

Önceden düzenlenmiş bir sektörün serbestleşmesi, yöneticilerin, sahiplerin ve

iş gücünün oynadığı oyunun kurallarını değiştirmeyi gerektirir. Bu değişikliklerin

tüketiciler için negatif sonuçları olabilir. Örneğin, farklı piyasalar arasında

serbestleşmeyle baş gösteren etkileşim, fiyatların hızlı bir şekilde değişmesine neden

Page 76: TÜRK BANKACILIK SEKTÖRÜNÜN REKABET YAPISININ ANAL İZİtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS00771.pdf · rekabet stratejisi olan Birle şme ve Devralmaların rekabet yapısı üzerindeki etkileri

63

olacaktır –buna rağmen, ortalama fiyatın serbestleşme öncesi düzeyin altına inmesi

beklenir. Artan rekabetin serbestleşmeden kaynaklanan bir diğer muhtemel sonucu

belirli hizmetlerin ve hatta bazı firmaların bütünüyle ortadan kalkabileceğidir.

Gerçekten de, firmaların birleşme ya da kapanma yoluyla sektörden çıkışı, pek çok

sektörde serbestleşmenin klasik sonuçlarından olmaktadır. Bu tarz bir çıkışın ne var

ki sektördeki firma sayısında azalmaya yol açması gerekmemektedir. Çünkü yeni

girişler ayrılan firmaların yerini doldurabilmektedir (Kaufman vd, 1984).

Serbestleşmeye doğru atılan adımların net bir sonucu finansal kurumların

öncekine göre daha geniş faaliyet alanlarına girmede serbest olmalarıdır. Gelecekte

kurumların bir veya birkaç hizmette uzmanlaşmalarının veya çok sayıda farklı

hizmeti kapsayan bir çeşitlendirme yapmalarının kapsamının ne olacağının

belirlenmesinde ekonomik güçlerin büyük rol oynamaları beklenmektedir (Kaufman

vd, 1984).

Ülke deneyimleri dikkate alındığında, serbestleşme öncesi fiyat ve ücretler

üzerindeki düzenlemelerin, bankalar arasındaki fiyat yarışlarını baskı altına aldığı

görülmektedir. Bu nedenle rekabet, en açık örnekleri ödemeler ve hesap tutma gibi

ikincil hizmetler olan serbest ve eksik fiyatlanmış hizmetlerle sınırlı idi. Dolayısıyla,

yaşanan bu serbestleşme sürecinin en önemli sonuçlarından biri, bankalar ve diğer

finansal kurumlar arasında gerçekleşen güçlü fiyat yarışlarıdır (Vesala, 1995).

Bankacılığın serbestleşmesi ile ortaya çıkan değişimler, genel hatlarıyla şu

şekildedir (Vesala, 1995):

1- Bankalar üzerindeki, yatırımlarının ve faaliyetlerinin seçimi ile ilgili

kısıtlamalar kaldırılmıştır. Ayrıca, eşit rekabet koşullarının sağlanması

amacıyla, farklı kredi kuruluşları arasındaki yasal ayrım iptal edilmiştir.

2- Bankaların rekabetçi davranışlarına, kredi ve mevduat faizlerinin kontrolü,

hizmet ücretleri ve şubeleşme şeklindeki düzenlemelerle yapılan doğrudan

müdahaleler ortadan kaldırılmıştır.

3- Yerel piyasalardaki serbestleşmeye, yatırımcıların ve bankaların uluslararası

faaliyetleri üzerindeki dışsal kısıtlamaların gevşetilmesi eşlik etmiştir.

Serbestleşme sürecinin sonucu olarak, etkin devlet koruması anlayışı ve giriş

kısıtlaması uygulamaları terk edilmiştir.

Page 77: TÜRK BANKACILIK SEKTÖRÜNÜN REKABET YAPISININ ANAL İZİtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS00771.pdf · rekabet stratejisi olan Birle şme ve Devralmaların rekabet yapısı üzerindeki etkileri

64

Canhoto (2004:61) Portekiz bankacılık sektörü için yaptığı analizler

sonucunda, bankacılık piyasalarının serbestleşmesinin rekabeti güçlendirdiğine dair

kanıtlar elde etmiştir. Ribon ve Yosha (1999)’un İsrail için elde ettiği bulgular da,

bankacılık sektöründe yoğunlaşmanın yüksek kalmasına rağmen bankaların piyasa

güçlerini kaybettikleri yönündedir.

Besanko ve Thakor (1992:910), 1981 yılından itibaren ABD’de rekabeti

teşvik etmek üzere finansal piyasaların serbestleşmesi sonucu sektörün yeni girişlere

açılmasının borçlular, tasarruf sahipleri ve bankaların pay sahiplerini nasıl

etkilediğini incelemişlerdir. Çalışmada geliştirilen uzamsal (spatial) modelde,

bankalar birbirlerinden hem kredi hem de mevduat tarafında farklılaşmaktadırlar. Bu

farklılaşma mevduat ve kredi piyasalarında ihtilaf yaratmaktadır ve bu piyasalardaki

dengeyi banka sayısına bağlı hale getirmektedir. Yazarlar, banka sayısının bu

dengenin doğası üzerindeki etkisini incelemişlerdir. Başlıca sonuçlar şu şekildedir:

Rekabetin artması ile birlikte kredi faiz oranları düşmekte, mevduat faiz oranları ise

yükselmektedir. Ayrıca, artan rekabet bankaların pay sahiplerinin daha kötüye,

borçluların ve mudilerin daha iyiye gitmelerine neden olmaktadır. Bu durum,

bankaları konsolidasyona iten ekonomik teşviklerin olduğunu ortaya koymaktadır.

Munzam karşılıkların (reserve requirement) maliyeti bankanın mudilerinden ve pay

sahipleri tarafından taşınmaktadır. Muhtemelen çalışmanın en anlamlı sonucu,

minimum sermaye gereksinimindeki bir artışın borçluların faydasına, mudilerin

zararına olacağıdır. Çalışmadan çıkarılacak genel sonuç, artan rekabetin borçluların

ve tasarruf sahiplerinin yararına olduğudur.

Dışa açıklığın ve rekabetin artması pazar payının kötü bankalardan iyi

bankalara doğru aktarılmasına neden olmaktadır. Düşük kalitedeki bankacılık

piyasalarında rekabet istikrarı olumsuz etkilerken, yüksek kaliteli piyasalarda

güçlendirmektedir (Boot, Marinc, 2006:23). ABD bankacılık sektörünün

muntazaman serbestleştiği 80’ler boyunca banka karlılığı ve pazar payında bunu

izleyen değişim arasındaki korelasyon dikkate değer biçimde güçlenmiştir (bir yılda

gerçekleşen ortalamanın üzerindeki performans, sonraki yıl elde edilen pazar payıyla

anlamlı bir ilişki içerisindedir) (Stiroh, Strahan, 2003).

Page 78: TÜRK BANKACILIK SEKTÖRÜNÜN REKABET YAPISININ ANAL İZİtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS00771.pdf · rekabet stratejisi olan Birle şme ve Devralmaların rekabet yapısı üzerindeki etkileri

65

3.2. ULUSLARARASILAŞMA

Uluslararası ticaretteki ve sınır ötesi finansal işlemlerdeki hızlı artışlara

uluslararası bankacılıktaki genişleme eşlik etmiştir. Bu genişlemenin belirleyicisi ise

yabancı banka birleşmelerinin sayısı ve yabancı şubelerin faaliyetlerinin ölçeği

olmuştur (Focarelli, Pozzolo, 2003).

Rekabet ve yabancı girişleri arasındaki ilişkiyi inceleyen ampirik çalışmalar,

bu durumu sonuca bağlamış değillerdir. Benzer şekilde, gelişmekte olan ülkelerde

yabancı girişleri ile finansal istikrar (sistematik risk eğilimi veya bankaların risk alma

davranışları ile ölçülmektedir) arasındaki ilişkiyi test eden birkaç çalışmada karmaşık

sonuçlar elde edilmiştir. Literatürde kullanılan ve karlılık veya net marjlar olarak

bilinen (daha düşük marjlar ya da karlar daha rekabetçi bir çevreye işaret etmektedir)

rekabet ölçüleri önemli uyarılara sahiptir. Özellikle kriz dönemlerinde Latin

Amerika’da yabancı bankaların finansal sıkıntı içindeki yerli bankaları satın alması

şeklinde gerçekleşen yabancı girişleri, düşük karlara ve (yüksek risk primi nedeniyle)

yüksek faiz marjlarına neden olmuştur (Yeyati, Micco, 2007).

3.2.1. Yabancı Girişlerinin Etkileri

Yabancı girişlere açıklık, yarışılabilirliği belirleyen temel unsurlardan biridir.

Yabancı girişleri (diğer girişler gibi) karlılığı azaltabilmesine rağmen, dengeleyici

yararları da olabilir. Yabancı bankaların yol açtığı rekabet, yerli bankalar üzerinde

verimliliğin arttırılması ve hizmetlerin geliştirilmesi konusunda baskı yaratır ve

yabancı uzmanlık hizmetlerinden yararlanmak da yerli bankaların daha etkin

olmasına yardım eder (Claessens, Klingebiel, 2001:22).

Ayrıca, artan yabancı girişleri, daha iyi düzenleme ve denetim, daha geniş

kamuyu aydınlatma politikası ve diğer ilerlemeler yoluyla finansal hizmetlerin

çerçevesinin geliştirilmesine katkıda bulunabilir. Açıklığın aynı zamanda kuralların

güvenilirliğini de arttırması beklenir. Avrupa Birliğine üye olan ülkelerde örneğin,

piyasalarını yabancı aracı kurumlara açarken bir yandan da reform çabalarını

konsolide etmiş ve düzenleyici rejimlerini uyumlu hale getirmişlerdir (Claessens,

Klingebiel, 2001:25).

Genel görünüm, bankalara yabancılar tarafından sahip olunmasının ev sahibi

ülkede rekabeti ve etkinliği arttıracağı (Eisenbeis, Kaufman, 2008; Levine, 2001;

Page 79: TÜRK BANKACILIK SEKTÖRÜNÜN REKABET YAPISININ ANAL İZİtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS00771.pdf · rekabet stratejisi olan Birle şme ve Devralmaların rekabet yapısı üzerindeki etkileri

66

Phillips, 1964; Lensik, Hermes, 2004; Demir, Gençtürk, 2006), coğrafi ve sektörel

çeşitliliğin artması yoluyla toplam riskleri azaltacağı ve bankacılık sektörüne

yatırılan sermayenin toplam miktarını arttıracağı şeklindedir (Eisenbeis, Kaufman,

2008).

Yabancı sahipliğin ortaya çıkaracağı faydalara rağmen, şubeleşme ya da bağlı

ortaklıklar yoluyla sınır ötesi bankacılık, finansal istikrarsızlık tehdidi olduğunda bir

dizi önemli politik konu doğurur. Kilit kaygıların merkezinde mevduat sigortası

provizyonları, ihtiyari düzenlemelerin etkinliği, piyasa disiplinin gücü, iflas eden bir

kuruluşun resmi olarak iflas ettiğinin deklare edilmesi ve banka iflaslarının

çözümleme prosedürleri yer alır (Eisenbeis, Kaufman, 2008).

Yabancı bankaların varlığı ilk önce rekabet yoluyla yerli bankaları

maliyetlerini azaltmaya, etkinliklerini yükseltmeye ve finansal hizmet çeşitliliğini

arttırmaya teşvik eder. Yabancı bankaların varlığında yerli bankalar pazar paylarını

sürdürebilmek için hizmet kalitelerini yükseltmek zorunda kalırlar. Ayrıca artan

rekabet faiz marjlarının ve karların düşmesine de yol açabilir (Lensik, Hermes,

2004). Diğer yandan, daha fazla yabancı bankanın varlığı, banka karları ve

bankaların genel yönetim giderleri (overhead costs) ile negatif ilişkilidir. Yabancı

bankalar rekabeti şiddetlendirir ve ulusal bankacılık piyasalarını daha etkin hale

getirir. Artan yabancı girişi, yerli bankaları aşırı genel yönetim giderlerini kısmaya

ve daha düşük karları kabul etmeye zorlar. Kısacası, daha fazla yabancı girişine izin

vermek, yerli bankacılık sisteminin etkinliğini arttırır ve ardından daha iyi bankalar

verimliliğin artışını hızlandırarak ekonomik gelişmeyi teşvik eder (Levine, 2001).

Bunların yanı sıra, yabancı girişi pozitif bir spill-over17 etkisi yaratabilir.

Yabancı bankaların yeni finansal ürünler tanıtmasıyla yerli bankalar da bu tür ürünler

geliştirmek zorunda kalırlar ki sonuçta yerli finansal sistemde finansal aracılığın

etkinliği yükselir. Ayrıca yabancı bankalar yerli bankalar için yeni ve daha modern

ve etkin bankacılık teknikleri tanıtabilir ve bu teknikler yerli bankalar tarafından

kopya edilebilir. Bunların yanında yabancı bankalar özellikle yabancı banka yerli

17 Spillover effect: Yayılma etkisi olarak adlandırılabilen bu durum, bir ekonomide doğrudan doğruya yer almayan bir faaliyet ya da sürecin, o ekonominin bütünü üzerinde yarattığı dışsallıklar olarak tanımlanmaktadır (Wikipwdia). Bu çalışmada yabancı bankaların ulusal bankacılık sektörü üzerindeki etkileri bağlamında kullanılmıştır. Yabancı bankaların, bankacılık sektöründe etkinliği, yeniliği, karlılığı, istikrarı ya da istikrarsızlığı bütünüyle etkilemesi, “yayılma etkisi”nin bir sonucudur.

Page 80: TÜRK BANKACILIK SEKTÖRÜNÜN REKABET YAPISININ ANAL İZİtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS00771.pdf · rekabet stratejisi olan Birle şme ve Devralmaların rekabet yapısı üzerindeki etkileri

67

bankanın yönetiminde doğrudan yer alıyorsa (örneğin joint-venture veya devralma

şeklinde) yerli bankaların yönetim kabiliyetlerini geliştirmelerine de yardım edebilir.

Yabancı bankaların girişi yerli bankacılık sektöründe denetleme ve düzenleme

fonksiyonlarının gelişmesine katkıda bulunur. Çünkü yabancı bankalar girdikleri

ülkede daha gelişmiş düzenleme ve denetleme sistemleri talep ederler. Ayrıca

yabancı bankalar yerli finans sektörü üzerindeki devlet etkisini de azaltır (Lensik,

Hermes, 2004).

Sektöre giriş en etkili rolünü, uzun vadeli arz üzerindeki etkisi nedeniyle,

kaynakların etkin dağılımında oynamaktadır. Yerel piyasalara yeni bir banka

girdiğinde arz artar ve bu da fiyatların aşağı doğru baskılanmasına neden olur (eğer

yeni gelen banka da piyasadaki mevcut anti-rekabetçi düzene uymazsa). Ekonominin

tümü için, daha fazla banka diğer sektörlerde olduğu gibi daha fazla arz anlamına

gelmemektedir. Eğer banka sayısı artarsa ve banka kredilerinin arzı sabitse, ortalama

banka büyüklüğü azalır ve ölçek ekonomilerinin var olduğu varsayılırsa, sistem en

etkin kaynak dağılımından uzaklaşır. Çıkışa zorlama, elbette düzenleme ve

denetlemelerin, giriş kısıtlamaları da dahil, kesinlikle önlemek üzere

şekillendirildikleri durumdur (Phillips, 1964).

Levine (1996) yabancı bankaların sektördeki etkilerini şöyle özetlemektedir:

yabancı bankalar i) yerel finansal piyasalarda finansal hizmetlerin niteliğini ve

erişilebilirliğini bankalar arasındaki rekabeti arttırarak ve daha modern bankacılık

yetenek ve tekniklerinin uygulanmasını sağlayarak geliştirirler, ii) bankacılıkta

denetim ve yasal çerçevenin temelini teşkil eden unsurların gelişimini teşvik ederler,

iii) bir ülkenin uluslar arası sermayeye ulaşmasını kolaylaştırırlar.

Ampirik çalışmalarda ülkelerin çoğunda yabancı sahipliğindeki bankaların

artmasının yerel bankaların karlılıklarının ve marjlarının azalmasına yol açtığı ifade

edilmektedir. Dahası, yabancı banka girişlerinin müşterilerin refah seviyelerini de

yükselttiği gözlenmektedir. Bu sonuç, yabancı banka girişlerinin kısıtlanması ile

bankaların net faiz marjlarının arttığını ortaya koyan kanıtlarla da desteklenmektedir.

Yabancı bankaların girişi ayrıca hizmet kalitesini yükseltmekte ve yenilikleri

hızlandırmaktadır. Ne var ki, bilgi duyarlılığı yüksek olan alanlarda (örn. küçük

işletmelere borç verilmesi) ve eğer yerel uygulamalar informal mekanizmalara

Page 81: TÜRK BANKACILIK SEKTÖRÜNÜN REKABET YAPISININ ANAL İZİtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS00771.pdf · rekabet stratejisi olan Birle şme ve Devralmaların rekabet yapısı üzerindeki etkileri

68

dayanıyorsa, yabancı bankalar yerel aracılarla etkin rekabette daha büyük zorluklarla

karşı karşıya kalabilirler. Finansal istikrar açısından bakıldığında, yabancı bankaların

girişi, yerli olmayan aracıların daha iyi çeşitlendirilmiş portföylerinin olması ve

böylece yerel çöküntülerden daha az etkilenmeleri şartıyla bankacılık sektörünün

ekonomik krizler karşısında esnekliğini geliştirebilir (EU Banking Structures Raport,

2006).

Lensik ve Hermes (2004) yabancı banka girişinin yerli bankaların davranışları

üzerindeki kısa vadeli etkilerini ampirik olarak incelemişlerdir. Bulgular, ekonomik

gelişmenin düşük olduğu bankacılık piyasalarında yabancı bankaların girişinin artan

maliyetler ve marjlarla ilişkili olduğu, gelişmiş ülkelerde ise böyle bir ilişkinin

olmadığı ya da negatif olduğu şeklindedir.

Claessens ve diğerleri (2001:906), 80 gelişmiş ve gelişmekte olan ülkede

yabancı banka varlığının yerli bankacılık piyasaları üzerindeki etkilerini

incelemişlerdir. Elde edilen bulgular, yabancı banka katılımının yerli bankaların

karlılığını düşürdüğü, belirli durumlarda da faiz dışı gelirleri ile genel yönetim

giderlerini azalttığını ortaya koymaktadır. Diğer değişkenler sabitken, yüksek karlılık

düşük rekabeti ve yüksek genel yönetim giderleri düşük etkinliği ifade edeceğinden,

yazarlar elde ettikleri bulguları, yabancı banka girişinin girdikleri piyasalarda

etkinliği arttırdığı şeklinde yorumlamaktadırlar.

Amel ve Liang (1997:77), piyasaya yeni girişler üzerinde yüksek karların,

piyasa büyüklüğünün ve piyasa büyümesinin etkili olduğunu savunmaktadırlar.

Ayrıca yazarlar, piyasaya girişlerin fiyatlama konusunda piyasa gücünü de azalttığını

belirtmektedirler.

Gelos ve Roldos (2002), yabancı banka rekabetinin, rekabet yoğunluğunda

konsolidasyondan kaynaklanan bir azalmayı hafifleteceği görüşünü

desteklemektedirler.

Boot ve Marinc (2006), yabancı girişlerin sektör üzerindeki etkisini belirleyen

kilit unsurun, yerel piyasaların niteliği olduğunu öne sürmektedir. Zayıf bankacılık

sistemlerinde yabancı giriş tehdidi yerel kurumlar arasındaki birleşmeleri arttırır,

fakat yüksek nitelikli bankacılık sistemlerinde arttırmaz. Ayrıca, düşük nitelikli yerel

bankaların yabancı bankalarla rekabeti yerel piyasalarda önemli istikrarsızlıklara

Page 82: TÜRK BANKACILIK SEKTÖRÜNÜN REKABET YAPISININ ANAL İZİtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS00771.pdf · rekabet stratejisi olan Birle şme ve Devralmaların rekabet yapısı üzerindeki etkileri

69

neden olabilir. Pazar payında düşüş bekleyen zayıf bir yerel banka kontrol

yatırımlarını kesecek ve riskliliğini yükseltecektir. Bu durum, eğer yabancı bankalar

piyasaya yerel kuruluşları devralarak giriyorsa gerçekleşmez. Bu türden devralmalar

kontrollerin azalmasına neden olmaz çünkü yeni giren (birleşme yoluyla) firmanın

pazar payı risk altında değildir (Boot, Marinc, 2006:24).

3.2.2. Gelişmekte Olan Ülkelerde Yabancı Bankalar

Yabancı bankaların varlığındaki artış çoğunlukla, zaten yüksek olan ya da

giderek artan yoğunlaşma düzeylerinin olduğu ülkelerde görülmektedir. Gelişmekte

olan ülkelerde yabancı bankaların varlığındaki artış ile yüksek yoğunlaşma

seviyeleri, bazıları birbiriyle ilgili bir dizi faktörün sonucudur. Artan yabancı banka

katılımı, son yıllarda gelişmekte olan ülkelerde deneyimlenen daha geniş finansal

serbestleşme ve uluslararası entegrasyon sürecinin bir boyutudur. Ne var ki

çoğunlukla krizlerin yarattığı zorunluluktan doğan yabancı girişleri, yerli finansal

sistemin sermaye yapısının düzeltilmesinin maliyetini düşürmek için yerel bankacılık

otoriteleri tarafından teşvik edilmiştir. Yüksek yoğunlaşma seviyeleri aynı zamanda

kısmen, krizleri takiben gerçekleşen birleşme, devralma ve kapanmaların sonucudur.

Dahası, yabancı banka girişi, bazı durumlarda yoğunlaşmaya neden olmaktadır. Pek

çok ülkede, yabancı bankalar asıl olarak, mevcut ulusal bankaları devralarak sisteme

girmektedirler. Ayrıca, bazı ülkelerde gözlenen ulusal banka konsolidasyonu ve

yoğunlaşması yabancı bankalarla rekabete cevap olarak ortaya çıkmaktadır (Peria,

Mody, 2004).

Yükselen piyasalardaki yabancı banka varlığı uzun zamandır incelenen bir

konudur. Yükselen piyasaların bankacılık sistemlerinde yabancı katılımı teşvik

etmek amacıyla sürdürülen geleneksel argümanlar yabancı banka varlığının en iyi

uygulamaları tanıtma, kredi analizlerini ve diğer süreçleri geliştirme, yatırımların

dağılımsal etkinliğini arttırma, rekabeti teşvik etme ve bankacılık reformlarının

hızlandırılması konularında etkin olduğunu öne sürmektedir. Diğer yandan yükselen

piyasalardaki politika yapıcılar kendi finans piyasalarını yabancı rekabetine açmakta

ne kadar hızlı davranacaklarını belirlemede zorluklar yaşamaktadırlar. Bankacılık

sisteminin egemenliğin içsel bir parçası olduğu şeklindeki milliyetçi anlayışlarla,

yerli grupların finansal hizmetlere erişimlerinin zorlaşması şeklindeki korkular ve

Page 83: TÜRK BANKACILIK SEKTÖRÜNÜN REKABET YAPISININ ANAL İZİtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS00771.pdf · rekabet stratejisi olan Birle şme ve Devralmaların rekabet yapısı üzerindeki etkileri

70

yerli bankacılık sistemi global bankalar tarafından ele geçirildiğinde ülkenin gelişim

sürecinde kontrolünü yitireceğine dair kaygılar, politika yapıcıların yüzleşmesi

gereken konulardır (Pomerleano, Vojta, 2001).

Yabancı banka girişi ve banka yoğunlaşması gelişmekte olan ülkelerin

bankacılık sektörlerini pek çok boyutta etkileyebilmektedir. Peria ve Mody (2004),

yabancı bankaların katılımının ve yoğunlaşmanın 1990’ların sonları boyunca banka

marjları üzerindeki etkisini incelemişlerdir. Arjantin, Şili, Kolombiya, Meksika ve

Peru’da banka düzeyinde veriler ile yapılan analizler sonucu elde edilen bulgular şu

şekildedir: Yabancı bankalar daha düşük marjlar uygulayabilmektedir ve yerel

bankalara göre maliyetleri daha düşüktür. Ayrıca, yerli bankaları devralan yabancı

bankalar, bir miktar piyasa bölümlenmesi veya pazar payı elde etmek için uygulanan

fiyatlama stratejilerindeki farklılıkları ortaya koyarak, faaliyetleri yeniden

oluşturan/sıfırdan sektöre giren bankalardan daha yüksek marjlara sahiptir. Ne var ki,

marjlar üzerindeki doğrudan yayılma etkisine dair (spillover effect) tutarlı bir kanıt

bulunamamıştır. Bunun yerine, yabancı katılımının düzeyi (kredilerin payı ile

hesaplanan), maliyetler üzerindeki etkisi nedeniyle marjları etkiler gibi

görünmektedir. Yabancı bankaların payı arttıkça, sektör genelinde maliyetler

azalmaktadır. Diğer taraftan, bankacılık sisteminde yoğunlaşma derecesi hem marjlar

hem de maliyetler üzerine pozitif ve iktisadi olarak anlamlı bir etkiye sahiptir.

Yükselen piyasalarda yabancı sahipliğinin genellikle tüm bankaların

sağlamlığını arttıracağı düşünülür. Özellikle yabancı banka iyi düzenlenmiş bir

finansal sisteme aitse ve kendisi de sağlıklıysa. Böyle ana bankaların bilanço gücünü

destekleyecek şekilde sermaye ve likiditeye daha fazla erişeceği ve risk yönetimi ve

içsel kontrolleri arttıracak yetenek ve teknolojileri yerli bankalara transfer etmeleri

beklenir. Yabancı bankaların varlığı yükselen piyasaların finansal sistemlerini

muhasebe denetimi, muhasebe, kamuyu aydınlatma ve denetim standartlarını

yükseltmeye teşvik eder (Crystal ve diğerleri, 2002:1).

Crystal ve diğerleri (2002:5), Latin Amerika’daki yerli ve yabancı bankaların

1995–2000 yılları arasındaki verilerini kapsayan çalışmalarında yerli ve yabancı

bankaların finansal gücünü ve performansı arasında anlamlı bir fark olmadığını

ortaya koymuşlardır. Bunun anlamı yerli ve yabancı bankaların yerel bankacılık

Page 84: TÜRK BANKACILIK SEKTÖRÜNÜN REKABET YAPISININ ANAL İZİtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS00771.pdf · rekabet stratejisi olan Birle şme ve Devralmaların rekabet yapısı üzerindeki etkileri

71

piyasalarında etkin olarak rekabet edebildikleridir. Bu benzerliğe rağmen yerli ve

yabancı bankalar arasında önemli davranışsal farklılıklar görülmektedir.

Gelişmekte olan ekonomiler için yabancı girişlerinin etkinlik üzerindeki

olumlu etkileri açıktır fakat bu girişler sağlanan hizmet dizisi ve bankacılık

sektörünün istikrarı için bazı riskler getirebilir. Elde edilen kanıtlar yabancı

bankaların kendi yerli müşterilerini yurt dışında da takip etmekten daha fazlasını

yaptıklarını ortaya koymaktadır. Yabancı bankalar gelişmekte olan ülkelerdeki yerel

borç verme fırsatlarını, gelişmiş ülkelerdekinden de fazla kovalamaktadırlar. Tüm

sektörlere bilinçli bir şekilde eşit olarak girmedikleri halde, kanıtlar yerli bankalar

üzerinde yeterince büyük rekabet baskısı yarattıklarını ortaya koymaktadır. Bu

rekabet baskısı hem fiyatlara hem de hizmetlere yansıyarak müşterilerin lehine bir

durum yaratmaktadır. Finansal krizler süresince gelişmekte olan ülkelerdeki

varlıklarını düşürdükleri takdirde istikrarsızlığı arttırmakla birlikte, Asya ve Latin

Amerika’dan elde edilen kanıtlar yabancı bankaların son kriz dönemlerinde yerli

bankalara göre kredileri genişletme olasılıklarının daha yüksek olduğunu

göstermiştir. Bunun yanında yabancı girişlerinin bu bankaların kendi ülkelerinde ya

da faaliyette bulundukları gelişmekte olan ekonomilerde ekonomik dalgalanmalara

da neden olabileceği şeklinde kaygılar vardır (Clarke vd, 2003).

Yeyati ve Micco (2007), sekiz Latin Amerika ülkesine ait kapsamlı

bankacılık verileri ile Panzar-Rosse modelini kullanarak bankacılık sektörünün

rekabet yapısını incelemişler ve bu yapının yoğunlaşma ve yabancı girişleri ile

ilişkisini test etmişlerdir. Elde edilen bulgular, yoğunlaşmanın sektörde rekabeti

düşürdüğüne dair bir kanıt sağlamazken, yabancı girişlerinin daha az rekabetçi bir

çevre yarattığını ve yabancı girişleri ile banka karları arasında pozitif bir ilişkinin

bulunduğunu göstermiştir. Çalışmada ayrıca, rekabet, yoğunlaşma ve

uluslararasılaşmanın finansal istikrarı nasıl etkilediği incelenmiş, yabancı girişlerinin

rekabet ve risk üzerindeki etkileri araştırılarak, rekabet derecesindeki değişmelere

bağlı olarak tanımlanan risk etkisinin yabancı girişleri ile teşvik edildiği

bulunmuştur. Yoğunlaşmanın bankaların borç ödeyememe riski ile arasında bir ilişki

bulunamazken, ödeyememe riskinin rekabetle pozitif ilişkili olduğu ve bu kanalla

yabancı girişleri ile negatif ilişkili olduğu ortaya konmuştur.

Page 85: TÜRK BANKACILIK SEKTÖRÜNÜN REKABET YAPISININ ANAL İZİtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS00771.pdf · rekabet stratejisi olan Birle şme ve Devralmaların rekabet yapısı üzerindeki etkileri

72

Yükselen piyasalarda yabancı banka katılımını özendiren, bankacılık

sistemindeki yeni eğilimlerden kaynaklanan faktörler de vardır. Sektördeki

konsolidasyon eğilimi artmaktadır ve küresel ekonomi reel ve finansal anlamda artan

bir biçimde birbirine bağlantılı hale gelmektedir. Küçük sayıdaki çok büyük

bankacılık kuruluşu sınır ötesi faaliyetlerde rekabetçi arenada baskın rol

oynamaktadır. Yükselen (ve pek çok diğer) piyasalardaki yerli bankalar ise rekabetçi

küresel networkler kurmak için yeterli kaynağa sahip değillerdir. Bu nedenle de

küresel bankalarla anlaşmalar yaparak pek çok alanda kendi müşterilerine küresel

hizmetler sağlamaya çalışmaktadırlar (Pomerleano, Vojta, 2001).

Bir diğer önemli eğilim ise, yerel sermaye piyasalarının gelişmesidir. Yerel

piyasaların gelişmesi, şubeler, joint ventureler ve diğer işbirlikleri şeklinde yabancı

uzmanlığının ithal edilmesini gerektirir (Pomerleano, Vojta, 2001).

Son yıllarda gelişmekte olan ülkelere yoğun bir yabancı banka akını

gözlenmiştir ve bu eğilim devam edecek gibi görünmektedir. Fakat yabancı

bankaların gelişmekte olan ülkelere getireceği fayda ve riskler, yapılan çalışmaların

yetersizliği nedeniyle tam olarak bilinememektedir. Gelişmiş ülkeler üzerine yapılan

çalışmaların sonuçlarının gelişmekte olan ülkeler için aynı şekilde yorumlanması ise

uygun olmamaktadır. Örneğin, çalışmaların çoğunda yerli bankalar yabancı

rakiplerinden daha etkin bulunmaktadır ve bu sonuç gelecekte sınır ötesi

konsolidasyonun sınırlanacağı şeklinde yorumlanmaktadır. Fakat gelişmekte olan

ülkeler için elde edilen bulgular, yabancı bankaların yerli bankalardan daha iyi

performans gösterdiğini ortaya koymuştur. Bu sonuç gelişmekte olan ülkelerde, yerli

bankaların yabancılara satılması veya sınır ötesi konsolidasyon yoluyla, etkinlik

arttırıcı bir yeniden yapılandırma olasılığına işaret etmektedir (Clarke ve diğerleri,

2003).

3.2.3. Yerli ve Yabancı Bankaların Rekabet Stratejileri

Yabancı banka girişleri iki şekilde gerçekleşmektedir: şube ve yan kuruluşlar

yoluyla veya mevcut bir kuruluşu satın almak yoluyla. Citibank, JP Morgan Chase ve

Deutsche Bank gibi bankalar ilk stratejiyi izlemekte ve yeni bir piyasada organik

olarak büyümektedirler. ABN AMRO, Commerzbank, HSBC ve Banco Stander ise

mevcut kuruluşları satın alma yoluna gitmektedirler. Her iki stratejinin de avantaj ve

Page 86: TÜRK BANKACILIK SEKTÖRÜNÜN REKABET YAPISININ ANAL İZİtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS00771.pdf · rekabet stratejisi olan Birle şme ve Devralmaların rekabet yapısı üzerindeki etkileri

73

dezavantajları bulunmaktadır. Organik büyüme zaman almakta ve yerel piyasa

koşullarına yabancı olmakla ilgili riskler içermektedir. Mevcut bir kuruluşun azınlık

ya da çoğunluk paylarını almak ise içsel yeniden yapılandırmayı ve personelin ve

faaliyet süreçlerinin transferini gerektirmektedir (Pomerleano, Vojta, 2001). Ayrıca,

Latin Amerika’da bankacılık sektörü konsolidasyonu büyük ölçüde yerli bankaların

daha büyük yabancı kurumlar tarafından devralınmasıyla ortaya çıkmıştır. Finansal

sıkıntı olayı ile altı çizilen bu süreç, kısmen yabancı bankaların finansal şoklar

karşısındaki hissedilen kırılganlığının daha az olması ile ilişkilidir (Yeyati, Micco,

2007). Yabancı banka katılımı ve özel sektör borçlanmasına ilişkin veriler yabancı

bankaların istikrar sağlayıcı etkisini savunan hipotezleri desteklemektedir (Clarke ve

diğerleri, 2003).

Yerli bankalar tarafından izlenen stratejiler ticari, perakende ve KOBİ

sektörlerindeki yerel avantajlarının ve yabancı bankalar tarafından uygulanan rekabet

baskısının yansıması şeklinde gerçekleşir. Yabancı bankaların girişi yerli piyasalarda

teknoloji ve süreç transferi meydana getirir. Varlıkları yerli bankaları hizmetlerini

iyileştirmeye iter ve banka müşterilerini de daha iyi ürün ve hizmetler talep etmeye

teşvik eder. Yerli bankalar kendi ürünlerini, hizmetlerini, kredi ölçümlerini,

karşılıklarını ve yönetim yöntemlerini giderek yabancı bankalarınkiyle uyumlu hale

getirmektedirler. Bu hızlı transferlerin yanında yerli piyasalar da pazarlama, halkla

ilişkiler, muhasebe ve hukuk gibi ilişkili hizmetlerin transferine maruz kalmaktadır.

Bu transferler ülkelerin finansal ve diğer hizmetlerinin sofistikasyonunu

arttırmaktadır. Yerli bankaların stratejilerinin ikinci bir örneği, yabancı bankaların

zor ve maliyetli buldukları birincil müşterilere toptan borç verme faaliyetidir. Yerli

bankalar kurumsal müşterilerine uluslar arası ve ulusal hizmetler sağlamaya

odaklanmaktadır. Yerli kaynaklar aynı zamanda perakende ve KOBİ hizmetlerine

aktarılmaktadır (Pomerleano, Vojta, 2001).

Geleneksel finansal aracılık teorileri, bankaların borç verme faaliyetlerinin

merkezinde bilgi asimetrisinin yer aldığını ileri sürmektedir. Muhtemel borçlular

kendi borç geri ödeme kabiliyetleri hakkında borç verenlerden daha fazla bilgiye

sahiptirler. Dolayısıyla bankalar nitelikli girişimcileri seçmek ve düşük nitelikliler

arasında iflas riskini düşürmek amacıyla borçluları izlerler. İlişkisel borç vermeye

(relationship lending) ilişkin güncel literatür ise tekrarlanan etkileşimin banka ve

Page 87: TÜRK BANKACILIK SEKTÖRÜNÜN REKABET YAPISININ ANAL İZİtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS00771.pdf · rekabet stratejisi olan Birle şme ve Devralmaların rekabet yapısı üzerindeki etkileri

74

borçlu arasındaki bu türden bilgi asimetrilerini azaltacağını öne sürmektedir. Bu

görüşe göre, bankalar borç verme ilişkisi boyunca borçlunun borcunu geri ödeme

konusundaki tutumu hakkında fikir edinir. Sonuç olarak ilişkiler yerli bankaların

yabancılar karşısındaki rekabet avantajının birincil kaynağını teşkil eder. Bu da kredi

piyasalarında rekabeti bozar; yerli bankanın kendi müşterileri hakkındaki bilgi

üstünlüğü rakip bir bankanın daha düşük faizle kredi sunma yeteneğini azaltır

(Sengupta, 2006).

Mevcut bankalarla rekabet edebilmek için yabancı bankalar daha düşük faiz

marjı uygulamakta ve potansiyel olarak finansal aracılığı beslemektedir. Yeni

kurulan bankalar özellikle düşük marjlarla faaliyet göstermektedir. Ne var ki, bu tarz

girişlerin refah üzerindeki etkisi net değildir. İkinci olarak, daha fazla yabancı varlığı

marjlarda genel bir düşüşe yol açmamaktadır, fakat faaliyetlerin maliyetini düşürmek

yoluyla aracılığı etkiler görünmektedir. Daha geniş çaplı yabancı banka varlığı

bankacılık sistemi genelinde maliyetlerin düşürülmesine yardım eder. Muhtemelen

yerli bankaları kendi müşteri tabanına el uzatmakla tehdit eden potansiyel rekabet,

banka müşterilerinin faydasına olacak şekilde maliyet azaltımı baskısı yaratır.

Böylece, yabancı girişlerinin uzun vadeli yararları bankacılık sisteminin maliyet

yapısının düşürülmesinden ileri gelir (Peria, Mody, 2004).

Yabancı bankalar daha fazla varlık kalitesini sürdürme eğiliminde olmuş ve

mevduat finansmanına daha az dayanmışlardır. Ayrıca yabancı bankalar özel yerli

bankalara, yerel ekonomik sıkıntı dönemlerinde bile daha güçlü kredi büyümesi

göstermişlerdir. Yabancı bankalar kötü kredilere karşı daha agresif hazırlanmışlardır

ve daha etkin oldukları söylenebilir çünkü zayıf kredileri daha erken fark

edebilmekte ve kaynaklarını yeniden dağıtmada daha hızlı olabilmektedirler.

Yabancı bankalar daha düşük karlılık profili çizmekle birlikte yerli bankalara göre

daha yüksek riske dayalı sermaye oranını sürdürebilmektedirler. Uzun vadeli

kurumsal gücü temin etmek amacıyla yakın zamanda daha düşük kredileri tolere

etme veya katlanma isteğindedirler (Crystal vd, 2002:5).

Yabancı banka katılımı ile doğrudan yabancı yatırımları arasındaki ilişki

incelendiğinde yabancı bankaların yurt dışındaki müşterilerini takip ettikleri

görülmektedir. Ne var ki bu etki gelişmekte olan ülkeler için aynı değildir. Yabancı

Page 88: TÜRK BANKACILIK SEKTÖRÜNÜN REKABET YAPISININ ANAL İZİtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS00771.pdf · rekabet stratejisi olan Birle şme ve Devralmaların rekabet yapısı üzerindeki etkileri

75

banka katılımını etkileyen unsurlar arasında yerel piyasa fırsatları da önemli bir rol

oynamaktadır. Doğrudan yabancı sermaye yatırımlarından kişi başına daha yüksek

pay alan ülkeler arasında yabancı bankalar, gelişmemiş bankacılık sektörlerinde

varlıkların yüzde 44’ünü tutarken, nispeten gelişmiş ülkelerde yalnızca yüzde 18’ini

tutmaktadırlar (Clarke vd, 2003).

Yapılan çalışmalar yabancı bankaların yerli bankalar üzerinde rekabet baskısı

oluşturduğunu ortaya koymuştur. Bu durum yerli bankaları maliyetlerini azaltmaya

zorlamakta ve bazı durumlarda da karlılıklarını azaltmaktadır. Ayrıca, yabancı

bankalar tüm piyasa segmentlerine farklı oranlarda girdiklerinden, yerli bankalar

üzerindeki rekabet baskıları da farklı derecelerde gerçekleşir. Özellikle ABD gibi

gelişmiş, güçlü yerli bankaların yer aldığı piyasalarda yabancı bankalar, yabancı bir

bankada iş yapmanın getirdiği yüksek maliyetten ötürü kendilerini rekabette avantajlı

görmeyebilirler. Böyle ülkelerde yabancı bankalar çoğunluklu toptancı bankacılık

alanlarında fiyat rekabeti içerisinde bulunurlar (Clarke vd, 2003).

Bilgi teknolojilerinde ve telekomünikasyonda son yıllarda ortaya çıkan

ilerlemeler bankacılık hizmetlerinin tüm dünyaya satılmasını mümkün kılmasına

rağmen, kişisel ilişkiler pek çok geleneksel bankacılık faaliyeti için temel olarak

kalmıştır. Bu nedenle yabancı bir ülkede anlamlı bir pazar payı elde etmek isteyen

bankalar, daha önce kurulmuş bir bankanın özsermaye paylarını satın almayı daha

karlı bulmaktadırlar. Yabancı bir banka bankacılık faaliyetlerinin organizasyonu

anlamında rekabet üstünlüğüne sahip olabildiği halde yeni bir pazarda yerli

müşterilerle yeni ilişkiler kurmak konusunda daha iyi bir durumda olması mümkün

değildir (Focarelli, Pozzolo, 2003).

Yabancı bankalara rekabet avantajı sağlayan, yerli bankaların ise aynı

başarıyla sunamadığı ürünler, kur faaliyetleri, türev ticari faaliyetler, sınır ötesi

menkul kıymet aracılığı, birleşme ve devralmalar, ticaretin finansmanı, döviz, nakit

yönetimi, global emanet ve yatırım hizmetleridir. Yerel bankalar ise genellikle yerel

yetenekler gerektiren özellikle fon temini ve know-how gibi ürünlerde rekabet

üstünlüğüne sahiptirler (Pomerleano, Vojta, 2001).

Page 89: TÜRK BANKACILIK SEKTÖRÜNÜN REKABET YAPISININ ANAL İZİtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS00771.pdf · rekabet stratejisi olan Birle şme ve Devralmaların rekabet yapısı üzerindeki etkileri

76

3.3. KONSOLİDASYON VE YOĞUNLAŞMA

Finansal hizmetler sektörü son yıllarda, bilgi teknolojilerindeki ilerlemeler,

serbestleşme ve küreselleşmenin sonucu olarak dramatik değişimlere sahne olmuş

(Gelos, Roldos, 2002), bankacılık sektörünün içinde bulunduğu rekabet ve etkinlik

arayışı, bankaların ve finansal kurumların, faaliyetlerini farklı coğrafi bölgelere

dağıtarak genişlemelerine etkide bulunmuştur. Bu durum hem yurt içi hem de yurt

dışında şube ağlarının genişlemesi, finansal toplulukların bankaları ve sektör

dışındaki firmaları satın alması veya birleşmesi ile sonuçlanmıştır. Bu eğilimin en

önemli nedeni dünyada artan ve giderek sertleşen rekabet ortamında başarılı

olabilmek için bankaların artık kendilerini büyük olmak zorunda hissetmelerinden

kaynaklanmaktadır (Şahözkan, 2003:47).

Konsolidasyon hem aynı iş kolları içerisinde hem de farklı iş kolları arasında

meydana gelmekte, bu da ticari bankacılık, yatırım bankacılığı, sigorta ve emeklilik

fonu hizmetlerini bir arada sunan büyük finans şirketleri ile sonuçlanmaktadır.

Konsolidasyon sıklıkla etkinlik ve ölçek ekonomileri argümanları ile tartışılırken,

konsolidasyon süreci ve sonucunda ortaya çıkan büyük finans şirketleri istikrar

kaygılarını gündeme getirmektedir. Özellikle, bu kurumların büyüklüğü ve

karmaşıklığı, hem piyasaların hem de otoritelerin uygun düzenleme ve denetleme

yapma kabiliyetlerini zayıflatmaktadır (Beck, 2008:2). Bankacılıkta süregelen

konsolidasyon dalgası, artan yoğunlaşma ile birlikte rekabetin azalabileceği

ihtimalini yükseltmiştir (Corvoisier ve Gropp, 2002:2155) ve politika yapıcıların

dikkatini bu durumun potansiyel ekonomik sonuçlarına odaklandırmıştır.

3.3.1. Konsolidasyona Yol Açan Faktörler

Düzenlemelerdeki ve teknolojilerdeki değişimlere cevap olarak finansal

kurumlar, coğrafi erişimlerini ve sundukları ürün dizisini arttırarak yeni müşterilere

ulaşmaya ve etkinliklerini arttırmaya yönelmişlerdir. Pazar paylarını arttırarak düşen

marjları koruma ve yeni müşterilere ulaşma arzuları, finansal kurumlara hızla

büyüme ve yeni ürün ve piyasa bilgilerine ulaşma olanağı sağlayan birleşme ve

devralma yoluyla gerçekleşmiştir (Amel vd, 2003:2).

Kwan (2004) büyük banka birleşmelerinin arkasında yer alan dört temel

güçten söz etmektedir:

Page 90: TÜRK BANKACILIK SEKTÖRÜNÜN REKABET YAPISININ ANAL İZİtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS00771.pdf · rekabet stratejisi olan Birle şme ve Devralmaların rekabet yapısı üzerindeki etkileri

77

1- Ölçek Ekonomileri: Ölçek ekonomileri, üretim hacmi ile çıktı başına ortalama

üretim maliyetleri arasındaki ilişki olarak değerlendirilir. Yüksek hacimde

çıktı üreten bir firma, yönetim ve tanıtım harcamaları gibi bazı maliyetlerin

sabit olmasından dolayı üretiminin birim maliyetlerinin azaldığını görecektir.

Ne var ki, iş büyüdükçe maliyetlerin arttığı durumlar (diseconomies of scale)

da söz konusu olabilir. Ortalama üretim maliyeti, belirli bir üretim hacmi

aşıldıktan sonra yükselmeye başlayabilir. Çünkü çok büyük bir firmayı

yönetmek yüksek maliyet doğurabilir. Bu maliyetler kurumsal yönetim

sorunlarından, koordinasyon ve uygulama zorluklarından ve değişen

piyasalara hızlı cevap verme esnekliğinin kaybedilmesinden doğabilir.

2- Kapsam Ekonomileri: Kapsam ekonomileri, iki tamamlayıcı ürünün ortak

maliyetlerinin bu iki ürünü ayrı ayrı üretirken oluşacak toplam maliyetten

daha düşük olduğu durumları ifade eder. Bu durum, söz konusu iki ürünün

sermaye ve işgücünü de kapsayan ortak girdiler ile üretilmesi halinde

oluşabilir.

3- Potansiyel Risk Çeşitlendirmesi: Coğrafi genişleme bankaya yalnızca

varlıklar tarafında portföy riskinin düşürülmesi şeklinde değil aynı zamanda

yükümlülükler tarafından fon maliyetlerini düşürerek de fayda sağlar. Bunun

yanında ürün genişlemesi de – özellikle banka ve menkul kıymet faaliyetleri

arasında- faydalı çeşitlendirmeler yaratabilir. Böylece büyük bankaların

ekonomik şoklara karşı daha dayanıklı olduğu, sermaye maliyetini

düşürebildiği ve yalnızca üretim sürecinden gelen ölçek ve kapsam

ekonomilerinin faydalarını birleştirdiği söylenebilir.

4- Yöneticilerin Kişisel Eğilimleri: Bu, yöneticinin daha büyük bir şirkete

ulaşma ve kendi refahını arttırma arzularını kapsar.

Bunların yanında rekabet disiplini de banka birleşmelerinin motivasyonunda

önemli bir role sahiptir. Banka birleşmeleri bu açıdan, müşteri taleplerini

karşılamaya odaklı finansal hizmet menülerinin hazırlanmasına yönelik yapılanmalar

olarak düşünülebilir (Şahözkan, 2003:65).

Akar ve Çiçek (2007), bir sektörde firmaları birleşmeye yönelten süreci şu

şekilde özetlemektedir: Firmanın üretim araçlarına daha fazla yatırım yapması firma

Page 91: TÜRK BANKACILIK SEKTÖRÜNÜN REKABET YAPISININ ANAL İZİtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS00771.pdf · rekabet stratejisi olan Birle şme ve Devralmaların rekabet yapısı üzerindeki etkileri

78

açısından bir maliyet unsuru olmasına karşın, ölçek ekonomisinden faydalanarak

diğer kapitalistler karşısında maliyet avantajı elde edebilmesini ve uzun dönemde

rekabet açısından görece daha güçlü bir konuma gelebilmesini sağlamaktadır. Üretim

sürecinde ortaya çıkan bu farklılaşmanın artan rekabet koşullarına bağlı olarak

fiyatlara yansıması sektörde bazı üreticilerin rekabet açısından zorlanmasına, kar

oranlarında bir düşüşün ortaya çıkmasına, bu düşüşü engellemek için daha fazla risk

üstlenilmesine ve bunun sonucunda bazı firmaların zarar etmesine neden olmaktadır.

Kar oranlarındaki azalış veya zarar durumu bir dönem sonra rekabet kuralı gereği

bazı firmaların piyasadan elenmesine neden olmaktadır. Kar oranı azalan veya zarar

eden üreticilerin piyasadan elenmesi durumunda firmanın sahip olduğu fiziksel

sermaye yok olmamaktadır. Firmanın elindeki mevcut sermaye birikimi sektörde geri

kalan firmalar arasında rekabet koşullarına ve yasal düzenlemelere göre

paylaşılmakta, bu noktada merkezileşme eğilimi hız kazanmış olmaktadır. Burada

üreticiler arasındaki ilişki biçiminde eşitsiz bir bölüşüm mekanizması devreye

girmektedir. Bu mekanizmada ya piyasada sermaye bakımından güçlü olan bir üretici

kar oranı düşen veya zarar eden firmanın mevcut sermayesini satın almakta veya bu

firmayı küçük ortak olarak bünyesine katmakta ya da piyasadaki gücü zayıflayan iki

firma güç birliğine gitmektedir (Akar, Çiçek, 2007:170).

Konsolidasyon sürecini yürüten güçler hem gelişmiş, hem de yükselen

piyasalarda benzerdir; fakat ikincinin bazı ayırt edici özellikleri vardır. İlk olarak,

sınır ötesi birleşme ve devralmalar gelişmiş piyasalarda istisna iken, yükselen

piyasalarda konsolidasyon faaliyetinin önemli bir payını oluşturmaktadır. İkinci

olarak, gelişmiş piyasalarda konsolidasyon, aşırı kapasitenin iflastan (diğer bir

değişle çıkış) daha etkin bir şekilde elimine edilmesine hizmet ederken, yükselen

piyasalarda konsolidasyon sıklıkla finansal krizlerden ileri gelen problemlerle

mücadele etmenin bir yolu olmaktadır (Gelos, Roldos, 2002).

Gelişmiş piyasalarda konsolidasyonu teşvik eden başlıca güçler –çoğunlukla

küreselleşme, bilgi teknolojilerindeki ilerlemeler ve serbestleşme- ve ondan

caydıranlar –bilgi ve şeffaflık eksikliği, düzenleyici çerçevede ülkeler arası

farklılıklar, sahiplik yapıları ve kültür- yükselen piyasalarda da işlemektedir. Ne var

ki bu faktörlerin nispi önemi ülkeler arasında farklılık göstermektedir (Gelos,

Roldos, 2002).

Page 92: TÜRK BANKACILIK SEKTÖRÜNÜN REKABET YAPISININ ANAL İZİtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS00771.pdf · rekabet stratejisi olan Birle şme ve Devralmaların rekabet yapısı üzerindeki etkileri

79

AB bankacılık sisteminde yaşanan birleşme ve devralmalar genel olarak

bankaların etkinliğini artırmış ve bankaların sermaye piyasalarında faaliyet

göstermek için gerekli optimal büyüklüğe ulaşmalarını sağlamıştır. Bundan sonraki

süreçte, ulusal sınırlar içindeki birleşme ve devralmalardan beklenen getirinin elde

edilmesiyle birlikte yoğunlaşmanın boyutu bankacılık sisteminin oligopol yapısını

bozması ve ulusal sınırlar içinde gerçekleşen birleşme ve devralmaların yerini sınır

ötesi birleşme işlemlerinin alması beklenmektedir. Bunun yanında bankaların

büyüme stratejilerini özellikle gelişmekte olan ülkelerden banka satın almak suretiyle

devam ettirecekleri öngörülmektedir (Erdönmez, 2004).

3.3.2. Konsolidasyonun Etkileri

Konsolidasyonun etkileri ile ilgili beklenti ve yorumlar, bankaların etkinliği

ve sağlamlığı yanında finansal sistemin istikrarı konuları baz alınarak

şekillenmektedir. Gerek yoğunlaşma ile ilgili yaklaşımlar, gerekse rekabet ile ilişkisi,

söz konusu etkinlik ve istikrar tartışmalarıyla paralellik göstermektedir.

Daha yüksek yoğunlaşma, marjları önemli ölçüde yükseltmektedir. Bu durum

özellikle yerli bankalar için geçerlidir. Aynı zamanda, yoğunlaşma yüksek yönetim

maliyetleri ile de ilişkilidir. Yabancı girişleri, yoğunlaşma seviyelerinin yükseldiği

yerlerde bu etkileri kısmen dengeleyebilmektedir. Politika yapıcılar için daha fazla

rekabet, marjların düşmesi için gerekli olduğu fakat yerli bankaların marka değerini

ciddi bir şekilde aşındırarak savunmasızlık yaratabileceği için, bir tartışma

konusudur (Peria, Mody, 2004:535).

Burada karşımıza çıkan soru, piyasa gücünün toplam refahı nasıl etkilediğidir.

Toplam refah yalnızca müşterilerin faydasını değil, aynı zamanda üreticilerin

karlarını da içerir. Sınırlı piyasa gücü üreticilerin karlarını düşürür. Artan ölçek

getirisi altında, üreticilerin her durumda üretim yapması için bir miktar piyasa

gücüne sahip olmaları gerekir (Canoy ve diğerleri:2001).

Birleşme ve Devralma faaliyetleri etkinliği birkaç yolla arttırır: ilk olarak,

konsolidasyondan doğan daha büyük firmalar, maliyet tasarrufu sağlayan

teknolojilere erişebilir veya sabit maliyetlerini daha geniş bir alana yayabilir,

bunların sonucunda da ortalama maliyetlerini düşürebilirler. Etkinlik kazanımları

kapsam ekonomilerinin ortaya çıkmasıyla da meydana gelebilir: birleşen birimler,

Page 93: TÜRK BANKACILIK SEKTÖRÜNÜN REKABET YAPISININ ANAL İZİtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS00771.pdf · rekabet stratejisi olan Birle şme ve Devralmaların rekabet yapısı üzerindeki etkileri

80

yeni piyasalara girme ve ürünlerini daha geniş müşteri kitlelerine ek hizmetlerle

birlikte sunma imkânına erişebilirler. Son olarak, konsolidasyon yönetimsel etkinliği

geliştirebilir (Amel ve diğerleri: 2003:4).

Geleneksel olarak ürün piyasalarında yoğunlaşma hakkında araştırma ve

kamu politikası kaygıları, yüksek yoğunlaşma düzeylerinde piyasa gücünün

uygulanması ile ilişkili olarak ortaya çıkan sosyal kayıplara odaklanmaktadır.

Yoğunlaşmış piyasalardaki yüksek fiyatlar, rekabetçi düzeye göre çıktı

kısıtlamalarını ve buna bağlı olarak da kaynak dağılımının bozulmasını beraberinde

getirir (Berger, Hannan:1998).

Boyd ve De Nicolo (2005), piyasadaki yoğunlaşma arttıkça bankaların daha

riskli olmasına neden olan bir mekanizmanın var olduğunu göstermektedirler. Bu

mekanizma bilançonun varlık tarafında yer almaktadır. Normal şartlar altında,

rekabet azaldıkça bankalar kendi kredi piyasalarında daha yüksek faizler uygulayarak

daha fazla kazanç elde etmektedirler. Daha yüksek faiz oranları banka borçluları için

daha yüksek iflas riski demektir. Bu etki, daha yüksek faiz maliyeti ile

karşılaştıklarında kendi iflas risklerini yükselten borçluların ahlaki tehlike sorununu

desteklemektedir (Boyd, De Nicolo:2005).

Bankacılık piyasalarının, doğal bölünemezlikten (inherent indivisibility)

kaynaklanan, yoğunlaşmaya doğru bir eğilimi vardır. Yoğunlaşma ve büyük firma

ölçeği rekabet için kötüdür, çünkü müşterilerin zararına olan piyasa gücünü

yaratmaya, sürdürmeye ve kullanmaya yardım eder. Piyasa gücü bir üreticinin

ürettiği bir ürünün piyasa fiyatını üretimin marjinal maliyetinin üzerinde belirleme ve

bu fiyatı koruma yeteneği olarak tanımlanabilir (Canoy ve diğerleri:2001).

Banka birleşmeleri antitrust kaygılarının artmasına neden olur. Banka

birleşmeleri piyasa yapısını değiştirebileceği ve piyasa yapısı da bankacılıkta

rekabeti, dolayısıyla da müşterilere sunulan bankacılık hizmetlerinin fiyatını

etkileyeceği için tüm birleşme uygulamaları düzenleyici kurumlar tarafından dikkatle

incelenmektedir. Megabankaların yaratılması sistemik risk kaygılarını da

arttırmaktadır. Bankacılık faaliyetleri birkaç büyük bankada yoğunlaştığında tek bir

firmaya yönelik şoklar tüm finansal sisteme ve reel ekonomiye yansıyabilmektedir.

Sistemik risk potansiyelinin artması bu bankaların “batmak için çok büyük”

Page 94: TÜRK BANKACILIK SEKTÖRÜNÜN REKABET YAPISININ ANAL İZİtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS00771.pdf · rekabet stratejisi olan Birle şme ve Devralmaların rekabet yapısı üzerindeki etkileri

81

görülmesi şeklinde bir tehlike de yaratabilir ve bu görüş nihayetinde ahlaki tehlike

sorununu doğurabilir (Kwan: 2004).

Yoğunlaşmanın yüksek olduğu piyasalarda, küçük bankalar sıklıkla büyük

bankalarla, büyük bankaların sektörden dışlamasıyla karşılaşmaksızın yan yana

faaliyet göstermektedir. Büyük bankalar, ölçek ekonomileri olmasa dahi, sahip

oldukları daha büyük varlıklar ve avantaj sağlayan talep ilişkilerinin çapraz esnekliği

sayesinde potansiyel rekabet avantajına sahip olmalıdır. Başka bir değişle fiyat

rekabetine yönelten özel ya da kamusal yaptırımlar olmadığında veya aynı duruma

yol açan ürün farklılaştırma olmadığında daha fazla banka başarısızlığı, en azından

küçük bankalar arasında, yaşanması beklenmektedir (Phillips:1964).

Bankacılık sektöründe hızlı bir konsolidasyon vardır, bu nedenle dikkatimizi

alternatif senaryolar arasından ilk olarak genişleme ve çıkış ile ilgili olanları ayırt

etmeye odaklamalıyız. Bir durumda, başarılı bankalar zayıf performans gösteren

bankaları devralarak yeni pazarlara yayılırlar ve sonra var olan yönetimi performansı

yükseltecek şekilde geliştirir ve değiştirirler. Bu süreç varlıkların daha iyi bankalara

doğru yeniden dağıtılmasını sağlar ve sektörün performansını yükseltir. Alternatif

olarak ortalamanın üzerindeki firmalar diğer iyi işleyen yerleşikleri satın alarak yeni

pazarlara girebilirler. Devralan ve alınan eşit derecede başarılı olabileceği için bu

adım doğrudan bir yeniden dağılım etkisi yaratmaz. Ne var ki, nispeten zayıf

yerleşikler, ilave kaynakları olan (örneğin güçlü bir mevduat tabanı veya sermaye

piyasalarından düşük maliyetle sağlanan fonlar) daha güçlü devralanlar tarafından

piyasadan çekilmeye zorlanırlar. Bu durum daha zayıf yerleşiklerin pazar payını

kaybetmesine veya gelişmeye zorlanmasına yol açar (Stiroh, Strahan:2003).

Amel ve diğerleri (2003:23) ticari bankalar arasındaki Birleşme ve Devralma

faaliyetlerinin maliyet ve kar etkinliklerini anlamlı biçimde etkilemediği ve

ortakların değerini arttırmadığı sonucuna varmışlardır.

3.3.3. Yoğunlaşma ve Rekabet İlişkisi

Bankacılık sektöründe rekabet çok sayıda üye ülkede yüksek konsantrasyon

düzeylerinin ortaya çıkmasına yol açmıştır. Birçok ülke, özellikle de küçük AB üyesi

ülkelerin bankacılık sektörlerinde yoğunlaşma oranı yüksektir (Belçika, Hollanda ve

Finlandiya’da en büyük 5 kuruluşun aktifleri, toplam aktiflerin %84’ü civarındadır).

Page 95: TÜRK BANKACILIK SEKTÖRÜNÜN REKABET YAPISININ ANAL İZİtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS00771.pdf · rekabet stratejisi olan Birle şme ve Devralmaların rekabet yapısı üzerindeki etkileri

82

Bununla birlikte yoğunlaşma oranı Almanya, İtalya, Lüksemburg ve İngiltere’de

nispeten düşük kalmıştır. Son yıllarda yapılan çalışmalarda yoğunlaşmış piyasa

yapısının rekabetçi piyasa koşullarını olumsuz etkileyip etkilemediği

değerlendirilmektedir. Eğer bir piyasa monopol veya oligopol olarak karakterize

edilirse bu durum piyasa gücünün istismar edildiği endişelerini gündeme

getirmektedir. Nitekim bir çok AB ülkesinde bankacılık piyasasının monopol bir

yapıda olduğu gözlenmektedir (Erdönmez: 2005).

Yapı-Davranış-Performans paradigmasına göre daha yoğunlaşmış bir

piyasayı ifade eden, piyasada daha az sayıda firma bulunması genellikle daha az

rekabetçi davranışları ve performansları teşvik eder. Davranış genellikle maliyet

rasyolarına oranla kar ya da fiyat ile ilişkilendirilir (Brewer, Jackson:2004). Ancak

bankaların konsolidasyonunun daha yoğunlaşmış, buna bağlı olarak da daha az

rekabetçi bir sistem meydana getirdiği yönündeki genel inanışa rağmen, prensipte

piyasa yoğunlaşması ve rekabet derecesi arasında birebir ilişki olduğuna dair

literatürde net bir bulgu yoktur (Gelos, Roldos: 2002; Yeyati, Micco:2007). Örneğin

yarışılabilir piyasaların uç bir durumu olan, giriş engellerinin hiç olmaması halinde,

piyasa yoğunlaşması çok yüksek bile olsa, bankalar potansiyel rekabet tehdidine

bağlı olarak piyasa gücünü kullanamayabilirler. Yükselen piyasalarda

konsolidasyonu teşvik eden benzer güçlerin bazılarının, artan yabancı banka girişi

gibi, rekabeti de şiddetlendirmesi muhtemeldir (Gelos, Roldos: 2002). Yeyati ve

Micco (2007) da firmalar arasındaki birleşmelerin, binişik ve özdeş piyasaların

oluşumuna hizmet ederek, faaliyetlerin çoğalmasını önleyebileceğini ve rekabeti

azaltıp, etkinliği arttırabileceğini öne sürmektedir. Alternatif olarak, yoğunlaşma ve

rekabetin zıt yönlerde hareket edip etmediği de net değildir. AB ve ABD

deneyimlerini analiz eden çalışmaların büyük bir bölümü birleşmelerin genellikle

rekabet arttırıcı olduğunu ortaya koymaktadır. Ayrıca, bankaların konsolidasyonun,

bankacılık hizmetlerinin ikame edilebilirliğinin artmasının sonucu olduğu ve rekabeti

şiddetlendirdiği yönünde görüşler de vardır. (Yeyati, Micco:2007).

Claessens ve Kligebiel’e göre (2001), rekabetçi bir finansal sistemde mutlaka

çok sayıda finansal kurum bulunması gerekmez; yoğunlaşmış sistemler de eğer

yarışılabilir piyasalarsa (yani rekabete açıksa) rekabetçi olabilirler. Çoğu Avrupa

ülkesindeki finansal sistemler sınırlı sayıda bankaya sahip oldukları halde oldukça

Page 96: TÜRK BANKACILIK SEKTÖRÜNÜN REKABET YAPISININ ANAL İZİtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS00771.pdf · rekabet stratejisi olan Birle şme ve Devralmaların rekabet yapısı üzerindeki etkileri

83

rekabetçi olarak görülürler. Gelişmekte olan ülkelerde de bankacılık sisteminde

yoğunlaşma yüksek olmakta fakat bu sistemler rekabetçi sayılabilmektedir.

Dolayısıyla, yarışılabilirlik (contestability) ile yoğunlaşma arasında bir tutarsızlık

olması gerekmediği gibi, bankacılık kurumları arasında rekabetin artması ve

yoğunlaşmanın çoğalması arasında da bir tutarsızlık yoktur.

Buchs ve Mathisen (2005) de yoğunlaşma ve rekabet arasında birebir ilişki

bulamamıştır. Bir taraftan, rekabetçi olmayan davranış, potansiyel borçlular kadar

potansiyel mevduat sahiplerini de yıldıran ve düşük borç verme oranlarına neden

olan yüksek faiz marjlarının varlığı ile tutarlıdır. Diğer taraftan, piyasa büyüklüğü

ölçek ve kapsam ekonomilerinin oluşmasına imkan vermektedir. Rekabet üzerindeki

net etki için önemli olan, piyasadaki yarışılabilirliktir: potansiyel rekabet tehdidi,

piyasa yoğunlaşmasına bakılmaksızın rekabetçi koşulları oldukça etkilemektedir.

Dünya bankacılık sektörünün genişleyen yeni görünümü, güçlü bir birleşme

ve devralma dalgası ile şekillenmektedir. Avrupa’da, 1992 tarihine dayanan Ortak

Pazar programının, 1990’lar öncesinden beri ortaya konan Avrupa Birliği bankacılık

direktiflerinin, özellikle de 1999 yılında başlatılan parasal birliğin süregelen finansal

inovasyonla birlikte sunduğu düzenleyici değişiklikler, bankacılık sektörünün

biçimini değiştirecektir. Uzun vadede Avrupa Birliği çerçevesinde finansal

entegrasyonun temel amacı, bankacılıkta rekabeti teşvik etmektir. Genel kanı

rekabetin pek çok kısıtlayıcı uygulamayı elimine edeceği, borç verme ve alma

arasındaki faiz farklarını azaltacağını ve böylece bankacılık sektörünün

performansını yükselteceği şeklindedir (Koskela, Stenbacka: 2000).

Ulaşılabilen kanıtlar hem ABD hem de Avrupa’da piyasa yoğunlaşmasının

bankaların pazar gücünden kazanç elde etmelerine izin verdiğini göstermektedir.

Yoğunlaşmış piyasalardaki bankalar daha yüksek kar elde etmeye, kredilere daha

yüksek ve mevduata daha düşük faiz uygulamaya eğilimlidirler. Ne var ki, ABD

bankaları için genel olarak elde edilen karlardaki farklılıkların çok küçük bir oranı

piyasa yoğunlaşması ile açıklanabilmektedir. Dahası, daha güncel veriler kullanan

bazı çalışmalar yoğunlaşmanın ve piyasa gücünün fiyatlar üzerindeki etkisinin

zayıflamakta olduğunu göstermektedir. Elde edilen sonuçlar bankacılık piyasalarının,

serbestleşmeye ve teknolojik ilerlemelere bağlı olarak daha rekabetçi veya

Page 97: TÜRK BANKACILIK SEKTÖRÜNÜN REKABET YAPISININ ANAL İZİtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS00771.pdf · rekabet stratejisi olan Birle şme ve Devralmaların rekabet yapısı üzerindeki etkileri

84

“yarışılabilir” olmaya başladığını göstermiştir. Yeni çalışmalar bu tür bir

genelleştirilmiş sonucu desteklememektedir fakat özellikle perakende bankacılıkta

ürün piyasasındaki rekabet ve giriş engellemelerinin hala var olduğunu öne

sürmektedir (Canoy ve diğerleri:2001).

Gelos ve Roldos (2002)’nin, 1994–2000 döneminde yükselen piyasaları

kapsayan çalışmalarında tüm yükselen piyasalarda bankaların sayısı azalmış, fakat

bu durum yoğunlaşmada bir artışla sonuçlanmamıştır. Rekabetin yoğunluğunun

azaldığına dair bir gösterge bulunmamaktadır. Yükselen piyasaların yapısı, tekelci

rekabet olarak tanımlanabilir. Dahası, giriş bariyerlerinin azaltılması ve yerel

piyasalarda yabancı banka katılımının artmasına izin verilmesi, bankacılık

sektöründe konsolidasyonun rekabet yoğunluğu üzerinde neden olduğu olumsuz

etkileri dengelemektedir. Örneğin, Panzar-Rosse modeli ile elde edilen rekabet

endeksi ile yabancı banka katılımı endeksi arasında pozitif ilişki bulunmuştur (Gelos,

Roldos: 2002).

3.4. FİNANSAL İNOVASYON

Finansal sektörde küreselleşmenin ve serbestleşmenin etkisiyle piyasaların

yerli ve yabancı yeni bankalara ve diğer finansal kurumlara açılması, mevcut

firmaların pazar paylarını korumakla ilgili kaygılarını arttırmaktadır. Söz konusu

şiddetli rekabet ortamında müşterilerine en iyi hizmeti en hızlı ve en düşük maliyetle

sunan, bunun yanında da değişen ve gelişen ekonomik ortamda yeni oluşmaya

başlayan ihtiyaçları öngörüp karşılayan kurumlar ayakta kalabileceklerdir. Bu

noktada finansal yenileşme (inovasyon), ihtiyaçlara maksimum yeterlilikle cevap

vermeyi, bunu yaparken de maliyetleri düşürmeyi sağlaması nedeniyle rekabet

sürecinin belirleyici bir unsuru olarak karşımıza çıkmaktadır.

Frame ve White (2002)’ye göre finansal yenilik, maliyetleri ve riski düşüren

ya da katılımcıların taleplerini daha iyi karşılayacak daha gelişmiş

ürün/hizmet/araçlar sağlayan her şeyi kapsamaktadır. Finansal yenilikler yeni ürün

ve hizmetler; yeni “üretim” süreçleri ve yeni örgüt biçimleri şeklinde

gruplandırılmaktadır. Ürün ve hizmet yenileşmesi, yeni ürün ve hizmetler

geliştirilmesini veya pazar ve müşteri hedeflerini değiştirmeyi içerir ve en popüler,

Page 98: TÜRK BANKACILIK SEKTÖRÜNÜN REKABET YAPISININ ANAL İZİtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS00771.pdf · rekabet stratejisi olan Birle şme ve Devralmaların rekabet yapısı üzerindeki etkileri

85

en çok takip edilen inovasyon türüdür. Üretim süreçlerinin yenileşmesi (operasyonel

inovasyon), bankanın fonksiyonel alanlarında etkinliğin ve etkililiğin geliştirilmesini

içerir. Yeni örgüt biçimleri (iş ve girişim modelleri) şeklinde görülen inovasyon ise

bankaların girişimlerini genişletmeleri, yeniden yapılandırmaları ve yeniden

odaklandırmalarıdır (White; 2007). Dolayısıyla finansal yenileşme, finansal sistemi

daha etkin ve daha kapsamlı hale getiren araçlar bütünüdür (Bernanke; 2009).

White (2007)’ye göre, bankacılıkta yenileşmenin önemi iki nedenle belirir:

Bunlardan biri, bankaların odaklarını büyüme üzerine çevirmiş olmalarından ileri

gelir. Bankalar son yıllarda maliyetleri düşürmeyi ve etkinliklerini arttırmayı

başarmışlardır. Fakat bugün piyasanın, bankaların büyüme kabiliyetleri ile yeterince

uyumlu olmadığını gösterecek şekilde fiyat kazanç oranlarının düşmesine ilave

olarak, faaliyet kar marjları ve aktif karlılığı bankaları büyüme stratejilerini yeniden

gözden geçirmek zorunda bırakmıştır. İkinci ve belki de en önemli sebep, gerek

geleneksel bankacılık sektörlerinden, gerekse sektör dışından yeni oyuncuların neden

olduğu rekabetin, en büyük bankalar arasında bile görülebilen konsolidasyon ve

temel bankacılık ürün ve hizmetlerinin pek çoğunun metalaştırılması ile birlikte

bankaların kalabalıkta ayakta durmak için gerçekten büyük bir çaba harcamak

zorunda kalmalarıdır (White; 2007). Son 25 yılda izin verilen bankacılık faaliyetleri

ile ilgili, fiyatların, ürünlerin ve coğrafi sınırların serbestleşmesi, bankacılık

sektöründe inovasyon artışına katkıda bulunurken (Bos vd.; 2009:3), bilgi

teknolojilerindeki, pazarlama kanallarındaki ve finansal mühendislikteki hızlı

inovasyon akışına bağlı olarak rekabetin kısıtlanması istense bile, bunu başarmak

mümkün görünmemektedir (Vives; 2001:543).

Dünyada yenileşmenin başlıca üç kaynağı olduğundan söz edilebilir: Finansal

serbestleşme, kredi piyasalarına yönelik kamu politikaları ve daha geniş teknolojik

değişim. Serbestleşme öncesi banka piyasalarında gözlenen faiz kısıtlamaları,

bankaların mevduat çekme, dolayısıyla kredi verme kabiliyetlerini sınırlandırırken,

şube kısıtlamalarının etkisiyle de bankaların hizmet verdikleri pazar daralıyor, ölçek

ekonomileri yoluyla maliyetleri düşürebilecekleri alanlara etki etme şansları ortadan

kalkıyordu. Bu kısıtlamaların kaldırılması ile gelişen bankacılık ağları, ürün

yenileşmesinde sabit maliyetlerin genişleyen pazarda paylaşılması sağlanmış,

böylece yeni ürünlerin pazarlanması daha karlı hale gelmiştir (Bernanke; 2009).

Page 99: TÜRK BANKACILIK SEKTÖRÜNÜN REKABET YAPISININ ANAL İZİtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS00771.pdf · rekabet stratejisi olan Birle şme ve Devralmaların rekabet yapısı üzerindeki etkileri

86

Teknoloji cephesinde ise, bilgi teknolojilerindeki ilerlemeler bilginin

toplanması, işlenmesi ve bireylere ve işletmelere ait finansal bilgilerin dağıtılması

noktasında maliyetleri düşürmüştür (Bernanke; 2009). Diğer taraftan, bankaların

“kredi teknolojisi” adı altında, daha iyi borçluları seçme ve değerlendirme, aynı

zamanda genel olarak riskleri yönetme konusunda daha sofistike teknikler

geliştirdikleri bilinen bir gerçektir. Menkulkıymetleştirmenin hızla yaygınlaşması ve

kredi türevlerinin kullanılması da bu trendin unsurlarındandır. Belki aynı derecede

önemli bir başka husus da, bilgi teknolojilerindeki ve borçlulara ait büyük

veritabanlarının derlenmesi konusundaki ilerlemeler bankalar tarafından

kredibilitenin yeni yollarla ölçülmesine ve yeni kredi ürünleri arz edilmesine olanak

sağlamıştır (Hardy, Tieman; 2008).

Amendola ve diğerleri (2003) rekabeti, yeniliğin temeli olan üretim

kapasitesinin yeniden yapılandırılması biçiminde tanımlamaktadırlar. Bu nedenle de

rekabet sürecinin analiz edilmesinin en iyi yolu, yakından ilişkili olduğu yenileşme

sürecinin analiz edilmesidir. Diğer taraftan yenilik, teknoloji ve çevre arasında

sürekli bir geri bildirim ile nitelendirilir. Yeni bir teknolojinin ortaya çıkması,

maliyet şartlarındaki, karlılıktaki ve nispi fiyatlardaki değişmeler ile tüketicilerin

tercih şekillerinin değişmesi gibi nedenlerle, varolan sektörel yapının bozulmasına

yol açar ve piyasa şartlarını etkiler (Amendola ve diğerleri: 2003:185).

Page 100: TÜRK BANKACILIK SEKTÖRÜNÜN REKABET YAPISININ ANAL İZİtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS00771.pdf · rekabet stratejisi olan Birle şme ve Devralmaların rekabet yapısı üzerindeki etkileri

87

DÖRDÜNCÜ BÖLÜM

BANKACILIK SEKTÖRÜNDE REKABETİ DÜZENLEYEN POLİTİKA ARAÇLARI

4.1. BANKACILIK SEKTÖRÜNDE DÜZENLEME VE DENETLEME İHTİYACI

Düzenleme terimi, ticari bankaların giriş, birleşme ve şubelerinin kontrolü;

portföy düzenlemeleri (varlık, yükümlülük, sermaye hesaplarının yapısı); vadeli ve

vadesiz mevduatın faiz oranlarının düzenlenmesini de içeren ayrıcalıklarına her türlü

devlet müdahalesini kapsar. Bankacılık sektörüne yönelik düzenlemelerin haklılığı

iki biçimde belirir. İlk olarak, bankacılık sektörü istikrar politikalarının ekonominin

geniş bölümlerine aktarıldığı bir kanal olarak hizmet eder. Düzenlemelerin de

istikrarı arttırdığı ve bankacılık sisteminin bir aktarım kanalı olarak kullanışlılığının

devamını sağladığı düşünülür. İkincisi, bankaların “endüstriyel organizasyonu” ile

ilgilidir. Düzenleme bankacılık sisteminin, toplum tarafından istenen dağılımsal,

dağıtımsal, teknolojik sonuçları beslemesini teşvik eder. Bankacılık düzenlemelerinin

ikinci rasyonelinin altında yatan, sosyal olarak optimal bankacılık yapısı oluşturmaya

yönelik, bulanık olarak tanımlanmış amaçtır (Greenbaum;1967:460).

Carletti (2005)’ye göre, piyasa gücüne sahip bankaların iflas etme

olasılıklarının genellikle daha düşük olduğu düşünülür. Yüksek marjlar beklenen

kayıplara karşı bir tampon görevi görür; gelecekte beklenen yüksek karlar iflas

etmenin fırsat maliyetini yükselteceğinden bankalar aşırı risk almaktan kaçınırlar. Bu

görüş, bankacılık sisteminin, yoğun rekabetin neden olacağı olumsuz sonuçların

sınırlandırılması ve istikrarın temin edilmesi için düzenlenmesi gerektiği anlayışını

doğurur. Fakat düzenlemelerin uygun şekilde nasıl tanzim edilebileceği, ayrı bir

tartışma konusu olmaktadır. Bir olasılık, rekabetin doğrudan sınırlandırılmasıdır. Bu

tarz düzenlemelere örnek olarak faiz oranları üzerindeki fiyat sınırlamaları ya da giriş

kısıtlamaları verilebilir. Bu uygulamaların rekabeti azaltması ve bankaları ihtiyatlı

davranmaya sevk etmesi beklenir. Bir diğer olasılık, rekabetin olumsuz etkilerini

düzeltecek şekilde düzenlemelerin biçimlendirilmesidir. Örneğin, riske göre

Page 101: TÜRK BANKACILIK SEKTÖRÜNÜN REKABET YAPISININ ANAL İZİtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS00771.pdf · rekabet stratejisi olan Birle şme ve Devralmaların rekabet yapısı üzerindeki etkileri

88

düzeltilmiş mevduat sigortası pirimi veya uygun sermaye koşulları yoğun rekabet

altında bile risk alımının kontrol altında tutulmasında etkin yollar olabilmektedir.

Düzenlemelerin biçimlendirilmesinde dikkat edilmesi gereken faktör ise, farklı

piyasa yapılarının bankaların risk alma eğilimi üzerindeki etkilerinin hesaba

katılmasıdır (Carletti, 2005:35).

Düzenlemelerin, kamu kaynaklarını ve finansal sisteme duyulan güveni

korumak üzere şekillendirilmesi gerekir. Bankaların kamu yararına çalışan kurumlar

olduğu düşünülür; fakat kendi heveslerine bırakılırsa eninde sonunda büyük zararlara

ve finansal aracılığın sağlamlığına ve dürüstlüğüne duyulan güvenin kaybolmasına

neden olacak derecede yüksek riskler üstlenebilir. Düzenlemeler banka yönetimlerine

kimlerin getirileceğini, bankaların nerelerde faaliyet göstereceğini ve hangi ürün ve

hizmetleri sunmalarına izin verileceğini belirlerler (Koch: 1995-69). Rekabetin

yanında bu tarz yasal ve yapısal düzenlemelerin de bankaların performansı üzerinde

etkileri olmaktadır. Örneğin sektöre giriş koşulları ağırlaşınca banka etkinliği azalır.

Bu da daha yüksek faiz marjları ve genel giderlere yol açar ve yabancı banka

katılımını kısıtlayarak bankaların kırılganlığını arttırır (Claessens, Leaven, 2005:3).

Bankaların hücumlar ve sistemik krizler karşısındaki savunmasızlığı ve

tüketicilerin refahına ilişkin kaygılar, mevduat sigortası ve son ödünç verme mercii

formundaki düzenlemelere ve güvenlik ağı tanzimlerine ihtiyaç duyulmasının temel

nedenleridir. Örneğin mevduat sigortası, bankaların kısa vadeli yükümlülüklerini

uzun vadeli varlıklara dönüştürme kabiliyetini azaltmaksızın, panik hücumlarının

ortaya çıkmasını önleyebilir. Optimal merkez bankası müdahalelerine ilişkin

tartışmaların merkezinde sıkıntılı bankalara yapılan devlet yardımlarının faydaları

(krizleri önleme) ve maliyetleri (niyetin bozulması ve ahlaki tehlike problemi)

arasındaki denge kurma zorluğu (trade-off) yer alır. Bu denge kurma zorluğu da

sermaye düzenlemeleri, faiz oranı düzenlemeleri ve giriş kısıtlamaları gibi diğer

düzenleyici yollara başvurulmasına ihtiyaç doğurur. Ancak bu düzenlemeler de,

rekabetin azalması gibi olumsuz etkileri olabileceği ya da etkin olamayacağı

düşüncesiyle eleştiri konusu olmaktadır. Düzenlemelerin yan etkileri bundan dolayı

rekabetin rolünün anlaşılmasında hayati öneme sahiptir (Carletti, 2005:3-4).

Page 102: TÜRK BANKACILIK SEKTÖRÜNÜN REKABET YAPISININ ANAL İZİtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS00771.pdf · rekabet stratejisi olan Birle şme ve Devralmaların rekabet yapısı üzerindeki etkileri

89

Düzenlemelerin rekabet üzerindeki dolaylı etkileri marka (charter) değeri ile

ilişkilidir. Bankacılığa ilişkin düzenlemeler, ahlaki tehlike problemine işaret etmek

için istenen banka sermayesi düzeyini bankaların risk düzeyleri ile birleştirmeye

çalışmaktadırlar. Ne var ki, yüksek getiri yüksek risk ile bağlantılı olduğundan, eğer

sermayenin de yüksek tutulması istenirse, özkaynak getirisi kesilmiş olacaktır.

Sermaye, bankaların marka değerini yükseltir veya riskin azalmasına neden olur ve

riskin azalması da marka değerini yükseltir (Palia ve Porter: 2004).

Etkin düzenleyici yapının, yalnızca iyi zamanlarda rekabeti ve etkinliği

hızlandırması gerekmez, aynı zamanda bankaların borç ödeyememesi ile ilişkili her

tür ters dışsallığın maliyetinin azaltılmasını da amaçlaması gerekir (Eisenbeis,

Kaufman: 2008). İhtiyari düzenlemelerin temel motivasyonu, bankacılık sektörünün

borç ödeme kabiliyetini yükseltmektir. Özellikle, bankaların sermaye yapısına ilişkin

düzenlemelerin amacı, bankaların iflas riskini ve banka krizlerini azaltmaktır. Ne var

ki, sektörde faaliyet göstermenin maliyeti arttıkça, ihtiyari düzenlemeler faaliyet

gösteren firma sayısını azaltmaya da gidebilir. Bu nedenle, daha iyi ihtiyari

düzenlemeler artan borç ödeme gücü anlamında fayda yaratırken, daha az firma ile

sektör daha az rekabetçi olacağı için, rekabet anlamında genellikle bir maliyeti

olduğu anlaşılmaktadır. Bu nedenle, ihtiyari kriterler rekabet ve borç ödeme gücü

arasında bir tercih yapma zorluğu yaratır (Schargrodsky, Sturzenegger: 2000).

Finansal hizmetler tek pazarının oluşturulması amacıyla AB’de bankacılığı

düzenleyen çok sayıda direktif bulunmaktadır. Bu bağlamda, entegrasyon sürecine

etki eden düzenlemeleri üç grupta incelemek mümkündür (Erdönmez: 2004):

1. İhtiyatlı düzenlemeler: Bu düzenlemeler banka iflaslarına yol açan negatif

dışsallıklar veya fazla risk almaya yol açan asimetrik bilgi sorunları gibi sistemden

kaynaklanan sorunların giderilmesine yöneliktir. İhtiyatlı düzenlemeler,

özkaynaklara, ödeme gücüne, büyük risklere maruz kalma durumuna, mali olmayan

firmaların sistemde yer almasına ilişkin kurallar ile bankaların iflas riskini önlemeye

yönelik mevduat garantisi modellerini içermektedir. Bunların, genellikle bankalara

özel bir maliyet yüklediği ve prensip olarak piyasa mekanizmasının yetersizliğini

düzeltmeye yönelik müdahaleci düzenlemeler oldukları kabul edilmektedir.

Page 103: TÜRK BANKACILIK SEKTÖRÜNÜN REKABET YAPISININ ANAL İZİtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS00771.pdf · rekabet stratejisi olan Birle şme ve Devralmaların rekabet yapısı üzerindeki etkileri

90

2. Düzenlemelerden kaynaklanan ve sektöre doğrudan uygulanan

kısıtlamalar: Genellikle kredi kuruluşlarının piyasaya girişleri, şube açmaları ve

başka bölgelerde faaliyet göstermeleriyle ilgilidir. Bu önlemler doğrudan piyasa

mekanizmasının yetersizliğini gidermeye yönelik olmamakla birlikte, bankalar

arasındaki rekabetin yumuşatılması ve bankaların isim hakkı değerinin (franchising

value) arttırılması için çoğu ülkede yaygın olarak kullanılmaktadır. Bu kısıtlamaların

bir diğer etkisi de, bankacılık faaliyetlerinin kapsamını daraltarak, kredi

kuruluşlarının risklerini azaltmasıdır.

3. Kredi kuruluşlarından talep edilen bankacılık ürün ve hizmetlerine ilişkin

bilgilerle ilgili düzenlemeler: Bu düzenlemeler bankacılıkta eksik bilgiden

kaynaklanan (mevduat sahibinin dolaylı olarak elinde tuttuğu bankacılık aktifleri

hakkında çok az bilgiye sahip olarak, bankacılık faaliyetlerinin genişlemesini

önlemesi gibi) sorunların giderilmesine yöneliktir. Söz konusu düzenlemelerde

bankalardan elde edilen bilgilerin eksiksiz ve zamanında kamuoyuna duyurulması

için gerekli denetimlerin yapılması esası kabul edilmektedir.

Gual ise, 1999 yılındaki çalışmasında bankalara yönelik düzenleyici

müdahaleleri, yarattıkları etkilere göre üç grupta toplamıştır:

A) Yerel rekabeti yumuşatan düzenlemeler:

- Faiz oranları ve ücretler üzerindeki kontroller,

- Kredi kontrolleri,

- Giriş kısıtlamaları,

- Birleşme ve devralmalar üzerindeki kısıtlamalar,

- Sermaye akımları üzerindeki kısıtlamalar.

B) Bankaların kapsamını ve ölçeğini sınırlayan düzenlemeler:

- Yerel şube kısıtlamaları,

- Yabancı piyasalarda kurulum kısıtlamaları,

- Faaliyetlerin geleneksel bankacılıkla sınırlandırılması,

- Sigortacılık faaliyetlerinin sınırlandırılması,

Page 104: TÜRK BANKACILIK SEKTÖRÜNÜN REKABET YAPISININ ANAL İZİtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS00771.pdf · rekabet stratejisi olan Birle şme ve Devralmaların rekabet yapısı üzerindeki etkileri

91

- Menkul kıymet faaliyetlerinin sınırlandırılması.

C) Bankaların dışsal rekabet pozisyonlarını değiştiren düzenlemeler:

- Rezerv ve yatırım katsayıları,

- Borç ödeme gücüne (solvency) ilişkin düzenlemeler,

- Sermaye yeterlilik koşulları,

- Mevduat sigortası düzenlemeleri

- Finansal olmayan kurumlarla sahiplik bağlarının kısıtlanması.

Finansal sektör için etkinlik, sistemik istikrar ve müşterinin korunması

şeklindeki üç temel finansal politika amacını dikkate alan rekabet politikalarının

oluşturulmasında dört daha temel sorunun açıklığa kavuşturulması gerekir (Bröker:

1992): i) finansal kurumlar için izin verilebilecek faaliyetler açısından finansal

düzenlemeler nasıl yapılandırılmalıdır? Bütün finansal kurumlar tüm alanlarda

faaliyet göstermeli ve dolayısıyla rekabete katılmalı mıdır? ii) Finansal kurumların

faiz oranları ile ücret ve komisyonlar açısından fiyat rekabeti içine girmesine olanak

verilmeli midir? iii) Finansal sisteme yerli ya da yabancı girişleri için giriş

engellerinin kapsamı ne olmalıdır? iv) Finansal sektörün rekabetçi yapısı hangi

yönlerden etkilenmelidir? Finansal sistemde gücün yoğunlaşmasının sıkı bir şekilde

kontrol edilmesi, diğer taraftan da rekabetin teşvik edilmesi ihtiyacı ne kadardır?

4.2. MEVDUAT SİGORTASI VE MERKEZ BANKASININ ROLÜ

Uzun vadeli likit olmayan kredilerin finansmanında kullanılmak üzere

çoğunluğu kısa vadeli borçtan (mevduat) oluşturulan sermaye yapısı kombinasyonu,

bankaları geleneksel olarak banka hücumlarına ve bankacılık paniklerine eğilimli

hale getirir. Bu tarz bir istikrarsız kombinasyonun nasıl açıklanabileceği iktisat

teorisyenlerinin tartıştığı bir konudur. Aracılık teorileri içerisinde en bilinen ve

bugüne kadar pek çok çalışmayı etkileyen çalışmalar Bryant (1980) ve Diamond ve

Dybvig’in (1983) çalışmalarıdır. Bu teori mevduat sigortasını, kısa vadeli ve

istendiği anda çekilebilen banka mevduatının, mevduat sahipleri için tüketim

ihtiyaçlarının zamanlamasının belirsizliğine karşı sigortalanması olarak

Page 105: TÜRK BANKACILIK SEKTÖRÜNÜN REKABET YAPISININ ANAL İZİtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS00771.pdf · rekabet stratejisi olan Birle şme ve Devralmaların rekabet yapısı üzerindeki etkileri

92

açıklamaktadır. Mevduat sigortası ve son ödünç verme merciinin kurulması,

fraksiyonel rezerv kaynağı18 ile çalışan bankaların içsel istikrarsızlıklarına karşı

kurulan iki bankacılık düzenleme aracıdır (Summer:2003).

Kesin olarak belirlenmiş bir mevduat sigortası sistemi bankacılık sisteminin,

halkın bir bankaya yatırdığı mevduatın, borç ödeyebilme ve likidite gibi sorunlara

bağımlı olmayacağını garanti etmesi ve böylece mudilerin fonlarını istedikleri zaman

geri çekebileceklerinden emin olması olarak tanımlanabilir. Son yirmi yılda dünyayı

sarsan ekonomik ve finansal krizlerin kötü sonuçları, finansal sistem ile ilgili pek çok

düzenlemeyi mevduatın korunması ile ilgili kesin bir düzenlemenin tanıtılmasına

dayandırmıştır. Bu araç iki amaca hizmet etmektedir: sistematik istikrarın sağlanması

ve mudilerin korunması. Ne var ki, bu düzenleme aynı zamanda, finansın bu alanında

etkinsizliğin ve piyasa gücünün göstergesi olarak bankacılık sisteminin faiz

marjlarını da etkilemektedir (Carapella, DiGiorgio, 2004:77-78).

4.2.1. Mevduat Sigortasının Fonksiyonları

Mevduat Sigortası, bir yandan bankacılık sisteminin istikrarını korurken,

diğer yandan küçük mevduat sahiplerini de banka iflasları sonucu oluşabilecek

kayıplardan korumayı amaçlayan bir mekanizmadır (Aydın ve diğerleri, 2006:246).

Böylece mevduat sigortası sistemi, banka paniği olasılığı azaltmakta ve bankaları

büyük miktarda mevduat çıkışı sorunuyla karşılaşma riskinden korumaktadır (Şıklar:

2004:243).

Kamu müdahalesine ihtiyaç duyulmasının en açık nedeni, arz edilen paranın

likiditesinin korunmasıdır. Bu nedenle mevduat sigortasının yokluğunda banka

iflaslarını önlemek için gözetim ve denetimler yoğunlaştırılır. Mevduat sigortasının

varlığında, ödemeler mekanizmasının likiditesi bankaların kendi likidite ve ödeme

güçlerine değil, bankaların borç aldıkları kişilerin (mevduat sahiplerinin) likiditesine

bağlıdır. Bu borcun sürdürülmesi sigortanın fonksiyonudur. Bununla birlikte,

mevduat sigortası bankaların denetim ve düzenlemelerinin ortadan kaldırılmasını

mümkün hale getirmez (Phillips:1964).

18 Fraksiyonel Rezerv Bankacılığı: Bankaların, yatırılan mevduatın yalnızca bir kısmını rezerv olarak bulundurduğu, geri kalanını ise kredi olarak verdiği, bu arada da eşzamanlı olarak talep edilen kredilerin ödenmesi zorunluluğunu sürdürdüğü bir bankacılık uygulamasıdır. Fraksiyonel rezerv bankacılığı, vadesiz mevduatlardan sağlanan fonlar herhangi bir oranda ödünç verildiğinde kaçınılmaz olarak gerçekleşir ve modern bankacılıkta evrensel bir uygulamadır. (Kaynak: Wikipedia).

Page 106: TÜRK BANKACILIK SEKTÖRÜNÜN REKABET YAPISININ ANAL İZİtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS00771.pdf · rekabet stratejisi olan Birle şme ve Devralmaların rekabet yapısı üzerindeki etkileri

93

Özince (2004) uluslararası yaklaşımları da dikkate alarak mevduat sigortası

sistemlerine ilişkin uygulamalarda şu özelliklerin bulunduğunu belirtmektedir:

1. Sistemin yasa ve yönetmelikler ile açıkça tanımlanması, mali güç ile uygun

risk alınması

2. Gözetim ve denetim otoritesinin zor durumdaki mevduat kurumlarına acil

çözümler sağlayabileceği bir mekanizmanın olması

3. Mevduat sigortası kapsamının makul ve sigorta aritmetiğine uygun düzeyde

tutulması

4. Üyeliğin zorunlu olması

5. Sistemi güçlendirmek amacıyla Fon’a yeterli kaynağın sağlanması

6. Bir bankanın iflası durumunda mevduatların ivedilikle ödenmesi

7. Riske ayarlı prim sistemi olması

8. İflas düzenleme ve prosedürlerinin etkin olarak uygulanması

9. Bankalar hakkında piyasa için gerekli kamuoyu bilgilendirme yönteminin

düzenlenmesi

10. Mevduat Sigorta Kurumunun bağımsız olması

11. Denetim Otoritesi ve Merkez Bankası ile yakın işbirliği içinde olunması

4.2.2. Mevduat Sigortası Uygulamalarının Rekabet ile İlişkisi

Mevduat sigortası, banka hücumlarını önleyerek kırılganlığı azaltır fakat

bankaların daha fazla risk alma eğilimlerini arttırıp, piyasa katılımcıları için denetim

eğilimini azaltarak bankacılık sisteminde risk aktarımı ve ahlaki çöküntü sorunlarının

ortaya çıkmasına yol açar. İmtiyaz değerinde bir azalma ve daha cömert bir mevduat

sigortası sistemi, bankacılıkta istikrarın zayıflaması için çoğaltıcı bir etki yaratır

(Beck: 2008:8). Matutes ve Vives (1996), mevduat sigortası programlarının sistemik

güven krizlerini önleyeceğini ve koordinasyon başarısızlığı problemlerinin

üstesinden gelinmesine yardım edeceğini ifade etmektedirler. Ne var ki aynı

zamanda bu programlar bankalar arasında sağlıksız rekabeti arttırır, çeşitlendirmenin

faydalarını azaltır ve iflas olasılığını eninde sonunda arttırır (Beck: 2008:8). Cordella

ve Yeyati (2002) ise sabit oranlı mevduat sigortası programlarında yüksek rekabetin

Page 107: TÜRK BANKACILIK SEKTÖRÜNÜN REKABET YAPISININ ANAL İZİtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS00771.pdf · rekabet stratejisi olan Birle şme ve Devralmaların rekabet yapısı üzerindeki etkileri

94

mevduat faizlerini arttırarak karları düşüreceğini belirtmektedir. Diğer taraftan riske

göre düzeltilmiş mevduat sigortası primleri ile bankalar risklerini azaltmaya

yönelirler ve bu da yoğun rekabet ortamlarında da fonların maliyetlerinin

azaltılmasına yardımcı olur.

Bankaların risk alımına ilişkin modern modeller, mevduat sigortasının ve

diğer devlet müdahalelerinin, bankaların risk eğilimini bozan ahlaki tehlike ile

sonuçlanan rolünü nitelemektedirler. Literatürün ortaya koyduğu sonuç, mevduat

sigortasının, muhtemelen sınırsız ve kasıtlı olarak iflas riski alma eğilimi yarattığı

şeklindedir. Bu eğilim, büyük kazanımların bankaların pay sahiplerine ve büyük

kayıpların hükümete gittiği bir ödeme yapısına bağlıdır. Kavramsal olarak, bu

problemi çözmenin yolu, bankanın pay sahiplerine önemli derecede yüksek bir pay

(stake) sağlayarak, eğilimlerini mevduat sigortacısı ile uyumlu hale getirmektir

(Boyd, De Nicolo: 2005).

Böyle bir politikayı uygulamanın birbiriyle ilişkili fakat farklı iki yolu vardır:

i) politika yapıcı ya bankanın pay sahiplerini amaçlarına karşı daha yüksek bir pay

tutmaya zorlayabilir veya gönüllü olarak tutacakları daha büyük paylar (stake)

verebilir. Teorik olarak böyle politikaların işlemesi için, ya sigortalanan bankanın

iflas riskini yükseltme kabiliyeti sınırlandırılmalı, ya da yüksek iflas riski, varlıkların

beklenen getirisinde azalmayla sonuçlanması anlamında maliyetli olmalıdır (Boyd,

De Nicolo: 2005).

ii) ikinci düzenleyici yaklaşım, bankanın özkaynak sahiplerine kendi

bankalarında yeterince yüksek bir pay vermektir.

Gropp ve diğerleri (2006), kamu destekleme (bail-out) garantilerinin, (outside

the safety net) güvenlik ağı dışındaki bankaların risk alımları üzerindeki etkisini

incelemişlerdir. Elde edilen sonuçlar, sigortalanan rekabetçi bankaların payı arttıkça,

bankaların risk alımları da anlamlı derecede artmaktadır ve hesaplanan risk artışı

önemlidir. Aksine, korunan bankanın kendisinde daha fazla risk alımına ilişkin bir

kanıt bulunamamıştır. Devlet garantilerinin rekabetçi etkileri önemlidir ve bankacılık

sisteminin istikrarını tehdit edebilir. Aslında, açık ve gizli devlet garantilerinin

başlıca maliyetleri, bankaları korumaktan çok, rekabetçi bankaların daha yüksek risk

almaları ile oluşmaktadır.

Page 108: TÜRK BANKACILIK SEKTÖRÜNÜN REKABET YAPISININ ANAL İZİtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS00771.pdf · rekabet stratejisi olan Birle şme ve Devralmaların rekabet yapısı üzerindeki etkileri

95

Besanko ve Thakor (2004), bankaların birbirleriyle ve sermaye piyasalarıyla

rekabetlerinin, tam mevduat sigortası düzenlemesi altında bankaların portföy

seçimlerini ve borçluların refahını nasıl etkilediğini analiz etmişlerdir. Riske duyarsız

mevduat sigortası fiyatlaması, bankaların sosyal anlamda müsrifçe risk almalarına

yol açmaktadır.

Geçmişte mevduat sigortası sisteminin yarattığı olumsuz eğilimler, bankaların

yüksek marka değerlerini kaybetmelerine yol açmış ve bankaları kendi risk alımlarını

azaltmaya yöneltmiştir. Bu elbette, bankaların risklerini azaltmak için anti rekabetçi

kısıtlamaların olduğu bir sisteme geri dönüşün gerekli ya da arzu edilir olduğu

anlamına gelmemektedir. Fakat mevduat sigortası sistemi bankaların aşırı risk

alımlarını önleyecek yönde yeniden şekillendirilmelidir (Keeley: 1990).

Mevduat sigortası uygulamalarının bankaların ahlaki tehlike eğilimini

arttırarak risklerini çoğaltacağı yönünde yukarıdaki açıklamara rağmen, rekabetçi

bankacılık sistemlerinde mevduat sigortasının bankaların bilançosunun sağlıklı bir

yapıya kavuşturulmasını destekleyici etkileri de olabilir. Rekabetin, bankaların risk

alma eğilimlerini arttıran bir süreç olduğu düşünülür. Mevduat sigortası ise bu riski

mevduat sahipleri lehine elimine etmenin ve banka hücumları ve bulaşma etkisi

yoluyla ekonominin tümüne yayılmasını engellemenin bir aracı olarak

kullanılmaktadır. Rekabetçi bankacılık sistemlerinde marjlar daha düşük olacak,

beklenmeyen zamanlarda yaşanan mevduat çekilmelerinde yükümlülüklerin yerine

getirilebilmesi noktasında bankanın kaynakları (kredilerden alınan faizler)

yoğunlaşmış piyasalara göre daha yetersiz olacaktır. Bu riski gören mudiler

mevduatları karşılığında daha yüksek faiz talep edeceklerdir. Mevduat sigortası

mudilerin riskini azaltacağından, mevduat faizlerinin düşmesine ve bankaların

marjlarının yükselmesine etki edebilir. Böylece bankalar da daha yüksek faiz elde

etme amacıyla fonlarını riskli kredilere plase etmek zorunda kalmayabilir ve sağlıklı

bir bilanço yapısını sürdürebilirler. Ne var ki bu görüş ampirik olarak bir kanıt

bulamamıştır.

Carapella ve DiGiorgio (2004), mevduat sigortasının ampirik etkilerini

incelemişlerdir. Buna göre, kesin olarak belirlenmiş bir mevduat sigortası

düzenlemesinin varlığının, kredi-mevduat marjını yükseltmesi muhtemeldir. Ne var

Page 109: TÜRK BANKACILIK SEKTÖRÜNÜN REKABET YAPISININ ANAL İZİtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS00771.pdf · rekabet stratejisi olan Birle şme ve Devralmaların rekabet yapısı üzerindeki etkileri

96

ki bu etki, mevduat sigortasının mevduatı daha güvenli hale getireceği ve böylece

karşılığını düşüreceği beklentisinin aksine, mevduat tarafından değil, daha çok

ortalama kredi faizlerindeki artıştan kaynaklanmıştır. Bu bulgu yazarlar tarafından,

mevduat sigortası tarafından teşvik edilen ahlaki tehlike problemi ile ilintili olduğu

şeklinde yorumlanmıştır: mevduatın korunması bankaların, daha yüksek kredi

faizleri ile fiyatlanan daha riskli borç verme faaliyetleri ile iştigal etme eğilimlerini

arttırır. Mevduat sigortası düzenlemesinin faiz oranları üzerinde etkili bulunan tek

özelliği, koasürans (müşterek sigorta) hükümleridir (coinsurance provisions). Bunun,

hem mevduat, hem de kredi faizlerini yükselttiği görülmüştür. Sonraki beklenen bir

etki iken, önceki, provizyonların bankaların kredi faaliyetleri ile bağlantılı olan

ahlaki tehlike sorununu azaltmada etkili olmadığını göstermektedir. Son olarak,

kurumsal kalite göstergelerinin dikkate değer bir açıklama gücü vardır. Mevduat

karşılıklarının düşmesini domine eden kredi faizlerindeki azalmayla birlikte,

kurumlarının kalitesi yüksek olan ülkelerin daha düşük marjlar sergileme eğiliminde

oldukları görülmektedir (Carapella, DiGiorgio, 2004:89).

4.3. SERMAYE DÜZENLEMELERİ

Bankacılık sektöründe rekabet ve istikrar aynı derecede istenen durumlardır.

Ne var ki aralarındaki negatif ilişki, optimum bankacılık yapısının ne olması

gerektiği konusunun netlik kazanmasını engellemektedir. Dağılımsal etkinliğe

öncülük etmesinden dolayı rekabet genellikle arzu edilir görüldüğü için, rekabet ve

istikrar arasında var olduğu düşünülen denge kurma zorluğu (trade-off), bankacılık

sektöründe rekabet ve istikrarın aynı anda var olmasını sağlayacak düzenlemelerin

daha fazla istenmesine yol açmaktadır. Bu sonuca ulaşmak için kullanılan en popüler

araçlardan biri bankalara minimum sermaye yeterliliğinin getirilmesidir (Allen, Gale;

2004:478).

Bankalar açısından elde tutacakları sermayenin miktarının belirlenmesi dört

nedenle önemlidir: İlk olarak banka sermayesi, bankanın mevduat sahiplerine ve

diğer kreditörlere karşı yükümlülüklerini yerine getirememesi sonucu faaliyetlerine

son vermesine yol açacak şekilde banka iflaslarının önlenmesine yardımcı olur.

Örneğin sermaye, bankanın karşılaştığı herhangi bir kaybın sermaye hesabı ile

Page 110: TÜRK BANKACILIK SEKTÖRÜNÜN REKABET YAPISININ ANAL İZİtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS00771.pdf · rekabet stratejisi olan Birle şme ve Devralmaların rekabet yapısı üzerindeki etkileri

97

kapatılabilmesinden ötürü, bankalar için borç ödeyememe riskine karşı son bir

savunma hattı olarak hizmet eder. Borç ödeyememenin kaçınılmaz olduğu

durumlarda dahi sermaye, mevduat sahiplerini, alacaklıları ve yatırımcıları bir

dereceye kadar koruyabilir. İkinci olarak, sermaye miktarı özkaynak sahiplerinin

getirisini etkilemektedir. Üçüncüsü, sermaye bankaların büyüme ve çeşitlendirmede

kaldıraçtan yararlanmasına izin verir. Son olarak, minimum sermaye miktarı

düzenleyici otoriteler tarafından şart koşulmuştur (Mishkin, 2004:213; Pasiouras ve

diğerleri:2006).

Sermaye genel olarak banka kaynaklarının küçük bir yüzdesini oluşturmasına

rağmen, bankaların uzun vadeli finansmanı ve borç ödeyebilme pozisyonu için,

dolayısıyla da kamu kredibilitesi için hayati bir rol oynar. Bir krizin ortaya çıkması

durumunda, daha düşük kaldıraç rasyosu bankanın borçlarını ödeyememe durumuna

gelme olasılığını azaltır. Bu gerçek, iflaslardan ve onun finansal sistem üzerindeki

olumsuz yan etkilerinden kaçınmak için bir sermaye yeterliliği düzenlemesinin

varlığını, bankalar bu düzenlemeye maruz kaldıkları riskleri azaltarak cevap

vermelerine rağmen, haklı çıkartır. Diğer taraftan, çok sıkı düzenlemeler bankaları

kredi arzlarını azaltmaya iter ve sonuç olarak, üretken yatırımlarda bir düşüş doğurur.

Bütün bu argümanlar, bankaların sermaye/varlıklar rasyosunun oluşturulması üzerine

yapılan çalışmaları haklı çıkartır (Barrios, Blanco, 2000).

Rekabet ihtiyatlı bankacılığı zayıflattığında, bankacılık düzenlemeleri ve

ihtiyari denetim rol oynamaya başlar. Rekabet marjları düşürerek karları azaltır.

Bunun sonucunda bankanın marka değeri düşer. Bu da iflas etmenin maliyetini

azalttığı için banka yönetimi talebi arttırmak için daha fazla risk eğilimli olabilir. Bu

noktada daha yüksek sabit bir sermaye yeterliliği koşulu, bankaların iflas etme

olasılıklarını düşüren bir unsur olarak devreye girer (Bolt, Tieman: 2004:3). Çünkü

banka sahipleri anlamlı bir sermaye düzeyini koymaya zorlanırlarsa, olası bir

başarısızlıkta kaybedecekleri kaynak daha fazla olacağından, risk almak

istemeyeceklerdir (Allen, Gale; 2004:478).

Risk alımının önüne geçen etkin sermaye düzenlemeleri düşük nitelikli

bankalar için rekabeti olumsuz etkilerken yüksek nitelikli bankalar için durum böyle

değildir. Artan sermaye koşulları, rekabet önemli derecede yüksekken ve sektörün

Page 111: TÜRK BANKACILIK SEKTÖRÜNÜN REKABET YAPISININ ANAL İZİtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS00771.pdf · rekabet stratejisi olan Birle şme ve Devralmaların rekabet yapısı üzerindeki etkileri

98

ortalama kalitesi fazla yüksek değilken iyi bankaların değerini olumlu biçimde

etkiler. Kötü bankalar üzerindeki etki ise her zaman negatiftir. Sermaye koşullarının

güçlendirilmesi, aracılık kalitesinin yüksek olduğu önemli derecede rekabetçi

bankacılık piyasalarına girişi teşvik ederken, diğer durumda caydırır. Sektörde

faaliyet gösteren banka sayısı arttıkça, kontrol teknolojilerine yapılan yatırımlar

azalır ve tüm bankalar için sermaye düzenlemelerinin etkinliği azalır (Boot, Marinc:

2006:23).

Sermaye Yeterliliği, Basel Bankacılık Denetleme Komitesinin çalışmasıyla

oluşturulan bankacılık düzenlemelerinin odak araçlarından biri olmuştur. Sermaye

yeterliliği bankaların risk ağırlıklı varlıklarının fonksiyonu olarak, oluşabilecek

kayıplar karşısında tampon görevi görecek sermayeyi bulundurmasını gerektirir.

Sermaye yeterliliğinin ayrıca sermaye yapısıyla ilişkili olarak dolaylı bir teşvik

etkisine sahip olduğu varsayılır. Borcun nispi miktarı azaltılarak, daha fazla sermaye,

risk alma eğilimini azaltır. Bunun borç finansmanının sınırlı yükümlülüklerin yasal

yapılandırması ile birleşik önemli bir teşvik özelliği ile olması gerekir. Sınırlı

yükümlülük ise bütün varlıklar nakde çevrildikten ve ödenmemiş (outstanding) tüm

borçlar en kısa zamanda itfa edildikten sonra, kalan borcun affedilmesidir. Böylece,

sahiplerin sınırlı yükümlülüklerin altındaki nakit akışları negatif olamaz. Bu yasal

yapılandırmanın teşvik edici etkisi, işletme finansmanı literatüründe riskin

yansıtılması (risk shifting) kavramı altında tartışılmaktadır. Kaldıraçlı bir firmada

sahiplerin tüm kazanımları başarıdan elde ettikleri fakat sınırlı yükümlülükler

yoluyla kayıpları borç verenlere yansıttıkları için, Pareto optimal riskin hak

sahiplerinin istekleri arasındaki dağılımından daha fazla risk alma eğilimleri

olmaktadır (Summer:2003).

Sabit sermaye yeterliliği koşuluna alternatif olarak, risk ağırlıklı düzenlemeler

de yapılabilir. Yapılan analizlerde risk ağırlıklı düzenlemelerin etkin olduğu

bulunmuştur. Riske göre düzeltilmiş sermaye yeterliliği koşulu, artan rekabetin

sonucu olarak bankaların artan savunmasızlığının kontrol edilmesinde düzenleyici

otoriteler için kullanışlı bir araç olmaktadır (Bolt, Tieman: 2004:22).

Farklı niteliklerdeki bankalar arasındaki rekabetin analiz edilmesi, sermaye

düzenlemelerinin rekabetçi dinamikler üzerinde önemli etkiler yarattığını

Page 112: TÜRK BANKACILIK SEKTÖRÜNÜN REKABET YAPISININ ANAL İZİtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS00771.pdf · rekabet stratejisi olan Birle şme ve Devralmaların rekabet yapısı üzerindeki etkileri

99

göstermektedir. Analizden elde edilen en göze çarpan sonuç, ağırlaşan sermaye

koşullarının, rekabete açık piyasalara girişleri özendirdiğidir. Bu sonuç, bankacılıkta

tanıtılan sabit oranlı mevduat sigortası şeklindeki bozulmadan (distortion) ileri gelir.

Böyle bir mevduat sigortasından en çok düşük kaliteli bankalar fayda sağlar ve bu

bankalar daha şiddetli rekabetçiler haline gelirler. Sermaye koşulları bu bozulmayı

hafifletecek etkin bir düzenleme aracıdır. Bu da, sermaye koşulları ve mevduat

sigortasının birbirini tamamladığına işaret eder. Çünkü sermaye koşulları, mevduat

sigortasının özendirdiği risk alma eğilimini hafifletir. Sermaye koşulları aynı

zamanda mevduat sigortasının sebep olduğu rekabet bozulmalarını da hafifletir.

Bunun anlamı, mevduat sigortasının düşük nitelikli bankalara kazandırdığı yapay

rekabet avantajı üzerinde düzeltici bir etki yaratacağıdır (Boot, Marinc: 2006:24).

Bunun yanında Carletti (2005:40), sermaye koşullarının etkili olabilmesini,

bankaların maliyetlerini daha yüksek mevduat faizi ödemeyi istemeyecekleri

seviyeye çıkartmasına bağlamaktadır.

4.4. GİRİŞ VE ÇIKIŞ ENGELLERİ

Herhangi bir piyasanın yarışılabilirliğindeki kilit faktör giriş ve çıkış

koşullarıdır. Giriş kısıtlamaları rekabeti sınırlar ve firmaların baskın pozisyon kurma

ve sürdürme kabiliyetlerini besler. Çıkış kısıtlamaları da rekabeti azaltır. Başarısız

firmaların iflas etmelerine izin verilmezse, fiyatlama bozulabilir ve diğer durumda

başarılı olabilecek bazı firmaların finansal kapasitesi bozulabilir (Huertas: 2008).

Geleneksel Yapı-Davranış-Performans literatüründe giriş engelleri dört

faktöre yüklenir. Bunlar, sektöre girecek firma için mutlak maliyet dezavantajı, nispi

maliyet dezavantajı, ürün farklılaştırması ve giriş için geniş sermaye koşullarıdır.

Bunlara, yüksek sabit maliyetler de eklenebilir (Deb, Murthy, 2008:44).

Rekabet muhtemelen iktisadın en temel fikirlerinden biridir ve firmalar kar

için yarıştıkça, rekabet paradigması açık dinamik öngörüler yaratır: performansı

güçlü olanlar piyasa testlerinden geçer ve ayakta kalır, zayıf performans gösterenler

ise piyasadan çekilir veya satılır. Pazar payının düşük performans gösterenlerden

daha başarılı firmalara doğru bu transferi rekabet sürecinin kritik bir bölümüdür fakat

bu yapay resim her zaman realite değildir. Düzenlemeler, belirsizlikler ve diğer giriş

Page 113: TÜRK BANKACILIK SEKTÖRÜNÜN REKABET YAPISININ ANAL İZİtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS00771.pdf · rekabet stratejisi olan Birle şme ve Devralmaların rekabet yapısı üzerindeki etkileri

100

engelleri etkin olmayan firmaları koruyabilir, giriş ve çıkışları sınırlayabilir ve kitabi

anlamda rekabete dayalı faaliyet eksilmelerini (competitive shakeout) önleyebilir

(Stiroh, Strahan:2003).

Perakende bankacılıkta asimetrik bilginin, değiştirme (switching)

maliyetlerinin ve networklerin varlığı, piyasa mekanizmasını değiştirir. Bu da piyasa

yapısını etkileyen ve banka sayısı ile rekabetçi çıktılar arasında belirsiz bir ilişki

yaratan, anlamlı giriş engelleri oluşturur (Carletti, 2005:17). Bu engeller Carletti

(2005) tarafından şu şekilde açıklanmaktadır:

Asimetrik Bilgi Altında Rekabet: Bankalar, mevduat sahipleri ile borçlular

arasında aracılık yaparak var olurlar. Böylece, iki temel fonksiyon, mevduat

sahiplerine güvence vermek ve yatırım projelerini gözlemek ve denetlemektir. Bu

fonksiyonlardan ilki istikrarsızlık riski yaratırken, ikincisi bankalarla potansiyel

borçlular ve diğer bankalar arasında önemli bilgi asimetrileri yaratır. Bu sorunlar

rekabet mekanizmasını önemli ölçüde bozabilir. Asimetrik bilgi ile rekabet literatürü

borç verenlerin piyasa gücü uygulama olasılıklarını, rekabetçi piyasaların kusurlu

(imperfect) işlerliğini, yerleşik firmaların kazanacağı bilgi avantajının önemli bir

giriş engeli oluşturacağını tartışmaktadır. Bankaların gözleme kabiliyeti banka

sayısının artmasıyla kötüleşeceği için, daha şiddetli rekabet bankaların portföy

risklerinin artmasına ve daha yüksek iflas olasılıklarına öncülük eder. Rekabet ve

istikrar arasındaki negatif ilişkinin arkasındaki mekanizma borçluların

heterojenliğinden ileri gelir (Carletti, 2005).

Rekabet ve değiştirme (switching) maliyetleri: Değiştirme maliyetleri

perakende bankacılıkta önemli bir piyasa gücü kaynağıdır (Carletti, 2005:21). Bir

bankadan diğer bir bankaya geçerken müşteriler hesapların fiziki değişimi, fatura

ödemeleri ve bilgi kaybı gibi maliyetler yüklenirler (Vives: 2001). Değiştirme

maliyetleri rekabetin derecesinde genelde zıt iki etki yaratır. Bir yandan bankalar

kendilerine bağlı bir müşteri tabanı oluşturduğunda değiştirme maliyetleri hileli

davranışa sevk eder. Diğer yandan da müşteri tabanını genişletmek için daha şiddetli

rekabeti teşvik eder. Böylece değiştirme maliyetleri bankaları müşterileri çekmek

amacıyla kasıtlı olarak daha yüksek faiz oranı teklif etmeye ve sonrasında müşteriler

bankaya bağlandığında bu oranı düşürmeye sevk eder (Carletti, 2005:21).

Page 114: TÜRK BANKACILIK SEKTÖRÜNÜN REKABET YAPISININ ANAL İZİtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS00771.pdf · rekabet stratejisi olan Birle şme ve Devralmaların rekabet yapısı üzerindeki etkileri

101

Rekabet ve Banka Ağları: Perakende bankacılıkta rekabetin doğasını

etkileyen önemli bir diğer öğe şebekelerin varlığıdır. Bankalar arası etkileşimde fiyat

dışı rekabete yol açan, böylece banka ürünlerinin fiyatlanmasını ve sektörün yapısını

etkileyen bir unsurdur. Bankaların ATM (Otomatik Vezne Makinesi) ağlarını

paylaşma olasılıkları fiyat rekabetini etkilemek için kullanılan stratejik bir değişken

olabilir. Geniş bir ATM ağının iki zıt etkisi olabilir. Bir yandan bankaların daha

düşük mevduat faizi sunmalarını mümkün kılar, çünkü müşteriler beklenmedik nakit

ihtiyaçları için kendi mevduatlarına daha kolay ulaşmanın faydasını görürler (şebeke

etkisi/network effect). Diğer yandan geniş ATM ağı fiyat rekabetini yükseltir, çünkü

bankaları daha ikame edilebilir kılar. Mevduat sahipleri bir bankanın ATM’sinin

bulunduğu yerden ve aynı ağı paylaşan rakip bir bankanın teklif ettiği daha yüksek

faiz oranından faydalanabilir (ikame etkisi). Bankalar ATM ağlarını network etkisi

ağır bastığında, yani mevduat sahipleri ATM’ler yoluyla yalnızca az sayıda işlem

yaptığında tercih ederler (Carletti, 2005:22).

Rekabetçi bir sektörde çıkışlar kilit rol oynamaktadır. Firmaları kamu

çıkarlarına hizmet etmeye yönlendirmede karlar bir ödül iken, aykırı davranan

firmaları cezalandıran sistem, piyasadan çıkışlar olmaktadır. Ne var ki bu amaca

ulaşılmasında çıkan firmaların sahiplerinin uygun eğilimler sağlaması derecesinde

etkin olabilir. Bunu yapmak için, menkul kıymet sahiplerinin, nihayetinde çıkışa

neden olacak yönetim hataları, etkinsizlikler ve aşırı risk alımlarında

cezalandırılması gerekir. Bankacılıkta ne yazık ki, düzenlemelerin doğası amaçlanan

işlevinin dışına çıkılmasını önlemeye yöneliktir. Bankacılık düzenlemeleri,

bankacılık sisteminin iyi işlemesinin, her bir bankanın finansal sağlığına bağlı

olduğuna inanılmasından dolayı, düzenlemelere tabi diğer pek çok sektörden temel

farklılıklar gösterir. Sonuç olarak banka düzenlemeleri banka iflaslarını önlemeye

doğru yönlenmiştir (Kaufman vd: 1984).

Bazı Avrupa ülkeleri girişler üzerinde kısıtlayıcı kontrolleri sürdürmekle

birlikte, hemen tüm ülkeler sınırlarını yabancı bankalara açmış durumdadır (Bröker:

1992). Giriş ve çıkışlar AB içerisinde pek çok ülkede serbest olmakla birlikte,

rekabetin sağlıklı bir şekilde sürdürülmesi ve piyasa katılımcılarının korunması

amacıyla bir takım kurallar içerisinde yapılmaktadır ve bu kurallar rekabeti

kısıtlamamaktadır (Huertas: 2008). Giriş engellerinin ve coğrafi bariyerlerin

Page 115: TÜRK BANKACILIK SEKTÖRÜNÜN REKABET YAPISININ ANAL İZİtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS00771.pdf · rekabet stratejisi olan Birle şme ve Devralmaların rekabet yapısı üzerindeki etkileri

102

azaltılması, finansal kurumların sayısının, büyüklük dağılımının ve coğrafi

kapsamının, etkinlik ve banka büyüklüğü ilişkisi ve örgütsel özellikler ve fiyat,

hizmet kalitesi ve tutarlılığı konusunda müşteri tercihlerini de içeren piyasa güçleri

tarafından daha fazla belirlenmesine izin verecektir (Kaufman vd: 1984).

Giriş politikaları rekabet ve karlılık arasında bir dengeye ulaşmaya yardım

edebilir. Tek başına giriş engelleri ne var ki kar arayışlarına katkıda bulunabilir,

etkinlik gelişiminin önüne geçebilir ve yenilik eğilimlerinin sınırlanması ile

sonuçlanabilir. Dahası, girişin çıkışla da ilişkisi olduğu düşünülür. Gelişmekte olan

ülkelerin çoğunda finansal kurumlar için giriş süreci oldukça zayıf olagelmiş ve

finansal sektörler, faaliyetlerine devam etmesine izin verilen zayıf bankaların adil

olmayan rekabetine ve yetersiz sermayeli kurumlara terk edilmiştir (Claessens,

Klingebiel, 2001:22).

4.5. FAALİYET KISITLAMALARI

Geleneksel Endüstriyel Organizayon teorisinden doğan Yarışılabilirlik

yaklaşımına göre bir sektörde rekabetin derecesinin belirlenmesi için, banka

yönetiminin aktif davranışlarının da değerlendirilmesi gerekir. Bu davranışlar

yalnızca bankacılık sektörünün yapısıyla değil, sektör içi rekabeti kısıtlayabilecek,

yabancı sahiplik de dâhil giriş engelleri ve bazı faaliyet kısıtlamalarıyla da ilişkilidir

(Claessens, Leaven, 2004:581).

Rekabetin en doğal ve sezgisel anlamı, bireylerin karlı gördükleri iş alanlarına

serbestçe girebilmeleridir (Canoy ve diğerleri:2001). Ancak bu serbestlik, bankaların

bankacılık dışındaki faaliyetlerle ilgili olabilme kabilyetlerini kısıtlamak suretiyle

sekteye uğratılabilir. Doğru ya da yanlış, ticari bankaların faaliyet özgürlüğünü

kısıtlayan geniş düzenleyici çerçeve, bankacılık sektörünün özgürce rekabet etmesi

istenmediği için uygulanmaktadır. Genel düzenleyici çerçevenin bir unsuru olan şube

kısıtlamaları bankacılık sektörünün performansını etkilemektedir. Fakat şube

kısıtlamalarının varlığı aynı zamanda diğer düzenlemelerin etkisini modifiye

ederken, şube kısıtlamalarının etkileri de diğer düzenlemelerle değiştirilir (Jacobs:

1965). Barth, Caprio ve Levine (2001:13) bankacılıkta düzenleyici kısıtlamalara tabi

olan faaliyetlere örnek olarak gayrimenkul, sigortacılık ve menkul kıymetlere ilişkin

Page 116: TÜRK BANKACILIK SEKTÖRÜNÜN REKABET YAPISININ ANAL İZİtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS00771.pdf · rekabet stratejisi olan Birle şme ve Devralmaların rekabet yapısı üzerindeki etkileri

103

faaliyetleri ele almışlardır. Yazarlara göre banka faaliyetleri kısıtlanmaksızın girdi

akımlarının çeşitlendirilmesi, bankacılık sisteminin performansı ve istikrarı üzerinde

olumlu bir etki yaratmaktadır. Claessens ve Leaven (2004:581) bankacılıkta yabancı

girişlerine izin verilmesinin ve faaliyet kısıtlamalarının ortadan kaldırılmasının,

rekabeti olumlu yönde etkileyeceğini belirtmektedirler. Beck, Demirgüç-Kunt ve

Levine (2003:22) de giriş engellerinin ve faaliyet kısıtlamalarının bankacılık sektörü

üzerinde istikrarı bozan bir etki yarattığı görüşünü savunmaktadırlar.

Şube kısıtlamaları ile banka birimlerinin sayısı, banka ofislerinin sayısı ve

bankaların ortalama aktif büyüklükleri arasındaki fonksiyonel ilişki nedeniyle, şube

kısıtlamaları bankacılık sisteminin yapısını değiştirir. Eğer kısıtlamalar gevşetilirse,

diğer koşullar sabit kalmak kaydıyla banka sayısı azalacak, ofis sayısı artacak ve

bankaların ortalama aktif büyüklükleri artacaktır (Jacobs: 1965). Bankaların rekabet

ettiği piyasalar niteliği gereği oligopol olduğundan, şube kısıtlamalarının

serbestleşmesi, daha az sayıda bankanın kalmasına ve daha yüksek örtülü anlaşma

olasılığına öncülük edecektir (Anderson: 1966:126).

Kanıtlar kuvvetle ortaya koymaktadır ki, ürün hattı kısıtlamalarının

kaldırılması ticari bankaların önceleri kendilerine yasak olan hizmetlere doğru

çeşitlendirme yapmaları kadar, diğer banka dışı firmaların da ilave finansal

faaliyetlere genişlemeleri ile sonuçlanacaktır. Coğrafi serbestleşme de bir dereceye

kadar bankacılık sektörüne konsolidasyon ile sonuçlanacaktır. Bu değişiklikler

genellikle öngörüldüğünden daha küçük olabilir, çünkü bu serbestleşmelerin çoğu,

yasal olarak (de jure) olmasa bile fiili olarak (de facto) tamamlanmıştır. Daha fazla

serbestleşme tüketiciler, etkin olmayan banka yöneticileri ve politika yapıcılar için

yakın zamanda sorunlara neden olabilse de, uzun vadede iyi yönetilen bankaların ve

özellikle de tüketicilerin faydasına olacaktır (Kaufman vd: 1984).

Ürün rekabetinin kapsamı, tüm finansal kurumların finansal hizmet

faaliyetlerinin tüm alanlarında serbestçe faaliyet göstermelerine izin mi verilecek,

yoksa belirli bir dereceye kadar uzmanlaşma yasal olarak empoze mi edilecek

sorularına odaklanmaktadır. Bröker’e göre (1992) eğer ikinci politik yaklaşım kabul

edilirse, izin verilen faaliyetlerle ilgili böyle bir yasal bölümlendirme finansal

Page 117: TÜRK BANKACILIK SEKTÖRÜNÜN REKABET YAPISININ ANAL İZİtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS00771.pdf · rekabet stratejisi olan Birle şme ve Devralmaların rekabet yapısı üzerindeki etkileri

104

sektörde ürün rekabeti için önemli bir engel teşkil edecek ve ülkenin finansal

sisteminin etkinliği üzerinde olumsuz bir etki yaratacaktır.

Türk Bankacılık Sisteminde Özel Sermayeli Ticari Bankaların faaliyetlerini

sınırlayan veya onları yönlendiren çeşitli kurumsal faktörler söz konusudur.

Bankaların iradesi dışında oluşan ve uymak zorunda oldukları yasalar, hükümet

politikaları ve ekonomik koşullar bankaları belirli yapı ve uygulamaları

gerçekleştirme noktasında zorlamaktadır. Bunun yanında bankaların kuruluş, şube

açma, mevduat kabul etme ve kredi verme gibi pek çok konuda yapısal anlamda

eşbiçimlilik gösterdiği görülmektedir (Arslan, Hotamışlı: 2007).

Page 118: TÜRK BANKACILIK SEKTÖRÜNÜN REKABET YAPISININ ANAL İZİtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS00771.pdf · rekabet stratejisi olan Birle şme ve Devralmaların rekabet yapısı üzerindeki etkileri

105

BEŞİNCİ BÖLÜM

TÜRK BANKACILIK SEKTÖRÜNÜN GENEL GÖRÜNÜMÜ

5.1. TÜRK BANKACILIK SEKTÖRÜNDE GELİŞMELER VE SERBESTLEŞMEYE YÖNELİK ATILIMLAR

Günümüzde dünya ekonomisi her bakımdan büyük bir değişim içindedir.

Tüm dünyada etkili olan küreselleşme olgusu ile milli ve içe kapalı ekonomiler

nispeten önemini kaybetmekte, bölgesel entegrasyonlar artmaktadır (Yetim, Gülhan:

2005). 1980 sonrası dönemde Türkiye ekonomisi de uluslararası piyasalara açılarak

dünya ekonomisi ile bütünleşme sürecine girmiştir. Dışa açılma, önce mal ve hizmet

daha sonra da sermaye piyasalarının serbestleştirilmesiyle gerçekleştirilmiştir. Bu

sürecin tüm aşamalarında finansal kesimin, özellikle de bankacılık sisteminin kritik

bir yeri olmuştur (Köne: 2003). Bu çerçevede dünyanın en büyük ekonomi alanı olan

Avrupa Birliği, iktisadi gelişmeler açısından önemini korumaktadır (Yetim, Gülhan:

2005).

Türk Bankacılık Sistemi uluslararası rekabete açıklığı ve uygun düzenleme

çerçevesiyle, Türkiye ekonomisinde Avrupa Birliğine uyuma hazır sektörlerin

başında gelmektedir (TBB: 2002b). Gelişen serbest piyasa şartları ve rekabet

ortamında mali sistem açısından teknolojik altyapı, personel eğitimi, ürün geliştirme,

fon yönetimi ve düşük maliyetle çalışma gibi hususlar önem kazanmış ve bu yönde

belirli bir gelişme sağlanmıştır (DPT: 1992, s. 29). Nitekim kaydedilen gelişmelere,

Avrupa Komisyonunun 2007 yılı Türkiye İlerleme Raporunda19 da yer verilmiştir.

Denetleyici standartların sıkılaştırılması, likidite pozisyonları ve banka sisteminin

sermaye yeterliliğinin güçlendirilmesi, riske dayalı mevduat sigorta sisteminin

getirilmesi, mali sistemdeki gelişmelerden bazılarıdır. Raporda ayrıca, Türkiye’nin

mali piyasa altyapısında müktesebat şartlarını büyük ölçüde karşıladığına da vurgu

yapılmaktadır. Menkul kıymetler piyasası ve yatırım hizmetleri alanında uyum

makul bir şekilde ilerlerken, bankalar ve mali şirketler alanında ilave uyum olmuştur.

19 Avrupa Komisyonu 2007 yılı Türkiye İlerleme Raporu (COM-2008/674), Gayri Resmi Tercümesi, www.ihb.gov.tr, erişim tarihi 28/01/2009.

Page 119: TÜRK BANKACILIK SEKTÖRÜNÜN REKABET YAPISININ ANAL İZİtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS00771.pdf · rekabet stratejisi olan Birle şme ve Devralmaların rekabet yapısı üzerindeki etkileri

106

5.1.1. Cumhuriyet Sonrası Türkiye’de Bankacılık

1923–1932 yılları arasında bankacılık sektöründeki gelişmeler İzmir İktisat

Kongresinde dile getirilen görüş ve öneriler doğrultusunda gerçekleşmiş, bu

dönemde ekonomik gelişmenin sağlanabilmesinde bankacılık sektörünün önemi

vurgulanarak ulusal bankacılığın geliştirilmesine çalışılmıştır. Türkiye İş Bankasının,

sonraları Sümerbank’a devredilen Türkiye Sanayi ve Maadin Bankasının, Emlak ve

Eytam Bankasının kuruluşları ile tarım sektörünün desteklenmesi amacıyla Ziraat

Bankasının sermayesinin arttırılması bu dönemde gerçekleşmiştir. Bu dönemdeki bir

diğer gelişme ise Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankasının kuruluşudur (Akbulak vd,

2004:85).

1930’lu yıllarda devletçilik görüşünün benimsenmesi ile birlikte Sümerbank,

Belediyeler Bankası, Etibank, Denizbank, Halk Bankası ve Halk Sandıkları

kurulmuş, 1936 yılında 2999 sayılı Bankalar Kanunu yürürlüğe girmiştir. 1939–1945

döneminde İkinci Dünya Savaşının etkisiyle ekonomide yaşanan durgunluk

bankacılık sektörüne de yansımıştır. 1945–1959 dönemi ise ülkemizde özel

bankaların geliştiği bir dönemdir. Bu dönemde liberal ekonomi politikaları

benimsenmiş, Yapı ve Kredi Bankası, Garanti Bankası, Akbank, Pamukbank ve

Türkiye Sınai ve Kalkınma Bankası kurulmuştur. Türkiye Bankalar Birliğinin

kurulması da 1958 yılında gerçekleşmiştir. Planlı dönem olarak adlandırılan 1960–

1980 yılları arasında yaşanan başlıca gelişmeler ise bankacılık sektöründe devlet

kontrolü ve etkisinin hissedilmesi, beşi kalkınma ikisi ticari banka olmak üzere 7

bankanın kurulması, şube bankacılığına önem verilmesi, özel ticaret bankalarının

büyük bölümünün holding bankası haline gelmesidir (Akbulak vd, 2004:85-86).

Türk bankacılık sisteminin 1980 yılına kadarki gelişimi, piyasaya girişin

sınırlandığı, rekabetçi olmayan, dış ilişkilere kapalı, güdümlü faiz oranları altında

çalışan ve bu nedenle çok şubeli perakende bankacılık yapan, uzmanlaşmamış,

finansal aracı kurum olarak bünyesinde yer aldığı şirketler topluluğunun finansal

kaynak ihtiyacını karşılayan bankaların oluşturduğu bir sistem olarak

özetlenmektedir (Çolak: 2005b-265).

Page 120: TÜRK BANKACILIK SEKTÖRÜNÜN REKABET YAPISININ ANAL İZİtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS00771.pdf · rekabet stratejisi olan Birle şme ve Devralmaların rekabet yapısı üzerindeki etkileri

107

5.1.2. 1980 Sonrası Gelişmeler

Türk Bankacılık Sektöründeki dönüşüm büyük ölçüde 24 Ocak 1980 kararları

ile yurtiçi tasarrufların arttırılmak istenmesinden kaynaklanmıştır (Çolak: 2005a–

107). Bu dönemde “yapısal uyum ve dışa açık, piyasa ekonomisi güdümünde

liberalizasyon” programı finansal kesimdeki reformların da belirleyicisi olmuştur

(Köne: 2003). Piyasa ekonomisine geçilmesiyle birlikte gündeme gelen reform

niteliğindeki yapısal değişiklikler ile bankacılık sektörünün ve mali sektörün

gelişmesi ve büyümesi sağlanmıştır (TBB: 2002a). Bu anlamda atılan ilk adım

Haziran 1980’de mevduat ve kredi faizlerinin serbest bırakılması olmuştur. Bu

şekilde bankacılık sektöründe rekabetin arttırılması, reel faiz yoluyla yurtiçi

tasarrufların yukarı seviyelere çekilmesi ve mali sektöre derinlik kazandırması

amaçlanmıştır (Binay, Kunter: 1998). Ne var ki, artan piyasalaşma süreci ile birlikte

ortaya çıkan faiz yarışı, fiyatlar genel düzeyinin ve döviz kurlarının hızlı bir artış

eğilimine girmesine yol açmış, faiz oranları yüksek düzeyde seyretmiştir (Toprak,

Demir: 2001). Rekabete hazır olmayan bankacılık sektörünün bu gelişmelere tepkisi,

büyük bankaların aralarında anlaşarak20 faizlerin belli bir düzeyin üzerine

yükselmesini önlemek şeklinde olmuştur (Binay, Kunter: 1998). Ancak bu anlaşma

uzun sürmemiş, 70 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin kabul edilmesiyle

bankacılık sektörüne giriş kolaylaştırıldığı gibi, sektör için yeni bir araç olarak

görülebilecek Mevduat Sertifikası ile yastık altındaki ve kayıtdışı ekonomideki

paranın bir kısmı sektöre çekilmeye çalışılmıştır (Çolak: 2005a-107). Bazı banka ve

holdinglerin “aracı kurumlar” kurmaları ve bu kurumlara iskontolu olarak mevduat

sertifikası satmaları, bankacılık sistemini sürekli mevduat sertifikası üreten ve bunu

halka çok kere pazarlayan bir duruma dönüştürmüştür (Ponzi Game). Sertifikaların

halka daha yüksek bir fiyatla satılması ve buradan elde edilen tasarrufların yüksek

riskli yatırımlarda değerlendirilmesi, mali liberalleşmeden amaçlanan “pozitif reel

faiz” hedefinin gerçekleştirilmesine yardımcı olmuştur (Binay, Kunter: 1998). Bu

gelişmelerle birlikte ortaya çıkan faiz yarışı, 1982 yılında finans kesiminde krize yol

açmış; küçük banker iflaslarıyla başlayan çöküş, büyük bankerlerin ve bazı küçük

bankaların iflası ile devam etmiştir (Köne: 2003).

20 1. Centilmenlik Anlaşması: 1 yıllık mevduata %30 faiz verilmesi konusunda bankalar anlaşmaya varmıştır.

Page 121: TÜRK BANKACILIK SEKTÖRÜNÜN REKABET YAPISININ ANAL İZİtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS00771.pdf · rekabet stratejisi olan Birle şme ve Devralmaların rekabet yapısı üzerindeki etkileri

108

Finansal piyasaların gelişebilmesi, dolayısıyla da reel sektöre parasal kaynak

aktarılabilmesi için finansal sistemin aktif büyüklüğünün artması gerektiğinin

düşünülmesi, sektöre kaynak aktaracak kararların kısa sürede yürürlüğe konulmasını

sağlamıştır. 1980–1990 yılları arasında bankacılık sektörüne yönelik olarak yapılan

yasal düzenlemelerin temelini 1985 yılında yürürlüğe giren 3182 sayılı Bankalar

Kanunu oluşturmaktadır (Çolak: 2005a–107).

1986 yılı Merkez Bankası bünyesinde piyasaların oluşturulmaya başlandığı

yıl olmuştur. 1986 Mart ayında Bankalararası Para Piyasası, 1987 Şubat ayında Açık

Piyasa İşlemleri, 1988 yılının Ağustos ayında Döviz-Efektif Piyasası, 1989 Nisan

ayında ise Altın Piyasası kurulmuştur. Bankaların daha etkin denetimi amacıyla

bağımsız denetimden geçme uygulaması ise 1987 tarihinde başlamıştır. Özellikle

yerli bankaların, yurtdışı bankalar ile işlemlerinin artması, bankaların bağımsız

denetimden geçmelerini gerekli kılmıştır (Binay, Kunter: 1998).

1980 sonrası dönemde Türk Bankacılık Sektörünü ilgilendiren gelişmeler

açısından 1989 yılı, dikkat çekici gelişmelerin yaşandığı bir dönem olmuştur.

Bankalar arası rekabet özellikle bu dönemde şiddetlenmeye başlamıştır. Rekabeti

arttıran nedenlerin başında, Türk bankacılık sistemine yeni bankaların girişi

gelmektedir. Yeni bankaların ayırıcı özelliği, genellikle yabancı sermaye katılımıyla

kurulmaları ve daha çok yatırım bankacılığına yönelmiş olmalarıdır. Artan rekabet

bankaları yeni mali ürünler pazarlamaya, maliyetleri düşürücü önlemler almaya,

sermaye piyasalarındaki faaliyetlerini geliştirmeye ve otomasyona yönlendirmiş

bulunmaktadır. Bankalar arası rekabeti şiddetlendiren bir diğer gelişme de, 1988

yılında mevduat faizlerindeki aşırı yükselmenin bankaların kaynak maliyetini

arttırması, dolayısıyla bankaların verimli ve güvenli plasman yapmakta güçlükle

karşılaşmalarıdır (Bankalarımız 1989).

1989 yılı Ağustos ayında 32 sayılı karar ile döviz işlemleri ve sermaye

hareketleri tamamen liberalleştirilmiştir. Bu uygulamada amaç (Binay, Kunter:

1998),

• daha liberal bir döviz sistemi yaratmak ve Ortak Pazar ve diğer mali

piyasalarla bütünleşmeyi kolaylaştırmak,

Page 122: TÜRK BANKACILIK SEKTÖRÜNÜN REKABET YAPISININ ANAL İZİtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS00771.pdf · rekabet stratejisi olan Birle şme ve Devralmaların rekabet yapısı üzerindeki etkileri

109

• menkul kıymetlerin yurtiçi ve dışında alım-satımı önündeki engelleri

kaldırarak sermaye piyasalarının gelişimine yardımcı olmak,

• sermaye hareketlerini serbestleştirmek, bu şekilde bankaların yurtdışından

kredi bulmasını sağlamaktır.

Bu yeni önlemler ile TL’nin konvertibl bir para olmasının yolu açılmıştır.

1990 yılının Şubat ayında da TL, Uluslararası Para Fonu ile yapılan anlaşmanın 8.

Maddesi uyarınca konvertibl bir para olarak ilan edilmiştir (Binay, Kunter: 1998).

Böylece bankalarımız iç piyasalarda yaşanan rekabete uyum göstermenin yanında,

Türkiye’nin dış ticaretinde meydana gelen artışlarla beraber dış piyasalara da

açılmışlardır (Bankalarımız 1989).

1980 sonrası politikaların bir sonucu olarak bankacılık sektöründe dışa açılma

yönünde ortaya çıkan eğilim, ülkemizde şube açan yabancı bankaların bir sonucu

olarak görülebilir. Bu rekabet, Türk Bankacılık Sektörünün etkinliğini de arttırmıştır

(Yıldırım, Ülgen: 2006).

5.1.3. 1990 Sonrası Gelişmeler

Piyasa ekonomisine geçilen 1980’li yıllarda uygulamaya konulan reform

niteliğindeki yapısal değişiklikler bankacılık sektörünün ve mali sektörün gelişmesini

ve büyümesini sağlamıştır. Ne var ki 1990’lı yıllardaki gelişmeler bankacılık

sektörünün mali bünyesinin önemli ölçüde bozulmasına neden olmuş, bankaların

riskin çok yüksek olduğu bir ortamda çalışmalarına yol açmıştır (TBB: 2002a). 1989

yılında yürürlüğe giren 32 sayılı karara bankacılık sektörünün hazırlıksız

yakalanması, düzenlemeye uygun, etkin bir aktif-pasif yönetimi gösterilmesine engel

olmuştur. Hazine ve TCMB ise bu yeni oluşumu tamamlayacak düzenlemelere

gidememiş, bunun sonucunda bankalar, likidite yönetiminin temel ilkelerini göz ardı

ederek yabancı para cinsinden kaynaklara yönelmişlerdir (Çolak: 2005a;107–108).

Bankalar, yurt dışı kaynaklardan borçlanarak elde ettikleri döviz kaynaklarını Türk

Lirası üzerinden getiri sağlayan finansal araçlara yatırmış ya da Türk Lirası kredi

vermişlerdir. Bu da bankaların döviz varlıkları ile döviz yükümlülükleri arasındaki

farkın artmasına, yani açık pozisyonla çalışmalarına yol açmıştır (Köne: 2003).

Page 123: TÜRK BANKACILIK SEKTÖRÜNÜN REKABET YAPISININ ANAL İZİtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS00771.pdf · rekabet stratejisi olan Birle şme ve Devralmaların rekabet yapısı üzerindeki etkileri

110

Bu dönemde Türkiye ekonomisinde artan yapısal sorunlar bankacılık

sektörünü de olumsuz etkilemiştir. Yurt içi tasarruf eğiliminin gerilemesi TL tasarruf

cinsinden mali sistemi küçültmüş, kamu kesiminin tasarruf açığının artması ile

birlikte kamu kesimi mali sistemden daha çok kaynak talep eder olmuştur. Bu

gelişmeler faiz oranları üzerinde ciddi bir baskı oluşturmuştur. Faiz oranlarının daha

da yükselmesini önlemek amacıyla hem Merkez Bankası kaynaklarına hem de yurt

dışı borçlanmaya ağırlık verilmiş, TL’nin yabancı paralar karşısında değer kazanması

ve reel faiz oranlarının da etkisiyle kısa vadeli sermaye girişi hızlanmış ve kamu

kesiminin finansmanında önemli bir kaynak temin edilmiştir. Ne var ki, kaynak

kıtlığına rağmen yurtiçi talep artışına bağlı büyüme politikası iç dengeler yanında dış

dengelerin de bozulmasına neden olmuş, giderek büyüyen makro dengesizlikler 1994

yılında ciddi bir krize neden olmuştur. Bu gelişmeler mali sistemin de dikkati çeken

bir hızla daralmasına yol açmıştır. Ekonomik faaliyetlerin yavaşlaması yanında

TL’nin yabancı paralar karşısında hızlı değer kaybı, enflasyonist beklentiler

nedeniyle ekonomik birimlerin nakit tercihlerinin artması, mali sektöre duyulan

güvenin azalması nedeniyle kaynakların sektör dışına çıkması ve bankacılık

sisteminin net dış borç ödemesi mali sistemin küçülmesinin başlıca nedenleri

olmuştur (Bankalarımız 1994).

Birçok bankanın krize açık pozisyonda yakalanması, bankalardan ve aracı

kuruluşlardan bazılarının ödeme güçlüğü içine düşmesi, iflasların artmasına neden

olmuştur. Mali sisteme olan güvenin yeniden kazanılması için mevduatın tamamına

devlet güvencesi getirilmiş, mevduatın %100’ü TMSF kapsamına alınmıştır

(Doğukanlı: 2001–297). Ancak banka sisteminin denetiminde yaşanan zafiyetler

nedeniyle sağlıklı bir yapılanma gerçekleştirilememiş, tersine, mali bünye sorunları

daha da büyümüştür (TBB: 2002a-7).

1994 krizinin iki temel nedeni bulunmaktadır: i) 1989 yılında sermaye

hareketlerinin liberalleştirilmesi ve bankaların yurtdışından sağladıkları ucuz

kaynaklarla Hazine’yi fonlaması ve Merkez Bankası’nın enflasyonla mücadele

çerçevesinde TL’yi değerli tutmaya çalışma politikasının yarattığı bankaların açık

pozisyonları, ii) 1989 yılında verilen yüksek ücret zamlarının iç talebi körüklemesidir

(Binay, Kunter: 1998).

Page 124: TÜRK BANKACILIK SEKTÖRÜNÜN REKABET YAPISININ ANAL İZİtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS00771.pdf · rekabet stratejisi olan Birle şme ve Devralmaların rekabet yapısı üzerindeki etkileri

111

Mali sistemde krizin daha da derinleşmesini önlemek ve ekonomide istikrarı

yeniden sağlamak üzere 5 Nisan kararları uygulamaya konulmuştur. Böylece bir

yandan mali disiplinin tesisi ve kamu kesimi açığı küçültülüp, mali sistemdeki

küçülmenin önüne geçilirken, diğer yandan bankacılık sistemini doğrudan etkileyen

kararlar alınmıştır. Kısa dönemde mevduatı cazip hale getirmek, bankaların

kullanılabilir kaynaklarını arttırmak ve kaynak maliyetini azaltmak amacıyla likidite

oranları yeniden belirlenmiştir. TL mevduata uygulanan munzam karşılık oranları

düşürülmüş, disponibilite uygulaması kaldırılmıştır. Buna karşılık mevduat dışı

kaynaklar disponibiliteye tabi tutulmuştur (Bankalarımız 1994).

Hazine ve TCMB krizin ardından yayınladıkları sermaye yeterliliği ve net

genel pozisyon tebliğleri ile bankacılık sektörünün uluslararası bankacılık kurallarına

uyumu yönünde adımlar atmalarını sağladıkları gibi bankaların likidite yönetiminde

uymaları gereken sınırları da çizmiştir (Çolak: 2005a–108).

Bankacılık sektörü 1994 yılında Türkiye ekonomisinde yaşanan kriz

sonucunda önemli kayıplarla karşılaşmış, üç banka tasfiye sürecine girmiştir. 1994

krizinin olumsuz etkileri kısa sürede atlatılmış (BDDK: 2002a), ekonominin girdiği

büyüme süreci bankacılık sektörünün büyümesini de olumlu etkilemiş, 1995, 1996

ve 1997 yıllarında bankacılık sektörü milli gelirin oldukça üzerinde bir hızla

büyümüştür. Bu büyümeyi olumlu yönde etkileyen faktörler şöyle sıralanabilir

(Bankalarımız 1997):

- Ekonomik faaliyetin beklenenin üzerinde bir canlılık göstermesi,

- Enflasyonun yükselmesi, buna karşılık TL’nin başlıca yabancı paralar

karşısında değer kazanmasına bağlı olarak açık pozisyonun sürdürülmesi,

- TL cinsinden finansal aktiflerin getirilerinin reel olarak cazibesini

koruması nedeniyle bu araçlara olan talep artışının sürmesi

- Yurtdışından borçlanmanın artması.

1997 yılında Hazine’nin borçlanma maliyetinin belirleyici olduğu bir

piyasada yükselen faiz oranları yanında bankaların kaynakları üzerinde bulunan

parasal ve mali yükler maliyetleri, dolayısıyla da karlılık performansını olumsuz

yönde etkilemeye devam etmiştir. Banka ve Sigorta Muameleleri Vergisi ve

Page 125: TÜRK BANKACILIK SEKTÖRÜNÜN REKABET YAPISININ ANAL İZİtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS00771.pdf · rekabet stratejisi olan Birle şme ve Devralmaların rekabet yapısı üzerindeki etkileri

112

Kambiyo Gider Vergisi gibi işlem ve dolayısıyla kaynak kullandırma maliyetini

etkilemeye devam eden yüklerin, vergi gelirlerinde düşüşe neden olacağı

gerekçesiyle hiç bir değişiklik yapılmadan sisteme uygulanması, Türk bankacılık

sisteminin büyümesini ve uluslararası rekabet gücünü olumsuz yönde etkileyen

faktörler olmuştur (Bankalarımız 1997).

1999 yılına kadar bankalar makroekonomik dengesizliklerin de etkisiyle riskli

bir ortamda faaliyet göstermeyi sürdürmüşlerdir. Bankacılık sistemi 1998 yılının

ikinci yarısından itibaren sürekli olarak Merkez Bankasından yüksek miktarda ve

maliyetle likidite sağlamak zorunda kalmıştır. Merkez Bankası’ndan sağlanan

kaynaklar çok yüksek bir maliyetle de olsa kamu kesiminin kaynak ihtiyacının

karşılanmasını sağlamış, ancak likidite gereksinimi içinde olan bankaların mali

bünyelerindeki bozulma hızlanmıştır. Hükümetin bankaların mali bünyelerinin

güçlendirilmesi amacıyla Bankalar Kanunu’nda değişiklikler getiren tasarısının

Meclis’ten geçmesinin ardından, beş ticaret bankasının yönetimi (Egebank, Esbank,

Türkiye Tütüncüler Bankası-Yaşarbank, Sümerbank, Yurtbank) Fon’a devredilmiştir.

Ayrıca yatırım ve kalkınma bankalarından birisinin (Birleşik Yatırım Bankası)

faaliyetine ise son verilmiştir. Ekonomide yaşanan olumsuz gelişmelerin mali sistem

üzerindeki etkilerini sınırlandırmak amacıyla 1994 yılında geçici bir çözüm olarak

getirilen tasarruf mevduatının tümüne Fon güvencesi 1999 yılında da sürmüştür

(Bankalarımız 1999).

1990’lı yıllarda makro ekonomik istikrarsızlık, yüksek kamu kesimi açıkları,

kamu bankalarının sistemi çarpıtıcı etkileri, risk algılama ve yönetiminin zayıflaması

gibi nedenlerle bankacılık sektörü, üretimi destekleme ve kaynakları uzun vadeli

yatırımlara yönlendirme şeklindeki mali aracılık fonksiyonunu etkin bir biçimde

yerine getirememiştir. Bu sürecin sonucu olarak bankaların karşılaştıkları yapısal

zafiyetler şu şekilde özetlenebilir (Acar Boyacıoğlu: 2003):

- Özkaynak yetersizliği,

- Küçük ölçekli ve parçalı bankacılık yapısı,

- Kamu bankalarının sistem içindeki payının yüksekliği,

- Zayıf aktif kalitesi (kredi yoğunlaşması),

Page 126: TÜRK BANKACILIK SEKTÖRÜNÜN REKABET YAPISININ ANAL İZİtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS00771.pdf · rekabet stratejisi olan Birle şme ve Devralmaların rekabet yapısı üzerindeki etkileri

113

- Grup bankacılığı ve risklerin yoğunluğu,

- Kredi ve karşılıklar arasındaki uyumsuzluk),

- Piyasa risklerine aşırı duyarlılık ve kırılganlık (vade uyumsuzluğu, açık

pozisyon),

- Yetersiz iç kontrol ve risk yönetimi,

- Şeffaflığın eksikliği,

- Kurumsal yönetişim eksikliği.

5.1.4. 2000 Sonrası Gelişmeler

1990’lı yıllarda yaşanan krizlerin ardından Kronik enflasyon, yüksek reel faiz

oranları ve gittikçe bozulan borç dinamikleri nedeniyle sorunlar yaşayan Türkiye

ekonomisini istikrara kavuşturmak amacıyla, 1999 Aralığında uluslararası finans

kuruluşlarınca desteklenen döviz kuruna dayalı bir istikrar programı başlatılmış

(Serdengeçti; 2002), büyüme, enflasyon ve kamu finansmanı alanlarında olumlu

sonuçlar elde edilmiştir (BDDK; 2009a). Bu süreçte ekonomik performansı etkileyen

kararlara ek olarak, bankacılık sistemini doğrudan ilgilendiren çok önemli kararlar

alınmış ve düzenlemeler yapılmıştır. Yeni düzenlemeler ile bankacılık mevzuatı

uluslararası düzenlemelere, tavsiyelere ve özellikle Avrupa Birliği direktiflerine

önemli ölçüde yaklaştırılmıştır. Özel sermayeli bankalar ile kamu sermayeli bankalar

arasında rekabet eşitliğini bozan düzenlemeler kaldırılmış, bir bankanın mali

bünyesinin zayıflaması durumunda denetim otoritesinin hareket kabiliyeti arttırılmış,

mali bünyenin güçlendirilmesini sağlayacak ya da bankanın faaliyeti ile ilgili olarak

alınacak tedbirlere ilişkin kararlar daha objektif kriterlere dayandırılmış ve karar

sürecini hızlandıran değişiklikler getirilmiştir (Keskin; 2001). Elbette bu noktada

yaşanan en önemli gelişme, BDDK’nın kurulması ve Ağustos 2000’de faaliyetine

resmen başlaması olmuştur.

2000 yılında yaşanan tüm bu olumlu gelişmelere karşın, ülkede kronik

enflasyon sürecinin kırılamadığı, kamu iç borç sorunu ağırlaştığı (Celasun; 2002) ve

bankacılık kesiminin varlık ve yükümlülüklerinin vade yapısında risklerin doğmasına

bağlı olarak (BDDK; 2009a) bankacılık sektörünün kırılganlaştığı görülmektedir

(Celasun; 2002). Yürürlüğe konan istikrar programı çerçevesinde, döviz kurunun kur

Page 127: TÜRK BANKACILIK SEKTÖRÜNÜN REKABET YAPISININ ANAL İZİtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS00771.pdf · rekabet stratejisi olan Birle şme ve Devralmaların rekabet yapısı üzerindeki etkileri

114

sepetine göre ne olacağının önceden açıklanmasıyla ortadan kalkan kur riski, yabancı

yatırımcılar için arbitraj imkânı sağlamış (Gençler; 2007), ülkeye büyük miktarda

sermaye girişine neden olmuştur. Ne var ki bu girişlerin büyük bölümü bankaların ve

özel sektörün dışarıdan aldığı borçlardan oluşmuştur (Serdengeçti; 2002). Artan

sermaye girişine bağlı olarak faiz oranları olması gereken seviyenin altında

gerçekleşmiştir. Ancak 2000 yılının sonlarına gelindiğinde, gerçekleştirilemeyen

yapısal ve mali reformlar ve kontrol edilemeyen finansal varlıkların sonucunda

büyük bir devalüasyon yaşanmıştır (Gençler; 2007). Likidite sıkışıklığının etkisiyle

faiz oranları yükselmiş, açık pozisyonu olan bankalar yüksek maliyetle kaynak

bulmak zorunda kalmışlardır (Toprak, Demir; 2001). Bankaların açık pozisyonlarını

kapatmaya çalışmaları, kamu ve özel bankaların borçlanma telaşına girmelerine

neden olmuştur. Bankaların hızla yükselen likidite ihtiyaçları ve bunun için yüksek

faizle likidite arayışı içerisine girmeleri sonucu döviz talepleri artarken, yabancı

bankalar da hazine kâğıtlarını hızla satarak Türkiye’den çıkmaya başlamıştır

(Karaçor; 2006:387).

Nitekim 2000 yılının son üç aylık döneminde yaşanan sıkıntılar, Kasım

likidite ve Şubat döviz krizine bağlı olarak ekonomik faaliyetin 2001 yılında hızla

daralmasına yol açmıştır (TBB, 2002b). Türkiye ekonomisi ve bankacılık sistemi

açısından 2001 yılı zor bir yıl olmuştur. Ekonomik faaliyet yanında bankacılık

sistemi de önemli ölçüde küçülmüştür. Fon’a alınan bazı bankaların birleştirilmesi

ve/veya kapatılması, bazı bankaların faaliyetlerine son verilmesi yanında, bazı

bankaların birleşmesi banka sayısının azalmasına neden olmuştur. 2001 yılında sekiz

banka Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu bünyesindeki Tasarruf

Mevduatı Sigorta Fonu’na devredilmiştir. (Ulusal Bank, İktisat Bankası, EGS Bank,

Bayındırbank, Kentbank, Milli Aydın Bankası “Tarişbank”, Sitebank ve

Toprakbank). Fon bünyesindeki bankalardan Egebank, Yurtbank, Yaşarbank ve

Bank Kapital Ocak 2001’de, Ulusal Bank ise Nisan 2001’de Sümerbank ile

birleştirilmiş, Sümerbank yıl içinde Oyak Grubuna satılmıştır (TBB, 2002a).

Türkiye’de Şubat 2001’de yaşanan mali krizin, kamu sektöründen başlayarak

mali sektöre yayılan ve sonucunda reel sektör üzerinde büyük sıkıntılar doğuran

etkileri olmuştur. Yaşanan krizin etkilerinin giderilmesi ve ekonomide istikrarın

tekrar sağlanması amacıyla Mayıs 2001 tarihinde “Güçlü Ekonomiye Geçiş Programı

Page 128: TÜRK BANKACILIK SEKTÖRÜNÜN REKABET YAPISININ ANAL İZİtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS00771.pdf · rekabet stratejisi olan Birle şme ve Devralmaların rekabet yapısı üzerindeki etkileri

115

uygulanmaya başlanmıştır. Programın beş temel unsuru şu şekildedir (Erdönmez;

2003):

- Dalgalı kur sistemi içinde enflasyonla mücadelenin kararlı biri biçimde

sürdürülmesi,

- Bankacılık sektörünün, kamu ve Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu (TMSF)

bünyesindeki bankalar başta olmak üzere hızlı ve kapsamlı şekilde yeniden

yapılandırılması ve böylece bankacılık kesimi ile reel sektör arasında sağlıklı

ilişkiler kurulması,

- Kamu finansman dengesinin bir daha bozulmayacak şekilde güçlendirilmesi,

- Enflasyon hedefleri ile uyumlu bir gelirler politikasının sürdürülmesi,

- Bütün bunların etkin, esnek ve şeffaf bir yapıda gerçekleştirilmesini

sağlayacak yapısal unsurların yasal altyapısının oluşturulması şeklinde

belirlenmiştir.

2001 yılında yaşanan krizin ardından başlatılan bankacılık sektörü yeniden

yapılandırma programının aşamaları; kamu bankalarının finansal ve operasyonel

açıdan yapılandırılması, Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu’ndaki (TMSF) bankaların

sorunlarının en kısa sürede çözüme kavuşturulması, özel bankaların sağlıklı bir

yapıya kavuşturulması, bankacılık sektöründe gözetim ve denetim etkinliğinin

artırılması, sektörün daha rekabetçi bir yapıya kavuşturulması için yasal ve kurumsal

düzenlemelerin gerçekleştirilmesi olarak açıklanmıştır (TBB, 2003).

Banka sisteminin mali yapısının güçlendirilmesi üç kanaldan yürütülmüştür:

(i) Görev zararı stoklarını bilançolarından tasfiye etmek için, kamu bankalarına özel

tertip DİBS verilmiştir. (ii) Mali yükümlülüklerinin kapatılması ve özkaynakları ile

döviz pozisyonlarının güçlendirilmesi için TMSF bünyesindeki bankalara özel tertip

DİBS ve döviz cinsi senetler ihraç edilmiştir. (iii) Özel sermayeli ticari bankalara

yabancı para pozisyon açıklarının kapatılmasına katkıda bulunmak ve Hazinenin iç

borçlanma vadesini uzatabilecek koşulları sağlamak için bu kesimle iç borç takası

yapılmıştır (Celasun; 2002).

2002 yılına gelindiğinde, bankacılık sistemindeki yeniden yapılandırma

sürecine ilişkin en önemli gelişme, önceki yıl para ve sermaye piyasalarında yaşanan

Page 129: TÜRK BANKACILIK SEKTÖRÜNÜN REKABET YAPISININ ANAL İZİtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS00771.pdf · rekabet stratejisi olan Birle şme ve Devralmaların rekabet yapısı üzerindeki etkileri

116

kriz ve ekonomik faaliyetin hızla daralmasının da etkisiyle önemli ölçüde zarar gören

bankacılık sisteminde derinleşen sorunların çözümü ve banka sermayelerinin

güçlendirilmesi amacıyla uygulamaya konulan özel program olmuştur. Program

kapsamında özel bankalara sermaye desteğinin sağlanması yanında krizin de

etkisiyle ödeme gücü olumsuz etkilenen; ekonomiye katma değer yarattığı düşünülen

reel sektör firmalarının faaliyetlerini sürdürmeleri ve ödeme güçlerini yeniden

kazanmaları için finansal yeniden yapılandırma programı başlatılmış, varlık yönetim

şirketlerinin kurulması yönünde düzenlemeler yapılmıştır (TBB, 2003).

Türk bankacılık sektörü, 2004 yılının ilk yarısında genel olarak yurtiçi

ekonomik ve siyasal ortamda sağlanan istikrar çerçevesinde büyümeye devam

etmiştir. Bu dönemde, diğer gelişmekte olan piyasalardan ayrı olarak, uluslararası

piyasalardan Türkiye ekonomisinin performansına bağlı olarak, sermaye girişinin

sürekliliği korunurken, yurtiçi talepteki artış bankacılık sektörünün aracılık

fonksiyonunu geliştirmesine katkıda bulunmuştur. Ayrıca, Kredi Kuruluşları Kanunu

Tasarı Taslağı çalışmaları, Yeni Türk Lirasına geçiş çalışmalarının başlaması, Yapı

Kredi Bankası’nın satışına ilişkin süreç ve Pamukbank-Halkbank birleşme süreci

yılın ilk yarısında sektör içinde gerçekleşen önemli gelişmeler olarak öne

çıkmaktadır (BDDK, 2004).

2004 yılının ilk yarısında banka sayısı sektörde iki yabancı banka arasında

gerçekleşen birleşme neticesinde (Credit Lyonnais S.A. Türkiye Merkez Şubesi, 18

Mart 2004 tarihinde Credit Agricole Indosuez Türk Bank’a devredilmiştir) 49’a

gerilemiştir. Söz konusu 49 bankanın, 35’i mevduat bankası (3 adedi kamu, 18 adedi

özel, 12 adedi yabancı ve 2 adedi TMSF bankası), 14’ü ise kalkınma ve yatırım

bankasıdır (BDDK, 2004).

Bankacılık sisteminde, 2005 yılında en önemli gelişme, yabancı yatırımcıların

bankacılık sistemine doğrudan veya ortaklıklar yoluyla yaptıkları yatırımlar

olmuştur. 2004 yılında Türk Ekonomi Bankası A.Ş. ve BNP Paribas ortaklığından

sonra, T. Dış Ticaret Bankası A.Ş.’nin çoğunluk hisseleri Fortisbank tarafından

alınmıştır. T. Dış Ticaret Bankası A.Ş. yılın ikinci yarısına, statüsü değişerek,

Türkiye’de kurulmuş yabancı banka olarak girmiştir. Benzer şekilde, Koç Holding ve

Uno Credito ortaklığı, Koç Finansal Hizmetler’in Yapı ve Kredi Bankası A.Ş’nin

Page 130: TÜRK BANKACILIK SEKTÖRÜNÜN REKABET YAPISININ ANAL İZİtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS00771.pdf · rekabet stratejisi olan Birle şme ve Devralmaların rekabet yapısı üzerindeki etkileri

117

çoğunluk hisselerini almıştır. Şekerbank T.A.Ş ile Rabobank arasında sürdürülen

görüşmeler ortaklık anlaşması ile sonuçlanmıştır. T. Garanti Bankası A.Ş.’nin

yabancı yatırımcılar ile olan görüşmeleri de GE Consumer Finance ile yapılan

ortaklık anlaşması ile sonuçlanmıştır (TBB, 2005b).

2005 yılından sonra istikrarlı ortam ve sürekli büyüme devam etmiş, bu

durumun bankacılık sektörüne yansımaları da olumlu olmuştur. Türkiye finans

sektörü ve içerisinde en büyük paya sahip olan bankacılık kesimi, yapısal reformların

da katkısıyla büyüme seyrini sürdürmüş, yabancı yatırımların tetiklediği rekabet

ortamına rağmen karlılığını arttırmayı başarmıştır (BDDK; 2006). Bankacılık

sektöründe 2002 yılında başlayan büyüme, aracılık fonksiyonunun etkinliğindeki

gelişme ve performans artışı devam etmektedir. 2007 yılında ABD’de başlayarak

tüm dünyayı saran küresel finans krizini Türk Bankacılık Sektörü en az kayıpla

karşılamıştır. Genel ekonomik koşullardaki bozulmalara kıyasla bankacılık

sektöründe ortaya çıkan bu olumlu tabloda, BDDK’nın etkin gözetim ve denetimi

yanında Türkiye’de bankacılık sistemine duyulan güven, faaliyet gösteren bankaların

yüksek Sermaye Yeterliliği Rasyosu ile çalışmaları ve açık pozisyon açısından

dengeli bir yapıda durmaları önemli rol oynamıştır. Önümüzdeki yıllar için

bankacılık sektöründe bozulmaya yol açacak ciddi bir tehdit öngörülmemektedir.

5.2. TÜRK BANKACILIK SEKTÖRÜNDE YAPISAL DÜZENLEMELER

Türk bankacılık sektörünün dünya finans piyasaları ve özellikle AB finans

piyasaları ile entegre olabilmesi ve rekabet imkânını arttırabilmesi için finans

alanındaki gelişmeleri sürekli olarak takip etmesi, değişikliklere uyum göstermesi,

yeniden yapılandırılması ve en önemlisi de Türk bankacılık mevzuatını söz konusu

ülkelerin bankacılık mevzuatlarıyla uyumlaştırması gerekmektedir (Tanınmış

Yücememiş: 2005–282). Bu amaçla 1980 yılından itibaren bir dizi düzenlemeler

yapılmıştır.

1980 Sonrası dönemde Türk bankacılık sektörü ile ilgili olarak alınan

önlemler ve yaşanan gelişmeler şöyle özetlenebilir (DPT: 1992, s.27–28):

- Sektöre yerli ve yabancı bankaların girişine izin verilmeye başlanmıştır.

Böylece 1980 yılında 43 olan banka sayısı 1992’de 71’e ulaşmıştır.

Page 131: TÜRK BANKACILIK SEKTÖRÜNÜN REKABET YAPISININ ANAL İZİtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS00771.pdf · rekabet stratejisi olan Birle şme ve Devralmaların rekabet yapısı üzerindeki etkileri

118

- 1980’e kadar kamu otoriteleri tarafından belirlenen mevduat ve kredi faiz

oranları serbest bırakılmıştır. Özellikle pozitif reel faiz uygulaması mevduatta

reel artışlara yol açmıştır.

- Sektöre girişin ve mevduat-kredi faiz oranlarının serbest bırakılması sektörü

rekabete açmıştır.

- Kambiyo işlemlerinde ve sermaye hareketlerinde liberalizasyona gidilmiş,

buna paralel olarak döviz varlık ve yükümlülükleri aktif ve pasifte yüzde

25’in üzerinde paya sahip olmuştur. Döviz işlemlerinin artışı bankaların

kırılganlığına da katkıda bulunmuştur. Mevduat yanında yurtdışından

borçlanma önemli bir kaynak haline gelmiştir.

- Bankaların kısa vadeli likidite ihtiyaçlarının karşılanması ve likidite

fazlalarının değerlendirilebilmesi amacıyla TC Merkez Bankası bünyesinde

interbank piyasası kurulmuş ve kısa zamanda işlem hacmi büyük tutarlara

ulaşmıştır.

- Sektörde artan rekabet, işlemlerin çeşitlenmesi gibi nedenlerle daha etkin bir

denetim-gözetim sistemi gerekli olmuştur. Buna paralel olarak BIS ve AB

normlarına uygun Sermaye Yeterliliği Rasyosu uygulamaya koyulmuş;

problemli kredilerin tespit edilmesini ve yeterli karşılık ayrılmasını

uluslararası standartlara uygun hale getirebilmek için Karşılık Kararı

yayımlanmış; bankaların denetim otoritelerine mali raporlamayı daha sağlıklı

yapabilmeleri için Tek Düzen Hesap Planı hazırlanmıştır. Bankaların her yıl

bağımsız dış denetime tabi tutulması uygulaması başlatılmıştır.

- TMSF kurulmuştur.

- Liberalizasyon yönünde alınan önlemler ve otomasyondaki gelişmeler

müşteriye sunulan ürünlerin çeşitlenmesini sağlamıştır. Mevduat toplayıp

kredi verme şeklindeki geleneksel bankacılık yerine fon kaynakları ve

plasmanlar çeşitlenmiştir. Tüketici kredileri, kredi kartları uygulamaya

konulmuştur.

- Az şube ile toptancı bankacılık yapan banka sayısı artmıştır.

Page 132: TÜRK BANKACILIK SEKTÖRÜNÜN REKABET YAPISININ ANAL İZİtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS00771.pdf · rekabet stratejisi olan Birle şme ve Devralmaların rekabet yapısı üzerindeki etkileri

119

- Türk bankaları yurt dışı temsilcilik, şube açarak, banka kurarak veya kurulu

bankaları satın alarak dışa açılmaya başlamışlardır.

- Bankalar sermaye piyasası aktivitelerini arttırmışlar, yatırım fonları

kurmuşlardır.

1989 yılında meydana gelen gelişmelerden bazıları şunlardır (Bankalarımız:

1989):

- Bankaların sermaye yapılarını güçlendirmeye yönelik “3182 sayılı Bankalar

Kanununa ilişkin Tebliğ (No.6)”.

- Türk ekonomisini liberalleştirme yönünde ciddi bir gelişimi simgeleyen

“Türk Parasının Kıymetini Koruma Hakkında 32 Sayılı Karar”ı yürürlüğe

koyan 89/14391 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı.

- TC Merkez Bankasının oluşturduğu, orta vadede fiyat istikrarını sağlamaya

yönelik para ve kredi politikası ve diğer yeniliklerdir.

18 Haziran 1999 tarihinde 4389 sayılı Bankalar Yasası kabul edilmiştir. Söz

konusu yasa 4491, 4672, 4684, 4743, 4842 ve 5020 sayılı yasalar ile değişikliğe

uğramıştır. Yeni Yasa ve yapılan diğer düzenlemeler ile bankacılık mevzuatı

uluslararası düzenlemelere, tavsiyelere ve özellikle AB direktiflerine önemli ölçüde

yaklaştırılmıştır (Tanınmış Yücememiş: 2005–282). 4389 sayılı Kanun, bankacılık

sektöründe rekabet arttırmayı, bankacılık sektörüne ilişkin olarak kabul edilen

uluslararası kriterleri Türk Bankacılık Sektörüne taşımayı ve bankacılık sektörünün

şeffaf çalışmasını sağlamayı hedeflemektedir. Yasaya göre bu hedefleri, kurulacak

olan BDDK gerçekleştirecektir. Yasanın böyle bir yapılanmaya gidişindeki amaç,

sisteme yönelik politik müdahaleleri en aza indirgemektir (Çolak: 2005a-108).

4491 sayılı yasa ile değişik 4389 sayılı yeni Bankalar Kanunu’nun

beraberinde getirdiği başlıca değişiklikler şunlardır:21

(i) idari ve mali açıdan tamamen bağımsız bir denetim ve gözetim otoritesi olarak

Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu’nun kurulması,

21 Merkez Bankası Başkanı Gazi Erçel’in IMF ile yapılan Stand-by anlaşması çerçevesinde Türk Bankacılık Sektörünü 1999 yılı ve 2000 yılına dönük değerlendirmesi, http://www.tcmb.gov.tr/yeni/duyuru/basin000307.html, erişim 15.02.2009.

Page 133: TÜRK BANKACILIK SEKTÖRÜNÜN REKABET YAPISININ ANAL İZİtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS00771.pdf · rekabet stratejisi olan Birle şme ve Devralmaların rekabet yapısı üzerindeki etkileri

120

(ii) Banka denetim ve gözetim yetkilerinin Bankacılık Düzenleme ve Denetleme

Kurumu’na (BDDK) devredilmesi,

(iii) Banka kuruluş aşamasında aranılan şartların ağırlaştırılması,

(iv) Bankaların uygun bir iç denetim ile risk kontrol ve yönetim sistemine sahip

olmaları şartı,

(v) Büyük kredi tanımı ve kredi limitleri,

(vi) Mali bünyesi zayıflayan bankalara ilişkin olarak alınacak tedbirlerin daha

detaylı ve kapsamlı olarak düzenlenmesi,

(vii) Banka ortakları ve yöneticilerinin şahsi sorumluluklarının arttırılması.

Bankacılık sisteminin etkinliğinin arttırılmasına yönelik diğer tamamlayıcı

nitelikteki bankacılık düzenlemelerinin başlıcaları22

(i) Maksimum %20 olarak belirlenen Yabancı Para Net Genel Pozisyon oranının

2000 yılı Haziran ayından itibaren konsolide bazda hesaplanacak olması;

(ii) Avrupa Birliği direktifleri ve diğer uluslararası standartlar dikkate alınarak

hazırlanan yeni kredi karşılıkları düzenlemesi ile kredi alacaklarının 2000 yılı Ocak

ayından itibaren 5 grup altında sınıflanacak olması ve

(iii) 2000 yılı Haziran ayından itibaren sermaye yeterliliği rasyosunun konsolide

bazda hesaplanacak olması yer almaktadır.

Türkiye’de bankacılık sektörünün gözetim ve denetimi 4389 sayılı Bankalar

Kanunu ile kurulan BDDK tarafından yapılmaktadır. Rekabet konusunda ise yetkili

ayrı bir kurum bulunmakta, mali sektörü düzenleyen kurumların rekabeti dikkate

alacak şekilde çalışmalarını sürdürmeleri talep edilmektedir. Türkiye’de bu görev

Rekabet Kurumu tarafından yerine getirilmektedir. Mali suçların azaltılması ve

önlenmesi ile ilgili olarak Türkiye OECD nezdinde kurulmuş olan Mali Eylem Görev

Grubuna üyedir. Bu görev mali sektörün denetim ve gözetimini yapan kurumların

görevleri kapsamına girmemekte, Maliye Bakanlığı altında Mali Suçları Araştırma

Kurulu (MASAK) tarafından yerine getirilmektedir (Bakdur: 2003).

22 a.g.k., http://www.tcmb.gov.tr/yeni/duyuru/basin000307.html, erişim 15.02.2009.

Page 134: TÜRK BANKACILIK SEKTÖRÜNÜN REKABET YAPISININ ANAL İZİtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS00771.pdf · rekabet stratejisi olan Birle şme ve Devralmaların rekabet yapısı üzerindeki etkileri

121

Türk bankacılık sistemi, önemli sayılabilecek düzeyde mali yüklerin

bulunduğu bir ortamda faaliyet göstermektedir. Temel işlevi fon arz ve talep edenler

arasında aracılık görevi görmek olan bankalar, bu görevi yerine getirirken

karşılaştıkları ağır kamusal yükler nedeniyle işlevlerini gereğince yerine

getirememektedirler. Bu durumun bir sonucu olarak fon talep edenler yurtiçi

bankacılık sektörü yerine yurtdışından borçlanmayı tercih etmekte (dışlama etkisi),

bankalar ise faaliyetlerinin önemli bir bölümünü yurt dışına kaydırmaktadırlar

(yabancılaştırma etkisi). Makroekonomik istikrara yönelik beklentilerin artması ve

bankaların piyasa disiplini çerçevesinde mali yapılarını iyileştirmelerine rağmen, söz

konusu kamusal nitelikli mali yükümlülükler Türk bankacılık sektörünün uluslararası

rekabet gücünü zayıflatan önemli bir unsur halini almıştır (BDDK: 2003).

Kasım 2000 ve Şubat 2001 krizlerinin etkisiyle mali bünyeleri ve karlılık

performansları bozulan bankaların daha sağlıklı bir yapıya kavuşturulması amacıyla

15 Mayıs 2001’de “Bankacılık Sektörü Yeniden Yapılandırma Programı”

uygulamaya konulmuştur. Program aracılık fonksiyonuna odaklanmış, iç ve dış

şoklara dayanıklı ve uluslararası ölçekte rekabet edebilir bir bankacılık sektörü

yaratmayı amaçlamıştır (BDDK: 2009b).

BDDK’nın (2002b) “Banka Sermayelerinin Güçlendirilmesi” konulu çalışma

raporlarında belirtildiği üzere, bankacılık sektöründe yaşanan yeniden yapılandırma

sürecini şekillendirecek düzenlemeler şunlardır:

- Bankacılık sektöründe özkaynak artışını özendirici yasal düzenlemeler

gerçekleştirilmiştir.

- Bankaların kaynak maliyetlerinin düşürülmesi amacıyla TL mevduatlar için

ayrılan munzam karşılıklara faiz ödenmesi uygulamasına başlanmıştır.

- Banka ve iştiraklerinin devir ve birleşmelerini kolaylaştırmak yönünde uygun

ortam hazırlanmış, bu amaçla kurumsal devir ve birleşmeler için vergi

teşvikleri getirilmiştir.

- Özel bankaların yabancı para pozisyonlarını kapatabilmeleri amacıyla Hazine

tarafından iç borç takas işlemleri gerçekleştirilmiştir.

Page 135: TÜRK BANKACILIK SEKTÖRÜNÜN REKABET YAPISININ ANAL İZİtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS00771.pdf · rekabet stratejisi olan Birle şme ve Devralmaların rekabet yapısı üzerindeki etkileri

122

- Bankaların risk yönetiminde etkinliklerinin arttırılması amacıyla etkin bir iç

denetim ve risk yönetimi sistemi kurmaları yönünde gerekli düzenlemeler

tamamlanmıştır.

- Faiz, kur ve piyasa risklerinin sermaye yeterliliği rasyosunun hesaplanmasına

dahil edilmesine yönelik düzenlemeler yapılmıştır.

- Bankaların verebilecekleri azami kredi miktarlarının belirlenmesinde

düzenlemeye gidilmiş, bankaların ortaklarına ve iştiraklerine doğrudan veya

dolaylı olarak verebilecekleri azami kredi oranı özkaynakların %25’i olarak

belirlenerek, uluslararası kurallara uygun hale getirilmiştir.

2009 yılına gelindiğinde adı geçen programın sonuçları alınmaya başlanmış

ve aşağıda özetlenen ilerlemeler kaydedilmiştir (BDDK: 2009b):

- Kamu bankalarının, nihai hedef özelleştirme olmak üzere, yeniden

yapılandırılması gerçekleştirilmiştir.

- TMSF’ye devredilen bankalar birleştirme, devir, satış ve tasfiye gibi

yöntemlerle çözümlenmiştir.

- Özel bankalar sağlıklı bir yapıya kavuşturulmuştur.

- Bankacılık sektöründe gözetim ve denetimin etkinliğini arttıracak, sektörü

daha etkin ve rekabetçi bir yapıya kavuşturacak yasal ve kurumsal

düzenlemeler gerçekleştirilmiştir.

- 2001 krizi nedeniyle bankalara ve diğer mali kuruluşlara olan kredi borçlarını

ödeyemeyen firmalara, faaliyetlerini devam ettirebilmeleri için kredi

borçlarını yeniden yapılandırma ve gerekirse ek kaynak sağlama imkânı

veren “İstanbul Yaklaşımı23” uygulamaya konmuştur.

Bu çerçevede, 2005 yılında çıkartılan 5411 sayılı Bankacılık Kanunu, finansal

istikrarın sağlanması, sektörün geliştirilmesi, denetim, uygulama ve düzenleme

çerçevesinin güçlendirilmesi, tasarruf sahiplerinin hak ve menfaatlerinin korunması,

23 4743 sayılı “Mali Sektöre Olan Borçların Yeniden Yapılandırılması ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun” 31.01.2002 tarih ve 24657 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girmiştir.

Page 136: TÜRK BANKACILIK SEKTÖRÜNÜN REKABET YAPISININ ANAL İZİtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS00771.pdf · rekabet stratejisi olan Birle şme ve Devralmaların rekabet yapısı üzerindeki etkileri

123

kurumsal kabiliyetin güçlendirilmesi için yeni bir finansal yapı öngörmektedir

(BDDK: 2009).

Bankacılık sektörünün ekonomiye istenilen düzeyde katkı sunması için

yapılan en önemli düzenleme, sektördeki sınırsız mevduat güvencesinin kaldırılmış

olmasıdır. Her ne kadar mevduat güvence sistemi, başlangıçta mevduat artışına katkı

yapsa da, bu güvencenin sınırsız olması sektörde ahlaki istismara açık uygulamaları

da beraberinde getirmiştir (Sabancı Dinçer: 2004).

Bununla birlikte, rekabeti ve etkinliği arttırıcı önemli gelişmeler de söz

konusudur. Son yıllarda Basel Düzenlemeleri ve Uluslararası Tediye Bankası (Bank

of International Settlements/BIS) tarafından çerçevesi çizilen uluslararası standartlara

uygun olarak bankaların sermaye/aktifler oranının yükseltildiği gözlenmektedir.

Kamu bankalarının özelleştirilmesi süreci başlatılmış, ticari bankacılık yapan kamu

bankalarının sayısı üçe düşürülmüş ve kalanların da hızla özelleştirilmesi devam

etmektedir. AB’ye giriş süreci ile birlikte, bankalar pazar stratejileri ve örgütsel

yapılarında değişme eğilimine girmişler, rekabet kavramının boyutu ve içeriği

konusundaki algılarını değiştirmişlerdir (Tunay; 2005:235).

5.3. TÜRK BANKACILIK SEKTÖRÜNDE KONSOLİDASYON

Tüm dünyada finans sistemindeki küreselleşme sürecinde artan rekabetin de

etkisiyle, Avrupa ve Amerika’da banka birleşmeleri yoğunluk kazanmaya başlamıştır

(DPT, 1992:41). Bu gelişmelerin bankaların; ölçek ekonomilerinden yararlanma,

birleşmeyle oluşacak sinerji etkisi, maliyetlerin düşürülmesi, birleşen bankaların

değerinin artacağı beklentisi, (Şahözkan; 2003:52), kaynakların verimli kullanılması,

faaliyet etkinliğinin ve rekabet gücünün arttırılması ve büyük ölçekli uluslararası

şirketlerin bankacılık hizmet taleplerinin karşılaması (Tanınmış Yücememiş,

2005:290) türünden istek ve beklentilerin sonucu olduğu düşünülebilir. Nitekim, AB

bankacılık sektöründe süregelen konsolidasyon süreci daha rekabetçi bir ortam

yaratılmasını, bankaların etkinliklerinin artmasını ve sermaye piyasalarında faaliyet

göstermek için gerekli optimal büyüklüğe ulaşılmasını sağlamıştır. Bundan sonraki

süreçte ulusal sınırlar içinde gerçekleşen birleşme ve devralmaların yerini sınır ötesi

birleşme ve devralmaların alması beklenmektedir. Bunun yanında bankaların

büyüme stratejilerini özellikle gelişmekte olan ülkelerde banka satın almak suretiyle

Page 137: TÜRK BANKACILIK SEKTÖRÜNÜN REKABET YAPISININ ANAL İZİtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS00771.pdf · rekabet stratejisi olan Birle şme ve Devralmaların rekabet yapısı üzerindeki etkileri

124

devam ettirmeleri öngörülmektedir (Erdönmez: 2005). Bankaların rekabet güçlerini

arttırmak istemelerinden kaynaklanan bu süreç, güç dağılımı ve dengeleri doğrudan

doğruya etkilemektedir (Arslan: 2007).

Türk bankaları teknik ve mentalite yönünden uluslararası alanda rekabet

edebilecek düzeye ulaşmışlardır. Bunun yanında mali bünye ve aktif büyüklükleri

itibariyle aynı güce sahip bulunmamaktadırlar. Türk bankalarının uluslararası

piyasalarda etkin rol oynayabilmesi için mali yönden güçlenmeleri ve rekabet

edebilecek büyüklüklere kavuşması, bunun için de Türk Bankacılık Sektöründe

büyümeyi teşvik edici uygulamalara yönelinmesi gerektiği anlaşılmıştır (DPT: 1992–

41). Türk bankacılık sektörünün konsolidasyona yönelmesi gerekliliği, temel olarak

güçlü ve şoklara karşı daha dayanıklı, uluslararası ölçekte rekabet edebilecek ve

ülkenin tasarruflarını en iyi şekilde değerlendirip ve yönlendirebilecek bir bankacılık

sistemi yapısının oluşturulmak istenmesinden kaynaklanmaktadır (Dinçer; 2006).

Ülkemizde banka birleşmeleri çok sık görülmemekle birlikte, ortaya çıktığı

dönemler daha çok iktisadi kriz anlarına rastlamakta (Çolak, 2005b:267), finansal

güçlük içindeki bankalar ile ilgili olarak bu güçlüğü aşmada uygulanan çözüm

yollarından biri olarak ortaya çıkmaktadır (Şahözkan; 2003:58). Sistemde bankalar

arasında birleşme ve devralmalar daha çok kamusal sermayeli bankalara yönelik

olmakta, çoğunlukla kötü yönetim, sermaye yetersizliği, yüksek riskli faaliyetlere

girişilmesi gibi olumsuz koşulların getirdiği baskılar sonucu gönülsüz biçimde

yapılmaktadır (Çolak, 2005b:267). Bankacılık sektörünün istikrarının reel sektör ile

direkt etkileşimine bağlı olarak, sermaye yeterliliği zayıf olan bankaların tasfiyesini

önlemek; işsizliğin önlenmesi, kaynakların atıl bırakılmaması ve benzer

makroekonomik faydaların varlığı nedeniyle özellik arz etmektedir. Birleşmeler

yoluyla bankaların finansal durumlarının güçlendirilmesi, iflas maliyetlerini bugünkü

değerini düşüreceği için, bir bankanın başarısızlığı söz konusu olduğunda BDDK

gibi düzenleyici kurumlar tarafından, müşteriyi korumaya yönelik kuruluşların

müdahalelerinden sakınmak ve mevduat sigortası sistemini korumak amacıyla çoğu

banka birleşmesi teşvik edilmiştir. Yakın yıllardaki çoğu birleşme başarısız

bankaların başarılı bankalar tarafından satın alınmasını içermiştir (Şahözkan: 2003).

Page 138: TÜRK BANKACILIK SEKTÖRÜNÜN REKABET YAPISININ ANAL İZİtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS00771.pdf · rekabet stratejisi olan Birle şme ve Devralmaların rekabet yapısı üzerindeki etkileri

125

Buna karşın genel olarak, işbirliğine dayalı gönüllü birleşmelere pek

rastlanmamaktadır. Yüksek oranlı yoğunlaşmanın sonucu olan oligopolistik piyasa

yapısı zorunlu olarak sayıca az bankalı bir sistem yaratmıştır. Az sayıdaki bu

bankalar piyasada oluşan kar oranını kendileri için yeterli bulmaları sonucu birleşme

konusunda arzulu davranmamaktadırlar. Türk bankacılık sisteminin yerel bankalara

yer vermeyen alt sektörsüz ulusal piyasa karakteri, pazar payını arttırmaya yönelik

birleşmeleri de sınırlamaktadır. (Çolak, 2005b:267-268). Ne var ki, AB finans

sektöründe Euro ile şeffaflık artarken, fiyat farklılıkları da azalmakta, Türk

bankacılık sektöründe rekabet düzeyi çok düşük düzeylerde kalmaktadır

Türkiye’deki ulusal pazar içinde yüksek kar marjları ile çalışan bankalar daha şeffaf,

rekabetçi bir pazar olan Avrupa Parasal Birliği finans piyasasında aynı kazançları

bulamayacak olmaları (Tanınmış Yücememiş; 2005:290), Türk bankalarını gelecekte

konsolidasyona teşvik edecek bir unsur olarak görülebilir. Avrupa Birliği ile mali

entegrasyon bankaları daha rekabetçi bir piyasada faaliyet göstermeye zorlayacaktır.

Rekabetteki bu artışlar bankaları birleşmeye veya satın almaya yönlendirerek,

özellikle özkaynaklarını güçlendirmenin yollarını bulmaya itecektir. Bu nedenle

önümüzdeki yıllarda küçük ve orta ölçekli bazı bankaların birleşmesi olasılığı

kuvvetlidir (Çolak, 2005b:268).

Türkiye’de banka sayısındaki azalmayı yalnızca iflaslar ile açıklamak

mümkün değildir. Sektördeki merkezileşme eğilimi TMSF bünyesine alınan bankalar

çerçevesinde daha net görülebilmektedir (Akar, Çiçek: 2007:177).

Page 139: TÜRK BANKACILIK SEKTÖRÜNÜN REKABET YAPISININ ANAL İZİtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS00771.pdf · rekabet stratejisi olan Birle şme ve Devralmaların rekabet yapısı üzerindeki etkileri

126

Çizelge 5.1. Bankacılık Sektöründe Devir ve Birleşmelere

İlişkin Gelişmeler24

Devir ve Birleşmeye Konu Olan Bankalar

Yeni Banka Açıklama

Osmanlı

Bankası Körfezbank

Osmanlı Bankası

31 Ağustos 2001 tarihinde Türk Körfez Bankası AŞ tüm hak, alacak, borç ve yükümlülükleriyle ve tüzel kişiliği sona erdirilmek suretiyle Osmanlı Bankası AŞ’ye devredilmiştir.

Ziraat Bankası

Emlak Bank Ziraat Bankası Emlak Bankası 2001 yılında Ziraat Bankası ile birleştirilerek kapandı.

Garanti Bankası

Osmanlı Bankası

Garanti Bankası

Osmanlı Bankası 14.12.2001 tarihi itibariyle Garanti Bankası’na devredilmiştir.

HSBC Bank Plc.

Demirbank HSBC Bank

Plc. Demirbank 14.12.2001 tarihinde HSBC Bank AŞ’ye devredilmiştir.

Tefken Yatırım

Bank Ekspres Tefken Bank

Bank Ekspres’in Tefken Bank AŞ’ye devri 26.10.2001 tarihinde tamamlanmış olup, devir tarihi itibariyle unvanı Tekfenbank AŞ olarak değiştirilmiştir.

Oyak Bank Sümerbank Oyak Bank 11.01.2002 tarihinde Sümerbank’ın satışı tamamlanmış, Oyakbank AŞ adı altında faaliyete başlamıştır.

Morgan Guaranty

The Chase Manhattan

JP Morgan Chase&Co.

İki bankanın birleşmesi 14.12.2001 tarihinde tescil edilmiştir.

Sınai Yatırım Bankası

T. Sınai Kalkınma Bankası

T. Sınai Kalkınma

Bankası AŞ.

Sınai Yatırım Bankası 29.03.2002 tarihinde T. Sınai Kalkınma Bankası’na devredilmiştir.

Finansbank Fibabank Finansbank Fibabank 2003 yılında Finansbank’a devredilmiştir.

Yapı Kredi Bankası A.Ş.

Koçbank A.Ş. Yapı Kredi

Bankası A.Ş. Koçbank A.Ş. 30 Mayıs 2006 tarihinde Yapı Kredi Bankasına devredilmiştir.

Kaynak: BDDK, Bankacılık Sektörü Yeniden Yapılandırma Programı: Gelişme Raporu, BDDK

Raporları, Temmuz 2002.

5.4. TÜRK BANKACILIK SEKTÖRÜNÜN TEMEL GÖSTERGELERİ

Türkiye’de fon akımlarının önemli bir bölümü bankacılık kesimi üzerinden

yapılmaktadır. Son yıllarda banka dışı mali kurumların sayı ve büyüklüğü artma

eğiliminde olmakla birlikte, bankacılık sektörü toplam mali sektör aktifleri içinde

yüzde 75 civarında paya sahip bulunmaktadır. Banka dışı diğer mali kuruluşların

önemli bir kısmının bankaların iştirakleri olduğu düşünüldüğünde mali sektörde

bankaların ağırlığının daha da yüksek olduğu görülmektedir (BDDK: 2002a).

24 TMSF’nin çözümleme süreci kapsamında gerçekleşen konsolidasyonun dışında kalan ve bir bankanın ortadan kalkması durumuna neden olan birleşme ve devralmalar dikkate alınmıştır.

Page 140: TÜRK BANKACILIK SEKTÖRÜNÜN REKABET YAPISININ ANAL İZİtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS00771.pdf · rekabet stratejisi olan Birle şme ve Devralmaların rekabet yapısı üzerindeki etkileri

127

Çizelge 5.2. son yıllarda bankacılık sektörünün finansal sektör içindeki

ağırlığını açık bir biçimde ortaya koymaktadır.

Çizelge 5.2. Türkiye’de Finansal Sektör İçinde Bankacılık Sektörünün

Yeri

(Milyar TL) 2003 2004 2005 2006 2007 2008

Dağılım

(%)

Aktif/

GSYİH

Bankalar 255 313.8 406.9 499.5 581.6 732.8 78.5 77.1

Finansal Kiralama Şirketleri 5 6.7 6.1 10 13.7 17.2 1.8 1.8

Faktoring Şirketleri 2.9 4.1 5.3 6.3 7.4 7.8 0.8 0.8

Tüketici Fin. Şirketleri 0.8 1.5 2.5 3.4 3.9 4.7 0.5 0.5

Sigorta Şirketleri 7.6 9.8 14.4 17.4 22.7 25 2.8 2.8

Emeklilik Şirketleri 3.3 4.2 5.7 7.2 9.5 11.3 1.3 1.3

Menk.Kıym.Aracı Kur. 1.3 1 2.6 2.7 3.8 4.3 0.5 0.5

Menk.Kıy.Yat.Ortak. 0.2 0.3 0.5 0.5 0.7 0.6 0.1 0.1

Menk.Kıym.Yat.Fon. 19.9 24.4 29.4 22 26.4 24 2.5 2.5

Gayrimenk. Yat.Ort. 1.2 1.4 2.2 2.5 3.9 4.3 0.5 0.5

TCMB 76.5 74.7 90.1 104.4 106.6 113.4 12 11.9

TOPLAM 370.4 437.7 560 668.7 770.7 934.1 100 98.5

* Aktif büyüklüğüne göre.

Kaynak: BDDK, Finansal Piyasalar Raporu, 2008.

Türk Bankacılık Sektörü, 1980’li yıllarda gerçekleştirilen bankacılık

sektörüne girişi, rekabeti ve büyümeyi kolaylaştırıcı yasal ve kurumsal

düzenlemelerin de etkisiyle, banka sayısı, istihdam, hizmet çeşitliliği ve teknolojik

altyapı konularında hızlı bir genişleme süreci yaşamıştır (BDDK: 2002a).

Finansal gelişmişlik genellikle mali varlıkların milli gelir içindeki büyüklüğü

ile ifade edilir. Bankacılık sektörü, Türk mali sistemi içinde yaklaşık yüzde 80’lik bir

paya sahip olmakla birlikte, sektörün toplam aktifinin, mevduatının ve kredi

hacminin milli gelir içindeki payı, AB ve aday ülkelerin çok gerisindedir. Bu durum

sektörün yeterince gelişemediğini, kamu sektörünün payının halen yüksek olduğunu

ve bankaların aracılık fonksiyonlarını gerektiği şekilde yerine getiremediğini

göstermektedir (Sabancı Dinçer: 2004).

Türk Bankacılık Sektörünün toplam aktif büyüklüğü AB’nin 10 yeni üyesinin

tümünden büyük olmakla birlikte, AB geneli itibariyle karşılaştırıldığında küçük

Page 141: TÜRK BANKACILIK SEKTÖRÜNÜN REKABET YAPISININ ANAL İZİtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS00771.pdf · rekabet stratejisi olan Birle şme ve Devralmaların rekabet yapısı üzerindeki etkileri

128

kalmaktadır. AB-25 ortalaması 1,3 trilyon Euro iken Türkiye’deki toplam aktif

büyüklüğünün 0,3 trilyon Euro civarındadır. AB genelindeki aktif büyüklüğünün

yüksek oluşunda uzun süreli makroekonomik ve siyasi istikrar, sermaye birikimi,

uygun düzenleme ve denetim çerçevesi, GSMH’nin büyük oluşu ve AB ölçeğinde

sağlanan entegrasyonun yarattığı sinerji etkisi gibi faktörler etkili olmuştur (BDDK,

Bankacılıkta Yapısal Gelişmeler: 2006).

Uzun süreli makroekonomik ve siyasi istikrar, sermaye birikimi, uygun

düzenleme ve denetim çerçevesi, yüksek gelir düzeyi ve sağlanan entegrasyonun

yarattığı sinerji, AB’deki bankacılık sektörlerinin başlıca üstünlükleri olarak

karşımıza çıkmaktadır (BDDK, 2007). Geçmişte bankacılık sektörünün mali aracılık

fonksiyonunu etkin bir biçimde yerine getirememesinde etkili olan faktörler ise şöyle

sıralanabilir (BDDK: 2002a): Makroekonomik istikrarsızlık, yüksek kamu açıkları,

kamu bankalarının sistemi çarpıtıcı etkileri, risk algılama ve yönetiminin zayıflaması.

Bugüne kadar Türk Ticari Bankacılık Sektöründe, kamu ve özel sermayeli

bankalar arasındaki rekabet genellikle piyasa şartlarından daha çok piyasa dışı

şartlarca yönlendirilmiştir. Ayrıca büyük bankaların kendi aralarında piyasa paylarını

belirlemiş olmalarından ötürü, dinamik bir piyasa yapısı bulunduğunu söylemek

zordur. Gerek yeni yapılan bankacılık düzenlemeleri, gerekse ekonomik istikrar

arayışları sürecinde uluslararası otoritelerin telkinleriyle, önümüzdeki dönemde

aksak rekabete yol açan şartların giderilmesi beklenmektedir. Belirtmek gerekir ki,

içinde bulunduğumuz konjonktür de serbest rekabete dayalı bir şekilde bankacılık

piyasasının yeniden yapılandırılmasını zorunlu kılmaktadır (Tunay: 2005, s.235).

Ticari bankacılık piyasası, rekabet türüne göre bölümlere ayrılmış

durumdadır. İlk piyasa bölümünde; toplam aktif, kredi ve mevduat hacmi geniş olan

ve aynı zamanda yaygın şube ağına sahip bankalar yer almaktadır. İkinci piyasa

bölümünde orta ölçekli, şube ağı çok geniş olmasa da büyüme eğilimi içindeki

bankalar bulunmaktadır. Üçüncü bölümde ise başta yabancı bankalar olmak üzere

toptancı bankacılık yapmak için kurulmuş, sektörde ağırlığı olmayan bankalar

rekabet etmektedir (Tunay: 2005, s.235).

Page 142: TÜRK BANKACILIK SEKTÖRÜNÜN REKABET YAPISININ ANAL İZİtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS00771.pdf · rekabet stratejisi olan Birle şme ve Devralmaların rekabet yapısı üzerindeki etkileri

129

Çizelge 5.3. Türk Bankacılık Sektörünün Finansal Sağlamlık

Göstergeleri

Göstergeler (%) 2005 2006 2007 2008

Sermaye Yeterliliği Standart Rasyosu 23,7 22,3 18,9 18

Serbest Sermaye*/Toplam Özkaynaklar 65,7 72,6 75,3 77

Toplam Özkaynaklar/Toplam Yab. Kayn. (1) 15,5 13,5 15 13,4

Toplam Özkaynaklar /Toplam Aktifler 13,4 11,9 13 11,8

Krediler/Toplam Özkaynaklar 286 367,8 176,6 425,7

Likidite Göstergesi (2) 51,8 50,3 47 34,4

Yab. Para Net Genel Poz./Özkaynaklar -0,2 0,5 -0,3 0

Bilanço dışı İşlemler/Toplam Aktifler 55,5 66,3 66,3 64,9

Takipteki Alacaklar/Brüt Krediler 4,8 3,8 3,5 3,6

T.G.A. Karşılığı/Toplam Aktifler 88,7 89,7 86,8 79,9

Bireysel Krediler/Toplam Krediler 31,1 32,3 33,2 32,1

Kar Eden Banka Sayısı/Toplam Banka Sayısı 45/51 41/50 46/50 45/50

Kar Eden Bankaların Aktifleri/Toplam Aktifler 93,9 99,4 99,3 99,9

Vergi Sonrası Aktif Karlılığı (ROA) 1,7 2,5 2,8 2

Vergi Sonrası Özkaynak Karlılığı (ROE) 10,9 19,2 21,8 16,5

Provizyon Sonrası Net Faiz Geç/Toplam Brüt Gel. (3) 30,8 26,9 26,7 24,8

Faiz Dışı Gelirler/Faiz Dışı Giderler 52 79,3 72,3 65,5

1- Toplam Yabancı Yükümlülükler=Toplam Yükümlülükler-Toplam Özkaynaklar

2- Likidite Göstergesi= (Nakit Değerler+Bankalardan (Merkez Bankası ve Para Piyasalarından Alacaklar dâhil) Alacaklar+Alım Satım Amaçlı Menkul Değerler+Satılmaya Hazır Menkul Değerler+Zorunlu Karşılıklar)/(Mevduat+Bankalara (Merkez Bankası ve Para Piyasalarına Borçlar Dahil) Borçlar)

3- Toplam Brüt Gelirler=Faiz Gelirleri-Faiz Dışı Gelirler

Kaynak: BDDK, Bankacılık Sektörü Gelişme Raporu, 2007.

Page 143: TÜRK BANKACILIK SEKTÖRÜNÜN REKABET YAPISININ ANAL İZİtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS00771.pdf · rekabet stratejisi olan Birle şme ve Devralmaların rekabet yapısı üzerindeki etkileri

130

Türkiye’deki banka sayısı, AB üyesi ülkeler genelindeki kredi kuruluşları

sayısı karşısında nispeten düşük kalmakla birlikte, Türkiye’deki bankaların yaygın

bir şube ağıyla çalıştığı görülmektedir.

Çizelge 5.4. Ticari Bankaların Şube ve Personel Sayıları

Şube Sayıları Personel Sayıları

Yıllar Kamu Özel Yabancı Ticari Banka

Toplamı Kamu Özel Yabancı

Ticari Banka

Toplamı

2008 2418 4290 2034 8693 43333 82136 40567 166036

2007 2286 3662 1706 7655 41056 75124 36158 152338

2006 2221 3589 1072 6883 39223 73220 25794 138237

2005 2201 4206 393 6800 38046 78806 10510 127362

2004 2316 3929 209 6454 39467 76880 5880 122227

2003 2307 3771 209 6287 37994 70614 5481 114089

2002 2368 3809 206 6383 40158 66869 5416 118329

2001 3070 3499 233 7349 56108 62386 5395 132274

2000 3179 3866 120 8241 70191 70954 3805 164845

1999 3193 4027 123 8056 72007 76386 4185 168558

1998 3129 4118 113 7695 71072 79507 4051 161189

1997 2799 3501 116 6690 69218 72070 3799 149618

1996 3129 3489 96 6714 70284 68592 3170 142046

1995 3105 3267 95 6467 72699 63010 2985 138694

1994 3140 3083 95 6318 74462 59161 3256 136879

1993 3206 3085 97 6388 76553 62764 2408 141725

1992 3201 3080 96 6377 78223 63337 3010 144570

Kaynak: TBB internet sitesinde yer alan istatistiki veriler kullanılarak hazırlanmıştır.

1992 yılından günümüze gelindiğinde, banka sayısındaki azalmaya karşın

banka şubelerinin ve personel sayılarının artış seyrinde olması son derece dikkat

çekicidir. Bankaların şube bankacılığına ağırlık vermesinin nedenlerinin başında

sektörel rekabetin yoğunlaşmasıyla bankaların müşterileri ile olan ilişkilerini

geliştirme çabasına girmeleri gelmektedir. Yaygın şube ağları müşteriler açısından

banka hizmetlerine erişimi kolaylaştıran ve hızlandıran bir faktördür. Bankalar bu

süreçte pazar paylarını ve işlem hacimlerini arttırmak amacıyla fiyat rekabeti yanında

fiyat dışı rekabet aracı olarak şubeleşme yoluna gitmişlerdir.

Page 144: TÜRK BANKACILIK SEKTÖRÜNÜN REKABET YAPISININ ANAL İZİtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS00771.pdf · rekabet stratejisi olan Birle şme ve Devralmaların rekabet yapısı üzerindeki etkileri

131

Ülkemizde banka sayısındaki azalmayı pek çok nedene bağlayabiliriz.

Bunların başında, 1980-90’lardaki politikaların aksine bankacılık sektörüne girişin

zorlaştırılması ve sektörden çıkışların sorunlu bankaların tasfiyesi yoluyla

kolaylaştırılması yönündeki yasal düzenlemeler gelmektedir. Buna rağmen şube ve

personel sayılarındaki artışta, dünyadaki ekonomik ve teknolojik gelişmelerin

Türkiye’ye de yansımış olmasıyla birlikte bankacılık ürün ve hizmetlerinin

çeşitlenmesi, sonuç olarak bireylerin ve kurumların bankacılık sektöründe daha fazla

yararlanmaya başlamaları etkili olmuştur. Bu gelişmeler, bankacılık sektörü odaklı

Türk finans kesiminde tasarrufların ekonomiye kazandırılması ve ihtiyaç sahibi kişi

ve kurumların dış finansmana erişimi noktasında etkinliğin arttırılması, bu yolla da

ekonomik büyüme ve kalkınmanın desteklenmesi ile sonuçlanmaktadır.

Çizelge 5.5. Türk Ticari Bankacılık Sektöründe Yoğunlaşma25

Krediler Aktifler Mevduatlar

Yıllar

Banka Sayısı CR5 CR10 CR15 CR5 CR10 CR15 CR5 CR10 CR15

2007 33 0.595 0.869 0.968 0.640 0.884 0.966 0.642 0.896 0.974

2006 33 0.606 0.870 0.968 0.647 0.886 0.966 0.644 0.895 0.974

2005 34 0.586 0.843 0.962 0.651 0.878 0.961 0.659 0.892 0.968

2004 35 0.574 0.835 0.961 0.618 0.872 0.956 0.642 0.888 0.968

2003 36 0.594 0.829 0.946 0.629 0.858 0.944 0.626 0.871 0.955

2002 40 0.617 0.828 0.931 0.611 0.845 0.931 0.614 0.859 0.939

2001 46 0.621 0.850 0.932 0.585 0.830 0.913 0.563 0.837 0.919

2000 61 0.502 0.780 0.869 0.500 0.724 0.810 0.512 0.724 0.809

1999 62 0.503 0.761 0.838 0.486 0.708 0.800 0.502 0.709 0.802

1998 62 0.466 0.744 0.824 0.465 0.712 0.795 0.495 0.736 0.823

1997 59 0.510 0.746 0.833 0.463 0.701 0.793 0.490 0.719 0.817

1996 56 0.518 0.746 0.834 0.494 0.722 0.810 0.524 0.747 0.838

1995 56 0.568 0.789 0.875 0.516 0.753 0.841 0.528 0.763 0.847

1994 55 0.592 0.815 0.892 0.540 0.792 0.874 0.563 0.822 0.902

1993 58 0.525 0.754 0.843 0.516 0.720 0.816 0.514 0.758 0.866

1992 57 0.594 0.789 0.874 0.525 0.754 0.859 0.566 0.816 0.911

Kaynak: Türkiye Bankalar Birliği (Bankaların yayınlanmış mali tablolarından yararlanılarak hazırlanmıştır).

25 Türk Ticari Bankacılık Sektöründe faaliyet gösteren bankalar arasında kredi, aktif ve mevduata göre ilk 5, 10 ve 15 bankanın yoğunlaşma oranları (Concantration Ratio:CR)

Page 145: TÜRK BANKACILIK SEKTÖRÜNÜN REKABET YAPISININ ANAL İZİtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS00771.pdf · rekabet stratejisi olan Birle şme ve Devralmaların rekabet yapısı üzerindeki etkileri

132

Bankacılık sektöründe yoğunlaşma da yıllar itibariyle artış seyrindedir

(Çizelge 5.5.). Bu gelişmede gerek sorunlu bankaların Fon’a devri gerekse birleşme

ve devralmalar yoluyla azalmasının Türk bankacılık sektöründe banka sayısının

azalması etkili olmuştur. Sektördeki yüksek yoğunlaşma oranlarının rekabet, etkinlik

ve istikrar üzerindeki muhtemel etkilerinin düzenleyici kurumlar tarafından

gözetilmesi ve yönetilmesi önem taşımaktadır.

Çizelge 5.6. Ticari Bankaların Karlılık Göstergeleri

Rasyolar Bankalar 2001 2002 2003 2004 2005 2006 2007 2008

Kamu -3 1,6 2,2 2,5 2,4 2,6 2,8 1,9

Özel -3,7 2 2,1 1,6 1,1 1,8 2,4 1,8

Yabancı 1,5 1,2 2,7 2,4 2,6 2,5 2,0 1,3 ROA

Toplam -5,7 0,9 2,2 2,1 1,8 2,2 2,5 1,7

Kamu -33,5 15,7 18,7 26,6 21,7 25,1 26,8 22,5

Özel -34,7 16,0 13,9 10,3 9,7 16,9 19,9 15,8

Yabancı 6,9 5,9 11,2 11,9 18,7 20,5 15,2 10,5 ROE

Toplam -62,8 8,3 16,5 15,0 14,8 20,3 20,9 16,4

Kamu 16,6 7,2 6,2 5,8 4,1 4,4 4,3 3,9

Özel 9,7 5,0 3,1 5,4 4,6 3,8 4,3 3,96

Yabancı 12,2 11 9,1 6,5 5,9 5,0 5,6 6,1 NFM

Toplam 11 5,7 4,2 5,7 4,6 4,2 4,5 4,3

Kaynak: TBB, Bankalarımız Kitabı çeşitli sayıları

Çizelge 5.6., Türk Bankacılık Sektörünün karlılık göstergelerini ortaya

koymaktadır. Genel olarak Türk Bankalarının yüksek karlarlar faaliyet gösterdikleri

söylenebilir. Bunda Türkiye’de faiz oranlarının nispeten yüksek olması etkili

olmaktadır. Diğer taraftan ülkemizde finans kesiminin bankalar ağırlıklı olması ve

banka dışı alternatif finans kurumlarının sınırlılığı bankalara genel anlamda bir

piyasa gücü kazandırarak karlılıklarını beslemektedir. Çizelge 5.6.’da dikkat çeken

durum, 2001 yılında tüm banka gruplarının Aktif Karlılıklarının ve Özkaynak

Karlılıklarının negatif olmasıdır. Net Faiz Marjlarının diğer yıllara oranla yüksek

olmasına karşın bankaların yılı zararla kapatmalarının nedeni ise Kasım 2000 ve

Şubat 2001 dönemlerinde yaşanan krizlerdir.

Page 146: TÜRK BANKACILIK SEKTÖRÜNÜN REKABET YAPISININ ANAL İZİtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS00771.pdf · rekabet stratejisi olan Birle şme ve Devralmaların rekabet yapısı üzerindeki etkileri

133

5.5. TÜRK BANKACILIK SEKTÖRÜNDE YABANCI BANKALARIN YERİ

Türkiye’nin AB’ye üyelik sürecinde yabancı yatırımcıların Türk bankacılık

sektörüne olan ilgisi önemli ölçüde artmıştır. İleriki dönemlerde AB ile sürdürülecek

iyi ilişkiler bu ilginin daha da artmasını sağlayacaktır. Yabancı yatırımcıların

Türkiye’deki bankacılık faaliyetlerini iki açıdan ele alıp incelemek mümkündür.

Yabancı bankaların Türkiye’deki faaliyetleri, Türkiye’de banka kurmak veya

bankalarına ait olmak üzere Türkiye’de şube açmak şeklinde gerçekleşmektedir.

Yabancı bankaların etkinlik alanı son dönemde özellikle Türk bankalarının satın

alınması şeklinde gerçekleşmiştir (Başak: 2007).

1990’lı yıllarda birçok ülkede uygulanan serbestleşme politikaları ile yabancı

bankaların şube açmalarına ve banka kurmalarına imkân tanıyan düzenlemeler,

gelişmekte olan ülkelerde yaşanan bankacılık krizleri, uluslararası sermaye akımları,

teknolojik yenilikler özellikle gelişmekte olan ülkelerde yabancı bankaların

sektördeki payının önemli ölçüde artmasına yol açmıştır. Gelişmekte olan ülkelerde

yaşanan değişim sürecinde görülen gelişmeler şöyle sıralanabilir (TBB: 2005):

- Özel sektörün rolünün artması,

- Uluslararası entegrasyon çabası,

- Piyasa mekanizmasının gelişmesi,

- Finansal sektörün büyümesi ve işlevinin artması,

- Bankacılığın rekabete açılması,

- Uluslararası kurallara yaklaşılmasıdır.

Türk bankacılık sektörünün bir diğer farklılığı da aktiflerde yabancı

bankaların %15 gibi düşük bir oranda yer almasıdır. Bu rakam AB’ye yeni giren

ülkeler ortalamasında %50’ler düzeyindedir (Sabancı Dinçer: 2004).

Page 147: TÜRK BANKACILIK SEKTÖRÜNÜN REKABET YAPISININ ANAL İZİtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS00771.pdf · rekabet stratejisi olan Birle şme ve Devralmaların rekabet yapısı üzerindeki etkileri

134

Çizelge 5.7. Türkiye'de Faaliyeti Sona Eren Yabancı Bankalar

Banka Adı Kuruluş

Yılı Açıklama

Faaliyette Kaldığı Süre (Yıl)

Banca Commerciale Italiana 1919 1977’de tasfiye 58

Bank of Credit and Commerce International

1982 1990’da tasfiye 8

Credit Lyonnais Turkey 1987 2004’te devir 17

Credit Suisse First Boston 1998 2003’te tasfiye 5

ING Bank N.V. 1997 2003’te tasfiye 6

Kıbrıs Kredi Bankası Ltd. 1989 2000’de faaliyet izini iptal

11

Morgan Guaranty Trust Co. 1999 2001’de birleşme 2

Osmanlı Bankası A.Ş. 1863 2001’de devir 138

Rabobank Nederland 1998 2002’de tasfiye 4

Kaynak: YAYLA, M. ve diğerleri, “Bankacılık Sektörüne Yabancı Girişi: Küresel Gelişmeler ve Türkiye”, BDDK ARD Çalışma Raporları, No.2005/6

Çizelge 5.8’de Türk Bankacılık Sektörü içinde faaliyet gösteren ticari

bankaların sermaye yapıları görülmektedir.

Çizelge 5.8. Ticari Bankalardaki Yabancı Sermaye Payları

Hissedarların Kamu, Özel ve Yabancı Dağılımı*

Küresel Sermaye Payı (%)

Bankalar

Aktif Yabancı Pay (%)

Özkaynak Yabancı Pay (%)

Kamu (%)

Özel (%) Oransal

Pay Borsa Payı

Toplam

Türkiye Cumhuriyeti Ziraat Bankası A.Ş.

0 0 100 0 0 0 0

Türkiye Halk Bankası A.Ş. 1,80 1,40 75 1,8 0 23,3 23,3

Türkiye Vakıflar Bankası T.A.O.

1,90 1,82 74 2,9 0 23,1 23,1

Adabank A.Ş. 0 0 100 0 0 0 0

Akbank T.A.Ş. 4,30 5,32 0 64,7 10,3 25 35,3

Alternatif Bank A.Ş. 0 0 0 100 0 0 0

Anadolubank A.Ş. 0 0 0 100 0 0 0

Şekerbank T.A.Ş. 0,48 0,57 0 58,3 0 41,7 41,7

Tekstil Bankası A.Ş. 0,01 0,03 0 95,1 0 4,9 4,9

Turkish Bank A.Ş. 0,05 0,07 0 60 40 0 40

Türk Ekonomi Bankası A.Ş.

0,82 0,82 0 55,1 35,1 9,9 45

Türkiye Garanti Bankası 8,23 8,38 0 39,6 20,8 39,6 60,4

Page 148: TÜRK BANKACILIK SEKTÖRÜNÜN REKABET YAPISININ ANAL İZİtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS00771.pdf · rekabet stratejisi olan Birle şme ve Devralmaların rekabet yapısı üzerindeki etkileri

135

A.Ş.

Türkiye İş Bankası A.Ş. 3,21 3,13 0 77,7 0 22,3 22,3

Yapı ve Kredi Bankası A.Ş.

4,98 5,23 0 42,5 38,1 19,4 57,5

Birleşik Fon Bankası 0 0 100 0 0 0 0

ABN AMRO Bank N.V. 0,16 0,40 0 0 100 0 100

Arap Türk Bankası A.Ş. 0,07 0,20 15,4 20,6 64 0 64

Bank Mellat 0,06 0,08 0 0 100 0 100

Citibank A.Ş. 0,71 0,94 0 0 100 0 100

Denizbank A.Ş. 2,84 2,85 0 0,2 75 24,9 99,9

Deutsche Bank A.Ş. 0,23 0,46 0 0 100 0 100

Eurobank Tekfen A.Ş. 0,35 0,35 0 30 70 0 70

Finans Bank A.Ş. 3,66 4,03 0 0,2 58,2 41,5 99,7

Fortis Bank A.Ş. 1,45 2,02 0 5,8 65 29,2 94,2

Habib Bank Limited 0,02 0,04 0 0 100 0 100

HSBC Bank A.Ş. 1,88 2,79 0 0 100 0 100

ING Bank A.Ş. 2,16 2,13 0 0 100 0 100

JPMorgan Chase Bank N.A.

0,05 0,19 0 0 100 0 100

Millennium Bank A.Ş. 0,13 0,15 0 0 100 0 100

Sociéte Générale (SA) 0,09 0,03 0 0 100 0 100

Turkland Bank A.Ş. 0,12 0,23 0 9 91 0 91

WestLB AG 0,04 0,17 0 0 100 0 100

TOPLAM 39,8 43,8 14,5 23,9 52,1 9,5 61,6

*Kaynak: BDDK, Finansal Piyasalar Raporu, Eylül 2009.

Çizelge 5.8.’de de görüldüğü gibi, Türkiye’de faaliyet gösteren 33 ticari

bankanın yalnızca 5 tanesinde yabancı sermaye payı bulunmamaktadır. Ayrıca 11

bankada yabancı sermaye payı %100 olup, %90’ın üstünde olan banka sayısı 15’dir.

Türk Bankacılık Sektöründe ticari bankaların toplam özkaynaklarının %43,8’i

yabancı sermayeye aittir. Yabancı sermayeye düşen aktif oranı ise %39,8’dir.

Nisan 2009 itibariyle Türkiye’de faaliyet gösteren ticari bankalar ve tarihsel

gelişimlerine ilişkin bilgiler Ekler bölümünde yer almaktadır.

Türkiye’de yerleşik bankaların başta AB ülkeleri olmak üzere şube açarak,

banka kurarak veya diğer mali iştiraklere katılım yoluyla yurtdışındaki faaliyetlerini

arttırdıkları görülmektedir. Bunun en önemli nedeni Türkiye’deki bankalar ile

yurtdışındaki bankalar arasında yerleşikler aleyhine ortaya çıkan haksız rekabete

Page 149: TÜRK BANKACILIK SEKTÖRÜNÜN REKABET YAPISININ ANAL İZİtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS00771.pdf · rekabet stratejisi olan Birle şme ve Devralmaların rekabet yapısı üzerindeki etkileri

136

neden olan düzenlemeler ile parasal ve vergisel yüklerdir. Dünyada rekabete en açık

sektör olan bankacılıkta ülkelerin aracılık maliyetlerini etkileyen düzenlemelerin tam

olarak uyumlu hale getirilememesinin bir sonucu olarak bankalar rekabetin daha iyi

sağlandığı ve müşterilerine en ucuz hizmeti sunabilecekleri finans merkezlerine

yönelmektedir. 2004 itibariyle Türkiye’deki bankaların yurtdışı şubelerinden

kullandırdıkları kredilerin toplamı 10 milyar dolar olmuştur. Bu tutar yurtiçinde

kullandırılan kurumsal kredilerin dörtte birine eşittir (TBB: 2005).

Page 150: TÜRK BANKACILIK SEKTÖRÜNÜN REKABET YAPISININ ANAL İZİtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS00771.pdf · rekabet stratejisi olan Birle şme ve Devralmaların rekabet yapısı üzerindeki etkileri

137

ALTINCI BÖLÜM

TÜRK BANKACILIK SEKTÖRÜNÜN REKABET

DİNAMİKLERİNİN TEST EDİLMESİ

6.1. ARAŞTIRMANIN DİZAYNI

Bankacılık sektöründe rekabet düzeyinin tespiti ile ilgili olarak yapılan

çalışmalar iki gruba ayrılabilir. İlk grup çalışmalar, yoğunlaşmanın performans

üzerindeki etkilerine odaklanmaktadır ve bunun için geleneksel Yapı-Davranış-

Performans (YDP) ya da Etkinlik hipotezlerini test ederler. Bu yaklaşımlarda

rekabetin göstergesi, piyasadaki yoğunlaşma ölçüleri (Herfindahl-Hirshman Endeksi

(HHI), n-firma yoğunlaşma rasyoları) olmaktadır. Etkinlik hipotezi test edilirken ise

başlıca etkinlik ölçüleri Proxy olarak devreye girer (Maudos, Nagore, 2005:3).

İkinci grup çalışmalar ise rekabetin ampirik olarak test edilmesine önem

vermektedir. Bu kapsamda geliştirilen Yeni Ampirik Endüstriyel Organizasyon

yaklaşımı çerçevesinde piyasa gücünün ölçülmesinde kullanılan modeller arasında

Panzar-Rosse H-istatistiği, Bresnahan Modeli ve Lerner Endeksi sayılabilir.

Çalışmamızda rekabeti ampirik olarak test eden modellerden Lerner Endeksi

kullanılarak Türk Bankacılık Sektörünün rekabet yapısı analiz edilecektir.

6.1.1. Bankacılık Sektöründe Lerner Endeksi

Lerner Endeksi (LE), karını maksimize etmek isteyen bir firmanın elde etmek

istediği marjinal getiriye eşit marjinal maliyet uygulaması gerçeğine dayanır

(Shaffer, 1993). Maudos ve Nagore (2005), rekabet yapısının göstergesi olarak

Lerner Endeksi’nin tercih edilmesini iki nedene bağlamaktadır. Öncelikle, LE

örneklemdeki her bir banka için hesaplanabilmektedir. Böylelikle, firma düzeyindeki

bilgiler kullanılarak, bankalara özgü değişkenlerin etkileri ve piyasa gücünün

belirleyicileri analiz edilebilmektedir. İkinci olarak, LE kullanılarak piyasa gücünün

gelişimi yıllar itibariyle görülebilmektedir.

Lerner Endeksinin genel ifadesi şu şekildedir (Delis vd., 2008:1025): Denge

noktasında karını maksimize etmeyi amaçlayan bir firma, tam rekabet altındaki talep

Page 151: TÜRK BANKACILIK SEKTÖRÜNÜN REKABET YAPISININ ANAL İZİtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS00771.pdf · rekabet stratejisi olan Birle şme ve Devralmaların rekabet yapısı üzerindeki etkileri

138

fiyatına ve tam işbirliği (collusion) durumunda sektörün marjinal gelirine denk gelen,

marjinal maliyeti beklenen marjinal getiriye eşitleyen fiyat düzeyini seçecektir.

Denge noktasında karını maksimize etmek isteyen firmalar istenen marjinal getiriye

eşit düzeyde fiyatta (ya da miktarda) karar kılacaktır. Bu düzey, tam rekabet altındaki

talep fiyatı ile ve tam işbirliği durumundaki sektörün marjinal geliri ile denk

düşmektedir (Shaffer, 1993:51, Delis vd., 2008:1025). Ortalama bir firmanın istediği

marjinal getirinin talep fiyatından sapması, piyasa gücünü ifade edecektir. LE, “0” ile

“1” arasında bir değer alır. “0”, tam rekabet piyasasını, “1” ise tekel durumunu ifade

eder. LE’nin “0”ın altında değer aldığı da görülür ki bunun anlamı, firmaların

optimum fiyatlama davnışının dışına çıktığıdır (Delis vd., 2008:1026).

Banka işletmeleri açısından Lerner Endeksi Klein-Monti eksik rekabet

modelinden türetilmektedir26. Iwata (1974) ve Appelbaum (1982) tarafından

geliştirilen ve bankacılık sektöründe uygulanan yaklaşım, bir firmanın davranışsal

eşitliğinin parametrelerinin ekonometrik hesaplamalarına dayanmaktadır. Yani, bir

firmanın (örneğin banka) karı maksimize etmek için denge fiyat ve nicelikler

uyguladığı varsayılır. Böyle bir karar maliyetler ve piyasadaki rekabet durumu

gözetilerek alınır (Angelini, Cetorelli, 2003).

Q sayıda çıktıyı p fiyatı ile üreten bir sektör düşünelim. Qj, j firmasının

ürettiği ürün miktarı ve j=1, 2, 3,……., m ve ∑ = Qq j olsun. Ters talep

fonksiyonu (inverse cost funcion) p=p(Q,z) olacaktır ve z, talebi etkileyen dışsal

değişkenler vektörüdür. Ayrıca, Cj=C(qj, wj), j firmasının maliyet fonksiyonunu ifade

etmektedir. Wj ise j firmasının kullandığı girdilerin fiyat vektörüdür. Böylece firma

karı maksimize ederken şu eşitliği çözer:

),(),( jjj zqCzQpMax −=∏ . (1)

(1) No’lu eşitliğin birinci türevi alınarak (2) No’lu eşitlik elde edilir.

,~),('ε

j

jjj wqCpΘ

−= (2)

26 Bu kısımda yer alan Lerner Endeksinin modellenmesi ile ilgili açıklamalar, Angelini ve Cetorelli (2003)’ün çalışmalarından yararlanılarak yazılmıştır.

Page 152: TÜRK BANKACILIK SEKTÖRÜNÜN REKABET YAPISININ ANAL İZİtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS00771.pdf · rekabet stratejisi olan Birle şme ve Devralmaların rekabet yapısı üzerindeki etkileri

139

Eşitliğin sağ tarafında yer alan ikinci ifade, fiyatın marjinal maliyete eşit

olduğu tam rekabet durumundan ne kadar uzaklaşıldığını ölçmektedir. jΘ terimi

genellikle j’nci firmanın çıktısına bağlı olarak sektördeki toplam çıktının esnekliğini

tahmini olarak vermektedir.

j

j

jqQ

qQ

/

/ ∂∂≡Θ ile gösterilir (3)

ve ε~ piyasa talebinin fiyata göre yarı elastikiyetini ifade eder.

0~,/~ <∂∂

≡ εεQ

pQ (4)

jΘ ve ε~ ’nin ayrı ayrı tanımlanması, Denklem (2)’deki gibi bir arz eşitliği ile

bir talep eşitliğinin eş zamanlı çözülmesini gerektirir. Ne var ki amaç sektörün

toplam piyasa gücü derecesini değerlendirmek olduğunda, ελ ~/jΘ−≡ rasyosunun

tanımlanması ve hesaplanması önem kazanmaktadır. λ 27’nın ortalama fiyata

bölünmesi ile elde edilen Lerner Endeksi ( pL /λ= ), fiyat ile marjinal maliyet

arasındaki nispi farkı ifade eder.

Lerner endeksi, her bir bankanın marjinal fiyatını, marjinal maliyetine kıyasla

ne kadar arttırabildiğini gösteren ve piyasa gücünün hesaplanmasında yaygın olarak

kullanılan bir ölçüdür. Ne var ki, Lerner endeksinin hesaplanması ürünlerin marjinal

maliyetinin uygun şekilde hesaplanmasını gerektirir (Jimenez vd., 2007:10).

Bankacılıkta marjinal maliyet, aşağıdaki gibi bir translogaritmik maliyet fonksiyonu

ile hesaplanmaktadır. Bankaların üç temel girdisi olduğu varsayıldığında,

translogaritmik maliyet fonksiyonu şu şekilde olur:

jji

ijiji

ijijjj csqcqs

qscC 314

3

11

3

1

2100 lnlnlnlnln)(ln

2ln)ln( ωωωω +++++= ∑∑

=+

=

∑=

++++3

1

26326215 )(lnlnlnlnln

iiijjjj ccc ωωωωω (5)

27 λ =Fiyat-Marjinal Maliyet farkı.

Page 153: TÜRK BANKACILIK SEKTÖRÜNÜN REKABET YAPISININ ANAL İZİtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS00771.pdf · rekabet stratejisi olan Birle şme ve Devralmaların rekabet yapısı üzerindeki etkileri

140

jji

ijij

j

j

j usqssq

Cp ++

++= ∑

=

+ λω3

1110 lnln (6)

Bu denklemlerdeki değişkenler;

C=Toplam Maliyet

q=Toplam aktif

wi (i=1,2,3)=personel giderleri, finansman giderleri ve diğer yönetim giderleri.

P=Fiyat

λ=Fiyat-Marjinal Maliyet farkı.

Dolayısıyla,

++= ∑

=

+

3

1110 lnln

iijij

j

j

j sqssq

CMC ω , (7)

Olmaktadır ve bu da marjinal maliyete eşittir.

Denklem 5’in çözülmesiyle elde edilen katsayılar, Denklem 7’nin

hesaplanmasında kullanılmaktadır.

6.1.2. Bankacılıkta Piyasa Gücünü Lerner Endeksi ile Test Eden Çalışmalar

Maudos ve De Guevara 2004 yılında yaptıkları çalışmada, 1990’larda

Avrupa’da görülen birleşme dalgasının sonucu olarak bankaların piyasa güçlerini

arttırdıklarını ve rekabetçi baskıların azaldığını öne sürmektedirler. Yazarlara göre,

bu gelişmelerin sonucu olarak bankaların faiz marjlarının yükselmesi beklenirken,

durum tam tersi olmuş, faaliyet giderlerinin ve kredi riskinin azalması ile birlikte

marjlarda düşüş gerçekleşmiştir. Uygulamada rekabet ölçüsü olarak Lerner Endeksi

alınmıştır. Marjlardaki düşüşün devam etmesi, rekabeti arttırıcı uygulamaların

(yabancı girişlerinin artması, alternatif dağıtım kanallarının çoğalması,

yarışılabilirliğin arttırılması gibi) sürdürülmesine, bankaların etkinlik düzeylerini

arttırmak amacıyla ortalama maliyetlerin düşürülmesi çabalarına ve bankaların

Page 154: TÜRK BANKACILIK SEKTÖRÜNÜN REKABET YAPISININ ANAL İZİtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS00771.pdf · rekabet stratejisi olan Birle şme ve Devralmaların rekabet yapısı üzerindeki etkileri

141

üstlendikleri risklerin azaltılması suretiyle istikrarın temin edilmesine bağlıdır

(Maudos, De Guevara, 2004:2278).

Jimenez vd. (2007), İspanyol bankacılık sisteminde rekabetin, bankaların risk

alma davranışı üzerindeki etkilerini analiz etmişlerdir. Piyasa gücünün ölçülmesinde

Lerner Endeksinden yararlanılmıştır. Bankalarda piyasa gücü arttıkça, risk alma

eğiliminin azaldığı yönünde bir bulgu elde edilmiştir.

Liebeg ve Schwaiger (2006) 1996-2005 yılları arasındaki banka verilerini

kullanarak, Avusturya bankaları için faiz marjlarını belirleyen faktörleri araştırdıkları

çalışmalarında, Lerner Endeksi ile ölçtükleri rekabet yapısının, faiz marjlarının

önemli belirleyicilerinden biri olduğu sonucuna varmışlardır.

Turk Ariss (2010), 60 gelişmekte olan ülkeden 821 banka üzerinde yaptığı

araştırmada 1999–2005 döneminde banka düzeyinde piyasa gücünün derecesini,

banka etkinliğini ve banka istikrarını hesaplamıştır. Piyasa gücünü temsilen Lerner

Endeksi seçilmiş, maliyet etkinliği ile negatif, kar etkinliği ve istikrar ile pozitif ilişki

içerisinde olduğu tespit edilmiştir.

Berger ve diğerleri (2009), 30’dan fazla gelişmiş ülkeden 8274 bankanın

1999–2005 dönemini kapsayan verileri ile yaptıkları çalışmada, Lerner Endeksi ile

ölçtükleri piyasa gücünün finansal istikrar ile ilişkisini değerlendirmişlerdir. Elde

edilen sonuçlar, geleneksel “rekabet-kırılganlık” hipotezini destekler niteliktedir.

Buna göre daha fazla piyasa gücüne sahip olan bankalar daha az risk ile çalışma

eğilimindedirler. Ne var ki elde edilen bulguların “rekabet-istikrar” hipotezini

kısmen destekleyen sonuçları da bulunmaktadır. Ulaşılan kanıtlar, piyasa gücünün

kredi riskini arttırdığını, bu riskin de yüksek özkaynak rasyoları ile bir miktar

yumuşatıldığını ortaya koymaktadır.

Fischer ve Hempell (2008), Alman Bankacılık sektöründe 1993-2001 yılları

arasında faaliyet gösteren bankalar için Lerner Endeksini hesaplamışlardır.

Hesaplanan Lerner Endeksinden yola çıkılarak, bölgesel piyasa gücünü belirleyen

faktörler tespit edilmiştir. Elde edilen bulgulara göre, banka ürünlerinin talebini

etkileyen diğer piyasa özellikleri gibi yerel piyasadaki yoğunlaşma düzeyi de piyasa

gücü ile ilişkili bulunmuştur.

Page 155: TÜRK BANKACILIK SEKTÖRÜNÜN REKABET YAPISININ ANAL İZİtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS00771.pdf · rekabet stratejisi olan Birle şme ve Devralmaların rekabet yapısı üzerindeki etkileri

142

Beighley ve McCall (1975:450), tekel gücünü oluşturan asıl unsurun, bir

ürünün fiyatı ile marjinal maliyeti arasındaki fark olduğunu öne sürmekte, bu farkın

ölçüsü olarak Lerner Endeksini ele almaktadırlar. Çalışmada Lerner Endeksi ile

taksitli kredi piyasalarının rekabet yapısı arasındaki ilişki araştırılmış, banka Pazar

payı ile LE arasındaki ilişki anlamlı bulunmamış, buna karşın piyasa gücünü

açıklayan başlıca unsurun piyasadaki yoğunlaşma derecesi olduğu ve piyasadaki

öncü bankaların daha yüksek piyasa gücü uyguladığı sonucuna varılmıştır. Diğer

taraftan, piyasada faaliyet gösteren banka sayısı arttıkça piyasa gücünün azaldığı,

bankacılıkta şubeleşmenin ise piyasa gücü üzerinde bir etkisinin olmadığı,

çalışmanın bulguları arasındadır.

Piyasa gücü ölçüsü olarak Lerner Endeksini kullanan bir diğer çalışma,

Fungacova ve Weill (2009)’a aittir. 2001 yılının ilk çeyreği ile 2007 yılının ilk

çeyreği arasında, Rusya’da faaliyet gösteren bankaların verileri ile yapılan çalışmada

rekabet ile bankaların istikrarı arasındaki ilişki analiz edilmiş, yüksek rekabetin

bankaların iflas etme olasılıklarını arttırdığı sonucuna varılmıştır.

De Guevara ve diğerleri (2005), 1992–1999 yılları arasında beş büyük

Avrupa ülkesi için LE belirleyicilerini incelemişlerdir. Çalışmanın başlıca bulgusu,

1990’larda beş Avrupa bankacılık sektöründen dördünde piyasa gücünün arttığıdır.

Ancak bu artışa neden olan faktörün, piyasalarda yükseldiği gözlenen

yoğunlaşmalardan kaynaklanmadığı belirlenmiştir. Böylelikle, bankacılık sektöründe

yoğunlaşmanın, bir rekabet ölçüsü olarak kullanılmasının yetersizliği kanıt bulmuş

olmaktadır. Pazar payı anlamlı bulunmamış fakat büyüklük (logTA) anlamlı bir

etkiye sahiptir. Piyasa gücü davranışını açıklamada etkili olan faktörler ise,

bankaların büyüklüğü, faaliyet etkinliği, borcu zamanında ödeyememe riski ve

ekonomik konjonktür olmaktadır.

Maudos ve Nagore (2005), çeşitli ülkeler için rekabet düzeyi hesaplanmış ve

bunu etkileyen faktörler tespit edilmiştir. Veriler 1995–1999 yılları arasını ve 58

bankacılık sektörünü kapsamaktadır. Rekabet üzerindeki etkileri değerlendirilen

faktörler, bankalara özgü değişkenler, piyasa yapısı, düzenleyici, kurumsal, makro ve

finansal gelişmişlik değişkenleridir. Elde edilen bulgulara göre, bankalara özgü

değişkenler (özellikle büyüklük ve etkinlik) piyasa gücünü açıklamakla birlikte,

Page 156: TÜRK BANKACILIK SEKTÖRÜNÜN REKABET YAPISININ ANAL İZİtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS00771.pdf · rekabet stratejisi olan Birle şme ve Devralmaların rekabet yapısı üzerindeki etkileri

143

piyasa yapısı değişkenleri ve finansal gelişmişlik düzeyi, ülkeler arasında rekabet

düzeyindeki farklılıkları açıklayan önemli değişkenlerdir. Yoğunlaşmanın artması

piyasa gücünü pozitif etkilemektedir. Yabancı bankaların ve kamu bankalarının payı

azaldıkça rekabet de azalmaktadır.

Shaffer (1993), bankacılık piyasalarındaki birleşme dalgasının ve başarısız

bankaların piyasadan çekilmesinin, sektörde yoğunlaşmanın artmasına yol açtığını ve

piyasa gücü oluşumu beklentileri doğuran bir potansiyel yarattığını ifade etmektedir.

Ancak, yapılan analizden elde edilen bulgular, rekabetçi davranışın ortaya çıkması

için binlerce banka olması gerekmediğini ortaya koymaktadır (Shaffer, 1993:49).

De Guevara vd (2007), Avrupa Birliğine üye 15 ülkenin 1993–2000 dönemini

kapsayan verileri ile Lerner Endeksini hesaplamışlardır. İlgili dönemde serbestleşme

sürecinin pek çok ülkede rekabet şartlarını iyileştirici bir etkisi olmadığı sonucuna

varılmıştır. Küçük piyasalarda bankalar tekelci gibi davranmaktadırlar. Yerel

piyasalarda rekabet daha zayıf, uluslararası piyasalarda daha güçlüdür. Farklı

ülkelerde rekabet düzeyi arasındaki farklılıkları belirleyen en önemli faktörlerden biri

uzmanlaşmadır. Perakende bankacılık, evrensel bankacılık ve yatırım bankacılığının

farklı giriş engelleri ve rekabet baskılarına konu olması bu farklılığa yol açmaktadır.

Ayrıca Avrupa ülkelerinin pek çoğunda piyasa gücünün arttığı görülmüştür (De

Guevara vd., 2007:42).

Weill 2009 yılındaki çalışmasında İslami bankalar ile geleneksel bankaların

piyasa güçlerini karşılaştırmayı amaçlamıştır. 2000-2007 yılları arasında 17 ülkenin

bankacılık sektörleri ele alınmış, piyasa gücünü temsilen Lerner Endeksi

hesaplanmıştır. Elde edilen bulgular, müşterileri taleplerinin daha az esnek

olmasından dolayı İslami bankaların piyasa güçlerinin diğerlerinden daha yüksek

olduğu yönündedir.

Page 157: TÜRK BANKACILIK SEKTÖRÜNÜN REKABET YAPISININ ANAL İZİtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS00771.pdf · rekabet stratejisi olan Birle şme ve Devralmaların rekabet yapısı üzerindeki etkileri

144

6.1.3. Araştırmada Kullanılan Analiz Teknikleri

6.1.3.1. Çoklu Doğrusal Regresyon Analizi

Lerner Endeksinin hesaplanmasına yönelik olarak translogaritmik maliyet

fonksiyonunun çözümlenmesinde çoklu doğrusal regresyon analizinden

yararlanılmıştır.

Regresyon analizi iki şekilde incelenebilir. 1- Basit Regresyon, 2- Çoklu

Regresyon Analizi. Basit regresyon analizinde iki değişken arasındaki ilişkinin yönü,

büyüklüğü veya eğimi belirlenirken, çoklu regresyon analizi, tek bir bağımlı

değişken ile iki ya da daha fazla bağımsız (açıklayıcı) değişken arasındaki ilişkiyi

incelemektedir (Albayrak, 2006:225).

Çoklu doğrusal regresyon eşitliği anakütle verileri için aşağıdaki gibi

yazılmaktadır:

jipjpjjj xxxy εββββ +++++= .......22110

Eşitlikte Xij bağımsız değişkenleri, Y bağımlı değişkeni, j birim değerinin sıra

numarasını ve β’lar bilinmeyen anakütle parametrelerini temsil etmektedir. Anakütle

parametrelerinin tahmini ise bi simgesiyle gösterilmektedir (Albayrak, 2006:225).

Böylece doğrusal regresyon eşitliği aşağıdaki gibi yazılır:

jipjpjjj exbxbxbby +++++= .......ˆ 22110

Bu eşitlikte b’ler tahmin edilen kısmi regresyon katsayılarını, Y bağımlı

değişkeni, ej ise j. Birim için hata terimini göstermektedir. Regresyon modelleri

birkaç teknikle çözülebilmekle birlikte, en yaygın kullanılan yöntem “En Küçük

Kareler” tekniğidir. Bu teknikle hata kareleri toplamı minimize edilecek şekilde

kısmi regresyon katsayıları (b’ler) tahmin edilmektedir. Modelde b0, regresyon

yüzeyinin Y eksenini kestiği noktayı göstermekte ve modelin sabit terimi olarak

bilinmektedir. Her bir regresyon katsayısı, diğer bağımsız değişkenlerin sabit

tutulması koşuluyla, i. Değişkenin bağımlı değişken üzerindeki net etkisini gösterir

(Albayrak, 2006:225).

Çoklu doğrusal regresyon modeli, bir takım varsayımlar çerçevesinde

uygulanır. Bu varsayımlardan ilki, normal dağılım varsayımıdır. Bunun anlamı,

Page 158: TÜRK BANKACILIK SEKTÖRÜNÜN REKABET YAPISININ ANAL İZİtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS00771.pdf · rekabet stratejisi olan Birle şme ve Devralmaların rekabet yapısı üzerindeki etkileri

145

herhangi bir değişkene ait verilerin, ortalama değerin etrafında toplanması, sapma

ölçüsü arttıkça, olasılığın azalmasıdır. Regresyon modeli, değişkenlerin dağılımının

normal ya da normale yakın olduğunu varsayar. Eğer bu şart sağlanmıyorsa analiz

sonucu anlamlı olsa bile geçersiz olacaktır.

Bir diğer varsayım, bağımsız değişkenlerin bağımlı değişkenle doğrusallık

göstermesidir.

Yine, analize alınacak bağımsız değişkenlerin arasında otokorelasyon ve tam

doğrusal çoklu bağlantı olmaması istenir. Bu şartların gerçekleşmemesi halinde

aralarında bu tip bağlantılar olan değişkenlerden birinin analizden çıkartılması

gerekir.

Çoklu doğrusal regresyon modelinin diğer varsayımları ise hata terimlerinin

ortalamasının sıfır olması ve varyansın sabit olmasıdır.

6.1.3.2. Panel Veri Analizi

Lerner Endeksini banka düzeyinde yıllar itibariyle belirleyen faktörlerin tespit

edilmesinde Panel Veri Regresyon Analizi kullanılmıştır.

Ampirik çalışmalarda kullanılan veri türleri genel olarak üç türdür. Bunlar

zaman serileri (time series), yatay kesit verileri (cross-section) ve panel verilerdir.

Zaman serileri şeklindeki veriler, bir ya da daha fazla değişkenin belirli bir zaman

dilimindeki gözlemlerini içerir (örneğin, birkaç yıllık GSYH). Yatay kesit verileri,

aynı zaman noktasında birkaç örneklem biriminin bir ya da daha fazla değişken için

değerlerini ele alır (örneğin belirli bir yılda 15 Avrupa ülkesindeki suç oranları).

Panel verilerde ise, aynı yatay kesit birimlerinin zaman içerisindeki değişimi analiz

edilir. Kısacası panel veriler, hem zaman hem de mekân boyutlarını içermektedir

(Gujarati, 2004: 636).

Bu bağlamda, panel regresyon modelinin genel formülasyonu şu şekilde ifade

edilir:

itnitnititit uXXXY +++++= ββββ .....33221

Yukarıdaki regresyon denkleminde, i, i’nci yatay kesit birimini, t ise t’nci

zaman dilimini temsil etmektedir. Maksimum N adet yatay kesit birimi ve T adet

Page 159: TÜRK BANKACILIK SEKTÖRÜNÜN REKABET YAPISININ ANAL İZİtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS00771.pdf · rekabet stratejisi olan Birle şme ve Devralmaların rekabet yapısı üzerindeki etkileri

146

zaman dilimi olduğu varsayılmaktadır. Her bir yatay kesit birimi aynı sayıda zaman

serisi gözlemine sahip olduğunda panel için dengeli (balanced), yatay kesit

birimlerinin zaman serisi gözlemleri farklı sayıda olduğunda ise panel için dengesiz

(unbalanced) ifadesi kullanılır (Gujarati, 2004: 640).

6.1.3.3. Kruskal-Wallis Varyans Analizi

Bağımsız ikiden çok grubun karşılaştırılması istendiğinde varyans

analizinden yararlanılır. Kurksal-Wallis Varyans Analizi28, tek yönlü varyans

analizinin parametrik olmayan karşılığıdır.

Kurksal-Wallis varyans analizinde test istatistiği (KW), aşağıdaki formül

yardımıyla elde edilir:

)1(3)1(

12

1

2

+−

+= ∑

=

Nn

R

NNKW

k

i i

i

Burada;

Ri=Her bir gruptaki gözlemlerin sıra numaraları toplamları (Rankların

toplamı)

N= Toplam gözlem sayısı

ni= Her bir gruptaki gözlem sayısı

k= Karşılaştırılacak grup sayısı

6.1.3.4. Mann-Whitney U Testi

İki ortalama arasındaki farkın anlamlılık testi uygulamada çok fazla

karşılaştırılan parametrik hipotez testlerinden biridir29. Bu testte, incelenen bir

değişken yönünden birbirinden bağımsız iki grubun ortalamaları karşılaştırılır. İki

ortalama arasındaki farkın anlamlık testindeki varsayımlardan bir ya da daha

fazlasının yerine gelmediği durumlarda kullanılabilecek parametrik olmayan testler

arasında en güçlüsü Mann-Whitney U testidir.

28 Kruskal-Wallis Varyans analizine ilişkin bilgiler, Alpar (2001:110-148) kaynağından alıntıdır. 29 Mann-Whitney U testine ilişkin bilgiler, Alpar (2001:110-148) kaynağından alıntıdır.

Page 160: TÜRK BANKACILIK SEKTÖRÜNÜN REKABET YAPISININ ANAL İZİtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS00771.pdf · rekabet stratejisi olan Birle şme ve Devralmaların rekabet yapısı üzerindeki etkileri

147

Mann-Whitney U testinde gruplardaki denek sayılarına bağlı olarak iki farklı

test istatistiği vardır. Grupların her ikisindeki denek sayısı 20 ya da daha az

olduğunda test istatistikleri aşağıdaki gibidir:

12

11

112

)11(111

UnnU

Rnn

nnU

−=

++

+=

Burada,

n1: Birinci gruptaki denek sayısı

n2: İkinci gruptaki denek sayısı

R1: Birinci gruptaki değerlerin sıra numaraları toplamı.

Grupların birindeki ya da her ikisindeki denek sayısı 20’den fazla olduğunda

test istatistiği aşağıdaki şekli alır:

12

)121(212

21

++

−=

nnnn

nnU

z

Burada

n1: Birinci gruptaki denek sayısı

n2: İkinci gruptaki denek sayısı

U: U1 ya da U2 değeri. Bu değerlerden herhangi birinin kullanılması testin

sonucu etkilemez, yalnızca z’nin işareti değişir.

6.1.3.6. Panel Veri Regresyon Modellerinin Hesaplanması-Hausman Testi

Sabit Etkiler (Fixed effects) Yaklaşımı: Panel veri regresyon eşitliğinin

çözümünde başvurulacak yaklaşımın seçimi, sabit terim, hata terimi ve eğim

katsayısı hakkındaki varsayımlara bağlı olarak gerçekleştirilir. Aşağıdaki durumlarda

sabit etkiler yaklaşımının seçimi uygun olacaktır (Gujarati, 2004: 640):

- Sabit terim ve eğim katsayısının zaman ve yatay kesit itibariyle sabit

olduğu ve hata teriminin zaman içerisinde ve birimler arasında oluşan farklılıkları

kapsadığı varsayımında.

Page 161: TÜRK BANKACILIK SEKTÖRÜNÜN REKABET YAPISININ ANAL İZİtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS00771.pdf · rekabet stratejisi olan Birle şme ve Devralmaların rekabet yapısı üzerindeki etkileri

148

- Eğim katsayısının sabit fakat sabit terimin yatay kesitler arasında

farklı olduğu varsayımında.

- Eğim katsayısının sabit fakat sabit terimin zaman içerisinde ve yatay

kesitler arasında farklı olduğu varsayımında.

- Tüm katsayıların yatay kesitler arasında farklı olduğu varsayımında.

- Hem sabit terimin hem de eğim katsayısının zaman ve yatay kesitler

itibariyle farklı olduğu varsayımında.

Rassal Etkiler (Random Effects) Yaklaşımı: Sabit etkiler yaklaşımı, çok

sayıda yatay kesitin olması halinde serbestlik derecesi noktasında sorunlar

yaratabilmektedir. Modelin tanımlanmasında zaman içinde değişmeyen açıklayıcı

değişkenleri (ve muhtemelen zaman içinde değişen fakat yatay kesitler için aynı

değeri alan değişkenleri) modele dahil etmekte başarısız olunması ve kukla

değişkenlerin modele dahil edilmesinin bu bilgisizliği örtmesi halinde sabit etkiler

yaklaşımının kullanılması uygun olmaktadır. Kukla değişkenlerin gerçek model

hakkında bilgi kaybına yol açtığında, bu bilgi kaybı hata terimi yoluyla ifade

edilebilir. Bu amaçla rassal etkiler modeli, diğer adıyla hata bileşenleri modeli

önerilmiştir (Kök, Şimşek, 2010).

Sabit Etkiler ve Rassal Etkiler yaklaşımlarında göze çarpan önemli farklardan

biri, sabit etkiler modelinde her bir yatay kesitin, kendine ait bir sabit teriminin var

olmasıdır. Diğer taraftan Rassal Etkiler modelinde β1, bütün yatay kesit sabitlerinin

ortalama değerini yansıtmakta ve hata bileşeni, yatay kesite özgü sabitin bu ortalama

değerden rassal sapmalarını göstermektedir (Kök, Şimşek, 2010).

Uygulamada hangi yaklaşımın tercih edilmesi gerektiğine, Hausman Model

Tanımlama Testi sonuçları dikkate alınarak karar verilmelidir. Hausman testi, etkin

bir rassal etki tahmincisi tarafından tahmin edilen katsayıların, etkin bir sabit etki

tahmincileri tarafından tahmin edilen katsayılarla aynı olduğuna dair sıfır hipotezini

test etmektedir. Eğer test sonucunda p-değeri prob>α ise rassal etki kullanılması

güvenli olacaktır (Erlat, 1997, alıntılayan Düzgün, Bilgili, 2008:86).

Page 162: TÜRK BANKACILIK SEKTÖRÜNÜN REKABET YAPISININ ANAL İZİtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS00771.pdf · rekabet stratejisi olan Birle şme ve Devralmaların rekabet yapısı üzerindeki etkileri

149

6.1.3.7. Levin-Lin ve Chu Testi

Ekonomik modeller tahmin edilmeden önce zaman serisi halindeki verilerin

durağan olup olmadıklarının test edilmesi gerekir. Durağan olmayan serinin

regresyonunda, R2 ve t değerleri çok yüksek çıksa bile parametrik tahmin

sonuçlarının yorumu anlamsız olabilir. Böyle bir durumda serinin durağanlaştırılması

gerekir (Hekim, 2008:37). Durağanlıkların test edilmesinde genellikle birim kök

testlerine başvurulmaktadır. Son yıllarda panel veriler için birim kök testi yapan

çalışmalar arasında en yaygın kullanılan birim kök testleri Levin-Lin ve Chu ile Im

Peseran Shin testleridir (Aslan, Kula, 2008). Ancak özellikle endüstri düzeyindeki

verileri içeren panel veri analizleri için, sabit parametrelerin tüm kesitler için ortak

olduğunu varsayan Levin-Lin ve Chu testi önerilmektedir (Vergil, Yıldırım, 2006:9).

6.1.4. Veri Seti

Türk Bankacılık Sektöründe rekabet yapısının analiz edilmesinde, 1992–2008

yılları arasında faaliyet gösteren ticaret bankalarının, Türkiye Bankalar Birliği

tarafından yayınlanan mali tablolarından yararlanılmıştır. Bu süreçte faaliyet

gösteren tüm ticaret bankaları için Lerner Endeksi (piyasa gücü) değerleri

hesaplanmıştır. Piyasa gücünü belirleyen banka düzeyindeki faktörlerin tespit

edilmesinde ise ilgili dönemde sürekli olarak faaliyet gösteren 27 banka analiz

edilmiştir. Tüm veriler Türkiye Bankalar Birliğinin internet sitesinden

(www.tbb.org.tr) sağlanmıştır.

6.2. TÜRK BANKACILIK SEKTÖRÜ İÇİN LERNER ENDEKSİNİN HESAPLANMASI

Lerner Endeksini hesaplamak için, Türk Bankacılık Sektöründe 1992–2008

yılları arasında faaliyet göstermiş tüm ticaret bankalarının verileri kullanılmış,

Marjinal Maliyetin (MC) her bir yıl ve banka için ayrı ayrı hesaplanmasından sonra,

banka düzeyinde Lerner Endeksleri bulunmuştur. Marjinal Maliyetin

hesaplanmasına, translogaritmik maliyet fonksiyonun çözümü ile başlanmış,

regresyon denkleminin çözümü ile elde edilen katsayılar MC fonksiyonunda

kullanılarak her bir banka için marjinal maliyetler bulunmuştur.

Page 163: TÜRK BANKACILIK SEKTÖRÜNÜN REKABET YAPISININ ANAL İZİtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS00771.pdf · rekabet stratejisi olan Birle şme ve Devralmaların rekabet yapısı üzerindeki etkileri

150

Model ve modelde yer alan değişkenler şu şekildedir:

Translogaritmik Maliyet Fonksiyonu

jji

ijiji

ijijjj csqcqs

qscC 314

3

11

3

1

2100 lnlnlnlnln)(ln

2ln)ln( ωωωω +++++= ∑∑

=+

=

∑=

++++3

1

26326215 )(lnlnlnlnln

iiijjjj ccc ωωωωω

Fiyat Fonksiyonu

jji

ijij

j

j

j usqssq

Cp ++

++= ∑

=

+ λω3

1110 lnln

Marjinal Maliyet Fonksiyonu

++= ∑

=

+

3

1110 lnln

iijij

j

j

j sqssq

CMC ω ,

Modelde Yer Alan Değişkenler

C=Toplam Maliyet

Q=Toplam Aktif

W1=Personel Giderleri/Toplam Aktifler

W2=Faiz Giderleri/Toplam Aktifler

W3=Diğer Yönetim Giderleri/Toplam Aktifler

P=Fiyat

Regresyon analizinin temel varsayımlarından olması nedeniyle, ilk adımda

değişkenlerin normal dağılıma uygun olup olmadıklarına bakılmıştır. Değişkenlerin

normal dağılım göstermemesi nedeniyle regresyon çözümlemesinde Robust

özelliğinden yararlanılmıştır. Yıllık marjinal maliyetlerin hesaplanmasının ardından,

her bir banka için “fiyat” değişkeninin tespit edilmesine geçilmiştir. Bankaların

ürünlerinin homojen olmaması ve her bir ürünün fiyatının ayrı ayrı tespit edilmesinin

taşıdığı zorluklar nedeniyle bankaların ortak fiyat değişkenini temsilen (kredilerden

alınan faizler+alınan ücret ve komisyonlar)/krediler rasyosu hesaplanmıştır.

Page 164: TÜRK BANKACILIK SEKTÖRÜNÜN REKABET YAPISININ ANAL İZİtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS00771.pdf · rekabet stratejisi olan Birle şme ve Devralmaların rekabet yapısı üzerindeki etkileri

151

Yıllar ve banka grupları itibariyle Türk Ticari Bankacılık Sektörünün

ortalama Lerner Endeksi değerleri Çizelge 7.1.’de görülmektedir.

Çizelge 6.1. Türk Ticari Bankacılık Sektörünün Lerner Endeksi Değerleri

Yıllar Sektör

Ortalaması Kamu

Bankaları Özel

Bankalar

Türkiye’de Kurulan

Yabancı Bankalar

Türkiye’de Şube Açan

Yabancı Bankalar

1992 0,4452 -0,3144 0,5295 0,5421 0,5426

1993 0,5240 0,3186 0,4660 0,6824 0,6748

1994 0,6051 0,4713 0,5551 0,7088 0,7344

1995 0,4261 0,6264 0,3534 0,4328 0,5611

1996 0,1750 0,2998 0,3549 -0,9753 0,3108

1997 0,3264 0,1954 0,3302 0,1704 0,4811

1998 0,3165 0,1212 0,4881 0,0283 0,0025

1999 0,3611 0,1959 0,4769 0,3691 0,0256

2000 0,2173 0,2029 0,3113 0,2671 0,0322

2001 0,2849 0,3276 0,5770 -0,1243 -0,2714

2002 0,2418 0,1286 0,1676 0,5623 0,3175

2003 0,1180 0,0674 0,2104 -0,1707 0,0748

2004 0,3844 0,3951 0,4278 0,1762 0,3845

2005 0,1811 0,2466 0,3580 0,0284 -0,3022

2006 0,3738 0,3058 0,3637 0,3093 0,4211

2007 0,0624 0,1643 0,1544 -0,0669 -0,0630

2008 0,3900 0,3283 0,4084 0,3114 0,4654

Türk Bankacılık Sektöründe rekabet, son yıllarda 1990’ların ilk yıllarına

kıyasla oldukça yoğunlaşmıştır. 2008 yılında ise bankaların piyasa gücünü tekrar

kullanmaya başladıkları görülmektedir. 1990’larda Yabancı Banka gruplarının

Lerner Endeksi değerlerinin yüksekliği dikkat çekicidir. Bununla birlikte özellikle

kriz dönemlerinde (2000, 2001 ve 2007 yılında yaşanan küresel mali kriz) yabancı

bankaların optimal fiyatlama davranışından uzaklaştığı göze çarpmaktadır. Piyasa

gücünün kullanımı noktasında en etkin bankaların ise yerli özel bankalar olduğu

anlaşılmaktadır.

Page 165: TÜRK BANKACILIK SEKTÖRÜNÜN REKABET YAPISININ ANAL İZİtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS00771.pdf · rekabet stratejisi olan Birle şme ve Devralmaların rekabet yapısı üzerindeki etkileri

152

6.3. TÜRK BANKACILIK SEKTÖRÜNDE REKABET YAPISINI BELİRLEYEN FAKTÖRLER

6.3.1. Değişkenlerin Tanımlanması

Çalışmanın amacı, banka düzeyinde rekabet gücü üzerinde etkili olan

faktörlerin tespit edilmesidir. Bağımlı değişkenimiz, piyasa gücünü temsil eden

Lerner Endeksidir. Lerner Endeksinin değeri üzerinde etkili olduğu tahmin edilen

değişkenler şunlardır30:

Etkinlik Göstergeleri: Krediler/Toplam Aktifler ve Krediler/Mevduatlar

rasyoları bankalar için aracılık faaliyetinin etkinliğini ifade etmektedir. Daha genel

bir kapsamda ise banka etkinliği Toplam Gelirler/Toplam Giderler rasyosu ile

ölçülebilir. Etkin bankaların daha fazla piyasa gücü kazanacakları düşünüldüğünden,

Lerner Endeksi ile aralarında pozitif bir ilişki beklenmektedir. Etkinliği temsil eden

diğer bir ölçü ise, Diğer Faaliyet Giderleri/Toplam Faaliyet Gelirleri rasyosudur ve

bu rasyonun büyük olmasının bankaların piyasa gücünü azaltacağı düşünülmektedir.

Karlılık Göstergeleri: Bankaların karlılığının ölçüsü olarak Aktif

Karlılığı=Net Kar/Toplam Aktifler (ROA), Özkaynak Karlılığı=Net

Kar/Özkaynaklar (ROE) ve Net Faiz Marjı=(Faiz Gelirleri-Faiz Giderleri)/Toplam

Aktifler (NFM) rasyoları seçilmiştir. Rekabetin karlılığı olumsuz etkileyeceği

görüşünden hareketle karlılık göstergeleri ile piyasa gücünü temsil eden Lerner

Endeksi arasında pozitif ilişki beklenmektedir.

Risk: Aktif Karlılığının standart sapması ile ölçülen bu değişkenin, piyasa

gücü ile negatif ilişkili olduğu düşünülmektedir (bkz. Maudos, Nagore, 2005). Riski

ifade eden bir diğer değişken ise, Takipteki Krediler/Toplam Krediler rasyosudur ve

Lerner Endeksi ile aralarında negatif ilişki beklenmektedir.

Uzmanlaşma: Faiz Dışı Gelirler/Toplam Aktifler ve Bilanço Dışı

İşlemler/Toplam Aktifler rasyoları ile ölçülmektedir. Rekabetteki artışa bağlı olarak

bankaların yeni kazanç kapıları arayacakları beklentisine bağlı olarak Lerner Endeksi

ile negatif ilişkili olduğu düşünülmektedir.

30 Değişkenlerin seçilmesinde Maudos, Nagore:2005; De Guevara vd.:2005 kaynakları referans alınmıştır.

Page 166: TÜRK BANKACILIK SEKTÖRÜNÜN REKABET YAPISININ ANAL İZİtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS00771.pdf · rekabet stratejisi olan Birle şme ve Devralmaların rekabet yapısı üzerindeki etkileri

153

Kapitalizasyon: Özkaynaklar/Toplam Aktifler rasyosu ile ölçülmektedir.

Piyasa gücünü arttırması beklenir.

Bilanço Yapısı: Yabancı Para Aktifler/Toplam Aktifler rasyosu ile

ölçülmektedir. Yabancı paralı işlemlerin çokluğu açık pozisyon nedeniyle bankaları

kur riskine maruz bırakacağından, negatif ilişki beklenir.

Pazar Payı: Bankanın Toplam Aktifleri/Sektörün Toplam Aktifleri rasyosu

ile ölçülmüştür. Yoğunlaşma ile rekabet arasında genellikle negatif bir ilişki olduğu

düşünüldüğünden, piyasa gücünü arttırması beklenen bir değişkendir.

Ölçek: Toplam Aktiflerin logaritması ile ölçülmüştür. Büyük ölçekli

bankaların maliyet avantajı sağlayarak piyasa güçlerini arttırması beklenmektedir.

6.3.2. Durağanlıkların Test Edilmesi

Panel Veri Regresyon Modellerinin temel varsayımlarından biri,

değişkenlerin durağan olmasıdır. Bu nedenle analize dahil edilecek değişkenlerin,

deterministik bileşen içerip içermemelerine göre durağanlıkları test edilmiştir. Buna

göre aşağıdaki değişkenlerin, deterministik bileşen içermemesi, trend bileşeni

içermesi ve kesme bileşeni içermesi durumlarına göre her üç düzeyde de durağan

olduğu görülmüştür. Her üç düzeyde de durağan olan değişkenlerin deterministik

bileşenlerinin araştırılmasına gerek duyulmamıştır.

Çizelge 6.2. Levin-Lin ve Chu Durağanlık Testi Sonuçları

Det. Bileşen None Kesmeli Kesmeli ve Trendli

Değişken T istatist. Olasılık T istatist. Olasılık T istatist. Olasılık

Lerner End. -5,14159 0,0000 -5,44088 0,0000 -5,89437 0,0000

ROA -7,13467 0,0000 -5,35488 0,0000 -7,97349 0,0000

ROE -7,38458 0,0000 -5,13174 0,0000 -9,17453 0,0000

Risk -6,73470 0,0000 -9,19633 0,0000 -9,32882 0,0000

T.Gel/T. Gid -1,84301 0,0327 -3,48934 0,0002 -3,24657 0,0006

Tak. Krd./Krediler -1,84301 0,0327 -3,48034 0,0002 -3,24657 0,0006

NFM -5,39664 0,0000 -2,83424 0,0023 -5,61702 0,0000

Kredi/TA -10,2962 0,0000 -17,9224 0,0000 -8,72536 0,0000

Kredi/Mevduat -60,3777 0,0000 -167,804 0,0000 -192,075 0,0000

Faiz D. Gel./TA -7,48675 0,0000 -6,79856 0,0000 -6,46980 0,0000

Diğ. Faal. Gid./Top. Faal. Gel. -2,99148 0,0014 -4,67418 0,0000 -4,64955 0,0000

Page 167: TÜRK BANKACILIK SEKTÖRÜNÜN REKABET YAPISININ ANAL İZİtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS00771.pdf · rekabet stratejisi olan Birle şme ve Devralmaların rekabet yapısı üzerindeki etkileri

154

Üç düzeyden en az birinde durağan olmadığı tespit edilen değişkenler

aşağıdaki gibidir. Bu değişkenlerin durağanlıkları ile ilgili karar verilirken,

deterministik bileşenleri incelenmiş ve durağanlıklarına, içerdikleri deterministik

bileşen düzeyinde bakılmıştır.

Çizelge 6.3. Değişkenlerin Deterministik Bileşenlerine Göre Durağanlık Düzeyleri

Durağanlık Alanları Değişken Deterministik Bileşeni

None Kesmeli Kesmeli Trendli

Pazar Payı Kesmeli ve Trendli X

LogTA Kesmeli ve Trendli (Arındırıldı) X

Bilanço Dışı/TA Kesmeli X

Özkaynak/TA Kesmeli ve Trendli X

Bilanço Yapısı Kesmeli ve Trendli (Arındırıldı) X

Pazar payı ve Özkaynak/TA değişkenleri hem kesme hem trend içerdiğinden,

durağanlıklarına bu düzeylerde bakılmış ve durağan oldukları görülmüştür. LogTA

ve Bilanço Yapısı değişkenleri kesme ve trend içerdikleri halde bu düzeyde durağan

olmadıklarından, kesme ve trendden arındırılmış, None alanında durağan hale

getirilmiştir. Bilanço Dışı/TA değişkeni ise yalnızca Kesme içermekte olup, bu

düzeyde durağandır.

Page 168: TÜRK BANKACILIK SEKTÖRÜNÜN REKABET YAPISININ ANAL İZİtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS00771.pdf · rekabet stratejisi olan Birle şme ve Devralmaların rekabet yapısı üzerindeki etkileri

155

6.3.3. Analiz Sonuçları

Panel veri regresyon modelinin seçilmesinden dolayı, 1992–2008 yılları

arasında faaliyet gösteren tüm bankaların analize dahil edilmesi panelin

“unbalanced” olmasına yol açmaktadır. Çünkü söz konusu dönemde yıllar itibariyle

faaliyet gösteren banka sayıları farklıdır. Panelin “balanced” olmasını temin etmek

için ilgili dönemde (17 yıl boyunca) sürekli olarak faaliyet gösteren 27 banka analize

alınmıştır.

Hausman testi sonuçlarına göre, gerek yatay kestiler gerekse zaman serileri

için Rassal Etkilerin olasılık değerleri %5’ten küçük çıkmıştır. Buradan hareketle

Çizelge 6.4.’te görülen sonuçlar, hem yatay kesitler hem de zaman serileri için Sabit

Etkiler yaklaşımının seçilmesinin uygun olduğunu göstermektedir.

Çizelge 6.4. Hausman Model Tanımlama Testi Sonuçları

Correlated Random Effects: Hausman Test

Test Özeti Ki kare istatistiği Ki kara d.f. Olasılık

Cross-section random 38.105541 15 0.0009

Period random 51.823890 15 0.0000

Sabit etkiler yöntemiyle yapılan regresyon analizi sonucu elde edilen bulgular

Çizelge 7.5.te görülmektedir. Çizelge 6.5.’te, bankaların rekabetçi davranışları

üzerinde anlamlı etkiye sahip değişkenlerin, Krediler/Toplam Aktifler,

Krediler/Mevduatlar, Faiz Dışı Gelirler/Toplam Aktifler, Toplam Gelirler/Toplam

Giderler, Aktif Karlılığı (ROA), Risk, Özkaynaklar/Toplam Aktifler, Bilanço Yapısı

ve Net Faiz Marjı olduğu anlamlılık değerlerinin %95 güven aralığında %5’ten, %90

güven aralığında %10’dan küçük olmalarından anlaşılmaktadır.

Page 169: TÜRK BANKACILIK SEKTÖRÜNÜN REKABET YAPISININ ANAL İZİtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS00771.pdf · rekabet stratejisi olan Birle şme ve Devralmaların rekabet yapısı üzerindeki etkileri

156

Çizelge 6.5. Sabit Etkiler Yöntemiyle Panel Veri

Regresyon Analizi Sonuçları

MODEL ÖZETİ

Bağımlı Değişken Lerner Endeksi

Yöntem Panel En Küçük Kareler

Periyod 1992-2008 (17 yıl)

Yatay Kesit Birimlerinin Sayısı

27

Toplam Gözlem Sayısı 459 (Dengeli Panel)

R2 0.357929

Düzeltilmiş R2 0.266662

F-istatistiği 3.921779

Olasılık (F-ist.) 0.000000

Durbin-Watson 1.875870

ANALİZ SONUÇLARI

DEĞİŞKENLER KATSAYI STANDART

HATA T-

İSTATİSTİĞİ ANLAMLILIK

Kredi/Toplam Aktif* -0.006703 0.002370 -2.828303 0.0049

Kredi/Mevduat* -0.000160 8.05E-05 -1.981074 0.0483

Faiz Dışı Gelirler/Toplam Aktif**

-0.010628 0.005505 -1.930759 0.0542

Diğer Faaliyet Gid./Toplam Faaliyet Gelirleri

-4.65E-05 0.000126 -0.368741 0.7125

Top. Gelirler/Top. Giderler* 0.004779 0.000945 5.059409 0.0000

Takipteki Krediler/Krediler 5.82E-05 0.000208 0.279088 0.7803

Özkaynak Karlılığı 0.002390 0.028120 0.085007 0.9323

Aktif Karlılığı* -4.273704 0.893059 -4.785467 0.0000

Ölçek 0.168589 0.167372 1.007276 0.3144

Risk* -5.478195 1.350137 -4.057511 0.0001

Özkaynak/Toplam Aktif** 0.706651 0.405652 1.742010 0.0823

Pazar Payı -0.738928 2.634228 -0.280510 0.7792

Bilanço Yapısı* 0.001257 0.000597 2.103866 0.0360

Net Faiz Marjı** -1.168120 0.597020 -1.956584 0.0511

Bilanço Dışı İşlemler/Toplam Aktif

-3.35E-06 3.87E-06 -0.866092 0.3870

C 0.197823 0.167108 1.183805 0.2372

*: %95 güven aralığında anlamlı olan değişkenler

**: %90 güven aralığında anlamlı olan değişkenler

Page 170: TÜRK BANKACILIK SEKTÖRÜNÜN REKABET YAPISININ ANAL İZİtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS00771.pdf · rekabet stratejisi olan Birle şme ve Devralmaların rekabet yapısı üzerindeki etkileri

157

Krediler/Toplam Aktifler ve Krediler/Mevduatlar oranları bankaların aracılık

fonksiyonunun gelişmişliğini gösteren oranlardır. Bu değişkenlerin negatif katsayılar

alması, bankalarda aracılık etkinliğinin rekabet ile doğru orantılı olarak arttığını

göstermektedir. Bankaların esas faaliyet konusu, fon fazlası olan birimler ile fon

açığı olan birimler arasında fonların transferine aracılık etmektir. Bankalar

topladıkları mevduat karşılığında faiz ödemesi yapar ki mevduata verilen faizler

bankaların başlıca girdi maliyetini oluşturur. Dolayısıyla bankaların gelir elde

etmeleri, toplanan mevduatın maksimum oranda krediye çevrilmesine bağlı

olmalıdır. Verilen kredi miktarının arttırılması ise, kredi kullananların ekonominin

geleceği ile ilgili olumlu beklentilerinin yanı sıra, kredi faizlerinin düşük tutulması

ile mümkün olabilir. Analiz sonuçları bu anlayışı desteklemekte ve bankaların

mevduatın krediye dönüşüm oranını yüksek tutabilmek için yoğun biçimde rekabet

etmek zorunda olduklarını ortaya koymaktadır. Diğer bir değişle, Türk Bankacılık

Sektöründe rekabet aracılık fonksiyonunu geliştirmektedir ki bunun da üretim,

istihdam, büyüme ve refah artışına katkı sağlayacağı açıktır.

Bankalarda etkinliğin genel bir ölçüsü olarak Toplam Gelirler/Toplam

Giderler değişkeni alınmıştır. Değişkenin pozitif katsayı alması, piyasa gücü ile

etkinliğin doğru orantılı olduğu, diğer bir değişle daha etkin bankaların daha fazla

piyasa gücü elde edebilecekleri anlamına gelmektedir. Etkinlik daha az gider ile daha

çok gelir elde etmek anlamına geldiğine göre, etkin bankaların maliyetlerini düşürme

noktasında başarılı olmaları, buna bağlı olarak da fiyat-marjinal maliyet farkını

yükseltebilmeleri beklenen bir sonuçtur. Bu bulgu aynı zamanda Etkinlik Hipotezini

de desteklemektedir.

Karlılık ile ilgili olarak ele alınan iki değişken (ROA ve NFM) piyasa gücü

ile negatif ilişkili olarak bulunmuştur. Bankacılık sektörlerinde, diğer tüm sektörlerde

olduğu gibi, rekabetin karlılığı azaltması beklenir. Çünkü daha fazla rekabetçi

davranış sergileyen firmalar, satışlarını, dolayısıyla da pazar paylarını arttırabilmek

amacıyla daha düşük fiyat uygulamak zorundadırlar. Bu bağlamda, elde edilen sonuç

beklenen bir sonuç değildir. Ancak, aracılık fonksiyonunun gelişmişliği ile birlikte

ele alınırsa, rekabetçi (Lerner Endeksi düşük olan) bankalarda mevduatın krediye

dönüşüm oranının yüksek olmasının, karlılığı yükselttiği şeklinde bir yorum yapmak

mümkün olur.

Page 171: TÜRK BANKACILIK SEKTÖRÜNÜN REKABET YAPISININ ANAL İZİtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS00771.pdf · rekabet stratejisi olan Birle şme ve Devralmaların rekabet yapısı üzerindeki etkileri

158

Rekabet bankaları ürünlerini çeşitlendirmeye, geleneksel aracılık

fonksiyonunun dışında gelir sağlayacak diğer alanlara yönelmeye teşvik etmektedir.

Dolayısıyla rekabetçi bankaların elde ettikleri yüksek karlarda finansal yenilik ve

ürün çeşitliliğinin de etkili olduğu açıktır. Bununla beraber, Türkiye’de bankaların,

Devletin iç piyasalardan borçlanmasını gerçekleştirmek üzere ihraç ettiği Devlet İç

Borçlanma Senetlerinin (DİBS) satışında önemli bir rol üstlendiği de

unutulmamalıdır. Bankaların toplam aktifleri içerisinde menkul kıymetlerin payının

yüksekliği, Türkiye’de banka karlarının yalnızca kredi/mevduat oranına ya da

rekabetçi davranışlarına bağlı olmadığını göstermektedir. Bu noktada, Devletin

finansman ihtiyacının önemli ölçüde bankalar kanalıyla karşılandığı gerçeği, faiz

gelirleri içerisinde menkul kıymetlerden alınan faizlerin büyük bir yer tutmasına, bu

vesileyle de kredilere düşük faiz uygulayarak rekabetçi bir davranış sergileyen

bankaların dahi yüksek faiz marjları ve yüksek aktif karlılığı elde etmelerine yol

açmaktadır.

Çizelge 6.6. Ticari Bankaların Toplam Aktifleri İçerisinde DİBS’lerin Payı

Yıllar 2008 2007 2006 2005 2004 2003 2002 2001 2000

Kamu Bankaları 0,084 0,302 0,271 0,214 0,061 0,147 0,084 0,054 0,060

Özel Bankalar 0,117 0,188 0,201 0,239 0,051 0,104 0,099 0,091 0,056

Yabancı Bankalar 0,015 0,125 0,096 0,107 0,125 0,101 0,045 0,039 0,122

Ticari Bankalar Toplam 0,056 0,213 0,209 0,215 0,057 0,118 0,092 0,076 0,062

Yıllar 1999 1998 1997 1996 1995 1994 1993 1992

Kamu Bankaları 0,104 0,107 0,109 0,167 0,103 0,132 0,161 0,128

Özel Bankalar 0,113 0,165 0,152 0,149 0,115 0,104 0,085 0,106

Yabancı Bankalar 0,213 0,232 0,166 0,238 0,128 0,155 0,122 0,147

Ticari Bankalar Toplam 0,115 0,146 0,137 0,159 0,111 0,118 0,117 0,118

Kaynak: TBB tarafından yayınlanan banka mali tabloları kullanılarak hesaplanmıştır

Page 172: TÜRK BANKACILIK SEKTÖRÜNÜN REKABET YAPISININ ANAL İZİtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS00771.pdf · rekabet stratejisi olan Birle şme ve Devralmaların rekabet yapısı üzerindeki etkileri

159

Çizelge 6.7. Ticari Bankaların Faiz Gelirleri İçerisinde Menkul

Değerlerden Alınan Faizlerin Payı

Yıllar 2008 2007 2006 2005 2004 2003 2002 2001 2000

Kamu Bankaları 0,476 0,519 0,594 0,627 0,704 0,778 0,843 0,426 0,093

Özel Bankalar 0,832 0,310 0,332 0,374 0,424 0,454 0,450 0,295 0,249

Yabancı Bankalar 0,030 0,182 0,170 0,219 0,243 0,276 0,270 0,196 0,404

Ticari Bankalar Toplam 0,219 0,358 0,403 0,452 0,535 0,607 0,640 0,366 0,184

Yıllar 1999 1998 1997 1996 1995 1994 1993 1992

Kamu Bankaları 0,087 0,113 0,143 0,192 0,127 0,230 0,338 0,261

Özel Bankalar 0,392 0,298 0,279 0,293 0,338 0,253 0,207 0,221

Yabancı Bankalar 0,416 0,341 0,283 0,366 0,386 0,176 0,230 0,234

Ticari Bankalar Toplam 0,241 0,225 0,222 0,249 0,244 0,239 0,269 0,242

Kaynak: TBB tarafından yayınlanan banka mali tabloları kullanılarak hesaplanmıştır

Çizelge 6.6 ve Çizelge 6.7. bankaların elde ettikleri fonları yoğun bir biçimde

kamu borçlanma araçlarına plase ettiklerini ve özellikle 2000’li yıllarda bu

yatırımlardan yüksek getiriler elde ettiklerini göstermektedir. Bu durum bankaların

karlılığını yükseltmekle birlikte, ülkede finans kesiminden beklenen icraatları

sekteye uğratmakta, tasarrufların yatırıma dönüştürülmesi noktasında özel kesimin

dışlanmasına (crowding-out effect) neden olmaktadır.

Diğer taraftan, Türkiye’de faaliyet gösteren bankaların karlılıkları ile ilgili

değerlendirme yaparken, başta kriz dönemlerinde olmak üzerinde bankaların maruz

kaldığı kambiyo işlem zararlarının karlılık üzerinde etkili olabileceği de gözden

kaçırılmaması gereken bir unsurdur. Pek çok bankanın, pozitif Net Faiz Marjı ile

çalıştıkları halde, kambiyo zararlarının oldukça yüksek düzeyde seyrettiği, özellikle

kriz dönemlerinde kur riskinin, net karların negatife dönmesinde etkili faktörlerden

biri olduğu görülmektedir. Çizelge 6.8. bu durumu ortaya koymaktadır.

Page 173: TÜRK BANKACILIK SEKTÖRÜNÜN REKABET YAPISININ ANAL İZİtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS00771.pdf · rekabet stratejisi olan Birle şme ve Devralmaların rekabet yapısı üzerindeki etkileri

160

Çizelge 6.8. Ticari Bankaların NFM ve Kambiyo Kar/Zararlarının Yıllar

İtibariyle Gelişimi

Kamu Bankaları Özel Bankalar Yabancı Bankalar Ticari Bankalar Toplam Yıllar

NFM Kambiyo/TA NFM Kambiyo/TA NFM Kambiyo/TA NFM Kambiyo/TA 2008 0,039 -0,0025 0,040 0,001 0,061 -0,002 0,028 -0,001

2007 0,043 0,0026 0,043 0,002 0,056 0,008 0,029 0,003

2006 0,044 -0,0012 0,038 -0,003 0,050 -0,005 0,026 -0,002

2005 0,041 0,0026 0,046 0,002 0,057 0,003 0,030 0,002

2004 0,058 0,0027 0,054 0,001 0,065 0,010 0,036 0,002

2003 0,062 0,0024 0,031 0,008 0,091 0,018 0,039 0,006

2002 0,072 -0,0020 0,050 -0,013 0,110 0,014 0,043 -0,008

2001 0,166 -0,0134 0,082 -0,079 0,147 0,009 0,060 -0,052

2000 0,031 -0,0025 0,077 -0,020 0,081 -0,027 0,033 -0,014

1999 0,034 -0,0005 0,102 -0,032 0,103 -0,053 0,041 -0,021

1998 0,041 -0,0021 0,119 -0,034 0,193 -0,092 0,063 -0,025

1997 0,034 0,0020 0,099 -0,031 0,142 -0,063 0,049 -0,021

1996 0,049 0,0008 0,094 -0,024 0,121 -0,035 0,048 -0,014

1995 0,026 -0,0038 0,087 -0,017 0,135 -0,022 0,045 -0,012

1994 0,066 -0,0191 0,101 -0,047 0,220 -0,054 0,064 -0,035

1993 0,075 -0,0013 0,085 -0,035 0,118 -0,043 0,049 -0,022

1992 0,056 0,0002 0,075 -0,022 0,116 -0,025 0,045 -0,012

Kaynak: TBB tarafından yayınlanan banka mali tabloları kullanılarak hesaplanmıştır

Çalışmanın önemli sonuçlarından bir diğeri, Risk (aktif karlılığının standart

sapması) ile Piyasa Gücü arasındaki anlamlı negatif ilişkidir. Bu sonuç, rekabetin

bankalarda risk alımını arttırdığı ve piyasa genelinde istikrarı tehdit ettiği yönündeki

anlayışla uyumludur. Rekabetin yoğun yaşandığı piyasalarda bankalar pazar

paylarını genişletmek amacıyla kredi verilecek birimlerin seçiminde daha az seçici

davranabilmektedirler. Daha fazla kredi daha az denetim ve daha fazla ödenmeme

riski anlamına gelebilir. Ayrıca, piyasa gücüne sahip bankaların müşterileri ile

kurdukları uzun süreli ilişkiler, bu şekilde sağlayacakları sürekli bilgi akışı yoluyla

kredilerin denetlenmesinin yaratacağı maliyetleri düşürebilir, ahlaki tehlike ve ters

seçim olasılığını azaltabilir. Elde edilen sonuç, Rekabet-Kırılganlık Hipotezlerini

desteklemektedir.

Çizelge 6.9. bankaların verdikleri toplam krediler içerisinde tahsili gecikmiş

alacakları göstermektedir.

Page 174: TÜRK BANKACILIK SEKTÖRÜNÜN REKABET YAPISININ ANAL İZİtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS00771.pdf · rekabet stratejisi olan Birle şme ve Devralmaların rekabet yapısı üzerindeki etkileri

161

Çizelge 6.9. Toplam Krediler İçerisinde Takipteki Kredilerin Payı

Yıllar Kamu Bankaları

Özel Bankalar

Yabancı Bankalar

Ticari Bankalar Toplam

2008 0,038 0,035 0,041 0,037 2007 0,041 0,036 0,029 0,036 2006 0,051 0,036 0,027 0,038 2005 0,078 0,042 0,033 0,049 2004 0,111 0,050 0,032 0,063 2003 0,338 0,068 0,044 0,123 2002 0,486 0,091 0,050 0,165 2001 0,461 0,268 0,057 0,311 2000 0,125 0,061 0,029 0,080 1999 0,100 0,036 0,027 0,057 1998 0,056 0,090 0,013 0,077 1997 0,028 0,021 0,013 0,023 1996 0,028 0,016 0,025 0,021 1995 0,030 0,018 0,031 0,023 1994 0,040 0,026 0,111 0,034 1993 0,045 0,018 0,029 0,029 1992 0,041 0,023 0,029 0,032

Kaynak: TBB tarafından yayınlanan banka mali tabloları kullanılarak hesaplanmıştır

Çizelge 6.9. incelendiğinde yıllar itibariyle takipteki kredilerin payında dikkat

çekici bir dalgalanma izlenmemektedir. 2000’li yılların başında takipteki kredilerin

payının artmış olmasının nedeni ise yaşanan krizler nedeniyle 2000–2001 yıllarında

verilen kredilerin geri dönüşünde sorunlar yaşanmış olmasıdır.

Faiz Dışı Gelirler/Toplam Aktifler, bankalarda uzmanlaşmanın etkilerini

göstermesi bakımından önemli bir değişkendir. Faiz dışı gelirleri doğuran önemli bir

etken, bankaların bilanço dışı faaliyetleridir. Bu faaliyetlerin son yıllarda ciddi bir

artış sergilemiş olması, bankaların Hazineyi fonlamanın yanında faaliyetlerini

çeşitlendirdikleri anlamına gelmektedir. Analiz sonuçlarına göre, rekabetçi davranış

içerisindeki bankaların faiz dışı gelirlerini arttırdıkları, bu değişken ile LE arasındaki

negatif katsayı ile anlaşılmaktadır. Yoğun rekabet bankaları daralan marjları telafi

etmek için faaliyetlerini farklı alanlarda genişletmeye zorlamaktadır. Bu sonuç,

rekabetçi bankaların (Lerner Endeksi sıfıra yakın olanlar) beklenenin aksine daha

yüksek karlar (ROA) elde etmesini açıklayan faktörlerden biri olmaktadır.

Page 175: TÜRK BANKACILIK SEKTÖRÜNÜN REKABET YAPISININ ANAL İZİtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS00771.pdf · rekabet stratejisi olan Birle şme ve Devralmaların rekabet yapısı üzerindeki etkileri

162

Çizelge 6.10. Türk Bankacılık Sektöründe Uzmanlaşmanın Yıllar

İtibariyle Gelişimi

Kamu Bankaları Özel Bankalar Yabancı Bankalar Ticari Bankalar Toplam Yıllar Faiz dışı

Gelirler/ta Bilanço Dışı/ta

Faiz dışı Gelirler/ta

Bilanço Dışı/ta

Faiz dışı Gelirler/ta

Bilanço Dışı/ta

Faiz dışı Gelirler/ta

Bilanço Dışı/ta

2008 0,011 1,987 0,025 2,401 0,016 3,370 0,017 2,424 2007 0,017 1,656 0,031 2,254 0,023 3,186 0,024 2,218 2006 0,016 1,551 0,024 2,385 0,032 2,702 0,024 2,170 2005 0,020 1,046 0,026 3,013 0,049 2,503 0,032 2,290 2004 0,018 0,790 0,031 2,111 0,070 3,027 0,040 1,662 2003 0,031 0,693 0,055 1,723 0,083 2,980 0,057 1,378 2002 0,030 0,526 0,035 1,258 0,065 2,549 0,044 1,046 2001 -0,019 0,596 -0,022 1,115 0,002 2,234 -0,013 0,966 2000 0,012 0,333 0,021 1,406 0,001 2,171 0,011 1,032 1999 0,027 0,324 0,016 1,234 0,002 2,510 0,015 0,953 1998 0,015 0,344 -0,001 1,167 -0,002 2,275 0,004 0,916 1997 0,018 0,369 -0,006 1,145 -0,002 2,804 0,003 0,944 1996 0,023 0,314 0,008 1,079 0,000 1,961 0,010 0,795 1995 0,026 0,353 0,018 0,948 0,000 2,027 0,015 0,740 1994 -0,002 0,297 -0,007 0,605 0,000 1,100 -0,003 0,488 1993 0,026 0,245 0,000 0,635 -0,001 0,898 0,008 0,491 1992 0,034 0,204 0,013 0,554 0,000 0,765 0,016 0,399

Kaynak: TBB tarafından yayınlanan banka mali tabloları kullanılarak hesaplanmıştır

Tüm banka gruplarında bilanço dışı faaliyetlerdeki artış dikkat çekicidir

(Çizelge 6.10). Bu gelişmede teknolojik gelişmelere bağlı olarak banka ürünlerinin

ve sunulan hizmetlerin çeşitlenmesinin yanında bankacılık sektöründe yaşanan

rekabetin kredi ve mevduat yarışının ötesine taşınmış olmasının rolü büyüktür.

Özkaynaklar/Toplam Aktifler, bankalarda kapitalizasyonun ölçüsü olarak ele

alınmıştır. Yüksek özkaynak rasyosuna sahip bankaların, sağlam sermaye yapısına

bağlı olarak iflas olasılıklarının, dolayısıyla da finansman maliyetlerinin düşük

olduğu kabul edilir. Bu varsayım altında, daha düşük maliyetler nedeniyle özkaynak

rasyosu ile piyasa gücü arasında pozitif bir ilişki beklenmektedir. Analizden elde

edilen sonuçlar, bu beklentiyi doğrulamaktadır. Buna ek olarak, yüksek özkaynak

rasyosu, iflas etmenin maliyetini de yükseltecektir. Dolayısıyla, bu bankalar kredi

vermede temkinli davranacak, aşırı risk almaktan kaçınacak, kredi faizlerini

yükselterek ters seçim olasılığını arttırmak yerine etkinliğini arttırarak maliyetleri

düşürmek yoluna gidecek ve piyasa güçlerini bu şekilde koruyacaklardır. Diğer

değişkenlerle birlikte değerlendirdiğimizde, piyasa gücü yüksek olan bankalarda

özkaynak rasyosunun da yüksek olduğu, riskin piyasa gücü ile ters, etkinliğin ise

doğru orantılı olduğu yönündeki bulgular, bu yorumlarımızı doğrulamaktadır.

Page 176: TÜRK BANKACILIK SEKTÖRÜNÜN REKABET YAPISININ ANAL İZİtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS00771.pdf · rekabet stratejisi olan Birle şme ve Devralmaların rekabet yapısı üzerindeki etkileri

163

Yabancı para aktifler/toplam aktifler oranının, bankalarda piyasa gücünü

arttıran bir diğer etken olduğu kabul edilmektedir. Bilindiği üzere, özellikle 1990’lı

yıllarda bankaların yabancı para pozisyon açıkları, bankacılık sektörünün

kırılganlığını arttıran ve kurlardaki öngörülmeyen artışlar nedeniyle sektörü krize

sürükleyen başlıca etkenlerden biri olmuştur. Kurlardaki artış, döviz varlıklarının TL

varlıklardan daha fazla artmasına neden olmuştur. Dolayısıyla döviz varlıkları

yüksek olan bankaların Pazar payında bir yükselme olmuş, bu varlıklar üzerinden

beklenen getirinin (alacaklarının) artmasına bağlı olarak piyasa güçleri de

yükselmiştir.

Pazar payı, yoğunlaşma ile rekabet arasındaki ilişkiyi ölçmek, yani Yapı-

Davranış-Performans (YDP) hipotezinin geçerliliğini araştırmak amacıyla analize

dâhil edilmiş, beklenenin aksine negatif bir katsayı almış, ancak bu sonuç istatistiksel

olarak anlamlı bulunmamıştır. Bilindiği gibi YDP hipotezi, yoğunlaşmış bankacılık

sektörlerinde pazar payı yüksek olan bankalar arasında gerçekleşen örtülü fiyat

anlaşmalarının, bu bankaların birbirleri ile rekabet etmelerine ihtiyaç bırakmayacak

şekilde hem pazar paylarını korumalarına, hem de kar etmelerine imkân verdiğini

öne sürmektedir. Elde edilen sonuç (anlamlı olmamakla birlikte pazar payı ve piyasa

gücü arasındaki negatif ilişki), bu yaklaşımı doğrulamamaktadır. Bu aşamada

Yarışılabilirlik Teorisini hatırlamakta yarar vardır. Yarışılabilirlik Teorisi,

yoğunlaşmış piyasalardaki yüksek karların piyasaları, piyasa dışındaki firmalar için

cazip hale getireceğini, dolayısıyla yüksek pazar payına sahip firmaların kendi

aralarında bu türden bir örtülü anlaşmaya gidemeyeceklerini, çünkü potansiyel

rakiplerin rekabet tehdidi ile karşı karşıya olunduğunu ileri sürmektedir. Elde edilen

sonuç aynı zamanda, yüksek pazar payı elde edebilmek için bankaların rekabetçi bir

tutum sergilemek, yani düşük marjlarla çalışmak durumunda olduklarını ifade

etmektedir.

Bankaların büyüklüğünü temsil eden bir değişken olan Toplam Aktifler

(logaritması), piyasa gücü ile pozitif bir ilişki içerisindedir. Yani banka büyüklüğü

arttıkça piyasa gücü de artmaktadır. Bu sonuç, bankalarda ölçek ekonomilerinin var

olduğu görüşü ile uyumludur. Ölçek ekonomilerinin varlığında, bankanın büyüklüğü

arttıkça birim sabit maliyetler azalacak, buna bağlı olarak fiyat-marjinal maliyet

marjı genişleyecektir. Ancak analiz sonucu istatistiksel olarak anlamlı değildir.

Page 177: TÜRK BANKACILIK SEKTÖRÜNÜN REKABET YAPISININ ANAL İZİtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS00771.pdf · rekabet stratejisi olan Birle şme ve Devralmaların rekabet yapısı üzerindeki etkileri

164

6.3.4. Banka Grupları İtibariyle Rekabet Gücünün Değerlendirilmesi-Kukla Değişkenlerin Analizi

Çalışmada son olarak, rekabetçi davranış açısından bankalar arasında türler31

(kamu bankaları-D1, özel bankalar-D2, Türkiye’de kurulmuş yabancı bankalar-D3

ve Türkiye’de şube açan yabancı bankalar-D4) itibariye farklılıklar olup olmadığı

araştırılmıştır. Bunun için öncelikle yapılması gereken, gruplar arasında istatistiksel

açıdan bir farklılık olup olmadığının araştırıldığı parametrik ve non-parametrik

Hipotez Testleri arasından hangi yöntemin tercih edilmesi gerektiğine karar

vermektir.

Bağımlı değişkenimiz olan Lerner Endeksi, normal dağılım özelliğini

sağlayamadığından (bkz. Çizelge 6.11.), gruplar arasındaki farklar nonparametrik

testler aracılığıyla incelenmiştir. Bu amaçla ilk olarak, banka grupları arasında piyasa

gücünün kullanılması noktasında anlamlı bir farklılık olup olmadığına, Kruskal-

Wallis testi ile bakılmıştır. Daha sonra her bir banka grubu için ayrı ayrı Mann-

Whitney U testi uygulanmış ve ilgili grup içindeki bankaların diğer bankalardan

farklı olup olmadığı araştırılmıştır.

Çizelge 6.11. Lerner Endeksi Normallik Testi Sonucu

Kolmogorov-Smirnov Shapiro-Wilk

İstatistik df Anlamlılık İstatistik df Anlamlılık Lerner Endeksi

0.242 459 0.000 0.528 459 0.000

Çizelge 7.11.’de görülen Kolmogorov-Smirnov ve Shapiro-Wilk testlerinin

anlamlılık düzeylerinin %5’ten küçük olması, normalliği araştırılan değişken olan

Lerner Endeksinin normal dağılım özelliği taşımadığını ifade etmektedir.

Çizelge 6.12. Kruskal-Wallis Varyans Analizi Sonuçları

Gruplama Değişkeni Banka Grupları N Mean-Rank

LERNER ENDEKSİ D1 51 133,53

Test İstatistikleri D2 226 242,21

Ki-Kare 35,606 D3 85 217,79

df 3 D4 97 262,98

Anlamlılık 0,000* Toplam 459

*%95 güven aralığında türler arasındaki farkın anlamlılığını ifade etmektedir.

31 Türlerin tespit edilmesinde TBB’nin sınıflandırması esas alınmıştır.

Page 178: TÜRK BANKACILIK SEKTÖRÜNÜN REKABET YAPISININ ANAL İZİtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS00771.pdf · rekabet stratejisi olan Birle şme ve Devralmaların rekabet yapısı üzerindeki etkileri

165

Çizelge 6.12.’ye bakıldığında, banka grupları itibariyle piyasa gücünün

kullanımında anlamlı bir fark olduğu, bu farkın da en çok Türkiye’de şube açan

yabancı bankalar lehine olduğu görülmektedir. Türkiye’de şube açan yabancı

bankaların çoğunlukla, diğer faktörlerle birlikte, uluslararası ticari faaliyetlerle

uğraşan kendi müşterilerine özel hizmetler sunmak üzere Türk bankacılık

piyasalarına girdiği düşünülürse, bu sonuç şaşırtıcı değildir. Türkiye’de şube açan

yabancı bankalar ulusal piyasadaki rekabet şartlarına tam anlamıyla entegre

olmamakta, bağlı oldukları ana ülke piyasalarının ve banka merkezinin politikaları ve

çıkarları doğrultusunda kendi rekabet koşullarını sürdürmektedirler. Genellikle

bankaların farklı bir ülke piyasasına giriş yapma kararı alırken gözettikleri

faktörlerden biri de o ülkedeki kar fırsatlarıdır. Dolayısıyla Türkiye’de şube açan

yabancı bankalar, kendi müşterilerini takip etmek yanında, piyasa güçlerini yüksek

getiriler sağlamak amacıyla da kullanmaktadırlar. Türkiye’de şube açan yabancı

bankalara piyasa gücü kullanma imkânı sağlayan bir diğer nokta ise faaliyet

alanlarının genellikle toptancı bankacılığa dayalı olmasıdır. Bilindiği gibi toptancı

bankalar, daha az şube ile faaliyet gösterirler. Müşteri kitleleri büyük ölçekli

firmalardan oluşmaktadır ve gerçekleştirdikleri işlemler tutar olarak yüksek olup

özellikle dış ticaretin finansmanı, leasing, factoring, forfaiting faaliyetlerine

dayanmaktadır. Dolayısıyla toptancı bankaların kredi ve mevduat pazarındaki payları

oldukça düşük kalmaktadır32. Toptancı bankacılığın bu özellikleri, Türkiye’de şube

açan yabancı bankaların sahip olduğu yüksek piyasa gücü kadar piyasa gücü ile

kredi/mevduat oranı arasındaki negatif ilişkiyi de açıklayabilecek niteliktedir.

Bunlara ek olarak, Avrupa piyasalarında perakende bankacılığın aksine toptan

bankacılık alanında ortak pazar oluşumuna yönelik piyasa entegrasyonunda

kaydedilen aşama,3334 bu bankalara piyasa gücü kazandıran bir başka unsur olarak

görülmektedir.

Türkiye’de şube açan yabancı bankaları yerli özel bankalar, onu da

Türkiye’de kurulmuş yabancı bankalar izlemektedir. Test sonuçları incelendiğinde

piyasa gücünün kullanımı noktasında en zayıf görünen grup, kamu bankaları

32 Bkz. http://www.banka-kredileri.org/index.php/2009/05/bankacilikta-serbestlesme-ve-disa-acilma-donemi-1980-1994/ 33 Bkz.European Central Bank Report on Financial Integration in Europe, s.31, Nisan 2010. 34 Bkz. Cabral, 2002:47.

Page 179: TÜRK BANKACILIK SEKTÖRÜNÜN REKABET YAPISININ ANAL İZİtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS00771.pdf · rekabet stratejisi olan Birle şme ve Devralmaların rekabet yapısı üzerindeki etkileri

166

olmaktadır. Bu sonuç ilk bakışta, kamu bankalarının diğer bankalarla ciddi bir

rekabet içerisinde olduğu şeklinde yorumlanabilir. Yani kamu bankaları özellikle

kredi faaliyetlerini genişletmek amacıyla marjinal maliyete yakın fiyat

uygulamaktadırlar. Ancak düşük Lerner Endeksi, kamu bankalarının sıkça tartışılan

etkinsizliklerine bağlı olan yüksek maliyetleri ile de ilişkilidir. Bu sonuç

değerlendirilirken, kamu bankalarının devlet kurumlarına açtıkları krediler, zayıf

aktif kalitesi, uyguladıkları faiz oranları, finansman ihtiyaçlarını piyasadan yüksek

faizle karşılamalarının yanı sıra geçmişte bu kredilerden doğan görev zararlarının

etkisi de göz ardı edilmemelidir. Özellikle de kamu bankalarına yasal düzenlemelerle

verilen bankacılık dışı görevler ile tarım kesimi ile küçük ve orta boy işletmeleri

destekleme görevi bu bankaların kaynak ve faaliyetlerinin verimli olmayan alanlara

yönelmesine ve rekabet güçlerinin zayıflamasına neden olmuştur (Benli, Sönmezler,

2002; alıntılayan Acar Boyacıoğlu, 2003:531). Ancak son yıllarda, 2001 yılında

uygulamaya konulan Bankacılık Sektörü Yeniden Yapılandırma programının etkileri

görülmeye başlanmış ve kamu bankalarının daha verimli çalışması temin edilmiştir.

Çizelge 6.13. Mann-Whitney U Test Sonuçları

Kamu Bankaları Özel Bankalar Yabancı Bankalar İstatistikler

1 0 1 0 1 0

N 51 408 226 233 182 277

Mean Rank 133,53 242,06 242,21 218,16 241,87 222,20

Sum of Ranks 6810,00 98760,00 54739,00 50831,00 44021,00 61549,00

Mann-Whitney U 5484,000 23570,000 23046,000

Asymp. Sig. (2-tailed) 0,000* 0,052** 0,120

*%5 anlamlılık düzeyinde anlamlı değişken

*%10 anlamlılık düzeyinde anlamlı değişken

Mann-Whitney U Testi sonuçları dikkate alındığında, Özel Bankaların ve

Kamu Bankalarının rekabet yapısı açısından farklı davranışlar sergilediği ve bu

farkların anlamlı olduğu görülmektedir. Yabancı bankalar (Türkiye’de kurulan ve

Türkiye’de şube açan yabancı bankalar tek bir grup olarak ele alınmıştır) için ise

böyle bir farktan söz etmek mümkün değildir. Kurksal-Wallis testi ile uyumlu olarak,

Kamu bankalarının Lerner Endeksi değerlerinin diğer banka gruplarına göre önemli

ölçüde düşük olduğu; Yerli Özel bankaların ise diğer banka gruplarına kıyasla daha

yüksek piyasa gücüne sahip olduğu anlaşılmaktadır. Özel bankalara bu piyasa gücü

Page 180: TÜRK BANKACILIK SEKTÖRÜNÜN REKABET YAPISININ ANAL İZİtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS00771.pdf · rekabet stratejisi olan Birle şme ve Devralmaların rekabet yapısı üzerindeki etkileri

167

kullanma imkânını sağlayan başlıca unsurların güçlü sermaye yapıları ve yüksek

etkinlik düzeylerinin yanı sıra pazar payları ve ölçeklerinin kazandırdığı tanınırlık ve

güvenirlik gibi etkenler sayesinde müşterileri ile kurdukları uzun süreli ilişkilerin

maliyetleri düşürmesi olduğu düşünülmektedir.

Türk Bankacılık Sektörü uzun yıllar, ekonomik istikrarsızlıkların yanı sıra

kötü yönetim, alınan aşırı riskler, yabancı para işlemlerin neden olduğu açık

pozisyon ve bazı banka hâkim ortaklarının banka kaynaklarını kötüye kullanması

gibi nedenlerle müşterilerinin gözünde güven kaybı yaşamıştır. Bu güvensizlik,

özellikle mevduat noktasında tasarruf sahiplerinin fonlarını yüksek faiz verenlerin

yanında, mevduatın daha güvenle korunacağı bankalara yöneltmesine yol açmıştır.

Böylece kamu bankaları, mevduat toplama noktasında özel bankalara kıyasla daha

avantajlı duruma gelmişlerdir. Kamu bankalarına bu avantajı sağlayan diğer unsurlar,

geniş şube ağları, devlet bankaları olmalarının sağladığı güvence ve düşük faiz

verilen resmi mevduatın toplanması görevinin kanunla yalnızca kamu bankalarına

verilmiş olmasıdır (Uçarkaya, 2006:84-85). Kamu bankaları lehine haksız rekabet

yaratan bu avantajlara rağmen kamu bankalarının piyasa güçlerinin düşük kalmasına

yol açan etkenlerden biri, bu bankaların geçmişte biriken görev zararlarının neden

olduğu likidite sıkıntısını telafi etmek için, sermaye yeterliliği kısıtı ve karlılık

kaygısı taşımaksızın girdikleri mevduat yarışında uyguladıkları yüksek faizler

olmuştur.

6.4. BİRLEŞME VE DEVRALMALARIN ETKİSİ

Başta Ortak Pazarın temin edilmeye başlandığı AB olmak üzere tüm Dünya

piyasaları, küreselleşme, serbestleşme ve faiz oranları üzerindeki müdahalelerin

azalması neticesinde yoğun bir rekabet ortamına dönüşmüş, piyasada faaliyet

gösteren bankalar yerleşik bankaların yanısıra potansiyel rakiplerin rekabet

tehdidiyle de karşı karşıya kalmıştır. Fiili ve potansiyel rekabete bağlı olarak,

bankalarda marjların daralacağı ve pazar payının küçüleceği yönünde bir beklenti

hasıl olmakta, bu beklentiye cevap olarak bankalar arasında konsolidasyon

başlamakta ve sonuç olarak piyasalarda rekabet ile azalması beklenen yoğunlaşma

oranları artmaktadır. Bu çerçeveden bakıldığında, geleneksel Endüstriyel

Organizasyon yaklaşımının öne sürdüğü gibi rekabet ile yoğunlaşma arasındaki ters

Page 181: TÜRK BANKACILIK SEKTÖRÜNÜN REKABET YAPISININ ANAL İZİtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS00771.pdf · rekabet stratejisi olan Birle şme ve Devralmaların rekabet yapısı üzerindeki etkileri

168

ilişki yerine, bir döngünün varlığından söz etmek daha gerçekçi olmaktadır.

Endüstriyel Organizasyon teorisine göre yoğunlaşmış bankacılık sistemleri, yapısal

özelliğin neden olduğu örtülü anlaşmalar (collusion) nedeniyle kazanılan piyasa

gücünden dolayı daha az rekabetçidir. Rekabetçi piyasalarda ise doğası gereği

ortalama ölçekleri nispeten küçük çok sayıda banka yer almaktadır. Ne var ki,

rekabetçi piyasaların bilinen, giriş ve çıkışların serbest olması ve bu süreçte başarısız

olan firmaların sektörden elenmesi şeklindeki özelliği, rekabet ortamında ayakta

kalmak isteyen firmaları ölçeklerini büyütmeye, bu şekilde elde edilen maliyet

avantajı sayesinde piyasa güçlerini arttırmaya sevk etmekte ve doğal olarak

yoğunlaşmış bir ortam yaratmaktadır. Bu amaçla uygulanan başlıca strateji Birleşme

ve Devralmalar olmaktadır. Elbette bu stratejinin rekabet boyutundaki işlerliği,

piyasa gücünü arttırması halinde söz konusu olabilmektedir.

Çizelge 6.14.’te başka bir bankayı devralan bankaların birleşme öncesi ve

sonrası pazar payları ve Lerner Endeksi ortalamaları görülmektedir.

Çizelge 6.14. Birleşme ve Devralma Sonrası Rekabet Gücündeki Değişmeler35

Birleşme Öncesi Birleşme Sonrası BANKACILIKTA BİRLEŞME VE

DEVRALMA GELİŞMELERİ Pazar Payı

Lerner Endeksi

Pazar Payı

Lerner Endeksi

T.C. Ziraat Bankası AŞ. (2001 yılında Emlak Bank’ı devraldı)

0,181787 0,174374 0,172488 0,212996

T. Garanti Bankası A.Ş. (2001 yılında Osmanlı Bankasını devraldı)

0,053375 0,542667 0,104479 0,406178

Finansbank (2003 yılında Fibabank’ı devraldı)

0,018252 0,352695 0,02991 0,24692

Yapı Kredi Bankası (2006 yılında Koçbank ile birleşti)

0,076078 0,42216 0,096762 0,284163

Akbank (2005 yılında Ak Uluslararası Bankasını devraldı)

0,080034 0,559372 0,127391 0,393115

Ziraat Bankası hariç tüm bankaların pazar paylarında birleşme sonrası nispi

artışlar görülmüş ve yine Ziraat Bankası hariç tüm bankaların piyasa güçleri

35 1992-2008 yılları arasında sürekli faaliyet gösteren bankalar dikkate alınmıştır.

Page 182: TÜRK BANKACILIK SEKTÖRÜNÜN REKABET YAPISININ ANAL İZİtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS00771.pdf · rekabet stratejisi olan Birle şme ve Devralmaların rekabet yapısı üzerindeki etkileri

169

azalmıştır. Analiz sonuçlarımızın ortaya koyduğu gibi lerner endeksi ve pazar payı

arasında negatif ilişki burada da görülmektedir. Birleşme ve Devralmalar sonrası

bankaların Lerner Endekslerinin ve pazar paylarının artması, birleşmelerin etkisiyle

etkinliklerinin artmasının sonucu olabilir. Ne var ki bir kamu bankası olan Ziraat

Bankası için aynı yorumu yapmak mümkün görünmemektedir.

Page 183: TÜRK BANKACILIK SEKTÖRÜNÜN REKABET YAPISININ ANAL İZİtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS00771.pdf · rekabet stratejisi olan Birle şme ve Devralmaların rekabet yapısı üzerindeki etkileri

170

GENEL DEĞERLENDİRME VE SONUÇ

Finansal aracılar olarak bankalar, tasarruf sahiplerinin tasarruflarını en

verimli kullanılacakları alanlara kanalize ederler. Özellikle gelişmekte olan ülkelerde

bankalara alternatif kanalların sınırlı olması, finans sistemi içerisinde bankaların

payını ve önemini arttırmaktadır. Dolayısıyla da bankacılık sektöründe yaşanan her

türlü olumsuz gelişmenin ülke ekonomilerine bedeli ağır olmaktadır.

Ne var ki bankacılık sistemi, işleyen bir teşebbüs olarak yüklendiği

operasyonel, mali ve piyasa odaklı riskler yanında kredi verilecek kişilerin seçimi

noktasında asimetrik bilgi, ahlaki tehlike ve ters seçim gibi tuzaklarla da karşı

karşıya kalmaktadır. Daha hayati olan ise tek bir bankanın bile borçlarını

ödeyemeyecek duruma gelmesinin, diğer banka mudileri üzerinde yaratacağı

psikolojik etkidir. Bankalar arasında çeşitli kanallarla kurulan sıkı bağlantılar, bir

bankanın iflasının diğer bankaların finansal durumunu bozacağı şeklinde bir algıya

neden olur ve bankalar hücumlara konu olurlar. Sektörel bir kriz durumunda ise reel

sektörün işleyişi sekteye uğrar, makroekonomik istikrar bozulur hatta ülkenin

ödemeler sistemi çökebilir. Bu nedenle ülkede ekonomiye yön veren yasa koyucu,

düzenleyici ve denetleyici tüm kurumlar bankacılık sektörünün istikrarına ve

sağlamlığına ilişkin tedbirler alarak sektörün etkin ve verimli çalışmasını temin

etmeye çalışırlar.

Bankacılık sektöründe istikrarı temin etmeye yönelik pek çok düzenleme

aracı mevcuttur. Bunların başlıcaları mevduat sigortası, sermaye düzenlemeleri, faiz

oranları üzerindeki kontroller, faaliyet kısıtlamaları, giriş ve çıkış kısıtlamalarıdır.

Ancak günümüz dünyasında teknolojik gelişmeler ve bilgiye erişimin kolaylaşması

ile desteklenen ve kaçınılmaz bir hal alan liberalleşme süreci, piyasalar arasında

entegrasyonu arttırmakta ve sektör üzerindeki kamu müdahalelerinin önüne

geçmektedir. Özellikle Avrupa Birliğinin temel ekonomik politikası haline gelen

Ortak Pazarın temini, düzenleme çabalarının daha evrensel bir boyutta düşünülmesi

gereğini doğurmaktadır.

Giderek liberalleşen ve küreselleşen dünya ekonomisinin diğer sektörlerde

olduğu gibi bankacılık sektörü üzerinde ilk göze çarpan etkisi bankalar arasında artan

rekabet olmaktadır. Bu nedenle gerek ulusal gerek global düzeyde yasa koyucular

Page 184: TÜRK BANKACILIK SEKTÖRÜNÜN REKABET YAPISININ ANAL İZİtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS00771.pdf · rekabet stratejisi olan Birle şme ve Devralmaların rekabet yapısı üzerindeki etkileri

171

rekabete ve rekabetin muhtemel sonuçlarına odaklanmakta, rekabet sürecini, fayda

ve maliyetleri arasında denge sağlayacak düzenlemelerle yönlendirmeye

çalışmaktadırlar.

Bankacılık sektöründe rekabet, pek çok nedenden ötürü istenen ve teşvik

edilmesi gerektiğine inanılan bir durumdur. Rekabetçi bir bankacılık sisteminde

kredi faizlerinin düşmesi, mevduat faizlerinin ise yükselmesi beklenir. Bu durumda

bankalarda toplanan tasarruflar artarken, işletmelerin banka kredilerine olan talepleri

de yükselir. Böylelikle bankalar, asıl görevleri olan aracılık fonksiyonunu etkin bir

şekilde yerine getirerek tasarrufların üretime dönük alanlarda değerlendirilmesini

sağlarken, ülkede ekonomik büyümeyi ve refah artışını desteklemiş olurlar. Aksine,

rekabetin az olduğu yoğunlaşmış piyasalarda bankaların kendi aralarında gizli fiyat

anlaşmalarına giderek marjlarını yükselttikleri görülür. Bu durum ekonomik ve

sosyal refah kayıpları ile sonuçlanmaktadır.

Bankacılık sektöründe rekabet aynı zamanda bankaların hizmet üretimindeki

etkinliklerini de arttırır. Ayrıca, rekabet ortamında faaliyet gösteren diğer sektör

işletmeleri gibi bankalar da müşteri ihtiyaç ve beklentilerine daha fazla odaklanır ve

ürün ve hizmet çeşitliliklerini arttırır, kalitelerini yükseltmeye zorlanırlar. Bu

doğrultuda rekabet finansal yeniliği teşvik eden bir unsur olarak işlev görür.

Tüm bu olumlu etkilerine rağmen bankacılık sektörü açısından rekabete

temkinli yaklaşılmasına neden olan faktör ise rekabet ve istikrar arasında var olduğu

düşünülen negatif ilişkidir. Rekabetin fayda ve maliyetleri arasında tercih yapma

zorluğu, bankacılık piyasalarında optimum rekabet düzeyinin ne olması gerektiği ile

ilgili soruları gündeme getirir. Optimum rekabet düzeyinin tespit edilmesinde

ülkelerin makroekonomik koşulları önemli bir belirleyici faktör olmakla birlikte,

sürecin baş aktörü olan bankaların kendilerinin daha yakından izlenmesi ve rekabetçi

davranışlarının analiz edilmesi, uygulanacak politikalara verecekleri tepkilerin

öngörülmesi bakımından oldukça büyük önem arz etmektedir.

Buradan hareketle bu tezin amacı, Türk Bankacılık Sektöründe faaliyet

gösteren ticari bankaların rekabet dinamiklerini ortaya koymaktır. Bu amaçla

öncelikle sektördeki rekabet düzeyi banka ölçeğinde belirlenmiş ve her bir bankanın

rekabete ilişkin tutumu ortaya konulmuştur. Rekabet düzeyinin göstergesi olarak

Page 185: TÜRK BANKACILIK SEKTÖRÜNÜN REKABET YAPISININ ANAL İZİtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS00771.pdf · rekabet stratejisi olan Birle şme ve Devralmaların rekabet yapısı üzerindeki etkileri

172

Lerner Endeksi kullanılmıştır. Çalışmada Lerner Endeksinin tercih edilmesinin

nedeni, diğer rekabet ölçülerinden farklı olarak her bir banka için hesaplanabilir

olması ve rekabeti etkileyen banka düzeyindeki değişkenlerin belirlenmesine izin

vermesidir. Lerner Endeksi (LE), karını maksimize etmek isteyen bir firmanın elde

etmek istediği marjinal getiriye eşit marjinal maliyet uygulaması gerçeğine dayanır

(Shaffer, 1993). Endeks “0” ile “1” arasında bir değer alır. 1’e yaklaşıldıkça

bankaların rekabetten uzaklaştığı, 0’a yaklaşıldıkça bankanın rekabetçi davranış

sergilediği çıkarımı yapılır. Lerner Endeksinin 1992–2008 yılları arasında faaliyet

gösteren tüm bankalar için hesaplanmasının ardından, rekabet yapısının

belirleyicileri, ilgili dönemde sürekli olarak faaliyet gösteren 27 banka için Panel

Veri Regresyon Analizi ile tespit edilmiştir.

Analiz sonucunda bankaların rekabetçi davranışları üzerinde etkili olan dokuz

adet değişken belirlenmiştir: Krediler/Toplam Aktifler, Krediler/Mevduatlar, Faiz

Dışı Gelirler/Toplam Aktifler, Toplam Gelirler/Toplam Giderler, Aktif Karlılığı

(ROA), Risk, Özkaynaklar/Toplam Aktifler, Bilanço Yapısı ve Net Faiz Marjı.

Krediler/Toplam Aktifler ve Krediler/Mevduatlar oranları bankaların aracılık

fonksiyonunun gelişmişliğini gösteren oranlardır. Bu değişkenlerin negatif katsayılar

alması, bankalarda aracılık etkinliğinin rekabet ile doğru orantılı olarak arttığını

göstermektedir. Bankalarda etkinliğin genel bir ölçüsü olarak Toplam

Gelirler/Toplam Giderler değişkeni alınmıştır. Değişkenin pozitif katsayı alması,

piyasa gücü ile etkinliğin doğru orantılı olduğu, diğer bir değişle daha etkin

bankaların daha fazla piyasa gücü elde edebilecekleri anlamına gelmektedir.

Karlılık ile ilgili olarak ele alınan iki değişken (ROA ve NFM) piyasa gücü

ile negatif ilişkili olarak bulunmuştur. Ayrıca bankaların risk düzeylerinin rekabet ile

arttığı, çalışmanın önemli sonuçlarından biri olmaktadır. Analiz sonuçlarına göre,

rekabetçi davranış içerisindeki bankaların faiz dışı gelirlerini arttırdıkları, Faiz Dışı

Gelirler/Toplam Aktifler değişkeni ile LE arasındaki negatif katsayı ile

anlaşılmaktadır. Özkaynaklar/Toplam Aktifler, bankalarda kapitalizasyonun ölçüsü

olarak ele alınmıştır; beklendiği gibi Lerner Endeksini pozitif yönde etkilediği

sonucuna ulaşılmıştır. Döviz varlıkları yüksek olan bankaların pazar payında bir

yükselme olduğu, kurlardaki artışa bağlı olarak bu varlıklar üzerinden getirilerinin

Page 186: TÜRK BANKACILIK SEKTÖRÜNÜN REKABET YAPISININ ANAL İZİtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS00771.pdf · rekabet stratejisi olan Birle şme ve Devralmaların rekabet yapısı üzerindeki etkileri

173

arttığı ve piyasa güçlerinin yükseldiği, Yabancı Para Aktifler/Toplam Aktifler

rasyosunun Lerner Endeksi ile pozitif ilişkili bulunmasından anlaşılmaktadır.

Pazar payı ve banka büyüklüğü ile Lerner Endeksi arasında istatistiksel olarak

anlamlı bir ilişki bulunmamıştır. Bununla birlikte pazar payının analiz sonucunda

negatif katsayı alması, bankacılık sektöründe geleneksel Yapı-Davranış-Performans

hipotezinin, yoğunlaşmış bankacılık sektörlerinde pazar payı yüksek olan bankalar

arasında gerçekleşen örtülü fiyat anlaşmalarının, bu bankaların birbirleri ile rekabet

etmelerine ihtiyaç bırakmayacak şekilde hem pazar paylarını korumalarına, hem de

kar etmelerine imkân verdiği görüşü ile ters düşmektedir. Diğer taraftan, banka

büyüklüğü analiz sonucunda pozitif katsayı almıştır. Bu sonuç, bankalarda ölçek

ekonomilerinin var olduğu görüşü ile uyumludur.

Analizin bir diğer aşamasında, piyasa gücünün kullanımı noktasında banka

grupları (kamu bankaları, özel bankalar, Türkiye’de kurulmuş yabancı bankalar ve

Türkiye’de şube açan yabancı bankalar) arasında bir farklılık olup olmadığı

araştırılmıştır. Elde edilen bulgular, piyasa gücü en yüksek olan grubun Türkiye’de

şube açan yabancı bankalar, en düşük olan grubun ise kamu bankaları olduğunu

göstermektedir. Bu bulgular, Türkiye’de şube açan yabancı bankaların ülkedeki kar

fırsatlarını değerlendirdikleri, uluslararası piyasalarda faaliyet gösteren kendi

müşterilerine özel hizmetler sunmak için ülkeye giriş yaptıkları, ülkedeki rekabet

sürecine tam anlamıyla entegre olmayarak, bağlı oldukları ana ülke piyasalarının ve

banka merkezinin politikaları ve çıkarları doğrultusunda kendi rekabet koşullarını

sürdürdükleri şeklinde yorumlanmıştır. Bu bankalara piyasa gücü kazandıran bir

diğer unsurun ise faaliyet alanlarının daha çok toptancı bankacılık alanında

toplanmasıdır.

Kamu bankalarının Lerner Endeksi değerlerinin düşük olması ise, kamu

bankalarının sahip olduğu imtiyazların bu bankaları özellikle mevduat toplama

noktasında avantajlı duruma getirmesine rağmen, kendilerine verilen özel görevler ve

bundan doğan görev zararlarının yanında etkinliklerinin düşük olmasına bağlı

olmaktadır.

Uygulamanın son aşamasında, rekabet sürecinde ayakta kalmak isteyen

bankalar için etkin bir strateji olarak görülen Birleşme ve Devralmaların (B&D), bu

Page 187: TÜRK BANKACILIK SEKTÖRÜNÜN REKABET YAPISININ ANAL İZİtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS00771.pdf · rekabet stratejisi olan Birle şme ve Devralmaların rekabet yapısı üzerindeki etkileri

174

süreci yaşayan bankaların piyasa güçlerini nasıl etkilediğine bakılmıştır. Yapılan

değerlendirmeler, birleşme sürecinin bankaların etkinliğini arttırması halinde pazar

paylarının yükseleceğini göstermektedir. Ayrıca birleşen bankaların daha rekabetçi

bir tavır sergilemeye başlamaları da diğer bir önemli bulgudur.

Bu çalışmanın bir dizi eko-politik sonucu bulunmaktadır. İlk olarak, Türk

bankacılık sektörü, başta Avrupa ülkeleri olmak üzere tüm dünyada baş gösteren

liberalizasyonun etkisiyle yoğun bir rekabet ortamı içinde girmiştir. Avrupa Birliği

ile tam üyelik görüşeleri yapan Türkiye’de, bankacılık sektörünün Avrupa ülkeleri ile

rekabet edebilecek bir durumda olması gerekmektedir. Bu itibarla Türk bankacılık

sektörü dışa açık, sektöre giriş ve çıkışların serbest, piyasalar üzerinde kamu

müdahalelerinin en alt düzeyde olduğu bir yapıyı korumak durumundadır. Serbest

piyasa ekonomisinin neticesi olarak ülkede yabancı bankaların sayısında ve

bankaların sermayesi içerisinde yabancı paylarında bundan sonra da artış olacağı

beklenmektedir. Türk bankalarının bu gelişmelere cevap olarak B&D yoluyla

ölçeklerini büyütecekleri ve pazar paylarını ve piyasa güçlerini arttıracakları

düşünülmektedir. Hâlihazırda kullanılmakta olan bir başka strateji de Türk

bankalarının başta Avrupa olmak üzere çeşitli ülkelerde şube açmalarıdır.

Önümüzdeki süreçte bankaların bu stratejiye hız verecekleri tahmin edilmektedir.

İkinci olarak, Türk bankacılık sektöründe rekabetçi bankaların, asıl faaliyet

konuları olan aracılık fonksiyonunu daha etkin bir şekilde yerine getirdiği,

karlılıklarının daha yüksek olduğu, geleneksel bankacılık ürünlerinin dışında yeni

ürün ve hizmetler geliştirme noktasında daha girişimci oldukları görülmektedir. Bu

bulgu, Türkiye’de rekabeti canlandıran bir unsurun yabancı banka girişleri olduğu

düşünüldüğünde, yabancı banka girişlerinin ve bundan doğan rekabetin olumlu

etkileri olarak göze çarpmaktadır.

Üçüncü olarak, rekabetin istikrarla zıt yönde hareket ettiği anlaşılmaktadır.

Yani rekabetçi bankaların daha yüksek riskle çalıştıkları görülmektedir. Bu durum,

rekabetin bankaları daralan marjları telafi etmek için verilecek kredilerin

değerlendirilmesinde daha az seçici davranmalarına ve risklerini yükseltmelerine yol

açmaktadır. Diğer bir değişle, bankacılığa ilişkin genel anlayışla uyumlu olarak,

rekabetin kazanımları yanında küçümsenmeyecek maliyetleri de söz konusudur.

Page 188: TÜRK BANKACILIK SEKTÖRÜNÜN REKABET YAPISININ ANAL İZİtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS00771.pdf · rekabet stratejisi olan Birle şme ve Devralmaların rekabet yapısı üzerindeki etkileri

175

Dördüncü olarak, Kamu Bankalarının piyasada rekabeti aksatan yapılarına

dikkat çekmek gerekir. Kamu bankalarının düşük Lerner Endeksi (fiyat-marjinal

maliyet marjı) ile çalışmaları, diğer bankalarla aynı koşullarda rekabet ettikleri

şeklinde yorumlanmamalıdır. Düşük marj kamu bankaları için etkin çalışamamanın

ve verilen özel görevlerin sonucu olarak yüksek maliyetlerle ilişkilidir. Kamu

bankalarının fiyat-marjinal maliyet marjlarının düşük kalmasına yol açan etkenlerden

biri, bu bankaların geçmişte biriken görev zararlarının neden olduğu likidite

sıkıntısını telafi etmek için, sermaye yeterliliği kısıtı ve karlılık kaygısı taşımaksızın

girdikleri mevduat yarışında uyguladıkları yüksek faizler olmuştur. Ancak 2001

yılında uygulamaya konulan Bankacılık Sektörü Yeniden Yapılandırma programının

sonuçlarının alınmaya başlanmış olması, kamu bankaları ile ilgili geçmişte izlenen

olumsuz tablonun ortadan kalkacağına ve kamu bankalarının da diğer bankalarla aynı

koşullarda rekabet sürecine dahil olacağına işaret etmektedir.

Türkiye’de şube açan yabancı bankaların genellikle toptancı bankacılık

alanında faaliyet göstermesi, diğer ticari bankaların rekabet koşulları üzerinde fazla

bir etkiye sahip olmadıklarını düşündürmektedir. Nitekim bu bankaların müşteri

kitleleri sınırlı, ölçekleri de oldukça küçüktür. Türkiye’de kurulan yabancı bankalar

ise özel ticari bankalardan çok da farklı bir davranış sergilememektedirler. Yine de

yerli özel bankalara göre rekabetçi davranışlarının biraz daha atak olduğu dikkat

çekmektedir. Türkiye’de kurulan yabancı bankalar ve yerli özel bankaların Lerner

Endeksleri 1’e yakın olmamakla birlikte çok da düşük değildir. Yani bu bankaların

bir miktar da olsa piyasa gücüne sahip oldukları söylenebilir. Bu gücü sağlayan

faktörler ise güçlü sermaye yapıları ve yüksek etkinlik düzeylerine bağlı olarak

maliyetlerinin düşük olmasıdır.

Son olarak, bankacılık kesiminin Türk finans piyasalarındaki ağırlığına tekrar

vurgu yapmak gerekir. Ürün ve hizmet çeşitliliklerinin giderek artmasına karşın

bankalar, sermaye piyasalarının ve banka dışı finansal kurumların yetirince

gelişmemiş olmasından ötürü ideal bir rekabet ortamından uzak çalışmaktadırlar.

Ayrıca, yaşanan krizlerden alınan dersler bankacılık sektörüne girişi eskisine göre

zorlaştırmış, çıkışları ise kolaylaştırmıştır. Bunun sonucunda sektörümüzde banka

sayısı azalmış ve yoğunlaşma artmıştır. Dolayısıyla bankacılık sektörü üzerinde

rekabet baskıları bu bağlamda düşük kalmıştır. Politika yapıcıların, rekabetçi yapıyı

Page 189: TÜRK BANKACILIK SEKTÖRÜNÜN REKABET YAPISININ ANAL İZİtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS00771.pdf · rekabet stratejisi olan Birle şme ve Devralmaların rekabet yapısı üzerindeki etkileri

176

aksatmayacak şekilde piyasadaki istikrarı koruyacak tedbirlere odaklanması,

sektörün sağlıklı işlemesi bakımından son derece önemlidir.

Page 190: TÜRK BANKACILIK SEKTÖRÜNÜN REKABET YAPISININ ANAL İZİtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS00771.pdf · rekabet stratejisi olan Birle şme ve Devralmaların rekabet yapısı üzerindeki etkileri

177

KAYNAKÇA

Kitaplar

AKBULAK, Y., Kavaklı, E., Tokmak, A., Kayıp Yıllar, Türkiye’de 1980’li Yıllardan Bu Yana Kamu Borçlanma Politikaları ve Bankacılık Sektörüne Etkileri, Beta Ya., No. 1516, 1.B., İstanbul: 2004.

ALBAYRAK, A.Sait, Uygulamalı Çok Değişkenli İstatistik Teknikleri, Asil Ya., 1. Baskı, Ankara:2006.

ALPAR, R., Spor Bilimlerinde Uygulamalı İstatistik, Nobel Ya., 2. Basım, Ankara, 2001.

AYDIN, N., Başar M., Coşkun, M., Bankacılık Uygulamaları, Anadolu Üniversitesi Ya. No. 1711, Eskişehir, 2006.

BAUMOL, W.J, JC. Panzar ve R.D. Willing, Contestable Markets and the Theory of Industry Structure, Harcourt Brace Jovanovich Inc., New York, 1982.

CELASUN, M, “2001 Krizi, Öncesi ve Sonrası: Makroekonomik ve Mali Bir Değerlendirme”, Küreselleşme, Emek Süreçleri ve Yapısal Uyum içinde, Editör: Ahmet Alpay Dikmen, İmaj Yayınevi, Ankara, 2002.

CEYLAN, A., İşletmelerde Finansal Yönetim, Ekin Ya., 8. Baskı, Bursa:2003.

COŞKUN, M., Sermaye Piyasaları, Birlik Ofset Yayıncılık, Anadolu Üniversitesi, 1. Baskı, Eskişehi, 2005.

ÇOLAK, Ö.F., Finansal Piyasalar ve Para Politikası, içinde, “Bankacılık Sektöründe Rekabet ve Banka Birleşmeleri”, (COŞKUN, N. ile birlikte), Nobel Ya., 4. Baskı, Ankara: 2005b.

ÇOLAK, Ö.F., Finansal Piyasalar ve Para Politikası, içinde, “Finansal Serbestleşme Sürecinde Türk Bankacılık Sektörü ve 1980 Sonrasındaki Gelişmeler”, Uzman Gözüyle Bankacılık, Sayı 30., Ocak-Şubat 2000, Nobel Ya., 4. Baskı, Ankara: 2005a.

DOĞUKANLI, H., Uluslararası Finans, Nobel Ya., 1. Baskı, Adana, 2001.

GUJARATI, D,N., Basic Econometrics, The McGraw-Hill Co., 4. Edition, 2004.

KALAYCI, Ş., Bankacılık Krizleri ve Öncü Göstergeleri, Asil Ya., Ankara, 2010.

KARLUK,S. Rıdvan, Avrupa Birliği ve Türkiye, Beta Ya., 6.Baskı, İstanbul, 2002.

KIDWELL, D.S ve Peterson, R.L, Financial Institutions, Markets and Money, The Dryden Pres, 4th Edition, 1990.

KOCH, T.W., Bank Management, Chapter 3: Banking Trends and Competition, The Dryden Press, 3rd Edition, s. 67–89, 1995.

Page 191: TÜRK BANKACILIK SEKTÖRÜNÜN REKABET YAPISININ ANAL İZİtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS00771.pdf · rekabet stratejisi olan Birle şme ve Devralmaların rekabet yapısı üzerindeki etkileri

178

LIVIATAN, N ve Barkai, H., The Bank of Israel: Selected Topics in Israel's Monetary Policy, Oxford University Pres, 2. Edition, 2007.

MATHEWS, K., THOMPSON, J., The Economics of Banking, John Wiley&Sons Ltd, 2005.

MISHKIN Frederic S., The Economics of Money, Banking and Financial Markets, Addison-Wesley, 5.Edition, Columbia:1998.

MISHKIN Frederic S., The Economics of Money, Banking and Financial Markets, Pearson, Addison-Wesley, 7. Edition, 2004.

POMERLEANO, M. ve VOJTA, G.J., “Foreign Banks in Emerging Markets: an Institutional Study”, in Opendoors: Foreign Participation in Financial Systems in Developing Countries, Part II: What Foreign Institutions Do in Emerging Markets: Overview, Brookings Institution Press, 2001.

SEYİDOĞLU, H, Uluslararası Finans, Güzem Ya. Sayı 16, Geliştirilmiş 3. Baskı, İstanbul: 2001.

SUER, M.Ziya, Avrupa Birliğinde Vergi Uyumlaştırması ve Türk Vergi Sistemi Üzerindeki Etkileri (Cilt-1), Ankara: 1999.

ŞAHÖZKAN, B.C., Banka Birleşmeleri, TBB Yayınları Sayı 233, 2003.

ŞIKLAR, İ., Finansal Ekonomi, Anadolu Üniversitesi Ya., Sayı 1588, Eskişehir: 2004.

TAKAN, M., Bankacılık Teori Uygulama ve Yönetim, Nobel Ya., 1.B., Ankara, 2001.

TUNAY, K.B., Finansal Sistem: Yapısı, İşleyişi, Yönetimi ve Ekonomisi, Birsen Yayınevi, İstanbul: 2005.

WALTER, I., Handbook of International Banking, içinde 9. Bölüm: Universal Banking and Shareholder Value: a contradiction?, Editörler: Mullineux A.W., Murinde, V., Edward Elgar Pub. Ltd., 2003.

WALTER, I., Mergers And Acquisitions in Banking and Finance: What Works, What Fails, and Why, Oxford University Press US, 2004.

YÜCEMEMİŞ, TANINMIŞ, B., Parasal Birlik, Avrupa Merkez Bankası ve Türkiye’ye Yansımaları, Derin Yayınları, Sayı 56, İstanbul: 2005.

Makaleler

ACAR BOYACIOĞLU, M., “1980 Sonrası Türk Bankacılık Sektöründeki Gelişmeler, Krizlerin Sektör Üzerindeki Etkileri ve İyileştirici Öneriler”, Selçuk Üniversitesi SBE Dergisi, 9, s. 523-538, 2003.

AGARWAL, S., Chomsisengphet, S., Liu, C., Soulules, N.S., “Benefits of Relationship Banking: Evidence from Comsumer Credit Markets”, The Wharton School Working Papers, University of Pennsylvania, 2009.

AKAR, C, ÇİÇEK, S., “Türkiye’de Bankacılık Sektörünün Merkezileşmesi”, Marmara Üniversitesi İİBF Dergisi, Cilt XXIII, Sayı 2, 2007.

Page 192: TÜRK BANKACILIK SEKTÖRÜNÜN REKABET YAPISININ ANAL İZİtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS00771.pdf · rekabet stratejisi olan Birle şme ve Devralmaların rekabet yapısı üzerindeki etkileri

179

ALLEN, F., GALE, D. “Competition and Financial Stability”, Journal of Money, Credit and Banking, Vol. 36, No. 3, s. 453–480, 2004.

AMEL, D., BARNES, C., PANETTA, F., SALLEO, C., “Consolidation and Efficiency in the Financial Sector: A Review of International Evidence”, CEIS Tor Vergata Research Paper Series, Cilt. 7, Sayı 20, 2003.

AMEL, F.D., Liang, J.N. “Determinants of Entry and Profits in Local Banking”, Review of Industrial Organization, No. 12: s. 59–78, 1997.

AMENDOLA, M., GAFFARD, J.L., MUSSO, P., “Innovation and Competition: The Role of Finance Constraints in a Duopoly Case”, The Review of Austrian Economics, 16:2/3, s.183-204, 2003.

ANDERSON, B.E, “An Investigation into the Effects of Banking Structure on Aspects of Bank Behavior”, The Journal of Finance, Cilt 21, Sayı 1, s. 125-126, 1966.

ARSLAN, İ., “Basel Kriterleri ve Türk Bankacılık Sektörüne Etkileri”, Selçuk Üniversitesi SBE Dergisi, Sayı 18, 2007.

ARSLAN, R., HOTAMIŞLI, M., “Türk Bankacılık Sisteminde Kurumsal Çevrenin Bankaların Yapı ve Uygulamaları Üzerinde Oluşturduğu Teşvik ve Kısıtlamalar”, Yönetim ve Ekonomi, Celal Bayar Üniv. İİBF, Cilt 14, Sayı 1, 2007.

ASLAN, A., Kula, F., “Türkiye İmalat Sanayinde Fiyat-Maliyet Marjları: Dönemler ve Sektörler İtibariyle Karşılaştırmalı Bir Analiz”, MPRA Paper, No. 10606, Eylül, 2008.

AYDIN, A., “Bilanço Dışı İşlemler”, Bankacılar Dergisi, Sayı:34, 2000.

BAGLIONI, A., “Liquidity Cost and Interest Rate Spread in an Oligopoly Model of the Banking Sector”, International Review of Economics and Business, Cilt 47, Sayı 4, s. 559–577, 2000.

BAIN, J.S., “Relation of Profit Rate to Industry Concentration”, Quarterly Journal of Economics, Cilt 65, s. 293–324, 1951.

BARTH, J.R, CAPRIO, G. Jr, LEVINE, R., “The Regulation and Supervision of Banks Around the World: A New Database”, World Bank Policy Research Working Papers, WPS 2588, pp.1-92, April 2001.

BAŞAK, L., “Türkiye’de Yabancı Banka Hukuku ve Yabancı Bankalarla İlgili Bazı Hususların Analizi”, Bankacılar Dergisi, Sayı. 63, Aralık 2007.

BECK, T., “Bank Competition and Financial Stability: Friends or Foes?”, World Bank Policy Reseach Working Paper, Sayı 4656, s. 1-30, 2008.

BECK, T., DEMİRGÜÇ-KUNT, A., LEVINE, R., “Bank Concentration and Crises”, University of Minnesota Carlson School of Management Working Paper; and World Bank Policy Research Paper Sayı 3041, s. 1-41, 2003.

BEIGHLEY, H.P., McCall, A.S., “Market Power and Structure and Commercial Bank Installment Lending”, Journal of Money, Credit and Banking, Cilt 7, Sayı 4, s. 449-467, 1975.

Page 193: TÜRK BANKACILIK SEKTÖRÜNÜN REKABET YAPISININ ANAL İZİtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS00771.pdf · rekabet stratejisi olan Birle şme ve Devralmaların rekabet yapısı üzerindeki etkileri

180

BENLİ, A., SÖNMEZLER, G., “Türk Bankacılık Sistemi ve Kriz”, İktisat, İşletme ve Finans Dergisi, Sayı 195, Haziran 2002; alıntılayan ACAR BOYACIOĞLU, M., “1980 Sonrası Türk Bankacılık Sektöründeki Gelişmeler, Krizlerin Sektör Üzerindeki Etkileri ve İyileştirici Öneriler”, Selçuk Üniversitesi SBE Dergisi, 9, s. 523-538, 2003.

BENSTON, G.J. SMITH, C.W., “A Transaction Cost Approach To The Theory Of Financial Intermediation”, The Journal of Finance, 31, May 1976, alıntılayan KALAYCI, Ş., Bankacılık Krizleri ve Öncü Göstergeleri, Asil Ya., Ankara, 2010.

BERG, S.A., KIM, M, “Oligopolistic Interdependence and the Structure of Production in Banking: An Empirical Evaluation”, Journal of Money, Credit and Banking, Cilt 26, Sayı 2, s. 309–322, 1994.

BERGER, A., KLAPPER, L.F., Turk-Arris, R., “Bank Competition and Financial Stability”, Journal of Financial Services Research, Sayı 35, s. 99-118, 2009.

BERGER, A.N, DEMİRGÜÇ-KUNT, A, LEVINE, R, HAUBRICH, J.G. “Bank Concentration and Competition: An Evolution in the Making”, Journal of Money, Credit and Banking, Cilt 36, Sayı 3, s. 433–451, 2004.

BERGER, A.N., “The Profit-Structure Relationship in Banking –Tests of Market Power and Efficient Structure Hypotheses”, Journal of Money, Credit and Banking, Cilt 27, Sayı 2, s. 404–431, 1995.

BERGER, A.N., HANNAN, T.H. “The Efficiency Cost of Market Power in the Banking Industry: A Test of the “Quiet Life” and Related Hypotheses”, The Review of Economics and Statistics, Cilt 80, Sayı 3, s. 454–465, 1998.

BESANKO D., THAKOR, A.V, “Relationship Banking, Deposit Insurance and Bank Portfolio Choice”, Finance 0411046, EconWPA, s. 1-27, 2004.

BESANKO, D., THAKOR, A.V, “Banking Deregulation: Allocational Consequences of Relaxing Entry Barriers”, Journal of Banking and Finance, 16, s. 909–932, 1992.

BIKKER, J.A., HAAF, K. “Competition, Concentration and Their Relationship: an Empirical Analysis of the Banking Industry”, Journal of Banking and Finance, Cilt 26, Sayı 11, s. 2191-2214, 2002.

BOLT, W., TIEMAN, A.F., “Banking Competition, Risk and Regulation”, IMF Working Paper, WP/04/11, s.1-26, 2004.

BOONE, J, “Intensitiy of Competition and the Incentive to Innovate”, International Journal of Industrial Organization, Sayı 19, s. 705–726, 2001.

BOOT, A.W.A, SCHMEITS, A, “Challenges to Competitive Banking: A Theoretical Perspective”, Research in Economics, Cilt 52, Sayı 3, s. 255–270, 1998.

BOOT, A.W.A, THAKOR, A.V, “Can Relationship Banking Survive Competition”, Journal of Finance, Cilt 55, Sayı 2, 2000.

BOOT, A.W.A., “Relationship Banking: What Do We Know?”, Journal of Financial Intermediation, Sayı 9, s.7-25, 2000.

Page 194: TÜRK BANKACILIK SEKTÖRÜNÜN REKABET YAPISININ ANAL İZİtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS00771.pdf · rekabet stratejisi olan Birle şme ve Devralmaların rekabet yapısı üzerindeki etkileri

181

BOOT, A.W.A., MARINC, M., “Competition and Entry in Banking: Implication for Stability and Capital Regulation”, Tinbergen Institute Discussion Papers, Sayı 15/2, 2006.

BOS, J.W.B., Kolari, J.W., Van Lamoen, R.C.R., “Competition and Innovation: Evidence from Financial Services”, Utrecht School of Economics, Discussion Paper Series, 09-16, 2009.

BOSSONE, B., “What Makes Banks Special? A Study of Banking, Finance and Economic Development”, World Bank Working Papers, Sayı 2408, s. 1-66, Ağustos, 2000.

BOYD, J.H, DE NICOLO, G, “The Theory of Bank Risk Taking and Competition Revisited”, The Journal of Finance, Cilt 60, Sayı 3, Haziran, 2005.

BRATLAND, J. “Contestable Market Theory as a Regulatory Framework: an Austrian Postmortem”, The Quarterly Journal of Austrian Economics, Cilt7, Sayı3, 2004.

BREWER III, E., JACKSON III, W.E. “The Risk-Adjusted Price-Concentration Relationship in Banking”, FRB of Atlanta Working Papers, Sayı 35, 2004.

BUCHS, T, MATHISEN, J, “Competition and Efficiency in Banking: Behavioral Evidence from Ghana”, IMF Working Papers, WP/05/17, 2005.

CABRAL, I., Dierick, F., Vesala, J., “Banking Integration in the Euro Area”, ECB Occasional Paper Series, No.6, Aralık 2002.

CANALS, J., “Scale versus Specialization: Banking Strategies After Euro”, European Management Journal, Cilt 17, Sayı 6, s. 567–575, 1999.

CANHOTO, A., “Portuguese Banking: A Structural Model of Competition in the Deposits Market”, Review of Financial Economics, Sayı 13, s. 41–63, 2004.

CANOY, M., M. Van Dijk, J. Lemmen, R. De Mooij, J. Wiegand, “Competition and Stability in Banking”, Central Planning Bureau, Netherlands Bureau for Economic Policy Analysis, Document No:15, 2001.

CARAPELLA, F., Di GIORGIO, G. “Deposit Insurance, Institutions and Bank Interest Rates”, Transition Studies Review, 11 (3), s. 77–92, 2004.

CARLETTI, E., “Competition and Regulation in Banking”, in A.W.A. Boot, A.V. Thakor eds.: Handbook of Corporate Finance: Financial Intermediation and Banking (North Holland, London) Forthcoming, 2005.

CARLETTI, E., P. HARTMANN, “Competition and Stability: What’s Special About Banking?”, Bank of England Conference in Honour of Charles Godhart, London, 15-16, s. 1-50, November 2001.

CASU, B., C. GIRARDONE, “Bank Competition, Concentration and Efficiency in the Single European Market”, Manchester School, University of Manchester, Cilt 74(4), s. 441–468, 07/2006.

CETORELLI, N., “The Role of Credit Market Competition on Lending Strategies and on Capital Accumulation”, FRB Chicago Working Paper, Sayı 97-14, 1997.

Page 195: TÜRK BANKACILIK SEKTÖRÜNÜN REKABET YAPISININ ANAL İZİtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS00771.pdf · rekabet stratejisi olan Birle şme ve Devralmaların rekabet yapısı üzerindeki etkileri

182

CETORELLI, N., PERETTO, P.F, “Oligopoly Banking and Capital Accumulation”, FRB of Chicago Working Paper, Sayı 12, 2000.

CETORELLI, N., STRAHAN, P.E., “Finance as a Barrier to Entry: Bank Competition and Industry Structure in Local US Markets”, FRB of Chicago Working Papers, Sayı 4, s. 1-44, 2004.

CLAESSENS, S., DEMİRGÜÇ-KUNT, A., HUIZINGA, H., “How Does Foreign Entry Affect Domestic Banking Markets?”, Journal of Banking and Finance, Sayı 25, s. 891-911, 2001.

CLAESSENS, S., KLINGEBIEL, D., “Competition and Scope of Activities in Financial Services”, The World Bank Research Observer, Cilt 16, Sayı 1, s. 19-40, Spring, 2001.

CLAESSENS, S., LEAVEN, L. “Financial Dependence, Banking Sector Competition and Economic Growth”, World Bank Policy Research, Working Paper, Sayı 3481, 2005.

CLAESSENS, S., LEAVEN, L. “What Drives Bank Competition? Some International Evidence”, Journal of Money, Credit and Banking, Cilt 36, Sayı 3, Part 2: Bank Concentration and Competition, s. 563–583, 2004.

CLARKE, G., CULL, R., PERIA, M.S.M., SANCHEZ, S.M., “Foreign Bank Entry: Experience, Implications for Developing Economies, and Agenda for Further Research”, The World Bank Research Observer, Cilt 18, Sayı 1, s. 25–59, 2003.

CORDELLA, T., YEYATI, E.L., “Financial Opening, Deposit Insurance and Risk in a Model of Banking Competition”, European Economic Review, Sayı 46, s. 471–485, 2002.

CORRIGAN, E.G. “Are Banks Special?”, Annual Report Essay, Federal Reserve Bank of Minneapolis, s.2–24, 1982.

CORVOISIER, S, GROPP, R., “Bank Concentration and Retail Interest Rates”, Journal of Banking and Finance, 26, s. 2155-2189, 2002.

CRYSTAL, J.S., DAGES, B.G., GOLDBERG, L.S., “Has Foreign Bank Entry Led to Sounder Banks in Latin America?”, FRB New York, Current Issues in Economics and Finance, Cilt 8, Sayı 1, 2002.

ÇELİK, T., KAPLAN, M., “Türk Sigortacılık Sektöründe Karlılık ve Yoğunlaşma İlişkisi”, Ankara Üniversitesi SBF Dergisi, 62(4), s.69-82, 2007.

DE GREAVE, F., DE JONGHE, O., VENNET, R.V, “Competition Transmission and Bank Pricing Policies: Evidences form Belgian Loan and Deposit Markets”, Journal of Banking and Finance, Sayı 31, s. 259–278, 2007.

DE GUEVARA, J. F., MAUDOS, J., PEREZ, F., “Market Power in European Banking Sectors”, Journal of Financial Services Research, Cilt 27, Sayı2, s. 109-137, 2005.

De GUEVARA, J.F, MAUDOS, J, PEREZ, F, “Market Power in European Banking Sectors”, Journal of Financial Services Reserch, 27/2, 109–137, 2005

Page 196: TÜRK BANKACILIK SEKTÖRÜNÜN REKABET YAPISININ ANAL İZİtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS00771.pdf · rekabet stratejisi olan Birle şme ve Devralmaların rekabet yapısı üzerindeki etkileri

183

De Guevara, J.F., Maudos, J., Perez, F., “Integration and Competition in the European Financial Markets”, Journal of International Money and Finance, Cilt 26, s. 26-45, 2007.

DEB, A.T., MURTHY, B., “Theoretical Framework of Competition as Applied to Banking Industry”, MPRA Paper No: 7465, January, 2008.

DELIS, M.D., Staikouras, K.C., Varlagas, P.T., “On the Measurement of Market Power in the Banking Industry”, Journal of Business Finance and Accounting, Cilt 35, s. 1023-1047, 2008.

DEMİR, Y., GENÇTÜRK, M., “İMKB’de İşlem Gören Yerli ve Yabancı Bankaların Göreli Etkinliklerinin Veri Zarflama Analizi ile Ölçümü” Dokuz Eylül Üniversitesi İİBF Dergisi, Cilt 21, Sayı 2, s.49-74, 2006.

DEMİRGÜÇ-KUNT, A., HUIZINGA, H., “Determinants of Commercial Bank Interest Margins and Profitability: Some International Evidence”, World Bank Policy Research Working Papers, Sayı 1900, 1999.

DEMİRGÜÇ-KUNT, A., HUIZINGA, H., “Financial Structure and Bank Profitability”, World Bank Policy Research Working Paper, Sayı 2430, 2000.

DEMSETZ, H., “Industry Structure, Market Rivalry and Public Policy”, Journal of Law and Economics, Cilt 16, Sayı 1, s. 1–9 1973.

DEMSETZ, R.S, SAINDENBERG, M.R, STRAHAN, P.E, “Banks With Something to Lose: The Diciplinary Role of Franchise Value”, FRB of New York Economic Policy Review, October, 1996.

EISENBEIS, R.A., KAUFMAN, G.G., “Cross-Border Banking and Financial Stability in the EU”, Journal of Financial Stability, Sayı 4, s. 168–204, 2008.

ERDÖNMEZ, P.A., “Avrupa Birliği Finansal Entegrasyon Sürecinde Bankacılık Sektörü”, Bankacılar Dergisi, Sayı 50, 2004.

ERDÖNMEZ, P.A., “Türkiye’de 2001 Yılındaki Mali Kriz Sonrasında Kurumsal Sektörde Yeniden Yapılandırma”, Bankacılar Dergisi, Sayı 47, 2003.

ERDÖNMEZ, P.A.,”Avrupa Bankacılık Sektöründe Piyasa Gelişmeleri”, TBB Bankacılık Araştırma Grubu, Bankacılar Dergisi, Sayı. 55, 2005.

ERLAT, H., “Panel Data: A Selective Survey”, Discussion Paper Series, No. 97-04, METU, 1997, Alıntılayan Düzgün, R., Bilgili, E., “Kamu Tüketim Harcaması ve Özel Tüketim: Ortra Asya Ülkeleri Üzerine Panel Veri Analizi”, Sosyoekonomi, Temmuz-Aralık 2008.

FOCARELLI, D., POZZOLO, A.F., “Where Do Banks Expand Abroad? An Empirical Analysis”, Economics & Statistics Discussion Papers, University of Molise, Sayı 9/03, 2003.

FRAME, W.S., WHITE, L.J., “Empirical Sturies of Financial Innovation: Lots of Talk, Little Action?”, FRB Atlanta Working Papars, 2002-12, 2002.

FUNGACOVA, Z., Weill, L., “How Market Power Influences Bank Failures: Evidence from Russia”, BOFIT Discussion Papers, Sayı 12, 2009.

Page 197: TÜRK BANKACILIK SEKTÖRÜNÜN REKABET YAPISININ ANAL İZİtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS00771.pdf · rekabet stratejisi olan Birle şme ve Devralmaların rekabet yapısı üzerindeki etkileri

184

GELOS, R.G, ROLDOS, J., “Consolidation and Market Structure in Emerging Market Banking Systems”, IMF Working Papers, Sayı 186, 2002.

GODDARD, J.A, Molyneux, P., Wilson, J.O.S., Tavakoli, M., “European Banking: An Overview”, Journal of Banking and Finance, Sayı 31, s. 1911–1935, 2007.

GOMES, A.F., “The Banking Firm, Competition and Growth: Overview of the Literature”, Departamento de Economia, Gestão e Engenharia Industrial, Universidade de Aveiro, Economics Working Papers Sayı 23, 2004.

GONZALES-MAESTRE, M., GRANERO, L.M.., “Industrial Loans and Market Structure”, European Economic Review, Cilt 47, s. 841–855, 2003.

GREENBAUM, S.I, “Competition and Efficiency in the Banking System-Empirical Research and its Policy Implications”, The Journal of Political Economy, Cilt 75, Sayı 4, s. 461–479, 1967.

GUAL, J., “Deregulation, Integration and Market Structure in European Banking”, CEPR Discussion Papers, Sayı 2288, 1999.

GUPTA, M.C., CZERNIK, A., SHARMA, R.D., “Operations Strategies of Banks: Using New Technologies for Competitive Advantage”, Technovation, Cilt 21, s. 775–782, 2001.

GUZMAN, M.A, “Bank Structure, Capital Accumulation and Growth: A Simple Macroeconomic Model”, Journal of Economic Theory, Cilt 16, s. 421–455, 2000.

GÜNALP, B., ÖZEL, H. “Rekabet Politikalarının Esasları”, Siyasa Dergisi, Yıl.1, Sayı.1, Bahar 2005.

GÜNGÖR, T., “Bankacılık Krizleri”, Dünya Gazetesi, 09.10.2000,

HARDY, D.C., TIEMAN, A.F., “Innovation in Banking and Excessive Loan Growth”, IMF Working Papers, WP/08/188, 2008.

HEGGESTAD, A.A, “Market Structure, Risk and Profitability in Commercial Banking”, The Journal of Finance, Cilt 32, Sayı 4, s. 1207–1216, 1977.

HEGGESTAD, A.A., MINGO, J.J., “Prices, Nonprices and Concentration in Commercial Banking”, Journal of Money, Credit and Banking, Cilt 8, Sayı 1, s. 107–117, 1976.

HEGGESTAD, A.A., RHOADES, S.A, “Concentration and Firma Stability in Banking”, The Review of Economics and Statistics, Cilt 58, Sayı 4, s. 443–452, 1976.

HEKİM, D., “Para İkamesi Histerisi: Türkiye Örneği”, Eskişehir Osmangazi Üniversitesi İİBF Dergisi, Cilt 3, Sayı 1, s. 27-43, Nisan, 2008.

HUERTAS, T., “Competition in Banking: The Role of Orderly Entry and Orderly Exit”, Speech at Chatham House Conference, London, 20 June 2008.

IŞIK, S., “Adam Smith’in Parasal Analizinde Serbest Bankacılık: Para ve Bankacılıkta Regülasyon mu yoksa Serbest Ticaret mi?”, Akdeniz Ün. İİBF Dergisi, Sayı 11, s. 45-69, 2006.

Page 198: TÜRK BANKACILIK SEKTÖRÜNÜN REKABET YAPISININ ANAL İZİtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS00771.pdf · rekabet stratejisi olan Birle şme ve Devralmaların rekabet yapısı üzerindeki etkileri

185

IWATA, G., “Measurement of Conjectural Variations in Oligopoly”, Econometrica, Cilt 42, Sayı 5, s. 947–966, 1974.

JIMENEZ, G, LOPEZ, J.A, SAURINA, J, “How does Competition Impact Banks’ Risk Taking?”, Federal Reserve Bank of San Francisco, Working Paper Series, Sayı 23, September 2007.

JİMENEZ, G., Lopez, J.A., Saurina, J., “How Does Competition Impact Bank Risk-Taking?”, FRB San Francisco Working Papers, Sayı. 23, 2007.

KARAÇOR, Z., “Öğrenen Ekonomi Türkiye: Kasım 2000-Şubat 2001 Krizinin Öğrettikleri”, Selçuk Üniversitesi SBE Dergisi, Sayı 16, 2006.

KAUFMAN, G.G., MOTTE, L.R., ROSENBLUM, H., “Consequences of Deregulation for Commercial Banking”, The Journal of Finance, Cilt 39, Sayı 3, s. 789–803, 1984.

KEELEY, M.C, “Deposit Insurance, Risk and Market Power in Banking”, The American Economic Review, Cilt 80, Sayı 5, s. 1183–1200, 1990.

KESKİN, E., “2000 Yılında Türkiye Ekonomisi ve Türk Bankacılık Sistemi”, Bankacılar Dergisi, Sayı 37, 2001.

KHEMRAJ, T., “What Does Excess Bank Liquidity Say About the LOAN Market in Less Developed Countries?”, Oxford Economic Papers Advance Access, 2009.

KIM, M., VALE, B., “Non-price Strategic Bahavior: The Case of Bank Branches”, International Journal of Industrial Organization, Cilt 19, s. 1583–1602, 2001.

KOSKELA, E., STENBACKA, R, “Is There a Trade-off Between Bank Competition and Financial Fragility?”, Journal of Banking and Finance, Cilt 24, 2000.

KÖNE, A.,Ç., “Para-Sermayenin Yeniden Yapılandırılması: Türk Özel Bankacılık Sektörü Örneği”, Doğuş Üniversitesi Dergisi, 4 (2), 2003.

KRAFT, E. “How Competitive is Croatia’s Banking System”, Croatian National Bank Working Papers, W–14, March 2006.

KWAN, S., “Banking Consolidation”, FRBSF Economic Letters, Sayı 15, 2004.

LAZO, B.B., WOOD, D., “Competitive Threats and Diversification in Mexican and European Bank Markets”, Sodertorns Högskola, Centre for Banking and Finance, Working Paper Series Cilt 3, 2001.

LENSINK, R., HERMES, N., “The Short-Term Effect of Foreing Bank Entry on Domestic Bank Behaviour: Does Economic Development Matter?”, Journal of Banking and Finance, Cilt 28, s. 553–568, 2004.

LEUVENSTEIJN, L, Sorensen, C.K., Bikker, J.A., Rixtel, A., “Impact of Bank Competition on the Interest Rate Pass-Through in the Euro Area”, Eurpean Central Bank Working Papers, Sayı 887, 2008.

LEVINE, R., “Finance and Growth: Theory and Evidence”, NBER Working Paper Sayı W10766, 2004.

Page 199: TÜRK BANKACILIK SEKTÖRÜNÜN REKABET YAPISININ ANAL İZİtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS00771.pdf · rekabet stratejisi olan Birle şme ve Devralmaların rekabet yapısı üzerindeki etkileri

186

LEVINE, R., “Financial Development and Economic Growth: Views and Agenda”, Journal of Economic Literature, Cilt XXXV, s. 688–726, 1997.

LEVINE, R., “Foreign Banks, Financial Development and Economic Growth”, International Financial Markets, Ed. CLAUDE, E.B., AEI Pres, Washington: 1996.

LEVINE, R., “International Financial Liberalization and Economic Growth”, Review of International Economics, 9 (4), s. 688–702, 2001.

LIEBEG, D., Schwaiger, M.S., “Determinants of the Interest Rate Margins of Austrian Banks”, Oesterreichische Nationalbank Financial Stability Report, s. 104-116, December, 2006.

MARQUES, M.O., DOS SANTOS, M.C.J., “Capital Structure Policy and Determinants: Theory and Managerial Evidence”, EFMA 2004 Basel Meetings Paper, 14 Ocak 2004.

MATUTES, C, VIVES, X., “Imperfect Competition, Risk Taking and Regulation in Banking”, European Economic Review, Sayı 44., s. 184–216, 2000.

MAUDOS, J, Nagore, A., “Explaining Market Power Differences in Banking: A Cross-Country Study”, Instituto Valenciano de Investigaciones Económicas, S.A. (Ivie) Working Papers, 2005.

MAUDOS, J, PASTOR, J.,M, PEREZ, F, “Competition and Efficiency in the Spanish Banking Sector: the Importance of Specialization”, Applied Financial Economies, Sayı 12, s. 505–516, 2002.

MAUDOS, J., De Guevara, J.F., “Factors Explaining the Interest Margin in the Banking Sectors of the European Union”, Journal of Banking and Finance, Cilt 28, s. 2259-2281, 2004.

MAUDOS, J., NAGORE, A. “Explaining Market Power Differences in Banking: a Cross-Country Study”, Working Paper Series EC, Instituto Valenciano de Investigaciones Económicas, S.A, s. 1-34, October 2005.

McNULTY, P.J., “Economic Theory and Meaning of Competition”, The Quarterly Journal of Economics, Cilt 82, Sayı 4, s. 639-656, 1968.

MENDES, V., REBELO, J., “Structure and Performance in the Protuguese BAnking Industry in the Nineties”, PortEcon J. 2: 53-68, 2003.

NEUBERGER, D, “Industrial Organization of Banking: A Review”, International Journal of Economics of Business, Cilt 5, Sayı 1, s. 97–118, 1998.

NORTHCOTT, C.A. “Competition in Banking: a Review of Literature”, Bank of Canada Working Paper, Sayı 24, 2004.

ÖZİNCE, E., “Finansal İstikrar, Basel II ve Bankalar Açısından Etkileri”, Bankacılar Dergisi, Sayı 53, 2005.

PALIA, D, PORTER, R., “The Impact of Capital Requirements and Managerial Compensation on Bank Charter Value”, Review of Quantitative Finance and Accounting, 23: 191-206, 2004.

Page 200: TÜRK BANKACILIK SEKTÖRÜNÜN REKABET YAPISININ ANAL İZİtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS00771.pdf · rekabet stratejisi olan Birle şme ve Devralmaların rekabet yapısı üzerindeki etkileri

187

PANZAR, J.C, ROSSE, J.N, “Testing For Monopoly Equilibrium”, The Journal of Industrial Economics, Cilt 35, Sayı 4, s. 443–456, 1987.

PASIOURAS, F., GAGANIS, C., ZOPOUNIDIS, C., “The Impact of Bank Regulations, Supervision, Market Structure and Bank Characteristics on Individual Bank Ratings: a Cross-Country Analysis”, Rew Quant Finan Acc, Sayı 27, s. 403–438, 2006.

PAWLOWSKA, M., “Competition, Concentration, Efficiency and their Relationship in the Polish Banking Sector”, NBP Working Papers, No:32, 2005.

PERIA, M.S.M, MODY, A., “How Foreign Participation and Market Concentration Impact Bank Spreads: Evidence from Latin America”, Journal of Money, Credit and Banking, Cilt 36, Sayı 3, Part. 2: Bank Concentration and Competition: An Evolution in the Making a Conference Sponsored by FRB Cleveland May 21-23 2003, s. 511-537, 2004.

PHILLIPS, Almarin, “Competition, Confusion and Commercial Banking”, The Journal of Finance, Cilt 19, Sayı 1, s. 32–45, 1964.

PODPIERA, A., “Competition and Efficiency in the Czech Banking Sector”, CNP Financial Stability Report, 2007.

RIBON, S., YOSHA, O., “Financial Liberalization and Competition in Banking: An Empirical Investigation”, Bank of Israel, Discussion Papers, No:99.5, 1999.

ROTH, A., VELDE, M., “Operations as Marketing: a competitive service strategy”, Journal of Operations Management, s. 303–326, August, 1991.

SABANCI DİNÇER, S., “AB Bankacılık Sektöründe Yarın”, Görüş Dergisi, TÜSİAD, Ekim 2004.

SAUNDERS, A., SCHUMACHER, L, “The Determinants of Bank Interest Rate Margins: an International Study”, Journal of International Money and Finance, Sayı 19, s. 813–832, 2000.

SCHAECK, K., CIHAK, M., WOLFE, S., “Are More Competitive Banking Systems More Stable?”, IMF Working Papers, WP/06/143, 2006.

SCHAEK, K., Cihak, M., “How Does Competition Affect Efficiency and Soundness in Banking? New Empirical Evidence”, ECP Working Paper Series, Sayı 932, September 2008.

SCHARGRODSKY, E., Sturzenegger, F., “Banking Regulation and Competition with Product Differentiation”, Journal of Development Economics, Cilt 63, s. 85–111, 2000.

SCHMIDT, R.H., “Future of Banking in Europe”, Financial Markets and Portfolio Management, Swiss Society for Financial Market Research, Cilt 15, Sayı 4, s. 429–449, 2001.

SENGUPTA, R., “Foreign Entry and Bank Competition”, FRB of St. Louis, Working Paper Series, Sayı 43A, 2006.

SHAFFER, S., “A Test of Competition in Canadian Banking”, Journal of Money, Credit and Banking, Cilt 25, Sayı 1, s. 49-61, 1993.

Page 201: TÜRK BANKACILIK SEKTÖRÜNÜN REKABET YAPISININ ANAL İZİtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS00771.pdf · rekabet stratejisi olan Birle şme ve Devralmaların rekabet yapısı üzerindeki etkileri

188

STIROH, K.J., Strahan, P.E. “Competitive Dynamics of Deregulation: Evidence from U.S. Banking”, Journal of Money, Credit and Banking, Cilt 35, Sayı 5, s. 801–828, 2003.

SUMMER, M. “Banking Regulation and Systemic Risk”, Open Economies Review, Kluwer Academic Publishers, Sayı 14, s. 43–70, 2003.

TBB Bankacılık Araştırma Grubu, “Türkiye’de Yabancı Bankalar”, Bankacılar Dergisi, Sayı 52, 2005a.

TBB, “Türkiye Ekonomisi ve Türk Bankacılık Sistemi: TBB’nin Değerlendirme ve Önerileri”, Bankacılar Dergisi, Sayı. 43, Aralık 2002b.

TOPRAK, M., DEMİR, O., “Türk Bankacılık Sektörü: Sorunlar, Krizler ve Arayışlar”, Cumhuriyet Üniversitesi İİBF Dergisi, Cilt 2, Sayı 2, 2001.

TURK-ARISS, R., “On the Implications of Market Power in Banking: Evidence from Developing Countries”, Journal of Banking&Finance, Cilt 34, s. 765-775, 2010.

VALVERDE, S.C., HUMPHREY, D.B., FERNANDEZ, F.R., “Deregulation, Bank Competition and Regional Growth”, Regional Studies, Cilt37-3, s. 227–237, 2003.

VERGİL, H., Yıldırım, E., “AB-Türkiye Gümrük Birliğinin Türkiye’nin Rekabet Gücü Üzerindeki Etkileri”, Erciyes Üniversitesi İİBF Dergisi, Sayı 26, s. 1-19, Ocak-Haziran 2006.

VESALA, J., “Testing for Competition in Banking: Behavioral Evidence form Finland”, Bank of Finland Studies, E:1, 1995.

VIVES, X. “Competition in The Changing World of Banking”, Oxford Review of Economic Policy, Cilt17, Sayı4, 2001.

WAGNER, W. “Loan Market Competition and Bank Risk Taking”, TILEC Discussion Paper, Sayı 10, 2007.

VARDARERİ, D., DURSUN, G., “Asimetrik Bilgi Çerçevesinde 2008 Küresel Krizinin İncelenmesi”, Bilgi Ekonomisi ve Yönetim Dergisi, Cilt 5, Sayı 1, 2010.

WEILL, L., “Do Islamic Banks Have Graeter Market Power?”, Institut De Finance De Strasburg Working Papers, Sayı 2, 2009.

YANELLE, M.O, “Banking Competition and Market Efficiency”, Review of Economic Studies, 64 (2), s. 215–239, 1997.

YAYLA, M., TÜRKER KAYA, Y., EKMEN, İ., “Bankacılık Sektörüne Yabancı Girişi: Küresel Gelişmeler ve Türkiye”, BDDK ARD Çalışma Raporları, Sayı2005/6

YETİM, S., GÜLHAN, O., “Avrupa Birliğine Tam Üyelik sürecinde Türk Bankacılık Sektörü -2-”, BDDK Araştırma Dairesi Çalışma Raporları, Sayı 7, Eylül 2005.

Page 202: TÜRK BANKACILIK SEKTÖRÜNÜN REKABET YAPISININ ANAL İZİtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS00771.pdf · rekabet stratejisi olan Birle şme ve Devralmaların rekabet yapısı üzerindeki etkileri

189

YEYATI, E.L, MICCO, A, “Concentration and Foreign Penetration in Latin American Banking Sectors: Impact on Competition and Risk”, Journal of Banking and Finance, Sayı 31, s. 1633–1647, 2007.

YILDIRIM, O., ÜLGEN, S., “Türk Bankacılık Sektörünün Tarihsel Gelişim Süreci”, Finans-Politik ve Ekonomik Yorumlar, Yıl 43, Sayı 504, Mart 2006.

Araştırma Raporları

Avrupa Komisyonu 2007 yılı Türkiye İlerleme Raporu (COM-2008/674), Gayri Resmi Tercümesi, www.ihb.gov.tr, erişim tarihi 28/01/2009.

BANKALARIMIZ 1989, Türkiye Bankalar Birliği Yayınları, No. 159, Mayıs 1990.

BANKALARIMIZ 1994, Türkiye Bankalar Birliği Yayınları, No. 194, Mayıs 1995.

BDDK, “Banka Sermayelerinin Güçlendirilmesi”, Çalışma Raporları, 2002b.

BDDK, “Krizden İstikrara Türkiye Tecrübesi”, Çalışma Tebliğleri, 2009a.

BDDK, “Türk Bankacılık Sektöründe Aracılık Maliyetlerinin Azaltılması”, MSPD Çalışma Raporları, 2003.

BDDK, Bankacılık Sektörü Değerlendirme Raporu, Ekim 2004.

BDDK, Bankacılık Sektörü Yeniden Yapılandırma Programı: Gelişme Raporu, BDDK Raporları, Temmuz 2002a.

BDDK, Finansal Piyasalar Raporu, Sayı 4, Aralık, 2006.

DPT 3. İzmir İktisat Kongresi Bankacılık Çalışma Grubu Raporu, 4–7 Haziran 1992.

TBB, 2001 Yılında Türk Bankacılık Sistemi, Bankacılar Dergisi, Sayı 42, 2002a.

TBB, 2002 Yılında Türk Bankacılık Sistemi, Bankacılar Dergisi, sayı 45, 2003.

TBB, Türk Bankacılık Sistemi: Eylül 2005, Bankacılar Dergisi, Sayı 55, 2005b.

İnternet Kaynakları

ARAS, G., MÜSLÜMOV, A.,”Kredi Piyasalarında Asimetrik Bilgi ve Bankacılık Sistemi Üzerindeki Etkileri”, 2. Ulusal Bilgi, Ekonomi ve Yönetim Kongresi Tebliğleri, Oturum V A-Bilgi, Piyasa ve Rekabet, 2003, http://www3.dogus.edu.tr/amuslumov/research/Article/Muslumov%20-%20Asimmetry%20-%20IF%20-%202004.pdf, (25.06.2009).

BARRIOS, V.E., Juan M. BLANCO, 2000, “The Effectiveness of Bank Capital Adequacy Requirements: A Theoretical and Empirical Approach”,

http://www.ires.ucl.ac.be/DP/IRES_DP/2001-1.pdf, erişim: 07/12/2006,

CHIO, L.K., “Market Structure and Business Develpoment Strategy of the Banking Sector”, http://www.amcm.gov.mo/publication/quarterly/Oct2005/, erişim tarihi:13.12.2008.

ERÇEL, G., Finansal İstikrar ve Para Politikası”, http://www.tcmb.gov.tr/yeni/evds/konusma/tur/1998/k14.html, (29.06.2009).

Page 203: TÜRK BANKACILIK SEKTÖRÜNÜN REKABET YAPISININ ANAL İZİtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS00771.pdf · rekabet stratejisi olan Birle şme ve Devralmaların rekabet yapısı üzerindeki etkileri

190

Fischer, K.H., Hempell, H.S., “Oligopoly and Conduct in Banking-An Ampirical Analysis”, www.fep.up.pt/conferences/earie2005/cd_rom/.../IV.L/Fischer. pdf, 2005, erişim: 13.08.2009.

GENÇLER, A., “2001 Ekonomik Krizinin Bankacılık Sektöründeki İstihdama Etkisi”, Sosyal Siyaset Konferansları, 50. Kitap, yıl 2007, http://iibf.kocaeli.edu.tr/ceko/ssk/kitap50/18.pdf, erişim tarihi: 04.02.2010.

GROPP, R., HAKENES, H., SCHNABEL, I, “Competition, Risk-Shifting an Public Bail-out Policies”, 2006, http://ssrn.com/abstract=965495, erişim: 11.08.2008.

KÖK, R., ŞİMŞEK, N., “Panel Veri Analizi”, erişim: 08.05.2010 http://www.deu.edu.tr/userweb/recep.kok/dosyalar/panel2.pdf,

WHITE, J., “Dare to be Different: Why Banking Innovation Matters Now”, IBM Global Business Services, (2007), www.ibm.com/services/bcs/iibv, erişim: 25.01.2010.

http://www.banka-kredileri.org/index.php/2009/05/bankacilikta-serbestlesme-ve-disa-acilma-donemi-1980-1994/

http://www.bddk.org.tr/turkce/duyurular/basin_aciklamalari/209415.05.2001.pdf

http://www.bilgininadresi.net/Madde/12422/X-etkinli%C4%9Fi-(x-efficiency)-

http://www.dunyagazetesi.com.tr/haberArsiv.asp?id=15860, (29.06.2009)

http://www.eco.rug.nl/~sterken/notes/lecturenp07-4.pdf

http://www.tbb.org.tr/turkce/konferans/Finans%20Kul%C3%BCp-mevd.doc, erişim: 12.07.2009.

http://www.zen13767.zen.co.uk/5007-3.pdf

www.howstuffworks.com

www.tuketicifinansman.net

Basel Committee on Banking Supervision, Sound Practices for Managing Liquidity in Banking Organizations, Şubat 2000, http://www.bis.org/publ/bcbs69.pdf?noframes=1, erişim:25.06.2010.

TBB, www.tbb.org.tr

BDDK, www.bddk.org.tr

Tebliğler ve Konferans Konuşmaları

BERNANKE, B.S., “Financial Innovation and Consumer Protection”, Amerikan Merkez Bankası Kamu İşleri Araştırma Konferansı 6. Bienal Konuşması, 17 Nisan 2009.

BİNAY, Ş, KUNTER, K., “Mali Liberalleşmede Merkez Bankası’nın Rolü 1980-1997”, TCMB Araştırma Genel Müdürlüğü, Tartışma Tebliğleri, Sayı 9803, Aralık 1998.

Page 204: TÜRK BANKACILIK SEKTÖRÜNÜN REKABET YAPISININ ANAL İZİtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS00771.pdf · rekabet stratejisi olan Birle şme ve Devralmaların rekabet yapısı üzerindeki etkileri

191

BRÖKER, G., Editör: Kürşat AYDOĞAN, Hasan ERSEL, “Competition and Cooperation in Banking”, Issues on Banking Structure and Competition in a Changing World içinde, Antalya Workshop’ta Sunulmuş Çalışmalar, TCMB Ya. Ankara, 1992.

JACOBS, D.P., “The Interaction Effects of Restrictions on Branching and Other Bank Regulations”, The Journal of Finance, Cilt 20, Sayı 2, (Papers and Proceedings of the 23th Annual Meeting of the American Finance Association, Chicago, Illınois, December 28–30 1964), s. 332–348, 1965.

ÖZİNCE, E., “Türkiye’de Mevduat Sigortasında Yeni Yaklaşımlar”, 25 Kasım 2004 tarihli konferans konuşması,

SERDENGEÇTİ, S., “Şubat 2001 Krizi Üzerine Düşünceler: Merkez Bankası Bakış Açısından Çıkarılacak Dersler”, ODTÜ VI. Uluslararası Ekonomi Konferansı Açılış Konuşması, Ankara, 11 Eylül 2002.

Uzmanlık Tezleri

ATAN, M., “Risk Yönetimi ve Türk Bankacılık Sektöründe Bir Uygulama”, Gazi Üniversitesi SBE Ekonometri Anabilim Dalı, Yayınlanmamış Doktora Tezi, Ankara, 2002.

BAKDUR, A., “Bankacılık Sektörünü Düzenleyen Kurumların Yapıları: Ülke Uygulamaları ve Türkiye İçin Öneri”, DPT Uzmanlık Tezleri, Yayın No: DPT 2678, 2003.

DAVUT, L. (1994), Sanayi İktisadı: Piyasa Yapısı Unsurları, İmaj Yayıncılık No: 13, Ankara; alıntılayan ARDIÇ, İ.Y., “Yatay Yoğunlaşmalarda Potansiyel Rekabet”, Rekabet Kurumu Uzmanlık Tezi, Ankara: 2004.

DİNÇER, A., “Bankacılık Sektöründe Konsolidasyon, Ülke Deneyimleri ve Türkiye İçin Öneriler”, DPT Uzmanlık Tezleri, Yayın Sayı 2697, 2006.

KARAKURT, A., “Ekonomik ve Hukuki Açıdan Piyasa Kapama Etkisi”, Rekabet Kurumu Uzmanlık Tezleri, 4. Dönem, 2005.

UÇARKAYA, S., “Kamu Bankalarının Bankacılık Sistemindeki Rolü”, TCMB Bankacılık ve Finansal Kuruluşlar Genel Müd. Uzmanlık Yeterlilik Tezleri, Ankara, Mart 2006.

Diğer Kaynaklar

5411 Sayılı Bankacılık Kanunu

İkinci Bankacılık Direktifi, 15 Aralık 1989 tarih ve 89/646/EEC sayılı İkinci Konsey Direktifi; Kaynak: EC Official Journal, 30.12.1989, N.386, s.1-13.

Finansal Hizmetler Eylem Planı (Financial Services Action Plan), http://ec.europa.eu/internal_market/finances/docs/actionplan/index/action_en.pdf.

Page 205: TÜRK BANKACILIK SEKTÖRÜNÜN REKABET YAPISININ ANAL İZİtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS00771.pdf · rekabet stratejisi olan Birle şme ve Devralmaların rekabet yapısı üzerindeki etkileri

192

European Commission, Interim Report II: Current Accounts and Related Services, Sector Inquiry under Article 17 Regulation 1/2003 on Retail Banking, 17 Temmuz 2006.

European Central Bank Report on Financial Integration in Europe, April 2010.

Page 206: TÜRK BANKACILIK SEKTÖRÜNÜN REKABET YAPISININ ANAL İZİtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS00771.pdf · rekabet stratejisi olan Birle şme ve Devralmaların rekabet yapısı üzerindeki etkileri

193

EKLER

Türkiye’de Faaliyet Gösteren Bankalar

Bankalar Kuruluş Tarihsel Gelişme

Kamu Sermayeli Bankalar

Türkiye Cumhuriyeti Ziraat Bankası AŞ.

1863 15 Kasım 2000 tarihinde yürürlüğe giren 4603 sayılı Kanunla kamu hukuku statüsünden çıkarılan banka özel hukuk hükümlerine tabi bir "Anonim Şirket" statüsü kazanmış ve yeniden yapılanma sürecine girmiştir. 4684 sayılı Kanun ile 4603 sayılı Kanuna eklenen hüküm gereğince, Türkiye Emlak Bankası A.Ş.'nin her türlü bankacılık hizmetleri ile bankacılık iş ve işlemlerinden ve bankalara olan yükümlülüklerinden doğan taahhütleri ile bir kısım aktifleri, 6 Temmuz 2001 tarihinde, BDDK tarafından onaylanan protokol ile TC Ziraat Bankası A.Ş.'ye devredilmiştir.

Türkiye Halk Bankası A.Ş.

1938 1992 yılında T.Öğretmenler Bankası, 1993 yılında Sümerbank, 1998 yılında Etibank, 12 Kasım 2001 tarihinde Türkiye Emlak Bankası A.Ş.’nin 96 şubesi ve 31 Temmuz 2004 tarih, 5230 sayılı yasa kapsamında Pamukbank T.A.Ş., Türkiye Halk Bankası A.Ş.’ye devredilmiştir. 2-3-4 Mayıs 2007'de bankanın % 21.72'si halka arz edilmiştir.

Türkiye Vakıflar Bankası T.A.O.

1954 Banka, Yönetim Kurulunun 2 Kasım 2005 tarih ve 73727 sayılı Kararı doğrultusunda çıkarılmış sermayesinin halka arz yoluyla artırılmasına karar verilmiştir. Bankanın hisse senetleri 9-10-11 Kasım 2005 tarihlerinde halka arz edilmiş, 18 Kasım 2005 tarihinde İMKB'de işlem görmeye başlamıştır.

Özel Sermayeli Bankalar

Adabank A.Ş. 1985 Banka, 4389 sayılı Bankalar Kanununun 14/1 maddesi uyarınca BDDK tarafından izlemeye alınmış, 25 Temmuz 2003'de 1102 sayılı karar ile bankaya yeni bir Yönetim Kurulu atanmıştır. 3 Temmuz 2006 tarihinde Fon tarafından yapılan ihale sonucunda Kuveyt menşeli “The International Investor Company”e ihale edilmiştir. BDDK'nın 26 Temmuz 2007 tarihli Kararı ile hisse devrine izin verilmemiştir.

Akbank T.A.Ş. 1948 26 Temmuz 1990 tarihinde bankanın hisse senetleri İMKB'de işlem görmeye başlamıştır. Ayrıca banka hisselerinin bir bölümü 1998 yılında American Depository Receipt ve adi hisse senedi olarak uluslararası piyasalara arz edilerek satılmıştır. Ak Uluslararası Bankası A.Ş., 19 Eylül 2005 tarihinde tüm hak, alacak ve borçları ile Akbank T.A.Ş.'ye devir olmuştur. BDDK'nın 6 Aralık 2006 tarihli kararı ile Akbank T.A.Ş.'nin sermaye artırımı sonrasında %20'sinin Citibank Overseas Invesment Corporation (COIC) tarafından devralınmasına izin verilmiştir.

Alternatif Bank A.Ş. 1992 Bankanın hisseleri 3 Temmuz 1995 tarihinde İMKB'de işlem görmeye başlamıştır. 1996 yılında hisselerinin % 80'i satın alınarak Anadolu Grubuna geçmiştir.

Anadolubank A.Ş. 1996 1997 yılında Özelleştirme İdaresi'nce Etibank A.Ş.'nin 3'e

Page 207: TÜRK BANKACILIK SEKTÖRÜNÜN REKABET YAPISININ ANAL İZİtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS00771.pdf · rekabet stratejisi olan Birle şme ve Devralmaların rekabet yapısı üzerindeki etkileri

194

ayrılarak Etibank A.Ş., Denizcilik Bankası T.A.Ş. ve Anadolu Bankası T.A.Ş. adı altında 3 ayrı özelleştirme işlemine tabi tutulması sonucunda açılan özelleştirme ihalesi kapsamında "Anadolu Bankası T.A.Ş."nin isim ve lisans haklarının Anadolubank A.Ş.'ye devri gerçekleştirilmiştir. 27 Eylül 1997'de faaliyetlerine başlayan Anadolubank A.Ş. bir Habaş Şirketler Grubu iştirakidir.

Şekerbank T.A.Ş. 1953 Bankanın hisse senetleri 1996 yılında halka arz edilmiş, 3 Nisan 1997'de İMKB'de işlem görmeye başlamıştır. BDDK'nın 21 Aralık 2006 tarihli kararı ile bankanın ödenmiş sermayesinin % 33.98'ine karşılık gelen hisselerinin, sermayesinin tamamı Bank Turanalem JSC'nin sahip olduğu Turanalem Securities JSC tarafından devralınmasına izin verilmiştir.

Tekstil Bankası A.Ş. 1986 23 Mayıs 1990 tarihinden itibaren İMKB'de işlem görmeye başlayan Tekstil Bankası A.Ş. hisselerinin % 24,5'i halka açıktır. GSD Grubu bünyesinde yer alan bankanın ödenmiş sermayesinin % 75,5'i GSD Holding A.Ş.'ye aittir.

Turkish Bank A.Ş. 1982 1982 yılında Kıbrıs’ta kurulu “Türk Bankası Limited”in İstanbul Merkez Şubesi olarak faaliyetine başlamış, 1991 yılında kurulan Turkish Bank A.Ş.’ye devredilmiştir. 27 Aralık 1991'den itibaren "Türkish Bank A.Ş." unvanı ile ayrı bir tüzel kişilik altında Türkiye'de kurulu yabancı banka olarak faaliyetlerine devam etmiştir. 7 Ocak 1998 tarihinde ise özel sermayeli mevduat bankaları grubuna geçmiştir.

Türk Ekonomi Bankası A.Ş.

1927 1927 yılında Kocaeli'nde mahalli bir banka olarak "Kocaeli Halk Bankası T.A.Ş." unvanıyla kurulmuş, 1961'deki statü değişikliğinden sonra unvanı "Kocaeli Bankası T.A.Ş." olarak belirlenmiştir. Bankanın unvanı 1982 yılında "Türk Ekonomi Bankası A.Ş." olarak bir kez daha değiştirilmiş ve genel merkezi aynı yıl İstanbul'a taşınmıştır. Bankanın hisse senetleri 21-22 Şubat 2000 tarihinde halka arz edilmiş, 28 Şubat 2000 tarihinde İMKB'de işlem görmeye başlamıştır. 10 Şubat 2005 tarihinde bankanın ana hissedarı olan TEB Mali Yatırımlar A.Ş. hisselerinin % 50'si BNP Paribas'a devredilmiş, bu devir neticesinde BNP Paribas, bankada %42.125 oranında dolaylı pay sahibi olmuştur.

Türkiye Garanti Bankası A.Ş.

1946 Bankanın hisse senetleri 6 Haziran 1990'da İMKB'de işlem görmeye başlamıştır. 1993'te Türkiye'de ilk defa yurtdışına hisse ihracı gerçekleştiren kurum olmuştur. 2001 yılında Osmanlı Bankası A.Ş.'yi bünyesine almıştır. 22 Aralık 2005 tarihinde bankanın % 25,5'ine karşılık gelen hisse senetleri General Electric Grubuna satılmıştır.

Türkiye İş Bankası A.Ş. 1924 Hazine'ye ait olan % 12,3 oranındaki pay, 4-5-6 Mayıs 1998 tarihinde bir halka arz işlemi ile yerli ve yabancı yatırımcılara sunulmuştur. Bu hisseler bugün İMKB'de ve Londra Borsası'nda işlem görmektedir.

Yapı ve Kredi Bankası A.Ş.

1944 Hisse senetleri 28 Mayıs 1987'den itibaren İMKB'de işlem görmeye başlamıştır. 28 Eylül 2005 tarihi itibariyle, daha önce Çukurova Grubu Şirketleri ve Fon'un sahip olduğu % 57,43 oranındaki banka hisseleri, finansal iştirakleri ile birlikte, Koçbank A.Ş.'nin mülkiyetine geçmiştir. 2006 yılında Koçbank A.Ş., tüm hak, alacak, borç ve yükümlülükleri ile birlikte ve tüzel kişiliği tasfiyesiz sona ermek suretiyle Yapı

Page 208: TÜRK BANKACILIK SEKTÖRÜNÜN REKABET YAPISININ ANAL İZİtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS00771.pdf · rekabet stratejisi olan Birle şme ve Devralmaların rekabet yapısı üzerindeki etkileri

195

ve Kredi Bankası A.Ş.'ye devredilmiştir.

TMSF

Birleşik Fon Bankası A.Ş.

1958 "Çaybank A.Ş." mahalli banka olarak kurulmuş, 1964'de statüsü değişmiştir. Unvanı 1992 yılında "Derbank A.Ş.", 1998 yılında Bayındır Holding bünyesine geçmesiyle "Bayındırbank A.Ş." olarak değişmiştir. 2001 yılında Fon'a devredilmiştir. 18 Ocak 2002 tarihinde Ege Giyim Sanayicileri Bankası A.Ş., 5 Nisan 2002 tarihinde Etibank A.Ş., İktisat Bankası T.A.Ş. ve Kentbank A.Ş., 30 Eylül 2002 tarihinde Toprakbank A.Ş. tüm aktif ve pasifleriyle Bayındırbank A.Ş. bünyesinde birleştirilmiştir. Fon Kurulu'nun 7 Aralık 2005 tarih ve 515 sayılı kararı uyarınca "Bayındırbank A.Ş." 'nin unvanı "Birleşik Fon Bankası A.Ş." olarak değiştirilmiştir.

Yabancı Bankalar

Türkiye’de Kurulmuş

Yabancı Bankalar

Arap Türk Bankası A.Ş. 1977 1 Nisan 1977 tarihinde kurulan Arap Türk Bankası, Arap (% 65) ve Türk (% 35) hissedarların bir ortak girişim bankasıdır.

Citibank A.Ş. 1980 "Citibank N.A." 12 Kasım 1980 tarihinde Türkiye'de şube açan yabancı banka statüsünde faaliyetlerine başlamıştır. 2003 yılında (tamamı Citibank N.A.'ya ait bir yan kuruluş olarak) Citibank A.Ş. kurulmuştur. 31 Mart 2004 tarihinde Citibank N.A.'nın bütün aktifi (mevduat dahil olmak üzere) pasifi, hak ve borçları Citibank A.Ş.'ye devredilmiştir. Böylelikle banka Türkiye'deki faaliyet şeklini 31 Mart 2004 itibariyle "şube"den "anonim şirket" şeklindeki iştirake dönüştürmüştür.

Denizbank A.Ş. 1997 1997 yılında Özelleştirme İdaresi'nce açılan ihale kapsamında "Denizcilik Bankası T.A.Ş." hisseleri satın alınmış ve Zorlu Holding bünyesine katılmıştır. 25 Ekim 2002 itibariyle Milli Aydın Bankası T.A.Ş., tüm hak alacak, borç ve yükümlülükleri ile Denizbank A.Ş.'ye devir olmuştur. Denizbank A.Ş. hisseleri 1 Ekim 2004 tarihinden itibaren İMKB'de işlem görmeye başlamıştır. 30 Mayıs 2006 tarihinde Zorlu Holding, Denizbank A.Ş.'de sahip olduğu % 74,9965 hissesini Belçika - Fransa sermayeli Dexia Participation Belgique S.A.'ya satmış, BDDK'nın 28 Eylül 2006 tarih ve 1983 sayılı kararı ile devir izni alınmış ve 17 Ekim 2006 itibariyle fiili devir gerçekleşmiştir. Banka, bu tarih itibariyle Türkiye'de kurulmuş yabancı sermayeli bankalar grubuna geçmiştir.

Deutsche Bank A.Ş. 1988 "Türk Merchant Bank A.Ş." unvanı bir kalkınma ve yatırım bankası olarak faaliyetlerine başlamıştır. Unvanı 17 Nisan 1997 tarihinde "Bankers Trust A.Ş." olarak değişmiştir. 1 Mart 2000 tarihinde unvanı "Deutsche Bank A.Ş." olarak değişmiştir. Deutsche Bank’ın İstanbul’daki iştiraki olan Deutsche Bank A.Ş. 2004 yılında bankacılık lisans değişikliği ve Resmi Gazete'nin 15 Ekim 2004 tarih ve 25614 sayılı nüshasında yayımlanan BDDK Kararı ile mevduat kabul etme yetkisi almıştır. Bu doğrultuda banka, yabancı sermayeli kalkınma ve yatırım bankaları grubundan Türkiye'de kurulmuş yabancı bankalar grubuna geçmiştir.

Eurobank Tekfen A.Ş. 1992 "Bank Ekspres A.Ş." 1992 yılında faaliyetine başlamış, 1998

Page 209: TÜRK BANKACILIK SEKTÖRÜNÜN REKABET YAPISININ ANAL İZİtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS00771.pdf · rekabet stratejisi olan Birle şme ve Devralmaların rekabet yapısı üzerindeki etkileri

196

yılında Fon'ana devredilmiştir. 2001 yılında Tekfen Holding tarafından satın alınan "Bank Ekspres A.Ş." tekrar özel sermayeli mevduat bankaları grubuna geçmiştir. Tekfen Grubu daha sonra, 18 Ekim 2001 tarihinde, sahibi olduğu "Tekfen Yatırım ve Finansman Bankası A.Ş."yi Bank Ekspres A.Ş.'ye devrederek, iki bankayı birleştirmiştir. Bankanın unvanı da 26 Ekim 2001 tarihi itibariyle tescil ettirilerek "Tekfenbank A.Ş." olarak değiştirilmiştir. BDDK'nın 23 Şubat 2007 tarih ve 2126 sayılı kararı ile, Tekfenbank A.Ş. hisselerinin % 70'inin Eurobank EFG Holding(Luxemburg) S.A. tarafından devralınmasına izin verilmiştir. Fiili hisse devri 16 Mart 2007 tarihinde gerçekleşmiştir. Banka, bu tarih itibariyle özel sermayeli mevduat bankaları grubundan Türkiye'de kurulmuş yabancı sermayeli bankalar grubuna geçmiştir. Tekfenbank A.Ş."nin ticari unvanı 11 Ocak 2008 tarihinde Ticaret Sicilinde tescil ettirilerek "Eurobank Tekfen A.Ş." olarak değişmiştir.

Finans Bank A.Ş. 1987 Bankanın hisse senetlerinin ilk halka arzı 3 Şubat 1990 tarihinde İstanbul Menkul Kıymetler Borsası’nda yapılmıştır. Banka’nın hisseleri 1998 yılından itibaren Londra Menkul Kıymetler Borsası’nda da Global Depository Receipts olarak işlem görmektedir. 2003 yılında Fiba Bank A.Ş.'yi devralmıştır. 3 Nisan 2006 tarihinde National Bank of Greece S.A., Fiba Şirketler Grubu ile Finans Bank A.Ş. hisselerinin %46’sını satın almış, 28 Temmuz 2006 tarihinde devir gerçekleşmiştir.

Fotis Bank A.Ş. 1964 1964 yılında "Amerikan-Türk Dış Ticaret Bankası A.Ş." unvanıyla kurulmuş, 27 Mart 1971 tarihinde "Türk Dış Ticaret Bankası A.Ş." unvanını almıştır. Bankanın hisse senetleri 13 Eylül 1990'dan itibaren İMKB'da işlem görmeye başlamıştır. Türk Dış Ticaret Bankası A.Ş.'nin ödenmiş sermayesinin % 89,34'ü, 4 Temmuz 2005 tarihinde Fortis Bank NV-SA'ya devredilmiştir. Bu tarih itibariyle banka, özel sermayeli mevduat bankaları grubundan Türkiye'de kurulmuş yabancı bankalar grubuna geçmiştir. 24 Kasım 2005 tarihi itibariyle unvanı "Fortis Bank A.Ş." olarak değişmiştir. Fortis Bank NV-SA'nın ana ortaklığı şu anda % 93,26'dır.

HSBC Bank A.Ş. 1990 "Midland Bank A.Ş." adıyla kurulan bankanın unvanı 1 Nisan 1999 tarihinde "HSBC Bank A.Ş." olarak değişmiştir. 2001 yılında Demirbank T.A.Ş.'ı bünyesine devralmıştır.

ING Bank A.Ş. 1984 1984 yılında The First National Bank of Boston Merkezi İstanbul Şubesi olarak faaliyete başlamış, 1990 yılında kurulan "The First National Bank of Boston A.Ş." The Fist National Bank of Boston Merkezi İstanbul Subesi'ni tüm aktif ve pasifleriyle devralmıştır. Bankanın unvanı 25 Aralık 1991 tarihinde Ticaret Sicilinde tescil ettirilerek "Türk Boston Bank A.Ş." olarak değişmiştir. Oyak Grubu, 1994 yılında, tüm hisseleri almasıyla birlikte bankanın unvanı 1996 yılında "Oyak Bank A.Ş." olarak değiştirilmiş, ayrıca yabancı bankalar statüsünden özel sermayeli mevduat bankaları grubuna geçmiştir. 2002 yılında Sümerbank A.Ş., Oyak Bank A.Ş.'ye devredilmiştir. 19 Haziran 2007 tarihinde yapılan anlaşma uyarınca Oyak Bank A.Ş.'nin tamamı, bir Hollanda bankası olan ING Bank N.V’ye satılmış ve Ordu Yardımlaşma Kurumu uhdesinde bulunan ve sermayesinin %100’üne tekabül eden Oyak Bank A.Ş. hisseleri 24 Aralık

Page 210: TÜRK BANKACILIK SEKTÖRÜNÜN REKABET YAPISININ ANAL İZİtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS00771.pdf · rekabet stratejisi olan Birle şme ve Devralmaların rekabet yapısı üzerindeki etkileri

197

2007 tarihi itibariyle ING Bank N.V.’ye devredilmiştir. Banka bu tarih itibariyle "Türkiye'de Kurulmuş Yabancı Mevduat Bankaları" grubuna geçmiştir. "Oyak Bank A.Ş."nin ticari unvanı 7 Temmuz 2008 tarihi itibariyle "ING Bank A.Ş." olarak değişmiştir.

Millenium Bank A.Ş. 1984 "Manufacturers Hanover Trust Company" 1984 yılında, şube açan yabancı banka statüsünde faaliyetine başlamış, 1991'de "Manufacturers Hanover Bank A.Ş." unvanını alarak Türkiye'de kurulu yabancı banka grubuna geçmiştir. Manufacturers Hanover Corporation ile Chemical Banking Association'ın birleşmeleri nedeniyle Hazine'nin 3 Şubat 1992 tarih ve 5454 sayılı yazısı ile Manufacturers Hanover Bank A.Ş.'nin unvanı "Chemical Bank A.Ş." olmuştur. Bankanın Sürmeli Grubu'na geçmesiyle birlikte, 26 Mart 1997 tarihinde unvanı "Sitebank A.Ş."olarak değişmiştir. Banka bu tarih itibariyle özel sermayeli mevduat bankaları grubuna geçmiştir. Sitebank A.Ş., 10 Temmuz 2001 tarihinde Fon'a devredilmiştir. 2002 yılında bankanın hisseleri Novabank S.A.'ya satılmıştır. Banka, bu tarih itibariyle yeniden Türkiye'de kurulmuş yabancı sermayeli bankalar grubuna geçmiştir. Ünvanı, 28 Mart 2003 itibariyle "BankEuropa Bankası A.Ş.", 29 Kasım 2006 tarihinde "Millennium Bank A.Ş." olarak değişmiştir.

Turkland Bank A.Ş. 1986 1986'da "Bank of Bahrain and Kuwait B.S.C." adıyla kurulmuştur. 1991 yılında "Bank of Bahrain and Kuwait A.Ş." unvanını almıştır. 1992 yılında Şahenk Ailesi ve Doğuş Grubu kontrolüne geçmiş, "Tasarruf ve Kredi Bankası A.Ş." unvanı ile faaliyetlerini sürdürmüştür. Aynı zamanda yabancı bankalar grubundan özel sermayeli mevduat bankaları grubuna geçmiştir. 1994 yılı Şubat ayında unvanı "Garanti Yatırım ve Ticaret Bankası A.Ş." olarak değişmiştir. En son 1997 yılında banka hisselerinin Doğuş Grubu'ndan MNG Grubu'na geçmesiyle bankanın unvanı "MNG Bank A.Ş." olarak değişmiştir. 2007 yılında MNG Bank A.Ş. hisselerinin %50'si Arap Bank plc ve %41'i BankMed tarafından devralınmıştır. Banka, bu tarih itibariyle özel sermayeli mevduat bankaları grubundan Türkiye'de kurulmuş yabancı sermayeli bankalar grubuna geçmiştir. "MNG Bank A.Ş."nin ticari unvanı 3 Nisan 2007 tarihinde "Turkland Bank A.Ş." olarak değiştirilmiştir.

Türkiye’de Şube Açan

Yabancı Bankalar

Abn Amro Bank N.V. 1921 "Holantse Bank Uni. N.V." unvanı ile kurulmuş, 1 Ocak 1995 tarihinde "ABN AMRO Bank N.V." olarak değişmiştir.

Bank Mellat 1982 16 Nisan 1982 tarihinde Türkiye'de şube açan yabancı banka statüsünde faaliyetine başlamıştır.

Habib Bank Limited 1983 4 Ocak 1983 yılından bu yana Türkiye’de şube açan yabancı banka statüsünde bankacılık faaliyetlerini yürütmektedir.

JPMorgan Chase Bank N.A.

1984 "The Chase Manhattan Bank N.A." unvanı ile 1984 yılında kurulmuştur. Yurt dışındaki "The Chase Manhattan Bank"ın, "Morgan Guaranty Trust Company"yi devralmasıyla birlikte 21 Aralık 2001'de unvanı "JPMorgan Chase Bank" olarak değişmiştir. 28 Şubat 2005 tarihi itibariyle bu unvan "JPMorgan Chase Bank N.A." olarak tekrar değişmiştir.

Page 211: TÜRK BANKACILIK SEKTÖRÜNÜN REKABET YAPISININ ANAL İZİtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS00771.pdf · rekabet stratejisi olan Birle şme ve Devralmaların rekabet yapısı üzerindeki etkileri

198

Société Générale (SA) 1989 Merkezi Fransa'nın Paris şehrinde bulunan Societe Generale Societe Anonyme unvanlı bankanın Türkiye'de şube açmasına izin verilmesiyle banka 15 Kasım 1989 tarihinde faaliyetlerine başlamıştır.

WestLB AG 1985 1985 yılında "Standard Chartered Bank" unvanıyla Türkiye'de şube açarak faaliyetlerine başlamış, 1990 yılında bankanın unvanı "Westdeutsche Landesbank (Europe) A.G." olarak değişmiştir. Daha sonra bu unvan, 1997’de"Westdeutsche Landesbank Girozentrale" ve 2002’de "WestLB AG" olarak tekrar değiştirilmiştir.

Kaynak: Türkiye Bankalar Birliği

Page 212: TÜRK BANKACILIK SEKTÖRÜNÜN REKABET YAPISININ ANAL İZİtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS00771.pdf · rekabet stratejisi olan Birle şme ve Devralmaların rekabet yapısı üzerindeki etkileri

199

ÖZGEÇMİŞ

Kişisel Bilgiler Adı Soyadı: Gamze GÖÇMEN YAĞCILAR Doğum Yeri: İstanbul Doğum Tarihi: 15.10.1980 Medeni Hali: Evli Eğitim Durumu Lise: Antakya Lisesi (1994-1998) Lisans: Süleyman Demirel Üniversitesi İşletme Bölümü (1999-2003) Yüksek Lisans: Süleyman Demirel Üniversitesi İşletme Bölümü (2003-2005) Yabancı Diller ve Düzeyleri 1. İngilizce-İyi 2. Lehçe-Başlangıç İş Deneyimi 2004-2010 SDÜ Sosyal Bilimler Enstitüsü Araştırma Görevlisi Bilimsel Yayınlar ve Çalışmalar

Alanında, yurtiçinde yayımlanan kitapta bölüm ve ünite yazarlığı ALBENİ, Mesut ve diğerleri (GÖÇMEN, G.), SPK Lisanslama Sınavlarına Hazırlık, Temel Düzey - İleri Düzey, (Editör: Yrd.Doç.Dr. Şeref KALAYCI), Asil Yayın Dağıtım, 1. Baskı, Mart-2005, Ankara, 884 sayfa. Hakemli dergilerde yayımlanan teknik not, editöre mektup, tartışma, vaka takdimi ve özet türünden yayınlar dışındaki makale GÖÇMEN, G., "Türk Bankacılık Sektöründe Net Faiz Marjını Belirleyen Faktörler", Finans-Politik&Ekonomik Yorumlar, Yıl 42, Sayı 500, 2005. TUNCA M.Z., Aytemiz L., Özaltın O. ve Göçmen G., “Mermer İhracatçısı İşletmelerin Mevcut Durumlarına İlişkin Bir Araştırma”, Süleyman Demirel Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Dergisi, C.12, S.3, 2007, s.177-192. GÖÇMEN, G., "Türkiye'de Bankacılık Sektörünün Bilanço Dışı Faaliyetlerindeki Gelişmeler", Dumlupınar Üniversitesi, Sosyal Bilimler Dergisi, Sayı: 17, 2007. DEMİR, Y., YAĞCILAR, Gamze Göçmen, "İMKB'de İşlem Gören Banka Hisse Senetlerinin Getirilerini Etkileyen Faktörlerin Arbitraj Fiyatlama Modeli ile Belirlenmesi", Alanya İşletme Fakültesi Dergisi, Cilt 1, Sayı 2, s.36-51, 2009.

Page 213: TÜRK BANKACILIK SEKTÖRÜNÜN REKABET YAPISININ ANAL İZİtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS00771.pdf · rekabet stratejisi olan Birle şme ve Devralmaların rekabet yapısı üzerindeki etkileri

200

Hakemli dergide yayımlanan teknik not, editöre mektup, tartışma, vaka takdimi ve özet türünden yayın GÖÇMEN, G., "Bilimin Toplum Üzerindeki Etkileri" (Bertrand RUSSEL (Çev. Erol ESENÇAY), İlya Yayınları, İzmir, 2003) Kitap Değerlendirmesi, SDÜ. SBE. Dergisi, Yıl:2, Sayı:1, s.107-109, 2006. Ulusal kuruluşlarca desteklenen projede görev alma TUBİTAK 1001 107K072 Nolu Projede Bursiyer "Türkiye Finansal Raporlama Standartlarının Uygulanması"-Yürütücü Prof. Dr. Durmuş ACAR, 2007-2010 TÜBİTAK SBB-104K021 Nolu Projede Bursiyer, “Online Mermer Borsası”, Yürütücü Yrd.Doç.Dr. Mustafa Z. TUNCA, 2005-2008. İdari Görevler İşletme Bölümü Avrupa Kredi Transfer Sistemi (ECTS) Koordinatörlüğü ve Erasmus Öğrenci Danışmanlığı (2006-2007) İşletme Bölümü Avrupa Kredi Transfer Sistemi (ECTS) Koordinatörlüğü ve Erasmus Öğrenci Danışmanlığı (2009-2010) 24-27 Eylül 2009 tarihleri arasında düzenlenen Interntional Davras Congress on Social and Economic Issues Shaping the World's Future: New Global Dialogue adlı uluslararası kongrede görev