Upload
others
View
3
Download
0
Embed Size (px)
Citation preview
T.C.
İSTANBUL ÜNİVERSİTESİ
İSTANBUL TIP FAKÜLTESİ
ORTOPEDİ VE TRAVMATOLOJİ ANABİLİM DALI
TENOKSİKAMIN KEMİK-TENDON İYİLEŞMESİNE ETKİSİ:
TAVŞAN MODELİNDE HİSTOLOJİK VE BİYOMEKANİK
ÇALIŞMA
UZMANLIK TEZİ
DR. MUSTAFA SUNGUR
İSTANBUL 2011
I
ÖNSÖZ
İstanbul Üniversitesi İstanbul Tıp Fakültesi Ortopedi ve Travmatoloji Anabilim
Dalındaki uzmanlık eğitimim boyunca sevgi, ilgi ve yol göstericiliklerini hiçbir zaman
esirgemeyen, yetişmemde büyük emek sahibi olan değerli hocalarım ve ağabeylerime,
özverili çalışmalarından ödün vermeden, bana sürekli destek olan asistan arkadaşlarıma, gerek
ameliyathanede gerekse servislerde birlikte çalışma keyfine eriştiğim sevgili hemşirelerimize
ve personelimize, sekreterlerimize ve kliniğimizin diğer tüm çalışanlarına Anabilim Dalı
başkanımız değerli hocam sayın Prof. Dr. Önder Yazıcıoğlu şahsında ayrı ayrı teşekkürlerimi
sunarım.
Tez çalışmalarım esnasında benden bilgi ve deneyimlerini esirgemeyen, gereklilik
hissettiğim her konuda bana yardımcı olmaktan geri durmayan ağabeyim ve tez hocam Doç.
Dr. Ata Can Atalar’a ayrıca teşekkür ederim. Asistanlığım süresince bilimsel ve disiplinli
çalışmasından ilham aldığım, omuz ve dirsek cerrahisindeki üstün bilgi ve tecrübeleri ile tez
çalışmama fikir veren Prof. Dr. Mehmet Demirhan’a teşekkürü bir borç bilirim.
Asistanlığım süresince bana her konuda çok emek sarfeden hocalarım Prof. Dr.
Harzem Özger ve Prof.Dr. Levent Eralp’e teşekkür ederim. Bu kuruma adımımı attığım ilk
andan itibaren bana İstanbul Tıp Fakültesi ve ortopedi camiasına ait olmanın ne demek
olduğunu gösteren, yol göstericiliği ile bir fener gibi yolumu aydınlatan Doç. Dr. Önder
Kılıçoğlu’na, sonsuz desteği ile bana klinikte her zaman aile sıcaklığını yaşatan Op. Dr. Fatih
Dikici’ye teşekkürlerimi sunarım.
Tez çalışmalarımda bana yardımcı olan çok sevdiğim ağabeyim Op. Dr. Kerem
Bilsel’e, İstanbul Tıp Fakültesi Patoloji Anabilim Dalından sayın hocam Prof. Dr. Bilge
Bilgiç’e, histopatoloji laboratuvarında birlikte çalıştığım Mehmet Ali Doğan’a, İstanbul
Üniversitesi Veterinerlik Fakültesinden sayın hocam Prof. Dr. Adem Şenünver’e, İstanbul
Teknik Üniversitesi Makine Fakültesi Mukavemet ve Biyomekanik Laboratuvarında tezimin
biyomekanik testlerini yürüten Dr. Ergün Bozdağ, Dr. Emin Sünbüloğlu, Gökhan Baysal ve
Nazlı Şarkalkan’a, asistan arkadaşlarım Dr. Yavuz Sağlam ve Dr. Fevzi Birişik’e,
teşekkürlerimi sunarım.
II
Son olarak hayatım boyunca bana her türlü desteği veren aileme, ağabeyim Op. Dr.
İbrahim Sungur’a teşekkür ederim.
Dr. Mustafa Sungur
III
İÇİNDEKİLER
Özet………………………………………………………………………………… 1
I. Giriş……………………………………………………………………………… 5
II. Genel Bilgiler…………………………………………………………………… 7
A. Anatomi ve Biyomekanik………………………………………………. 7
1. Makroskopik Anatomi…………………………………………... 7
a. Rotator Manşet…………………………………………… 7
b. Biseps Tendonunun Uzun Başı…………………………. 10
c. Akromiyon, Korakoakromiyal Bağ ve Korakoakromiyal Ark 11
2. Vasküler Anatomi………………………………………………. 12
3. Rotator Manşet Biyomekaniği………………………………….. 13
4. Histoloji…………………………………………………………. 15
5. Tavşanda Omuz Anatomisi……………………………………..... 18
B. Rotator Manşet Yırtığı............................................................................... 20
1. Patogenez........................................................................................ 20
a. İntrinsik Faktörler............................................................... 22
(1) Travmatik Değişiklikler....................................... 22
(2) İnflamatuar Faktörler............................................ 22
(3) Tendon Dejenerasyonu......................................... 23
b. Ekstrinsik Faktörler............................................................ 23
(1) Kemiksel Nedenler............................................... 23
(2) Yumuşak Dokulara Ait Ekstrinsik Faktörler...... 25
(3) Kortikosteroid Enjeksiyonu................................. 26
IV
2. Rotator Manşet Yırtıklarının Sınıflanması.................................... 26
a. Parsiyel Yırtıklar................................................................ 26
b. Tam Kat Yırtıklar............................................................... 27
3. Rotator Manşet Yırtığının Doğal Seyri......................................... 29
4. Rotator Manşet Yırtığında tedavi Yöntemleri.............................. 29
a. Konservatif Tedavi........................................................... 29
b. Cerrahi Tedavi.................................................................. 32
(1) Cerrahi Tedavi Öncesi Hastanın Değerlendirilmesi 32
(2) Açık Rotator Manşet Tamiri................................ 34
(3) Artroskopik Rotator Manşet Tamiri................... 34
C. Kemik-Tendon İyileşmesi Ve Bu Süreci Etkileyen Faktörler................ 36
1. Kemik-Tendon İyileşmesinin Biyolojik Süreci........................... 36
2. Kemik-Tendon İyileşmesini Etkileyen Biyolojik Faktörler...... 39
a. Kemik Sementleri Ve Biyolojik İskeleler....................... 40
b. Periost Ve Kök Hücre Transferi..................................... 41
c. Büyüme Faktörleri.......................................................... 43
d. Diğer Faktörler................................................................ 44
3. Nonsteroidal Antienflamatuar İlaçlar ve İyileşme Sürecine Etkileri.. 46
a. Prostaglandinlerin Kemik Ve Tendon Fizyolojisindeki Yeri... 47
b. NSAİİ Etki Mekanizması................................................ 48
c. Kırık İyileşmesinde NSAİİ.............................................. 48
d. Yumuşak Doku İyileşmesinde NSAİİ............................. 49
e. Kemik-Tendon İyileşmesinde NSAİİ.............................. 50
V
III. Amaçlar........................................................................................................... 51
IV. Gereç ve Yöntem............................................................................................ 52
A. Denekler.............................................................................................. 52
B. Operasyon............................................................................................ 52
C. Deney Grupları.................................................................................... 58
D. Örneklerin Hazırlanması..................................................................... 58
E. Biyomekanik Çalışma.......................................................................... 59
F. Histolojik İnceleme.............................................................................. 64
G. İstatistiksel Değerlendirme................................................................. 65
V. Bulgular.......................................................................................................... 66
A. Biyomekanik Çalışma......................................................................... 66
1. Hasar Yükü.............................................................................. 69
2. Uzama..................................................................................... 69
3. Katılık..................................................................................... 70
B. Histolojik İnceleme........................................................................... 71
VI. Tartışma....................................................................................................... 75
VII. Sonuç.......................................................................................................... 83
VII. Kaynaklar................................................................................................... 84
VIII. Ekler.......................................................................................................... 98
Ek-1: Etik kurul onayı.......................................................................... 98
Ek-2: Deney hayvanları sertifikası......................................................... 99
Özgeçmiş ve İletişim Bilgileri............................................................................ 100
VI
RESİMLEMELER VE TABLOLAR
Şekiller
Şekil 1. Rotator manşet ve çevresinin posteriordan görünüşü............................... 7
Şekil 2. Rotator manşet ve çevresinin anteriordan görünüşü................................ 8
Şekil 3. Rotator manşet tendonları....................................................................... 8
Şekil 4. Subskapularis ayak izi........................................................................... 9
Şekil 5. Supraspinatus ve infraspinatus ayak izi................................................. 9
Şekil 6. Humeroskapular hareket yüzeyleri........................................................ 11
Şekil 7. Omuza etkiyen net kuvvetler................................................................. 13
Şekil 8. Supraspinatus tendonu yapışma bölgesi................................................. 16
Şekil 9. Supraspinatus tendonu yapışma bölgesi (büyük büyütme)..................... 17
Şekil 10. Tavşan omuzunun kemiksel anatomisi................................................ 19
Şekil 11. Tavşanda skapula çevresi kaslar.......................................................... 19
Şekil 12. Parsiyel rotator manşet yırtığı............................................................... 21
Şekil 13. Tam kat rotator manşet yırtığı.............................................................. 21
Şekil 14. Akromiyonun bölümleri...................................................................... 24
Şekil 15. Akromiyonun morfolojik tipleri........................................................... 25
Şekil 16. Rotator manşet yırtığının geometrik paterne göre sınıflanması............. 28
Şekil 17. Siklooksijenaz etki mekanizması......................................................... 47
Şekil 18. Beyaz Yeni Zelanda tavşanı................................................................ 52
Şekil 19. Supraspinatus tendonunun operasyon sırasında ortaya konması......... 53
Şekil 20. Supraspinatus yapışma yeri................................................................. 54
VII
Şekil 21. Supraspinatus tendonunun yapışma yerinden ayrılması....................... 54
Şekil 22. Supraspinatus tendonunun tutulması.................................................... 55
Şekil 23. Dikiş çapası yerleştirilmesi................................................................... 55
Şekil 24. Dikiş çapasından geçen dikiş materyali................................................ 56
Şekil 25. Dikişlerin tendondan geçirilmesi.......................................................... 56
Şekil 26. Tendonun kemiğe sabitlenmesi............................................................ 57
Şekil 27. Pansuman dikişi................................................................................... 57
Şekil 28. Biyomekanik test için hazırlanan örnek.................................................. 60
Şekil 29. Örneğin polyester macun ile tutturulması................................................ 60
Şekil 30. Biyomekanik test cihazı.......................................................................... 61
Şekil 31. Test düzeneği......................................................................................... 61
Şekil 32. Çekme deneyi sonucu hasarlanan örnekler........................................... 62
Şekil 33. Yük-deplasman grafiği......................................................................... 63
Şekil 34. Yer değiştirme-zaman grafiği................................................................ 63
Şekil 35. Yük-zaman grafiği................................................................................ 64
Şekil 36. Üçüncü hafta sonunda tamir sahasını gösteren histolojik kesit ........... 71
Şekil 37. Üçüncü haftada tamir sahası (büyük büyütme).......................................... 72
Şekil 38. Yabancı cisim reaksiyonu......................................................................... 72
Şekil 39. Altıncı haftada iyileşme sahası.............................................................. 73
Şekil 40. Altıncı haftada iyileşme sahası................................................................ 73
Şekil 41. Altıncı haftada kemik-tendon sınırı...................................................... 74
Şekil 42. Altıncı haftada tamir sahası ve Sharpey lifleri...................................... 74
VIII
Tablolar
Tablo 1. Rotator manşet tamiri ile ilgili prognostik faktörler................................ 31
Tablo 2. Histolojik incelemede kullanılan örnek sayısı....................................... 58
Tablo 3. Biyomekanik çalışmada kullanılan örnek sayısı.................................... 59
Tablo 4. Hasar yükü (load to failure) sonuçları................................................... 66
Tablo 5. Uzama (elongation) sonuçları............................................................... 67
Tablo 6. Katılık (stiffness) sonuçları................................................................... 68
1
ÖZET
Tenoksikamın Kemik-Tendon ĠyileĢmesine Etkisi: TavĢan Modelinde Histolojik ve
Biyomekanik ÇalıĢma
Amaç
Çeşitli nonsteroid antienflamatuar ilaçların kemik ve tendon iyileşmesi üzerinde olumsuz
etkileri olduğu bildirilmiştir. Ortopedi pratiğinde en sık kullanılan antienflamatuar ilaçlardan
olan tenoksikamın kemik iyileşmesi üzerinde olumsuz etkisi gösterilmiş olmasına rağmen
kemik-tendon arayüzü üzerindeki etkisi bilinmemektedir. Bu çalışma ile tenoksikamın kemik-
tendon arayüzü iyileşmesi üzerindeki etkisinin araştırılması amaçlanmıştır.
Gereç ve Yöntem
Yirmi adet beyaz Yeni Zelanda tavşanının sağ omzunda supraspinatus tendonu humerusa
yapışma yerinden kesilerek 1 adet 2,8mm dikiş çapası yardımıyla tekrar yerine dikildi.
Denekler iki gruba ayrıldı. Birinci gruba ameliyat sonrası 10 gün boyunca 8 mg/kg/gün
intramüsküler tenoksikam verilirken ikinci gruba bunun yerine serum fizyolojik verildi. Her
grubun yarısına 3. haftada, diğer yarısına 6. haftada sakrifikasyon yapıldı. Deneklerin her iki
omzunda supraspinatus, skapuladan sıyrılarak humerusla birlikte çıkartıldı. Her gruptan birer
örnek histolojik inceleme için ayrılırken diğer örnekler biyomekanik çalışmaya alındı. Mini
Bionix II test sistemi (MTS, ABD) kullanılarak örneklere 5N ön yükleme, 30N’a kadar siklik
yükleme (50 yükleme, 0,5 Hz) ve ardından hasar yüklemesi yapıldı. Hasar yükü, katılık ve
uzama miktarları kaydedildi.
Bulgular
Histolojik inceleme sonucunda gruplar arasında anlamlı bir fark bulunmadı. Biyomekanik
bulgular, Medcalc 10 istatistik programı ve Mann-Whitney U testi kullanılarak incelendi.
Hasar yükü 6. haftada sakrifiye edilen deneklerde bir miktar daha fazla olsa da istatistiksel
2
fark yoktu (1. grupta p=0,20; 2. grupta p=0,22). Tenoksikam verilen ve verilmeyen gruplar
karşılaştırıldığında, hasar yükleri arasında istatistiksel bir fark yoktu (3. hafta için p=0,7; 6.
hafta için p=0,62). Bu iki grup karşılaştırıldığında 3. haftada katılık (p=0,2) ve uzama (p=0,4)
değerleri arasında anlamlı fark saptanmadı; 6. haftada da katılık (p=0,22) ve uzama (p=0,62)
değerleri arasında anlamlı fark yoktu.
Çıkarımlar
Bazı nonsteroidal antienflamatuar ilaçların doku iyileşmesi üzerinde olumsuz etkileri
bilinmekle birlikte, bu çalışmada tenoksikamın kemik-tendon arayüzü iyileşmesini
etkilediğine dair bir sonuca ulaşılmamıştır.
3
ABSTRACT
The Effect of Tenoxicam on Healing at the Bone-Tendon Interface: A Histologic and
Biomechanical Study on Rabbits
Purpose
Amongst other drugs, tenoxicam, which is one of the most commonly used NSAIDs in
orthopaedic practice, is shown to have a negative impact on bone healing. However, its effect
on bone-tendon healing is not known. The aim of this study was to investigate the effect of
tenoxicam on healing at the bone-tendon interface.
Material and Methods
Supraspinatus tendon was cut at the humeral attachment site unilaterally in 20 white New
Zealand rabbits, followed by reattachment using a 2,8 mm corcscrew. The rabbits were
divided into two groups. 8 mg/kg/day intramuscular tenoxicam was administered to group 1
for 10 days, and group 2 received saline instead. Half of each group was sacrificed at 3. week,
and the other half was sacrificed at 6. week. Shoulder joints were retrieved and humerus with
the attached supraspinatus was detached from the scapula. One shoulder from each group was
kept for histologic analysis, and the other samples, including contralateral nonoperated
shoulders, were studied biomechanically. Using a Mini Bionix II testing system (MTS, USA)
the samples were preloaded with 5 N,and cyclic loading up to 30 N was performed (50 cycles,
0,5 Hz) followed by loading to failure.Load to failure,stiffness and elongation values were
recorded.
Results
Histologic analysis indicated no difference in two groups. For assessment of biomechanical
results, Medcalc 10 statistical software and Mann-Whitney U test were used. Although load to
failure was somewhat higher in rabbits sacrificed at 6 weeks instead of 3 weeks, there was no
statistical significance (in group 1, p=0,20; in group 2, p=0,22). There was no statistical
difference in load to failure values between two groups (at 3 weeks, p=0,7; at 6 weeks,
p=0,62). When two groups - rabbits which received tenoxicam or saline - were compared, at
4
3 weeks there was no statistical difference in stiffness (p=0,2) and elongation (p=0,4) values.
Likewise, at 6 weeks there was no difference in stiffness (p=0,22) or elongation (p=0,62).
Conclusion
Although some nonsteroidal antiinflammatory drugs have negative impact on tissue healing,
the data suggest that tenoxicam doesn't affect bone-tendon healing.
5
I. GĠRĠġ
Omuz eklemi insan vücudunda en fazla hareket açıklığına sahip olan eklemdir. Bu
geniş hareket açıklığı glenohumeral, akromioklaviküler, sternoklaviküler ve skapulotorasik
eklemler tarafından oluşturulur. Üst ekstremitenin uzaydaki konumunun belirlenmesinde ve
vücutla uyumlu bir şekilde hareket edebilmesinde anahtar rol omuz eklemine aittir.
Skapulohumeral kaslardan dördü (supraspinatus, infraspinatus, teres minor, subscapularis)
glenohumeral eklem üzerinde omuz eklemine rotasyon hareketi yaptıran bir manşet
oluştururlar; bu yapıya rotator manşet adı verilir. Rotator manşet humerusa rotasyon hareketi
yaptırır, humerus başını glenoid fossaya bastırarak omuz stabilitesine katkı sağlar ve kas
dengesine katkıda bulunur (98).
Rotator manşet zaman içinde traksiyon, kompresyon, kontüzyon, subakromiyal
abrazyon, inflamasyon, enjeksiyonlar ve yaşa bağlı dejenerasyon gibi olumsuz şartlara marus
kalır. Genç, sağlıklı tendonlar kompleks yüklenmelere dayanabilir ancak yapısı zayıflamış,
iyileşme potansiyeli azalmış ve sık sık olağan dışı yüklenmelere maruz kalmış olan dokular
dejenerasyona uğrar ve yüklenme tendonun gücünü aştığında rotator manşet yırtığı oluşur.
Rotator manşet yırtığı açık ya da artroskopik yöntemlerle tedavi edilebilir. Teknik ve
sonuçlarla ilgili çalışmalar yapıldıkça artroskopik tamir daha popüler hale gelmiştir. Yırtık
oluşum süreci ve mekanizması giderek daha iyi anlaşılmış ve cerrahi tedavi yöntemleri hızla
geliştirilmiş olsa da, rotator manşet yırtığı tamiri sonrası başarısızlık (tekrar yırtılma) oranları
literatürde %30-%90 arasında değişmektedir (12,44,81).
Yüksek tekrar yırtık oranları tendon-kemik bileşkesindeki biyolojik iyileşme
yetersizliğine bağlanmaktadır (82,100). Yırtık boyutunun büyük olması, yırtığın kronik
olması, hastanın yaşlı olması, sigara kullanımı, sistemik steroid kullanımı ya da tekrarlayan
steroid enjeksiyonları, enflamatuar eklem hastalıkları, geçirilmiş omuz enfeksiyonu gibi
faktörler iyileşmeyi olumsuz etkilemektedir (98). Öte yandan, kemik dokusunda iyileşmeyi
geciktirdiği bilinen nosteroid antienflamatuar ajanların, kemik-tendon iyileşmesine olan
etkileri tam olarak gösterilememiştir.
Nonsteroid antienflamatuar ilaçlar (NSAİİ),yapıları birbirinden farklı olmakla birlikte
siklooksijenaz enzimlerini, yani prostaglandin yapımını inhibe ederek antipiretik, analjezik ve
antienflamatuar etkinlik gösteren ilaçlardır. Bu ilaçlar için Amerika Birleşik Devletleri’nde
6
yıllık 70 milyon reçete yazıldığı, 17 milyon kişinin günlük olarak NSAİİ kullandığı
belirlenmiştir. Nüfus yaşlandıkça, ağrılı kas iskelet sistemi hastalıkları insidansındaki artışa
paralel olarak NSAİİ kullanımının artacağı öngörülmektedir. Bu ilaçlar rotator manşet tamiri
de dahil olmak üzere ortopedik cerrahi işlemler sonrası da sıklıkla reçete edilmektedir. Buna
rağmen ortopedik cerrahi sonrası kullanımları tartışmalıdır, çünkü kemik iyileşmesinde
olumsuz etkileri gösterilmiştir. Bu nedenle kırık ve ortopedik cerrahi sonrası narkotik
analjezik kullanımı artmaktadır (1). Nonsteroid antienflamatuar ajanların kırık iyileşmesinin
inhibisyonu, ameliyat sonrası kemik tamirinin inhibisyonu, in vivo osteoblast inhibisyonu gibi
etkilerinin yanı sıra spinal füzyon oranlarını da da olumsuz etkiledikleri gösterilmiştir. NSAİİ
etkileri ile ilgili yapılan çalışmalarda tendon ve ligaman iyileşmesi için ise çelişkili sonuçlar
saptanmıştır. Farklı nonsteroidal antienflamatuar ajanların tendon ve ligaman iyileşmesi
üzerine farklı sonuçlarını bildiren çalışmalar yanında değişik hayvan modellerinde de tür içi
ve türler arası değişken sonuçlar elde edilmiştir (123). Kemik-tendon iyileşmesini araştıran
deneysel modeller ise bugüne dek sıçanlar üzerinde kurulmuş, bunların da yalnızca bir
tanesinde rotator manşet kullanılmıştır (25,34,40). Bu çalışmalarda da nonsteroidal
antienflamatuar ajanların kemik-tendon iyileşmesi üzerine olumsuz etkileri gösterilmiştir.
Çalışmamızın amacı sık kullanılan nonsteroidal antienflamatuar ilaçlardan tenoksikamın
rotator manşet tamiri sonrası erken dönemde iyileşme üzerindeki etkisinin saptanmasıdır.
Bu çalışmanın genel bilgiler bölümünde insanda ve çalışmanın deneysel modeli olan
tavşandaki anatomisi, biyomekaniği, kemik-tendon bileşkesinin histolojisi, rotator manşet
yırtıklarının patogenezi ve tedavi yöntemleri, kemik tendon iyileşmesini etkileyen faktörler ve
nonsteroidal antienflamatuar ilaçların doku iyileşmesi üzerindeki etkileri ile ilgili araştırmalar
ve güncel bilgiler özetlendi. Çalışmaya ait deney gruplarında, tavşan rotator manşet
modelinde tenoksikamın rotator manşet tamiri sonrası kemik tendon iyileşmesine olan etkisi
iki farklı zaman kesitinde biyomekanik ve histolojik olarak kontrol grubuyla karşılaştırıldı.
Literatürde kemik tendon iyileşmesi ile ilgili yapılan deneysel çalışmalarda değişik
antienflamatuar ajanların etkileri araştırılmış olmakla birlikte, ortopedi pratiğinde en sık
kullanılan nonsteroidal antienflamatuar ajanlardan birisi olan ancak bugüne dek yumuşak
doku üzerindeki etkisi araştırılmamış olan tenoksikamın, bu çalışma ile ilk defa rotator manşet
modelinde kemik tendon bileşkesi üzerindeki etkisi irdelenmektedir.
7
II. GENEL BĠLGĠLER
A. ANATOMĠ VE BĠYOMEKANĠK
1. Makroskopik Anatomi
a. Rotator manĢet
Rotator manşet, skapuladan kaynaklanan, alttaki eklem kapsülüyle birleşerek humerus
tüberküllerine yapışan dört kastan (supraspinatus, infraspinatus, teres minor, subscapularis)
oluşur (Şekil 1,2). Omuzu çevreleyen kapsül, ligamanlar ve tendonların birleşimidir. Rotator
manşeti oluşturan tendonlar, humerus tüberküllerindeki yapışma yerlerinde ya da yakınında
birleşerek tek bir yapı oluştururlar (24) (Şekil 3). Tendonların tüberküllerdeki anatomik
yapışma bölgelerine ayak izi denir. Her tendonun kendine özgü bir ayak izi vardır (27).
ġekil 1. Rotator manşet ve çevresinin arkadan şematik görünüşü (102)
Supraspinatus
Infraspinatus
Teres major
Spina scapulae
8
ġekil 2. Rotator manşet ve çevresinin önden şematik görünüşü (102)
ġekil 3. Rotator manşet tendonları (98)
Subscapularis skapulanın ön yüzünden kaynaklanır ve küçük tüberküle yapışır. Üst ve
alt subskapular sinirler tarafından innerve edilir. Omuza iç rotasyon ve adduksiyon yaptırır.
Omuzun öne çıkmasına engel olmaya çalışan stabilizan yapılardan biridir. Subscapularis,
rotator manşet içinde yapışma yeri en geniş olan tendondur. Küçük tüberküldeki ayak izi 40 x
20 mm kadardır (27) (Şekil 4).
Subscapularis
Supraspinatus Korakoid
Biceps tendonu
Transvers humeral
ligaman
Eklem kapsülü
Supraspinatus
Subscapularis
İnfraspinatus
Rotator aralık
9
ġekil 4. Proksimal humerusun anteriordan görünüşü. Subskapularis ayak izi mavi renk
ile gösterilmiş (27).
Supraspinatus kası, skapulanın posteriorunda supraspinatus fossadan kaynaklanır,
akromion ve akromioklaviküler eklemin altından geçer ve büyük tüberkülün posterolateraline
yapışır. Supraspinatus ayak izinin boyutları değişik çalışmalarda 12 x 16 mm ile 23 x 16 mm
arasında bulunmuştur (27,36) (Şekil 5). Supraskapular sinir supraskapular çentiği geçtikten
sonra, bu sinir tarafından innerve edilir. Omuz abdüksiyonunun ilk 15 derecesinde anahtar
rol oynar, 30 dereceden sonra abdüksiyonda görevli temel kas deltoid kasıdır. Aynı zamanda
infraspinatus ile birlikte humerus başını glenoid kaviteye doğru bastırarak omuz stabilitesine
de katkı sağlar.
ġekil 5. Proksimal humerusun lateralden görünüşü. Supraspinatus ayak izi yeşil renk
ile, infraspinatus ayak izi kırmızı renk ile gösterilmiş. (27).
10
İnfraspinatus kası skapulanın posteriorunda infraspinatus fossadan kaynaklanır ve
büyük tüberkülün posterolateraline yapışır. Yaklaşık olarak 29 x 19 mm.lik bir ayak izi
olduğu tespit edilmiştir. Spinoglenoid çentiği geçen supraskapular sinir tarafından innerve
edilir. Omuz eklemine dış rotasyon yaptırır ve stabiliteye katkı sağlar.
Teres minor kası skapulanın inferolateral kısmından kaynaklanır ve büyük tüberkülün
aşağı kısımlarına yapışır. 29 x 21 mm’lik bir ayak izi vardır. Aksiller sinirin bir dalı tarafından
innerve edilir. Omuza dış rotasyon yaptırır ve stabiliteye katkıda bulunur.
Rotator manşetin kalınlığı 10-14 mm olarak saptanmıştır. Rotator manşet yapışma
yerinin eklem kıkırdağına uzaklığı ortalama 1.5 mm’dir (31,131).
Bu tendonların çepeçevre bir manşet olarak humerus başı çevresine yapışması
sayesinde rotator manşeti oluşturan kaslar humerusa rotasyon sağlayacak momentleri
oluşturabilirler ve deltoid ve pectoralis majör kas gücünün istenmeyen bileşenlerine karşı
durabilirler. Rotator manşetin kendine özgü anatomik yapısı bu bölgenin biyomekanik
özellikleri üzerinde de etkilidir. Supraspinatus ve infraspinatus yapışma yerinde rotator
manşetin nispeten daha ince, hilal şeklinde bir yapı oluşturduğu ve bu yapının yaklaşık 1 cm.
distalde kalın liflerle çevrelendiği saptanmıştır. Bu kalın liflere rotator kablo adı verilmiş ve
yapışma yerini aşırı yüklerden koruyarak asma köprüye benzer bir biyomekanik yapı
oluşturduğu öne sürülmüştür (19).
b. Biseps tendonunun uzun baĢı
Biceps tendonunun uzun başı da fonksiyonel olarak rotator manşete dahil edilebilir.
Skapulanın supraglenoid yapışan bu tendon subscapularis ve supraspinatus arasında seyreder,
omuzu transvers humeral ligamanın altında bisipital oluk içerisinde terk eder, ve kolun
proksimalinde kası ile birleşir. Korakohumeral ligaman ve transvers humeral ligaman biseps
tendonunu oluğunun içinde tutar. Biseps tendonunun uzun başının gerginliği, humerus
başının glenoid kaviteye doğru bastırılmasına, yani omuz stabilitesine yardım eder. Omuz
elevasyonu sırasında da bisipital oluğu tren rayı gibi kullanarak humerus başına rehberlik
eder.
11
c. Akromiyon, korakoakromiyal bağ ve korakoakromiyal ark
Korakoakromiyal ark akromiyonun anterioru, korakoakromiyal ligaman ve korakoid
çıkıntının oluşturduğu konkav şekilli düzgün bir yüzeydir (Şekil 6a). Omuz eklemine güçlü
bir çatı oluşturur. Rotator manşet tendonları tüm hareketler sırasında bu yüzeyin altında
kayarlar (Şekil 6b). Manşet tendonlarının ve proksimal humerusun korakoakromiyal ark
altındaki hareketi, birbiriyle temas eden iki serozal yüzeyden oluşan subakromiyal-subdeltoid
bursa tarafından kolaylaştırılır. Hareket yüzeyleri bursal yüzeyler ve sinovyal sıvı tarafından
kayganlaştırılır.
(a) (b)
ġekil 6. Humeroskapular hareket yüzeyleri. (a) Korakoakromiyal ark, rotator manşetin
dış yüzeyiyle eklemleşecek şekilde düzgün, konkav bir yüzey oluşturur. Glenohumeral (r) ve
rotator manşet-korakoakromiyal ark (R) hareket yüzeyleri de iki konsantrik küre oluşturur. (b)
Rotator manşetle kaplı olan humerus başı; skapulaya bağlı olan deltoid, akromiyon,
korakoakromiyal bağ, korakoid ve korakoide yapışan kasların oluşturduğu yüzeyin altında
kayarak hareket eder (98).
Korakoakromiyal arkın kemik elemanı olan akromiyon, üç kemikleşme çekirdeğinden
(preakromiyon, mezoakromiyon, metaakromiyon) oluşur. Bu üç çekirdek genellikle 22
Korakoakromiyal ark
12
yaşında birleşir (31). Akromiyon, morfolojik olarak üç tipe (düz, kıvrık ve çengel şeklinde)
ayrılır. Son dönemde dördüncü tip (dışa doğru kıvrık) akromiyon da tanımlanmıştır.
Korakoakromiyal bağ, akromionun alt yüzünden korakoid çıkıntının lateraline uzanır
ve klavipektoral fasya ile devamlılık gösterir. Humeroskapular hareket yüzeyinin önemli bir
bölümünü oluşturur. Anatomik çalışmalarda bu bağın yapısal varyasyonları gösterilmiştir.
Genellikle anterolateral ve posteromedial olmak üzere iki ayrı banttan oluşur. Bunun yanısıra
Y şeklinde, V şeklinde, geniş bir bant şeklinde, dörtgen şeklinde ya da çoklu bant şeklinde
olabilir (31, 78).
Korakoakromiyal ark, akromiyoklaviküler eklemin inferioru ve humerus başı arasında
kalan alana supraspinatus çıkışı (outlet) adı verilir.
2. Vasküler Anatomi
Rotator manşet tendonlarının vasküler anatomisi ile ilgili birçok çalışma yapılmıştır.
İlk kez Lindblom tarafından 1939 yılında supraspinatus tendonu yapışma yeri yakınında
göreceli olarak avasküler bir alan saptanmış, daha sonra bu alana kritik zon adı verilmiş,
tendinit, kalsifikasyon ve spontan rüptürlerin bu bölgede oluştuğuna dikkat çekilmiştir
(87,130). Ancak daha sonraki çalışmalarda kritik zonun kemik ve tendonu besleyen damarlar
arasındaki anastomozlar açısından zengin olduğu gösterilmiştir (103,111). Rotator manşetin
arka yarısı, infraspinatus ve teres minor posterior sirkumfleks arterden, ön yarıda
supraspinatus ve subskapularis ise anterior sirkumfleks ve torakoakromiyal arterin
oluşturduğu anastomozdan beslenir. Bursal yüzden korakoakromiyal arter aracılığıyla geniş
arterioller tendon kompleksini besler. Artiküler yüz ise bursal yüze göre daha az kanlanır.
Subakromiyal alanın vasküler anatomisi de artroskopi sırasında kanamanın kontrolü
açısından önemlidir. Akromiyoplasti sırasında kanama en çok torakoakromiyal arterin
akromiyal dalından köken alan damarlardan olur. Akromiyoklaviküler eklemin anteriorunda
çalışırken bu damarların yaralanma riski vardır. Spinoglenoid çentiğe yakın bir şekilde
glenoid boynundan geçen ve asendan posterior skapular sirkumfleks arter ile anastomoz
yapan supraskapular arter de sıklıkla risk altındadır (31).
13
3. Rotator ManĢet Biyomekaniği
Rotator manşet kaslarının üç fonksiyonu vardır.
a. Humerusa glenoid içerisinde rotasyon hareketi yaptırırlar.
b. Humerus başını glenoid fossaya doğru bastırırarak stabilite sağlarlar. Rotator
manşet, glenohumeral eklemin dinamik stabilizanlarının en önemlisidir. Eskiden rotator
manşet baş depresörü olarak anılsa da, oluşan kas kuvvetinin aşağı yöndeki bileşeni oldukça
küçüktür; asıl stabilizasyon fonksiyonu başın glenoide bastırılması ile gerçekleştirilir (Şekil
7a,b).
(a) (b)
ġekil 7. (a) Supraspinatus tarafından oluşturulan net kuvvet ve bileşenleri. (b) Rotator
manşetin primer stabilizasyon fonksiyonu, humerus başının supraspinatus ve infraspinatus
tarafından glenoid kaviteye doğru bastırılması ile gerçekleşir (98).
c. Omuz çevresinde kas dengesini sağlarlar. Birçok eklemin aksine omuz
ekleminin sabit bir ekseni yoktur. Belirli bir pozisyonda bir kasın aktivasyonu belirli bir
rotasyon momentini oluşturur. Omuz hareketlerini sağlayan kaslar tek tek ele alındıklarında
değişik hareketler yaptırırlar, ancak fonksiyonel hareketler hep bu hareketlerin kombinasyonu
şeklindedir; her hareket bir grup kasın değişik miktarda kasılması ile gerçekleşir. Örneğin;
14
anterior deltoid öne fleksiyon, iç rotasyon ve adduksiyon momentleri oluşturabilir. Rotasyon
olmadan yalnızca öne fleksiyon isteniyorsa bu kasın iç rotasyon ve adduksiyon momentleri
posterior deltoid ve infraspinatus tarafından nötralize edilir. Latissimus dorsi kasının saf iç
rotasyon için kullanılabilmesi için adduksiyon momentinin superior manşet elemanları ve
deltoid tarafından nötralize edilmesi gerekir. Saf adduksiyon için kuıllanılabilmesi için ise iç
rotasyon momentinin posterior manşet elemanları ve posterior deltoid tarafından nötralize
edilmesi gereklidir. Kasların kasılma zamanlamaları ve miktarları, istenmeyen hareketlerin
önlenmesi için tam olarak koordine edilmiş olmalıdır. Bu şekilde karşıt kaslar istenmeyen
bileşenleri dengeler ve istenen hareketi oluşturacak net tork ortaya çıkar.
Rotator manşeti oluşturan kaslardan birinin oluşturabileceği kuvvetin büyüklüğü,
kasın boyutuna,sağlık durumuna ve eklemin pozisyonuna bağlıdır. Supraspinatus ve
infraspinatus abdüksiyon kuvvetinin %45’ini ve dış rotasyon kuvvetinin %90’ını oluşturur.
Bir kasın omuz kuvvetine olan katkısının saptanması omuzun karmaşık yapısı
nedeniyle oldukça zordur. Her kasın tek başına analizini yapmayı zorlaştıran etkenler
şunlardır:
a. Kasın oluşturduğu kuvvet ve tork eklemin pozisyonu ile değişir. Kaslar
boylarının en kısa ve en uzun oldukları dönemlerde en az kuvveti üretirler.
b. Kasın oluşturduğu kuvvetin yönü eklemin pozisyonu ile yön değiştirir.
c. Manşete ait tendonun humerusa etki noktası, kemiğe temas ettiği ilk noktadır.
Bu nokta her zaman yapışma yeri değildir, ve eklem hareketi ile sürekli yer değiştirir.
Supraspinatus tendonu, en problemli rotator manşet elemanı olması nedeniyle
araştırmacılar tarafından en yoğun olarak incelenmiştir. Supraspinatus kasının anterior
bölümünün kesit alanı posterior bölümünden daha büyüktür. Buna rağmen, anteriordaki
tendonun kesit alanı posteriora göre daha küçüktür. Anteriorda kas gücü/tendon kesit alanı
oranının artmış olması, rotator manşet yırtıklarının neden sıklıkla supraspinatusun anterior
bölümünde başladığını açıklayabilir. Rotator manşete etkiyen kuvvet aynı kalsa da
abdüksiyon derecesi arttıkça gerinimin arttığı da bulunmuştur. Supraspinatus tendonunun
artiküler yüzünde kompresif katılık bursal yüze göre daha azdır; katılıktaki bu fark çoğu
yırtığın neden artiküler yüzden başladığını açıklayabilir (98) .
15
4. Histoloji
Tendonlar, ligamanlar ve eklem kapsülünün oluşturduğu rotator manşet-kapsül
kompleksi, 5 tabakadan oluşmaktadır (24). En üstte ince, yaklaşık 1 mm kalınlığında bir
tabaka vardır ve kas eksenlerine oblik yerleşimli korakohumeral tendon liflerinden oluşur. Bu
lifler rotator aralığa uzanıp periostla birleşir. İçerisinde büyük arterioller bulunur. İkinci
tabaka 3-5 mm kalınlığındadır. Kalın demetler halinde gruplanmış, birbirine paralel yerleşimli
tendon liflerinden oluşur. Bu lifler kas gövdelerinden humerusa kadar uzanır. İlk tabakadaki
atrterioller bu tabakaya da uzanır. Üçüncü tabaka yaklaşık 3 mm kalınlığındadır, ve birbirini
45º açı ile çaprazlayan, ikinci tabakaya göre daha küçük demetler halindeki tendon liflerinden
oluşur. Bu tabakadaki damarlar da birinci ve ikinci tabakalara göre daha küçüktür. Dördüncü
tabaka gevşek bağ dokusundan oluşur, içinde kalın kollajen bantları bulunur. Supraspinatusun
anterior kenarında korakohumeral ligaman ile birleşerek supraspinatus tendonunun anterior
bölümünü çevreleyen bir bağ yapısı oluşturur. Bu tabakadaki kan damarları, kapsülün dış
yüzeyine bitişik kapillerlerdir. Beşinci ve en alttaki 1-2 mm’lik tabaka, iç içe geçmiş kollajen
liflerinden oluşan bir örtüdür ve eklem kapsülünü oluşturur. Bu tabaka medialde glenoid
labrumdan lateralde humerusa kadar uzanır ve burada Sharpey lifleri olarak kemiğe yapışır.
Rotator manşeti oluşturan tendonların füzyonu, üçüncü tabakadaki tendon liflerinin birbiri ile
iç içe geçmesi ile oluşan örgümsü yapı sayesinde gerçekleşir.
Bir yumuşak dokunun (tendon, ligaman ya da kapsül) kemiğe yapıştığı yere entezis
adı verilir. Tendon entezisi birbiri içine geçen 4 zondan oluşur (Şekil 8,9) (7,9,26,109):
1. Tendon. Paralel dizilimli kollajen lifleri içerir. Baskın olarak tip I kollajen içerir,
ancak dejenere ve yırtık rotator manşet tendonlarında tip III kollajen miktarının da
arttığı gösterilmiştir.
2. Fibröz kıkırdak. Kollajen lifleri bu zonda devam eder. Koyu çekirdekli
kondrositler çiftler ya da sıralar halinde dizilir, yuvarlaklaşır ve kollajen liflerinin
arasında ekstrasellüler matrikste bulunan lakünlerde yerleşirler. Tip I ve tip II
kollajen içerir.
3. Mineralize (kalsifiye) fibröz kıkırdak. Bir önceki zondan mavi çizgi (bazofilik
tidemark) ile ayrılır. Bu çizgi kalsifikasyonun dış limitini belirler. Keskin bir hat
değildir, geçiş yaklaşık 120μm boyunca tedrici olarak olur (162). Bu zonda da
kollajen lifleri devam eder, ancak açılarını değiştirerek mavi çizgiye dik açı ile
16
gelirler. Çoğu hücre önceki zondaki özelliklerini korumakla birlikte küçülür,
yuvarlaklaşır, halo ile çevrilir ve mineralize matriks içinde yer alırlar.
4. Kemik.
ġekil 8. Supraspinatus tendonunun yapışma yeri 4 zondan oluşmaktadır: tendon (T),
kalsifiye olmamış fibröz kıkırdak (FC), kalsifiye fibröz kıkırdak (C-FC), ve kemik (B).
Şekilde kan damarları (BV) ve eklem kıkırdağı da (AC) görülmekte. Eklem kıkırdağına ait
‘tidemark’ (TM), entezisin tidemark çizgisi ile devamlılık göstermektedir (7).
17
ġekil 9. Kalsifiye olmamış fibröz kıkırdak (FC) ile kalsifiye fibriz kıkırdak (C-FC)
arasında belirgin tidemark çizgisi (TM) bulunur. Kalsifiye olmamış fibröz kıkırdakta
kondrosit dizileri daha fazladır (oklarla gösterilmiş). Kollajen lifleri tidemark çizgisine dik
açıyla gelirler ve düzensiz osteokondral bileşke sınırına (J) kadar takip edilebilirler (7).
Rotator manşette bağ dokusu ara maddelerinin dağılımı diğer tendonlardan farklıdır.
Glikozaminoglikan (GAG) ve proteoglikan miktarları, tek yönde çalışan tendonlara göre çok
yüksektir. Örneğin normal bir erişkinde bu miktarlar, biseps tendonundaki miktarın 2,5
katıdır. Tüm GAG içeriğinin yarısını hiyalüronik asit, diğer yarısını ise kondroitin sülfat
oluşturur. Diğer tendonlarda ise hiyalüronik asit içeriği %5’in altındadır. Rotator manşet
tendonlarında yüksek miktarda ara madde elemanlarının bulunması, çok değişik yönlerde
gelen yüklerden oluşan makaslama kuvvetinin etkisini azaltmaya yönelik bir adaptasyon
olarak açıklanmıştır.
Bir tendonun entezisi kas kasılması ile ortaya çıkan kuvvetin kemiğe aktarıldığı son
noktadır ve bu yüzden yüksek miktarda mekanik strese maruz kalır (63). Dört katmanlı
yapışma bölgesi yumuşak ve sert dokuların düzenli bir biçimde birleşmesini sağlar ve
fizyolojik yüklenme ile eklem hareketini kolaylaştırır. Stres birikimlerini en aza indirir, bu
18
sayede yumuşak doku ve kemik arasındaki kompleks yüklenmelerin efektif transferini sağlar.
Fibröz kıkırdak dokusu sayesinde tendon liflerinin kıvrılması ve sert yüzeyle karşı karşıya
gelince sıkışması önlenir; yani bükülme ve kompresif strese karşı koruyucudur. Kalsifiye
fibröz kıkırdak katmanı da makaslama kuvvetine karşı koruyucudur. Yapışma bölgeleri
arasında mineralizasyon arttıkça, katılık ve Young modülü de artar. Farklı mekanik
özellikteki katmanlardan oluşan entezis bölgesi, rotator manşeti yorulma ve yırtık oluşumuna
karşı korur (8,101) .
5. TavĢanda Omuz Anatomisi
İnsana benzer şekilde tavşanda da rotator manşet supraspinatus, infraspinatus, teres
minor ve subscapularis tendonları tarafından oluşturulur. Anatomideki en önemli fark
akromionun rudimenter bir yapı olmasıdır. İnfraspinatus ve teres minor akromiyal arkın
altından geçerken, supraspinatus geçmez. Ayrıca akromionun altından infraspinatus tendon
olarak değil, kas olarak geçer. Subscapularis skapulanın anteriorundaki subscapularis
fossadan köken alır ve glenohumeral eklemi geçerek proksimal humerusun anteriorundaki
küçük tüberküle yapışır. Akromionun inferiorunda ise ince bir çıkıntı olarak uzanan
metakromion ve processus suprahamatus bulunur. Glenoidin anteriorunda tuberculum
infraglenoidale ve tuberculum supraglenoidale adında iki çıkıntı bulunur ve çatısını
korakoidin oluşturduğu ve subscapularisin içinden geçtiği bir tünel oluştururlar. (2,57,161)
(Şekil 10,11)
19
ġekil 10. Tavşanda torasik ekstemite (ön ayak) proksimalinin kemiksel anatomisi.
7: fossa subscapularis, 8: skapula boynu, 9: akromiyon, 10: processus suprahamatus, 11:
tuberculum supraglenoidale, 12: tuberculum infraglenoidale, 13: glenoid kavite, 15: korakoid
çıkıntı, 16-17: klavikula, 18: humerus başı, 19: küçük tüberkül, 20-21: büyük tüberkül, 22:
sulcus intertubercularis (121).
ġekil 11. Tavşanda skapula çevresi kaslar. 1: supraspinatus kası, 2: infraspinatus kası,
3: infraspinatus yapışma yeri, 4: teres minor yapışma yeri, 5-6: deltoid kası, 7: teres minor
kası, 8-9: m. triceps brachii, 10: m. brachialis, 11: m. biceps brachii (121).
20
B. ROTATOR MANġET YIRTIĞI
1. Patogenez
Rotator manşetin normal fonksiyonunu sağlayabilmesi için rotator manşeti oluşturan
kasların sağlıklı ve güçlü olması, kapsül esnekliğinin normal sınırlarda olması,
korakoakromiyal ark alt yüzeyinin düzgün olması, ince ve lubrikasyon sağlayan subakromiyal
bursa, manşet üst yüzeyinin ve tüberküllerin düzgün ve çıkıntısız olması, glenohumeral ve
rotator manşet-korakoakromiyal ark arasındaki hareket yüzeylerinin konsantrik küreler
oluşturması gerekir (98). Bu kompleks yapıda meydana gelen aksaklıklar omuz
problemlerinin en sık nedenleridir.
Rotator manşet yırtığı parsiyel (Şekil 12) ya da tam kat, akut ya da kronik, travmatik
ya da dejeneratif olabilir. Zaman içinde rotator manşet traksiyon, kompresyon, subakromiyal
abrazyon, inflamasyon, enjeksiyonlar ve yaşa bağlı dejenerasyon gibi pek çok olumsuz koşula
maruz kalır. Yırtıklar yükün en fazla geldiği yer olan supraspinatus anterior yapışma
bölgesinin derin yüzünde başlar. Gelen yük tendon lifinin gücünü aştığında lif kopar. Lifler
küçük gruplar halinde ya da hepsi birlikte kopabilirler. Omuz istirahatteyken bile rotator
manşet yüklendiği için yırtık sonrası lifler retrakte olur. Bir tendon lifi koptuğunda henüz
kopmamış olan komşu liflere binen yük artar ve bu durum diğer liflerin de fermuar gibi
yırtılmasına yol açar. Lifin kopması kası kemikten ayırır ve kasın kemiğe ulaştırdığı kuvvet
azalır. Anatomi bozulduğu için tendon liflerine giden kan akımı azalır ve lokal iskemi
oluşabilir. Lifler koptukça gittikçe daha fazla lif litik enzimler içeren ve iyileşmeyi engelleyen
eklem sıvısına maruz kalır. Bu zincirleme olaylar sonucunda rotator manşet yapısı zayıflar,
fonksiyonlarını yeterince yapamaz hale gelir ve iyileşme yeteneği bozulur. İyileşme
gerçekleşmediğinde dejeneratif süreç supraspinatusun kalınlığı boyunca devam eder ve
supraspinatus anteriorunda tam kat yırtık oluşur (Şekil 13a). Tam kat yırtığın kenarlarında
yükler konsantre olduğu için komşu lifler daha küçük yüklenmeler sonucu kopmaya başlar.
Bu durum tekrar ettikçe rotator manşet giderek daha çok zayıflar ve daha küçük
yüklenmelerle kopmaya meyilli hale gelir. Sonuçta yırtık posteriora doğru ilerleyerek
supraspinatusun geri kalanını ve infraspinatusu içine alır (Şekil 13b) (98). Kronik yırtıklarda
kas atrofisi gelişir ve yağ infiltrasyonu meydana gelir; tendon zayıflayarak dikiş tutamaz hale
gelebilir (Şekil 13c). Rotator manşetin bütünlüğünü giderek kaybetmesi sonucu, tendonların
korakoakromiyal ark ve humerus başı arasında üstlendikleri yastık görevi kaybedilir ve
21
humerus başı superiora deplase olur. Biseps tendonuna binen yük artar ve biseps tendonu
genişler. Kronik manşet yetmezliğinde biseps uzun başının tendonu sıklıkla yırtılır. Tendon
defekti büyüdükçe bisipital oluğu geçerek subskapularis tendonunu içine alabilir. Bu durumda
transvers humeral ligaman yırtılır ve biseps tendonunun stabilitesi bozulur, mediale deplase
olur. Rotator manşet bütünlüğü bozulduğunda, glenohumeral stabilite fonksiyonu da bozulur,
ve deltoidin yukarı çeken kuvvetine yeterince karşılık veremez hale gelir. Bu durumda geride
kalan tendonlar da korakoakromiyal arkın altında sıkışır ve dejenerasyon ilerler. Glenoidin üst
dudağının erozyonu sonucu humerus başı superiora migre olarak korakoakromiyal ark ile
temasa geçer, eklem kıkırdağı hasar görür ve rotator manşet artropatisi oluşur.
ġekil 12. Artiküler yüzde parsiyel supraspinatus tendon yırtığı (98)
(a) (b) (c)
ġekil 13. (a) Supraspinatus anteriorunda tam kat yırtık. (b) Yırtık genişleyerek
subscapularis posteriorunu içine almış. (c) Kronik yırtıkta kas atrofisi ve yağ birikimi (98).
Rotator manşet yırtıklarının sıklığı yaşla birlikte artar. Kadavra çalışmalarında, tam kat
rotator manşet yırtığının sıklığı 60 yaşın altında %6, 60 yaşın üstünde %30 bulunmuş (86),
parsiyel yırtığın ise ortalama %30 sıklıkta olduğu bildirilmiştir (151). Toplum bazlı
22
araştırmalarda da 60-70 yaş arasında %50, 80 yaşından sonra %80 rotator manşet yırtığı
saptanmıştır, ancak bu lezyonların çoğunluğu semptom vermez (99). Asemptomatik
omuzlarda MR ile yapılan bir tarama çalışmasında %15 tam kat yırtık, %20 parsiyel yırtık
bulunmuştur. Bu çalışmada 60 yaşın üstünde %54 yırtığa karşılık 40 yaşın altında %4 yırtık
saptanmıştır (138).
Rotator manşet lezyonlarının patogenezi, intinsik ve ekstrinsik faktörler ayrı ayrı ele
alınarak açıklanabilir.
a. Ġntrinsik faktörler
Tendonların kendi içinden başlayan süreçlere intrinsik faktörler adı verilir. İntrinsik
nedenlerin içinde travmatik, inflamatuar ve dejeneratif lezyonlar yer alır.
(1) Travmatik değiĢiklikler
Gençlerde kemik-tendon kompleksi kemikten daha sağlamdır ve yeteri kadar yüksek
enerjiye maruz kaldığında kemikten bir parça ile avulse olur. Kırığın iyileşmesi ile birlikte
rotator manşet yetersizliği bulguları da kaybolur, ancak kırık deplase şekilde kaynarsa rotator
manşetin sıkışmasına yol açabilir. Sporcularda, özellikle başüstü seviyede oynanan voleybol,
hentbol, tenis gibi sporlarla uğraşanlarda, iş gereği ağır yük taşıyanlarda rotator manşet
tekrarlayan tensil yüklenmelere maruz kalır. Rotator manşetin yapısında tensil yüklenmelerle
ilk bozulan yer supraspinatus yapışma yerinin artiküler yüzüdür.
(2) Ġnflamatuar faktörler
Bu gruptaki en önemli lezyon kalsifik tendinittir. Kendi kendini sınırlayan bu lezyon 3
dönemde incelenir: prekalsifikasyon, kalsifikasyon ve rezorbsiyon. Kalsifikasyon tendonun
kemiğe yapışma yerine yakın yerlerinde meydana gelir. Hareket ağrıyı arttıracağından omuz
23
hareketlerinde ileri derecede kısıtlanmaya neden olur. Postkalsifikasyon döneminde ise ağrı
azalır (153,154).
(3) Tendon dejenerasyonu
Rotator manşet yaralanmasında en önemli ve en sık karşılaşılan intrinsik faktör tendon
dejenerasyonudur. Bu durum tendinit olarak da adlandırılır. Kemik yapışma yerinde, tendon
liflerinde kopma ve düzensizlikler, kemik yüzeyin kalsifikasyonunda bozulma tendinitin ilk
bulgularıdır. Vücudun bu lezyonu onarma çabası tendonda inflamasyona yol açar.
İnflamasyon hücrelerinin migrasyonu ve damarlanmada artış, tendonda ödeme sebep olur.
Hem tendon fasiküllerinin düzensizliğinin yarattığı mekanik zayıflama hem de inflamasyonun
yarattığı ağrı rotator manşet yetersizliği tablosunu ortaya çıkarır. Tendon dejenerasyonu
yaşlanmanın doğal sonucudur. Tüm bağ dokusu elemanları gibi rotator manşet tendonları da
yaşla birlikte özelliklerini kaybederler. Kollajen liflerinin normal düzenli dizilimi bozulur, tip
III kollajen miktarı artar (132), hücre sayısı azalır, entezis dokusunda bulunan fibröz kıkırdak
miktarı azalır ve kemikte osteopeni meydana gelir (16,39,84,94,111). Bu değişimler sonucu
rotator manşet zayıflar ve koparmak için gereken kuvvet azalır.
b. Ekstrinsik faktörler
Rotator manşet çevresindeki kemik ve yumuşak dokular, patogeneze katılan ekstrinsik
faktörlerdir. Diğer bir önemli ekstrinsik faktör de iatrojenik sebeplerden kortikosteroid
enjeksiyonudur.
(1) Kemiksel nedenler
Rotator manşet ile en yakın ilişkideki kemik yapı akromiyondur. Akromiyondaki üç
farklı kemikleşme çekirdeği, normalde 22-25 yaşları arasında birleşir. Kaynama
tamamlanamazsa üç tip os acromiale oluşur: preakromiyon, mezoakromiyon ve
metaakromiyon (Şekil 14). Bu tiplerin içinde en sık olan mezoakromiyondur. Os acromiale
sıklığı 1937 yılında Liberson tarafından %2,7 olarak bulunmuştur. Daha sonra rotator manşet
yırtığı olan hastalarda %6 sıklıkta rastlanmış ve os acromiale ile rotator manşet yırtığı
arasında bir ilişki ortaya konmuştur (105). Distalde kalan serbest fragmanın deltoid kasılması
ile aşağıya kayarak supraspinatus çıkışını daralttığı, burada meydana gelen sürtünmeye bağlı
24
olarak yırtık gelişme ihtimalinin arttığı öne sürülmüştür. Boehm tarafından 1000 rotator
manşet yırtığı ameliyatı taranarak yapılan bir çalışmada da os acromiale sıklığı %6,2 olarak
bulunmuştur (14). Ancak yakın zamanda yapılan çalışmalarda normal popülasyonda os
acromiale prevalansı %8 olarak bulunmuştur ve bu nedenle os acromiale’nin rotator manşet
yırtığına yol açıp açmadığı, hatta omuz ağrısına yol açıp açmadığı tartışmalıdır (13,31). Os
acromiale semptomatik değilse tedavi önerilmemektedir. Rotator manşet yırtığı ile birlikteyse
ameliyat edilebilir.
ġekil 14. Akromiyonun bölümleri (98)
Akromiyonun morfolojisi de rotator manşet yırtığı ile ilişkilidir. İlk kez Neer 1972
yılında rotator manşet yırtığının subakromiyal sıkışma sonucu olduğunu bildirmiş ve bunun
sorumlusu olarak akromiyonun ön ucundaki osteofiti göstermiştir (108). Bigliani ortalama
yaşı 74,4 olan 140 omuzda yaptığı kadavra çalışmasında akromiyonu morfolojik olarak üç
tipe ayırmıştır (Şekil 15). Tip I (düz) akromiyon %17, tip II (kıvrık) akromiyon %43 ve tip III
(çengel) akromiyon %40 oranında bulunmuştur. Omuzların %33’ünde tam kat rotator manşet
yırtığı saptanmış; bu omuzların %73’ünde tip III akromiyon bulunmuştur (11). Daha sonra
yapılan çalışmalarda da konservatif tedavinin başarısının akromiyonun anterior eğimi arttıkça
düştüğü, akromiyal morfoloji ile rotator manşet patolojisi arasında anlamlı ilişki olduğu
bildirilmiştir (51,158). Yapılan çalışmalar tip III akromiyon ve rotator manşet yırtığı
arasındaki ilişkiyi destekler, ancak bunun tersini savunanlar da vardır. Anterior akromiyonda
çıkıntı oluşumu yaşa bağlanmış, 50 yaşın üzerinde daha genç yaşlara göre 4 kat fazla
saptanmıştır (110). Eşit yaş gruplarında rotator manşet patolojisi olan ve olmayan hastalar
25
karşılaştırıldığında tip III akromiyon sıklığında anlamlı bir fark bulunmamıştır (65). İleri
yaşlarda hem rotator manşet yırtığı hem de tip III akromiyonun sıklığı arttığı için ikisi
arasındaki ilişkinin yaş faktörü ile bağlantılı olduğu ortaya atılmıştır. Sonuç olarak literatür
bilgileri sıkışma sendromu, rotator manşet patolojisi ve akromiyal patoloji arasında
nedensellik ilişkisi olduğunu kuvvetle desteklemektedir, ancak kesin neden-sonuç ilişkisi tam
olarak tanımlanamamıştır.
ġekil 15. Bigliani ve arkadaşlarının tanımladığı akromiyonun morfolojik tipleri. I: düz;
II: kıvrık; III: çengel akromiyon. (98)
(2) YumuĢak dokulara ait ekstrinsik faktörler
Korakoakromiyal bağ ve subakromiyal bursa rotator manşet lezyonunda ekstrinsik
olarak rol oynayabilecek temel yumuşak dokulardır. Korakoakromiyal bağın en sık
konfigürasyonu anterolateral ve posteromedial olarak iki bant şeklindedir. Anterolateral
bantta kemik çıkıntısı oluşabilir ve sıklıkla sıkışma sendromu ile ilişkilidir (38). Diğer bir
çalışmada ise korakoakromiyal bağ morfolojisi ile rotator manşet dejenerasyonu ya da kemik
çıkıntısı oluşumu arasında bir ilişki bulunmamıştır (120). Kesmezacar ve arkadaşlarının
yaptığı bir kadavra çalışmasında korakoakromiyal bağın 5 morfolojik tipi saptanmıştır: iki
banttan oluşan Y tipi (en sık tip) ve V tipi; ikiden fazla banttan oluşan çoklu bant tipi; tek
banttan oluşan geniş bant ve dikdörtgen bant tipleri. Tüm tipler hesaba katıldığında değişik
morfolojik tipler ile rotator manşet dejenerasyonu arasında anlamlı bir fark bulunmamasına
rağmen korakoide yapışma yeri daha büyük olan en az iki banttan oluşan tiplerin, tek bant ile
26
karşılaştırıldığında rotator manşet dejenerasyonu ile anlamlı olarak daha fazla ilişkili oldukları
saptanmıştır (78).
Subakromiyal bursanın inflamasyonu da rotator manşet hareketlerini engelleyerek
rotator manşet lezyonuna zemin hazırlayabilir. Rotator mnaşet yırtığı tedavisinde bazı
yazarlar rotator manşetin görülmesini kolaylaştırmak için rutin olarak bursa rezeksiyonunu
önerirken bazıları da bursa dokusunun tendon iyileşmesi ve remodelasyonu için önemli
olduğu için mümkün olduğu kadar korunması gerektiğini savunmaktadır (153). Voloshin ve
arkadaşları yüksek inflamatuar sitokin ve enzim salgısının bursada katabolik bir ortama
neden olduğunu göstermişlerdir. Rotator manşet yırtığında subakromiyal bursada IL-1, IL-6,
TNF-α, siklooksijenaz-1 (COX-1), COX-2, matriks metalloproteinaz-1 (MMP-1)ve MMP-9
miktarlarının arttığı gösterilmiştir. Bu mediatörler inflamasyonda önemli bir rol oynayarak
kollajen katabolizmasını düzenlerler. IL-1 ve TNF-α’nın COX-2 ekspresyonu üzerinden ağrı
oluşturdukları bildirilmiştir. Söz konusu sitokinlerin romatoid artritte olduğu gibi rotator
manşet yırtığında ortaya çıkan subakromiyal bursitin patogenezinde de rol oynadıkları
savunulmaktadır. Çalışma sonunda rotator manşet yırtığında nonsteroidal antienflamatuar ilaç
(NSAİİ) ve kortikosteroid kullanımı ile ameliyat sırasında subakromiyal bursektomi
önerilmiştir (157).
(3) Kortikosteroid enjeksiyonu
Yapılan çalışmalarda subakromiyal steroid enjeksiyonunun, 3 defadan fazla
yapıldığında supraspinatus ve infraspinatus tendonlarında fokal inflamasyon, nekroz ve
kollajen liflerinde fragmantasyona yol açtığı ve tendon rüptürü ihtimalini artttırdığı
gösterilmiştir (148).
2. Rotator ManĢet Yırtıklarının Sınıflanması
Rotator manşet yırtıkları temel olarak parsiyel ve tam kat olarak iki gruba ayrılır.
a. Parsiyel yırtıklar
Tendonun tüm katlarına ulaşmayan yırtıklardır. Glenohumeral eklem ile subakromiyal
bursa arasında ilişki yoktur. Parsiyel yırtıklar yerleşim yerine göre ve yırtığın derinliğine göre
iki şekilde sınıflandırılırlar (37).
27
(1) Yerleşim yerine göre:
i. Artiküler yüzdeki yırtıklar
ii. Bursal yüzdeki yırtıklar
iii. İnterstisyel yırtıklar
(2) Yırtığın derinliğine göre
i. <3 mm
ii. 3-6 mm
iii. >6 mm
b. Tam kat yırtıklar
Tendonun tüm kalınlığını içeren yırtıklardır. Glenohumeral eklem ile subakromiyal
bursa ilişki halindedir. Bu yırtıklar büyüklüklerine göre sınıflandırılırlar (33). Son olarak
tedaviyi daha iyi yönlendirebilmek için yırtığın geometrik paternine göre de bir sınıflandırma
yapılmıştır (30) (Şekil 16).
(1) Büyüklüğüne göre
i. Küçük yırtık: <1 cm
ii. Orta yırtık:1-3 cm
iii. Büyük yırtık: 3-5 cm
iv. Masif yırtık: >5 cm
(2) Geometrik paterne göre
i. Hilal şeklinde, kısa ve geniş yırtıklar
ii. Longitudinal yırtıklar. U veya L şeklinde olabilirler, uzun ve dar
şekillidirler.
iii. Masif kontrakte yırtıklar. Uzunluğu ve genişliği 2 cm’den
büyüktür.
iv. Rotator manşet yırtığı artropatisi. Belirgin glenohumeral artroz
vardır, akromiyohumeral alan tamamen kaybolmuştur. Yırtık tamiri
mümkün değildir, artroplasti gerektirir.
.
28
(a) (b) (c)
(d) (e)
ġekil 16. (a) Hilal şeklinde yırtık, (b) U şeklinde longitudinal yırtık, (c) L şeklinde
longitudinal yırtık, (d) masif kontrakte yırtık, (e) rotator manşet yırtığı artropatisi (30, 98).
(IS: infraspinatus; SS: supraspinatus; RI: rotator aralık; Sub: subskapularis, CHL:
korakohumeral bağ)
Superior
migrasyon
Superior
glenoid
erozyonu
Manşet yırtığı
29
3. Rotator ManĢet Yırtığının Doğal Seyri
Semptomatik yırtıklar sıklıkla tedavi edildiği için, rotator manşet yırtığının doğal seyri
asemptomatik rotator manşet yırtığı üzerine yapılan çalışmalarla ortaya konulmaya
çalışılmıştır. Asemptomatik yırtıklar toplumda sıktır ve bu hastaların çoğunda zaman içinde
semptomların gelişme riski vardır. Yapılan bir çalışmada, bir omuzunda asemptomatik rotator
manşet yırtığı, diğer omuzunda semptomatik yırtık olan hastaların %51’inin ortalama 2,8 yıl
içinde semptomatik hale geldiği saptanmıştır (163). Semptomatik yırtıkların %50’si ilerlerken
asemptomatik olarak kalan yırtıkların %20’si büyümeye devam eder. Zaman içinde küçülen
yırtık bildirilmemiştir. Yırtık büyüdükçe semptomatik hale gelme riski de artar. Ameliyat
sonrası iyileşme potansiyeli, geciken tamirlerde kas ve tendonlarda meydana gelen geri
dönüşümsüz değişiklikler nedeniyle sekteye uğrar. Parsiyel yırtıkların kendiliğinden
iyileştiğini gösteren klinik veriler de sınırlıdır; genellikle zaman içinde tam kat yırtık haline
dönüşürler. Artroskopik akromiyoplasti ve debridman ile tedavi edilen parsiyel yırtıkların,
ortalama 8,4 yıl içinde %35’inin tam kat yırtığa ilerlediği gösterilmiştir (75). Hem parsiyel
yırtıklar hem de tam kat yırtıklar zaman içinde ilerleme eğiliminde olsa da, parsiyel
yırtıklarda ilerleme hızı çok daha yavaştır (145).
4. Rotator ManĢet Yırtığında Tedavi Yöntemleri
Omuzda ağrı ve hareket kısıtlılığına neden olan, dolayısıyla sadece lokal değil, kişinin
genel sağlık durumunu da etkileyen rotator manşet yırtıkları tedavi edilmelidir. Tedavi
yöntemleri konservatif ve cerrahi olarak iki ana başlık altında incelenebilir.
a. Konservatif tedavi
Rotator manşet yırtıkları tedavi edilmedikleri takdirde kendiliğinden iyileşemezler
(43). İstisnai durumlar haricinde cerrahi tedavi öncesinde hastalara konservatif tedavi
uygulanması gerekir. Yapılan çalışmalarda kondservatif tedavi süresi altı hafta ile bir yıl
30
arasında değişmektedir. Konservatif tedavinin etkileri beklenmeksizin cerrahi tedavinin ön
plana çıktığı istisna grup ise travmatik rotator manşet yırtığı olan genç erişkin hastalardır
(18,142). Konservatif tedavi ile amaçlanan hastanın ağrısınıın giderilmesi ve günlük
aktivitelerinin yeniden kazandırılmasıdır.
Öncelikle ağrının giderilmesine yönelik tedaviler yapılır. Ağrı giderilmesine yönelik
olarak aktivite kısıtlaması, nonsteroid antienflamatuar tedavi, transkutanöz elektriksel sinir
stimülasyonu (TENS), sıcak-soğuk uygulama, ultrason gibi fizik tedavi modaliteleri
uygulanır. Hareket kısıtlaması uygulamasında, özellikle 40-60 yaş arası bayanlarda ve
diyabetik hastalarda tam hareketsizlik önerilmez ve uygulanmaz, çünkü bu hastalarda kısa
süreli mutlak hareketsizlik bile donuk omuz gelişmesine neden olabilir (96).
Ağrının giderilmesinin ardından rehabilitasyon sürecine geçilir. Burada amaçlanan
ağrısız tam hareket açıklığının sağlanması ve yırtık olmayan rotator manşet elemanlarının
güçlendirilmesi ile ağrının tekrarlanmasının engellenmesidir. Yırtılmayan rotator manşet
elemanları güçlendirilerek yırtık ilerlemesinin durdurulması amaçlanır (95,96).
Fizik tedavi programı 3 fazdan oluşur. Faz I’de amaç pasif olarak tam hareket
açıklığının sağlanmasıdır. Sarkaç egzersizleri, posterior kapsül germe ve sopa ile dış rotasyon
egzersizleri bu fazın temelini oluşturur. Özellikle 70 derecenin üzerinde aktif abdüksiyon
kısıtlanır. Bu dönem yaklaşık 4-6 hafta kadar sürer ve ağrısız tam hareket açıklığının
sağlanması ile faz II’ye geçilir.
Faz II’de amaç, sağlanmış olan hareket açıklığının korunması ve sağlam rotator
manşet elemanlarının, skapula sabitleyicilerin (serratus ve romboidler) ve deltoid kasının aktif
egzersizlerle güçlendirilmesidir. Tedavinin bu açaması yaklaşık 3 ay kadar sürer.
Faz III’te ise hastanın iş, hobi ve spor gibi aktiviteleri düzenlenir ve kontrol altına
alınır. Hasta faz I ve II’de yaptığı egzersizlere devam eder.
Yapılan bir çalışmada tam kat ve parsiyel rotator manşet yırtıkları konservatif tedavi
ile takip edilmiş ve 60 yaş üzerindeki hastalarda tam kat yırtık ve yağlı dejenerasyon
varlığında yırtığın konservatif tedaviye yanıt vermediği ve ilerleme gösterdiği bildirilmiştir
(95). Buna karşılık kronik tam kat rotator manşet yırtıklarında, özellikle atravmatik, uzun
süreli ve geniş yırtıklar, kas atrofisi gelişmiş olan yırtıklar, daha önce tekrarlayan steroid
enjeksiyonları ile tedavi edilmeye çalışılmış olan yırtıklar ve sigara tiryakileri ile düşkün
durumdaki hastalardaki yırtıklar gibi sağlam bir tamir elde edilmesinin güç olduğu
31
durumlarda (Tablo 1) konservatif tedavi değerlidir. Belli bir süre sonucunda fizik tedaviden
hastanın ve cerrahın amaçladığı kadar faydalanılmadığı durumlarda cerrahi tedavi düşünülür.
Tablo 1. Rotator manşet tamirinin sağlamlığı ile ilişkili prognostik faktörler (98)
Ġyi prognoz Kötü prognoz
Hasta öyküsü
<55 yaş >65 yaş
Akut travmatik başlangıç Sinsi, atravmatik başlangıç
Meslek ile ilişkisiz Meslek ile ilgili
Güç kaybı süresi kısa >6 aydır güç kaybı
Sigara öyküsü yok Uzun süredir sigara içicisi
Steroid enjeksiyonu yapılmamış Tekrarlayan steroid enjeksiyonları yapılmış
İlaç kullanımı yok Sistemik steroid ve antimetabolit kullanımı
Ek hastalık yok İnflamatuar eklem hastalığı/kronik hastalık
Enfeksiyon yok Geçirilmiş omuz enfeksiyonu
Geçirilmiş omuz ameliyatı yok Geçirilmiş rotator manşet tamiri
Varsa geçirilmiş diğer ameliyatlarda sorun
çıkmamış
Başarısız yumuşak doku tamiri öyküsü
(ayrışma, enfeksiyon, vb.)
Fizik muayene
İyi beslenme Kötü beslenme
Hafif/orta düzeyde güç kaybı Ağır güç kaybı
Spinat kas atrofisi yok Kas atrofisi var
Omuz stabil Anterior-superior instabilite
Sağlam akromiyon Geçirilmiş akromiyon rezeksiyonu
Eklem sertliği yok Eklem sertliği var
Radyoloji
Normal röntgen görüntüsü Rotator manşet yırtığı artopatisi
32
b. Cerrahi tedavi
(1) Cerrahi tedavi öncesi hastanın değerlendirilmesi
i. Anamnez
Hastaların anamnezinde çoğunlukla bir travma öyküsü vardır. Travma öncesi uzun
süreli müphem şikayetlerin varlığı ve travmanın düşük enerjili oluşu, yırtığın dejeneratif
zeminde gelişmiş olma ihtimalini düşündürmelidir. Bu tarz yırtıklarda tendonun kalitesinin
düşük olacağı ve yapışıklıklara bağlı retrakte olmuş olabileceği unutulmamalıdır.
Genç hastalarda ise yüksek enerjili travmalar sonucunda akut rotator manşet yırtıkları
meydana gelebilir. Tendon daha sağlıklı olduğundan cerrahi sonrası prognoz daha iyidir.
ii. Fizik muayene
İnspeksiyon ile supraspinat ve infraspinat fossalardaki atrofi görülebilir. Rotator
manşet kuvveti iç ve dış rotasyon hareketlerine bakılarak değerlendirilmelidir. Dış
rotasyondaki belirgin zayıflık yırtığın infraspinatus kasına uzanmış olabileceğini gösterir. Bu
tip yırtıkların tedavisi daha zordur. İç rotasyon kuvvetinin değerlendirilmesinde subskapularis
lift-off testi kullanılır (48,49).
Öne fleksiyonda zayıflık, kronik biseps uzun başı yırtığı, deltoid atrofisi, aktif
elevasyonda humerus başının proksimale migre olması masif rotator manşet yırtığı olma
ihtimalini arttırır.
Rotator manşetin posterosuperiorunda yırtık meydana gelen hastalarda abdüksiyon,
öne fleksiyon ve aktif dış rotasyon zayıflar. Bu durum iki klasik bulgunun ortaya çıkmasına
neden olur: eksternal rotasyon lag bulgusu (dirence karşı dış rotasyon yapamamak) ve
borazancı işareti. Yapılan çalışmalarda borazancı işareti olan hastalarda %100 duyarlılık ve
%93 özgüllükle tamir edilemez teres minor yırtığı olduğu gösterilmiştir (35).
Rotator manşetin anterosuperiorunda yırtık olan hastalarda yine abdüksiyon ve aktif
fleksiyon azalmıştır. Subskapularis lift-off testi pozitiftir.
Tamir ediemez rotator manşet yırtığında alternatif cerrahi yöntemler düşünülmelidir.
33
ii. Lokal anestetik uygulamaları
Subakromiyal bölgeye uygulanan lokal anestetik sonrası ağrıda azalma ve hareket
açıklığında artış görülmesi hastanın şikayetlerinin rotator manşete bağlı olma ihtimalini
arttırır. Ağrının azalması rotator manşet kaslarının güçlerinin değerlendirilmesini kolaylaştırır.
iii. Görüntüleme yöntemleri
Görüntüleme yöntemleri direkt röntgen incelemelerini, bilgisayarlı tomografi (BT)
incelemelerini ve manyetik rezonans (MR) incelemelerini içerir.
Humerus başının pozisyonu, dejeneratif değişiklikler, akromiyoklaviküler eklemin
durumu direkt röntgenler ile değerlendirilebilir.
BT incelemeleri özelikle rotator manşet kaslarındaki atrofiyi ve yağlı dejenerasyonu
değerlendirmede kullanılır. Yağlı dejenerasyon oranı:
0 – yağlı dejenerasyon yok
1 – minimal yağ infiltrasyonu
2 – kas yağdan fazla
3 – kas ve yağ eşit oranda
4 – yağ oranı kastan fazla olarak sınıflandırılmıştır (54).
Günümüzde rotator manşetin görüntülenmesinde MR incelemeleri BT’nin yerini
almıştır. Mr, tendon ve kasla ilgili bilgi verebilir. Tam kat yırtıklarda MR duyarlılığı %100,
özgüllüğü %95 olarak hesaplanmıştır (70). Başka bir çalışmada, daha önce ameliyat
geçirmemiş omuzlarda rotator manşet yırtığının saptanmasında MR’ın duyarlılığı %89,
özgüllüğü %100 olarak ölçülmüştür. Saptanamayan yırtıkların hepsinin parsiyel yırtık olduğu
belirtilmiştir (136). Tamir sonrası tekrar yırtıkların belirlenmesinde %91 duyarlılık
bildirilmiştir (104). Yırtığın genişliği %77 güvenirlilikle, retraksiyon miktarı %63
güvenirlilikle gösterilebilir. MR, yağlı infiltrasyon miktarının belirlenmesinde BT’den
üstündür. Rotator manşet kaslarındaki yağlı infiltrasyonun cerrahi sonrası prognoz ve yeniden
yırtık oluşma ihtimali ile direk bağlantılı olduğu gösterilmiştir. Tip 3 ve tip 4 yağlı
dejenerasyon olan omuzlarda cerrahi sonrası istenen düzelme sağlanamaz (47,55). Ayrıca,
34
MR görüntüleme supraspinatus kas atrofisini de değerlendirebilir ve cerrahi planlamada
önemli yol gösterir. Koronal oblik kesitlerde sağlam kas alanı ile supraspinatus çukur alanı
karşılaştırılır. Bu oran %40’ın altında ise yırtığın tamir edilemeyeceği kabul edilir (146).
(2) Açık rotator manĢet tamiri
1911’de Codman’ın ilk açık rotator manşet tamirini tariflemesinden günümüze kadar
pek çok yeni teknik tarif edilmiştir. Yirminci yüzyılın ilk yarısında akromiyonun omuz
fonksiyonlarındaki önemi tam olarak anlaşılamamış olduğundan akromiyonektomi önerilmiş
ve uygulanmıştır, ancak deltoid kasının yapışma yeri ortadan kalktığından omızda ciddi
fonksiyon kaybı görülmüştür. Neer tarafından tariflenen anterior akromiyoplasti ile açık
rotator manşet tamirlerinin başarı oranları artmıştır (108). Akromiyoplasti ile rotator manşeti
sıkıştıran en önemli yapı olan çengelli akromiyon ucu ortadan kaldırılırken rotator manşete
ulaşmak ve değerlendirmek de kolaylaştırılmış olur. Bu teknikte deltoid lifleri akromiyondan
subperiosteal olarak kaldırılır ve yapışma yeri korunmuş olur. Korakoakromiyal ligaman ise
cerrahın tercihine göre kesilebilir veya korunabilir. Birçok otör tarafından rotator manşet
tamirine akromiyoplastinin eklenmesi standart tedavi protokolü olarak benimsenmiştir.
1934 yılında Codman tarafından akromiyoplasti yapılmaksızın rotator manşet tamiri
tarif edilmiş ve bazı hastalarda mükemmel sonuçlar bildirilmiştir (97). Günümüzde de
özellikle anteroinferior akromiyoplasti sonrası deltoidin akromiyondan detaşe edilmesine
bağlı deltoid gücünde azalma ve postoperatif avulsiyon riskinde artış olduğu görüşü de
savunulmaktadır (137). Yapılan prospektif bir çalışmada 70 yıl önce Codman’ın tariflediği,
akromiyoplasti yapılmaksızın açık rotator manşet tamirine çok benzer bir cerrahi yöntem
uygulanmış ve omuz konfor ve fonksiyonlarında belirgin düzelme olduğu gösterilmiştir (97).
(3) Artroskopik rotator manĢet tamiri
Son 20 yılda artroskopik cerrahinin omuz eklemi hastalıklarında kullanımı giderek
yaygınlaşmış ve popüler olmuştur. Çok küçük insizyonlar kullanılarak yapılabilmesi,
35
yumuşak doku disseksiyonunun minimal oluşu, buna bağlı olarak postoperatif ağrının ve
hastanede kalış süresinin çok az oluşu ve deltoidin yapışma yerinden ayrıştırılmasına gerek
duyulmaması, artroskopik cerrahinin öncelikli tercih edilir yöntem olmasının temel
nedenleridir. Birçok karşılaştırmalı çalışmada artroskopik cerrahinin sonuçlarının da açık
cerrahi ile eşit olduğu gösterilmiştir (17,159). Demirhan tarafından yapılan çalışmalarda
artroskopik rotator manşet tamirlerinde omuz hareket açıklığının tekrar kazanılmasının mini
açık veya açık yöntemlere göre daha hızlı olduğu, ameliyat sonrası ağrı ve morbiditenin daha
az olduğu gösterilmiştir (32). Buna karşı farklı çalıuşmalarda semptomlarda düzelme
sağlanmış olsa bile ultrasonografi ile değerlendirildiğinde yüksek oranda tamir sahası
yetersizliği olduğu gösterilmiştir (44). Rotator manşet tamiri sonrası tendon bütünlükleri MR
ile değerlendirildiğinde artroskopik cerrahide açık cerrahiye göre daha yüksek tekrar yırtık
oranları bulunmuştur (12). Bu yüksek başarısızlık oranlarının nedeni olarak artroskopik
cerrahinin gelişiminde erken dönemde kullanılan dikiş tekniklerinin supraspinatus tendonunu
büyük tüberküldeki anatomik yapışma yerine tam tespit edemediği, buna bağlı olarak yetersiz
anatomik iyileşmeye yol açtığı gösterilebilir (143). Bu nedenle yeni artroskopik cerrahi
teknikler geliştirilmiştir. Özellikle erken cerrahi başarısızlığın nedeni olarak düğüm ve dikiş
çapası düşünüldüğünde, çalışmalarda en çok üzerinde durulan konular düğümler ve uygulanış
teknikleri olmuştur. Erken cerrahi başarısızlığın en temel nedenlerinin dikişin tendondan
sıyrılması, ilk tespitin ve gerginliğin zayıf olmasından dolayı tamir sahasında boşluk oluşması
ve yetersiz kemik-tendon iyileşmesi olduğu gösterilmiştir (47,133). Açık rotator manşet
tamirinde kolaylıkla uygulanabilen modifiye Mason-Allen dikişinin basit ve horizontal matres
dikişe göre daha dayanıklı olduğu, en az boşluk oluşumuna izin verdiği ve en yüksek gerilim
gücüne sahip olduğu gösterilmiştir (82); ancak açık cerrahide kolaylıkla uygulanabilmesine
rağmen artroskopik olarak uygulanabilmesi zordur. Artroskopik cerrahide daha kolay olan
basit veya horizontal matres dikiş tercih edilir. Otis ve arkadaşlarının tariflediği ve artroskopik
olarak da uygulanabilen ‘masif rotator manşet dikişi’nin modifiye Mason-Allen dikişi ile
karşılaştırılabilir dayanıklılıkta olduğu, matres dikişlerden ise anlamlı derecede üstün olduğu
gösterilmiştir (62).
Düğüm uygulama teknikleri de düğüm tipleri gibi son yıllarda en çok araştırılan
konulardandır. Tek transosseöz dikiş, dikiş çapası ve her iki tekniğin beraber kullanıldığı
hibrid tekniğin karşılaştırıldığı bir çalışmada, hibrid tekniğin diğer iki tekniğe göre anlamlı
derecede üstün olduğu ortaya konmuştur (32).
36
Çift sıra düğüm tekniğinin anatomik rotator manşet ayak izini daha iyi sağladığı ve
daha yüksek temas alanı yaratarak iyileşmeye olanak sağladığı düşünülmektedir (20,111).
Tavşan patellar tendonunda yapılan bir çalışmada kemik tendon bileşkesi tamir edildiğinde,
komşu tamir dikişleri birbirine bağlanarak bir ağ haline getirildiğinde ayak izine binen
kontakt basıncının arttığı gösterilmiştir (69). Yine tavşan modelinde rotator manşet tamirinde
tek sıra ve çift sıra düğüm teknikleri karşılaştırılmış, 4. ve 8. haftada çift sıra düğüm grubunda
biyomekanik olarak daha sağlam bir tamir dokusu elde edilmiş, bu durumun da daha yüksek
temas alanı elde edilmesiyle sağlandığı tespit edilmiştir (111). Bir kadavra çalışmasında iki
basit dikiş, artroskopik Mason-Allen dikişi, masif manşet dikişi ve çift dikiş teknikleri
karşılaştırılmış, çift sıra dikiş tekniğinin diğerlerine göre daha dayanıklı olduğu bulunmuştur
(93). Mini açık ve artroskopik çift sıra dikiş teknikleri karşılaştırıldığında ise artroskopik çift
sıra düğümün mini açık çift sıra düğüm ile aynı sağlamlıkta olduğu gösterilmiştir (168).
C. KEMĠK-TENDON ĠYĠLEġMESĠ VE BU SÜRECĠ ETKĠLEYEN FAKTÖRLER
1. Kemik-tendon ĠyileĢmesinin Biyolojik Süreci
Uzun kemik diyafizinde kırık endokondral ossifikasyon ile iyileşir. İyileşmenin 4
evresi vardır: inflamasyon, yumuşak kallus, sert kallus, ve remodelasyon. Tendon
iyileşmesinde ise 3 evre vardır: inflamasyon, kollajen üretimi ve remodelasyon. İkinci evrede
tendon defekti fibröz bir köprü ile bağlanır.
Kemik-tendon bileşkesinde de (entezis) iyileşme benzer bir süreci izler. Entezis
dokusunun cerrahi tamiri sonrası tendondan gelip kemiğe tutunan kollajen liflerinin oluşumu
kritiktir. İyileşme sonucu bu liflerin oluşumu gösterilmiştir ancak süreç sonunda normal
fizyolojik entezis dokusunun oluşup oluşmayacağı tartışmalıdır.
Literatürde şu ana kadar sıçan, tavşan, köpek ve koyun modellerinde çalışılmış;
supraspinatus, infraspinatus ve patellar tendon iyileşmesi ile kemik tünel içinde ön çapraz bağ
rekonstrüksiyonu incelenmiştir. Çalışmaların hepsinde benzer bir kemik-tendon iyileşme
süreci saptanmıştır (42,46,63,72,76,83,90,107,109,113,126,152,160).
37
Rotator manşet entezis iyileşmesinde altta yatan kemik ve subakromiyal bursa katkı
sağlar. Altta yatan kemikte osteoblast sayısında artış, yeni örgümsü kemik oluşumu,
subakromiyal bursada da fibroblast sayısında ve damarlanmada artış saptanmıştır. İyileşme
sürecini yürüten hücreler ve gerekli kan damarları alttaki kemik dokusundan ve kemik
iliğinden kaynaklanır. Tendon güdüğü ise bu süreçte daha az etkilidir (152).
Entezis iyileşme süreci kabaca üç fazdan oluşur: erken dönemde akut inflamatuar
yanıtın olduğu inflamasyon fazı, iyileşme arayüzünde hipersellüler, hipervasküler ve kısa
düzensiz kollajen liflerinden oluşan granülasyon dokusunun ortaya çıktığı tamir fazı ve fibröz
kıkırdak rejenerasyonu ile tamir dokusunun daha düzenli hale geldiği, kemik-tendon arasında
entegre kollajen liflerinden oluşan bir köprünün kurulduğu remodelasyon fazı.
Doku yaralanması sonucu lokal kemotaktik sitokinlerin salınımı ile hasarlı bölgeye
inflamatuar hücre göçü başlar. İnflamatuar hücreler nötrofil, makrofaj, T-lenfosit ve mast
hücrelerinden oluşur. İlk üç gün nötrofil ve makrofaj göçü olur, 3-10 gün arası lenfositler ve
plazma hücreleri artar ve inflamatuar hücreler en az 4 hafta boyunca varlıklarını sürdürür. Bu
hücreler TGF-β, PDGF, FGF, VEGF gibi iyileşmeyi etkileyen faktörler salgılarlar, ve bu
sayede anjiogenez, fibroblast mitogenezi ve ekstrasellüler matriks sentezini kontrol ederler.
Makrofajların salgıladığı TGF-β hücre proliferasyonu, ekstrasellüler matriks üretimi, hücre
migrasyonu ve yara dokusu (skar) oluşumunda etkilidir. TGF-β’nın kas iskelet sistemi
büyümesi ve farklılaşmasında görevli iki izotipi bulunmuştur: TGF-β-1 ve TGF-β-3. TGF-β-1
erişkinde tendon iyileşmesinin tüm fazlarında yer alır, anjiogenez ve hücre migrasyonunda
görev alır ve fibrosis yani skar dokusu ile iyileşmeyi sağlar. TGF-β-3 ise erişkin eklem
kıkırdağında bulunur ve fetal yara iyileşmesinde görevlidir; skar dokusu oluşmadan
rejenerasyonu sağlar. Kemik-tendon iyileşme sahasında TGF-β-3’e rastlanmamıştır, TGF-β-1
görev alır. İyileşme sahasında iki farklı makrofaj popülasyonu tanımlanmıştır: ED1 antijeni
olan makrofajlar kanda dolaşan monositlerden kaynaklanır ve ilk birkaç gün içinde sayıları
artar; ilk aşamada hasar sonrası hücre debrisini ortadan kaldırarak fagositik hücre görevi
görürler. ED2 antijeni olan makrofajlar ise lokal doku ortamından köken alırlar, maksimum
sayıya 28. günde ulaşırlar, tendona göç eder, fibroblastlara dönüşüp kollajen salgılarlar.
Salgıladıkları IL-1 ve TNF-α ile metalloproteinazları aktive ederler ve tendona doğru
makrofaj kemotaksisini düzenlerler. Mast hücreleri de salgıladıkları sitokinler ile
inflamasyon, anjiogenez ve doku remodelasyonunu düzenlerler. Sonuçta tendon-kemik
bileşkesinde yeni damarlar oluşur ve tendona doğru ilerler. Besin ve inflamatuar hücrelerin
kan damarlarıyla tendona taşınması sonucu tendona hücre göçü olur.
38
Kapiller proliferasyonu 3. günden başlar, 7. gün tepe değerine ulaşır. Fibroblast
proliferasyonu 7. gün başlar, 10. gün tepe değerine ulaşır. Osteoblast-osteoklast üretimi de 7-
10 gün arası artar. Tip I ve tip III kollajen üretimi de hücre proliferasyonu ve TGF-β-1 üretimi
gibi 10. günde zirve yapar ve 4. haftada plato değerine ulaşır. Onuncu günün kemik-tendon
iyileşme sürecinin yönlendirilmesi için kritik bir zaman olduğu düşünülmektedir (46). Matür
tendonlar ve tendon-kemik bileşkelerinde baskın olarak tip I kollajen bulunur. Tip-III
kollajen ise tipik olarak cilt ile ilişkilidir ve ligaman iyileşmesinde, hasarlı ya da dejeneratif
tendonlarda saptanmıştır. İyileşmenin erken döneminde tip-III kollajene rastlanması, sonraki
iyileşme ve matür kollajen birikimi için öncü olduğunu düşündürmektedir.
İlk iki haftada kemik-tendon bileşkesinde hipertrofik kondroid hücreler ortaya çıkar,
erken fibroblastik proliferasyon belirir ve fibröz ara doku (granülasyon dokusu) oluşur. Bu
doku yumuşak doku (tendon) ve sert doku (lamellar kemik) arasında erken dönemde oluşan
bir arayüzdür. Granülasyon dokusunda tip X kollajene de rastlanır, bu tip kollajenin kondrosit
matürasyonu ile ilgisi olduğu düşünülmektedir. Dokunun içerdiği kollajen liflerinin sayısı ve
organizasyonu zaman geçtikçe artar. Kemikte de osteoblast sayısı artar, granülasyon
dokusuna komşu yeni örgümsü kemik yapımı meydana gelir. İkinci haftada granülasyon
dokusundan örgümsü kemiğe tutunan kollajen lifleri saptanabilir. Kollajen lifleri örgümsü
kemiğe derin bir şekilde tutunur, örgümsü kemik de yeni lifler oluşturarak tutunan lifleri
bağlar. Dördüncü haftada kondroblastlar sıralar halinde organize olmaya başlar ve
mineralizasyon ile birlikte tidemark çizgisi oluşur. Örgümsü kemiğe (kalsifiye kallus) tutunan
kollajen liflerinin sayısı artar ve paralel dizilim ortaya çıkmaya başlar. Altıncı haftada kemiğe
tutunan, yani yara dokusu ile örgümsü kemik arasında çapa görevi gören lifler tam olarak
gelişmiştir ve kemik-tendon bileşkesinde yoğun olarak bulunurlar. Kondrositlerin sıralar
halinde dizilimi 24. haftada tamamlanır, ancak bu dönemde proteoglikan içeriği hala normal
entezis dokusuna göre daha azdır, kollajen organizasyonu da ancak %70 oranında
tamamlanmıştır. Koyun patellar tendonunun yapışma yeri iyileşmesi ile ilgili yapılan bir
çalışmada, 2. yıl (104 hafta) sonunda orijinal fibröz kıkırdak-kalsifiye fibröz kıkırdak
tabakalarının hala tam olarak oluşmadığı, ve kollajen liflerinin bir kısmının hala organize
olmadığı gösterilmiştir (109). Yumuşak doku-kemik bileşkesi remodelasyonu için yeni kemik
kallus oluşumu önemlidir, çünkü bu doku tendondan gelen kollajen liflerini bağlar. Bu
nedenle kemik-tendon bileşkesi iyileşmesi endokondral iyileşme ile de ilişkilidir. Ön çapraz
bağ ile ilgili yapılan çalışmalarda da greft inkorporasyonunun tendon-kemik iyileşme
arayüzünde yeni kemik oluşumuna bağlı olduğu bulunmuş ve bu süreç endokondral
39
ossifikasyona benzetilmiştir (160). Köpek kemik tünel iyileşmesi modelinde yaptığı
çalışmada Rodeo, çekme testinde 8. haftada kemik tünelden kopma gerçekleşirken 12 ve 24.
haftalarda tendon gövdesinden kopma olduğunu saptamış ve histolojik incelemelerle
kıyasladığında kemik-tendon bileşkesi kuvvetinin yeni kemik oluşumu ve tendona ilerlemesi
(osteointegrasyon), mineralizasyon ve iyileşme dokusu maturasyonu ile bağlantılı olduğunu
göstermiştir (126).
Rotator manşet yırtığının iyileşebilmesi için tamir edilmesi gerekir. Tendon
fonksiyonunun sağlanması ve tekrar eden yırtıkların önlenmesi için de yapışma sahasının
tekrar oluşması önemlidir. İyileşme sağlanamazsa büyük bir skar dokusu ortaya çıkar ve
kemik-tendon bileşkesindeki fibröz kıkırdak oluşamaz. Fibröz kıkırdak gelişimi, iskele görevi
görecek olan alttaki kemik dokusuna da bağlıdır. Ayrıca, yaralanma sonrasında tamir
gecikirse rotator manşet iyileşmesi olumsuz etkilenmektedir. Üç haftalık gecikme sonrası
sıçan supraspinatusunda tendonun zayıfladığı, biyomekanik özelliklerinin bozulduğu, kemiğin
de zayıfladığı ve kollajen liflerinin yeteri kadar birleşemediği gösterilmiştir (45).
İdeal doku tamiri için uygun mekanik yüklenme de gereklidir. Tavşan patellar tendonu
modelinde yapılan bir çalışmada tendon yükten kurtarıldığında ayak izine etkiyen basıncın
azaldığı gösterilmiştir (69). Ancak mekanik stres altında uygun ortam sağlandığında, her doku
diğeri için iskele görevi yapar ve dört katmanlı fizyolojik entezis dokusu oluşabilir.
Sonuç olarak, birçok çalışmada yaralanma sonrasında doğal tendon-kemik yapışma
yerinin kompleks yapısı ve elemanlarının rejenere olmadığı gösterilmiştir. Tamir sonrası
özellikli fibröz kıkırdak geçiş zonunun rejenerasyonu yerine Sharpey benzeri liflerle kemiğe
tutunan, fibrovasküler yara dokusundan oluşan bir ara doku oluşmaktadır. Bu yara dokusunun
yapısal ve biyomekanik özellikleri doğal yapışma yerine kadar iyi değildir; bu durum tamirin
başarısızlığına yol açar.
2. Kemik-tendon ĠyileĢmesini Etkileyen Biyolojik Faktörler
Tedavi tekniklerindeki gelişmelere rağmen rotator manşet tamiri sonrası kısa ve orta
dönemde %90’lara varan başarısızlık oranları bildirilmiştir. Kısa dönemde tamirin
başarısızlığına rağmen fonksiyonlar iyiye gidebilir, ancak uzun dönemde iyi fonksiyonel
40
sonuçlar için başarılı bir tamir gerekir. Rotator manşet tamirinin başarısı tendon-kemik
iyileşmesinin kalitesine bağlıdır. Tendon-kemik iyileşmesinin biyolojik süreci ile ilgili
yapılan çalışmalarda iyileşmenin uzun sürdüğü ve oluşan tamir dokusunun eski kalitesinde
olmadığı saptanmış; tamir sahasındaki biyolojik ortamı geliştirerek yara dokusunun
gelişmesini önleyecek ve doğal entezis bölgesinin rejenerasyonunu sağlayacak faktörlerin
bulunması birçok araştırmaya konu olmuştur.
Tendon kemik iyileşmesinin geliştirilmesini amaçlayan çalışmalar genellikle ön çapraz
bağ rekonstrüksiyonunu simüle eden kemik tüneli modellerinde ya da rotator manşet ve
benzeri kemik-tendon bileşkesi modellerinde yapılmaktadır. Kemik tüneldeki iyileşmenin
esas olarak yeni kemik oluşumu ve tendona ilerlemesine bağlı olduğu düşünülmektedir.
Rotator manşet için ise durum biraz daha farklıdır. Rotator manşette kemik tünele göre kemik
ve tendon arasında daha dar bir bileşke alanı vardır. Bunun yanı sıra, iyileşme gerçekleşirken
tendona kendine özgü tensil kuvvetler etki eder. Bu özellikler yüzünden rotator manşet
iyileşmesinin biyolojik olarak güçlendirilmesi, kemik tüneldeki tendon iyileşme modeline
göre biraz daha karmaşıktır. Tendon-kemik iyileşmesinin amacı fibröz kıkırdak geçiş zonları
aracılığıyla tendondan kemiğe doğru mineralizasyonun arttığı doğal bir entezis oluşturmaktır.
Kemik-tendon arasındaki iyileşme dokusunun güçlendirilmesi için özellikle kök hücre,
biyolojik hücre iskeleleri, tendon-kemik iyileşmesinde bir yeri olduğu gösterilmiş olan
endokondral ossifikasyonu güçlendirmeye çalışan faktörler ve büyüme faktörleri üzerinde
durulmaktadır. Özellikle Rodeo kemik-tendon bileşkesinde kemik yapımının bileşkenin
biyomekanik gücünü arttırdığını gösterdikten sonra, bileşke gücünü arttırmak için kemiğe
yönelik çalışmalar yapılmaya başlamıştır (126). Muskuloskeletal doku tamiri mekanizmasında
rol alan 5 büyüme faktörü ailesi vardır: platelet kökenli büyüme faktörü (PDGF), dönüştürücü
büyüme faktörü beta (TGF-β), insülin benzeri büyüme faktörü (IGF), temel fibroblast büyüme
faktörü (bFGF), ve vasküler endotelyal büyüme faktörü (VEGF). Bunların yanı sıra
iyileşmeyi kötü yönde etkileyen faktörler de araştırılmaktadır.
a. Kemik sementleri ve biyolojik iskeleler
Tavşanda ön çapraz bağ rekonstrüksiyonunda kemik tünel ve tendon arasına kalsiyum
fosfat sement yerleştirildiğinde yeni kemik oluşumu ve tendona ilerlemesinin daha erken,
yaygın ve masif biçimde gerçekleştiği ve bileşkenin ortalama maksimum tensil gücünün
arttığı saptanmıştır (147). Yine tavşan kemik tünel modelinde magnezyum bazlı kemik
sementinin 6. haftada kıkırdak oluşumunu arttırdığı, fibröz doku oluşumunu azaltarak yara
41
dokusu oluşumunu azalttığı, yeni kemik oluşumunu arttırdığı ve hasar yükünü arttırdığı
saptanmıştır (60).
Keçi modelinde rotator manşet tamiri sonrası tamir sahasına polilaktik asitten üretilen
yama yerleştirildiğinde 6. Haftada iskeleyi hücresel fibröz bir dokunun işgale ettiği bulunmuş
ancak iyileşme açısından kontrol grubuna göre histolojik ya da biyomekanik bir fark
bulunmamıştır (94).
Tavşan infraspinatus yapışma yerinde 10x5 mm.lik bir defekt oluşturulduktan sonra
defekt sahası poliglikolik asit (PGA) iskelesi ile doldurulmuş, sonuçta düzenli fibröz kıkırdak
ve tip III kollajen içeren bir rejenerasyon dokusu saptanmış; mekanik özellikler sağlam
tendon kadar iyi olmasa da kontrol grubuna göre maksimum hasar yükü, tensil güç ve Young
modülünde artış saptanmıştır (165).
b. Periost ve kök hücre transferi
Tavşan kemik tünel modelinde tendon periosta sarılarak tünele yerleştirildiğinde 3. ve
6. haftalarda tendon çevresi kemik oluşumunun ve hasar yükünün arttığı bulunmuştur (85).
Başka bir çalışmada da periostun tendon-kemik bileşkesinin yapısal bütünlüğünü
güçlendirdiği, bunun için kambiyum tabakasının kemik tarafına yerleştirilmesi gerektiği
bildirilmiştir (166).
Tavşanda kemik tünel modelinde kemik iliği aspiratı ve periostun iyileşmeye etkisi
araştırılmış; her ikisinin de yeni kemik oluşumunu arttırdığı bulunmuştur. Periost grubunda 6.
haftada kemik iliği aspiratı verilen gruba göre daha erken iyileşme sağlanmış, 12. haftada
kemik iliği aspiratı verilen grupta düzgün bir fibröz kıkırdak zonu oluştuğu görülmüştür (74).
Tavşanlarda infraspinatus yapışma yerinden kesilip tekrar dikilirken kemik ve
tendonun arasına periost yerleştirildiğinde, fibröz kıkırdak ve yeni kemik oluşumunun arttığı
saptanmıştır (21). 8 ve 12. haftalarda yapışma gücünün arttığı bulunmuştur. Periost 2
tabakadan oluşmaktadır. Fibröz tabaka fibroblast proliferasyonu ve skar dokusu oluşumunu
uyararak kollajen lifleri ile tendonun tutunmasını sağlarken, kambiyum tabakasının içerdiği
progenitör hücreler osteoblast ve kondroblastlara farklılaşarak fibröz kıkıkrdak ve kalsifiye
fibröz kıkırdak oluşmasını, bu sayede orijinal histolojik özeliklerin tekrar kazanılmasını
sağlar.
42
Periost progenitör hücrelerinin BMP-2 hidrojel ile verildiğinde fibröz kıkırdak
oluşumu, hasar yükü ve katılığı arttırdığı bildirilmiştir. Bu modelde BMP, progenitör
hücrelerin kemik ve kıkırdağa dönüşmek için ihtiyaç duyduğu sinyalleri sağlar (22).
Periosteal otogreft, insan amniyotik membranı ile tendon iyileşme modelinde
karşılaştırılmış, periostun biyomekanik olarak daha üstün sonuç sağladığı bulunmuştur (118).
Tavşan kemik tünel modelinde tünele kemik iliği stroma hücreleri yerleştirildiğinde
kollajen liflerinin daha dik yerleştiği tip II kollajen miktarının arttığı ve kıkırdak hücre
proliferasyonunun arttığı bulunmuş, bu hücrelerin erken dönemde fibröz kıkırdak yapışma
yeri oluşumunu uyararak kemik tendon iyileşmesini arttırdığı bildirilmiştir (115). Başka bir
çalışmada tavşanda kemik tünel içerisine otojen mezenkimal kök hücre ile kaplanan Aşil
tendon allogrefti yerleştirilmiş, kök hücreler sayesinde matür yara dokusu ve Sharpey benzeri
lifler yerine fibröz kıkıkrdak ara doku oluştuğu belirlenmiştir. Bu sayede daha fizyolojik ve
erken iyileşme sağlandığı öne sürülmüş ancak biyomekanik olarak bir sonuca varılamamıştır
(141).
Sıçan kemik tünel modelinde sinovya kaynaklı mezenkimal kök hücrelerin kemik
tendon iyileşmesinin erken döneminde remodelasyonu hızlandırdığı bulunmuştur (71).
Tavşanlarda supraspinatus tamirine mezenkimal kök hücre eklendiğinde yeni kıkırdak
oluşumu ve kollajen liflerinin organizasyonunda bir fark bulunamamıştır. Biyomekanik olarak
da fark saptanmamıştır (58). Bu durum, tamir sahasının kök hücrelerin farklılaşması için
gereken hücresel ve/veya moleküler sinyallerden yoksun olmasına bağlanmıştır. MT1-MMP
(membran tip 1 matriks metalloproteinaz) geni nakledilmiş mezenkimal kök hücre
kullanıldığında ise 4. hafta sonunda fibröz kıkırdak oluşumunda artış, hasar yüküi ve katılıkta
artış saptanmıştır. MT1-MMP, embriyogenez sırasında tendon-kemik bileşkesine dönüşecek
alanlarda (rotator manşet gibi) artan bir proteindir. Bu protein, tendon-kemik iyileşmesi
sırasında istenmeyen yara dokusunun ortamdan uzaklaşmasına yardım eder. Bunun yanı sıra
siklooksijenaz-2 (COX-2) enziminin üretimini uyarır. COX-2 üretiminin artmasının,
fibrovasküler yara dokusunda kemik ve kıkırdak yapımını uyardığı, doğal entezisin
oluşumuna katkı sağladığı düşünülmektedir. Yapısal allogreftlerin büyük kemik defektlerine
kaynaması için gerekli olduğu da gösterilmiştir. (59). COX-2 inhibisyonunun kemik ve
yumuşak doku iyileşmesini engellediği bilinmektedir.
43
TGF-β1 geni nakledilmiş mezenkimal kök hücrelerin, Aşil tendon iyileşme modelinde
tip I kollajen miktarını arttırdıkları, matriks remodelasyonunu hızlandırdıkları gösterilmiştir
(68). Mezenkimal kök hücrelere TGF-β1 ile birlikte VEGF geni nakledildiğinde de yalnızca
TGF-β1 nakledilmiş hücrelere göre farklı bir etki saptanmamıştır (67).
Tavşan Aşil tendonunda 10 mm defekt oluşturulduktan sonra defekt sahasına doku
iskelesi olarak örgülü polilaktid-ko-glikolid (PLGA) ile birlikte kemik iliği stroma hücreleri
yerleştirildiğinde, stromal hücre verilmeyen gruba göre iyileşmenin hızlandığı ve elastik
modulusun arttığı bulunmuştur (116). Tavşanda Aşil tendonu kesilip dikildikten sonra fibrin
taşıyıcı ile birlikte kemik iliği kaynaklı mezenkimal kök hücre verilmiş, erken dönemde
histolojik ve biyomekanik parametrelerde iyileşme saptanmıştır (23).
c. Büyüme faktörleri
Köpeklerde kemik tüneli modelinde yapılan bir çalışmada, rekombinan kemik büyüme
faktörü-2 (rBMP-2), tendon çevresi kemik oluşumunu ve hasar yükünü arttırmıştır (125).
Koyun infraspinatus tamir sahasına BMP-2 (kemik morfojenik protein-2), BMP-7, TGF-β 1-
2-3 ve FGF’ten oluşan osteoindüktif büyüme faktörü karışımı verildiğinde tendon yapışma
yerinde yeni kemik ve fibröz kıkırdak oluşumunun arttığı, hasar yükünün arttığı bulunmuştur
(125). Aynı grubun yaptığı bir başka çalışmada büyüme faktörü karışımı kollajen sünger
içinde verilmiş; yeni kemik, fibröz kıkırdak ve yumuşak doku oluşumunda artma, tendon
yapışma gücünde artma ama katılıkta azalma saptanmıştır (128). Tavşanda Aşil tendonu
yapışma yeri kesilip tamir edildikten sonra fibrin yapıştırıcı ile birlikte TGF-β verildiğinde
tamir dokusunun biomekanik özelliklerinde değişiklik saptanmamış; fibrin yapıştırıcı ve
BMP-2 verildiğinde ise iyileşmenin hızlandığı, tamir dokusunun histolojik ve biyomekanik
özelliklerinde iyileşme olduğu bulunmuştur (80). Koyunda rotator manşet modelinde yapılan
bir çalışmada, rekombinan insan kemik morfojenik protein-12 (rhBMP-12) verildiğinde,
iyileşme ve maksimum yüklenmeyi arttırdığı bulunmuştur (134).
Koyun kemik tünel modelinde tendon tamiri için hidroksiapatit kaplı, büyüme faktörü
salgılayan interfarans vidaları kullanılmış; salgılanan BMP-2’nin histolojik olarak iyileşme
üzerinde olumlu bir etkisi olmasına rağmen hasar yükü ve katılıkta fark yaratmadığı
bildirilmiştir (92).
Tavşan Aşil tendonu kesilip dikildikten sonra kıkırdak kökenli morfojenik protein-2
(CDMP-2) verilirse tendon kallusunun arttığı, kopma kuvveti (hasar yükü) ve katılığın %35
44
arttığı tespit edilmiştir (41). Tavşan patellar tendon kesisinde de CDMP-2 enjeksiyonu 14.
günde hasar yükünü %65, katılığı %57 arttırmış ama 28. günde kontrolle fark bulunmamıştır
(155).
d. Diğer faktörler
Sıçan rotator manşeti üzreinde yapılan bir çalışmada subakromiyal alana 5 kez verilen
steroidin fokal inflamasyon, nekroz, ve kollajen liflerinde fragmantasyona yok açtığı
bulunmuştur. Buna dayanarak tekrarlayan subakromiyal steroid enjeksiyonlarının rotator
manşeti zedeleyebileceği öne sürülmüştür (148).
Tavşanlarda rotator manşet tamir sahasına enjekte edilen nikotinin kronik
inflamasyona yol açtığı, hücre proliferasyonunu bozarak iyileşmeyi kötü etkilediği, bileşkenin
biyomekanik özelliklerini de olumsuz etkilediği bulunmuştur (46).
Streptozosin ile pankreas β hücreleri zehirlenerek oluşturulmuş bir sıçan diyabetes
mellitus modelinde rotator manşet iyileşmesi incelenmiştir. Hiperglisemi sonucu daha az
fibröz kıkırdak ve organize kollajen oluşumu olduğu, hasar yükü ve katılığın azaldığı
bulunmuştur. Supraspinatus kası ve iyileşme bölgesinde ileri glikolizasyon son ürünlerinin
biriktiği gösterilmiştir. Bulgular yorumlandığında hipergliseminin tendon-kemik iyileşmesini
kötü etkilediği görülmüştür (4).
Hiperbarik oksijen tedavisinin etkisi tavşan kemik tünel modelinde çalışılmış;
neovaskülarizasyonda ve Sharpey liflerinin sayısında artma olduğu, kollajen liflerinin daha
düzenli ve kompakt şekilde yerleştiği, hasar yükünün arttığı bulunmuş ve kemik-tendon grefti
arasındaki iyileşmeyi güçlendirdiği bildirilmiştir (164).
Tavşan kemik tüneli modelinde, osteoprotegerin (OPG) verilerek osteoklastik aktivite
inhibe edildiğinde tendon grefti etrafında yeni kemik oluşumunda artış saptanmış, katılık
artmasına rağmen hasar yükünde fark bulunmamıştır. Bu durumun olası nedeni olarak
osteoklast inhibisyonunun remodelasyonu engelleyerek fibröz ara dokudan gelen kollajen
liflerinin kemiğe bağlanmasını engellemesi gösterilmiştir (127).
Aşil tendon tenotomisi sonrası kalsitonin verilen tavşanlarda, tendon iyileşme
bölgesinde histolojik olarak daha iyi iyileşme ve biyomekanik olarak maksimum tensil güçte
artış saptanmıştır. Kalsitonin osteoklastik hücre resorbsiyonunu inhibe ederken osteoblastları
uyarmaktadır. Fibroblast, kondroblast ve osteoblastlar aynı kökenden geldiği için kalsitoninin
45
tendon iyileşmesi üzerinde faydalı olabileceği düşünülmüştür. Kemik-tendon bileşkesindeki
iyileşme dokusu üzerinde kalsitoninin etkisi ile ilgili henüz bir veri yoktur (119).
Koyunda patellar tendon, yapışma yerinden ayrılıp tekrar dikildikten sonra, tamir
sahasına demineralize kemik matriksi (DBM) yerleştirildiğinde fibröz kıkırdak ve mineralize
fibröz kıkırdak miktarında artış saptanmış; bu nedenle DBM’in morfolojik olarak normal bir
entezis oluşturabileceği öne sürülmüştür. Ayrıca DBM’in erken iyileşme sağladığı, bu
nedenle erken harekete ve mekanik yüklenmelere izin vererek daha iyi bir fonksiyonel ve
morfolojik iyileşme sağlayacağı düşünülmüştür (144).
Makrofaj inhibisyonunun yara dokusu olmadan iyileşmeye ve tendon-kemik yapışma
yeri rejenerasyonuna yol açacağı hipotezine dayanan bir çalışmada sıçan kemik tüneli
modelinde lipozomal klodronat (selektif olarak makrofaj apoptozunu uyaran bir bifosfonat)
ile makrofaj inhibisyonu sağlanmış; sonuçta oluşan fibröz doku arayüzünün daha dar olduğu,
kollajen lif devamlılığı ve remodelasyonda artış olduğu, osteoid oluşumu ve mineralizasyonda
artış olduğu belirlenmiş, hasar yükü ve katılıkta artış saptanmıştır (64).
Matriks metalloproteinazlar, ekstrasellüler matriks homeostazında görevlidir.
Doksisiklin, tetrasiklin grubu bir antibiyotik olmakla birlikte bağımsuz bir mekanizmayla
matriks metalloproteinazları (MMP) inhibe eder. Sıçanlarda supraspinatus tamiri sonrası
doksisiklin verildiğinde kollajen organizasyonunda, fibröz kıkırdak oluşumunda ve hasar
yükünde artış olduğu bildirilmiştir (5). α-2 makroglobulin (A2M) de MMP inhibitörlerinden
birisidir. Supraspinatus tamiri sonrası A2M verilen sıçanlarda fibröz kıkırdak üretiminin ve
kollajen organizasyonunun arttığı ve kollajen degredasyonunun azaldığı gösterilmiş; ancak
biyomekanik özelliklerde (hasar yükü, katılık) fark bulunamamıştır (6)
Tavşanda parsiyel patellektomi sonrası tekrar patellaya dikilen patellar tendonun
iyileşme sahasına düşük yoğunluklu kesikli ultrason uygulanmıştır. Sonuçta 6. haftada kemik
mineral dansitesinin arttığı bulunmuş, 18. haftada yeni kemik oluşumunda ve katılıkta artış
saptanmıştır (91). Farklı bir çalışmada da, elektroşok dalgası tedavisinin gecikmiş tamir
modelinde yeni kemik oluşumunu arttırdığı, hipertrofik kondrositlerden VEGF salınımını
uyararak fibröz kıkırdak rejenerasyonuna yardım ettiği bulunmuştur (122).
Yapılan bir klinik çalışmada, ön çapraz bağ rekonstrüksiyonu sahasına platelet
konsantresi eklenmiş ve MR ile izlenmiş; kontrol grubuna göre greft matürasyonunda artma
46
saptanmış ancak kemik-ligaman arayüzü ve tünel genişlemesi açısından bir fark
bulunmamıştır (114).
Platelet en iyi büyüme faktörlerinden birisidir. Son dönemde platten zengin plazma
(PRP), tenisçi dirseği gibi kronik tendinosisler, kronik rotator manşet tendinopatisi, akut
tendon ve kas yaralanmaları, osteokondral defekt, osteokondritis dissekans gibi lezyonlarda
kullanılmış ve iyi klinik sonuçlar alınmıştır. Rotator manşet tamirinde PRP kullanımı ile
narkotik analjezik kullanımında azalma saptanmıştır. Masif rotator manşet tamirinde de
kullanılmış ve iyi sonuçlara ulaşılmıştır (89).
3. Nonsteroidal Antienflamatuar Ġlaçlar Ve ĠyileĢme Sürecine Etkileri
Nonsteroidal antienflamatuar ilaçların (NSAİİ), kemik ve yumuşak doku iyileşmesini
bozduklarını gösteren çalışmalar nedeniyle ortopedik cerrahi sonrası kullanımları
tartışmalıdır. Buna rağmen ameliyat sonrası dönemde ağrı ve enflamasyonu azalttıkları,
narkotik analjezik ihtiyacını azalttıkları için sıklıkla kullanılmaktadırlar.
NSAİİ, kimyasal yapı ve antipiretik, analjezik, antienflamatuar etkileri birbirine
benzemeyen bir ilaç grubudur. Temel olarak siklooksijenaz (COX) enzimlerini inhibe ederek
etki gösterirler (Şekil 17). COX enziminin iki izotipi tanımlanmıştır. COX-1 normal hücre ve
dokuların çoğunda bulunur, ve normal fizyolojik süreçler için gerekli olan prostaglandin
üretiminden sorumludur. COX-2 ise normalde az miktarda üretilir; sitokinler ve inflamatuar
medyatörler tarafından uyarıldığında çeşitli dokularda inflamasyon yanıtını düzenler (1).
47
ġekil 17. Siklooksijenaz etki mekanizması. (COX: siklooksijenaz, PG: prostaglandin)
a. Prostaglandinlerin kemik ve tendon fizyolojisindeki yeri
İskelet metabolik olarak aktif bir organdır ve yaşam boyu remodelasyon döngüsü
devam eder. Remodelasyonun en önemli aktörleri olan osteoblast ve osteoklast prostaglandin
üretirler. Prostaglandinler kemik metabolizması ve kırık iyileşmesi sırasında osteoblast ve
osteoklast fonksiyonlarını düzenlerler; kemik rezorpsiyonu ve oluşumunda hem uyarıcı hem
inhibe edici etkileri vardır. Osteoblastlar tarafından en fazla üretilen prostaglandin PGE2’dir,
ve üretimi interlökin-1 (IL-1) dahil sitokinler tarafından kontrol edilir.
Yaralanma (ya da inflamasyon) sahasındaki makrofajlar, fibroblastlar ve sinovyal
hücralar tarafından COX-2 üretilir, ortamdaki prostaglandinler (özellikle PGE2) artar.
Prostaglandinler pluripotent osteoprogenitör hücrelerin proliferasyonu ve farklılaşmasını
uyarır, osteoblast ve osteoklast aktivitesini arttırır (15).
Fosfolipid (hücre zarında)
Araşidonik asit
PGG2
PGH2 PGE
2
Prostasiklin
(PGI2)
Tromboksan A2
Lökotrienler
COX-1
COX-2
(-)
48
b. NSAĠĠ etki mekanizması
Yapıları birbirinden farklı olsa da, NSAİİ’ler ortak etki ve yan etkilere sahiptir. Tüm
NSAİİ’ler antienflamatuar, analjezik ve antipiretiktir. Temel etki mekanizmaları COX enzimi
üzerinden prostaglandin üretimini inhibe etmelerine dayanır (106). İnflamasyonun
düzenlenmesinden sorumlu olan COX-2 enzimi, tümör nekrozis fakrör-α (TNF-α), IL-1β, IL-
6, IL-11, IL-17 gibi osteotropik faktörler tarafından uyarılır ve kemikte prostaglandin
üretimini arttırır (1).
Nonselektif NSAİİ’ler hem COX-1 enzimini hem de COX-2’yi inhibe ederler.
Gastrointestinal yan etkiler COX-1 inhibisyonuna bağlanır; antienflamatuar etki ise COX-2
inhibisyonuna bağlıdır. Selektif olarak COX-2’yi inhibe eden ilaçlar da geliştirilmiştir (106).
c. Kırık iyileĢmesinde NSAĠĠ
PGE2’nin kemik yapımı, mineralizasyonu ve remodelasyonunu uyardığı saptanmıştır
(123). Endojen PGE2 kırık sonrası artar, ve inhibisyonu kemik iyileşmesini olumsuz etkiler.
COX-2 enzimi olmayan mutant farelerde kemik oluşumu %50 azalmış; PGE2 ya da BMP-2
verildiğinde kemik oluşumunun düzeldiği görülmüştür. COX-2’nin mezenkimal kök
hücrelerin osteoblasta farklılaşmasını düzenlediği ve kemik iyileşmesi için önemli olduğu
bulunmuştur (167). COX-2 aktivitesi normal endokondral ossifikasyon için gereklidir;
nonsteroidal antienflamatuar ilaçlar yan etki nedeniyle değil, esas etki mekanizmaları
nedeniyle kemik iyileşmesini bozarlar (1).
Hayvan çalışmaları ile nonsteroid antienflamatuar ajanların kemik iyileşmesi
üzerindeki olumsuz etkileri ortaya komuştur. Ketorolak kemik mineralizasyonu ve
endokondral ossifikasyonu inhibe etmiş (66); indometasin mineralize kallus oluşumunu ve
remodelasyonu engellemiş, iyileşme dokusunun biyolojik özelliklerinin bozulmasına yol
açmıştır (61,77,124). Naproksenin de yeni kemik oluşumunu engellediği gösterilmiştir (53).
Göksan ve ark. tenoksikam sonrası iyileşme dokusunun biyomekanik özelliklerinde
(torsiyonel güç) kötüleşme saptamamış (56); ancak bir başka çalışmada kallus formasyonunda
gecikmeye yol açtığı bulunmuştur (52). Distraksiyon osteogenezi modelinde diklofenak ve
tenoksikamın etkileri çalışılmış, kallus oluşumu ve konsolidasyonda gecikme saptanmıştır
(135). Selektif COX-2 inhibitörlerinden de rofekoksib ve selekoksibin yeni kemik oluşumu ve
kırık iyileşmesini geciktirdiği, kemiğin biyomekanik özelliklerini bozduğu, kaynamama
riskini arttırdığı ve oluşan kallus dokusunun yeni kemikten çok kıkırdak yapısında olduğu
49
bildirilmiştir (10,53,139). İndometasin, meloksikam ve rofekoksibin karşılaştırıldığı bir
çalışmada üç ilacın da iyileşmeyi geciktirdiği ancak rofekoksibin diğerlerine göre daha az
olumsuz etkisi olduğu bulunmuştur (73). Öte yandan, düşük doz ve kısa süre verilen
ketoprofenin kemik greft inkorporasyonunu bozmadığı bildirilmiştir (112). COX-2
inhibisyonunun kırık iyileşmesi üzerindeki olumsuz etkisinin doz ve süreye bağımlı olduğu
bulunmuştur (1,123).
Özet olarak, NSAİİ kemik iyileşmesinin erken döneminde osteoblastları inhibe eder.
COX-2 aktivitesi kırık iyileşmesi sırasında normal endokondral ossifikasyon için gereklidir.
Selektif COX-2 inhibitörlerin de kırık iyileşmesini olumsuz etkilediği gösterilmiştir, ancak
nonspesifik ajanlara göre iyileşmeyi daha az geciktirirler.
Nonsteroidal antienflamatuar ajanların spinal füzyon ve poröz kaplı protezlerin
osteointegrasyonu üzerinde de olumsuz etkileri gösterilmiştir (1,88). Heterotopik
ossifikasyonu azaltmada ya da önlemede etkili oldukları da gösterilmiştir (29)
d. YumuĢak doku iyileĢmesinde NSAĠĠ
Nonsteroidal antienflamatuar ilaçların yumuşak doku iyileşmesi üzerindeki etkileri
tartışmalıdır. Ağrı ve şişliği azaltmanın yanında erken hareket sağlayarak ligaman
iyileşmesini olumlu yönde etkiledikleri bildirilmiştir. Yapılan deneysel çalışmalarda da
çelişkili sonuçlar elde edilmiştir. Birçok çalışma COX-2 inhibisyonunun ligaman iyileşmesini
engellediğini göstermiştir ancak olumlu etkilerini bildiren ya da yumuşak doku iyileşmesi ile
NSAİİ arasında ilişki saptamayan çalışmalar da mevcuttur (1,29).
İndometasin ve selekoksibin tensil gücü arttırdığını gösteren bir çalışma mevcuttur
(41). Başka bir çalışmada ise parekoksib ve indometasinin tensil güç ve katılığı azalttığı
bulunmuştur (34). Naproksen ve indometasinin kollajen sentezini azalttıkları, aseklofenakın
ise kollajen sentezini arttırdığı saptanmıştır (29). Parekoksib verilen hayvanlarda erken
dönemde hasar yükü ve maksimum stres azalırken daha sonra maksimum stresin arttığı,
inflamasyonun engellenmesinin remodelasyonu arttırdığı bildirilmiştir (156). Piroksikamın
yaralanma sonrası kısa süreyle verildiğinde, iyileşmekte olan ligamanların gücünü erken
dönemde arttırdığı saptanmıştır (28). İbuprofenin tendon hücre migrasyonunu azalttığı, ayrıca
kollajen degredasyonundan sorumlu olan MMP-1, MMP-8, MMP-9, MMP-13 miktarını
arttırdığı, ancak iyileşme sahasındaki tip I ve tip III kollajen miktarlarına etki etmediği
saptanmıştır (149,150).
50
e. Kemik-tendon iyileĢmesinde NSAĠĠ
Sıçan rotator manşet modelinde tamir sonrası 2 grup hayvana 14 gün boyunca
selekoksib ya da indometasin verilmiş, sonrasında iyileşme üzerine etkileri incelenmiştir. Her
iki ilacın da 2., 4. ve 8. haftalarda hasar yükünü azalttığı, 4. ve 8. haftalarda histolojik
incelemelerde kontrollere göre fibröz kıkırdak miktarının daha az olduğu, kollajen
organizasyonu ve matürasyonunun olumsuz etkilendiği bulunmuştur (25).
Sıçan patellar tendon-patella insersiyonu modelinde ameliyat sonrası 14 gün boyunca
verilen 5 farklı nonsteroidal antienflamatuar ajan ve asetaminofenin etkisi incelenmiştir.
Asetaminofen ve ibuprofenin iyileşmeyi olumsuz etkilemediği, buna karşılık naproksen,
piroksikam, selekoksib ve valdekoksibin hasar yükü, başarısızlık oranları ve kollajen içeriği
göz önüne alındığında iyileşmeyi yavaşlattığı bulunmuştur (40). Bu çalışmada selektif COX-2
inhibitörleri, nonselektif ajanlara göre iyileşme üzerinde daha olumsuz etki yapmışlardır.
Sıçan kemik tüneli modelinde 7 gün boyunca verilen parekoksib ve indometasinin
iyileşmeye etkisi incelenmiştir. 14. gün sonunda maksimum hasar yükü ve katılığın kontrol
grubuna göre daha az olduğu; parekobsib daha fazla olmak üzere iki ajanın da kemik tünel-
tendon iyileşmesini olumsuz etkilediği bulunmuştur (34)
51
III. AMAÇLAR
Rotator manşet yırtığı, omuz ağrısı ve fonksiyon kaybının en sık nedenleri arasındadır.
Yırtılmış olan tendonun humerus proksimalindeki yapışma yerinde iyileşmesinin sağlanması,
rotator manşet tamirinin ana hedefidir. Ameliyat tekniklerindeki gelişmelere rağmen yüksek
başarısızlık oranları bildirilmiştir. Bu nedenle rotator manşet tamirinin başarısını etkileyecek
faktörler araştırılmaktadır.
Birçok çalışma, iyileşmenin kuvvetlendirilmesi için tamir sırasındaki fiksasyon
gücünün arttırılmasının yollarını aramış ve fiksasyon yöntemi, dikişin şekli ve dikiş
materyallerine odaklanmıştır. Son yıllarda kemik-tendon iyileşmesini etkileyen biyolojik
faktörler de araştırılmaktadır. Rotator manşet iyileşmesinin, kemik iyileşmesi ve inflamasyon
ile ilişkili olduğu bulunmuş; bu süreçleri etkileyen faktörlerin kemik-tendon iyileşme
dokusunun kalitesini etkileyeceği ortaya atılmıştır.
Kemik-tendon iyileşmesinde erken dönemde gerçekleşen süreçler kritik öneme
sahiptir. Ortopedik ameliyatlardan sonra ağrı kontrolü için sıklıkla kullanılan nonsteroidal
antienflamatuar ilaçların, ağrıyı azaltmanın yanında kemik ve yumuşak doku iyileşmesini
olumsuz etkiledikleri gösterilmiştir. Bu ilaçların benzer iyileşme süreçleri nedeniyle kemik-
tendon iyileşmesini de olumsuz etkiledikleri düşünülebilir, ancak bu konuyu açıklığa
kavuşturacak yeterli sayıda çalışma yoktur.
Bu çalışmada, ortopedi pratiğinde en sık kullanılan nonsteroid antienflamatuar
ajanlardan olan tenoksikamın, rotator manşet tamirine etkisinin araştırılması amaçlandı.
Tenoksikamın kemik tendon bileşkesi iyileşmesine etkisi daha önce araştırılmamıştır. Daha
önce NSAİİ kullanımının rotator manşet tamirine etkisini inceleyen yalnızca sıçanlarda
yapılan bir adet çalışma mevcuttur. Bu çalışmadan farklı olarak çalışmamızda daha büyük bir
hayvan modeli olan tavşan kullanıldı; supraspinatus tendonu yapışma yerinden kaldırıldıktan
sonra dikiş çapası ve modifiye Mason-Allen dikişi kullanılarak yerine dikildi. Tenoksikamın
iyileşmeye olan etkisi, iki farklı zaman kesitinde histolojik ve biyomekanik olarak incelendi
ve kontrol grubuyla karşılaştırıldı.
52
IV. GEREÇ VE YÖNTEM
A. DENEKLER
Deney için İstanbul Üniversitesi Hayvan Deneyleri Yerel Etik Kurulundan onay alındı
(Ek-1). Yirmi adet erkek, ortalama 3kg ağırlığında, 1 yaşında, iskelet matüritesini tamamlamış
beyaz Yeni Zelanda tavşanı temin edildi (Kobay Deney Hayvanları Laboratuarı Sanayi ve
Ticaret A.Ş. Ankara). Hayvanlar, İstanbul Üniversitesi Veterinerlik Fakültesi’nde hazırlanan
80x60x40 cm ölçüsündeki kafeslerde, her kafeste tek hayvan olacak şekilde barındırıldı, pellet
yemi ve musluk suyu ile ad libitum beslendi (Şekil 18). Operasyon öncesi 1 hafta tavşanların
ortama alışmaları beklendi.
ġekil 18. Beyaz Yeni Zelanda tavşanı
B. OPERASYON
Operasyonlar İstanbul Üniversitesi Veterinerlik Fakültesi ameliyathanelerinde aseptik
şartlarda yapıldı. Anestezi için 5mg/kg ksilazin hidroklorür (Basilazin %2, Bavet, İstanbul) ve
40 mg/kg ketamin hidroklorürden (Ketasol %10, İnterhas, Ankara) oluşan kokteyl
53
intramüsküler olarak enjekte edildi. Profilaktik antibiyotik olarak ameliyat öncesi 30 mg/kg
sefazolin sodyum (Sefazol, Mustafa Nevzat İlaç Sanayii, İstanbul) intramüsküler olarak
verildi. Anestezinin ardından tavşanın sağ omuz çevresi traş edildi ve antiseptik solüsyon
uygulandı. 3 cm. uzunluğunda longitudinal anterolateral bir omuz insizyonu yapıldı. Cilt, cilt
altı ve fasya geçildi; deltoid kası retrakte edilerek supraspinatus tendonu ve yapışma yeri
ortaya kondu (Şekil 19,20). Supraspinatus tendonu yapışma yerinden keskin disseksiyonla
ayrıldı, yapışma yeri küretle debride edildi (Şekil 21). Tendon, No:2 Ethibond (Ethicon,
Somerville, New Jersey, ABD) kullanılarak modifiye Mason-Allen dikişi ile tutuldu (Şekil
22). Küretlenerek hazırlanmış olan büyük tüberküldeki yapışma yerine 1 adet 2.8 mm. metal
dikiş çapası (Arthrex, Naples, Florida) yerleştirildi (Şekil 23,24). Dikiş çapasından geçen no:
2 FiberWire (Arthrex, Naplesi Florida) dikiş tendondan geçirildi (Şekil 25). Ardından, dikişler
birbirine düğümlenerek tendon kemiğe fikse edildi (Şekil 26). Fasya, cilt altı ve cilt per
primam kapatıldı. Cilt dikişinin üzerine pansuman için tampon dikildi ve tavşana ameliyat
bölgesine zarar vermemesi için yakalık takıldı (Şekil 27). Ameliyat sonrası 2 gün
30mg/kg/gün sefazolin verildi. On gün boyunca hayvanlara günlük pansuman yapıldı.
ġekil 19. Deltoid kası ekarte edilerek supraspinatus tendonu ortaya kondu.
54
ġekil 20. Supraspinatus yapışma yeri
ġekil 21. Supraspinatus tendonu yapışma yerinden ayrıldı ve yapışma yeri küretlendi.
55
ġekil 22. Supraspinatus tendonu modifiye Mason-Allen dikiş ile tutuldu.
Şekil 23. Yapışma yerine 45º açı ile 1 adet dikiş çapası yerleştirildi.
56
ġekil 24. Dikiş çapasından geçen FiberWire dikiş materyali
ġekil 25. Dikişler tendondan geçirildi.
57
ġekil 26. Dikişler düğümlenerek tendon kemiğe fikse edildi.
ġekil 27. Katlar kapatıldıktan sonra pansuman amacıyla cilde tampon dikildi ve
tavşana yakalık giydirildi.
58
C. DENEY GRUPLARI
Hayvanlar kontrol grubu ve tedavi grubu olarak ikiye ayrıldı. Tedavi grubuna ameliyat
gününden başlamak üzere 10 gün boyunca intramüsküler olarak, 8mg/kg/gün tenoksikam
(Oksamen-L flakon, Mustafa Nevzat İlaç Sanayii, İstanbul) enjeksiyonu yapıldı. Kontrol
grubuna bunun yerine 10 gün boyunca aynı volümde (2cc) steril serum fizyolojik enjekte
edildi. Tedavi grubundan 2 tavşan belirlenemeyen nedenlerden kaybedildi. 3. hafta sonunda
tedavi grubundan 4, kontrol grubundan 5 hayvana ötanazi uygulandı. Ötanazi için hayvan
ketamin-ksilazin karışımı ile uyutulduktan sonra aşırı dozda (100 mg/kg) tiyopental sodyum
(Ekipental, Tüm-Ekip İlaç A.Ş., İstanbul) intrakardiak olarak uygulandı. Kalan 9 hayvana ise
6. haftanın sonunda ötanazi uygulandı.
D. ÖRNEKLERĠN HAZIRLANMASI
Ötanazi sonrası tavşanların ameliyatlı sağ omuzları ile birlikte ameliyatsız sol
omuzlarundan skapula, humerus ve rotator manşet bir bütün olarak çıkartıldı. Kontrol grubu
ve tedavi grubunda üçüncü haftada ötanazi uygulanan tavşanlardan birer adet, sekizinci hafta
ötanazi uygulanan tavşanlardan da birer adet (toplam 4 adet) tavşanın sağ omuzları histolojik
inceleme için ayrılırken, sol omuzları biyomekanik çalışma için ayrıldı. Diğer tavşanların sağ
ve sol omuzları biyomekanik çalışma yapılmak üzere ayrıldı (Tablo 2,3).
Tablo 2. Histolojik incelemede kullanılan örnek sayısı
Kontrol grubu Tedavi grubu Toplam
3. hafta Sağ omuz 1 1 2
Sol omuz - - -
6. hafta Sağ omuz 1 1 2
Sol omuz - - -
Toplam 2 2 4
59
Tablo 3. Biyomekanik çalışmada kullanılan örnek sayısı
Kontrol grubu Tedavi grubu Toplam
3. hafta Sağ omuz 4 3 7
Sol omuz 5 4 9
6. hafta Sağ omuz 4 3 7
Sol omuz 5 4 9
Toplam 18 14 32
Histolojik inceleme için ayrılan örnekler formol solüsyonu içeren kaplara konuldu.
Biyomekanik inceleme için ayrılan örnekler ise serum fizyolojik ile ıslatılmış tamponlara
sarılarak -21 derecede donduruldu. İncelemeler 8. haftanın sonunda yapıldı.
E. BĠYOMEKANĠK ÇALIġMA
Biyomekanik çalışma İstanbul Teknik Üniversitesi Makine Fakültesi Mukavemet ve
Biyomekanik Laboratuvarında gerçekleştirildi. Deney öncesi örneklerin oda havasında
çözünmesi beklendi. Daha sonra supraspinatus kası skapuladan sıyrıldı. Supraspinatus
tendonu ve humerus bir kemik-tendon birimi oluşturacak şekilde supraspinatus tendonu ve
kası çevre yumuşak dokulardan sıyrıldı (Şekil 28). Humerus proksimalden itibaren 6. cm’den
kesildi, diyafiz bölümüne birbirini çaprazlayan 2 adet Kirchner teli geçirildi. Daha sonra
humerus bu Kirschner tellerinin yardımıyla polyester macunuyla doldurulmuş 4 cm.
uzunluğunda ve 5 cm. çapındaki PVC (polivinil klorür) boru parçasına gömülerek tutturuldu
(Şekil 29). Supraspinatus kasının çekme makinesinin tutucusuna tutunabilmesi için çevresine
zımpara kağıdı dikildi. Hazırlanan örnek MTS 858 Mini Bionix II (Eden Prairie, Minnesota,
ABD) test cihazına yerleştirildi (Şekil 31,32). Düzenek, tendonu 135º açı ile çekecek şekilde
kuruldu.
60
ġekil 28. Biyomekanik test için hazırlanan kemik-tendon ünitesi
ġekil 29. Polyester macun ile tutturulmuş örnek
61
ġekil 30. MTS Mini Bionix II test cihazı
ġekil 31. Test düzeneği
62
Cihaza yerleştirilen örneklere 5N ön yüklemenin ardından 5-30 N arası 0,5 Hz frekans
ile siklik yükleme yapıldı (30 yükleme/dakika; 50 yükleme). Siklik yükleme sonrasında
örneklere 30mm/dk çekme işlemi uygulanarak hasara uğratıldı (Şekil 32).
(a) (b)
ġekil 32. (a), (b) Hasarlanma örnekleri
Tüm deney boyunca zaman, yük ve deplasman verileri 20 Hz frekansında dinamik veri
toplama sistemine (Esit Elektronik Ltd. Şti.) kaydedildi. Her bir örnek için yük/deplasman
grafikleri çizildi; bu grafikler üzerinden kırıkma kuvvetinin tepe değeri, hasar yükü (load to
failure) olarak kaydedildi (Şekil 33).
63
ġekil 33. Hasar yüklemesini gösteren örnek yük - deplasman grafiği
Deplasman/yük grafiği kullanılarak katılık (stiffness) hesaplandı. Siklik yükleme
sırasında 2. yükleme ile 50. yükleme arasındaki deplasman farkından uzama (elongasyon)
miktarı hesaplandı (Şekil 34,35).
ġekil 34. Siklik yükleme içi örnek yer değiştirme (mm) – zaman grafiği
0
0,5
1
1,5
2
2,5
3
3,5
4
4,5
0 20 40 60 80 100 120 140 160 180 200
Axia
l D
ispla
cem
ent [m
m]
Time [sec]
Time - Axial Displacement
64
ġekil 35. Siklik yükleme içi örnek yük (mm) – zaman (sn) grafiği
F. HĠSTOLOJĠK ĠNCELEME
Histolojik inceleme için ayrılmış olan, tendon-kemik kompleksini içeren bloklar
%10’luk formol içerisinde 1 hafta süre ile fikse edildi. Fiksasyonu takiben dokular
dekalsifikasyon amacıyla %8’lik nitrik asit içerisinde 36 saat bekletildi. Arada kemik
kısımların yumuşayıp yumuşamadığı, parçalar asitten çıkartılarak elle kontrol edildi.
Dekalsifiye olan dokulardan dikiş çapası çıkartıldı. Ardından örnekler akan suda yaklaşık 1
saat yıkanarak Thermo-Shendon otomatik doku takip cihazına yerleştirildi. 12 saat süren
işlem sonucunda incelenecek parçalar uzunlamasına kesilerek parafine gömüldü. Parafine
gömülen parçalardan her örnek için 3 kesit olacak şekilde mikrotom ile 5 mikronluk kesitler
alınarak Hematoksilen-Eozin (H&E) ile boyandı. Kollajen ve kemik dokusunu daha net
görebilmek için Mason-Trikrom histokimyasak boyama yöntemi de kullanıldı. Kesitler ışık
mikroskopu ile tendon kemik ilişkisi, inflamasyon ve fibrosis varlığı, yabancı cisim
reaksiyonu varlığı açısından değerlendirildi.
0
5
10
15
20
25
30
0 20 40 60 80 100 120 140 160 180 200
Axia
l F
orc
e [N
]
Time [sec]
Time - Axial Force
65
G. ĠSTATĠSTĠKSEL DEĞERLENDĠRME
Deneyler sonucunda elde edilen veriler, MedCalc 10.1.6 (MedCalc Software bvba,
Mariakerke, Belçika) istatistik programı ile analiz edildi. Her gruptaki örnek sayısı parametrik
testler için yeterli olmadığı için nonparametrik yöntemler kullanıldı. İki bağımsız grubun
nonparametrik olarak karşılaştırılması için Mann-Whitney U testi kullanıldı. İstatistiksel
anlamlılık değeri p<0,05 olarak kabul edildi. Gruplar birleştirilerek değerlendirildiklerinde ise
Kolmogorov-Smirnov normallik testi sonucunda normal dağılım saptandığı için analiz için
bağımsız değişken t testi (parametrik test) kullanıldı.
Biyomekanik veriler ile şu analizler yapıldı:
1. Tedavi grubu ve kontrol grubunun biyomekanik verileri 3. hafta ve 6. hafta
sonunda karşılaştırıldı.
2. Tedavi grubu ve kontrol grubunun biyomekanik verileri 3. ve 6. hafta verileri
birleştirilerek tekrar değerlendirildi.
3. Tendon tamiri yapılan örneklerle karşı omuzdan alınan sağlam dokular
karşılaştırıldı. Bu karşılaştırma hem 3. ve 6. haftada tedavi ve kontrol grupları ayrı ayrı, hem
de gruplar birleştirilerek yapıldı.
4. Sağlam omuzlardan elde edilen veriler birbirleri ile karşılaştırıldı.
Histolojik örnekler ise kalitatif olarak değerlendirildi; istatistiksel analiz yapılmadı.
66
V. BULGULAR
A. BĠYOMEKANĠK ÇALIġMA
Biyomekanik çekme deneyi sonrasında elde edilen veriler ile hasar yükü (N), katılık
(N/mm) ve uzama (mm) değerleri hesaplandı. Elde edilen değerler aşağıdaki tablolarda
gösterilmiştir (Tablo 4,5.6).
Tablo 4. Hasar yükü (N) (load to failure)
Tedavi grubu Kontrol grubu
medyan medyan p
Sağ omuz
(ameliyatlı)
3. hafta 1 97,696892
86,0334
63,360863
112,9180 0,7
2 86,033379 114,30602
3 65,054741 112,91798
4 ex* deney
hatası**
6. hafta 1 275,71063
210,2473
186,17747
191,9497 0,6286 2
210,24727 224,25209
3 94,13298 98,627235
4 ex 197,72195
Sol omuz
(ameliyatsız)
3. hafta 1 81,767601
72,8179
110,97028
75,6373 0,8857
2 116,6488 77,696465
3 47,112278 56,883568
4 63,868149 73,578117
5 ex deney hatası
6. hafta
1 96,669769
98,3431
125,70818
107,0767 0,2857
2 84,350594 112,41727
3 100,01652 100,32434
4 111,24384 84,482506
5 ex 107,07671
67
Tablo 5. Uzama (mm) (elongation)
Tedavi grubu Kontrol grubu
medyan medyan p
Sağ omuz
(ameliyatlı)
3. hafta 1 0,743047
1,4978
1,384344
1,3843 0,4
2 1,49775 1,009991
3 1,540043 1,413218
4 ex* deney
hatası**
6. hafta 1 0,309211
0,8227
0,640808
1,1255 0,6286 2
0,822707 1,363819
3 1,539486 1,626486
4 ex 0,887209
Sol omuz
(ameliyatsız)
3. hafta 1 0,902952
0,9810
0,627325
1,1149 0,6857
2 1,059095 1,135797
3 2,202208 3,182729
4 0,881931 1,094033
5 ex deney
hatası
6. hafta
1 0,445205
0,5973
1,030507
1,0069 0,2857
2 0,563442 1,00687
3 1,171471 0,570284
4 0,631083 2,178273
5 ex 0,884412
68
Tablo 6. Katılık (N/mm) (stiffness)
Tedavi grubu Kontrol grubu
medyan medyan p
Sağ omuz
(ameliyatlı)
3. hafta 1 36,31
23,2790
25,143
17,8590 0,2
2 23,279 17,859
3 21,389 14,046
4 ex* deney
hatası**
6. hafta 1 25,883
13,4430
16,323
18,9555 0,8571 2
13,443 21,588
3 9,1736 12,507
4 ex 23,525
Sol omuz
(ameliyatsız)
3. hafta 1 39,386
34,8630
50,256
37,5825 0,6857
2 24,101 36,263
3 35,879 22,029
4 33,847 38,902
5 ex deney
hatası
6. hafta
1 39,672
29,1315
22,794
32,8430 0,5556
2 28,545 32,843
3 12,113 34,47
4 29,718 30,028
5 ex 39,4
*ex: Tedavi grubundaki tavşanlardan iki tanesi belirlenemeyen nedenlerden
kaybedildi.
**deney hatası: İki örnek deney sırasındaki teknik kazalar nedeniyle zarar gördüğü
için değerlendirmeye alınmadı.
69
1. Hasar Yükü (Load to Failure)
Deneklerin tamir yapılan sağ omuzlarında, tenoksikam verilen tedavi grubu ve kontrol
grubu arasında hasar yükleri karşılaştırıldığında 3. hafta sonunda (p=0,7) ve 6. hafta sonunda
(p=0,6286) istatistiksel bir fark yoktu. Üçüncü ve 6. hafta örnekleri tek grup olarak birlikte
değerlendirildiğinde de, tedavi grubu ve kontrol grubunun hasar yükleri arasında anlamlı bir
fark yoktu (p=0,9159). Tamir sonrası tedavi grubunda 3. hafta ile 6. hafta hasar yükleri
arasında, zaman içinde artış trendi olmasına rağmen istatistiksel fark bulunamadı (p=0,2).
Kontrol grubunda da 3. ve 6. hafta hasar yükleri arasında fark bulunamadı (p=0,2286). Tedavi
grubu ve kontrol grubu birleştirilerek yapılan analizde ise tamir yapılan omuzlarda 6. hafta
sonunda hasar yükü (ortalama 183,83 N; SS: 66,18N), 3. haftadaki hasar yükünden (ortalama
89,89 N, SS: 22,46N) anlamlı olarak yüksekti (p=0,0071). Sağlam omuzlar da tamir yapılan
omuzlara katıldığında 6. haftada hasar yükü 3. haftaya göre daha fazlaydı (p=0,0034).
Tedavi grubundaki tavşanların tamir yapılan omuzları ile karşı taraf sağlam omuzları
karşılaştırıldığında da 3. hafta (p=0,4) ve 6. haftada (p=0,2286) fark bulunamadı. Öte yandan,
tenoksikam verilmeyen grupta da tamir yapılan omuzlarla sağlam omuzlar arasında 3. hafta
(0,2286) ya da 6. hafta sonrası (0,111) fark yoktu.
Tenoksikamın sağlam tendon-kemik bileşkesi yapısı üzerinde bir etkisi olup
olmadığının karşılaştırılması için tedavi grubundaki tavşanlar ile kontrol grubundaki
tavşanların sol omuzları birbiri ile karşılaştırıldı. Bu gruplarda da 3. hafta (p=0,8857) ve 6.
hafta (p=0,2857) sonunda fark bulunamadı.
Üçüncü ve 6. hafta sonuçları tek grupta toplanarak yapılan analiz sonucu, tedavi
grubunda tamir yapılan sağ omuzlarda hasar yükü sağlam omuzlara göre daha fazla olma
eğilimindeydi, ancak istatistiksel fark bulunamadı (p=0,1568). Kontrol grubunda ise tamir
yapılan omuzlarda hasar yükü sağlam omuzlara göre daha fazla bulundu; bu fark istatistiksel
olarak anlamlıydı (p=0,042). Tedavi ve kontrol grubundaki tavşanların 3. ve 6. hafta verileri
birleştirildiğinde de, tamir yapılan omuzlarda hasar yükü (ortalama 140,48 N) sağlam
omuzlara göre (ort. 91,22 N) daha fazlaydı (p=0,0099).
2. Uzama (Elongation)
Tamir yapılan omuzlarda tedavi ve kontrol grupları arasında, 3. hafta (p=0,4) ve 6.
haftada (p=0,6286) uzama miktarları arasında fark yoktu. Üçüncü hafta ile altıncı hafta
grupları birleştirildiğinde, tamir yapılan omuzlarda ortalama uzama miktarı tedavi grubunda
70
1,0754 mm (SS: 0,52 mm)., kontrol grubunda 1,18 mm (SS: 0,3498 mm) olarak hesaplandı
(p=0,6485). Sağlam omuzlarda da ortalama uzama miktarı tedavi grubunda 0,98 mm (SS:
0,55 mm), kontrol grubunda ise 1,30 mm (SS: 0,84 mm) olarak hesaplandı. Gruplar arasında
istatistiksel fark yoktu.
3. Katılık (Stiffness)
Tamir yapılan omuzlarda tedavi grubu ve kontrol grubu arasında, 3. hafta (p=0,2) ya
da 6. haftadaki (0,8571) katılık değerleri arasında istatistiksel fark yoktu. Üçüncü ve 6. hafta
örnekleri tek grup olarak birlikte değerlendirildiğinde de, tedavi grubu ve kontrol grubunun
katılık değerleri arasında anlamlı bir fark yoktu (p=0,4992). Tamir sonrası 3. hafta ile 6. hafta
katılık değerleri arasında da istatistiksel fark bulunamadı (tedavi grubunda p=0,2; kontrol
grubunda p=0,6286).
Tedavi grubundaki tavşanların tamir yapılan omuzları ile karşı taraf sağlam omuzları
karşılaştırıldığında 3. hafta (p=0,4) ve 6. haftada (p=0,2286) fark bulunamadı. Öte yandan,
kontrol grubunda tamir yapılan omuzlarla sağlam omuzlar arasında 3. haftada fark
bulunamadı (0,1143), ancak 6. hafta sonunda sağlam omuzlarda katılık (medyan 32,84
N/mm), tamir yapılan omuzlara göre (medyan 18,95 N/mm) anlamlı derecede daha yüksekti
(p=0,0317).
Tedavi grubundaki tavşanlar ile kontrol grubundaki tavşanların sol omuzları
karşılaştırıldığında, 3. hafta (p=0,6857) ve 6. hafta (p=0,5556) katılık değerleri arasında fark
bulunmadı.
Üçüncü ve 6. hafta sonuçları tek grupta toplanarak yapılan analiz sonucunda, tedavi
grubunda tamir yapılan omuzlar ile sağlam omuzlar karşılaştırıldığında fark saptanmadı
(p=0,1053). Kontrol grubunda ise sağlam omuzlardaki katılık (ort. 34,11 N/mm), tamir
yapılan omuzlarla (ort. 18,71 N/mm) karşılaştırıldığında anlamlı olarak fazlaydı (p=0,0009).
Tedavi ve kontrol grubundaki tavşanların 3. ve 6. hafta verileri birleştirildiğinde de, sağlam
omuzlarda katılık (ortalama 32,36 N/mm) tamir yapılan omuzlara göre (ort. 20,03 N/mm)
daha fazlaydı (p=0,0003).
71
B. HĠSTOLOJĠK ĠNCELEME
Histolojik olarak incelenen kesitlerin hiçbirinde fizyolojik entezis dokusu oluşumu
görülmedi. Tenoksikam verilen örneklerle kontrol grubu arasında belirgin farklılıklara
rastlanmadı. Kemik-tendon yapışma bölgesi 3. hafta sonunda henüz düzensiz bir haldeydi
(Şekil 36,37). Belirgin inflamatuar hücre infiltrasyonu saptanmadı, yalnızca 6. Haftanın
sonunda incelenen bir örnekte yabancı cisim reaksiyonu izlendi (Şekil 38). 6. hafta sonunda
ise kısmen düzenli bir yapışma yeri seçilmekteydi (Şekil 39-42).
.
ġekil 36. Üçüncü hafta sonunda kemik-tendon iyileşme bölgesi (H&E boyama, X16
büyütme)
72
ġekil 37. Üçüncü hafta sonunda kemik-tendon iyileşme bölgesi. Tendon-kemik
bileşkesinin düzensiz olduğu farkedilmekte. Belirgin inflamasyon bulgusu yok. (H&E
boyama, X32 büyütme)
ġekil 38. Altıncı haftada tendon kemik bileşkesinde dev hücreli yabancı cisim
reaksiyonu (Masson Trikrom boyama, X32 büyütme)
73
ġekil 39. Altıncı haftada kemik-tendon iyileşme sahası (Masson Trikrom boyama,
X16 büyütme)
ġekil 40. Altıncı haftada kemik-tendon bileşkesi iyileşme sahası (Masson Trikrom
boyama, X32 büyütme)
74
ġekil 41. Düzensiz kemik-tendon sınırı ve kemiğin tendona doğru oluşturduğu
interdijitasyon görülüyor. (Altıncı hafta, Masson Trikrom boyama, X32 büyütme).
ġekil 42. Kemik-tendon sınırında tendon-kemik arası bağlantı yapan kollajen lifleri
(Sharpey lifleri) seçiliyor. Fibröz kıkırdak geçiş zonu içeren fizyolojik entezis mevcut değil.
(Altıncı hafta, Masson Trikrom boyama, X32 büyütme)
75
VI. TARTIġMA
Son yılların en sık yapılan yumuşak doku ameliyatlarından olan rotator manşet
tamirinde, gelişen tekniklere rağmen kısa ve orta dönemde başarısızlık oranları yüksektir
(12,44,81). Bunun nedeni, kemik-tendon bileşkesinde fizyolojik entezis dokusunun rejenere
olamaması ve oluşan granülasyon dokusunun remodelasyonunun gecikmesi nedeniyle
iyileşmenin ideal düzeyde gerçekleşememesidir (42,46,63,72,76,83,90,107,109,113,
126,152,160). Rotator manşet tamirinin ana hedefi sağlam bir kemik-tendon iyileşmesi elde
etmektir. İyileşmenin kuvvetlendirilmesi için tamir sırasındaki fiksasyon gücünün
arttırılmasının yollarını aranmış ve çalışmalar fiksasyon yöntemi, dikişin şekli ve dikiş
materyallerine odaklanmıştır (20,32,47,62,69,82,93,111,133,168). Son yıllarda kemik-tendon
iyileşmesini etkileyen biyolojik faktörler de araştırılmaktadır. Kök hücre ve büyüme faktörleri
bu konuda en ilgi gören çalışma konuları arasındadır (22,59,71,115,125). Ayrıca rotator
manşet iyileşmesinin, kemik iyileşmesi ve inflamasyon ile ilişkili olduğu bulunmuş; bu
süreçleri etkileyen faktörlerin kemik-tendon iyileşme dokusunun kalitesini etkileyeceği ortaya
atılmıştır (1,40,59).
İnflamasyon, iyileşme süreci için kritik önem taşır. Rotator manşet kemiğe, erken
dönemde yoğun hücre aktivitesi, farklılaşma ve büyüme faktörü üretimi ile iyileşir. Örnek
vermek gerekirse, makrofajlar tarafından salgılanan TGF-β inflamasyonun önemli
aktörlerindendir; hücre proliferasyonu, ekstrasellüler matriks üretimi, hücre migrasyonu ve
skar dokusu oluşumunda görevlidir. Erişkin yara iyileşmesinde TGF-β1 izotipi görev alırken,
fetal gelişmede TGF-β3 izotipinin yer aldığı bulunmuştur. Fetal dönemde skar dokusu
oluşmadığı için TGF-β1 skar oluşumundan sorumlu tutulmuş; inhibisyonunun skar
oluşumunu önleyerek fizyolojik bir entezis dokusu oluşmasına yol açabileceği öngörülmüştür
(64). Bu hipoteze dayanarak kemik tüneli modelinde yapılan bir çalışmada, selektif makrofaj
inhibisyonu sonrası kollajen lif devamlılığı, remodelasyon, osteoid oluşumu ve
mineralizasyonda artış sağlandığı, biyomekanik özelliklerde de iyileşme olduğu bildirilmiştir
(64). Öte yandan, inflamasyonun baskılanmasının birçok dokuda iyileşmeyi baskıladığı
gösterilmiştir (1). Erken inflamatuar yanıt hücre migrasyonu, proliferasyonu ve farklılaşması
için en önemli basamaktır, ve tüm dokuların iyileşmesi için gereklidir. Erken dönemdeki bu
aktivitenin yoğunluğu, iyileşmeyi yönlendirip güçlendirmek için belirli faktörleri manipüle
76
etme imkanı verir; öte yandan iyileşme süreci erken dönemde çeşitli olumsuz koşullardan
kolayca etkilenebilir.
Rotator manşetin kemiğe yapışma sahasında (entezis) iyileşme süreci kırık iyileşmesi
ile benzerlik göstermektedir (160). Bu nedenle kırık iyileşmesini etkileyen faktörlerin entezis
iyileşmesini de etkileyeceği düşünülmektedir. Ortopedi pratiğinde sıklıkla kullanılan
nonsteroidal antienflamatuar ilaçlar, ağrıyı azaltmanın yanında kemik ve yumuşak doku
iyileşmesini olumsuz etkilemektedir. Ancak, kırık iyileşmesindeki olumsuz etkileri birçok
çalışma ile gösterilmiş olmasına rağmen (1,53,66,123,167) yumuşak doku iyileşmesi
üzerindeki etkileri hala tartışmalıdır (1,28,29,156). Bu ilaçların, benzer iyileşme süreçleri
nedeniyle kemik-tendon iyileşmesini de olumsuz etkiledikleri düşünülebilir, ancak özellikle
ameliyat sonrası erken dönemde ağrı kontrolü için sıklıkla kullanılmalarına rağmen,
nonsteroidal ajanların kemik-tendon bileşkesinin iyileşmesine olan etkileri yeterince
araştırılmamıştır.
Nonsteroidal antienflamatuar ilaçlar, kimyasal yapı ve antipiretik, analjezik,
antienflamatuar etkileri birbirine benzemeyen ancak aynı etki mekanizması ve benzer yan
etkileri olan bir ilaç grubudur (106). Temel etki mekanizmaları sikooksijenaz (COX) enzimi
üzerinden prostaglandin üretimini inhibe etmelerine dayanır. COX enziminin iki izotipi
tanımlanmıştır. COX-1 normal hücre ve dokuların çoğunda bulunur, ve normal fizyolojik
süreçler için gerekli olan prostaglandin üretiminden sorumludur. COX-2 ise normalde az
miktarda üretilir; sitokinler ve inflamatuar medyatörler tarafından uyarıldığında çeşitli
dokularda inflamasyon yanıtını düzenler. Nonselektif NSAİİ’ler hem COX-1 enzimini hem de
COX-2’yi inhibe ederler. Selektif olarak COX-2’yi inhibe eden ilaçlar da geliştirilmiştir
(1,106).
Nonsteroidal antienflamatuar ajanların rotator manşet entezisine etkisini incleyen
literatürde yalnızca bir yayın mevcuttur (25). İki farklı çalışma da patellar tendon yapışma
yeri (40) ve kemik tüneli modelleri (34) ile NSAİİ’nin kemik-tendon iyileşmesine etkisini
araştırmıştır. Bu çalışmalardan ikisi Sprague Dawley soyu sıçanlarda, birisi de Wistar soyu
sıçanlarda yapılmıştır. Ayrıca, unutmamak gerekir ki rotator manşetin özel yapısı ve yerleşimi
nedeniyle iyileşme gerçekleşirken tendona kendine özgü tensil kuvvetler etki eder; bu
nedenle rotator manşet iyileşmesinin biyolojik süreci kemik tüneldeki tendon iyileşme
modeline ya da patellar tendon modeline göre biraz daha karmaşıktır (59). Dolayısıyla bu
modeller rotator manşet iyileşmesini tam olarak temsil edemezler.
77
Cohen, sıçanda supraspinatus tamiri modelinde indometasin ve selekoksibin
iyileşmeye etkisini incelemiştir. Ameliyat sonrasında tavşanlara yemlerine karıştırılmış olarak
14 gün boyunca selekoksib ya da indometasin verilmiş; 2, 4 ve 8. haftalarda hayvanlar feda
edilerek iyileşme dokusu histolojik ve biyomekanik olarak incelenmiştir. Her iki ilacın da 2.,
4. ve 8. haftalarda hasar yükünü azalttığı; 4. ve 8. haftalarda histolojik incelemelerde
kontrollere göre fibröz kıkırdak miktarının daha az olduğu; kollajen organizasyonu ve
matürasyonunun olumsuz etkilendiği bulunmuştur. NSAİİ sonucu hasar yükünün azalmış
olmasına rağmen ilaçların katılık üzerinde bir etkisi olmadığı tespit edilmiştir. Bu çalışmada
NSAİİ yalnızca 14 gün boyunca verilmiş olmasına rağmen, kemik-tendon iyileşmesi
üzerindeki olumsuz etkinin 4 ve 8. haftada da devam ettiği gösterilmiştir. COX-2 inhibisyonu
inflamasyon kaskadında gerçekleşen erken olaylar engellendiğinde, iyileşme daha geç
dönemlerde bile bozulmaktadır (25). Çalışmanın sonunda, elde edilen bulguların daha büyük
bir hayvan modelinde tekrarlanması doğrulanması gerektiği belirtilmiştir.
Ferry ve ark., sıçanda patellar tendon yapışma yeri iyileşmesi modelinde 5 farklı
NSAİİ ve asetaminofenin kemik-tendon iyileşmesi üzerindeki etkisini incelemiştir.
Çalışmanın başında, bütün nonsteroid ajanların iyileşmeyi kötü etkileyeceği, asetaminofenin
ise etkilemeyeceği öngörülmüştür. Oysa naproksen, piroksikam, selekoksib ve valdekoksib
iyileşmeyi kötü etkilerken, ibuprofenin olumsuz etkisi gösterilememiştir. Bu durumun, türe
bağlı ilaç dağılımındaki bir farklılığa, doz yetersizliğine veya tip II hataya bağlı olabileceği
düşünülmüştür (40). İbuprofenin kemik iyileşmesini kötü etkilediği bilinmektedir.
Dimmen’in yaptığı çalışmada ise sıçan kemik tünel modelinde operasyon sonrası 7
gün boyunca günde 2 kez parekoksib ve indometasin intraperitoneal olaral verilmiş, 14. günde
hayvanlar feda edilerek biyomekanik testlerle iyileşmenin gücüne bakılmıştır. Verilen
ilaçların, kontrol grubu ile karşılaştırıldığında, kemik tünelden tendonun sıyrılması için daha
az kuvvetin yeterli olmasına yol açtığı ve katılığın azalttığı bulunmuştur (34).
Çalışmamızda bu üç çalışmadan farklı olarak, daha büyük bir hayvan modeli olan
tavşanı kullandık. Tavşan modeli, rotator manşet tamiri ile ilgili çalışmalarda da kullanılmış
olan, iyi tanımlanmış bir modeldir. Sıçanda omuz küçük boyutta olduğu için cerrahi işlemler
ve doku üzerinde yapılan çalışmalar daha güçtür. Supraspinatusun akromiyal arkın altından
geçen kısmının insandaki gibi tendon değil, kas yapısında olduğu gösterilmiştir. Ayrıca,
sıçanlarda cerrahi olarak yaratılan rotator manşet yırtığı sonrası insanlardaki gibi yağ
78
birikiminin olmadığı bulunmuştur. Bu nedenle daha büyük bir hayvan modeli olan tavşan
üzerinde çalışmalar artmıştır.
Tavşanda omuz anatomisi insandan biraz farklıdır. Supraspinatus kası olmasına
rağmen, rotator manşet yapısı farklıdır. Supraspinatus tendonu akromiyal arkın altından
geçmez. Ayrıca, büyüklük ve fonksiyon açısından da fark vardır. Tavşan da sıçan gibi 4
ayaklı bir hayvandır, ve omuz eklemi üst ekstemitesinde değil, yük taşıyan ‘torakal’
ekstremitesinde yer alır. Ancak supraspinatus yapışma bölgesi tavşanda da insanda da aynıdır,
ve dört zondan oluşur: tendon, nonmineralize fibröz kıkırdak, mineralize fibröz kıkırdak ve
kemik (152). Bu zonlarda görülen matriks heterojenitesi, yapışma bölgeleri arasında katılığın
tedrici olarak artmasını sağlar, stres birikimini en aza indirir ve tendon-kemik arası efektif yük
transferine izin verir (101). Rotator manşet kendine özgü yapısı ve fonksiyonu nedeniyle çok
çeşitli yüklenmelere maruz kalmaktadır. Nonmineralize kıkırdak bükülme ve kompresif strese
karşı koruyucudur; mineralize kıkırdak da makaslama kuvvetine karşı rotator manşeti korur.
Kemirgen ya da tavşan modelleri insanda sık görülen dejeneratif, yaşa bağlı rotator
manşet yırtığı modeline uygun değildir. Dejeneratif modeller için çok uygun olmasa da, akut
yaralanma ve tamirin biyolojik ve biyomekanik sonuçları daha tutarlı biçimde incelenebilir.
Öte yandan, insan supraspinatusu gibi kemiksel bir tünelden geçen tavşan subskapularisi de
deneysel bir model olarak tanımlanmıştır (57). Çalışmamızda dejeneratif değil akut rotator
manşet tamiri yaptığımız için tavşan anatomisindeki farklılıklar deneyimizi etkilememiştir.
Çalışmamızda tamir sırasında 1 adet 2,8 mm metal dikiş çapası, dikiş çapasına
geçirilen 2 numara FiberWire dikiş malzemesi, tendonu ayrıca tutmak için de 2 numara
Ethibond ile modifiye Mason-Allen dikişi kullanıldı. Dikiş tekniklerini karşılaştıran bir
çalışmada modifiye Mason-Allen dikişinin, 9 tekniğin içinde tendonu en güçlü tutan dikiş
olduğu, maksimum tensil gücünün 359 N’a kadar çıktığı bulunmuştur. Aynı çalışmada
Ethibond dikiş materyalinin de diğerleri ile karşılaştırıldığında en az elongasyon, en fazla
katılık ve en fazla tensil güce sahip olan dikiş materyallerinden birisi olduğu bulunmuştur
(50). Dikiş çapası ile tendon kemiğe sağlam bir şeklide tespit edilebilir. Biseps tenodezi
yöntemlerinin karşılaştırmasında, dikiş çapasının tenodez vidası ve dikiş askısı (kemik tünel)
yöntemleriyle benzer fiksasyon gücü sağladığı gösterilmiştir (79). Rotator manşet tamirinde
dikiş çapalarının sayısı arttıkça tamirin kalitesinin de artar. Özbaydar ve arkadaşları yaptıkları
bir tavşan çalışmasında, çift sıra tamir yapılan omuzlarda tek sıra tamire göre daha yüksek
hasar yükü saptanmıştır (111). Aynı sonuca ulaşmış olan birçok başka çalışma mevcuttur
79
(93,140). Bir başka çalışmada modifiye Mason-Allen/horizontal matris dikişi ile yapılmış çift
sıra tamir ile en yüksek kontakt basıncı elde edilmiştir (3). Aynı çalışmada tek sıra dikişler
karşılaştırıldığında da en güçlüsünün Mason-Allen dikişi ile birlikte olan teknik olduğu
bulunmuştur. Çalışmamızda da modifiye Mason-Allen tekniği ile dikiş çapası kombine edildi,
ancak tavşan humerusunun ve kullanılan dikiş çapasının boyutu nedeniyle yalnızca 1 adet
dikiş çapası kullanıldı.
Dikiş çapası büyük trokantere 45º açı ile yerleştirildi. Burkhart’ın yaptığı çalışmalarda
dikiş çapası bu açıyla (Deadman angle) yerleştirildiğinde dikiş çapasının sıyrılmaya olan
direncinin arttığı saptanmıştır (18).
Operasyon sonrası hayvanlar tedavi grubu ve kontrol grubu olarak iki gruba ayrıldı.
Tedavi grubuna operasyon gününden başlayarak 10 gün boyunca intramüsküler olarak
tenoksikam verildi. İyileşme sürecinde osteoblast-osteoklast üretimi, Tip I ve tip III kollajen
üretimi, hücre proliferasyonu, TGF-β-1 üretimi gibi aktiviteler 10. günde zirve yapar., bu
nedenle onuncu günün kemik-tendon iyileşme sürecinin yönlendirilmesi için kritik bir zaman
olduğu düşünülmektedir (46). Cohen’in çalışmasında COX-2 inhibisyonu ile inflamasyon
sürecinde gerçekleşen erken olaylar engellendiğinde, iyileşmenin daha geç dönemlerde bile
baskılandığı gösterilmiştir (25). İnflamasyonu baskılayacak bir ilacın ne kadar uzun süreyle
verildiğinden çok, erken dönemde verilip verilmediği önemlidir (156). Bu nedenlerle
çalışmamızda tenoksikamın uygulanma süresi 10 gün olarak sınırlandı.
Hayvan deneylerinde bir ilacın etkisi araştırılırken, ilaç enjeksiyonla, gavaj (bir tüp ile
mideye verme) yardımıyla, dokuya yerleştirilen bir osmotik pompa kullanılarak ya da ilaçlar
hayvanın yemine karıştırılarak verilebilir. Enjeksiyon ya da gavaj sırasında hayvanın yapacağı
çırpınma gibi bir hareket nedeniyle çalışılan doku zarar görebilir, ayrıca ilaç verilirken
hayvanın yaşadığı stres ve bununla bağlantılı olan sempatik yanıt iyileşmeyi etkileyebilir. Öte
yandan, ilaçlar yeme karıştırıldığında da hayvanın aldığı ilaç miktarı standardize
edilemeyebilir. Çalışmamızda tenoksikam tavşanlara intramüsküler enjeksiyon olarak
uygulandı.
Tenoksikam, enolitik asit sınıfından oksikamın bir türevidir olan nonsteroidal
antienflamatuar bir ilaçtır. Plazmada yaklaşık %99’u proteine bağlıdır; verildikten yaklaşık 20
saat sonra maksimum konsantrasyona ulaşır (52).
80
NSAİİ’lerin etki mekanizması temel olarak aynı gibi gözükse de, dokudaki etkileri
ilacın pH değerine, farmakokinetik ve farmakodinamik özelliklerine bağlıdır. Bunların yanı
sıra ilacın dozu, veriliş süresi ve başlangıç zamanı da önemlidir. Bu nedenle farklı ilaçlar aynı
süreci farklı şekilde etkileyebileceği gibi, aynı ilaç da değişik çalışmalarda çelişkili sonuçlar
verebilmektedir. Tenoksikam, ortopedi pratiğinde en sık kullanılan antienflamatuar ajanlardan
olmasına rağmen, İngilizce ve Türkçe literatürde tenoksikamın doku iyileşmesinde etkisini
inceleyen yalnızca 3 çalışma mevcuttur. Göksan ve arkadaşlarının sıçan kemik tamiri
modelinde yaptığı çalışmada, sıçanlara 21 gün boyunca 8mg/kg/gün dozunda tenoksikam
verilmiş; 21. günde feda edilen hayvanlarda yapılan biyomekanik testler sonucunda
tenoksikamın torsiyonel gücü, yani kemik iyileşmesini istatistiksel olarak anlamlı derecede
etkilemediği bulunmuştur (56). Giordano ve arkadaşlarının çalışmasında da sıçan kemik
iyileşmesi modelinde çalışılmış ancak farklı sonuçlara ulaşılmıştır. Bu çalışmada sıçanlar
kontrol grubu dışında üç gruba ayrılmış, her gruba aynı dozda (10 mg/kg/gün) tenoksikam
verilmiş ancak ilaç bir grupta kırık oluşturma işleminden 7 gün önce, bir grupta işlemle aynı
gün, bir grupta da işlemden 2 gün sonra verilmeye başlanmış; sıçanlar işlemden 3 gün, 1
hafta, 2 hafta ya da 4 hafta sonra feda edilene kadar ilaca devam edilmiştir. Histolojik olarak
kallus oluşumunun incelendiği bu çalışmada tedavi grupları arasında anlamlı fark
görülmemekle birlikte, üç grupta da kallus oluşumunda gecikme gözlenmiştir (52). Bu
konudaki üçüncü çalışma ise Şen ve arkadaşları tarafından yapılmış; diklofenak ile birlikte
tenoksikamın distraksiyon osteogenezi üzerindeki etkisi araştırılmıştır. Bu çalışmada tavşan
modelinde tibia osteotomisi yapılarak sirküler eksternal fiksatör uygulanmış, operasyondan 7
gün sonra distraksiyona başlanmış ve 10 günlük distraksiyon süresince tenoksikam
8mg/kg/gün ya da 0,5 mg/kg diklofenak sodyum verilmiştir. 10. günün sonunda distraksiyon
ve ilaç tedavisi sonlandırılmış; hayvanlar 3. hafta ve 8. haftada feda edilerek biyomekanik,
histolojik ve radyolojik olarak kallus oluşumu izlenmiştir. Deney sonucunda diklofenak ve
tenoksikamın rejenerasyon dokusunun kalitesini olumsuz etkilediği ve bu etkinin kemik
iyileşmesinin bütün aşamalarında sürdüğü bildirilmiştir. İki ilacın etkileri arasında ise fark
bulunmamıştır (135).
Çalışmamızda tamir yapılan tedavi ve kontrol gruplarına ait omuzların yanında, karşı
taraf sağlam omuzları da biyomekanik çalışmaya dahil edildi. Bu sayede tedavi sonrası
iyileşme dokusunun mekanik gücünün sağlam tendon ile karşılaştırılması amaçlandı. Yapılan
biyomekanik deneyler sonucunda hasar yükü, uzama miktarı ve katılık hesaplandı. Tedavi
grubu ve kontrol grubuna ait omuzlarda 3. ve 6. hafta arasında hasar yükünde artma
81
saptanmadı. Yapılan benzer çalışmalarda zaman içinde iyileşme gerçekleştikçe hasar yükünde
de artış saptanmış olduğu için, çalışmamızdaki bu fark örnek sayısı azlığına bağlı tip II hataya
bağlandı. Kontrol ve tedavi grupları birleştirilerek tekrar analiz yapıldığında 6. haftada 3.
haftaya göre hasar yükünde artış olduğu saptandı.
Tedavi grupları ile kontrol grupları karşılaştırıldığında, tenoksikam sonrası hasar
yüklerinde anlamlı fark saptanmadı. Sağlam omuzlar birbirleriyle karşılaştırıldığında da
tenoksikamın rotator manşet yapısında biyomekanik özellikleri etkileyecek bir farka yol
açmadığı saptandı. Ferry’nin çalışmasında da karşılaştırılan 5 farklı nonsteroidal ajanın
sağlam kemik-tendon bileşkelerinin mekanik özelliklerini değiştirmediği bildirilmiştir (40).
Tamir yapılan omuzlarla sağlam omuzlar karşılaştırıldığında, tamir yapılmış olan, iyileşmekte
olan omuzlarda hasar yükünün anlamlı derecede daha yüksek olduğu bulundu. Bu
beklenmeyen bir sonuçtu, çünkü yapılan diğer çalışmalarda tendon yapışma yerinden ayrılıp
tekrar dikildikten sonra aynı güce kavuşamadığı, biyomekanik olarak, tamir edilmiş olan
kemik-tendon bileşkesinin sağlam bileşkeden daha zayıf olduğu gösterilmiştir (79,111). Bu
fark cerrahi tekniğindeki değişikliğe ve kullanılan malzemelerin (Ethibond, FiberWire),
sağlam tendondan daha fazla fiksasyon gücü sağlamış olmasına bağlanabilir. Ayrıca, örnekler
biyomekanik çalışmaya alınmadan önce dondurulup çözündükleri için sağlam tendonların da
yapısı zayıflamış olabilir.
Siklik yükleme sonucu elde edilen uzama miktarında değişik gruplar arasında fark
saptanmadı. Özbaydar’ın, tavşan omuzlarında fiksasyon yöntemlerini karşılaştırdığı
çalışmasında da, siklik yükleme sonucu aksiyel deplasmanda gruplar arasında istatistiksel fark
bulunmadığı bildirilmiştir (111).
Katılık değerleri karşılaştırıldığında da, sağlam omuzlarda katılık değeri tamir edilmiş
omuzlara göre daha yüksekti. Tenoksikam sonrası tedavi ve kontrol grupları arasında ise
anlamlı bir fark saptanmadı. Ferry ve Cohen’in çalışmalarında da NSAİİ verilen hayvanlar
kontrol grubu ile karşılaştırıldığında katılık değerinde bir fark sağtanmadığı bildirilmiştir
(25,40). Dimmen’in çalışmasında ise parekoksib ve indometasin verilen hayvanlarda kemik
tünelinden sıyrılma kuvveti ile birlikte katılık değeri de azalmıştır (34).
Histolojik incelemeler sonucunda da zaman içinde iyileşme dokusu olgunlaşsa da, 6.
hafta sonunda düzenli ve fibröz kıkırdak geçiş zonları içeren fizyolojik bir entezis dokusu
saptanmadı. Bu bulgu literatürdeki benzer çalışmalarla da uyumludur. Tenoksikamın ise
iyileşme dokusunda belirgin bir etkisi olduğunu gösteren bir histolojik bulguya rastlanmadı.
82
Çalışmamızın en büyük zayıflığı örnek sayısının fazla olmamasıydı. Bu sorun tip II
hataya yol açarak aslında mevcut olan farkların görülmemesine yol açabilir. Çalışmada
kullanılan hayvanların ve malzemelerin özellikleri nedeniyle örnek sayısı arttırılamadı.
Bu çalışmanın ikinci kısıtlılığı ise hayvan deneyi olmasıdır. Değişik hayvan türlerinin
metabolizma hızları farklı olduğu için iyileşme süreleri birbirini tutmayabilir. Bu yüzden
hayvan deneyi sonuçlarını insana uyarlarken dikkatli olmak gerekir. İyileşme süreleri gibi
iyileşme sürecinde de tavşan ve insan arasında fark olması muhtemeldir. Bunların dışında
kullanılan ilacın tavşan ve insandaki farklı farmakokinetik ve farmakodinamik özellikleri de
sonuçları etkileyebilir.
Çalışmamızda tenoksikamın rotator manşet iyileşmesini baskılayıcı bir etkisi
saptanmamıştır. Daha önce rotator manşet iyileşmesinde NSAİİ etkisini inceleyen tek
çalışmada yalnızca nonselektif bir COX inhibitörü olan indometasin ve selektif COX-2
inhibitörü olan selekoksib incelenmiştir. Patellar tendonun patellaya yapışma yerindeki
iyileşme dokusun üzerinde, tenoksikam gibi bir oksikam türevi olan piroksikamın etkisi
çalışılmış; piroksikamın kollajen içeriğini azalttığı, hasar yükünü azalttığı ama katılığı
değiştirmediği bulunmuştur. Tenoksikamın kemik iyileşmesini de olumsuz etkilediği
gösterilmiştir (52,135). Çalışmamızda örnek sayısının fazla olmadığı göz önüne alındığında,
bu konuda yapılacak yeni çalışmalarla nonsteroidal antienflamatuar ajanların rotator manşet
tamirine etkilerinin daha iyi aydınlatılması önerilebilir.
83
VII. SONUÇ
Rotator manşet yırtıkları sonrası tamir teknikleri son yıllarda oldukça gelişse de, kısa
ve orta dönemde oldukça yüksek başarısızlık oranları bildirilmektedir. Tamir sonrası tekrar
yırtılmış bir rotator manşetin tedavisi de yüz güldürücü değildir. Rotator manşet tamiri
başarısızlığında zayıf halka kemik-tendon bileşkesidir. Bu bölgenin iyileşmesini olumlu ya da
olumsuz etkileyen faktörlerin tanımlanması çok önemlidir.
Nonsteroidal antienflamatuar ajanların, kemik ve yumuşak dokuda olduğu gibi rotator
manşet kemik-tendon bileşkesinde de erken dönemde verildiğinde iyileşmeyi olumsuz
etkiledikleri öne sürülmektedir. Oysa nonsteroidal antienflamatuar ajanlar rotator manşet
tamiri sonrası erken dönemde ağrı kesici ve antienflamatuar olarak sıklıkla kullanılmakta,
hastanın narkotik analjezik ihtiyacını azaltmaktadır.
Nonsteroid ajanların rotator manşet iyileşmesindeki etkilerinin anlaşılması, iyileşme
sürecini de aydınlatacak ve daha başarılı tamirler yapılabilmesi için yolu açacaktır. Bunun
yanı sıra rotator manşet tamiri gibi hastanın fonksiyonlarına erken dönemde kavuşmasının ve
fizyoterapinin çok önemli olduğu bir tedavide nosteroidal antienflamatuar ajanların ağrı
protokolündeki yerinin belirlenmesi önemlidir.
Bu çalışmada bir nonselektif nonsteroidal antienflamatuar olan tenoksikamın rotator
manşet iyileşmesi üzerine etkileri incelendi. Yapılan biyomekanik ve histolojik incelemelerde
tenoksikamın rotator manşet iyileşmesi üzerinde olumsuz bir etkisi saptanmadı. Ancak,
tenoksikamı rotator manşet tamiri sonrası güvenle kullanmadan önce bu çalışmanın kısıtlı
sayıda denekle yapılan bir hayvan çalışması olduğu hatırlanmalı, ve gelecekte yapılacak daha
kapsamlı ve klinik çalışmalar beklenmelidir.
84
VII. KAYNAKLAR
1. Abdul-Hadi O, Parvizi J, Austin MS, Viscusi ER, Einhorn TA. Nonsteroidal anti-
inflammatory drugs in orthopaedics. Instr Course Lect 2010; 59: 607-617.
2. Barone R, Pavaux C, Blin PC. Atlas D’anatomie Du Lapin, Masson. Paris, France,
1973; pp 16-55.
3. Baums MH, Spahn G, Steckel H, Fischer A, Schultz W, Klinger HM. Comparative
evaluation of the tendon-bone interface contact pressure in different single- versus
double-row suture anchor repair techniques. Knee Surg Sports Traumatol Arthrosc
2009; 17: 1466-1472.
4. Bedi A, Fox AJ, Harris PE, Deng XH, Ying L, Warren RF, Rodeo SA. Diabetes
mellitus impairs tendon-bone healing after rotator cuff repair. J Shoulder Elbow Surg
2010; 19: 978-988.
5. Bedi A, Fox AJ, Kovacevic D, Deng XH, Warren RF, Rodeo SA. Doxycycline-
mediated inhibition of matrix metalloproteinases improves healing after rotator cuff
repair. Am J Sports Med 2010; 38: 308-317.
6. Bedi A, Kovacevic D, Hettrich C, Gulotta LV, Ehteshami JR, Warren RF, Rodeo SA.
The effect of matrix metalloproteinase inhibition on tendon-to-bone healing in a rotator
cuff repair model. J Shoulder Elbow Surg 2010; 19: 384-391.
7. Benjamin M, Evans EJ, Copp L. The histology of tendon attachments to bone in man. J
Anat 1986; 149: 89-100.
8. Benjamin M, Kumai T, Milz S, Boszczyk BM, Boszczyk AA, Ralphs JR. The skeletal
attachment of tendons--tendon "entheses". Comp Biochem Physiol A Mol Integr
Physiol. 2002; 133: 931-945.
9. Benjamin M, McGonagle D. Entheses: tendon and ligament attachment sites. Scand J
Med Sci Sports 2009; 19: 520-527.
10. Bergenstock M, Min W, Simon AM, Sabatino C, O'Connor JP. A comparison between
the effects of acetaminophen and celecoxib on bone fracture healing in rats. J Orthop
Trauma 2005; 19: 717-723.
11. Bigliani LU, D'Alessandro DF, Duralde XA, McIlveen SJ. Anterior acromioplasty for
subacromial impingement in patients younger than 40 years of age. Clin Orthop Relat
Res 1989; 246: 111-116.
85
12. Bishop J, Klepps S, Lo IK, Bird J, Gladstone JN, Flatow EL. Cuff integrity after
arthroscopic versus open rotator cuff repair: a prospective study. J Shoulder Elbow Surg
2006; 15: 290-299.
13. Boehm TD, Matzer M, Brazda D, Gohlke FE. Os acromiale associated with tear of the
rotator cuff treated operatively. J Bone Joint Surg Br 2003; 85: 545-549.
14. Boehm TD, Rolf O, Martetschlaeger F, Kenn W, Gohlke F. Rotator cuff tears associated
with os acromiale. Acta Orthop 2005; 76: 241-244.
15. Boursinos LA, Karachalios T, Poultsides L, Malizos KN. Do steroids, conventional
non-steroidal anti-inflammatory drugs and selective Cox-2 inhibitors adversely affect
fracture healing? J Musculoskelet Neuronal Interact 2009; 9: 44-52.
16. Brewer BJ. Aging of the rotator cuff. Am J Sports Med 1979; 7: 102-110.
17. Buess E, Steuber KU, Waibl B. Open versus arthroscopic rotator cuff repair: a
comparative view of 96 cases. Arthroscopy 2005; 21: 597-604.
18. Burkhart SS. A stepwise approach to arthroscopic rotator cuff repair based on
biomechanical principles. Arthroscopy 2000; 16: 82-90.
19. Burkhart SS, Esch JC, Jolson RS. The rotator crescent and rotator cable: an anatomic
description of the shoulder's "suspension bridge". Arthroscopy 1993; 9: 611-616.
20. Burks RT, Crim J, Brown N, Fink B, Greis PE. A prospective randomized clinical trial
comparing arthroscopic single- and double-row rotator cuff repair: magnetic resonance
imaging and early clinical evaluation. Am J Sports Med 2009; 37: 674-82.
21. Chang CH, Chen CH, Su CY, Liu HT, Yu CM. Rotator cuff repair with periosteum for
enhancing tendon-bone healing: a biomechanical and histological study in rabbits. Knee
Surg Sports Traumatol Arthrosc 2009; 17: 1447-1453.
22. Chen CH. Strategies to enhance tendon graft--bone healing in anterior cruciate ligament
reconstruction. Chang Gung Med J 2009; 32: 483-493.
23. Chong AK, Ang AD, Goh JC, Hui JH, Lim AY, Lee EH, Lim BH. Bone marrow-
derived mesenchymal stem cells influence early tendon-healing in a rabbit achilles
tendon model. J Bone Joint Surg Am 2007; 89: 74-81.
24. Clark JM, Harryman DT 2nd. Tendons, ligaments, and capsule of the rotator cuff. Gross
and microscopic anatomy. J Bone Joint Surg Am 1992, 74: 713-725.
25. Cohen DB, Kawamura S, Ehteshami JR, Rodeo SA. Indomethacin and celecoxib impair
rotator cuff tendon-to-bone healing. Am J Sports Med 2006; 34: 362-369.
26. Cooper RR, Misol S. Tendon and ligament insertion, a light and electron microscopic
study. J Bone Joint Surg Am 1970; 52: 1-20.
86
27. Curtis AS, Burbank KM, Tierney JJ, Scheller AD, Curran AR. The insertional footprint
of the rotator cuff: an anatomic study. Arthroscopy 2006; 22: 609.e1.
28. Dahners LE, Gilbert JA, Lester GE, Taft TN, Payne LZ. The effect of a nonsteroidal
antiinflammatory drug on the healing of ligaments. Am J Sports Med 1988; 16: 641-
646.
29. Dahners LE, Mullis BH. Effects of nonsteroidal anti-inflammatory drugs on bone
formation and soft-tissue healing J Am Acad Orthop Surg. 2004; 12: 139-143.
30. Davidson J, Burkhart SS. The geometric classification of rotator cuff tears: a system
linking tear pattern to treatment and prognosis. Arthroscopy 2010; 26: 417-24.
31. DeFranco MJ, Cole BJ. Current perspectives on rotator cuff anatomy. Arthroscopy
2009; 25(3):305-20.
32. Demirhan M, Atalar AC, Kilicoglu O. Primary fixation strength of rotator cuff repair
techniques: a comparative study. Arthroscopy 2003; 19: 572-6.
33. DeOrio JK, Cofield RH. Results of a second attempt at surgical repair of a failed initial
rotator-cuff repair. J Bone Joint Surg Am 1984; 66: 563-567.
34. Dimmen S, Nordsletten L, Engebretsen L, Steen H, Madsen JE. The effect of parecoxib
and indometacin on tendon-to-bone healing in a bone tunnel: an experimental study in
rats. J Bone Joint Surg Br 2009; 91: 259-63.
35. Dines DM, Moynihan DP, Dines JS, McCann P. Irreparable rotator cuff tears: what to
do and when to do it; the surgeon's dilemma. Instr Course Lect 2007; 56: 13-22.
36. Dugas JR, Campbell DA, Warren RF, Robie BH, Millett PJ. Anatomy and dimensions
of rotator cuff insertions. J Shoulder Elbow Surg 2002; 11: 498-503.
37. Ellman H. Diagnosis and treatment of incomplete rotator cuff tears. Clin Orthop Relat
Res 1990; 254: 64-74.
38. Fealy S, April EW, Khazzam M, Armengol-Barallat J, Bigliani LU. The coracoacromial
ligament: morphology and study of acromial enthesopathy. J Shoulder Elbow Surg
2005; 14: 542-548.
39. Fealy S, Rodeo SA, MacGillivray JD, Nixon AJ, Adler RS, Warren RF. Biomechanical
evaluation of the relation between number of suture anchors and strength of the bone-
tendon interface in a goat rotator cuff model. Arthroscopy 2006; 22: 595-602.
40. Ferry ST, Dahners LE, Afshari HM, Weinhold PS. The effects of common anti-
inflammatory drugs on the healing rat patellar tendon. Am J Sports Med 2007; 35:
1326-1333.
87
41. Forslund C, Aspenberg P. Improved healing of transected rabbit Achilles tendon after a
single injection of cartilage-derived morphogenetic protein-2. Am J Sports Med 2003;
31: 555-559.
42. Fujioka H, Thakur R, Wang GJ, Mizuno K, Balian G, Hurwitz SR. Comparison of
surgically attached and non-attached repair of the rat Achilles tendon-bone interface.
Cellular organization and type X collagen expression. Connect Tissue Res 1998; 37:
205-218.
43. Fukuda H, Hamada K, Nakajima T, Tomonaga A. Pathology and pathogenesis of the
intratendinous tearing of the rotator cuff viewed from en bloc histologic sections. Clin
Orthop Relat Res 1994; 304: 60-67.
44. Galatz LM, Ball CM, Teefey SA, Middleton WD, Yamaguchi K. The outcome and
repair integrity of completely arthroscopically repaired large and massive rotator cuff
tears. J Bone Joint Surg Am 2004; 86-A: 219-224.
45. Galatz LM, Rothermich SY, Zaegel M, Silva MJ, Havlioglu N, Thomopoulos S.
Delayed repair of tendon to bone injuries leads to decreased biomechanical properties
and bone loss. J Orthop Res 2005; 23: 1441-1447.
46. Galatz LM, Sandell LJ, Rothermich SY, Das R, Mastny A, Havlioglu N, Silva MJ,
Thomopoulos S. Characteristics of the rat supraspinatus tendon during tendon-to-bone
healing after acute injury. J Orthop Res 2006; 24: 541-550.
47. Gerber C, Fuchs B, Hodler J. The results of repair of massive tears of the rotator cuff. J
Bone Joint Surg Am 2000; 82: 505-515.
48. Gerber C, Hersche O, Farron A. Isolated rupture of the subscapularis tendon. J Bone
Joint Surg Am 1996 Jul; 78: 1015-1023.
49. Gerber C, Krushell RJ. Isolated rupture of the tendon of the subscapularis muscle.
Clinical features in 16 cases. J Bone Joint Surg Br 1991; 73: 389-394.
50. Gerber C, Schneeberger AG, Beck M, Schlegel U. l strength of repairs of the rotator
cuff. J Bone Joint Surg Br 1994; 76: 371-380.
51. Gill TJ, McIrvin E, Kocher MS, Homa K, Mair SD, Hawkins RJ. The relative
importance of acromial morphology and age with respect to rotator cuff pathology. J
Shoulder Elbow Surg 2002; 11: 327-330.
52. Giordano V, Giordano M, Knackfuss IG, Apfel MI, Gomes RD. Effect of tenoxicam on
fracture healing in rat tibiae. Injury 2003; 34: 85-94.
88
53. Goodman S, Ma T, Trindade M, Ikenoue T, Matsuura I, Wong N, Fox N, Genovese M,
Regula D, Smith RL. COX-2 selective NSAID decreases bone ingrowth in vivo. J
Orthop Res 2002; 20: 1164-1169.
54. Goutallier D, Postel JM, Bernageau J, Lavau L, Voisin MC. Fatty muscle degeneration
in cuff ruptures. Pre- and postoperative evaluation by CT scan. Clin Orthop Relat Res
1994; 304: 78-83.
55. Goutallier D, Postel JM, Gleyze P, Leguilloux P, Van Driessche S. Influence of cuff
muscle fatty degeneration on anatomic and functional outcomes after simple suture of
full-thickness tears. J Shoulder Elbow Surg 2003; 12: 550-554.
56. Göksan SB,Atalar AC, Eralp L. Tenoksikamın kemik iyileşmesi üzerine etkisi:
sıçanlarda biyomekanik çalışma. Acta Orthop Traum Turc 1997; 31: 37-40.
57. Grumet RC, Hadley S, Diltz MV, Lee TQ, Gupta R. Development of a new model for
rotator cuff pathology: the rabbit subscapularis muscle. Acta Orthop 2009; 80: 97-103.
58. Gulotta LV, Kovacevic D, Ehteshami JR, Dagher E, Packer JD, Rodeo SA. Application
of bone marrow-derived mesenchymal stem cells in a rotator cuff repair model. Am J
Sports Med 2009; 37: 2126-2133.
59. Gulotta LV, Kovacevic D, Montgomery S, Ehteshami JR, Packer JD, Rodeo SA. Stem
cells genetically modified with the developmental gene MT1-MMP improve
regeneration of the supraspinatus tendon-to-bone insertion site. Am J Sports Med 2010;
38: 1429-1437.
60. Gulotta LV, Kovacevic D, Ying L, Ehteshami JR, Montgomery S, Rodeo SA.
Augmentation of tendon-to-bone healing with a magnesium-based bone adhesive. Am J
Sports Med 2008; 36: 1290-1297.
61. Høgevold HE, Grøgaard B, Reikerås O. Effects of short-term treatment with
corticosteroids and indomethacin on bone healing. A mechanical study of osteotomies
in rats. Acta Orthop Scand 1992; 63: 607-611.
62. Hansen ML, Otis JC, Johnson JS, Cordasco FA, Craig EV, Warren RF. Biomechanics
of massive rotator cuff tears: implications for treatment. J Bone Joint Surg Am 2008;
90: 316-325.
63. Hayashi K, Kumai T, Higashiyama I, Shinohara Y, Matsuda T, Takakura Y. Repair
process after fibrocartilaginous enthesis drilling: histological study in a rabbit model. J
Orthop Sci 2009; 14: 76-84.
89
64. Hays PL, Kawamura S, Deng XH, Dagher E, Mithoefer K, Ying L, Rodeo SA. The role
of macrophages in early healing of a tendon graft in a bone tunnel. J Bone Joint Surg
Am 2008; 90: 565-579.
65. Hirano M, Ide J, Takagi K. Acromial shapes and extension of rotator cuff tears:
magnetic resonance imaging evaluation. J Shoulder Elbow Surg 2002; 11: 576-578.
66. Ho ML, Chang JK, Wang GJ. Effects of ketorolac on bone repair: A radiographic study
in modeled demineralized bone matrix grafted rabbits. Pharmacology 1998; 57: 148-
159.
67. Hou Y, Mao Z, Wei X, Lin L, Chen L, Wang H, Fu X, Zhang J, Yu C. Effects of
transforming growth factor-beta1 and vascular endothelial growth factor 165 gene
transfer on Achilles tendon healing. Marix Biol 2009; 28: 324-335.
68. Hou Y, Mao Z, Wei X, Lin L, Chen L, Wang H, Fu X, Zhang J, Yu C. The roles of
TGF-beta1 gene transfer on collagen formation during Achilles tendon healing.
Biochem Biophys Res Commun 2009; 383: 235-239.
69. Hughes PJ, Evans RO, Miller B, Goldberg J, Sonnabend DH, Walsh WR. Boundary
conditions at the tendon-bone interface. Knee Surg Sports Traumatol Arthrosc 2005; 13:
55-59.
70. Iannotti JP, Zlatkin MB, Esterhai JL, Kressel HY, Dalinka MK, Spindler KP Magnetic
resonance imaging of the shoulder. Sensitivity, specificity, and predictive value. J Bone
Joint Surg Am 1991; 73: 17-29.
71. Ju YJ, Muneta T, Yoshimura H, Koga H, Sekiya I. Synovial mesenchymal stem cells
accelerate early remodeling of tendon-bone healing. Cell Tissue Res 2008; 332: 469-
478.
72. Kanazawa T, Soejima T, Murakami H, Inoue T, Katouda M, Nagata K. An
immunohistological study of the integration at the bone-tendon interface after
reconstruction of the anterior cruciate ligament in rabbits. J Bone Joint Surg Br 2006;
88: 682-687.
73. Karachalios T, Boursinos L, Poultsides L, Khaldi L, Malizos KN. The effects of the
short-term administration of low therapeutic doses of anti-COX-2 agents on the healing
of fractures. An experimental study in rabbits. J Bone Joint Surg Br 2007; 89: 1253-
1260.
74. Karaoglu S, Celik C, Korkusuz P. The effects of bone marrow or periosteum on tendon-
to-bone tunnel healing in a rabbit model. Knee Surg Sports Traumatol Arthrosc 2009;
17: 170-178.
90
75. Kartus J, Kartus C, Rostgård-Christensen L, Sernert N, Read J, Perko M. Long-term
clinical and ultrasound evaluation after arthroscopic acromioplasty in patients with
partial rotator cuff tears. Arthroscopy 2006; 22: 44-49.
76. Kawamura S, Ying L, Kim HJ, Dynybil C, Rodeo SA. Macrophages accumulate in the
early phase of tendon-bone healing. J Orthop Res 2005; 23: 1425-1432.
77. Keller J, Bayer-Kristensen I, Bak B, Bünger C, Kjaersgaard-Andersen P, Lucht U,
Melsen F. Indomethacin and bone remodeling. Effect on cortical bone after osteotomy
in rabbits. Acta Orthop Scand 1989; 60: 119-121.
78. Kesmezacar H, Akgun I, Ogut T, Gokay S, Uzun I. The coracoacromial ligament: the
morphology and relation to rotator cuff pathology. J Shoulder Elbow Surg 2008; 17:
182-1888.
79. Kilicoglu O, Koyuncu O, Demirhan M, Esenyel CZ, Atalar AC, Ozsoy S, Bozdag E,
Sunbuloglu E, Bilgic B. Time-dependent changes in failure loads of 3 biceps tenodesis
techniques: in vivo study in a sheep model. Am J Sports Med 2005; 33: 1536-44.
80. Kim HJ, Kang SW, Lim HC, Han SB, Lee JS, Prasad L, Kim YJ, Kim BS, Park JH. The
role of transforming growth factor-beta and bone morphogenetic protein with fibrin glue
in healing of bone-tendon junction injury. Connect Tissue Res 2007; 48: 309-315.
81. Klepps S, Bishop J, Lin J, Cahlon O, Strauss A, Hayes P, Flatow EL. Prospective
evaluation of the effect of rotator cuff integrity on the outcome of open rotator cuff
repairs. Am J Sports Med 2004; 32: 1716-1722.
82. Ko SH, Friedman D, Seo DK, Jun HM, Warner JJ. prospective therapeutic comparison
of simple suture repairs to massive cuff stitch repairs for treatment of small- and
medium-sized rotator cuff tears. Arthroscopy 2009; 25: 583-589,
83. Koike Y, Trudel G, Uhthoff HK. Formation of a new enthesis after attachment of the
supraspinatus tendon: A quantitative histologic study in rabbits. J Orthop Res 2005; 23:
1433-1440.
84. Kumagai J, Sarkar K, Uhthoff HK. The collagen types in the attachment zone of rotator
cuff tendons in the elderly: an immunohistochemical study. J Rheumatol 1994; 21:
2096-2100.
85. Kyung HS, Kim SY, Oh CW, Kim SJ. Tendon-to-bone tunnel healing in a rabbit model:
the effect of periosteum augmentation at the tendon-to-bone interface. Knee Surg Sports
Traumatol Arthrosc 2003; 11: 9-15.
86. Lehman C, Cuomo F, Kummer FJ, Zuckerman JD. The incidence of full thickness
rotator cuff tears in a large cadaveric population. Bull Hosp Jt Dis 1995; 54: 30-31.
91
87. Lindblom K. On pathogenesis of ruptures of the tendon aponeurosis of the shoulder
joint. Acta Radiologica 1939; 20: 563.
88. Long J, Lewis S, Kuklo T, Zhu Y, Riew KD. The effect of cyclooxygenase-2 inhibitors
on spinal fusion. J Bone Joint Surg Am 2002; 84-A: 1763-1768.
89. Lopez-Vidriero E, Goulding KA, Simon DA, Sanchez M, Johnson DH. The use of
platelet-rich plasma in arthroscopy and sports medicine: optimizing the healing
environment. Arthroscopy 2010; 26: 269-278.
90. Lu H, Qin L, Lee K, Wong W, Chan K, Leung K. Healing compared between bone to
tendon and cartilage to tendon in a partial inferior patellectomy model in rabbits. Clin J
Sport Med 2008; 18: 62-69.
91. Lu MH, Zheng YP, Huang QH, Lu HB, Qin L. Low intensity pulsed ultrasound
increases the mechanical properties of the healing tissues at bone-tendon junction. Conf
Proc IEEE Eng Med Biol Soc 2009; 2009: 2141-2144.
92. Lu Y, Markel MD, Nemke B, Lee JS, Graf BK, Murphy WL. Influence of
hydroxyapatite-coated and growth factor-releasing interference screws on tendon-bone
healing in an ovine model. Arthroscopy 2009; 25: 1427-1434.e1.
93. Ma CB, Comerford L, Wilson J, Puttlitz CM. Biomechanical evaluation of arthroscopic
rotator cuff repairs: double-row compared with single-row fixation. J Bone Joint Surg
Am 2006; 88: 403-410.
94. MacGillivray JD, Fealy S, Terry MA, Koh JL, Nixon AJ, Warren RF. Biomechanical
evaluation of a rotator cuff defect model augmented with a bioresorbable scaffold in
goats. Shoulder Elbow Surg 2006; 15: 639-644.
95. Maman E, Harris C, White L, Tomlinson G, Shashank M, Boynton E. Outcome of
nonoperative treatment of symptomatic rotator cuff tears monitored by magnetic
resonance imaging. J Bone Joint Surg Am 2009; 91: 1898-1906.
96. Mantone JK, Burkhead WZ Jr, Noonan J Jr. Nonoperative treatment of rotator cuff
tears. Orthop Clin North Am 2000; 31: 295-311.
97. Matsen FA 3rd. Open rotator cuff repair without acromioplasty. J Bone Joint Surg Am
2009; 91: 487.
98. Matsen FA 3rd, Fehringer EV, Lippitt SB, Wirth MA, Rockwood CA Jr. Rotator cuff.
In: Rockwood CA Jr, Matsen FA 3rd, Wirth MA, Lippitt SB (eds). The Shoulder.
Saunders Elsevier. Philadelphia, USA, 4th ed., 2009; pp 771-889.
92
99. Milgrom C, Schaffler M, Gilbert S, van Holsbeeck M. Rotator-cuff changes in
asymptomatic adults. The effect of age, hand dominance and gender. J Bone Joint Surg
Br 1995; 77: 296-298.
100. Millar NL, Wei AQ, Molloy TJ, Bonar F, Murrell GA. Cytokines and apoptosis in
supraspinatus tendinopathy. J Bone Joint Surg Br 2009; 91: 417-424.
101. Moffat KL, Sun WH, Pena PE, Chahine NO, Doty SB, Ateshian GA, Hung CT, Lu HH.
Characterization of the structure-function relationship at the ligament-to-bone interface.
Proc Natl Acad Sci U S A 2008; 105: 7947-7952.
102. Moore KL, Dalley AF. Clinically Oriented Anatomy, Lippincott Williams&Wilkins.
Philadelphia, USA, 4th ed., 1999: p 690.
103. Moseley HF, Goldie I. The arterial pattern of the rotator cuff of the shoulder. Bone Joint
Surg Br 1963; 45: 780-789.
104. Motamedi AR, Urrea LH, Hancock RE, Hawkins RJ, Ho C. Accuracy of magnetic
resonance imaging in determining the presence and size of recurrent rotator cuff tears. J
Shoulder Elbow Surg 2002; 11: 6-10.
105. Mudge MK, Wood VE, Frykman GK. Rotator cuff tears associated with os acromiale. J
Bone Joint Surg Am 1984; 66: 427-429.
106. Mycek MJ, Harvey RA, Champe PC. Lippincott’s Illustrated Reviews: Pharmacology,
Lippincott Williams&Wilkins. Philadelphia, USA, 2nd ed., 2000; pp 403-411.
107. Nebelung W, Becker R, Urbach D, Röpke M, Roessner A. Histological findings of
tendon-bone healing following anterior cruciate ligament reconstruction with hamstring
grafts. Arch Orthop Trauma Surg 2003; 123:158-163.
108. Neer CS 2nd. Anterior acromioplasty for the chronic impingement syndrome in the
shoulder: a preliminary report. J Bone Joint Surg Am 1972; 54: 41-50.
109. Newsham-West R, Nicholson H, Walton M, Milburn P. Long-term morphology of a
healing bone-tendon interface: a histological observation in the sheep model. J Anat
2007; 210: 318-327.
110. Nicholson GP, Goodman DA, Flatow EL, Bigliani LU. The acromion: morphologic
condition and age-related changes. A study of 420 scapulas. Shoulder Elbow Surg 1996;
5: 1-11.
111. Nixon JE, DiStefano V. Ruptures of the rotator cuff. Orthop Clin North Am 1975; 6:
423-447.
93
112. Nyangoga H, Aguado E, Goyenvalle E, Baslé MF, Chappard D. A non-steroidal anti-
inflammatory drug (ketoprofen) does not delay beta-TCP bone graft healing. Acta
Biomater 2010; 6: 3310-3317.
113. Oguma H, Murakami G, Takahashi-Iwanaga H, Aoki M, Ishii S. Early anchoring
collagen fibers at the bone-tendon interface are conducted by woven bone formation:
light microscope and scanning electron microscope observation using a canine model. J
Orthop Res 2001; 19: 873-880.
114. Orrego M, Larrain C, Rosales J, Valenzuela L, Matas J, Durruty J, Sudy H, Mardones
R. Effects of platelet concentrate and a bone plug on the healing of hamstring tendons in
a bone tunnel. Arthroscopy 2008; 24: 1373-1380.
115. Ouyang HW, Goh JC, Lee EH. Use of bone marrow stromal cells for tendon graft-to-
bone healing: histological and immunohistochemical studies in a rabbit model. Am J
Sports Med 2004; 32: 321-327.
116. Ouyang HW, Goh JC, Thambyah A, Teoh SH, Lee EH. Knitted poly-lactide-co-
glycolide scaffold loaded with bone marrow stromal cells in repair and regeneration of
rabbit Achilles tendon. Tissue Eng 2003; 9: 431-439.
117. Ozbaydar M, Elhassan B, Esenyel C, Atalar A, Bozdag E, Sunbuloglu E, Kopuz N,
Demirhan M. A comparison of single versus double-row suture anchor techniques in a
simulated repair of the rotator cuff. J Bone Joint Surg [Br] 2008; 90-B: 1386-1391.
118. Ozbölük S, Ozkan Y, Oztürk A, Gül N, Ozdemir RM, Yanik K. The effects of human
amniotic membrane and periosteal autograft on tendon healing: experimental study in
rabbits. J Hand Surg Eur Vol 2010; 35: 262-268.
119. Petrou CG, Karachalios TS, Khaldi L, Karantanas AH, Lyritis GP. Calcitonin effect on
Achilles tendon healing. An experimental study on rabbits. J Musculoskelet Neuronal
Interact 2009; 9: 147-154.
120. Pieper HG, Radas CB, Krahl H, Blank M. Anatomic variation of the coracoacromial
ligament: a macroscopic and microscopic cadaveric study. J Shoulder Elbow Surg.
1997; 6: 291-296.
121. Popesco P, Rajtova V, Horak J. A Colour Atlas Of The Anatomy Of Small Laboratory
Animals, Wolfe Publishing Ltd. London, UK, 1990: pp 95-107.
122. Qin L, Wang L, Wong MW, Wen C, Wang G, Zhang G, Chan KM, Cheung WH, Leung
KS. Osteogenesis induced by extracorporeal shockwave in treatment of delayed
osteotendinous junction healing. J Orthop Res 2010; 28: 70-76.
94
123. Radi ZA, Khan NK. Effects of cyclooxygenase inhibition on bone, tendon, and ligament
healing. Inflamm Res 2005; 54: 358-366.
124. Bo J, Sudmann E, Marton PF. Effect of indomethacin on fracture healing in rats. Acta
Orthop Scand 1976; 47: 588-599.
125. Rodeo SA. Biologic augmentation of rotator cuff tendon repair. J Shoulder Elbow Surg.
2007; 16(5 Suppl): S191-7.
126. Rodeo SA, Arnoczky SP, Torzilli PA, Hidaka C, Warren RF. Tendon-healing in a bone
tunnel. A biomechanical and histological study in the dog. J Bone Joint Surg Am 1993;
75: 1795-803.
127. Rodeo SA, Kawamura S, Ma CB, Deng XH, Sussman PS, Hays P, Ying L. The effect of
osteoclastic activity on tendon-to-bone healing: an experimental study in rabbits. J Bone
Joint Surg Am 2007; 89: 2250-2259.
128. Rodeo SA, Potter HG, Kawamura S, Turner AS, Kim HJ, Atkinson BL. Biologic
augmentation of rotator cuff tendon-healing with use of a mixture of osteoinductive
growth factors. J Bone Joint Surg Am. 2007; 89: 2485-2497.
129. Rodeo SA, Suzuki K, Deng XH, Wozney J, Warren RF. Use of recombinant human
bone morphogenetic protein-2 to enhance tendon healing in a bone tunnel. Am J Sports
Med. 1999; 27: 476-488.
130. Rothbun JB, Macnab I. The microvascular pattern of the rotator cuff. J Bone Joint Surg
Br 1970; 52: 540-553.
131. Ruotolo C, Fow JE, Nottage WM. The supraspinatus footprint: an anatomic study of the
supraspinatus insertion. Arthroscopy 2004; 20: 246-249.
132. Sano H, Ishii H, Trudel G, Uhthoff HK. Histologic evidence of degeneration at the
insertion of 3 rotator cuff tendons: a comparative study with human cadaveric
shoulders. J Shoulder Elbow Surg 1999; 8: 574-579.
133. Schneeberger AG, von Roll A, Kalberer F, Jacob HA, Gerber C. Mechanical strength of
arthroscopic rotator cuff repair techniques: an in vitro study. J Bone Joint Surg Am.
2002; 84-A: 2152-2160.
134. Seeherman HJ, Archambault JM, Rodeo SA, Turner AS, Zekas L, D'Augusta D, Li XJ,
Smith E, Wozney JM. rhBMP-12 accelerates healing of rotator cuff repairs in a sheep
model. J Bone Joint Surg Am 2008; 90: 2206-2219.
135. Sen C, Erdem M, Gunes T, Koseoglu D, Filiz NO. Effects of diclofenac and tenoxicam
on distraction osteogenesis. Arch Orthop Trauma Surg 2007; 127: 153-159.
95
136. Shellock FG, Bert JM, Fritts HM, Gundry CR, Easton R, Crues JV 3rd. Evaluation of
the rotator cuff and glenoid labrum using a 0.2-Tesla extremity magnetic resonance
(MR) system: MR results compared to surgical findings. J Magn Reson Imaging 2001;
14: 763-770.
137. Sher JS, Iannotti JP, Warner JJ, Groff Y, Williams GR. Surgical treatment of
postoperative deltoid origin disruption. Clin Orthop Relat Res. 1997; 343:93-98.
138. Sher JS, Uribe JW, Posada A, Murphy BJ, Zlatkin MB. Abnormal findings on magnetic
resonance images of asymptomatic shoulders. J Bone Joint Surg Am 1995; 77: 10-15.
139. Simon AM, Manigrasso MB, O'Connor JP. Cyclo-oxygenase 2 function is essential for
bone fracture healing. J Bone Miner Res 2002; 17: 963-976.
140. Smith CD, Alexander S, Hill AM, Huijsmans PE, Bull AM, Amis AA, De Beer JF,
Wallace AL. A biomechanical comparison of single and double-row fixation in
arthroscopic rotator cuff repair. J Bone Joint Surg Am 2006; 88: 2425-2431.
141. Soon MY, Hassan A, Hui JH, Goh JC, Lee EH. An analysis of soft tissue allograft
anterior cruciate ligament reconstruction in a rabbit model: a short-term study of the use
of mesenchymal stem cells to enhance tendon osteointegration. Am J Sports Med 2007;
35: 962-971.
142. Sperling JW, Cofield RH, Schleck C. Rotator cuff repair in patients fifty years of age
and younger. J Bone Joint Surg Am. 2004; 86-A: 2212-2215.
143. Sugaya H, Maeda K, Matsuki K, Moriishi J. Repair integrity and functional outcome
after arthroscopic double-row rotator cuff repair. A prospective outcome study. J Bone
Joint Surg Am. 2007; 89: 953-960.
144. Sundar S, Pendegrass CJ, Blunn GW. Tendon bone healing can be enhanced by
demineralized bone matrix: a functional and histological study. J Biomed Mater Res B
Appl Biomater 2009; 88: 115-122.
145. Tashjian RZ, Keener JD, Yamaguchi KY. Arthroscopic treatment of rotator cuff tears.
In: Wiesel SW (ed). Operative Techniques in Orthopaedic Surgery. Lippincott
Williams&Wilkins. Philadelphia, USA, 2011; pp 81-90.
146. Thomazeau H, Rolland Y, Lucas C, Duval JM, Langlais F. Atrophy of the supraspinatus
belly. Assessment by MRI in 55 patients with rotator cuff pathology. Acta Orthop
Scand 1996; 67: 264-268.
147. Tien YC, Chih TT, Lin JH, Ju CP, Lin SD. Augmentation of tendon-bone healing by the
use of calcium-phosphate cement. J Bone Joint Surg Br 2004; 86:1072-1076.
96
148. Tillander B, Franzén LE, Karlsson MH, Norlin R. Effect of steroid injections on the
rotator cuff: an experimental study in rats. J Shoulder Elbow Surg 1999; 8: 271-4.
149. Tsai WC, Hsu CC, Chang HN, Lin YC, Lin MS, Pang JH. Ibuprofen upregulates
expressions of matrix metalloproteinase-1, -8, -9, and -13 without affecting expressions
of types I and III collagen in tendon cells. J Orthop Res 2010; 28: 487-491.
150. Tsai WC, Hsu CC, Chen CP, Chen MJ, Lin MS, Pang JH. Ibuprofen inhibition of
tendon cell migration and down-regulation of paxillin expression. Orthop Res 2006; 24:
551-558.
151. Uhthoff HK, Loehr J, Sarkar K. The pathpgenesis of rotator cuff tears. In: Proceedings
of the Third International Conference on Surgery of the Shoulder, Fukuora, Japan.
1986; pp 211-212.
152. Uhthoff HK, Sano H, Trudel G, Ishii H. Early reactions after reimplantation of the
tendon of supraspinatus into bone. A study in rabbits. J Bone Joint Surg Br 2000; 82:
1072-1076.
153. Uhthoff HK, Sarkar K. Surgical repair of rotator cuff ruptures. The importance of the
subacromial bursa. Bone Joint Surg Br 1991; 73: 399-401.
154. Uhthoff HK, Sarkar K, Maynard JA. Calcifying tendinitis: a new concept of its
pathogenesis. Clin Orthop Relat Res 1976; 118:164-168.
155. Virchenko O, Fahlgren A, Skoglund B, Aspenberg P. CDMP-2 injection improves early
tendon healing in a rabbit model for surgical repair. Scand J Med Sci Sports 2005; 15:
260-264.
156. Virchenko O, Skoglund B, Aspenberg P. Parecoxib impairs early tendon repair but
improves later remodeling. Am J Sports Med 2004; 32: 1743-1747.
157. Voloshin I, Gelinas J, Maloney MD, O'Keefe RJ, Bigliani LU, Blaine TA.
Proinflammatory cytokines and metalloproteases are expressed in the subacromial bursa
in patients with rotator cuff disease. Arthroscopy 2005; 21: 1076.
158. Wang JC, Horner G, Brown ED, Shapiro MS. The relationship between acromial
morphology and conservative treatment of patients with impingement syndrome.
Orthopedics 2000; 23: 557-559.
159. Weber SC. Arthroscopic debridement and acromioplasty versus mini-open repair in the
treatment of significant partial-thickness rotator cuff tears. Arthroscopy 1999; 15: 126-
131.
97
160. Wen CY, Qin L, Lee KM, Wong MW, Chan KM. Grafted tendon healing in tibial
tunnel is inferior to healing in femoral tunnel after anterior cruciate ligament
reconstruction: a histomorphometric study in rabbits. Arthroscopy 2010; 26: 58-66.
161. Wingerd, BD. Rabbit Dissection Manual, The Johns Hopkins University Press.
Baltimore, USA, 1985; pp 1-25.
162. Wopenka B, Kent A, Pasteris JD, Yoon Y, Thomopoulos S. The tendon-to-bone
transition of the rotator cuff: a preliminary Raman spectroscopic study documenting the
gradual mineralization across the insertion in rat tissue samples. Appl Spectrosc 2008;
62: 1285-1294.
163. Yamaguchi K, Tetro AM, Blam O, Evanoff BA, Teefey SA, Middleton WD. Natural
history of asymptomatic rotator cuff tears: a longitudinal analysis of asymptomatic tears
detected sonographically. J Shoulder Elbow Surg 2001; 10: 199-203.
164. Yeh WL, Lin SS, Yuan LJ, Lee KF, Lee MY, Ueng SW. Effects of hyperbaric oxygen
treatment on tendon graft and tendon-bone integration in bone tunnel: biochemical and
histological analysis in rabbits. J Orthop Res 2007; 25: 636-645.
165. Yokoya S, Mochizuki Y, Nagata Y, Deie M, Ochi M. Tendon-bone insertion repair and
regeneration using polyglycolic acid sheet in the rabbit rotator cuff injury model. Am J
Sports Med 2008; 36: 1298-1309.
166. Youn I, Jones DG, Andrews PJ, Cook MP, Suh JK. Periosteal augmentation of a tendon
graft improves tendon healing in the bone tunnel. Clin Orthop Relat Res 2004; 419:
223-231.
167. Zhang X, Schwarz EM, Young DA, Puzas JE, Rosier RN, O'Keefe RJ.
Cyclooxygenase-2 regulates mesenchymal cell differentiation into the osteoblast lineage
and is critically involved in bone repair. J Clin Invest 2002; 109: 1405-1415.
168. Zheng N, Harris HW, Andrews JR.Failure analysis of rotator cuff repair: a comparison
of three double-row techniques. J Bone Joint Surg Am 2008; 90: 1034-1042.
98
EK-1. Etik Kurul Onayı
99
EK 2. Deney Hayvanları Sertifikası
100
ÖZGEÇMİŞ VE İLETİŞİM BİLGİLERİ
KİŞİSEL BİLGİLER
Uyruğu: T.C.
Doğum Yeri: Çankırı/Ilgaz
Doğum Tarihi: 12.04.1980
Medeni Durum: Bekar
EĞİTİM DURUMU
2005-2011 : İstanbul Üniversitesi İstanbul Tıp Fakültesi Ortopedi ve Travmatoloji Anabilim
Dalı, Tıpta Uzmanlık Öğrencisi
1999-2005: Marmara Üniversitesi Tıp Fakültesi
1991-1999: Kadıköy Anadolu Lisesİ
YABANCI DİL
İngilizce: Akıcı
TUS Yabancı Dil Sınavı puanı (2005): 100
ÜDS puanı (2009): 98,75
KPDS puanı (2009): 97
Almanca: Başlangıç seviyesinde
İtalyanca: Başlangıç seviyesinde
YAYINLANAN MAKALELER
1. Effect of sex steroids on colonic distension induced delay of gastric emptying in rats.
Gunal O, Bozkurt A, Deniz M, Sungur M, Yegen BC. J Gastroenterol Hepatol 2004;
19: 975-981.
101
2. Estradiol treatment ameliorates acetic acid induced gastric and colonic injuries in rats.
Gunal O, Oktar BK, Ozcinar E, Sungur M, Arbak S, Yegen B. Inflammation. 2003;
27: 351-359.
3. The effect of resistance related proteins on the prognosis and survival of patients with
osteosarcoma: an immunohistochemical analysis. Ozger H, Eralp L, Atalar AC, Toker
B, Esberk Ates L, Sungur M, Bilgic B, Ayan I. Acta Orthop Traumatol Turc 2009; 43:
28-34.
4. Atalar AC, Sungur M, Demirhan M, Ozger H. Neuropathic arthropathy of the shoulder
associated with syringomyelia: a report of six cases. Acta Orthop Traumatol Turc.
2010; 44: 328-336
5. Ozger H, Eralp L, Sungur M, Atalar AC. Surgical management of sacral chordoma.
Acta Orthop Belg. 2010;76: 243-253.
YAYINLANAN KİTAP BÖLÜMLERİ
1. Karakas Z, Sungur M. Hodgkin’s Lymphoma and Infection. In: Heinz BC editör.
Trends in Hodgkin’s Disease Research. New York: Nova Science Publishers. 2005; pp
115-144.
e-mail: [email protected]