Upload
malatyamalatya
View
67
Download
15
Embed Size (px)
Citation preview
T.C.
KAFKAS ÜNİVERSİTESİ
EĞİTİM FAKÜLTESİ
İLKÖĞRETİM BÖLÜM BAŞKANLIĞI
SOSYAL BİLGİLER ÖĞRETMENLİĞİ ANA BİLİM DALI
ALAN ÇALIŞMASI:
ÇİN HALK CUMHURİYETİ TARİHİ
(ÇİN’İN TARİHİ)
HAZIRLAYAN:
İDRİS İNANÇ
NUMARA:
0704030023
DANIŞMANI:
PROF. DR. CEVDET BOZKUŞ
KARS – 2011
1
İÇİNDEKİLER SAYFA
İÇİNDEKİLER……………………………………………………………...1
ÖNSÖZ……………………………………………………………………….5
BÖLÜM 1: ÇİN HALK CUMHURİYETİ HAKKINDA GENEL BİLGİ….6
1.1. Toprak Yüzölçümü…………………………………………………………..6
1.2. Milli Bayrak, Milli Amblem, Milli Marş Ve Başkent……………………..6
1.2.1. Milli Bayrak…………………………………………………………………..6
1.2.2. Milli Amblemi………………………………………………………………...7
1.2.3. Milli Marşı……………………………………………………………………7
1.2.4. Başkent……………………………………………………………………….8
1.3. Karasuları Ve Adalar……………………………………………………….8
1.4. Arazi Şekilleri Ve Topografya……………………………………………...9
1.5. Dağlar……………………………………………………………………….10
1.6. Nehirler Ve Göller………………………………………………………….11
1.7. Toprak Kaynakları………………………………………………………...12
1.8. Çin’de Ekili Alanlar (Tarlalar)……………………………………………12
1.9. Ormanlar…………………………………………………………………...13
1.10. Çayırlar……………………………………………………………………..14
1.11. Maden Kaynakları…………………………………………………………14
1.11.1. Kömür Kaynakları…………………………………………………………...15
1.11.2. Petrol Ve Doğal Gaz Kaynakları……………………………………………15
1.11.3. Siyah Metaller………………………………………………………………15
1.11.4. Demirsiz Metalar……………………………………………………………15
1.11.5. Rüzgâr, Su Ve Güneş Enerji Kaynakları……………………………………16
1.12. Bitkiler Ve Dağılımı………………………………………………………..17
1.13. Hayvan Türleri Ve Dağılımı………………………………………………18
1.14. Nüfus Durumu……………………………………………………………...18
1.15. Aile Planlaması……………………………………………………………..19
2
BÖLÜM 2: ÇİN HALK CUMHURİYETİ’NİN SİYASİ
ÖRGÜTLENMESİ………………………………………………………………...21
2.1. Tarihsel Gelişim……………………………………………………………21
2.2. Devlet Sisteminin Özellikleri………………………………………………22
2.3. Devlet Şekli ve Siyasal Rejim……………………………………………...24
2.4. Ulusal Halk Meclisi (Kongresi)……………………………………………25
2.5. Cumhurbaşkanı…………………………………………………………….25
3.6. Devlet Konseyi……………………………………………………………...25
2.7. Askeri Merkez Komisyonu………………………………………………...26
2.7. Çin Komünist Partisi………………………………………………………26
2.8. Yaşam………………………………………………………………………27
2.9. Hukuk Sistemi……………………………………………………………...28
2.10. Hong Kong Özel İdari Bölgesi……………………………………………28
2.10.1. Hong Kong’un İdari Yapısı…………………………………………………31
2.10.1.1 Yürütme Erki………………………………………………………..31
2.10.1.2. Yasama Erki…………………………………………………………32
2.10.1.3 İdari Bölüm Sistemi…………………………………………………33
BÖLÜM 3: ÇİN’DEKİ ETNİK GRUPLAR VE İNANÇ SİSTEMLERİ…38
3.1. Çin’deki Etnik Gruplar……………………………………………………38
3.2. Nüfusu 5 Milyonun Üzerindeki Etnik Gruplar………………………….40
3.2.1. Han Etnik Grubu……………………………………………………………40
3.2.2. Zhuang Etnik Grubu………………………………………………………...41
3.2.3. Hui Etnik Grubu…………………………………………………………….41
3.2.4. Moğol Etnik Grubu………………………………………………………….42
3.3. Nüfusu 100 Bin Altındaki Etnik Gruplar………………………………...42
3.3.1. Luoba Milliyeti……………………………………………………………...42
3.3.2. Dulong Etnik Grubu…………………………………………………………43
3.3.3. Jinuo Etnik Grubu…………………………………………………………...43
3.3.4. Elunchun Etnik Grubu………………………………………………………43
3.3.5. Tatar Milliyeti……………………………………………………………….44
3.4. Çin’in Etnik Politikaları…………………………………………………...44
3.5. Çin Komünist Partisi, Etnik Konularda Bir Dizi Temel Düşünce Ve
Politika Oluşturdu………………………………………………………….45
3
3.6. Azınlık Etnik Gruplara Mensup Kadroların Yetiştirilmesi……………46
3.7. Çin’deki Etnik Grupların Ekonomik Durumu………………………….46
3.8. Etnik Bölgelerdeki Bilim Ve Teknoloji…………………………………...47
3.9. Çin’deki Etnik Gruplara Yönelik Eğitim………………………………...48
3.10. Çin’deki Etnik Grupların Kültürleri……………………………………..49
3.11. Çin’deki Etnik Grupların Önemli Bayramları………………………….50
3.11.1. Kurban Bayramı…………………………………………………………….50
3.11.2. Şeker Bayramı………………………………………………………………50
3.11.3. Tibet Yeni Yılı……………………………………………………………....51
3.11.4. Nadam Festivali……………………………………………………………..51
3.12. Çin’deki Din Yapısı………………………………………………………...51
3.12.1. Çin’deki Başlıca Dinler……………………………………………………52
3.12.1.1. Budizm………………………………………………………………52
3.12.1.2. Taoizm……………………………………………………………….52
3.12.1.3. İslamiyet……………………………………………………………..52
3.12.1.4. Hıristiyanlık…………………………………………………………53
3.12.1.5. Katoliklik……………………………………………………………53
3.13. Çin’in Dini Politikaları……………………………………………………53
3.14. Din Alanındaki Dış Temaslar…………………………………………….55
BÖLÜM 4: ÇİN’İN TARİHİ…………………………………………………56
4.1. 1949’a Kadar Çin’in Kısa Tarihçesi………………………………………56
4.1.1. Milattan Önceki Dönem……………………………………………………..56
4.1.2. Parçalanma Dönemi…………………………………………………………57
4.1.3. Milliyetçi Çin Dönemi………………………………………………………60
4.1.4. 1949’dan Sonraki Dönem…………………………………………………...61
4.2. Çin’deki Hanedanlar………………………………………………………61
4.2.1. Çin Tarihindeki İlk Hanedan Xia Hanedanı…………………………………61
4.2.2 Çin’de Yazılı Tarihi Olan İlk Hanedan: Shang Hanedanı…………………..63
4.2.3 Batı Zhou Hanedanı İle İlkbahar-Sonbahar Ve Savaşan Devletler Dönemi..65
4.2.4 Çin tarihindeki İlk Feodal Hanedan Qin Hanedanı………………………….67
4.2.5. Han Hanedanı……………………………………………………………….69
4.2.6. Wei Jin dönemi ve Güney-Kuzey Hanedanları……………………………..71
4.2.7. Sui ve Tang Hanedanları……………………………………………………72
4
4.2.8. Song Hanedanı………………………………………………………………74
4.2.9. Yuan Hanedanı………………………………………………………………76
4.2.10. Ming Hanedanı………………………………………………………………77
4.2.11. Qing Hanedanı………………………………………………………………79
4.3. Çin'deki Tarihi Kayıtlar…………………………………………………...82
4.3.1. Savaş Sanatı…………………………………………………………………82
4.3.2. Tarih Kayıtları……………………………………………………………….84
4.4. Çin Tarihindeki Müreffeh Dönemler……………………………………..86
4.4.1. Çin Tarihindeki Beş Müreffeh Dönem……………………………………..86
4.5. Çin Tarihindeki Sırlar…………………………………………………….90
4.5.1. Xu Fu’nun Japonya’ya Gidişinin Sırları…………………………………….90
4.5.2. Dunhuang’da Mogao Mağaraları……………………………………………91
4.5.3. Yuanmingyuan’daki Tarihi Eserler Nerede?..................................................92
4.5.4. Pekin Adamı’nın Fosilleri Nerede? …………………………………………94
4.5.5. İmparator Qin Shihuang’ın Mezarı………………………………………….95
4.5.6. Çince Yazısının Kökü Ve Değişimi…………………………………………98
SONUÇ……………………………………………………………………………100
RESİMLER VE HARİTALAR………………………………………………….101
KAYNAKÇA:……………………………………………………………………..116
5
ÖNSÖZ.
Bu çalışma Sosyal Bilgiler Öğretmenliği IV. Sınıf Alan Çalışması Dersi
kapsamında hazırlanmıştır. Alan Çalışması dersi kapsamında belirlenen “Çin Tarihi”
konu alanı ile ilgili olarak yapılan araştırma ve incelemelerin bir derlemesi
şeklindedir. İçerikte verilen kaynakların dışında başka kaynaklardan da
faydalanıldığını da önemle belirtmek isterim. Araştırma süresince dikkate değer
görülen birçok konu başlığı da içeriğe eklenmiş kısaca değinilmiştir. “Çin Tarihi”
Şüphesiz dünyanın en eski uygarlıklarından biri olan bir medeniyetin tarihi anlamına
gelmektedir.
“Çin Tarihi” ile ilgili günümüze kadar yapılan araştırmalar ve çalışmalarda da
vurgulandığı üzere çok köklü biri tarihi olan ÇİN’in sürekli farklı Hanedanlıklar
tarafından yönetildiği bu Hanedanlıkların arasında savaş halinin her zaman olduğu.
Bu ve benzeri sebeplerle ÇİN’in var olan gelişme ve genişleme potansiyelinin
kullanılamadığı gerçeğini ortaya koymaktadır. Hanedanlıklardan sonra Cumhuriyet
yönetimini benimseyen ÇİN yeniden yapılandırma sürecine başlamış günümüze
kadar gelen bu kısa zamanda Dünya’nın en büyük üreten ekonomilerinden ve söz
sahibi ülkelerinde biri olmayı başarmıştır. Ayrıca Çin Halk Cumhuriyeti devleti diğer
ülkelerden saygı gören bir devlet olmayı da başarmış güçlü bir devlet olmuştur.
Araştırmam da bana yol gösterici olan değerli Danışmanıma ve Hocalarıma
Sayın Prof. Dr. Cevdet BOZKUŞ’a, Sayın Yrd. Doç. Dr. Yaşar KOP’a, Sayın Okt.
Sertaç DEMİR’e, Sayın Tuğba SÖMEN’e, ve Sayın Meral METİN’e Teşekkürü bir
borç bilirim. Saygılarımı Arz eder. Başarılı çalışmalarının da devamını dilerim.
Hazırlayan:
İdris İNANÇ
Sosyal Bilgiler Öğretmenliği IV. Sınıf (N.Ö.)
0704030023
6
BÖLÜM 1
ÇİN HALK CUMHURİYETİ HAKKINDA GENEL BİLGİ
1.1. Toprak Yüzölçümü:
Çin Halk Cumhuriyeti... Kısa adıyla Çin... Asya kıtasının doğusunda ve
Pasifik Okyanusu’nun batı kıyısında bulunuyor. Çin, yaklaşık 9.6 milyon
kilometrekarelik yüzölçümüyle Asya’nın en büyük ülkesi; dünyanın ise Rusya ve
Kanada’dan sonraki üçüncü büyük ülkesidir.
Çin toprakları, kuzeyde Mohe Nehri’nin kuzeyindeki Heilongjiang Nehri’nin
orta noktasından (53 derece 30 dakika kuzey enlem), güneyde Nansha
Takımadaları’nın en güney noktası olan Zengmuansha Kayalıkları’na uzanıyor. (4
derece kuzey enlem). Bu iki nokta arasında yaklaşık 49 derecelik enlem farkı var.
Kuzey-güney doğrultusundaki genişlik, yaklaşık 5500 kilometredir. Çin sınırları,
doğuda Heilingjiang Nehri ile Wusuli Nehri’nin kavuşma noktasından (135 derece 5
dakika doğu boylam), batıda Pamir Yaylası’na uzanıyor (73 derece 40 dakika doğu
boylam). Bu iki nokta arasında da yaklaşık 60 derecelik boylam farkı söz konusu.
Batı-Doğu doğrultusundaki genişlik, yaklaşık 5000 kilometre.
Çin'in kara sınırlarının uzunluğu yaklaşık 22.800 kilometredir. Ülke, doğuda
Kore Demokratik Halk Cumhuriyeti, kuzeyde Moğolistan, kuzeydoğuda Rusya,
kuzeybatıda Kazakistan, Kırgızistan ve Tacikistan, batı ve güneybatıda Afganistan,
Pakistan, Hindistan, Nepal ve Bhutan, güneyde de Myanmar, Laos ve Vietnam ile
sınır komşusu. Doğu ve güneydoğuda ise Kore Cumhuriyeti, Japonya, Filipinler,
Brunei, Malezya ve Endonezya ile deniz komşusu.
1.2. Milli Bayrak, Milli Amblem, Milli Marş Ve Başkent:
1.2.1. Milli Bayrak:
Çin Halk Cumhuriyeti’nin Milli Bayrağı: Çin Halk Cumhuriyeti’nin Milli
Bayrağı, sol üst köşesinde beş yıldız bulunan kızıl bayraktır. Bayrağın eni ve boyu
üçte iki oranındadır. Bayrağın kızıl rengi, devrimi simgelemektedir. Bayraktaki beş
yıldız sarı renktedir. Dört küçük yıldızın her bir ucu büyük yıldızın merkezine
yönelir. Bu, Çin Komünist Partisi’nin önderliğindeki devrimci halkın büyük birlik ve
beraberliğini simgeler.
7
1.2.2. Milli Amblemi:
Çin Halk Cumhuriyeti’nin Milli Amblemi: Çin Halk Cumhuriyeti’nin Milli
Amblemi, milli bayrak, Tiananmen Meydanı, dişli çark ile buğday ve çeltik
başaklarından oluşur. Amblem, Çin halkının “4 Mayıs Hareketi”nden beri yeni
demokratik devrim mücadelesini ve işçi sınıfının önderliğinde, temeli işçi-köylü
ittifakı olan demokratik halk diktatörlüğü altındaki yeni Çin’in doğuşunu simgeler.
1.2.3. Milli Marşı:
Gönüllü Ordu Marşı
Ayağa kalkın,
Köle olmak istemeyen insanlar!
Kanımız ve etimizle yeni bir Çin Seddi oluşturalım!
Çin ulusu en tehlikeli dönemden geçiyor,
Herkes son haykırışına zorlandı.
Ayağa kalkın! Kalkın! Kalkın!
Hepimiz tek yürek olalım,
Düşman ateşi içinde ilerleyelim.
Düşman ateşi içinde ilerleyelim.
İleri, ileri, ileri!
Çin Halk Cumhuriyeti Milli Marşı: Çin Halk Cumhuriyeti’nin milli marşının
adı, “Gönüllü Ordu Marşı”dır. 1935 yılında tiyatro yazarı Tian Han tarafından
yazılmış ve Çin’in yeni müzik anlayışının kurucusu Nie Er tarafından bestelenmiştir.
Bu marş aslında “Fırtınalı Yılların Kahramanları” adlı filmin müziğiydi. Filmde “18
Eylül” olayından sonra Çin’in kuzeydoğusundaki üç eyaletin Japon saldırganlar
tarafından işgal edilişi, Çin ulusunun ölüm kalım anını yaşaması, bazı aydınların
“aydın bunalımı” ve tereddütten sıyrılarak Japon saldırganlarına karşı ön cephede
direnmeleri anlatılıyordu. Kullanılan müzik ve şarkı, filmin değişik yerlerde
gösterilmesi ve vatanı kurtarma kampanyasının başlatılmasıyla birlikte Çin’in her
köşesine yayıldı, “Çin Ulusunun Kurtuluş Borusu” olarak adlandırıldı. 27 Eylül
1949’da Çin Halk Siyasi Danışma Konferansı 1. Genel Toplantısı’nda, Çin Halk
Cumhuriyeti’nin milli marşı resmen saptanmadan önce “Gönüllü Ordu Marşı”nın
milli marş olarak kullanılması kararlaştırıldı. 14 Mart 2004’te Çin 10. Ulusal Halk
Meclisi’nin ikinci toplantısında kabul edilen Anayasa değişikliği tasarısında Çin
8
Halk Cumhuriyeti’nin Milli Marşı’nın “Gönüllü Ordu Marşı” olduğu belirlendi ve
konu anayasal hükme bağlandı.
1.2.4. Başkent:
Çin Halk Cumhuriyeti'nin Başkenti: Beijing:
Çin Halk Cumhuriyeti’nin başkenti Beijing’dir. Kısa adı, Jing... Kuzey Çin
Ovası’nın kuzeybatı kenarında bulunan Beijing ilk döneminde Ji kenti olarak
bilinmekteydi. Bahar-Sonbahar ve Savaşan Devletler Dönemi’nde Yan devletinin
başkentiydi, Liao Hanedanı’nın ikinci başkentiydi ve Yanjing olarak adlandırılmıştı.
1.3. Karasuları Ve Adalar:
Çin kıtasının deniz kıyıları, kuzeyde Liaoning eyaletindeki Yalu Nehri’nin
denize döküldüğü yerden, güneyde Guang Xi’de yer alan Beilun Nehri’nin denize
döküldüğü yere kadar uzanıyor. Toplam uzunluk yaklaşık 18 bin kilometredir. Deniz
kıyılarının topografyası yıl boyunca buz tutmayan, iyi limanlardan oluşur. Çin’in
yakın denizleri arasında, Bohai Denizi, Sarı Deniz, Doğu Çin Denizi, Güney Çin
Denizi ve Taiwan’ın doğusundaki Pasifik Okyanusu deniz bölgesi olmak üzere beş
büyük deniz bölgesi sayılabilir. Bunlardan Bohai, Çin’in iç denizidir. Taiwan’ın
doğusundaki Pasifik Okyanusu deniz bölgesi, kuzeyde Japonya’nın Ryu Kyu
adalarının güneybatısındaki Xiandao adalarından güneyde Bashi Boğazı’na kadar
uzanır.
İç sular ve karasularından oluşan Çin’in deniz alanlarının yüzölçümü 380 bin
kilometrekareyi aşıyor. Çin Halk Cumhuriyeti’nin karasularının temel hattından kara
tarafındaki deniz kıyılarına uzanan deniz alanları Çin’in iç sularıdır. Çin’in
karasularının genişliği, 12 deniz milidir. Karasularının temel hattı, düz temel hat
çizimiyle belirlenmiş ve sınırdaş olan her temel noktayla arasındaki düz hatla
oluşturulmuştur.
Çin’in deniz alanlarında, toplam yüzölçümleri 80 bin kilometrekareyi bulan
5000’den fazla ada bulunuyor. Adaların kıyılarının toplam uzunluğu 14 bin
kilometredir. Bunlar arasında en büyük ada Taiwan olup yüzölçümü 36 bin
kilometrekaredir. Bunu izleyen Hainan adasının yüzölçümü 34 bin kilometrekaredir.
Taiwan adasının kuzeydoğu açıklarında bulunan Diaoyu ve Chiwei, Çin’in en
doğusundaki adalardır. Güney Çin Denizi’ne dağılan ada, kayalık ve kumsalların
genel adı “Güney Çin Denizi’ndeki adalar”dır. Çin’in en güney ucunda bulunan
9
adalar bulunduğu mevkilere göre Dongsha Takımadaları, Xisha Takımadaları
Zhongsha Takımadaları ve Nansha Takımadaları olarak adlandırılırlar.
1.4. Arazi Şekilleri Ve Topografya:
Çin, çok geniş dağlık bölgelere sahip olan bir ülkedir. Dağlık bölgelerin
yüzölçümü, tüm ülkenin yüzölçümünün üçte ikisini oluşturur. Burada kast edilen
dağlık bölgeler dağlar, tepeler ve yaylaları kapsar. Ülkedeki arazilerin yüzde 33’ünü
dağlar, yüzde 26’sını yaylalar, yüzde 19’unu, havzalar, yüzde 12’sini ovalar, yüzde
10’unu da tepeler oluşturuyor.
Milyonlarca yıl önce Qinghai-Tibet Yaylası yükseldi ve yerküre tarihindeki
bu önemli yerkabuğu hareketi Çin’in topografyasını oluşturdu. Çin topraklarına
kuşbakışıyla bakıldığında, arazilerin merdiven gibi batıdan doğuya doğru inerek
gittiği görülür. Hindistan tabakasının Avrasya tabakasıyla çarpışmasından etkilenen
Qinghai-Tibet Yaylası yükseldi. Deniz seviyesinden yaklaşık 4000 metre yükseklikte
olan yayla “dünyanın çatısı” olarak adlandırılır ve Çin’in arazi şekillerinin birinci
basamağını oluşturur. Yayladaki, yüksekliği 8848.13 metre olan Himalaya
Dağları’nın ana tepesi-Zhumulangma Tepesi (Everest) dünyanın en yüksek
zirvesidir. İkinci basamak ise İç Moğolistan Yaylası, Huangtu Yaylası, Yunnan-
Guizhou Yaylası, Tarım Havzası, Çungarya Havzası ve Sichuan Havzası’ndan
oluşuyor. Bunların deniz seviyesinden yüksekliği ortalama olarak 1000-2000
metredir. Üçüncü basamak, Büyük Xingan, Taihang, Wushan ve Xuefeng sıradağları
çevresinde çizilen bir hattan başlamakta ve doğuda Pasifik Okyanusu kıyısına doğru
uzanmaktadır. Buranın deniz seviyesinden yüksekliği 500-1000 metre civarındadır.
Kuzeyden güneye kadar uzanan bölgelerde Kuzeydoğu Ovası, Kuzey Çin
Ovası ve Yangtze Orta-Aşağı Havzaları Ovası ve bu ovaların kenarında yer alan
alçak dağlar ve tepeler bulunmaktadır. Doğuya doğru olan bölge Çin kıta
sahanlığının sığ deniz bölgesi, yani dördüncü basamaktır. Buradaki deniz suyunun
derinliği 200 metreden daha azdır.
1.5. Dağlar:
Çin’deki yüksek ve görkemli sıradağlar, uzandıkları yönlere göre Çin
topografyasının iskeletini oluşturur ve farklı sınıflara ayrılabilir: Çin’de ünlü ve
yüksek dağlar arasında, Himalaya, Kunlun, Tanrı, Tangula, Qinling, Büyük Xing’an,
Taihang, Qilian ve Hengduan dağları sayılabilir.
10
Himalaya Dağları: yay şeklinde Çin ve Hindistan, Nepal sınırları boyunca
yaklaşık 2400 kilometre uzanr. Himalaya Dağları’nın deniz seviyesinden yüksekliği
6000 metre civarındadır. Dünyanın en yüksek dağları olan Himalayaların ana tepesi
Zhumulangma, deniz seviyesinden 8848.13 metre yüksekliğiyle dünyanın en yüksek
tepesi, zirvesi olarak adlandırılmıştır.
Kunlun Dağları: Batıda Pamir Platosu’ndan doğuda Çin’in Sichuan eyaletinin
kuzeybatısına uzanır ve toplam 2500 kilometre uzunluğundadır. Deniz seviyesinden
yüksekliği ortalama 5000-7000 metredir. Kunlun Dağları’nın en yüksek noktası
Gonggeer Tepesi’nin deniz seviyesinden yüksekliği 7719 metredir.
Tian Shan Dağları: Çin’in kuzeybatısındaki Xinjiang Uygur Özerk
Bölgesi’nin ortasında bulunur. Deniz seviyesinden yüksekliği ortalama 3000-5000
metredir. En yüksek tepesi Tuomuer Tepesi’nin deniz seviyesinden yüksekliği
7455,3 metredir.
Tanggula Dağları: Qinghai-Tibet Platosu’nun ortasında yer alır. Deniz
seviyesinden ortalama yüksekliği 6000 metre, en yüksek tepesi Geladandong’un
deniz seviyesinden yüksekliği 6621 metredir. Tanggula Dağları Çin’in en uzun nehri
Yangtze’nin kaynağıdır.
Qin Ling Dağları: Batıda, Gan Su eyaletinin doğusundan doğuda Henan
eyaletinin batısına uzanır. Deniz seviyesinden ortalama yüksekliği 2000-3000
metredir. En yüksek noktası Taibai Dağı deniz seviyesinden 3767 metre yüksektir.
Qin Ling Dağları, kuzey ve güney Çin arasındaki önemli bir coğrafi çizgidir.
Büyük Xinganling Dağları: Kuzeyde Çin’in kuzeybatısındaki Heilongjiang
eyaletinde yer alan Mohe Nehri’nin yakınından güneyde Laoha nehrinin yukarı
kesimine uzanır. Kuzey-güney uzunluğu 1000 kilometre, deniz seviyesinden
ortalama yüksekliği 1500 metredir. En yüksek tepesi olan Huanggangliang
Tepesi’nin deniz seviyesinden yüksekliği 2029 metreyi bulur.
Taihang Dağları: Kuzeyden güneye uzanarak Huangtu Platosu’nun doğu
kenarında yer alır. Güneybatı uzunluğu 400’den fazla kilometredir. Deniz
seviyesinden ortalama yüksekliği, 1500-2000 metre, en yüksek tepesi olan Küçük
Wu Tai Shan Tepesi’nin deniz seviyesinden yüksekliği 2882 metredir.
Qilian Dağları: Qinghai-Tibet Platosu’nun kuzeydoğu kenarında bulunur,
deniz seviyesinden ortalama yüksekliği 4000 metreden fazladır. Qilian Dağları’nın
en yüksek tepesinin deniz seviyesinden yüksekliği 5547 metredir.
11
Hengduan Dağları: Qinghai-Tibet Platosu’nun güneydoğusunda ve Tibet,
Sichuan ve Yunnan bölgelerinin kavşağında bulunmaktadır. Deniz seviyesinden
ortalama yüksekliği 2000-6000 metre, en yüksek doruğu Gongga Dağı’nın deniz
seviyesinden yüksekliği 7556 metredir.
Taiwan Dağları: Taiwan adasının doğusunda bulunmakta olan Taiwan
Dağları’nın deniz seviyesinden yüksekliği ortalama 3000-5000 metredir. En yüksek
tepesi olan Yushan Dağı’nın deniz yüzeyinden yüksekliği ise 3952 metredir.
Ayrıca, Çin’de Huang Shan, Tai Shan, Hua Shan, Song Shan, Heng Shan, Heng
Shan, E Mei Shan, Lu Shan, Wudang Shan ve Yandang Shan gibi ünlü dağlar vardır.
1.6. Nehirler Ve Göller:
Çin’de çok sayıda nehir bulunmaktadır. Havza yüzölçümleri 1000
kilometrekareyi aşan nehirlerin sayısı 1500’den fazladır. Çin’deki nehirler, dışa ve
içe dökülen nehirler olarak ikiye ayrılır. Denize dökülen (yani dışa dökülen)
nehirlerin havzalarının yüzölçümü ülkenin toplam kara yüzölçümünün yüzde 64’ünü
oluşturmaktadır. Yangtze, Huanghe, Heilongjiang, Zhujiang, Liaohe, Haihe, Huaihe
nehirleri doğuya doğru akarak Pasifik Okyanusu’na dökülürler. Tibet’teki
Yaluzangbu Nehri ise doğuya doğru akarak Çin sınırından geçip güneye doğru gider
ve Hint Okyanusu’na dökülür. Nehir uzunluğu 504.6 kmdir ve 6009 metrelik
derinliğiyle dünyanın birinci büyük vadisi olan Büyük Yaluzangbu Vadisi’nden
geçer. Xinjiang’daki E’erqisi Nehri ise kuzeydoğu Çin sınırından geçerek, Kuzey
Buz Denizi’ne dökülür. Göllere dökülen ya da çöl kumlarına akarak kaybolan iç
nehirlerin geçtiği havzaların yüzölçümü Çin’in toplam kara yüzölçümünün yüzde
36’sını oluşturmaktadır.
Yangtze, Çin’in en büyük nehridir, toplam uzunluğu 6300 kilometredir.
Yangtze Nehri Afrika’daki Nil ve Güney Amerika’daki Amazon nehirlerinden sonra
dünyanın üçüncü büyük nehridir. Yangtze Nehri’nin yukarı kesimi yüksek dağlar ve
derin vadilerden geçen zengin su kaynaklarına sahiptir. Yangtze Nehri ayrıca Çin’in
doğu bölgesini batı bölgesine bağlayan su taşımacılığının atardamarıdır; doğal ve
üstün nehir yataklarıyla “Altın Su Yolu” olarak adlandırılır. Yangtze Nehri’nin orta
ve aşağı kesimleri sıcak ve nemli iklimi, bol miktardaki yağış ve mümbit
topraklarıyla Çin’in gelişmiş sanayi ve tarım bölgelerindendir.
12
Uzunluğu 5464 kilometre olan Sarı Nehir, Çin’in ikinci büyük nehridir. Sarı
Nehir havzası verimli otlakları ve zengin madenleriyle, tarihte Çin eski uygarlığının
önemli beşiklerinden biri olarak bilinir.
Heilongjiang Nehri, kuzey Çin’in en büyük nehridir. Toplam uzunluğu 4350
kilometredir ve 3101 kilometrelik kesimi Çin sınırları içindedir.
Zhujiang Nehri (İnci Irmağı), güney Çin’deki en büyük nehirdir, uzunluğu
2214 metredir.
Xinjiang’ın güney bölgesinde bulunan Tarım Nehri, Çin’in en uzun iç
nehridir, uzunluğu 2279 metredir.
Doğal nehirler dışında, Çin’in güney bölgesini kuzey bölgesine bağlayan
Büyük Kanal adlı ünlü bir yapay nehir de vardır. 5. yüzyılda kazılmaya başlanan,
kuzeyde Beijing’den çıkarak güneyde Hangzhou’ya uzanan ve Haihe, Sarı Irmak,
Huaihe, Yangtze ve Qiantangjiang olmak üzere beş büyük su sistemini birbirine
bağlayan Büyük Kanal, 1801 kilometre uzunluğuyla dünyadaki ilk ve en uzun yapay
nehir olarak biliniyor.
1.7. Toprak Kaynakları:
Geniş topraklara sahip olan Çin’in çok çeşitli toprak kaynakları mevcuttur.
Çin’de büyük ölçüde tarla, orman, çayır, çorak arazi ve plaj bulunuyor. Ancak
Çin’de dağlık bölgeler fazla, ovalar ise azdır. Tarlalar ve ormanların, genel toplam
içindeki oranları da düşüktür. Çeşitli toprak kaynakları dengesiz bir şekilde dağılmış
durumdadır. Tarlalar esas olarak doğudaki rüzgâr bölgesinin ovaları ve havzalarında
bulunmaktadır. Orman alanları ise kuzeydoğu ve güneybatı bölgelerindeki sınır ve
ücra dağlık bölgelerde bulunmaktadır. Çayırların çoğu platolar ve dağlık bölgelerde
yer alır.
1.8. Çin’de Ekili Alanlar (Tarlalar):
Çin’de şu anda 1.27 milyon kilometrekare ekili alan vardır. Doğu, orta ve batı
olarak üç kesime ayrılan Çin’in doğu ve batı kesimlerindeki ekili alanların
yüzölçümü nispeten azdır. Bu iki kesimdeki ekili alanlar, ülke toplamının yüzde
28.4’erini oluşturur. Orta bölgedeki ekili alanlar nispeten fazladır ve toplamın yüzde
43.2’sini oluşturur. Çin’deki ekili alanlar esas olarak Kuzeydoğu Ovası, Kuzey Çin
Ovası, Yangtze Orta-Aşağı Havzaları Ovası, İnci Irmağı Deltası Ovası ve Sichuan
Havzası’nda yoğunlaşmaktadır. Kuzeydoğu Ovası’nın verimli siyah toprakları,
13
buğday, mısır, süpürgedarısı, soya fasulyesi, keten ve şeker pancarı gibi ürünlerin
yetiştirilmesine elverişlidir. Kuzey Çin Ovası’nın kahve renkli topraklarında ise
buğday, mısır, akdarı, süpürgedarısı, pamuk ve yerfıstığı yetişirilmektedir. Yangtze
Orta-Aşağı Havzaları Ovası’nda çeltik, mandalina, portakal, kolza tohumları;
Sichuan Havzası’nda çeltik, kolza, şekerkamışı, çay, mandalina, greyfurt
yetiştirilmektedir.
1.9. Ormanlar:
Çin’de şu an 158.94 milyon hektarlık ormanlık alan vardır. Ülkenin
ormanlarla örtülü alanının oranı yüzde 16,55. Çin ormanların az olduğu bir ülkedir.
Dünyanın ortalama yüzde 30.8’lik orman alanıyla kıyaslandığında arada büyük fark
söz konusudur. Çin’in doğal ormanları kuzeydoğu ve güneybatı bölgelerinde
yoğunlaşmaktadır. Nüfusun yoğun ve ekonominin gelişmiş olduğu doğudaki ovada
ve geniş kuzeybatı bölgesinde ise ormanlar çok azdır.
Çin, zengin bitki çeşitlerine sahiptir. Çin’de yalnız ağaçların çeşidi 2 bin
800’den fazla, bunlar arasında Gingko gibi çok sayıda nesli tükenmek üzere olan
ağaç türleri de mevcut. Çevre koruma ve ekonomik inşanın ihtiyaçlarını karşılamak
için Çin’de sürekli ağaçlandırma kampanyası düzenlenmektedir. Şimdiye kadar
Çin’in yapay ormanlarının yüzölçümü 33 milyon 790 bin hektara ulaşmıştır. Çin,
dünyada en fazla yapay ormana sahip olan ülkedir.
Çin’in başlıca orman bölgeleri şunlardır: Kuzeydoğu orman bölgesi, Büyük
Xinganling, Küçük Xinganling ve Changboi Sıradağları da dahil Çin’in en büyük
doğal orman bölgesidir. Güneybatı orman bölgesi Hengduan ve Himalaya Dağları ve
Yaluzhanbu Nehri de dahil Çin’in ikinci büyük doğal orman bölgesidir. Güneydoğu
orman bölgesi, Qinling Dağları-Huaihe Nehri’nin güney bölgesi Yunnanguizhou
Platosu’nun doğusundaki tepelik bölge de dahil Çin’in en önemli yapay orman
bölgesidir. Bunun yanı sıra Çin’de geniş koruyucu orman sistemi de vardır. Örneğin
kum ve fırtınayı önlemek amacıyla Çin’in kuzeydoğu, kuzey Çin ve kuzeybatı
bölgelerini kaplayan koruyucu orman şeridinin uzunluğu 7 bin kilometreden fazladır
ve yaklaşık 260 milyon hektarlık alanı kapsamaktadır. Çin’in kara yüzölçümünün
dörtte birini oluşturan bu orman şeridi, “dünyanın en büyük ekoloji projesi” olarak
adlandırılıyor.
14
1.10. Çayırlar:
Çin’de 2 milyon 660 bin 600 hektar çayır var ve çayırların çeşitleri de
fazladır. Bu çayırlar, çeşitli hayvanların değişik mevsimlerde otlaması için çok
elverişlidir. Çin’in çayırlarının yüzölçümü ülkenin toplam yüzölçümünün dörtte
birini oluşturur. Çin, dünyada çayır yüzölçümünün en büyük olduğu ülkelerden
biridir. Çin’in doğal çayırları esas olarak Büyük Xinganling Dağları-Yin Shan Dağı-
Qinghai-Tibet Platosu’nun doğu eteğinin batı ve kuzey bölgelerinde yer almaktadır.
Yapay çayırlar ise esas olarak güzeydoğu bölgelerinde ekili alanlar ve orman
alanlarıyla karışık olarak bulunmaktadır.
Çin’in önemli hayvancılık bölgeleri şunlardır: İç Moğolistan hayvancılık
bölgesi Çin’in en büyük hayvancılık bölgesidir. İyi cins hayvanlar arasında Sanhe atı
ve Sanhe sığırı bulunuyor. Xinjiang hayvancılık bölgesinde yetiştirilen iyi cins
hayvanlar arasında Xinjiang ince yünlü koyunu, Altay büyük kuyruklu koyunu ve İli
atı yetiştirilmektedir. Qinghai hayvancılık bölgesinde yak ve ülke içinde ve dışında
ünlü olan Hequ atı yetiştirilmektedir. Tibet hayvancılık bölgesi atların yetiştirildiği
en önemli bölgedir.
1.11. Maden Kaynakları:
Çin, zengin maden kaynaklarına sahip bir ülkedir. Şu ana değin keşfedilen
maden kaynakları dünya’nın toplam miktarının yüzde 12’ni oluşturuyor ve dünyada
üçüncü sırada yer alıyor. Ancak Çin’deki kişi başına düşen maden miktarı nispeten
azdır. Çinlilerin kişi başına düşen maden miktarı, dünya ortalamasının yalnızca
yüzde 58’ine eşittir ve dünyada 53. sırada yer almaktadır. Şimdiye kadar toplam 171
çeşit maden bulunmuştur. Bu arada rezervlerin araştırılmış olduğu maden çeşitleri
158’e ulaşmıştır (enerji kaynağı olan madenler 10 çeşit, siyah metaller 5 çeşit,
demirsiz metal madenler 41 çeşit, değerli metaller 8 çeşit, madenî olmayan ametallar
91 çeşit).
Çin, dünyada maden kaynaklarının zengin, maden çeşitlerinin fazla olduğu az
sayıda ülkeden biridir. Araştırılmış olan rezervlere göre Çin’deki 45 çeşit önemli
madenden 25’i dünyada üçüncü sırada yer alıyor. Bununla birlikte Çin’deki alçı,
vanadyum, titanyum, tantal, volfram, granit, antimon da dahil olmak üzere 12 çeşit
maden dünyada birinci sırada yer almaktadır.
Çin’in maden kaynaklarının dağılımı: petrol ve doğal gaz esas olarak
kuzeydoğu, kuzey Çin ve kuzeybatıda, kömür kuzeydoğu, kuzey Çin ve güneybatıda
15
bulunmaktadır. Bakır esas olarak güneybatı, kuzeybatı ve doğu Çin’de kurşun ve
çinko tüm ülkede, volfram, kalay, molibden, antimon ve nadir toprak elementları
güney Çin ve kuzey Çin’de bulunmaktadır. Altın ve gümüş Taiwan da dahil tüm
ülkede bulunmktadır. Fosfor esas oalrak güney Çin’de bulunmaktadır.
Başlıca Maden Kaynakları:
1.11.1. Kömür Kaynakları:
Çin’in kömür rezervleri dünyada 1. sırada yer almaktadır. Şimdiye kadar
Çin’de araştırılmış olan kömür rezervleri 1 trilyon tondur ve esas olarak kuzey Çin
ve kuzeybatı bölgesinde bulunmaktadır. Shanxi, Shanxi ve İç Moğolistan gibi eyalet
ve bölgelerdeki kömür rezervleri en zengin olanlarıdır.
1.11.2. Petrol Ve Doğal Gaz Kaynakları:
Esas olarak kuzeybatı bölgesinde ve kuzeydoğu, kuzey Çin ve güneydoğu
sahilindeki kıta sahanlığında bulunmaktadır. 1998 yılının sonuna kadar Çin’de 509
petrol ve 163 doğal gaz havzası bulundu. Araştırılmış olan petrol rezervleri 198.5
milyon ton, doğal gaz rezervleri ise 1 trilyon 950 milyar metreküpe ulaştı. Petrol
rezervleri dünyada 9., doğal gaz rezervleri 20. sırada yer almaktadır.
Karadaki petrol kaynakları ve doğal gaz kaynakları miktarı, ayrı ayrı Çin’in
aynı kaynaklarının yüzde 73.8’ini ve yüzde 78.4’ünü oluşturuyor. Çin’de Songliao,
Bohai Körfezi, Tarım, Cungar-Turfan, Sichuan ve Shanxi-Gansu-NingXia olmak
üzere 6 büyük ölçekli petrol ve doğal gaz bölgesi oluşturuldu.
1.11.3. Siyah Metaller:
Rezervleri araştırılmış olan metallar arasında demir, manganez, vanadyum,
titanyum bulunuyor. Bu arada demir, yaklaşık 50 milyar tona ulaşmış durumda.
Demir rezervleri esas olarak Liaoning, Hebei, Shanxi ve Sichuan eyaletlerinde
bulunmaktadır.
1.11.4. Demirsiz Metalar:
Dünyada keşfedilen demirsiz metallerin tümü Çin’de bulunuyor. Nadir toprak
elementleri rezervi dünyanınkinin yaklaşık yüzde 80’ini, antimon rezervi yüzde
40’ını oluşturuyor. Bu oran, dünya toplamının 4 katına eşittir.
16
1.11.5. Rüzgâr, Su Ve Güneş Enerji Kaynakları:
Çin’in uçsuz bucaksız topraklarında pek çok nehir bulunuyor. Bol miktarda
nehir suyunun düşme seviyesinin yüksek olması nedeniyle bu nehirler çok zengin su
enerji kaynaklarına sahiptir. İstatistiklere göre, Çin’deki nehirlerin su enerji kaynağı
rezervleri 680 milyon kilovat, yıllık elektrik üretimi 5 trilyon 920 milyar kilovat
saattir. İşletilebilen su enerji kaynaklarının elektrik üretim kapasitesi 378 milyon
kilovat, yıllık elektrik üretimi ise 1 trilyon 920 milyar kilovat saattir. Su enerji
kaynaklarının rezervleri olsun, işletilebilecek su enerji kaynakları olsun Çin, dünya
sıralamasında birinci sırada yer almaktadır.
Çin’deki rüzgâr enerjisinin toplam teorik rezervi 3.226 milyar kilovat, karada
işletilebilecek rüzgâr enerjisinin rezervi 253 milyon kilovat, sığ denizlerde (derinliği
15 metreden fazla) rüzgâr enerji kaynakları 750 milyon kilovat olup karadakinin 3
katına eşittir. Çin’in kuzeybatı, kuzey Çin ve doğusundaki çayır ve Gobi Çölü’nde ve
güneydoğusundaki deniz ve adalarda zengin rüzgâr enerjisi bulunmaktadır. Söz
konusu rüzgâr enerjisinin zengin olduğu bölgelerde genellikle konvansiyonel enerji
üretimi yoktur. Kış ve bahar mevsimlerinde rüzgâr şiddetli ve yağış azdır. Yaz
mevsiminde ise rüzgâr hafiftir ve yağış fazladır. Bu bölgeler hidroelektrik ile
birbirini tamamlayabilir ve rüzgârla elektrik üretiminin geliştirilmesine uygundur.
1998 yılının sonuna kadar Çin’de rüzgârla çalışan yaklaşık 20 elektrik santrali
kuruldu ve bunların toplam elektrik üretim kapasitesi 223 bin kilovattır. En büyük
elektrik santrali Xinjiang Uygur Özerk Bölgesi’nde bulunan ve rüzgârla çalışan
Dabancheng elektrik santralidir. Santralde 300, 500 ve 600 kilovatlık 111 jeneratör
grubu vardır, toplam kapasitesi 57 bin 500 kilovattır. Şu anda Çin’de rüzgâr
enerjisine dayalı elektrik santrallerinin toplam üretim kapasitesi, değerlendirilebilen
rüzgar enerjisinin yalnızca binde 1,4’ünü oluşturuyor, dolayısıyla Çin’de rüzgar
enerjisine dayalı elektrik üretimi büyük potansiyele sahiptir.
Çin’in güneş enerjisi de çok zengindir. Karada her yıl alınan güneş enerjisinin
radyoaktif ışınları 2 trilyon 400 milyar ton kömüre eşittir. Ülkenin toprak
yüzölçümünün üçte ikisinde, yılda görülen güneş enerjisinin radyoaktif miktarı her
metrekarede 6000 megajul’ü aşmış durumdadır. Tibet’in kuzeybatısında ise bu
rakam metrekarede en fazla 8400 megajul’e ulaşabilir. Bu bölge dünyada güneş
enerjisi kaynaklarının en zengin olduğu bölgelerden biridir.
17
Çin’in ilk büyük ölçekli güneş enerjisi elektrik santrali İç Moğolistan’ın Balin
Youqi İlçesi Guligutai köyünde inşa edildi. 560 vat gücünde olan santral 11 Ekim
1982’de hizmete açıldı.
1.12. Bitkiler Ve Dağılımı:
Çin dünyada bitki kaynaklarının en zengin olduğu ülkelerden biridir. Toplam
30 binden fazla çeşit bitkiye sahip olan Çin dünyada bitkilerin en zengin olduğu
Malezya ve Brezilya’dan sonra dünyada üçüncü sırada yer almaktadır. Çin’de yosun
bitkileri 106 familyaya ayrılır ve dünyanın yosun familyalarının yüzde 70’ini
oluşturuyor. Pteridopihyte bitkileri 52 familya ve 2.6 bin tür olup, dünyanın aynı
familyalarının yüzde 80’ini ve türlerinin yüzde 26’sını oluşturuyor. Çin’de 8 bin tür
tahta gövdeli bitki vardır. Bu arada, uzun gövdeli ağaç türlerinin sayısı 2 bin
civarında. Dünyada toplam 12 familya, 71 cins ve 750 tür kabuksuz tohumlu bitki,
Çin’de ise toplam 11 familya 34 cins ve 240’tan fazla kabuksuz tohumlu bitki türü
vardır. Kozalaklı ağaçların toplam türü dünyanın aynı tür bitkilerinin yüzde 37.8’ini
oluşturur. Kabuklu tohumlu bitkiler dünyanın aynı familyasının yüzde 54’ünü ve
cinslerinin yüzde 24’ünü oluşturmaktadır.
Kuzey yarımkürenin soğuk, ılıman ve tropikal bölgelerindeki başlıca
bitkilerin hemen hemen hepsi Çin’de görülebilir. Çin su ladini, su çamı, akçam, çam
ağacı, altın para çamı, Taiwan çamı, Fujian selvi ağacı, dove ağacı, duzhong ağacı ve
mutluluk ağacı Çin’e has ağaçlardır. Çin su ladini yüksek gövdeli bir ağaç türüdür,
dünyanın eski, nadir ve değerli bitkisi olarak bilinir. Altın para çamı Yangtze Nehri
havzalarının dağlık bölgelerinde yetişir. Kısa dallarındaki yapraklar altın paralara
benzer. Bahar ve yaz mevsimlerinde koyu yeşil olan yapraklar, sonbaharda ise sarıya
dönüşür. Bu ağaç, dünyanın beş değerli bahçe ağacından biridir. Çin’in 2 binden
fazla tür yemeklik bitkisi ve 3 binden fazla tür ilaç amaçlı bitkisi vardır. Changbai
Dağı’ndaki adamotu, Tibet’teki honghua, Ningxia’daki gouqi ve Yunnan ve
Guizhou’ndaki sanqi gibi bitkiler değerli Çin ilaçlarının ana malzemesidir. Çiçekli
bitki türleri çoktur. “Çiçeklerin Kralı” olarak adlandırılan şakayık çiçeği Çin’e özgü
bir çiçektir. Çiçekleri büyük ve rengârenk olan şakayık çiçeği Çin’in “devlet
çiçekleri”nden biri olarak seçildi.
Çin’in ormanları iklim kuşaklarına göre kuzeyden güneye kadar, soğuk-
ılıman bölgelerde kozalaklı ormanlar; ılıman bölgede kozalaklı ve geniş yapraklı
karışık ormanlar; sıcak-ılıman bölgede yaprak döken ve kozalaklı ormanlar;
18
astropikal bölgede yeşil geniş yapraklı ve kozalaklı ormanlar; tropikal bölgede sezon
yağmur ormanları ve yağmur ormanları olarak bölünür. Bu arada astropikal
ormanlar, çeşitliliği ve taşıdığı önem bakımından dünyanın aynı kuşağındaki diğer
bölgelerin çok üstündedir.
1.13. Hayvan Türleri Ve Dağılımı:
Çin, dünyada en fazla yabani hayvan türüne sahip olan ülkedir. Çin’de
yaklaşık 6266 tür omurgalı hayvan vardır. Bu arada 500 hayvan, 1258 kuş, 376
sürüngen, 284 amfibyum, 3862 balık türü bulunur. Bunlar dünyanın omurgalı hayvan
türlerinin onda birini oluşturmaktadır. Ayrıca 50 bin tür omurgasız hayvan ve 150
bin tür böcek vardır.
Çin’in çoğu bölgesi üçüncü ve dördüncü zamanlardaki kıta buzullarının etkisi
altında kalmadığı için çok sayıda özel canlı türü günümüze kadar gelebilmiştir.
Araştırmalara göre, karada yaşayan 476 tür omurgalı hayvan, tümüyle Çin’e hastır.
Bu hayvanlar Çin’in karada yaşayan omurgalı hayvan türlerinin yüzde 19.42’sini
oluşturuyor. Panda, altın tüylü maymun, güney Çin kaplanı, yabani tavuk, kırmızı
başlı turna, beyaz yunus, Yangtze timsahı gibi Çin’e has 100’den fazla tür yabani
hayvan dünyaca ünlüdür. Siyah ve beyaz tüylü büyük memeli bir hayvan olan panda
135 kiloya ulaşabilir, bambu ve bambu filizi yiyerek yaşar. Günümüzde Çin’de
yalnızca 1000 kadar panda kaldı. Çok değerli olan pandalar artık dünyada yabani
hayvanları korumanın simgesi haline gelmiştir. Kırmızı başlı turna, beyaz tüylüdür
ve başında kırmızı bir deri vardır, boyu 1.2 metreye ulaşabilir. Bu kuşlar Doğu
Asya’da “uzun ömür” sembolü olarak görülmektedir. Beyaz yüzgeçli yunus dünyada
yaşayan yalnızca iki tür tatlı su yunuslardan biridir. 1980 yılında Yangtze Nehri’nde
ilk defa bir erkek beyaz yüzgeçli yunus avlandı. Bu, dünyada yunus türlerinin
inceleyen bilim adamlarının dikkatini çekti.
Çin’in hayvanlarının dağılım bölgeleri genel olarak kuzeydoğu, kuzey Çin, İç
Moğolistan, Xinjiang, Qinghai-Tibet, güneybatı, orta Çin ve güney Çin olmak üzere
yedi bölgeye ayrılabilir. Her bölgenin coğrafi koşulları farklı olduğu için farklı tür
hayvanlar yaşamaktadır.
1.14. Nüfus Durumu:
Çin, dünyada en çok nüfusa sahip ülkedir. 2002 yılının sonuna kadar Çin’in
toplam nüfusu 1.28453 milyarı bularak (Hong Kong Özel İdari Bölgesi, Macao Özel
19
İdari Bölgesi ve Taiwan eyaleti dahil değil) dünyanın toplam nüfusunun yüzde
20’sini oluşturmaktadır. Çin ayrıca dünyada nüfus yoğunluğunun nispeten fazla
olduğu ülkelerden biridir (ortalama nüfus yoğunluğu kilometre karede 135 kişi).
Ancak Çin’in nüfus dağılımı orantılı değildir; doğuda fazla, batıda ise azdır. Yoğun
nüfusa sahip olan doğu kıyısında kilometrekareye 400’den fazla kişi, orta kesimde
kilometrekarede 200’den fazla kişi düşerken nüfusun az olduğu batı kesimde bulunan
yayla bölgelerinde kilometrekarede 10’dan daha az kişi düşmektedir. Şimdi Çin
nüfusunun ortalama yaşam süresi 71.4 yaşına yükseldi (erkek 69.63, kadın 73.33
yaş). Bu rakam dünyanın ortalama seviyesinden beş yıl, gelişmekte olan ülke ve
bölgelerden yedi yıl daha fazladır. Ancak gelişmiş ülkelerle kıyaslandığında beş yıl
azdır.
2002 yılında Çin nüfusunun doğal artış oranı sürekli düştü. 2002 yılının
sonuna kadar Çin’in iç kesiminin toplam nüfusu 1.28453 milyara ulaştı. Kentsel
nüfus 502.12 milyon olup toplam nüfusun yüzde 39.1’ini; kırsal nüfus 782.41 milyon
olup yüzde 60.9’unu oluşturuyor. Çin’de erkeklerin nüfusu 661.15 milyon, kadınların
nüfusu ise 623.38 milyondur. 0-14 yaşındaki nüfus oranı yüzde 22.4, 15-64 yaşındaki
nüfus oranı yüzde 70.3, 65 ve 65 yaş üstü yaşın nüfus oranı yüzde 7.3’tür. Yaşlıların
nüfusu 93 milyon 770 bindir. Çin’de her yıl doğum sayısı 16.47 milyon, doğum oranı
binde 12.86; ölüm sayısı 8,21 milyon, ölüm oranı binde 6.41’dir. Yılda net olarak
8.26 milyon nüfus artışı yaşanmaktadır, doğal artış oranı binde 6,45’tir.
1.15. Aile Planlaması:
Çin, aile planlamasını temel bir devlet politikası olarak uygulamaktadır.
Çin’de uygulanan aile planlaması politikası devletin yönetiminin, halk kitleleriyle
gönül birliği ve gönül hoşluğu içinde birleşmesiyle yürütülmektedir. Devletin
yönetim ve planı, kendini şu alanlarda göstermektedir: Merkezi ve mahalli
hükümetler nüfus artışını kontrol eden, nüfusun niteliğini yükselten ve nüfus yapısını
iyileştiren politika ve yasaları ve nüfusu geliştirme planlarını saptayarak, eşler için
üreme sağlığı, gebeliği önleme, doğum kontrolü ve “az doğum öz doğum”
alanlarında danışma, idari ve teknolojik hizmetler sunmaktadır. Halk kitlelerinin
“gönül hoşluğu”, doğum çağındaki kadınların ve eşlerinin, devletin ilgili politika ve
yasalarının ışığında yaş, sağlık durumu, çalışma ve ailenin ekonomik durumuna göre
sorumlu ve planlı bir şekilde hamilelik geçirmelerini, doğuma ilişkin düzenlemeler
20
yapmalarını ya da uygun gebelik önleyici yöntemlere başvurmaları anlamına
gelmektedir.
Çin’de uygulanmakta olan aile planlaması politikaları genel olarak geç
evlenme ve doğum yapma, az ve öz doğum yapma, bir koca karı için tek çocuk
yapmanın teşvik edilmesini içeriyor. Kırsal bölgelerde gerçekten zorluk çeken eşler,
birkaç yıl sonra ikinci çocuk da yapabilirler. Azınlık etnik gruplarının toplu halde
yaşadıkları bölgelerde her etnik grubun kendi isteği ve bu etnik grubun nüfus
kaynakları, ekonomisi, kültürü ve geleneklerine göre farklı ilkeler uygulanabilir: Bu
bölgelerde bir çift genellikle iki çocuk ve bazı bölgelerde ise üç çoçuk yapabilir.
Nüfusun çok az olduğu azınlık etnik gruplar için çocuk sayısı konusunda sınırlama
koyulmamıştır.
Çin’de aile planlaması politikasının uygulamasından bu yana, geç evlenme ve
doğum yapma, az ve öz doğum yapma gittikçe toplumsal gelenek haline geldi.
Bunun yanı sıra, aile planlaması sayesinde evlendikten sonraki yoğun doğum ve ağır
aile yükünden kurtuldu. Anneler ve bebeklerin sağlık düzeyleri de yükseldi.
21
BÖLÜM 2
ÇİN HALK CUMHURİYETİ’NİN SİYASİ ÖRGÜTLENMESİ
2.1. Tarihsel Gelişim:
19. yüzyılda, Mançu Hanedanın yönettiği Çin devleti, hukuken olmasa bile,
gerçekte Batılıların yarı sömürgesi durumundaydı. Ulusal önder Sun Yat-Sen
tarafından yöneltilen 1911 Devrimi ile Mançu Hanedanının yıkılması üzerine “Çin
Cumhuriyeti” kurulmuştur. Yeni rejim Çin’i feodal kalıntılardan kurtaramamıştır.
1925 yılında iktidara gelen Çan Kay-Şek de bu açıdan başarılı olamamıştır. Japon
istilası, Çan Kay-Şek yönetimini daha kötü bir duruma getirmiştir. 1921 yılında
kurulmuş olan Komünist Partisi ile Çan Kay-Şek yönetiminin arası 1927 yılında
bozulmuştur. Komünistler ile iktidar arasında silahlı çatışma başlamıştır. Japon
saldırısına karşı, Çan Kay-Şek ile birlikte savaşan komünistler, özellikle kırsal
kesimde güçlerini arttırmıştır.
II. Dünya Savaşının bitmesi ile, Çan Kay-Şek ile Komünist Partisi arasında
yeniden başlamış olan iç savaş, 1949 yılında Mao Zedong’un başarısı ile son bulmuş
ve Marksist bir rejim olan, Çin Halk Cumhuriyeti 1 Ekim 1949’da ilan edilmiştir.
1 Ekim 1949 yılında, yerel gerilla hareketleri sonucu gerçekleşen devrim ile
kurulan Çin Halk Cumhuriyeti, sosyalist bir sistemi benimsemesinin yanı sıra ülkeyi
Yarı koloni durumundan kurtararak ulusal birliği kurmuş ve siyasal bağımsızlığını
sağlamıştır. Dolayısıyla Çin sosyalizmi toplumsal olduğu kadar milliyetçilik eğilimi
de güçlü bir özellik göstermektedir. Çin sosyalizminin bir diğer özelliği Avrupa
dışında oluşan ilk sosyalist ülke olmasından kaynaklanmaktadır1.
Asya insanı ve özellikle Çinliler din, düşünce ve davranış biçimleri açısından
Avrupalılardan farklı özellikler göstermektedir. Avrupa’nın akılcı felsefesi ve
bireyciliğine karşılık Çin’de kolektif anlayış yaygındır. 1949 yılında Çin tam bir
tarım toplumu görümündedir. Halkın %80’i kırsal kesimde yaşayan köylü ve
çiftçilerden oluşmaktadır. Kişi başına gelir düzeyi çok düşüktür. Sanayi üretimi
açısından 1913 yılı Rusyası bile mutlak olarak geri bir düzeydedir. Bir sanayi
ordusundan söz etmenin olanaksız olduğu bu ülkede sosyalizme geçiş, köylü sınıfına
dayanmak zorundaydı. Çin Halk Cumhuriyeti, başlangıçta bazı farklılıklara karşın
1ÖLMEZOĞULLARI Nalan, Ekonomik Sistemler ve Küreselleşen Kapitalizm, Ezgi Kitabevi, Bursa,1999, s.211-212.
22
Sovyet Kalkınma Modelini benimsemiş fakat daha sonra kendi yapılarına uymadığı
gerekçesi ile bu modelden uzaklaşmıştır2.
1949 yılında Çin Halk Cumhuriyeti’nin kurulması ile yeni yönetim "Aile
yapısı ve Evlilik Müessesesi" ile ilgili köklü değişikliklere yönelmiştir. Öncelikle
feodal sistemin bir parçası olan birden fazla kadınla evlilik –poligami- adeti
yasaklanmış ve aile içinde kadına erkekle eşit haklar tanınmıştır3. Çin Halk
Cumhuriyeti’nin kurucusu olan Mao Zedong, ölüm yılı olan 1976’ya kadar, devlet
yönetimini elinde tutmuş ve rejim üzerindeki egemenliğini sürdürmüştür.
1949 yılı içinde savaşın bitmesi ile kurulan Geçici Devrim Yönetmeliğinden
bu yana, devlet yapısında gelişmeler olmuştur. Çin Halk Cumhuriyeti’nin ilk
Anayasası olan 1954 Anayasası, Sovyet sistemi örnek alınarak yapılmıştır. Dinamik
bir yaşama sahip olan Çin Halk Cumhuriyeti’nin 1954 Anayasasını, 1975, 1978 ve
1982 Anayasaları izlemiştir. Bu Anayasalardan her biri, Çin siyasal yaşamının
önemli dönemlerini yansıtır.
2.2. Devlet Sisteminin Özellikleri
Çin Halk Cumhuriyeti 21 yönetim bölgesi, 5 özerk bölge ve 3 belediyeden
(Pekin, Şanghay, Tianjin) oluşan 29 yönetsel birime ayrılır. Ana karadan 160 km’lik
Formoza Boğazı ile ayrılan Tayvan Adası 1949’dan beri ayrı bir yönetim altında
olmakla birlikte Çin’in bir parçası ve 22. yönetim bölgesi olarak kabul edilir.
Yönetim bölgeleri köklü bir tarihsel ve kültürel geçmişe dayanmakla birlikte,
geçmişteki bölgeci eğilimlerden arındırılmıştır.
Özerk bölgeler büyük han milliyetçiliğini giderme ve kültürel özerklik
yoluyla bütünlük sağlama macına yöneliktir. Yönetim bölgeleri yöre ve il düzeyinde
birimlere ayrılır. Daha alt düzeydeki birimler belediye yöreleri ve komünlerdir.
Bütün düzeylerdeki halk kongreleri ve daima komiteler kendi yönetim alanlarında
yasa ve kararları uygulamaktan ve yerel ekonomik plan, bütçe ve hesapları
denetlemekten sorumludur4.
Mao Zedong tarafından kurulan Çin Halk Cumhuriyetinin devlet yapısı,
Sovyetler Birliği sistemini andırmaktadır. Çin’de uygulanan rejim, Marksist görüşe
dayanan bir rejim olmakla birlikte, bazı farklı özellikler taşımaktadır. Mao Zedong,
2 A.K. s.212.3 KIRAÇ, Can, Çin, Bütün Dünya, Sayı 44, İnkılap Ofset, Ankara, 2001, s.22.4 Ana Britannica, Cilt 6, Ana Yayıncılık, İstanbul, s.248.
23
Marksist-Leninist görüşü kendine özgü biçimde geliştirmiştir. Çin’nin toplumsal
yapısının özellikleri de bunda etkili olmuştur. Mao’nun düşüncesi öz olarak, “sürekli
devrim” kuramına dayanır. Buna göre, insanın geleneksel yapısını kırarak
değiştirmek, yerine konan yeni yapıyı da sürekli olarak gözden geçirmek gerekir.
Kültür Devrimi, bu kuramın bir uygulaması olmuştur. Ölümüne kadar rejimi
etkilemiş ve yönlendirmiş olan Mao Zedong’un görüşlerinden, özellikle “sürekli
devrim” kuramından ayrılmalar olduğu da dikkati çekmektedir.
1982 Anayasası, diğerlerinden farklı olarak, açıkça Marksist-Leninist anlayışa
yer vermekten kaçınmış ve “sosyalist devlet” deyimini kullanmayı yeğlemiştir.
Anayasaya göre, köylü ve işçi birliğine dayanan işçi sınıfının yönettiği sosyalist
devlet, “demokratik halk diktatörlüğüdür”. Rejimin işleyişini sağlayan ve devlet
yönetimine egemen olan Çin Komünist Partisi, 1972 Anayasasında yer almıştır.
Üretim araçları, sosyalist kamu mülkiyetindedir. Toprak; şehirlerde devlet, kırsal
yörede çalışanların ortak mülkiyetindedir. Anayasa’da kullanılan deyimler ne olursa
olsun, Çin’de egemen olan rejimin temeli, Marksist-Leninist anlayıştır. Mao
Zedong’un 1976 yılında ölümü üzerine, uygulamada karışıklığa neden olan Kültür
Devrimi de sona ermiştir. Bunu izleyen yıllarda Çin, batı ile olan ilişkilerini arttırmış,
Amerika Birleşik Devletleri ile diplomatik ilişki kurmuştur.
1978 yılından itibaren Ç.H.C. toplumsal ve ekonomik reform hareketine sahip
olmuştur. Reformun ekonomik boyutu, genel olarak 70’li yıllarda sosyalist ülkelerde
yaşanan bunalımlardan kaynaklanmaktadır. Aralık 1978’de alınan ekonomik reform
önlemleri ile; ağır sanayiye, fiziksel planlamaya ağırlık veren merkezi planlama
yerini ademi merkeziyetçiliğe, piyasa göstergelerine, bireysel inisiyatife önem veren
planlama anlayışına bırakmıştır. Ekonomik reform çabalarından amaçlanan,
1) İleri teknolojinin kullanılması, üretimde kalite artışı ve sanayide etkinliğin
gerçekleştirilmesi.
2) Karlılığın yükseltilmesi, mevcut teşebbüslerin modernleştirilmesi.
3) İhracatın arttırılması, daha fazla döviz sağlanması.
4) Yerel personelin teknik, bilimsel ve idari anlamda yetiştirilmesidir.
Aralarında bazı farklılıklara karşın, Sovyetler Birliği ve Çin’de girişilen
ekonomik reform programları, belirli bir gelişme aşamasından sonra katı merkezi bir
ekonomik örgütlenmenin bazı tıkanmalar, darboğazlar yarattığının göstergesi olarak
yorumlanabilir. Zorunlu fiziksel hedefler gösteren merkezi planlama, ağır sanayinin
gerçekleştirilmesi aşamasında belirli başarılar elde etmiştir. Ancak tüketici
24
isteklerine karşılık verebilme, kalite, mal ve hizmetlerin çeşitlenmesi açısından
yetersiz kalmaktadır5.
Sosyalist sistem içinde piyasa mekanizmasına yer verilmesi ve planlama ile
piyasanın uygun bir bileşiminin oluşturulması yönündeki düşünceler, aslında söz
konusu reform hareketlerinden çok gerilere uzanmaktadır
1980 yılında yapılan yasal düzenlemelerle; aile içinde kadın ve erkeğin “aile
planlaması” kurallarına uymaları koşulu getirilmiş, üçüncü dereceye dek akraba
evlilikleri yasaklanmış, resmi evlenme yaşı erkek için 22 kadın için 20 olarak
belirlenmiştir6.
Çin, ekonomik özelleştirmeye önem vermiş, yabancı sermayeye kapılarını
açmıştır. Çin’in izlediği ekonomi politikası, Çin’i Asya’nın hızla gelişen bir ülkesi
durumuna getirmiştir. Bunu sağlayan, sahnenin gerisinde kalmayı yeğleyen, 19 şubat
1997’de ölen Deng Şıaoping olmuştur. Buna karşın, siyasi liberalleşme konusunda
dikkati çeken bir değişme olmamıştır.
2.3. Devlet Şekli ve Siyasal Rejim:
Çin, çok uluslu ve tekli bir devlettir. Çin siyasal rejimi, Sovyetler Birliği
örnek alınarak kurulmuş ve geliştirilmiştir. Çin siyasal rejimi de, iki ana yapı üzerine
oturtulmuştur. Bunlardan biri anayasal devlet organları, diğeri de Çin Komünist
Partisidir.
Parti ve devlet iktidarını oluşturan örgütlerdeki yüksek makamları, çoğu kez
aynı kişiler doldurur. Genel olarak, partinin önemli organlarında görev alanlar,
devletin de önemli organlarında görev alırlar. Çin’de 1980’den bu yana, parti
yönetimi ile devlet yönetimini ayırma yönünde bazı çabalar dikkati çekmekte ise de;
her şeye karşın parti, devlet ve silahlı kuvvetlerin kilit noktalarını elinde tutan daima
bir grup insan görülür. Devlet ve parti organları, kurul esasına ve “demokratik
merkezcilik” ilkesine göre örgütlenmiştir.
Çin Halk Cumhuriyeti, örgütlenme yapısı ve rejim itibariyle merkezden
yerele doğru örgütlemektedir. Elde ettiğimiz kaynaklar ışığında merkez örgütünü
açıklayacak olursak;
5ÖLMEZOĞULLARI, Nalan, Ekonomik Sistemler ve Küreselleşen Kapitalizm, Ezgi Kitabevi, Bursa,1999, s.218.6 KIRAÇ, Can, Çin, Bütün Dünya, Sayı 44, İnkılap Ofset, Ankara, 2001, s.22.
25
2.4. Ulusal Halk Meclisi (Kongresi):
Devlet iktidarının en yüksek organı, Ulusal Halk Meclisidir. 2970 üyeden
oluşan bu Meclis; eyaletler, özerk bölgeler ve merkeze bağlı belediyeler ile silahlı
kuvvetlerce beş yıl için seçilen milletvekillerinden oluşur. Çin devlet yönetiminde
ordunun önemli bir konumu vardır. Çok kalabalık bir meclistir. Ulusal Halk Meclisi,
devletin yasama organıdır. Meclis, yasama görevi yanında Cumhurbaşkanını seçmek,
başbakanın ve bakanların görevlendirilmelerini onaylamak, sosyal ve ekonomik
kalkınma planlarını, devlet bütçesini kabul etmek gibi çeşitli görevleri de vardır;
görevleri Anayasa ile sınırlandırılmış değildir. Devletin en yüksek organı olarak,
gerekli gördüğü konuları karara bağlar. Marksist rejimin egemen olduğu ülkelerde
görüldüğü gibi, Ulusal Halk Meclisi, kararların oluşturulduğu bir meclis değil,
onaylandığı bir meclistir.
Meclis, yılda bir kez olağan toplantısını yapar. Gerekli görülen durumlarda
Meclis toplantıya çağrılabilir. Meclisin toplantı halinde olmadığı zamanlar, Meclisin
görevlerinden önemli bir bölümü, kendi seçtiği Devamlı Komitece yürütülür.
Devamlı Komite, Ulusal Halk Meclisine karşı sorumludur. Görev süresi meclisinki
gibi beş yıldır.
2.5. Cumhurbaşkanı7:
Çin Halk Cumhuriyetinde 1968 yılında Cumhurbaşkanının görevden alınması
üzerine fiilen ve sonra da hukuken kaldırılmış olan Cumhurbaşkanlığı, 1982
Anayasası ile yeniden konmuştur. Cumhurbaşkanı, Ulusal Halk Meclisi tarafından
beş yıl için seçilir. Cumhurbaşkanının temsil görevinin yanında; başbakanı atamak,
yasaları yayınlamak, sıkıyönetim ve savaş hali ilan etmek gibi görevleri de vardır.
Cumhurbaşkanı, Ulusal Halk Meclisince görevden alınabilir.
3.6. Devlet Konseyi:
Başbakan, bakanlar ve diğer görevlilerden oluşan Devlet Konseyi, devletin en
yüksek kuruluşu olan Ulusal Halk Meclisinin yürütme organı ve Çin Halk
Cumhuriyetinin hükümetidir. Devlet Konseyi, Ulusal Halk Meclisine ve Devamlı
Komitesine karşı sorumludur. Devlet Konseyinin görev süresi, Ulusal Halk
Meclisinin görev süresi kadardır. Devlet Konseyini başbakan yönetir ve yönlendirir.
7 GÖZÜBÜYÜK, Şeref, Anayasa Hukuku, Turhan Kitabevi, Ankara, 1999, s.57.
26
Çin Halk Cumhuriyetindeki mevcut Bakanlıklar şöyledir8,
- Bayındırlık Bakanlığı
- Bilim ve Teknoloji Bakanlığı
- Demiryolları Bakanlığı
- Dış Ticaret ve Ekonomik İlişkiler Bakanlığı
- Eğitim Bakanlığı
- Elektronik Endüstrisi Bakanlığı
- Finans Bakanlığı
- İletişim Bakanlığı
- İşçi ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı
- Kültür Bakanlığı
- Sağlık Bakanlığı
- Yeryüzü Kaynakları Bakanlığı
2.7. Askeri Merkez Komisyonu:
Devlet organlarından biri de Askeri Merkez Komisyonudur. Bir başkan ile
üyelerden oluşan bu komisyon, ülkenin tüm silahlı kuvvetlerini yönetir. Askeri
Merkez Komisyonu başkanı, Ulusal Halk Meclisi tarafından seçilir. Başkan
tarafından belirlenen üyelerin üyelikleri ise Ulusal Halk Meclisinin kararı üzerine
kesinleşir. Komisyon başkanı, Ulusal Halk Meclisi ve Devamlı Komitesine karşı
sorumludur.
2.7. Çin Komünist Partisi:
1921’den Şanghay’da kurulan ve 1 Ekim 1949’da iktidarı ele geçiren Çin
Komünist Partisi’nin ideolojik ve örgütsel yapısı uzun bir tarihsel geçmişe dayanır.
Kuruluşundan sonra görüş ayrılıkları yüzünden çeşitli hiziplere bölünen Ç.K.P 1935-
1943 arasında Mao, Zedong’un önderliği altında bütünlüğüne kavuştu ve Mao
Zedong’un damgasını vurduğu bir çizgi izlemeye başladı9.
Partiyi yönlendiren ideolojiler Marksist-Leninist ve Maocu çizgisini devam
ettirmektedir. Kurulduğu 1921 yılında kayıtlı 50 üyesi bulunan partinin bugünkü
resmi üye sayısı 50 milyon kişiyi aşmıştır.
8 www.gksoft.com9 Ana Britannica, Cilt 6, Ana Yayıncılık, İstanbul, s.241
27
Çin’de resmi olarak tek parti sistemi uygulanmaktadır. 1949 yılında
yöneticiler; demokratik denen bazı partilerin, komünist partisi yanında kalmasını
zararlı görmemişlerdir. Çin siyasal yaşamına, komünist partinin dışında sekiz ayrı
parti daha katılmaktadır.
Gerçekte ise bu partiler, Komünist Partinin uydusu durumundadır. Her şey
Komünist Parti egemenliği altında, tek parti rejimi içinde yürütülür. Çin Komünist
Partisi, devlete ve topluma egemen olan gerçek bir güçtür. Parti, Çin halkının
yönetici gücünü oluşturur; amacı ise komünist bir toplum yaratmaktır. Parti, devlet
organlarınca yerine getirilecek politikayı ana çizgileri ile saptar. Ekonomik alanda da
iş yerlerini etkileyerek, sürükleyici bir rol oynar.
Diğer komünist partilerde olduğu gibi demokratik merkezcilik ilkesi, Çin
Komünist Partisine de egemendir. Komünist Partinin tabanını hücreler ve komiteler
oluşturur. Bunlar; fabrika, işletme, okul, halk komünleri gibi kuruluşlarda yer alır ve
üst parti organının onayı ile kurulurlar. Partinin üst kuruluşuna gelince, bunlar
arasında yer alan en yüksek ve kalabalık organ Parti Ulusal Kongresidir. Kongre ilke
olarak beş yılda bir kez toplanır. Üyeleri demokratik danışma yöntemi ile saptanır.
Kongre, gerçekte karar organı değil, bir onay organıdır.
Çin Komünist partisi de esas olarak; Sovyet Rusya Komünist Partisine benzer
biçimde örgütlenmiştir. Bütün komünist partiler gibi, Çin Komünist Partisi de bir
seçkinler topluluğudur.
2.8. Yaşam:
Çin’de üretim araçları konusunda iki tür mülkiyet kabul edilmektedir.
Bunlardan biri tüm halkın sosyalist mülkiyeti başka bir değişle devlet mülkiyeti;
diğeri de çalışanların ortak mülkiyetidir. Anayasa, sınırlı da olsa kişisel mallarda
bireyin mülkiyet hakkını korumaktadır. Anayasaya göre, çalışanların gelirleri,
biriktirdikleri, oturdukları evler ve diğer kişisel gereksinmelerle ilgili mallar üzerinde
özel mülkiyet hakkı vardır. Anayasa, ayrıca özel mülkiyetin miras yoluyla geçmesini
de kabul etmiştir.
Yürürlükte olan Çin anayasasına göre “özel sektör” sosyalist ekonomik
faaliyetlerin tamamlayıcısı olarak kabul edilmekte ve yasalarla “özel sektör”ün
gelişmesinin sağlanacağı belirtilmektedir.
28
2.9. Hukuk Sistemi
Çin’de sosyalist hukuk sistemi egemendir. Devletin yargı organı, halk
mahkemeleri sistemine dayanır. Yargının tepersinde yer alan Halk Yüksek
Mahkemesi ile Halk Yüksek Savcılığı, Anayasaya göre; bir yandan bağımsız bir
yandan da Ulusal Halk Meclisine karşı sorumludur. Marksist Hukuk Sistemi göz
önünde tutulunca bu çelişkili durumu yadırgamamak gerekir.
2.10. Hong Kong Özel İdari Bölgesi10
Hong Kong’un Tarihçesi ve Genel Siyasi ve İdari Görünümü
Adanın bağımsızlığı, II. Dünya savaşındaki Japon işgal dönemi hariç olmak
üzere, 1839 yılından Çin’e devredilmiş 1.7.1997 tarihine kadar devamlı surette
İngiltere’nin elinde kalmış ve belirtilen bu süreç içerisinde, İngiliz Koloniyel İdaresi
altında merkezden atanan bir Vali aracılığıyla yönetilmiştir.
Hong Kong Özel İdari Bölgesi toprakları sadece adını almış olduğu Hong
Kong adasından oluşmamaktadır. 1898 yılında İngiltere ve Çin arasında imzalanan
anlaşma gereği ana karada yer alan bazı topraklar ve bir kısım diğer ada ve adacıklar
da, 1997 yılında sona eren bir kira sözleşmesi ile 99 yıllığına İngiltere’ye
kiralanmıştı. Gerek askeri mücadeleyle ve gerekse barışçı yollardan elde edilen bütün
toprakların 1.7.1997 tarihinde Çin’e devredilmesinin gerekçesini işte bu anlaşma
oluşturmaktadır.
Kira süresinin bitiş tarihinin yaklaşmakta olduğu 1982 yılında o tarihteki
İngiliz yönetiminin daveti üzerine, Hong Kong’un geleceği konusunda Çin ile
İngiltere arasındaki görüşmelere başlanılmıştır. İngiliz tarafının kira süresinin
uzatılması yönündeki ilk tekliflerinin Çin tarafından red edilmesi ve adanın
egemenliğinin devrinden başka bir önerinin kabul edilemez olduğunun açıklanması
üzerine, o tarihte görüşmeler anlaşmaya varılamadan tamamlanmıştır. Bu durumun
piyasalarda yarattığı kaosun da etkisiyle kısa bir süre sonra tekrar başlayan
görüşmelerin ikinci turu, 1984 yılında imzalanan “Ortak Deklarasyon” neticesinde
anlaşma ile sonuçlanmıştır.
Anlaşmanın ana fikri, 1997 yılının 1 Temmuz tarihinde Hong Kong’un
egemenliğinin Çin’e devri ile ülkenin en az 50 yıllık süreç boyunca “Tek Ülke İki
10 T.C. Dış Ticaret Müsteşarlığı, İnternet Web Sitesi, 2001 (www.dtm.gov.tr)
29
Ayrı İdari Sistem” esası çerçevesinde kendi yönetsel bağımsızlığını ve yapısını
korumak ve yalnızca dışişleri ve savunma konularında doğrudan Çin’e bağlı olmak
suretiyle ayrı bir Özel İdari Bölge şeklinde yönetilmesidir.
Bu anlaşmadan kaynaklanan yükümlülükleri uyarınca, Çin Yasama Meclisi
tarafından onaylanan Hong Kong’un idaresinde uygulanacak esasları belirleyen
“Temel Kanun” 1990 yılında yürürlüğe konulmuştur. Söz konusu Kanun Hong
Kong’un devir sonrası sahip olacağı yüksek düzeydeki özerkliğin en büyük garantisi
niteliğindedir. Bu nedenle, anılan yasal metinde yer alan ve Hong Kong’un
özerkliğini garanti altına alan hükümlerin önemli ana başlıklarına değinmekte yarar
bulunmaktadır.
- Sosyalist sistem ve politikalar Hong Kong’ta uygulanmayacaktır.
- Kapitalist ekonomik sistem ve serbest ticaret politikası en az elli yıl süreyle
tatbik edilmeye devam edilecektir.
- Özel mülkiyet hakları kanunla korunacaktır.
- Yabancı ülkelerin Hong Kong’ta yatırım yapmalarına veya herhangi bir
şekilde ticari faaliyet göstermelerine ilişkin mevzuat aynen muhafaza
edilecektir.
- Hong Kong bağımsız maliyeye sahip olacak, Çin bütçesine karşılıksız
aktarma yapılmayacaktır.
- Ülkenin resmi dili İngilizce olmaya devam edecektir.
- Hong Kong Doları uluslararası mali piyasalardaki konvertibilitesini
sürdürecek, kambiyo sınırlandırmalarına gidilmeyecektir.
- Hisse senedi borsaları ile altın ve döviz piyasaları faaliyetlerine devam
edecektir.
- Hong Kong serbest ticaret bölgesi olma konumunu muhafaza edecek, ticareti
keyfi olarak engelleyecek düzenlemeler yapılmayacaktır.
- Ayrı bir gümrük bölgesi olma özelliğini Hong Kong sürdürecektir. Çin ile
arasındaki sınır korunacaktır.
- Son İtiraz Mahkemesi (Ülkemizdeki Yargıtay’a benzer bir yargı organı)
kurulacak ve üyelerden biri İngiliz Milletler Cemiyeti mensubu olacaktır.
- Yargıda İngiliz sistemi uygulanmaya devam edecektir.
- Uluslararası kuruluş ve organizasyonlara olan bağımsız üyeliğini Hong Kong
Özel İdari Bölgesi adı altında olmak kaydıyla sürdürecek, kendi menşe
şahadetnamelerini düzenlemekte serbest olacaktır.
30
- Ülkenin adı Çin Halk Cumhuriyeti Hong Kong Özel İdari Bölgesi olacaktır.
1 Temmuz 1997 tarihinde son İngiliz Valisi Bay Chris Patten ile birlikte
İngiliz askeri varlığı tümüyle adayı terk etmiş ve aşağıdaki bölümlerde seçimine
ilişkin ayrıntılı bilgi verilecek olan Baş İdareci Tung Chee Hwa ve onun tarafından
atanan Sekreterler Kurulu göreve başlamıştır.
Çin tarafından devir öncesi yapılan açıklama ve bildirilerde Temel Kanunla
hüküm altına alınan haklara ve ayrıcalıklara kesinlikle dokunulmayacağı ifade
edilmektedir. Gerçekten de devirden önce oluşturulan bir kurul tarafından Hong
Kong’un yürürlükte bulunan mevzuatı incelenmiş ve sonuçta Çin sistemi ile
bütünüyle bağdaşmayan ve dolayısıyla değiştirilmesi gereken yalnızca 16 Kanun
tespit edilmiştir. Bu kanunlar arasında ticari ve ekonomik hayatı doğrudan
ilgilendirenler yer almamaktadır. Hemen hepsi gösteri, toplantı ve yürüyüş hakları ve
basın hürriyeti gibi insan hakları üst başlığı altında değerlendirilebilecek hususlarla
ilgili bulunmaktadır.
Ancak, ülkenin siyasi hayatında ağırlıklı yere sahip olan “Demokrat Parti
Muhalefeti”ne kesinlikle izin verilmeyeceğinin belli olması ile yukarıda belirtilen
kanun değişiklikleri nedenleriyle, ileride toplumun siyasi ve sosyal yaşamında
huzursuzluk ortaya çıkması durumunda, ticari ve ekonomik yapının da bu
olumsuzluklardan etkilenmesi ihtimali bulunmaktadır.
Özellikle, İngiliz yönetsel idaresi altında, demokrasi haricinde, batı
toplumunun insan hakları kıstasları kapsamında, son derece geniş haklara ve
olanaklara sahip olmuş Hong Kong vatandaşlarının, boyutları ilk aşamada büyük
olmayacak olsa da yeni düzenlemelere uyum sağlamalarının belirli bir zaman dilimi
alacağı düşünülmektedir.
Başta ABD ve İngiltere olmak üzere ileri gelen bütün yabancı ülkelerin
üzerinde önemle durdukları nokta burasıdır. Bu iki ülke başta olmak üzere, devir
törenlerine katılan batılı ülke temsilcilerinin bazılarının, Hong Kong tarihinde tam
anlamıyla ilk defa gerçekleştirilen serbest bir seçimle işbaşına gelen Hong Kong
Yasama Meclisi üyeleri yerine Çin tarafından atanan yeni üyelerin yemin törenine
iştirak etmemeleri bu hassasiyetin açık bir göstergesidir.
Yeni meclis üyelerinin çoğunluğu eski mecliste görev yapmakta olanlar
arasından seçilmekle beraber, yine aynı mecliste kalabalık bir grupla temsil edilen
Demokrat Parti temsilcilerinin tümü meclis dışında tutulmuştur.
31
Çin’in, şu anda Portekiz sömürgesi olan Makao’yu da benzer şekilde 1999
yılında egemenliği altına alacak olması ve kendi toprakları olarak gördükleri
Tayvan’a da sürekli olarak “Tek Ülke İki Ayrı İdari Sistem” esası çerçevesinde
birleşme öneriyor olmaları nedeniyle, en azından açıklanan bu amaçlarına erişinceye
kadar Hong Kong’a yönelik taahhütlerine uyacakları kanaati taşınmaktadır.
Zaten aksi bir durumun ortaya çıkması halinde, uluslararası arenada
sergilenecek olan muhtemel tepkilerin, Çin’in son derece zararına olacağı çok açıktır.
Belirtilen bu hususların bütün yönleriyle açıklığa kavuşması için vaktin çok erken
olduğu, gelişmelerden sonuçlar çıkarabilmek için belirli bir zamana ihtiyaç
bulunduğu görüşü tarafsız bütün kesimlerin ortak kanısıdır. Bu çerçevede, gelecek
yıl yapılması taahhüt edilen seçim büyük bir merak ve heyecanla beklenmektedir.
2.10.1. Hong Kong’un İdari Yapısı
2.10.1.1 Yürütme Erki
a) Baş İdareci
Ortak Deklarasyon’da belirtilen ilke ve esaslara uygun olarak Çin Meclisince
(Çin Ulusal Halk Kongresi) 1990 yılında alınan karar uyarınca, 1996 yılı başında, 96
üyesi Hong Kong’tan ve 54 üyesi Çin’den olmak üzere 150 üyeli bir Hazırlık
Komitesi oluşturulmuştur. Hazırlık Komitesi ilk Baş İdareciyi ve ilk seçime kadar iş
başında kalacak geçici yasama üyelerini seçecek 400 üyeli Seçici Komiteyi gene aynı
yıl içerisinde belirlemiştir.
Yürütme organının başı olarak İdare ve Yasama Meclisince alınan kararları
doğrudan ya da sekreterleri vasıtasıyla yürütmekle görevli olan ve ülkemizde
Başbakana tanınan nitelikteki yetki ve görevlerle donatılmış olan Baş İdarecinin
yetkileri arasında, kendine yürütme faaliyetlerinde danışmanlık görevini ifa edecek
ve bu konumu itibariyle yürütme erki üzerinde önemli etkisi olan İdare Meclisi
üyelerini atamak ve Bakanlar Kurulu mahiyetindeki Sekreterler Kurulu üyelerini
belirlemek yer almaktadır. Aşağıdaki paragraflarda bu siyasi kurumlar sırasıyla
incelenecektir.
32
b) İdare Meclisi
Baş İdareci tarafından 1997 yılı içerisinde yeniden seçilen meclis üyeleri 15
kişiden oluşmaktadır. Bu üyelerin üçü eski meclis üyesidir. Kurulun kararları
genellikle tavsiye niteliğinde bulunmakta ve bu kararların uygulanmasından meclis
olarak sorumlu tutulmaktadırlar. Yukarıda belirttiğimiz gibi, bu meclisin görevi
genellikle “danışma” niteliklidir. Ancak, toplum hayatında doğrudan etkili olacak
kararların yasama meclisine teklif edilmesi konusunda yetkilerinin olmasından
dolayı, Hong Kong yürütme organları içerisinde gene de çok önemli bir yere sahiptir.
Konsey, normal olarak haftada bir kere gizli oturumla toplanmakta, kararlar bilahare
halka açıklanmaktadır. Baş İdareci yerel kuruluşların önemli kararlar öncesinde
meclisten görüş almasını talep etmektedir. Kararlar oybirliği ile alınmaktadır.
c) Sekreterler Kurulu
Baş İdareci tarafından 21 Şubat 1997 tarihinde açıklanan ve eski
sekreterlerden ikisi hariç diğerlerinin yerlerini koruduğu Sekreterler Kurulu devirle
birlikte göreve başlamış bulunmaktadır. Yasama organınca alınan kararların
yürütülmesini sağlamakla görevlendirilen ve 23 sekreterliğe ayrılan kurulun görev ve
yetkilerinin sınırları, ülkemizdeki Bakanlar Kurulu ve Bakanların görev ve yetkileri
ile çok büyük bir oranda uyuşmaktadır. Son atanan Sekreterler Kurulu üyelerinin
tümü Çin kökenlidir.
2.10.1.2. Yasama Erki
a) Yasama Meclisi
Yukarıda belirttiğimiz üzere, İngiltere ile Çin arasında imzalanan Ortak
Deklârasyonda belirtilen ilke ve esaslara uygun olarak, Çin Meclisince 1990 yılında
alınan karar uyarınca 1996 yılı başında, 96 üyesi Hong Kong’tan 54 üyesi Çin’den
olmak üzere 150 üyeli Hazırlık Komitesi oluşturulmuştur.
Hazırlık Komitesi ilk seçime kadar iş başında kalacak geçici yasama üyelerini
seçecek 400 üyeli Seçici Komiteyi gene aynı yıl içerisinde belirlemiş ve belirtilen
zaman diliminde Hong Kong tarihinde ilk defa 1995 yılında serbest seçimle gelmiş
Yasama Meclisinin yerini alan 60 üyeli geçici Yasama Meclisi üyeleri tesbit
edilmiştir.
33
Demokratik haklar konusunda daha fazla özgürlük ve daha doğru bir ifadeyle
bütün kurumlarıyla demokratik sistemi Hong Kong’ta hayata geçirme taraftarı olan
ve bu tutumlarıyla Çin yönetimiyle bağdaşmayan Demokratik Parti üyeleri dışındaki
Çin yanlısı 36 seçimle gelmiş üye Yasama Meclisindeki yerlerini korumuş ve diğer
24 üye ise bu komite tarafından ilk kez atanmıştır.
Yasama erkinin kanunları yürürlüğe koyma, kamu harcamalarını ve
Sekreterler Kurulunun çalışmaları denetleme gibi bütün yetkilerine sahip olan söz
konusu Meclis 1 Temmuz 1997 tarihi itibariyle göreve başlamış bulunmaktadır.
İngiliz Kolonisel idaresi altında yürürlüğe konulan son seçim Kanununun Çin
tarafından kabul edilmemesi nedeniyle, ülkenin seçim sistemi hakkında bu aşamada
bir bilgi verilmesi imkânı bulunamamaktadır.
Çin ve Hong Kong’un son yıllarda gösterdikleri büyük gelişmeler ardında,
çok iyi bir şekilde işleyen ortaklıklarının olduğu söylenebilir. Belki de Çin tarafının
“Bir Ülke İki Ayrı İdari Sistem” esasını tereddütsüz kabul etmesinin altında yatan
başlıca etkende, bu son derece iyi ve karlı bir şekilde işleyen ortaklığı bozmamak
düşüncesidir.
2.10.1.3 İdari Bölüm Sistemi:
Çin Halk Cumhuriyeti Anayasası’na göre Çin’deki idari yapı esas olarak
şöyle düzenlenmiştir:
1. Tüm ülke eyaletlere, özerk bölgelere ve doğrudan doğruya merkeze
bağlı şehirlere,
2. Eyaletler ve özerk bölgeler, özerk illere, ilçelere, özerk ilçelere ve
şehirlere,
3. İlçeler, özerk ilçeler ve şehirlere, nahiyelere, azınlık etnik grupların
toplu halde yaşadıkları nahiyelere ve kasabalara ayrılmıştır.
Özerk bölgeler, özerk iller ve özerk ilçeler, azınlık etnik grupların özerklik
uyguladıkları mahallelerdir. Devlet gerekli gördüğü zaman özel idari bölgeler
kurabilir.
Şu anda Çin’de merkeze doğrudan bağlı 4 şehir, 23 eyalet, 5 özerk bölge ve 2
özel bölge olmak üzere eyalet düzeyinde 34 idari kuruluş bulunmaktadır.
Çin’in eyalet düzeyindeki idari birimleri:
34
Şu anda Çin’de 23 eyalet, 5 özerk bölge, merkeze doğrudan bağlı 4 şehir ve 2
özel idari bölge olmak üzere eyalet düzeyinde 34 idari bölge bulunmaktadır.
Merkeze doğrudan bağlı 4 şehir şunlardır:
1. Beijing:
Çin Halk Cumhuriyeti’nin başkenti Beijing’dir. Kısa adı, Jing... Kuzey Çin
Ovası’nın kuzeybatı kenarında bulunan Beijing ilk döneminde Ji kenti olarak
bilinmekteydi. Bahar-Sonbahar ve Savaşan Devletler Dönemi’nde Yan devletinin
başkentiydi, Liao Hanedanı’nın ikinci başkentiydi ve Yanjing olarak adlandırılmıştı.
Bundan sonra sırasıyla Jin, Yuan, Ming ve Qing hanedanlarının ve Çin
Cumhuriyeti’nin ilk döneminin başkenti oldu ve sırasıyla Zhongdu, Dadu, Beiping
ve Beijing olarak adlandırıldı. 1928 yılında şehir kuruldu. Şimdi 16 semt ve 2 ilçeye
sahip olan Beijing merkeze doğrudan bağlı bir şehirdir. Beijing’in yüzölçümü 16.8
bin kilometrekaredir ve nüfusu 2002 yılı sonu itibariyle nüfusu 11 milyon 363 bindir.
Beijing yalnızca Çin’in siyasi merkezi değil aynı zamanda kültür, bilim,
eğitim merkezi ve önemli ulaşım kavşağıdır. Beijing ayrıca yurtiçinde ve yurtdışında
çok ünlü bir turistik yerdir. Beijing’in ünlü turistik ve tarihi yerleri arasında Çin
Seddi, Yasak Kent, Gök Tapınağı, Ming Hanedanının 13 İmparator Mezarı, Yazlık
Saray ve Xiangshan Parkı vardır.
2. Shanghai:
Shanghai’nin kısa adı Hu. Yangtze Nehri’nin denize döküldüğü Doğu Çin’in
deniz kıyısının ortasında yer almaktadır. Shanghai, çok eskiden deniz sahilinde bir
balıkçı köyüydü. İlkbahar ve Sonbahar Dönemi’nde Wu devletinin toprağıydı.
Savaşan Devletler Dönemi’nde Chu devleti tarafından verilen Tımar kentiydi. Song
Dönemi’nde kasaba kuruldu ve ilk kez Shanghai olarak adlandırıldı.
1927 yılında şehir kuruldu; şu anda Çin’in merkeze doğrudan bağlı dört
büyük şehrinden biridir. Şehre 18 semt ve 1 ilçe bağlıdır. Şehrin yüzölçümü 5800
kilometrekaredir. 2002 yılının sonunda şehrin nüfusu 13 milyon 347 bindir.
Shanghai, yalnız Çin’in değil, dünyanın da en büyük şehirlerinden biridir. Çin’in
sanayi kalbi, ticaret ve finans merkezi, bilim ve teknoloji üssüdür.
35
3. Tianjin:
Tianjin’in kısa adı Jin. Kuzey Çin Ovası’nın kuzeydoğusunda bulunuyor.
Haihe Nehri’nin beş kolu burada birbirine kavuşarak Bohai Denizi’ne dökülür. Jin ve
Yuan dönemlerinde Zhigu olarak adlandırıldı, su taşımacılığının önemli yeriydi.
Daha sonra Haijin kasabası kuruldu. Ming Hanedanı’nın ilk döneminde
“İmparatorun Tianjin gezisi” anlamına gelen Tianjin olarak adlandırıldı ve burada
Wei diye bir savunma sistemi oluşturularak, 1928 yılında şehir burada kuruldu. Şu
anda 15 semt ve 3 ilçeye sahiptir ve merkeze doğrudan bağlı olan Tianjin’in
yüzölçümü 11 bin kilometrekareyi aşmıştır. 2002 yılında şehrin nüfusu 9 milyon 190
bin 500 olarak açıklandı.
Tianjin şehri Kuzey Çin’in en büyük sanayi şehridir. Petrol, gaz ve tuz
kaynakları zengindir. Belli sanayi teknoloji temeline de sahip olan Tianjin ayrıca
Kuzey Çin’in önemli ticaret merkezi ve sınır kapısı şehridir. Tianjin’in ünlü turistik
ve tarihi yerleri arasında, Ningyuan Parkı, Tianhou Tapınağı, Dagukou Top Kulesi, Ji
ilçesindeki Dule Tapınağı, Huangyaguan’daki eski Çin Seddi ve “Jingdong’daki
Birinci Dağ” olarak adlandırılan Panshan manzara bölgesi bulunuyor.
4. Chongqing:
Chongqing’in kısa adı Yu. Çin’in güneybatı bölgesinin doğusunda ve
Yangtze Nehri’nin yukarı kesiminde bulunmaktadır. İlkbahar ve Sonbahar ile
Savaşan Devletler döneminde Ba devletinin toprağıydı.
Sui ve Tang dönemlerinde Yuzhou’ya bağlıydı. Japon Saldırganlara Karşı
Direniş Savaşı döneminde Guomindang Partisi’nin ikinci başkentiydi. 1997 yılında
Sichuan eyaletinde Chongqing, Wanxian, Peiling olmak üzere üç şehir ve Qianjian
idari bölgesi temelinde merkeze doğrudan bağlı Chongqing şehri kuruldu. 15 semt,
ilçe düzeyindeki 4 şehir, 7 ilçe, 4 özerk ilçeye sahip olan şehrin yüzölçümü 82 bin
300 kilometrekaredir.
2002 yılının sonu itibariyle şehrin nüfusu 31 milyon 70 bin olarak açıklandı.
Chongqing kapsamlı bir sanayi şehridir. Chongqing’de Yangtze Nehri üzerindeki Üç
Boğaz, Piba Dağı ve Jinyun Dağı gibi ünlü turistik yerler bulunuyor.
36
Beş Özerk Bölge:
Özerk Bölgenin Adıl Kısa Adı Bölge Merkezi
İç Moğolistan Özerk Bölgesi İç Moğolistan Huhehaote
Tibet Özerk Bölgesi Zang Lhasa
Guangxi Zhuang Özerk Bölgesi Gui Nanning
Ningxia Nanjing Hui Özerk Bölgesi Ning Yinchuan
Xinjiang Uygur Özek Bölgesi Xin Urumçi
Tablo 1: Çin Halk Cumhuriyeti’ndeki Beş Özerk Bölge
İki Özel İdari Bölge:
Özel İdari
Bölgesi
Genel Biligiler
Hongkong 1 Temmuz 1997’de Çin, Hong Kong üzerindeki egemenlik hakkına
yeniden kavuştu ve Hong Kong Özel İdari Bölgesi’ni kurdu. Hong
Kong’un kısa adı Gang. Hong Kong, Güney Çin Denizi kıyısında, İnci
Irmağı’nın doğusunda ve Guangdong eyaletinde bulunan Shenzhen
şehrindeki Shenzhen Nehri’nin güneyinde yer almaktadır. Jiulong,
Xinjie ve yakınındaki adalar da dahil Hong Kong’un yüzölçümü
1098.51 kilometrekaredir. 2002 yılının sonu itibariyle Hong Kong’un
nüfusu 6 milyon 815 bin 800’e ulaştı. Şehirde sürekli oturanların
sayısı 6 milyon 625 bin 300 ve geçici oturanların sayısı ise 190 bin
500.
Macao 20 Aralık 1999’da Çin, Makao üzerindeki egemenlik hakkına yeniden
kavuştu ve Macao Özel İdari Bölgesi’ni kurdu. Kısa adı Ao. Macao,
İnci Irmağı’nın batısındaki bir yarımadada yer almaktadır.
Yakınındaki Dangzai adası ve Luhuan adası da dahil toplam
yüzölçümü 25.8 kilometrekaredir. 2002 yılının sonunda Macao’nun
nüfusu 442 bin olarak açıklandı.
Tablo 2: Çin Halk Cumhuriyeti’ndeki İki Özel İdari Bölge
37
Çin’in 23 Eyaleti Şunlardır:
Eyalet Adı Kısa Adı Eyalet Merkezi
Hebei Ji Shijiazhuang
Shanxi Jin Taiyuan
Liaoning Liao Shenyang
Jilin Ji Changchun
Heilongjiang He Haerbin
Jiangsu Su Nanjing
Zhejiang Zhe Hangzhou
Anhui Wan Hefei
Fujian Min Fuzhou
Jiangxi Gan Nanchang
Shandong Lu Jinan
Henan Yu Zhengzhou
Hubei E Wuhan
Hunan Xiang Changsha
Guangdong Yue Guangzhou
Hainan Qiong Haikou
Sichuan Chuan ya da Shu Chengdu
Guizhou Qian ya da Gui Guiyang
Yunan Dian ya da Yun Kunming
Shanxi Shan ya da Qin Xian
Gansu Gan ya da Long Lanzhou
Qinghai Qing Xining
Taiwan Taiwan Taibei
Tablo 3: Çin’in 23 Eyalet
38
BÖLÜM 3
ÇİN’DEKİ ETNİK GRUPLAR VE İNANÇ SİSTEMLERİ
3.1. Çin’deki Etnik Gruplar:
Dünyanın en büyük nüfusuna sahip ülkesi olan Çin, çok sayıda etnik grubun
bir arada yaşadığı birleşik bir ülkedir. 1 milyar 300 milyon nüfuslu Çin’de toplam 56
etnik grup yaşıyor.
Çin’deki Etnik Gruplar Şunlardır:
Han, Moğol, Hui, Zang, Uygur, Miao, Yi, Zhuang, Buyi, Kore, Man, Tong,
Yao, Bai, Tujia, Hani, Kazak, Dai, Li, Lisu, Wa, She, Gaoshan, Lahu, Shui,
Dongxiang, Naxi, Jingpo, Kırgız, Tu, Dawo’er, Mulao, Qiang, Bulang, Sala,
Maonan, Gelao, Xibo, Achang, Pumi, Tacik, Nu, Özbek, Rus, Ewenke, De’ang,
Bao’an, Yugu, Jing, Tatar, Dulong, Elunchun, Heze, Menba, Luoba, Jinuo.
Çin'deki 55 Etnik Grup (Türkçe – Çince)
1 Zhuang
(壮族)
2 Mançu
(满族)
3 Hui
(回族)
4 Miao
(苗族)
5 Uygur
(维吾尔族)
6 Yi (彝族) 7 Tujia
(土家族)
8 Moğol
(蒙古族)
9 Tibetli
(藏族)
1
0
Buyei
(布依族)
1
1
Dong
(侗族)
1
2
Yao
(瑶族)
1
3
Koreli
(朝鲜族)
1
4
Bai
(白族)
1
5
Hani
(哈尼族)
1
6Li (黎族) 1
7
Kazak
(哈萨克
族)
1
8
Dai
(傣族)
1
9
She
(畲族)
2
0
Lisu
(傈僳族)
2
1
Gelao
(仡佬族)
2
2
Lahu
(拉祜族)
2
3
Dongsian
g
(东乡族)
2
4
Va
(佤族)
2
5Sui (水族)
2
6
Nasi
(纳西族)
2
7
Çiang
(羌族)
2
8
Tu
(土族)
2
9
Şibe
(锡伯
族)
3
0
Mulao
(仫佬族)
39
3
1
Kırgız
(柯尔克孜
族)
3
2
Dahur
(达斡尔
族)
3
3
Jingpo
(景颇族)
3
4
Sala
(撒拉
族)
3
5
Blang
(布朗族)
3
6
Maonan
(毛南族)
3
7
Tacik
(塔吉克
族)
3
8
Pumi
(普米族)
3
9
Achang
(阿昌
族)
4
0Nu (怒族)
4
1
Evenki
(鄂温克族)
4
2
Gin*
(京族)
4
3
Jino
(基诺族)
4
4
De'ang
(德昂
族)
4
5
Özbek
(乌孜别克
族)
4
6
Rus
(俄罗斯族)
4
7
Yugur
(裕固族)
4
8
Bonan
(保安族)
4
9
Monba
(门巴
族)
5
0
Oroqen
(鄂伦春族)
5
1
Derung
(独龙族)
5
2
Tatar
(塔塔尔
族)
5
3
Hezhen
(赫哲族)
5
4
Lhoba
(珞巴
族)
5
5
Gaoshan**
(高山族)
Tablo 4: Çin'deki 55 Etnik Grup (Türkçe – Çince)
Han etnik grubu ülke nüfusunun yüzde 92’sini, azınlık etnik grupların nüfusu
da yüzde 8’ini oluşturuyor. Han etnik grubu dışındaki 55 etnik grup, nüfuslarının
Hanlara göre çok az olmasından dolayı “azınlık etnik gruplar” olarak nitelendiriliyor.
Azınlık etnik gruplar esas olarak, Çin’in kuzeybatı, güneybatı ve kuzeydoğu
kesimlerinde yaşıyorlar.
Uzun tarihi gelişme sürecinde Çin’de Han etnik grubunun esas olması
temelinde bütün etnik grupların bir arada ve azınlık etnik grupların nispeten yoğun
olarak bir arada yaşadıkları bir durum oluştu. 55 azınlık etnik gruptan Hui ve Man
etnik grupları Çince, geri kalanı kendi dillerini ve Çince’yi kullanıyorlar. 56 etnik
grup 9 milyon 600 bin kilometrekare genişliğindeki topraklarda birlikte yaşayıp,
Çin’in uzun tarihi ve parlak kültürünü yarattılar.
40
3.2. Nüfusu 5 Milyonun Üzerindeki Etnik Gruplar:
3.2.1. Han Etnik Grubu:
Hanlar dünyada ve Çin’in 56 etnik grubu arasında en kalabalık nüfusa sahip
olan etnik gruptur. Günümüzde Han etnik grubunun nüfusu 1.2 milyarı buldu. Çin’in
ortasında yaşayan ve “Huaxia” adını taşıyan Hanlar 5000 yıllık uygarlık tarihine
sahiptirler. Han etnik grubu tarihi süreçte diğer etnik gruplarla kaynaşarak, birleşti.
Han Hanedanı döneminden sonra bu etnik grup “Han” olarak adlandırıldı. Han etnik
grubu kendi dil ve yazısına sahiptir. Han-Tibet dil grubunda yer alan Han dilinin
Kuzey lehçesi, Wu, Xiang, Gan, Kejia, Minnan, Minbei, Yue olmak üzere 8 lehçesi
bulunuyor ve Han etnik grubunun ortak dili standart Çince’dir. Han etnik grubu
tarafından kullanılan yazı da dünyadaki en eski yazılardan biridir. Bu yazı
kaplumbağa kabuklarına ve madeni aletlerin üzerine yazılan yazılardan gelişerek,
günümüzdeki şeklini aldı. 80 bini aşkın karaktere sahip olan Han yazısından yaklaşık
7000 karakter günlük yaşamda kullanılıyor.
Han etnik grubunun kullandığı dil, yani Çince uluslararası alanda yaygın
olarak kullanılan bir dildir. Başta tahıl olmak üzere, hayvansal ürünler ve sebzeler
Han etnik grubunun temel yiyecekleridir. Uzun gelişme sürecinde Han etnik grubu
günde 3 öğün yemek yeme alışkanlığı edindi. Pirinç ve buğday Han etnik grubunun
başlıca iki yemeğidir. Bunun yanı sıra mısır, kızıl mısır gibi diğer tahıl ürünleri de
farklı bölgelerde yaşayan Han etnik grubundan insanların ana yemeğinin bir
parçasıdır. Değişik bölgelerde yaşayan Han etnik grubuna mensup vatandaşlar farklı
damak zevklerine sahiptirler.
Genel olarak güneyliler tatlı, kuzeyliler tuzlu, doğulular acılı ve batılılar ise
ekşi yemekleri severler. Han mutfağı Xiang, Suan, kuzeydoğu ve Yue de dahil 8 ana
mutfak grubunu kapsıyor. İçki ve çay Han etnik grubunun iki ana içeceğidir. “Çay
memleketi” olan Çin, aynı zamanda dünyada içki yapım teknolojisine en erken sahip
olan ülkelerden biridir. İçki ve çay kültürü Çin’de uzun bir geçmişe sahiptir. Çay ve
içki dışında bazı meyvelerden yapılan içecekler de farkı bölgelerde ve değişik
mevsimlerde tüketilen içecekler arasındadır. Hanların çok sayıda bayramı vardır.
Bahar Bayramı, Han etnik grubunun en büyük geleneksel bayramıdır. Bunun yanı
sıra, ay takviminin 1. ayının 15. gününde kutlanan Yuanxiao Bayramı, 4. ayın 5
günündeki Qingming Bayramı, 5. ayının 5. günündeki Duanwu Bayramı ve 8. ayının
15. günündeki Ay Bayramı Hanların diğer önemli bayramlarıdır.
41
3.2.2. Zhuang Etnik Grubu:
Çin’in azınlık etnik grupları arasında en çok nüfusa sahip olan Zhuang etnik
grubu esas olarak Çin’in güneyindeki Zhuang Milliyeti Özerk Bölgesi’nde yaşıyor ve
Çin-Tibet dil grubunda yer alan Zhuang dilini kullanıyor. Çin’in güney kesiminde
yaşayan bir yerel etnik grup olan Zhuanglar uzun bir geçmişe sahiptir. 10 binlerce yıl
önce Zhuangların ataları Çin’in güneyinde yaşıyorlardı.
Guangxi Zhuang Milliyeti Özerk Bölgesi, 1958 yılında kuruldu. Zhuanglar
esas olarak tarımla uğraşırlar, pirinç ve mısır yetiştirirler. Zhuanglar şarkı söylemeyi
çok severler. Zhuang etnik grubuna mensup insanlar eskiden doğaya ve çok tanrıya
taparlardı. Tang ve Song hanedanlarından sonra Budizm ve Taoizm Zhuang etnik
grubunun toplu halde yaşadıkları bölgelere girdi. Yakın çağlarda Hıristiyanlık ve
Katoliklik de bu bölgelere girdi, ancak pek büyük bir etki yaratmadı.
3.2.3. Hui Etnik Grubu:
Nüfusu 9.8 milyon olan Hui etnik grubu, esas olarak Ningxia Hui Milliyeti
Özerk Bölgesi’nde yaşıyor. Çin’in diğer bölgelerinde ya seyrek ya da toplu şekilde
yaşayan Huiler Çin’de en geniş bölgeye yayılıp yaşayan bir etnik gruptur. Uzun
zamandır Hanlarla birlikte yaşayan Huiler Çince konuşurlar.
Han dışındaki diğer etnik gruplarla birlikte yaşayan Huiler ise o etnik
gruplarının dillerini de kullanabiliyorlar. Arapça ve Farsça bilen Huiler’in sayısı da
oldukça fazla. Hui etnik grubunun çıkışı 7. yüzyıla kadar uzanır. Ticaret yapmak için
Çin’e gelen Arap ve Fars tüccarlar daha sonra ülkenin güneydoğusundaki
Guangzhou ve Quanzhou gibi sahil bölgelerinde yaşamaya başladı.
Bu insanlar yüzlerce yıllık gelişmenin ardından Hui etnik grubunun bir
parçası haline geldiler. Bunun yanı sıra 13. yüzyılın başında savaştan dolayı Çin’in
kuzeybatısına göç eden çok sayıda Orta Asyalı, Fars ve Arap evlilik ve dini inanç
gibi yollarla Han, Uygur ve Moğol etnik grubuna mensup insanlarla kaynaştılar ve
Hui etnik grubunu oluşturdular.
İslamiyet’e inanan Huilerin toplu halde yaşadıkları bölgelerde camiler
bulunuyor. Huiler kendilerine özgü yemek alışkanlığına sahiptirler. Ekonomik ve
kültürel seviyesi yüksek olan Hui etnik grubu Çin’in tarihî gelişmesi için önemli rol
oynadı.
42
3.2.4. Moğol Etnik Grubu:
5.8 milyonluk nüfusa sahip olan Moğol etnik grubu esas olarak İç Moğolistan
Özerk Bölgesi ve Xinjiang Uygur Özerk Bölgesi ile Qinghai, Gansu, Heilongjiang,
Jilin ve Liaoning eyaletlerinde yaşıyor. Moğol etnik grubu Altay dil grubunda yer
alan Moğol dilini kullanıyor.
Moğol adı zamanın çok sayıdaki Moğol kabilelerinden birinin adı olarak ilk
defa Tang Hanedanı döneminde ortaya çıktı. İnsan, hayvan ve hazineyi ele geçirmek
için kabileler sürekli savaş halindeydiler. Cengizhan, 1206’da Moğolistan’ı kurdu ve
bundan sonra Çin’in kuzeyinde ilk defa güçlü, istikrarlı ve sürekli gelişen Moğol
etnik grubu ortaya çıktı.
Daha sonra Cengizhan Moğol kabilelerini ve Çin’i birleştirdi ve Yuan
Hanedanı’nı kurdu. Moğol milliyeti Tibet Budizmi’ne inanıyor. Moğol milliyeti
Çin’in siyasi, askeri, ekonomik, bilimsel, teknolojik, kültürel, sanatsal, tıbbî
alanlarına büyük katkılarda bulundu.
3.3. Nüfusu 100 Bin Altındaki Etnik Gruplar:
Çin’de 20 etnik grubun nüfusu 100 binin altındadır. Bunlar Bulang, Tacik,
Achang, Pumi, Ewenke, Nu, Jing, Jinuo, De’ang, Bao’an, Rus, Yugu, Özbek, Menba,
Elunchun, Dulong, Tatar, Heze, Gaoshan ve Luoba etnik gruplarıdır.
3.3.1. Luoba Milliyeti:
Luoba milliyeti yalnızca 3 bin kişilik nüfusa sahip ve Çin’de en az nüfusa
sahip azınlık milliyet. Luoba milliyeti esas olarak Tibet Özerk Bölgesi’nin
güneydoğusunda yaşıyor. Motuo ilçesinin kuzeyinde bulunan Luobalılar Tibetçe,
diğer Luobalılar da Luobaca kullanıyorlar. Luobaca, Han-Tibet dil grubuna ait ve
farklı bölgelerde yaşayan Luobalıların lehçesi arasında farklar bulunuyor.
“Luoba” kelimesi Tibetçeden geliyor ve “güneyli” anlamını taşıyor.
Luobalıların kendi yazıları yok. Çin Halk Cumhuriyeti’nin kurulduğu 1949 yılından
sonra Luobalılar devlet ve diğer milliyetlerin yardımlarıyla modern üretime
başlarken ekonomisi ve kültürü de hızla gelişiyor. Luobalılar bütün canlıların bir
ruhu olduğunu savunan bir din anlayışına sahiptir.
43
3.3.2. Dulong Etnik Grubu:
Çin’in Yunnan eyaletinin Gongshan Dulong ve Nu Milliyetleri Özerk
İlçesi’nde yer alan Dulong nehir havzasında yaşayan Dulong etnik grubunun nüfusu
7400 civarındadır. Çince-Tibetçe dil grubunda yer alan Dulong dilini konuşan
Dulong etnik grubunun kendilerine özgü yazısı yoktur. Dulong etnik grubuna
mensup insanlar doğaya tapıyor. Tarihte “Qiao” olarak adlandırılan Dulong etnik
grubuna, Ming ve Qing hanedanları döneminde “Qiu” ya da “Qu” isimleri verildi.
Çin Halk Cumhuriyeti’nin kurulmasından sonra Dulongların iradesi ile
“Dulong” adı kabul edildi. Dulong etnik grubu eskiden ilkel aletlerle hem tarlada
tarımla uğraşır, hem de balık ve hayvan avlardı. Çin Halk Cumhuriyeti’nin
kurulduğu 1949 yılından sonra, Dulong etnik grubu bu geri kalmış durumdan
kurtuldu. Dulong etnik grubuna mensup kişiler çalışkanlıkları, misafirperverlikleri,
yardımseverlikleri ve sözlerine sadık olmalarıyla tanınırlar. Zor durumda kalan
birinin yardıma herkes koşar, avlanan hayvanlar da ava gidenler arasında paylaşılır.
3.3.3. Jinuo Etnik Grubu:
20 bin kişilik nüfusa sahip olan Jinuo etnik grubu esas olarak Çin’in
güneybatı kesiminde yer alan Yunnan eyaletinin Xishuangbanna ilçedeki bir dağın
eteğinde yaşıyor. Çince-Tibetçe dil grubunda yer alan Jinuo dilini kullanan Jinuoların
yazısı yoktur. Jinuo etnik grubu doğaya ve atalarına tapar. Kendilerini Jinuo olarak
adlandıran bu etnik grubun nereden geldiğine ilişkin yazılı belge bulunmuyor.
Çin tarihindeki askeri dehalardan biri olarak bilinen Zhuge Liang’a da tapan
Jinuo etnik grubunun Zhuge Liang’in birlikleriyle kuzeydeki Pu’er, Mojiang ve hatta
daha kuzeydeki bölgelerden geldikleri söyleniyor. Jinuo etnik grubu Çin Halk
Cumhuriyeti’nin kurulmasından sonra ilkel toplumdan doğrudan sosyalizme geçti.
Günümüzde Jinuo etnik grubuna mensup kadro, doktor, işadamı ve tarım
uzmanlarının sayısı sürekli çoğalıyor.
3.3.4. Elunchun Etnik Grubu:
Nüfusu 8000 civarında olan Elunchun etnik grubu İç Moğolistan Özerk
Bölgesi ile Heilongjiang eyaletinin birleştiği Xinganling dağlık bölgesinde yaşıyor.
Altay dil grubuna ait olan Elunchuance’yi konuşan Elunchunlar yazı olarak da
Çince’yi kullanırlar. “Elunchuan”, “dağlık bölgedeki insanlar” demektir. Elunchunlar
avcılıkla ve balıkçılıkla geçiniyorlar. Hemen hemen her Elunchun erkeği iyi bir
44
binici ve atıcıdır. 1940’lı yıllarda ilkel yaşam sürdüren Elunchun etnik grubunda
ortak tüketim ve eşit paylaşım alışkanlıkları devam ediyordu.
Ava gidemeyen yaşlılar, zayıf olanlar, hastalar ve özürlüler normal insanlarla
aynı muameleyi görürlerdi. Elunchunlar, Çin Halk Cumhuriyeti’nin kurulmasından
sonra doğrudan sosyalizme geçtiler. Yerleşik yaşama başlayan ve avcılıktan
vazgeçen Elunchuanlar, ormanların ve yabani hayvanların koruyucusu haline
geldiler. Elunchuanlar, Şaman dinine inanır, doğaya ve atalarına taparlar.
3.3.5. Tatar Milliyeti:
5 bin kişilik nüfusa sahip olan Tatar milliyeti dağınık olarak Xinjiang Uygur
Özerk Bölgesi’nde ve yoğun olarak da Yining ve Taicheng’de yaşıyor. Tatarların
kullandıkları Tatarca Altay dil grubuna ait. Tatarca’nın dışında Tatarlar, Kazakça ve
Uygurca da konuşuyorlar. Tatarlar Arap alfabesine dayalı yazılara sahip. Kazak ve
Uygurlarla birlikte yaşamalarından dolayı Kazak ve Uygur yazılarını da
kullanıyorlar. Tatarlar İslamiyet’e inanıyor.
13. yüzyılda Moğollar Batı seferlerine çıkarken Batılılar Moğolları da Tatar
olarak adlandırıyordu. 19. yüzyılın başlarında Tatarlar Rusya’dan Çin’in Xinjiang
bölgesine göç ettiler ve İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra Rusya’dan birçok Tatar daha
geldi ve Çin’deki Tatar milliyetini oluşturdular. Köylerde yaşayan Tatarlar esas
olarak hayvancılıkla uğraşıyor. Tatar aydınları ve özellikle eğitim çalışmalarında
bulunan Tatarlar şehir ve kasabalarda oturuyor ve bu kişiler Xinjiang Uygur Özerk
Bölgesi’nin eğitim davasına büyük katkılarda bulundu ve bulunmayı sürdürüyorlar.
3.4. Çin’in Etnik Politikaları:
Birçok etnik grubun bir arada bulunduğu Çin’de eşitlik, dayanışma ve
yardımlaşmaya dayalı etnik politikalar uygulanır, azınlık etnik grupların dinî inanç
özgürlüklerine, görenek ve geleneklerine saygı gösterilir ve bunlar korunur.
Bölgesel etnik özerklik sistemi Çin’in önemli siyasi sistemlerinden biridir.
Azınlık etnik grupların toplu halde yaşadıkları bölgelerde özerk organlar kurularak,
bölgesel etnik özerklik uygulanır. Devlet özerkliğin uygulandığı bölgelerde, somut
koşullara göre ülkenin yasa ve politikalarının hayata geçirilmesini güvence altına alır
ve azınlık etnik gruplara mensup çeşitli düzeylerde kadro, çeşitli alanlarda
profesyonel kalifiye eleman ve teknisyen yetiştirilmesine destek sağlar.
45
Etnik özerkliğin uygulandığı bölgelerde yaşayan çeşitli etnik gruplara mensup
halk bütün Çin halkıyla birlikte Çin Komünist Partisi’nin liderliğinde sosyalist
modernizasyon inşasına katılarak, bölgelerinin ekonomik ve kültürel gelişmesini
hızlandırmaya çalışırlar.
3.5. Çin Komünist Partisi, Etnik Konularda Bir Dizi Temel Düşünce Ve
Politika Oluşturdu:
Etniğin ortaya çıkması, gelişmesi ve yok olması uzun bir tarihi süreçtir ve
etnik sorun sürekli olacaktır.
Sosyalizm aşaması farklı etnik grupların ortaklaşa refaha kavuştukları bir
dönemdir. Etnik gruplar arasındaki ortak unsurların sürekli artmasına rağmen, etnik
özellikleri ve farkları devam edecektir
Genel toplumsal sorunların bir parçası olan etnik sorun, toplumsal sorunların
çözümü sürecinde aşamalı olarak çözülür. Çin’in şu andaki etnik sorunları da
sosyalizmin inşasında adım adım çözüme bağlanır.
Etnik gruplar nüfusu, tarihi, gelişmesi ne olursa olsun anavatanın uygarlığına
katkı yaptılar, dolayısıyla eşittirler. Etnik gruplar arasındaki dayanışma
güçlendirilmelidir ve ülkenin bütünlüğü korunmalıdır.
Ekonomiyi geliştirme sosyalizmin ve etnik gruplarla ilgili çalışmaların temel
görevidir. Etnik gruplar ortak ilerleme ve refahı gerçekleştirmek için birbirlerine
yardım etmelidirler.
Bölgesel etnik özerklik, Çin Komünist Partisi’nin Marksizm’in etnik teorisine
yaptığı önemli katkılardan biri olarak, Çin’deki etnik sorunların çözümüne ilişkin
temel sistemdir.
Azınlık etnik gruplara mensup kişilerden oluşan kadroların yetiştirilmesi,
etnik çalışmaların iyi yapılması ve etnik sorunların çözülmesinin anahtarıdır.
Etnik sorunlar ve dinî sorunlar bazı bölgelerde iç içe geçmiş durumdadır.
Etnik sorunların ele alınmasında ülkenin dinî politikasının kapsamlı ve doğru bir
şekilde uygulanması gerekir.
Bunun yanı sıra, Çin hükümeti etnik grupların toplu halde yaşadıkları
bölgelerin ekonomi, kültür ve eğitim gibi konulardaki çalışmalarını hızlandırmaya,
çeşitli dinlere inananlar da dâhil azınlık etnik gruplara mensup insanların maddi ve
manevi yaşam seviyesini yükselmeye çaba harcarken, bu grupların dini inançlarına
saygı göstermeye ve kültürel miraslarını korumaya özen gösterir. Etnik grupların dini
46
kültürleri de dâhil kültürel mirasları ve halk sanatları üzerinde genel sayım, toplama,
derleme, araştırma çalışmaları yapılır. Azınlık etnik grupların toplu halde yaşadıkları
bölgelerde bulunan ve önemli tarihi ve kültürel değere sahip olan tapınaklar ve dini
yapıların onarımlarına büyük miktarda bütçe ayrılır.
3.6. Azınlık Etnik Gruplara Mensup Kadroların Yetiştirilmesi:
Çin hükümeti azınlık etnik gruplara mensup kadroların yetiştirilmesine büyük
önem veriyor. Azınlık etnik gruplara mensup kadroların sayısında büyük artış
kaydedildi ve bu kadroların önemli kısmı ilçe seviyesinin üstündeki yetkililer
oldular. Şu anda Çin’de bulunan 5 özerk bölgenin, 30 özerk ilin ve 119 özerk ilçenin
başkanlarının hepsi azınlık etnik gruplara mensup kişilerdir.
Farklı etnik gruplara mensup vatandaşlar ülkenin siyasi ve sosyal işlerinin
yönetimine katılıyorlar. Çin Halk Meclisi ve Siyasi Danışma Konferansı’nda 56 etnik
gruptan temsilciler bulunuyor.
3.7. Çin’deki Etnik Grupların Ekonomik Durumu:
Çin ekonomisinin sürekli gelişmesiyle birlikte azınlık etnik grupların toplu
halde yaşadıkları bölgelerdeki ekonomi de sürekli gelişip güçleniyor.
Hayvancılık Çin’de azınlık etnik grupların toplu halde yaşadıkları bölgelerin
temel faaliyetlerinden biridir. 1980’li yıllardan sonra Çin’de otlak kullanma hakları
ve hayvancılık üretimi sorumluluk sistemi uygulanmaya başlandı ve hayvanlar
bakıcılarına satılırken otlakları kullanma hakkı da ailelere verildi. Bunun yanı sıra
otlak oluşturma çalışmaları ve yönetimi de güçlendirildi. Şu anda Qinghai, Gansu,
Sichuan, Ningxia, İç Moğolistan Özerk Bölgesi gibi Çin’in başlıca hayvancılık
bölgelerindeki üretimde hızlı gelişme kaydedildi.
İstatistiklere göre, ülke çapında yer alan hayvancılık ile yarı tarım ve yarı
hayvancılık bölgelerinde yıllık hayvan sayısı 100 milyon başı aştı. Uygun yaşa gelen
hayvanların oranı, hayvanların hayatta kalma ve metalaşma oranlarında da gözle
görülür artış kaydedildi. Bunun yanı sıra, bazı hayvancılık bölgelerinde ortaya çıkan
aile çiftliklerinde boyutlu işleyiş ve profesyonel üretim yapılmasından dolayı aile
çiftliklerinin üretim kapasitesi ve verimi de büyük ölçüde yükseldi.
Etnik grupların toplu halde yaşadıkları şehirlerde, çok sayıda ekonomik
kaynak ve tarım dışı toplumsal ve ekonomik etkinlik bulunmasından dolayı bu
şehirler etnik grupların toplu halde yaşadıkları bölgelerin ekonomik gelişmesinin bel
47
kemiği haline geldi. Çin’in diğer bölgelerinin ekonomik gelişmesine paralel olarak,
azınlık etnik grupların toplu halde yaşadıkları şehirlerin ekonomisi ve 1980’li
yıllardan sonra hızlı adımlarla ilerlemeye başladı.
İstatistiklere göre, Çin’de bölgesel etnik özerkliğin uygulandığı bölgelerdeki
sanayi işletmelerinin sayısı 1 milyonu aşmış durumda ve bu bölgelerde büyük ölçekli
modern işletme, özel sanayi, ticaret ve hizmet sektörünün de aralarında bulunduğu
birden fazla ekonominin bir arada bulunduğu işletme çerçevesi kuruldu. İç
Moğolistan Özerk Bölgesi ve Xinjiang Uygur Özerk Bölgesi ile Qinghai ve Ningxia
eyaletlerindeki şehirleşme düzeyi Çin’in ortalama şehirleşme düzeyini geçerek, etnik
grupların toplu halde yaşadıkları bölgelerin ekonomisinin genel gelişmesinde itici rol
oynadı.
Kamu dışı ekonomi etnik grupların toplu halde yaşadıkları bölgelerdeki
şehirlerin ekonomik gelişmesinde önemli bir güç haline geldi. Örneğin, geçen
yüzyılın sonunda Qinghai eyaletinin gayri safi milli hâsılasında kamu dışı
ekonominin oranı yüzde 40’ı aştı.
Bunun yanı sıra, dışa açılma boyutunu genişletme sürecinde etnik grupların
toplu halde yaşadıkları bölgelerdeki bazı şehirler uluslararası ekonomik ve teknolojik
temas ile işbirliğini genişleterek, dışa açılma uygulamalarını derinleştirdiler. Bu
bölgelerde dünyaca ünlü büyük ölçekli işletmeler kuruldu. İç Moğolistan Özerk
Bölgesi’ndeki Erdos Kaşmir Ürünleri Anonim Şirketi ve Xinjiang Uygur Özerk
Bölgesi’ndeki Tianshan Anonim Şirketi bunlardan ikisidir.
3.8. Etnik Bölgelerdeki Bilim Ve Teknoloji:
Etnik grupların topluca yaşadıkları bölgelerde bilimsel ve teknolojik
gelişmeyi hızlandırmak için Çin hükümeti bir dizi özel politika uyguladı. Bu
politikalar arasında şunlar yer alıyor:
Azınlık etnik gruplara mensup bilim ve teknoloji personelinin yetiştirilmesi
ve eğitilmesine ağırlık verilmesi; yüksek okullara planlı şekilde azınlık etnik gruplara
mensup öğrencilerin alınması ya da bu öğrencilere yönelik sınıflar kurulması; azınlık
etnik gruplara mensup öğrencilere yönelik yüksek okullarda özel bölüm kurularak,
özel teknik kalifiye elemanların yetiştirilmesinin güçlendirilmesi; azınlık etnik
gruplara mensup mevcut bilim ve teknoloji personelinin eğitimi için etkili önlemler
alınması; azınlık etnik gruplara ve bu grupların yoğun olarak yaşadıkları bölgelere
kalifiye eleman ve ileri teknolojik donanım açısından yardım sağlanması; tarım ve
48
hayvancılıkla uğraşılan bölgelerde bilimi ve teknolojiyi yaygınlaştırma sisteminin
kurulması; çalışma ve yaşam koşullarında tercihli politika uygulanarak, bilim ve
teknoloji personelinin etnik bölgelerde çalışmalarının teşvik edilmesi; gelişmiş
bölgelerin etnik grupların yoğun yaşadıkları bölgelerin bilim ve teknoloji işlerine
yönelik yardımlarının güçlendirilmesi.
Şu anda etnik grupların yoğun olarak bulunduğu bölgelerde çok sayıda milli
ekonomi, halkın yaşamı ve etnik özelliklerin gereksinim duyduğu bilim ve teknoloji
kuruluşları kurulurken, bilimsel araştırma sistemi ve profesyonel teknik kadro da
oluşturulmuş durumda.
İstatistiklere göre, Çin’de bölgesel etnik özerkliğin uygulandığı bölgelerden
gelen uzman ve mühendislerin sayısı 100 bine yaklaştı. Azınlık milliyete mensup
bilim ve teknoloji personeli ülkenin bilim ve teknolojisinin ilerlemesinde önemli bir
güç haline geldi. Örneğin, Çin Bilimler Akademisi’nden Hui milliyetine mensup
akademisyen Wang Shiwen, yaşlıların kalp hastalıkları ve yaşlılara yönelik ilk
yardım ile ilgili klinik, bilimsel araştırma ve öğretim çalışmalarına yoğunlaştı ve
Çin’de yeni sayılan bir bilim dalı olan yaşlılar tıbbının açılmasına büyük katkı yaptı.
Çin Mühendislik Akademisi’nden Zhuang milliyetine mensup akademisyen
Wei Yu, Almanya’daki Aachen Sanayi Üniversitesi’nde mühendislik alanında
doktora yaptı ve dünyanın elektronik biyolojisi ve biyolojik hesaplama da dahil yeni
bilim alanlarındaki öncülerinden biri oldu. Kore milliyetine mensup tarım uzmanı
Zheng Huiyu, soya tohumunun yetiştirilmesi ve soya çeşitlerinin kaynakları ile ilgili
araştırmalarda çalışıyor ve “Jilin 20” adlı kaliteli soyanın yetiştirilmesini başardı.
3.9. Çin’deki Etnik Gruplara Yönelik Eğitim:
Eğitim, bilimsel ve teknolojik ilerlemenin temelidir. Çin hükümeti, etnik
gruplara yönelik eğitim çalışmalarını geliştirmek için bir dizi özel politika ve
önlemler belirledi. Bu politika ve önlemler arasında şunlar yer alıyor: Azınlık etnik
grupların eğitim çalışmalarına önem vererek yardım sağlamak, bunun için etnik
gruplara yönelik eğitimle ilgili özel idari organ oluşturmak; azınlık etnik gruplara ve
etnik özerk yönetimlere yöresindeki eğitimi geliştirme hakkı tanımak ve bu haklara
saygı göstermek; azınlık etnik grupların kendi diliyle ve hem kendi diliyle, hem de
Çince’yle eğitim görmelerine önem vermek ve azınlık etnik grupların dillerindeki
ders kitaplarının hazırlanıp yayımlanması çalışmalarını güçlendirmek; azınlık etnik
gruplarının eğitim kadrosunu güçlendirmek; harcama bakımından azınlık etnik
49
gruplara ve topluca yaşadıkları bölgelere öncelik vermek; azınlık etnik grupların ve
topluca yaşadıkları bölgelerin gerçeklerinden hareket ederek farklı tarzlardaki
okulları açarak bu bölgeler için eleman yetiştirmek; azınlık etnik gruplara mensup
öğrencilere üniversiteye giriş ve yaşamda belirli ayrıcalık tanımak; gelişmiş bölgeleri
azınlık etnik grupların topluca yaşadıkları bölgelere yardım sağlamaya teşvik etmek.
Çin hükümetinin aldığı bu önlemler sayesinde azınlık etnik gruplara mensup
çocuklara yönelik çeşitli ilk ve orta okullarla üniversiteler kuruldu; azınlık etnik
gruplardan çocuklar ilk ve orta okul dönemlerinde kendi dillerinde öğrenim görme
imkanına sahip oldu; Çin genelindeki her kademedeki okullarda okuyan azınlık etnik
gruplardan öğrencilerin sayısında büyük artış görüldü; azınlık etnik grupların toplu
halde yaşadıkları kuzeybatı, kuzeydoğu ve güneybatı bölgelerinde bu etnik gruplar
için kurulan yüksek öğretim kurumlarında on binlerce öğrenci yetiştirildi.
3.10. Çin’deki Etnik Grupların Kültürleri:
Azınlık etnik grupların kültürünü geliştirmek için Çin’deki etnik özerk bölge
ve ilçelerde etnik gruplara ait yazar, opera, müzik, dans ve özel sanatlar, sinema ve
fotoğraf dernekleri kuruldu. Bazı etnik özerk bölgelerdeki yüksek okullarda ve etnik
fakültelerde azınlık milliyetlerin edebiyat bölümleri açıldı.
Bazı bölgelerde müzik, opera ve film fakülteleri kuruldu ve edebiyat ve sanat
alanlarında azınlık etnik gruplara mensup çok sayıda kalifiye insan yetiştirildi. Etnik
tıp bakımından, şu ana kadar Tibet Özerk Bölgesi, İç Moğolistan Özerk Bölgesi ve
Xinjiang Uygur Özerk Bölgesi’nde Tibet, Moğol ve Uygur tıp fakülteleri ve okulları
kuruldu.
Şu anda Çin’de azınlık etnik gruplara mensup çok sayıda yazar ve sanatçı
bulunuyor. Man etnik grubundan Lao She, Dai etnik grubundan şair Kang Langying,
Heze etnik grubundan yazar Wu Baixin bunlardan bazılarıdır. Azınlık etnik gruplara
mensup profesyonel ve amatör sanat toplulukları etnik grupların toplu halde
yaşadıkları köylerde, hayvancılık bölgelerinde, şehirlerde ve kasabalarda faaliyet
gösteriyor.
Azınlık etnik grupların halk edebiyatı ile ilgili çok sayıda eser yayınlandı.
Bunlar arasında, “Çin Halk Şarkıları”, “Çin Yerel Opera Müzikleri”, “Çin Etnik
Müzik Adetleri”, “Çin Etnik Halk Dansları”, “Çin Yerel Operaları”, “Çin Halk
Hikayeleri” ve “Çin Atasözleri” bulunuyor.
50
Azınlık etnik grupların edebiyat ve sanat yayınları her geçen gün daha da
gelişiyor. Şu anda Çin’de azınlık etnik gruplara ait edebiyat ve sanat yayınlarının
sayısı 100’ü aşmış durumda. Bazı bölgelerde etnik gruplara ait şiir, müzik, güzel
sanatlar, film ve yerel opera konulu özel yayınlar bulunuyor ve bunlardan 20’den
fazlası azınlık etnik grupların dilleriyle yayınlanıyor. Çin’in etnik özerk bölgelerinde
yayınlanan kitap, gazete ve dergilerin sayısında büyük artış kaydedildi ve azınlık
etnik grupların diliyle yayınlanan kitap çeşidi 3400’e ulaştı.
3.11. Çin’deki Etnik Grupların Önemli Bayramları:
Çin’deki azınlık etnik grupların kendilerine ait birçok bayramı var. Tibet
etnik grubunun Tibet takvimine göre Yeni Yıl Bayramı, Dai etnik grubunun Su
Serpme Bayramı ve Meşale Bayramı, Bai etnik grubunun Mart Caddesi, Zhuang
etnik grubunun Şarkı Bayramı ve Moğol etnik grubunun Nadam Bayramı bunlardan
bazılarıdır. Bazı etnik gruplara ait bayramlar o etnik gruptan vatandaşlar için resmi
tatil günleridir. Tibet Yeni Yılı ve Kurban Bayramı bunlar arasındadır.
3.11.1. Kurban Bayramı:
Kurban Bayramı, Müslümanların geleneksel bayramıdır. Kurban Bayramı
Çin’de Hui, Uygur, Özbek, Tacik, Tatar, Kırgız, Sala, Dongxiang ve Baoan gibi
İslam dinine inanan etnik grupların ortak bayramıdır. Dört gün süren bayramdan
önce temizlik yapılır, bayram kekleri hazırlanır.
Bayramın ilk günü sabah Müslümanlar camilere giderler ve bayram
namazlarını kılarlar. Fakirlere ve dostlara dağıtılmak üzere koyun, deve ve dana
kesilir, daha sonra insanlar bayramlaşmaya giderler. Xinjiang Uygur Özerk
Bölgesi’nde Kurban Bayramı süresince dans ve şarkı festivalleri düzenlenir. Kazak,
Kırgız, Tacik, Özbek gibi etnik gruplar da bayramda at yarışı ve güreş müsabakaları
gibi etkinlikler düzenlerler.
3.11.2. Şeker Bayramı:
Şeker Bayramı Çin’de Hui, Uygur, Kazak, Özbek, Tacik, Tatar, Kırgız, Sala,
Dongxiang ve Baoan da dahil Müslüman etnik gruplar tarafından kutlanır.
Ramazan ayının bitiminde Şeker Bayramı başlar. Evlenecek gençler
düğünlerini Şeker Bayramı’nda yapmayı tercih ederler.
51
3.11.3. Tibet Yeni Yılı:
Tibet Yeni Yılı, Tibet etnik grubunun en büyük bayramıdır. Bayram Tibet
takvimine göre birinci ayın ilk günü başlar ve 15 gün sürer. Bayramın ilk gününde
gün ağarken bayram kıyafetlerini giyen Tibetliler tapınaklara gidip, dua ederler.
Yolda birbiriyle selamlaşan, bayramlaşan Tibetliler grup halinde sokaklarda şarkı
söyler ya da dans ederler, ancak misafirliğe gitmezler.
3.11.4. Nadam Festivali:
Nadam Festivali, Gansu ve Qinghai eyaletleri ile Xingjiang Uygur Özerk
Bölgesi’nde yaşayan Moğolların yılda bir kez kutladıkları geleneksel bayramdır.
Festival, her yıl Temmuz ve Ağustos aylarında düzenlenir. Nadam, Moğolca’da
“eğlence” ve “oyun” demektir. Uzun bir geçmişe sahip olan Nadam Festivali’nde
eskiden büyük çaplı dini etkinlikler düzenlenirdi. Lâmalar, düzenlenen dini
etkinliklerde dua okurlar ve tanrıya dilekte bulunurlar. Günümüzde Nadam
Festivali’nde genel olarak güreş, at yarışı ve ok atıcılığı gibi geleneksel yarışmalar
düzenlenir, kimi bölgelerde atletizm, voleybol, basketbol gibi spor yarışmaları da
yapılır.
3.12. Çin’deki Din Yapısı:
Çin, birçok dinin bir arada bulunduğu bir ülkedir. Çinliler esas olarak
Budizm, Daoizm, İslamiyet, Hıristiyanlık ve Katolikliğe inanırlar.
İstatistiklere göre, Çin’de çeşitli dinlere inananların sayısı 100 milyonu aştı.
Dini faaliyetlerin yapıldığı yerlerin sayısı 85 bin civarındadır. Din adamlarının sayısı
yaklaşık 300 bindir. Çin’de 3000’den fazla dini topluluk ve 74 din okulu bulunuyor.
Çin’in ulusal düzeydeki dini toplulukları arasında Çin Budizm Derneği, Çin
Daoizm Derneği, Çin İslamiyet Derneği, Çin Yurtsever Katoliklik Derneği, Çin
Yurtsever Hıristiyanlık Hareketi Komitesi ve Çin Hıristiyanlık Derneği yer alıyor.
Dini topluluklar kendileri tarafından saptanan tüzüklere göre liderlerini ve
lider organlarını seçerler, dini işleri yürütürler; gerekli olduğunda dini okullar
kurarlar, dini kitaplar yayınlarlar ve hayır işleri düzenlerler.
52
3.12.1. Çin’deki Başlıca Dinler:
3.12.1.1. Budizm:
1. yüzyılda Çin’e gelen Budizm 4. yüzyılda yaygınlaşmaya başladı ve
zamanla Çin’de en büyük etkiye sahip olan din haline geldi. Çin’deki Budizm, Han
Budizmi, Tibet Budizmi ve Güneyden Gelen Budizm olmak üzere 3 gruba ayrılır.
Çin’de toplam 200 bin rahip, 13 bin tapınak, 33 Budizm okulu ve 50’ye yakın
Budizm ile ilgili gazete, kitap ve dergi bulunuyor.
Tibet Budizmi, Çin’deki Budizm mezheplerinden biridir ve genel olarak
Tibet Özerk Bölgesi, İç Moğolistan Özerk Bölgesi ve Qinghai eyaletinde yaygındır.
Tibet, Moğol, Yugu, Menba, Luoba ve Tu milliyetlerine mensup 7 milyon insan
Tibet Budizmi’ne inanır.
Güneyden Gelen Budizm, esas olarak Çin’in güneybatısındaki Yunnan
eyaletine bağlı Xishuangbanna Dai Milliyeti Özerk İlçesi, Dehong Dai ve Jingpo
Milliyetleri Özerk İlçesi ve Simao bölgesinde yaygındır. Dai, Bulang, Achang ve Wa
milliyetlerine mensup yaklaşık 1 milyon kişi Güneyden Gelen Budizm’e inanır.
Han Budizmi’ne Han milliyetinden insanlar inanırlar ve Çin’in çeşitli
bölgelerinde yaşarlar.
3.12.1.2. Taoizm:
Çin’de 2. yüzyılda doğan Taoizm, 1800 yıllık bir geçmişe sahiptir. Taoizm,
Çin’de eski zamanlarında yaygın olan doğaya ve atalara tapma geleneğinden
kaynaklanır. Tarihinde birçok mezhebe sahip olan Taoizm, daha sonra Quanzhen
Taoizmi ve Zhengyi Taoizmi olmak üzere ikiye ayrıldı ve Han milliyeti arasında
yaygınlaştı. Çin’de 1500’den fazla Taoizm tapınağı ve 25 bin de Taoizm rahibi
bulunuyor.
3.12.1.3 İslamiyet:
İslamiyet, Çin’e 7. yüzyılda geldi. Çin’deki Hui, Uygur, Tatar, Kırgız, Kazak,
Özbek, Dongxiang, Sala, Bao’an milliyetlerine mensup 18 milyondan fazla kişi
İslam dinine inanır. Çin’deki Müslümanların büyük çoğunluğu Xinjiang Uygur
Özerk Bölgesi ve Ningxia Hui Milliyeti Özerk Bölgesi ile Gansu, Qinghai ve
Yunnan eyaletlerinde yaşıyorlar. Çin’in diğer eyalet ve şehirlerinde de Müslümanlar
bulunuyor. Çin’de şu anda 30 binden fazla cami ve 40 bini aşkın imam vardır.
53
3.12.1.4. Hıristiyanlık:
19. yüzyılda Çin’e gelmeye başlayan Hıristiyanlık, Afyon Savaşı’nın patlak
verdiği 1840 yılından sonra yaygınlaşmaya başladı. 1950 yılında Çin’deki
Hıristiyanlık çevresinde “kendi kendini yönetme ve beslenme ile kendi gücüne
dayanarak yaygınlaşma” konulu hareket başlatıldı ve emperyalizmin etkisinin yok
edilmesi, yurtseverlik ruhunun geliştirilmesi, Çin’deki Hıristiyanlık çevresinin kendi
kendini yönetme ve beslenme ile kendi gücüne dayanarak dini yaygınlaştırma
hedefinin gerçekleştirilmesi için çaba harcanması istendi.
Çin’de 10 milyon Hıristiyan, 18 binden fazla papaz ve 12 bini aşkın kilise ile
25 bin dini faaliyet yapılabilen yer bulunuyor.
3.12.1.5. Katoliklik:
Katoliklik 7. yüzyılda Çin’e gelmeye başladı ve Afyon Savaşı’nın patlak
verdiği 1840 yılından sonra Çin’de yaygınlaştı. Günümüzde Çin’de 100 Katolik
bölge, 5 milyon Katolik, 5000’e yakın kilise, 12 de Katolik okulu bulunuyor. Son 20
yıl içinde 1500’ü aşkın genç papaz yetiştirildi ve bunların 100’den fazlası eğitim
görmek için yurtdışına gönderildi.
Bunun yanı sıra Çin Katoliklik Derneği’nde 3200 genç rahibe bulunuyor. Her
yıl yaklaşık 50 binden fazla kişi Katolik kiliselerinde vaftiz olur ve 3 milyondan fazla
İncil basılır.
3.13. Çin’in Dini Politikaları:
Çin Halk Cumhuriyeti’nin kurulduğu 1949 yılından sonra Çin’de din ve inanç
özgürlüğüne ilişkin politika saptanıp uygulanmaya başlandı ve ülkenin koşullarına
uygun siyaset-din ilişkisi kuruldu. Çin vatandaşları özgürce inançlarını seçebilirler ve
dile getirebilirler, dini kimliklerini sergileyebilirler. Dinler eşittir ve barış içinde bir
arada bulunurlar ve herhangi bir dinî anlaşmazlıklar yaşanmadı. Dine inananlar ve
inanmayanlar birbirine saygı gösterirler ve barış içinde yaşarlar.
Çin Halk Cumhuriyeti’nin Anayasası’nda Çin’deki dini politikalar hakkında
şu maddeler yer alıyor:
“Çin Halk Cumhuriyeti’ne mensup vatandaşlar din ve inanç özgürlüklerine
sahiptirler.” “ Hiçbir devlet organı, toplumsal topluluk ve birey vatandaşları dine
inanmaya veya inanmamaya zorlamaz, dine inananlar ve inanmayanlar arasında
ayrım yapmaz.” “Normal dini faaliyetler devlet tarafından korunur.” “ Hiç kimse
54
dinden yaralanarak asayişi baltalayan, vatandaşların sağlığını bozan ve ulusal spor
sistemini engelleyen faaliyetlerde bulunmaz.” “Dini topluluklar ve dini işler yabancı
güçlerce kontrol edilmez.”
Çin’de yürürlükte olan “ Bölgesel Etnik Özerklik Yasası”, “Eğitim Yasası”,
“Eğitim Yasası”, “Çalışma Yasası”, “ Zorunlu Eğitim Yasası”, “Halk Meclisi Seçim
Yasası” ve “Reklam Yasası”nda ayrıca şu maddelere de yer veriliyor:
“Din ve inanç ayrımı yapılmaksızın vatandaşlar seçme ve seçilme haklarına
sahiptirler. Dini toplulukların yasal malları yasalarca korunur. Eğitim ve din
birbirinden ayrılır ve vatandaşlar din ve inanç ayrımı yapılmaksızın eşit bir şekilde
eğitim görme olanağına sahiptirler.
Farklı milliyetlere mensup halk birbirinin dil ve yazılarına, örf ve adetlerine,
din ve inançlarına saygı göstermelidirler. Vatandaşlara istihdam konusunda din ve
inançlarından dolayı ayrım yapılmaz. Reklam ve markalarda milliyet veya din ayrımı
yapılamaz.”
Çin hükümeti Ocak 1994’te dini faaliyetlerin yapıldığı yerlerin yasal
çıkarlarını korumak için “Dini Faaliyetlerin Yapıldığı Yerler Yönetmeliği”ni
yayınladı. Aynı yılın Şubat ayında Çin’de bulunan yabancıların din ve inanç
özgürlüklerine saygı göstermek, yabancıların dinî konuda Çin’deki dinî çevrelerle
yaptıkları dostça temaslar ile kültürel ve bilimsel teatileri korumak için Çin hükümeti
“Çin Halk Cumhuriyeti’nde Bulunan Yabancıların Dini Faaliyetleri Yönetmeliği”ni
yayınladı.
Çin’deki ilgili yasalarda ayrıca şu maddeler de yer alıyor: “Din adamlarının
yaptıkları normal dinî işler, dinî faaliyetlerin yapıldığı yerlerde ve dinî alışkanlıklara
göre dine inananların evlerinde yapılan bütün normal dinî faaliyetler yasalar
tarafından korunur ve hiç kimse bu faaliyetlere müdahale edemez.”
Birçok dünya ülkesinde olduğu gibi Çin’de de din ve eğitimin birbirinden ayrı
tutulması ilkesi uygulanıyor ve öğrencilere dinî eğitim verilmiyor. Bazı yüksek
okullarda ve araştırma organlarında dinî dersler verilir ve dinî araştırmalar yapılır.
Dini örgütler tarafından kurulan dinî okullarda din eğitimi verilir.
Uzun tarihî gelişme sürecinde Çin’deki çeşitli dinî kültürler Çin’in geleneksel
düşünce kültürünün bir parçası haline geldiler. Dinlerde inananlardan hep topluma
hizmet vermeleri ve insanlara mutluluk getirmeleri isteniyor.
55
3.14. Din Alanındaki Dış Temaslar:
Din’deki Budizm, İslamiyet, Katoliklik ve Hıristiyanlık hep yabancı
ülkelerden geldi. Dünya malı olan bu dinler uluslararası alanda önemli konuma ve
çok sayıda inanana sahipler. Bu dinlerden bazıları bazı ülkelerde devlet dini olarak
kabul ediliyor.
Çin Halk Cumhuriyeti’nin kurulmasından sonra dinî çevrelerdeki dış temaslar
da sürekli gelişti. Çin’deki çeşitli dinî çevreler ile yabancı ülkelerdeki dinî çevreler
arasında geniş temaslar yapılıyor. Örneğin, Çin’deki Budizm çevresi Tayland, Kore
Cumhuriyeti, Burma, Sri Lanka ve Vietnam da dahil birçok ülkenin Budizm çevreleri
ile çok çeşitli dinî temaslar sürdürüyor. Son yıllarda Çin’de saklanan ve Buda’ya ait
olduğu sanılan diş ve kemik parçaları Tayland, Burma ve Sri Lanka’da sergilendi.
Tayland’ın dinî çevresi ve Çin’in Tibet bölgesindeki dinî çevre arasında Budizm
bilimi ile ilgili temas mekanizması kuruldu.
Bunun yanı sıra batı Avrupa ve kuzey Amerika’daki bazı ülkelerin davetleri
üzerine Çin’deki başlıca dinî topluluklar bu ülkeleri ziyaret ettiler. Bu ziyaretlerle
hem o ülkelerdeki dinler öğrenildi, hem de Çin’deki dinler tanıtıldı.
56
BÖLÜM 4
ÇİN’İN TARİHİ (ÇİN HALK CUMHURİYETİ TARİHİ)
4.1. 1949’a Kadar Çin’in Kısa Tarihçesi
4.1.1. Milattan Önceki Dönem
Çin tarihindeki ilk hanedan olan Xia Hanedanlığı, M.Ö. 21. yüzyıl İle
M.Ö.16. yüzyıl arasında yaklaşık 500 yıl varlığını sürdürdü. 17 kral tarafından
yönetilen Xia Hanedanlığının merkezi, bugün Çin’in Shanxi eyaletinin güneyi ile
Henan eyaletinin batısıydı. Çinli tarihçiler, Xia Hanedanlığının Çin tarihindeki ilk
hanedanlık olduğunu kabul etmektedir. Ancak Xia Hanedanlığıyla ilgili bilgilerin
hemen hemen hepsi, daha sonraki dönemlere ait kayıtlardan elde edilmiştir ve
bugüne kadar yapılan arkeolojik kazılarda bu hanedanlıkla ilgili bulgulara
rastlanılmamıştır. Çin tarihinde arkeolojik kanıtlara dayanan ilk Hanedanlık, Shang
Hanedanlığıdır11.
M.Ö 16. yüzyılda kurulan Shang Hanedanlığı, M.Ö. 11. yüzyıla kadar
yaklaşık 600 yıl varlığını sürdürdü. Başkentini defalarca değiştiren Shang
Hanedanlık yönetimi, son olarak Yin kentine (şimdiki Henan eyaletine bağlı
Anyang şehri civarı) yerleşti. Arkeolojik bulgular, Çin medeniyetinin Shang
Hanedanlığının başlangıç döneminde oldukça yüksek seviyeye ulaştığını; Shang
Hanedanlığı döneminde Çin’de devletin ortaya çıktığını; özel mülkiyet sisteminin de
esasen kurulduğunu göstermektedir.
Shang Hanedanlığı ile Çin, medeni bir toplum olma yoluna girmiştir12.
M.Ö.1050-220 yılları arasında Çin’i değişik uygulamalarla Zhou Hanedanlığı
yönetmiştir. Shang Hanedanlığını yıkarak başa geçen Zhou Hanedanlığı,
M.Ö.1050-771 seneleri arasında feodal bir idare kurmuştur. Ülkede, feodal devletler
bağımsız devletler halinde gelişmeye başladı. Bu durum hükümdarın gücünün
azalmasına ve feodal devletlerarasında savaşa sebep oldu13. Batıdan gelen Türk ve
Moğollar, ülkenin büyük bir kısmını fethettiler. Batı milletlerinin eline düşmüş olan
11 EBERHARD, Wolfram: Çin Tarihi, Türk Tarih Kurumu Yayınları, (Ankara,1987), 29.12 WANG Shun Hong: Zhong Guo Gai Kuang, Beijing Daxue Chubanshe, (Beijing,2003), 14.13 Shun Hong WANG: a.g.e., 14.
57
topraklarından büyük bir kısmını, Çin hükümdarı Qin geri aldı. Böylelikle devleti
önemli feodal devletlerden biri oldu. M.Ö. 770-472 dönemi; feodal beylerin kendi
aralarında iç savaşlara giriştikleri bir devirdir. Bu savaşlar neticesinde yedi bey kaldı
ve bunlar da kral şanını alarak Zhou Hanedanlığından ayrıldılar. M.Ö. 472-221
döneminde yaşanan iç savaş sonunda M.Ö. 453 senelerinde Qin’in feodal devleti üç
devlete bölündü. M.Ö. 221-206 döneminde Qin Hanedanlığı memleketi mutlakıyetle
idare etti. Kuzeyden gelen saldırılardan (Hun saldırıları) korunmak için Çin
Seddi’nin ilk şekli olan toprak tabyalar yapıldı14. Doğu Çin bölgesinde başlayan bir
ayaklanma, uzun süren savaşlara neden oldu ve bu savaşlar sonunda Han
Hanedanlığı yönetimi ele geçirdi ise de, bir müddet sonra idare değişti.
4.1.2. Parçalanma Dönemi
M.Ö. 206 yılında yönetimi küçük rütbeli bir asker olan Liu Bang ele
geçirerek Han Hanedanlığını (asiller) kurdu. M.S. 168 senesinde meydana gelen
bir hükümet darbesi ile on dört yıl sürecek iç savaşlar devri başladı. Büyük bir halk
ayaklanması bastırıldı.
Bu iç savaş neticesinde ülke üçe bölündü, kuzeyde Wei (220-264),
güneydoğuda Wu (229-280), güneybatı Shu (221-263) imparatorlukları kuruldu15.
Göçlerin arttığı bu devirde, Batı Jin Hanedanlığı16 (265-316), parçalanan Çin’i
birleştirerek ülkeye huzur ve istikrar getirdi. Daha önceleri ücretle kullanılan
milletler bu savaşlarda (asillerin savaşlarında) O derece kuvvetlendiler ki bunlardan
Hunlar, 303’te yeni bir devlet kurdular.
Hunlar Çin imparatorunu iki defa esir almış ve 317’den başlayarak bütün
Kuzey Çin’de hakimiyet kurmayı başarmıştır. Bunun Üzerine Jin ailesi kuzeye
inerek burada Doğu Jin Hanedanlığı’nı (317-420) kurdu17. Güney Çin’de 580
senesine kadar çeşitli sülalelerin kurduğu Muhtelif devletler görülür. Sui Hanedanlığı
(581-618) Çin’i birleştirmeye muvaffak oldu. Bu kısa ömürlü hanedan zamanında
Çin, Vietnam’ın kuzey ve güneyini ve Tibet’in kuzeyini ele geçirdi18. Çin’in
nüfuzunu tekrar Orta Asya’da hissettirdi. Bu devrede Kuzey ve Orta Çin Ovasındaki
ticari ilişkileri kolaylaştırmak için kanallar açıldı. Ancak bütün bu işlerin yapılması
14 Witold RODZİNSKİ: A History of China-Vol.1, Pergamon Press, (Oxford 1979), 49-50.15 Shun Hong WANG: a.g.e., 15.16 Witold RODZİNSKİ: a.g.e., 89.17 Witold RODZİNSKİ: a.g.e., 92.18 Shun Hong WANG: a.g.e., 16 ; Witold RODZİNSKİ: a.g.e., 111-112
58
için yabancılardan yardım istenmesi Sui Hanedanlığı’nın sonu oldu. Tang
Hanedanlığı (618-907) işbaşına geldi.
Bu hanedan devrinde (664) toprakların yeniden taksimi ve vergilendirilmesi
yapılmıştır. Müslüman Arapların saldırıları üzerine Türkistan Çin’in elinden çıktı.
Bundan sonra Türkler, devlet idaresinde önemli mevkilere yerleştiler ve sık sık
vuku bulan ihtilallerde önemli rol oynadılar. Tang Hanedanı’nın düşüşünden
sonra 960 tarihine kadar beş küçük hanedan iş başına geçti19.
Bu devirde Kuzey ve Güney Çin’de küçük eyaletler şeklinde devletler
meydana çıkmıştı. 960 tarihinde iş başına geçen Song Hanedanlığı (960-1279)
zamanında Çin İmparatorluğu’nun birliği yeniden tesis edilmeye çalışılmış, ancak
bunda başarılı olunamamıştır. Bu hanedanlık döneminde birçok şehir kuruldu ve
barut kullanılmaya başlandı. Mimari, tarih, şiir, resim, porselen ve bahçecilikte çok
yüksek bir seviyeye ulaşıldı. Cengiz Han, 1206-1227 yılları arasında Çin’i işgal etti
ve Moğollar, 1214 yılında Sarı Nehir’in kuzey tarafındaki bölgede hakimiyeti
ele geçirdiler. 1271 tarihinde Kubilay Han, imparatorluğunu ilan etti. Böylece
Yuan Hanedanlığını (1279-1368) ve başkenti Yenching’i (Pekin) kurdular.
Moğollarla beraber Yuan Hanedanlığı bütün Çin’i fethederek, hakimiyet altına aldı.
Bundan sonra Moğollar Çin kültürünün etkisi altına girerek, din, örf ve adetlerinde,
giyim ve kuşamlarında Çin örf ve adetlerini benimsediler20. Zhu Yuan Chang, Yuan
Hanedanlığı yerine Ming Hanedanlığı’nı (1368-1644) kurdu.
Bu hanedanlık zamanında Moğollar, Baykal Gölü’nün kuzey tarafına sürüldü
ve imparatorluk eski kuvvetine kavuştu. Yine bu devirde Avrupalılar Çin’e
ulaştılar21. Portekizliler ve İspanyollar 16. yüzyılda, Alman ve İngilizler 17.
yüzyılda buraya geldiler. Ming Hanedanlığı’ndan sonra iş başına geçen Qing
Hanedanlığı(1644-1912) zamanında, Avrupalı tüccarlar, Çin’in önemli kaynaklarını
yıllarca batıya aktarıp, bundan istifade ettiler22. Çin, uzun yıllar batıya kapalı kaldı.
Çin’in batıya açılması 19. yüzyıl ortalarında başladı. Bu yıllarda Portekiz, ngiltere,
Fransa, ABD ile ticari, siyasi münasebetler başladı. Bunlardan İngilizler, Hint
pamuklukları ve afyonunu, çay ve ipekle değiştiriyorlardı. Çin üst makamları afyon
kaçakçılığını engellemeye çalışarak afyon ithalini yasaklayan kararlar aldılar. Bunun
19 Witold RODZİNSKİ: a.g.e., 143.20 Shun Hong WANG: a.g.e., 17.21 Shun Hong WANG: a.g.e., 17.22 “Zhong Guo Li Shi”:http://culture.china.com/zh_cn/zhuanti/worldchinese/chinahos.2htm, (erişim tarihi 16 Mart 2005).
59
üzerine İngilizlerle anlaşmazlıklar çıktı ve Afyon Savaşlar (1840)’ı başladı23.
Ancak bu savaş, İngilizlerin galibiyeti ile sona erdi (1842) ve Qing Hanedanlığı,
İngiltere ile Nanjing Antlaşması’nı imzaladı. Bu antlaşma ile Çin, yarı sömürge ve
yarı feodal bir ülkeye dönüştü. Yapılan anlaşma sonunda İngilizler daha geniş
haklara sahip oldular.
Bunun neticesi olarak beş Çin limanı İngilizlere açıldı24 ve Hong Kong
Adası da İngilizlere bırakıldı. Daha sonra yapılan anlaşmalarla ABD’ye ve
Fransa’ya da aynı haklar tanındı. Zamanla anlaşmaların uygulanması aksadı. Çinliler
yabancıları ülkelerinden atmak istiyorlardı. Fakat onlar elde ettikleri imtiyazları geri
vermeye niyetli olmadıkları gibi, bunları az buldular. Böylece, on dokuzuncu
yüzyılın ikinci yarısında ülkede ayaklanmalar oldu. Fakat bu ayaklanmalar yabancı
güçler tarafından bastırıldı.
1858 yılında anlaşma uyarınca İngiliz ve Fransızlar yeni haklar kazandılar.
Bir müddet sonra aynı imtiyazlar, ABD’ye ve Rusya’ya da tanındı. 1894 yılında
başlayan Çin-Japon Savaşları, 1895 yılında Shimonoseki Anlaşması ile savaş sona
erdi ve Çin, Kore’nin bağımsızlığını tanıdı; ayrıca, Tayvan adasını da
Japonya’ya vermek mecburiyetinde kaldı25.
20. yüzyılın başlarından itibaren Çin ‘deki aydınlar arasında milliyetçi
akımlar hızla gelişmeye başladı. Bu akımların etkisiyle, 1911 yılında hükümetin
yolları devletleştirme politikasına karşı ülke içerisinde ayaklanmalar patlak verdi.
Sun Zhongshan26 önderliğindeki Guomingdang, ayaklanmalarda yönetimi ele aldı.
Ekim 1911’de de Cumhuriyet ilan edilerek geçici bir hükümet kuruldu.
Ayaklanmalara karşı koyamayan Çin hükümeti, Şubat 1912’de Mançu
hanedanının hükümranlığının sona erdiğini açıklaması ile Çin’de cumhuriyet
rejimi başlamış oldu.
23 “Zhong Guo Li Shi”:
http://culture.china.com/zh_cn/zhuanti/worldchinese/chinahos.3htm, (erişim tarihi 16
Mart 2005).24 Shanghai, Xiamen, Fuzhou, Ningpo, Guangzhou.25 Fahir ARMAOĞLU: 19.Yüzyıl Siyasi Tarihi(1789-1914), Türk Tarih KurumuBasımevi, (Ankara, 1997), 762-766.26 Batılı Kaynaklarda Dr. Sun Yat Sen olarak geçmektedir.
60
4.1.3. Milliyetçi Çin Dönemi
Sun Zhongshan önderliğinde bağımsızlığını kazanan Çin Cumhuriyeti’nin
başına Yuan Shikai seçildi. 1912-1916, arasında Yuan Shikai kendisini imparator
olarak ilan ettirmeye çalışsa da, bunu başaramadı. Bu dönemde Sun Zhongshan,
Guangzhou bölgesinde Guomintang’ı yeniden örgütlemeye başladı ve Milliyetçi
Parti’yi kurdu.
1921 yılında Mao Zedong önderliğinde kurulan Çin Kominist Partisi ise gün
geçtikçe güç kazanmaya başladı. 1925’te Sun Zhongshan’ın ölümü ile
Guomindang’ın başına geçen Jiang Jieshi27, Pekin’i ele geçirerek ülkeyi
görünüşte tekrar birleştirdi. Japon Güney Mançurya Demiryolları Şirketine ait olan
Mukden yakınlarındaki demiryolunun eylül 1931’de havaya uçurulmasından
Japonya, Çin’i sorumlu tuttu. Kısa bir süre sonra da Japonya, Mançurya’yı işgal
ederek burada Mançuko Devleti’ni kurdu. 1927’den itibaren Sovyetler Birliği’nden
destek alan Mao’nun önderlik ettiği köylü ayaklanmaları başladı. Guomindang
kuvvetleri, bu ayaklanmaları sert bir şekilde bastırmasına karşın komünist güçlere
karşı üstünlük sağlayamamıştı.
1933 yılında Guomindang, komünist güçleri sistematik bir şekilde
kuşatmaya başladı. Buna karşılık Mao’da 1934 yılında tarihe “Uzun Yürüyüş” olarak
geçecek geri çekilme planını başlattı. Yaklaşık 1 yıl süren geri çekilme sırasında
Mao, köylülerin de desteğini alarak Jiang Jieshi karşısında gücünü arttırdı. Bu
dönemde Japonya’nın işgallerinin devam etmesi üzerine, Guomingdang’daki
milliyetçiler, Japon tehdidine karşı geçici bir süre için koministlerle yeni bir
anlaşma yaptılar. Ancak bu anlaşma, 1945 yılında Japonya’nın teslim olması ile
sona erdi. ki taraf arasındaki çatışmalar 1946 yılında tekrar alevlendi. 1947
yılında Lin Biao’nun Mançurya’ya saldırması ile Guomingdang çözülmeye
başladı.
Koministlerin Çin topraklarının tamamını ele geçirmesi ile, 1 Ekim
1949’da Mao Zedong Çin Halk Cumhuriyeti(ÇHC)’ni ilan etti. Jiang Jieshi
önderliğindeki Guomingdang ise, ana kıtadan sürülerek Tayvan’a kaçmaya mecbur
bırakıldı. Bu gelişmelerden sonra uzunca bir süre Tayvan, Çin’in meşru
hükümetinin kendisi olduğunu iddia etti ve 1970 yılına kadar Çin’i BM’de temsil
etti28.
27 Batılı kaynaklarda Chiang Kai-Shek olarak geçmektedir.28 Shun Hong WANG: a.g.e., 26.
61
4.1.4. 1949’dan Sonraki Dönem
Moskova’dan daha bağımsız hareket etme kaygısındaki Mao Zedong, 1958
yılında “Büyük Atılım” hamlesini başlattı. Amacı; çiftlikleri devletleştirerek tahıl
üretimini arttırmak ve emek yoğun bir plan dahilinde çelik üretimini sağlamaktı29.
Ancak 1958-1960 yılları arasında kötü planlama ve yetersiz idare sonucu ülkede
büyük bir kıtlık yaşandı. 1962 yılı sonuna kadar Rusya’ya olan bağımlılığını sona
erdiren Çin, “diğer süper güç”30 olma yolunda adımlar atmaya başladı. Ne var
ki, büyük atlım projesinin neden olduğu sosyo-ekonomik kriz sona ermeden, 1966
yılında Mao Zedong, “Büyük Proleterya Kültür Devrimi31”ni başlattı.
Kültür devrimi 1969 yılında sona erse de, devrimin neden olduğu siyasi
çalkantı, 1976’da Mao Zedong’un ölümüne kadar devam etti. 1978’de Deng
Xiaopeng’in iktidara gelmesi ile yeni ekonomik reform paketi uygulamaya kondu.
Uygulanan yeni ekonomik paket ile ekonomisi canlanan Çin, 1990’larda
uygulamaya koyduğu dışa açılma politikası ile birlikte 2000’li yıllarda süper güç
olma yolunda hızla ilerlemektedir.
4.2. Çin’deki Hanedanlar
4.2.1. Çin Tarihindeki İlk Hanedan Xia Hanedanı
M.Ö 21. yüzyıl ile M.Ö 16. yüzyıl arasında yaklaşık 500 yıl varlığını
sürdürdü. 17 kral tarafından yönetilen Xia hanedanının merkezi, bugün Çin’in
Shanxi eyaletinin güneyi ile Henan eyaletinin batısıydı.
Rivayetlere göre Xia hanedanı, sık sık taşan Sarı Irmak’ı ıslah ederek halkın
desteğini kazanan Da Yu tarafından kurulmuş. Xia hanedanının kurulması, Çin’de
uzun süren ilkel toplumun sona ermesi ve özel mülkiyete dayalı kölelik rejiminin
kurulmasının simgesi olarak kabul ediliyor.
Xia hanedanının son döneminde devlet yönetimi karıştı, sınıflar arası
çatışmalar alevlendi. Özellikle Xia hanedanının son kralı Jie, tahta geçtikten sonra
devlet yönetimini bir kenara bırakarak lüks yaşamın peşinde koştu. Her gün cariyesi
29 Shun Hong WANG: a.g.e., 27.30 Süleyman M. BULUT ve M. Ragıp VURAL: “Uyanan Ejderha Çin”, 2023, Sayı 2, (Haziran 2001),13.31 “Uyanan Ejderha…”, 15-16.
62
Mei Xi ile içki içerek eğlenen Jie, halkın sıkıntılarına hiç kulak vermedi, öneride
bulunan vezirleri öldürdü. Bunun üzerine Xia hanedanının bünyesinde yer alan
beylikler ardı ardına ayaklandı. Xia hanedanına bağlı Shang beyliği, Jie’nin ordusunu
yenmeyi başardı. Başkentten kaçan Jie’nin Nanchao kentinde ölmesiyle Xia
hanedanı dönemi kapandı.
Xia hanedanı hakkında bugünlere kadar süre gelen tarihi kayıtlar son derece
sınırlı olduğu için akademik çevrede Xia hanedanının olup olmadığı yönünde bir
tartışma yaşanmıştı. Ancak Çin’deki tanınmış tarih kitaplarından biri kabul edilen
“Tarih Kayıtları”nın “Xia Hanedanı’nın Gerçek Tarihi” adlı bölümünde Xia
hanedanı sülalesinin bütün kuşakları açık bir şekilde yer alıyor.
Arkeologlar da arkeolojik kazılarla Xia hanedanının maddi miraslarını
bularak Xia hanedanının gerçek tarihini gün ışığına çıkarmak için yoğun çaba
harcadılar.Bunun bir parçası olarak Çinli arkeologlar, 1959 yılından itibaren Xia
hanedanının başkentinin kalıntılarını araştırmaya başladılar. Bugün tarihçilerin
büyük çoğunluğu tarafından kabul edilen görüşe göre, Henan eyaletinin Yanshi
bölgesindeki Erlitou köyünde keşfedilen kalıntılar, Xia medeniyetinin önemli bir
parçası. “Erlitou Kültürü” olarak adlandırılan bu kültürel kalıntıların, M.Ö 19 yüzyıla
ait olduğu tespit edildi. Bu dönem, Xia hanedanının hüküm sürdüğü dönemin
kapsamındadır. Bu sit alanının Xia hanedanına ait olduğunu doğrudan
kanıtlayabilecek bulgulara henüz rastlanılmamasına rağmen, sit alanından elde edilen
zengin arkeolojik veriler, Xia medeniyetiyle ilgili araştırmalara önemli bir ivme
kazandırdı.
Erlitou kalıntılarından çıkarılan üretim araçlarının önemli bir kısmını taş
aletler oluşturuyor, bununla birlikte kemik, hayvan boynuzu ve sedeften yapılan
aletler de bulundu. Bazı yerlerdeki topraklarda tahta aletlerin izleri tespit edildi.
Bunlar, o dönemdeki insanların bu tür ilkel aletlerle sulama tesisleri kurarak tarımı
geliştirmeye çalıştıklarını gösteriyor. Xia hanedanına ait olduğu sanılan diğer tarihi
kalıntılarda henüz büyük bronz eşyalara rastlanılmamıştı. Buna karşı Erlitou
kalıntılarında bronzdan yapılan alet, silah ve kaplarla bronz atölyelerinin kalıntıları
bulundu. Buradan çıkarılan çok sayıdaki iyi işlenmiş yeşim ve lapis taşları süsleri ve
taş müzik aletleri, o dönemde el işçiliğinin ve iş dağılımı hakkında fikir veriyor.
63
Xia hanedanıyla ilgili tarih kayıtları arasında en ilgi çekici olanı, Xia
hanedanı döneminde kullanılan takvimdir. “Dadailiji” adlı tarih kitabının
“Xiaxiaozheng” adlı bölümü, bugüne kadar Xia hanedanının takvimini en ayrıntılı
anlatan tarihi kayıt olarak kabul ediliyor. Bu bölümde o dönemin insanların
Büyükayı takımyıldızının yönüne göre ayları belirledikleri anlatılıyor. Çin’in ilk
takvimi olan Xia Takvimi’nde yılın 12 ayındaki yıldızların yerleri, iklimler, bitki ve
benzeri nesnelerin görünüşleriyle, yapılması gereken tarımsal ve siyasi faaliyetler
belirtiliyor. Dönemin tarım üretiminin gelişmişlik düzeyini belirli ölçüde gösteren bu
takvimde, Çinlilerin sahip oldukları ilk bilimsel bilgiler yer alıyor.
4.2.2 Çin’de Yazılı Tarihi Olan İlk Hanedan: Shang Hanedanı
Çinli tarihçiler, Xia hanedanının Çin tarihindeki ilk hanedan olduğunu kabul
ediyorlar. Ancak Xia hanedanıyla ilgili bilgilerin hemen hemen hepsi, daha sonraki
dönemlere ait kayıtlardan elde edilmiştir ve bugüne kadar yapılan arkeolojik
kazılarda bu hanedanla ilgili bulgulara rastlanılmamıştır. Çin tarihinde arkeolojik
kanıtlara dayanan ilk hanedan, Shang hanedanıdır.
M.Ö 16. yüzyılda kurulan Shang hanedanı, M.Ö. 11 yüzyıla kadar yaklaşık
600 yıl varlığını sürdürdü. Başkentini defalarca değiştiren Shang hanedanı yönetimi,
son olarak Yin kentine (şimdiki Henan eyaletine bağlı Anyang şehri civarı) yerleşti.
Arkeolojik bulgular, Çin medeniyetinin Shang hanedanının başlangıç döneminde
oldukça yüksek seviyeye ulaştığını gösterdi. Kaplumbağa kabukları ve hayvan
kemiklerine yazılan Jiaguwen yazısı ve tunç kültürü, bunun başlıca göstergeleri
olarak kabul ediliyor.
Jiaguwen yazısının bulunması, bir rastlantının sonucuydu. 20. yüzyılın
başlarında bilimadamları, Henan eyaletine bağlı Anyang şehrinin kuzeybatısında yer
alan Xiaotun köyündeki köylüler tarafından tesadüfen toplanıp ilaç ham maddesi
diye satılan kaplumbağa kabukları ve hayvan kemikleri üzerinde eski yazılar
olduğunu keşfettiler. Daha sonra geniş araştırma başlatan Çinli bilimadamları,
kaplumbağa kabukları ve hayvan kemikleri üzerindeki yazıların Shang Hanedanı
dönemine ait olduğunu tespit ettiler, bundan yola çıkarak da Xiaotun köyünün Shang
hanedanının başkenti olduğu sonucuna ulaştılar. Shang hanedanının kalıntıları,
bundan sonra “Yinxu” olarak adlandırıldı.
64
“Yinxu”nun bulunması ve üzerinde yapılan arkeolojik kazılar, 20. yüzyılda
Çin’deki en önemli arkeolojik keşfi olarak kabul ediliyor. Yinxu kalıntılarında 1928
yılında başlatılan kazılar sonucunda üzerinde Jiaoguwen yazılı kaplumbağa kabukları
ve hayvan kemikleri ile bronz eşyaları dahil bir çok değerli tarihi eser çıkarıldı.
Jiaguwen yazısı, kehanet kemikleri üzerine yazılan bir tür resim yazısı. Shang
hanedanı döneminde krallar, bütün hareketlerini kehanet sonuçlarına göre yaparlardı.
Kaplumbağa kabukları ve hayvan kemikleri, kehanetin araçlarıydı. Kaplumbağa
kabukları ve hayvan kemikleri önce temizlenir, sonra iç yüzleri bıçakla belirli düzene
göre çentiklenirdi. Bunun ardından kahinler, isimlerini, kehanette bulunduğu tarihi
ve soruları kaplumbağa kabuklarına veya hayvan kemiklerine kazırlar, sonra da ateşe
tutulmayla oluşan “Zhao” denilen çatlaklara bakarak kehanetin sonucunu çıkarırlar,
bu sonuçları yine kabuklara veya kemiklere yazarlardı. Üzerinde yazı olan
kaplumbağa kabukları ve hayvan kemikleri daha sonra resmi arşiv olarak saklanırdı.
Yinxu’de bugüne kadar, toplam 160 binden fazla kaplumbağa kabuğu ve
hayvan kemiği çıkarıldı. Bunların bazıları çok iyi olarak korunmuş, bazıları da yazı
olmayan kemik ve kabuk parçalarıdır. İstatistiklere göre, Yinxu’de çıkarılan kabuk
ve kemikler üzerinde toplam 4 binden fazla yazı bulundu. Bu yazıların 3 bini
bilimadamları tarafından incelendi, bunların 1000 kadarı da anlaşıldı. Geri kalan
yazılar, ya anlaşılmıyor, ya da üzerlerinde ciddi fikir ayrılıkları bulunuyor.
Buna rağmen bilimadamları, anlaşılan 1000’dan fazla kelime sayesinde
Shang hanedanı dönemindeki siyasi, ekonomik ve kültürel yaşam konusunda bilgi
sahibi oldular. Jiaguwen yazısıyla ilgili ilk bilimsel kitap, 1913 yılında Liu E
tarafından hazırlanan “Tie Yun Cang Gui” idi. Tanınmış Çinli tarihçi ve edebiyatçı
Guo Moruo’nun 1929 yılında yazdığı “Jiaguwen Yazısıyla İlgili Araştırmalar” adlı
kitap, bu alandaki bir diğer önemli eserdi. Pekin Üniversitesi Prof. Qiu Xigui ve Çin
Tarih Enstitüsü Prof. Li Xueqin, günümüzde Jiaguwen yazısı üzerinde araştırma
yapan tanınmış isimlerden ikisi.
Üzerinde yazı bulunan kaplumbağa kabukları ve hayvan kemiklerinin yanı
sıra, tunç eşyalar da Shang hanedanının medeniyet seviyesini gösteren diğer bir eşya
türü. Shang hanedanı döneminde tunç üretim tekniği çok yüksek bir düzeye ulaştı.
Yinxu’den çıkarılan tunç eşyalarının sayısı binlerle hesaplandı. Yinxu’de 1939
65
yılında çıkarılan “Simuwu Ding” adlı kare şeklindeki bir tunç kap, 875 kilo
ağırlığında, 133 santim yüksekliğinde, 110 santim uzunluğunda ve 78 santim
genişliğindedir. Çok görkemli görülen “Simuwu Ding”, Çin’in eski çağlarda tunç
kültürünün zirve dönemini gösteren temsili eser olarak kabul ediliyor.
Bununla birlikte arkeolojik kazılar ve bilimsel araştırmalar, Shang hanedanı
döneminde Çin’de devletin ortaya çıktığını, özel mülkiyet sisteminin de esasen
kurulduğunu gösterdi. Shang hanedanından itibaren Çin, medeni bir toplum olma
yoluna girdi.
4.2.3 Batı Zhou Hanedanı İle İlkbahar-Sonbahar Ve Savaşan Devletler
Dönemi
Çin tarihinde Xia ve Shang hanedanlarından sonraki üçüncü hanedan, Zhou
hanedanıydı. M.Ö 1027 yılında kurulan Zhou hanedanı, M.Ö 256 yılında Qin
hanedanı tarafından yok edilmesine kadar Çin’de toplam 770 yıldan fazla süre
hüküm sürdü. Zhou hanedanı, başkentinin Gao kentinden Luoyang’a taşınması ile
Batı Zhou ve Doğu Zhou olmak üzere ikiye ayrıldı. Doğu Zhou ise İlkbahar-
Sonbahar ve Savaşan Devletler olarak iki döneme ayrıldı.
M.Ö 1027 yılında kurulan Batı Zhou hanedanı, M.Ö 771 yılına kadar toplam
257 yıl süreyle hüküm sürdü. Gao şehrini başkent olarak ilan eden Zhou Wuwang,
diğer beyliklerin yardımıyla koalisyon ordusu kurarak Shang hanedanı yönetimini
devirdi ve Batı Zhou hanedanını kurdu. Zhou Wuwang’ın ölümü üzerine tahta geçen
Zhou Chenwang’ın çok genç olması nedeniyle ülke, amcası Zhou Gongdan
tarafından fiilen yönetiliyordu. Zhou Gongdan, ülkesinde istikrar sağladıktan sonra,
doğuya seferler gerçekleştirerek isyanları bastırdı. Batı Zhou hanedanı, Zhou
Gongdan’ın yönetiminde aldığı bir dizi önemli önlem sayesinde güçlü hale geldi.
Dolayısıyla Zhou Chenwang ve varisi Zhou Kangwang’ın tahtta bulundukları
dönem, tarihçiler tarafından “Cheng ve Kang Düzen Toplumu” olarak anılıyor.
Batı Zhou hanedanı döneminde kendine özgü rejimler oluştu. Örneğin “Jin
Tian Rejimi”, “Beylik Rejimi”, “Guo Ye Rejimi” ve “Protokol Rejimi” bunların
bazıları.
66
M.Ö 770-M.Ö 476 yılları arasındaki dönem, “İlkbahar-Sonbahar” dönemi
olarak adlandırılıyor. Çin’de ekonominin gelişmesi ve nüfusun artması nedeniyle
büyük beylikler hegemonyayı ele geçirmek için şiddetli mücadelelere girdiler.
Bununla birlikte, toplumda da büyük değişiklikler görüldü. Tarım alanında, demir
tarım aletlerinin ortaya çıkması, öküzle tarla sürme biçiminin yaygınlaşması, sulama
tesislerinin gelişmesi nedenleriyle tahıl üretimi arttı. İlkbahar-Sonbahar dönemi, Batı
Zhou hanedanı yönetiminin geleneksel siyasi ve toplumsal düzeninin adım adım
çöktüğü bir geçiş dönemiydi.
Çin tarihindeki ilk büyük düşünür ve eğitimci olan Konfüçyus, İlkbahar-
Sonbahar döneminin son yıllarında doğdu. Konfüçyus, geçmişteki kültür ve
düşünceleri gözden geçirerek, yaşadığı dönemdeki sosyal çalkantıları da dikkate
alarak, ahlak, toplum ve siyaset konularında bir dizi özgün teori ve görüşler ortaya
koydu, böylece Çin tarihinde “Ru” akımını yarattı.
M.Ö 403 ile M.Ö 221 arasındaki Savaşan Devletler Dönemi, beylikler
arasındaki mücadelelerin daha da yoğunlaştığı bir dönem oldu. Aslında Savaşan
Devletler Dönemi ile İlkbahar-Sonbahar dönemi arasında kesin bir ayrım yok. Ancak
tarihçiler, Jin Beyliği’nin Zhao, Han ve Wei beyliklerine bölündüğü M.Ö 403 yılını
Savaşan Devletler döneminin başlangıcı, Qin hanedanının beylikleri yok ederek
Çin’i bütünleştirdiği M.Ö 221 yılını da bitimi olarak kabul ediyorlar.
Savaşan Devletler döneminde, Çin’deki siyasi düzen çok değişti: Çok
sayıdaki orta ve küçük ölçekli beylik yok oldu; Qin, Chu, Yan, Han, Zhao, Wei ve Qi
beylikleri, Savaşan Devletler dönemindeki başlıca beylikler haline geldi. Bu
dönemde bütün beyliklerde bir dizi reform yapıldı. Bunların en köklü ve en etkili
olanı, Qin beyliğinde Shang Yang tarafından gerçekleştirilen reformdu.
Savaşan Devletler döneminde sık sık yaşanan savaşlara rağmen antik Çin
kültürü, savaştan hiç etkilenmedi ve hızla gelişti. Toplumda bilim ve kültür
bilgilerine sahip olan bir aydın sınıfı ortaya çıktı. Bu sınıfın toplumdaki etkin rolü,
bilim ve kültürün canlanışını hızlandırdı. Bu dönemde Çin, düşünce ve kültür
açısından tarihteki ilk zirve noktasına ulaştı. Konfüçyus ve Meng Zi’nin temsil
ettikleri “Ru” akımı; Lao Zi, Zhuang Zi ve Lie Zi’nin temsil ettileri Taoculuk; Han
Fei’nin temsil ettiği “Fa” akımı; Mo Zi’nin temsil ettiği Moculuk akımı, daha sonraki
67
çağlarda en çok benimsenen felsefeler oldular. Bu felsefelerin ortaya çıkması,
Savaşan Devletler dönemindeki düşünür çevresinde “Yüz çiçeğin bir arada açtığı,
yüz düşüncenin bir arada varlığını sürdürdüğü” bir ortam olarak görüldü. Bu
felsefeler, yalnızca o zamanki siyaset ve ekonominin gelişmesini hızlandırmakla
sınırlı kalmadı, etkilerini bugüne kadar da sürdürerek, Çin’in düşünce tarihinde
silinmez bir parça oldu.
M.Ö 230 yılında, Qin beyliğinin başında bulunan Ying Zheng, Çin’i
bütünleştirme seferine başladı. Qin beyliği dokuz yıl içinde diğer altı beyliği yok
ederek M.Ö 221 yılında Çin’i birleştirerek yaklaşık 600 yıl süren bölünmeye son
verdi.
4.2.4 Çin tarihindeki İlk Feodal Hanedan Qin Hanedanı
2 bin yıl süren kölelik toplumundan sonra, M.Ö 221 yılında Çin tarihindeki
ilk birleşik, merkeziyetçi ve otoriter feodal yönetim olan Qin hanedanı kuruldu. Qin
hanedanının doğuşu, Çin tarihinde büyük önem taşıyor.
M.Ö 55-M.Ö 222 yılları arasında hüküm süren Savaşan Devletler dönemi,
Çin’deki kölelik toplumunun son dönemiydi. Başlangıçta birbirlerinden bağımsız çok
sayıdaki küçük beylik vardı. Bu beyliklerin birbirlerini savaş yoluyla ilhak etmeleri
sonucunda yedi büyük beylik varlığını sürdürdü. “Yedi Güçlüler” olarak adlandırılan
bu beylikler, Qin, Qi, Chu, Wei, Yan, Han, Zhao’ydı.
Çin’in kuzeybatısında yer alan Qin beyliğinin gücü, diğer beyliklerden daha
erken başlattığı askeri ve tarımsal reform sayesinde hızla arttı. M.Ö 247 yılında 13
yaşındaki Ying Zheng, tahta geçerek Qin Beyi oldu. Ying Zheng, 22 yaşında beyliği
bizzat yönetmeye başladıktan sonra diğer altı beyliği ilhak ederek Çin’i birleştirme
stratejisini hayata geçirdi. Ying Zheng, bütün beyliklerdeki yetenekli insanları bir
araya getirdi. Örneğin Ying Zheng, Han Beyliği’nden gelen casus Zheng Guo’ya
görev vererek “Zheng Guo Kanalı”nı açtırdı.
Bu kanal sayesinde Qin beyliğindeki 40 bin hektardan fazla tuzlu ve alkalik
toprak, verimli tarlalara dönüştü. Bu çalışma, Qin beyliğinin Çin’i birleştirmesinin
maddi koşulunu hazırladı. M.Ö 230-M.Ö 221 arasındaki sürede Ying Zheng, Han,
Zhao, Wei, Yan, Chu ve Qi’yi yok ederek Çin’i birleştirdi. Bölünmeye son verilen
68
Çin’de birleşik, merkeziyetçi ve diktatörlük rejimiyle yönetilen Qin hanedanı
kuruldu. Ying Zheng de Çin tarihindeki ilk imparator oldu. Bu yüzden Ying Zheng,
“ilk imparator” anlamına gelen “Shi Huangdi” olarak adlandırılmıştır.
Qin hanedanının Çin’i birleştirmesi, Çin tarihine yapılan büyük bir katkı
olarak büyük önem taşıyordu. Öncelikle Qin Shi Huang, siyasi alanda “Fenfeng
sistemi”ni (ülkenin topraklarının imparatorun çocukları tarafından paylaşılması
sistemi) kaldırarak “Jun Xian Sistemi”ni (il ve ilçe sistemi) uygulamaya başladı.
Ülke, 36 ile ayrıldı ve her ilin altında ilçeler kuruldu; merkez yönetimle yerel
yönetimlerde görev yapan devlet memurlarının hepsi imparator tarafından bizzat
seçilerek atanır ya da görevden alınırdı, yöneticiliğin babadan oğla geçmesi
uygulamaları kaldırıldı. Qin hanedanının başlattığı “İl ve ilçe sistemi” daha sonra iki
bin yıldan fazla süren feodal rejimde yerleşik bir sistem olarak varlığını sürdürdü.
Bugün Çin’deki pek çok ilçenin ismi, iki bin yıl önce Qin hanedanı döneminde
belirlenmişti.
Qin hanedanının Çin’i birleştirmesinin diğer önemli sonucu, yazıların
birleştirilmesiydi. Qin hanedanından önce farklı beylikler farklı yazılar
kullanıyorlardı. Bu yazılar, aynı kökten gelmesi ve yazılışları arasında büyük
farklılık olmamasına rağmen, yine de kültürün yaygınlaşması ve insanlar arasındaki
temaslar için bir engel oluşturmuştu. Çin’in birleştirilmesinden sonra Qin beyliğinde
kullanılan “Xiao Zhuan Yazısı”, ulusal yazı oldu.
O tarihten itibaren Çince yazısının gelişimi, belirli kurallara bağlandı. Bu
olay, Çin tarihinin oluşumu ve kültürünün devam ettirilmesi için tahmin
edilemeyecek kadar büyük önem taşıdı.
Bununla birlikte Qin hanedanı, ölçüleri birleştirdi. Halbuki Çin’in
birleşmesinden önce yazıda olduğu gibi farklı beyliklerde farklı uzunluk, hacim,
ölçüm ve ağırlık ölçüleri kullanılıyordu ve bu durum, ekonominin gelişmesini ciddi
bir şekilde engelliyordu. Ayrıca Qin Shi Huang, tek para ve tek yasa sistemini
uygulayarak bir yandan ülke ekonomisinin gelişmesine elverişli koşullar yarattı,
diğer yandan da merkeziyetçi yönetimini büyük ölçüde güçlendirdi.
69
Düşünce alanındaki diktatörlüğünü de güçlendirmek isteyen Qin Shi Huang,
M.Ö 213 yılında “Qin Tarihi” dışında, diğer bütün beyliklerin tarih kitaplarını ve
Konfüçyus klasiklerini yaktırdı, hatta bu kitapları gizlice saklayan veya
yaygınlaştıran kişileri öldürttü. Bununla birlikte Qin Shi Huang, ülkenin kuzeyinde
yaşayan azınlık milliyetlerin saldırılarını önlemek için daha önce Qin, Zhao ve Yan
gibi beylikler tarafından inşa edilen setleri restore ettirerek batıdaki çölden doğudaki
denize kadar beş bin kilometreyi geçen Çin Seddi’ni oluşturdu.
Qin Shi Huang, ayrıca 700 binden fazla köylüyü çalıştırarak ve yüklü
harcama yaparak Lishan Dağı’nın eteğinde bir mezar inşa ettirdi. Bu mezar, bugün
Dünya Mirasları Listesi’nde yer alan Qin Mezarı ve Yeraltı Heykel Ordusu’dur (Tera
Cotta).
Qin Shi Huang’ın Çin’i birleştirmesiyle Çin’de uzun süren bölünmüşlüğe son
verilerek esasını Han milliyetinin oluşturduğu çok milliyetli, güçlü ve büyük bir
feodal imparatorluk kuruldu, böylece Çin tarihinde de yepyeni bir sayfa açıldı.
4.2.5. Han Hanedanı
Çin, M.Ö 206 ila M.S 8 yılı arasında Batı Han hanedanının yönetimi altında
bulunuyordu. İmparator Han Gaozu olarak adlandırılan Liu Bang tarafından kurulan
Han hanedanının başkenti Chang’an’dı (bugünkü Xi’an şehri).
İmparator Han Gaozu, tahtta bulunduğu yedi yıl içinde merkeziyetçi otoriter
yönetimini sağlamlaştırmak için “Halka nefes aldırma”ya yönelik bir dizi politika
uyguladı.
Han Gaozu’nun M.Ö 159 yılında ölmesi üzerine İmparator Hui Di, tahta
geçti. Ancak Han hanedanının yönetimi, fiilen İmparator Han Gaozu’nun eşi Lü
Zhi’nin eline geçti. İktidarda 16 yıl kalan Lü Zhi, Çin tarihindeki sayılı kadın
yöneticilerden biriydi. Onun ardından M.Ö 183 yılında tahta geçen imparator Wen
Di ve oğlu imparator Jing (M.Ö 156-M.Ö 143 yılları arasında tahtta oturdu), “Halka
nefes aldırma” politikalarını sürdürerek köylülerin vergi yükünü azalttılar. Bunun
sayesinde Han hanedanının ekonomisinde büyük canlılık görüldü. Bu dönem,
tarihçiler tarafından “Wen ve Jing Düzen Dönemi” olarak anlandırılıyor.
70
“Wen ve Jing Düzen Dönemi”nden sonra Han hanedanı, adım adım
güçlendi. M.Ö 141 yılında tahta geçen imparator Wu Di, Wei Qing ve Huo Qubin
adlı iki generali göndererek Hunlar’ı yenilgiye uğrattı, Batı Han hanedanının
toprağını genişletti, ülkenin kuzey bölgelerindeki ekonomik gelişmeyi güvence altına
aldı. İmparator Wu Di, yaşamının son yıllarında savaşa son vererek tarımı
geliştirmeye yöneldi. Böylece Çin ekonomisi, gelişmeye devam etti. İmparator Wu
Di’nin ölümü üzerine tahta geçen İmparator Zhao Di, ekonomiyi geliştirmeye devam
ederek Han hanedanını eşi görülmez bir refaha ulaştırdı.
İmparator Zhao Di ve Xuan Di’nin toplam 38 yıl uyguladıkları “Halka nefes
aldırma” politikası sayesinde Batı Han hanedanının gücü arttı. Ancak bunun
beraberinde getirdiği, yerel yönetimlerin güçlenmesi, Batı Han hanedanının
yönetimini ciddi şekilde zayıflattı. Bunu fırsat bilen Wang Mang’ın M.S 8 yılında
iktidarı ele geçirerek “Xin” hanedanını kurmasıyla Batı Han hanedanı yönetimi sona
erdi.
Liu Xiu’nun M.S 25 yılında İmparator Guangwu Di olmasıyla Çin, M.S 220
yılına kadar Doğu Han hanedanının yönetimi altına girdi.
Liu Xiu, köylü isyancıların yardımıyla 25 yılında Wang Mang’ı tahttan
indirerek Han hanedanı yönetimini yeniden kurdu. Ancak bu kez hanedanın başkenti
Luoyang oldu.
İmparator Guangwu Di, M.S 26 yılında Wang Mang’ın uyguladığı eski
politikalarının kapsamlı şekilde değiştirilmesi emri vererek memurluk yönetimine
çekidüzen verdi; Üç Vezir’in (Taiwei, Situ ve Sikong adı verilen üç üst düzey
yönetici) yetkilerini daha da sınırlandırmak için önemli devlet işlerinden sorumlu altı
Shangshu (bakan) atadı; “devlet kölesi sistemi”ni kaldırdı; toprak sayımı
gerçekleştirerek halkın yaşamını istikrara kavuşturdu.
İmparator Guangwu Di, Ming Di ve Zhang Di’nin iktidar döneminde
harcanan yoğun çabalardan sonra Doğu Han hanedanı eski güce adım adım yeniden
kavuştu. Bu dönem, daha sonra “Guangwu Kalkınması” dönemi olarak adlandırıldı.
71
4.2.6. Wei Jin dönemi ve Güney-Kuzey Hanedanları
Çin, 220-589 yılları arasındaki dönemde Wei ve Jin hanedanları tarafından
yönetildi. Doğu Han hanedanı yönetiminin giderek zayıflamasıyla 2. yüzyılın
sonunda Çin, uzun bir bölünmüşlük dönemine girdi.
Bu dönemin ilk yıllarında (189-265) Çin toprakları, Wei, Shu ve Wu olarak
adlandırılan üç devlet tarafından paylaşıldı. Bu bölünmüşlüğe son veren Batı Jin
hanedanı (265-316), varlığını ancak çok kısa bir süre sürdürebildi. Bunun ardından
bölünme, yeniden başladı. Batı Jin hanedanı sülalesinin geri kalan mensupları Yantze
Nehri’nin güneyinde Doğu Jin hanedanını (317-420) kurarken, Çin’in kuzeyi etnikler
arası savaşlara sahne oldu. Kuzey Çin’de ortaya çıkan çok sayıdaki yönetim,
tarihçiler tarafından “16 Devlet” olarak adlandırıldı.
Wei Jin döneminde Çin’in güneyinde ekonomik olarak nispeten büyük
ilerlemeler kaydedildi. Ülkenin batısı ve kuzeyinde yaşayan azınlık etnik grupların
güneye göç etmeleriyle etnik kaynaşma ve temas yoğunlaştı. Wei Jin döneminde
kültür alanında “Xuan” felsefesinin hakimiyeti söz konusuydu. Budizm ve Taoculuk,
birbiriyle olan mücadeleler içinde yayılarak gelişti. Buna rağmen Budizm, genellikle
yöneticiler tarafından himaye ediliyordu. Edebiyat ve sanat alanında, “Jian’an’ın
Yedi Aydını” ve Tao Yuanming gibi edebiyatçıların şiirleri ve makaleleri, Wang
Xizhi gibi hat ustalarının eserleri, Gu Kaizhi gibi ressamların resimleri ve Dun
Huang Mağarası gibi mağara ve tapınak sanat eserleri, ölümsüz eserler olarak tarihe
geçti.
Bilim ve teknoloji bakımından, tanınmış Çinli matematikçi Zu Chongzhi,
dünyada matematikteki sabit sayı “π”nin noktadan sonraki yedi hanesini belirleyen
ilk insandı. Jia Sixie’nin kaleme aldığı “Qi Min Yao Shu” (Ziraatın Temel
Teknikleri) adlı kitap ziraat alanında dünyaca bilinen bir şaheserdi.
420-589 yılları arasındaki dönem, “Güney-Kuzey Hanedanları” dönemi
olarak adlandırılıyor. Bu dönemde Çin’in kuzeyinde önce Kuzey Wei devleti
kuruldu; sonra Kuzey Wei, Doğu Wei ve Batı Wei olmak üzere ikiye bölündü; daha
sonra Doğu Wei’nin yerine Kuzey Qi, Batı Wei’nin yerine Kuzey Zhou kuruldu;
72
dönemin sonunda Kuzey Zhou, Kuzey Qi’yi ilhak etti. Çin’in güneyinde ise Song,
Qi, Liang ve Chen devletleri vardı.
Kuzey-Güney hanedanları döneminde Çin’in ortasında yaşayan insanların
savaşlardan kaçarak güneye sürekli göç etmesi, ülkenin güneyine çok sayıda iş
gücünün yanı sıra ileri üretim teknolojileri de getirdi. Bunun sayesinde Çin’in
güneyindeki ekonomi hızla gelişti. Yangzhou, o dönemde güney Çin’deki en
gelişmiş şehirdi.
Bu dönemde kültür alanında göze çarpan bir nokta, “Xuan” felsefesinin hızla
gelişmesiydi. Bununla birlikte toplumsal kargaşa, düşünce özgürlüğüne güç kattı. Bu
dönemde edebiyat konusunda kaydedilen gelişmelerin en iyi örneği şiirlerin
gelişmesiydi.
Bu dönemde Çin’in dış temaslarında da büyük canlılık görüldü. Çin,
doğudaki Japonya ve Kore, batıdaki Orta Asya ve Roma İmparatorluğu’nun yanı sıra
Güneydoğu Asya ülkeleriyle de temas kurdu.
Doğu Jin hanedanının yıkılmasıyla Çin, tarihte benzeri az olan Güney-Kuzey
bölünmüşlüğüne girdi. Bu durum, ekonomik gelişmeyi belirli ölçüde engellediyse de,
azınlık etnik grupların Çin’in orta kesiminin yönetimini ele geçirmesiyle Sarı Irmak
havzasında eşi görülmemiş bir etnik kaynaşmayı beraberinde getirdi. Bunun
sayesinde Çin’in kuzeyinde yaşayan etnik gruplar, Hanların etkisinde kalarak Çin
ulusunu oluşturan önemli öğeler oldular. Bu yüzden Güney-Kuzey hanedanları
dönemi, Çin’deki etnik bütünleşme sürecinin hızlandırılmasında önemli rol
oynayarak Çin ulusunun gelişme sürecinde vazgeçilmez bir halkaydı.
4.2.7. Sui ve Tang Hanedanları
İmparator Wen Di olarak adlandırılan Yang Jian tarafından 581 yılında
kurulan Sui hanedanı, imparator Yang Di’nin öldürüldüğü 618 yılına kadar toplam
37 yıl hüküm sürdü. Sui hanedanı Çin tarihindeki en kısa süreli hanedanlarından
biriydi. İmparator Wen Di’nin Çin’in tarihi gelişimine yaptığı katkılardan biri, Kuzey
Zhou hanedanı döneminde uygulanan altı bakanlık sistemini kaldırarak üç eyalet ve
altı bakanlığa dayalı yönetim yapısını oluşturması; diğeri de Kuzey-Güney
hanedanları dönemindeki ağır cezaları hafifleterek yeni yasaları çıkarması; üçüncüsü
73
de devlet memuru seçiminde yenilik yaratarak devlet memurlarını sınavla alma
sistemini uygulamasıydı. İmparator Yang Di’nin tarihe yaptığı tek katkı, Beijing ile
Hangzhou arasındaki Büyük Kanal’ı açtırmasıydı, ki bunun amacı gezilerini
kolaylaştırmaktı. İmparator Yang Di, acımasızlığıyla tarihe geçti. Uyguladığı ağır
vergi yüzünden halkın nefretini kazanan Yang Di, isyancı köylüler tarafından
Jiangdu’da idam edildi. Sui hanedanı, böylece devrildi.
Sui hanedanının yıkılmasından sonra 618 yılında kurulan Tang hanedanı,
Çin’i 907 yılına kadar toplam 289 yıl yönetti. Tang hanedanı, “An Shi İsyanı”yla iki
döneme ayrılır. Bu iki dönemden biri, refah dönemi; diğeri ise çöküş dönemiydi.
İmparator Gao Zu tarafından kurulan Tang hanedanı varisi imparator Tai Zong
olarak adlandırılan Li Shimin 10 yıl süren askeri seferleriyle Çin’i yeniden
birleştirdi.
Tarihte “Xuan Wumen Olayı” olarak anılan hükümet darbesiyle tahta geçen
Li Shimin, aldığı bir dizi etkili politikayla ülkeyi Çin’in feodal döneminde eşi
görülmez bir refah toplumu haline getirdi. “Zhen Guan Refah Dönemi” olarak
adlandırılan bu dönemde Tang hanedanı, siyaset, ekonomi ve kültür gibi her alanda
dünyadaki diğer bütün devletleri geride bıraktı. Daha sonra İmparator Xuan Zong
tarafından yaratılan “Kai Yuan Refah Dönemi”, Tang hanedanının gücünü, halkın
refahını ve toplumsal barışı daha da pekiştirdi. Ancak İmparator Xuan Zong
döneminin son yıllarında yaşanan “An Shi İsyanı”, Tang hanedanının çöküşe doğru
adım adım yaklaşmasına neden oldu.
Sui ve Tang hanedanları döneminde siyaset ve hukuk alanında ilerleme
kaydedildi. Bu dönemde uygulanan Üç Eyalet ve Altı Bakanlık Sistemi, Devlet
Memurları Sınavı sistemi ve İkili Vergi Yasası, Çin tarihine damga vuran
sistemlerdi. Sui ve Tang hanedanları tarafından izlenen dışa açık politika sayesinde
Çin’le dünya arasındaki ekonomik ve kültürel temaslar yoğunlaştı. Tang hanedanı
dönemindeki şiirlerin, Çin edebiyatında ayrıcalıklı bir yeri vardır.
Chen Zi’ang, Li Bai, Du Fu, Bai Juyi, Yuan Zhen, Li Shangyin ve Du Mu,
Tang hanedanı dönemindeki seçkin şairlerin temsilcileri olarak kabul ediliyor. Han
Yu ve Liu Zongyuan tarafından başlatılan “Eski Edebiyata Dönüş Hareketi”, Çin
edebiyatını uzun süre etkiledi. Yan Zhenqin’in hat eserleri, Yan Liben, Wu Daozi ve
74
Wang Wei’nin resimleri, “Nishang Yuyi Dansı” (Rengarenk İpek Giysiyle Dans)
gibi müzik ve dans gösterileri ve çok sayıdaki mağara resmi ve heykel, Çin
medeniyetinin önemli bir parçasını oluşturuyor. Bilim ve teknoloji alanlarında bu
dönemde Çin’in dört büyük icadından matbaacılık ve barut ortaya çıktı.
Tang hanedanının son yıllarında Çin, siyasi kargaşalara sahne oldu. “Niu Li
Siyasi Mücadelesi”, hadımların devlet yönetimini ele geçirmesi ve birbirlerini
izleyen köylü isyanları, hanedanın gücünü giderek zayıflattı. Tang hanedanının
sonunda patlak veren “Huang Chao İsyanı’na katılan Zhu Wen, Tang hanedanı
imparatorunu tahttan indirerek kendisini imparator ilan etti. Böylece Tang hanedanı
dönemi kapandı ve Beş Hanedan Dönemi’nin ilk yönetimi “Geç Liang Hanedanı”
kuruldu.
4.2.8. Song Hanedanı
Hou Zhou hanedanının generali Zhao Kuangyin, Chen Qiao kasabasında
ayaklanma başlatarak 960 yılında kendisini İmparator Tai Zu ilan ederek Song
hanedanını kurdu. Song hanedanının kuruluşuyla “Beş Hanedan ve 10 Devlet”
dönemi kapandı ve Çin’deki bölünmüşlük sona erdi. Song hanedanı, 1279 yılında
Yuan hanedanı tarafından devrilmesine kadar toplam 319 yıl varlığını sürdürdü.
Song hanedanı, Kuzey ve Güney olmak üzere ikiye ayrıldı.
Kuzey Song hanedanı döneminde, Kitanlar kuzeyde Liao devletini (947-1125
yılları arası), Dangxianglar kuzeybatıda Xixia devletini (1038-1227 yılları arası),
Nüzhenler kuzeyde Jin devletini (1115-1234 yılları arası) kurdular. 1125 yılında Liao
devletini yok eden Jin devleti, 1127 yılında Song hanedanının başkenti Kaifeng’i
işgal ederek İmparator Hui Song ve varisi Qin Zong’u kaçırdı.
Böylece Kuzey Song hanedanı yıkıldı. Bunun ardından Song sülalesi
mensubu Zhao Gou, hanedanın güney başkenti Yingtian’da (bugün Henan eyaletine
bağlı Shangqiu şehri) tahta geçerek İmparator Gao Zong oldu. Daha sonra Lin’an’a
(bugünkü Hangzhou şehri) kaçan imparator Gao Zong, Yantze Nehri’nin güneyini
yöneten Güney Song hanedanını kurdu. Dar bir alana sıkıştırılan Güney Song
hanedanı, Song hanedanının çöküş dönemiydi.
Kuzey Song hanedanının Çin’in kuzey bölgelerini birleştirmesiyle toplumsal,
ekonomik ve kültürel alanlarda büyük gelişmeler kaydedildi, dış ticaret de gelişti.
Fan Zhongyan tarafından başlatılan “Qingli Reformu” ve Wang Anshi tarafından
75
başlatılan reform, Kuzey Song hanedanına uzun süreli refah getirememesine rağmen,
bazı toplumsal sorunları gidermeyi başardı. Kuzey Song hanedanının son yılında
devletin çürümüş karanlık yönetimine karşı Fang La ve Song Jiang liderliğinde köylü
isyanı meydana geldi.
Kuzey Song hanedanının Jin devleti tarafından yok edilmesinden sonra
Güney Song hanedanı, Yantze Nehri’nin güneyini yönetmekle yetindi ve kuzeye
seferler düzenleyerek ülkeyi yeniden birleştirme hevesini yitirdi. Yurtsever general
Yue Fei’nin kuzeyden gelen Jin saldırılarına karşı verdiği çetin mücadele, Güney
Song hanedanının hükümdarlarının gözünde yalnızca güney Çin’de daha rahat
yaşamalarını sağlayan bir unsurdu.
Güney Song hanedanının son yıllarında başvezir Jia Sidao’nın yetkileri
kötüye kullanması, Güney Song hanedanının yıkılışını hızlandırdı.
Song hanedanı döneminde Çin, birçok alanda, özellikle bilim ve teknoloji
alanında büyük başarılar sağladı. Bu dönemde pusula, matbaacılık ve barut
yaygınlaştı. Dönemin bilimadamı Bi Sheng, Avrupalılar’dan 400 yıl önce tipografi
tekniğini keşfetti; Su Song, dünyadaki ilk kronometreyi icat etti; Shen Kuo’nun
yazdığı “Meng Xi Bi Tan”, bilim ve teknoloji tarihindeki önemli bir eser olarak
kabul edildi.
Kültür alanında Li bilimi (görgü kuralları bilimi) son derece popüler oldu,
Zhu Xi ve Lu Jiuyuan gibi tanınmış görgü kuralları uzmanları ortaya çıktı. Taoculuk
ve ve Budizm’in yanı sıra dışardan gelen dinler de yaygınlaştı. Kuzey Song hanedanı
döneminde yaşayan tarihçi ve edebiyatçı Ouyang Xiu’nun kaleme aldığı “Yeni Tang
Tarihi”, Tang hanedanının tarihinin gelecek nesillere aktarılmasına büyük katkı
yaptı; Sima Guang’un kaleme aldığı “Zi Zhi Tong Jian” (Yöneticilere Ayna Olan
Malzemeler Koleksiyonu) ise kronolojik tarih araştırmalarıyla ilgili bir şaheserdir.
Edebiyat alanında Ouyang Xiu ve Su Shi gibi seçkin deneme yazarları ortaya
çıktı. Şiirin bir biçimi olan Song ci, bu dönemde yaşayan Yan Shu, Liu Yong, Zhou
Bangyan, Li Qingzhao ve Xin Qiji gibi büyük şairlerin sayesinde eşi görülmemiş
biçimde doruğa ulaştı. Tiyatro ve gelenksel Çin operaları, toplumda geniş ilgi gördü.
Dağ, nehir, çiçek ve kuş, resimlerin ana konuları oldu. Dönemin büyük ressamı
Zhang Zeduan’ın “Qing Ming Shang He Tu” (Qing Ming Bayramındaki Nehir
Manzarası), Çin’in resim sanatındaki ölümsüz eserlerden biridir.
76
4.2.9. Yuan Hanedanı
Timuçin’in 1206 yılında Moğol yönetimini kurmasının ardından Kubilay,
1271 yılında devletin adını “Yuan” olarak belirledi ve 1279 yılında Song hanedanını
yok ederek başkentini Dadu’ya (bugünkü Beijing) taşıdı.
Moğollar, Gobi Çölü’nün kuzeyinde yaşarlardı. Timuçin, diğer Moğol
kabileleri yenerek Moğolistan’ı birleştirdikten sonra Moğol İmparatorluğu’nu kurdu
ve kendisini Cengiz Han ilan etti. Moğol ordusu, batıya da seferler yaparak Orta
Asya, Doğu Avrupa ve İran’a saldırdı. Merkezi Holin (bugün Moğolistan Halk
Cumhuriyeti’nin Harholin bölgesi) olan ve Avrupa ile Asya kıtasını kapsayan büyük
Moğolistan İmparatorluğu, kısa bir süre sonra birbirinden bağımsız birkaç hanlığa
bölündü. Moğol imparatoru, yalnızca adı gereği Moğolların ortak hanı durumuna
düştü, zayıfladı.
Yuan hanedanının kuzeyi, uzun süren savaşlar yüzünden yıkıma uğramıştı.
Yuan hanedanının kurucusu ve İmparator Şizu olarak bilinen Kubilay, tarımı teşvik
eden politikalar uyguladı ve Sarı Irmak’ı ıslah ettirdi.
Çin, Tang, Song ve Yuan hanedanları döneminde dünyanın en gelişmiş
ülkesiydi. Çin’in ekonomisi ve kültürü komşuların yoğun ilgisini çekiyordu. O
dönemde dünyanın çeşitli ülkeleri, Çin’e sık sık elçi gönderiyor ve çok sayıdaki
yabancı tüccar da Çin’e akın ediyordu. Çin’in yabancı ülkelerle olan temaslarında da
eşi görülmemiş canlılık görülüyordu. Bu temaslar, Yuan hanedanı döneminde doruğa
ulaştı.
Yuan hanedanı ile Japonya ve Güneydoğu Asya ülkeleri arasında yakın
temaslar kuruldu; çok sayıdaki Çin gemisi, Çin ve Hindistan arasındaki denizlerde
gidip geliyordu. Çin’in üç büyük icadı matbaacılık, barut ve pusula, Yuan hanedanı
döneminde Arap yarımadası üzerinden Avrupa’ya, Arapların astronomi, tıp ve
matematik bilgileriyle İslam dini de Çin’e tanıtıldı. Çin ve Arap yarımadası arasında
deniz taşımacılığının yanı sıra Yunnan eyaleti üzerinden kara taşımacılığı da açıldı.
Doğu Afrika’ya gönderilen Çin porselenleri, Fas’a kadar ulaştırıldı. Venedikli bir
işadamı olan babasıyla birlikte 1275 yılında Çin’e giden Marco Polo, Çin’de 17 yıl
77
yaşadı. Marco Polo’nun “Seyahatname” adlı kitabı, asırlar içinde Batılıların Çin’i ve
Asya’yı tanımak için başvurdukları önemli bir kaynak oldu.
Yuan hanedanı döneminde kültür alanındaki önemli bir gelişme, Yuan
Qu’nun (tiyatronun bir biçimi) ortaya çıkmasıydı. Guan Hanqin, Wang Shipu, Baipu
ve Ma Zhiyuan gibi tanınmış Yuan Qu yazarlarının “Dou E’ye Yapılan Haksızlar” ve
“Batı Odasının Hikayesi” gibi sahnel eserleri, Çin kültüründe önemli bir yere
sahiptir.
Moğol yönetiminin Han Çinlilerine yaptığı dayanılmaz sömürü ve baskı,
Hanların ayaklanmasına neden oldu. 1333 yılına gelindiğinde dini örgütler ve başka
gizli örgütler tarafından başlatılan ayaklanmalar tüm ülkeye yayıldı. Bu dönemdeki
büyük ayaklanma, Sarı Irmak’ta yapılan ıslah çalışmalarına katılan köylülerin
başlattığı “Kırmızı Başörtülü Ordu”nun ortaya çıkmasıydı. “Kırmızı Başörtülü
Ordu”nun Haozhou bölgesindeki birlikleri, Zhu Yuanzhang’ın liderliğinde
“Moğolları kovarak Çin’i yeniden kurmak” sloganıyla geniş destek kazandı. Zhu
Yuanzhang, ordusuyla birlikte 1368 yılında Dadu’yu ele geçirerek Yuan hanedanını
devirdikten sonra Ming hanedanını kurdu.
4.2.10. Ming Hanedanı
Ming hanedanı, Zhu Yuanzhang’nın 1368 yılında Nanjing kentinde tahta
geçmesiyle kuruldu. Ming Taizu olarak adlandırılan Zhu Yuanzhang, tahtta kaldığı
31 yıl içinde feodal monarşi merkezi yönetimini güçlendirmek için hanedanın
kuruluşuna büyük katkısı olan vezirleri ve farklı görüşlere sahip olan kişileri
öldürerek imparatorluk otoritesini artırdı. Ming Taizu’nun ölümünden sonra torunu
Jianwen tahta geçti. Ancak imparator Jianwen, amcası Zhu Li tarafından tahttan
indirildi. Zhu Li, kendisini Chengzu İmparatoru ilan etti ve 1421 yılında başkenti
Beijing’e taşıdı.
Ming hanedanı yönetiminin merkeziyetçiliği güçlendirmesine rağmen,
imparatorlarının ya yeteneksiz ya da çok küçük yaşta olmaları nedeniyle hükümet
yetkilileri, adım adım hadımların eline geçti. Hadımlar yolsuzluk ve şantaj yaptılar,
dürüst olan vezirleri ezdiler. Ülke, kötü yönetildi, toplumdaki her türlü çelişme
78
alevlendi. Ming hanedanının orta dönemine gelindiğinde bir çok köylü isyanı
meydana geldi, ancak hepsi bastırıldı.
Ming hanedanı dönemindeki tanınmış siyaset adamı Zhang Juzheng,
toplumsal çelişmeleri yatıştırmak ve Ming hanedanı iktidarını sürdürmek için
reforma başladı. Zhang Juzheng, personel yönetimine çekidüzen verdi, tarım ve
dokumacılığı kalkındırdı, ırmakları ıslah etti ve değişik adlar altındaki vergileri
birleştirdi. Bu önlemler, halkın yükünü belirli derecede azalttı.
Ming hanedanı döneminde tarım, daha önceki hanedanlara göre gelişti; ipek
dokumacılığı ve porselen üretimi çok gelişmiş bir düzeye ulaştı; demir çıkarma,
bakır dövmeciliği, kağıt üretimi ve gemi yapımı sektörlerinde de büyük gelişmeler
kaydedildi. Ming hanedanı döneminde Çin’in dış ekonomik ve kültürel temasları da
yoğunlaştı. Tanınmış Çinli denizci Zheng He, büyük filosuyla yedi kez Hint
Okyanusu’nda yolculuk yaparak Asya ve Afrika kıtalarındaki 30’dan fazla ülke ve
bölgeyi ziyaret etti. Ancak Ming hanedanının orta döneminden sonra Çin, Japonya,
İspanya, Portekiz ve Hollanda gibi ülkelerin saldırısına uğradı.
Ming hanedanı döneminde, meta ekonomisinin gelişmesiyle birlikte
kapitalizmin tohumları yeşerdi. Ming hanedanının ilk yıllarında çok sayıda sahipsiz
çorak toprak ortaya çıktı. İmparator Ming Taizu, başı boş dolaşan insanlara toprak
verdi ve vergiyi indirdi. Bunun sayesinde kendi topraklarında ekim yapan köylülerin
sayısı büyük ölçüde arttı. Tütün, tatlı patates, mısır ve yerfıstığı gibi yabancı tarımsal
ürünler bu dönemde Çin’de yetişmeye başladı.
Ming hanedanı döneminde porselen ve dokumacılık gibi geleneksel Çin
zanaatları yüksek seviyelere ulaştı. Özellikle ipek dokumacılığı sektöründe onlarca
dokuma tezgahına sahip atölye işletmecileri ve onlar için çalışan tekniği bilen
“işçiler” ortaya çıktı. Bunlar, Çin’de kapitalizmin ilk şeklinin ortaya çıkmaya
başladığını gösterdi. Ming hanedanı döneminde, mal çeşitlerinin artması ve
alışverişin yoğunlaşmasıyla birlikte kaynak ve ürünleri zengin, ulaşımı da kolay olan
yerlerde büyüklü küçüklü ticaret merkezleri kuruldu. Beijing, Nanjing, Suzhou,
Hangzhou ve Guangzhou gibi işlek kentler de ortaya çıktı.
79
Ming hanedanı döneminde belirli kurallara bağlı kalan “Ba Gu” makaleleriyle
memurluk sınavı yapılırdı. Uzun romanların popüler olduğu bu dönemde “Shuihu”,
“Üç Devletin Hikayesi”, “Batı’ya Yolculuk” ve “Jinpinmei” gibi ünlü romanlar
yazıldı. Bunların yanı sıra coğrafyayla ilgili “Xu Xiake Seyahatnamesi”, tanınmış
doktor Li Shizhen’nin “Bencao Gangmu (Şifalı Bitkiler Koleksiyonu)”, ziraatçi Xu
Guangqi’nin “Tarım Ansiklopedisi”, zanaatkar Song Yingxin’in “Tiangong Kaiwu”
ve tarih kitabı “Yong Le Ansiklopedisi” gibi ünlü klasik eserler de bu dönemde
hazırlandı.
Ming hanedanının son yıllarında topraklar kraliyet ailesinde ve feodal
beylerin elinde yoğunlaştı. Hükümet, vergileri günden güne artırdı, toplumsal
çelişmeler gün geçtikçe alevlendi. Toplumsal çelişmelerin yumuşatılmasını
arzulayan bazı memurlar ve bilginler, sık sık bir araya gelip siyaset tartıştılar ve
hadım ile aristokratların imtiyazlarının azaltılmasını istediler.
“Dong Lin Partililer” olarak adlandırılan bu insanlar, büyük baskıların altında
kaldı. Bu durum, toplumdaki huzursuzluğu daha da artırdı.Köylerdeki mücadeleler
de şiddetlendi. 1627 yılında Shanxi eyaletinde yaşanan afet sırasında yöneticilerin
zorla vergi toplamaları, köylü isyanlarına neden oldu. Onbinlerce köylünün katıldığı
isyan ordusunun 1644 yılında Beijing şehrine girmesinden sonra imparator Cong
Zhen kendini asarak intihar etti. Böylece Ming hanedanı, devrildi.
4.2.11. Qing Hanedanı
Çin’de 1644-1911 yılları arasındaki dönemde hüküm süren Qing hanedanı,
kurucusu Nurhaç’tan son imparator Pu Yi’ye kadar toplam 12 imparator tarafından
yönetildi.
Qing hanedanının toprakları, zirve döneminde 12 milyon kilometrekareyi
geçmişti. Nurhaç, 1616 yılında Hou Jin Krallığı’nı kurdu. Krallığın ismi Huang Taiji
tarafından 1636 yılında “Qing” olarak değiştirildi. Li Zichen’in liderliğindeki köylü
isyancı ordusunun 1644 yılında Ming hanedanını devirmesi ve Ming hanedanının son
imparatoru Cong Zhen’in intihar etmesinden yararlanan Qing ordusu, Mançurya’dan
yola çıkıp Çin Seddi’nin önemli geçitlerinden Shanhaiguan’ı aşarak ülkenin iç
kesimine girdi.
80
Köylü isyancı ordusunu yenerek Beijing’i başkent yapan Qing hanedanı, daha
sonra ülkenin dört ucunda yaşanan köylü ayaklanmalarını bastırdı, güneye kaçan
Ming hanedanının kalan güçlerini yok etti ve Çin’i adım adım birleştirdi.
Qing hanedanı, ilk yıllarında sınıflar arasındaki çatışmaları yumuşatmak için
çorak arazilerin tarlaya dönüştürülmesini teşvik etti ve vergi indirimi gibi politikalar
uyguladı. Bunun sayesinde Çin’in hem iç kesimindeki, hem de sınır bölgelerindeki
toplumsal yapı ve ekonomi belirli ölçüde gelişti. 18. yüzyılın ortalarına gelindiğinde
Çin’in feodal ekonomisi, eşi görülmemiş biçimde zirveye ulaştı. Tarihte “Kangxi,
Yongzheng ve Qianlong Refah Dönemi” olarak anılan bu dönemde Qing
hanedanının feodal merkeziyetçi monarşi yönetimi daha güçlü hale geldi, Çin’in
devlet gücü yükseldi, toplumda düzen sağlandı. Çin’in nüfusu 18. yüzyılın sonunda
300 milyona yaklaştı.
1661 yılında general Zheng Chengon, savaş filosuyla Taiwan Boğazı’nı
geçerek Taiwan’ı 38 yıl süreyle işgal eden Hollandalı sömürgecileri yendi.
Hollandalılar’ın 1662 yılında teslim olmasıyla Taiwan, anavatanın kucağına geri
döndü.
Çarlık Rusyası, 16. yüzyılın sonlarından itibaren doğuya genişlemeye başladı.
Çarlık Rusyası, Qing ordusunun Mançurya’dan Shanhaiguan’ı geçerek Çin’in iç
kesimine girmesinden yararlanarak Yaksa ve Nibuçu gibi kasabaları ele geçirdi. Qing
hanedanı yönetimi, Rus işgalcilerin Çin topraklarından çekilmesini defalarca istedi.
Qing ordusunun 1685 ve 1686 yıllarında İmparator Kangxi’nin emriyle Yaksa’daki
Rus ordusuna iki kez saldırması karşısında Çarlık Rusyası ordusu, Çin-Rus sınırının
doğusuyla ilgili sorunları, görüşme yoluyla çözmeyi kabul etmek zorunda kaldı. Çin
ve Rusya temsilcileri, 1689 yılında aralarındaki ilk sınır anlaşması “Nibuçu
Anlaşması’nı imzaladılar.
İmparator Qianlong döneminde, Çungarya kabilesinin şefi Gordan
liderliğindeki bölücü güçler yok edildi, Huilerin, Büyük ve Küçük Hoca İsyanı
bastırıldı ve Xinjiang bölgesi birleştirildi. Bunun ardından Qing yönetimi, sınır
bölgelerindeki ekonomi, kültür ve ulaşımı geliştiren bir dizi politika uyguladı.
81
Qing hanedanının İmparator Daoguang dönemine kadar (19. yüzyıl) Çin,
kültür alanında büyük başarılar kazandı. Bu süre içinde Wang Fuzhi, Huang Zongxi,
Gu Yanwu ve Dai Zhen gibi seçkin düşünürler ile Cao Xueqing, Wu Jinzi, Kong
Shangren ve Shi Tao gibi ünlü edebiyatçı ve sanatçılar yetişti. Tarih alanında da
büyük başarıların elde edildiği bu dönemde birçok seçkin tarihçi ve “Siku Quanshu”
ile “Kitap Koleksiyonu” gibi hükümet emriyle derlenen büyük kitap dizileri ortaya
çıktı. Bilim ve teknolojide, özellikle mimarlık alanında büyük ilerlemeler kaydedildi.
Qing hanedanı döneminde Çin, tarıma dayalı bir ülke olmaya devam etti.
Bununla birlikte Qing hanedanı yönetimi, kültür ve düşünce alanlarında feodal ahlakı
ön plana çıkardı, çok sayıdaki edebiyatçı ve düşünürü hapse attı; dış ilişkiler alanında
ise uzun süre içine kapandı ve kendisini “merkez ülkesi” olarak gördü.
Qing hanedanının orta döneminden itibaren çeşitli toplumsal çelişmeler
kendini göstermeye başladı, sık sık isyanlar yaşandı. “Bailianjiao”nin (Beyaz Nilüfer
Dini) başlattığı isyan, Qing hanedanının refah dönemine son verdi.
1840 yılında patlak veren “Afyon Savaşı” ve bunun ardından Batılı ülkelerin
yoğun saldırıları karşısında Qing hanedanı, yabancı işgalcilerle çok sayıda adaletsiz
anlaşma imzalayarak topraklarını yabancılara bırakmak, yüklü tazminat ödemek ve
limanlarını yabancılara açmak zorunda kaldı.
Çin de adım adım yarı feodal, yarı sömürge bir toplumsal yapıya düştü. Qing
hanedanının son yıllarında yönetimin yozlaşması, düşüncelerinin kemikleşmesi,
korkaklığı ve kendini küçümsemesi nedeniyle Qing hanedanı düşüşe geçti. Eziyet
altında yaşayan Çin halkı, emperyalizme ve feodalizme karşı “Taiping Tianguo
Hareketi” ve “Nianjun İsyanı” gibi bir dizi ayaklanma yaptı.
Hakimiyetini sürdürmek isteyen Qing hanedanının yönetici sınıfı da Yangwu
Hareketi ve Wuxu Reformu gibi reformları başlatarak Çin’i güçlü ve müreffeh bir
topluma dönüştürmeye çalıştı. Ancak bu hareketlerin hepsi başarısız oldu. Sayısız
vatansever insan, Çin milletini kurtarmak için kanlı mücadeleler verdi. Yurtseverlik
dalgaları, Çin’in yakın çağ tarihinin en önemli akımı oldu. 1911 yılında patlak veren
“Xinghai Devrimi” ile Qing hanedanı devrildi, Çin’de 2 bin yılı aşkın sürede hüküm
süren feodal imparatorluk rejimi yıkıldı ve Çin tarihi yeni bir döneme girdi.
82
4.3. Çin'deki Tarihi Kayıtlar
4.3.1. Savaş Sanatı
Eski Çin’in en büyük askeri teori eseri olan “Savaş Sanatı”, dünyada en çok
bilinen ve en derin etkiye sahip klasik Çin eseridir. “Savaş Sanatı”nda anlatılan
strateji ve felsefe düşünceleri, askerlik, siyaset ve ekonomi dahil her alanda yaygın
olarak uygulanıyor.
2500 yıl önce yazılan “Savaş Sanatı”, dünyadaki en eski askeri teori kitabıdır.
Bu kitap, Clausewits’in yazdığı Avrupa’nın ilk savaş sanatı kitabı “Savaş
Üzerine”nin (On War) 2300 yıl öncesinde yazıldı.
“Savaş Sanatı”nın yazarı Sun Wu, Çin’in İlkbahar-Sonbahar döneminde
yaşayan büyük bir askeri otoriteydi. Çin tarihinde “Savaş Ustası” veya “Askeri
Taktik Ustası” olarak adlandırılan Sun Wu, genç yaşlarda savaştan kaçmak üzere Wu
devletine geldi. Wu Kralı tarafından generalliğe atanan Sun Wu, 30 bin kişilik
ordusuyla Chu devletinin 200 bin kişilik ordusunu yenerek diğer bütün devletleri
korkutan bir isim oldu. Sun Wu, İlkbahar-Sonbahar döneminin sonunda ve daha
önceki dönemlerde yaşanan savaşlardan kazanılan tercübeleri özetleyerek yazdığı
“Savaş Sanatı” kitabında, evrensellik taşıyan bir dizi askeri kural ortaya koydu ve bir
bütünlük oluşturan askeri teoriler sistemini oluşturdu.
6 bin kelime ve 13 bölümden oluşan “Savaş Sanatı”nın her bölümünde bir
ana konu işleniyor. Örneğin, “Stratejiler” adlı bölümde savaşın yapılıp yapılmaması
sorunu ele alındı. Bu bölümde savaşın, siyaset ve ekonomiyle olan ilişkileri tahlil
ediliyor, savaşın sonucunun siyaset, zaman, jeolojik yapı, komutan ve disiplinden
oluşan beş temel faktör tarafından belirlendiği, ancak en önemli faktörün siyaset
olduğu kaydediliyor.
“Çarpışmalar” adlı bölümde savaş taktikleri anlatılıyor. “Saldırılar” adlı
bölümde düşmanlara yönelik saldırıların taktikleri yer alıyor. Bu bölümde Sun Wu,
asgari bedelle azami başarı kazanma düşüncesini, yani mümkün olduğu kadar
savaşmadan düşman kentlerini ele geçirme, zorlu ve uzun süreli savaşlar
başlatmadan düşman ülkesini yok etme düşüncesini ortaya koydu. Sun Wu, bu
hedefleri gerçekleştirmek için taktiklere önem verilmesi gerektiğini vurgulayarak,
83
zafer kazanmak için ilk seçeneğin siyasi taktikler olduğunu, bunu sırasıyla
diplomatik taktikler, silah zoru ve saldırıların izlediğini belirtti.
Sun Wu’ya göre taktikle zafer kazanmak için yalnızca kendi gücünü değil,
düşmanın gücünü de doğru ve ayrıntılı şekilde bilmek gerek. “Ajan Kullanma” adlı
bölümde ise, düşmanların durumunu savaştan önce ayrıntılı biçimde öğrenmek için
her türlü ajanı iyi kullanarak mümkün olduğu kadar kapsamlı istihbarat elde etmek
gerektiği savunuluyor.
“Savaş Sanatı” birçok değerli felsefe düşünceyi de içeriyor. Örneğin kitapta
yer alan “kendini ve düşmanlarını iyi bilenler, yüz savaşı kaybetmez” sözü, bugün
Çinlilerin konuşma dilinin bir parçası haline geldi.
Zengin diyalektik düşünceleri içeren “Savaş Sanatı”nda, dost ve düşman,
öznellik ve nesnellik, azlık ve çokluk, güçlülük ve güçsüzlük, saldırı ve savunma,
zafer ve yenilgi, yarar ve zarar gibi savaşla ilgili bir dizi çelişmeler arasındaki
zıtlıklar ve dönüşümler anlatılıyor. Sun Wu, bütün bu çelişmeler ve dönüşümleri
inceleme temelinde “Savaş Sanatı”nda savaşın stratejilerini ve taktiklerini ortaya
koydu. Kitabın diyalektik düşünce tarzı, Çin’deki diyalektik düşünce sisteminin
gelişme tarihinde çok önemli bir yere sahiptir
Taktiklerin koleksiyonu olan “Savaş Sanatı”nda yer alan taktikler, tarihteki
bütün büyük askerler tarafından geniş şekilde uygulandı, bu taktiklerin isimleri ve
örnek hikayeleri de Çin’de 7’den 70’e herkesçe biliniyor.
“Savaş Sanatı”, içerdiği mantıklı askeri ve felsefi düşünce sistemi, zengin
düşünceler ve taktiklerle her okunuşunda okuyuculara verdiği yeni ilhamlarla
dünyanın askeri düşünce çevresinde geniş etki yapmıştır ve büyük saygınlığa
sahiptir. Kitap bugün başta İngilizce, Rusça, Almanca ve Japonca olmak üzere 29
dile çevrildi ve hakkında binlerce kitap yazıldı, birçok ülkedeki askeri okullarda ders
kitabı olarak okutuluyor. Basına yansıyan haberlere göre, 1991 yılında patlak veren
Körfez Savaşı öncesinde ve savaş sırasında iki taraf, “Savaş Sanatı”nı dikkatle
inceleyerek kitaptaki düşünceleri uyguladılar.
“Savaş Sanatı”nda yer alan düşünceler, toplumsal ve ticari yaşamda da
yaygın olarak uygulanıyor. Çin’de ve dünyadaki birçok işletme ve işadamı, “Savaş
84
Sanatı”ndaki düşünceler ışığında işletmecilik ve pazarlama çalışmalarını
sürdürüyorlar. Kitaptaki askeri düşüncelerin ticarette kullanılması, hep olumlu
sonuçlar verdi.
4.3.2. Tarih Kayıtları
M.Ö 1. yüzyılda yazılan “Tarih Kayıtları”, Çin tarihindeki büyük bir tarih
eseri olmakla birlikte, büyük bir tarihi roman olarak yüz yıllar içinde Çin’in tarih
bilimi ve edebiyatı üzerinde derin etki yaratmıştır. Batı Han hanedanı döneminde
yazılan “Tarih Kayıtları”nda, ilkel toplumdan Batı Han hanedanına kadar yaklaşık 3
bin yıl içindeki siyaset, ekonomi, kültür ve tarih olayları yer alıyor. “Tarih Kayıtları”,
Çin’de kişilerin biyografilerine dayalı ilk genel tarih kitabı, aynı zamanda Çin’in
biyografik edebiyatının öncüsü olma özelliğini de taşıyor.
“Tarih Kayıtları”nın yazarı Sima Qian, Batı Han hanedanı döneminde
yaşayan ünlü bir tarihçi ve edebiyatçı. Babası Batı Han hanedanı yönetiminin tarih
sorumlusu olan Sima Qian, tarihçi ailesinin etkisiyle küçük yaşlardan itibaren
düşünmeyi çok sever, tarih kayıtlara geçen insan ve olaylara özgün bakış açısıyla
yaklaşırdı.
Sima Qian, gençliğinde ülkenin birçok yerini dolaşarak, farklı yörelerin örf
adetleri, ekonomileri ve ürünleri hakkında incelemeler yaptı, tarihi yerleri gezerek
ünlülerin biyografilerini ve tarihi olayların kayıtlarını topladı. Babasının ölümü
üzerine Sima Qian, Batı Han hanedanının sarayında tarih memuru oldu. O döneme
kadarki tarih kitapları, farklı tarih yaklaşımlarına sahip farklı kişiler tarafından
yazılmıştı, görüş açıları da dardı.
Bu yüzden Sima Qian, eski tarihi belgeleri derlerken, Çin’in genel tarihini
anlatan bir kitap yazmaya karar verdi. O zamanda Sima Qian, siyasi görüşlerinin
sarayın hakim görüşlerine ters düşmesi yüzünden hadım edime cezasına çarptırıldı.
Bu ceza, Sima Qian’a ağır bedensel ve ruhsal acı verdi. Sima Qian, bir süre sonra
eski görevine yeniden döndüyse de tamamen farklı bir psikolojiye girdi ve yaşamını
sürdürmenin tek hedefi ve anlamının “Tarih Kayıtları”nı tamamlamak olduğunu
düşündü. Sima Qian’ın 13 yıllık emeğiyle yazdığı “Tarih Kayıtları”, 103 bölüm ve
500 bin kelimeden oluşuyor.
85
“Tarih Kayıtları”, “Temel Kronoloji”, “Şemalar”, “Yazılar”, “Soylu Aileler”
ve “Biyografiler” olmak üzere beş kategoriye ayrılıyor. Çin tarihindeki imparatorlar
ve diğer önde gelen siyaset adamlarına odaklanan “Tarih Kayıtları”nda bu beş
kategorinin işlevleri arasında kesim ayrım var.
“Temel Kronoloji”de tarihteki kral ve imparatorların yaşamları ve
başlarından geçen önemli olaylar; “Şemalar”da bütün tarihi dönemlerde yaşanan
bütün olaylar şemalar halinde; “Yazılar”da gökbilimi, takvim, sulama, ekonomi ve
kültür olayları; “Soylu Aileler”de her dönemdeki bey ve aristokratların faaliyetleri ve
topluma yaptıkları katkılar; “Biyografiler”de toplumun her sınıfından önemli etki
yaratmış insanların biyografileri, kimi bölümlerde de bazı azınlık etnik grupların
tarihleri anlatılıyor.
“Temel Kronoloji”, “Soylu Aileler” ve “Biyografiler”, “Tarih Kayıtları”nda
en çok yer alan bölümlerdir. Bu üç bölümün hepsinde tarih, kişilere odaklanarak
anlatılıyor. Böylece Sima Qian, yeni bir tarih kitabı biçimi olan “kronoloji biçimi”ni
yarattı.
“Tarih Kayıtları”, “gerçeğe uygun kayıtlar” olarak kabul ediliyor. Sima Qian
tarih yazmaya, kendisinden önce yaşayan tarihçiler gibi “iyi imparator ve
yöneticiler”in başarılarını anlatmanın ve yaşadıkları dönemdeki yönetimleri övmenin
bir aracı olarak yaklaşmadı. “Tarih Kayıtları”, diğer feodal hanedanların “resmi
tarihleri”nden çok daha geniş bir yelpazeyi kapsıyor.
Sima Qian, yalnızca siyaset üzerinde durmak yerine, siyaset, ekonomi,
askeriye, kültür, astroloji, coğrafya ve gelenek gibi bütün unsurları bir bütünlük
içinde ele alarak zengin ve renkli tarih dünyasını kurdu. Uğradığı haksızlıklar
nedeniyle Sima Qian, insanların yaşam gücü ve kişisel değerleri gerçekleştirme
mücadelelerine ayrı bir ilgi gösterdi. Bu yüzden “Tarih Kayıtları”nda, geçmişteki
bütün feodal hanedanların resmi tarih kitaplarından farklı olarak son derece açık
sevgi ve nefret duyguları okunabiliyor.
Feodal yönetici sınıflara, özellikle Han hanedanı yönetiminin başında
oturanlara yönelik eleştiriler ve yergilerle halkın feodal yönetimin eziyetine karşı
başkaldırılarının yer aldığı kitapta, toplumun tabanında yaşayan birçok insana övgü
86
yağdırıldı, çok sayıdaki yurtsever kahraman anlatıldı. “Tarih Kayıtları”nda,
geleneksel tarih anlayışı ve ahlak görüşlerine ters düşen olaylar bile yer aldı.
“Tarih Kayıtları”, edebi bakımından da büyük değer taşıyor. Bu eserin
taşıdığı sanatsal değer, gerçek tarihi bilgileriyle özgün karakterlere sahip çok
sayıdaki kişinn anlatılmasında kendini gösteriyor. Örneğin, sıradan vatandaşken
ayaklanma yoluyla yönetimi ele geçirenler, güçsüz görünen ancak içinde büyük
ülküler taşıyan kahramanlar, resmiyette bulunmayan ancak seslerini duyuran adalet
yanlısı savaşçılar, büyük cesaretle donatılan ve asla yenilmeyen generaller,
suikastçılar, asker olmayan ancak üstün zekasıyla ordu yöneten aydınlar, büyük
servetlere sahip dul kadınlar, aşk uğruna herşeyini feda eden güzel kızlar vb. Bu
olağanüstü kişiler, “Tarih Kayıtları”nın en renkli ve önemli parçasını oluşturdu.
“Tarih Kayıtları”ndaki anlatım, kısa, öz, canlı, sistematiktir, dili de çok
akıcıdır. Özellikle dramatik özelliği ön plana çıkaran sahne anlatımı, eserin
çekiciliğini artırdı. Bu nedenle “Tarih Kayıtları”, öteden beri klasik Çin düz
yazılarının en iyi örneği olarak kabul ediliyor.
4.4. Çin Tarihindeki Müreffeh Dönemler
4.4.1. Çin Tarihindeki Beş Müreffeh Dönem
Çin’in 2 bin yılı aşkın feodal toplumunda birkaç müreffeh dönem ortaya
çıkmıştı. Batı Han hanedanının “Wen Jing dönemi”, Tang hanedanının “Zhen Guan
dönemi”, Ming hanedanının “Yong Xuan dönemi”, Qing hanedanının “Kang Xi-
Qian Long dönemi”, bunların tipik örnekleridir. “Savaşan Devletler Müreffeh
Dönemi” ise az biliniyor.
Tarihteki müreffeh dönemlerin hepsi, kargaşalardan sonra kurulan yeni
hanedanların yükseliş dönemine rastladı. Qin hanedanının yıkıntıları üzerinde
kurulan Batı Han hanedanı, ancak 170 yılı aşkın sürede harcanan çabalardan sonra
refaha ulaşabildi. Tang hanedanının “Kai Yuan Müreffeh Dönemi”, Sui hanedanının
son yıllarında yaşanan kargaşalardan yaklaşık 100 yıl sonra ortaya çıktı. Ming
hanedanı, Yuan hanedanını Çin Seddi’nin dışına kovduktan sonra yarım asırda
harcadığı çabalarla “Yong Xuan Müreffeh Dönemi”ni yaratabildi. Ming hanedanının
87
İmparator Shen Zong döneminin ortasından, Qing ordusunun Çin Seddi’ni
geçmesine kadar yaklaşık 50 yıl süren kargaşalardan sonra kurulan Qing hanedanı
yönetimi, 20 yıl süren çabayla Li Zichen ve Zhang Xianzhong liderliğindeki isyancı
köylü birliklerini yendi ve Ming hanedanının kalıntılarını temizledikten 70 yıl sonra
refahı gerçekleştirebildi. Savaşan Devletler dönemindeki durum bunlardan biraz
farklıydı. O dönemde ülkeyi paylaşan yedi devlet, İlkbahar-Sonbahar” dönemindeki
düzensizlikten sonra yeni bir siyasi düzen oluşturdular ve sonunda Qin devleti, diğer
devletleri birleştirerek toplumda gerçek düzeni tesis etti.
Bütünleşmiş ülke, müreffeh ekonomi, istkrarlı yönetim, huzurlu toplum,
güçlü devlet ve hareketli kültür, bu dönemlerin ortak özellikleriydi.
Konfüçyus tarafından “Kargaşa toplumu” olarak nitelendirilen İlkbahar-
Sonbahar dönemindeki toplumsal çalkantı, aslında eski sistemin çöküşü ve yeni
sistemin doğuşunun habercisiydi. Savaşan Devletler dönemine girildikten sonra Li
Huai tarafından Wei devletinde ve Wu Qi tarafından Chu devletinde başlatılan
reformla başlayan reform dalgası, dönemin yedi devletinin güçlenmesine neden oldu.
Özellikle Shang Yang’ın başlattığı köklü reform, Qin devletini diğer altı devletten
daha güçlü kıldı. Bu dönemde yapılan reformlar, boyutlarının farklı olmasına
rağmen, feodal rejimin, kölelik rejiminin yerini alması sonucunu beraberinde getirdi.
Batı Zhou hanedanı döneminde kurulan çok sayıdaki devletin İlkbahar-
Sonbahar döneminde yaşanan savaşlardan sonra birer birer ilhak edilmesiyle Savaş
Devletler döneminde yalnızca yedi devlet kaldı. Ancak bu durum, daha sonra ortaya
çıkan bölünmüşlüklerden çok farklıydı. Çünkü Qin hanedanından önceki Xia, Shang
ve Zhou hanedanları döneminde Çin’de gerçek anlamda ulusal bütünlük yoktu.
O zamandaki Çin, Xia, Shang ve Zhou hanedanlarının hükümdarlarını
merkez kabul eden beyliklerin birliğiydi. Bu nedenle Savaşan Devletler dönemine
bölünmüşlük damgası vurulması yanlış olur. İlkbahar-Sonbahar dönemindeki
yüzlerce devletin Savaşan Devletler dönemine gelindiğinde yedi devletin bünyesinde
toplanması, önemli bir ilerlemeydi. İmparator Qin Shihuang’ın diğer altı devleti ilhak
ederek güçlü ve merkezi bir yönetim kurması, tarihi akışın doğal bir sonucuydu.
88
Qin hanedanının diğer altı devleti yok ettikten sonra beylik sisteminin yerine
il ve ilçe sistemini uygulayarak, yönetimin merkezde, yani imparatorun tek elinde
toplanmasını sağlamasıyla İlkbahar-Sonbahar döneminde ortaya çıkan “Büyük
Birlik” teorisi, ilk kez hayata geçirildi.
Bu tarihten sonra bütünlük ve bölünmüşlük, toplumun gelişip gelişmediğini
belirleyen bir kıstas haline geldi. Tabii ki bütünlüğün her zaman iyi, bölünmüşlüğün
de her zaman kötü olduğunu söylemek de yanlıştır. Yolsuzluk bir feodal hanedanda
zirveye ulaştığı zaman, üretici güçlerin önü kesilir, hatta ciddi şekilde geriler, halk
eziyet altında yaşar, bu durumda köylülerin ayağa kalkarak o hanedanın yönetimini
bozması bir zorunluluk haline gelir. Çin’in eski lideri Mao Zedong’un Çin’deki
köylü isyanlarının olumlu yanlarını takdir etmisinin nedeni de buydu.
Ancak bölünmeden sonra ülke, er ya da geç yeniden bütünleşecektir. Bu da
Çin tarihinin gelişmesinde kanıtlanmış bir kuraldır. Büyük Birlik ise, toplumsal
üretimin gelişmesine ve halkın yaşam seviyesinin yükselmesine yararlı olan huzurlu
bir toplumsal ortam hazırladığı için hep olumlu değerlendirilmişti. Bu nedenle Büyük
Birlik’in gerçekleşmesi, müreffeh toplumun önemli bir kriteri olarak kabul edildi.
Batı Han hanedanının İmparator Wen Di dönemi (M.Ö 179-M.Ö 157), İmparator
Jing Di dönemi (M.Ö 156-M.Ö 141) ve İmparator Wu Di dönemi (M.Ö 140-M.Ö
87), Çin haritasının genişletildiği dönemlerdi.
Batı Han hanedanı, yaklaşık 50 yıl süren savaşlardan sonra kuzeydaki Hunları
Gobi Çölü’nün kuzeyine kadar kovdu. Daha önce Hunların kontrolü altında bulunan
Gobi Çölü’nün güneyi, Sarı Irmak’ın batı kıyısındaki Hexi Koridoru, Han haritasına
katıldı.
Bununla birlikte Batı Bölgeleri olarak adlandırılan Yu Men geçidinin
batısıyla Xinjiang bölgesinin güneyindeki geniş toprakları haritasına katan Batı Han
yönetimi, doğudaki Wei sülalesi tarafından yönetilen Kore’yi yenerek Liaodong
bölgesinin bazı kesimlerini ele geçirdi, güney, güneybatı ve güneydoğuya da
ilerleyerek azınlık etnik grupların toplu halde yaşadıkları bugünkü Guangdong,
Yunnan, Zhejiang ve Fujian bölgelerini kontrol altına aldı. İmparator Wu Di
döneminde Han yönetimi, Qin hanedanından daha daha geniş bir “Büyük Birlik”
gerçekleştirdi.
89
Tang hanedanı döneminde gerçekleştirilen Büyük Birlik’in kapsamı, Han
hanedanından daha genişti. Tang hanedanı yönetimi, kuzaybatıdaki Türk kavimlerini
yendikten sonra bölgede Anxi Komutanlığı’nı; kuzeydoğudaki Gao Gouli (Kore)
devletini yendi ve Andong Komutanlığı ile Hei Longjiang’da kuzeydoğu bölgesini
yöneten Heishui Komutanlığı’nı kurdu. Böylece Kai Yuan dönemine gelindiğinde
Tang hanedanının yönetimi Batı Han hanedanıyla kıyaslanayamayacak kadar büyük
bir coğrafyayı yönetmeye başladı.
Çin tarihinde eşi görülmemiş büyük birlik gerçekleştiren Han ve Tang
hanedanları, Çin toprağının genişlemesine damga vuran iki önemli döneme imza
attılar.
Ming hanedanı yönetimi, İmparator Yong Le ve Xuan De dönemlerinde
kuzey ve kuzeybatıda Yuan hanedanının kalan güçlerine saldırarak Gobi Çölü’nün
kuzeyi ve güneyini kontrol altına aldı; bugün Yunnan, Guizhou ve Sichuan
eyaletlerini kapsayan güney ve güneybatıda merkezi yönetime bağlı “Tu Si (ağa)”
sistemi niuyguladı; Kaiyuan kenti ve Dış Hingan Dağları’nın kuzeyi ile Ku Wu adası
(bugünkü Kumçatka Yarımadası) arasında çok sayıda kışla, bu kışlaları yönetmek
için de Heilongjiang’nın Telin bölgesinde Nurgan Baş Komutanlığı’nı kurdu.
An Nan, Jue Luo ve Kore gibi devletler, Ming hanedanının himayesi altına
girdi. Ming hanedanının İmparator Yong Xuan döneminden sonra Çin Seddi’nin
kuzeyi ve kuzeybatısı tekrar Moğolların hakimiyeti altına girdi ve Ming hanedanının
yüzölçümü belirli ölçüde küçüldü. İmparator Kang Xi ve Qian Long dönemlerinde
Qing hanedanı, batıda Balkaş Gölü’nün doğu kıyısını, Gobi Çölü’nü, kuzeydoğuda
Heilongjiang Nehri’nin kuzeyi ile Dış Hingan Dağları’nın güneyini, doğuda
Kumçatka Yarımadası’nı, güneydoğuda Taiwan’ın doğusunu, güneyde de Nansha
adalarını içine alan büyük bir imparatorluk haline geldi.
Ülkeyi eyalet sistemi ile yöneten Qing İmparatorluğu, gerçek anlamdaki
“Büyük Birlik”i gerçekleştirdi. 50’den fazla etnik grup, tek bir yönetim altında
toplandı. Geleneksel “Çin” kavramının kapsamını büyük ölçüde genişleten Qing
hanedanı, imparator Kang Xi döneminde Çin Seddi’nin inşasından vazgeçerek 2 bin
yıldan fazla süredir varlığını sürdüren bu engeli ortadan kaldırdı. Büyük Çin
kavramını hayata geçiren bu karar, bugünkü Çin haritası ve çok milliyetli ülkenin
90
zeminini oluşturdu (Bugünkü Çin’in toprakları, Qing hanedanının zirve
dönemindekinin yalnızca dörtte biri büyüklüğündedir).
Tarihteki bütün müreffeh dönemlerde “Büyük Birlik”in sağlanması temelinde
uzun süren huzur ve istikrar tesis edildi, üretim istikrarlı adımlarla geliştirildi, yeterli
tahıl üretimi elde edildi, devlet hazinesi de zenginleştirildi.
4.5. Çin Tarihindeki Sırlar
4.5.1. Xu Fu’nun Japonya’ya Gidişinin Sırları
Çin tarihindeki ilk imparator Qin Shihuang, tahta geçtikten sonra
ölümsüzlüğe kavuşmak için yoğun arayış içinde oldu. Efsanelerden, Bohai
Denizi’ndeki kutsal bir adada insanların ölümsüz olmasını sağlayan bir tür şifalı ot
yetiştirildiğini öğrenen Qin Shihuang, adamlarını denize açılarak bu otu aramaya
gönderdi.
Halk arasında dilden dile dolaşan rivayetlere göre, Qin Shihuang’ın emriyle
denize açılan ilk kişi, Yan bölgesinden Lu Sheng’di. Lu Sheng, Jieshi’den (bugünkü
Qing Huangdao kenti) yola çıkmış, ancak misyonunu yerine getirememiş. Bugün
Qing Huangdao şehrindeki Doğu Dağ Parkı’nda Lu Sheng’in yola çıktığı yer olduğu
söylenen eski bir kalıntı var. Şehir sakinleri, 1992 yılında buraya siyah granit
taşından yapılan, yüksekliği altı metre, ağırlığı da 80 ton olan İmparator Qin
Shihuang heykelini koydular.
Lu Sheng’in başarısızlığı üzerine Qin Shihuang, Xu Fu’ya görev vermiş. Xu
Fu, ilk deniz yolculuğunun dönüşünde Qin Shihuang’a, “Penglai” adlı, tanrıların
yaşadığı kutsal adaya çıkıp ölümsüzlük ilacını gördüğünü, ancak adadaki tanrıların,
getirdiği hediyeleri yetersiz bulması nedeniyle ölümsüzlük ilacını vermediklerini,
güzel kızları, yakışıklı delikanlıları ve becerikli zanaatkarları istediklerini söylemiş.
Xu Fu’nun ölümsüzlük ilacını gördüğü haberinden çok sevinen Qin
Shihuang, hemen yarısı oğlan 3 bin çocuk ve bir grup yetenekli zanaatkarı Xu Fu’ya
vererek Penglai adasına bir kez daha gitmesini emretmiş. Ancak denizde yaptığı
seyahatte adayı ve dolayısıyla ölümsüzlük ilacını bulamayan Xu Fu, bu kez Qin
Shihuang’a başarısızlığının deniz içinde sorun çıkaran ejderha ve dev balıklardan
kaynaklandığını söylemiş. Xu Fu, imparatordan seçkin okçular ve gelişmiş silahlar
91
istemiş. Tam bu sırada Qin Shihuang, rüyasında kendisinin deniz tanrısıyla
savaştığını görmüş. Falcılara danışan Qin Shihuang, rüyada gördüğü deniz tanrısının
ejderha ve büyük balığı simgelediğini öğrenmiş.
Bu yüzden Xu Fu’nun anlattıklarına inanan Qin Shihuang, ona ülkenin en iyi
okçularını ve en ileri silahları vermiş, hatta Xu Fu’yla birlikte denize açılmış. Qin
Shihuang’ın içinde bulunduğu filo, Zhi Fu adası yakınlarında büyük bir balığa
rastlamış. Qin Shihuang, okla balığı bizzat öldürmüş ve artık kutsal adaya çıkmak
için herhangi bir engel kalmadığını düşünerek Çin’e dönmüş. Yolculuğa devam eden
Xu Fu, ilahi ada ve ölümsüzlük ilacını bulamayınca Qin Shihuang’a dönmekten
korkmuş, beraberindeki çocuk ve zanaatkarlarla birlikte Japonya’ya gitmiş. Xu Fu,
Fuji dağının eteğinde ölmüş, onunla birlikte Japonya’ya giden çocuk ve zanatkarlar
ise orada nesillerini sürdürmüşler.
Japonya’da Xu Fu’yla ilgili çok sayıda efsane ve tarihi kayıt var. Hatta bazı
bilimadamları, Xu Fu’nun Japonya’nın kuruluşuna büyük katkısı olan İmparator
Jimmu Tenno olduğu görüşünü bile savunuyorlar. Japonlar, Xu Fu’nun “Tarım
Tanrısı” ve “İlaç Tanrısı” olarak kabul ediyorlar. Xu Fu’ya ait olduğu düşünülen
mezar, saray, kaya ve adaya çıkış anıtı gibi tarihi eserler, bugün Japonya’da özenle
korunuyor. Japonya’da 1991 yılında “Xu Fu’nun Yolu” adlı bir park kuruldu. Her
yılın sonbaharında parkta yer alan Xu Fu’nun heykeli önüne bol ürünü simgeleyen
çeltikler bırakılıyor. Ayrıca Japonya’da Xu Fu’nun anısına her 50 yılda büyük bir
tören düzenleniyor.
4.5.2. Dunhuang’da Mogao Mağaraları
Dunhuang’daki Mogao Mağaraları, dünyada Budizm’e ait en büyük ve en iyi
korunan sit alanıdır. Ancak dünyaca tanınan bu sanat hazinesinin Çin’in
kuzeybatısındaki Gobi Çölü’nde yer alan bir keskin kayalıkta yer almasının nedeni
nedir?
Rivayetlere göre Mogao Mağaraları’nın yeri, Le Zun adlı bir Budist keşiş
tarafından belirlenmiş. Le Zun, 366 yılında Dunhuang’daki Sanwei Dağı’nın eteğine
gelmiş. Vakit akşamüzeriymiş, ancak Le Zun henüz kalacak yer bulamamış.
Düşünmeye dalan Le Zun, başını kaldırdığında beklemediği bir manzara görmüş:
92
Karşıdaki Mingsha Dağı, altın ışıklarına bürünen binlerce Buda’yı andıracak şekilde
parlıyormuş. Bu manzarayı şaşkınlıkla izleyen Le Zun, kendi kendine “Burası,
mucizevi bir yer” demiş. Bunun üzerine Le Zun, dağda mağara açtırmaya başlamış.
Tang hanedanına gelindiğinde buradaki mağara sayısı, bini geçmiş.
Uzmanlar, yaptıkları uzun süreli araştırmalardan sonra Çinlilerin atalarının
üstün zekasının ürünü olan Mogao Mağaraları’nın yerinin bir raslantı olmadığını,
çünkü mağaraların Gobi Çölü’ndeki bir vahada inşa edilmesinin Budizm’in sıradan
yaşamdan tamamen kopuk şekilde doğayla kaynaşma düşüncesini ifade ettiğini
belirtiyorlar.
Dağ yamacında kurulan Mogao Mağaraları’nın önünden geçen küçük bir
dere, mağaraların etrafındaki ağaçları besliyor. Dere ve ağaçlar, özel bir manzara
oluşturuyor. Arı kovanlarını andıracak şekilde sıralanan mağaraların en yüksek
olanının yüksekliği 40 metreyi geçmez. Kışın genellikle batıdan gelen rüzgar ve kum
fırtınaları, Mogao Mağaraları’nın arka cephesinden geçer ve mağaralara girmez.
Yazın ise doğudan esen rüzgarlar, Mogao Mağaraları’nın karşısındaki Sanwei Dağı
tarafından engellenerek yine mağaraları etkileyemez. Bu nedenle Mogao Mağaraları,
çöl ortasında çok güvenli bir bölgede yer alıyor.
Aradan bin yıldan fazla süre geçmesine rağmen Mogao Mağaraları’da 11
hanedana ait 492 mağara, varlığını bugüne kadar sürdürebildi. Mağaralarda bulunan
çok sayıdaki duvar resmi ve heykel, insanlık tarihinde son derece değerli sanatsal
miraslar olarak kabul ediliyor.
4.5.3. Yuanmingyuan’daki Tarihi Eserler Nerede?
İngiliz ve Fransız koalisyon birliği, 1860 yılında Beijing’i işgal etti.
İmparatorluk ailesine ait Yuanmingyuan Bahçesi’ne zorla giren yabancı saldırganlar,
bahçedeki bütün değerli tarihi eserleri ele geçirdi, sonra da bahçeyi ateşe verdi.
Yabancı işgalcilerin Yuanmingyuan Bahçesi’nden ne kadar değerli tarihi eser
kaçırdıkları kesin olarak bilinmiyor. Ancak Fransız askerlerinin ülkelerine döndükten
sonra krala sundukları hediyelerin yalnızca bir kısmının 10 bin parça üzerinde olduğu
biliniyor. Yuanmingyuan Bahçesi’ndeki değerli tarihi eserleri görmek isteyen bir
kişi, İngiltere ve Fransa’ya gitmek zorunda kalacaktır
93
Londra’daki Büyük Britanya Müzesi’nde bugün Yuanmingyuan
Bahçesi’nden kaçırılan on binlerce tarihi eser sergileniyor. Bunlar arasında Qin ve
Han hanedanlarına ait tarihi eserlerden Sui ve Tang hanedanlarının resimleri ve hat
eserleri ile Ming ve Qing hanedanlarının altın ve yeşim taşı eşyalarına kadar her
döneme ait değerli eserler yer alıyor.
Müzede sergilenen Çin’in Doğu Jin hanedanı döneminde yaşayan ünlü
ressam Gu Kaizhi’nin “Bayan Tarih Memuru” adlı resmi, dünyada görünüm
aracılığıyla ruhu yansıtan en eski resim olarak kabul ediliyor. Fransa’da ise
İmparator 3. Napoleon, işgalci askerlerinin kendisine sundukları Yuanmingyuan
Bahçesi’ne ait binlerce eseri saklamak için Fontainebleau Sarayı’nda özel olarak bir
Çin salonu inşa ettirmişti.
Burada yer alan eserler arasında Shang ve Zhou hanedanlarına ait bronz
eşyalar, Ming ve Qing hanedanlarına ait saray porselenleri, her türlü yeşim taşı ve
fildişi oymaları, İmparator Qian Long’un yeşim taşından yapılan resmi mühürü,
İmparator Qian Long’un 66. yaş gününde düzenlediği “Yüz Yaşlı Ziyafeti”ni konu
alan yeşim taşı paravanı yer alıyor.
Paris’teki Fransa Devlet Kütüphanesi’nde Yuanmingyuan Bahçesi’nden
kaçırılan ipek üzerinde işlenen 40 manzara resmi ve imparator Qian Long’un el
yazısı şiirinin bulunduğu Yuanmingyuan Bahçesi resmi dahil 80 adet değerli tarihi
eser saklanıyor. Yabancı ülkelerdeki koleksiyoncuların ellerine geçen tarihi eserlerin
sayısı ise tahmin edilemez kadar fazladır.
Hong Kong’da 2000 yılının Mayıs ayında düzenlenen antika açık artırmada
Yuanmingyuan’a ait birkaç tarihi eser satışa çıkarıldı. Bunlardan üçü,
Yuanmingyuan’daki Haiying Salonu önünde 12 Burç Fıskıyesi’ne ait bronz öküz,
maymun ve kaplan başlarıydı. Fıskıye, Çinlilerin geleneksel 12 burcuna göre
tasarlanmıştı ve her iki saatte farklı bir hayvan başından su fışkırıyordu. Saat
niteliğini taşıyan bu fıskıyede yer alan hayvanların tümünden öğlen saat 12’de aynı
anda su fışkırıyordu. Bu antikalar, işgalciler tarafından da büyük değer verilerek
özenle korundu.
94
Açık artırmada, bronz kaplan başı 14 milyon yuana, bronz öküz başı 7 milyon
yuana, bronz maymun başı da 7 milyon 400 bin yuana iki Çinli şirket tarafından satın
alındı.
4.5.4. Pekin Adamı’nın Fosilleri Nerede?
Dünyaca bilinen Pekin Adamı’nın fosilleri, kayboluşundan önce Beijing’deki
Xiehe Hastanesi’nde saklanıyordu.
Pasifik Savaşı’nın patlak vermesinden kısa süre önce, Pekin Adamı’nın
fosilleri üzerinde araştırma yapan tanınmış Çinli antropolog Wei Dunrui, Xiehe
Hastanesi’nin artık güvenli olmadığını düşünerek Pekin Adamı’nın fosillerinin
ABD’ye gönderilmesini önerdi.
Pearl Harbour olayının üç hafta öncesinde Xiehe Hastanesi’nin idare şefi Bo
Wen, bu fosillerin paketlenip kutulara konulması kararını açıkladı. Pekin Adamı’nın
fosilleri arasında yer alan beş kafatası, 15 kırık kafatası parçası, 14 çene kemiği,
köprücük, bacak ve kol kemikleri ile dişler gibi 147 parça fosil, Beijing’deki ABD
Büyükelçiliği’ne taşındı. Amaç, ABD donanmasına ait bir gemiyle ABD’ye
gönderilmesiydi. Ancak bundan sonra, dünyaca bilinen ve paha biçilmez bu fosiller,
esrarengiz bir şekilde kayboldu ve bugüne kadar bir daha bulunamadı.
Pekin Adamı fosilleri hakkında çeşitli söylentiler var. Bunlardan biri,
fosillerin Qing Huangdao limanında Başkan Harrison adlı posta gemisine
yüklendikten sonra Pasifik Okyanusu’nda gemiyle birlikte batmış olduğu, diğeri de
fosillerin posta gemisiyle Japonlar tarafından ele geçirildikten sonra defalarca el
değiştirdiği ve zamanla izlerinin kaybolduğu şeklindedir.
İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra ABD birlikleri, Pekin Adamı’nın fosillerini
bulmak için Japonya’da geniş aramalar yaptılar, ancak hiçbir ipucuna
rastlayamadılar. Zengin bir Amerikalı işadamı, 1972 yılında yüklü bir ödül koyarak
fosilleri aramaya başladı, ancak kendisine verilen ipuçlarının hepsi yanlış çıktı. New
York’taki bir kadın, 1970 yılında Pekin Adamı fosillerini aramaya gönül veren
Harvard Üniversitesi’nden Prof. Christopher’i telefonla arayarak ölen kocasının
fosilleri uzun süre elinde bulundurduğunu söyledi. Harvard Üniversitesi uzmanları,
95
bu kadın tarafından verilen fotoğraflarda yer alan fosillerin Pekin Adamı’na ait
olduğu sonucuna vardılar. Ancak çok geçmeden bu kadınla bütün bağlantılar kesildi.
1970 yılının sonunda “New York Times”ta bir doktor tarafından verilen ilan
yayımlandı. İlanda doktor, Pekin Adamı’nın fosilleri hakkında üç ipucu elde ettiğini
belirtiyordu. İlanda fosillerin ya Çin’in Tianjin şehrindeki bir dostunun evinde, ya
Fransızlar’ın Tianjin’de kurdukları bir enstitüde, ya da İsviçrelilerin Tianjin’de
kurdukları bir bankada saklandığı iddia ediliyordu.
Bunun üzerine harekete geçen Tianjin polisi, özel bir ekip oluşturarak bu üç
ipucunu araştırdı, ancak bu ipuçlarının sahte olduğu anlaşıldı. “Kültür Devrimi”
sırasında elle yazılan “Eski Xiehe Hastanesindeki Dramlar” adlı bir kitapta, Pekin
Adamı’nın fosillerinin hiçbir zaman ülke dışına götürülmediği ileri sürüldü. Ancak
kitabın yazarı, bulunamadı.
Bundan kısa süre önce, Zhou Guoxing adlı bir Çinli Antropolog, yıllar süren
araştırmalardan sonra yeni bir ipucu elde etti. Buna göre, Pearl Harbour olayı
öncesinde ABD deniz piyadesi karargahının hemen yanındaki ABD Büyükelçiliği’ne
açılan kapıda nöbet tutan bir asker, iki kişinin içinde Pekin Adamı’nın fosillerinin
bulunduğunu düşündüğü bir kutuyu ABD Büyükelçiliği’nin arka bahçesine götürüp
toprağa gömdüğünü görmüş. Zhou Guoxing, nöbetçinin söz ettiği bu yeri buldu,
ancak üzerinde bina olduğu için kazı yapamadı.
Pekin Adamı’nın kayıp fosilleriyle ilgili araştırmalar, bugüne kadar hiçbir
sonuç vermedi. Çin’in eski başbakanı Zhou Enlai bu konuda şunları söylemişti:
“Pekin Adamı’nın fosilleri, birkaç Çinli tarafından birkaç Amerikalı’ya emanet
edilmiş ve Amerikalılar’ın elindeyken kaybolmuştu. Vicdanı olan bilimadamları, bu
fosilleri bulmalıdırlar.”
4.5.5. İmparator Qin Shihuang’ın Mezarı
İmparator Qin Shihuang’ın mezarı, Sha’anxi eyaletine bağlı Lintong ilçesinin
beş kilometre doğusundaki Yanzhai nahiyesinde yer alıyor. Güneyde Lishan
Dağı’nın yamacına yaslanan, kuzeyde de Weishui Nehri’ne bakan mezar, havadan
bakıldığında kocaman bir piramidi andırıyor.
96
İmparator Qin Shihuang’ın mezarının düzenlemesi ve yapısı, Qin
hanedanının başkenti Xianyang’ınkine tamamen uygundur. Çok yüksek olan mezarın
yeraltındaki kısmı, Xianyang’daki imparatorluk sarayını andıran bir yeraltı sarayıdır.
Mezarın iç ve dış bölümleri, Xianyang’daki sarayı ve dışındaki kenti temsil ediyor.
Yan yapılarıyla birlikte toplam 66.25 kilometrekarelik alanı kapsayan mezar,
bugünkü Xi’an şehrinden bir kat daha büyüktür.
İmparator Qin Shihuang, 13 yaşında tahta geçtiği günden itibaren Lishan
Dağı’nın eteğinde mezar inşa ettirmeye başladı, Çin’i birleştirdikten sonra da ülkenin
her yerinden 100 binden fazla insanı mezar şantiyesinde çalıştırdı. Mezarın inşaatı,
Qin Shihuang 50 yaşında ölünceye kadar toplam 37 yıl sürdü. Tarih kayıtlarına göre
mezar, yeraltı sularının altında yer alıyor.
Eritilmiş bakırla sağlamlaştırılan mezarın yeraltı sarayı kısmında çok sayıda
bina ve kabul salonları inşa edildi, içlerine sayısız değerli eşya ve mücevher konuldu.
Soygunları önlemek için mezarın birçok noktasında ok fırlatan mekanizmalar tesis
edildi. Yeraltı sarayının tavanına gökyüzü ve yıldızları simgeleyen değerli taş ve
inciler yerleştirildi. Yeraltı sarayının tabanında da Çin’in haritasını simgeleyen
düzenlemeler yapıldı.
Tabanda açılan kanal ve çukurlara mekanik yöntemlerle cıva doldurularak
ırmaklar ve deniz canlandırıldı, üzerlerine altından yapılan yabani tavuk
heykelcikleri bırakıldı. Yeraltı sarayına balina yağıyla yapılan “sönmez lambalar” da
yerleştirildi. Mezarın etrafında ise pişmiş topraktan yapılan büyük bir “heykel
ordusu” konuşlandırıldı. Mezarın tasarımı, Çin’in ilk imparatoru olan Qin
Shihuang’ın sonsuz yetkileri ve otoritesini yansıtıyor.
Qin Shihuang, M.Ö 210 yılında Shaqiu bölgesinin Pingtai köyünde (bugünkü
Hebei eyaletine bağlı Pingxiang bölgesi) öldü. Ölümünden iki ay sonra cesedi,
Xianyang’a getirilerek büyük törenle mezara yerleştirildi. Qin Shihuang’ın sarayında
hizmet veren bütün kadınlar ve mezarın inşasına katılan bütün zanaatkar ve köylüler,
Qin hanedanının ikinci imparatoru Hu Hai’nin emriyle Qin Shihuang’ın cesediyle
birlikte mezara canlı olarak gömüldü.
97
Han hanedanı dönemindeki tarihçi Ban Gu tarafından yazılan “Han Shu”
(Han Hanedanı Tarihi) ve Kuzey Wei hanedanı dönemindeki tarihçi Li Daoyuan
tarafından yazılan “Shuijing Zhu” (Akarsularla İlgili Dipnotlar) adlı tarih
kitaplarında, İmparator Qin Shihuang’ın mezarının M.Ö 206 yılında Qin hanedanını
yok eden Xiang Yu tarafından yıkıldığı anlatılıyor.
“Shuijing Zhu”ya göre Xiang Yu, Xianyang kentini ele geçirdikten sonra
mezardan çıkarılan eşyaları taşımak için 300 bin kişiyi 30 gün çalıştırmış, ancak bu
hazineyi tümüyle taşıyamamıştı. Mezardaki bronz tabutu, daha sonra hırsızlar
tarafından çalınmıştı. Daha sonra ise mezar, kaybolan koyunlarını aramak için
elindeki meşaleyle içeri giren bir çobanın hatası yüzünden çıkan yangında tamamen
yok olmuştu. Kitapta, yangının 90 günden fazla sürdüğü de yazılıyor. Kitaptaki bu
görüş, yaygın olarak kabul görüyor.
Ancak bazı insanlar bu görüşe şüpheyle bakıyorlar. Çünkü Qin Shihuang’ın
ölümünden yaklaşık 100 yıl sonra yaşayan Sima Qian tarafından yazılan “Tarih
Kayıtları” adlı kitapta, Qin Shihuang’a ayrılan özel bir bölüm yer almasına rağmen
mezarın yıkılışından hiç söz edilmiyor. Qin Shihuang’ın ölümünden 600 yıl sonra
yaşayan Li Daoyuan’ın mezarın yıkılışını ayrıntılı şekilde anlatması, ister istermez
şüphe uyandırıyor.
Aradan binlerce yıl geçtikten sonra Çinli arkeologlar, 1949 yılından sonra
İmparator Qin Shihuang’ın mezarına yönelik keşif araştırmalarına başladılar.
Mezarın bir parçası olarak anlaşılan Yeraltı Heykel Ordusu’nun (Terra Cotta) 1970’li
yıllarda keşfedilmesinden sonra mezara yönelik arkeolojik çalışmalar da yoğunluk
kazandı. Arkeologlar, mezarın yeraltı sarayının çevresinde 200’dan fazla sondaj
yaptı, ancak soyguncular tarafından açıldığı düşünülen, biri mezarın
kuzeydoğusunda, diğeri batısında yalnızca iki delik tespit ettiler. Çapı 90 santim,
derinliği 9 metre olan bu iki delik, mezarın merkezinden 250 metre uzaklıkta son
buldu. Toprak altında gömülen bu iki delik yer üstünden hiç görülmüyor.
Mezar üzerindeki topraklara hiç dokunulmaması, yeraltı sarayının
duvarlarında kırık izlerine hiç rastlanılmaması ve yeraltı sarayındaki cıvaların
düzenli dağılımı gibi kanıtlar, yeraltı sarayının hiç zarar görmediğini, dolayısıyla Ban
Gu ve Li Daoyuan’un kitaplarında mezarın yıkılışı konusunda aktardıkları bilgilerin
98
asılsız olduğunu gösteriyor. Arkeologlar, Xiang Yu’nun büyük olasılıkla yalnızca
mezarın yan yapılarını tahrip ettiğini düşünüyorlar. Bu tahminlerin doğrulanması
durumunda, İmparator Qin Shihuang’ın mezarının dünyada eşi görülmeyen bir
yeraltı sarayı olduğu anlaşılacaktır.
4.5.6. Çince Yazısının Kökü Ve Değişimi
Çince yazısı dünyada en uzun süre, en geniş kesimde ve en çok insan
tarafından kullanılan yazı türüdür. Çince yazısının yaratılışı ve kullanımı, Çin
medeniyetinin gelişmesini hızlandırdığı gibi, dünya medeniyetinin gelişmesi
üzerinde de derin etki yaratmıştır.
Çince karakterlerin kökü, çok eskilere uzanıyor. Sarı Irmak’ın kıyısındaki Banpo
bölgesinde bundan 6 bin yıl öncesine ait tarihi kalıntılarda, aletle çizilen 50’den fazla
işaret tespit edildi. Son derece düzenli ve belirli kurallara bağlı olan bu işaretler, basit
yazı türlerinin temel özelliklerine sahiptir. Bilimadamları, bu işaretlerin büyük
olasılıkla Çince yazısının ilk şekli olduğu görüşünü ortaya koydular.
Çince karakterlerinin sistemli bir yazı haline dönüşmesi, M.Ö 16. yüzyıldaki
Shang hanedanı döneminde oldu. Arkeolojik çalışmalar, Shang hanedanının ilk
yıllarında Çin medeniyetinin oldukça yüksek bir seviyeye ulaştığını gösterdi. Bunun
başlıca örneği, kaplumbağa kabukları ve hayvan kemikleri üzerinde yazılan
Jiaguwen yazısıdır.
Jiaguwen yazısı, kehanet kemikleri üzerine yazılan bir tür resim yazısı. Shang
hanedanı döneminde krallar, bütün hareketlerini kehanet sonuçlarına göre yaparlardı.
Kaplumbağa kabukları ve hayvan kemikleri, kehanetin araçlarıydı. Kaplumbağa
kabukları ve hayvan kemikleri, önce temizlenir, sonra iç yüzleri bıçakla belirli
düzene göre çentiklenirdi. Bunun ardından kahinler, isimlerini, kehanette bulunduğu
tarihi ve soruları kaplumbağa kabuklarına veya hayvan kemiklerine kazırlar, sonra da
ateşe tutulma sonucu oluşan “Zhao” denilen çatlaklara bakarak kehanetin sonucunu
çıkarırlar, bu sonuçları yine kabuklara veya kemiklere yazarlardı. Üzerinde yazı olan
kaplumbağa kabukları ve hayvan kemikleri daha sonra resmi arşiv olarak saklanırdı.
Arkeologlar, bugüne kadar toplam 160 binden fazla kaplumbağa kabuğu ve
hayvan kemiği çıkardılar. Bunların bazıları çok iyi biçimde korunmuş, bazıları da
99
üzerlerinde yazı olmayan kemik ve kabuk parçalarıdır. İstatistiklere göre, çıkarılan
kabuk ve kemikler üzerinde toplam 4 binden fazla yazı bulundu. Bu yazıların 3 bini
bilimadamları tarafından incelendi, bunların 1000 kadarı anlaşıldı. Geri kalan yazılar,
ya anlaşılmıyor ya da üzerinde ciddi fikir ayrılıkları bulunuyor. Buna rağmen
bilimadamları, deşifre edilen 1000’den fazla sözcük sayesinde Shang hanedanı
dönemindeki siyasi, ekonomik ve kültürel yaşam konusunda bilgi sahibi oldular.
Olgunlaşmış ve sistemli bir yazı türü olan Jiaguwen, Çince yazısının temelini
oluşturdu. Jiaguwen’den sonra Çince yazısı, Jinwen, Xiaozhuan, Lishu ve Kaishu
gibi evrimlerden geçerek bugünkü halini aldı.
Çince yazısının geçirdiği evrim, biçim ve karakter büyüklüğünün adım adım
standartlaştığı ve istikrara kavuştuğu bir süreç boyunca gerçekleşti. Xiaozhuan
yazısıyla Çince karakterlerinin şekil sayısı sabitleştirildi; Lishu yazısıyla yeni bir
yazılış sistemi ortaya çıktı ve Çince karakterler kare şekline dönüştü; Kaishu
yazısının doğuşuyla Çince karakterlerin bugünkü temel yazılış biçimi oluştu ve
şekiller daha standart hale geldi. Son bin yılı aşkın sürede Kaishu yazısı, Çince
yazısının standart yazılış şekli olarak kabul edildi.
Çince yazısı, şekle dayalı kelimelerin temelinde, sese de önem verilerek
yaratılan, anlam ifade eden bir yazı sistemidir. Yaklaşık 10 bin karakter içeren Çince
yazısının yaklaşık 3 bin karakteri, çok sık kullanılmaktadır. Bu 3 bin karakter, sayısız
sözcük ve cümleler oluşturuyor.
Çince yazısı, Çin’le komşu olan ülkeleri de derin olarak etkiledi. Japonya,
Vietnam ve Kore gibi ülkelerin yazılarının hepsi, Çince yazısı temelinde üretilmiştir.
100
SONUÇ
Çin tarihi, dört bin yıl önce Sarı Nehir kenarında oluşan ilk yerleşim
merkezlerine kadar uzanır. Çin tarihinin bu şekilde ortaya çıkışından günümüze
kadar izlediği politikayı ve bu politikanın belirleyenlerini anlamak için tarihsel bir
zeminden hareket etmek gerekecektir. Tarihsel zemin, Çin dış politikasının
temellerini Anlamamızda, ikili ilişkilerde karşılaşılabilecek sorunları fark etmemizi
kolaylaştırıcı bir rol oynayacaktır. Bu bakımdan bir uluslararası ilişkiler çalışmasının
sınırlarını zorlamadan tarih ve tarihsellikten hareket etmek yerinde olacaktır. Bu
bölümde yer alacak ilk ayrım “Çin’in Tarihi” ; ikinci ayrım “Çin’in Stratejik
konumu” üçüncü ayrım; “Çin’in bölgesel Sorunları” ve dördüncü ayrım Çin Dış
Politikası’nın Teorik Temelleri” başlığını taşımaktadır.
101
RESİMLER VE HARİTALAR
Şekil 1: Çin Halk Cumhuriyeti (Ç.H.C.) Siyasi Haritası
Şekil 2:Çin’deki Bitki Örtüsü
102
Şekil 3: Çin’deki Hayvan Türlerinin Dağılımı
Şekil 4:Ç.H.C. Milli Bayrakları Şekil 5: Milli Amblemleri Şekil 6: Milli Marşları
Şekil 7:Çince Yazıt Şekil 8: Çince Yazıt Şekil 9: Çince Yazıt
103
Şekil 10: Dulong Etnik Grubu Şekil 11: Elunchun Etnik Grubu
Şekil 12: Han Etnik Grubu Şekil 13: Huizu Etnik Grubu
104
Şekil 14: Jiluo Etnik Grubu Şekil 15: Luoba Etnik Grubu
Şekil 16: Moğol Etnik Grubu Şekil 17: Tatae Etnik Grubu
105
Şekil 18: Zhuanzu Etnik Grubu Şekil 19: Çin Etnik Çeşitliliği
Şekil 20: Beijing Başkent
106
Şekil 21: Beijing’ten Bir Görünüm
Şekil 22: Chongqing’ten Bir Görünüm
107
Şekil 23: Shanghai’den Bir Görünüm
Şekil 24: Tianjin’den Bir Görünüm
108
Şekil 25: Etnik Grupların Eğitim Aldıkları Bir Kurum
Şekil 26: Tibet Yeni Yılı
109
Şekil 27: Etnik Grupların Bayramları (Şeker Bayramı)
Şekil 28: Etnik Grupların Bayramı
110
Şekil 29: Çin Nüfus Durumu
Şekil 30: Çinli Aile Planlaması
111
Şekil 31: Çin’de Bir Camii
Şekil 32: Katolik Tapınağı
112
Şekil 33: Budizm Tapınağı
Şekil 34: Taoizm Tapınağı
113
Şekil 35: Din Alanındaki Dış Temaslar Bir Örnek
Şekil 36: Beijingyongren (Pekin Adamı) Şekil 37: Xu Fu (Çin İmparatoru)
114
Şekil 38: İmparator Qin Shihuang’ın Mezarı
Şekil 39: Yuanmingyuan’daki Tarihi Eserler
115
Şekil 40: Yuanmingyuan’daki Tarihi Eserler
Şekil 41: Yuanmingyuan
116
KAYNAKÇA
Yazılı Kaynaklar:
ARMAOĞLU, Fahir. 19.Yüzyıl Siyasi Tarihi(1789-1914), Türk Tarih Kurumu
Basımevi, Ankara,1997.
BEKİN, M. Rıza. “Doğu Türkistan Gerçeği”, Yeni Türkiye, Sayı 16, (1997),
1391-1395.
BULUT, Süleyman M. ve VURAL, M. Ragıp. “Uyanan Ejderha Çin”, 2023,
Sayı 2, (Haziran 2001), 8-36.
CAŞIN, Mesut Hakkı. “ Değişen Uluslar arası Konjonktör ve Çin Ulusal Güvenlik
Stratejilerinin Yeni Parametreleri”, (Der. Attila SANDIKLI ve 86 İlhan GÜLLÜ),
Geleceğin Süper Gücü Çin, TASAM Yayınları, İstanbul, 2005, 66-78.
ÇOLAKOĞLU, Selçuk. “Türkiye’nin Çin Politikası ve Uygurlar (1991- 2001)”,
EBERHARD, Wolfram. Çin Tarihi, Türk Tarih Kurumu Yayınları, Ankara, 1987.
KARACA, R. Kutay. Dünyadaki Yeni Güç: Çin- Tek Kutuptan Çift Kutuba,
IQ Kültür-Sanat Yayıncılık, İstanbul, 2004.
ÖZTÜRK, Ümit. Yükselen Gücün Bütünleşme Arayışı, Dünya Çatışma Bölgeleri,
(Der. Kemal İNAT, Burhanettin DURAN ve Muhittin ATAMAN), Nobel
Yayıncılık, Ankara, 2004.
SÜKAN, Özer. Çin Halk cumhuriyeti Tarihi, Kurulması, Gelişmesi, Türkiye
ve Diğer Devletlerle Olan İlişkileri, Harp Akademileri Komutanlığı
Yayınları, İstanbul, 2000.
İnternet Kaynakları:
Çin Halk Cumhuriyeti: http://en.wikipedia.org/wiki/People%27s_Republic_of_China
Çin Halk Cumhuriyeti Ankara Başkonsolosluğu:
http://www.chinaembassy.org.tr/tur/
Çin Halk Cumhuriyeti İstanbul Başkonsolosluğu: http://istanbul.china-consulate.org/
CRİ Online Türkçe: http://turkish.cri.cn/index.htm
http://upload.wikimedia.org/wikipedia/commons/thumb/c/c9/China_administrative.p
ng/735px-China_administrative.png
http://www.fatih.edu.tr/ozden/china.htm
117
http://military.china.com/zh_cn/history2/06/11027560/20050715/12485359.html
http://www.turkhaber.org/125.html
http://www.chinaembassy.org.tr/chn/ztgx/t191491.htm
http://www.digm.meb.gov.tr/3_Anlasmalar.htm#Anlaşmalar
http://www.fmprc.gov.cn/chn/2386.html
http://www.fmprc.gov.cn/chn/wjb/wjbz/zyhd/t182302.html
http://www.isbank.com.tr/haber/haber149.htm
http://www.mfa.gov.tr/MFA_tr/DisPolitika/Bölgeler/DoğuAsyavePasifik/CHC/CHC.
htm
http://www.mfa.gov.tr/MFA_tr/DisPolitika/Bölgeler/DoğuAsyavePasifik/CHC/Türki
ye_Cin_Halk_Cumhuriyeti_Ekonomik.html
http://www.patsys.com/cia/pg.htm
http://www.sectsco.org.html/00035html
http://www.sectsco.org.html/00096.html
http://www.snipe.ukc.ac.uk/international/dissert.dir/marsh.html
http://www.tisk.org.tr/yayınlar.asp?sbj=ic6id01193
http://www.turan.tc/turk/nukleer.html
http://www.uygur.org/enorg/h_rights/ep_resol.html
http://culture.china.com/zh_cn/zhuanti/worldchinese/chinahos.2htm
http://culture.china.com/zh_cn/zhuanti/worldchinese/chinahos.3htm
http://www.snipe.ukc.ac.uk/international/dissert.dir/marsh.html