106
T.C. ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ İKTİSAT ANABİLİM DALI ÇİN EKONOMİSİ VE DIŞ TİCARET İLİŞKİLERİ Seçil YİĞİN YÜKSEK LİSANS TEZİ ADANA-2009

T.C. ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER …yeni dünya düzeni söylemleri uluslar arası ekonomik ve siyasal ilişkilere yeni bir boyut getirmiştir. Özellikle 11 Eylül

  • Upload
    others

  • View
    7

  • Download
    0

Embed Size (px)

Citation preview

Page 1: T.C. ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER …yeni dünya düzeni söylemleri uluslar arası ekonomik ve siyasal ilişkilere yeni bir boyut getirmiştir. Özellikle 11 Eylül

T.C.

ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ

SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ

İKTİSAT ANABİLİM DALI

ÇİN EKONOMİSİ VE DIŞ TİCARET İLİŞKİLERİ

Seçil YİĞİN

YÜKSEK LİSANS TEZİ

ADANA-2009

Page 2: T.C. ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER …yeni dünya düzeni söylemleri uluslar arası ekonomik ve siyasal ilişkilere yeni bir boyut getirmiştir. Özellikle 11 Eylül

T.C.

ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ

SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ

İKTİSAT ANABİLİM DALI

ÇİN EKONOMİSİ VE DIŞ TİCARET İLİŞKİLERİ

Seçil YİĞİN

Danışman: Prof. Dr. Murat DOĞANLAR

YÜKSEK LİSANS TEZİ

ADANA-2009

Page 3: T.C. ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER …yeni dünya düzeni söylemleri uluslar arası ekonomik ve siyasal ilişkilere yeni bir boyut getirmiştir. Özellikle 11 Eylül

Çukurova Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Müdürlüğüne,

Bu çalışma, jürimiz tarafından İktisat Anabilim Dalında YÜKSEK LİSANS TEZİ

olarak kabul edilmiştir.

Başkan: Prof. Dr. Murat DOĞANLAR

(Danışman)

Üye: Prof. Dr. Ahmet Fazıl ÖZSOYLU

Üye: Doç. Dr. Harun BAL

ONAY

Yukarıdaki imzaların, adı geçen öğretim elemanlarına ait olduklarını onaylarım.

...../..../2009

Doç. Dr. Azmi YALÇIN

Enstitü Müdür Vekili

Not: Bu tezde kullanılan özgün ve başka kaynaktan yapılan bildirişlerin, çizelge, şekil

ve fotoğrafların kaynak gösterilmeden kullanımı, 5846 Sayılı Fikir ve Sanat Eserleri

Kanunu’ ndaki hükümlere tabidir.

Page 4: T.C. ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER …yeni dünya düzeni söylemleri uluslar arası ekonomik ve siyasal ilişkilere yeni bir boyut getirmiştir. Özellikle 11 Eylül

i

ÖZET

ÇİN EKONOMİSİ VE DIŞ TİCARET İLİŞKİLERİ

SEÇİL YİĞİN

Yüksek Lisans Tezi, İktisat Anabilim Dalı

Danışman: Prof. Dr. Murat DOĞANLAR

Nisan 2009, 96 Sayfa

Son yıllarda en çok tartışılan konulardan biri olan Çin ekonomisinin sahip

olduğu ekonomik performans incelendiğinde, dünyanın en hızlı büyüyen ekonomisi

olduğu görülmektedir. Diğer Asya ülkelerinin de sahip olduğu yüksek büyüme hızı

nedeniyle 21. yüzyılın Asya ve Çin çağı olacağı kabul edilmektedir.

Konu ile ilgili yapılan araştırmalar neticesinde, Çin’e yapılan yabancı sermaye

yatırımları her geçen gün artarak devam etmektedir. Çin büyük gelişme göstererek

2001 yılında DTÖ üyeliğiyle dünyaya kapılarını tümüyle açmıştır. Çin’in ABD ve AB

gibi dünyanın en gelişmiş ülkelerinin ticaret portföyüne yön verdiği, bunları

şekillendirdiği görülmektedir. Bu anlamda, Türkiye’nin de bu mücadele alanında

yerini aldığı ve Çin’in rekabet üstünlüğü yarattığı alanlarda pazarlık gücünü

kuvvetlendirmesi gerektiği yorumlanmıştır.

Anahtar Kelimeler: Çin Halk Cumhuriyeti, Çin ekonomisi, yabancı sermaye

yatırımları, Dünya Ticaret Örgütü, Türkiye.

Page 5: T.C. ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER …yeni dünya düzeni söylemleri uluslar arası ekonomik ve siyasal ilişkilere yeni bir boyut getirmiştir. Özellikle 11 Eylül

ii

ABSTRACT

ECONOMY OF CHINA AND FOREIGN TRADE RELATIONS

SEÇİL YİĞİN

Master Thesis, Department of Economics

Supervisor: Prof. Dr. Murat DOĞANLAR

April 2009, 96 Pages

The economic performance of China, mostly has been debated of latest years, it

was indicated that China has been the fastest-growing economics in the world.

21.century would be known as Asian and Chinese century due to high growth rate of

the other Asian countries. Findings of these studies about the subject has indicated that

the foreign capital investment to China have been continued incrementally. China

exhibited marked improvement by joinning to WTO in 2001 and in this manner opened

its doors to the world. China has been determined and formalized the trade volume of

the most developed countries such as USA and EU. Finally, Turkey is situated in this

challenging area and therefore the ability of bargain power of Turkey in the markets

where China has competitive advantages is proposed to be increased .

Keywords: The Republic of China, Economy of China, Foreign capital investments,

World Trade Organization, Turkey.

Page 6: T.C. ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER …yeni dünya düzeni söylemleri uluslar arası ekonomik ve siyasal ilişkilere yeni bir boyut getirmiştir. Özellikle 11 Eylül

iii

TEŞEKKÜR

Tez çalışmamın hazırlanması sırasında, değerli bilgi ve tecrübelerini

benden esirgemeyen tez danışmanım Prof. Dr. Murat DOĞANLAR’ a; bana

değerli vaktini ayıran hocalarım Prof. Dr .Ahmet Fazıl ÖZSOYLU’ ya ve Doç.

Dr. Harun BAL ‘a; beni daima destekleyen babam Hadi ACEL, annem Gülay

ACEL, kız kardeşlerim Selin ve Pelin ACEL’ e, yardımlarını hiç esirgemeyen

değerli eşim Akın YİĞİN ve her konuda destek olan yakınlarım Nilgün ve

A.Cuma YİĞİN’ e , tezimi yazarken yanımda olan ve bitirmem için destek veren

fakat sonuçlanmasına bir ay kala vefat eden biricik anneannem Nazmiye

BAKIR’ a, Sosyal Bilimler Enstitüsü çalışanlarına ve her zaman yanımda olan

diğer tüm dostlarıma sonsuz teşekkürlerimi sunarım.

Page 7: T.C. ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER …yeni dünya düzeni söylemleri uluslar arası ekonomik ve siyasal ilişkilere yeni bir boyut getirmiştir. Özellikle 11 Eylül

iv

İÇİNDEKİLER

Sayfa No

ÖZET…………………………………………………………………………………….i

ABSTRACT…………………………………………………………………………….ii

TEŞEKKÜR…………………………………………………..……………….……….iii

TABLOLAR LİSTESİ……………………………………………………..…………vi

GRAFİKLER LİSTESİ…………………………….………………………….……..vii

GİRİŞ……………………………………………………………………………………1

BİRİNCİ BÖLÜM

ÇİN’İN SİYASİ VE EKONOMİK TARİHİ

1.1. Çin’in Siyasi ve Ekonomik Tarihine Genel Bir Bakış…………………...…………3

1.1.1.Yeni Demokratik Devrim Döneminde Çin (1919–1949)……………….…….3

1.1.2.Çin Halk Cumhuriyeti Dönemi (1949 ve Sonrası)………………………....…4

1.1.3.Çin’de 1978 ve Sonrası Dönem………..……………………………..………6

1.2. Çin’de İktisadi Değişimler ……………………………………….…………….…..9

1.2.1.Çin Ekonomisinin Yapısal Dönüşümü ve Kalkınma Girişimi……………......9

1.3. Çin Ekonomisinin Özellikleri………………………………………..…………….24

1.4. Çin’de İşsizlik……………………………………………………………..……….31

1.5. Çin’de Enflasyon……………………………………………………………..……35

1.6. Çin’de Gelir Dağılımı Farklılığı……………………………………………….…..36

1.7. Çin Ekonomisinin Küresel Ekonomi ile Bütünleşme Süreci………………….…..40

İKİNCİ BÖLÜM

ÇİN’İN DIŞ TİCARET UNSURLARI

2.1. Çin Dış Ticaretinin Belirleyici Unsurları ……………………………..…………..44

2.1.1.Yabancı Yatırımlar…………………..……………………..……………….45

2.1.2.Yükselen Ekonomi Trendinin Avantajlarından Yararlanılması.....................52

2.1.3.KOBİ Politikaları………………………………………………….…….….56

2.1.4.Çin’in Mukayeseli Üstünlüğünün Kaynakları…………………………...….57

Page 8: T.C. ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER …yeni dünya düzeni söylemleri uluslar arası ekonomik ve siyasal ilişkilere yeni bir boyut getirmiştir. Özellikle 11 Eylül

v

ÜÇÜNCÜ BÖLÜM

ÇİN’NİN DÜNYA TİCARET ÖRGÜTÜ VE TÜRKİYE İLE İLİŞKİLERİ

3.1. Çin’in Dünya Ticaret Örgütüne Üyeliği ve Sorunları……………………………..59

3.2. Dünya Ticaret Örgütü’nün Çin Ekonomisinde Meydana Getirdiği Değişimler…...62

3.3. Çin ve Dünya…………………………………………………………...……….....64

3.4. Çin ve ABD İlişkilerinin Boyutu……………………………………..……..……..68

3.5. Çin ve AB İlişkileri………………………………………………….….…….……73

3.6. Çin ve Türkiye İlişkileri……………………………………………….………..…77

3.6.1.Çin’de Faaliyet Gösteren Türk Menşeli Firmalar………………….…….…..84

SONUÇ…………………………………………………………………….…….…….86

KAYNAKÇA…………………………………………………………….…….………90

ÖZGEÇMİŞ…………………………………………………………….……………..96

Page 9: T.C. ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER …yeni dünya düzeni söylemleri uluslar arası ekonomik ve siyasal ilişkilere yeni bir boyut getirmiştir. Özellikle 11 Eylül

vi

TABLOLAR LİSTESİ

Sayfa No

Tablo 1. Karşılaştırmalı Ekonomik Göstergeler (2008)…………………….…..………9

Tablo 2. Çin’in Beş Yıllık Dönem Ortalamaları ve Büyüme Oranı (%)……………...14

Tablo 3. GSYH'nın Sektörlere Göre Dağılımı ( % )…………………………...……....18

Tablo 4. Çin İhracatındaki Büyüme Oranları 2003-2008 …………………….…..…...22

Tablo 5. Çin İthalatındaki Büyüme Oranları (2003-2008) (Milyar$)…………...……..23

Tablo 6. Çin’in Ülkeler ile Karşılaştırmalı Kişi Başına Düşen Geliri (Milyar $)…..…26

Tablo 7. Çin'in Ortalama Gümrük Vergisi Oranları(%)………………………..……...28

Tablo 8. 2006-2008 Yılları AR-GE Harcamaları………………………………….…..29

Tablo 9. Çin’de İstihdamın Sektörel Dağılımı ( % )……………………….……….….32

Tablo 10. Enflasyon Oranları (2000-2008) (%)………………………………….…….36

Tablo 11. 2000-2008 Yılları Arasında Çin’e Yapılan Doğrudan Yabancı Yatırımlar....47

Tablo 12. Çin ‘deki Doğrudan Yabancı Yatırımların Coğrafik Dağılımı (%)……..…..49

Tablo 13. Çin’e Yapılan Doğrudan Yabancı Yatırımlar Sektörler İtibariyle ( 2007)..49

Tablo 14. Çin’in Yararlandığı Doğrudan Yabancı Yatırımlarının Ülkeler İtibari ile

Dağılımımı (2005-2008) (Milyar dolar) …………………...……………….53

Tablo 15. Çin’in Yıllara Göre Büyüme Oranı (%)………………….…………………53

Tablo 16. Çin’in Dünya Ticaret Dengesi 2003-2007 (Milyar $)…………………...….55

Tablo 17. Çin’in Dünya ile Ticareti ( Milyon $ )……………………………….….….65

Tablo 18. 2008 Yılında Çin’in En Çok İhraç Ettiği Ürünler (Milyon $)…..…….….....66

Tablo 19. 2008 Yılında Çin’in En Çok İthal Ettiği Ürünler (Milyon $)…………..…..67

Tablo 20. Çin’in Ticari Partnerleri 2007 (Milyon €)…………………….………....….67

Tablo 21. ABD nin Çin'den İthal Ettiği Ürünler 2006 (Milyar $)……………..……...68

Tablo 22. ABD nin Çin'den İthal Ettiği Tarım ve Deniz Ürünleri 2007 (Milyon $)…..69

Tablo 23. ABD’nin Ofis Makinaları ve Veri İşleme Makinaları, (Milyon $)……...….70

Tablo 24. Çin-ABD Ticaret Dengesi (Milyar $)………………………………...….….71

Tablo 25. ABD’nin Çin’e İhracatı (1997-2005, Milyon $)………………………..…..72

Tablo 26. AB-Çin Ticaret Dengesi………………………………..…………..……….75

Tablo 27. AB’nin Ürün Bazında Çin’den Yaptığı İthalat (2007)……..…………..…...76

Tablo 28. AB’nin Ürün Bazında Çin’e Yaptığı İhracat (2007)…………...………...…76

Page 10: T.C. ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER …yeni dünya düzeni söylemleri uluslar arası ekonomik ve siyasal ilişkilere yeni bir boyut getirmiştir. Özellikle 11 Eylül

vii

GRAFİKLER LİSTESİ

Grafik 1. Yıllara Göre Çin’in İhracat Büyüme Oranları ………………...……………21

Grafik 2. Çin’in Başlıca İhracat Partnerleri (2007)…………………………….......….64

Grafik 3. Çin’nin Başlıca İthalat Partnerleri (2007)……………….………………......64

Grafik 4.Türkiye’ nin Çin Halk Cumhuriyeti ile İhracat-İthalatı (1.Milyon $)……….79

Grafik 5. Çin Halk Cumhuriyeti (Ticaret Açığı Milyon $)…………….…………...…80

Grafik 6. Türkiye’nin ÇHC’ye İhracat Ettiği Ürünler (%)(2008)………….…..……..81

Grafik 7. Türkiye’nin ÇHC’den İthal Ettiği Ürünler (%)(2008)…….………...…...…82

Page 11: T.C. ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER …yeni dünya düzeni söylemleri uluslar arası ekonomik ve siyasal ilişkilere yeni bir boyut getirmiştir. Özellikle 11 Eylül

1

GİRİŞ

Soğuk savaşın ardından ABD’nin ekonomik ve siyasal bir güç olarak yükselişi ve

yeni dünya düzeni söylemleri uluslar arası ekonomik ve siyasal ilişkilere yeni bir boyut

getirmiştir. Özellikle 11 Eylül sonrasında ise, ABD’nin gücünün dengelenmesi gerektiği

söylemi uluslar arası ilişkiler ve uluslararası politik iktisat araştırmalarını alternatif

arayışlara yöneltmiştir. Bu arayışlarla birlikte ön plana çıkan güçlerden biri de Çin Halk

Cumhuriyetidir.

Çin ekonomisinin sahip olduğu ekonomik performans incelendiğinde, dünyanın en

hızlı büyüyen ekonomisi olduğu görülmektedir. Diğer Asya ülkelerinin de sahip olduğu

yüksek büyüme hızı nedeniyle 21. yüzyılın Asya ve Çin çağı olacağı kabul

edilmektedir. Çin’in sahip olduğu yüksek büyüme göstergelerinin ardındaki itici güç,

dış ticaretinde yaşanan gelişmeler ve buna bağlı olarak özel, kolektif ve yabancı

sermayeli girişimlerin ülke içinde artış göstermesinden kaynaklanmaktadır. Çin 1979

yılından sonra yapılan ekonomik reformlar ve dış ticaretle dünyaya kapılarını açmıştır.

Çin uygulamış olduğu bu ekonomik reformlarla dış ticaretini oldukça genişletmiş ve

dünyada en büyük ilk 10 ihracatçı ülke arasına girmeyi başarmıştır.

Çin’in ekonomik ve siyasal anlamda yükselişi sonucunda Türkiye’nin Çin’e

yönelik olası politikası ve karşılıklı ilişkileri de önem kazanmaktadır. Uluslar arası

siyaset ve askeri anlamda Çin’in 21. yüzyılın süper gücü olarak dünya sahnesinde

özellikle Uzakdoğu ve Asya–Pasifik ülkelerinde önemli roller üstlenmeye başladığı

görülmektedir.

Çalışma, uluslararası politik iktisat perspektifinden Çin’in uluslararası sistemdeki

konumu, ekonomik yapısı ile diğer dünya ülkeleriyle olan ticari ilişkilerini incelemeyi

amaçlamaktadır. Çalışmanın odağında, gelişmekte olan ülkelerin, gelişmiş ülkelerin

teknoloji ve sermaye birikiminden faydalanmanın ötesinde küresel ekonomik sistemde

artık bu teknoloji ve sermayeyi ürettiği ve bu üretimin kazancını ileri yatırımlara

aktardığı dile getirilmektedir. Çin’in gelişmekte olan bir ülke konumundan gelişmiş bir

ülke konumuna geçişinin tarihsel, kurumsal ve ekonomik perspektifi irdelenmektedir.

Page 12: T.C. ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER …yeni dünya düzeni söylemleri uluslar arası ekonomik ve siyasal ilişkilere yeni bir boyut getirmiştir. Özellikle 11 Eylül

2

Buna göre, Çin’in ABD ve AB gibi dünyanın en gelişmiş ülkelerinin ticaret portföyüne

yön verdiği, bunu şekillendirdiği ve dönüştürdüğü gözlenmiştir.

Çalışmanın birinci bölümünde Çin’in ekonomik ve siyasal tarihi genel hatları

itibariyle değerlendirilmekte; Çin ekonomisinin genel özellikleri farklı gösterge ve

sektörler itibariyle değerlendirilmektedir. Ayrıca bu bölümde Çin ekonomisinin

yükselişinin nedenleri de açıklanmaya çalışılmaktadır. İkinci bölüm ise, Çin’in dış

ticaretine ayrılmıştır. Bu bölümde, Çin dış ticaretinin mevcut durumu ve dünya

ekonomisindeki yeri değerlendirilmektedir. Üçüncü bölümde ise, Çin’in diğer ülkelerle

ve özellikle ABD ve AB ile gerçekleştirdiği ticari ilişkileri incelenmekte ve DTÖ’ ye

üyeliği irdelenmektedir. Ayrıca bu bölümde, Çin–Türkiye ilişkilerine değinilmekte iki

ülke arasındaki ilişkiler ile ekonomik ve siyasal yönden geliştirilebilecek alanlar

değerlendirilmektir.

Page 13: T.C. ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER …yeni dünya düzeni söylemleri uluslar arası ekonomik ve siyasal ilişkilere yeni bir boyut getirmiştir. Özellikle 11 Eylül

3

BİRİNCİ BÖLÜM

ÇİN’İN SİYASİ VE EKONOMİK TARİHİ

1.1.Çin’in Siyasi ve Ekonomik Tarihine Genel Bir Bakış

Çin ulaştığı ekonomik ve askeri güç ile ABD’nin karşısında yeni bir denge unsuru

olarak belirmektedir. Son yılların en çok tartışılan ülkesinin dış ticaret ilişkileri ve

ekonomik performansı da çeşitli araştırmalara konu olmaktadır. Bu çalışmanın konusu

da Çin’in ekonomik yapısı ve dış ticaret ilişkilerini incelemeyi amaçlamakla birlikte,

öncelikli olarak Çin tarihinin siyasal ve ekonomik yapısının incelenmesi gerekmektedir.

Bunun nedeni ise, Çin’in son yıllarda gelişen ekonomisine rağmen, tarihsel olarak belli

bir potansiyele sahip olmasıdır. Birçok tarih kitabında belirtildiği gibi, özellikle Batı’da

kapitalizmin gelişiminden önce Çin imparatorluğunun ulaştığı gelişim çizgisi ve çeşitli

icatları ile ilgili dönemlerin önemli güçleri arasında yer almıştır. Bu nedenle Çin’in son

yıllardaki gelişimi belirli koşullara bağlı olsa, tarihsel potansiyel olarak da incelenmesi

gereken bir konudur. Çin’in tarihinin 4000 yıl öncesine kadar gittiği görülmektedir. Bu

4000 yıllık Çin tarihini ana hatları ile dört ana bölüme ayırmak mümkündür; 1840

öncesi dönem, 1840–1919 arası dönem, yeni demokratik devrim dönemi (1919–1949)

ve Çin Halk Cumhuriyeti dönemi (1949 ve sonrası). Bu çalışmada, son dönem Çin

siyasi ve ekonomik tarihine ülkenin geçirdiği dönüşümü resmetmek açısından kısaca

değinilecektir (www.chinakindnesstour.com).

1.1.1.Yeni Demokratik Devrim Döneminde Çin (1919–1949)

Çin’de yeni demokratik devrim dönemi 1919 ile 1949 yılları arasını kapsar.

Rusya’da ki 1917 Ekim sosyalist devriminin etkisi bu dönemde Çin’e de ulaşmıştır. Çin

ilerici aydınları arasında sosyalizm, Çin’i başarıya ulaştırabilecek yegane gerçek olarak

yayılmıştır. Bu etki altında 1919 yılında 4 Mayıs hareketi başlamış, bu hareket

emperyalizme ve feodalizme karsı olan büyük bir potansiyeli ortaya koymuştur. 1921

yılında ülkedeki komünist grupları temsil edenler Shangay’da bir ulusal kongre

düzenleyerek Çin komünist partisini Nis’de kurmuşlardır. Bu dönemde Çin Komünist

Partisinin hakimiyetini Güney Çin’in kırsal bölgelerinde nüfuz etmeye başlamıştır. Mao

önderliğinde kurulan Yenar şehri Komünist serbest bölgesi olmuştur

(www.chinakindnesstour.com).

Page 14: T.C. ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER …yeni dünya düzeni söylemleri uluslar arası ekonomik ve siyasal ilişkilere yeni bir boyut getirmiştir. Özellikle 11 Eylül

4

Bu yıllar içinde ülke kendi içindeki ve dışarıdaki güçlere karşı dört büyük savaş

vermiştir. Bunlar 1924–1927 yılları arasında mahalli diktatörlere karşı yapılan savaş,

1927–1937 yılları arasında yapılan çiftçi devrimi savaşı, 1937–1945 yılları arasında

Japonya’ya karşı yapılan direniş savası ve 1945–1949 yılları arasında yapılan kurtuluş

savaşıdır. İkinci Dünya Savaşı’na Japonya’ya karşı olarak katılan Çin, Amerika’nın

Mao’ya yaptığı hem askeri hem de finansal desteği ile Japonya’nın elinde bulunan

Tayvan adasını geri almış ve savaş sonrası işçi sınıfı ile birlikte başkenti ele geçirecek

kadar güçlenmiştir. 1 Eylül 1949 yılında Mao Çin Halk Cumhuriyeti’ni kurmuş ve

devletin Başkenti’ni Pekin olarak ilan etmiştir.

1.1.2.Çin Halk Cumhuriyeti Dönemi (1949 ve Sonrası)

Çin Halk Cumhuriyeti olarak adlandırılan dönem, 1949 yılından bugüne

kadar gelmektedir. Çin’de gerçekleşen 1949 yılı devrim hareketini, “demokratik

halk diktatörlüğü” olarak tanımlamak mümkündür. Sovyet Rusya’da yaşanan

devrim ile karşılaştırılırsa işçi ve köylü işbirliğine dayanması açısından

birbirlerine benzemekte, fakat yapılan işbirliğinin alanının Sovyet Rusya’dan daha

geniş olması, hem tüm köylüyü hem de ulusal burjuvaziyi içermesi, Sovyet

Rusya’da gerçekleşen devrimden farklı özellik göstermektedir (Thomson,

1994:37-41).

Çin Halk Cumhuriyeti döneminin en önemli olaylarından biri Çin’in ilk

Cumhurbaşkanı olan Mao’nun Rusya’dan yardım umuduyla gittiği ilk ülke dışı

gezisinden hüsranla dönmesidir. Bu durum sonrasında Mao tek başına Çin’in

kalkınması için uğraş vermiştir. Bu kalkınma düşüncesi içinde hızlı toprak

reformu ortaya konmuş, feodal ağalar kaldırılmış, yerine topraklar köylüye

verilmiştir. Enflasyona karşı sert bir fiyat kontrolü ve eğitimsiz köylü nüfusu için

de yaygın bir okuma yazma kampanyası başlatılmıştır. Çin Mao önderliğinde

Batı dünyasının gelişmişlik düzeyini yakalamak için 1958 yılında “Büyük Atılım

Hareketi” ile Çin’i bir gecede bir sanayi toplumu düzeyine getirmeye teşebbüs

etmiştir. Bu hareket ile birlikte 900 milyon köylü zorla devlete ait çiftliklere

gönderilmiştir. Ülkede daha fazla çelik üretmek amacıyla tüm hurdalar çeliğe

çevrilmiştir. Fakat sonuç insanlık tarihinin gördüğü en korkunç insan kaynaklı

Page 15: T.C. ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER …yeni dünya düzeni söylemleri uluslar arası ekonomik ve siyasal ilişkilere yeni bir boyut getirmiştir. Özellikle 11 Eylül

5

açlık olmuş ve tarihe “1959 Çin Kıtlığı” olarak geçmiş ve 40 milyon insan

açlıktan ölmüştür (Gülboy,2001, 23–24).

1966–1968 yılları arasında kapitalist yola dönülmesini engellemek amacıyla

ünlü “Kültür Devrimi” hayata geçirilmiştir. Devrim olarak nitelendirilen bu süreç

ülke içinde karışıklığa neden olmuştur. Bu dönemde silahlı kuvvetler hariç tüm

kuruluşlarda tasviyeler yapmıştır. Kültür Devrimini asıl sebebinin Çin komünist

partisi içindeki diğer organların ayrılık ve güç mücadelesi olduğu söylenebilir.

1969 yılında sona eren kültür devriminin yarattığı siyasi gerginlik 1976’da Mao

ölünceye kadar devam etmiştir (Karaca, 2003: 34).

Kültür Devrimi sıradan taktik bir sorun değildir başlı başına Marksist devrim

teorisinin sosyalizm sorunları arasındaki temel sorunlarından birisi olmuştur.

Demokratik-sosyalist ülkeler için başlı başına bir devrim modelidir. Bu devrimle ortaya

çıkan devrim teorisi sosyalizm sorunların çözümünde anahtar rol oynamaktadır.

Kültür Devrimi Çin’de başta Komünist Partisi’ne yöneliktir. Parti içinde de

öncelikle üst kademelere yönelik gerçekleştirilmiştir. Amacı burjuvalaşan bu yapının

düzeltilmesidir. Komünist Partisi’nin devrim öncesi niteliğiyle devrim sonrası niteliği

bir ve aynı değildir.

Dünyayı sarsan bu siyasi devrimin öne çıkarttığı en belirgin ve tayin edici öğe

ise Mao’nun Marksizm-Leninizm’e her üç alanda (ekonomi-politik, felsefe ve

sosyalizm sorunları) yaptığı nitel katkıları (Maoizm) olarak dünyaya duyurulmasının

doruk noktası olmasıdır. Bir başka ifadeyle, bu devrim aynı zamanda Maoist tezlerin

uluslar arası düzlemde duyulmasının siyasi dönüm noktasıdır. Büyük Proleter Kültür

Devrimi üst yapıda gerçekleştirilen siyasi bir devrimdir. Özü ve en belirgin temel

değerinin modern revizyonizme karşı mücadelesidir.

Mao sosyalizm boyunca tek bir kültür devrimi yetmeyeceğini onlarca kez kültür

devrimi yapmak gerektiğini yoksa sosyalizmin gerçek inşasının mümkün olmayacağını

belirtmiştir.

Page 16: T.C. ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER …yeni dünya düzeni söylemleri uluslar arası ekonomik ve siyasal ilişkilere yeni bir boyut getirmiştir. Özellikle 11 Eylül

6

Mao’nun kurduğu kızıl ordu milyonlarca insanı öldürerek rakiplerine karşı güç

mücadelesi vermiş ve bu dönem için de siyasal ılımlılığı yok etmiştir

(www.mensnewsdaily.com). Mao’nun 83 yaşında ölümünün ardından kırk milyon’a

yakın insanın ölümünden sorumlu olduğu için zalim, cumhuriyet devrimini kurabildiği

için dahi olarak çift yönlü anılmaktadır (www.time.com).

1.1.3 Çin’de 1978 ve Sonrası Dönem

Çin’in modern tarihinde 1978 yılı önemli bir dönüm noktası olmuştur. 1978

yılı, Deng Xiaoping’in Çin ekonomisini piyasa ekonomisi prensiplerine göre

yeniden yapılandırmaya başladığı yıldır. Çin Komünist Partisi, konumunu

korurken, aynı zaman da bu yıllarda serbest piyasa ekonomisi reformlarını

gerçekleştirmiştir. Sovyetler Birliğinin de dağılmasıyla halkta siyasi reform isteği

artmıştır. Fakat ikinci nesil liderlerinin ekonomik reformlara istekli olmalarına

rağmen komünist partisinin güçten düşmesine taraftar olmayanların 1989 yılında

Tiananmen Meydanında toplanan demokrasi taraftarı öğrencilerine kanlı bir

biçimde cevap vermiştir. Bu olayda bunu başkaldırı ilan eden iktidar, silahsız

öğrencilerin üzerine tanklarla gitmiş ve iki yüzden fazla insanın ölümüne sebep

olmuştur (Karaca, 2003: 34).

Bu durum uluslararası alanda şok etkisi yaratmıştır. Tiananmen meydanındaki bu

demokrasi gösterilerinin askeri kuvvetlerle bastırılmasını Amerika şiddetle tenkit ederek

insan haklarının ihlal edildiği gerekçesi ile bu ülke ile diplomatik ilişkilerini kesmiş ve

silah satışını durdurmuştur. Tiananmen olayı Çin için önemli bir kırılma noktasıdır

(www.iib.org.tr).

1980’lerden beri süregelen gelir dağılımı bozukluklarının yarattığı toplumsal

farklılık, yaşanan bu toplumsal patlamanın ardında yatan en önemli nedendir.

Öğrencilerin demokrasi ve yönetim ile ilgili talepleri aslında 1980’ler boyunca

hızlı bir artış gösteren rüşvete ve yozlaşmaya karşı bir harekettir (Atay, 2008:79-

88).

Tiananmen olayı ülke içinde üç önemli durumu ön plana çıkarmıştır. Bunların

birincisi ülke içinde demokrasi umudu sönmüştür, ikincisi öğrenci, aydın ve

Page 17: T.C. ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER …yeni dünya düzeni söylemleri uluslar arası ekonomik ve siyasal ilişkilere yeni bir boyut getirmiştir. Özellikle 11 Eylül

7

reformcuların rolü ön plana çıkmıştır, üçüncüsü ise devlet içinde yaşanan çelişkiler

meydana taşınmıştır. Ancak bu mücadelenin başarısızlığı demokratik istekler ile

toplumsal istekler arasında bir köprü kurulamayışı ve buna bağlı olarak hareketin

istikrarlı bir toplumsal güce dönüşememesinden kaynaklanmaktadır.

Bu olay Çin’in hem ülke içinde hem de uluslar arası ilişkilerinde insan hakları

ihlali sorununu ön plana çıkarmıştır. Tiananmen olayının başka bir görünümü ise

1989’da gerçekleştirilen öğrenci protestolarından beri Komünist Partinin, eski Sovyet

bloğunda olduğu gibi örgütlü muhalif gruplar yaratabilecek halk gösterilerinden

kaygılanmasıdır. Durum böyle olunca da mağdur durumdaki Çinliler sokaklara

döküldüğünde, protesto liderlerinin en ağır cezalarla karşılaşması olanaklı olmuştur.

Yine bu dönemde Deng Xiaoping’in ekonomik reformları ile Mao’nun ölümünden

sonra Çin teknoloji, sanayi, ulaştırma ve inşaat alanında batı devletlerinden gelen

yatırımları ülkeye çekebilmiştir. Genellikle yap-işlet-devret modeli ile bu dönemde

Çin’de inanılmaz bir yatırım hamlesi başlamıştır. Binlerce Çinli bilim ve teknik

alanında eğitim almak üzere batılı ülkelere ve Japonya’ya gönderilmiştir.

Komünist ekonomik sistemin önemli bir mirası da, üretim ve uzmanlaşmaya

dayalı ticari sistem ilişkisi veya GuanXi Sistemi’dir. GuanXi Sistemi hükümet

daireleri ve firma yöneticileri arasında bağlantıyı sağlayan; hammaddelerin,

malların ve diğer kaynakların dağıtımını kontrol eden sistemdir. Gerçekten de

sistem firma yöneticileri için, gerekli ara mallarının zamanında dağıtım ve yeterli

destekleyici kaynakların (su, elektrik vb) tedariklerinin sağlanmasında kendileri

ile ilgili tüm hükümet daireleri arasındaki iyi ilişkilerin kurulması ve devam

ettirilmesi amacıyla zorunludur. Çin’deki ekonomik reformlar üretim ve

uzmanlaşma için koordinasyon mekanizması olarak, GuanXi Sistemini hâlâ

kullanışlı yapmaktadır. Gerçekten de merkezi yönetimdeki reformistler, merkezi

idaredeki muhafazakarlara karşı dengeleyici güç olarak kullanma stratejisini

izlemişlerdir, ekonomik reformlardaki yerel gücü dağıtmışlardır (Gövdere, 1999:

4).

Bunun için, Çin’de yatırım yapmak isteyen yabancı firmalar, kaynakların,

enerjinin yeterli arzını ve diğer yerel destekleri sağlamak için GuanXi Sistemini

Page 18: T.C. ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER …yeni dünya düzeni söylemleri uluslar arası ekonomik ve siyasal ilişkilere yeni bir boyut getirmiştir. Özellikle 11 Eylül

8

kullanabilmek zorundadırlar. Hatta anlaşmaların kesinleştirilmesi ve hukuk kurallarının

ikamesinde de GuanXi sistemini kullanabilmelidirler.

Çin dışında yaşayan ve iş yapan sermaye sahipleri genellikle Çin de dil ve

kültür açısından yabancılık çekmemektedir. Çünkü yatırım yapanların çoğu Çin

asıllı Tayland ve Kanada vatandaşlarıdır. Bunlar kısa sürede kendi hemşehrilerini

ve uzak akrabalarını bularak kendi GuanXi şebekelerini geliştirirler. Halbuki

gerçek yabancı açısından Çin bürokrasisi tek parça bir beton duvar gibidir. Hiçbir

sorunun çözümü yoktur. Ancak geniş bir GuanXi şebekesi olan yabancı yatırımcı

ne ulaştırma,ne elektrik sıkıntısı çeker bu nedenle Çin bu işadamları için çok

çekici bir ülkedir.GuanXi uygulaması Çin de yatırım ve iş yapmanın işlem

maliyetlerini azaltarak ,Çin’i DYSY açısından çok çekici bir ülke haline

getirmektedir.Ancak yine de bu durumun çok önemli bir olumsuz yanı vardır ki

oda Çin asıllı olmayan bir yabancı yatırımcının her şekilde Çin asıllı olan

yatırımcıya kıyasla işlem maliyeti daha yüksek olacaktır. Bu da rekabet

olanaklarını kısıtlayacaktır. Dolayısıyla GuanXi sistemi işledikçe hem aracılar

hem de Çin asıllı yabancı yatırımcılar Çin de idari reform yanlısı olamazlar

(Sönmez, 2003:308).

Çin’de kamu iktisadi teşebbüsleri piyasa dinamiklerine duyarlı hale

getirilmeye çalışılmış küçük ölçekli özel teşebbüslerin kurulmasına ve yabancı

firmalarla “joint venture” (Yabancı Ortaklı Şirket) oluşturulmasına izin

verilmiştir. Uygulanan politikalar olumlu sonuç verdikçe ihracata dayalı özel

teşebbüs sayısı artmış joint venture (Yabancı Ortaklı Şirket) oluşturmak üzere

hızlı bir dış sermaye girişi başlamıştır. Deng hükümeti boyunca ekonomik

reformlar sürerken demokratikleşme konusunda taviz verilmemiştir. “Sosyalist

Piyasa Ekonomisi”ne geçilmiş, dış ülkelere karşı ekonomik alanda güven

sağlanmıştır. 1997 yılında Deng Xiaoping’in ölümüyle herhangi bir politik

belirsizlik meydana gelmemiş basa Jiang Zemin geçmiş ve yürüttüğü olumlu

ekonomi politikalarıyla liderliğini sağlamlaştırmıştır (Karaca, 2003: 34, Gülboy,

2001: 23–24).

ÇHC 1978 yılında yürürlüğe konan ve bugüne kadar süren ekonomik

reformlarla birlikte hızlı bir değişim sürecine girmiştir. 1979 yılında dünyanın

Page 19: T.C. ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER …yeni dünya düzeni söylemleri uluslar arası ekonomik ve siyasal ilişkilere yeni bir boyut getirmiştir. Özellikle 11 Eylül

9

dokuzuncu büyük ekonomisi olan ve 177 milyar $ GSYİH’ ya sahip bulunan Çin

ekonomisi 2003 yılında 1.26 trilyon $ GSYİH ulaşırken, 2008 yılında 4,342

trilyon $ GSYİH ’ya ulaşmıştır. Satın alma gücü paritesine göre Çin, dünyanın

ikinci büyük ekonomisi konumuna yükselmiştir (Soranlar, Bayar, Arısoy,

2004:2).

Tablo 1. Karşılaştırmalı Ekonomik Göstergeler (2008)

ÇHC Hindistan Japonya Almanya ABD

GSYİH (milyar ABD$) 4.342 1.080 4.438 2.489 14.281 Kişi başına GSYİH (milyar ABD $)

5.300 2.700 33.800 34.400 46.000

Tüketici fiyat enflasyonu (ortalama, %)

4,7 5,9 0 2 2,7

Cari işlemler dengesi (milyar ABD $)

363,3 -18,53 195,9 185,1 -747,1

Mal ihracatı-fob (milyar ABD $)

1,221 140,8 665,7 1,361 1,140

Mal ithalatı-fob (milyar ABD $)

917,4 224,1 571,1 1,121 1,987

Kaynak : http://www.dbresearch.com , http://www.indexmundi.com

1.2.Çin’de İktisadi Değişimler

Çin’in dünya ekonomisindeki rolünün anlaşılması ülkenin 1950’lilerden sonra

yaşadığı iktisadi değişim, kalkınma girişimi ve yapısal dönüşümünün incelenmesini

gerektirmektedir.

1.2.1. Çin Ekonomisinin Yapısal Dönüşümü ve Kalkınma Girişimi

Çin’in 1949 sonrası uyguladığı ekonomik kalkınma politikalarına

bakıldığında, temelli olarak iki çeşit ekonomi politikasının olduğu görülür. Mao

döneminde (1949–1976) uygulanan Plan Ekonomisi ve Deng döneminde

uygulanmaya başlanan dışa açılma reform politikası ve bunların sonucu gelişen

Çin Tarzı Sosyalist Piyasa Ekonomisi’dir (Celil, 2001: 265).

Mao, ülkenin mali ve maddi kaynakları ile teknolojik güçlerini, önemli

projelere tahsis ederek, kaynakların akılcı dağıtımını sağlamış, bölgesel

Page 20: T.C. ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER …yeni dünya düzeni söylemleri uluslar arası ekonomik ve siyasal ilişkilere yeni bir boyut getirmiştir. Özellikle 11 Eylül

10

ekonomiler arasında yeniden denge kurarak sanayileşme için temel oluşturulmak

suretiyle ekonomik ve sosyal kalkınmada etkin bir rol oynamıştır. Sovyet örneği

Beş Yıllık Kalkınma Planları uygulamaya başlanmıştır. Çin Komünist Partisi

başarılı bir şekilde 1949’da toprak reformunu gerçekleştirdikten sonra, 1952’de

Tarım Kooperatifleri ve 1958’de Halk Komünlerini oluşturmuştur Bu süreç içinde

yapılanlar dönemler itibariyle 1949’dan 1956’ya kadar olan dönem içinde

sosyalist dönüşüm büyük ölçüde gerçekleştirilmiştir. 1957’den 1966’daki Kültür

Devriminin öncesine kadar devam eden süre içinde sosyalist yapılanma

tamamlanmıştır. Mayıs 1966’da başlayıp Ekim 1976’da son bulan ve Ülke

ekonomisinde ciddi başarısızlıklara ve tahrip edici kayıplara yol açan “Kültür

Devrimi” döneminde ise, diğer alanlarda olduğu gibi ekonomi alanında da çok

yanlış uygulamalar olmuştur; ancak rakamlara baktığımızda, 1953 ile 1978

arasındaki dönemde ekonominin yıllık ortalama artısı yüzde 6,1 oranında

gerçekleşmiştir (Celil, 2001: 266).

Çin’de Mao döneminde gerçeklesen ekonomik gelişme diğer sosyalist

ülkelerle karşılaştırıldığında gerçekleşen reformların GSYH’ ya yansımadığı

görülmektedir. Bunun nedenleri arasında diğer ülkelerle karsılaştırıldığında, sahip

olduğu nüfusun büyüklüğü gelmektedir. Ekonomik kalkınmanın kapsamının

sürekli genişlemesi ve ekonomik yapının giderek daha karmaşık bir hal almasıyla,

yürürlükteki ekonomik sistemin kusurları giderek belirgin hale gelmiştir. Örneğin,

kamu mülkiyeti düzeyinde tek yanlı artışlara dayalı politika, Çin’in üretici

güçlerinin gelişmesine müsait ortam yaratamamıştır. Bu dönemde, hükümet ve

teşebbüsler arasında görev ve sorumlulukların ayrımı açık bir şekilde

yapılmamıştır, çünkü devlete ait teşebbüsler, yönetimde bağımsızlığa sahip

bulunmamaktadır. Ekonomideki planlı ayarlamalara ağırlık verilirken, değer

kanunu ve piyasanın rolü ihmal edilmiştir. Dolayısıyla, Çin’in ekonomik

kalkınması için planlı ve sistemli bir ekonomik yeniden yapılanmanın büyük

önem taşıdığı anlaşılmıştır (Purtaş, 2003: 178).

Çin, Mao’nun 1976’da ölümünün ardından, bir dönem içeride siyasi

karışıklıklar ve dış politikada durgunluk geçirmiştir. Bu durgunluk, 2 Kasım 13

Aralık 1978 tarihlerinde, dönemin Çin lideri tarafından yapılan merkezi çalışma

toplantısı ile iç ve dış politikada büyük değişiklik yapması ile başlamıştır. 18 ve

Page 21: T.C. ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER …yeni dünya düzeni söylemleri uluslar arası ekonomik ve siyasal ilişkilere yeni bir boyut getirmiştir. Özellikle 11 Eylül

11

22 Aralık 1978 tarihinde gerçekleşen Çin Komünist Partisi 2. Kongresinin 3.

genel toplantısında reformcuların ağırlığını koyması ve eleştirileri ile birlikte daha

önceki aşırı sol siyaset uygulamaları yumuşamaya başlamış ve böylece Çin’in

bundan sonraki amacının sınıf mücadelesi değil, ekonomiyi kalkındırma olacağı

konusunda ortak karara varılmıştır. Mao’dan sonraki Çin’in en önemli lideri olan

Deng Xiaoping’in tecrübeleri de, yeni reform ve buna bağlı olarak dışa açılma dış

politikasında etkin rol oynamıştır (Celil, 2001: 266).

1978’de Deng Xiaoping’in başa geçmesiyle Çin’de kendine özgü bir piyasa

reformu başlamıştır. 1997 yılındaki ölümüne kadar Deng, Çin’de değişimin

öncülüğünü yapmıştır. Bu süre içinde Deng, sanayi, tarım, bilim ve teknoloji ve

milli savunma alanlarında modernleşmeyi hedeflemiştir. Reform hareketlerinin

sonucunda ise Çin önemli ölçüde zenginleşmiştir. Bunun bir göstergesi Çin’de

bugün orta sınıf nüfusunun ABD’ninkinden fazla olması olarak gösterilebilir

(Arısoy ve diğerleri, 2004:2).

Bugünkü Çin ekonomisi temellerinin Deng Xiaoping tarafından atıldığı

söylenebilir. Deng yönetime gelir gelmez Mao’nun her defasında dile getirdiği

sınıf mücadelesinin tamamlandığını ilan etmiştir. Yeni bir program hazırlayarak

yeni hedefin Çin ekonomisinin canlandırılması olduğu kararlaştırılmıştır. Çin

ekonomisinin canlandırılması için dörtlü modernleşme programı adı altında yeni

bir program uygulamaya konmuştur. Dörtlü modernleşme programı ile tarım

sektörü, sanayi, ülke savunması ile bilim ve teknolojinin yenilenmesi

hedeflenmekteydi. Ayrıca sınıf savaşı, eşit ücret, bölgeler arası eşitlik gibi

kavramlar yerine sosyalizmin amacı ülkenin kalkınması, güçlü ve zengin

olmasıdır denilerek, ülke ekonomisinin yeniden yapılanmasında ,yeni bir vizyon

açılmaya çalışılmıştır.Çin’deki reform hareketlerinin en önemli özelliği acele ve

süratle hayata geçmemesidir.Deng Xiaoping’in temel prensibi bekle ve gör

politikasıdır (Özsoylu, 2006:16-17).

Çin’de gerçekleşen bu reforma gereksinim duyulmasının nedenleri ise şu

şekilde sıralanabilir (Gökdemir ve Mor, 2006:55 ):

1) Mao’nun kültür devriminin giderek halkın desteğini kaybetmesi,

Page 22: T.C. ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER …yeni dünya düzeni söylemleri uluslar arası ekonomik ve siyasal ilişkilere yeni bir boyut getirmiştir. Özellikle 11 Eylül

12

2) Uzun yıllara dayanan devlet planlı uygulamaların kıtlıklarla baş edememesi,

3)Öteki Uzakdoğu ülkelerinin (Tayvan, Hong Kong, Singapur, Güney Kore)

uyguladıkları piyasa ekonomisinin göreceli olarak başarılı sonuçlar elde etmesi.

Bu dönemdeki reformların odak noktası tarım kesimi olmuştur. Tarımsal

verimliliğin arttırılması ve ihracatta birincil mallara ağırlık verilmesi (özellikle

petrol) bu dönemdeki ekonomik büyümenin temel etkenleridir. Tarımsal

verimliliğin arttırılmasının iki nedeni vardır. İlki “Sözleşmeli Aile Sorumluluk

Sistemi” ile ailenin üretimin bir birimi haline getirilmesidir. Bu dönemde

çiftçilerin kendilerinden istenen belirli miktar ürünü her yıl devlete gönderme

zorunlulukları var iken, eğer öngörülen miktardan fazla üretimleri varsa bunu da

piyasa koşullarında belirlenen fiyattan serbestçe satmalarına izin verilmiştir. Bu

uygulama ekonomik gelişmeyi hızlandırmıştır (Croll, 2006:405). İkinci neden ise;

devletin bazı ürünlerde önemli fiyat artışları yapmasıdır. Nitekim bu döneme

ilişkin McMillan’ın yaptığı çalışmaya göre; tarımdaki ortalama verim artışı

%5,9’dur. Bu artışın %78’i “Sözleşmeli Aile Sorumluluk Sistemi”ne bağlanırken;

%22’sinin yüksek fiyat temelli olduğu hesaplanmıştır (Mcmillan, Whalley, Zhu,

1989: 97).

1985–1991 yıllarında ise, reformların odağı kamu işletmelerinin

modernizasyonu olmuştur. Bu dönemdeki büyümenin temelinde, kırsal alandaki

işletmeler ve emek-yoğun üretilen imalat ürünlerine dayalı yapılanma vardır.

Ayrıca kaynak dağılımındaki etkinlik, yani üretim faktörlerinin verimsiz

alanlardan verimli alanlara kaydırılması (özellikle kamudan özel sektöre),

büyümede anahtar rolü oynamıştır ( Pingyao, 2006: 21).

1992–1996 yıllarını kapsayan dönemde ise, doğrudan yabancı sermaye

yatırımları (DYSY) özellikle ihracat sanayinde ve büyümede itici güç olmuştur.1978–

1996 dönemindeki ekonomik reformlarla birlikte dışa açılma ve planlı ekonomiden

aşamalı olarak piyasa ekonomisine geçiş başlamıştır.

Çin’de uygulanan ekonomik reform programı, birçok açılardan dünyada

uygulanan diğer reform programlarından farklılıklar göstermektedir. Bu

farklılıklar birkaç noktada toplanabilir. İlk olarak, Çin Halk Cumhuriyeti’nde

komünist rejimden liberal rejime geçmeden önce, temel göstergelerden birçoğu

Page 23: T.C. ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER …yeni dünya düzeni söylemleri uluslar arası ekonomik ve siyasal ilişkilere yeni bir boyut getirmiştir. Özellikle 11 Eylül

13

(eğitim, sağlık vb. gibi) oldukça iyi durumdadır ve liberal rejim komünist rejimin

bir gecede tamamen ortadan kaldırılmasıyla oluşturulmamış; eski rejimin mirası

üzerine inşa edilmiştir. Oysa Doğu Avrupa ve üçüncü Dünya ülkelerinin pek çoğu

yeni piyasa rejimini, daha önceki devlet merkezli rejimin yıkılması yoluyla

oluşturmuşlardır. İkinci önemli nokta, Çin’deki ekonomik reform gerekliliği,

diğer kalkınmakta olan ülkelerden farklıdır. Örneğin, Hindistan, Brezilya vb. gibi

ülkeler, ekonomik reformları, ciddi bir ekonomik ya da finansal krizle (ödemeler

dengesi krizi, borç krizi ya da parasal krizler gibi) karşı karşıya kaldığı için,

zorunluluk olarak uygulamaya koymuşlar ve halk desteğini de arkalarına

alamamışlardır. Oysa Çin, 1978 yılında ekonomik reform programını yürürlüğe

koyduğu zaman, herhangi bir krizle karşı karşıya değildir ve bu reformlara halkın

geniş bir desteği söz konusudur. Diğer gelişmekte olan ülkelerdeki ekonomik

reformların hızı ve içeriğinin nasıl olacağı, uluslararası finansal kuruluşlar ve bu

kurumları kontrol eden yabancı hükümetler tarafından belirlendiği halde, Çin için

böyle bir şey de söz konusu olmamıştır. Bir başka önemli nokta, Çin’in ekonomik

liberalizasyona geçişte geniş, kapsamlı ve şok bir uygulama yerine, kademeli bir

yaklaşımı benimsemiş olmasıdır (Öztürk , Sözdemir, Gövdere , 2006:7-8).

Çin ekonomisi 1960-1970 yılları arasında başarısız bir performans

göstermiş ancak 1978 yılındaki reform ile performansında artış görülmüştür.

Tablo 2’den de görüldüğü gibi, 1975-1979 yılları arasındaki 5 yıllık ortalama

büyüme hızı %6,8 iken; 1980-1984 yıllarında %9,6, 2005-2008 yıllarında ise

%10,35 olarak gerçekleşmiştir. Çin 1978 yılından bugüne iki önemli konjonktürel

dalgalanma yaşamıştır. Bunlardan ilki 1980 ve 1990 yıllarında meydana gelmiş ve

GSYH rakamları zirveye ulaşmıştır. Ancak 1989-1990 yıllarındaki ekonomik ve

politik karmaşa ikinci bir dalgalanmaya neden olmuştur. 1990-1994 yıllarında

büyüyen GSYH 1994 yılından sonra daralma sürecine girmiştir.1980’lerdeki

dalgalanma tüketimdeki artıştan dolayı meydan gelmişken; 1990’lardaki

dalgalanma yatırımlardan kaynaklamıştır (Yılmaz, Koyuncu, 2005:17-18).

Page 24: T.C. ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER …yeni dünya düzeni söylemleri uluslar arası ekonomik ve siyasal ilişkilere yeni bir boyut getirmiştir. Özellikle 11 Eylül

14

Tablo 2. Çin’in Beş Yıllık Dönem Ortalamaları ve Büyüme Oranı (%)

Kaynak:The World Bank,World Development Indicators,: http://www.indexmundi.com/china/gdp_real_growth_rate.html

1997–2002 yıllarını kapsayan ekonomik durgunluk döneminin temel

özelliği ise, büyümede mutlak bir düşüşün ve buna bağlı olarak fiyatlarda

durgunluğun yaşanmasıdır. Büyümedeki mutlak düşüşün asıl nedeni ise;

verimsizlik veya teknoloji başarısızlığı olarak açıklanabilir. Reform ve kalkınma

süreci başladığında KİT’ler ile özel teşebbüsler arasındaki verimlilik/teknoloji

farkları çok fazla değildir. Ancak zaman içinde KİT’ler artık sadece devletin mali

destekleri ve düşük faizli banka kredileri ile ayakta kalabilir hale gelmiştir. Bu

dönemde KİT’lerin finansal pozisyonları kötüleşmiş ve karlılık oranları da

azalmıştır. Örneğin, KİT’lerdeki karlılık oranları 1987’de %8’lerden, 1994’te

%2’lere düşmüştür. 1996’nın ilk çeyreğinde ise, KİT’ler ilk defa bir bütün olarak

zarar etmiştir. Bu amaçla, verimsiz olan küçük kamu işletmeleri özelleştirilmiş,

büyük olanlar ise ekonomideki ağırlıklarına bağlı olarak devletin idaresinde

kalmaya devam etmiştir (Gökdemir, Saray, 2005:5).

Ayrıca ekonominin büyüme hızının azalmasıyla birlikte, işletmeler

borçlarını ödemede zorlanmışlardır. Bankalar geri ödeme dönemlerini uzatmayı

veya yeni krediler sağlamayı reddettiğinden işletmeler iflasla karşı karşıya

kalmışlardır (Pingyao, 2003: 11–12).

Çin’in oldukça geri üretim teknolojisine sahip olması yerel yönetimleri bu

teknolojik açığı kapatmak için öncelikli strateji olarak, DYSY’ leri çekmeye

Dönem GSYH Ortalama Büyüme Oranları % 1960-1964 -1,41 1964-1969 6,83 1970-1974 8,08 1975-1979 6,8 1980-1984 9,64 1985-1989 9,86 1990-1994 10,66 1995-1999 7,83 2000-2004 8,12 2005-2008 10,35

Page 25: T.C. ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER …yeni dünya düzeni söylemleri uluslar arası ekonomik ve siyasal ilişkilere yeni bir boyut getirmiştir. Özellikle 11 Eylül

15

zorlamıştır. Bu nedenle yapılan teşvikler ise ülkede aşırı kapasite fazlasının

oluşmasına neden olmuş ve sonuçta büyüme hızları düşmüştür. 1996 ve 1997’li

yıllarda ortaya çıkan bu sorun, hem ülke içi talep hem de krizin yarattığı dış talep

eksikliğiyle daha da artmıştır. Kapasite fazlasının bir başka nedeni olarak da

1991’den beri ülke içi tasarruf oranının %500 artması, fiyatlar üzerine sürekli

düşürücü baskı yaparak deflasyon sorununu gündeme getirmiştir. Deflasyonist

ortam kârları eriterek yatırımları azaltmış, doğal olarak da büyüme yavaşlamıştır.

2002 yılından sonra ekonomi yeni bir büyüme sürecine girmiştir. Bu büyüme

sürecini etkileyen durum ise Çin mallarına gelen büyük talep ve ülke içi

yatırımların büyümesidir. Bu dönemdeki yatırım artışlarının nedeni ise, devlet

denetiminde olan bankaların verimli kredi dağıtamamalarıdır (Yücel, 1999: 2).

2004 yılında dünya ekonomisi, son üç yılın en büyük ortalaması ile %5,1

büyürken, Çin %9,5 oranında büyümüştür. 2005 yılında dünya ekonomisi yaklaşık

%5 oranında büyürken, Çin %9,3 oranında büyümeyi başarmıştır Yatırımlardaki

artışlar ise %3’lere çıkmıştır. Bu başarının ardından Çin’in ekonomik gelişmesi

artarak devam etmiştir. 2005 yılındaki bazı önemli makro verilerdeki gelişmelere

bakıldığında Çin’in 1978’den beri yaşadığı değişim ve gelişim göze çarpar

(Jimenez, 2006:2).

Çin’in bir dönem yaşadığı SARS hastalığı da ekonomisini olumsuz etkilemiştir.

Çin’de SARS hastalığının ilk çıktığı yer Guangdong eyaletidir. Dünya Sağlık

Örgütü’nün (WHO) açıkladığı rakamlara göre 1 Kasım 2002 ile 5 Nisan 2003

arasındaki dönemde en fazla SARS vakası 49’u ölümle sonuçlanan 1220 vaka ile Çin

Halk Cumhuriyeti’nde görülmüştür. Hong Kong’da 20’si ölümlü 800 vaka, Singapur’da

6’sı ölümlü 101 vaka, Vietnam’da ise 4’ü ölümlü 59 vaka görülmüştür. Tüm dünya

genelinde ise toplam 2416 SARS vakası tespit edilmiş, hayatını kaybedenlerin sayısı ise

89 kişi olmuştur. SARS’ ın doğrudan etkileri öncelikle turizm sektörüne ve genel olarak

işgücüne olmuştur. Uzakdoğu’ya seyahat rezervasyonları SARS hastalığı ortaya

çıktıktan sonra iyice azalmaya başlamıştır. SARS, bölgede işgücünü de büyük ölçüde

etkilemiştir. Hastalık kitlesel boyutta insanları etkilemiyor olsa da alınan önlemler

nedeniyle şirketlerin insan gücü zayıflamıştır. Örnek verecek olursak; Singapur’da o

dönemde 1700 kişi karantinaya alınmış ve evlerinden çıkmaları yasaklanmıştır. Birçok

Page 26: T.C. ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER …yeni dünya düzeni söylemleri uluslar arası ekonomik ve siyasal ilişkilere yeni bir boyut getirmiştir. Özellikle 11 Eylül

16

firma personeli ikiye bölüp vardiya halinde çalıştırılmış ve bu şekilde bir grubun

hastalığa yakalanması durumunda ikinci grubun devreye girmesi sağlanmıştır

( www.arsiv.ntvmsnbc.com ).

Çin ekonomisine sektörler itibariyle bakarsak;

Çin’ de ilk reform hareketi tarım sektöründe başlamıştır.1950 sonrasında

tarım sektöründe özel mülkiyet kaldırılmış, topraklar komün mülkiyetine

çevrilmişti. Komün içerisinde çiftçiler birlikte yaşıyorlar ve yönetim tarafından

öngörülen ürünleri üretiyorlardı. Komün sistemi içerisinde sağlık ve eğitim

hizmetleri sunularak eşitsizlikler giderilmeye çalışılıyordu. Ancak bu sistem

yoksul köylüler için olumlu olmuşsa da üretim artışında ciddi bir gelişme

gösterememiştir. Ancak 1978 de tarım sektöründe sözleşmeli aile sorumluk

sistemine geçildikten sonra toprak belirtilen üretimi gerçekleştirdiği sürece

çiftçinin kullanımına sunulmuştur. Ayrıca ürettikleri ürünleri belirlenen miktar

üzerindeyse kendi hesaplarına işleyebilme hakkı verilmiştir. Devlet ürettikleri

ürünleri daha yüksek fiyattan almayı taahhüt etmiştir. Toprak mülkiyeti komünün,

ancak kullanma hakkı çiftçi ailelerin olmuştur. Arz talep dengesizliği, Çin’de

diğer gelişmekte olan ülkelere kıyasla daha farklı bir gelişmeye yol açmıştır.

Çiftçiler kendi ihtiyaçlarını kendilerini karşılamak için üretim atölyeleri

oluşturmuşlardır. Çin’de gelişmiş insan gücü çiftçilerin bir kısmının çiftçilik

yanında, emek yoğun üretim yapmalarına zemin hazırlamıştır. Böylece Çin’de

hızlı büyümeyi sağlayan en önemli unsurlardan ‘kırsal küçük işletmeler’ faaliyet

göstermeye başla- mıştır (Özsoylu, 2006:30-33).

Çin mucizesinin gerçekleşmesinde büyük önemi olan kırsal küçük

işletmelerin milli gelire sağladıkları katkının %30 civarında, toplam sanayi

üretiminin ise %45 ‘ini ürettikleri tahmin edilmektedir. Kırsal küçük işletmelere

1979 yılında itibaren göz yumulmuş, 1981 yılında ise ekonominin tamamlayıcı

unsuru olarak sadece belli sektörlerde faaliyette bulunmalarına müsaade

edilmiştir. Öngörülen faaliyet alanları; tarım sektörü mal ve hizmet üretimi, sanayi

sektörü girdi ve yan sanayi üretimi, hizmet sektörü terzilik, otel işletmeciliği

vs.dir.Bu kısıtlamalar 1990 başına kadar devam etmiş ve daha sonra faaliyet

alanları genişletilmiştir.Kırsal küçük işletmelerinin Çin ekonomisine çok önemli

bir diğer katkısı da kırsal alandan kentlere göçü önlemesidir.Kırsal küçük

Page 27: T.C. ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER …yeni dünya düzeni söylemleri uluslar arası ekonomik ve siyasal ilişkilere yeni bir boyut getirmiştir. Özellikle 11 Eylül

17

işletmelerin varlığı bölgesel kalkınmanın yanı sıra Doğu-Batı unsurunu da

hafifletmiştir.Çin de DYSY ülkenin doğu sahillerinde yoğunlaşmıştır.Ülkenin

doğusu gelişmiş iken batısı geri kalmıştır.Kırsal küçük işletmeler bu uçurumun

artmasına mani olmuştur.Kırsal küçük işletmeler kamu gelirlerine de önemli katkı

sağlamaktadır. Kırsal işletmelerin ödedikleri vergiler 1998 yılında toplam kamu

gelirlerinin %30 ‘unu oluşturmaktadır. Bu işletmeler aslında özel girişimin ilk

örnekleridir (Özsoylu, 2006:35-38).

Tarım sektörünün GSYH içindeki payı 1983 den sonra giderek azalma göstermiş

ve Tablo 3’de de görüldüğü gibi %33 den 2007 de %11,7’ye seviyesine gerilemiştir.

Tarım sektörünün GSYH içindeki payının azalmasının nedeni sanayi sektöründeki

gelişmeden kaynaklanmaktadır. Ancak tarım sektöründeki verimlilik artışı nedeniyle

toplam üretim artmış ve tarım sektörünün katma değeri yükselmiştir. Ayrıca daha az

kişiyle aynı üretim sağlanmış, çifçilerin geliri artmış ve burada ortaya çıkan işgücü

fazlası imalat sanayiye yönlendirilmiştir.1980‘ li yıllarda tarım sektörünün GSYH

içindeki payı düşerken hizmet sektörünün payı artmıştır.

2002 yılı itibariyle Çin’in GSYH’ nın %50 si sanayi sektörü tarafından

gerçekleştirilmiştir. Ancak 1978 den sonra Çin’in sanayi sektörünün GSYH

içindeki payı hızlı bir yükseliş gösterememiştir. Çünkü imalat sanayideki üretim

göreceli olarak daha sermaye yoğundur. Rekabetçi mallar üretmek, modern

makineler gerektiriyordu ve bu malzemelerin ithal edilmesi gerekliydi. Bunun

üzerine Çin yabancı sermaye yatırımlarını ülkeye çekme ve bu yolla sanayi için

gerekli olan teknoloji ve bilgiyi ithal etme yoluna gitmiştir. Reform süresi

boyunca KİT’lerin önemi azalmış,1970’lerde imalat sektörü üretiminin %80 ‘i

devlet işletmeleri tarafından gerçekleştirilirken, 2002 yılında bu oran %15,6 ‘ya

düşmüştür (Yılmaz, Koyuncu, 2005:21-23).

Page 28: T.C. ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER …yeni dünya düzeni söylemleri uluslar arası ekonomik ve siyasal ilişkilere yeni bir boyut getirmiştir. Özellikle 11 Eylül

18

Tablo 3. GSYH' nın Sektörlere Göre Dağılımı ( % )

Kaynak: The World Bank, http://www.indexmundi.com/china/gdp_compositi on_

by_sector.html

Tarımda uygulanan Aile sorumluluk Sistemine benzer bir sistem Anlaşmalı

Sorumluluk sistemi adıyla sanayiye de uygulanmıştır. Özellikle küçük

işletmelerde uygulamaya konulan bu sistemde, yöneticiler kendilerini atayan yerel

yetkililere karşı belli bir üretim miktarı, kalite, zamanında üretim, sermaye

birikimi vb. gibi sorumluluklar yüklemektedir. Böylece hem üretim artmış, hem

de denetleme imkanı oluşmuştur. Bu şekilde rekabet baskısı ile verimlilik

yükselmiş, verimlilik karlılığı beraberinde getirmiştir. Karların şirkette kalması

yönetici ve çalışanlara dağıtılması üretim motivasyonunu arttırmıştır. Bu

uygulama sonrasında başarılı olamayan küçük işletmelerin kapanmasına göz

yumulmuştur. Büyük işletmeler için ise uygulamalar çok farklıdır. Çin devleti

büyük KİT’lerin gelişmesi için büyük sübvansiyonlar ve katkılar sağlamaktadır.

Maddi katkıların yanı sıra, altyapı ve ihracat kolaylıkları sağlanmakta, piyasa

koşullarında çalışmalarına izin verilmektedir. 2010 yılına kadar öncelikli

sektörler; demir çelik, beyaz eşya, elektronik, gemi inşası ilaç endüstrisi olarak

belirlenmiştir. Sanayi sektöründeki KİT’lerin yeniden yapılandırılmasının

sonucunda yaklaşık 6500 büyük ve orta ölçekli KİT ‘in %70 i yeniden organize

edilerek veya birleştirilerek karlı işletmeler haline getirilmiştir. Sanayi sektörünün

yanı sıra KİT reformu, turizm, ulaşım ve haberleşme sektörlerinde de olumlu etki

YIL SANAYİ TARIM HİZMET 1960 44,89 22,32 32,8 1963 33,15 39,93 26,92 1970 40,49 35,22 24,29 1973 43,11 33,35 23,54 1980 48,52 30,09 21,39 1983 44,59 33,04 22,37 1990 41,61 27,05 31,34 1993 47,43 19,87 32,7 2000 50,22 16,35 33,42 2002 51,09 15,38 33,53 2003 52,9 14,8 32,3 2005 47,3 12,5 40,3 2007 49,2 11,7 39,1

Page 29: T.C. ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER …yeni dünya düzeni söylemleri uluslar arası ekonomik ve siyasal ilişkilere yeni bir boyut getirmiştir. Özellikle 11 Eylül

19

yapmış ve bu sektörler rekor büyüme seviyesini yakalamıştır (Özsoylu, 2006:21-

22).

İşletmeler arasındaki yatay bağlantıların etkin şekilde teşvik edilmesi ve

işletme gruplarının oluşturulması ile fiyat reformunun uygulanması ve bir piyasa

sisteminin geliştirilmesi öngörülmüştür. Yine, planlama, kamu maliyesi ve

bankacılık sistemlerinde reformların uygulanması ve makro-ekonomik yönetim

aşamalı olarak en işlevsel hale getirilmesi ile doğrudan planlamaya dayalı

yönetimin kapsamının daraltılması, piyasanın belirleyici rolünün buna uygun

olarak güçlendirilmesi planlanmıştır. Çin’in dış ticaretinin reformu, uluslar arası

uygulamalar ve Çin’in somut durumuna uygun olarak sürdürülmesi; ihracat

sübvansiyonları ve ithalat vergilerinin kaldırılması, ticarî mallara ilişkin kotalar ve

lisans zorunluluklarının önemli ölçüde azaltılmış olması ve zorunlu ithalat ve

ihracat planlamasına son verilmesi gibi hedefler de yine söz konusu reformlar

çerçevesinde öngörülmüştür. Gelir dağıtım sisteminin ıslah edilmesi, “Herkese

çalışmasına göre” ilkesinin korunmasıyla birlikte, çok çeşitli gelir dağıtımı

biçimleri kullanılması da aynı reform uygulamalarının bir parçası olarak ortaya

çıkmaktadır (Qin, 1997: 97).

Söz konusu yapısal reformlara dayalı olarak Ekim 1992’de yapılan ÇKP 14.

Ulusal Kongresi, bir sosyalist piyasa ekonomisi sisteminin oluşturulmasını Çin’in

ekonomik reformunun hedefi olarak belirleyerek Çin milli ekonomisinin gelişiminde

tarihî bir değişikliğinin işaretini vermiştir. Mart 1993’te toplanan 8.Ulusal Halk

Kongresinin Birinci toplantısında kabul edilen anayasa değişikliği ile “Çin Tarzı

Sosyalist Piyasa Ekonomisi”nin uygulanabilmesi anayasal güvenceye alınmıştır.

Çin ekonomisinin küresel piyasada bir rakip konumunu elde etmesini sağlayan

dinamikler özellikle 2008 yılında ortaya çıkan ekonomi krizi sonucunda kapitalist

sistemin çarpıklıklarına karşı sosyalist sistemden gelen planlı ekonomi araçlarını etkili

bir şekilde yapılandırmasından geçmektedir. Buna göre, Kasım 1993’te Çin Komünist

Partisi Merkez Komitesinin toplantısında Çin Tarzı Sosyalist Pazar Ekonomisinin

oluşturulması için yeni düzenlemeleri ortaya atmıştır. Buna göre, Çin’in “Çin Tarzı

Sosyalist Pazar Ekonomisi” ile devlet tarafından makro düzeyde kontrol edilen

Page 30: T.C. ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER …yeni dünya düzeni söylemleri uluslar arası ekonomik ve siyasal ilişkilere yeni bir boyut getirmiştir. Özellikle 11 Eylül

20

piyasanın kaynakların tahsisi için temel teşkil edeceği öngörülmüştür. Çin’in ekonomik

yapısal reformu için genel plan ve eylem programı olmuştur.

Bugün, Çin ekonomisinin dinamikleri göz önüne alındığında birçok yapısal,

kurumsal ve işlevsel unsurun ortaya çıktığı görülmektedir. Devlet ve piyasa ilişkisinin

önemli olduğu ve tamamen serbest piyasa koşullarına terk edilmeyen piyasanın daha

verimli işleyeceği düşünülen sistemde çeşitli mülkiyet biçimleri birlikte geliştirilirken

kamu mülkiyeti, esas mülkiyet şekli olmaya devam etmektedir. Devlete ait işletmelerin

işletme mekanizmasında, piyasa ekonomisi şartlarına uygun değişiklikler yapılmış;

işletmelerin mülkiyet hakları ve sorumlulukları açıkça tanımlanmış, devletin görevleri

bu işletmelerin görevlerinden ayrılmıştır.

Ayrıca, kentsel ve kırsal pazarları birleştiren ve kaynak tahsisini en uygun hale

getiren açık ve birleştirilmiş bir Ulusal Pazar Sistemi oluşturulmuştur. Bu yapısal

değişimler Çin’in ekonomik büyümesindeki temel dinamikler olarak tanımlanmaktadır

(Rodrik, 2006:25). Yine, verimliliğe öncelik veren ve dağıtımda hakkaniyetin dikkate

alındığı bir dağıtım sistemi oluşturulmuştur. Fakat gelir dağılımı konusunda bazı

bölgelerin ve kişilerin daha önce refaha kavuşacağı öngörülmekte ise de ülkenin ortak

refah yolunda uzun vadede ilerleyeceği vurgulanmaktadır. Kentsel ve kırsal kesimlerde

yaşayanlar için Çin’in ulusal özelliklerine uygun olan ekonomik kalkınma ve sosyal

istikrarı destekleyen sosyal güvenliği garanti eden çok katlı sosyal güvenlik sistemi

kurulmuştur.

Çin bahsedilen ekonomik reformları, bazı yapısal reformları ve bunun

desteklediği bazı modelleri yürürlüğe koymak suretiyle hayata geçirmiştir. Bu

modeller esas itibariyle Çin’in ekonomik anlamda büyümesine hizmet etmeleri

için düşünülmüştür. Tek çatı altında “Dış Dünya’ya Açılma Modeli” olarak anılan

bu model Çin’deki temel ekonomik reformların başlatıldığı yıllardan itibaren

bakıldığında başarıya ulaştığı görülmektedir. Bu başarı diğer dünya ülkeleri ile

karşılaştırıldığında ihracat rakamları ile Çin’in hedeflemiş olduğu dışa açılma

politikasının gerçekleşmiş olduğu görülmektedir (Qin, 1997:101–102).

Üretimde dünyada ABD’nin ardında gelen Çin dünyanın yeni üretim

merkezi olmuştur. Dünyada üretilen bilgisayarların, kameraların, fotokopi

Page 31: T.C. ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER …yeni dünya düzeni söylemleri uluslar arası ekonomik ve siyasal ilişkilere yeni bir boyut getirmiştir. Özellikle 11 Eylül

21

makinelerinin, soğutucu, televizyon, buzdolaplarının çoğu Çin’de üretilmektedir.

Çin küresel ekonomi içinde ihracat için üretim merkezi olmaya başlamıştır.1978

yılında GSYH’ sının % 5 ini ihraç eden Çin, 2004 yılında GSYH’ sının %40’ını

ihraç etmektedir (World Bank, 2006).

1978 sonrası neredeyse her yıl Çin’in ihracatının büyüme hızı dünya ihracatının

büyüme hızını aşmıştır.1990 yılında Çin’in dünya ihracatındaki payı %1,2 iken, bu

oran 2002’de %4,2 seviyesine ulaşmıştır. İhracatçı ülkeler sıralamasında 2002 yılında

5.sıraya yükselmiştir. 2002 yılında Çin’in toplam ticaretinin %60‘ını Asya ülkeleri ile

olan ticaret oluşturmaktadır. Çin’de 1994 yılında ihracatındaki büyüme renminbi’ nin

devalüe edilmesine bağlı olarak artış göstermiştir. İhracat 91,7 milyar dolardan 121

milyar dolara yükselmiştir. Fakat 2004 yılından sonra Çin’in ihracatındaki büyümede

önemli bir düşüş gözlenmiş ve 2008 yılında 17,3% ile son 5 yılın en düşük değerine

ulaşmıştır. İhraç pazarlarındaki talep daralmasına paralel olarak, 2008 Kasım’da

Çin’in ihracatındaki büyüme önceki yıllara oranla azalmış ve ithalatındaki büyümede

gerilemiştir (http://www.dragonomi.com).

YIL

Grafik 1. Yıllara Göre Çin’in İhracat ve İthalat Büyüme Oranları

( H1: 01-06 AY DÖNEMİ,H2:07-12 AY DÖNEMİ, T: 01-12 AY DÖNEMİ)

Kaynak: National Bureau of Statistics, China Economic Indicators Deutsche Bank

Research , http://www.business-in-Asia.com

Son beş yılda Çin ihracatını yaklaşık dört kat arttırmıştır. Çin’in en fazla

ihracat yaptığı ülke 2006,2007 ve 2008 yıllarında ABD olmuştur. ABD’yi

sırasıyla Hong Kong, Japonya, Güney Kore, Almanya ve Hollanda izlemiştir.

0 10 20 30 40 50

2008 (T)(H2)

2007 (H1)(H2)

2006 (H1) (H2)

2005(H1)(H2)

2004(H1)

YÜZDE %

İTHALAT BÜYÜMESİ İHRACAT BÜYÜMESİ

Page 32: T.C. ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER …yeni dünya düzeni söylemleri uluslar arası ekonomik ve siyasal ilişkilere yeni bir boyut getirmiştir. Özellikle 11 Eylül

22

Ancak, gelecekte Çin’in ihracatındaki başlıca ticari ortakları değişecek gibi

görünmektedir. Singapur, İtalya, İngiltere ve Güney Kore gibi ekonomilere

yönelik ihracat artış oranları ABD’ye yönelik ihracat artış oranını geçmiştir.

(DTM, 2007:37)

2008 Ağustos ayında açıklanan verilere göre Çin’in AB’ye karsı ticaret fazlası

%24 yükselmiş ve bu süre içerisinde Çin’in ikinci büyük ticari ortağı ABD olmuştur.

ABD’ye ihracat 140.39 miyar dolar ile %9.9 artış göstermiştir. Japonya ise % 19.2 artış

göstererek 154.53 milyar dolarlık ticaret hacmi ile Çin’in en büyük 3. ticari partneri

haline gelmiştir. (www.dragonomi.com)

Tablo 4. Çin İhracatındaki Büyüme Oranları (2003-2008)

YIL İHRACAT(Milyar $) YÜZDE DEĞİŞİM (%)

2002 325,6 - 2003 438,4 34,6 2004 593,4 35,3 2005 762,0 28,4 2006 969,1 27,1 2007 1.218,0 25,6 2008 1.428,9 17,3

Kaynak: Morrison ,2009:8 .

Çin’in ithalatı ise, 2006 yılında 2005 yılına kıyasla %19,9 artarak 791,5

milyar $’a ulaşmıştır. 2008 yıllında ise bu rakam 1.131,5 trilyon $’a ulaşmıştır.

Çin’in en çok ithalat yaptığı ülkeler arasında ilk sırayı Japonya almış, onu Güney

Kore, Tayvan, ABD, Almanya ve Malezya takip etmiştir ( DTM,2007:38 ).

Page 33: T.C. ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER …yeni dünya düzeni söylemleri uluslar arası ekonomik ve siyasal ilişkilere yeni bir boyut getirmiştir. Özellikle 11 Eylül

23

Tablo 5. Çin İthalatındaki Büyüme Oranları (2003-2008) (Milyar$)

YIL İTHALAT YÜZDE DEĞİŞİM (%)

2002 295,2 - 2003 412,8 39,8 2004 561,4 35,9 2005 660,1 17,5 2006 791,5 19,9 2007 955,8 20,7 2008 1.131,5 18,38

Kaynak: Morrison, 2009:8

Çin 2008’in ilk 7 aylık ticaret fazlası önceki döneme göre 136.82 milyardan

dolardan %9.6 gerilemiş ve 123.2 milyar dolar olmuştur. İhracat fazlasındaki

gerilemenin dış nedenleri ise ABD ekonomisindeki durgunluk ile artan hammadde ve

petrol fiyatlarıdır. Buna karşın ticaret fazlasındaki azalmada en büyük pay Çin’in

uyguladığı daraltıcı para politikası tedbirleridir.

Avrupa Birliği 243 milyar dolarlık ticaret hacmi ile hem ithalatta hem de

ihracatta Çin’in en büyük ticari ortağı olmuştur. Haziran – Temmuz ayları arasında Çin

ve AB ticaret hacmi %27.9 genişlemiştir. Çin’in Avrupa Birliği’ne yaptığı ihracat

%27.1 artarak 165 milyar dolara yükselmiştir. İthalattaki %29 artışla ve Çin’in Avrupa

Birliği’nden ithal ettiği mallar toplamı 78.1 milyar dolar ulaşmıştır.

Çin’in dünya ile olan ticari ilişkileri arttıkça ticaretinin bölgesel ve sektörel

yapısı da değişime uğramıştır. Çin’in özellikle gelişmiş ülkelere gerçekleştirdiği

ihracatta son yıllarda önemli artışlar kaydedilmiştir. Çin’in başlıca ihraç ürünleri

arasında ayakkabı, oyuncak, giyim eşyası basit imalat sanayi ürünleri yer almış ve

toplam ihracatın yaklaşık %40’ını oluşturmuştur. Diğer %60’lık bölümü ise tekstil

ürünleri, makine ve ulaşım ekipmanları, basit elektronik ürünler oluşturmuştur.

Çin’in piyasa ekonomisine yönelik reformları, ucuz işgücü arzı, yabancı

sermayeyi çekme yeteneği, yabancı şirketlerle ortaklıklarından kaynaklanan

verimlilik artışı ve düşük üretim maliyetleri Çin’in karşılaştırmalı üstünlüğünün

kaynaklarını oluşturmaktadır. Japonya, ABD, Tayvan ve Güney Kore ve diğer

Page 34: T.C. ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER …yeni dünya düzeni söylemleri uluslar arası ekonomik ve siyasal ilişkilere yeni bir boyut getirmiştir. Özellikle 11 Eylül

24

ülkeler üretim süreçlerinin emek yoğun kısmını Çin’e kaydırmaktadırlar.

Ülkelerin üretimlerini Çin’e kaydırmakla maliyetlerini %20- %30 azalttığı

görülmektedir (Bank of China Group,2002) .

Çin’e ağırlıklı olarak sanayileşmiş ülkelerden doğrudan yabancı sermaye

yatırımları gelmektedir. 2000‘li yılların başlarında Çin’e gelen yabancı sermayenin

%60’ı yeni sanayileşen Hong Kong, Singapur, Tayvan, Güney Kore , %20’si de ABD

ve AB kaynaklı olmuştur. Çin’in ticaret yapısında bir dönüşüm yaşanmıştır. Çin’in

Asya ülkelerinden gerçekleştirdiği ithalat artarken, ihracat öncelikli olarak gelişmiş

ülkelere, özellikle de ABD ve Avrupa’ya yönelmiştir. Bu dönemde Çin’in dünyanın

diğer bölgelerinden gerçekleştirdiği ithalatta önemli artışlar yaşanmıştır. 2003 yılında

Çin’in Latin Amerika’dan gerçekleştirdiği ithalat %81 oranında artarken, Afrika’da

gerçekleştirdiği ithalat %54 oranında artmıştır. ÇHC bu gelişmeler paralelinde

gelişmekte olan ülkeler içinde en büyük ithalatçı ülke konumundadır.

1.3. Çin Ekonomisinin Özellikleri

Dünya ekonomi tarihinde bugüne kadar hiçbir ülke Çin ekonomisi kadar

süratle büyümemiştir. Genel olarak bakılırsa Çin’in ekonomik başarısı; büyük

ölçüde istikrarlı hükümetlere, yüksek tasarruf ve yatırım oranlarına, dinamik

ticarete, yatırım ve sanayi politikalarına, stratejik planlamaya, enflasyonun ve

kamu açıklarının kontrolüne ağırlık veren makro ekonomik politikalara

dayanmaktadır (Sandıklı ve diğerleri, 2005: 331).

1989–2005 arası dönemde her yıl ortalama yüzde 9,3 düzeyinde istikrarlı bir

kalkınma hızını sürdürebilen Çin’de büyüme oranı 2003 yılında yüzde 9,1, 2004’te

yüzde 9.25 ve 2005’te yüzde 9,8 olarak gerçekleşmiştir. Çin’de enflasyonun yüzde

5’lerin altında seyretmesi, asgari ücretle yasamaya çalışan 1 milyar kadar insanın alım

gücünü olumlu etkilemektedir. Çin 1 milyarı geçen nüfusu ile sadece pazardaki

tüketiciyi değil aynı zamanda sosyalist pazar ekonomisi modeli ile de dünya pazarları

için rekabete dayalı yeni bir üretimi ifade etmektedir. Sosyalist pazar ekonomisi 1970’li

yılların sonlarından itibaren Deng Xiaoping tarafından ortaya konmuştur.

Page 35: T.C. ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER …yeni dünya düzeni söylemleri uluslar arası ekonomik ve siyasal ilişkilere yeni bir boyut getirmiştir. Özellikle 11 Eylül

25

Çin’in sosyal ve ekonomik açıdan geçirmekte olduğu değişim Şangay gibi sanayi

ve ticaret merkezlerini Los Angeles, San Francisco gibi merkezlere alternatif olarak

ortaya çıkarmıştır. Çin, planlı ekonomiden serbest ekonomiye geçiş sürecini, 1978’den

beri uyguladığı reformlarla yumuşatarak sistem çatışmasının yaşanmasını engellemiştir.

Bu büyük ülke 1990–2003 yılları arasında toplam ihracatını 8 katına, kişi başına düşen

milli gelirini de 3 katına çıkarmıştır. Ayrıca 50 milyar doları aşkın doğrudan yabancı

yatırımı da ülkesine çekmiştir.

Çin’in ABD’den sonra dünyada en fazla yabancı yatırım çeken ülke

olmasında bölgesel ve küresel düzeydeki çabaları etkili olmuştur. Ayrıca 2001

yılında DTÖ’ ye üye olması, yabancı yatırımcıların Çin yönetimine olan güvenini

de artırmıştır. Tekstil kotalarının 1-Ocak–2005 tarihinden itibaren DTÖ tarafından

tamamen kaldırılmış olması Çin’i dünya ticaretinde ciddi bir tehdit olarak ortaya

çıkarmıştır. Çin tarafından uygulanan sanayi ve dış ticaret stratejilerinin

özelliklerinden bazıları, stratejilerin dışa dönük olması; serbest piyasa güçlerine

ve piyasa mekanizmasına bağlı olması; ekonominin büyümesini sağlayan itici

gücün ihracat olması; ekonominin liberalleşmesinin temel unsur olarak kabul

edilmesidir (Sandıklı ve diğerleri, 2005: 331; Celil, 2001: 272).

Bu stratejilerin olumlu sonuçları; düşük enflasyon, fiyat istikrarı, yüksek büyüme

hızı, ihracatta büyüme ve dış borçlarda azalma olmasıdır. Diğer bir deyişle, uluslararası

piyasa ya da kurumlardan borçlanılması, yabancı yatırımlara izin verilmesi söz konusu

değildir ve milli paranın döviz kuru devlet tarafından belirlenmektedir. Çin’de izlenen

ekonomik sistemin kapitalist sisteme yakın olduğu söylenebilir fakat Çin’de önemli

ekonomik politikaları uygulayabilmek için gözetim altına alınan dış pazara açılma

devlet tarafından uygulanmıştır. Çin’in uyguladığı model, “Sosyalist Pazar Ekonomisi”

olarak adlandırılabilmektedir.

Çin gerçekleştirdiği yüksek büyüme hızına rağmen kişi başına düşen milli

gelir seviyesi bakımından orta gelirli ülkeler grubunda yer almaktadır. Çin

GSMH’ sinin yarıdan fazlası dış ticaretten elde edilmektedir. Ekonomik

gelişmede sektörlerin payı, az gelişmiş ülkelere özgü bir dağılım göstermektedir.

Örneğin, hizmet sektörünün üretim ve dış ticaretteki yeri zaman zaman sanayi

sektörünün gerisinde kalmaktadır. Hizmet sektörü Çin GSMH’ sinin üçte birini

Page 36: T.C. ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER …yeni dünya düzeni söylemleri uluslar arası ekonomik ve siyasal ilişkilere yeni bir boyut getirmiştir. Özellikle 11 Eylül

26

oluşturmakta ve ekonomideki istihdamın yüzde 85’ini sağlamaktadır. Çin 2050

itibariyle ölçek açısından ABD ekonomisine yetişmiş olacağı öngörülmektedir.

Çin ile birlikte dünyadaki ekonomi merkezi olma cazibesinin Asya’ya kayacağı ve

ABD’nin etkinliğinin azalacağı tahmin edilmektedir. Çin’in kişi başına düsen

gelir açısından alt sıralarda yer alması, nüfusunun çok olmasından

kaynaklanmaktadır. Çin haftada 1 milyar dolar yatırım almaktadır (Sandıklı ve

diğerleri, 2005: 331).

Tablo 6. Çin’in Ülkeler ile Karşılaştırmalı Kişi Başına Düşen Geliri (Milyar $)

Kaynak:http://www.milliyet.com.tr/2007/04/20/ekonomi/eko01.html

S-KBYG:Satın alma gücü paritesine göre kişi başına yurt içi gelir.

S-GSYH:Satın alma gücü paritesine göre gayri safi yurt içi hasıla

Çin ile Asya arasındaki ticaret hacmi 2005 yılında 130,4 milyar dolara

ulaşmıştır. Bu miktar 2004 yılına göre yüzde 23,1 artış göstermiştir. Bu arada Çin ve

Dünya Bankası arasındaki işbirliği ilişkilerinin sürekli yoğunlaşması Çin’i, Dünya

Bankası’ndan en çok borç alan ülke konumundan, Dünya Bankası’nın önemli bir

hissedarı ve stratejik işbirliği ortağı durumuna getirmiştir. Çin son 25 yıl içinde Dünya

Bankası’ndan toplam 40 milyar dolar kredi almıştır (http://tr.chinabroadcast.cn).

Çin’de yabancı sermaye girişi fazladır ama yerlilerin de tasarruf oranları

çok yüksektir. 2004 yılında tasarrufların GSYH’ye oranı yüzde 49,8’dir. Buna

bağlı olarak yerlilerin yatırımları da yüksek sayılabilecek oranlardadır. 2004’te

sabit sermaye yatırımları GSYH’nin yüzde 46,6’sına denk gelmiştir. Çin’in dış

S-KBYG

(milyar dolar)

S-GSYH

(milyar dolar)

Ülke 2007 2008

ABD 45.176 47.050

Çin 8.486 9.431

Hindistan 4.031 4.336

Japonya 34.011 35.377

Almanya 32.179 33.346

Page 37: T.C. ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER …yeni dünya düzeni söylemleri uluslar arası ekonomik ve siyasal ilişkilere yeni bir boyut getirmiştir. Özellikle 11 Eylül

27

ticaret fazlası 2005 yılında bir önceki yılın 3 katına çıkarak 101,88 milyar dolar

olmuştur. 2005’te ihracatı yüzde 28,4 artarak 762 milyar dolar, ithalatı ise yüzde

17,6 artışla 660 milyar dolar olmuştur. Böylece Çin’in toplam küresel ticareti 1.42

trilyon dolara ulaşmıştır. Çin’in AB ile yaptığı iki yönlü ticaret 2005 yılında

yüzde 22,6 artışla yaklaşık 217,3 milyar doları bulmuştur (DTM, 2007:22)

Çin dış dünyaya açılmaya başladığından beri GSYH’nın yaklaşık %35 ini

yatırım olarak gerçekleştirmiştir. Bu yüksek yatırım oranını bir kısmı Çinlilerin

gelirlerindeki hızlı artış ve yüksek tasarruf eğilimleridir.1980 yılından bu yana ,Çin

GSMH nın yaklaşık %40 ını tasarruf etmektedir. 1990 yılından sonra Yabancı

yatırımların Çin’e yoğun olarak gelmesiyle özel sektör yatırımları yaklaşık 2 katına

çıkmıştır.

Çin’in topladığı vergiler 382 milyar dolara ulaşmıştır. Toplanan vergideki

bu artış bir önceki yıla göre yüzde 20’lik bir fark kaydetmiştir. Çin’in devlet

kasasına giren vergi gelirlerindeki yükseliş, artan kişisel gelirlerin ve şirket

kârlarının işareti olarak kabul edilmektedir. Çin dünyanın en çok enerji üreten

birinci, en fazla enerji tüketen ikinci ülkesidir. Çin’de gerçekleşen sanayi

üretiminin yaklaşık yüzde 75’i kamu işletmeleri tarafından gerçekleştirilmektedir.

2003 yılı verilerine göre tarım sektörü Çin ekonomisine yüzde 14,6 oranında

katkıda bulunmuş ancak işgücünün yüzde 42,6’sına denk gelen 313 milyon

çalışanı istihdam etmiştir. 2004 yılında tarım üretimi doğrudan sübvansiyonlarla

desteklenmiş ve 455 milyon tonluk üretim hedefi aşılmıştır. Bu da artan tahıl

fiyatlarının 2005 yılından itibaren durulmasına ve enflasyonist baskıların

azalmasına olanak vermiştir (DTM, 2007:22 ).

Çin 1990 ların başlarında dünyadaki ortalama ticaret tarife oranlarının en yüksek

olduğu ülkeler arasındaydı. 1991-1993 yılları arasında ortalama gümrük vergisi oranları

%42 iken, Çin’in DTÖ katıldığı yıl olan 2001 de ithal mallar üzerindeki ortalama tarife

oranı %14 ‘e düşmüş, 2005’de ise %9,9 a kadar gerilemiştir.

Page 38: T.C. ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER …yeni dünya düzeni söylemleri uluslar arası ekonomik ve siyasal ilişkilere yeni bir boyut getirmiştir. Özellikle 11 Eylül

28

Tablo 7. Çin'in Ortalama Gümrük Vergisi Oranları (%)

Yıl Vergi Oranı(%)

1992 42,9

1993 39,9

1994 36,3

1995 19,8

1996 23,6

1997 17,6

1998 17,5

1999 17,0

2000 16,4

2001 14,0

2002 12,7

2004 10,4

2005 9,9

Kaynak: Yongzheng,2003:5, Çakmak, 2008 :253-268.

Çin’de hizmet sektörü henüz gelişmemiş olmasına rağmen DTÖ

yükümlülükleri uyarınca reformlara tabi tutulmaktadır. Ülkede bankacılık

sektörünün yüzde 60’ı dört büyük bankanın elindedir ve bu bankalar sık sık devlet

müdahalesine maruz kaldığı için sağlıklı bir yapıya sahip değillerdir. Asya

Kıtası’nda Japonya’dan sonra ikinci büyük borsa Çin’de yer almaktadır. 2005 yılı

ve sonrasında is dünyası finansmanının banka kredilerinden çıkarak sermaye

piyasalarına kayması beklenmektedir (China Statistical Yearbook, 2006).

Çin’de sermaye çıkışları Çin hükümeti tarafından sıkı bir şekilde

sınırlandırılmakta ve kontrol edilmektedir. Döviz hareketleri bankalar aracılığıyla

gerçekleştirilmek zorundadır.2010 yılına kadar yabancı bankalar Çin

vatandaşlarına hem renmimbi hem de yabancı para üzerinden hizmet

sunabileceklerdir.Fakat Çin yabancı bankaların piyasa paylarını hızlı bir şekilde

arttırmalarına engel olmak için bazı önlemler almaktadır.Örneğin;lisans almak ve

şube ağını genişletmek oldukça maliyetli bir işlem durumuna getirilmiştir.(Yılmaz

ve Koyuncu,2005:13)

Page 39: T.C. ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER …yeni dünya düzeni söylemleri uluslar arası ekonomik ve siyasal ilişkilere yeni bir boyut getirmiştir. Özellikle 11 Eylül

29

Çin, 1978 sonrasında ekonomik serbestleşme sürecine girmiş, tarım reformuyla

açlık sorununa çare bulmak için çabalamış, ağır sanayiden hafif sanayiye geçiş yaparak

Doğu sahillerinin zenginleşmesine ön ayak olmuş ve bugün artık gelişmekte olan

ülkeler sınıfından gelişmiş ülkeler sınıfına doğru yol alan bir ülke konumuna gelmiştir.

Ayrıca, Çin demir-çelik endüstrisinde dünyanın en büyük üreticisi ve ithalatçısı

konumundadır. AR-GE çalışmalarına dünyada en fazla kaynak ayıran ikinci ülkedir.

Uluslar arası ticarette ABD ve Almanya’nın ardından üçüncü sıradadır. Dünyanın en

büyük nüfuslu ve altıncı büyük ekonomisi olan Çin küresel ekonomiyi büyük ölçüde

etkilemiş ve etkileyecektir. Çin’in bu ekonomik gelişim süreci gelişmiş ülkeler için

nispeten fırsat olurken, dünyanın geri kalanı için tehdit olarak nitelendirilebilmektedir.

2006 yılında Çin’de AR-GE harcamaları 141,7 milyar $ iken 2008 de bu rakam 216.8

milyar $’a ulaşmıştır. ABD, Japonya ve Almanya’ da gibi ülkelerde AR-GE

harcamalarına yapılan yatırımlar Çin’e göre daha yavaş artış göstermiştir.

Tablo 8. 2006-2008 Yılları AR-GE Harcamaları (Milyar $ )

Kaynak: Global R&D 2008 Report, http://www.rdmag.com.

UNCTAD’a göre, Çin Halk Cumhuriyeti Ar-Ge harcamaları bakımından

gelişmekte olan ülkeler arasında ilk sırada yer almaktadır. Teorik olarak, Ar-Ge

ile ekonomik büyüme arasındaki yakın ilişki dikkate alındığında, Çin Ar-Ge

faaliyetlerinin uzun dönemde ekonomik büyümesine katkı sağlayabileceği ifade

edilebilir. UNCTAD’ın yaptığı bir tahmine göre, Çin Halk Cumhuriyeti 2005-

2009 döneminde yüzde 61.8 oranında en cazip Ar-Ge bölgesi olarak saptanmıştır.

Yani, Çin Halk Cumhuriyeti, gelişmekte olan ülkeler arasında Ar-Ge bakımından

önde gidecek bir ülke konumunda olacaktır ( UNCTAD, 2005:105-153 ).

2006 2007 2008 ABD 343.000 353.000 365.000 Çin 141.706 174.958 216.824 Japonya 136.692 143.501 150.379 Almanya 63.541 64.608 65.694 Fransa 42.143 43.977 45.898 Hindistan 38.850 41.810 44.996 Rusya 17.334 18.000 18.692

Page 40: T.C. ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER …yeni dünya düzeni söylemleri uluslar arası ekonomik ve siyasal ilişkilere yeni bir boyut getirmiştir. Özellikle 11 Eylül

30

Çin’in bölgeleri arasındaki dengesiz gelişme, kırdan kente göç ve nüfusun

hızla yaşlanmasının doğuracağı sosyal sorunlar ekonomik gelişimin sürekliliğini

tehlikeye düşürebileceği düşünülmektedir. Fakat Çin’deki büyümenin;

verimlilikteki artıştan değil kaynaklardaki artıştan ileri geldiğini düşünenler de

bulunmaktadır. Nitekim Çin, ekonomisindeki büyümeye eşdeğer büyümeyi

verimlilik artısında gösterememektedir. Yabancı sermayedeki yoğun yatırımlar,

işletmelerde sermaye verimliliğini ortadan kaldırmaktadır. Ayrıca Çin’deki

yatırımlarda öz sermaye azlığı önemli bir risk oluşturmaktadır (Sandıklı ve

diğerleri, 2005: 335).

Ancak her ne kadar yabancı sermayedeki yoğun yatırımların işletmelerdeki

sermaye verimliliğini ortadan kaldıracağını düşünseler de; Çin’in kaydettiği

ekonomik büyümenin yaklaşık %30’u verimlilikteki gelişmelerle açıklanabilir.

Teknolojik ilerleme aynı sermaye ile daha fazla üretim yapılmasını sağlamıştır.

İşgücünün yükselen eğitim seviyesi kişibaşına üretimi arttırmıştır. Piyasa

reformları kaynakların , sektörler arasında rasyonel akışına katkıda bulunmuştur.

(Yılmaz ve Koyuncu, 2005:36)

1978–2005 dönemindeki dış ticaret artışlarının temel nedeni, dış ticaret

bileşimindeki yapısal değişikliklerdir. Örneğin imalat sanayinin dış ticaretteki

payı 1978’de % 50 iken, bu oran 2005’te %90’lara çıkmıştır. Bu artışın temelinde

ise emek yoğun imalat sanayi vardır. Yine 1990’lara gelindiğinde, makine ve

taşıma araçları ihracatında hızlı bir artış görülmüştür. Bu sektörün 1990’lı yıllarda

%10 olan toplam ihracattaki payı, 2003’de %45’e yükselmiştir. İhracat/GSYİH

oranı ise 1980’lerde %6 iken, 2003’de %30’lara çıkmıştır. Bütün bu olumlu

gelişmeler sonucunda dış ticaret önemli artılar vermeye başlamıştır (Pingyao,

2006: 25).

Dış ticaretin seyrini belirleyen diğer önemli bir etken de döviz kuru

olduğuna göre, Çin’deki döviz kuru seyrini özetlemekte yarar vardır. Ülkede

döviz kuru 1994’deki devalüasyona kadar sabit kalmıştır. Yani Çin’in döviz kuru

konusunda katı bir tutumu vardır. Ülkede cari denge fazlası 5 yıl önce GSYİH’nin

%1,5’i kadar iken, bugün %4 rakamını aşmış durumdadır. Bu dönemde Çin’in

döviz rezervi artmıştır. 2005 yılında döviz rezervi/GSYİH oranı %15’tir. Bu

Page 41: T.C. ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER …yeni dünya düzeni söylemleri uluslar arası ekonomik ve siyasal ilişkilere yeni bir boyut getirmiştir. Özellikle 11 Eylül

31

nedenle Çin’in kur politikaları eleştirilmekte ve değiştirilmesi için baskı

yapılmaktadır. Ancak, tüm bu eleştirilere karşın Çin yürüttüğü kur politikası ile

ekonomiyi döviz kıtlığından döviz bolluğuna taşımayı başarmıştır (Gökçe ve

Ercan, 2005: 42).

Çin ekonomisinin uluslararası konjonktürdeki dönüşümlere bağlı olarak yapısal

bir değişim geçirerek bunun etkileri sonucunda oluşan bugünkü düzende Çin ekonomisi

farklı bir yapı ile dünya sahnesinde yer almaktadır. Bu anlamda, Çin ekonomisinin

özellikleri ile küresel ekonomi ile bütünleşme süreçleri dahilinde işsizlik, enflasyon ve

gelir dağılımındaki farklılık unsurlarını irdelemekte fayda vardır.

1.4.Çin’de İşsizlik

Çin’in yoğun nüfusu, önceden daha çok tarımla uğraşırken küreselleşme

süreci ile birlikte artan sanayileşme Çin’in istihdamının sanayi ve hizmetler

yönüne kaymasına neden olmuştur. Tarımla istihdam edilen nüfus, yıllar itibariyle

artan oranla sanayi ve hizmet sektöründe istihdam edilmeye başlanmaktadır. 1985

yılında istihdamın yüzde 62,4’ü tarım sektöründeyken bu rakam, 1990 yılında

yüzde 53,4’e ve 2000 yılında yüzde 46,3’e düşmüştür. Çinlilerin büyük çoğunluğu

halen gelirlerini ve istihdamlarını tarım sektöründen sağlamaktadırlar. Ancak

sanayi ve hizmet sektörü her geçen gün gelişim kat etmektedir (Sandıklı ve

diğerleri, 2005: 299-300; Yılmaz ve diğerleri, 2005:25-26).

Bunda etken, Çin hükümetinin yüzlerce milyon köylünün kırsal araziden

ayrılmasına izin vermesidir. Aslında, ülke son yirmi yıl içinde pazar kapitalizmini

benimsemiştir ve hükümet, kırsal kesimdeki tüm köylülerin birleşik bir güç

oluşturmaları için çiftçilere destek vermektedir. Bu, dünya tarihindeki en büyük

göç olayıdır. Ayrıca kesin sayısı en az bilinenlerden biridir. İş bulmak için şehre

göç eden insan sayısının 90 milyon ilâ 300 milyon arasında olduğu tahmin

edilmektedir. Bu sayının alt sınırı bile ABD’nin toplam iş gücüne denktir. Üst

sınır ise ABD ile birlikte Avrupa’daki işgücünün de üzerine çıkabilir (Yılmaz ve

diğerleri, 2005: 25-26).

Page 42: T.C. ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER …yeni dünya düzeni söylemleri uluslar arası ekonomik ve siyasal ilişkilere yeni bir boyut getirmiştir. Özellikle 11 Eylül

32

Çin’de 1993 ve 2002 yılları arasında imalat sanayi; reel rakamlarla ortalama

yaklaşık yüzde 11,4 oranında büyüme kaydetmiştir. 1990’lı yılların başlarında

imalat sanayindeki büyüme, tarımsal alanlardaki kasaba ve köy işletmelerinin

yerel yönetimlerce teşvik edilmesi sonucu, endüstriyel üretimin artması

neticesinde ortaya çıkmıştır. Üretimdeki bu artış, yerel tarımsal fazlanın imalat

sanayindeki küçük, düşük-teknolojiye sahip ve emek-yoğun işletmelere yatırım

şeklinde aktarılmasıyla meydana gelmiştir. 1990’lı yılların sonlarında ortaya çıkan

ekonomik yavaşlama, kasaba ve köy işletmelerini finansal zorluk içine sokmuştur.

Bunun sonucunda, 1996 yılında kasaba ve köy işletmeleri 135,1 milyon kişiye

istihdam sağlarken bu rakam 1998 yılında 125,4 milyona düşmüştür. 2002 yılında

istihdam rakamı yeniden yükselişe geçmiş ve 132,9 milyon olarak gerçekleşmiştir

(Yılmaz ve diğerleri, 2005: 25-26)

Çin’deki istihdam yüzdesel olarak ifade edecek olursak; 1980’de %68,7 , 1990’da

%53,5 , 2000’de %46,9 seviyelerine gerilerken 2008’de %11,3 ile en düşük seviyeye

gerilemiştir.Buna karşı sanayideki istihdam seviyesi sürekli artmış ve 2008 yılında

%48,6 ile en yüksek seviyeye çıkmıştır.

Tablo 9. Çin’de İstihdamın Sektörel Dağılımı ( % )

1980 1990 2000

2008

Tarım

Sanayi

Hizmet

68.7

18.2

11.7

53.5

19.0

9.5

46.9

17.5

12.3

11.3

48.6

40.1

Kaynak: M. Dutta, 2005 :1177, http://www.indexmundi.com

Çin’de hükümet, yaklaşık 60 bin endüstri şirketi ve 30 milyon işçisiyle Çin

ekonomisinde en önemli güce sahiptir. Bu şirketler küçük Çin eyaletleri içinde, en

büyüğü emeklilik, servis personeli, işçiler ve yöneticiler dikkate alınırsa yarım milyon

insanla çalışmaktadır. Bu eyalet şirketleri bir zamanlar bir veya birkaç bakanlık

tarafından yönetilirdi, doğrudan kontrol edilirdi. 1950’li yılların ortalarında eyalet

şirketlerinin yönetimi belediyelere verilmiştir. Bunların yönetimleri belediyelerde

yıllardır devam etmektedir. Bazı konularda, fabrika müdürlerine karar verme yetkisi

Page 43: T.C. ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER …yeni dünya düzeni söylemleri uluslar arası ekonomik ve siyasal ilişkilere yeni bir boyut getirmiştir. Özellikle 11 Eylül

33

verilmiştir, diğer zamanlarda ise otorite, fabrika parti sekreteri tarafından

alıkonulmuştur.

Günümüzde ise 1980’li yılların ortasında başlatılan reformların sonucu olarak,

fabrika müdürü belirli zamanda belirli kazancı sağlamak için sözleşmektedir. Sanayi

üretimindeki devlet sektörünün hissesi her yıl azalmaktadır. 1993 yılı hariç, hisseler kırk

yılda ilk kez yüzde 50’nin altına düşmüştür. Rakamların değişmesine rağmen devletin

sahip olduğu şirketlerin en azından yarısı duruma müdahale etmektedir. İşçilerin işsizler

kategorisine kaymaması için devlet, şirketlerin iflas etmesi yerine, kaybedenlere mali

destekte bulunmaktadır.

Çin her ne kadar sosyalist piyasa ekonomisine geçse de sosyalizmin etkileri

yoğun şekilde devletin uygulamalarında görülmekte ve halk üzerinde etkileri hala

devam etmektedir. Kollektif şirket yaşam yerinin iş sahası, Çin halkının sahip

olduğu ve çalıştığı yerlerdir. Kırsal kesim en büyük kolektif şirketlere sahiptir;

fakat ortaklar okullarda, çevresinde ve askeri bölümlerdedir. Çin’de 450 milyon

insanın çalıştığı 25 milyon kollektif şirket vardır (Yılmaz ve diğerleri, 2005:151).

Çin’de istihdam edilen toplam işgücünün yaklaşık yüzde 40’ı özel ve yabancı

sermayeli şirketlerde istihdam edilmektedir. Aynı rakam 1978 yılında neredeyse yüzde

sıfır idi. Kırsal alandaki özel sektör şehirdekinden daha az gelişmiştir. Yaklaşık 7

milyon kırsal alanda yaşayan kişi özel şirketlerde çalışmaktadır. Diğer 38 milyon kişi el

becerisi ya da diğer yan dallarda kendi işlerini yapmaktadırlar.

Çin’in merkezi planlamaya sahip bir ekonomiyi başarılı bir şekilde sosyal

piyasa ekonomisine dönüştürebilmesinin ardında, sanayi sektörünü, özellikle

imalat sanayini, genişletmesinde ve bu sektörde büyümeyi teşvik etmesi

yatmaktadır. Çin, reform sonrası gösterdiği ekonomik büyüme performansını

başarılı kırsal sanayileşmeye borçludur. Kırsal kesimdeki işgücü, aile tarım

işletmelerinden, kasabalarda faaliyet gösteren imalat sanayi işletmelerine transfer

olmuştur. Bu durum ise kaynakların etkili bir şekilde dağılımını sağlamış ve itici

güç olmuştur. Çin, kırsal kesimdeki neredeyse sonsuz emek işgücünü kırsal

sanayileşme yoluyla başarılı bir şekilde içselleştirebilmiştir. Kırsal

sanayileşmenin başarısı, milyonlarca kırsal ve küçük ölçekli işletmenin basit ve

Page 44: T.C. ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER …yeni dünya düzeni söylemleri uluslar arası ekonomik ve siyasal ilişkilere yeni bir boyut getirmiştir. Özellikle 11 Eylül

34

emek yoğun teknolojiyi kullanarak piyasada başarılı bir şekilde iş yapmasında

yatmaktadır (Yılmaz ve diğerleri, 200: 25-26).

Dünyadaki en büyük işgücü 791 milyon kişiyle Çin’de yer alır. Bu sayı,

toplam dünya işgücünün %20’si kadardır. Çin’de işsizlik 2005 yılı için resmi

olarak %4,2 olarak gösterilmesine karşın; bu oranın gerçekte %20’lere çıktığı

görülmektedir (CIA, 2006). Çin’de özel sektör geliştikçe işsizliğin arttığı,

verimsiz çalışan kamu işletmelerindeki gizli işsizlerin de artan bir oranda işsizlik

havuzuna katıldıkları görülmektedir. Genel refah politikası çerçevesinde, yaşam

boyu istihdam uygulaması, verimliliğin düşük olmasına karşın varlığını

sürdürmüştür. Ancak, 1990’ların ortalarında piyasa ekonomisine geçilmesi ve asıl

önemlisi KİT’lerin yükünün daha fazla sürdürülemeyeceğinin anlaşılması ile

birlikte; genel refah politikasının genel yoksulluktan başka bir şey getirmediği

inancıyla, istihdam politikalarında da önemli değişiklikler olmuştur. Reform

döneminin başında genç nüfusun köyden kente yönelimi ile birlikte ciddi bir

işsizlik sorunu da baş göstermiştir. Ancak, 1980’lerin ortalarına doğru, hızlı

büyümenin bir sonucu olarak, tam istihdam sağlanmış ve 1996’ya kadar bu durum

korunmuştur. Aynı zamanda, tarımdan tarım-dışı faaliyetlere doğru da hızlı bir

işgücü transferi yaşanmıştır. Nitekim 1978’de %70 olan tarım sektörü istihdam

oranı 1996’da %50’lere kadar gerilemiştir. Ancak, 1997–2002 döneminde

ekonomideki düşüş eğilimi ile birlikte, pek çok sanayi merkezinde işsizlik önemli

ölçüde artmıştır. İşten çıkarılanların sayısı da 45 milyonu bulmuştur. 1996 yılında

%6,1 olan kentteki işsizlik oranı, 2002 yılında (kalıcı olarak) %11,1 oranlarına

çıkmıştır. Aynı dönemde KİT’lerden çıkarılanların sayıları ise 42 milyonu

aşmıştır (Giles, Park, Zhang, 2005: 149–150).

1997–2002 yılları arasında işgücü akımı durmuştur. 2003 yılında ise,

koşullar kısmen değişmiş bazı kırsal alanlara, kısa vadeli de olsa işçi göçleri

olmuştur. Tüm bunlara ek olarak, tarımsal işgücü oranı da 2004 yılında önemli bir

düşüş göstermiştir. Ancak, kentte tatmin edici bir istihdam oranı yakalamak ve

bunu korumak hala ciddi bir konu olma özelliğini sürdürmektedir (Pingyao, 2006:

23).

Page 45: T.C. ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER …yeni dünya düzeni söylemleri uluslar arası ekonomik ve siyasal ilişkilere yeni bir boyut getirmiştir. Özellikle 11 Eylül

35

Ayrıca Çin’in DTÖ’ye (Dünya Ticaret Örgütü) üyeliğinin de istihdam üzerinde

etkileri olacaktır. Çin’in DTÖ’ye üyeliği sonucunda dışa açılıp, sert uluslar arası

rekabetle karşı karşıya kalmasıyla, en azından kısa dönemde, istihdamın bu durumdan

olumsuz etkilenmesi beklenmektedir. Sonuç olarak Çin diğer alanlarda gösterdiği

başarıları istihdam alanına umulan ölçüde yansıtamamış, gerekli istihdam olanaklarını

yaratamamıştır.

1.5.Çin’de Enflasyon

Çin’deki ekonomik büyümenin fiyatlar genel düzeyi üzerindeki etkileri üç şekilde

incelenebilir.1978–1996 döneminde enflasyon oranlarında yükselme, 1997–2002

döneminde düşük olan enflasyon oranları ve 2003–2005 döneminde enflasyonun ılımlı

bir seyir izlemesi.

1980’lerin ortalarına kadar Çin’de enflasyon olduğu söylenemez, çünkü

fiyatlar tamamen devlet kontrolündedir. Bu kontrollerin kaldırılmasını izleyen

süreçte Çin ciddi bir enflasyon sorunu ile karşı karşıya kalmıştır. Ayrıca enflasyon

oranlarındaki artışın diğer önemli nedenlerinden biri de ekonomideki aşırı

ısınmadır. Fakat zamanla enflasyon yine düşüş evresine girmiştir. 1992–1995

döneminde ise, tekrar yüksek oranlı enflasyonlar görülmeye başlanmıştır ve

1994’de enflasyon %20’lere kadar çıkmıştır. Bunun nedeni ise, aşırı büyüme

oranları ve yatırımlardaki yüksek artışlardır (Wong,2002: 11–13).

1996–2002 de ise, Çin’de fiyatlarda önemli düşüşler başlamış ve ekonomi

durgunluk havasına girmiştir. 1998’de Çin’de deflasyon baş göstermiş ve 2002 yılına

kadar da fiyatlarda pek bir değişiklik olmamıştır. Bu durum ekonomideki genel

durgunlukla yakından ilgilidir (www.bis.org).

Page 46: T.C. ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER …yeni dünya düzeni söylemleri uluslar arası ekonomik ve siyasal ilişkilere yeni bir boyut getirmiştir. Özellikle 11 Eylül

36

Tablo 10. Enflasyon Oranları (2000-2008)

Kaynak: http://www.indexmundi.com

2002–2005 de ise özellikle DTÖ’ye üyelikle birlikte ekonominin tekrar

canlanması üzerine fiyatlar da yine yükselmiştir. Bütün bu veriler ışığında Çin’de

enflasyonun seyrinin doğrusal olmadığı ve bu seyrin de yatırımlardaki dalgalanmalara

bağlı olarak değiştiği sonuçlarına ulaşılabilir. Bu dalgalanmaların nedeni de; devletin

sanayi sektörüne yaptığı müdahaleler ile yakından ilgilidir (Pingyao, 2006: 24–25).

Fakat her şeye rağmen Çin’de arz ve talep eş oranlı arttığından ve bir arz sorunu

olmadığından, enflasyon Çin ekonomisi için bir sorun olmamıştır.

1.6. Çin’de Gelir Dağılımı Farklılığı

1979 yılından itibaren ekonomide modernleşme, devletin temel hedefi olmuş,

uygulanan politikalar sayesinde Çin’in gelişme potansiyeli dört katına çıkmıştır.

Ekonomideki büyüme, 1989 ve 1990 yılları hariç düzenli bir seyir izlemiş, GSYİH 2000

yılına kadar ortalama yıllık yüzde 7 oranında artmıştır. Dünya, GSYİH artış oranı yüzde

3’ten de az bir oranda seyrederken 2000 yılından sonra Çin’in GSYİH’si yüzde 7 ila 9

civarında gerçekleşmiştir.

Kişi başına düşen GSYİH miktarı 1978 ve 2002 yılları arasındaki dönemde altı kat

artmıştır. Son yirmi yıllık süreçte ise 400 milyona yakın Çinli, yoksulluk sınırının

üstüne çıkmıştır. 2004 yılında Çin, GSYİH bakımından dünya sıralamasında ABD,

Japonya, Almanya, İngiltere ve Fransa’dan sonra altıncı büyük ekonomi olarak yer

Yıllar Enflasyon Oranı (Tüketici Fiyatları) (%)

2000 -1.3 2001 0.4 2002 -0.8 2003 -0.8 2004 1.2 2005 4.1 2006 1.8 2007 1.5 2008 4.7

Page 47: T.C. ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER …yeni dünya düzeni söylemleri uluslar arası ekonomik ve siyasal ilişkilere yeni bir boyut getirmiştir. Özellikle 11 Eylül

37

almıştır. Çin, mevcut büyüme ritmini sürdürmesi durumunda 2010 yılında dördüncü

sıraya yükselebilecektir.

Çin’in bahsedilen ekonomik gelişmeleri yaşaması sonucu halkın da bu

gelişmeden pay alarak refah düzeyinin yüksek olabileceğini düşündürmekte ise de

gerçekte durum böyle değildir. Çin’in belki de en büyük problemi, büyüyen

ekonomisine rağmen gelir dağılımındaki eşitsizlikleri çözememesidir. Kişi başına

düşen milli gelir 2003 yılında 9,2 bin dolardı. Bin dolar psikolojik sınırı ilk kez

aşıldı. Ancak ülkede 30 ila 40 dolarla hayatını idame ettirenlerin yanı sıra yıllık

geliri 10 bin dolarları bulanlar da vardır (Sandıklı ve diğerleri, 2005: 299-300).

Çin, gelir dağılımındaki eşitsizliği çözmek amacıyla çeşitli reformlar

uygulamaktadır. Bu reformlar içinde dikkat çekici olan ise 1960’lı yılların

başlarında ortaya çıkan “Ev halkı sorumluluk sistemi”dir. Ev halkı-sorumluluk

sistemi, 1978 yılında denenmek amacıyla bir ya da iki bölgede bir kez daha

yeniden canlanmıştı. Fakat neredeyse bir gecede bu sistem Çin’in her yerinde

tarım topluluklar tarafından uygulanmıştır. Bu sistemin yaptığı teşvikler, kısa

sürede üretimi, verimliliği ve ev halkının gelirini yükseltti. Yedi yıl sonra bu

artışlar yavaşlamaya başladı ve kırsal kesimin ekonomisinde küçük ölçekli

endüstrinin hızla artışına kapı açtı. (Sandıklı ve diğerleri, 2005: 153).

Çin’de yapılan kent reformları, kırsal kesim sakinlerinin hoşlandığı küçük

avantajları eledi. Bugün kırsal ve kentsel yaşam standartları arasındaki boşluk hızla

büyümektedir. Kırsal kesimin büyük çoğunluğu bu duruma iki şekilde tepki

göstermektedirler. Kayıtlı rakamlarda coğrafi değişkenlik üzerindeki rahat

kısıtlamaların avantajından faydalanmaktadırlar. Yeteri derecede işgücünden

yararlanılamayan 100 milyon işçi, Çin’in büyük şehirlerinde geçici bir iş bulmak için

kendi evlerinden ayrılmaktadırlar ve köyde kalanlar ise gidenlerin şikayetleriyle

ilgilenmektedirler.

1980’li yıllara kadar Çin’in kırsal kesimi “Komünler” adı verilen büyük

kolektif şirketler olarak düzenlenmişti. Komünler, bir araya gelmeden önce çeşitli

köylerin halkını içeren topluluklardı. Yaklaşık iki bin aile ferdiyle ortalama bir

komün halinde gruplara bölündü ve her grup yaklaşık olarak ortalama bir köy

Page 48: T.C. ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER …yeni dünya düzeni söylemleri uluslar arası ekonomik ve siyasal ilişkilere yeni bir boyut getirmiştir. Özellikle 11 Eylül

38

nüfusuna ya da yaklaşık iki yüz aile ferdine eşitti. Gruplarda sıra ile 20 ile 40

arasındaki hane halkı üretim takımlarına ayrıldı. Üretim takımı ya da grup,

topraktan ve onu işlemek için kullanacağı malzemeden sorumluydu. Üyeler

üretim ile ilgili görevlerini üretim-takım liderinden alırdı. Hane halkı olan

bireylerse kendi evlerine (fakat evlerini yaptıkları toprağa sahip değildiler) ve

toprağın özel bölümlerini sürme hakkına ya da evde tüketmek ya da kırsal kesimin

serbest piyasasında satmak için hayvan yetiştirme hakkına sahiptiler (Yılmaz ve

diğerleri, 2005: 153).

Son zamanlardaki kırsal kesim endüstrileşme dalgası 1980’lerin ortalarında

başlamış ve o yıllarda kişi başına düşen gelir, sorumluluk sisteminin yavaşlamaya

başlamasıyla gelişmiştir. Reformcular kasaba ve köy yönetimi altında yeni endüstriyel

girişimleri desteklemiştir.. Şimdi bu girişimler, 40 milyon işgücüne ve Çin endüstriyel

üretiminin yaklaşık olarak çeyrek bütçesine sahiptir ve hem yerel piyasa hem de ihracat

için üretim yapmaktadır.

Ev halkı sorumluluk sistemi, parasal güdüleyicilerle çiftçilerin verimliliğini

artırmaktadır. Fakat anlaşmalı parsellerin küçüklüğü ciddi şekilde gerçek

verimliliği sınırlamaktadır. Aslında, Çin tarımındaki bu kadar az çalışma,

yetersizlik ve verimsizlik, üretimi artırmaya engel değildir. Yine de küçük

anlaşmalı parçaları daha büyük ve etkili tarlalarla birleştirerek tarımsal üretimin

rasyonelleştirilmesi çalışmaları devam etmektedir. 1990’ların ortalarından beri

kırsal kesimden elde edilen gelir düzeyi yüzde 90 oranında artmış olmasın

rağmen, köylüler, önceden olduğundan dört kat daha fazla vergi ödemekteydiler.

Ülkenin artan refahını kullanmak isteyen yerel yetkililer, yüzlerce yeni vergi

koyup bunları zorla toplayarak insanların refah düzeyini düşürüyorlardı.

Evlenmek isteyen bir çift, on dört ayrı vergi ödemek zorundaydı (Yılmaz ve

diğerleri, 2005: 153).

Vergi sisteminin kendisi, göç etmek için bir neden oluşturmaktaydı. Hükümet,

çiftçileri, şehirde yaşayanlarla karşılaştırıldığında, çok daha yüksek olan vergileri

üstlenmeye zorlamaktaydı. Çin’in varlıklı bölgeleri ile kırsal kesimi arasındaki bu

dengesizliğin ülkenin dengesini ve ilerlemesini tehdit edebileceğinden korkan hükümet,

2004’ün büyük bir kısmını, çiftçilerin şikayetlerini giderecek önlemleri ilan ederek

Page 49: T.C. ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER …yeni dünya düzeni söylemleri uluslar arası ekonomik ve siyasal ilişkilere yeni bir boyut getirmiştir. Özellikle 11 Eylül

39

geçirmiştir. Bu önlemlerin arasında vergide indirim, devlet sübvansiyonu ve Çin’in

yoksul bölgelerinde endüstrinin gelişmesini destekleyecek çalışmalar vardır. Başbakan

Wen Jiabao’nun kendisi şahsen, göçmen işçilerin, sahtekar işverenlerinden alacakları

olan milyonlarca Yuan almaları üzerinde çalışmıştır.

2004’deki Ulusal Halk Kongresi’nde üyeler, konu Çin’in köylülerine geldiğinde

“daha çok verip daha az konuşmayı” salık vermiştir. Resmi basın ilerlemeyi

bildirmektedir. Çiftçilerin gelirlerinin 2003’ten 2004’e kadar yüzde 5 artığı

söylenmektedir.

Dünya Kaynakları Enstitüsü’ne göre, Çin’in ulusal yoksulluk oranı yüzde

4,6’dır. Fakat nüfusun yüzde 47’sinden fazlası günde 2 doların altında gelir ile

yaşamaktadır. Çin’in resmi yoksulluk istatistikleri akıl karıştırıcı olabilmektedir.

Çünkü Çin’deki çok yoksul kişilerin bazıları kendi çiftlikleri sayesinde geçiniyor

olsalar da son derece düşük bir gelire sahiptirler. Kırsal kesimde kişi başına düşen

gelir, örneğin Meksika ve pek çok Latin Amerika ülkesindekinden daha düşüktür

(Alleg, 2003:27).

Çin’de asgari ücret bölgelere göre farklılık arz etmektedir. Ülkenin

güneydoğusunda Shenzhen’de 70 dolarlık aylık gelir, Jianxi’de 30 dolarlara

düşmektedir. Buna rağmen enflasyon yüzde 4’lerde seyretmekte; bu da halkın alım

gücünü etkilemektedir.

Ülkedeki bir başka gerçek ise 800 milyon kişinin çiftçilikle uğraştığıdır. Çin

Seddi’nin öteki yakasında yakalanan ekonomik kalkınmışlık, nüfusun ancak yüzde 10-

15’i ile gerçek şekilde paylaşılabilmektedir. Buna rağmen, gelişen ekonominin verdiği

genel refah havası bile halkı rahatlatmaya yetmiştir. Son 120 yılda gelir düzeyi kırsal

alanda üç, şehirlerde beş kat artmıştır. Ancak Çin ekonomisi, ülkenin doğusu ve batısı

arasındaki bu uçurumları kapatıp, belki de kendi orta sınıfını oluşturduğu oranda başarılı

olacaktır.

Çin’in ulusal yoksulluk raporuna göre, kırsal kesimdeki yoksulluk 1978’deki

250 milyondan 2002’de 28,2 milyona düşmüştür. Yani %88,7’lik bir düşüş

görülmüştür. Ayrıca Dünya Bankası’na göre Çin’de günlük 1 doların altında

Page 50: T.C. ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER …yeni dünya düzeni söylemleri uluslar arası ekonomik ve siyasal ilişkilere yeni bir boyut getirmiştir. Özellikle 11 Eylül

40

gelire sahip nüfus 1990’da 147 milyon iken, bu rakam 1997’de 70 milyona kadar

çekilmiştir. Bu çalışmalar Çin’in, yani dünyanın en çok yoksul barındıran

nüfusuna sahip ülkenin, diğer az gelişmiş ülkelerle karşılaştırıldığında, yoksulluğu

azaltmadaki başarısının daha önce görülmemiş bir başarı olduğunu ortaya koyar.

( Khan, 2004: 1-2)

Diğer taraftan reformların başından bu yana Çin’de insanların eğitim ve sağlık

olanakları da önemli ölçüde artmıştır. Bu durum beşeri sermayenin niteliğinin ve

miktarının arttığının temel göstergesidir. Söz konusu gelişmeler çalışanların yaşam

koşullarının iyileştirilmesi ve fakirliğin azaltılmasında önemli bir rol oynar. Örneğin

1982 yılında çocuk ölüm oranı; %37,61 ve 1981’de ortalama insan ömrü 67,7 yıl iken,

bu rakamlar günümüzde (2005) sırasıyla %6.97 ve 72,58 olmuştur (World Bank, 2006).

Sonuçta genel olarak Çin’deki ekonomik büyüme, yoksulların ortalama

gelirlerini yükselterek yoksulluğu azaltma konusunda olumlu etkiler meydana

getirmiştir. Ancak hala kırsal alandaki kişi başına gelir, kenttekilerin üçte biri

kadardır ( Khan, 2004: 6-12–14).

1.7. Çin Ekonomisinin Küresel Ekonomi ile Bütünleşme Süreci

Bugün Çin’in dünya ekonomisindeki yeri dış ticaret temellidir. Çin, 1978

piyasa reformuyla birlikte, öncelikle uzun zamandan beri uyguladığı kendine

yeterlilik ve dışa kapalı ekonomi modelinden vazgeçmiştir. Böylece, daha

önce görülmemiş nitelikteki dış ticaret oranlarına kavuşmuş ve kalkınmasını bu

şekilde gerçekleştirmiştir. Toplam dış ticaret 1978’deki 36 milyar dolardan

günümüzde 1,4 trilyon dolara ulaşmıştır. İhracat ise 750 milyar dolara

yükselmiştir. 1978’de dünya dış ticaretindeki payı %1’lerde olan ülkenin bu payı

%8’lere çıkmıştır (Gökdemir ve Saray, 2005:8).

Çin, küresel ekonomiyle bütünleşmenin ilk adımını bölge ülkeleriyle birlikte

atmıştır. Örneğin, Doğu Asya ve Pasifik bölgelerinin GSYH’ sinde meydana

gelen artışta Çin’in yüzde 9 oranında kaydettiği büyümenin de önemli etkisi

olmuştur. Çin’in ucuz işgücü; emek yoğun üretimde Çin’e yüksek rekabet gücü

sağlamaktadır. Çin iç talebinin sönük olmasına rağmen ekonomisinin dışa

Page 51: T.C. ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER …yeni dünya düzeni söylemleri uluslar arası ekonomik ve siyasal ilişkilere yeni bir boyut getirmiştir. Özellikle 11 Eylül

41

açılması sayesinde dış talebin artmasıyla yüksek oranlarda GSYIH artışı

gerçekleştirebilmiştir (Sandıklı ve diğerleri, 2005: 335).

Çin’in gelişmiş ülkelerin büyümesine uzun dönemde sağlayacağı arz yönlü katkı

daha da önemlidir. Çin’in kalkınması küresel piyasanın büyüklüğünü genişletecektir.

Adam Smith’in de belirttiği gibi ekonomi ne kadar büyük olursa, emeğin

uzmanlaşmasının ölçüsü de o denli fazla olacaktır. Çin’i daha fazla dış ticarete açmak,

daha fazla uzmanlaşmaya imkan tanıyacağından dolayı küresel verimliliği

yükseltecektir.

Çin ekonomik entegrasyonunun bir göstergesi de uluslararası ticarete katılma

payıdır. Çin’in uluslararası ticaret hacminin ve ülkeye çektiği yabancı sermaye

hacminin GSYH içindeki payı küresel ekonomiye entegrasyonu açısından önemli bir

göstergedir. Çin ithalatının büyük bölümünü bölgesindeki ülkelere yaparken ihracatını

ise daha çok batılı ülkelere yapmaktadır.

Çin’in dünya ekonomisine entegrasyonu yolundaki atılımı, yabancı

sermayeli şirketlerin üretimi vasıtasıyla ortaya çıkan dış ticaret yoluyla olmuştur.

Çin 1990 yılından itibaren devlet sektörünün endüstriyel üretim içindeki payı yarı

yarıya düşmüştür. Bununla birlikte devlet sektörü, sermaye yoğun ve genellikle

büyük ölçekli endüstrileri elinde tutma eğilimi göstermektedir (Sandıklı ve

diğerleri, 2005: 335; Celil, 2001: 275).

Çin’e yapılan yabancı yatırımlar genel olarak ABD, Kanada, Tayland ve

Avustralya’da yaşayan Çin kökenliler tarafından yapılmaktadır. Çin ekonomisinin

ana sorunları; verimsiz devlet kuruluşları ve sorunlu krediler nedeniyle zayıf

durumda olan finans sektörüdür. Devlet teşebbüslerinin yeniden yapılandırılması,

ekonominin üretkenliğini artırmak için gerekli reformların basında gelmektedir.

Bankacılık sektöründe ise yeni kurulan Bankacılık Denetleme Komisyonu,

bankaları gözetleme ve denetleme görevini merkez bankasından devralmıştır.

Çin’de sorunlu kredilerin toplam kredilere oranı yüzde 40’tan fazladır (Celil,

2001: 275).

Page 52: T.C. ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER …yeni dünya düzeni söylemleri uluslar arası ekonomik ve siyasal ilişkilere yeni bir boyut getirmiştir. Özellikle 11 Eylül

42

Artan ihracat performansı, yüksek miktarda yabancı sermaye ve döviz

rezervleri sayesinde Çin ekonomisinin dışsal olumsuzluklara karşı olan

hassasiyetini azaltmıştır. Döviz rezervlerindeki artısın en önemli nedeni; doğrudan

yabancı yatırımların çoğalmasıdır. Çin ekonomisi satın alma gücü paritesine göre

ABD’den sonra dünyanın ikinci büyük ekonomisidir. Çin 2004 yılında Japonya’yı

geride bırakarak ABD’den sonra en fazla petrol tüketen ikinci ülke olmuştur.

OPEC ülkelerinin petrol fiyatlarını belli bir seviyede tutmasında Çin’den gelen

petrol talebi çok önemli rol oynayacağı düşünülmektedir.1993 yılına kadar petrol

ihracatçısı bir ülke olan Çin, sürekli büyüme hedefine paralel olarak, artan enerji

ihtiyacını karşılayamamış ve petrol ithalatçısı bir ülke konumuna gelmiştir.

(DTM, 2007)

Günümüzde yalnızca kendi iç talebinin bir kısmını karşılayabilen ve kısıtlı

miktarda petrol üretebilen Çin’in petrol rezervlerinin 14 yıl içinde tükeneceği

öngörülmektedir ( Dorian, 2005:11 ).

Bu da Çin’i hem mevcut ekonomik yapısını korumak, hem de kalkınmasını

sürdürmek açısından, kesintisiz bir biçimde enerji temin edeceği kaynaklar

arayışına yönelik bir politika ortaya koymasını gerektirmektedir. Çin günümüzde

petrol ihtiyacının üçte birini dış ülkelerden karşılamaktadır (Caruso, 2005:12 ).

Bu oranın 2020 yılında % 70’ye ve 2030 yılında % 80’e çıkacağı tahmin

edilmektedir. Bu nedenle ülke ekonomisini ayakta tutacak olan, sağlam petrol

kaynaklarına ulaşmak, Çin dış politikasının ana hedeflerinden birisidir. Çin, petrol

ihtiyacının % 51’i gibi büyük bir kısmını Orta Doğu’dan sağlamaktadır. Özellikle 11

Eylül’den sonra ABD’nin Orta Doğu’daki petrol kaynaklarını ve bu kaynakların dünya

ticaretine açılma noktalarını tek taraflı olarak kontrol etmesi, Çin’i petrol sağladığı

kaynakları çeşitlendirmeye itmektedir. Bu bağlamda Çin kendisini, enerji konusunda

özel alanlar oluşturmak ve bu alanlara yönelik dikkatli politikalar üretmek zorunda

hissetmiştir.

Çin ekonomisi hızla gelişirken aynı hızla merkezden uzaklaşarak bölgelerde

yoğunlaşmaktadır. Bölgelerin sırayla gelişip modernleşmesi ve dolayısıyla

zenginleşmesi sağlanmaktadır. Devlet yatırım yapılmasını istediği bölgelerin

Page 53: T.C. ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER …yeni dünya düzeni söylemleri uluslar arası ekonomik ve siyasal ilişkilere yeni bir boyut getirmiştir. Özellikle 11 Eylül

43

altyapısını geliştirip, kara ve demiryollarını yapmaktadır. Bunları yaptıktan sonra

da yerli ve yabancı sermayeyi bölgeye davet etmektedir (DTM, 2007:10)

Page 54: T.C. ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER …yeni dünya düzeni söylemleri uluslar arası ekonomik ve siyasal ilişkilere yeni bir boyut getirmiştir. Özellikle 11 Eylül

44

İKİNCİ BÖLÜM

ÇİN’İN DIŞ TİCARET UNSURLARI

2.1.Çin Dış Ticaretinin Belirleyici Unsurları

Çin ekonomisinin yükselişi ve onun nedenleri dünyada ilgi uyandırmakta ve çeşitli

araştırmalara konu olmaktadır. Çin’in yükselişi hem sosyalist bir cumhuriyet olması

hem de ABD ve benzeri ekonomik devlerin karşısına bir güç olarak çıkma ihtimali gibi

nedenler bu ilgiyi daha da artırmaktadır. Bu bölümde, Çin ekonomisindeki yükselişin

önemli nedenlerinden olan Çin dış ticareti incelenmekte ve dış ticareti Çin açısından

kolaylaştıran etkenler tartışılmaktadır.

Çin’in ithalat ve ihracat yönelimleri de, gösterdiği ekonomik gelişme ile birlikte

çeşitli değişikliklere uğramıştır. Çin’in son 20 yılda dışa açılma ve teşvik politikalarının,

ihracatlarındaki büyümenin, dünya ihracatının büyüme oranını tehdit eder hale getirdiği

söylenebilir.

Ülkenin ihracat artışı 1994 yılında Renminbi’nin devalüe edilmesiyle

patlama yapmış, vergi indirimleri ile beraber bu artış 1995 yılında en yüksek

seviyeye ulaşmıştır. 1998 yılında Asya’da görülen kriz ihracatı düşürmüş olsa da

yine de ihracat yüzde 6,1’lik artış göstermiştir. Çin’in Tayvan, Güney Kore gibi

ihracat hacmi yaratması ve yeni pazarlar bulmaması için ekonomistler tarafından

bir neden görülmemektedir. Ülkenin en başarılı olduğu ürünler tekstil,

konfeksiyon ve elektronik ürünlerdir (Sandıklı ve diğerleri, 2005: 299).

Çin’in ithalatı, sanayisindeki üretimi beslemeye yöneliktir. Yatırım yapan yabancı

şirketlere, ihracat yapmaya yönelik üretimde kullanılmak üzere ithalat izni

verilmektedir. 2004 yılında 55 milyar dolar olarak gerçekleşen çeşitli madenler, kauçuk,

kağıt, yağ gibi hammaddelerin ithalatı yıllık olarak ortalama yüzde 62’lik artış

göstermiştir.

Genel olarak Çin’in ithalat rakamlarının yükselmesinde söz konusu

hammaddelerin fiyat artışları da etkili olmaktadır. Çin’in 2004 yılındaki ithalat miktarı

Page 55: T.C. ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER …yeni dünya düzeni söylemleri uluslar arası ekonomik ve siyasal ilişkilere yeni bir boyut getirmiştir. Özellikle 11 Eylül

45

2003 yılına göre bütün ülkeler bazında azalırken, ihracatı AB ülkeleri yönünde artmıştır.

Çin ekonomisi demir ve çelik gibi sanayisini besleyen hammaddeler bakımından

tamamıyla dışa bağımlı olmakla birlikte bu malların dış ticaretteki payı son zamanlarda

azalmaktadır. Ancak bu durum, iç piyasanın bu ürünlerde doyum noktasına ulaşmış

olmasından değil, ihracatı artırmaya yönelik baskıcı politikalardan kaynaklanmaktadır.

İhraç edilmek üzere ithal edilen ara mallar ise toplam ithalatın yüzde 40’ını,

toplam ihracatın yüzde 55’ini oluşturmaktadır. İthalattaki asıl büyük artış tarıma dayalı

gıda maddelerinde görülmektedir. Bu ürünlerin toplam ithalatında yüzde 54 artış

olurken, bunun içinde hububat ithalatı üç kat artmış, canlı hayvan ithalatı ise yüzde 18

artış göstermiştir. Tarıma dayalı ticaretteki açık 4,6 milyar dolar olup uzun süre devam

edecek niteliktedir.

Çin ekonomisinde tarımsal kesim ülkenin yakaladığı gelişme sürecinin dışında

kalmaktadır. Tarım ürünleri miktarı yetersiz olmakla birlikte uluslar arası pazarlarda

rekabet gücünden uzaktır. Çin’in ihracat yapısı, ithalatı ile benzerlik göstermektedir.

Katma değer oluşturan mallar daha çok emek gücüne dayalı elbise, günlük tüketim

maddeleri, ev aletleri ve kahverengi eşyalar gibi mallardan meydana gelmektedir.

Plastik, tekstil, deri, ağaç ve metal gibi dönüştürülmüş mallar ise ihracatın yüzde 40’ını

oluşturmaktadır ( DTM, 2007:35) .Çin’in ihracatında Amerika, Hong Kong, Japonya ve

Avrupa birliği ülkeleri büyük yer tutmaktadır.

2.1.1. Yabancı Yatırımlar

Firmaların uluslararasılaşma süreci değişik aşamaları kapsamaktadır. Örneğin

firmalar başlangıçta mallarını, yurt dışına ihracat, pazarlama birimleri oluşturma veya

lisans anlaşmaları yoluyla satmayı düşünürken, son aşamada yurt dışında üretimde

bulunmayı ya da diğer firmalarla birlikte ortak yatırımlara yönelmeyi tercih etmektedir.

Diğer bir ifade ile uluslararasılaşma süreci tartışmalarında işlem ve faaliyetlerle ilgili

ekonomik olaylar kategorisi arasındaki fark ve ilişkiler gözden kaçırılmamalıdır.

Yabancı sermayeli yatırımların 1950’li yıllarda özellikle gelişmiş ülkeler arasında

büyük miktarlara ulaşması, iktisatçıların ilgisini çekmiş ve bu tür yatırımların neden

yapıldığı konusunda günümüze kadar birçok teori ileri sürülmüştür. Gelişmiş ülkelerden

Page 56: T.C. ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER …yeni dünya düzeni söylemleri uluslar arası ekonomik ve siyasal ilişkilere yeni bir boyut getirmiştir. Özellikle 11 Eylül

46

gelişmekte olan ülkelere yapılan hammadde ve yurtiçi pazara yönelik doğrudan

yatırımlar dışında, montaj ve fason üretime yönelik farklı yatırım türlerinde de görülen

artış; DYSY konusundaki tartışmalara zamanla gelişmekte olan ülkeler boyutunu da

eklemiştir.

Ülkeler yabancı sermaye yatırımlarını çekebilmek için çok çeşitli faktörler

kullanmakta; DYSY ise çok çeşitli faktörlerden etkilenmektedir. Gelişmiş ülkeler

rekabet güçlerini ve kârlarını artırabilecekleri bir ortam ararken; sermaye ve

teknolojik açıdan yetersiz gelişmekte olan ülkeler ise, yabancı sermaye için uygun

ortam hazırlama çabasındadırlar. DYSY oluşturan nedenler, sermaye sahipleri ve

bu tür yatırımları ülkesine çekmek isteyen ülkelerin çakışan çıkarları

doğrultusunda farklılaşmaktadır. Bu nedenle, yatırım yapan çokuluslu şirketin

beklentilerinin, yatırım alan ülkenin beklentileri ile örtüşebildiği oranda, yatırım

her iki ülke yararına olacağı öngörülmektedir (Karluk, 2002: 467).

Çin’de özel ekonomik bölgeler ilk kez 1979’da dört yerde kurulurken 14

kıyı kenti ve Hainan Adası acık kıyı kenti olarak ilan edildiği yıl 1984’tur. Bu

özerk bölgeler 1980’li ve 1990’lı yıllara sürekli genişletilerek, ülkenin belli başlı

kentleri yabancı yatırımcılara açık hale getirilmiştir. Günümüzde bu bölgelerin

yatırım çekme konusunda birbiriyle rekabet ettiği de söylenebilir(Sezen, 2007:47–

48). Ekonominin dışa açıldığı ilk yıllarda in’e gelen toplam doğrudan yabancı

yatırımların yaklaşık üçte biri deniz aşırı Çin ülkeleri olan Hong-Kong ve

Tayvan’dan gelmiştir. Deniz aşırı Çin ülkeleri emek yoğun sektörleri Cin’deki

özel ekonomik bölgelere kaydırmışlardır (Öztürk ve diğerleri, 2006: 69).

Çin’in iç ve batı bölgelerinde yatırım yapacak şirketlere vergi indirimi

sağlanırken ulaştırma ve enerji altyapısıyla ilgili yatırımlara %25 yerine % 15

vergi oranı uygulanarak yatırımlar belirli alanlara kanalize edilmeye

çalışılmaktadır. Ayrıca Çin’de faaliyette bulunan isletmelerin 5 yıl içinde elde

ettikleri karları yeniden yatırıma yöneltilirse % 40 oranında gelir vergisinden

avantaj sağlamaktadır. Günümüze Çin’de açılan yabancı sermayeli işletmelerin

yalnızca % 25 ortak girişim yoluyla olurken, geriye kalan % 75 oranında

firmaların tamamı yabancı sermayeli yatırımlardır (Deik, 2007: 9).

Page 57: T.C. ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER …yeni dünya düzeni söylemleri uluslar arası ekonomik ve siyasal ilişkilere yeni bir boyut getirmiştir. Özellikle 11 Eylül

47

Çin’deki yabancı sermaye yatırımları yıllar itibariyle artarak 2008 yılında 93,7

milyar dolara ulaşmıştır.

Tablo 11. 2000-2008 Yılları Arasında Çin’e Yapılan Doğrudan Yabancı Yatırımlar

Yıllar Yabancı Sermaye Miktarı (Milyar Dolar $)

2000 40,7 2001 46,8 2002 52,7 2003 53,5 2004 54,9 2005 60,2 2006 69,5 2007 74,7 2008 93,7

Kaynak: Saray ve Gökdemir, 2007: 15, http://www.chinadaily.com.

Yetişmiş işgücüne ve esnek işgücü piyasalarına olan ihtiyaç, bilgiye dayalı

teknolojilerin uygulanmasında ve tüketiciye yönelmiş girişimci, iletişim ve satış

kabiliyetleri olan işgücüne talebi artırmaktadır. Yabancı sermaye, bu tür ucuz

işgücünün bulunduğu ülkelere yönelmektedir. İşletmelerin daha geniş pazarlara

ulaşabilmesi amacıyla küreselleşmesi sonucunda üretim, hizmetler ve sonraki

hizmetlerin hedef pazarda veya yakınında olması zorunluluğu da diğer bir

etkendir. Bilgiye dayalı endüstrilerin gelişmesi, bu alanda rekabetin oldukça

yoğun olması nedeniyle yeniliklerin, bilginin ve enformasyonun bulunduğu

yerlere yatırım yapma arzusu gelişmektedir (Özyıldız, 1998: 71-75).

Uzun vadeli karşılaştırmalı üstünlük sağlayan bölgelerde ana şirketin üretim

faaliyetlerini destekleyen diğer üretim faaliyetlerinin yoğunlaştırılması maliyetleri

azaltan bir etkendir. Böylelikle ana şirkette, gerekli alt yapısı genişlemeye,

destekleme faaliyetlerine, promosyona ve arza açık olan bölgelere yatırım yapma

arzusu oluşmaktadır. Girdilerin, üretimin küreselleşmesindeki gelişmelere bağlı

olarak artan oranda uluslararası bir karakter kazanması sonucunda, yatırım

yapacak şirketler için yatırım yapılacak yerin önemi artmaktadır. Üretimde

otomasyon ve yeni teknolojilerin kullanımın artması, sanayide geleneksel işgücü

becerilerinin üretim sürecindeki önemini azaltmaktadır (Özyıldız, 1998: 71-75).

Page 58: T.C. ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER …yeni dünya düzeni söylemleri uluslar arası ekonomik ve siyasal ilişkilere yeni bir boyut getirmiştir. Özellikle 11 Eylül

48

DTÖ üyeliğiyle beraber Çin, yabancı yatırımcıların gözdesi haline gelmektedir.

Çin doğrudan yatırım açısından yabancılar tarafından en çok ilgi gösterilen ülke

konumundadır. Ülkenin yüksek büyüme hızı, dünya ekonomisi ile bütünleşme

kararlılığı, 1,3 milyarlık tüketici kitlesi ve yönetimdekilerin reformların devamı

doğrultusunda verdikleri güven dünya genelinde yatırımcıların ilgisini çekmektedir.

Mevcut büyüme hızının, gelir düzeyi hızla artan halkın tüketim talebini artırması

ölçüsünde de dış yatırımcının Çin pazarındaki kar beklentilerini artırmaktadır.

Doğrudan yabancı yatırımlar, Çin ekonomisinin dış ticaret yoluyla

büyümesinde motor işlevi görmektedir. 1990’lı yıllardan itibaren uygulanmaya

başlanan yabancı yatırımları özendirici politikalar sayesinde Çin, ABD’den sonra

en çok yabancı yatırım çeken ülke olmuştur. Söz konusu yabancı yatırımlar,

Çin’in yabancılara verdiği güven oranında artmaktadır. DTÖ’ye üye olmak için

müracaatı, daha sonradan kabulü ile oluşan bu süreç bu güven ortamını

artırmaktadır (Sandıklı ve diğerleri, 2005: 331).

Çin, büyüme rekorları kıran bir ülke olmanın yanı sıra satın alım gücü de yavaş

yavaş ama istikrarlı olarak artan önemli bir pazardır. 1,3 milyarlık nüfusa sahip olan

Çin’i bir pazar olarak değerlendirirken, 65-100 milyon hacimlik yüksek satın alma

gücüne sahip bir nüfusun da oluştuğu ve bu kesimin her türlü ithal lüks mala ilgisi

olduğu göz ardı edilmemelidir.

Doğrudan sermaye yatırımları 1985-96 yıllarında daha çok Asya ülkelerinden

gelirken, 1996 yılından sonra Çin’e olan uluslararası güvenini artmasıyla birlikte

endüstriyel ülkelerin yabancı sermaye yatırımları içindeki payı hızla yükselmiştir.

Çin ekonomisinin yüzde 58’inin kıyı eyaletlerinde yoğunlaşması uluslar

arası firmaların ilgisini bu bölgelere çekmektedir. Bu eyaletlerde kişi başına yıllık

gelir 2100 dolar; Şanghay’da ise 5000 dolardır. 1979–2002 yılları arasında ülkeye

giriş yapan yatırımların yüzde 86’sı bu bölgelerdeki 11 eyalet tarafından

çekilmiştir. Örneğin; Shenzen,Xiamen,Qingdao Dalian ve Ninpo şehirleri Hong

Kong ve Tayvan’a yakınlıkları; Guangdong eyaleti,Shangai,Beijing ve Trianjin de

politik ve ekonomik merkez olduklarından tercih edilmişlerdir.Yatırım

Page 59: T.C. ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER …yeni dünya düzeni söylemleri uluslar arası ekonomik ve siyasal ilişkilere yeni bir boyut getirmiştir. Özellikle 11 Eylül

49

maliyetlerini düşüren coğrafi konum, ortak dil,ve kültürel benzerlikler Çin’deki

DYSY’de etkili olmuştur. Ülkeye giriş yapan yabancı doğrudan yatırımların

sektörel dağılımı ise daha çok imalat sanayinde yoğunlaşmıştır (DEIK, 2005:11).

Tablo 12. Çin ‘deki Doğrudan Yabancı Yatırımların Coğrafik Dağılımı (%)

1983-1998 1980'ler 1990'lar Doğu 87,8 90 87,6 Orta 8,9 5,3 9,2 Batı 3,3 4,7 3,2

Kaynak: http://www.oecd.org.

Çin’de mevcut DYSY’ lerin büyük bir bölümü gelişmiş kıyı bölgelerinde

bulunmaktadır. Ülke içindeki yatırımların bu dengesiz dağılımı tablo 12’de de

gösterilmektedir. Ülke içindeki bu dengesiz dağılımının sonucu olarak da bölgeler

arasında ekonomik bir takım farklılıklar ortaya çıkmaktadır. Doğu kesiminde kişi başına

düşen GSMH ortalamanın çok üstündeyken, orta/batı kesimi ortalamanın çok altında

bulunmaktadır.

Tablo 13. Çin’e Yapılan Doğrudan Yabancı Yatırımlar Sektörler İtibariyle ( 2007)

(Milyar $) Sektörler Kullanılan DYY Toplam %

İmalat 40,9 54,6 Emlak Geliştirme 17,1 23,7 Leasing ve Ticari Hizmetler 4,0 5,3 Toptan ve Perakende Ticaret 2,7 3,6 Ulaştırma, Depolama ve Yayınlar 2,0 2,7 Toplam 74,8 100,0

Kaynak: http://www.stats.gov.cn

2007 yılında Çin’e yapılan DYSY daha çok imalat sanayide yoğunlaşırken, ikinci

olarak da gayrimenkul sektörüne yönelmiştir. Son dönemde ise emek yoğun

sektörlerden kimyasallar, petrol işleme gibi sermaye yoğun ve teknoloji yoğun

sektörlere doğru bir kayma gözlenmektedir.

Hizmet sektörüne yapılan yabancı yatırımlar ise toplamda çok az pay sahibidir.

Bunda, merkezi hükümetin kısıtlamalarının rolü büyüktür. Örneğin 2002 eğitim, kültür,

sanat, radyo, sinema, televizyon ve yayıncılık alanlarına yapılan yabancı yatırım 38

Page 60: T.C. ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER …yeni dünya düzeni söylemleri uluslar arası ekonomik ve siyasal ilişkilere yeni bir boyut getirmiştir. Özellikle 11 Eylül

50

milyon dolar olmuştur. Toptancılık, perakende ve yemek hizmetlerine ise aynı yıl 933

milyon dolar yatırım yapılmıştır. Çoğu alanda olduğu gibi hizmet sektörünün dışa

açılımında da önümüzdeki dönemde bir serbestleşme beklenmektedir.

Ekonominin bazı sektörlerinde ekonomik büyüme uğruna yerel sanayinin

gelişimi ikinci plana itilmiştir. Otomotiv, telekom ekipmanları, perakende ve

lojistik sektörleri henüz uluslararası rekabete uyum sağlayacak yerli firmalar

yokken yabancı sermayeye açılmıştır. Bir tahmine göre Volkswagen firmasının

son yıllarda Çin operasyonlarından elde ettiği kar Almanya’daki karını geçmiştir

(DEIK, 2005:11-12).

Yine, 2004 yılında Çin’de ABD’den daha fazla sayıda Buick marka otomobil

satıldığı tahmin edilmektedir. Ayrıca teknoloji ve enerji sektörlerinde yabancı yatırımlar

çok yoğundur. BP, Motorola, Royal Dutch Shell Group ve Samsung gibi çokuluslu

firmalar ülkedeki en büyük yatırımcılardandır.

General Electric Çin’de 300 kadar satın alım personeli bulundurmakta, Intel

ve Microsoft ülkede ar-ge üsleri işletmekte ve HSBC Bankası arka plandaki

birçok operasyonunu burada gerçekleştirmektedir. Ayrıca AIG, Alcatel,

Carrefour, Nestle, Siemens ve P&G gibi dev firmalar Çin’de faaliyetlerini

sürdürmektedir (DEIK, 2005:12).

Özetleyecek olursak; yabancı sermaye yatırımlarının Çin’e geliş nedenleri

kısaca; bol ve ucuz işgücü, yatırımları özendirici vergi teşviki,düşük ücretler,bir

milyardan fazla potansiyel tüketici piyasası,zengin doğal kaynaklar, ekonomik

reform ve Çin’in DTÖ’ ye üye olmasıdır.Çin ayrıca ülkede faaliyet gösteren

yabancı sermayeli şirketlerin karlarını ülke dışına yabancı para olarak çıkarmasına

izin vermektedir.Bu durum yabancı yatırımları daha da arttırmaktadır.Örneğin;

Tayvan kültürel benzerlik ve coğrafi yakınlıktan dolayı Çin’de yatırım yapmış ve

düşük ücret nedeniyle emek yoğun işleri Çin’de yaptırarak %8 maliyet avantajı

sağlamıştır. Eğer aynı üretimi ASEAN ülkelrinde yapmış olsaydı %5 maliyet

avantajı sağlayacaktı ki %3 lük fark uluslar arası piyasada çok şey ifade

etmektedir (Chung, 1997:187-188).

Page 61: T.C. ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER …yeni dünya düzeni söylemleri uluslar arası ekonomik ve siyasal ilişkilere yeni bir boyut getirmiştir. Özellikle 11 Eylül

51

Çin hükümeti yabancı yatırımlar çekebilmek için çeşitli yatırım güdüleri sağlamak

üzere önemli gayretler göstermiştir. Son iki on yıllık dönemi aşkın bir süre,

yabancı yatırımlar çekmek için, yatırım çevresini geliştirmek amacıyla hükümet

politikalarını sürekli olarak yeniden düzenlemiştir. Çin’ in çok başarılı olan üç

politikası ;( Venture, 2005:88 )

1. Yabancı yatırımcılara yönelik ayrıcalıklı vergi düzenlemeleri,

2. Yabancı yatırımcılar için hazırlanmış esnek anlaşma formları

3. Özel ekonomik alanların kurulması ,şeklinde belirtilebilir.

Yabancı yatırımların Çin ekonomisine faydası olduğu gibi olumsuzlukları da

olmaktadır. Çin’e yabancı sermaye girişi olmakta ama bu yabancı sermayenin

yarattığı net döviz ile bu yatırımlar sonucunda elde edilen kârın transferini

karşılamak mümkün olmamaktadır. Mesela 2000 yılında Çin’de yabancı sermaye

25 milyar dolar para kazanmış ama buna karşın 2 milyar dolarlık net ihracat

fazlası yaratmıştır. 25 milyar doların yarısı tekrar Çine yatırılmış, kalan yarısı, 10

milyar doları da transfer edilmiştir. Durum böyle olunca, Çin ekonomisi 8 ila 9

milyar dolar açık vermeye başlamıştır. Yani, 60 milyar dolar yabancı sermaye

ihracattaki sektörlere gelmesine karşın transferlerden doğan bir döviz açığına

sebebiyet verebilmekte, bu açığın yarattığı bir kriz baskısı da söz konusu

olabilmektedir. Ayrıca diğer bir olumsuzluğu ise; verimsiz çalışan KİT‘ lerin

piyasa mekanizmasının dışına itilmesine ve işsizliğin baş göstermesine neden

olmasıdır (www.birgun.net).

Çin pazarına DYSY yapan Türk şirketleri ise ağırlıklı olarak; Çin'de inşaat,

gıda ve tekstil alanında girişimde bulunmaktadırlar. Bu yatırımların toplam değeri

15 milyon Dolar civarındadır. Bunların en önemlisi ENKA Grubu'na bağlı Çimtaş

A.Ş'nin Ningbo Serbest Bölgesi'nde gerçekleştirdiği toplam 5 milyon Dolar

tutarındaki yatırımıdır. Ancak doğrudan yatırım olmamakla birlikte özellikle

elektronik, gıda ve tekstil sektörlerinde de pek çok Türk firması üretimlerinin bir

bölümünü Çin'de gerçekleştirmektedir. Daha önce bazı Türk firmalarının

beklenen başarıya ulaşamaması ve bunların kamuoyuna yansıması Türk

firmalarının yeni yatırımlara ve ortaklıklara girmelerinde temkinli davranmalarına

neden olmuştur. (DEİK, 2003:14)

Page 62: T.C. ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER …yeni dünya düzeni söylemleri uluslar arası ekonomik ve siyasal ilişkilere yeni bir boyut getirmiştir. Özellikle 11 Eylül

52

2.1.2. Yükselen Ekonomi Trendinin Avantajlarından Yararlanılması

Yükselen Piyasa Ekonomisi-YPE (emerging market economy) kavramının

iktisat yazınına kazandırılması, ilk kez, 1981 yılında Dünya Bankası’na bağlı bir

kuruluş olan Uluslararası Finans Kurumu’ndan (International Finance

Corporation-IFC) Antoine W. van Agtmael sayesinde olmuştur. Yeni ortaya çıkan

veya gelişmekte olan piyasa ekonomilerini tanımlamak amacıyla kullanılmaya

başlayan ve kısa sürede yaygın bir kabul gören kavram, esas itibariyle, düşük-orta

düzeyde kişi basına gelire sahip ülkelere atıfta bulunmaktadır. Söz konusu

kapsamda değerlendirilen ülkeler, dünya genelindeki nüfusun yaklaşık yüzde

80’ini barındırmakta; global ekonominin de yüzde 20’sini temsil etmektedir (Atik,

2005: 21-23).

The Economist dergisi gelişmekte olan ülkeler arasında yaptığı toplam GSMH

miktar ve sermaye pazarlarındaki sermayeleşme oranını temel aldığı araştırmasının

sonucunda dünyadaki 24 ülkeyi (Çin, Hong Kong, Hindistan, Endonezya, Malezya,

Filipinler, Singapur, Güney Kore, Tayland, Arjantin, Brezilya, Şili, Meksika,

Venezüella, Yunanistan, İsrail, Portekiz, Güney Afrika, Türkiye, Çek Cumhuriyeti,

Macaristan, Polonya, Rusya) yükselen ekonomi olarak sınıflanmıştır. ABD Ticaret

Departmanı ise, 10 büyük ve önemli yükselen ekonomiyi şu şekilde sıralamaktadır: Çin

Ekonomik Alan (Çin, Tayvan ve Hong Kong), Hindistan, Endonezya, Güney Kore,

Türkiye, Polonya, Meksika, Brezilya, Arjantin ve Güney Afrika Cumhuriyeti.

Çin’in doğrudan yabancı yatırımlara olan bağımlılığı, özellikle dikkatleri

üzerinde toplamaktadır. Öte yandan, 1990’lı yılların başlarından itibaren ortalama

sermaye akışında yaşanan yukarı doğru hareket, sermaye çeken ülkelerde

gerçekleştirilen iktisadî reformlara eşlik eden ilerlemenin de bir göstergesi

olmaktadır. Çin hariç, merkezî planlamaya dayalı rejimlerin birer birer tarih

sahnesinden çekilmesiyle birlikte, çok sayıda yükselen piyasa ekonomisi artan bir

biçimde istikrarı hedef alan piyasa ekonomisinin gerektirdiği politikalar

benimsemeye başlamıştır (Atik, 2005: 21-23).

Çin dünyada en fazla yatırım alan ülkeler sıralamasında ABD’nin arkasından

ikinci sırada yer almaktadır. Söz konusu sıralama gelişmekte olan ülkeler arasında

Page 63: T.C. ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER …yeni dünya düzeni söylemleri uluslar arası ekonomik ve siyasal ilişkilere yeni bir boyut getirmiştir. Özellikle 11 Eylül

53

yapıldığında ise Çin açık bir farkla ilk sırada yer işgal etmektedir. Kişi başına düşen

ulusal gelir çok yüksek olmamakla birlikte - Shangai kişi başına düşen yaklaşık 5000

dolarlık GSMH’si ile bu istatistiğe dahil değildir- muazzam nüfusu ve çok geniş iç

pazar potansiyeli sayesinde Çin dikkate değer bir büyüme hızı sergilemektedir.

( www.kalder.org)

Tablo 14. Çin’in Yararlandığı Doğrudan Yabancı Yatırımlarının Ülkeler İtibari ile

Dağılımı (2005-2008), (Milyar dolar)

Ülkeler 2005 (Milyar $) 2006(Milyar

$) 2007(Milyar $)

2008(Milyar $)

Hong Kong 17.95 21,31 27,7 41,04 Virgin Adaları 9,02 11,68 16,55 15,95

Japonya 6,53 4,76 3,59 3,65 Güney Kore 5,17 3,99 3,68 3,14

ABD 3.06 3,00 2,62 2,94 Singapur 2.20 2,46 3,18 4,44 Tayvan 2,15 2,23 1,77 1,9

Kaynak: PRC Ministry of Commerce The U.S-China Business councıl 2007 http://www.interfax.cn/news/7896/

Çin’in ekonomik büyümesi incelendiğinde; ülkeye gelen toplam doğrudan yabancı

yatırımların yaklaşık üçte biri deniz aşırı ülkelerden gelmektedir. Bu özellikle son

yıllarda yükselerek en üst seviyelere ulaşmıştır.

Tüm dünya ekonomilerinin durgunluk ya da küçülme yaşadığı 2001 yılında

dahi Çin ekonomisi yüzde 7,8’lik bir büyüme sergileyebilmiştir. Sürekli artan

satın alma gücü, ucuz işgücü ve altyapı maliyetleri dolayısıyla büyüme eğilimine

devam eden Çin dünya genelinde yatırımcılar için bir cazibe kaynağıdır (Kızıltan,

2003: 45-46).

Tablo : 15. Çin’in Yıllara Göre Büyüme Oranı (%)

Yıl Büyüme Oranı (%)

Yüzde Değişim

2004 9.10 % 13.75 % 2005 9.10 % 0.00 % 2006 10.20 % 12.09 % 2007 10.70 % 4.90 % 2008 11.90 % 11.21 %

Kaynak: www.indexmundi.com

Page 64: T.C. ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER …yeni dünya düzeni söylemleri uluslar arası ekonomik ve siyasal ilişkilere yeni bir boyut getirmiştir. Özellikle 11 Eylül

54

2000-2004 yılları arasında Çin ortalama büyüme oranı % 8,12 olurken; Çin

ekonomisinde 2004 yılı ilk ve ikinci çeyreğinde sırasıyla yüzde 9,8 ve yüzde 9,6 olmak

üzere tahminlerin ötesinde bir büyüme gerçekleşmiştir. Büyümenin temel etkeni sabit

sermaye yatırımlarındaki artış olmuştur. Dengeli büyüme hedefine ulaşmak için merkezi

hükümet, sabit sermaye yatırımlarını daraltıcı bir dizi önlem almış ve bunun sonucu

olarak 2004 yılı büyüme oranı yüzde 9,1 olarak gerçekleşmiştir. 2005 -2008 yıllarında

ise büyüme oranı ortalama % 10,35 ‘e çıkmıştır. 2009 yılının ilk çeyreğinde büyüme

oranı 2008 yılının ilk çeyreğine göre % 6,1 artış göstermiştir. 2009 küresel finansal

krizin etkisiyle, Çin ekonomisinin daralma baskısıyla karşı karşıya kaldığı

görülmektedir (www. indexmundi. com , www.internethaber.com).

Dolar başta olmak üzere yabancı ülke paralarının Çin parası RMB karşısında aşırı

değerlenmiş olmasına bağlı olarak, ihracata dayalı belirli sektörlerde ısınma

görünmüştür. Söz konusu döviz kuru ile ithalat ise baskı altına girmiştir. 2009 yılı ilk

çeyreğinde ise; ithalat da yüzde 30,9'luk düşüşle 183,2 milyar dolara inmiştir.2009 yılı

ilk çeyreği verilerine baktığımızda ihracat rakamlarının ise % 19,7’lik bir düşüşle 245,5

milyar dolara gerilediği görülmektedir.( www.internethaber.com)

Bu çerçevede, 2004 yılında Çin’in 1,1 trilyon USD’lik dış ticaret hacmi

içerisinde 32 milyar USD düzeyinde bir ticaret fazlası oluşmuştur. Çin 2004 yılı

ihracatı bir önceki yıla göre yüzde 35,4 artışla 593,4 milyar dolar; ithalatı ise bir

önceki yıla göre yüzde 36 artışla 561,4 milyar dolar olarak kaydedilmiştir. 2007

yılında ise; ihracatı 1,218 trilyon dolar ve ithalatı ise 955,8 milyar dolar olarak

gerçekleşmiştir. İhraç edilen ürünlerin yüzde 50’si diğer Asya ülkelerine, yüzde

22’si Kuzey Amerika’ya, yüzde 20’si ise Avrupa’ya gönderilmiştir. İthalat

girdisinin ise yüzde 66’sı Asya ülkelerinden, yüzde16’sı Avrupa’dan, yüzde 9’u

da Kuzey Amerika’dan gelmiştir ( Morrison,2009:8).

Page 65: T.C. ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER …yeni dünya düzeni söylemleri uluslar arası ekonomik ve siyasal ilişkilere yeni bir boyut getirmiştir. Özellikle 11 Eylül

55

Tablo 16. Çin’in Dünya Ticaret Dengesi 2003-2007 (Milyar $)

Yıllar İhracat İthalat Ticaret dengesi

2003 438,4 412,8 25,6 2004 593,4 561,4 32 2005 762 660,1 101,9 2006 969,1 791,5 177,6 2007 1,218 955,8 262,2 2008 1.428,90 1.131,50 297,4

Kaynak: Morrison ,2009:8

Dikkati çeken bir nokta, Çin ticaretinin üçte birine yakın bölümünün Hong

Kong üzerinden gerçekleşmesidir. Ekonomik veriler Çin’in her yıl büyüme gösterdiği

yönünde olup, son veriler Çin ekonomisinin İngiltere ve Fransa’nın biraz gerisinde

olduğunu göstermektedir (www.cia.gov).

Çin ekonomisinin büyümesinin yanında ekonomik büyümenin ülkeye getirdiği

birtakım olumsuzluklar da mevcuttur. Hızlı büyümenin yan etkisi ise hammadde, enerji

ve ulaşım gibi sektörlerin talebe cevap vermekte zorlanmasıdır. Bu nedenle de Çin’in

hızlı kalkınmasının dünyadaki bazı hammadde ve işlenmiş ürünlerde aşırı talebe yol

açtığı bilinmektedir. Nitekim demir-çelik ve bazı petrol türevlerinde Çin talebinin

fiyatlar üzerindeki etkisi görülmektedir.

2003 sonunda Çin’in petrol ithalatının 91 milyon tona ulaşması dikkat çekicidir.

Çin’in enerjiye aç bir ülke olması dünya dengelerini de etkilemektedir. Öyle ki Çin,

2003’te Japonya’yı da geride bırakarak ABD’den sonra dünyada en fazla petrol tüketen

ikinci ülke konumuna gelmiştir. Uluslararası Enerji Ajansının tahminlerine göre Çin’in

petrol ihtiyacı önümüzdeki 10 yılda ikiye katlanacaktır ve yerli petrol üretimi ise aynı

kalacaktır.

Önümüzdeki 20 yıl zarfında Çin’in günlük petrol ithalat gereksiniminin bugünkü

Suudi Arabistan’ın tüm üretimi ile eşdeğer olması beklenmektedir. OPEC üyelerinin

geçtiğimiz yıl petrol fiyatlarını varil başına $30 seviyesinde tutabilmesinde Çin’den

gelen talebin rolü büyüktür.

Page 66: T.C. ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER …yeni dünya düzeni söylemleri uluslar arası ekonomik ve siyasal ilişkilere yeni bir boyut getirmiştir. Özellikle 11 Eylül

56

2.1.3. KOBİ Politikaları

Çin’de KOBİ’ler çok küçük ölçekli işletmeler: 1–49 çalışanı; küçük ölçekli

işletmeler, 50–100 çalışanı; orta ölçekli işletmeler, 101–500 çalışanı; büyük

ölçekli işletmeler, 500+çalışanı olarak tanımlanmaktadır. Orta ve büyük ölçekli

işletmeler çoğunlukla devlete aitken, küçük ölçekli işletmeler kişilere veya

ortaklıklara aittir. Toplam büyük ve orta ölçekli işletmeler içinde, devlete ait

olanların oranı yüzde 70 olup, yine devlete ait olan bu işletmelerin istihdam ettiği

işçi oranı da yüzde 85’dir. Bu durumda Pazar ekonomisine sahip ülkelerden

büyük farklılık arz etmektedir (DTM,2005:13).

Çin’in ihracatının yüzde 62’sini özel kanun ile desteklediği küçük ve orta ölçekli

şirketler (KOBİ) gerçekleştirmektedir. Çin’de devlet, yerel yönetimlerden uygulamada

ve hukuksal korumada her şirkete eşit ve adil davranmalarını temel politika olarak

görmelerini istemektedir. Yerel yönetimler çıkarılan kanun kapsamında KOBİ’lerin

faaliyet alanlarındaki sınırlamaları azaltarak pazara giriş şartlarını kolaylaştırmışlardır.

Devletin sınırladığı alanlar dışında kalan bütün sektör ve iş alanlarında KOBİ

faaliyetlerine izin verilmektedir. Bu izin sayesinde resmi kurumlar hiçbir şekilde idari

kararlar alıp KOBİ’lerin önüne engel çıkartamamaktadır. KOBİ’lerin öz sermayelerine;

hisse satın alma, ortaklık kurma veya satın alma yöntemleriyle kuracakları şirketler

vasıtasıyla, baraj, gölet, ulaşım, enerji, haberleşme, inşaat, çevre koruma, bilim,

teknoloji, kültür, eğitim, sağlık ve spor alanlarında yatırım yapmaları için yerel

yönetimlerin altyapı ve sosyal hizmet projeleri için açılacak ihalelere katılmalarına izin

verilmektedir.

Ülkenin sağlık politikalarına uygun olması şartıyla KOBİ’lerin kâr amaçlı tedavi

kuruluşları açmalarına, devlete ait hastaneleri yenilemelerine, zorunlu temel eğitim

dışında kalan okulların yemekhane, yatakhane ve destek birimlerinin inşaat projelerini

almalarına ve işletmecilik yapmalarına imkân tanınmaktadır. KOBİ’lere sağlanan

kolaylıklar arasında kamu görevinden istifa ederek KOBİ kuranlara bir miktar tazminat

ödenmekte, Çin Şirketler Kanunu’na göre şirket kurmak için en az 500 bin yuan

sermaye şartı aranırken KOBİ’ler için bu rakam 200 bin yuana (25 bin dolar)

düşürülerek 3 yıllık da süre tanınmaktadır. Güvenlik ve çevre koşullarına uygun olması

Page 67: T.C. ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER …yeni dünya düzeni söylemleri uluslar arası ekonomik ve siyasal ilişkilere yeni bir boyut getirmiştir. Özellikle 11 Eylül

57

şartı ile KOBİ’lerin ev adreslerini işletme adresi olarak göstermelerine izin

verilmektedir. Bilim ve teknoloji alanında eğitim görenler, kamudan işten çıkarılanlar

ve işsizlerin kuracağı her türlü şirkette şirket kurma şartlarından bazılarını

karşılamayanlara bir yıllık hazırlık dönemi tanınarak ruhsat verilmektedir. KOBİ’leri

geliştirmek ve finans zorluklarını aşmak için KOBİ Geliştirme Fonu kurulmuştur ve

yerel hükümet her yıl bu fona bir miktar ödenek ayırmaktadır. Ayrıca yerel hükümet

tarafından ulaşım, inşaat, emlak, su hizmetleri gibi projelerde fiyat belirlenirken

KOBİ’lerin normal pazar koşullarından daha fazla kar elde edebilmesi sağlanmaktadır.

KOBİ’ler arasında her yıl yapılacak incelemeyle 100 güçlü firma belirlenmekte ve 100

güçlü kamu kuruluşunun sahip olduğu haklardan yararlanmaları sağlanmaktadır.

(http://www.milliyet.com.tr).

KOBİ’lere sağlanan bu kolaylıkların yanında karşılaştıkları çeşitli

sorunlarda vardır. Bu sorunlardan başlıcaları, ekonomik olmayan ölçeksel

faaliyetler ve geniş çaplı yayılım; geçerliliğini kaybetmiş ekipman ve düşük

teknoloji düzeyi; niteliksiz işgücü; düşük düzeyde faaliyet alanı ve yönetim

uzmanlığı; uluslar arası pazara erişim yetersizliği; mevduat yetersizliği; etkili

olmayan teşvik programları; ve finansman yetersizliği gibi problemler yer

almaktadır (DTM,2005:13).

Sürekli gelişen bir pazar olarak Çin çokuluslu şirketlerinde odak noktası

olmaktadır. Yabancı yatırımları çekme konusunda oldukça başarılı bir strateji izleyen

Çin’de DTÖ üyeliği ile yabancı yatırımlara uygulanan sınırlamalar azalmış, böylelikle

çokuluslu şirketlerde Çin’de yapılan yatırımlarda yerlerini almışlardır.

2.1.4.Çin’in Mukayeseli Üstünlüğünün Kaynakları

Çin’in rekabet üstünlüğünü sağlayan sebeplerin başında, 1970’li yılların

sonlarında başlayan ve ülkeyi merkezi planlı ekonomiden serbest pazar ekonomisine

kademeli olarak dönüştürmeyi hedefleyen ekonomik reformlar gelmektedir. Bu

reformlar sayesinde dünyada eşi benzeri görülmemiş bir büyüme sürecine giren Çin,

ülkeye giren rekor düzeyde yabancı sermayenin de rüzgarıyla 2001 yılında dünyanın en

büyük ikinci ekonomisi olmuştur.

Page 68: T.C. ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER …yeni dünya düzeni söylemleri uluslar arası ekonomik ve siyasal ilişkilere yeni bir boyut getirmiştir. Özellikle 11 Eylül

58

Yapısal reformlar dışında Çin’in en büyük rekabet avantajı dünya ortalamasının

çok altında kalan işgücü maliyetidir. Rekabetçiliğinin bir göstergesi olarak, Birleşmiş

Milletler Ticaret ve Kalkınma Konferansı (UNCTAD)’ın 2002 Ticaret ve Kalkınma

Raporu verilerine göre ABD’nde bir işçiye ödenmekte olan ücret 100 birim olarak kabul

edildiğinde, İsveçli bir işçiye 74,5, Çinli bir işçiye 2,1, Türk işçiye ise 15,7 birim ücret

ödenmektedir. Ancak anılan çalışmada yer alan ve madalyonun öteki yüzünü teşkil eden

işçi verimlilik oranları rakamları da çok çarpıcı sonuçlar vermektedir. ABD’nde bir

işçinin verimliliği 100 birim kabul edildiğinde, Çinli işçinin verimliliği 2,7 birim,

İsveçli bir işçinin verimliliği 53,8 birim, Türk işçinin verimliliği ise 22,7 birim olarak

ortaya çıkmaktadır. Kısacası Çin’in işgücü maliyetininin düşüklüğünden kazandığı

avantajın büyük bölümü verimlilikteki dezavantajdan dolayı yok olmaktadır

(http://www.bursaekonomi.com.tr).

Her ne kadar yeterli petrol ve doğalgaz rezervlerine sahip olmasa da

üretimde kullanılan enerji birim fiyatlarının düşüklüğü de Çin’in rekabetçi yapısı

için önemli bir avantaj oluşturmaktadır. Benzinin litre fiyatı Çin’de Türkiye’ye

nazaran %275, elektrik enerjisi KWH olarak %134, doğalgaz ise %38 oranda

daha ucuza satılmaktadır. Çin’de halen uygulanan vergi sisteminde akaryakıt

üzerindeki vergi yükü oldukça düşüktür. 1 litre benzinin fiyatı ortalama 0,3 dolar,

doğalgazın metreküp fiyatı 0,17 dolar, elektrik enerjisi KWH olarak ortalama

0,050 Dolardır. Çin 2003 yılında, A.B.D.’nin ardından dünyanın en çok petrol

tüketen 2. ülkesi olmuştur. Ancak, kömür, % 64’lük payı ile Çin’in temel enerji

hammaddesidir. Çin’in toplam kömür tüketimi 2003 toplam dünya tüketiminin

%30’una karşılık gelmektedir. (Özsoylu, 2006:111)

Bunların yanı sıra, çalışanların sendikal haklarının kısıtlılığı, vergilerin

göreceli olarak düşük olması (K.D.V. küçük işletmeler için %6), bazı sektörlerin

devlet tarafından desteklenmesi, marka taklitçiliği nedeniyle sağlanan menfaatler,

Çin para birimi Renminbi’nin devlet tarafından bilinçli olarak düşük tutulma

politikası, pek çok firmanın sahibinin hala devlet olması ve bu firmaların

hammadde ihtiyaçlarının dış piyasalardan toptan fiyatlarla temin edilmesi

nedeniyle sağlanan ölçek ekonomileri, Çin’e mukayeseli üstünlük kazandıran

etmenler arasında sayılabilir.(Özsoylu, 2006:111)

Page 69: T.C. ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER …yeni dünya düzeni söylemleri uluslar arası ekonomik ve siyasal ilişkilere yeni bir boyut getirmiştir. Özellikle 11 Eylül

59

ÜÇÜNCÜ BÖLÜM

ÇİN’NİN DÜNYA TİCARET ÖRGÜTÜ VE TÜRKİYE İLE İLİŞKİLERİ

3.1. Çin’in Dünya Ticaret Örgütü Üyeliği ve Sorunlar

Dünya Ticaret Örgütü (World Trade Organization, DTÖ), çok taraflı ticaret

sisteminin yasal ve kurumsal organıdır. DTÖ, hükümetlerin iç ticaret yasalarını ve

düzenlemelerini nasıl yapacakları hususunda yasal bir çerçeve ortaya koymaktadır ve

toplu görüşmeler ve müzakereler yoluyla ülkeler arasında ticari ilişkilerin geliştirildiği

bir platformdur.

DTÖ, 1 Ocak 1995’te kurulmuştur. Uruguay Round’a taraf olan ülkeler 15 Aralık

1993’te görüşmeleri tamamlamış ve Fas’ın Marakeş kentinde Nisan 1994’te “Nihai

Karar” bakanlar tarafından imzalanmıştır. 15 Nisan 1994’te ilan edilen Marakeş

Deklarasyonu, Uruguay Round’un görüşmelerini onaylamış ve “Tarifeler ve Ticaret

Genel Anlaşması” (GATT) altında gerçekleştirilen yedi görüşmenin “dünya

ekonomisini güçlendirdiği ve daha fazla ticaret, yatırım, istihdam ve gelir artışı

sağladığını ilan etmiştir. DTÖ, Uruguay Round’un görüşmelerinin şekillendiği bir

anlaşmadır ve GATT’ın devamıdır (http://www.dtm.gov.tr)

DTÖ, uyguladığı ticari faaliyetler ve ticaret politikaları açısından GATT’dan daha

geniş bir alanı kapsamaktadır. GATT, sadece mal ticaretini kapsarken, DTÖ mal,

hizmetler ve fikri mülkiyet hakları olarak da bilinen “fikir ticareti”ni de kapsamaktadır.

DTÖ’ nün esas fonksiyonları; topyekün olarak DTÖ’yü oluşturan çok taraflı

ticaret görüşmelerini yönetmek ve uygulamak, çok taraflı ticaret görüşmelerinde bir

forum olarak görev yapmak, ticari anlaşmazlıklara çözüm aramak, milli ticaret

politikalarını denetlemek ve bu amaçlarla global ekonomik politika yapımında görevli

uluslararası kuruluşlarla işbirliğine gitmektir (http://www.dtm.gov.tr)

DTÖ anlaşması, tarımdan, tekstile ve konfeksiyona, hizmetlerden fikri mülkiyet

hakları kurallarına kadar, değişik alanlarda 29 ayrı metinden oluşmaktadır. Bunların

yanında DTÖ, üyelerine ek sorumluluklar ve taahhütler yükleyen, ilave 25 deklarasyon,

Page 70: T.C. ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER …yeni dünya düzeni söylemleri uluslar arası ekonomik ve siyasal ilişkilere yeni bir boyut getirmiştir. Özellikle 11 Eylül

60

karar ve anlaşma da bulunmaktadır. DTÖ kuralları geleneksel olarak hassas sektörler

olarak kabul edilen tarım malları ticareti, tekstil ve konfeksiyon ürünlerini de

kapsamaktadır. Tarım da kabul edilen kurallar piyasaya giriş şartlarını, yerli üretimi

destekleme kurallarını, ihracat teşvik uygulamalarını ve gıda güvenliği, bitki ve hayvan

sağlığı kurallarını içermektedir. Tekstil ve konfeksiyon’da yeni kurallar Çok Elyaflılar

Anlaşması’ndan sonra 10 yıllık bir geçiş dönemi ile DTÖ kurallarına dahil olmuştur.

1978 yılından itibaren sosyalist piyasa ekonomisi ile birlikte ekonomik reformlarla

dış dünyaya açılan Çin 1980 yılında IMF üyesi olmuş, 1986 yılında DTÖ (o zaman ki

adıyla Gümrük Tarifeleri ve Ticaret Genel Anlaşması-GATT ) üyeliği için başvuruda

bulunmuştur. Bu başvuru ile Çin artan milli gelirinin sürekliliğini, ülkesinin pazarına

yabancı şirketlerin girişini kolaylaştırarak sağlamayı hedeflemiştir. Bu başvuru ile

Çin’in dünya piyasalarında adı artık Çin tehdidi olarak anılmaya başlanmıştır.

2001 yılının Aralık ayında, Çin’in DTÖ’yle 15 yıldır sürdürdüğü üyelik

müzakereleri tamamlanmış ve hükümet, başta ticaret rejimi olmak üzere

ekonomide çeşitli yapısal değişikliklere gideceği ve uluslararası ticaret kurallarına

uyumlu hareket edeceğinin sözünü vermiştir. Hemen ertesinde yıllardır sinyalleri

verilen yüksek büyüme hızı gerçekleşmiş, ticaret hacimlerinde rekorlar kırılmış,

uluslararası doğrudan yatırımların en cazip çekim merkezi Çin olmuştur (DTM,

2001).

1980’lerin başından itibaren Çin çeşitli yöntemler uygulamış, büyük ölçüde insan,

maddi ve finans kaynağını bir araya getirerek, demiryolu, karayolu, havaalanı,

telekomünikasyon, elektrik enerjisi, su rezervi gibi temel tesislerin inşasını

gerçekleştirmiş, yabancı işadamlarına yatırımda bulunmak için ortam yaratmıştır.

Bununla birlikte, Çin yatırımlarının esnek ortam da karşılıklı düzenlemeye gidilmiş,

sırasıyla beş yüzden fazla yasa ve düzenleme ilan edilmiştir. Otuz’dan fazla ülke ile

yatırım koruma anlaşması imzalamıştır. Çin’e gelen yabancı işadamlarına yasal dayanak

ve güvence sağlanmıştır.

Yabancı sermayeden yararlanarak enerji kaynaklarının, ulaşımın,

telekomünikasyonun ve hammadde endüstrisinin imkanlarını geliştirmiştir. Dış

Page 71: T.C. ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER …yeni dünya düzeni söylemleri uluslar arası ekonomik ve siyasal ilişkilere yeni bir boyut getirmiştir. Özellikle 11 Eylül

61

yatırımcı Çin pazarı ile kar sağlarken devlete ait bir dizi eski kuruluşlar da teknolojik

açıdan yenileme şansı bulmuştur.

Ülkenin DTÖ’ye girebilmesini sağlayan en önemli faktör uygulanan

ekonomik reformların başlıca hedeflerinden biri olan yabancı yatırım desteğidir.

Ülke içinde uygulanan para politikalarında büyük değişikliklerin olmaması

yabancı yatırımcılar için güven kaynağı olmuştur. Dünya ekonomik sistemine

daha hızlı entegrasyonu sağlayabilecek bu hedefler için Çin bir takım tavizlerde

bulunmuştur. Bu tavizler ana hatlarıyla şunlardır (DEİK, 2003:9-10):

• DTÖ tüm üyelere eşit muamele sağlanacak tüm yabancı kişi ve kuruluşlar

ticaret hakları açısından eşit olacaktır.

• İç pazar ve ihracata yönelik üretilen ürünler için ikili fiyat uygulaması ve

diğer ayrımcı uygulamalar kaldırılacaktır. Bazı madenler, tütün, tahıllar ve

akaryakıt gibi belirli ürünlerde devlet monopolü devam ederken

halihazırda yabancılara kapalı olan diğer alanlar açılacaktır.

• Üyeliği takip eden ilk 12 yıl içerisinde Çin menşeli ürünlerin DTÖ üyesi

ülkelerden herhangi birinin iç pazarına zarar vermesi veya zarar verme

tehlikesi bulunması durumunda özel geçiş dönemi korunma tedbirleri ilgili

ülkelerce uygulanabilecektir.

• Gümrük tarifeleri belirli bir takvime göre azaltılacaktır. İndirimlerin büyük

bir bölümü, 2004’e kadar, diğerleri ise 2010’a kadar yapılacak olup, tüm

tavizlerin tamamlanmasından sonra tarım ürünlerinde ortalama vergi yüzde

15’e sanayi ürünlerinde ise yüzde 8,9’a düşecektir.

• Çin tarım ürünlerinde ihracat sübvansiyonu vermeyecektir. Diğer

sübvansiyonlar da ürün değerinin yüzde 8,5’ini geçmeyecektir.

• Tekstil sektöründe 31 Aralık 2004 tarihinde tüm DTÖ üyesi ülkelerin

kotaları kaldırmaları ile beraber Çin’e uygulanan kotalar da kaldırılacak,

ancak 2008’e kadar DTÖ üyesi ülkelerde Çin menşeli ürünlerin zarara

neden olması durumunda özel önlemler uygulanabilecektir.

• Hizmet ticaretinde verilen tavizlerin en önemlileri, telekom, bankacılık ve

sigortacılık sektörlerindedir. Telekom hizmetlerinde, üyeliği takiben

yabancı servis sağlayıcı firmalar Çin firmaları ile ortak yatırım

Page 72: T.C. ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER …yeni dünya düzeni söylemleri uluslar arası ekonomik ve siyasal ilişkilere yeni bir boyut getirmiştir. Özellikle 11 Eylül

62

yapabileceklerdir. Ancak, yabancı hisseleri yüzde 25’i geçmeyecektir.

Üyeliği takiben ilk yıl içerisinde bu oran yüzde 35’e çıkartılacak ve servis

verebilecek servis sayısı arttırılacaktır. Dördüncü yıl içerisinde yabancı

sermaye payı yüzde 49’a çıkarılabilecek ve beşinci yıl içerisinde servis

alanlarını sınırlayan tüm coğrafi sınırlamalar kaldırılacaktır. Bankacılık

hizmetlerinde, üyeliğin ilk yıllarında yabancı finans kuruluşları müşteri

kısıtlaması olmaksızın döviz ile işlem yapabileceklerdir. Beşinci yıl

içerisinde yabancı kaynaklar Çin vatandaşlarına gerek döviz gerekse Yuan

servisi verebileceklerdir.

• Sigortacılık hizmetlerinde, hayat sigortası dışındaki sigorta çeşitlerinde

yüzde 51’e varan yabancı hisseli ortaklıklar kurulabilecektir. Üyelikten iki

yıl sonra yabancılar yüzde 100 hisseye sahip olabileceklerdir. Yabancı

hayat sigortası şirketleri üyeliğe geçiş ile birlikte yüzde 50 hisseli

ortaklıklar kurabileceklerdir. Büyük finansal riskler, reasürans

sigortalarında üyelikle beraber yüzde 50 ortaklık kurulabilecek, üçüncü yıl

içerisinde yüzde 51, beşinci yıl içerisinde yüzde 100 yabancı sermaye

olabilecektir.

• Turizm, eğlence ve taşımacılık hizmetlerinde üyeliği takip eden üç ile

besinci yıllar içerisinde yüzde 100 yabancı sermayeli firmaların

kurulmasına izin verilecektir (TİSK, 2009:1-2).

3.2.Dünya Ticaret Örgütü’nün Çin Ekonomisinde Meydana Getirdiği Değişimler

Çin’in DTÖ’ye üye olmasıyla beraber ekonomisine sağladığı yararlar şu şekilde

özetlenebilir:

• Çin’in ihracatını artırmıştır. DTÖ’ ye girmekle örgütün bütün üyeleri Çin’e

ticarette en çok kayrılan ülke statüsü tanımıştır. Bundan sonra bu konuda

ABD’nin engellemesi ile karşılaşmayacaklardır.

• Çin’in eşit şartlar altında dünya rekabetine katılabilmesini sağlamıştır.

DTÖ üyeliği Çin’in yatırım koşullarını iyileştirecek ve yabancı yatırımın

artmasında katkıda bulunacaktır. İşletmelerin teknik ve yönetim

seviyelerini artıracak ve canlılık kazandıracaktır.

• Çin DTÖ’ nün resmi üyesi olarak yirmi birinci yüzyıldaki ticaret

yasalarının çıkarılmasına bizzat katılma ve kendi yasal haklarını koruma

Page 73: T.C. ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER …yeni dünya düzeni söylemleri uluslar arası ekonomik ve siyasal ilişkilere yeni bir boyut getirmiştir. Özellikle 11 Eylül

63

şansına sahip olmuştur. Hem de uluslararası alandaki ticari anlaşmazlıkları

DTÖ bünyesinde çözerek adaletsiz yaptırımlara maruz kalmaktan

korunabilecektir.

• DTÖ üyeleri içindeki büyük ticari ülkeler Çin’in tekstil ve diğer ürünlerine

yönelik uyguladığı değişik seviyedeki sınırlamalarını azaltacaktır veya

aşamalı olarak kaldıracaktır.

• İthalat ürünlerine yönelik gümrük tarifeleri indirilerek halkın yaşam

seviyesi yükseltilecektir. Çin’in DTÖ’ye üyeliği ekonomik ve ticari

serbestliğini sağlamıştır. Bunun yanında, ekonomik sektörlerin

bağımlılığına bağlı olarak sektörler arası etkilerde yaratmıştır.

• Çin’in DTÖ’ye katılımıyla gerek GSMH’nın gerekse büyüme oranının

arttığı gözlenmektedir. Sektörlerin GSMH içinde payları ise tarım sektörü

aleyhine, sanayi ve hizmetler sektörü lehine değişmiştir. Tarım sektörünün

GSMH içindeki payının azalması ve sanayi hizmet sektörlerinin GSMH

içindeki payının artması ekonomik gelişmenin bir göstergesidir. Çin’in

DTÖ üyeliği sonrası ülkeye yapılan yabancı yatırımlarda artmıştır. Bunun

nedeni ise DTÖ üyeliği ile yabancı yatırımların sektörel ve coğrafi olarak

uygulanan birçok sınırlandırmanın kaldırılmış olmasıdır (Arısoy, Bayar,

Soranlar, 2004:11-12).

DTÖ’ ye üye olduktan sonra 2007 yılında Çin’in başlıca ihracat yaptığı ülkelere

baktığımızda; yüzde 21,1 oranla ABD, yüzde 17,4 oranla Hong Kong, yüzde 13,6

oranla Japonya, yüzde 4,6 oranla Güney Kore ve yüzde 4 oranla Almanya olduğu

görülmektedir. Görüldüğü gibi ABD Çin’i en uzak mesafede olmasına karşın Çin’den

en fazla alımı yapan ülke pozisyonundadır.

Page 74: T.C. ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER …yeni dünya düzeni söylemleri uluslar arası ekonomik ve siyasal ilişkilere yeni bir boyut getirmiştir. Özellikle 11 Eylül

64

Grafik 2. Çin’in Başlıca İhracat Partnerleri (2007)

Kaynak: www.cia.gov , www.Business-in-Asia.com

Çin’in başlıca ithalat yaptığı ülkelerin başında ise yüzde 18 oranla Japonya, yüzde

11,9 oranla Tayvan, yüzde 10,4 oranla Güney Kore, yüzde 8,2 oranla ABD, yüzde 5,9

oranla Almanya, yüzde 3,9 oranla Hong Kong, yüzde 3,3 oranla Rusya Federasyonu ve

yüzde 2,5 oranla Malezya gelmektedir.

Grafik 3. Çin’nin Başlıca İthalat Partnerleri (2007)

Kaynak: www.cia.gov , www.Business-in-Asia.com

3.3. Çin ve Dünya

Çin’in küresel ekonomi açısından stratejik önemi ticaret istatistiklerine de

yansımaktadır. Çin dünya pazarında önemli bir ticaret partneri olarak yer almaktadır.

YÜZDE(%)

21,1

17,413,6

4,6 4,0

0

5

10

15

20

25

ABD HONG KONG JAPONYA G.KORE ALMANYA

18,0

11,910,4

8,25,9

3,9 3,3 2,5

0

5

10

15

20

YÜZDE(%)

JAPONYA TAYVAN G.KORE ABD

ALMANYA HONG KONG RUSYA MALEZYA

Page 75: T.C. ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER …yeni dünya düzeni söylemleri uluslar arası ekonomik ve siyasal ilişkilere yeni bir boyut getirmiştir. Özellikle 11 Eylül

65

Bu anlamda, Tablo 16’da Çin’in ticaret göstergelerinin yükselen bir eğilimde olduğu

görülmektedir.

Bu gelişmeler ile birlikte Çin’in dış ticareti büyük bir atılım yaparak

özellikle 2002–2004 yılları arasında ticaret ithalat-ihracat ticaret hacmini yüzde

100 oranında artırarak dikkatleri üzerine çekmiştir. 2002 yılı ticaret hacmi 620

milyon dolar iken bu rakam 2003 yılında 851 milyon dolar’a 2004 yılında ise 1,1

milyar dolara ulaşmıştır. İhracat ve ithalat rakamlarına bakıldığında ihracat ve

ithalat rakamlarının yıllar itibarı ile sürekli arttığı görülmektedir.2004 yılı ihracatı

593 milyon dolar iken ithalatı ise 561 milyon dolar, ticaret dengesi 32,1 milyon

doları bulmuştur (İTO, 2005).

Tablo 17. Çin’in Dünya ile Ticareti ( Milyon $ )

1998 1999 2000 2001 2002 2003 2004 2005 2006 2007

İhracat 183.8 194.9 249.2 266.2 325.6 438.2 593.3 762 969.1 1.218.0

%

değişim 0,5 6,1 27,8 6,8 22,4 34,6 35,4 28,4 27,2 25,7

İthalat 140.2 165.7 225.1 243.6 295.2 412.8 561.2 660 791.6 955.8

%

değişim -1,5 18,2 35,8 8,2 21,2 39,8 36 17,6 20 20,8

Total 324 360.6 474.3 509.8 620.8 851 1.154.6 1.421.9 1.760.7 2.173.8

%

değişim -0,4 11,3 31,5 7,5 21,8 37,1 35,7 23,2 23,8 23,5

Denge 43.5 29.2 24.1 22.5 30.4 25.5 32.1 102 177.5 262.2

Kaynak:. www.usitc.gov.

Fakat Çin’in ABD, AB ve Japonya ile olan ticari dengesinin fazla

vermesine karşı bu üç ülkenin Çin ile ticaretlerinde açık vermesi söz konusu

olmaktadır. 1996 ve 1998 yılları arasında, Çin’in ABD toplam ticaret açığındaki

payı yüzde 24 olarak gerçekleşmiş; 1999 ve 2001 yılları arasında bu oran yüzde

18’e inmiş; 2002 ile 2004 yılları arasında tekrar yüzde 22’ye çıkmış ve 2005’te de

yüzde 26’yı bulmuştur (Lum ve diğerleri, 2007:11).

Page 76: T.C. ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER …yeni dünya düzeni söylemleri uluslar arası ekonomik ve siyasal ilişkilere yeni bir boyut getirmiştir. Özellikle 11 Eylül

66

Çin’in emek yoğun pazar yapısı göz önüne bulundurulduğunda Çin’in ihraç

ettiği ürünler çoğunlukla hammadde ve ara malları iken ithal ettiği ürünler hem emek

yoğun işgücüne hem de sermayeye dayalı teknolojiye dayalı ürünlerdir.

Çin’in başlıca ihraç ürünleri, rafine edilmiş petrol ürünleri, yağlama maddeleri,

kimyasal ürünler, alkollü ve alkolsüz içecekler, bitkisel ve hayvansal yağlar, elektrikli

makineler ve ulaşım ekipmanları, büro malzemeleri, canlı hayvanlar, su ürünleri, pirinç,

çay, konserve meyve-sebze, ham ipek, kömür, pamuk ipliği, hazır giyim eşyaları,

ayakkabı, spor eşyaları, hafif sanayi mamulleri, demir-çelik ürünleri, oyuncaklar,

elektronik eşyalar, telekomünikasyon ekipmanları olarak sayılabilir.

Tablo 18. 2008 Yılında Çin’in En Çok İhraç Ettiği Ürünler (Milyon $)

Ticari mallar Miktar

Toplam İhracat

İçindeki Payı (%)

Elektrik-elektronik 342,0 23,9

Makinalar 268,7 18,8

Örgü Giyim 60,5 4,2

Demir-çelik 53,4 3,7

Dokuma Giyim 52,4 3,7

Demir Çelik Ürünleri 48,3 3,4

Tıbbi Malzemeler 43,3 3,0

Mobilya 42,7 3,0

Otomativ Parçaları 39,3 2,8

Oyuncak ve Spor Malzemeleri 32,6 2,3

Kaynak: ( Morrison,2009:11).

Çin’in başlıca ithal ürünleri ise muhtelif gıda ürünleri, elektrikli makineler ve

motorlu taşıtlar, ham petrol, yağlama maddeleri, bitkisel ve hayvansal yağlar, doğal

kauçuk, kereste, kağıt hamuru, pamuk, demir cevheri, gübre, plastik ürünler, çelik

mamulleri, elektronik devreler, kimyasallar olarak sayılabilir.

Page 77: T.C. ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER …yeni dünya düzeni söylemleri uluslar arası ekonomik ve siyasal ilişkilere yeni bir boyut getirmiştir. Özellikle 11 Eylül

67

Tablo 19. 2008 Yılında Çin’in En Çok İthal Ettiği Ürünler (Milyon $)

Kaynak: ( Morrison,2009:11)

Çin’in hem emek yoğun hem de sermayeye dayalı sektörlerde yükselişini

sürdürdüğü görülmektedir. Bu gelişim içerisinde Çin’in ticari partnerlerinin de az

gelişmiş ve gelişmekte olan ülkeler olduğu gibi teknoloji ve emek yoğun ülkeler de bu

sepete dahil olmaktadır.

Tablo 20. Çin’in Ticari Partnerleri 2007 (Milyon €)

Ülke Hacim (Milyon €)

Toplam Ticaret Payı (%)

AB 259,9 17,3 ABD 225,5 15,0

Japonya 171,8 11,4 Hong Kong 151,9 10,1 Güney Kore 117,2 7,8

Singapur 35,0 2,3 Rusya 34,3 2,3

Malezya 32,9 2,2 Avustralya 31,6 2,1 Hindistan 27,4 1,8 Tayland 24,8 1,6

Kaynak: (www.trade.ec.europa.eu).

Tablo 20’den de görüldüğü gibi Çin’in en büyük ticari partneri 2007 yılında

259,9 milyon € ile AB, ikinci olarak 225,5 milyon € ile ABD ve üçüncü olarak da

Ticari mallar Miktar Toplam İhracat İçindeki Payı

(%) Elektrik-elektronik 266,6 23,6 Mineral Yakıtlar Petrol 168,6 14,9 Makinalar 138,7 12,3 Cevherleri, Cüruf ve Kül 85,2 7,5 Tıbbi Malzemeler 77,6 6,9 Plastik 48,8 4,3 Organik Kimyasallar 39,3 3,5 Otomativ Parçaları 26,9 2,4 Bakır 26,0 2,3 Demir Çelik Ürünleri 24,5 2,2

Page 78: T.C. ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER …yeni dünya düzeni söylemleri uluslar arası ekonomik ve siyasal ilişkilere yeni bir boyut getirmiştir. Özellikle 11 Eylül

68

171,8 milyon € ile Japonya olmuştur. Tabloda Çin’in en çok ticaret yaptığı ilk on bir

ülke sırasıyla yer almaktadır.

3.4. Çin ve ABD İlişkilerinin Boyutu

ABD, Çin’in en büyük ticari partneri ve ikinci büyük doğrudan yabancı

sermaye girişi sağladığı ülkedir. Özellikle 1990’lı yıllardan itibaren ABD Çin’den

teknoloji, veri işleme makineleri, telekomünikasyon ve ses sistemleri ve elektrik-

elektronik ürünleri gibi emek yoğun sektörlere dayanan mallar ithal etmektedir.

Küresel sistemde ülkelerin işbölümünün yeniden oluşumu ve değişimi

sürecinde dünya ticaretindeki üretim ve dağıtım kompozisyonu değişim

göstermektedir. ABD’nin Çin’den ithal ettiği ürünler Tablo 21’ de yer almaktadır.

Tablo 21. ABD nin Çin'den İthal Ettiği Ürünler 2006 (Milyar $)

Bilgisayar Aksesuarları 28,9 Ev Gereçleri 26,5 Oyuncak ve Spor malzemeleri 22,2 Bilgisayarlar 17,4 Pamuksuz Ev Giyim 14,6 Video Malzemeleri (DVD Player vb.) 14,5 Mobilyalar 13,2 Ayakkabılar 10,7 Mefruşat 9,9 Telekomünikasyon Gereçleri 8,3 HIZLA GELİŞEN ÜRÜNLER Çinko 8,6 Nikel 25,9 Kereste 74,7 Özel madenler ve Petrol Ürünleri 96,6 Petrol Sondaj Gereçleri ve Platformları 1,6

Kaynak: www.internationaltrade.suite101.com

Page 79: T.C. ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER …yeni dünya düzeni söylemleri uluslar arası ekonomik ve siyasal ilişkilere yeni bir boyut getirmiştir. Özellikle 11 Eylül

69

Tablo 22. ABD nin Çin'den İthal Ettiği Tarım ve Deniz Ürünleri 2007 (Milyon $)

Balık ve Su Ürünleri 1.228,226 Meyve suları 433,387 Meyve ve Ürünleri 286,207 Bahçe veBahçivanlık Ürünleri 283,667 Karides 236,354 Diğer Kabuklular 186,58 Yem vb Ürünler 167,942 Sebzeler Hazılanmış veya Hazırlanmamış 165,699 Endüstrial kullanım 154,106 Tavukçuluk 135,725 Şeker ve ilişkili Ürünler 125,873 Somon 111,322 Taze Meyva ve Patates 103,909 Kurutulmuş sebze 103,862 Et Ürünleri 97,322 Fındık Ağacı 86,582 Hububat 84,239 Çay 79,546 Dondurulmuş Sebze 72,417 Baharatlar 45,092 Kurutulmuş Meyve 56,519

Kaynak: Becker, 2008:7.

Çin-ABD ilişkilerinin somutlaştığı ve pazarlık alanları oluşturduğu kurum

DTÖ’dür. Şubat 1990’da, ABD yıllık insan hakları raporunda Çin’de insan

haklarının ağır bir şekilde ihlal edildiği belirtilmiştir. Bu tarihten itibaren ABD,

Çin ile ilişkilerinde insan hakları sorununu hep bir koz olarak kullanmıştır. ABD

ve Avrupa ülkeleri 1990’dan bu yana her yıl BM İnsan Hakları Komisyonu yıllık

toplantısında Çin’i kınama teklifleri sunmaktadır (Çıplak, 2001: 244)

Çin-ABD arasında gerçekleşen ticaret siyasi ve ekonomik anlamda üç

unsur ile ilişkilidir. Buna göre, iki ülke arasındaki ticari ilişkiler kaynakların

karşılaştırmalı üstünlükler prensibine göre daha verimli kullanılmasına sebep

olmakta ve hızla gelişen Çin ekonomisi ABD’li yatırımcılar için önemli bir

yatırım kaynağı olmakta ve Çin’in Batı ile entegre olması sonucu demokrasi ve

insan hakları açılımlarında önemli bir paya sahip olmaktadır (Lum ve diğerleri,

2007:12).

Page 80: T.C. ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER …yeni dünya düzeni söylemleri uluslar arası ekonomik ve siyasal ilişkilere yeni bir boyut getirmiştir. Özellikle 11 Eylül

70

ABD’nin Çin’in emek yoğun sektörlere dayalı pazar yapısını ithalatta bir

rekabet avantajı olarak görmesine karşın Çin’in teknoloji alanında gösterdiği

ilerlemeler bu kompozisyonun değiştiğine işaret etmektedir. Buna göre, ABD’nin

en çok ticaret açığı verdiği sektörler emek yoğun ve ucuz işgücüne dayanırken

ABD Çin’den birçok teknoloji ve tarım ürünleri sağlayarak ticari dengesinde fazla

elde etmektedir. Çin’in birçok gelişmekte olan ülke ile yaptığı ticarette, ihracatın

üçte ikisinin araçlar, oyuncak, mobilya, ayakkabı, alet gibi düşük seviye üretime

dayalı sektörler oluştururken ithalatın yüzde 85’ise sermayeye dayalı makine ve

ekipmanlar, elektronik mallardan oluşmaktadır (Lum ve diğerleri, 2007:12).

Tablo 23. ABD’nin Ofis Makinaları ve Veri İşleme Makinaları, (Milyon $)

1990 2001 2002 2003 2004 2005

Çin 117 10,76 15,23 23,61 35,58 42,17

Asya 5,15 20,68 22,04 21,57 22,46 23,47

Japonya 11,01 11,06 9,464 8,978 9,282 8,936

Meksika 706 10,38 8,828 7,516 7,726 7,075

Kaynak: www.usitc.org

Çin Hükümeti de, Avrupa ülkelerinin insan hakları baskısına kendi muazzam

pazar cazibesiyle karşılık verirken, ABD’ye de Çin pazarı cazibesinden başka,

ABD’nin de insan haklarını ihlal ettiğine dair rapor hazırlayarak karşılık vermektedir.

ABD, 4 Haziran 1989’da Tiananmen Meydanı’ndaki olaylarda Çin’in insan haklarını

ihlal etmesini sadece kınamamış aynı zamanda Çin’e ambargo uygulamıştır. 5 Haziran

1989’da, ABD ilk ambargo kararını çıkarmıştır. 20 Haziran’da da üst düzeydeki ikili

görüşmeleri ve uluslararası finans örgütlerinin Çin’e yapacağı yardımları askıya

almıştır. 21 Temmuz 1989’da ABD Kongresi, Tibet’in sürgündeki lideri Dalay

Lama’ya insan hakları ödülü vermiştir.

1990’lı yılların ortalarına dek ABD’nin Çin politikası çerçevesinde

ekonomik ilişkiler boyutunda gelişen ABD-Tayvan ilişkileri, Çin’in bu yıllarda

güçlenen bir bölge ülkesi olarak boy göstermesi ve Çin-Tayvan arasında

ilişkilerinin gerginleşmesi ile yeni bir döneme girmiştir. 1996 yılında, Çin

Tayvan’a gözdağı vermek amacıyla Tayvan Boğazı’nda füze tatbikatı yapmıştır.

Page 81: T.C. ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER …yeni dünya düzeni söylemleri uluslar arası ekonomik ve siyasal ilişkilere yeni bir boyut getirmiştir. Özellikle 11 Eylül

71

ABD’de bu tatbikata cevaben Nimitz uçak gemilerini bölgeye göndermiştir.

2000’li yıllarda ise, ABD-Tayvan ilişkisi ABD’nin çelişkili açıklamalarının

gölgesinde kalmıştır. Ekim 2004’te ABD Dışişleri Bakanı Colin Powell’ın Çin’e

yaptığı ziyaret sırasında gerek Cumhurbaşkanı Wen Jiabao gerekse Dışişleri

Bakanı Li Zhaoxing, ABD’nin “Tayvan’ın bağımsızlığı” taraftarı bölücülerin

niteliğini ve ciddi zararlarını açıkça bilmesini ve Tayvan sorunundaki

taahhütlerini hayata geçirmesini isteyerek Çin-ABD ilişkilerinin sağlıklı ve

istikrarlı bir şekilde gelişmesinin buna bağlı olduğunu belirtmiştir Bu tür olası bir

sorunun varlığı; Çin’in özellikle 2000’li yıllardan itibaren yükselişe geçen

ekonomik kalkınmasını da sekteye uğratmak amacıyla gerçekleştirildiği

söylenebilir. (Ekrem, 2005:47).

2003 yılında, Çin, Kanada ve Meksika’dan sonra ABD’nin üçüncü büyük ticari

partneri haline gelmiştir. Yine, ABD’de AB’nin genişlemesinin ardından Çin’in ikinci

büyük ticari partneri olmuştur.2007 yılında Çin-ABD ticaret dengesi toplam 386,7

milyar dolara ulaşmıştır.

Tablo 24. Çin-ABD Ticaret Dengesi (Milyar $)

1999 2000 2001 2002 2003 2004 2005 2006 2007

ABD

ihracatı 13,1 16,3 19,2 22,1 28, 34,7 41,8 55,2 65,2

% değişim -8,0 24,4 18,3 15,1 28,5 22,2 20,6 32,1 18,1

ABD

ithalatı 81,8 100,0 102,3 125,2 152,4 196,7 243,5 287,8 321,5

% değişim 14,9 22,3 22,3 125,2 21,7 29,1 23,8 18,2 11,7

Toplam 94,9 116,3 121,5 147,3 180,8 231,4 285,3 343,0 386,7

% değişim 11,0 22,6 21,4 21,2 22,8 28,0 23,3 20,2 12,7

Kaynak: www.usitc.org

Çin-ABD ticari göstergeleri incelendiğinde, ABD’nin Çin ile ihracatının

ABD’nin diğer ülkeler ile olan ihracatında daha hızlı büyüdüğü ortaya

çıkmaktadır. Buna göre, ABD’nin Çin ile ihracatı 2000’den 2005’e kadar yüzde

157 büyürken; Kanada ile ihracatı yüzde 19,8 büyümüştür. Yine, 2004’te Çin,

Page 82: T.C. ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER …yeni dünya düzeni söylemleri uluslar arası ekonomik ve siyasal ilişkilere yeni bir boyut getirmiştir. Özellikle 11 Eylül

72

Almanya ve İngiltere’nin yerini alarak ABD malları için dördüncü büyük pazar

haline gelmiştir. Buna göre, ABD, Çin’e yaptığı ithalat değeri 41,8 milyar doları

bulurken, İngiltere ile gerçekleştirdiği ithalat değeri 38,6 milyar dolarda

kalmaktadır (Lum ve diğerleri, 2007:12).

Tablo 25. ABD’nin Çin’e İhracatı (1997-2005, Milyon $)

Kategori 1997 1998 1999 2000 2001 2002 2003 2004 2005

Elektrik

Malzemeleri 741 1,013 1,38 1,747 2,109 2,657 3,722 4,631 5,17

Ulaşım Ekipmanları 2,127 3,604 2,325 1,695 2,471 3,443 2,495 2,025 4,479

Metal 180 195 285 618 919 956 1,525 2,198 3,482

Yağ tohumları ve

Meyve 419 288 354 1,02 1,014 890 2,832 2,332 2,256

Endüstri Makineleri 766 674 685 838 1,08 1,145 1,404 1,912 2,067

Ofis makineleri 343 878 842 1,498 1,602 1,193 1,274 1,396 1,835

Plastik 340 320 394 545 628 740 931 1,342 1,793

Bilimsel Aletler 429 527 538 583 886 931 1,167 1,568 1,71

Tekstil 682 199 98 154 160 278 909 1,638 1,657

Organik kimya 208 212 302 473 373 554 1,054 1,542 1,457

Özel Endüstri

Makineleri 770 538 481 758 819 1,124 1,218 1,744 1,325

Telekom ve ses

malzemeleri 644 655 573 817 1,204 1,11 978 1,104 1,299

Güç ekipmanları 603 542 505 312 507 462 640 965 1,042

Kağıt hamuru 148 156 193 276 330 414 600 753 992

Yol araçları 348 140 192 185 223 272 506 624 903

İçindedemir

olmayan metaller 172 120 140 289 144 161 315 333 872

Üretim gereçleri 297 247 242 384 440 509 515 647 750

Deri malzemeler 112 126 96 237 402 397 457 521 629

Kimya materyalleri 124 143 177 247 285 312 403 582 604

Metal makineleri 173 190 162 211 265 367 304 618 547

Kaynak: www.usitc.org

Page 83: T.C. ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER …yeni dünya düzeni söylemleri uluslar arası ekonomik ve siyasal ilişkilere yeni bir boyut getirmiştir. Özellikle 11 Eylül

73

Tablo 25’te, ABD’nin Çin’e ihraç ettiği malların 1997 yılından 2005’e yılına

anlamlı bir artış gösterdiği görülmektedir. Özellikle, tekstil ve metal sektörlerindeki

büyüme göze çarpmaktadır.

3.5. Çin ve AB İlişkileri

1972-1989 arası Avrupa ülkeleri ile Çin arasındaki ilişkiler, özellikle ticaret

alanında, hızla gelişmiş; bu durum iki tarafı, siyasi alanda da son derece

yakınlaştırmıştır. Ancak 1989’da Çin’de yaşanan Tiananmen Meydanı katliamı, Çin’in

bütün Batı dünyasıyla olan ilişkilerini gerginleştirmiş, bu kapsamda Avrupa ülkeleri de,

Çin’le ilişkilerini bir süreliğine dondurmuştur. 1989’da Çin’in Tiananmen meydanında

çok sayıda demokrasi yanlısı öğrenciyi öldürmesinden bu yana, ABD ve Avrupa Birliği

(AB), Çin’e silah ambargosu uygulamaktadır.

Çin’deki insan hakları ihlallerini gerekçe olarak gösteren ABD ve AB,

Çin’e karsı silah ambargosu uygulamaya başlamıştır. Fakat aradaki güçlü ticari

bağlar sebebiyle Çin’in, Avrupa ülkeleriyle olan ekonomik ve diplomatik

ilişkileri, kısa sürede normale dönmüştür. Hatta 1990’ların ortalarında Avrupa

ülkelerinin, Tayvan’a silah satısını durdurmasıyla daha da ileri bir seviyeye

çıkmıştır. Bu dönemden itibaren de, iki taraf arasında devlet ve hükümet

başkanları seviyesindeki ziyaret trafiği, ilişki seviyesinin önemli bir göstergesi

olmuştur (TUSAM, 2005) .

Çin ile AB arasında hızla gelişen ilişkiler her alanda kendini göstermektedir.

2003 yılında yapılan “Altıncı AB-Çin Zirvesi”nde taraflar, AB’nin çerçeve

anlaşmalarından en önemlisi kabul edilen “Stratejik Ortaklık Anlaşması”nı

imzalamışlardır. İki taraf arasında yoğunlaşan ilişkilerin önemli bir göstergesi de ticaret

alanındaki gelişmelerdir. 2003 yılında 125 milyar Dolar olan karşılıklı ticaret hacmi,

2004 yılında 180 milyar Dolar seviyesine ulaşmıştır.

Böylece AB, Japonya’yı geride bırakarak, Çin’in en büyük ticaret ortağı

haline gelmiştir. Çin ise, AB’nin, ABD’den sonraki en büyük ticaret ortağıdır.

AB’nin en büyük ticaret ortağı olan Çin ile ticaret hacmi geçen yıl 170 milyar

doları aşmıştır. (2003’e kıyasla yüzde 30’dan fazla artış) AB yabancı yatırım

Page 84: T.C. ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER …yeni dünya düzeni söylemleri uluslar arası ekonomik ve siyasal ilişkilere yeni bir boyut getirmiştir. Özellikle 11 Eylül

74

bakımından Çin’de dördüncü sıradadır. Toplam yabancı yatırımlar içinde payı 30

milyar dolar civarındadır. AB bu sayede, ABD (96,3 milyar dolar) ve Japonya’yı

(86,5 milyar dolar) geride bırakmıştır. Çin- Fransa ticaret hacmi 2003’te ilk defa

13,39 milyar dolar gibi yüksek bir rakam olmuş önceki yıla göre yüzde 60,9 artış

göstermiştir (Külebi, 2008: 12-13).

Fransa bugün Almanya, İngiltere ve Hollanda’dan sonra AB içinde Çin’in

dördüncü ticaret ortağı haline gelmiştir. Çin-Almanya 2005 ticaret hacmi 61,88 milyar

dolara, Ocak- Ekim 2006 rakamlarına göre ise ikili ticaret hacmi 43,64 milyar dolara

yükselmiştir.

Çin pazarını kazanmak için birbirleriyle yarışan Avrupa ülkelerinin

rekabetini çıkarları doğrultusunda kullanmayı iyi bilen Pekin Yönetimi, ABD’ye

karsı denge oluşturabilmek için AB ile olan ilişkilerini geliştirmektedir. Çin

Devlet Başkanı Hu Jintao, 8-15 Kasım 2005 tarihlerinde yaptığı üçüncü AB

ülkeleri ziyaretinde İngiltere, Almanya ve İspanya’ya resmi ziyaret

gerçekleştirmiştir. Burada Çin’in en çok ilgilendiği konu silah ambargosu olurken,

Çin ile güç AB ülkesi liderinin gündemini ikili ticaret, iklim değişimi, uluslararası

güvenlik, göç ve yoksulluğun giderilmesi konuları oluşturmuştur (Ekrem,

2005:86).

Çin’in AB politikaları karşılıklı güveni artırmak, ortak noktalarda

yoğunlaşmak ve farklı noktaları daha sonraki döneme bırakmak, siyasi ilişkiyi

geliştirmek ve dünyanın barış ve istikrarını korumak; karşılıklı çıkarları korumak,

eşit koşullarda müzakere yapmak, ekonomi ticaret ilişkisini derinleştirmek;

karşılıklı tecrübeleri paylaşmak ve refaha kavuşmak, birbirlerinin eksikliklerini

tamamlamak ve kültürel ilişkileri geliştirmek; ve BM’nin fonksiyonunu artırmak,

uluslararası terörizme karşı savaşmak, yoksulluk ile mücadele etmek; çevreyi

korumak ilkeleri üzerine kurulmuştur (Külebi, 2008: 13).

AB bu belirli planlar üzerinden hareket etmektedir. ABD’yi dengelemek ve Çin

pazarından önemli ölçüde pay elde etmek istemektedir. Ek olarak Çin’i dünya

ekonomisi ile entegre etmek istemektedir ki, bu ilişkilerin en önemli noktasıdır.

Entegrasyonun sağlanması Çin kaynaklı riskin kontrol edilebilmesi anlamını

Page 85: T.C. ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER …yeni dünya düzeni söylemleri uluslar arası ekonomik ve siyasal ilişkilere yeni bir boyut getirmiştir. Özellikle 11 Eylül

75

taşımaktadır. Dünya ile entegre olmamış bir Çin, AB ve dünya ekonomisini sarsacak

ölçüde büyük etki yapacaktır.

Tablo 26’de, 2005 yılında, AB-Çin ticaretinin değerinin 215 milyar doları bulduğu

görülmektedir. Her ne kadar Çin ile siyasi anlamda problemler yaşansa da Çin AB için

önemli bir ticari partner olarak küresel piyasada ilerleyişine devam etmektedir.

Tablo 26. AB-Çin Ticaret Dengesi

Yıllar

AB’nin Çin ile Ticaret Dengesi Çin’in AB ile Ticaret Dengesi

AB ihracatı AB ithalatı Ticaret Dengesi

Çin

ihracatı

Çin

ithalatı

Ticaret

Dengesi

1984 2,929 2,639 290 2,232 3,323 -1,091

1985 5,484 2,971 2,513 2,283 6,157 -3,874

1986 6,403 4,106 2,297 4,017 7,757 -3,74

1987 6,43 5,945 485 3,916 7,274 -3,358

1988 6,772 7,719 -947 4,746 8,176 -3,43

1989 7,36 9,877 -2,517 5,114 9,785 -4,671

1990 7,373 13,289 -5,916 6,275 9,147 -2,872

1991 7,719 18,16 -10,441 7,127 9,297 -2,17

1992 9,604 20,995 -11,391 8,004 10,863 -2,859

1993 14,301 23,73 -9,429 12,258 15,739 -3,481

1994 16,246 27,644 -11,398 15,418 18,604 -3,186

1995 19,327 32,333 -13,006 19,258 21,313 -2,055

1996 18,387 35,44 -17,053 19,868 19,883 -15

1997 18,054 42,172 -24,118 23,865 19,205 4,66

1998 19,298 47,005 -27,707 28,148 20,715 7,433

1999 20,326 52,573 -32,247 30,207 25,463 4,744

2000 23,063 64,022 -40,958 38,193 30,845 7,348

2001 26,62 67,634 -41,025 40,904 35,723 5,181

2002 32,208 77,495 -45,227 48,184 38,552 9,632

2003 44,217 108,562 -64,345 72,457 53,112 19,345

2004 57,773 147,111 -89,338 99,843 68,011 31,832

2005 61,894 183,734 -121,84 134,872 71,694 63,178

Kaynak: IMF. Direction of Trade Statistics Yearbook and Direction of Trade Statistics

Quarterly; Global Trade Atlas; PRC. General Administration of Customs.

Page 86: T.C. ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER …yeni dünya düzeni söylemleri uluslar arası ekonomik ve siyasal ilişkilere yeni bir boyut getirmiştir. Özellikle 11 Eylül

76

AB’nin Çin ile gerçekleştirdiği ticaretin ürün bazında değerlendirilmesi söz

konusu olduğunda, Çin’den yapılan ithalatta ofis/telekom ekipmanları ile tekstil ve

giyim ön plana çıkarken Çin’e yapılan ihracatta güç/elektriksiz aletler ile ulaştırma

ekipmanları göze çarpmaktadır.

Tablo 27. AB’nin Ürün bazında Çin’den Yaptığı İthalat (2007)

Ürün grupları Milyon Avro AB Toplam ithalatındaki Payı %

Toplam 231.516 16,24 100

Tarım ürünleri 3.754 4,01 1,6

Enerji 673 0,2 0,3

Tarım-dışı hammadde 117 0,03 0,1

Ofis/telekom ekipmanları 30.028 53,91 13

Güç/elektriksiz aletler 12.060 15,16 5,2

Ulaştırma ekipmanları 4.351 4,9 1,9

Kimyevi maddeler 6.934 6,12 3

Tekstil ve giyim 28.298 35,8 12,2

Demir ve çelik 8.310 20,39 3,6

Kaynak:www.trade.ec.europa.eu

AB-Çin ticaret dengesinin ürün bazında değerlendirilmesi sonucunda AB ofis ve

telekom ekipmanları ithalatının en yüksek ticaret açığına sebep olduğu görülmektedir.

Ticaret açığında ikinci kalemi ise tekstil ve giyim ürünleri yer almaktadır.

Tablo 28. AB’nin Ürün Bazında Çin’e Yaptığı İhracat (2007)

Ürün grupları Milyon Avro AB Toplam ihracatındaki Payı %

Toplam 71.757 5,79 100

Tarım ürünleri 1.902 2,62 2,7

Enerji 101 0,16 0,1

Tarım-dışı hammadde 1.288 0,17 1,8

Ofis/telekom ekipmanları 1.174 5,08 1,6

Güç/elektriksiz aletler 16.631 8,93 23,2

Ulaştırma ekipmanları 10.986 6,64 15,3

Page 87: T.C. ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER …yeni dünya düzeni söylemleri uluslar arası ekonomik ve siyasal ilişkilere yeni bir boyut getirmiştir. Özellikle 11 Eylül

77

Tablo 28.’in Devamı

Kimyevi maddeler 6.923 3,66 9,6

Tekstil ve giyim 864 2,56 1,2

Demir ve çelik 2.287 6,59 3,2

Kaynak: www.trade.ec.europa.eu

3.6.Türkiye ve Çin Ekonomik İlişkileri

Türkiye ile Çin arasındaki ticari etkileşimin tarihi ipek yoluna kadar uzanmaktadır.

Bununla birlikte günümüz koşulları açısından yapılacak değerlendirmelerde iki ülke

arasındaki diplomatik ilişkilerin kurulduğu 1971 yılından bu tarafa geçen dönemin

kısaca ele alınması uygun olacaktır.

1970’li yıllarda Türkiye’de özel ve kamu sektörünün beraber yer aldığı karma

ekonomi modeli benimsenirken, Çin’de özel sektörün bulunmadığı sosyalist ekonomik

model uygulanmıştır. Bu dönemde iki ülkede uygulanan ekonomik modellerin ortak

özellikleri dışa kapalı, ithal ikameci olması ve kamu teşebbüslerinin ekonomideki

hâkimiyetidir.

Türkiye ile Çin arasındaki ticari ilişkiler, 16 Temmuz 1974 tarihinde

Pekin’de imzalanan ticaret anlaşması çerçevesinde yürütülmektedir. Söz konusu

anlaşmanın 6. maddesi uyarınca, her yıl toplanması öngörülen Türkiye-Çin Karma

Ticaret Komitesi, 1978 ve 1981 yıllarında olmak üzere iki kez toplanmıştır. Adı

geçen Komite, 19Aralık 1981 tarihinde Pekin’de imzalanan “Ekonomik, Sanayi

ve Teknik İşbirliği Anlaşması” çerçevesinde kurulan Karma Ekonomik Komite ile

birleştirilmiş ve Türkiye-Çin Karma Ekonomik ve Ticari Komitesi adını almıştır (

www.tisk.org.tr).

Bu dönemde iki ülke arasında önemli bir ekonomik ve ticari işbirliği ortamı

oluşmamıştır. Çin 1978 yılının sonunda, Türkiye ise 1980 yılının başında aldıkları

radikal değişim kararları ile 1980’li yıllara, ekonomide dışa açılma politikalarını prensip

olarak kabul ederek girmişlerdir. Ancak her iki ülkede de önceki döneme kıyasla önemli

değişiklikler olmasına karşın, 1980’lerde korumacılık sürmüş, dışa açılım sınırlı kalmış,

Çin’deki reformlar Türkiye’ye oranla daha yavaş ve kısıtlı yapılmıştır. Bu dönemi her

Page 88: T.C. ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER …yeni dünya düzeni söylemleri uluslar arası ekonomik ve siyasal ilişkilere yeni bir boyut getirmiştir. Özellikle 11 Eylül

78

iki ülke için de açılımın alt yapısının hazırlandığı bir dönem olarak nitelemek isabetli

olacaktır.

1990’lı yıllarda, Türkiye’nin DTÖ ve Avrupa Birliği ile arasındaki anlaşmalardan

doğan yükümlülüklerini yerine getirmesiyle dışa açılım süreci hızlanmış, dış rekabet,

sektörler üzerinde etkili olmaya başlamıştır. Aynı şeklide Çin’de başlatılmış olan

reformlar anayasada yapılan değişiklikler ile hızlandırılmış ve Çin, dış ekonomik

ilişkiler ve ticaret açısından önemli gelişmeler kaydetmiştir.

Bu çerçevede iki ülke arasındaki ekonomik ve ticari ilişkiler de gelişmiş, ticaret

hacminde artış olmuş, birçok ticari temas ve anlaşma yapılmıştır. Diğer yandan bu

dönemde, korumacılık ve özelleştirme açısından Çin, Türkiye’ye oranla daha yavaş

adımlar atmıştır.

Bu durumun doğal bir sonucu olarak Çin pazarına giriş koşulları, Türkiye pazarına

giriş koşullarına göre daha zor kalmış ve başta iş gücü olmak üzere üretim faktörlerinde

Çin’in sahip olduğu avantaj da etkili olunca ticaret dengesi ülkemiz aleyhine

bozulmuştur. Bu durum bazı yıllarda ülkemizden Çin’e yapılan demir çelik ihracatının

artışına bağlı olarak ülkemiz lehine dönse de, genel olarak Çin lehine bir ticaret

fazlasına neden olmuştur.

Türkiye ile Çin Halk Cumhuriyeti arasındaki ticari ve ekonomik ilişkilerde

son dönemlerde gündeme gelen başlıca konular, Çin’in giderek büyüyen ihracat

potansiyeli sayesinde başta tekstil olmak üzere belirli sektörlerde dünyanın birçok

ülkesinde olduğu gibi Türkiye’de de iç pazarı tehdit etmesi ve Türkiye’nin dış

ticaret açığının büyümesi olmuştur. Bununla birlikte, iki ülke arasında karşılıklı

doğrudan yatırımlar da kısıtlı seviyelerde kalmışsa da son dönemlerde bu alanda

bir hareketlenme gözlenmektedir. Çin, sadece iç pazarları ve yerel sanayileri

“tehdit” eden bir unsur olarak değil, başta ucuz işgücü maliyeti olmak üzere

sunduğu avantajlarla yatırımcılar için önemli imkanlar sunan bir “fırsat” olarak

görülmeye başlanmışsa da Türkiye’nin Çin’le olan ticari ve ekonomik ilişkileri

henüz mevcut potansiyeli yansıtmaktan uzaktır. (DTM,2007: 56)

Page 89: T.C. ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER …yeni dünya düzeni söylemleri uluslar arası ekonomik ve siyasal ilişkilere yeni bir boyut getirmiştir. Özellikle 11 Eylül

79

Grafik 4.Türkiye’ nin Çin Halk Cumhuriyeti ile İhracat-İthalatı (1.000.000 $)

Kaynak: ( http://www.igeme.gov.tr ).

Çin Halk Cumhuriyeti ile Türkiye arasında ki ticari ilişkiler incelendiğinde ihracat

ithalat rakamlarının 2000 yılından sonra sürekli yükselme eğilimindedir. Grafik 4’te de

görüldüğü gibi Türkiye’nin Çin’e olan ihracatı 2000 yılında 96 milyon $ iken 2004’te

392 milyon $ ve 2008 ‘de ise 1.450 Milyon $ yükseldiği görülmektedir. İthalatı ise

2000 yılında 1.345 milyon $ iken 2004’te 4.476 milyon $ ve 2008 ‘de ise 15.643 milyon

değiştiği görülmektedir.

İki ülke arasında gerçekleşen ticarete ilişkin rakamlar incelendiğinde Türkiye’nin

ÇHC’den 2008 yılında yaptığı ithalat bir önceki seneye göre artığı ve ÇHC ‘nin ;

ülkemizin en çok ithalat yaptığı ülkeler arasında da 3. Sırada, ihracat yaptığı ülkeler

arasında da 23. sırada olduğu görülmektedir ( www.igeme.gov.tr).

İş gücü ve hammadde gibi faktör fiyatlarının ÇHC’de Türkiye’ye oranla düşük

olması ÇHC para biriminin değerinin ABD dolarına sabitlenerek düşük tutulmasının

mevcut ticaret açığını önemli nedenlerinden biri olduğu düşünülmektedir.

Page 90: T.C. ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER …yeni dünya düzeni söylemleri uluslar arası ekonomik ve siyasal ilişkilere yeni bir boyut getirmiştir. Özellikle 11 Eylül

80

Bununla beraber ülkemizin dünya pazarlarında kalite ve maliyet avantajına

sahip olduğu ürünlerde dahi ÇHC pazarına girerken yaşadığı zorlukların da iki

ülke arasındaki ticaret açığında etkili olduğu görülmektedir (Özsoylu,2006:101).

Aşağıdaki grafik incelendiğinde ÇHC’nin ülkemizle olan ticaret açığı 2000 yılında

1.249 milyon $ iken 2004 yılında bu rakamın 4.084 milyon $ olduğu ve 2008 yılında

ise 14.193 milyon $ olarak ülkemiz aleyhine hızla büyüdüğü görülmektedir.

1.249726 1.100

2.1064.084

6.336

8.97612.185

14.193

02.0004.0006.0008.000

10.00012.00014.00016.000

2000 2001 2002 2003 2004 2005 2006 2007 2008Açık

Grafik 5. Çin Halk Cumhuriyeti (Ticaret Açığı Milyon $)

Kaynak: http://www.igeme.gov.tr.

2008 yılında Türkiye’nin Çin’e ihraç ettiği malların toplamı 1,45 Milyar $ dır. Bu

ürünlerin yüzdesel olarak dağılımı aşağıdaki grafikte gösterilmiştir. Kimyasal ürünler

159,5 Milyon $ , tarımsal ürünler 58 milyon $, makineler ve ulaşım araçları 130,5

milyon $, maden cevherleri ve döküntüleri 957 milyon $ ve diğer ürünler 145 milyon $

dır.

2006 yılında ise bu rakamlar ayrıntılı olarak bazı ürünlerde tuz, kükürt,

toprak, taş, alçı ve çimento 187.8 milyon $ metal cevherleri, cüruf ve kül 117.0

milyon $, inorganik kimyasallar 87.2 milyon $, bakır ve bakırdan eşya 48.5

milyon $, taşıt araçları (demiryolu hariç) 45.5 milyon $, diğer makineler-güç

üretim ekipmanları 34.1 milyon $, sentetik ve suni devamsız lifler 28.5 milyon $,

boyacılıkta kullanılan malzemeler , boya ve sakızlar 12. 8 milyon $, organik

kimyasallar 11.9 milyon $, pamuk 10. 5 milyon $ dır (DTM,2007: 56).

Page 91: T.C. ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER …yeni dünya düzeni söylemleri uluslar arası ekonomik ve siyasal ilişkilere yeni bir boyut getirmiştir. Özellikle 11 Eylül

81

Grafik 6. Türkiye’nin ÇHC’ye İhracat Ettiği Ürünler (%)(2008)

Kaynak: ( http://www.igeme.gov.tr ).

Çin ile Türkiye arasındaki en önemli gelişme ithalatta yaşanmıştır. Bu rakamlar

aslında Türkiye için kaygı verici boyutlara ulaşmıştır.

2008 yılında Türkiye’nin Çin’den ithal ettiği malların toplamı 15,6 Milyar $ dır.

Bu ürünlerin yüzdesel olarak dağılımı aşağıdaki grafikte gösterilmiştir. Kimyasal

ürünler 938,8 milyon $ , tekstil ve konfeksiyon ürünleri 1.720 milyon $, makineler ve

ulaşım araçları 7.508,6 milyon $, diğer tüketim ürünleri 2346,4 milyon $, diğer ürünler

1.877,1 milyon $ ve diğer yarı mamüller 1.251,4 milyon $ dır.

2006 yılında ise bu rakamlar ayrıntılı olarak bazı ürünler için diğer

makineler-güç üretim ekipmanları 2.283 milyon $ elektrikli makine ve ekipmanlar

1.974,3 milyon $, plastik ve plastikten eşya 353 milyon $, ayakkabılar, getrler,

tozluklar vb. eşya 291,5 milyon $, taşıt araçları (demiryolu hariç) 393,5 milyon $,

dokumaya elverişli suni ve sentetik lifler 205,6 milyon $, optik ve tıbbi

ekipmanlar 193,8 milyon $, deri eşya, saraciye eşyası 266 milyon $, oyuncaklar

ve oyunlar 235,9 milyon $, mobilya 218,5 milyon $ dır. (DTM,2007: 56)

Page 92: T.C. ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER …yeni dünya düzeni söylemleri uluslar arası ekonomik ve siyasal ilişkilere yeni bir boyut getirmiştir. Özellikle 11 Eylül

82

Grafik 7. Türkiye’nin ÇHC’den İthal Ettiği Ürünler (%)(2008)

Kaynak: ( http://www.igeme.gov.tr ).

Türkiye’nin Çin;den yaptığı ithalat da Kasım 2008 ‘de % 18, Aralık 2008 de % 25

ve Ocak 2009’da %36 azaldı. Çin’den yapılan ithalat 2009 Ocak ayında 850 milyon

dolara inerek, bir önceki yılın 1,3 milyar dolarlık ortalamasının çok altında

kalmıştır. 2008 yılında Türkiye’nin Çin’den yaptığı ithalat 15,6 milyar dolar iken , bu

ülkeye yaptığı ihracat ise 1,5 milyar dolar düzeyinde gerçekleşmiştir (www.

dragonomi.com).

İki ülke arasında karşılıklı doğrudan yatırımlar kısıtlı seviyededir. Çin’e komşu

olan Orta Asya bölgesinde çeşitli sektörlerde büyük yatırım projelerine imza atmış ve

bu bölge ile birlikte Rusya, Ukrayna ve Kafkaslar’ı da içine alan Avrasya coğrafyasında

Sovyetler Birliği’nin yıkılmasından bu yana toplam 7 milyar $’lık yatırım yapmış olan

Türk iş çevreleri, henüz Çin pazarının sunduğu imkanlardan yararlanamamıştır. Türk

firmalarının Çin’de plastik, inşaat, gıda ve tekstil alanında az sayıda girişimi

bulunmaktadır ve bu yatırımların toplam değeri 25 milyon $ civarındadır. Bununla

birlikte, elektronik, gıda ve tekstil sektörlerinde de pek çok Türk firması üretimlerinin

bir bölümünü Çin’de gerçekleştirmektedir. Ayrıca, T.C. Pekin Büyükelçiliği kayıtlarına

göre, ülkede 26 Türk firmasının ofisi veya temsilciliği bulunmaktadır. Çin’de faal olan

başlıca Türk firmaları aşağıda yer almaktadır.

Çin Halk Cumhuriyeti (ÇHC) Ticaret Bakanlığı tarafından yapılan bir

açıklamada, ABD’ye yönelik tekstil ihracatında 21 kategoride uygulanan kotaların ve

AB’ne 8 kategoride uygulanan lisansların 1 Ocak 2009 tarihi itibariyle kaldırıldığı

Page 93: T.C. ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER …yeni dünya düzeni söylemleri uluslar arası ekonomik ve siyasal ilişkilere yeni bir boyut getirmiştir. Özellikle 11 Eylül

83

belirtilmektedir. Çin tekstil üreticileri ve ihracatçı firmaları açısından son derece olumlu

bir gelişme olarak görülen bu durumun, küresel kriz nedeniyle tekstil ve hazır-giyim

piyasasındaki daralan talep dikkate alındığında, ilk aşamada sektör üzerinde beklenen

etkiyi yapmayacağı değerlendirilmektedir.

Bazı firmaların ihracatının 2008 yılında %50’ye yakın azalma gösterdiği ve

firmalar tarafından kotaların tamamen kullanılamadığı, özellikle geçen yıl son

çeyreğinde yaşanan siparişlerdeki azalmanın 2009 yılına ait beklentileri olumsuz

etkilediği, bununla birlikte, sektörün altyapısı ile üretim ve ihraç imkanları dikkate

alındığında, 2009 yılının ikinci yarısından itibaren belirli bir gelişme beklenmektedir.

2008 yılı sonu itibariyle, Çin’in tekstil ihracatı 185,17 milyar $ olarak

gerçekleşmiştir. Bu rakam, bir önceki yıla göre %8,2 oranında bir artışı ifade etmekle

birlikte, 2007 yılındaki performansından 10,7 puanlık bir gerileme anlamına

gelmektedir. Bu gerilemenin temel nedenleri olarak, işçilik ücretlerindeki artışlar,

RMB’nin değer kazanması ve dış talepteki gerileme gösterilmektedir.

Çin hükümeti yeni kredi paketi ile sektörün altyapısının sağlamlaştırılmasını,

inovasyonu ve teknolojilerin geliştirilmesini ayrıca, yeni markalar yaratılmasını

hedeflemektedir. ( www.musavirlikler.gov.tr).

Türkiye de tekstil ve konfeksiyonda Çin ürünlerine karşı 44 kategoride koruma

önlemi almıştır. 1 Ocak 2008 itibariyle Türkiye ve AB ülkeleri Çin'e karşı tüm kotaları

kaldırmıştır. 1 Ocak'tan itibaren Çin malları, hem Türkiye'ye hem de Türkiye'nin en

büyük pazarı olan AB ülkelerine serbestçe girebilecek olması önemli sorunlarda

beraberinde getirmektedir. Öyle ki Emerging Textiles’te yer alan raporlar, 2007’nin ilk

beş aylık döneminde AB’nin Çin’den yaptığı örme konfeksiyon ürünleri ithalatının

miktar bazında yüzde 37, dokuma konfeksiyon ithalatının ise yüzde 35 düzeyinde artış

gösterdiğini ortaya koyuyor. Çin’e yönelik kota kısıtlamalarının kalkmasıyla birlikte,

artış oranlarının daha da yükseleceği tahmin edilmektedir.

AB’nin Çin’e uyguladığı tekstil kotalarını kaldırması yılda ortalama 16 milyar

dolarlık hazır giyim ihracatının yaklaşık 12 milyar dolarlık kısmını AB ülkelerine

gerçekleştiren Türk hazır giyim ihracat sektörünü etkilemektedir. Yıllardan beri Çin’in

Page 94: T.C. ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER …yeni dünya düzeni söylemleri uluslar arası ekonomik ve siyasal ilişkilere yeni bir boyut getirmiştir. Özellikle 11 Eylül

84

yarattığı rekabet ile savaşan ve bu yolda çeşitli taktikler geliştiren sektörün, kotaların

kalkmasının ardından Çin’in yaratacağı yoğun rekabet ortamından olumsuz etkilendiği

görülmektedir.

Çin ile ticaret ve yatırım ilişkisinin mutlaka Türkiye’ye yönelik olması

düşünülmemelidir. Üçüncü ülkeleri hedef alan iş ve yatırım bağlantıları ve Türkiye’nin

uluslararası nitelik kazanmış firmaları tarafından yürütülebileceği ve bu firmalar

tarafından Çin malları; Orta Doğu, Balkan, AB ve Kafkas ülkelerine pazarlanabileceği

unutulmamalıdır.

İki ülkenin birbirini tamamlayıcı özelliklerini ön plana çıkartıp, ortak yatırımlar

yoluyla rekabeti iş birliğine dönüştürmek her iki ülkenin de yararınadır. Bu yapılamaz

ise ticaret rakamlarındaki istikrarsızlık ve Türkiye aleyhine gelişim devam edecektir.

Ayrıca dış ticarette oluşan açıktan dolayı Türkiye, Çin ile yapacağı

ticarette AB’nin bu ülkeye karşı izlediği iktisadi siyaseti iyi analiz etmelidir.

Türkiye – Çin siyasi, ekonomik ve ticari ilişkilerindeki gelişim hep Türkiye

aleyhine gelişmiştir. Bu durum Türkiye’nin Çin’e değil, Çin’in Türkiye’ye

ihtiyacı olduğunu göstermektedir (Öğütçü, 1999, 180-181).

3.6.1. Çin’de Faaliyet Gösteren Türk Menşeli Firmalar

Çimtaş: Mühendislik, teknolojik, çelik imalat ve elektromekanik montaj alanlarında

faaliyet gösteren bir firmadır.

Demirdöküm: Koç Holding bünyesindeki Demirdöküm firması, radyatör,üretiminde

dilimli radyatörlerin yerini panel radyatörlerin almasıyla atıl durumda kalan üretim

makinelerini dilimli radyatörle benzer bir üretim süreci olan yağlı radyatör üretimine

yönlendirmiştir.

Fabeks Dış Ticaret: Kaşmir kumaşının anavatanı sayılan Çin’in İç Moğolistan

bölgesinde “Silk&Cashmere” markasıyla ipek ve kaşmir üretimi yapmaktadır.

Akman Holding: Akman Holding bünyesindeki Meyve Suyu ve Gıda Sanayi olarak

faaliyette bulunmaktadır.

Atasay Kuyumculuk, Goldaş: Kuyumculuk sektöründe faaliyet göstermektedir.

Ünsa Ambalaj: Kimya, ilaç, gıda ve maden sektörünün kullandığı polipropilen

Page 95: T.C. ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER …yeni dünya düzeni söylemleri uluslar arası ekonomik ve siyasal ilişkilere yeni bir boyut getirmiştir. Özellikle 11 Eylül

85

büyük çuval (FIBC) üretimindebulunmaktadır.

Şişecam: Firma, 1988 yılında Hong Kong'da satış yaparak girdiği Çin pazarında 2003

yılında Şangay Serbest Bölgesi'nde “Sisecam Shanghai Trading Company” adı altında

yatırım yapmıştır.

Tema: TEBA Şirketler Grubu-Teba Ev Aletleri'nin dış ticaret firması olan Tema,

Çin'deki ofisi aracığıyla ve Teba markasıyla ev eşyaları pazarında yer almakta ve Çin'e

özel üretilen fırınların yanı sıra, ısıtma-soğutma ve klima cihazlarının satış, pazarlama

ve servis hizmetlerini de yapmaktadır.

Hipokrat Tıbbi Malzemeler: Tıbbi Malzemeler İmalat ve Pazarlama sektöründe

Mozaik Tekstil,Zorlu Tekstil : Tekstil sektöründe faaliyette bulunmaktadır.

Garanti Bankası: Bankacılık sektöründe gelişmeleri incelemek, hukuki altyapıyı

tanımak amacı ile Çin’de bulunmaktadır.

İş Bankası : Bankacılık sektöründe faaliyette bulunmaktadır.

Sabancı Holding ve bu firmaların yanısıra, Anadolu Grubu’nun bira, Vestel’in

elektronik eşya, Aksa akrilik’in kimyasal ürünler, Kibar Holding’in demir çelik ve

Yesim Tekstil’in tekstil ürünleri ve konfeksiyon alanında yatırım planları

bulunmaktadır.(DEİK,l 2007)

Page 96: T.C. ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER …yeni dünya düzeni söylemleri uluslar arası ekonomik ve siyasal ilişkilere yeni bir boyut getirmiştir. Özellikle 11 Eylül

86

SONUÇ

Çin’in 1978 yılından itibaren benimsediği sosyalist piyasa ekonomisi adını verdiği

sosyalizmden vazgeçmeden piyasa ekonomisi uygulama çalışmaları neticesinde

kapılarını dünyaya açmıştır. Çin küreselleşme sürecinde son yıllarda daha fazla içe

kapanık bir ekonomik sistemden vazgeçmek zorunda kalmıştır. Fakat birden sosyalizm

bırakılamamış yapılan çeşitli reformlarla Çin, küreselleşme sürecinde ekonomik olarak

diğer ülkelere entegrasyonunu sağlamaya çalışırken, sosyal olarak da halkın gelişimini

sağlamaya çalışmıştır.

Çin’in küresel ekonomi pazarına girmesi DTÖ’ ye yaptığı üyelik başvurusuyla

gelişme göstermiş ve 2001 yılında DTÖ üyeliği ile politikalarında değişiklikler ve

tavizler vermek durumunda kalmıştır. Önceleri yabancı yatırımlara kısıtlı şekilde olanak

sağlayan Çin, artık bu kısıtlamaları en asgariye indirmiştir.

Bu süreçle beraber Çin’e yapılan yabancı sermaye yatırımları her geçen gün

artarak devam etmektedir. Çin ekonomisi gözle görülen bir büyüme yakalamış ve

dünyanın en hızlı büyüyen ekonomisi haline gelmiştir. Ancak bu hızlı büyüme

beraberinde birtakım sorunları da getirmiştir.

Çin dünyanın en kalabalık ülkesidir. Öyle ki Çin ekonomisi dünyanın en hızlı

büyüyen ekonomisi olduğu halde Çin’de büyük bir nüfus 1970’li yılların sonuna kadar

açlık ve yoksulluk içerisindedir. Fakat son ekonomik gelişim ve küreselleşme süreci

Çin halkına olumlu yansımaya başlamış ve 21.yüzyılda ekonomik bir güç haline

gelmiştir.

Çin’in ekonomik anlamda büyümesi ülkeye gelen yabancı yatırımların hızla

artmasına neden olmuş, ancak yapılan yabancı yatırımlar Çin’in kıyı kentlerinde

yoğunlaştığından Çin’in kentleri arasında büyük gelişme farkları ortaya çıkmıştır. Diğer

bir sorun ise yabancı yatırımcıların kazandıklarını kendi ülkelerine götürmeleri Çin’in

ticaret dengesini bozmakta olup, yabancılar Çin’deki ucuz işgücünü kendi lehlerine

kullanmaktadırlar. Çok cüzi rakamlara çalıştırılan Çin’deki işçilerin sigorta durumları

Page 97: T.C. ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER …yeni dünya düzeni söylemleri uluslar arası ekonomik ve siyasal ilişkilere yeni bir boyut getirmiştir. Özellikle 11 Eylül

87

da tam olarak yasal netliğe kavuşturulmamış olup, sağlıksız şartlarda çalışmalarını

sürdürmektedirler.

Asya - Pasifik bölgesinde bir eksen ülke niteliği gösteren coğrafî konumu, geniş

pazar olanakları, nükleer güce dayalı askeri kuvveti, hızla işleyen iktisadi kalkınma

çekiciliği ve her şeyden önemlisi ABD’nin “tek kutuplu dünya” yaklaşımına, “çok

kutuplu dünya” teziyle karşı duruşuyla Çin; sahip olduğu bölgesel üstünlüğü küresel

iddialar ile birleştirmeye çalışmaktadır.

Homojen nüfusu, devamlı gelişmekte olan ekonomisi ve değiştiğinde dünyadaki

bütün kıtaları pozitif ya da negatif etkileyecek rejimi ile Çin, 2000’li yıllarda bir dünya

devi olacak potansiyele erişebilecektir.

Bu devasa nüfusu hem ekonomik büyümenin kaynağı, hem de büyük bir meydan

okumanın göstergesi olarak kullanıp dünya dengelerini değiştirmesi şaşırtıcı

olmayacaktır. Ekonomik ve askeri anlamda gelişmiş ülkelerin gerisinde kalmasına

rağmen Çin, uluslararası anlamda kendi kapasitesinin üstünde bir rol oynamaya

başlamıştır. Bundaki temel nedenler BM Güvenlik Konseyi üyesi olması, hızlı büyüyen

ekonomisi, pazar yaratan büyük nüfusu ve jeopolitik konumudur. Uluslararası anlamda

daha etkin olmaya başlayan Çin’in gösterdiği gelişim, önümüzdeki dönemde ABD’nin

küresel anlamda tek rakibi olarak karşımıza çıkmasına neden olarak gösterilse de

günümüzde ABD’ye rakip olabilecek bir küresel gücün yükselmesi konusu hala

belirsizliğini korumaktadır.

ABD’nin izlediği politikalara olan tepkiler ve bu politikalardan en az seviyede

etkilenme isteği ülkeleri bölgesel anlamda daha da yakınlaştırmaktadır. Yakın vadede

ABD’nin liderliği yanında ABD’ye karşı blokların oluşacağı ve bu blokların temel

ülkelerinden birinin de hiç kuşkusuz Çin olacağı değerlendirilmektedir.

Buna göre, gelişmekte olan ülkelerin teknoloji ve sermayeyi ürettiği ve yeni

yatırımlar gerçekleştirerek gelişmiş bir ülke konumuna geçişlerin gerçekleştiği

görülmektedir. Bu durum hem ulusal hem de uluslar arası alanlarda tarihsel, kurumsal

ve ekonomik dönüşümler ortaya çıkarmaktadır. Buna göre, Çin’in ABD, AB ve Japonya

gibi dünyanın en gelişmiş ülkelerinin ticaret portföyüne yön verdiği, bunları

Page 98: T.C. ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER …yeni dünya düzeni söylemleri uluslar arası ekonomik ve siyasal ilişkilere yeni bir boyut getirmiştir. Özellikle 11 Eylül

88

şekillendirdiği görülmektedir. Bu anlamda, Türkiye’nin de bu mücadele alanında yerini

aldığı ve Çin’in rekabet üstünlüğü yarattığı alanlarda pazarlık gücünü kuvvetlendirmesi

gereği ortaya çıkmaktadır.

Türkiye ile Çin arasındaki diplomatik ilişkiler 1970’li yıllarda kurulmaya

başlamıştır. İlk olarak; 1974 tarihinde Pekin’de imzalanan ticaret anlaşması, 1978-1981

Türkiye-Çin Karma Ticaret Komitesi, 1998 yılında yine Pekin’de yapılan Karma

Ekonomik Komite toplantıları olmasına karşın ticari ilişkiler istenilen seviyelere

ulaşamamıştır. Bu dönemi her iki ülke için de açılımın alt yapısının hazırlandığı bir

dönem olarak nitelemek isabetli olacaktır.

1990’lı yıllarda, Türkiye’nin DTÖ ve Avrupa Birliği ile arasındaki anlaşmalardan

doğan yükümlülüklerini yerine getirmesiyle dışa açılım süreci hızlanmış, dış rekabet,

sektörler üzerinde etkili olmaya başlamıştır. Aynı şeklide Çin’de başlatılmış olan

reformlar anayasada yapılan değişiklikler ile hızlandırılmış ve Çin, dış ekonomik

ilişkiler ve ticaret açısından önemli gelişmeler kaydetmiştir.

Bu çerçevede iki ülke arasındaki ekonomik ve ticari ilişkiler de gelişmiş, ticaret

hacminde artış olmuş, birçok ticari temas ve anlaşma yapılmıştır. Diğer yandan bu

dönemde, korumacılık ve özelleştirme açısından Çin, Türkiye’ye oranla daha yavaş

adımlar atmıştır.

Bu durumun doğal bir sonucu olarak Çin pazarına giriş koşulları, Türkiye pazarına

giriş koşullarına göre daha zor kalmış ve başta iş gücü olmak üzere üretim faktörlerinde

Çin’in sahip olduğu avantaj da etkili olunca ticaret dengesi ülkemiz aleyhine

bozulmuştur. Bu durum bazı yıllarda ülkemizden Çin’e yapılan demir çelik ihracatının

artışına bağlı olarak ülkemiz lehine dönse de, genel olarak Çin lehine bir ticaret

fazlasına neden olmuştur.

Türkiye ve Çin arasındaki olası işbirliği imkanları şu şekilde arttırılabilir;

Çin, ekonomik gelişmesini uzun vadede sürdürülebilir kılmak ve bilimsel ve

teknolojik bir temele oturtmak amacıyla dünyada AR-GE projelerine en çok bütçe

ayıran ikinci ülkedir. Dolayısıyla Türk firmaları, bu teknoloji birikiminden yararlanmak

için girişimlerde bulunabilir.

Page 99: T.C. ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER …yeni dünya düzeni söylemleri uluslar arası ekonomik ve siyasal ilişkilere yeni bir boyut getirmiştir. Özellikle 11 Eylül

89

Türkiye’nin Çin’e olan ihracatının miktar olarak artırılması ve ürün bazında

çeşitlendirilmesi amacıyla Dış Ticaret Müsteşarlığı’nın 2005 yılında başlattığı “Asya-

Pasifik Stratejisi” çerçevesinde çalışmalar sürdürülmektedir. Çin’de inşaat malzemeleri,

otomotiv yan sanayi, demir-çelik ve diğer maden ve metal, kimyasallar, işlenmiş gıda

ürünleri, hazır giyim ve tekstil makineleri ile müteahhitlik sektörü, Türk firmalarının

ihracatı açısından potansiyel oluşturmaktadır.

Türkiye’nin Çin ile ilişkide hizmet sektörünü ön plana çıkaramadığı

görülmektedir. Özellikle turizm sektörüne yönelik Türkiye işletme, pazarlama ve

uluslararası deneyimini harekete geçirebilir. İki ülke arasındaki turizm ve iş birliği

anlaşması daha da geliştirilebilir. Nitekim BM’ye bağlı Dünya Turizm Örgütü 2020

yılında Çin’in yurt dışına 1 milyon Çinli göndereceğini açıklamıştır.

Türk firmalarının kısa vadeli kar peşinde koşmasından çok Çin’in büyük

şehirlerinde yerleşik temsilcilikler açmaları, uzun vadeli pazar payını düşünmeleri, Çinli

ve Batılı firmalarla ortak yatırıma girmeleri teşvik edilmelidir.

Sonuç olarak 2000’li yıllarda sahneye çıkan yeni süper güç Çin ile işbirliği

yapmak hem Çin hem de dünya ülkeleri açısından yadsınamazdır. Çin her ülke

tarafından ekonomik ve siyasi olarak ciddi biçimde izlenmeli. Politika oluşturulması ve

uygulamasında dikkate alınmalıdır. Türkiye’de en hızlı şekilde bu sürecin içinde daha

çok yer almalı ve bu süreci hızlandıracak politik hamleler yaparak kendi yolunu

belirlemelidir.

Page 100: T.C. ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER …yeni dünya düzeni söylemleri uluslar arası ekonomik ve siyasal ilişkilere yeni bir boyut getirmiştir. Özellikle 11 Eylül

90

KAYNAKÇA

Alleg, Henri (2003), Ejderin Yüzyılı, (Çev:R. Köymen), İstanbul:Belge Uluslar arası

Yayıncılık.

Arısoy Ebru, Bayar Güzin, Soranlar Burak (2004),”Asya’nın Devi: Çin Halk

Cumhuriyeti”, Başbakanlık Dış Ticaret Dergisi, Sayı:32.

Atik, A. Hakan, (2005), “Finansal Krizler Gölgesinde Yükselen Piyasa Ekonomileri”,

Türkiye Kalkınma Bankası A.Ş. Araştırma Müdürlüğü, Şubat Sayısı.

Atay, İ. (2008), "Çin' in Gelir Dağılımı Dengesizliği Sorunu", Stratejik Analiz, Nisan,

http://www.asam.org.tr/temp/temp669.pdf. ( 14 Şubat 2009)

Becker, Geoffrey (2008), ”Food and Agricultural Imports From China” Congressional

Research Service.

Caruso, Guy (2005), “Oil Imports to China by Source” , Centre for Strategic and

International Studies, Washington, DC.

Celil, A. Reşit (2001), “Çin’de Ekonomik Kalkınma Girişimleri ve Ekonomik

Reformlar”, Kök Sosyal ve Stratejik Araştırmalar Dergisi, Cilt III, Sayı

1.

Chung, Chin (1997), Division of Labor Across the Taiwan Strait:Macro Overview and

Analysis of the Electronic Industry, Chapter 6, Editör Barry Naughton.

Croll, Elisabeth, (2006), “Women and The New Peasant Household Economy in

China”, ss.405-418, http://www.bondy.ird.fr/pleins_textes/pleins_

textes_4/ colloques/17962.pdf, (17 Kasım 2008).

Çakmak, Aynagöz, Özge (2008), “Çin’nin Dünya Ekonomisi ile Bütünleşme Süreci ve

Türk Sanayisi Açısından Bir Değerlendirme”, Süleyman Demirel

Üniversitesi İİBF Dergisi, Cilt 13, Sayı 1

Çıplak, Murat (2001), Çin’de İnsan Hakları ve Ayrılıkçı Hareketle, Çin Gölgesinde

Uzakdoğu Asya, (Yay. Haz. Deniz Ülke Arıboğan), İstanbul: Bağlam

Yayınları,.

Dorian, James (2005), “Global Implıcatıons of Increasing Chineese energy Demand”,

Centre for Strategic and International Studies, Washington, DC.

DEIK,(2003),”Çin Halk Cumhuriyeti Ekonomisi ve Türkiye ile İlişkiler”, Dış Ekonomik

İlişkiler Kurulu, www.deik.org.tr, ( 10 Ocak 2009).

DEIK, (2005),Türk-Çin İş Konseyi, Haziran .

Page 101: T.C. ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER …yeni dünya düzeni söylemleri uluslar arası ekonomik ve siyasal ilişkilere yeni bir boyut getirmiştir. Özellikle 11 Eylül

91

DEIK, (2007),Çin Halk Cumhuriyeti Ülke Bülteni, , Dış Ekonomik İlişkiler Kurulu, 32,

www.deik.org.tr, ( 11 Aralık 2008 ).

DEIK ( 2005 ), Çin Ülke Bülteni, İstanbul.

DTM ( 2001),Çin Aylık Raporu, Aralık

DTM (2007) ,Çin Halk Cumhuriyeti Ülke Raporu, Eylül.

Ekrem, Nuraniye (2005), “Çin’e Yönelik Silah Ambargosunun Kaldırılması ve Uluslar

arası Dengeler”, Stratejik Analiz, Mart Sayı:59.

Giles, John, Albert Park, Juwei Zhang (2005), “What is China’s True Unemployment

Rate?”, China Economic Review (16/2).

Gökçe, Deniz ve Ercan,Metin (2005), “Çin, Türkiye ve Dünya”, Karizma -Üç Aylık

Düşünce Dergisi (23):39-50

Gökdemir, Levent ve Gül Mor (2006), “Dirijistik Çin Modeli ve Türkiye Çin Ekonomik

İlişkileri”, Finans-Politik&Ekonomik Yorumlar (504) :54–66.

Gökdemir, Levent ve Saray Mehmet Ozan (2005), “Çin Ekonomisinini Büyüme

Aşamaları” http:joy.yasar.edu.tr/makale/7.sayi/cin.pdf, (01.02.2009).

Gövdere, Bekir (1999), “Çin Doğrudan Yabancı Yatırımları Çekmede Neden

Başarılıdır:İşlem Maliyetleri Yaklaşımı”, DTM Dış Ticaret Dergisi,

Nisan.

Gülboy, Burak (2001), Çin’in Gölgesinde Uzak Doğu Asya, İstanbul: Bağlam

Yayıncılık.

IMF, (2007),”Direction of Trade Statistics Yearbook and Direction of Trade Statistics

Quarterly”, Global Trade Atlas; PRC. General Administration of

Customs.

Jimenez, Viviana (2005), “Wnterorld Economic Growth Fastest in Nearly Three

Decades”, Eco-Economy Indicators, Earth Policy Institute,

http://www.earth-policy.org/ Indicators/Econ /2005. htm,(05.01.2009).

Karaca, Kutay (2003), Dünyadaki Yeni Güç Çin: Tek Kutuptan Çift Kutuba, İstanbul:

IQ Kültürsanat Yayıncılık.

Karluk, S. Rıdvan (2002), Uluslararası Ekonomi: Teori ve Politika, İstanbul: Beta

Basım Yayımı.

Khan, Azizur Rahman (2004), “Growth, Inequality and Poverty in China”, International

Labour Office (ILO) http://www.ilo.org, (01.02.2009 ).

Page 102: T.C. ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER …yeni dünya düzeni söylemleri uluslar arası ekonomik ve siyasal ilişkilere yeni bir boyut getirmiştir. Özellikle 11 Eylül

92

Kızıltan, Alaattin (2003), “Tek Kutuplu Bir Dünyada Çin Halk Cumhuriyeti’nin

‘Süpergüç” Olabilirliği”, C.Ü. İktisadi ve İdari Bilimler Dergisi, Cilt 5,

Sayı 1.

Külebi, Ali (2008), “Çin – AB Politikası”, Cumhuriyet Strateji Dergisi,Sayı:78.

Mcmillan, J., Whalley J., Zhu L. (1989), “The Impact of China’s Economic Reforms

on Agricultural Productivity Growth”, Journal of Political Economy

(97/4):781-807

Morrison Wayne (2009),”China’s Economic Conditions”,Congressional Research

Service.

M. Dutta (2005), “China’s Industrial Revolution: Challenges for a Macroeconomic

Agenda”, Jounal of Asian Economics, 15.

Öğütçü, Mehmet (1999),Geleceğimiz Asya’da mı? Yaralı Asya, Çin ve Türkiye,

İstanbul: Milliyet Yayınları, 2 nci Baskı.

Özsoylu, Ahmet Fazıl (2006), Çin Bir Devin Uyanışı, Adana: Nobel Yayın Dağıtım.

Öztürk S., Sözdemir A., Gövdere B. (2006),” Çin: Washington Uzlaşmasından Beijing

Uzlaşmasına”, C.Ü. İktisadi ve İdari Bilimler Dergisi, Cilt 7, Sayı 1.

Özyıldız, R. Hakan (1998),“Doğrudan Yabancı Sermaye Yatırımlarında Karar Alma

Prosedürü”, Hazine Dergisi, S. 11, Temmuz.

Pingyao, Lai (2006), ” China’s Macroeconomics Development: Stages and Nonlinear

Convergence ”,China and World Economy (14/1):15-29.

Pingyao, Lai (2003),” China’s Economics Growth: New Ternds and Implications”

China and World Economy (1):9-15.

Purtaş, Fırat (2003), “Şangay Beşlisinden Şangay İşbirliği Örgütü’ne: Orta Asya’da Rus

Çin Stratejik Ortaklığı”, Köksav, Sayı: 2,.

Qin, Shi (1997), Çin, İstanbul: Yeni Yıldız Yayınevi.

Rodrik, Dani (2006),”What’s so Special about China’s Exports?”, Harvard University.

Sandıklı, Atilla ve Güllü, İlhan (2005),Geleceğin Süper Gücü Çin, İstanbul:Tasam

Yayınları.

Sezen, Seriye (2007), “Çin Halk Cumhuriyeti’nde Sosyalist Piyasa Ekonomisine

Dönüsüm” Amme İdaresi Dergisi, Cilt.40, Sayı.1.

Sönmez, Atilla (2003), Doğu Asya “Mucizesi” ve Bunalımı, İstanbul: Bilgi Üniversitesi

Yayınları.

Thomson, George (1994), Devrimci Diyalektik Üzerine, Ankara: Şubat Yayınları.

Page 103: T.C. ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER …yeni dünya düzeni söylemleri uluslar arası ekonomik ve siyasal ilişkilere yeni bir boyut getirmiştir. Özellikle 11 Eylül

93

TİSK ( 2009),”Dünya Ekonomisini Yeni Sorunu: Çin Tehdidi”, Tisk Yayınları,

www.tisk.org.tr, (15 Nisan 2009).

TUSAM (2005), “AB-Çin Yakınlaşması, ABD’yi Kızdırıyor”, Ulusal Güvenlik

Stratejileri Araştırma Merkezi.

UNCTAD (2005), “World Investment Report 2005”,Unctad, New York.

US International Trade Commission, US Department of Commerce, and US Census

Bureau. www.usitc.gov, (12 Ekim 2008).

Venture, Keti (2005), “Doğrudan Yabancı Sermaye Yatırımlarında Çok Uluslu

Şirketlerin Çin Pazarına Yönelme Eğilimleri Türkiye Yönünden Bir

Değerlendirme”,Celal Bayar Üniversitesi İ .İ .B.F ,Manisa Cilt:12 Say

:1.

Yılmaz, Rasim ve Koyuncu, Cüneyt (2005), Çin: Dragon Ekonomisinin Önlenemeyen

Yükselişi, Bursa: Ekin Kitapevi.

Yongzheng, Yang (2003), ”China’s Integration into the World Economy:

Implications for Developing Countries”, IMF Working Paper, December.

Yücel, Fatih (1999), “Kıta Çin’i: Asya Ejderi’nin Sancıları” Adana Ticaret Odası

Dergisi, Ağustos.

Wong, John ve Ding Lu (2002), “China’s Economy into The New Centruy”, Shangai:

World Scientific Publishing.

World Bank (2006), World Development Indicators, http://devdata.worldbank.org (02

Şubat 2009).

AB Ticaret İstatistikler,http://trade.ec.europa.eu (12 Kasım 2008).

Global R&D 2008 Report, http://www.rdmag.com ( 15 Aralık 2008).

China Statistical Yearbook (2006), National Bureau off Statistics of

China,http://www.stats.gov.cn/english/index.htm,( 10 Ekim 2008).

Central Intelligence Agency (CIA), (2006), The World Factbook,

http://www.cia.gov/cia/ publications/factbook/geos/ch.html,( 13 Eylül

2008).

DTM, www.dtm.gov.tr ( 12 Kasım2008).

IMF Direction of Trade Statistics.http://www.imf.org/external/np/sta/index.htm.( 23

Ekim 2008).

Bursa Sanayi ve Ticaret Odası, Haziran 2006,Sayı 220 ,

http://www.bursaekonomi.com.tr ( 12 Aralık 2008)

China Kindness Tour (2009), "Republic of China (1911-1949)",

Page 104: T.C. ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER …yeni dünya düzeni söylemleri uluslar arası ekonomik ve siyasal ilişkilere yeni bir boyut getirmiştir. Özellikle 11 Eylül

94

http://www. chinakindnesstour. com/Chinainfo/General/history/Chinainfo_532.shtml,

( 10 Ocak 2009).

Spence, J. D. (1998), "Mao Zedong", Time, 13 April 1998,

http://www.time.com/time/ time100/leaders/profile/mao.html, (11

Kasım 2008).

Naegele, T. D. (2005), "The Silent Voices of Stalin's Soviet Holocaust and Mao's

Chinese Holocaust", Men's News Daily, August 9,

http://www.mensnewsdaily.com/ archive/ m-n/m-n-

misc/naegele080905.htm ,(10 Şubat 2009).

İİB - İstanbul İhracatçı Birlikleri (2006), "Çin Halk Cumhuriyeti Ülke Raporu",

http://www.iib.org.tr/IIB_Portal/Dokuman/CIN%202006.pdf, (11 Mart

2009).

Asya Ekonomileri Sarsılıyor, http://arsiv.ntvmsnbc.com/news/209950.asp (09 Mart

2009).

The World Bank,World Development Indicators,:

http://www.indexmundi.com/china/gdp_real_growth_rate.html,( 18

Nisan 2008 ).

The World Bank, http://www.indexmundi.com/china/gdp_ compositi on_

by_sector.html, ( 15 Mayıs 2008 ).

İTO Yayınları (2005),” Çin Halk Cumhuriyeti Ülke Raporu”, http://www.ito.org.tr (25

Mart 2009).

PRC General Administration of Customs, China’s Customs Statistics,

www.uschina.org/statistics/tradetable.htm, (13 Ekim 2008).

PRC Ministry of Commerce The U.S-China Business councıl 2007

http://www.interfax.cn/news/7896/,( 19 Şubat 2008).

National Bureau of Statistics, China Economic Indicators Deutsche Bank Research ,

http://www.business-in-Asia.com, (11 Ekim 2008).

http://www.milliyet.com.tr, ( 10 Nisan 2008).

http://tr.chinabroadcast.cn, ( 11 Ekim 2008 ).

http://www.dbresearch.com , ( 12 Mayıs 2008 )

http://www.indexmundi.com, ( 03 Ocak 2009 ).

www.arsiv.ntvmsnbc.comılmaz, ( 16 Mart 2009).

http://www.dragonomi.com, ( 10 Eylül 2008).

www.musavirlikler.gov.tr, ( 19 Nisan 2008).

Page 105: T.C. ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER …yeni dünya düzeni söylemleri uluslar arası ekonomik ve siyasal ilişkilere yeni bir boyut getirmiştir. Özellikle 11 Eylül

95

www.birgun.net,( 11 Ağustos 2008).

http://www.tisk.org.tr/yayınlar.asp, ( 14 Ağustos 2008).

http://www.chinadaily.com, ( 17 Mart 2009).

http://www.igeme.gov.tr, ( 11 Ocak 2009).

http://www.dragonomi.com, ( 17 Nisan 2008).

http:// www.internethaber.com (23 Nisan 2009)

http://internationaltrade.suite101.com, (23 Nisan 2009).

http://www.oecd.org, ( 11 Nisan 2008).

www.kalder.org , ( 10 Mayıs 2008).

http://www.stats.gov.cn, ( 13 Temmuz 2008 ).

Page 106: T.C. ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER …yeni dünya düzeni söylemleri uluslar arası ekonomik ve siyasal ilişkilere yeni bir boyut getirmiştir. Özellikle 11 Eylül

96

ÖZGEÇMİŞ

ADI-SOYADI : Seçil YİĞİN

DOĞUM TARİHİ : 06.01.1983

DOĞUM YERİ : Mersin

MEDENİ HALİ : Evli

E-POSTA : [email protected]

ÖĞRENİM DURUMU

(2004-2007) : Yüksek lisans, Çukurova Üniversitesi Sosyal Bilimler

Enstitüsü,İktisat Anabilim Dalı, ADANA

(2001-2005) : Lisans, Çukurova Üniversitesi, İktisadi ve İdari Bilimler

Fakültesi,İktisat Bölümü, ADANA

(1999-2001) : Lise,Mersin Ticaret ve Sanayi Odası Anadolu Lisesi,

MERSİN

(1995-1999) : Ortaokul,Mersin Ticaret ve Sanayi Odası Anadolu Lisesi,

MERSİN

(1990-1995) : İlkokul, İleri İlköğretim Okulu, MERSİN

YABANCI DİL

İngilizce

BİLGİSAYAR

Windows 98-2000 XP, MS Office Programları ve internet

İŞ DENEYİMİ

2007- : HSBC BANK A.Ş

Adana Küçüksaat Şubesi

Bireysel Pazarlama Yönetmen Yardımcısı