12
Tek-Esin Vakfı Tek-Esin Vakfı

Tek-Esin Vakfıtekesin.org.tr/wp-content/uploads/2016/09/57.pdf · XI. yüzyıllardan kalma İdrîs Peygamber, Ayşe Bibi ve Balacı Hatun türbelerinin köşelerindeki M.'lerin bazı

Embed Size (px)

Citation preview

Tek-Esin Vakfı

Tek-Esin Vakfı

Dr.EmsI Esin K Ü T Ü P H A N E S İ

D#mltb. 00057 no: Tasnif

A

no; M İ M İMİ

205

. . . . wtı»ujııı. v s y . ı u K s e ı ;

M İ N Â R E ( T ü r k l e r ' d e ) [nûr saçan Çerâg anlamına,

Arapça manânı'din], ezan okumak için yapılan kule. M . ,

Hicret ' in 511 - 65 yı l lan ( M . 677 - 81) arasında, belki dört -

köşe kesitli Hıristiyan çan kulesi ve fenerlerden mülhem ola­

rak, Kahire ve Medine'de binâ edilmeye başlamıştı (bk. İS­

L Â M S A N ' A T I ) . Toparlak veya çok köşeli kesitli, veya y i v l i

olan Türk minaresinin ise menşei tamamen ayrı gözükmekte­

dir ve İç Asya mimarî şekillerine bağlanır . Türkiye terminolo­

jisinde minare şu bölümlerden mürekkeptir ; kürsî (kaide),

pabuç (kürs îden gövdeye geçiş k ı smı ) , gövde, şerefe, petek

(şerefenin üstündeki gövde k ı smı ) , kü lâh , alem (bk. C A M İ ) .

Tek-Esin Vakfı

Tek-Esin Vakfı

206 MİNÂHE

1. Türkistan M.Teri : Türkis tan M. 's inin menşeinin İç Asya târihinin en eski

devirlerine kadar gitt iği anlaşılmaktadır. M . Ö. 1050-249 ara­

sında, o devirde henüz Çinli 'Ieşmemiş bulunan beyaz ırktan

boyların da yaşadığı Kuzey Çin 'de hüküm süren ve Franko

ile Eberhard ' ın p r o t o - T ü r k saydığı, Çin tarihlerinin "Chou"

dediği boy, bir şehir veya kale binâ ederken, dört köşeyi tâ­

yin için, dünyanın dört yönündeki en yüksek dağları temsil

eden dört kule dikerlerdi. Aynı tarzda köşe kuleleri, M . Ö . I V -

I I . yüzyıllarda D o ğ u ' d a n Sır - Deryâ kıyılarına göç ettiği an-

M l N Â R E : Uygur H a k a n l ı ğ ı n ı n D o ğ u Türkis tan 'daki başşeh ir ler inden K o ç a ' d a Grünvvedel' in

"Tapmak P" diye adlandırdığı M . I X - X . yüzy ı l lardan 85 "Ediz ev" (mukaddes kule) ile

t e m a y ü z eden kal ınt ı lardan ü ç "Ediz ev"in Grunvvedel ve Oldenburg'un verdikleri bilgilere

g ö r e E . E s i n taraf ından yap ı lan r e k o n s t i t ü s y o n u

Tek-Esin Vakfı

Tek-Esin Vakfı

MİNÂRE 207

laşılan ve yine proto - T ü r k sayılan boyların yapılarında gözü­kür (Salandı ve Babiş Mol l a kaleleri ka l ın t ı la r ı ) . S ı r - D e r y â kıyılarındaki kalelerin köşelerinde kule kalıntı larını bulan Tolstov, üs tüvânî şekilde olan bu köşe kulelerinin içi dolu ve çok ince olmasına dikkati çekmiş ve bunlar ın takviyeye bile yarayamıyacağını düşünerek, dinî anlamlan olması ihtimâli üzerinde durmuşdur . M . V I . yüzyıldan sonra da, aynı şekilde çok ince, toparlak veya çok köşeli kesitli kuleler, Türkçe "or­du" denen T ü r k hâkan ve bey kalelerinde binâ edilmeye de­vam edildi. Toparlak veya çok köşeli kesitli kuleler bazan da surlu şehirlerin hem köşelerinde, hem kapısının i k i yanında bulunuyorlardı . Batı Türkis tan 'da V I - V I I I . yüzyıllardan ka­lan Çaldıvar kalesinin duvarları , yarım üstüvâne şeklinde, içi dolu kulelerin dizilmesinden müteşekkildi . Budist külliyelerin surlarında da bulunan bu kulelere, Budist metinlerinde de kosmolojik bir anlam veriliyordu. E>ünyanın planında olduğu tasavvur edilen Budist külliyenin (bk. MEDRESE) köşe ku­leleri dürt yöndeki büyük dağlar ın ; diğer kuleler dünyanın etrafındaki dağ silsilesinin timsâli sayılıyordu. Türkçe Budist metinlerde, bu kulelere yüksek tapınak anlamına "ediz ev" denmektedir. Müstaki l birer kule olan "ediz ev" 1er de çoktu. Pagodalarda o lduğu gibi , T ü r k "ediz ev" leriricTe"3e mukad­des yazılar ve azizlerin kemikleri saklanmakta id i . Ancak, Çin pagoda 's ından farklı olarak, toparlak veya çok köşeli kesitli ve daha çok inceydiler. Yukarıya doğru tedricen incelirlerdi.

I X . - X I V . yüzyıllar arasında Uygur hâkanlar ın ın başşehirle­rinden b i r i olan Koço'da, surlar ve külliyeler köşelerinde ve müstakil de olarak pek çok "ediz ev" kalıntısı bulunmuştur . Esasen Çin seyyahı Wang - yen - tê X . yüzyılda Uygur şehirle­rinde "ediz ev" lerin çokluğunu kaydetmişti . Grûnwedel ' in P harfi ile adlandırdığı Koço'daki bir külliye, 85 tane müstakil "ediz ev" den müteşekkildi . Kuleler, üst - üste i k i sed üzerine dizilmiş bulunuyorlardı . Üst sed diğerinden 4,60 m kadar daha yüksek ve 4 X 4 eb'adındaydı. Üst şedde, ortasında bir uzun kule ve dör t köşesinde birer uzun kule olmak üzere, beş uzun kule dikilmişti . A l t seddaki kuleler daha az küçüktüler . A l t şeddin eb'adı 64 X 58 m i d i . Bunun her köşesinde, 19 X 18 m sathındaki yere, dört sıra beşer kuleden yirmişer kule d i ­zilmişti. Üst seddeki uzun kulelerin kaidelerinin kesiti 3,70 X 3,70 m ve yalnız kaidelerin yüksekliği 6 m kadar i d i . Uzun kulelerin üstüvânî gövdesi ile tam boyunun, yıkılmadan önce, 20 m kadar olduğu düşünülmektedir . A l t seddeki ku­lelerin üstüvânî gövdesinin boyu da 16-18 m kadar bulun­muş olsa gerekir. Kaidelerin her cephesinde Burkan heykelleri koymaya mahsus küçük hücreler bulunuyordu. Koço "ediz ev" lerinin toparlak kesitli gövdesi üs tünde sırlı çiniden ku­şaklar ve en tepesinde yine sırlı çiniden bir kubbe veya boyalı ve yaldızlı ahşab sütunlar üzerinde duran bir künbed ve alem bulunuyordu. Kulenin tepesindeki künbed Burka 'n ın şeref şemsiyesini temsil ediyordu. Alem ise Uygur metinlerinde

M İ N Â R E : Staatliche Museen, Dahlem - Berlin, Turfan eserleri, Uygur başşehr i Koça 'da bulun­

m u ş no 111 4S35 kâğ ıd ü z e r i n * resimde bir sûrlu y a p ı n ı n k ö ş e kuleleri. Kuleler g ö k ren­

ginde t u ğ l a i l * çapraz lama kaplı ve göğde ler i u z u n l u ğ u n a kapatmal ıd ır . Tepeleri kubbelidir.

Tek-Esin Vakfı

Tek-Esin Vakfı

208 MİNARE

"kün - ay" (güneş ve ay) denen veya trisııla (güney ve alev remzi üçlü çatal) g ibi parlaklık timsâlleri şeklinde i d i . Bi r Budist "ediz ev" kalıntısı da T ü r k - ş â h î l e r devrinde (644-901) Kabil'de yapılmıştı (Bk. KÂBİL , ÇAKARÎ - M İ N Â R ) . Bu­nun alemi çark şeklinde id i .

Tonyukuk (650 - 716) için dikilen kitabede anlatıldığı gibi , Türk ler ateş yakarak uzaktan işâret vermek için, "kargu" de­nen çok yüksek kuleler de inşâ ederlerdi. Bu kulelerin kalın­tıları hem yollar boyunca, hem de hâkan kalelerinde bulun­muştur . Ancak, Koço 'da Grümvedel ' in "Obelisk D " adı ile andığı ve "göklere varan yükseklikte", o lduğunu ifâde ettiği karguda ve diğer kargu kalınt ı larından görü ldüğü gibi , bun­lar d ö r t - k ö ş e kesitli kuleler i d i . Bunlar ın T ü r k minâresiyle yakın i lg i le r i olmasa gerekir. Karguyu tarif ederken Kâşgarî bunu M.'ye benzetmektedir, fakat Araplara h i tâb ettiği için, d ö r t - köşe kesitli Arap M. 's ini düşünmüş olması akla gelir.

Henüz büyük bir Müs lüman Türk devletinin mevcut bu­lunmadığı M . V I I I - I X . yüzyıllarda, İslâmiyet'i kabul eden Türkler, Batı Türkis tan ' ın bazı illerine hâkim bulunan Türk ve İranlı sülâleler idâresinde küçük beyliklerin sınırları içinde

MİNARE : Karahanl ı

başşehri Üzkend ' t ek i K a -

rahanhlar türbeleri kül­

liyesinde M. X I . yüzy ı ldan

minare. Kubbesi sonradan

tamir görmüştür .

M İ N Â R E : G ü n e y

Türkis tan 'da Tirmiz

yak ın ında , M. 1107

tarihli C a r - kur­

gan minaresi

yaşıyorlardı. Schacht ' ın fikrine göre, i l k devirde henüz âbidevî M . yoktu. Şehirlerin ve kalelerin kuleleri üzerine ahşab sav-maa (Arapça küçük ve sivri kubbeli hücre) denen gölgelikler d ik i l i rd i . Savmaa îtikâfa çekilenler tarafından ve ezan okumak için kullanıl ırdı . Sâmânî devrinde (892-992) Buhârâ 'daki ser-minâr ( M . başı ) ' lar ın ancak ahşap o lduğunu söylerken Narşahî rivayeti de Schacht'ın faraziyyesini desteklemektedir. Ni tek im Türkis tan M. ' l e r i , tepesi küçük sütunların taşıdığı bir sivrice künbed şeklini sonra da muhâfaza etmiştir. X . yüz­yılda Makdisî , Türk le rde meskûn bulunan Fergana'da Ahsiket şehrinden bahsederken, orada bir küçük M . bulunduğunu istisnâî bir olay olarak kaydeder.

M İ N Â R E : Karahanh A r s -

lan Han' ın M. 1127'de

Buhârâ'da yapt ırdığ ı Ulu -

minare

M İ N A R E : M . 1331 - 33

aras ından U r g e n ç (Batı

T ü r k i s t a n ) minaresinin

y ık ı lmadan ö n c e k i hâli

Tek-Esin Vakfı

Tek-Esin Vakfı

MİNÂRE 209

M İ N Â R E : M . X I I . yüzy ı ldan Tirmiz sarayı k ö ş e minarelerinin kalıntıları

Tek-Esin Vakfı

Tek-Esin Vakfı

210 MİNARE

Tek-Esin Vakfı

Tek-Esin Vakfı

MİNÂRE 211

Böylece âbidevî Türk M. ' ler in in başlangıcı Gök - T ü r k hakanlarından inen, modern tarihçilerin Karahanlı dediği "Hakan!" veya " T ü r k " sülâlesinin (840- 1220) 926 sırala­rında İslâmiyet'e geçişi i le başlamaktadır. Kâşgar 'daki merkez­lerinden ilerliyerek 992'de Batı Türkis tan ' ı da alan Karahan-hlar Narşahî 'n in ifâdesi ile, i l k tuğla M. ' le r i inşâ ettiler. Kâş-gar büviik bir Budist merkezi olduğu için gerek orada, gerek az doğudaki Uygur illerinde, "ediz ev" 1er çoktu. İlk Kara­hanlı M. ' ler inin "ediz ev" denen Budist kulelerden mülhem bulunduğu, şekillerinden aşikârdır. Ancak Taraz yanında I X . -

X I . yüzyıllardan kalma İdrîs Peygamber, Ayşe Bibi ve Balacı Hatun türbelerinin köşelerindeki M. ' le r in bazı hususiyetleri vardır. Bunların gövdesinin altı, Budist "Lotus" sütununda görüldüğü gibi , boğumludur . Ayrıca, Ayşe Bibi M. 's inin göv­desi oymalı keramoikler ile kaplı bulunmaktadır . Klasik Karahanl ı M. 's inin başlıca şekillerinin ikisini Karahanlı hükümdar ı Çu Tig in Nasr b. İbrahim Şems'ül - Mülk 'ün Buhârâ yanı Harçeng 'de M . 1076'-da yaptırdığı Ribât-ı Mel ik ' de bulmaktayız. İç içe i k i kaleden müteşekkil olan Ribât-ı Me l ik ' i n dış kalesi­nin köşelerinde, b i r i Türk­çe "u lu M . " denen yüksek boyda, diğeri daha bodur, i k i M . kalmıştır (bk. M E D ­RESE). Bunlar Koço 'da görülen bir tarz "ediz ev" gibi , üstüvânî toparlak ke­len kulelerdir. "Ediz ev" st i l i ve tepeye doğru ince­lerde çok görülen sırlı tuğla kuşaklar yerine, oy­malı keramik ve Kûfî hat ile Arapça kitabeler ile ku­şaklanmış bulunmaktadır­lar. Bu M. ' ler in şerefe ve külâh kısmı yıkılmıştır. Ancak Ribât-ı Mel ik ' in iç kalesinin dört tepesindeki karguların tepesi muhafaza olunmuş ve bunların X I I . yüzyıl Karahanlı M. ' le r in in tepelerine benzediği gö­rülmüştür . X I . yüzyıl Ka­rahanlı M.'sinin tepesinin X I I . yüzyıldaki gibi olduğu, yani "ediz ev" tepe­si ve savmaa'ya benzediği anlaşılır. M . X I . yüzyıldan kalan Rıbât-t Mel ik M. ' le r i tarzında diğer başlıca M . X I . yüzyıldan kalma Karahanlı M. ' l e r i şunlardır: "Burana" (manârddan muharref) denen ve eski bir Türk hâkan kalesinin kalıntıla­r ında yükselen, sek iz -köşe l i kaideli, kitâbeler ile kuşatılmış toparlak kesitli M , aynı şekilde 1031 tarihli Tirmız M. 's i , Ka­rahanlı başşehri Üzkenf tek i Karahanlı türbeleri külliyesinde yükselen bodur M . 1127'de Karahanlı hükümdar ı Muhammed Arslan Han, Buhârâ 'da U l u - M . yaptırdı. Günümüze kadar

M İ N Â R E : Et i l k ıy ı lar ında

Proto - Bulgar Türkler i 'n in

k u r d u ğ u şeh irde M . X I I .

yüzy ı ldan minare

•i

tam olarak kalan ve klasik Karahanlı M. ' s i nümunesi olan U l u - m i n a r sırsız tuğladan inşâ edilmiş, toparlak kesitli, 40 m kadar yükselen, b i r âbidevî M. 'd i r . Keramik, tuğla işleri ve sırlı tuğlalar ile kuşaklanmıştır . Şerefe ve tepe kısmı da tam muhâfaza olmuştur. Koço "ediz ev" lerinin tepesini ve sav-ma'a lan hatırlattığı görülür . Minarenin şerefesi ve tepesi tek bir parça teşkil eder. Sütunlar ve kemerler üzerine oturtulmuş, armut şeklinde bir künbedden müteşekkildir . Yine Buhârâ ilinde Vâbkent ' te Karahanl ı lar ' ın M . 1196 târ ihinde inşâ et­tikleri minare de aynı tarzda, ancak 54 m'ye kadar yükselmek­tedir. Hvârizm başşehri Urgenç M.'si de (1321-33) Vâbkend M.'sine benzemekte, fakat 62 m. boyundaydı (hâlen yıkılmış-t ı r ) .

X I I . yüzyılın başında 1107 tarihli Tirmiz yanında Car-kurgan minaresi, "ediz ev"Ierin bir başka şeklinden gelişmiş gözükmektedir. Car-kurgan M.'si bazı "ediz ev"lerde görülen çaprazlama göğde tezyînâtı ve Hindistan Uygur iline gelmiş bir üslûbda, y iv l i bir göğde arz etmektedir. Mümâsil şekiller X I I . - X I I I . yüzyıllarda Türk sülâlelerinin hâkim olduğu Gazne ile Dihl î ve Sicistan'da, daha sonra Selçuklu çevresinde inşâ edilecekti.

T imur lu devrinde (1369-1500) Türkis tan 'da bütün yapılar gibi M.' ler de, baştan başa çini ile kap­landı. Semerkand medreselerinin bazı M. ' l e r i , ince ve uzun nisbet-İcri ve toparlak kesitli gövdeleri ile temâyüz ediyordu (1417 tarih­li Uluğ Beğ ve 1619-1636 Şîr-dâr medreseleri M . ' l e r i ) , fakat bodur M.' ler de yapılmağa devam ediyordu. Semerkand'da 1399-1404 arası yaptırılan Bib i Han ım mes­cidinin M. ' l e r i sekiz - köşelidir.

X V I I I . yüzyılda Türkis tan 'da , toparlak kesitli, kaidesiz, çok ka­lın ve yüksek âbidevi M. ' ler bina edildi. D o ğ u Türkis tan 'da Turfan yanında 1760 sıralarında yapılan Emin Hoca mescidinin M. 's i böy­ledir. Hıyve'de, M . X V I I . yüzyıl­da başlanıp bitmıyen Mehmed Emin Han M.'sinin kutru 15 m idi ve boyu ancak 25 m'ye kadar yükselebilmişti.

2. Horasan (bugünkü Türk­menistan kısmı), Azerbaycan ve Türkiye M.'leri :

Sâciler (868-938) , Simcûrîler (922-994), Selçuklu (1037-1200), İldenizliler (1136-1225) gibi Türk sülâlelerinin idaresinde bulunan ve gittikçe Türk ' leşen Horasan ve Azerbaycan bölgelerinde, M. 'n in Karahanlı T ü r k üslûblarında ge­lişmesi tabiî i d i . Aynı şekiller Sel­çuklular ile Türkiye 'ye de gele­cekti. Toparlak kesitli gövdesi tezyinat ve kitâbeler ile kuşaklan­mış tuğladan ulu minâreler üslûbu Türkmenistan 'da, Merv kuzeyinde,

p

M İ N Â R E : Antalya 1219 - 1236 ara­

s ında Yivl i Minare

Tek-Esin Vakfı

Tek-Esin Vakfı

212 MİNARE

rı nâre

Selçuklu devrinde X I -X I I . yüzyıllarda K u r t l u mescidi ve 1102 tarihli Meşhedd Misriyân M.de­rinde temsil edilmekteydi. Nahcuvan'da İldenizliler devrinde Mü 'mine Hâ tûn külliyesinin M.deri de ay­nı tarzdadır. Bunların şere­fe kısmı yıkılmıştır. X I . yüzyılda Karahanlı başşeıh-

Uzkent'deki bodur mi-üslûbu da daha gü­

neydeki Türk ' leşen illerde görüldü. Baku'da Selçuklu devrinden M . 1077 tarihli Sınık-kale M. 's i , Baku gü­neyinde Pir Sagat tekke-sindeki 1256 tarihli M . , Türkiye 'de Erzurum'da M . X I I . yüzyıldan Tepsiminâ-re, Kayseri'de 1140 sırala­rında U l u Cami'in M. 's i gibi .

M.'de, hurma ağacına benzer tezyînât ise belki Selçuklu muhitlerinde X I I I . yüzyılda gelişmişti. M . ' y i hurma ağacına benzeten remz, I X . yüzyıl râvilerine ( İbnü Saad) dayanır, fakat Mevlânâ Celâlüddîn Rûmî (1207 - 1273) tarafından Mesnevi'de şerhedilmıiştir. İbnü Saad rivâyetine göre, Medine'deki Mescid-i Ne-bevi'de hutbe verirken, İs­lâm Peygamberi, ayakta durur ve bir hurma ağacı­na dayanırdı. Hz. Muham-med hayatının son yılların­da ayakta durmaktan yo­rulduğu için, üç basamak­lı bir minber yapıldı. Pey­gamber minbere oturunca, hurma ağacının cihetinden şikâyet gibi bir ses duyul­du. Mevlânâ, hurma ağacı­nı teselli için, onun şekli­nin M.'ye verildiğini ifâde etmektedir. X I I - X I I I . yüz­yıldan kalma sanılan ik i M.'de, Gence güneyindeki Samhor'da ve Isfahan Sâ-rebân M.'sinde, şerefelerin binmelerindeki mukarnas-lar, sanki hurma ağacının dallarına benzetilmişdir. M . gövdesinin bâzı tezyînâtın.n da hurma ağacı remzi ile i l g i l i bulunması mümkün­dür.

M İ N A R E : Edirne'de M.

1574 tarihli Selimiye ca­

mimin iki minaresi

Ağaç gövdesi gibi yükselen ince M . ler, Uygur "ediz ev"lerinin bazılarında ve Tirmiz yanında 1107 tarihli Car-kur-gan M.'sinde görülen çok - köşeli, y iv l i ve uzunluğuna ince kabartmalı tezyînât ile, Türkiye 'de de tuğla ve taşdan yapı­lıyor ve gitt ikçe daha zarif şekillere doğru ilerliyordu. Kon­ya'da hâlen yıkılmış olan 1262 tarihli İnce Minâre ve Lâren-de camii minaresi, Sivas'ta 1271 tarihli Gök Medrese minâre-

'Mâm I M İ N Â R E : Kayseri'de M.

1140 s ıralarında inşas ına

baş lanan Ulu camiin mi­

naresi

M İ N A R E : Konya'da M.

1262 tarihli İnce Minâ-

re'nin y ık ı lmadan ön­

ceki g ö r ü n ü ş ü

Tek-Esin Vakfı

Tek-Esin Vakfı

Tek-Esin Vakfı

Tek-Esin Vakfı

Tek-Esin Vakfı

Tek-Esin Vakfı

MİNARE - MİNBER 215

leri, Antalya'da 1219- 1236 arasında Y i v l i Minare, bu müzey­yen üslûbun nümûneleridir . X I I I . yüzyıldan Erzurum Yâkutiy-ye minaresi, baklava şeklinde dekoru ile, M . X I I I . yüzyıldan Tirmiz sarayı M.'lerine benzer.

Selçuklu devrinde Anadolu'da inşâ edilen M.derin bazı­larının şerefe ve petek kısmı sonradan tamir görmüş ve aslî şekilleri hakkında tereddüdlcr uyanmıştır. Bu bakımdan, Si­vaslı Nâs i ruddîn ' in Anadolu Selçuklu sultanı I I I . Giyâsud-dîn Keyhusrev'e (1266- 1283) ithaf ettiği hâlen Paris Bibi . Nationale'deki yazmanın (Pers.ın 174) M . resimleri birer ve­sika sayılabilir. Resimlerin birinde M. 'n in ancak çaprazlı ve burmah bir tezyînât ile tebârüz eden gövdesi ile birlikte üç şerefesi bulunduğu görülür . Diğer bir resimde ise toparlak kc-

Persan 174) minâre n

sitli gövdenin ve şerefenin üstünde daha ince bir petek ve ya­rım küre şeklinde bir kubbe tasvîr edilmiş. Demek k i Kay­seri U l u camii M. 's i tarzında, fakat külâhlı olacağına kub­beli bir M . resm edilmiştir. Bu tarzda Selçuklu M. ' Ier i , to­parlak kesitli olmakla beraber, i k i kademeli bulunmak ile, kademeli kısımlardan müteşekkil İskenderiyye fenerinden geli­şen Mısır M.'sine yaklaşmaktadır (bk. M I S I R ' D A T Ü R K SA­N A T M E R K E Z L E R İ ) . Oğuzlar ' ın komşusu proto - Bulgar Türk le r in in Etil kıyılarında kurduğu Bulgar şehrindeki X I I . yüzyıldan bodur M . de bu hususiyeti arz eder. Esasen Bul­gar M. 'si , döıt-köşe kürsîsi, üçgen şeklinde kesintileri olan pabucu, toparlak kesitli gövdesi, daha ince peteği ve sivri kü­lahı ile, Anadolu M.'lerine çok benzer. Sanki Osmanlı M . ' -lerinin bir öncüsüdür.

Anadolu'da X I I I . yüzyılda başlayan ince ve müzeyyen gövdeli M.'ler, aynı dekor ile, X V . yüzyılda devam etti. Bu tarzın X V . yüzyıldan misâlleri Edirne'de 1448 tarihli Üç - şe-rcfeli cami ile Manisa Hatuniye camii M.'lerinde gözükür.

İstanbul 'un fethinden sonra taş malzeme büsbütün ön plana geçecektir. Camilerin M . sayısı da, büyük selâtîn camilerinde çoğaldı ve Sultanahmet camiinde altıya kadar var­dı. Yükselme ve incelmeye doğru gelişme ise zirveye ulaştı. Şehzade camii M. ' Ier i 41 ve 54 m'ye, Süleymâniye M. ' Ier i 63 ve 80 m'ye, Edirne'de Selimiye M. ' Ier i 70 ve 89 m'ye erişti. M. ' ler in gövdeleri uzunluğuna oluklar ve polyedrik ke­sintiler ile daha da ince görünmektedir . Bu yüksek ve nârin kuleler, sanki bir mucizevî hamilede madde kanunlarını aşıp mânâ âlemine yükselmektedir. Yüksek M.'lerde üçe kadar çı­kan şerefelerin ince mukarnas bindirimleri ve şebekeli korku­lukları da taşın maddî mâhiyetini unut turmaktadır .

Türkiye 'de alemler, aşağıdan yukarı, şu kısımlardan mü­teşekkildir: Kova, büyük küp, bilezik, armut boyun, küçük küp ve tepe. Konya Kapı Camii ve Mevlânâ türbesi alemleri İri s ula veya ok ile yaya benzer. Sanki Türk le r 'de ve Selçuk­lularda hükümdar l ık timsâli ve boy damgası remzi olan ok ve yay'ın hâtırası bu alemlerde kalmıştır . Osmanlı devrinde ya­ya benzer şekil lâle kadehini de andırmaktadır . Fakat, ekserî Türkiye alem tepeleri, Uygur binalarının alemlerinden "kün-ay" (güneş ve ay) şeklindedir ve Osmanlı lar buna Farsça ay­nı anlama "mihr-i mâh" demekteydi. Kün-ay gibi mihr-ii tnâb d.ı parlaklık timsâlidir. Şemse şekillerinde ve bunların içinde Allah adı yazılı alemler de vardır. (E. Esin)

M I N A S GERAIS , Brezilya'nın güney - doğusunda bir eyâlet. Yüzölçümü 587 172 k m 2 , nüfusu 11 487 415 (1970), ida­re merkezi Belo Horizonte'dir. Şao Paulo'dan sonra Brezil­ya'nın en çok nüfuslu eyâletidir. Bölge dağlıktır . Adı Porte­kizce "Genel Maden Ocaklar ı" anlamını taşıyan bu devletin iskânı ' X V I I I . yüzyılda, altın ve elmas ocaklarının keşfinden sonra başlamıştır. Şimdi bölgenin ekonomisi her şeyden önce demir madeni ve boksitin çıkarılması ve işlenmesine dayanır. Aynı zamanda bölgenin hayvancılığı da gelişmiştir (et, süt ve süt ü rün le r i ) .

MİNBER, camilerde cuma ve dinî bayram günler inde; hatibin, üstüne çıkıp hutbe okuması için yapılan merdivenli yüksek kürsü. M . , Arapça yükseklik anlamına gelen nebr ke­limesinden yer ismi (ism-i mekân) 'd i r .

M . ' i n Müslümanl ık ' la birlikte ortaya çıktığı söylenebilir. Hicret'ten sonra Müslümanlar ' ın sayısı gün geçtikçe artıyor­du. Camide cemaat çoğalınca Peygamber'in, yaptığı konuşi malarda herkesi görebilmesi için, bir kadının dülger olan kö­lesi, bir M . yapmak üzere görevlendiri ldi . Ilgın ağacından

Tek-Esin Vakfı

Tek-Esin Vakfı