68
ARALIK 2015 , Yıl 27 , Sayı 324 KALKINMADA VERİMLİLİK T.C. BİLİM, SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANLIĞI EMEK - ANKARA - PP - 2 İNOVASYON Teknoloji ve İnovasyonun İktisadi Arkeolojisi ve Önemi s. 4 Sanayi İşbirliği Programı (SİP), Sivil Offset Değildir s. 24 Veriye Dayalı İnovasyon ve Açık Veri s. 34 TÜBİTAK Ulusal Gözlemevi Teleskoplarına Üç Yerli İnovasyon s. 36

T.C. BİLİM, SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANLIĞI İNOVASYON · Değişim ve gelişim, birbiriyle ilintili ve kesintisiz bir süreçtir ve inovasyon da bu sürecin en önemli aktörüdür

  • Upload
    others

  • View
    7

  • Download
    0

Embed Size (px)

Citation preview

Page 1: T.C. BİLİM, SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANLIĞI İNOVASYON · Değişim ve gelişim, birbiriyle ilintili ve kesintisiz bir süreçtir ve inovasyon da bu sürecin en önemli aktörüdür

A R A L I K 2 01 5 , Y ı l 2 7 , S a y ı 3 2 4

K A L K I N M A D A

V E R İ M L İ L İ K

T. C . B İ L İ M , S A N AY İ V E T E K N O LO J İ B A K A N L I Ğ I EMEK - ANKARA - PP - 2

İNOVASYON

Teknoloji ve İnovasyonun İktisadi

Arkeolojisi ve Önemi s. 4

Sanayi İşbirliği Programı (SİP),

Sivil Offset Değildir s. 24

Veriye Dayalı İnovasyon ve Açık Veri s. 34

TÜBİTAK Ulusal Gözlemevi Teleskoplarına

Üç Yerli İnovasyon s. 36

Page 2: T.C. BİLİM, SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANLIĞI İNOVASYON · Değişim ve gelişim, birbiriyle ilintili ve kesintisiz bir süreçtir ve inovasyon da bu sürecin en önemli aktörüdür

K A L K I N M A D A

V E R İ M L İ L İ K

01

T.C. BİLİM, SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANLIĞI VERİMLİLİK GENEL MÜDÜRLÜĞÜ’NÜN

AYLIK YAYIN ORGANIDIR

ARALIK 2015 YIL: 27 SAYI: 324Bu dergi 6.500 adet basılmaktadır.

ISSN: 1300-2414Yayın Türü: Yerel Süreli

Türkçe - İngilizce

SAHİBİT.C. BİLİM, SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANLIĞI

VERİMLİLİK GENEL MÜDÜRLÜĞÜ ADINA GENEL MÜDÜR

Anıl YILMAZ

GENEL KOORDİNATÖRDilek BİRBİL

SORUMLU YAZI İŞLERİ MÜDÜRÜCangül TOSUN

YAZI KURULU Dilek BİRBİL - Cangül TOSUN - Lütfiye BALKAYA

İNGİLİZCE SAYFA SORUMLUSUGülçin MANZAK AYDIN - Şirin Müge KAVUNCU

WEB SİTESİ SORUMLUSUAytunç AYHAN

FOTOĞRAFLARHakan CANBAKIŞ - Özgür YURDAKADİM

DAĞITIM SORUMLUSUMehtap EMRE

(312) 467 55 90 / 331 [email protected]

Anahtar dergisinin PDF dosyalarını her aydüzenli olarak e-posta hesabınıza gönderilmesini

istiyorsanız, konu alanına Anahtar yazıp [email protected] adresine boş bir e-posta

atabilirsiniz.Dergide yayımlanan yazılardaki görüşler

yazarlarına aittir.

YÖNETİM YERİT.C. BİLİM, SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANLIĞI

VERİMLİLİK GENEL MÜDÜRLÜĞÜGelibolu Sokak No:5

Kavaklıdere 06690 ANKARA Tel: (312) 467 55 90 (10 Hat)

Faks: (312) 427 30 22Faks (Dergi): (312) 467 47 79

e-posta: [email protected]İnternet: http://vgm.sanayi.gov.tr

http://anahtar.sanayi.gov.tr

GRAFİK TASARIM VE UYGULAMAwww.chesscreative.com

BASKIKORZA YAYINCILIK

BASIM SAN. ve TİC. LTD. ŞTİ.Büyük Sanayi 1. Cad. 95/1 İskitler - ANKARA

Tel: (312) 342 22 08 Faks: (312) 341 14 27

BASILDIĞI TARİHAnahtar dergisinin ARALIK 2015 sayısı

03.12.2015 tarihinde basılmıştır.

Modernleşmenin ardındaki temel oluşum olan ve Marshall McLuhan’ın 1960’ların başlarındaki ünlü deyimiyle dünyayı “küresel bir köy” haline getiren küreselleşmenin ana unsurlarından birini oluşturan �novasyon genel olarak yeni veya değiştirilmiş/iyileştirilmiş bir ürün, hizmet ya da üretim yöntemi geliştirmek ve bunu ticari gelir elde edecek hale getirmek için yürütülen tüm süreçleri kapsamaktadır. Günümüzün hızla değişen rekabet ortamında ayakta kalmak isteyen işletmelerin küresel gelişmeleri takip etmenin yanında ürünlerini, hizmetlerini ya da üretim yöntemlerini sürekli olarak yenilemeleri ve gerektiğinde değiştirmeleri gerekmektedir. Değişim ve gelişim, birbiriyle ilintili ve kesintisiz bir süreçtir ve inovasyon da bu sürecin en önemli aktörüdür. İşletmeler açısından önemli olduğu kadar ülkeler için de sürdürülebilir büyüme, toplumsal refah ve artan iş olanakları anlamına gelen inovasyon büyük önem taşımakta, tüm ülkeler inovasyon yarışında öne geçmeye yönelik yoğun çaba sarf etmektedir. Bu çabaların belki de en önemlisi ve sonuç vereni ise inovasyonun oluşabileceği ortamın -çevre koşullarının- sağlanması olmaktadır.

Cumhuriyetimizin kuruluşunun 100. yıldönümü olan 2023 yılı itibarıyla dünyanın en büyük 10 ekonomisinden biri olma hedefini uzun vadeli büyüme stratejisinin temeli olarak kabul eden ülkemizin bu hedeflere ulaşabilmesi amacıyla kullanabileceği araçlardan en önemlisi inovasyon ve Ar-Ge odaklı bir kalkınma modelidir. Ülkemizde inovasyon ve Ar-Ge kapasitesinin geliştirilmesi konusundaki farkındalığın artırılmasına katkı sağlama amacıyla dergimizin bu sayısını “inovasyon” temasıyla hazırladık. Konuyu farklı açılardan ele almamızı sağlayan makale ve yazılarıyla bu sayının hazırlanmasında emeği geçen tüm uzmanlarımıza, akademisyenlerimize teşekkür ediyoruz.

2016 yılının başta ülkemiz olmak üzere tüm okuyucularımız açısından “verimli” ve yeniliklerle dolu bir yıl olmasını diliyoruz...

Anıl YILMAZGenel Müdür

ARALIK 2015

Page 3: T.C. BİLİM, SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANLIĞI İNOVASYON · Değişim ve gelişim, birbiriyle ilintili ve kesintisiz bir süreçtir ve inovasyon da bu sürecin en önemli aktörüdür

K A L K I N M A D A

V E R İ M L İ L İ K

01

T.C. BİLİM, SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANLIĞI VERİMLİLİK GENEL MÜDÜRLÜĞÜ’NÜN

AYLIK YAYIN ORGANIDIR

ARALIK 2015 YIL: 27 SAYI: 324Bu dergi 6.500 adet basılmaktadır.

ISSN: 1300-2414Yayın Türü: Yerel Süreli

Türkçe - İngilizce

SAHİBİT.C. BİLİM, SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANLIĞI

VERİMLİLİK GENEL MÜDÜRLÜĞÜ ADINA GENEL MÜDÜR

Anıl YILMAZ

GENEL KOORDİNATÖRDilek BİRBİL

SORUMLU YAZI İŞLERİ MÜDÜRÜCangül TOSUN

YAZI KURULU Dilek BİRBİL - Cangül TOSUN - Lütfiye BALKAYA

İNGİLİZCE SAYFA SORUMLUSUGülçin MANZAK AYDIN - Şirin Müge KAVUNCU

WEB SİTESİ SORUMLUSUAytunç AYHAN

FOTOĞRAFLARHakan CANBAKIŞ - Özgür YURDAKADİM

DAĞITIM SORUMLUSUMehtap EMRE

(312) 467 55 90 / 331 [email protected]

Anahtar dergisinin PDF dosyalarını her aydüzenli olarak e-posta hesabınıza gönderilmesini

istiyorsanız, konu alanına Anahtar yazıp [email protected] adresine boş bir e-posta

atabilirsiniz.Dergide yayımlanan yazılardaki görüşler

yazarlarına aittir.

YÖNETİM YERİT.C. BİLİM, SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANLIĞI

VERİMLİLİK GENEL MÜDÜRLÜĞÜGelibolu Sokak No:5

Kavaklıdere 06690 ANKARA Tel: (312) 467 55 90 (10 Hat)

Faks: (312) 427 30 22Faks (Dergi): (312) 467 47 79

e-posta: [email protected]İnternet: http://vgm.sanayi.gov.tr

http://anahtar.sanayi.gov.tr

GRAFİK TASARIM VE UYGULAMAwww.chesscreative.com

BASKIKORZA YAYINCILIK

BASIM SAN. ve TİC. LTD. ŞTİ.Büyük Sanayi 1. Cad. 95/1 İskitler - ANKARA

Tel: (312) 342 22 08 Faks: (312) 341 14 27

BASILDIĞI TARİHAnahtar dergisinin ARALIK 2015 sayısı

03.12.2015 tarihinde basılmıştır.

Modernleşmenin ardındaki temel oluşum olan ve Marshall McLuhan’ın 1960’ların başlarındaki ünlü deyimiyle dünyayı “küresel bir köy” haline getiren küreselleşmenin ana unsurlarından birini oluşturan �novasyon genel olarak yeni veya değiştirilmiş/iyileştirilmiş bir ürün, hizmet ya da üretim yöntemi geliştirmek ve bunu ticari gelir elde edecek hale getirmek için yürütülen tüm süreçleri kapsamaktadır. Günümüzün hızla değişen rekabet ortamında ayakta kalmak isteyen işletmelerin küresel gelişmeleri takip etmenin yanında ürünlerini, hizmetlerini ya da üretim yöntemlerini sürekli olarak yenilemeleri ve gerektiğinde değiştirmeleri gerekmektedir. Değişim ve gelişim, birbiriyle ilintili ve kesintisiz bir süreçtir ve inovasyon da bu sürecin en önemli aktörüdür. İşletmeler açısından önemli olduğu kadar ülkeler için de sürdürülebilir büyüme, toplumsal refah ve artan iş olanakları anlamına gelen inovasyon büyük önem taşımakta, tüm ülkeler inovasyon yarışında öne geçmeye yönelik yoğun çaba sarf etmektedir. Bu çabaların belki de en önemlisi ve sonuç vereni ise inovasyonun oluşabileceği ortamın -çevre koşullarının- sağlanması olmaktadır.

Cumhuriyetimizin kuruluşunun 100. yıldönümü olan 2023 yılı itibarıyla dünyanın en büyük 10 ekonomisinden biri olma hedefini uzun vadeli büyüme stratejisinin temeli olarak kabul eden ülkemizin bu hedeflere ulaşabilmesi amacıyla kullanabileceği araçlardan en önemlisi inovasyon ve Ar-Ge odaklı bir kalkınma modelidir. Ülkemizde inovasyon ve Ar-Ge kapasitesinin geliştirilmesi konusundaki farkındalığın artırılmasına katkı sağlama amacıyla dergimizin bu sayısını “inovasyon” temasıyla hazırladık. Konuyu farklı açılardan ele almamızı sağlayan makale ve yazılarıyla bu sayının hazırlanmasında emeği geçen tüm uzmanlarımıza, akademisyenlerimize teşekkür ediyoruz.

2016 yılının başta ülkemiz olmak üzere tüm okuyucularımız açısından “verimli” ve yeniliklerle dolu bir yıl olmasını diliyoruz...

Anıl YILMAZGenel Müdür

ARALIK 2015

Page 4: T.C. BİLİM, SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANLIĞI İNOVASYON · Değişim ve gelişim, birbiriyle ilintili ve kesintisiz bir süreçtir ve inovasyon da bu sürecin en önemli aktörüdür

İÇİNDEKİLER

02 03

20

29

Teknoloji ve İnovasyonun İktisadi Arkeolojisi ve ÖnemiFaruk YILDIRIM

İnovasyon / Buğra KAYGISIZ

Bölgesel Kalkınmada Ar-Ge ve İnovasyonun Önemi: Rekabetçi Sektörler Programı Kapsamında İncelenmesi / Sefa MAVİŞ

Türkiye’deki Ar-Ge ve İnovasyon Ekosisteminde Uygulanmakta Olan Politikalar ile Ekosistem İçerisinde Yer Alan Kurumsal Yapılanmalar Üzerine Yeni Bir Yol Haritasının HazırlanmasıTolga ŞEFLEK

Sanayi İşbirliği Programı (SİP), Sivil Offset Değildir / Prof. Dr. İbrahim KILIÇASLAN

Motor Mükemmeliyet MerkeziProf. Dr. İbrahim KILIÇASLAN

Veriye Dayalı İnovasyon ve Açık VeriDr. H. Sait ÖLMEZ

TÜBİTAK Ulusal Gözlemevi Teleskoplarına Üç Yerli İnovasyon

Rapor Özeti: KOBİ ve Girişimci Finansmanına Yeni Yaklaşımlar“Finansal Araçların Çeşitliliğini Artırmak” İlknur FROLET

Kitap Özeti: Zorunlu Yenilik Faruk YILDIRIM

Rapor Özeti: Seçilmiş Asya Ekonomilerinde İnovasyon ve KOBİ Finansmanı / Rıdvan VERCAN

2015 Yılı Nobel Ekonomi Ödülü Prof. Dr. Angus Deaton’a Verildi / Dr. Halit SUİÇMEZ

Projeler

Avrupa KOBİ Haftası

Bilim, Sanayi ve Teknoloji

Temiz Üretim (Eko-Verimlilik)

Innovation

Bölgesel Verimlilik İstatistikleriRegional Productivity Statistics

Sanayi GöstergeleriIndustry Indicators

Bilim ve Teknoloji GöstergeleriScience and Technology Indicators

Ulusal ve Uluslararası Verimlilikİstatistikleri / National andInternational Productivity Statistics

Ulusal Verimlilik İstatistikleriNational Productivity Statistics

4604

14

56

48

04

14 48

09

50

36

61

62

ARALIK 2015ARALIK 2015

24

40

42

5840

29

34

5053

63

64

54

Page 5: T.C. BİLİM, SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANLIĞI İNOVASYON · Değişim ve gelişim, birbiriyle ilintili ve kesintisiz bir süreçtir ve inovasyon da bu sürecin en önemli aktörüdür

İÇİNDEKİLER

02 03

20

29

Teknoloji ve İnovasyonun İktisadi Arkeolojisi ve ÖnemiFaruk YILDIRIM

İnovasyon / Buğra KAYGISIZ

Bölgesel Kalkınmada Ar-Ge ve İnovasyonun Önemi: Rekabetçi Sektörler Programı Kapsamında İncelenmesi / Sefa MAVİŞ

Türkiye’deki Ar-Ge ve İnovasyon Ekosisteminde Uygulanmakta Olan Politikalar ile Ekosistem İçerisinde Yer Alan Kurumsal Yapılanmalar Üzerine Yeni Bir Yol Haritasının HazırlanmasıTolga ŞEFLEK

Sanayi İşbirliği Programı (SİP), Sivil Offset Değildir / Prof. Dr. İbrahim KILIÇASLAN

Motor Mükemmeliyet MerkeziProf. Dr. İbrahim KILIÇASLAN

Veriye Dayalı İnovasyon ve Açık VeriDr. H. Sait ÖLMEZ

TÜBİTAK Ulusal Gözlemevi Teleskoplarına Üç Yerli İnovasyon

Rapor Özeti: KOBİ ve Girişimci Finansmanına Yeni Yaklaşımlar“Finansal Araçların Çeşitliliğini Artırmak” İlknur FROLET

Kitap Özeti: Zorunlu Yenilik Faruk YILDIRIM

Rapor Özeti: Seçilmiş Asya Ekonomilerinde İnovasyon ve KOBİ Finansmanı / Rıdvan VERCAN

2015 Yılı Nobel Ekonomi Ödülü Prof. Dr. Angus Deaton’a Verildi / Dr. Halit SUİÇMEZ

Projeler

Avrupa KOBİ Haftası

Bilim, Sanayi ve Teknoloji

Temiz Üretim (Eko-Verimlilik)

Innovation

Bölgesel Verimlilik İstatistikleriRegional Productivity Statistics

Sanayi GöstergeleriIndustry Indicators

Bilim ve Teknoloji GöstergeleriScience and Technology Indicators

Ulusal ve Uluslararası Verimlilikİstatistikleri / National andInternational Productivity Statistics

Ulusal Verimlilik İstatistikleriNational Productivity Statistics

4604

14

56

48

04

14 48

09

50

36

61

62

ARALIK 2015ARALIK 2015

24

40

42

5840

29

34

5053

63

64

54

Page 6: T.C. BİLİM, SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANLIĞI İNOVASYON · Değişim ve gelişim, birbiriyle ilintili ve kesintisiz bir süreçtir ve inovasyon da bu sürecin en önemli aktörüdür

04 05

MAKALE

ARALIK 2015ARALIK 2015

domine eden belirleyici bir süreçtir. Dolayısıyla yayınım, teknolojinin geliştirilmesinden daha kritik teknoloji geliştirilmeden önce düşünülüp planlanması gerekli olan bir süreçtir. Yayınım sürecinin başarılı olup olmamasında ortaya konan yeniliğin, hedef kitle için oluşturduğu değer başat bir role sahiptir. Kısaca yenilik ne oranda güçlü, kullanışlı, tüketiciler için vazgeçilmez bir ürün veya hizmetse o oranda teknolojiyi, yeni ürünü yaygınlaştırmak kolay

6olacaktır . Bu bağlamda Ar-Ge ve teknoloji geliştirmeye yönelik çalışmalara, politikalara, sübvansiyonlara ilave olarak teknolojinin öncelikle yerelde, sonrasında bölgelerde, şehirlerde, ulusal seviyede ve nihai olarak uluslararası düzeyde yaygınlaştırılabilmesi için birtakım mekanizmaların ihdas edilmesi, ‘Bilgi ve İletişim Teknolojileri’ (BİT) altyapı eksikliklerinin giderilmesi ve yayınımı kolaylaştıracak çalışmaların yapılması, politikaların ortaya konması mecburidir. Yeni nesil iktisadi büyüme modellerinde artık büyüme sadece Ar-Ge yatırım seviyeleri ile ilişkilendirilmemekte, yayınım ve yayılma etkisiyle (spillover effect) de ilişkilendirilmektedir (OECD, 2007: 32). Bir başka deyişle büyüme, inovasyonların yayınımına bağlı olarak gelişmektedir.

İşletmeler açısından tüketici ihtiyaçlarını doğru tespit etmek, pazar araştırmaları yapmak, müşteri beklentilerini öngörmek, yeni trendler oluşturarak müşterileri cezbetmek ve tüketicilerin satın almaktan

7başka çarelerinin bulunmadığı kalitede,

fonksiyonellikte ürünler tasarlamak yayınım sürecinde başarıyı getirecek faaliyetlerden bazılarıdır. İşletmeler Ar-Ge, üretim, satın alma, kalite kontrol gibi işletme içi faaliyetleri nasıl gerçekleştirmek zorundalarsa, yayınım sürecini aynı şekilde düşünmek ve bu sürecin başarısı için stratejiler oluşturmak zorundadırlar.

Endüstriyel Bölgeler ve Bilginin YayınımıYenilikler, ileri teknolojiler, yüksek katma değerli ürünler bilginin yan ürünleri olarak ortaya çıkarlar ve bunlar genellikle bilgi birikiminin yoğunlaştığı coğrafi olarak bir yerelde toplanmış birbirleriyle bağlantılı endüstriyel aktörlerin oluşturdukları bölgelerde geliştirilip, ortaya konurlar. Bugüne kadar Von Thünen ve Alfred Marshall’dan Michael E. Porter ve Paul R. Krugman’a kadar birçok iktisatçı ve bilim adamı coğrafi olarak bir bölgede konsantre olmuş endüstriyel aktörlerin

8meydana getirdikleri pozitif dışsallıkları , farklı yönlerini ele alarak doğrulamışlardır. Coğrafi yakınlıkla bir yerelde yoğunlaşan endüstriyel aktörlerin toplanmasında esrar vardır. Bu esrar perdesini şimdi bir miktar aralayalım:

Yenilikçilik bilginin kolay yayındığı endüstriyel bölgelerde gelişmektedir. İşletmelerin coğrafi yoğunluk oluşturmadan bireysel konumlandıkları durumla, endüstriyel bir bölgede konumlanmaları arasında bilgi ve yenilik açısından ciddi farklar meydana gelmektedir. Bu durumu ilk ele alan

iktisatçılardan biri Alfred Marshall’dır (Marshall, 1890). Marshall, endüstriyel bölgelerle ilgili olarak şu tespitte bulunmuştur:“İyi iş, haklı olarak takdir edilir ve makinelerde, süreçlerde, genel iş organizasyonunda, ortaya konan icatlar ve geliştirmeler (iyileştirmeler) hak ettikleri şekilde anında (hızlı olarak) tartışılır: Bir adam yeni bir fikir ortaya attığında, bu fikir diğerleri tarafından alınır ve yeni önerilerle birleştirilerek başka bir fikre dönüşür. Böylelikle yeni fikir daha ileri fikirlerin oluşumu için bir kaynaklık oluşturur…”

Marshall’ın saptamaları bize endüstriyel bölgelerde, yeni fikirlerin oluşumunun ve bilginin yayınımının daha kolay olarak gerçekleştiğini göstermektedir.

Endüstriyel bölgelerde yetenekli iş gücünü bulmak kolaylaşmaktadır (Marshall, 1890). Yetenekli iş gücünün bölgede birikmesi emek hareketliliğini artırarak bilginin yayınımını kolaylaştırmaktadır. ‘Silikon Vadisi’ üzerinde yapılan bir araştırmada, Silikon Vadisi’nin başarıya ulaşmasındaki temel faktörlerden bir tanesinin personel değişimi olduğu ortaya konmuştur. Personel değişim oranlarının Silikon Vadisi’nde daha yüksek seviyede gerçekleştiği tespit edilmiştir (OECD, 2007: 32). İşletmelerin, personel değiştirmeleri çapraz tozlaşma yoluyla fikirlerin, yeniliklerin ve bilginin yayınımını sağlamaktadır (Saxenian, 1994). Benzer sonuçlar diğer yapılan araştırma çalışmalarıyla da doğrulanmıştır. Stockholm BİT kümelenmesinde yapılan bir araştırmada iş gücü hareketliliğinin, geriye kalan emek piyasaları ve diğer özel

Teknolojiyi geliştiren, yenilikler ortaya koyan ve yenilikçilik kültürünü oluşturan şirketler, yereller, bölgeler, ülkeler 20. yüzyılda olduğu gibi, 21. yüzyılda da dünyayı istedikleri yönde şekillendirmeye, geleceği yeniliklerle tayin etmeye devam edeceklerdir. 21. yüzyılda ülkelerin, bölgelerin, işletmelerin iktisadi güçlerini doğrudan etkileyen ‘teknoloji’ ve ‘inovasyon’ etrafında güç dengeleri bir kere daha kurulacaktır. Teknoloji ve inovasyonu elinde bulunduranlar bu yüzyılın da galipleri olacaklardır.

İktisadi Büyüme, Teknolojinin Önemi ve Yenilik PolitikalarıRobert M. Solow, 1956’da ‘İktisadi Büyüme

Teorisine’ yaptığı katkıyla (Solow, 1956) ekonomik büyümeyi etkileyen en önemli bileşenin teknoloji olduğunu ispatlamıştır. Solow’un halefleri Robert E. Lucas (Lucas, 1988) ve Paul Romer (Romer, 1994), iktisadi büyüme teorisinde teknolojinin

1sadece dışsal (ekzojen) bir faktör olmayıp aynı zamanda büyüme fonksiyonundaki

2değişkenleri içsel (endojen) olarak etkileyen bir parametre olduğunu göstererek iktisadi büyüme teorisini bir mertebe daha ileriye tekâmül ettirmişlerdir. Teknoloji, ister Solow’un modelinde olduğu gibi ekzojen veya İçsel

Büyüme Modellerinde olduğu gibi endojen 3olarak kabul edilsin , iktisadi büyümenin

önemli bir bölümünün teknolojiden kaynaklandığı kanıtlanmış bir gerçektir. Dolayısıyla kalkınma ve ekonomik büyüme üzerinde etkili olan en önemli değişkenin

4teknoloji olduğu artık kesinleşmiştir . Bu nedenle iktisadi büyüme politikalarının merkezinde inovasyon ve teknoloji politikaları yer almak zorundadır. Elbette ki Maliye Politikası ve Para Politikası

ekonominin gidişatıyla doğrudan alakalıdır ve önemlidir ancak büyümenin omurgasını oluşturan, teknoloji ve inovasyon politikaları sistemsel olarak ele alınması gereken ve rastlantısal gelişmelere bırakılamayacak kadar önemli politikalardır. İnovasyon ve teknoloji politikalarına taraf olan tüm kamu ve tüzel kişiliği bulunan aktörlerin bir araya

5gelerek yenilikçiliği artırmak ve geliştirmek üzere eşgüdüm içerisinde politika oluşturmaları bir gerekliliktir.

Teknoloji ve Yeniliklerin Yayınımı (Difüzyonu)Bilginin pratik ve uygulanabilir bir forma dönüştürülmesi teknolojidir. İnovasyon, işletme terminolojisinde teknolojinin bir adım ötesidir ve geliştirilen teknolojinin yaygınlaştırılarak ticarileştirilmesi

süreçlerini kapsamaktadır. Teknoloji, inovasyonun özünü oluşturan çekirdek bir kavram olarak inovasyondan önce gelmektedir ve hayati bir öneme sahiptir. Geliştirilmiş olan birçok teknoloji, yeniliklerin ortaya konmasında bir girdi olarak kullanılır yeniliklerin oluşumu için temel teşkil eder.

Yenilikler ortaya konurken, teknolojinin geliştirilmesinden daha önemlisi, teknolojinin yaygınlaştırılması ve teknolojinin ticarileştirilerek inovasyona dönüşmesinin sağlanmasıdır (yayınım süreci). Bu süreç işletmelerin, politika yapıcıların üzerinde önemle durması gereken temel bir süreçtir. Çünkü geliştirilmiş olan teknolojik ürünün tanıtımı ve tüketiciye benimsetilmesi başarılamazsa geliştirilmiş teknolojinin ve yapılan tüm çalışmaların bir anlamı olmayacaktır (OECD, 2005). Geliştirilen teknoloji ancak inovasyona dönüşüp ticarileştirilebilirse ekonomik değer meydana getirir. Teknolojiyi geliştirmek başlı başına zor bir iştir ancak teknolojinin yayınımının sağlanması ondan daha kompleks ve zor bir süreç olabilir. Yayınım süreci, yapılan yeniliğin ekonomik değer yaratıp yaratmaması noktasında diğer tüm aşamaları (Ar-Ge, tasarım, üretim vb.)

TEKNOLOJİ VE İNOVASYONUN İKTİSADİ ARKEOLOJİSİ VE ÖNEMİFaruk YILDIRIM / Sanayi ve Teknoloji Uzmanı (Verimlilik Genel Müdürlüğü)

¹ İktisadi büyüme modellerinde teknolojinin ekzojen olması (teknolojinin dışarıdan getirilmesi), teknolojinin bir yerden bir başka yere transfer edilebilmesini ifade etmektedir. Bu yaklaşım aynı teknolojik seviyeye (tezgâh ve makinelere) sahip ülkelerde aynı büyüme oranlarının yakalanacağını öngörmektedir. Teknolojinin ekzojenliği (dışsallığı), gelişmekte olan ülkelerin teknoloji transferi yapmaları halinde (makine ve donanımlarını yenilemeleri) gelişmiş ülkelerin büyüme oranlarını yakalayacaklarını ve refah farklarını kapatabileceklerini kuramsal olarak göstermektedir. 2 Teknolojinin endojen (içsel) olması ise teknoloji seviyesinin büyüme fonksiyonunda yer alan iki temel faktör olan emek ve sermayeye bağlı olarak geliştiğini göstermektedir. Teknoloji düzeyi, emek ve sermayenin geliştirilmesi ile içsel olarak gelişen bir parametre olarak kabul edilmektedir. Örneğin eğitimli iş gücü ile eğitimsiz iş gücünün teknolojiye olan katkıları farklı olacaktır. Geliştirilen insan sermayesi (emek) teknoloji düzeyini içsel olarak geliştirecektir.Teknolojinin içsel bir parametre olması ise ülkeler arasındaki gelişmişlik farklarını daha doğru olarak anlamamızı sağlamaktadır. Sadece makine ve tezgâhların yenilenmesi ile gelişmişlik farklarını tam anlayamayız. Teknolojiyi geliştiren, üreten ülkeler iktisadi olarak önde olacaklardır. 3 İktisadi büyüme modellerinde teknolojinin endojen alınması da ekzojen alınması da doğrudur. Büyümenin önemli bir bölümü teknolojiyle açıklanmaktadır ve teknoloji hem dışsaldır (dışarıdan transfer edilebilir) hem de içseldir (insan sermayesi ve sermaye yoğunluğuna bağlı olarak geliştirilebilmektedir). 4 Teknolojinin iktisadi büyüme üzerindeki etkisini ispatlayan Robert M. Solow, Robert E. Lucas gibi iktisatçılar, bu katkılarından ötürü Nobel Ekonomi Ödülü’nü almaya layık görülmüşlerdir. 5 Bu aktörler başta işletmeler, üniversiteler, yenilikçi iş gücünü yetiştiren meslek yüksekokulları, meslek liseleri, yenilikçi iş gücünün yapısal olarak yetiştirilmesinin kurallarını belirleyen Milli Eğitim Bakanlığı, Bilim ve Teknoloji politikalarını belirleyen Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı, işletmelerin teknoloji geliştirmeleri için gereksinim duydukları finansal kaynakları sağlayan Bankalar, Finans Kuruluşları vb. aktörler grubu olabilir. İlgili tüm aktörlerin birbirlerinin yaptıkları faaliyetlerden haberdar olmaları ve koordinasyon içinde politika belirlemeleri teknolojinin geliştirilmesini, yenilikçiliği geliştirecektir. Koordinasyonsuz olarak yürütülen politika çalışmalarında gerçek ihtiyaçların saptanması, eksikliklerin giderilmesi ve iştişari mekanizmalar olmadan politikaların olgunlaştırılması mümkün olmayacaktır.

6 Burada örnek olarak akıllı telefonları verebiliriz. Akıllı telefonlar çok fonksiyonlu elektronik cihazlar olarak hayatımızı kolaylaştırmaktadırlar. Yapabildiği işlemler açısından akıllı telefonlar, bilgisayarların yaptıkları işlemlerin önemli bir bölümünü yapabilmektedirler. Bu araçlar, multimedya amaçlar için de rahatlıkla kullanılabilmektedirler. Uçak bileti rezervasyonu, elektronik alış veriş, fotoğraf çekimi ve dijital kamera vb. amaçlar akıllı telefonların kullanıldıkları alanlardan sadece birkaçıdır. Çağımızın önemli yeniliklerden bir tanesi olan akıllı telefonlar, çok güçlü bir yenilik olması nedeniyle hızla tüm dünyaya yayılmış ve tüketiciye nüfuz etmiştir. Bugün artık akıllı telefonları hayatımızdan çıkarmamız mümkün değildir. 7 Fifty Lessons (Compiler) (2008), Sparking Innovation (Lessons Learned)8 Dışsallık; bir ekonomik birimin aldığı kararın, diğer ekonomik birimler üzerinde oluşturduğu pozitif veya negatif etkidir. Pozitif dışsallık, bir ekonomik birimin faaliyeti sonucunda diğer birimler için faydalı sonuçların ortaya çıkmasıdır.

Page 7: T.C. BİLİM, SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANLIĞI İNOVASYON · Değişim ve gelişim, birbiriyle ilintili ve kesintisiz bir süreçtir ve inovasyon da bu sürecin en önemli aktörüdür

04 05

MAKALE

ARALIK 2015ARALIK 2015

domine eden belirleyici bir süreçtir. Dolayısıyla yayınım, teknolojinin geliştirilmesinden daha kritik teknoloji geliştirilmeden önce düşünülüp planlanması gerekli olan bir süreçtir. Yayınım sürecinin başarılı olup olmamasında ortaya konan yeniliğin, hedef kitle için oluşturduğu değer başat bir role sahiptir. Kısaca yenilik ne oranda güçlü, kullanışlı, tüketiciler için vazgeçilmez bir ürün veya hizmetse o oranda teknolojiyi, yeni ürünü yaygınlaştırmak kolay

6olacaktır . Bu bağlamda Ar-Ge ve teknoloji geliştirmeye yönelik çalışmalara, politikalara, sübvansiyonlara ilave olarak teknolojinin öncelikle yerelde, sonrasında bölgelerde, şehirlerde, ulusal seviyede ve nihai olarak uluslararası düzeyde yaygınlaştırılabilmesi için birtakım mekanizmaların ihdas edilmesi, ‘Bilgi ve İletişim Teknolojileri’ (BİT) altyapı eksikliklerinin giderilmesi ve yayınımı kolaylaştıracak çalışmaların yapılması, politikaların ortaya konması mecburidir. Yeni nesil iktisadi büyüme modellerinde artık büyüme sadece Ar-Ge yatırım seviyeleri ile ilişkilendirilmemekte, yayınım ve yayılma etkisiyle (spillover effect) de ilişkilendirilmektedir (OECD, 2007: 32). Bir başka deyişle büyüme, inovasyonların yayınımına bağlı olarak gelişmektedir.

İşletmeler açısından tüketici ihtiyaçlarını doğru tespit etmek, pazar araştırmaları yapmak, müşteri beklentilerini öngörmek, yeni trendler oluşturarak müşterileri cezbetmek ve tüketicilerin satın almaktan

7başka çarelerinin bulunmadığı kalitede,

fonksiyonellikte ürünler tasarlamak yayınım sürecinde başarıyı getirecek faaliyetlerden bazılarıdır. İşletmeler Ar-Ge, üretim, satın alma, kalite kontrol gibi işletme içi faaliyetleri nasıl gerçekleştirmek zorundalarsa, yayınım sürecini aynı şekilde düşünmek ve bu sürecin başarısı için stratejiler oluşturmak zorundadırlar.

Endüstriyel Bölgeler ve Bilginin YayınımıYenilikler, ileri teknolojiler, yüksek katma değerli ürünler bilginin yan ürünleri olarak ortaya çıkarlar ve bunlar genellikle bilgi birikiminin yoğunlaştığı coğrafi olarak bir yerelde toplanmış birbirleriyle bağlantılı endüstriyel aktörlerin oluşturdukları bölgelerde geliştirilip, ortaya konurlar. Bugüne kadar Von Thünen ve Alfred Marshall’dan Michael E. Porter ve Paul R. Krugman’a kadar birçok iktisatçı ve bilim adamı coğrafi olarak bir bölgede konsantre olmuş endüstriyel aktörlerin

8meydana getirdikleri pozitif dışsallıkları , farklı yönlerini ele alarak doğrulamışlardır. Coğrafi yakınlıkla bir yerelde yoğunlaşan endüstriyel aktörlerin toplanmasında esrar vardır. Bu esrar perdesini şimdi bir miktar aralayalım:

Yenilikçilik bilginin kolay yayındığı endüstriyel bölgelerde gelişmektedir. İşletmelerin coğrafi yoğunluk oluşturmadan bireysel konumlandıkları durumla, endüstriyel bir bölgede konumlanmaları arasında bilgi ve yenilik açısından ciddi farklar meydana gelmektedir. Bu durumu ilk ele alan

iktisatçılardan biri Alfred Marshall’dır (Marshall, 1890). Marshall, endüstriyel bölgelerle ilgili olarak şu tespitte bulunmuştur:“İyi iş, haklı olarak takdir edilir ve makinelerde, süreçlerde, genel iş organizasyonunda, ortaya konan icatlar ve geliştirmeler (iyileştirmeler) hak ettikleri şekilde anında (hızlı olarak) tartışılır: Bir adam yeni bir fikir ortaya attığında, bu fikir diğerleri tarafından alınır ve yeni önerilerle birleştirilerek başka bir fikre dönüşür. Böylelikle yeni fikir daha ileri fikirlerin oluşumu için bir kaynaklık oluşturur…”

Marshall’ın saptamaları bize endüstriyel bölgelerde, yeni fikirlerin oluşumunun ve bilginin yayınımının daha kolay olarak gerçekleştiğini göstermektedir.

Endüstriyel bölgelerde yetenekli iş gücünü bulmak kolaylaşmaktadır (Marshall, 1890). Yetenekli iş gücünün bölgede birikmesi emek hareketliliğini artırarak bilginin yayınımını kolaylaştırmaktadır. ‘Silikon Vadisi’ üzerinde yapılan bir araştırmada, Silikon Vadisi’nin başarıya ulaşmasındaki temel faktörlerden bir tanesinin personel değişimi olduğu ortaya konmuştur. Personel değişim oranlarının Silikon Vadisi’nde daha yüksek seviyede gerçekleştiği tespit edilmiştir (OECD, 2007: 32). İşletmelerin, personel değiştirmeleri çapraz tozlaşma yoluyla fikirlerin, yeniliklerin ve bilginin yayınımını sağlamaktadır (Saxenian, 1994). Benzer sonuçlar diğer yapılan araştırma çalışmalarıyla da doğrulanmıştır. Stockholm BİT kümelenmesinde yapılan bir araştırmada iş gücü hareketliliğinin, geriye kalan emek piyasaları ve diğer özel

Teknolojiyi geliştiren, yenilikler ortaya koyan ve yenilikçilik kültürünü oluşturan şirketler, yereller, bölgeler, ülkeler 20. yüzyılda olduğu gibi, 21. yüzyılda da dünyayı istedikleri yönde şekillendirmeye, geleceği yeniliklerle tayin etmeye devam edeceklerdir. 21. yüzyılda ülkelerin, bölgelerin, işletmelerin iktisadi güçlerini doğrudan etkileyen ‘teknoloji’ ve ‘inovasyon’ etrafında güç dengeleri bir kere daha kurulacaktır. Teknoloji ve inovasyonu elinde bulunduranlar bu yüzyılın da galipleri olacaklardır.

İktisadi Büyüme, Teknolojinin Önemi ve Yenilik PolitikalarıRobert M. Solow, 1956’da ‘İktisadi Büyüme

Teorisine’ yaptığı katkıyla (Solow, 1956) ekonomik büyümeyi etkileyen en önemli bileşenin teknoloji olduğunu ispatlamıştır. Solow’un halefleri Robert E. Lucas (Lucas, 1988) ve Paul Romer (Romer, 1994), iktisadi büyüme teorisinde teknolojinin

1sadece dışsal (ekzojen) bir faktör olmayıp aynı zamanda büyüme fonksiyonundaki

2değişkenleri içsel (endojen) olarak etkileyen bir parametre olduğunu göstererek iktisadi büyüme teorisini bir mertebe daha ileriye tekâmül ettirmişlerdir. Teknoloji, ister Solow’un modelinde olduğu gibi ekzojen veya İçsel

Büyüme Modellerinde olduğu gibi endojen 3olarak kabul edilsin , iktisadi büyümenin

önemli bir bölümünün teknolojiden kaynaklandığı kanıtlanmış bir gerçektir. Dolayısıyla kalkınma ve ekonomik büyüme üzerinde etkili olan en önemli değişkenin

4teknoloji olduğu artık kesinleşmiştir . Bu nedenle iktisadi büyüme politikalarının merkezinde inovasyon ve teknoloji politikaları yer almak zorundadır. Elbette ki Maliye Politikası ve Para Politikası

ekonominin gidişatıyla doğrudan alakalıdır ve önemlidir ancak büyümenin omurgasını oluşturan, teknoloji ve inovasyon politikaları sistemsel olarak ele alınması gereken ve rastlantısal gelişmelere bırakılamayacak kadar önemli politikalardır. İnovasyon ve teknoloji politikalarına taraf olan tüm kamu ve tüzel kişiliği bulunan aktörlerin bir araya

5gelerek yenilikçiliği artırmak ve geliştirmek üzere eşgüdüm içerisinde politika oluşturmaları bir gerekliliktir.

Teknoloji ve Yeniliklerin Yayınımı (Difüzyonu)Bilginin pratik ve uygulanabilir bir forma dönüştürülmesi teknolojidir. İnovasyon, işletme terminolojisinde teknolojinin bir adım ötesidir ve geliştirilen teknolojinin yaygınlaştırılarak ticarileştirilmesi

süreçlerini kapsamaktadır. Teknoloji, inovasyonun özünü oluşturan çekirdek bir kavram olarak inovasyondan önce gelmektedir ve hayati bir öneme sahiptir. Geliştirilmiş olan birçok teknoloji, yeniliklerin ortaya konmasında bir girdi olarak kullanılır yeniliklerin oluşumu için temel teşkil eder.

Yenilikler ortaya konurken, teknolojinin geliştirilmesinden daha önemlisi, teknolojinin yaygınlaştırılması ve teknolojinin ticarileştirilerek inovasyona dönüşmesinin sağlanmasıdır (yayınım süreci). Bu süreç işletmelerin, politika yapıcıların üzerinde önemle durması gereken temel bir süreçtir. Çünkü geliştirilmiş olan teknolojik ürünün tanıtımı ve tüketiciye benimsetilmesi başarılamazsa geliştirilmiş teknolojinin ve yapılan tüm çalışmaların bir anlamı olmayacaktır (OECD, 2005). Geliştirilen teknoloji ancak inovasyona dönüşüp ticarileştirilebilirse ekonomik değer meydana getirir. Teknolojiyi geliştirmek başlı başına zor bir iştir ancak teknolojinin yayınımının sağlanması ondan daha kompleks ve zor bir süreç olabilir. Yayınım süreci, yapılan yeniliğin ekonomik değer yaratıp yaratmaması noktasında diğer tüm aşamaları (Ar-Ge, tasarım, üretim vb.)

TEKNOLOJİ VE İNOVASYONUN İKTİSADİ ARKEOLOJİSİ VE ÖNEMİFaruk YILDIRIM / Sanayi ve Teknoloji Uzmanı (Verimlilik Genel Müdürlüğü)

¹ İktisadi büyüme modellerinde teknolojinin ekzojen olması (teknolojinin dışarıdan getirilmesi), teknolojinin bir yerden bir başka yere transfer edilebilmesini ifade etmektedir. Bu yaklaşım aynı teknolojik seviyeye (tezgâh ve makinelere) sahip ülkelerde aynı büyüme oranlarının yakalanacağını öngörmektedir. Teknolojinin ekzojenliği (dışsallığı), gelişmekte olan ülkelerin teknoloji transferi yapmaları halinde (makine ve donanımlarını yenilemeleri) gelişmiş ülkelerin büyüme oranlarını yakalayacaklarını ve refah farklarını kapatabileceklerini kuramsal olarak göstermektedir. 2 Teknolojinin endojen (içsel) olması ise teknoloji seviyesinin büyüme fonksiyonunda yer alan iki temel faktör olan emek ve sermayeye bağlı olarak geliştiğini göstermektedir. Teknoloji düzeyi, emek ve sermayenin geliştirilmesi ile içsel olarak gelişen bir parametre olarak kabul edilmektedir. Örneğin eğitimli iş gücü ile eğitimsiz iş gücünün teknolojiye olan katkıları farklı olacaktır. Geliştirilen insan sermayesi (emek) teknoloji düzeyini içsel olarak geliştirecektir.Teknolojinin içsel bir parametre olması ise ülkeler arasındaki gelişmişlik farklarını daha doğru olarak anlamamızı sağlamaktadır. Sadece makine ve tezgâhların yenilenmesi ile gelişmişlik farklarını tam anlayamayız. Teknolojiyi geliştiren, üreten ülkeler iktisadi olarak önde olacaklardır. 3 İktisadi büyüme modellerinde teknolojinin endojen alınması da ekzojen alınması da doğrudur. Büyümenin önemli bir bölümü teknolojiyle açıklanmaktadır ve teknoloji hem dışsaldır (dışarıdan transfer edilebilir) hem de içseldir (insan sermayesi ve sermaye yoğunluğuna bağlı olarak geliştirilebilmektedir). 4 Teknolojinin iktisadi büyüme üzerindeki etkisini ispatlayan Robert M. Solow, Robert E. Lucas gibi iktisatçılar, bu katkılarından ötürü Nobel Ekonomi Ödülü’nü almaya layık görülmüşlerdir. 5 Bu aktörler başta işletmeler, üniversiteler, yenilikçi iş gücünü yetiştiren meslek yüksekokulları, meslek liseleri, yenilikçi iş gücünün yapısal olarak yetiştirilmesinin kurallarını belirleyen Milli Eğitim Bakanlığı, Bilim ve Teknoloji politikalarını belirleyen Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı, işletmelerin teknoloji geliştirmeleri için gereksinim duydukları finansal kaynakları sağlayan Bankalar, Finans Kuruluşları vb. aktörler grubu olabilir. İlgili tüm aktörlerin birbirlerinin yaptıkları faaliyetlerden haberdar olmaları ve koordinasyon içinde politika belirlemeleri teknolojinin geliştirilmesini, yenilikçiliği geliştirecektir. Koordinasyonsuz olarak yürütülen politika çalışmalarında gerçek ihtiyaçların saptanması, eksikliklerin giderilmesi ve iştişari mekanizmalar olmadan politikaların olgunlaştırılması mümkün olmayacaktır.

6 Burada örnek olarak akıllı telefonları verebiliriz. Akıllı telefonlar çok fonksiyonlu elektronik cihazlar olarak hayatımızı kolaylaştırmaktadırlar. Yapabildiği işlemler açısından akıllı telefonlar, bilgisayarların yaptıkları işlemlerin önemli bir bölümünü yapabilmektedirler. Bu araçlar, multimedya amaçlar için de rahatlıkla kullanılabilmektedirler. Uçak bileti rezervasyonu, elektronik alış veriş, fotoğraf çekimi ve dijital kamera vb. amaçlar akıllı telefonların kullanıldıkları alanlardan sadece birkaçıdır. Çağımızın önemli yeniliklerden bir tanesi olan akıllı telefonlar, çok güçlü bir yenilik olması nedeniyle hızla tüm dünyaya yayılmış ve tüketiciye nüfuz etmiştir. Bugün artık akıllı telefonları hayatımızdan çıkarmamız mümkün değildir. 7 Fifty Lessons (Compiler) (2008), Sparking Innovation (Lessons Learned)8 Dışsallık; bir ekonomik birimin aldığı kararın, diğer ekonomik birimler üzerinde oluşturduğu pozitif veya negatif etkidir. Pozitif dışsallık, bir ekonomik birimin faaliyeti sonucunda diğer birimler için faydalı sonuçların ortaya çıkmasıdır.

Page 8: T.C. BİLİM, SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANLIĞI İNOVASYON · Değişim ve gelişim, birbiriyle ilintili ve kesintisiz bir süreçtir ve inovasyon da bu sürecin en önemli aktörüdür

0706

ARALIK 2015ARALIK 2015

MAKALE

ayrıştırmıştır: Üretimi planlayan kişi girişimci değil ancak yönetici sayılır. Sonuç olarak kâr, işletmesinde yenilikleri ortaya koyan girişimcinin ödülüdür.

Ülkemizde Schumpeter’in ifade ettiği tip bir girişimciliğe ve bu girişimciliği sistemselleştiren finansal yapılara ihtiyaç vardır. Bu tip yenilikçi girişimciliğe örnek olarak Amerika Birleşik Devletleri’nde kurulan Google ve Facebook şirketlerini örnek verebiliriz. Temel olarak bu şirketlerde irdelenmesi gereken kritik nokta bu işletmelerin çok genç girişimciler tarafından ve sermayesiz olarak kurulmuş

olmalarıdır. Google, Stanford Üniversitesi’nde doktora eğitimi alan iki öğrenci tarafından, Facebook ise Harvard Üniversitesi’nde lisans eğitimi alan bir öğrenci tarafından kurulabilmiştir. ABD’de yenilikçi fikirlerin hayata geçirilmelerini kolaylaştıran finansal araçlar, dünyanın hiçbir yerinde olmadığı kadar gelişmiş düzeyde girişimcilerin hizmetine sunulmuştur ve Schumpeteryan girişimcilik desteklenmektedir. Günümüzde ABD’de kâr getirmesi muhtemel herhangi bir projenin hayata geçirilebilmesi için sermaye araçları mevcuttur. Google ve Facebook, dünyanın

en büyük şirketleri arasında gösterilmektedir ve bu şirketlerin değeri birçok ülkenin gayri safi milli hasılasılasını geçmiş durumdadır. İşte Schumpeter’in bize yüzyıl önce ifade ettiği girişimci tipi budur. ABD’de geliştirilmiş olan Risk Sermayesi (Venture Capital), yenilik fikri olan ancak sermayesi bulunmayan girişimcilerin hizmetindedir. ABD’de bu tipolojiye uygun olarak kurulmuş sayısız girişimcilik temelli dünya devi işletme mevcuttur ve bu işletmeler ABD’yi dünyanın en büyük ekonomik gücü haline getirmişlerdir.

Ülkemizde yenilikçi girişimcilerin başvurabileceği kısıtlı sübvansiyonlar ve finansal araçlar mevcuttur. Yenilikçiliğin gelişimi ve kalkınmanın sağlanması için bu tür profesyonel finansal yapıların oluşturulmalarına ve fikir sahiplerinin fikirlerini korumalarına imkân sağlayan çok güçlü hukuki bir zemine ihtiyaç vardır. Bunu başarabilen ülkeler, geleceği şekillendirme ve dünyaya yön verme gücünü ellerinde bulunduracaklardır.

SonuçBugün geçmişten farklı olarak bilgiye ulaşmak ve uygulanması gereken politikaları belirlemek, atılması gereken adımların neler olduğunu tespit etmek geçmiş yüzyıllardan çok daha kolaydır. Yenilik ve teknoloji konusunda sunmaya çalıştığımız konuların bazıları yüzyıllardır bilinmektedir. Bilim insanları tarafından defalarca irdelenmiş bu temel konularda toplumun tüm kesimlerine düşen görevler vardır. Bu bilgiler ışığında coğrafi yoğunluklar içinde iletişimini artırabilenler, bilginin endüstriyel bölgelerde akışkan hale gelmesini sağlayanlar, entegre yapılar

9oluşturabilenler ve dolayısıyla yeni

sektör kuruluşlarındaki iş gücü hareketliliğine kıyasla daha yüksek olduğu sonucuna ulaşılmıştır (Power & Lundmark, 2004).

Bilginin yayınımı yenilikçiliğe zirve yaptıran, önemle üzerinde durulması gereken bir başka faktördür. Bu çerçevede işletmelerin sektörel olarak bir arada toplandıkları yapıların geliştirilmesi ve bu yapılarda iletişimsizlikten kaynaklanan verimlilik kayıplarının asgari düzeye indirilmesi önem arz etmektedir. Ekonomik aktörlerin, coğrafi olarak yoğunlaştığı ancak birbirleri arasında iletişimin yoğun olmadığı yapılarda

yenilikçilikten ve bilginin yayınımından bahsetmek mümkün değildir. Ülkemizde, gerek devlet politikalarıyla ve gerekse de spontane olarak gelişmiş coğrafi yoğunluklarda aktörlerin birbirleriyle iletişimini artıracak politikalara, işletmelerin entegre olmalarına sağlayacak yapısal dönüşümlere ihtiyaç vardır.

Kalkınma ve GirişimcilikBir sosyal bilimci bakış açısıyla inovasyon teorisinin temellerini sağlam bir zemine oturtan ve bu konuda en değerli katkıları sunan Joseph A. Schumpeter, iktisadi kalkınmayı yenilikleri ekonomiye

uygulayan dinamik girişimciler üzerinden açıklamıştır (Schumpeter, 1911). Schumpeter, kalkınmanın merkezine girişimcilerin dinamizmini yerleştirmiştir. Schumpeter’e göre dinamik girişimcilerin olmadığı bir ekonomide monotonluk meydana gelecektir ve durağan bir ekonomide kâr yoktur. Ekonomideki hareketsizlik ve durağanlık ancak dinamik girişimcilerin yenilikleri ekonomiye uygulaması yoluyla aşılabilir. Böylelikle yeniliklerin ortaya çıkması ve yeniliklerin ekonomiye uygulamasının bir sonucu olarak kâr da dinamik girişimcinin ödülü olarak ortaya çıkar. Schumpeter girişimci ile diğer yönetici tiplerini birbirinden

9 Bu entegre yapıları bilim adamları farklı terminolojiler geliştirerek ifade etmişlerdir. Bunlardan bazıları Yerel Üretim Sistemleri, Bölgesel Yenilik Sistemleri, Kümelenmeler, Endüstriyel Bölgeler vb. olarak tanımlanmışlardır. Esas önemli olan isimleri her ne olursa olsun coğrafi yoğunluk oluşturan aktörlerden sistemsel yapılar oluşturarak temel faydaları (yenilikçilik, verimlilik, rekabet gücü vb.) elde edebilmektir.

TEKNOLOJİ VE İNOVASYONUN İKTİSADİ ARKEOLOJİSİ VE ÖNEMİ

Page 9: T.C. BİLİM, SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANLIĞI İNOVASYON · Değişim ve gelişim, birbiriyle ilintili ve kesintisiz bir süreçtir ve inovasyon da bu sürecin en önemli aktörüdür

0706

ARALIK 2015ARALIK 2015

MAKALE

ayrıştırmıştır: Üretimi planlayan kişi girişimci değil ancak yönetici sayılır. Sonuç olarak kâr, işletmesinde yenilikleri ortaya koyan girişimcinin ödülüdür.

Ülkemizde Schumpeter’in ifade ettiği tip bir girişimciliğe ve bu girişimciliği sistemselleştiren finansal yapılara ihtiyaç vardır. Bu tip yenilikçi girişimciliğe örnek olarak Amerika Birleşik Devletleri’nde kurulan Google ve Facebook şirketlerini örnek verebiliriz. Temel olarak bu şirketlerde irdelenmesi gereken kritik nokta bu işletmelerin çok genç girişimciler tarafından ve sermayesiz olarak kurulmuş

olmalarıdır. Google, Stanford Üniversitesi’nde doktora eğitimi alan iki öğrenci tarafından, Facebook ise Harvard Üniversitesi’nde lisans eğitimi alan bir öğrenci tarafından kurulabilmiştir. ABD’de yenilikçi fikirlerin hayata geçirilmelerini kolaylaştıran finansal araçlar, dünyanın hiçbir yerinde olmadığı kadar gelişmiş düzeyde girişimcilerin hizmetine sunulmuştur ve Schumpeteryan girişimcilik desteklenmektedir. Günümüzde ABD’de kâr getirmesi muhtemel herhangi bir projenin hayata geçirilebilmesi için sermaye araçları mevcuttur. Google ve Facebook, dünyanın

en büyük şirketleri arasında gösterilmektedir ve bu şirketlerin değeri birçok ülkenin gayri safi milli hasılasılasını geçmiş durumdadır. İşte Schumpeter’in bize yüzyıl önce ifade ettiği girişimci tipi budur. ABD’de geliştirilmiş olan Risk Sermayesi (Venture Capital), yenilik fikri olan ancak sermayesi bulunmayan girişimcilerin hizmetindedir. ABD’de bu tipolojiye uygun olarak kurulmuş sayısız girişimcilik temelli dünya devi işletme mevcuttur ve bu işletmeler ABD’yi dünyanın en büyük ekonomik gücü haline getirmişlerdir.

Ülkemizde yenilikçi girişimcilerin başvurabileceği kısıtlı sübvansiyonlar ve finansal araçlar mevcuttur. Yenilikçiliğin gelişimi ve kalkınmanın sağlanması için bu tür profesyonel finansal yapıların oluşturulmalarına ve fikir sahiplerinin fikirlerini korumalarına imkân sağlayan çok güçlü hukuki bir zemine ihtiyaç vardır. Bunu başarabilen ülkeler, geleceği şekillendirme ve dünyaya yön verme gücünü ellerinde bulunduracaklardır.

SonuçBugün geçmişten farklı olarak bilgiye ulaşmak ve uygulanması gereken politikaları belirlemek, atılması gereken adımların neler olduğunu tespit etmek geçmiş yüzyıllardan çok daha kolaydır. Yenilik ve teknoloji konusunda sunmaya çalıştığımız konuların bazıları yüzyıllardır bilinmektedir. Bilim insanları tarafından defalarca irdelenmiş bu temel konularda toplumun tüm kesimlerine düşen görevler vardır. Bu bilgiler ışığında coğrafi yoğunluklar içinde iletişimini artırabilenler, bilginin endüstriyel bölgelerde akışkan hale gelmesini sağlayanlar, entegre yapılar

9oluşturabilenler ve dolayısıyla yeni

sektör kuruluşlarındaki iş gücü hareketliliğine kıyasla daha yüksek olduğu sonucuna ulaşılmıştır (Power & Lundmark, 2004).

Bilginin yayınımı yenilikçiliğe zirve yaptıran, önemle üzerinde durulması gereken bir başka faktördür. Bu çerçevede işletmelerin sektörel olarak bir arada toplandıkları yapıların geliştirilmesi ve bu yapılarda iletişimsizlikten kaynaklanan verimlilik kayıplarının asgari düzeye indirilmesi önem arz etmektedir. Ekonomik aktörlerin, coğrafi olarak yoğunlaştığı ancak birbirleri arasında iletişimin yoğun olmadığı yapılarda

yenilikçilikten ve bilginin yayınımından bahsetmek mümkün değildir. Ülkemizde, gerek devlet politikalarıyla ve gerekse de spontane olarak gelişmiş coğrafi yoğunluklarda aktörlerin birbirleriyle iletişimini artıracak politikalara, işletmelerin entegre olmalarına sağlayacak yapısal dönüşümlere ihtiyaç vardır.

Kalkınma ve GirişimcilikBir sosyal bilimci bakış açısıyla inovasyon teorisinin temellerini sağlam bir zemine oturtan ve bu konuda en değerli katkıları sunan Joseph A. Schumpeter, iktisadi kalkınmayı yenilikleri ekonomiye

uygulayan dinamik girişimciler üzerinden açıklamıştır (Schumpeter, 1911). Schumpeter, kalkınmanın merkezine girişimcilerin dinamizmini yerleştirmiştir. Schumpeter’e göre dinamik girişimcilerin olmadığı bir ekonomide monotonluk meydana gelecektir ve durağan bir ekonomide kâr yoktur. Ekonomideki hareketsizlik ve durağanlık ancak dinamik girişimcilerin yenilikleri ekonomiye uygulaması yoluyla aşılabilir. Böylelikle yeniliklerin ortaya çıkması ve yeniliklerin ekonomiye uygulamasının bir sonucu olarak kâr da dinamik girişimcinin ödülü olarak ortaya çıkar. Schumpeter girişimci ile diğer yönetici tiplerini birbirinden

9 Bu entegre yapıları bilim adamları farklı terminolojiler geliştirerek ifade etmişlerdir. Bunlardan bazıları Yerel Üretim Sistemleri, Bölgesel Yenilik Sistemleri, Kümelenmeler, Endüstriyel Bölgeler vb. olarak tanımlanmışlardır. Esas önemli olan isimleri her ne olursa olsun coğrafi yoğunluk oluşturan aktörlerden sistemsel yapılar oluşturarak temel faydaları (yenilikçilik, verimlilik, rekabet gücü vb.) elde edebilmektir.

TEKNOLOJİ VE İNOVASYONUN İKTİSADİ ARKEOLOJİSİ VE ÖNEMİ

Page 10: T.C. BİLİM, SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANLIĞI İNOVASYON · Değişim ve gelişim, birbiriyle ilintili ve kesintisiz bir süreçtir ve inovasyon da bu sürecin en önemli aktörüdür

0908

ARALIK 2015ARALIK 2015

fikirlerle taklidi mümkün olmayan yenilikler ortaya koyabilenler, rekabetle karşılaşmayacakları bir alan oluşturarak geleceğe ve kâra hakim olacaklardır. Buradaki temel kavramları dikkate almayan, teknolojinin ve yenilikçi girişimciliğin iktisadi önemini kavrayamayan, yeniliğin ekonomideki en hayati parametrelerden bir tanesi olduğunu anlayamayan ya da hak ettiği değeri vermeyen/veremeyen işletmeler, yereller, bölgeler, şehirler, ülkeler geride kalmış veya kaybetmiş olacaklardır.

Burada irdelemeye çalıştığımız konuların önemi yüzyıllar sonra da devam edecek gibi gözükmektedir. Bu bağlamda

evrenselleşmiş bu bilgilerin ışığında yapılması gerekenleri yerli yerinde yapan işletmeler, bölgeler, şehirler ve ülkeler kendi kaderlerini kendi istedikleri güzellikte yeniliklerle tayin edeceklerdir.

Kaynaklar• Solow, Robert M. (1956), A Contribution to the Theory of Economic Growth, Quarterly Journal of Economics, Volume 70 Issue 1Pp. 65-94.• Lucas, Robert E. Jr. (1988), On the Mechanics of Economic Development, Journal of Monetary Economics, 22 (1988) 3-42. North-Holland• Romer, Paul M. (1994), The Origins of Endogenous Growth, Journal of Economic Perspectives: Vol. 8 No. 1

• OECD (2005), OECD Proposed Guidelines for Collecting and interpreting Technological Innovation Data - OSLO Manual, Paris• Marshall, Alfred (1890), Principles of Economics, (İlk Baskı) London: Macmillan• Fifty Lessons (Compiler) (2008), Sparking Innovation (Lessons Learned)• OECD (2007), OECD Reviews of Regional Innovation Competitive Regional Clusters National Policy Approaches, s.32, Paris• Saxenian, Anna Lee (1994), Regional Advantage: Culture and Competition in Silicon Valley and Route 128, Harvard University Press yayınları• Power, D & Lundmark, M. (2004), Working through Knowledge Pools: Labour Market Dynamics, the Transference of Knowledge and Ideas, and Industrial Clusters, Urban Studies, Vol. 41, s. 1025-1044.• Schumpeter, J. A. (1911), Theorie der wirtschaftlichen Entwicklung, (İngilizceye çevirisi) The Theory of Economic Development: An inquiry into profits, capital, credit, interest and the business cycle, 1934.

İNOVASYON*

5. Ulusal Verimlilik Kongresi'ne yoğun ilgi gösterildi.1. İnovasyonKüreselleşen dünya pazarında ve yoğun rekabet ortamında başarının anahtarı olan yenilikçilik yöneticilerin, araştırmacıların ve uygulamacıların ilgisini çekmeye devam etmektedir. Buna karşın, yenilikçilik kelimesinin net ve genel bir kabul görüş tanımı literatürde bulunmamaktadır. ¹ Yenilik, yenilikçilik ile inovasyon eş anlamlı ve birbirinin yerine kullanılan tabirlerdir. Bu çalışmada her iki kullanıma da yer verilmiştir. Öte yandan buluş, keşif ve yaratıcılık gibi ifadelerin de yeniliğe ilişkin çalışmalarda kullanıldığı görülmektedir. Hâlbuki bu ifadeler tamamen birbirinden farklı anlamlara

gelmektedir. Örneğin, en genel tanımıyla yenilik, mevcut veya yeni yeteneklerle müşteri ihtiyaçlarını karşılamak suretiyle

2işletmeye yeni imkânlar yaratmaktır. Öte yandan bir buluşun yenilik kapsamına girmesi için ticari olarak istifade edilmesi gerekmektedir. Kısacası bir buluşun ya piyasaya yeni bir ürünmüş gibi tanıtılması ya da üretimde yeni bir süreçte

3kullanılması zorunlu görülmektedir. Benzer şekilde yaratıcılık yenilikçiliğin anahtarı ve yenilik yaratan bir süreçtir. Diğer yandan günümüzde örgütlerin başarısı, yeni ürün ve teknolojiler geliştirmeye yönelik bütünsel bir yeteneğe sahip olmaları ve bu yeteneği

koruyabilmelerine bağlıdır. Örgütlerin sürdürülebilir rekabet avantajı elde etmesinde ve var oluş mücadelesinde yenilikçilik, yaratıcılık ve Ar-Ge kavramları ön plana çıkmaktadır. Birbirine çok yakın ancak farklı kavramlar bu kısımda ele alınarak yenilikçilik başta olmak üzere kavramlara açıklık getirilmektedir. Yukarıdaki tanımların yanı sıra, inovasyon hususunda önemli olduğu düşünülen

4değerlendirmeler aşağıda yer almaktadır. ¥ Bir işletme sürecidir, ¥ Safhalandırılması gerekir, ¥ Fırsat odaklıdır, ¥ İçeride veya dışarıda olabilir,

Buğra KAYGISIZ / KOBİ Uzman Yardımcısı (KOSGEB İzmir Güney Müdürlüğü)

* Bu çalışma “Ar-Ge ve İnovasyon Süreçlerinin Etkin Yönetimi ve Verimliliğinin Artırılması İçin Bir Model Önerisi: İzmir Örneği - 2014” başlıklı uzmanlık tezinden derlenmiştir.1 Philipp Herzog, Open and Closed Innovation, Wiesbaden: Gabler, 2007, s. 9.2 Jan Verloop, Insight in Innovation, Hollanda: Elsevier, 2004, s. 141.3 Philipp Herzog, a.g.e., s. 9.4 Jan Verloop, a.g.e., s.139

MAKALEMAKALE TEKNOLOJİ VE İNOVASYONUN İKTİSADİ ARKEOLOJİSİ VE ÖNEMİ

Page 11: T.C. BİLİM, SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANLIĞI İNOVASYON · Değişim ve gelişim, birbiriyle ilintili ve kesintisiz bir süreçtir ve inovasyon da bu sürecin en önemli aktörüdür

0908

ARALIK 2015ARALIK 2015

fikirlerle taklidi mümkün olmayan yenilikler ortaya koyabilenler, rekabetle karşılaşmayacakları bir alan oluşturarak geleceğe ve kâra hakim olacaklardır. Buradaki temel kavramları dikkate almayan, teknolojinin ve yenilikçi girişimciliğin iktisadi önemini kavrayamayan, yeniliğin ekonomideki en hayati parametrelerden bir tanesi olduğunu anlayamayan ya da hak ettiği değeri vermeyen/veremeyen işletmeler, yereller, bölgeler, şehirler, ülkeler geride kalmış veya kaybetmiş olacaklardır.

Burada irdelemeye çalıştığımız konuların önemi yüzyıllar sonra da devam edecek gibi gözükmektedir. Bu bağlamda

evrenselleşmiş bu bilgilerin ışığında yapılması gerekenleri yerli yerinde yapan işletmeler, bölgeler, şehirler ve ülkeler kendi kaderlerini kendi istedikleri güzellikte yeniliklerle tayin edeceklerdir.

Kaynaklar• Solow, Robert M. (1956), A Contribution to the Theory of Economic Growth, Quarterly Journal of Economics, Volume 70 Issue 1Pp. 65-94.• Lucas, Robert E. Jr. (1988), On the Mechanics of Economic Development, Journal of Monetary Economics, 22 (1988) 3-42. North-Holland• Romer, Paul M. (1994), The Origins of Endogenous Growth, Journal of Economic Perspectives: Vol. 8 No. 1

• OECD (2005), OECD Proposed Guidelines for Collecting and interpreting Technological Innovation Data - OSLO Manual, Paris• Marshall, Alfred (1890), Principles of Economics, (İlk Baskı) London: Macmillan• Fifty Lessons (Compiler) (2008), Sparking Innovation (Lessons Learned)• OECD (2007), OECD Reviews of Regional Innovation Competitive Regional Clusters National Policy Approaches, s.32, Paris• Saxenian, Anna Lee (1994), Regional Advantage: Culture and Competition in Silicon Valley and Route 128, Harvard University Press yayınları• Power, D & Lundmark, M. (2004), Working through Knowledge Pools: Labour Market Dynamics, the Transference of Knowledge and Ideas, and Industrial Clusters, Urban Studies, Vol. 41, s. 1025-1044.• Schumpeter, J. A. (1911), Theorie der wirtschaftlichen Entwicklung, (İngilizceye çevirisi) The Theory of Economic Development: An inquiry into profits, capital, credit, interest and the business cycle, 1934.

İNOVASYON*

5. Ulusal Verimlilik Kongresi'ne yoğun ilgi gösterildi.1. İnovasyonKüreselleşen dünya pazarında ve yoğun rekabet ortamında başarının anahtarı olan yenilikçilik yöneticilerin, araştırmacıların ve uygulamacıların ilgisini çekmeye devam etmektedir. Buna karşın, yenilikçilik kelimesinin net ve genel bir kabul görüş tanımı literatürde bulunmamaktadır. ¹ Yenilik, yenilikçilik ile inovasyon eş anlamlı ve birbirinin yerine kullanılan tabirlerdir. Bu çalışmada her iki kullanıma da yer verilmiştir. Öte yandan buluş, keşif ve yaratıcılık gibi ifadelerin de yeniliğe ilişkin çalışmalarda kullanıldığı görülmektedir. Hâlbuki bu ifadeler tamamen birbirinden farklı anlamlara

gelmektedir. Örneğin, en genel tanımıyla yenilik, mevcut veya yeni yeteneklerle müşteri ihtiyaçlarını karşılamak suretiyle

2işletmeye yeni imkânlar yaratmaktır. Öte yandan bir buluşun yenilik kapsamına girmesi için ticari olarak istifade edilmesi gerekmektedir. Kısacası bir buluşun ya piyasaya yeni bir ürünmüş gibi tanıtılması ya da üretimde yeni bir süreçte

3kullanılması zorunlu görülmektedir. Benzer şekilde yaratıcılık yenilikçiliğin anahtarı ve yenilik yaratan bir süreçtir. Diğer yandan günümüzde örgütlerin başarısı, yeni ürün ve teknolojiler geliştirmeye yönelik bütünsel bir yeteneğe sahip olmaları ve bu yeteneği

koruyabilmelerine bağlıdır. Örgütlerin sürdürülebilir rekabet avantajı elde etmesinde ve var oluş mücadelesinde yenilikçilik, yaratıcılık ve Ar-Ge kavramları ön plana çıkmaktadır. Birbirine çok yakın ancak farklı kavramlar bu kısımda ele alınarak yenilikçilik başta olmak üzere kavramlara açıklık getirilmektedir. Yukarıdaki tanımların yanı sıra, inovasyon hususunda önemli olduğu düşünülen

4değerlendirmeler aşağıda yer almaktadır. ¥ Bir işletme sürecidir, ¥ Safhalandırılması gerekir, ¥ Fırsat odaklıdır, ¥ İçeride veya dışarıda olabilir,

Buğra KAYGISIZ / KOBİ Uzman Yardımcısı (KOSGEB İzmir Güney Müdürlüğü)

* Bu çalışma “Ar-Ge ve İnovasyon Süreçlerinin Etkin Yönetimi ve Verimliliğinin Artırılması İçin Bir Model Önerisi: İzmir Örneği - 2014” başlıklı uzmanlık tezinden derlenmiştir.1 Philipp Herzog, Open and Closed Innovation, Wiesbaden: Gabler, 2007, s. 9.2 Jan Verloop, Insight in Innovation, Hollanda: Elsevier, 2004, s. 141.3 Philipp Herzog, a.g.e., s. 9.4 Jan Verloop, a.g.e., s.139

MAKALEMAKALE TEKNOLOJİ VE İNOVASYONUN İKTİSADİ ARKEOLOJİSİ VE ÖNEMİ

Page 12: T.C. BİLİM, SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANLIĞI İNOVASYON · Değişim ve gelişim, birbiriyle ilintili ve kesintisiz bir süreçtir ve inovasyon da bu sürecin en önemli aktörüdür

1110

ARALIK 2015ARALIK 2015

¥ Dışarıdan iş birliği gerektirir, ¥ Çeşitlilik ister, ¥ Risklidir, ¥ Girişimlere ihtiyaç duyar, ¥ Seçenekler sunar, ¥ Değişim gerçekleştirir, ¥ Sürdürülebilir olması için dengelenmiş değer sürücülerine ihtiyaç duyar,¥ Üst yönetimin desteğine ihtiyaç duyar.

Özetle, yenilik yeni veya geliştirilmiş ürün, hizmet ve iş süreçlerinin geliştirilmesi ve başarıyla piyasaya sunulmasıdır. Bununla birlikte bir örgütün konumunu rakiplerine kıyasla güçlendirmek için tasarlanan ve uygulanan ve uzun vadede rekabet avantajı yaratan her türlü faaliyeti yenilik olarak tanımlamak da mümkündür. Zaten yenilik dünya pazarlarında liderliği elde tutmanın anahtarı olarak görülmektedir. Buradan hareketle inovasyon yeni veya geliştirilmiş bir ürün, hizmet, iş akışı veya piyasa koşulunun rekabet avantajı kazanmak maksadıyla geliştirilmesi ve başarıyla uygulanması olarak ifade edilebilir.

2. Yenilik Süreç Yönetimi

Yenilik belki de 500.000 yıl kadar eski bir sanattır ancak yenilik yönetimi daha genç bir tekniktir ve yaratıcılık, girişimcilik veya sermaye yatırımcılığı gibi yeniliğin diğer alanlarına kıyasla daha az ilgilenilmiş bir alandır. Şirket yönetimi tarafından belirlenen stratejik hedeflere ulaşmak için etkili bir işletme süreci haline gelen yenilik yönetimi hâlâ gelişiminin ilk

5aşamalarındadır. Yenilik olduğundan daha fazla karmaşık bir süreç haline gelmiştir.

Aslında hâlâ Schumpeter tarafından tanımlandığı gibi yeni kombinasyonların bulunmasına ilişkin ancak yeni kombinasyonlar şimdi daha karmaşık bir çevrede faaliyet göstermekte, daha çok paydaşa hitap etmekte ve örgüt dışındaki ortaklardan girdiye gereksinim duymaktadır. Bu karmaşık sistemi, yaratıcı fikirlere imkân tanıyacak esneklik ve şirket hedeflerini gerçekleştirmek için gerekli disiplin arasındaki dengeyi sağlayarak etkili bir şekilde yönetmek başarılı bir

6yeniliğin anahtarıdır. Yenilik ruhu devrimsel olmaktan öte evrimseldir. Yenilik yeni bir fikir veya buluşun ticari maksatla kullanımı iken yenilik süreci insanların yenilik fikirlerini kurumsal bir yapıda geliştirmek ve uygulamak maksadıyla birbirleriyle etkileşimde bulundukça gerçekleşen olayların ardışık

7sıralanması şeklinde ifade edilebilir.

8İnovasyonu yönetmek yeni birşeyler olmasını sağlamaktır. Yenilik süreci işletme çevresindeki değişim sonucunda değişikliğe uğramıştır. Değişim için temel etkenler bilim ve teknolojinin değişen rolü, yeni yönetim ve işletme tekniklerinin doğuşu, piyasaların gelişen sofistikasyonu/orta düzey teknolojilerden

ileri düzey teknolojilere geçmek ve büyük şirketlerdeki yenilik tedarik zincirindeki

9değişmeler olmuştur. Yeniliğin kaynakları şirkette veya sektörde ve şirketin dışında yer almaktadır. Şirketteki dört fırsat alanı; beklenmedik olaylar, bağdaşmazlıklar, süreç gerekleri ile sektör ve pazar değişiklikleri iken şirket dışındaki fırsatlar; demografik değişimler,

10 algılamadaki değişimler ve yeni bilgidir.Beklenmedik olaylara örnek olarak IBM’in 1930’lu yıllarda bankalar için ürettiği ilk hesap makinesi verilebilir. Bankaların satın almak istemediği hesap makinelerini

11kütüphaneler talep etmiştir. Beklentiler ile sonuçlar arasındaki ya da sektörel varsayımlar ile içinde bulunan gerçeklikler arasındaki bağdaşmazlıklar inovasyon için

12imkân sunabilmektedir. Öte yandan bilgiye dayalı yenilikler süre, öngörülebilirlik, zorluk ve rastlantı oranı açısından diğer türlerden farklıdır. Bilginin ortaya çıkmasıyla kullanılabilir teknolojiye dönüştürülmesi, teknolojinin piyasada ürün, süreç veya hizmet olarak sunulması

13 oldukça uzun bir süre gerektirmektedir. Yenilikçilik, yeni fikirler edinmek ve uygulamak gibi iki önemli süreci

14birleştirmektedir.

5 Jan Verloop, a.g.e.6 Jan Verloop, a.g.e.7 Phillip Herzog, a.g.e., s.108 John Adair, a.g.e., s.199 Jan Verloop, a.g.e., s.2010 Peter F. Drucker, Klasik, Bahçeşehir Üniversitesi Yayınları, İstanbul: 2006, s.8011 Peter F. Drucker, a.g.e., s.8012 Peter F. Drucker, a.g.e., s.8113 Peter F. Drucker, a.g.e., s.8114 John Adair, a.g.e., s.13

Yeni Fikir

FikirÜretme

YeniTeknoloji

GeliştirmePrototipİmalatı İmalat

PazarlamaSatışı Pazar

Toplum ve Pazarın İhtiyacı

Toplum ve Pazarın İhtiyacı

Şekil 1. Yenilik Süreci ModeliKaynak: Ulusal İnovasyon Sistemi, 2003, s. 128.

Fikirleri hayata geçirmek için ihtiyaç duyulan yenilik süreci Şekil 1’de yer almaktadır. Ulusal İnovasyon Sistemi tarafından belirtildiği gibi, işletme genel stratejisi, bölüm stratejileri ve ürün geliştirme süreci ile uyumlu yenilik sürecinde yeni fikirler eş zamanlı olarak teknolojilere dönüştürülmekte ve nihayetinde yeni ürün, hizmet veya süreç olarak pazara sunulmaktadır. Burada sürecin her aşamasında belirleyici olan toplum ve pazarın ihtiyacıdır.

2.1. KOBİ Yönetimi Bağlamında Verimli Ar-Ge ve İnovasyonun Değerlendirilmesi

KOBİ’ler değişken müşteri gereksinimlerine hızlı cevap verebilecek esnek bir yapıya sahip olmaları nedeniyle büyük işletmelere göre inovasyon

15konusunda daha avantajlı görülmektedir. KOBİ’ler büyük işletmelerin ürettikleri ürünlerin aynısını değil, esneklik üstünlüklerini iyi kullanarak büyük işletmelerin giremediği pazar alanlarına girmek, talep değişikliklerine uymak, hatta gerektiğinde üretim alanlarını değiştirmek biçiminde stratejiler izleme imkânına sahiptir. Böylece, KOBİ’ler yeniliklere giderek, kendilerine daha geniş bir hareket alanı geliştirmiş olmaktadır. KOBİ’lerde yenilikçiliğin karakteristik özelliklerini belirleyen faktörler Şekil 2’de yer almaktadır.

15 Edip Örücü, Recep Kılıç ve Abdullah Savaş, “Kobi’lerde İnovasyon stratejileri ve inovasyon yapmayı etkileyen faktörler: bir uygulama”, Doğuş Üniversitesi Dergisi, 12.1, 2011, s. 58-73.

MAKALE İNOVASYON

Page 13: T.C. BİLİM, SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANLIĞI İNOVASYON · Değişim ve gelişim, birbiriyle ilintili ve kesintisiz bir süreçtir ve inovasyon da bu sürecin en önemli aktörüdür

1110

ARALIK 2015ARALIK 2015

¥ Dışarıdan iş birliği gerektirir, ¥ Çeşitlilik ister, ¥ Risklidir, ¥ Girişimlere ihtiyaç duyar, ¥ Seçenekler sunar, ¥ Değişim gerçekleştirir, ¥ Sürdürülebilir olması için dengelenmiş değer sürücülerine ihtiyaç duyar,¥ Üst yönetimin desteğine ihtiyaç duyar.

Özetle, yenilik yeni veya geliştirilmiş ürün, hizmet ve iş süreçlerinin geliştirilmesi ve başarıyla piyasaya sunulmasıdır. Bununla birlikte bir örgütün konumunu rakiplerine kıyasla güçlendirmek için tasarlanan ve uygulanan ve uzun vadede rekabet avantajı yaratan her türlü faaliyeti yenilik olarak tanımlamak da mümkündür. Zaten yenilik dünya pazarlarında liderliği elde tutmanın anahtarı olarak görülmektedir. Buradan hareketle inovasyon yeni veya geliştirilmiş bir ürün, hizmet, iş akışı veya piyasa koşulunun rekabet avantajı kazanmak maksadıyla geliştirilmesi ve başarıyla uygulanması olarak ifade edilebilir.

2. Yenilik Süreç Yönetimi

Yenilik belki de 500.000 yıl kadar eski bir sanattır ancak yenilik yönetimi daha genç bir tekniktir ve yaratıcılık, girişimcilik veya sermaye yatırımcılığı gibi yeniliğin diğer alanlarına kıyasla daha az ilgilenilmiş bir alandır. Şirket yönetimi tarafından belirlenen stratejik hedeflere ulaşmak için etkili bir işletme süreci haline gelen yenilik yönetimi hâlâ gelişiminin ilk

5aşamalarındadır. Yenilik olduğundan daha fazla karmaşık bir süreç haline gelmiştir.

Aslında hâlâ Schumpeter tarafından tanımlandığı gibi yeni kombinasyonların bulunmasına ilişkin ancak yeni kombinasyonlar şimdi daha karmaşık bir çevrede faaliyet göstermekte, daha çok paydaşa hitap etmekte ve örgüt dışındaki ortaklardan girdiye gereksinim duymaktadır. Bu karmaşık sistemi, yaratıcı fikirlere imkân tanıyacak esneklik ve şirket hedeflerini gerçekleştirmek için gerekli disiplin arasındaki dengeyi sağlayarak etkili bir şekilde yönetmek başarılı bir

6yeniliğin anahtarıdır. Yenilik ruhu devrimsel olmaktan öte evrimseldir. Yenilik yeni bir fikir veya buluşun ticari maksatla kullanımı iken yenilik süreci insanların yenilik fikirlerini kurumsal bir yapıda geliştirmek ve uygulamak maksadıyla birbirleriyle etkileşimde bulundukça gerçekleşen olayların ardışık

7sıralanması şeklinde ifade edilebilir.

8İnovasyonu yönetmek yeni birşeyler olmasını sağlamaktır. Yenilik süreci işletme çevresindeki değişim sonucunda değişikliğe uğramıştır. Değişim için temel etkenler bilim ve teknolojinin değişen rolü, yeni yönetim ve işletme tekniklerinin doğuşu, piyasaların gelişen sofistikasyonu/orta düzey teknolojilerden

ileri düzey teknolojilere geçmek ve büyük şirketlerdeki yenilik tedarik zincirindeki

9değişmeler olmuştur. Yeniliğin kaynakları şirkette veya sektörde ve şirketin dışında yer almaktadır. Şirketteki dört fırsat alanı; beklenmedik olaylar, bağdaşmazlıklar, süreç gerekleri ile sektör ve pazar değişiklikleri iken şirket dışındaki fırsatlar; demografik değişimler,

10 algılamadaki değişimler ve yeni bilgidir.Beklenmedik olaylara örnek olarak IBM’in 1930’lu yıllarda bankalar için ürettiği ilk hesap makinesi verilebilir. Bankaların satın almak istemediği hesap makinelerini

11kütüphaneler talep etmiştir. Beklentiler ile sonuçlar arasındaki ya da sektörel varsayımlar ile içinde bulunan gerçeklikler arasındaki bağdaşmazlıklar inovasyon için

12imkân sunabilmektedir. Öte yandan bilgiye dayalı yenilikler süre, öngörülebilirlik, zorluk ve rastlantı oranı açısından diğer türlerden farklıdır. Bilginin ortaya çıkmasıyla kullanılabilir teknolojiye dönüştürülmesi, teknolojinin piyasada ürün, süreç veya hizmet olarak sunulması

13 oldukça uzun bir süre gerektirmektedir. Yenilikçilik, yeni fikirler edinmek ve uygulamak gibi iki önemli süreci

14birleştirmektedir.

5 Jan Verloop, a.g.e.6 Jan Verloop, a.g.e.7 Phillip Herzog, a.g.e., s.108 John Adair, a.g.e., s.199 Jan Verloop, a.g.e., s.2010 Peter F. Drucker, Klasik, Bahçeşehir Üniversitesi Yayınları, İstanbul: 2006, s.8011 Peter F. Drucker, a.g.e., s.8012 Peter F. Drucker, a.g.e., s.8113 Peter F. Drucker, a.g.e., s.8114 John Adair, a.g.e., s.13

Yeni Fikir

FikirÜretme

YeniTeknoloji

GeliştirmePrototipİmalatı İmalat

PazarlamaSatışı Pazar

Toplum ve Pazarın İhtiyacı

Toplum ve Pazarın İhtiyacı

Şekil 1. Yenilik Süreci ModeliKaynak: Ulusal İnovasyon Sistemi, 2003, s. 128.

Fikirleri hayata geçirmek için ihtiyaç duyulan yenilik süreci Şekil 1’de yer almaktadır. Ulusal İnovasyon Sistemi tarafından belirtildiği gibi, işletme genel stratejisi, bölüm stratejileri ve ürün geliştirme süreci ile uyumlu yenilik sürecinde yeni fikirler eş zamanlı olarak teknolojilere dönüştürülmekte ve nihayetinde yeni ürün, hizmet veya süreç olarak pazara sunulmaktadır. Burada sürecin her aşamasında belirleyici olan toplum ve pazarın ihtiyacıdır.

2.1. KOBİ Yönetimi Bağlamında Verimli Ar-Ge ve İnovasyonun Değerlendirilmesi

KOBİ’ler değişken müşteri gereksinimlerine hızlı cevap verebilecek esnek bir yapıya sahip olmaları nedeniyle büyük işletmelere göre inovasyon

15konusunda daha avantajlı görülmektedir. KOBİ’ler büyük işletmelerin ürettikleri ürünlerin aynısını değil, esneklik üstünlüklerini iyi kullanarak büyük işletmelerin giremediği pazar alanlarına girmek, talep değişikliklerine uymak, hatta gerektiğinde üretim alanlarını değiştirmek biçiminde stratejiler izleme imkânına sahiptir. Böylece, KOBİ’ler yeniliklere giderek, kendilerine daha geniş bir hareket alanı geliştirmiş olmaktadır. KOBİ’lerde yenilikçiliğin karakteristik özelliklerini belirleyen faktörler Şekil 2’de yer almaktadır.

15 Edip Örücü, Recep Kılıç ve Abdullah Savaş, “Kobi’lerde İnovasyon stratejileri ve inovasyon yapmayı etkileyen faktörler: bir uygulama”, Doğuş Üniversitesi Dergisi, 12.1, 2011, s. 58-73.

MAKALE İNOVASYON

Page 14: T.C. BİLİM, SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANLIĞI İNOVASYON · Değişim ve gelişim, birbiriyle ilintili ve kesintisiz bir süreçtir ve inovasyon da bu sürecin en önemli aktörüdür

1312

ARALIK 2015ARALIK 2015

• Ülke talebinin karşılanmasına olan katkıları büyüktür. • Gelir dağılımındaki çarpıklıkları asgariye indirirler. • Bölgelerarası dengeli kalkınmaya olumlu etkileri vardır. • Girişimcilerin yetişmesine uygun ortam sağlarlar. • Büyük ölçekli sanayilerin vazgeçilmez destekleyicisi ve tamamlayıcısıdırlar. • Pazar ekonomilerine kolayca uyum sağlarlar. • Düşük sermaye ile kurulurlar. • Daha çok kişiyi kendi yaşam çevrelerinde gelir ve iş sahibi yapmak suretiyle kent merkezlerine sağlıksız yığılmayı önlerler. • Tekelciliğe karşı koruma sağlarlar. • Daha çok kişiye mesleki ve teknik eğitim imkânı sağlarlar.

Kaynakça• Adair, J., Yenilikçi Liderlik, Çev.Sedat Uyan, İstanbul: Babıali Kültür Yayıncılığı, 2008.• Drucker, P.F. Klasik, Bahçeşehir Üniversitesi Yayınları, İstanbul, 2006.• Edip Örücü, Recep Kılıç ve Abdullah Savaş, “Kobi’lerde İnovasyon stratejileri ve inovasyon yapmayı etkileyen faktörler: bir uygulama”, Doğuş Üniversitesi Dergisi, 12.1, 2011, s. 58-73.• Gökçek, O., Yenilik Yönetim Süreci ve Yenilik Stratejileri:Otomotiv Sektöründe Bir Alan Araştırması, İstanbul Üniversitesi, Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, 2007.• Herzog, P. Open and Closed Innovation, Gabler, Wiesbaden, 2007.

• İbrahim Halil Kayral, Küçük ve Orta Boy İşletmelere (KOBI) Yönelik Danışmanlık ve Eğitim Hizmetleri Pazarı ve Seçilmiş Bir Bölgedeki KOBİ’lerin Yapılarının Danışmanlık ve Eğitim Hizmetleri İhtiyaçlarına Etkileri Üzerine Bir İnceleme, Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Gazi Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2008, s.8.• İraz, R., Yaratıcılık ve Yenilik Bağlamında Girişimcilik ve KOBİ’ler, Çizgi Kitabevi, Konya, 2005.• Oğuztürk, B.S., Yenilik Kavramı ve Teorik Temelleri, Süleyman Demirel Üniversitesi İ.İ.B.F. Dergisi, 2003, C.8, S.2.• Şendoğdu, A.A. ve Öztürk, Y.E., KOBİ’lerde İnovasyon Yapma Eğilimi ile İnovasyon Performans Başarı Derecesi Arasındaki İlişkinin Araştırılması, Niğde Üniversitesi İİBF Dergisi, 2013, Cilt: 6, Sayı: 2, s.104-116.• Verloop, J. Insight in Innovation, Elsevier, Hollanda, 2004.

Yeniliğe ilişkin bu strateji eğilimi, günümüzde özellikle küçük ve orta büyüklükteki işletmelerde giderek gelişmeye başlayan bilgisayar alanında belirgin bir biçimde görülmektedir. Bu noktada, köklü yenilikler olabileceği gibi, çok küçük ve kimi zaman yapay yenilikler de olabilmektedir. Önemli olan, yeniliğin teknik niteliğinden çok piyasa değeridir. Çünkü bir işletme açısından yeniliğin değeri piyasa değeri ile ölçülmektedir. Bu değer ise yeniliğin ulaştığı müşteri sayısı ile ifade edilmektedir. Bu açıdan küçük ve orta büyüklükteki işletmeler

incelendiğinde genelde pazarın ve talebin, özelde ise üretim ve yönetimin değişen koşullarına uyum bakımından daha

16yenilikçi olduğu söylenebilmektedir.

KOBİ’lerin ekonomik ve sosyal kalkınmaya etkileri açısından öne çıkan özellikleri

17 aşağıda sıralanmıştır: • Küçük işletmeler daha ucuz ve daha çok sayıda istihdam sağlamaktadır.• Toplam istihdam için denge unsurudur. • Esnektirler. Bu nedenle ekonomik dalgalanmalardan daha az etkilenirler.

Şekil 2. KOBİ'lerde Yenilikçiliği Etkileyen FaktörlerKaynak: Şendoğdu ve Öztürk, 2013.

Kendi İşinde Çalışan Personelin Karakteristik Özellikleri

Genel eğitim ve iş eğitimiMotivasyonuBir çalışan olarak önceki deneyimleri

Şirketin Karakteristik Özellikleri

Şirketin büyüklüğüSektörüTedarikçiler ve müşterilerin bağlılığıİş birliğiDiğer yönetimsel aktiviteleri

Dış Çevre Karakteristik Özellikleri

Bireyler arasında bilgi paylaşımıAr-Ge kurumları ve üniversite ile ilişkileriKanun ve devlet desteği

Ürün

Süreç

İnovasyon

MAKALE İNOVASYON

16 Rıfat İraz, a.g.e., s. 233.17 İbrahim Halil Kayral, Küçük ve Orta Boy İşletmelere (KOBI) Yönelik Danışmanlık ve Eğitim Hizmetleri Pazarı ve Seçilmiş Bir Bölgedeki KOBİ’lerin Yapılarının Danışmanlık ve Eğitim Hizmetleri İhtiyaçlarına Etkileri Üzerine Bir İnceleme, Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Gazi Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2008, s.8.

Page 15: T.C. BİLİM, SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANLIĞI İNOVASYON · Değişim ve gelişim, birbiriyle ilintili ve kesintisiz bir süreçtir ve inovasyon da bu sürecin en önemli aktörüdür

1312

ARALIK 2015ARALIK 2015

• Ülke talebinin karşılanmasına olan katkıları büyüktür. • Gelir dağılımındaki çarpıklıkları asgariye indirirler. • Bölgelerarası dengeli kalkınmaya olumlu etkileri vardır. • Girişimcilerin yetişmesine uygun ortam sağlarlar. • Büyük ölçekli sanayilerin vazgeçilmez destekleyicisi ve tamamlayıcısıdırlar. • Pazar ekonomilerine kolayca uyum sağlarlar. • Düşük sermaye ile kurulurlar. • Daha çok kişiyi kendi yaşam çevrelerinde gelir ve iş sahibi yapmak suretiyle kent merkezlerine sağlıksız yığılmayı önlerler. • Tekelciliğe karşı koruma sağlarlar. • Daha çok kişiye mesleki ve teknik eğitim imkânı sağlarlar.

Kaynakça• Adair, J., Yenilikçi Liderlik, Çev.Sedat Uyan, İstanbul: Babıali Kültür Yayıncılığı, 2008.• Drucker, P.F. Klasik, Bahçeşehir Üniversitesi Yayınları, İstanbul, 2006.• Edip Örücü, Recep Kılıç ve Abdullah Savaş, “Kobi’lerde İnovasyon stratejileri ve inovasyon yapmayı etkileyen faktörler: bir uygulama”, Doğuş Üniversitesi Dergisi, 12.1, 2011, s. 58-73.• Gökçek, O., Yenilik Yönetim Süreci ve Yenilik Stratejileri:Otomotiv Sektöründe Bir Alan Araştırması, İstanbul Üniversitesi, Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, 2007.• Herzog, P. Open and Closed Innovation, Gabler, Wiesbaden, 2007.

• İbrahim Halil Kayral, Küçük ve Orta Boy İşletmelere (KOBI) Yönelik Danışmanlık ve Eğitim Hizmetleri Pazarı ve Seçilmiş Bir Bölgedeki KOBİ’lerin Yapılarının Danışmanlık ve Eğitim Hizmetleri İhtiyaçlarına Etkileri Üzerine Bir İnceleme, Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Gazi Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2008, s.8.• İraz, R., Yaratıcılık ve Yenilik Bağlamında Girişimcilik ve KOBİ’ler, Çizgi Kitabevi, Konya, 2005.• Oğuztürk, B.S., Yenilik Kavramı ve Teorik Temelleri, Süleyman Demirel Üniversitesi İ.İ.B.F. Dergisi, 2003, C.8, S.2.• Şendoğdu, A.A. ve Öztürk, Y.E., KOBİ’lerde İnovasyon Yapma Eğilimi ile İnovasyon Performans Başarı Derecesi Arasındaki İlişkinin Araştırılması, Niğde Üniversitesi İİBF Dergisi, 2013, Cilt: 6, Sayı: 2, s.104-116.• Verloop, J. Insight in Innovation, Elsevier, Hollanda, 2004.

Yeniliğe ilişkin bu strateji eğilimi, günümüzde özellikle küçük ve orta büyüklükteki işletmelerde giderek gelişmeye başlayan bilgisayar alanında belirgin bir biçimde görülmektedir. Bu noktada, köklü yenilikler olabileceği gibi, çok küçük ve kimi zaman yapay yenilikler de olabilmektedir. Önemli olan, yeniliğin teknik niteliğinden çok piyasa değeridir. Çünkü bir işletme açısından yeniliğin değeri piyasa değeri ile ölçülmektedir. Bu değer ise yeniliğin ulaştığı müşteri sayısı ile ifade edilmektedir. Bu açıdan küçük ve orta büyüklükteki işletmeler

incelendiğinde genelde pazarın ve talebin, özelde ise üretim ve yönetimin değişen koşullarına uyum bakımından daha

16yenilikçi olduğu söylenebilmektedir.

KOBİ’lerin ekonomik ve sosyal kalkınmaya etkileri açısından öne çıkan özellikleri

17 aşağıda sıralanmıştır: • Küçük işletmeler daha ucuz ve daha çok sayıda istihdam sağlamaktadır.• Toplam istihdam için denge unsurudur. • Esnektirler. Bu nedenle ekonomik dalgalanmalardan daha az etkilenirler.

Şekil 2. KOBİ'lerde Yenilikçiliği Etkileyen FaktörlerKaynak: Şendoğdu ve Öztürk, 2013.

Kendi İşinde Çalışan Personelin Karakteristik Özellikleri

Genel eğitim ve iş eğitimiMotivasyonuBir çalışan olarak önceki deneyimleri

Şirketin Karakteristik Özellikleri

Şirketin büyüklüğüSektörüTedarikçiler ve müşterilerin bağlılığıİş birliğiDiğer yönetimsel aktiviteleri

Dış Çevre Karakteristik Özellikleri

Bireyler arasında bilgi paylaşımıAr-Ge kurumları ve üniversite ile ilişkileriKanun ve devlet desteği

Ürün

Süreç

İnovasyon

MAKALE İNOVASYON

16 Rıfat İraz, a.g.e., s. 233.17 İbrahim Halil Kayral, Küçük ve Orta Boy İşletmelere (KOBI) Yönelik Danışmanlık ve Eğitim Hizmetleri Pazarı ve Seçilmiş Bir Bölgedeki KOBİ’lerin Yapılarının Danışmanlık ve Eğitim Hizmetleri İhtiyaçlarına Etkileri Üzerine Bir İnceleme, Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Gazi Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2008, s.8.

Page 16: T.C. BİLİM, SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANLIĞI İNOVASYON · Değişim ve gelişim, birbiriyle ilintili ve kesintisiz bir süreçtir ve inovasyon da bu sürecin en önemli aktörüdür

1514

ARALIK 2015ARALIK 2015

stratejiler yine bölgesel kalkınmaya verilen değerin göstergeleri niteliğindedir. Ayrıca bölgesel kalkınmayla ilgili temel stratejileri belirleyen bir çerçeve belge niteliği taşıyan Bölgesel Gelişme Ulusal Stratejisi 2014-2023 (BGUS) ulusal düzeyde bölgesel gelişme politikalarını ortaya koyarken bölgesel ve yerel düzeyde politika geliştirme, planlama ve uygulamaya yön verecek bir doküman olarak geliştirilmiştir.Bölgesel kalkınmadaki yeni yaklaşımlarla birlikte bir ülkenin ya da bölgenin sosyoekonomik kalkınmasında ve rekabet gücünün artmasında bilgi, Ar-Ge, inovasyon ve teknolojik gelişme başat unsurlar olarak değer bulmaya başlamıştır. Robert Solow ve Paul Romer gibi iktisatçılar teorilerinde büyümenin en önemli dinamiğinin bilgi ve teknoloji olduğunu savunmuşlardır. Dolayısıyla günümüz ekonomileri için geçerliliğini koruyan bu durumda Ar-Ge çalışmalarının, yeni bilgi üretmenin, üretilen bilginin teknolojiye dönüştürülerek ticarileştirilmesinin rekabet gücüne ve ekonomik gelişmeye etkisi gözle görünür bir noktaya ulaşmıştır. Nitekim bugünün gelişmiş ekonomileri olarak tanımlanan ABD, Almanya, Fransa, Japonya, İngiltere, Güney Kore, Finlandiya, İsveç, İsviçre gibi ülkelere bakıldığında bilginin, Ar-Ge’nin, inovasyonun ve teknolojinin ağırlığını görmek mümkündür. Temel araştırma, uygulamalı araştırma ve deneysel geliştirme olarak üç kategoriye ayrılan Ar-Ge kavramı; var olan bilgi dağarcığını artıran, çalışmalar sonucunda bilimsel, deneysel ve teknik özgün çıktıları meydana getiren sistematik yaratıcı faaliyetler olarak tanımlanmaktadır. İnovasyon ise ekonomik ve toplumsal değer yaratmak için ürün, hizmet ve iş yapış yöntemlerinde yapılan değişiklik,

farklılık ve yenilikler olarak tanımlanırken, ekonomik ve toplumsal değer yaratma noktasıyla büyük önem arz etmektedir.Ar-Ge ve inovasyon çevredeki birçok etkenle karşılıklı etkileşim içinde bulunduğundan ülkelerin ve bölgelerin Ar-Ge ve inovasyon sistemleri de bu yüzden önem kazanmaktadır. Dolayısıyla dünyada rekabetçi bir yer edinebilmek için inovasyon sürecinin sistematik bir biçimde yönetilmesi, denetlenmesi ve gerekli kurumsal altyapının hazırlanması gerekmektedir. Bu kapsamda hem ulusal inovasyon sisteminin hem de bölgesel inovasyon sisteminin içinde yer alan yapılarla birlikte etkin bir şekilde düzenlenmesi ve işlemesi Ar-Ge ve inovasyon kültürünün yayılması ve içselleştirilmesi için önem arz etmektedir.İnovasyon sistemi içinde özellikle üniversite, sanayi ve devlet arasındaki üçlü sarmal ilişki, üretilen bilimsel bilginin ticarileştirilerek ekonomiye katkı sağlamasında ve sanayinin ihtiyaç duyduğu alanlarda üniversitelerin olanaklarından ve bilgi birikiminden faydalanılması noktasında kritik bir yerde bulunmaktadır. Ekonomik sistem içinde bu üç aktörün birbiriyle sıkı ilişkiler içinde olması, sürekli karşılıklı bilgi akışının sağlanması ve koordinasyonu, ülkelerin rekabet gücünün artmasında kilit bir rol oynamaktadır.Üniversiteler ve/veya araştırma kurumları bulundukları bölgelerin insan kaynaklarının kalitesinin artmasına, araştırma altyapısının tesis edilmesine, bölgesel sorunlara çözüm üretilmesine faydalar sağlamaktadır. Özellikle üniversitelerin öncülüğünde kurulan teknoparklar; üniversitelerin araştırma sonuçlarını uygulamaya dönüştürmesine, yeni teknoloji tabanlı kuruluşların oluşturulmasına, KOBİ’lerin ve büyük

işletmelerin ürettikleri ürünlerin geliştirilmesine, yenilikçi çalışmaların yürütülmesine yardımcı olmaktadır. Dünyada ve Türkiye’de teknoparklar üzerine yapılan araştırmalar da teknoparkların uzun dönemde bile olsa bölgelerin gelişmesine katkıda bulunduğunu, ekonomik ve sosyal kapasitenin artırılmasında fayda sağladığını, firmalara rekabetçi bir yapı kazandırdığını, yenilikçilik anlayışının yaygınlaşmasına destek olduğunu ortaya koymuşlardır.Bölgelerin üretim yapıları göz önünde bulundurularak göreceli olarak üstün olunan alanlarda laboratuvarlar gibi temel altyapı olanaklarının tesis edilmesi ve özellikle ihtisaslaşmış araştırma kurumları oluşturulmasının verimli ve etkin bir bilgi üretimi için önemli olduğu düşünülmektedir. Bu tarz altyapıların tesisi neticesinde edinilecek nitelikli bilgilerin daha sonraki aşamada katma değeri yüksek verimli üretimlere yönlendirilmesi ve ekonomik getiriye dönüştürülmesi ile bölgelerin kalkınmasına katkı sağlaması beklenmektedir. Bu itibarla, yapılacak yatırımlarla araştırma kapasitesi ve araştırma altyapılarının geliştirilmesi hususunda kamunun öncü ve dönüştürücü bir rol üstlenmesi, bölgelerin Ar-Ge potansiyelinin ortaya çıkarılması ve kullanılması için büyük önem arz etmektedir. Türkiye’de Ar-Ge ve inovasyon anlamında kamu tarafından birçok destek mekanizması kurularak bu alanda projeler, iş birlikleri, yenilikçi fikirler ve girişimler, altyapı hizmetleri finanse edilebilmektedir. Bu hususta kanunun görevlendirdiği ve yetkili kıldığı en önemli kurum Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı olmuştur. Bilim, Sanayi ve Teknoloji

Bölgesel kalkınma kavramı; bölgeler arası gelişmişlik farklarının giderilmesi, kaynakların, ekonomik faaliyetlerin ve nüfusun coğrafi bölgeler arasında uyumlu dağılması, bölgelerin potansiyellerinin ortaya çıkarılması, bölgelerin dengeli büyümesi gibi amaçlara yönelik istihdam ve gelir artırıcı ekonomik faaliyetlerle bölgelerin desteklenmesi şeklinde tanımlanmaktadır. Bölgesel kalkınma yaklaşımı, II. Dünya Savaşı’ndan sonra ekonomi literatürüne girmesiyle birlikte bugüne kadar zaman içinde çeşitli farklı yaklaşımlarla uygulanmaya devam edilmiş ve günümüzde daha adem-i merkeziyetçi,

yerel katılım ilkeleri doğrultusunda yerel dinamiklere önem veren ve bölgenin sahip olduğu içsel kaynaklara ve bilgiye dayalı kalkınma anlayışının egemen olduğu bir hal almaya başlamıştır. Küreselleşen dünya düzeni içinde yerel dinamiklerin büyümeye ve kalkınmaya olan etkilerinin farkına varılmasıyla ortaya çıkan ve yayılmaya başlayan yeni anlayışla bölgesel stratejiler ve bölgesel aktörler daha çok önem kazanmıştır. Türkiye de kuruluş tarihinden günümüze kadar bölgesel kalkınma yaklaşımını zaman içinde değişen ağırlıkla uygulamaya çalışmıştır. Bugüne kadar 10 adet ulusal

kalkınma planı hayata geçirilmiş ve bu planlarda bölgesel kalkınma anlayışına değişen ölçülerde yer verilmiştir. Bu kapsamda özellikle 9. ve 10. Kalkınma Planlarında bölgesel kalkınmaya verilen önem dikkat çekmektedir. 9. Kalkınma Planı’ndaki beş gelişme ekseninden birinin bölgesel gelişmenin sağlanması olarak belirlenmesi bunu açıklar niteliktedir. 10. Kalkınma Planı’nda ise gerek temel amaçlar kısmında ifade edilen bölgeler arası gelişmişlik farklarının azaltılması amacı, gerekse de planın öncelikleri çerçevesinde bölgeler arası farklılıkların azaltılmasına yönelik

MAKALE

BÖLGESEL KALKINMADA AR-GE VE İNOVASYONUN ÖNEMİ: REKABETÇİ SEKTÖRLER PROGRAMI KAPSAMINDA İNCELENMESİSefa MAVİŞ / Sanayi ve Teknoloji Uzmanı (Avrupa Birliği ve Dış İlişkiler Genel Müdürlüğü)

Page 17: T.C. BİLİM, SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANLIĞI İNOVASYON · Değişim ve gelişim, birbiriyle ilintili ve kesintisiz bir süreçtir ve inovasyon da bu sürecin en önemli aktörüdür

1514

ARALIK 2015ARALIK 2015

stratejiler yine bölgesel kalkınmaya verilen değerin göstergeleri niteliğindedir. Ayrıca bölgesel kalkınmayla ilgili temel stratejileri belirleyen bir çerçeve belge niteliği taşıyan Bölgesel Gelişme Ulusal Stratejisi 2014-2023 (BGUS) ulusal düzeyde bölgesel gelişme politikalarını ortaya koyarken bölgesel ve yerel düzeyde politika geliştirme, planlama ve uygulamaya yön verecek bir doküman olarak geliştirilmiştir.Bölgesel kalkınmadaki yeni yaklaşımlarla birlikte bir ülkenin ya da bölgenin sosyoekonomik kalkınmasında ve rekabet gücünün artmasında bilgi, Ar-Ge, inovasyon ve teknolojik gelişme başat unsurlar olarak değer bulmaya başlamıştır. Robert Solow ve Paul Romer gibi iktisatçılar teorilerinde büyümenin en önemli dinamiğinin bilgi ve teknoloji olduğunu savunmuşlardır. Dolayısıyla günümüz ekonomileri için geçerliliğini koruyan bu durumda Ar-Ge çalışmalarının, yeni bilgi üretmenin, üretilen bilginin teknolojiye dönüştürülerek ticarileştirilmesinin rekabet gücüne ve ekonomik gelişmeye etkisi gözle görünür bir noktaya ulaşmıştır. Nitekim bugünün gelişmiş ekonomileri olarak tanımlanan ABD, Almanya, Fransa, Japonya, İngiltere, Güney Kore, Finlandiya, İsveç, İsviçre gibi ülkelere bakıldığında bilginin, Ar-Ge’nin, inovasyonun ve teknolojinin ağırlığını görmek mümkündür. Temel araştırma, uygulamalı araştırma ve deneysel geliştirme olarak üç kategoriye ayrılan Ar-Ge kavramı; var olan bilgi dağarcığını artıran, çalışmalar sonucunda bilimsel, deneysel ve teknik özgün çıktıları meydana getiren sistematik yaratıcı faaliyetler olarak tanımlanmaktadır. İnovasyon ise ekonomik ve toplumsal değer yaratmak için ürün, hizmet ve iş yapış yöntemlerinde yapılan değişiklik,

farklılık ve yenilikler olarak tanımlanırken, ekonomik ve toplumsal değer yaratma noktasıyla büyük önem arz etmektedir.Ar-Ge ve inovasyon çevredeki birçok etkenle karşılıklı etkileşim içinde bulunduğundan ülkelerin ve bölgelerin Ar-Ge ve inovasyon sistemleri de bu yüzden önem kazanmaktadır. Dolayısıyla dünyada rekabetçi bir yer edinebilmek için inovasyon sürecinin sistematik bir biçimde yönetilmesi, denetlenmesi ve gerekli kurumsal altyapının hazırlanması gerekmektedir. Bu kapsamda hem ulusal inovasyon sisteminin hem de bölgesel inovasyon sisteminin içinde yer alan yapılarla birlikte etkin bir şekilde düzenlenmesi ve işlemesi Ar-Ge ve inovasyon kültürünün yayılması ve içselleştirilmesi için önem arz etmektedir.İnovasyon sistemi içinde özellikle üniversite, sanayi ve devlet arasındaki üçlü sarmal ilişki, üretilen bilimsel bilginin ticarileştirilerek ekonomiye katkı sağlamasında ve sanayinin ihtiyaç duyduğu alanlarda üniversitelerin olanaklarından ve bilgi birikiminden faydalanılması noktasında kritik bir yerde bulunmaktadır. Ekonomik sistem içinde bu üç aktörün birbiriyle sıkı ilişkiler içinde olması, sürekli karşılıklı bilgi akışının sağlanması ve koordinasyonu, ülkelerin rekabet gücünün artmasında kilit bir rol oynamaktadır.Üniversiteler ve/veya araştırma kurumları bulundukları bölgelerin insan kaynaklarının kalitesinin artmasına, araştırma altyapısının tesis edilmesine, bölgesel sorunlara çözüm üretilmesine faydalar sağlamaktadır. Özellikle üniversitelerin öncülüğünde kurulan teknoparklar; üniversitelerin araştırma sonuçlarını uygulamaya dönüştürmesine, yeni teknoloji tabanlı kuruluşların oluşturulmasına, KOBİ’lerin ve büyük

işletmelerin ürettikleri ürünlerin geliştirilmesine, yenilikçi çalışmaların yürütülmesine yardımcı olmaktadır. Dünyada ve Türkiye’de teknoparklar üzerine yapılan araştırmalar da teknoparkların uzun dönemde bile olsa bölgelerin gelişmesine katkıda bulunduğunu, ekonomik ve sosyal kapasitenin artırılmasında fayda sağladığını, firmalara rekabetçi bir yapı kazandırdığını, yenilikçilik anlayışının yaygınlaşmasına destek olduğunu ortaya koymuşlardır.Bölgelerin üretim yapıları göz önünde bulundurularak göreceli olarak üstün olunan alanlarda laboratuvarlar gibi temel altyapı olanaklarının tesis edilmesi ve özellikle ihtisaslaşmış araştırma kurumları oluşturulmasının verimli ve etkin bir bilgi üretimi için önemli olduğu düşünülmektedir. Bu tarz altyapıların tesisi neticesinde edinilecek nitelikli bilgilerin daha sonraki aşamada katma değeri yüksek verimli üretimlere yönlendirilmesi ve ekonomik getiriye dönüştürülmesi ile bölgelerin kalkınmasına katkı sağlaması beklenmektedir. Bu itibarla, yapılacak yatırımlarla araştırma kapasitesi ve araştırma altyapılarının geliştirilmesi hususunda kamunun öncü ve dönüştürücü bir rol üstlenmesi, bölgelerin Ar-Ge potansiyelinin ortaya çıkarılması ve kullanılması için büyük önem arz etmektedir. Türkiye’de Ar-Ge ve inovasyon anlamında kamu tarafından birçok destek mekanizması kurularak bu alanda projeler, iş birlikleri, yenilikçi fikirler ve girişimler, altyapı hizmetleri finanse edilebilmektedir. Bu hususta kanunun görevlendirdiği ve yetkili kıldığı en önemli kurum Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı olmuştur. Bilim, Sanayi ve Teknoloji

Bölgesel kalkınma kavramı; bölgeler arası gelişmişlik farklarının giderilmesi, kaynakların, ekonomik faaliyetlerin ve nüfusun coğrafi bölgeler arasında uyumlu dağılması, bölgelerin potansiyellerinin ortaya çıkarılması, bölgelerin dengeli büyümesi gibi amaçlara yönelik istihdam ve gelir artırıcı ekonomik faaliyetlerle bölgelerin desteklenmesi şeklinde tanımlanmaktadır. Bölgesel kalkınma yaklaşımı, II. Dünya Savaşı’ndan sonra ekonomi literatürüne girmesiyle birlikte bugüne kadar zaman içinde çeşitli farklı yaklaşımlarla uygulanmaya devam edilmiş ve günümüzde daha adem-i merkeziyetçi,

yerel katılım ilkeleri doğrultusunda yerel dinamiklere önem veren ve bölgenin sahip olduğu içsel kaynaklara ve bilgiye dayalı kalkınma anlayışının egemen olduğu bir hal almaya başlamıştır. Küreselleşen dünya düzeni içinde yerel dinamiklerin büyümeye ve kalkınmaya olan etkilerinin farkına varılmasıyla ortaya çıkan ve yayılmaya başlayan yeni anlayışla bölgesel stratejiler ve bölgesel aktörler daha çok önem kazanmıştır. Türkiye de kuruluş tarihinden günümüze kadar bölgesel kalkınma yaklaşımını zaman içinde değişen ağırlıkla uygulamaya çalışmıştır. Bugüne kadar 10 adet ulusal

kalkınma planı hayata geçirilmiş ve bu planlarda bölgesel kalkınma anlayışına değişen ölçülerde yer verilmiştir. Bu kapsamda özellikle 9. ve 10. Kalkınma Planlarında bölgesel kalkınmaya verilen önem dikkat çekmektedir. 9. Kalkınma Planı’ndaki beş gelişme ekseninden birinin bölgesel gelişmenin sağlanması olarak belirlenmesi bunu açıklar niteliktedir. 10. Kalkınma Planı’nda ise gerek temel amaçlar kısmında ifade edilen bölgeler arası gelişmişlik farklarının azaltılması amacı, gerekse de planın öncelikleri çerçevesinde bölgeler arası farklılıkların azaltılmasına yönelik

MAKALE

BÖLGESEL KALKINMADA AR-GE VE İNOVASYONUN ÖNEMİ: REKABETÇİ SEKTÖRLER PROGRAMI KAPSAMINDA İNCELENMESİSefa MAVİŞ / Sanayi ve Teknoloji Uzmanı (Avrupa Birliği ve Dış İlişkiler Genel Müdürlüğü)

Page 18: T.C. BİLİM, SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANLIĞI İNOVASYON · Değişim ve gelişim, birbiriyle ilintili ve kesintisiz bir süreçtir ve inovasyon da bu sürecin en önemli aktörüdür

1716

ARALIK 2015ARALIK 2015

kalkınma anlamında Ar-Ge ve inovasyon temasının önemli araçlarından biri olan bölgesel inovasyon sistemleri gibi, altyapı yatırımından ziyade üniversiteler ile sanayi ve diğer sivil toplum kuruluşları arasındaki bağı kuracak ve güçlendirecek projelerin olmaması bir eksiklik olarak değerlendirilebilir. Ar-Ge ve inovasyon kapasitesinin gelişmiş olduğu İstanbul, Ankara, İzmir gibi yerlerin BROP hedef bölgesinin dışında kalması bu tür uygulamaların eksik olmasına yol açmaktadır.2007-2013 döneminde Bakanlığın Ar-Ge ve inovasyona yönelik verdiği desteklerle BROP arasındaki ilişkinin zayıf olması da bir diğer olumsuz taraftır. IPA I döneminde sadece TGB desteği dışında Bakanlığın diğer destekleriyle ilgili herhangi bir proje oluşturulamamıştır. BROP kapsamında bu dönem içerisinde kâr amacı güden firmalara ve gerçek kişilere doğrudan destek sağlanması AB tarafınca uygun bir harcama yöntemi olarak tanınmamıştır. Dolayısıyla San-Tez Programı, Ar-Ge Merkezi Desteği, Teknogirişim Sermaye Desteği, Teknolojik Ürün Yatırım Desteği gibi Bakanlık destekleri ile BROP’un bu aşamada örtüşmemesi destekler arasındaki ilişkinin güçsüzlüğüne neden olmuştur.Avrupa Komisyonu 2014-2020 dönemi için aday ve potansiyel adaylara yönelik katılım öncesi yardım programının devam etmesine karar vermiştir. AB ile ortak kararla yeni dönemde Türkiye’de beş farklı politika alanında dokuz ayrı sektör tespit edilmiştir. Bölgesel Kalkınma politika alanı içinde belirlenen dört sektörden biri de Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı’nın lider Bakanlık olarak sorumlu olduğu Rekabetçilik ve Yenilik Sektör Operasyonel Programı (CISOP) olmuştur. Avrupa Komisyonu tarafından onaylanan

Programda üç ana eylem doğrultusunda projelerin desteklenmesi öngörülmüştür. Bu üç eylemden biri ise Bilim, Teknoloji ve İnovasyon olarak belirlenmiştir. Bilim, Teknoloji ve İnovasyon ana eylemi altında ise “Araştırma ve Geliştirme” ile “Teknoloji Transferi ve Ticarileştirme” olarak iki alt faaliyet ve bu alt faaliyetler kapsamında desteklenecek uygun aktiviteler geliştirilmiştir. Desteklenmesi öngörülen faaliyetler ele alındığında Ar-Ge ve inovasyon altyapısının güçlendirilmesi, araştırma faaliyetlerinin ticarileştirilebilmesini sağlayan ve kolaylaştıran altyapıların ve mekanizmaların tesis edilmesi, üniversite sanayi iş birliğini geliştirecek düzenlemeler ve Ar-Ge ve inovasyon alanındaki personel kapasitesini artırmaya dönük aktivitelere önem verilmiştir. Yeni Programda destekleme mekanizmaları arasında ulusal kamu kurumlarına ve uluslararası organizasyonlara hibe uygulaması ve bütçenin belirli bir bölümünün sektör hedefleriyle uyumlu olacak biçimde ulusal destek programlarına sağlanabileceği ifadelerine yer verilmiştir. Böylece Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı’nın ve diğer Ar-Ge ve yenilik alanında destek sağlayan kamu kurum ve kuruluşlarının bu çerçevede hibe desteği şeklinde sağlamış oldukları destekleri artırma olanağı mümkün hale gelmiştir. Sonuç olarak gerek ulusal kapsamda Ar-Ge ve inovasyona verilen destekler çerçevesinde gerekse de IPA kapsamında 2007-2013 ve 2014-2020 dönemleri için Rekabetçi Sektörler Programı çerçevesinde sağlanmış/sağlanacak olan destekleriyle bölgesel gelişmişlik farklarının azaltılması ve Ar-Ge ve inovasyon temelli bir ekonomik yapı oluşturulabilmesi için aşağıdaki önerilerin

faydalı olacağı düşünülmektedir. • Bölgesel kalkınmada Ar-Ge ve inovasyon kültürünü geliştirmede ve kapasite artırmada bölgedeki üniversite, sanayi ve diğer meslek odaları, sivil toplum kuruluşları gibi yerel aktörleri bir araya getiren ve bu aktörler arasındaki bağı kuvvetlendiren bir mekanizma olan bölgesel inovasyon sistemlerinin kurulmasına yönelik projelere öncelik verilmelidir. Bölgesel İnovasyon Sistemlerinin Türkiye’de hayata geçirilmesi kapsamında Türk Sanayicileri ve İşadamları Derneği (TÜSİAD), Türk Girişim ve İş Dünyası Konfederasyonu (TÜRKONFED), TÜSİAD-Sabancı Üniversitesi Rekabet Forumu ve Ulusal İnovasyon Girişimi (UİG) tarafından “Bölgesel İnovasyon Merkezleri (T-BİM)” projesi kapsamında Türkiye’nin yedi bölgesinde sektörel odaklı çalışacak bölgesel inovasyon merkezlerinin kurulması amaçlanmıştır. Bu amaç çerçevesinde yapılan analiz çalışmaları sonucunda bölgeler için belirlenen öncelikli sektörler Tablo 1'de gibidir.• Bilim ve Teknoloji Genel Müdürlüğü ile iş birliği içinde teknoloji geliştirme bölgelerinin desteklenmesine (bina, laboratuvar, test merkezi, makine, ekipman, teçhizat, tefrişat ve teknik yardım bileşeni ile insan kaynağının ve kurumsal kapasitenin artırılması) devam edilmelidir. Üniversitelerin bu alandaki altyapı ihtiyaçlarının karşılanmasında ve özellikle geri kalmış bölgelerde ihtiyaç duyulan TGB’lerin kurulmasında IPA fonları ek kaynak niteliğindedir.• Bilim ve Teknoloji Genel Müdürlüğü tarafından yürütülen desteklere hibe yoluyla IPA fonlarından ilave kaynak sağlanabilir. San-Tez Programı, Teknogirişim Sermeye Desteği Programı, Teknolojik Ürün Tanıtım ve Pazarlama

Bakanlığı’nın yanı sıra Bakanlığın ilgili kuruluşları olan TÜBİTAK ve KOSGEB ile birlikte Kalkınma Bakanlığı, Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı, Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığı, Sağlık Bakanlığı ve Türkiye Teknoloji Geliştirme Vakfı gibi kurum ve kuruluşların da Ar-Ge ve inovasyon çerçevesinde verdikleri destekler bulunmaktadır.Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı’nın sağladığı destekler; Teknoloji Geliştirme Bölgeleri (TGB) Desteği, Ar-Ge Merkezleri Desteği, San-Tez Programı, Teknogirişim Sermaye Desteği, Rekabet Öncesi İşbirliği, Teknolojik Ürün Tanıtım ve Pazarlama Desteği ve Teknolojik Ürün Yatırım Destek Programı şeklindedir. Bakanlıkça sağlanan bu desteklerin ülkenin Ar-Ge ve inovasyon kapasitesini geliştirecek nitelikte olduğu aşikârdır. Ancak verilen bu desteklerin bilinirliğinin az olması ve/veya destek üst limitinin düşük seviyelerde kalması, finanse edilen kalemlerin kısıtlı olması gibi nedenlerden dolayı etkisinin umulandan daha az olduğu düşünülmektedir. Bunun yanı sıra söz konusu desteklerin hiçbirinde bölgesel odaklanma ilkesinin gözetilmemesi, Türkiye’nin bütün yerlerine aynı oranlarda destek sağlanması, desteğin de doğal olarak Ar-Ge inovasyon kapasitesi güçlü olan bölgelere gitmesine neden olmaktadır. Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı’nın yanı sıra diğer kamu kuruluşlarınca Ar-Ge ve inovasyona sağlanan destekler incelendiğinde de benzer sorunlar yine ortaya çıkmaktadır. Özellikle verilen desteklerde bölgesel farklılıkların gözetilmemesi daha geri kalmış bölgelerde Ar-Ge ve inovasyon kapasitesinin ve farkındalığının artırılmasına katkı yapamamaktadır.

Dolayısıyla bu bölgelerde Ar-Ge ve inovasyonun sağlayacağı olumlu ekonomik etkilerden ve bölgesel farklılıkları giderici politikaların uygulanmasından mahrum kalınmaktadır.Türkiye’deki uygulamaların yanı sıra Avrupa Birliği’ne (AB) üyelik süreci içerisinde AB’de yaşanan gelişmeler de ülkemiz adına önem taşımaktadır. AB Lizbon Stratejisi’nde ve daha sonra 2020 Stratejisi’nde belirlediği amaçlar doğrultusunda Ar-Ge ve inovasyona gereken önemi vererek ve bu kapsamda hayata geçirdiği destek programları ve mekanizmaları eliyle ulaşmayı arzuladığı hedefleri yakalamaya çalışmaktadır. 2007-2013 döneminde 7. Çerçeve Programı, Rekabetçilik ve Yenilik Programı ve Avrupa Birliği Uyum Politikası kapsamında sağlanan destekler söz konusu amaçlara ulaşmak için planlanmış araçlardır. 2014-2020 dönemi içinse 7. Çerçeve Programının yerini alan ve Rekabetçilik ve Yenilik Programının yenilik kısmının birleştirildiği HORIZON 2020 Programı ve yine AB Uyum Politikası kapsamında sağlanacak destekler önemli sacayakları konumundadır. Özellikle AB Uyum Politikası çerçevesinde bölgesel odaklanma prensibi benimsenmesinden dolayı sağlanan desteklerin bölgesel kalkınmaya etkisi oldukça yüksek olmaktadır. Bu sayede az gelişmiş bölgeler lehine daha fazla destek miktarı sağlanarak yapılan yardımların etkisinin artarak gelişmiş bölgelere yakınsaması amaçlanmaktadır.Ayrıca, AB Uyum Politikasının 2014-2020 programlama döneminde araştırma ve inovasyona verilen önem büyük ölçüde artmış, bu çerçevede Avrupa Bölgesel Kalkınma Fonu kapsamında gelişmiş bölgeler ve geçiş bölgelerine tahsis edilen fonların en az % 60’ının araştırma,

inovasyon ve KOBİ’lerin rekabetçiliğini güçlendirici yatırımlara aktarılması ve daha az gelişmiş bölgelerde ise fonların en az % 44’ünün bu alanlara tahsis edilmesi öngörülmüştür. Bu çerçevede, Ar-Ge ve inovasyon 2014-2020 döneminde AB Uyum Politikası’nın ana tematik odaklanma alanı haline gelmiştir.AB 2007-2013 döneminde aday ve potansiyel aday ülkelerin iç ekonomik ve sosyal gelişmelerine destek olmak ve ülkelerarası gelişmişlik farklarını azaltmak amacıyla katılım öncesi yardım aracını hayata geçirmiştir. Türkiye’de bu çerçevede oluşturulan yardım kanallarından bir tanesi de Bölgesel Rekabet Edebilirlik Operasyonel Programı (BROP) olmuştur. BROP stratejisi içerisinde bulunan sekiz tedbirden biri de “Ar-Ge, İnovasyon, Teknoloji ve Bilgi İletişim Teknolojileri Altyapısının Geliştirilmesidir.” TGB altyapı ve üst yapı destekleri, laboratuvar ve araştırma merkezlerinin kurulması, ortak kullanım atölyelerinin teknolojilerinin geliştirilerek yenilikçilik kapasitelerinin artırılmasına benzer faaliyetleri içeren projelerin desteklendiği BROP kapsamında araştırma ve yenilikçilik altyapısına olumlu katkılar sağlanmaktadır. BROP öncelik ve tedbirlerinin bölgesel farklılıkları gözeterek uygulandığı düşünüldüğünde bu durumun özellikle Türkiye’nin daha az gelişmiş bölgelerinde olumlu etki yapması kaçınılmazdır. Her ne kadar ülkenin ekonomik, coğrafi ve demografik büyüklüğü BROP fonlarının muhtemel etkisinin sınırlı kalmasına neden olsa da bölgede altyapı tesisi ve farkındalık oluşturulması bakımından fayda sağlamaktadır.Diğer bir taraftan Katılım Öncesi Yardım Aracının (IPA) birinci döneminde (2007-2013) BROP kapsamında bölgesel

MAKALE BÖLGESEL KALKINMADA AR-GE VE İNOVASYONUN ÖNEMİ: REKABETÇİ SEKTÖRLER PROGRAMI KAPSAMINDA İNCELENMESİ

Page 19: T.C. BİLİM, SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANLIĞI İNOVASYON · Değişim ve gelişim, birbiriyle ilintili ve kesintisiz bir süreçtir ve inovasyon da bu sürecin en önemli aktörüdür

1716

ARALIK 2015ARALIK 2015

kalkınma anlamında Ar-Ge ve inovasyon temasının önemli araçlarından biri olan bölgesel inovasyon sistemleri gibi, altyapı yatırımından ziyade üniversiteler ile sanayi ve diğer sivil toplum kuruluşları arasındaki bağı kuracak ve güçlendirecek projelerin olmaması bir eksiklik olarak değerlendirilebilir. Ar-Ge ve inovasyon kapasitesinin gelişmiş olduğu İstanbul, Ankara, İzmir gibi yerlerin BROP hedef bölgesinin dışında kalması bu tür uygulamaların eksik olmasına yol açmaktadır.2007-2013 döneminde Bakanlığın Ar-Ge ve inovasyona yönelik verdiği desteklerle BROP arasındaki ilişkinin zayıf olması da bir diğer olumsuz taraftır. IPA I döneminde sadece TGB desteği dışında Bakanlığın diğer destekleriyle ilgili herhangi bir proje oluşturulamamıştır. BROP kapsamında bu dönem içerisinde kâr amacı güden firmalara ve gerçek kişilere doğrudan destek sağlanması AB tarafınca uygun bir harcama yöntemi olarak tanınmamıştır. Dolayısıyla San-Tez Programı, Ar-Ge Merkezi Desteği, Teknogirişim Sermaye Desteği, Teknolojik Ürün Yatırım Desteği gibi Bakanlık destekleri ile BROP’un bu aşamada örtüşmemesi destekler arasındaki ilişkinin güçsüzlüğüne neden olmuştur.Avrupa Komisyonu 2014-2020 dönemi için aday ve potansiyel adaylara yönelik katılım öncesi yardım programının devam etmesine karar vermiştir. AB ile ortak kararla yeni dönemde Türkiye’de beş farklı politika alanında dokuz ayrı sektör tespit edilmiştir. Bölgesel Kalkınma politika alanı içinde belirlenen dört sektörden biri de Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı’nın lider Bakanlık olarak sorumlu olduğu Rekabetçilik ve Yenilik Sektör Operasyonel Programı (CISOP) olmuştur. Avrupa Komisyonu tarafından onaylanan

Programda üç ana eylem doğrultusunda projelerin desteklenmesi öngörülmüştür. Bu üç eylemden biri ise Bilim, Teknoloji ve İnovasyon olarak belirlenmiştir. Bilim, Teknoloji ve İnovasyon ana eylemi altında ise “Araştırma ve Geliştirme” ile “Teknoloji Transferi ve Ticarileştirme” olarak iki alt faaliyet ve bu alt faaliyetler kapsamında desteklenecek uygun aktiviteler geliştirilmiştir. Desteklenmesi öngörülen faaliyetler ele alındığında Ar-Ge ve inovasyon altyapısının güçlendirilmesi, araştırma faaliyetlerinin ticarileştirilebilmesini sağlayan ve kolaylaştıran altyapıların ve mekanizmaların tesis edilmesi, üniversite sanayi iş birliğini geliştirecek düzenlemeler ve Ar-Ge ve inovasyon alanındaki personel kapasitesini artırmaya dönük aktivitelere önem verilmiştir. Yeni Programda destekleme mekanizmaları arasında ulusal kamu kurumlarına ve uluslararası organizasyonlara hibe uygulaması ve bütçenin belirli bir bölümünün sektör hedefleriyle uyumlu olacak biçimde ulusal destek programlarına sağlanabileceği ifadelerine yer verilmiştir. Böylece Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı’nın ve diğer Ar-Ge ve yenilik alanında destek sağlayan kamu kurum ve kuruluşlarının bu çerçevede hibe desteği şeklinde sağlamış oldukları destekleri artırma olanağı mümkün hale gelmiştir. Sonuç olarak gerek ulusal kapsamda Ar-Ge ve inovasyona verilen destekler çerçevesinde gerekse de IPA kapsamında 2007-2013 ve 2014-2020 dönemleri için Rekabetçi Sektörler Programı çerçevesinde sağlanmış/sağlanacak olan destekleriyle bölgesel gelişmişlik farklarının azaltılması ve Ar-Ge ve inovasyon temelli bir ekonomik yapı oluşturulabilmesi için aşağıdaki önerilerin

faydalı olacağı düşünülmektedir. • Bölgesel kalkınmada Ar-Ge ve inovasyon kültürünü geliştirmede ve kapasite artırmada bölgedeki üniversite, sanayi ve diğer meslek odaları, sivil toplum kuruluşları gibi yerel aktörleri bir araya getiren ve bu aktörler arasındaki bağı kuvvetlendiren bir mekanizma olan bölgesel inovasyon sistemlerinin kurulmasına yönelik projelere öncelik verilmelidir. Bölgesel İnovasyon Sistemlerinin Türkiye’de hayata geçirilmesi kapsamında Türk Sanayicileri ve İşadamları Derneği (TÜSİAD), Türk Girişim ve İş Dünyası Konfederasyonu (TÜRKONFED), TÜSİAD-Sabancı Üniversitesi Rekabet Forumu ve Ulusal İnovasyon Girişimi (UİG) tarafından “Bölgesel İnovasyon Merkezleri (T-BİM)” projesi kapsamında Türkiye’nin yedi bölgesinde sektörel odaklı çalışacak bölgesel inovasyon merkezlerinin kurulması amaçlanmıştır. Bu amaç çerçevesinde yapılan analiz çalışmaları sonucunda bölgeler için belirlenen öncelikli sektörler Tablo 1'de gibidir.• Bilim ve Teknoloji Genel Müdürlüğü ile iş birliği içinde teknoloji geliştirme bölgelerinin desteklenmesine (bina, laboratuvar, test merkezi, makine, ekipman, teçhizat, tefrişat ve teknik yardım bileşeni ile insan kaynağının ve kurumsal kapasitenin artırılması) devam edilmelidir. Üniversitelerin bu alandaki altyapı ihtiyaçlarının karşılanmasında ve özellikle geri kalmış bölgelerde ihtiyaç duyulan TGB’lerin kurulmasında IPA fonları ek kaynak niteliğindedir.• Bilim ve Teknoloji Genel Müdürlüğü tarafından yürütülen desteklere hibe yoluyla IPA fonlarından ilave kaynak sağlanabilir. San-Tez Programı, Teknogirişim Sermeye Desteği Programı, Teknolojik Ürün Tanıtım ve Pazarlama

Bakanlığı’nın yanı sıra Bakanlığın ilgili kuruluşları olan TÜBİTAK ve KOSGEB ile birlikte Kalkınma Bakanlığı, Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı, Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığı, Sağlık Bakanlığı ve Türkiye Teknoloji Geliştirme Vakfı gibi kurum ve kuruluşların da Ar-Ge ve inovasyon çerçevesinde verdikleri destekler bulunmaktadır.Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı’nın sağladığı destekler; Teknoloji Geliştirme Bölgeleri (TGB) Desteği, Ar-Ge Merkezleri Desteği, San-Tez Programı, Teknogirişim Sermaye Desteği, Rekabet Öncesi İşbirliği, Teknolojik Ürün Tanıtım ve Pazarlama Desteği ve Teknolojik Ürün Yatırım Destek Programı şeklindedir. Bakanlıkça sağlanan bu desteklerin ülkenin Ar-Ge ve inovasyon kapasitesini geliştirecek nitelikte olduğu aşikârdır. Ancak verilen bu desteklerin bilinirliğinin az olması ve/veya destek üst limitinin düşük seviyelerde kalması, finanse edilen kalemlerin kısıtlı olması gibi nedenlerden dolayı etkisinin umulandan daha az olduğu düşünülmektedir. Bunun yanı sıra söz konusu desteklerin hiçbirinde bölgesel odaklanma ilkesinin gözetilmemesi, Türkiye’nin bütün yerlerine aynı oranlarda destek sağlanması, desteğin de doğal olarak Ar-Ge inovasyon kapasitesi güçlü olan bölgelere gitmesine neden olmaktadır. Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı’nın yanı sıra diğer kamu kuruluşlarınca Ar-Ge ve inovasyona sağlanan destekler incelendiğinde de benzer sorunlar yine ortaya çıkmaktadır. Özellikle verilen desteklerde bölgesel farklılıkların gözetilmemesi daha geri kalmış bölgelerde Ar-Ge ve inovasyon kapasitesinin ve farkındalığının artırılmasına katkı yapamamaktadır.

Dolayısıyla bu bölgelerde Ar-Ge ve inovasyonun sağlayacağı olumlu ekonomik etkilerden ve bölgesel farklılıkları giderici politikaların uygulanmasından mahrum kalınmaktadır.Türkiye’deki uygulamaların yanı sıra Avrupa Birliği’ne (AB) üyelik süreci içerisinde AB’de yaşanan gelişmeler de ülkemiz adına önem taşımaktadır. AB Lizbon Stratejisi’nde ve daha sonra 2020 Stratejisi’nde belirlediği amaçlar doğrultusunda Ar-Ge ve inovasyona gereken önemi vererek ve bu kapsamda hayata geçirdiği destek programları ve mekanizmaları eliyle ulaşmayı arzuladığı hedefleri yakalamaya çalışmaktadır. 2007-2013 döneminde 7. Çerçeve Programı, Rekabetçilik ve Yenilik Programı ve Avrupa Birliği Uyum Politikası kapsamında sağlanan destekler söz konusu amaçlara ulaşmak için planlanmış araçlardır. 2014-2020 dönemi içinse 7. Çerçeve Programının yerini alan ve Rekabetçilik ve Yenilik Programının yenilik kısmının birleştirildiği HORIZON 2020 Programı ve yine AB Uyum Politikası kapsamında sağlanacak destekler önemli sacayakları konumundadır. Özellikle AB Uyum Politikası çerçevesinde bölgesel odaklanma prensibi benimsenmesinden dolayı sağlanan desteklerin bölgesel kalkınmaya etkisi oldukça yüksek olmaktadır. Bu sayede az gelişmiş bölgeler lehine daha fazla destek miktarı sağlanarak yapılan yardımların etkisinin artarak gelişmiş bölgelere yakınsaması amaçlanmaktadır.Ayrıca, AB Uyum Politikasının 2014-2020 programlama döneminde araştırma ve inovasyona verilen önem büyük ölçüde artmış, bu çerçevede Avrupa Bölgesel Kalkınma Fonu kapsamında gelişmiş bölgeler ve geçiş bölgelerine tahsis edilen fonların en az % 60’ının araştırma,

inovasyon ve KOBİ’lerin rekabetçiliğini güçlendirici yatırımlara aktarılması ve daha az gelişmiş bölgelerde ise fonların en az % 44’ünün bu alanlara tahsis edilmesi öngörülmüştür. Bu çerçevede, Ar-Ge ve inovasyon 2014-2020 döneminde AB Uyum Politikası’nın ana tematik odaklanma alanı haline gelmiştir.AB 2007-2013 döneminde aday ve potansiyel aday ülkelerin iç ekonomik ve sosyal gelişmelerine destek olmak ve ülkelerarası gelişmişlik farklarını azaltmak amacıyla katılım öncesi yardım aracını hayata geçirmiştir. Türkiye’de bu çerçevede oluşturulan yardım kanallarından bir tanesi de Bölgesel Rekabet Edebilirlik Operasyonel Programı (BROP) olmuştur. BROP stratejisi içerisinde bulunan sekiz tedbirden biri de “Ar-Ge, İnovasyon, Teknoloji ve Bilgi İletişim Teknolojileri Altyapısının Geliştirilmesidir.” TGB altyapı ve üst yapı destekleri, laboratuvar ve araştırma merkezlerinin kurulması, ortak kullanım atölyelerinin teknolojilerinin geliştirilerek yenilikçilik kapasitelerinin artırılmasına benzer faaliyetleri içeren projelerin desteklendiği BROP kapsamında araştırma ve yenilikçilik altyapısına olumlu katkılar sağlanmaktadır. BROP öncelik ve tedbirlerinin bölgesel farklılıkları gözeterek uygulandığı düşünüldüğünde bu durumun özellikle Türkiye’nin daha az gelişmiş bölgelerinde olumlu etki yapması kaçınılmazdır. Her ne kadar ülkenin ekonomik, coğrafi ve demografik büyüklüğü BROP fonlarının muhtemel etkisinin sınırlı kalmasına neden olsa da bölgede altyapı tesisi ve farkındalık oluşturulması bakımından fayda sağlamaktadır.Diğer bir taraftan Katılım Öncesi Yardım Aracının (IPA) birinci döneminde (2007-2013) BROP kapsamında bölgesel

MAKALE BÖLGESEL KALKINMADA AR-GE VE İNOVASYONUN ÖNEMİ: REKABETÇİ SEKTÖRLER PROGRAMI KAPSAMINDA İNCELENMESİ

Page 20: T.C. BİLİM, SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANLIĞI İNOVASYON · Değişim ve gelişim, birbiriyle ilintili ve kesintisiz bir süreçtir ve inovasyon da bu sürecin en önemli aktörüdür

1918

ARALIK 2015ARALIK 2015

devam edenler için hem tedarik desteğiyle makine, teçhizat ve tefrişat hem de personel kapasitesinin artırılmasına katkıda bulunulabilir. Dolayısıyla Kalkınma Bakanlığı ile bu konuda yapılacak iş birliği önem arz etmektedir.• İşletmelerin Ar-Ge ve inovasyon alanında yatırım kararları getirisinin uzun dönemde ortaya çıkabilmesi, riskli olması, öz kaynak temininde yaşanan sıkıntılar, teminat yetersizlikleri gibi nedenlerle gecikebilmekte ya da hiç gerçekleşememektedir. Firmaların bu alandaki yatırımlarına finansman temin edebilmek amacıyla CISOP altında geliştirilecek finansal destek mekanizmalarıyla söz konusu engellere kısıtlı da olsa çözüm bulunacağı düşünülmektedir. Bu çerçevede firmaların Ar-Ge ve inovasyon yatırımlarına katkı sağlayacak projelerin geliştirilmesi önem taşımaktadır.• Orta düşük ve düşük gelirli bölgelerde Ar-Ge ve inovasyon alanında insan kaynağı artırılmalıdır. Bu bölgelerdeki kamu kurumlarında, araştırma merkezlerinde, üniversitelerde ve özellikle işletmelerde Ar-Ge ve inovasyona yönelik bilincin ve çalışan sayısının artırılması gereklidir. İlk aşamada bölgedeki üniversitelerin Ar-Ge ve inovasyon alanındaki insan kaynaklarının artırılması büyük önem taşımaktadır. Sonrasında ise özellikle inovasyon kapsamında işletmelerin farkındalığının oluşturulup daha yenilik odaklı çalışmalarını sağlamayı teşvik edecek mekanizmaların geliştirilmesi gerekmektedir. Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı, KOSGEB, üniversiteler, sanayi ve ticaret odaları ve yerel yönetimlerle bu hususta yapılacak olan koordinasyon ve işbirlikleri önem taşımaktadır.• Ar-Ge ve inovasyona verilen önemin artmasıyla birlikte bu destek araçlarına aktarılan finansal kaynaklar da zaman içinde artmaktadır. Söz konusu

kaynakların verimli ve etkili bir biçimde kullanılabilmesi için amaca uygun, iyi tasarlanmış, olgun, sonuç odaklı, kayda değer çıktıları olan ve mümkün olduğunca iş birliğini gözeten projelerin oluşturulması ve uygulanması gerekmektedir. Bu amaçlar ışığında Ar-Ge ve inovasyon kapsamında sağlanan desteklerin üniversiteler, organize sanayi bölgeleri, üretici birlikleri, meslek odaları, araştırma kurum ve kuruluşları, araştırma merkezleri, işletmeler ve akademisyenler tarafından daha iyi bir biçimde kullanılabilmesi için bu aktörlerin proje hazırlama ve uygulama kapasitelerini artırmaya yönelik tedbirlerin geliştirilmesi gerekmektedir.• Verilen desteklerin amaçlarına ulaşıp ulaşmadığı, ne ölçüde verimli olduğu, öncesinde beklenen etkiyi yaratıp yaratmadığı, ileriki zamanlarda çıkarılacak dersler hususunda değerlendirme çalışması yapmanın faydaları oldukça önemli bir husustur. Zira değerlendirme çalışmaları sonucunda elde edilecek bulgu ve tavsiyeler gelecek dönemlerde uygulanacak programların daha doğru bir şekilde tasarlanmasında ve etkili ve verimli bir şekilde uygulanmasında bir girdi sağlayacaktır. Bu sayede değerlendirme çalışması hem kamu fonlarının hesap verilebilirliğini sağlayacak hem de etkin bir sistem tasarlanması için gerekli önlemlerin alınmasına yardımcı olacaktır.

Kaynakça• Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı. (2011). Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığının teşkilat ve görevleri hakkında kanun hükmünde kararname. Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı Veritabanı. Mart 2014. http://www.sanayi.gov.tr/Files/ Mevzuat/635-sayili-khk-son-hali2--18072012103346.pdf.• Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı. (2012). Bölgesel rekabet edebilirlik operasyonel programı. http://ipa.sanayi.gov.tr/tr/default.

• Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı. (2014). Rekabetçilik ve yenilik sektör operasyonel programı taslağı. Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı Veritabanı. Mart 2014. http://ipa.sanayi.gov.tr/tr/ content/rekabetcilik-ve-yenilik-sektor-operasyonel-programi-taslagi/2192.• Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı. (2014). Bilim ve teknoloji genel müdürlüğü. Ocak 2014. http://sagm.sanayi.gov.tr/default.aspx.• Dinler, Z. (2012). Bölgesel iktisat (9.Baskı). Bursa: Ekin Basın Yayın Dağıtım.• Elçi, Ş. (2006). İnovasyon kalkınmanın ve rekabetin anahtarı. Ankara: Nova Basın Yayın Dağıtım.• European Commission. (2014). European structural and investment funds. Mart 2014. http://ec.europa.eu/regional_ policy/thefunds/index_en.cfm. • Görkemli, H.N. (2011). Bölgesel kalkınmada teknoparklar. Konya: Çizgi Kitabevi.• Kalkınma Bakanlığı (2013 a). Onuncu kalkınma planı (2014-2018). Kalkınma Bakanlığı Veritabanı. Mart 2014. http://www.kalkinma.gov.tr/Lists/Kalknma%20Planlar/Attachments/12/Onuncu_Kalk%C4%B1nma_Plan%C4%B1.pdf.• Kalkınma Bakanlığı. (2013 b). Bölgesel gelişme ulusal stratejisi (2014-2023) 2. Taslak. Ankara: Kalkınma Bakanlığı Yayını.• Kara, M. (2008). Bölgesel rekabet edebilirlik kavramı ve bölgesel kalkınma politikaları yansımaları. Yayınlanmış uzmanlık tezi, Devlet Planlama Teşkilatı.• Ömürbek, N. Halıcı, Y. (2012). Üniversite Sanayi İşbirliği Çerçevesinde Antalya Teknokenti İle Göller Bölgesi Teknokenti Üzerine Bir Araştırma. Süleyman Demirel Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, (15), 249-268.• T.C. Resmi Gazete. (2006). Dokuzuncu kalkınma planı (2007-2013). 1 Temmuz 2006 gün, 26215 sayılı, 1-100.• TÜSİAD. (2008). Bölgesel inovasyon merkezleri: Türkiye için bir model önerisi. TÜSİAD Veritabanı. Aralık 2013. http://www.tusiad.org.tr/__rsc/shared/ file/bimrapor.pdf.

Destek Programı ve Teknolojik Ürün Yatırım Destek Programı kapsamında sağlanan desteklerin hedefleri ile CISOP öncelikleri örtüşmektedir. IPA II döneminde hibe mekanizmasının öngörülmesi neticesinde bu desteklere IPA fonlarından kaynak aktarılması imkânı ortaya çıkmaktadır. Böylece hem IPA fonlarının ülke içerisinde kullanılma olanağı artmış olacak hem de söz konusu ulusal programların bütçelerinde, destek üst limitlerinde ve desteklenecek proje sayısında artış meydana gelebilecektir.• Bilim ve Teknoloji Genel Müdürlüğünce sağlanan desteklerin yanı sıra TÜBİTAK ve KOSGEB tarafından verilen desteklerin CISOP hedefleriyle uyumlu olanlarına da yine hibe tarzında ilave kaynak temin edilerek bu alandaki destek imkânlarının artırılmasına katkı sağlanabilmesi mümkündür.

• Bölgesel kalkınmayı önemseyen birçok destek mekanizmasında olduğu gibi Bilim ve Teknoloji Genel Müdürlüğü tarafından yürütülen desteklere de bölgesel bir bakış açısı getirilmelidir. Az gelişmiş bölgelerden gelen projelerin değerlendirme kriterlerinin ve destek üst limitlerinin farklılaştırılması bu bölgelerin Ar-Ge ve inovasyon kapasitesini artırma yönünde cezbedici nitelikte olacaktır. Bu sayede Bakanlıkça verilen desteklerde bölgesel farklılıkların gözetilerek farklılaştırılmaya gidilmesi az gelişmiş bölgelerin Ar-Ge ve inovasyon kapasitesinin geliştirilmesine katkı sağlayacaktır. • Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığınca sağlanan destekler için öngörülen bölgesel farklılıklara göre değişen destek şartları ve üst limitleri TÜBİTAK ve KOSGEB gibi diğer Ar-Ge ve inovasyon destek mekanizmalarında da uygulanması görece

zayıf olan bölgelerin bu konuda teşvik edilmesine katkıda bulunacaktır.• Ülkemizdeki üniversite ve öğrenci potansiyeli göz önüne alındığında, Bilim ve Teknoloji Genel Müdürlüğü tarafından yürütülen destek programlarına başvuru sayılarının yetersiz olduğu görünmektedir. Bu noktada en önemli hususlardan birinin de söz konusu destek programlarının ülke çapında tanınırlığının az olmasından kaynaklandığı düşünülmektedir. Bakanlık tarafından verilen bu desteklerin özellikle üniversite öğrencileri ve akademisyenler arasında bilinirliğinin artırılması amacıyla bir tanıtım projesinin tasarlanması faydalı olacaktır. IPA II döneminde finanse edilmesi de mümkün olan bu tür bir proje, ilgili Bakanlık birimleriyle koordineli olarak oluşturulup, IPA kaynakları kullanılarak yürütülebilir.• Kalkınma Bakanlığı tarafından yürütülen Araştırma Altyapısı Desteği kapsamında kamu ve özel sektörün öncelikli ihtiyaç alanlarında Tematik İleri Araştırma Merkezleri ve Merkezi Araştırma Laboratuvarları kurulmasına destek verilmelidir. Söz konusu tematik ileri araştırma merkezlerinin ve merkezi araştırma laboratuvarlarının kurulması ve kapasitelerinin artırılması Ar-Ge ve inovasyon altyapısının oluşturulmasında kilit rol oynamaktadır. Özellikle az gelişmiş bölgelerde bölge kaynakları ve üretim yapısına uygun olarak üniversitelerle iş birliği içinde kurulacak araştırma merkezleri ve laboratuvarlarının bölgesel kalkınmaya da etki edeceği açıktır. Gerek kurulumu tamamlanan tematik ileri araştırma merkezleri ve merkezi araştırma laboratuvarlarının gerekse de kurulumu devam edenlerin CISOP kapsamında desteklenebileceği düşünülmektedir. Kurulumu tamamlananlardaki personelin kapasite artışının sağlanmasında ve kurulumu

MAKALE

Tablo 1. T-BİM Projesi Kapsamında Tespit Edilen Bölge ve Sektör Öncelikleri (TÜSİAD, 2008).

Bölge Sektörler

Elektronik ve yazılımTarıma dayalı teknolojilerEko-teknolojiler

Süt ve süt hayvancılığıSeramik

Tarım-gıdaLojistikTekstil

Tarım-gıdaDoğal taşTurizmTarım-gıdaİnşaat malzemeleriGemi sanayiAmbalajAsansör ve yürüyen merdivenLojistikKimya/çevreMakine ve alet sanayiYaşam bilim ve teknolojileri

Batı Anadolu

Marmara ve Kuzey Anadolu

Doğu Akdeniz

Doğu ve Güneydoğu Anadolu

Orta Karadeniz

Doğu Karadeniz

İstanbul

İç Anadolu

BÖLGESEL KALKINMADA AR-GE VE İNOVASYONUN ÖNEMİ: REKABETÇİ SEKTÖRLER PROGRAMI KAPSAMINDA İNCELENMESİ

Page 21: T.C. BİLİM, SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANLIĞI İNOVASYON · Değişim ve gelişim, birbiriyle ilintili ve kesintisiz bir süreçtir ve inovasyon da bu sürecin en önemli aktörüdür

1918

ARALIK 2015ARALIK 2015

devam edenler için hem tedarik desteğiyle makine, teçhizat ve tefrişat hem de personel kapasitesinin artırılmasına katkıda bulunulabilir. Dolayısıyla Kalkınma Bakanlığı ile bu konuda yapılacak iş birliği önem arz etmektedir.• İşletmelerin Ar-Ge ve inovasyon alanında yatırım kararları getirisinin uzun dönemde ortaya çıkabilmesi, riskli olması, öz kaynak temininde yaşanan sıkıntılar, teminat yetersizlikleri gibi nedenlerle gecikebilmekte ya da hiç gerçekleşememektedir. Firmaların bu alandaki yatırımlarına finansman temin edebilmek amacıyla CISOP altında geliştirilecek finansal destek mekanizmalarıyla söz konusu engellere kısıtlı da olsa çözüm bulunacağı düşünülmektedir. Bu çerçevede firmaların Ar-Ge ve inovasyon yatırımlarına katkı sağlayacak projelerin geliştirilmesi önem taşımaktadır.• Orta düşük ve düşük gelirli bölgelerde Ar-Ge ve inovasyon alanında insan kaynağı artırılmalıdır. Bu bölgelerdeki kamu kurumlarında, araştırma merkezlerinde, üniversitelerde ve özellikle işletmelerde Ar-Ge ve inovasyona yönelik bilincin ve çalışan sayısının artırılması gereklidir. İlk aşamada bölgedeki üniversitelerin Ar-Ge ve inovasyon alanındaki insan kaynaklarının artırılması büyük önem taşımaktadır. Sonrasında ise özellikle inovasyon kapsamında işletmelerin farkındalığının oluşturulup daha yenilik odaklı çalışmalarını sağlamayı teşvik edecek mekanizmaların geliştirilmesi gerekmektedir. Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı, KOSGEB, üniversiteler, sanayi ve ticaret odaları ve yerel yönetimlerle bu hususta yapılacak olan koordinasyon ve işbirlikleri önem taşımaktadır.• Ar-Ge ve inovasyona verilen önemin artmasıyla birlikte bu destek araçlarına aktarılan finansal kaynaklar da zaman içinde artmaktadır. Söz konusu

kaynakların verimli ve etkili bir biçimde kullanılabilmesi için amaca uygun, iyi tasarlanmış, olgun, sonuç odaklı, kayda değer çıktıları olan ve mümkün olduğunca iş birliğini gözeten projelerin oluşturulması ve uygulanması gerekmektedir. Bu amaçlar ışığında Ar-Ge ve inovasyon kapsamında sağlanan desteklerin üniversiteler, organize sanayi bölgeleri, üretici birlikleri, meslek odaları, araştırma kurum ve kuruluşları, araştırma merkezleri, işletmeler ve akademisyenler tarafından daha iyi bir biçimde kullanılabilmesi için bu aktörlerin proje hazırlama ve uygulama kapasitelerini artırmaya yönelik tedbirlerin geliştirilmesi gerekmektedir.• Verilen desteklerin amaçlarına ulaşıp ulaşmadığı, ne ölçüde verimli olduğu, öncesinde beklenen etkiyi yaratıp yaratmadığı, ileriki zamanlarda çıkarılacak dersler hususunda değerlendirme çalışması yapmanın faydaları oldukça önemli bir husustur. Zira değerlendirme çalışmaları sonucunda elde edilecek bulgu ve tavsiyeler gelecek dönemlerde uygulanacak programların daha doğru bir şekilde tasarlanmasında ve etkili ve verimli bir şekilde uygulanmasında bir girdi sağlayacaktır. Bu sayede değerlendirme çalışması hem kamu fonlarının hesap verilebilirliğini sağlayacak hem de etkin bir sistem tasarlanması için gerekli önlemlerin alınmasına yardımcı olacaktır.

Kaynakça• Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı. (2011). Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığının teşkilat ve görevleri hakkında kanun hükmünde kararname. Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı Veritabanı. Mart 2014. http://www.sanayi.gov.tr/Files/ Mevzuat/635-sayili-khk-son-hali2--18072012103346.pdf.• Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı. (2012). Bölgesel rekabet edebilirlik operasyonel programı. http://ipa.sanayi.gov.tr/tr/default.

• Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı. (2014). Rekabetçilik ve yenilik sektör operasyonel programı taslağı. Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı Veritabanı. Mart 2014. http://ipa.sanayi.gov.tr/tr/ content/rekabetcilik-ve-yenilik-sektor-operasyonel-programi-taslagi/2192.• Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı. (2014). Bilim ve teknoloji genel müdürlüğü. Ocak 2014. http://sagm.sanayi.gov.tr/default.aspx.• Dinler, Z. (2012). Bölgesel iktisat (9.Baskı). Bursa: Ekin Basın Yayın Dağıtım.• Elçi, Ş. (2006). İnovasyon kalkınmanın ve rekabetin anahtarı. Ankara: Nova Basın Yayın Dağıtım.• European Commission. (2014). European structural and investment funds. Mart 2014. http://ec.europa.eu/regional_ policy/thefunds/index_en.cfm. • Görkemli, H.N. (2011). Bölgesel kalkınmada teknoparklar. Konya: Çizgi Kitabevi.• Kalkınma Bakanlığı (2013 a). Onuncu kalkınma planı (2014-2018). Kalkınma Bakanlığı Veritabanı. Mart 2014. http://www.kalkinma.gov.tr/Lists/Kalknma%20Planlar/Attachments/12/Onuncu_Kalk%C4%B1nma_Plan%C4%B1.pdf.• Kalkınma Bakanlığı. (2013 b). Bölgesel gelişme ulusal stratejisi (2014-2023) 2. Taslak. Ankara: Kalkınma Bakanlığı Yayını.• Kara, M. (2008). Bölgesel rekabet edebilirlik kavramı ve bölgesel kalkınma politikaları yansımaları. Yayınlanmış uzmanlık tezi, Devlet Planlama Teşkilatı.• Ömürbek, N. Halıcı, Y. (2012). Üniversite Sanayi İşbirliği Çerçevesinde Antalya Teknokenti İle Göller Bölgesi Teknokenti Üzerine Bir Araştırma. Süleyman Demirel Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, (15), 249-268.• T.C. Resmi Gazete. (2006). Dokuzuncu kalkınma planı (2007-2013). 1 Temmuz 2006 gün, 26215 sayılı, 1-100.• TÜSİAD. (2008). Bölgesel inovasyon merkezleri: Türkiye için bir model önerisi. TÜSİAD Veritabanı. Aralık 2013. http://www.tusiad.org.tr/__rsc/shared/ file/bimrapor.pdf.

Destek Programı ve Teknolojik Ürün Yatırım Destek Programı kapsamında sağlanan desteklerin hedefleri ile CISOP öncelikleri örtüşmektedir. IPA II döneminde hibe mekanizmasının öngörülmesi neticesinde bu desteklere IPA fonlarından kaynak aktarılması imkânı ortaya çıkmaktadır. Böylece hem IPA fonlarının ülke içerisinde kullanılma olanağı artmış olacak hem de söz konusu ulusal programların bütçelerinde, destek üst limitlerinde ve desteklenecek proje sayısında artış meydana gelebilecektir.• Bilim ve Teknoloji Genel Müdürlüğünce sağlanan desteklerin yanı sıra TÜBİTAK ve KOSGEB tarafından verilen desteklerin CISOP hedefleriyle uyumlu olanlarına da yine hibe tarzında ilave kaynak temin edilerek bu alandaki destek imkânlarının artırılmasına katkı sağlanabilmesi mümkündür.

• Bölgesel kalkınmayı önemseyen birçok destek mekanizmasında olduğu gibi Bilim ve Teknoloji Genel Müdürlüğü tarafından yürütülen desteklere de bölgesel bir bakış açısı getirilmelidir. Az gelişmiş bölgelerden gelen projelerin değerlendirme kriterlerinin ve destek üst limitlerinin farklılaştırılması bu bölgelerin Ar-Ge ve inovasyon kapasitesini artırma yönünde cezbedici nitelikte olacaktır. Bu sayede Bakanlıkça verilen desteklerde bölgesel farklılıkların gözetilerek farklılaştırılmaya gidilmesi az gelişmiş bölgelerin Ar-Ge ve inovasyon kapasitesinin geliştirilmesine katkı sağlayacaktır. • Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığınca sağlanan destekler için öngörülen bölgesel farklılıklara göre değişen destek şartları ve üst limitleri TÜBİTAK ve KOSGEB gibi diğer Ar-Ge ve inovasyon destek mekanizmalarında da uygulanması görece

zayıf olan bölgelerin bu konuda teşvik edilmesine katkıda bulunacaktır.• Ülkemizdeki üniversite ve öğrenci potansiyeli göz önüne alındığında, Bilim ve Teknoloji Genel Müdürlüğü tarafından yürütülen destek programlarına başvuru sayılarının yetersiz olduğu görünmektedir. Bu noktada en önemli hususlardan birinin de söz konusu destek programlarının ülke çapında tanınırlığının az olmasından kaynaklandığı düşünülmektedir. Bakanlık tarafından verilen bu desteklerin özellikle üniversite öğrencileri ve akademisyenler arasında bilinirliğinin artırılması amacıyla bir tanıtım projesinin tasarlanması faydalı olacaktır. IPA II döneminde finanse edilmesi de mümkün olan bu tür bir proje, ilgili Bakanlık birimleriyle koordineli olarak oluşturulup, IPA kaynakları kullanılarak yürütülebilir.• Kalkınma Bakanlığı tarafından yürütülen Araştırma Altyapısı Desteği kapsamında kamu ve özel sektörün öncelikli ihtiyaç alanlarında Tematik İleri Araştırma Merkezleri ve Merkezi Araştırma Laboratuvarları kurulmasına destek verilmelidir. Söz konusu tematik ileri araştırma merkezlerinin ve merkezi araştırma laboratuvarlarının kurulması ve kapasitelerinin artırılması Ar-Ge ve inovasyon altyapısının oluşturulmasında kilit rol oynamaktadır. Özellikle az gelişmiş bölgelerde bölge kaynakları ve üretim yapısına uygun olarak üniversitelerle iş birliği içinde kurulacak araştırma merkezleri ve laboratuvarlarının bölgesel kalkınmaya da etki edeceği açıktır. Gerek kurulumu tamamlanan tematik ileri araştırma merkezleri ve merkezi araştırma laboratuvarlarının gerekse de kurulumu devam edenlerin CISOP kapsamında desteklenebileceği düşünülmektedir. Kurulumu tamamlananlardaki personelin kapasite artışının sağlanmasında ve kurulumu

MAKALE

Tablo 1. T-BİM Projesi Kapsamında Tespit Edilen Bölge ve Sektör Öncelikleri (TÜSİAD, 2008).

Bölge Sektörler

Elektronik ve yazılımTarıma dayalı teknolojilerEko-teknolojiler

Süt ve süt hayvancılığıSeramik

Tarım-gıdaLojistikTekstil

Tarım-gıdaDoğal taşTurizmTarım-gıdaİnşaat malzemeleriGemi sanayiAmbalajAsansör ve yürüyen merdivenLojistikKimya/çevreMakine ve alet sanayiYaşam bilim ve teknolojileri

Batı Anadolu

Marmara ve Kuzey Anadolu

Doğu Akdeniz

Doğu ve Güneydoğu Anadolu

Orta Karadeniz

Doğu Karadeniz

İstanbul

İç Anadolu

BÖLGESEL KALKINMADA AR-GE VE İNOVASYONUN ÖNEMİ: REKABETÇİ SEKTÖRLER PROGRAMI KAPSAMINDA İNCELENMESİ

Page 22: T.C. BİLİM, SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANLIĞI İNOVASYON · Değişim ve gelişim, birbiriyle ilintili ve kesintisiz bir süreçtir ve inovasyon da bu sürecin en önemli aktörüdür

2120

ARALIK 2015ARALIK 2015

Şekil 1’de, 2002 yılından bu yana devam eden artış trendi baz alındığında, 2023 yılı için % 3 olarak hedeflenmiş olan Ar-Ge’ye harcanan GSYH oranının, ilgili yıl itibarıyla % 1,35 seviyelerinde kalacağı görülmektedir. Yine şekildeki verilerden yola çıkarak, Onuncu Kalkınma Planı’nın tahminlerinden biri olan Ar-Ge harcamalarının GSYH içerisindeki payının 2018 yılı itibarıyla % 1,8 olması hedefinin de gerisinde kalınarak bu gerçekleşmenin % 1,15 civarında kalacağı öngörülmektedir. Konu ile ilgili diğer bir husus ise Avrupa 2020 Stratejisi ile AB ülkelerinin Ar-Ge harcamalarının GSYH içerisindeki payının 2020 yılı itibarıyla % 3 olmasının hedeflenmesidir. AB üyelik sürecinde olan Türkiye’nin, mevcut eğilim devam ettiği sürece 2020 yılında ulaşacağı harcama oranının ise % 1,23 seviyelerinde seyredeceği tahmin edilmektedir.

Türkiye’nin 2023 yılı itibarıyla ulaşmayı amaçladığı % 3’lük Ar-Ge harcama hedefinin bütçesel olarak karşılığının ise yaklaşık 60 milyar Dolar olması beklenmektedir. 2002 yılından itibaren devam eden eğilim ve ilerleme süreci dikkate alındığında gerek Onuncu Kalkınma Planı’nın sona ereceği tarih olan 2018 yılı gerekse de 2023 yılında Türkiye’de Ar-Ge’ye harcanan toplam GSYH’nin Şekil 2’deki gibi olması öngörülmektedir.

Şekil 2 incelendiğinde, Türkiye’deki Ar-Ge harcama miktarının son 10 yıl içerisinde çok ciddi bir artış sergileyerek yaklaşık 7 kat arttığı görülecektir. Bu 7 katlık artışın oransal olarak karşılık bulamamasının temel nedeni olarak, Türkiye’nin GSYH’sinin 10 yıllık süre içerisinde ciddi bir artış sergilemesi olarak gösterilebilir. Buna karşın, 2023 yılında Türkiye’nin GSYH’sinin 2 trilyon Dolar olması

hedeflendiğine göre, toplam Ar-Ge harcamasının da yaklaşık 60 milyar Dolar civarı olması gerekmektedir. Fakat mevcut harcama trendi dikkate alındığında, 2023 yılı itibarıyla bu harcamanın 24 milyar Avro civarında kalması öngörülmektedir. Bu sebeple, 2018 ve 2023 yıllarında hedeflenen amaçlara ulaşılması amacıyla, ihtiyaç duyulan politikaların oluşturularak gerek kurumsal gerekse de programlar kapsamında bazı değişikliklerin yapılması ve bunun sonucunda da Ar-Ge harcamalarının artırılması önem teşkil etmektedir.

Türkiye’nin 2023 için koymuş olduğu hedeflerden biri de, 300.000 TZE araştırmacı sayısına ulaşılmasıdır. 2002 yılından itibaren devam eden eğilim ve ilerleme süreci dikkate alındığında Onuncu Kalkınma Planı’nın sona ereceği tarih olan 2018 yılı ile 2023 yılı özelinde Türkiye’deki TZE araştırmacı sayısının Şekil 3’teki gibi olması öngörülmektedir.

Şekil 3 incelendiğinde, 2002 yılında 28.964 olan TZE araştırmacı sayısının 2012 yılı itibarıyla 105.122 seviyesine ulaştığı, bu mevcut gelişim trendi dikkate alındığında ise 2023 yılı için hedeflenen 300.000 TZE araştırmacı sayısına ulaşılamayacağı ve bu sayının yaklaşık 190.000 civarında kalacağı öngörülmektedir.

Bu itibarla, Türkiye’nin 2023 yılı başta olmak üzere belirlenmiş olan orta ve uzun vadeli Ar-Ge ve inovasyon hedeflerine ulaşabilmesi amacıyla yeni ve sistematik bir yol haritasının hazırlanması büyük önem arz etmektedir.

Hazırlanacak olan yol haritasının ilk aşaması; Türkiye’de Ar-Ge ve inovasyon alanında önceliklendirilmiş olan sektörlerin tekrar gözden geçirilerek belirlenmesi ve buna bağlı olarak bu alandaki destek mekanizmalarının tekrar kurgulanması amacıyla haritalama çalışması hazırlanması aşamasıdır. İlk aşama, 2023 yılı itibarıyla % 3 seviyesine

İnsan hakları, hukukun üstünlüğü ve demokratikleşmenin evrensel değerler olarak önem kazandığı günümüzde, ekonomik, sosyal ve kültürel alanlarda küreselleşmenin belirleyiciliği giderek artmaktadır. Oluşan yeni ortam, ekonomik ve sosyal alanlarda büyük imkânlar yaratmakla birlikte, uluslararası ticaretin serbestleşmesi ve sermaye hareketlerindeki artış ülkelerin gelişme potansiyellerini güçlendirmektedir. Artan küreselleşme, rekabet gücünü elinde bulundurma isteği, sürdürülebilir gelişme ve teknolojik ilerlemeler, Ar-Ge faaliyetlerinin ülkeler için önemli bir kalkınma aracı olarak görülmesine sebep olmuştur.

2023 yılı itibarıyla “dünyanın en büyük 10 ekonomisinden biri olma” hedefini uzun vadeli büyüme stratejisinin temeline koyan Türkiye’nin, belirlenmiş olan hedeflere ulaşabilmesi amacıyla kullanabileceği araçlardan en önemlisi, Ar-Ge ve inovasyon odaklı bir kalkınma modelini benimsemesidir. Türkiye’nin ulusal politikalarına yön veren ve 2011 yılında gerçekleştirilen 23. Bilim ve Teknoloji Yüksek Kurulu Toplantısı’nda kabul edilmiş olan Türkiye’nin Ulusal Yenilik Sistemi 2023 yılı hedefleri şu şekilde belirlenmiştir:• Ar-Ge harcamalarının GSYH içerisindeki payının % 3’e çıkarılması,• Özel sektör Ar-Ge harcamalarının GSYH içerisindeki payının % 2’ye çıkarılması,

• TZE araştırmacı sayısının 300.000’e ulaşması,• Özel sektör TZE araştırmacı sayısının 180.000’e ulaşması.

Türkiye’nin gerek Kalkınma Planları ve Ulusal Stratejiler özelinde gerekse de 2023 yılı için Ar-Ge ve inovasyon alanında koymuş olduğu hedeflerin, belirlendiği tarihten itibaren günümüze kadar olan sürece bakıldığında, belirlenmiş olan hedeflerin çok gerisinde kaldığı görülmekte olup gidişatın mevcut hali ile devam etmesi durumunda 2023 yılı için

konulmuş olan hedeflere ulaşamayacağı öngörülmektedir.

Türkiye’nin 2023 yılı itibarıyla Ar-Ge harcamalarının GSYH içerisindeki payını % 3 seviyesine (yaklaşık 60 milyar Dolar) çıkarabilmesi hedefi söz konusu iken 2002 yılından itibaren devam eden eğilim ve ilerleme süreci dikkate alındığında gerek Onuncu Kalkınma Planı’nın sona ereceği tarih olan 2018 yılı gerekse de 2023 yılında Türkiye’nin Ar-Ge harcamalarının GSYH oranının Şekil 1’deki gibi olması öngörülmektedir.

MAKALE

TÜRKİYE’DEKİ AR-GE VE İNOVASYON EKOSİSTEMİNDE UYGULANMAKTA OLAN POLİTİKALAR İLE EKOSİSTEM İÇERİSİNDE YER ALAN KURUMSAL YAPILANMALAR ÜZERİNE YENİ BİR YOL HARİTASININ HAZIRLANMASITolga ŞEFLEK / Sanayi ve Teknoloji Uzmanı (Avrupa Birliği ve Dış İlişkiler Genel Müdürlüğü)

Şekil 1. Türkiye’de Ar-Ge’ye Harcanan GSYH Oranı Öngörüsü (TÜİK, 2014).

Şekil 2. Türkiye'de Ar-Ge'ye Harcanan Toplam GSYH (TÜİK, 2014).

Page 23: T.C. BİLİM, SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANLIĞI İNOVASYON · Değişim ve gelişim, birbiriyle ilintili ve kesintisiz bir süreçtir ve inovasyon da bu sürecin en önemli aktörüdür

2120

ARALIK 2015ARALIK 2015

Şekil 1’de, 2002 yılından bu yana devam eden artış trendi baz alındığında, 2023 yılı için % 3 olarak hedeflenmiş olan Ar-Ge’ye harcanan GSYH oranının, ilgili yıl itibarıyla % 1,35 seviyelerinde kalacağı görülmektedir. Yine şekildeki verilerden yola çıkarak, Onuncu Kalkınma Planı’nın tahminlerinden biri olan Ar-Ge harcamalarının GSYH içerisindeki payının 2018 yılı itibarıyla % 1,8 olması hedefinin de gerisinde kalınarak bu gerçekleşmenin % 1,15 civarında kalacağı öngörülmektedir. Konu ile ilgili diğer bir husus ise Avrupa 2020 Stratejisi ile AB ülkelerinin Ar-Ge harcamalarının GSYH içerisindeki payının 2020 yılı itibarıyla % 3 olmasının hedeflenmesidir. AB üyelik sürecinde olan Türkiye’nin, mevcut eğilim devam ettiği sürece 2020 yılında ulaşacağı harcama oranının ise % 1,23 seviyelerinde seyredeceği tahmin edilmektedir.

Türkiye’nin 2023 yılı itibarıyla ulaşmayı amaçladığı % 3’lük Ar-Ge harcama hedefinin bütçesel olarak karşılığının ise yaklaşık 60 milyar Dolar olması beklenmektedir. 2002 yılından itibaren devam eden eğilim ve ilerleme süreci dikkate alındığında gerek Onuncu Kalkınma Planı’nın sona ereceği tarih olan 2018 yılı gerekse de 2023 yılında Türkiye’de Ar-Ge’ye harcanan toplam GSYH’nin Şekil 2’deki gibi olması öngörülmektedir.

Şekil 2 incelendiğinde, Türkiye’deki Ar-Ge harcama miktarının son 10 yıl içerisinde çok ciddi bir artış sergileyerek yaklaşık 7 kat arttığı görülecektir. Bu 7 katlık artışın oransal olarak karşılık bulamamasının temel nedeni olarak, Türkiye’nin GSYH’sinin 10 yıllık süre içerisinde ciddi bir artış sergilemesi olarak gösterilebilir. Buna karşın, 2023 yılında Türkiye’nin GSYH’sinin 2 trilyon Dolar olması

hedeflendiğine göre, toplam Ar-Ge harcamasının da yaklaşık 60 milyar Dolar civarı olması gerekmektedir. Fakat mevcut harcama trendi dikkate alındığında, 2023 yılı itibarıyla bu harcamanın 24 milyar Avro civarında kalması öngörülmektedir. Bu sebeple, 2018 ve 2023 yıllarında hedeflenen amaçlara ulaşılması amacıyla, ihtiyaç duyulan politikaların oluşturularak gerek kurumsal gerekse de programlar kapsamında bazı değişikliklerin yapılması ve bunun sonucunda da Ar-Ge harcamalarının artırılması önem teşkil etmektedir.

Türkiye’nin 2023 için koymuş olduğu hedeflerden biri de, 300.000 TZE araştırmacı sayısına ulaşılmasıdır. 2002 yılından itibaren devam eden eğilim ve ilerleme süreci dikkate alındığında Onuncu Kalkınma Planı’nın sona ereceği tarih olan 2018 yılı ile 2023 yılı özelinde Türkiye’deki TZE araştırmacı sayısının Şekil 3’teki gibi olması öngörülmektedir.

Şekil 3 incelendiğinde, 2002 yılında 28.964 olan TZE araştırmacı sayısının 2012 yılı itibarıyla 105.122 seviyesine ulaştığı, bu mevcut gelişim trendi dikkate alındığında ise 2023 yılı için hedeflenen 300.000 TZE araştırmacı sayısına ulaşılamayacağı ve bu sayının yaklaşık 190.000 civarında kalacağı öngörülmektedir.

Bu itibarla, Türkiye’nin 2023 yılı başta olmak üzere belirlenmiş olan orta ve uzun vadeli Ar-Ge ve inovasyon hedeflerine ulaşabilmesi amacıyla yeni ve sistematik bir yol haritasının hazırlanması büyük önem arz etmektedir.

Hazırlanacak olan yol haritasının ilk aşaması; Türkiye’de Ar-Ge ve inovasyon alanında önceliklendirilmiş olan sektörlerin tekrar gözden geçirilerek belirlenmesi ve buna bağlı olarak bu alandaki destek mekanizmalarının tekrar kurgulanması amacıyla haritalama çalışması hazırlanması aşamasıdır. İlk aşama, 2023 yılı itibarıyla % 3 seviyesine

İnsan hakları, hukukun üstünlüğü ve demokratikleşmenin evrensel değerler olarak önem kazandığı günümüzde, ekonomik, sosyal ve kültürel alanlarda küreselleşmenin belirleyiciliği giderek artmaktadır. Oluşan yeni ortam, ekonomik ve sosyal alanlarda büyük imkânlar yaratmakla birlikte, uluslararası ticaretin serbestleşmesi ve sermaye hareketlerindeki artış ülkelerin gelişme potansiyellerini güçlendirmektedir. Artan küreselleşme, rekabet gücünü elinde bulundurma isteği, sürdürülebilir gelişme ve teknolojik ilerlemeler, Ar-Ge faaliyetlerinin ülkeler için önemli bir kalkınma aracı olarak görülmesine sebep olmuştur.

2023 yılı itibarıyla “dünyanın en büyük 10 ekonomisinden biri olma” hedefini uzun vadeli büyüme stratejisinin temeline koyan Türkiye’nin, belirlenmiş olan hedeflere ulaşabilmesi amacıyla kullanabileceği araçlardan en önemlisi, Ar-Ge ve inovasyon odaklı bir kalkınma modelini benimsemesidir. Türkiye’nin ulusal politikalarına yön veren ve 2011 yılında gerçekleştirilen 23. Bilim ve Teknoloji Yüksek Kurulu Toplantısı’nda kabul edilmiş olan Türkiye’nin Ulusal Yenilik Sistemi 2023 yılı hedefleri şu şekilde belirlenmiştir:• Ar-Ge harcamalarının GSYH içerisindeki payının % 3’e çıkarılması,• Özel sektör Ar-Ge harcamalarının GSYH içerisindeki payının % 2’ye çıkarılması,

• TZE araştırmacı sayısının 300.000’e ulaşması,• Özel sektör TZE araştırmacı sayısının 180.000’e ulaşması.

Türkiye’nin gerek Kalkınma Planları ve Ulusal Stratejiler özelinde gerekse de 2023 yılı için Ar-Ge ve inovasyon alanında koymuş olduğu hedeflerin, belirlendiği tarihten itibaren günümüze kadar olan sürece bakıldığında, belirlenmiş olan hedeflerin çok gerisinde kaldığı görülmekte olup gidişatın mevcut hali ile devam etmesi durumunda 2023 yılı için

konulmuş olan hedeflere ulaşamayacağı öngörülmektedir.

Türkiye’nin 2023 yılı itibarıyla Ar-Ge harcamalarının GSYH içerisindeki payını % 3 seviyesine (yaklaşık 60 milyar Dolar) çıkarabilmesi hedefi söz konusu iken 2002 yılından itibaren devam eden eğilim ve ilerleme süreci dikkate alındığında gerek Onuncu Kalkınma Planı’nın sona ereceği tarih olan 2018 yılı gerekse de 2023 yılında Türkiye’nin Ar-Ge harcamalarının GSYH oranının Şekil 1’deki gibi olması öngörülmektedir.

MAKALE

TÜRKİYE’DEKİ AR-GE VE İNOVASYON EKOSİSTEMİNDE UYGULANMAKTA OLAN POLİTİKALAR İLE EKOSİSTEM İÇERİSİNDE YER ALAN KURUMSAL YAPILANMALAR ÜZERİNE YENİ BİR YOL HARİTASININ HAZIRLANMASITolga ŞEFLEK / Sanayi ve Teknoloji Uzmanı (Avrupa Birliği ve Dış İlişkiler Genel Müdürlüğü)

Şekil 1. Türkiye’de Ar-Ge’ye Harcanan GSYH Oranı Öngörüsü (TÜİK, 2014).

Şekil 2. Türkiye'de Ar-Ge'ye Harcanan Toplam GSYH (TÜİK, 2014).

Page 24: T.C. BİLİM, SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANLIĞI İNOVASYON · Değişim ve gelişim, birbiriyle ilintili ve kesintisiz bir süreçtir ve inovasyon da bu sürecin en önemli aktörüdür

2322

ARALIK 2015ARALIK 2015

bürünmelidir. Bu sebeple, BTYK Sekretaryası’nın TÜBİTAK’tan BSTB’ye devredilmesi, bunun yanı sıra TÜBİTAK tarafından sağlanan desteklerin, Ar-Ge ve inovasyon alanında sağlanan tüm kamusal destekleri tek bir elden yürütecek olan yeni bir kurumsal yapılanma altında toplanmasının sağlanması önem taşımaktadır.

Yol haritasının ikinci aşamasının tamamlayıcı öğesi ise destek programlarını tek bir elden yönetebilecek bir “Ulusal Ar-Ge Destekleri Merkezi” yapılanmasının kurulmasıdır. Ar-Ge ve inovasyon alanında verilen kamusal desteklerin gerek statüleri gerekse de kuruluş amaçları birbirinden fazlasıyla farklı olan çok sayıda kurum ve kuruluş tarafından sağlanıyor olması, sistemin verimli çalışmasını engelleyen en önemli faktörlerdendir. Bu sebeple, kamu tarafından sağlanan desteklerin tek bir icracı birim üzerinden yürütülmesi, hem programların etkinliğinin çok daha fazla artmasına hem de sonuçlarının etkili bir şekilde takip edilebilmesine neden olacaktır. Bunun için, TÜBİTAK, BSTB ve KOSGEB başta olmak üzere Türkiye’de Ar-Ge ve yenilik alanında kamusal destek sağlayan kurumların, yürütmekte olduğu destek programlarının “Ulusal Ar-Ge Destekleri Merkezi” yapılanmasının kurulması ile tek bir çatı altında toplanması iyi bir uygulama örneği olacaktır.

Ulusal Ar-Ge Destekleri Merkezinin destek programları yürütme görevi, merkezin içerisinde yer alan ve sektörel bazda planlanmış ve oluşturulmuş olan birimler tarafından yürütülecektir. Sektörel olarak kurgulanmış olan birimlerin altında ise biri KOBİ’ler diğerleri de büyük işletmelere hitap edecek şekilde iki alt birimin

kurulması sağlanacaktır. Kısa ve orta vadede belirlenmiş olan Ar-Ge hedefleri, gerek sektörel gerekse de verilmiş olduğu işletmenin büyüklüğü bazında alt hedeflere bölünecek ve bu hedeflere ulaşılıp ulaşılamadığına ilişkin dönemsel faaliyet gerçekleşmelerini belirten raporlar da hazırlanacaktır.

Yapılacak olan kurumsal ve hukuki düzenlemeler ile Türkiye’de Ar-Ge ve inovasyon alanında sağlanan desteklerin daha sağlıklı işletilmesi, böylelikle destek programları arasındaki mükerrerliğin önüne geçilmesi sağlanmış olacaktır.

Yol haritasının üçüncü ve son aşama ise birinci ve ikinci aşama ile eş zamanlı sürdürülmesi gereken ve daha çok politika belirlenmesine yönelik tasarlanmış bir aşamadır. Bu aşamada yapılması gereken çalışmalar ise şu şekildedir:• Bilim ve teknoloji politikalarının, bu alanda çalışan araştırmacı ve ara eleman yetiştirmeye yönelik eğitim politikalarıyla birlikte ele alınması,• Kamuda Ar-Ge sonucu ortaya çıkan ürünlerin tedarikine ilişkin gerekli düzenlemelerin yapılması,• Türkiye’nin Ar-Ge ve inovasyon konusunda belirlemiş olduğu hedeflere ulaşması ve küresel pazarlarda rekabet edebilmesi için yüksek katma değer üreten teknolojik ürünlere yönelmesi amacıyla politikalar belirlenmesi,• Ara malı ithalatının yüksek olduğu ürünlerde Ar-Ge ve inovasyonun teşvik edilmesi,• Çok uluslu şirketlerin Ar-Ge faaliyetlerini Türkiye’de gerçekleştirmesi amacına yönelik çalışmaların yapılması.

Netice itibarıyla, hazırlanacak olan yol haritasındaki adımların hayata geçirilebilmesi durumunda, Türkiye’nin

Ar-Ge ve inovasyon alanında belirlemiş olduğu uzun vadeli hedeflerin gerçekleştirilebilmesi amacıyla gerekli alt yapının kısmen de olsa oluşturulmuş olacağı söylenebilir.

Kaynakça• Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı. (2012 a). Bilim Sanayi Teknoloji Bakanlığı 2012 faaliyet raporu. Temmuz 2014. http://strateji.sanayi.gov.tr/Files/Documents/bstb-2012-yili-faaliyet-r-2952013101844.pdf. • Çürük, T. Türk, Z. (2004). Araştırma ve Geliştirme Faaliyetleri. Adana: Nobel Kitabevleri.• Ekonomi Bakanlığı. (2012 a). 2023 Türkiye İhracat Stratejisi ve Eylem Planı. Ekonomi Bakanlığı Veritabanı. Temmuz 2014. http://www.ekonomi.gov.tr /upload/slogan/ihracat_stratejisi.pdf. • Elçi, Ş. (2006). İnovasyon: Kalkınmanın ve rekabetin anahtarı. Ankara: NOVA Basın Yayın Dağıtım.• Erkek, D. (2011). Ar-Ge, İnovasyon ve Türkiye: Neredeyiz? Güney Ege Kalkınma Ajansı Veritabanı. Temmuz 2014. http://geka.org.tr/yukleme/dosya/16f80581dc639ad5f68c7f3b891eccd0.pdf. • Kalkınma Bakanlığı. (2013 a). Onuncu Kalkınma Planı. Kalkınma Bakanlığı Veritabanı. Temmuz 2014. http://www.kalkinma.gov.tr/Lists/Kalknma%20Planlar/Attachments/12/Onuncu_Kalk%C4%B1nma_Plan%C4%B1.pdf.

çıkarılması hedeflenen Ar-Ge harcamalarının GSYH içerisindeki oranının, önceliklendirilmiş sektörler bazında kademeli alt hedeflere bölünerek tekrar planlanması ile başlamaktadır.

TÜBİTAK tarafından yayımlanan Ulusal Bilim ve Teknoloji Politikaları 2003-2023 Strateji Belgesi’nde öncelikli faaliyetler olarak belirlenen stratejik teknolojiler; bilgi ve iletişim teknolojileri, biyoteknoloji ve gen teknolojileri, nanoteknoloji, mekatronik, üretim süreç ve teknolojileri, malzeme teknolojileri, enerji ve çevre teknolojileri, tasarım teknolojileri olmak üzere sekiz ana başlık olarak belirlenmiştir. 2023 yılı hedeflerine ulaşabilmek amacıyla bu öncelikli alanlardan yapılabilirliği daha yüksek ve Türkiye’nin rekabet gücünü artıracak önceliklerin belirlenmesi amacıyla çalışmalar yapılması gerekmektedir. Belli bir tematik ve sektörel alanda kaç araştırmacı ve destek personeli olduğunu bilmeden, geleceğe yönelik teknoloji öngörüsünün yapılması kaynak israfını

kaçınılmaz kılmaktadır. Bu sebeple, kaynaklar sınırlı olduğu için bu harcamaların stratejik yapılması ve önceliklerin buna göre belirlenmesi önem arz etmektedir.Önceliklendirilmiş sektörler ile ilgili detaylı analizlerin tamamlanmasından sonra ise % 3’lük Ar-Ge harcama hedefinin belirlenmiş sektörler bazında alt hedeflere bölünmesi gerekmektedir. Sektörler bazında alt dağılım yapılırken eş zamanlı olarak ayrıca Ar-Ge ve inovasyon alanında yürütülmekte olan çok sayıdaki destek programının gözden geçirilerek tekrar planlanması, buna bağlı olarak Türkiye’de yürütülmekte olan destek programlarının Ar-Ge ve inovasyon sürecinin aşamaları olan “altyapı oluşturma ve geliştirme, temel araştırma, uygulamalı araştırma, deneysel geliştirme, patent alma ve ticarileştirme” basamaklarından hangisine yönelik olduğunun belirlenmesine yönelik detaylı bir haritalama çalışmasının yapılması da büyük önem taşımaktadır.

Yol haritasının ikinci aşaması, Ar-Ge ve inovasyon ekosisteminde yer alan aktörlerin politika belirleme, destek programları yürütme ve Ar-Ge faaliyetleri gerçekleştirme görevlerinin hangi kurum ve kuruluşlar tarafından yürütüleceği üzerine kurumsal yapılanmalar düzeyinde detaylı analizler yapılması aşamasıdır.

Ekosistem içerisinde yer alan kurumların en başında Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı (BSTB) gelmektedir. Bakanlık, Ar-Ge ve inovasyon alanında almış olduğu kararlar ve politika alanları belirleme görevini üstlenmesi gerekirken, daha çok San-Tez başta olmak üzere uygulamakta olduğu destek ve teşvik programları sebebiyle öne çıkmaktadır. 2023 yılı hedeflerine ulaşılabilmesi için bu alanda politika ve stratejiler oluşturacak sistematik ve görev ayrışması net bir şekilde belirlenmiş olan bir ekosistemin kurgulanması büyük önem arz etmektedir. Bu sebeple, Bilim ve Teknoloji Yüksek Kurulu (BTYK) sekretaryasının BSTB tarafından yürütülmesi, buna karşın Bakanlığın yürütmekte olduğu destek programlarının da BSTB’den alınarak Ar-Ge ve inovasyon alanındaki tüm destek programlarını tek bir elden yönetecek özerk bir yapıya devredilmesi önem arz etmektedir.

Ekosistem içerisinde yer alan bir diğer önemli aktör ise TÜBİTAK’tır. Mevcut yapısıyla TÜBİTAK; politika yapan, düzenleyen, fonlayan, araştırma yapan ve şirket kuran bir yapı olarak işlevini sürdürmektedir. Ekosistemin sağlıklı işleyebilmesi açısından TÜBİTAK, ülkenin öncelikleri bağlamında ulusal projelere ilişkin araştırmalar ve çalışmalar yapan ayrıca bu alanda eğitim faaliyetlerinde bulunarak bilimsel yarışmalar gerçekleştiren bir kurum hüviyetine

MAKALE

Şekil 3. Türkiye’deki TZE Araştırmacı Sayısı (TÜİK, 2014).

TÜRKİYE’DEKİ AR-GE VE İNOVASYON EKOSİSTEMİNDE UYGULANMAKTA OLAN POLİTİKALAR...

Page 25: T.C. BİLİM, SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANLIĞI İNOVASYON · Değişim ve gelişim, birbiriyle ilintili ve kesintisiz bir süreçtir ve inovasyon da bu sürecin en önemli aktörüdür

2322

ARALIK 2015ARALIK 2015

bürünmelidir. Bu sebeple, BTYK Sekretaryası’nın TÜBİTAK’tan BSTB’ye devredilmesi, bunun yanı sıra TÜBİTAK tarafından sağlanan desteklerin, Ar-Ge ve inovasyon alanında sağlanan tüm kamusal destekleri tek bir elden yürütecek olan yeni bir kurumsal yapılanma altında toplanmasının sağlanması önem taşımaktadır.

Yol haritasının ikinci aşamasının tamamlayıcı öğesi ise destek programlarını tek bir elden yönetebilecek bir “Ulusal Ar-Ge Destekleri Merkezi” yapılanmasının kurulmasıdır. Ar-Ge ve inovasyon alanında verilen kamusal desteklerin gerek statüleri gerekse de kuruluş amaçları birbirinden fazlasıyla farklı olan çok sayıda kurum ve kuruluş tarafından sağlanıyor olması, sistemin verimli çalışmasını engelleyen en önemli faktörlerdendir. Bu sebeple, kamu tarafından sağlanan desteklerin tek bir icracı birim üzerinden yürütülmesi, hem programların etkinliğinin çok daha fazla artmasına hem de sonuçlarının etkili bir şekilde takip edilebilmesine neden olacaktır. Bunun için, TÜBİTAK, BSTB ve KOSGEB başta olmak üzere Türkiye’de Ar-Ge ve yenilik alanında kamusal destek sağlayan kurumların, yürütmekte olduğu destek programlarının “Ulusal Ar-Ge Destekleri Merkezi” yapılanmasının kurulması ile tek bir çatı altında toplanması iyi bir uygulama örneği olacaktır.

Ulusal Ar-Ge Destekleri Merkezinin destek programları yürütme görevi, merkezin içerisinde yer alan ve sektörel bazda planlanmış ve oluşturulmuş olan birimler tarafından yürütülecektir. Sektörel olarak kurgulanmış olan birimlerin altında ise biri KOBİ’ler diğerleri de büyük işletmelere hitap edecek şekilde iki alt birimin

kurulması sağlanacaktır. Kısa ve orta vadede belirlenmiş olan Ar-Ge hedefleri, gerek sektörel gerekse de verilmiş olduğu işletmenin büyüklüğü bazında alt hedeflere bölünecek ve bu hedeflere ulaşılıp ulaşılamadığına ilişkin dönemsel faaliyet gerçekleşmelerini belirten raporlar da hazırlanacaktır.

Yapılacak olan kurumsal ve hukuki düzenlemeler ile Türkiye’de Ar-Ge ve inovasyon alanında sağlanan desteklerin daha sağlıklı işletilmesi, böylelikle destek programları arasındaki mükerrerliğin önüne geçilmesi sağlanmış olacaktır.

Yol haritasının üçüncü ve son aşama ise birinci ve ikinci aşama ile eş zamanlı sürdürülmesi gereken ve daha çok politika belirlenmesine yönelik tasarlanmış bir aşamadır. Bu aşamada yapılması gereken çalışmalar ise şu şekildedir:• Bilim ve teknoloji politikalarının, bu alanda çalışan araştırmacı ve ara eleman yetiştirmeye yönelik eğitim politikalarıyla birlikte ele alınması,• Kamuda Ar-Ge sonucu ortaya çıkan ürünlerin tedarikine ilişkin gerekli düzenlemelerin yapılması,• Türkiye’nin Ar-Ge ve inovasyon konusunda belirlemiş olduğu hedeflere ulaşması ve küresel pazarlarda rekabet edebilmesi için yüksek katma değer üreten teknolojik ürünlere yönelmesi amacıyla politikalar belirlenmesi,• Ara malı ithalatının yüksek olduğu ürünlerde Ar-Ge ve inovasyonun teşvik edilmesi,• Çok uluslu şirketlerin Ar-Ge faaliyetlerini Türkiye’de gerçekleştirmesi amacına yönelik çalışmaların yapılması.

Netice itibarıyla, hazırlanacak olan yol haritasındaki adımların hayata geçirilebilmesi durumunda, Türkiye’nin

Ar-Ge ve inovasyon alanında belirlemiş olduğu uzun vadeli hedeflerin gerçekleştirilebilmesi amacıyla gerekli alt yapının kısmen de olsa oluşturulmuş olacağı söylenebilir.

Kaynakça• Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı. (2012 a). Bilim Sanayi Teknoloji Bakanlığı 2012 faaliyet raporu. Temmuz 2014. http://strateji.sanayi.gov.tr/Files/Documents/bstb-2012-yili-faaliyet-r-2952013101844.pdf. • Çürük, T. Türk, Z. (2004). Araştırma ve Geliştirme Faaliyetleri. Adana: Nobel Kitabevleri.• Ekonomi Bakanlığı. (2012 a). 2023 Türkiye İhracat Stratejisi ve Eylem Planı. Ekonomi Bakanlığı Veritabanı. Temmuz 2014. http://www.ekonomi.gov.tr /upload/slogan/ihracat_stratejisi.pdf. • Elçi, Ş. (2006). İnovasyon: Kalkınmanın ve rekabetin anahtarı. Ankara: NOVA Basın Yayın Dağıtım.• Erkek, D. (2011). Ar-Ge, İnovasyon ve Türkiye: Neredeyiz? Güney Ege Kalkınma Ajansı Veritabanı. Temmuz 2014. http://geka.org.tr/yukleme/dosya/16f80581dc639ad5f68c7f3b891eccd0.pdf. • Kalkınma Bakanlığı. (2013 a). Onuncu Kalkınma Planı. Kalkınma Bakanlığı Veritabanı. Temmuz 2014. http://www.kalkinma.gov.tr/Lists/Kalknma%20Planlar/Attachments/12/Onuncu_Kalk%C4%B1nma_Plan%C4%B1.pdf.

çıkarılması hedeflenen Ar-Ge harcamalarının GSYH içerisindeki oranının, önceliklendirilmiş sektörler bazında kademeli alt hedeflere bölünerek tekrar planlanması ile başlamaktadır.

TÜBİTAK tarafından yayımlanan Ulusal Bilim ve Teknoloji Politikaları 2003-2023 Strateji Belgesi’nde öncelikli faaliyetler olarak belirlenen stratejik teknolojiler; bilgi ve iletişim teknolojileri, biyoteknoloji ve gen teknolojileri, nanoteknoloji, mekatronik, üretim süreç ve teknolojileri, malzeme teknolojileri, enerji ve çevre teknolojileri, tasarım teknolojileri olmak üzere sekiz ana başlık olarak belirlenmiştir. 2023 yılı hedeflerine ulaşabilmek amacıyla bu öncelikli alanlardan yapılabilirliği daha yüksek ve Türkiye’nin rekabet gücünü artıracak önceliklerin belirlenmesi amacıyla çalışmalar yapılması gerekmektedir. Belli bir tematik ve sektörel alanda kaç araştırmacı ve destek personeli olduğunu bilmeden, geleceğe yönelik teknoloji öngörüsünün yapılması kaynak israfını

kaçınılmaz kılmaktadır. Bu sebeple, kaynaklar sınırlı olduğu için bu harcamaların stratejik yapılması ve önceliklerin buna göre belirlenmesi önem arz etmektedir.Önceliklendirilmiş sektörler ile ilgili detaylı analizlerin tamamlanmasından sonra ise % 3’lük Ar-Ge harcama hedefinin belirlenmiş sektörler bazında alt hedeflere bölünmesi gerekmektedir. Sektörler bazında alt dağılım yapılırken eş zamanlı olarak ayrıca Ar-Ge ve inovasyon alanında yürütülmekte olan çok sayıdaki destek programının gözden geçirilerek tekrar planlanması, buna bağlı olarak Türkiye’de yürütülmekte olan destek programlarının Ar-Ge ve inovasyon sürecinin aşamaları olan “altyapı oluşturma ve geliştirme, temel araştırma, uygulamalı araştırma, deneysel geliştirme, patent alma ve ticarileştirme” basamaklarından hangisine yönelik olduğunun belirlenmesine yönelik detaylı bir haritalama çalışmasının yapılması da büyük önem taşımaktadır.

Yol haritasının ikinci aşaması, Ar-Ge ve inovasyon ekosisteminde yer alan aktörlerin politika belirleme, destek programları yürütme ve Ar-Ge faaliyetleri gerçekleştirme görevlerinin hangi kurum ve kuruluşlar tarafından yürütüleceği üzerine kurumsal yapılanmalar düzeyinde detaylı analizler yapılması aşamasıdır.

Ekosistem içerisinde yer alan kurumların en başında Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı (BSTB) gelmektedir. Bakanlık, Ar-Ge ve inovasyon alanında almış olduğu kararlar ve politika alanları belirleme görevini üstlenmesi gerekirken, daha çok San-Tez başta olmak üzere uygulamakta olduğu destek ve teşvik programları sebebiyle öne çıkmaktadır. 2023 yılı hedeflerine ulaşılabilmesi için bu alanda politika ve stratejiler oluşturacak sistematik ve görev ayrışması net bir şekilde belirlenmiş olan bir ekosistemin kurgulanması büyük önem arz etmektedir. Bu sebeple, Bilim ve Teknoloji Yüksek Kurulu (BTYK) sekretaryasının BSTB tarafından yürütülmesi, buna karşın Bakanlığın yürütmekte olduğu destek programlarının da BSTB’den alınarak Ar-Ge ve inovasyon alanındaki tüm destek programlarını tek bir elden yönetecek özerk bir yapıya devredilmesi önem arz etmektedir.

Ekosistem içerisinde yer alan bir diğer önemli aktör ise TÜBİTAK’tır. Mevcut yapısıyla TÜBİTAK; politika yapan, düzenleyen, fonlayan, araştırma yapan ve şirket kuran bir yapı olarak işlevini sürdürmektedir. Ekosistemin sağlıklı işleyebilmesi açısından TÜBİTAK, ülkenin öncelikleri bağlamında ulusal projelere ilişkin araştırmalar ve çalışmalar yapan ayrıca bu alanda eğitim faaliyetlerinde bulunarak bilimsel yarışmalar gerçekleştiren bir kurum hüviyetine

MAKALE

Şekil 3. Türkiye’deki TZE Araştırmacı Sayısı (TÜİK, 2014).

TÜRKİYE’DEKİ AR-GE VE İNOVASYON EKOSİSTEMİNDE UYGULANMAKTA OLAN POLİTİKALAR...

Page 26: T.C. BİLİM, SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANLIĞI İNOVASYON · Değişim ve gelişim, birbiriyle ilintili ve kesintisiz bir süreçtir ve inovasyon da bu sürecin en önemli aktörüdür

2524

DEĞERLENDİRME

ARALIK 2015ARALIK 2015

Genel olarak offset/sanayi katılımı yurt dışından yapılan kamu alımı ve yatırımlarında; “yerli sanayiye iş payı verilmesi, ülkede yatırım yapılması ve teknoloji kazanımı, ürün veya hizmet ihracatı

sağlanması” yoluyla yapılan kamu harcamalarının ulusal ekonomiye belli oranda geri dönüşünü sağlayan bir mekanizmadır.

Offset uygulamalarının amacı; • Kamu harcamalarının bir bölümünün telafi edilmesi suretiyle cari açığın azaltılması, • Sanayi ve teknolojide yerlileşme, yenileşme ve teknoloji transferinin sağlanması, • Ürün ve hizmet kalitesinin geliştirilmesi, • Yerli sanayinin ihracat potansiyelinin artırılması, yeni istihdam alanlarının yaratılması,• Uluslararası karşılıklı iş birliği ve yatırım imkânlarının oluşturulmasıdır.

Ülkemizde uygulamaya konulan “Sanayi İşbirliği Programı” tek başına offset uygulaması niteliğinde olmayıp bir teknoloji transfer mekanizması olarak kurgulanmıştır.

Dünyada Kamu Alımlarında Sanayi Katılımı/Offset

Uluslararası alanda kamu alımlarını düzenleyen bölgesel ve çokuluslu anlaşmalara bakıldığında, offset/sanayi katılımı şartına sınırlı olarak yer verildiği görülmektedir. 1996’da Dünya Ticaret Örgütü’nü kuran anlaşmayla birlikte yürürlüğe giren Dünya Ticaret Örgütü Kamu Alımları Anlaşması (DTÖ-KAA) kamu alımları ile ilgili olarak yerli üreticileri kayırmayan ve yabancı rakiplere karşı ayrımcı uygulamalar öngörmeyen yasal düzenleme ve prosedürlerin yapılabilmesini amaçlamaktadır. Bu çerçevede, söz konusu anlaşmayı imzalayan devletler, sivil kamu ihalelerinde yüklenici seçiminde herhangi bir şekilde offset/sanayi katılımı gibi karşılıklı ticaret işlemini zorunlu tutmayacaklarına dair taahhütte bulunmaktadır.

Ancak DTÖ-KAA’nın 5’inci maddesine göre; gelişmekte olan ülkeler; yerli sanayilerini geliştirmek, küçük işletmeleri ve belli coğrafi

bölgelerin gelişimini desteklemek amaçlı olması koşuluyla bu anlaşmadan muaf olabilmektedir.

Diğer taraftan Anlaşma’nın 16’ncı maddesinde ise gelişmekte olan ülkelere offset uygulamasına başvurabilme olanağı tanınmıştır. Buna göre gelişmekte olan ülkelere Anlaşma’ya katılma müzakereleri aşamasında, offset kullanımının koşulları konusunda pazarlık yapmasına izin verilmektedir.

Bu koşullar; • Ekonomik kalkınma programlarının uygulanması aşamasında ödemeler dengesinin iyileştirilmesi,• Uluslararası rezervlerin korunması, • Ulusal endüstrinin geliştirilmesi,

• Sadece kamu alımlarına dayalı sektörlerin desteklenmesi ve iktisadi kalkınmadır.

DTÖ-KAA kapsamında şimdiye kadar sadece İsrail, offset istisnası konusunda pazarlık yapmıştır. İsrail, DTÖ-KAA’ya taraf olmasına rağmen; sivil alımlarda sözleşme değeri üzerinden yüzde 35, taraf olan devletlerden de bu anlaşma yükümlülükleri çerçevesinde yüzde 20 oranında offset taahhüdü istemektedir.Türkiye, DTÖ Kamu Alımları Anlaşması’na henüz taraf olmamıştır. Bu nedenle, sivil alımlarda karşılıklı ticaret uygulamalarına yer verilmesine herhangi bir engel bulunmamaktadır. Bahse konu Anlaşma’nın Türkiye tarafından imzalanması durumunda dahi, İsrail örneği dikkate alınarak gelişmekte olan ülkelere ilişkin istisna hükümlerinden yararlanılması durumunda sivil offset uygulamalarına devam edilebilecektir.

Ülkemizin Avrupa Birliği üyelik sürecinde kriterlerini yerine getirmesi beklenen “Kamu Alımları” faslı kapsamında, uyumlaştırılarak ulusal mevzuata aktarılması gereken direktifler incelendiğinde, kamu alımlarında AB’ye üye ülkeleri arasında sivil offsete izin verilmediği ancak üçüncü ülkelere doğrudan sivil offsetin uygulanabildiği anlaşılmaktadır.

Örneğin, AB sınırları dışındaki firmalar, su, enerji, ulaştırma ve posta sektörlerindeki kamu ihalelerinde, ihale kapsamında teklif edilen ürünlerin AB ülkelerine katkı oranı % 50’nin altındaysa reddedilebilmektedir.

Sanayi katılımı/offset konusundaki dünya uygulamalarına bakıldığında, uygulamanın birçok ülkede yerli sanayinin ve teknolojinin gelişimi bakımından oldukça

Sanayi İşbirliği Programı, yüksek teknolojili kamu alımlarında yerli sanayiye iş payı verilerek, yerli sanayinin“iş yapabilme yeteneği”ne ve “teknoloji

yoğunluğunun yükseltilmesi”ne yönelik teknoloji transfer mekanizmasıdır.

Dünyada kamu alımları, yerli sanayinin ve teknolojinin gelişmesine büyük katkı sağlayan bir sanayi politikası aracı olarak uygulanmaktadır. Birçok ülkenin, kamu alımları gerçekleştirirken sanayi iş birliği, sanayi katılımı, offset, sanayi dengesi, yerli

katkı gibi farklı isimler altında çeşitli uygulamalara başvurduğu görülmektedir.

Günümüzde offset, savunma ve sivil alanda olmak üzere 130 ülkede uygulanmakta olup dünyadaki toplam ticaretin yaklaşık % 12’si offsetle bağlantılıdır.

Prof. Dr. İbrahim KILIÇASLANSanayi Genel Müdürü

“Şimdi Yeni Şeyler Söylemek Lazım” Hz. Mevlana

SANAYİ İŞBİRLİĞİ PROGRAMI (SİP), SİVİL OFFSET DEĞİLDİR!

“Teknoloji kullanarak değil,teknoloji üreterek sosyal

refah artar.”

Page 27: T.C. BİLİM, SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANLIĞI İNOVASYON · Değişim ve gelişim, birbiriyle ilintili ve kesintisiz bir süreçtir ve inovasyon da bu sürecin en önemli aktörüdür

2524

DEĞERLENDİRME

ARALIK 2015ARALIK 2015

Genel olarak offset/sanayi katılımı yurt dışından yapılan kamu alımı ve yatırımlarında; “yerli sanayiye iş payı verilmesi, ülkede yatırım yapılması ve teknoloji kazanımı, ürün veya hizmet ihracatı

sağlanması” yoluyla yapılan kamu harcamalarının ulusal ekonomiye belli oranda geri dönüşünü sağlayan bir mekanizmadır.

Offset uygulamalarının amacı; • Kamu harcamalarının bir bölümünün telafi edilmesi suretiyle cari açığın azaltılması, • Sanayi ve teknolojide yerlileşme, yenileşme ve teknoloji transferinin sağlanması, • Ürün ve hizmet kalitesinin geliştirilmesi, • Yerli sanayinin ihracat potansiyelinin artırılması, yeni istihdam alanlarının yaratılması,• Uluslararası karşılıklı iş birliği ve yatırım imkânlarının oluşturulmasıdır.

Ülkemizde uygulamaya konulan “Sanayi İşbirliği Programı” tek başına offset uygulaması niteliğinde olmayıp bir teknoloji transfer mekanizması olarak kurgulanmıştır.

Dünyada Kamu Alımlarında Sanayi Katılımı/Offset

Uluslararası alanda kamu alımlarını düzenleyen bölgesel ve çokuluslu anlaşmalara bakıldığında, offset/sanayi katılımı şartına sınırlı olarak yer verildiği görülmektedir. 1996’da Dünya Ticaret Örgütü’nü kuran anlaşmayla birlikte yürürlüğe giren Dünya Ticaret Örgütü Kamu Alımları Anlaşması (DTÖ-KAA) kamu alımları ile ilgili olarak yerli üreticileri kayırmayan ve yabancı rakiplere karşı ayrımcı uygulamalar öngörmeyen yasal düzenleme ve prosedürlerin yapılabilmesini amaçlamaktadır. Bu çerçevede, söz konusu anlaşmayı imzalayan devletler, sivil kamu ihalelerinde yüklenici seçiminde herhangi bir şekilde offset/sanayi katılımı gibi karşılıklı ticaret işlemini zorunlu tutmayacaklarına dair taahhütte bulunmaktadır.

Ancak DTÖ-KAA’nın 5’inci maddesine göre; gelişmekte olan ülkeler; yerli sanayilerini geliştirmek, küçük işletmeleri ve belli coğrafi

bölgelerin gelişimini desteklemek amaçlı olması koşuluyla bu anlaşmadan muaf olabilmektedir.

Diğer taraftan Anlaşma’nın 16’ncı maddesinde ise gelişmekte olan ülkelere offset uygulamasına başvurabilme olanağı tanınmıştır. Buna göre gelişmekte olan ülkelere Anlaşma’ya katılma müzakereleri aşamasında, offset kullanımının koşulları konusunda pazarlık yapmasına izin verilmektedir.

Bu koşullar; • Ekonomik kalkınma programlarının uygulanması aşamasında ödemeler dengesinin iyileştirilmesi,• Uluslararası rezervlerin korunması, • Ulusal endüstrinin geliştirilmesi,

• Sadece kamu alımlarına dayalı sektörlerin desteklenmesi ve iktisadi kalkınmadır.

DTÖ-KAA kapsamında şimdiye kadar sadece İsrail, offset istisnası konusunda pazarlık yapmıştır. İsrail, DTÖ-KAA’ya taraf olmasına rağmen; sivil alımlarda sözleşme değeri üzerinden yüzde 35, taraf olan devletlerden de bu anlaşma yükümlülükleri çerçevesinde yüzde 20 oranında offset taahhüdü istemektedir.Türkiye, DTÖ Kamu Alımları Anlaşması’na henüz taraf olmamıştır. Bu nedenle, sivil alımlarda karşılıklı ticaret uygulamalarına yer verilmesine herhangi bir engel bulunmamaktadır. Bahse konu Anlaşma’nın Türkiye tarafından imzalanması durumunda dahi, İsrail örneği dikkate alınarak gelişmekte olan ülkelere ilişkin istisna hükümlerinden yararlanılması durumunda sivil offset uygulamalarına devam edilebilecektir.

Ülkemizin Avrupa Birliği üyelik sürecinde kriterlerini yerine getirmesi beklenen “Kamu Alımları” faslı kapsamında, uyumlaştırılarak ulusal mevzuata aktarılması gereken direktifler incelendiğinde, kamu alımlarında AB’ye üye ülkeleri arasında sivil offsete izin verilmediği ancak üçüncü ülkelere doğrudan sivil offsetin uygulanabildiği anlaşılmaktadır.

Örneğin, AB sınırları dışındaki firmalar, su, enerji, ulaştırma ve posta sektörlerindeki kamu ihalelerinde, ihale kapsamında teklif edilen ürünlerin AB ülkelerine katkı oranı % 50’nin altındaysa reddedilebilmektedir.

Sanayi katılımı/offset konusundaki dünya uygulamalarına bakıldığında, uygulamanın birçok ülkede yerli sanayinin ve teknolojinin gelişimi bakımından oldukça

Sanayi İşbirliği Programı, yüksek teknolojili kamu alımlarında yerli sanayiye iş payı verilerek, yerli sanayinin“iş yapabilme yeteneği”ne ve “teknoloji

yoğunluğunun yükseltilmesi”ne yönelik teknoloji transfer mekanizmasıdır.

Dünyada kamu alımları, yerli sanayinin ve teknolojinin gelişmesine büyük katkı sağlayan bir sanayi politikası aracı olarak uygulanmaktadır. Birçok ülkenin, kamu alımları gerçekleştirirken sanayi iş birliği, sanayi katılımı, offset, sanayi dengesi, yerli

katkı gibi farklı isimler altında çeşitli uygulamalara başvurduğu görülmektedir.

Günümüzde offset, savunma ve sivil alanda olmak üzere 130 ülkede uygulanmakta olup dünyadaki toplam ticaretin yaklaşık % 12’si offsetle bağlantılıdır.

Prof. Dr. İbrahim KILIÇASLANSanayi Genel Müdürü

“Şimdi Yeni Şeyler Söylemek Lazım” Hz. Mevlana

SANAYİ İŞBİRLİĞİ PROGRAMI (SİP), SİVİL OFFSET DEĞİLDİR!

“Teknoloji kullanarak değil,teknoloji üreterek sosyal

refah artar.”

Page 28: T.C. BİLİM, SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANLIĞI İNOVASYON · Değişim ve gelişim, birbiriyle ilintili ve kesintisiz bir süreçtir ve inovasyon da bu sürecin en önemli aktörüdür

2726

ARALIK 2015ARALIK 2015

10 milyon doları aşan bir mal veya hizmet alım ihalesinde SİP uygulanıp uygulanmayacağına ve tedarik bedeli üzerinden hangi oranda SİP taahhüdü isteneceğine alım yapan idare karar verir. Yönetmelik, mahalli idareler ve bağlı kuruluşları ile belediyelere ait şirketleri de kapsamaktadır. Ancak bu Yönetmelik kapsamında mal veya hizmet alımı yapmaya karar veren idareler, bu Yönetmelik hükümlerine uygun olarak SİP uygulanmasını sağlayacak şekilde organizasyon yapılarını oluşturmak ve alt düzenlemeler hazırlamakla görevlidir.

Yönetmelik kapsamındaki projeler verimlilik ve iktisadilik esaslarına göre yapılacaktır. Proje tedarikinde iktisadilik, sadece en düşük fiyatlı teklifin değil, işletme ve bakım maliyeti, verimlilik, kalite, teknik üstünlükler, yaşam döngüsü maliyeti ve SİP taahhüdü gibi fiyat dışındaki diğer unsurlar da dikkate alınarak en avantajlı teklifin tespiti suretiyle sağlanacaktır.

Yönetmeliğe göre yapılacak ihalelerde, saydamlık, rekabet, eşit muamele, güvenilirlik, gizlilik, kamuoyu denetimi, ihtiyaçların uygun şartlarla ve zamanında karşılanması ve kaynakların verimli kullanılması esas olacaktır. Yine Yönetmelik kapsamında yapılan sözleşmelerde Yatırımlarda Devlet Yardımları Hakkındaki Kararı uygulanabilecektir.

etkili biçimde kullanıldığı izlenmektedir.ABD’de, Yerli Malı Alımı Kanunu (The Buy

American Act) çerçevesinde savunma sanayisinin yanı sıra sivil sektörlerde de yerli sanayi katılımı uygulamalarının benimsendiği görülmektedir.

Örneğin;• Bayındırlık ve ulaştırma yatırımlarında, tedarik edilecek tüm ürünlerin ABD sınırları içerisinde üretilmesi ve Amerikan ham maddesi kullanılması zorunlu tutulmaktadır. • Taşımacılık ve havacılık alanlarında en az % 60, enerji alanında ise en az % 50 yerli katkı ve nihai montajın ABD’de tamamlanması istenmektedir.

Güney Afrika Cumhuriyeti’nde, 1996 yılından itibaren sanayi stratejisinin bir parçası olarak uygulanan “Ulusal Sanayi Katılımı Programı” (The National Industrial Participation Programme) ile ithalat miktarı 10 milyon ABD Dolar’ını aşan tüm sivil kamu alımlarında sanayi katılımı zorunlu hale getirilmiştir.

SİP’ in Ülkemiz Açısından Önemi

Ülkemizde 2014 yılında yaklaşık 114 milyar TL değerinde kamu alımı yapılmıştır. Bu denli büyük alım gücünün Türk sanayisinin “orta-yüksek ve yüksek teknolojili ürünlerde Afro-Avrasya’nın tasarım ve üretim üssü olmak” vizyonu ile sürdürülebilir kalkınma hedeflerimize yönlendirilmesi oldukça önemlidir. Örneğin, EKAP’tan alınan verilere göre; 2013 yılında bedeli 10 milyon TL’yi geçen 490 adet ihale yapılmıştır. Bunların parasal değeri 13,3 milyar TL’dir. Bu listenin analizi sonucunda yenilik, yerlileşme ve teknoloji transferi içerdiği öngörülen 117 adet ihale belirlenmiştir.

Bu ihalelerin bedeli ise 3,6 milyar TL’dir.

Bu kapsamda, son dönemde yüksek teknolojili ürünlerin üretim kapasitesinin artırılması için kamu alımlarında sanayi katılımı/offset uygulamaları tekrar gündeme gelmiştir. Aslında ülkemizde offset mevzuatının geçmişi 1998’e dayanmaktadır.

Ancak bu zamana kadar savunma alanında etkin bir şekilde uygulanan offset/sanayi katılımı uygulamalarının sivil alanda sınırlı olarak uygulanması nedeniyle yeni mekanizmalara ihtiyaç duyulmuştur.

Bu kapsamda gündeme gelen “Sanayi

İşbirliği Programı” ülkemiz sanayisinin teknolojik dönüşümüne katkı sağlayacak bir mekanizma olarak planlanmıştır.

2023 Hedefleri Kapsamında Sanayi Katılımı/Offset Şartının Yer Aldığı Önemli Yatırımlar

DEĞERLENDİRME

Ankara Metrosu: Ankara Metrosu’nda şartnameye % 51 yerli üretim şartı (offset) konmuştur (Çin - CSR Electric Locomotive firması) (324 metro aracı). Türkiye’nin 20 yıllık projeksiyonunda 5 bin 500 metro aracına ihtiyacı olduğu hesaplanmaktadır. Bunların ekonomik değeri ise yaklaşık 45 milyar dolar civarındadır. Bu alanda dünyada yaklaşık 2 trilyon dolarlık bir pazar vardır. Türkiye, bu alanda oluşturacağı üretim kabiliyetleri ve sanayi deneyimiyle dünya pazarından pay alma olanağına kavuşacaktır

3G İhalesi-Çin Huawei Firması: 3G ihalesindeki % 40 oranında yatırım yapma koşulunu yerine getirmek üzere, 350 Türk mühendisin çalışacağı yeni Ar-Ge merkezini İstanbul’da açmıştır.

Marmaray Projesi - Vagon Üretimi – EUROTEM: MARMARAY ihalesini kazanan Güney Koreli EUROTEM firması, projede kullanılacak 440 adet demiryolu aracını, Türkiye Vagon Fabrikaları’nın (TÜVASAŞ) Adapazarı’ndaki fabrikasında birlikte üretecek. Türkiye, bu alanda oluşturacağı üretim kabiliyetleri ve sanayi deneyimiyle dünya pazarından pay alma olanağına kavuşacaktır.

“SİP, uluslararasıdüzenlemelere uygundur.”

Bakanlığımız tarafından bu amaçla hazırlanan Sanayi İşbirliği Programı (SİP) ile başta ulaştırma, enerji ve sağlık sektörlerinde olmak üzere kamunun yüksek teknoloji içeren ve büyük maliyet gerektiren alımlarında ülkemizin üretim ve teknoloji yeteneklerinin geliştirilmesinin yanı sıra uluslararası firmalarla karşılıklı ticari ilişkiler ve karşılıklı yarar ilkeleri çerçevesinde iş birliklerinin artırılmasına imkân sağlayacaktır.

Sanayi İşbirliği Programı ile sanayide yenilik, yerlileşme ve teknoloji transferini sağlamak, yerli sanayi için uluslararası alanda yeni pazarlar yaratmak, istihdamı ve iş gücü kalitesini artırmak, döviz girdilerini artırarak cari açığın azaltılmasını sağlamak mümkün olabilmekte olup söz konusu uygulama ülkemiz için büyük önem arz etmektedir.

Kamu alımları ile ilgili yapılan hesaplamalara göre Türkiye'de yüksek teknolojili alanlarda kamu harcamalarının 2011-2021 yılları arasında tahmini 600 milyar dolar olması hesaplanıyor. Yurt dışı kamu alımlarında yüzde 50 oranında offset uygulanması durumunda 10 yıl boyunca sanayi katılımı, ihracat ve teknolojik iş birliği yoluyla Türkiye ekonomisine sağlanacak yıllık katkının

yaklaşık 30 milyar dolar olduğu tahmin edilmektedir.

Sanayi İşbirliği Programının dayanağını oluşturan 4734 sayılı Kamu İhale Kanunu’ndaki değişiklik, 19 Şubat 2014 tarihinde yayınlanan “Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı’nın Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun”da yayınlanmıştır. Kanunun yayınlandığı ilk zamanlarda konu henüz ülkemizde bile yeterince bilinmemesine rağmen yabancı ülkeler nezdinde büyük ilgi uyandırmıştır. Bunlardan dikkat çekici birkaç örnekten bahsedilecek olursa, 25 Şubat 2014 tarihinde ABD Ticaret Bakanlığı sivil offset uygulamalarının genişletilmesinden duydukları rahatsızlığı ifade edip, Genel Müdürlüğümüzden açıklama talep etmişlerdir. 9 Nisan 2014 tarihinde ise ABD Büyükelçiliği Ekonomi Bölümü, konu ile alakalı olarak Genel Müdürlüğümüzden randevu talep etmiştir. Yine 2014 Mayıs ayı

“DTÖ-KAA kapsamında taraf olmasına rağmen yalnız

İsrail’e offset istisnası verilmiştir.”

“ABD’de, Yerli Malı Alımı Kanunu (The Buy American Act)

çerçevesinde, bayındırlık ve ulaştırma yatırımlarında,

tedarik edilecek tüm ürünlerin ABD sınırları içerisinde üretilmesi ve Amerikan

ham maddesi kullanılması zorunludur.”

“SİP klasik manada offset değildir.”

Page 29: T.C. BİLİM, SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANLIĞI İNOVASYON · Değişim ve gelişim, birbiriyle ilintili ve kesintisiz bir süreçtir ve inovasyon da bu sürecin en önemli aktörüdür

2726

ARALIK 2015ARALIK 2015

10 milyon doları aşan bir mal veya hizmet alım ihalesinde SİP uygulanıp uygulanmayacağına ve tedarik bedeli üzerinden hangi oranda SİP taahhüdü isteneceğine alım yapan idare karar verir. Yönetmelik, mahalli idareler ve bağlı kuruluşları ile belediyelere ait şirketleri de kapsamaktadır. Ancak bu Yönetmelik kapsamında mal veya hizmet alımı yapmaya karar veren idareler, bu Yönetmelik hükümlerine uygun olarak SİP uygulanmasını sağlayacak şekilde organizasyon yapılarını oluşturmak ve alt düzenlemeler hazırlamakla görevlidir.

Yönetmelik kapsamındaki projeler verimlilik ve iktisadilik esaslarına göre yapılacaktır. Proje tedarikinde iktisadilik, sadece en düşük fiyatlı teklifin değil, işletme ve bakım maliyeti, verimlilik, kalite, teknik üstünlükler, yaşam döngüsü maliyeti ve SİP taahhüdü gibi fiyat dışındaki diğer unsurlar da dikkate alınarak en avantajlı teklifin tespiti suretiyle sağlanacaktır.

Yönetmeliğe göre yapılacak ihalelerde, saydamlık, rekabet, eşit muamele, güvenilirlik, gizlilik, kamuoyu denetimi, ihtiyaçların uygun şartlarla ve zamanında karşılanması ve kaynakların verimli kullanılması esas olacaktır. Yine Yönetmelik kapsamında yapılan sözleşmelerde Yatırımlarda Devlet Yardımları Hakkındaki Kararı uygulanabilecektir.

etkili biçimde kullanıldığı izlenmektedir.ABD’de, Yerli Malı Alımı Kanunu (The Buy

American Act) çerçevesinde savunma sanayisinin yanı sıra sivil sektörlerde de yerli sanayi katılımı uygulamalarının benimsendiği görülmektedir.

Örneğin;• Bayındırlık ve ulaştırma yatırımlarında, tedarik edilecek tüm ürünlerin ABD sınırları içerisinde üretilmesi ve Amerikan ham maddesi kullanılması zorunlu tutulmaktadır. • Taşımacılık ve havacılık alanlarında en az % 60, enerji alanında ise en az % 50 yerli katkı ve nihai montajın ABD’de tamamlanması istenmektedir.

Güney Afrika Cumhuriyeti’nde, 1996 yılından itibaren sanayi stratejisinin bir parçası olarak uygulanan “Ulusal Sanayi Katılımı Programı” (The National Industrial Participation Programme) ile ithalat miktarı 10 milyon ABD Dolar’ını aşan tüm sivil kamu alımlarında sanayi katılımı zorunlu hale getirilmiştir.

SİP’ in Ülkemiz Açısından Önemi

Ülkemizde 2014 yılında yaklaşık 114 milyar TL değerinde kamu alımı yapılmıştır. Bu denli büyük alım gücünün Türk sanayisinin “orta-yüksek ve yüksek teknolojili ürünlerde Afro-Avrasya’nın tasarım ve üretim üssü olmak” vizyonu ile sürdürülebilir kalkınma hedeflerimize yönlendirilmesi oldukça önemlidir. Örneğin, EKAP’tan alınan verilere göre; 2013 yılında bedeli 10 milyon TL’yi geçen 490 adet ihale yapılmıştır. Bunların parasal değeri 13,3 milyar TL’dir. Bu listenin analizi sonucunda yenilik, yerlileşme ve teknoloji transferi içerdiği öngörülen 117 adet ihale belirlenmiştir.

Bu ihalelerin bedeli ise 3,6 milyar TL’dir.

Bu kapsamda, son dönemde yüksek teknolojili ürünlerin üretim kapasitesinin artırılması için kamu alımlarında sanayi katılımı/offset uygulamaları tekrar gündeme gelmiştir. Aslında ülkemizde offset mevzuatının geçmişi 1998’e dayanmaktadır.

Ancak bu zamana kadar savunma alanında etkin bir şekilde uygulanan offset/sanayi katılımı uygulamalarının sivil alanda sınırlı olarak uygulanması nedeniyle yeni mekanizmalara ihtiyaç duyulmuştur.

Bu kapsamda gündeme gelen “Sanayi

İşbirliği Programı” ülkemiz sanayisinin teknolojik dönüşümüne katkı sağlayacak bir mekanizma olarak planlanmıştır.

2023 Hedefleri Kapsamında Sanayi Katılımı/Offset Şartının Yer Aldığı Önemli Yatırımlar

DEĞERLENDİRME

Ankara Metrosu: Ankara Metrosu’nda şartnameye % 51 yerli üretim şartı (offset) konmuştur (Çin - CSR Electric Locomotive firması) (324 metro aracı). Türkiye’nin 20 yıllık projeksiyonunda 5 bin 500 metro aracına ihtiyacı olduğu hesaplanmaktadır. Bunların ekonomik değeri ise yaklaşık 45 milyar dolar civarındadır. Bu alanda dünyada yaklaşık 2 trilyon dolarlık bir pazar vardır. Türkiye, bu alanda oluşturacağı üretim kabiliyetleri ve sanayi deneyimiyle dünya pazarından pay alma olanağına kavuşacaktır

3G İhalesi-Çin Huawei Firması: 3G ihalesindeki % 40 oranında yatırım yapma koşulunu yerine getirmek üzere, 350 Türk mühendisin çalışacağı yeni Ar-Ge merkezini İstanbul’da açmıştır.

Marmaray Projesi - Vagon Üretimi – EUROTEM: MARMARAY ihalesini kazanan Güney Koreli EUROTEM firması, projede kullanılacak 440 adet demiryolu aracını, Türkiye Vagon Fabrikaları’nın (TÜVASAŞ) Adapazarı’ndaki fabrikasında birlikte üretecek. Türkiye, bu alanda oluşturacağı üretim kabiliyetleri ve sanayi deneyimiyle dünya pazarından pay alma olanağına kavuşacaktır.

“SİP, uluslararasıdüzenlemelere uygundur.”

Bakanlığımız tarafından bu amaçla hazırlanan Sanayi İşbirliği Programı (SİP) ile başta ulaştırma, enerji ve sağlık sektörlerinde olmak üzere kamunun yüksek teknoloji içeren ve büyük maliyet gerektiren alımlarında ülkemizin üretim ve teknoloji yeteneklerinin geliştirilmesinin yanı sıra uluslararası firmalarla karşılıklı ticari ilişkiler ve karşılıklı yarar ilkeleri çerçevesinde iş birliklerinin artırılmasına imkân sağlayacaktır.

Sanayi İşbirliği Programı ile sanayide yenilik, yerlileşme ve teknoloji transferini sağlamak, yerli sanayi için uluslararası alanda yeni pazarlar yaratmak, istihdamı ve iş gücü kalitesini artırmak, döviz girdilerini artırarak cari açığın azaltılmasını sağlamak mümkün olabilmekte olup söz konusu uygulama ülkemiz için büyük önem arz etmektedir.

Kamu alımları ile ilgili yapılan hesaplamalara göre Türkiye'de yüksek teknolojili alanlarda kamu harcamalarının 2011-2021 yılları arasında tahmini 600 milyar dolar olması hesaplanıyor. Yurt dışı kamu alımlarında yüzde 50 oranında offset uygulanması durumunda 10 yıl boyunca sanayi katılımı, ihracat ve teknolojik iş birliği yoluyla Türkiye ekonomisine sağlanacak yıllık katkının

yaklaşık 30 milyar dolar olduğu tahmin edilmektedir.

Sanayi İşbirliği Programının dayanağını oluşturan 4734 sayılı Kamu İhale Kanunu’ndaki değişiklik, 19 Şubat 2014 tarihinde yayınlanan “Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı’nın Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun”da yayınlanmıştır. Kanunun yayınlandığı ilk zamanlarda konu henüz ülkemizde bile yeterince bilinmemesine rağmen yabancı ülkeler nezdinde büyük ilgi uyandırmıştır. Bunlardan dikkat çekici birkaç örnekten bahsedilecek olursa, 25 Şubat 2014 tarihinde ABD Ticaret Bakanlığı sivil offset uygulamalarının genişletilmesinden duydukları rahatsızlığı ifade edip, Genel Müdürlüğümüzden açıklama talep etmişlerdir. 9 Nisan 2014 tarihinde ise ABD Büyükelçiliği Ekonomi Bölümü, konu ile alakalı olarak Genel Müdürlüğümüzden randevu talep etmiştir. Yine 2014 Mayıs ayı

“DTÖ-KAA kapsamında taraf olmasına rağmen yalnız

İsrail’e offset istisnası verilmiştir.”

“ABD’de, Yerli Malı Alımı Kanunu (The Buy American Act)

çerçevesinde, bayındırlık ve ulaştırma yatırımlarında,

tedarik edilecek tüm ürünlerin ABD sınırları içerisinde üretilmesi ve Amerikan

ham maddesi kullanılması zorunludur.”

“SİP klasik manada offset değildir.”

Page 30: T.C. BİLİM, SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANLIĞI İNOVASYON · Değişim ve gelişim, birbiriyle ilintili ve kesintisiz bir süreçtir ve inovasyon da bu sürecin en önemli aktörüdür

2928

ARALIK 2015ARALIK 2015

komisyon oluşturularak 5 toplantı yapılmıştır. Yönetmelik hazırlandıktan sonra Bakanlığımız Müsteşarının başkanlığında; Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığı, Gümrük ve Ticaret Bakanlığı, Hazine Müsteşarlığı, AB Bakanlığı, Sağlık Bakanlığı, Ekonomi Bakanlığı, Kalkınma Bakanlığı, Maliye Bakanlığı Müsteşarlarıyla üst düzey yöneticilerin bulunduğu “Müsteşarlar Toplantısı” 4 Aralık 2014 tarihinde gerçekleştirilerek konunun önemi vurgulanmıştır.

içinde Rolls Royce firma yetkilileri konuyla alakalı olarak Sayın Bakanımız Fikri IŞIK’tan randevu almıştır. Sanayi İşbirliği Programına yönelik yurtdışından gelen bu yoğun ilgiye rağmen ülkemizde kamu kurum ve kuruluşları ile STK’ların konuya biraz daha gecikmeli olarak ilgi gösterdikleri gözlenmiştir.

Kanun değişikliğinden sonra Yönetmelik hazırlıkları kapsamında; SSM, KİK, Maliye Bakanlığı, Ekonomi Bakanlığı, Kalkınma Bakanlığı, Enerji Bakanlığı, Sağlık Bakanlığı, İçişleri Bakanlığı, Hazine Müsteşarlığı, TAEK’in katılımlarıyla bir

DEĞERLENDİRME

Sürdürülebilir bir ekonomi ve Sosyal refah için “Sanayide Yapısal Dönüşüm” başladı.

“SİP, uluslararasıdüzenlemelere uygundur.”

“Türkiye, DTÖ Kamu Alımları Anlaşması’na

taraf değildir.”

“Sanayi İşbirliği Programı (SİP), maliyeti en az 10 milyon ABD Doları olan mal ve

hizmet alımlarında yenilik, yerlileşme ve/veya teknoloji

transferinin sağlanması amacıyla belirlenen SİP

kategorileri altında gerçekleştirilen işlem ve

faaliyetlerin tamamını kapsar.”

Bu Yönetmeliğe göre özellikle kamu alımlarının yüksek olduğu Sağlık Bakanlığı, Ulaştırma Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığı ile Enerji ve Tabi Kaynaklar Bakanlığının alt düzenlemeler hazırlayarak, Sanayi İşbirliği Programına başlanması beklenmektedir.

Türk sanayisinin global düzeyde rekabet edebilmesi ve sürdürülebilir bir üretim yapısının oluşturulabilmesi için teknoloji yoğunluğunu yükseltmesi gerekmektedir. Türkiye teknoloji yoğunluğunu yükseltemediği sektörlerde de katma değeri yükseltecek ürün profiline geçmek zorundadır.

Bugün için ülkemizin ihracatının ithalatı karşılama oranı % 65,1’dir. Bir başkadeyişle ihracatımız ithalata bağımlıdır. Türkiye’nin toplam ihracatı içindeki ara malı ithalat oranı % 73’tür (2014 yılı, toplam ithalat 142,2 milyar $, ara malı ithalatı 176,7 milyar $). İhraç edilen katma değeri yüksek ürünlerin içinde, yurt içinde üretilen ara malı kullanılması cari açığın kapanması ve ekonomik istikrar açısından önemlidir.

Bu sebeple, Sanayi Genel Müdürlüğü olarak Türkiye’nin nitelikli insan kaynağı ve sanayi uygulama deneyiminin derin olduğu alanları önceleyerek, Türk sanayisinin teknolojik yoğunluğunu artırmaya çalışıyoruz. Motor üretimi stratejik bir alandır. Türkiye, gerek insan kaynağı olarak gerek sanayi uygulama deneyimi olarak kendi motorunu üretecek kapasitededir. Özellikle kamyon, traktör, iş makinası ve jeneratör motorları alanında

“Şimdi Yeni Şeyler Söylemek Lazım” Hz. Mevlana

Prof. Dr. İbrahim KILIÇASLANSanayi Genel Müdürü

Page 31: T.C. BİLİM, SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANLIĞI İNOVASYON · Değişim ve gelişim, birbiriyle ilintili ve kesintisiz bir süreçtir ve inovasyon da bu sürecin en önemli aktörüdür

2928

ARALIK 2015ARALIK 2015

komisyon oluşturularak 5 toplantı yapılmıştır. Yönetmelik hazırlandıktan sonra Bakanlığımız Müsteşarının başkanlığında; Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığı, Gümrük ve Ticaret Bakanlığı, Hazine Müsteşarlığı, AB Bakanlığı, Sağlık Bakanlığı, Ekonomi Bakanlığı, Kalkınma Bakanlığı, Maliye Bakanlığı Müsteşarlarıyla üst düzey yöneticilerin bulunduğu “Müsteşarlar Toplantısı” 4 Aralık 2014 tarihinde gerçekleştirilerek konunun önemi vurgulanmıştır.

içinde Rolls Royce firma yetkilileri konuyla alakalı olarak Sayın Bakanımız Fikri IŞIK’tan randevu almıştır. Sanayi İşbirliği Programına yönelik yurtdışından gelen bu yoğun ilgiye rağmen ülkemizde kamu kurum ve kuruluşları ile STK’ların konuya biraz daha gecikmeli olarak ilgi gösterdikleri gözlenmiştir.

Kanun değişikliğinden sonra Yönetmelik hazırlıkları kapsamında; SSM, KİK, Maliye Bakanlığı, Ekonomi Bakanlığı, Kalkınma Bakanlığı, Enerji Bakanlığı, Sağlık Bakanlığı, İçişleri Bakanlığı, Hazine Müsteşarlığı, TAEK’in katılımlarıyla bir

DEĞERLENDİRME

Sürdürülebilir bir ekonomi ve Sosyal refah için “Sanayide Yapısal Dönüşüm” başladı.

“SİP, uluslararasıdüzenlemelere uygundur.”

“Türkiye, DTÖ Kamu Alımları Anlaşması’na

taraf değildir.”

“Sanayi İşbirliği Programı (SİP), maliyeti en az 10 milyon ABD Doları olan mal ve

hizmet alımlarında yenilik, yerlileşme ve/veya teknoloji

transferinin sağlanması amacıyla belirlenen SİP

kategorileri altında gerçekleştirilen işlem ve

faaliyetlerin tamamını kapsar.”

Bu Yönetmeliğe göre özellikle kamu alımlarının yüksek olduğu Sağlık Bakanlığı, Ulaştırma Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığı ile Enerji ve Tabi Kaynaklar Bakanlığının alt düzenlemeler hazırlayarak, Sanayi İşbirliği Programına başlanması beklenmektedir.

Türk sanayisinin global düzeyde rekabet edebilmesi ve sürdürülebilir bir üretim yapısının oluşturulabilmesi için teknoloji yoğunluğunu yükseltmesi gerekmektedir. Türkiye teknoloji yoğunluğunu yükseltemediği sektörlerde de katma değeri yükseltecek ürün profiline geçmek zorundadır.

Bugün için ülkemizin ihracatının ithalatı karşılama oranı % 65,1’dir. Bir başkadeyişle ihracatımız ithalata bağımlıdır. Türkiye’nin toplam ihracatı içindeki ara malı ithalat oranı % 73’tür (2014 yılı, toplam ithalat 142,2 milyar $, ara malı ithalatı 176,7 milyar $). İhraç edilen katma değeri yüksek ürünlerin içinde, yurt içinde üretilen ara malı kullanılması cari açığın kapanması ve ekonomik istikrar açısından önemlidir.

Bu sebeple, Sanayi Genel Müdürlüğü olarak Türkiye’nin nitelikli insan kaynağı ve sanayi uygulama deneyiminin derin olduğu alanları önceleyerek, Türk sanayisinin teknolojik yoğunluğunu artırmaya çalışıyoruz. Motor üretimi stratejik bir alandır. Türkiye, gerek insan kaynağı olarak gerek sanayi uygulama deneyimi olarak kendi motorunu üretecek kapasitededir. Özellikle kamyon, traktör, iş makinası ve jeneratör motorları alanında

“Şimdi Yeni Şeyler Söylemek Lazım” Hz. Mevlana

Prof. Dr. İbrahim KILIÇASLANSanayi Genel Müdürü

Page 32: T.C. BİLİM, SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANLIĞI İNOVASYON · Değişim ve gelişim, birbiriyle ilintili ve kesintisiz bir süreçtir ve inovasyon da bu sürecin en önemli aktörüdür

ARALIK 2015ARALIK 2015

DEĞERLENDİRME

3130

dünya ile rekabetçi olabilecek, markalar oluşturabilecek potansiyelimiz bulunmaktadır.

Hızlı sanayileşme sonucu oluşan çevre ve atmosfer kirliliğinin insan sağlığını tehdit etmesi ve küresel ısınmaya sebep olması, AB mevzuatının, motorlu taşıtların emisyonlarına sıkı kontrol getirmesine neden olmuştur. Bununla birlikte, “emisyon standardı” uygulamaları, teknoloji yoğunluğu yüksek ülkelerin çevre duyarlılığının yanı sıra ülkelerin kendi yerel üreticilerini korumak için kullandıkları teknik araçlardan biri haline gelmiştir.Daha düşük yoğunlukta teknolojiye sahip gelişmekte olan ülkeler, gelişmiş ülkelerin koyduğu emisyon standartlarına uygun araç üretemedikleri için gelişmiş ülkelerin pazarlarına girememektedir. Buna ilave olarak az gelişmiş ve gelişmekte olan ülkeleri, çevre koruma adına yürürlüğe yeni girmiş olan emisyon standardını uygulamaya zorlamaktadırlar. Bu amaçla lobi faaliyetleri yapılarak çeşitli platformlarda çevrenin önemi konusunda da kamuoyu oluşturmakta ve kimi az gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerde gerek bürokrasi gerekse sivil toplum kuruluşları aracılığıyla emisyon standardı seviyelerini yükselterek bu ülkeleri kendi pazarları haline getirmektedirler. Butehditlerden kurtulmak amacıyla gelişmiş ülkelerin uyguladığı emisyon seviyelerine uygun motor üretemeyen ve sektörde iddialı olmak isteyen Hindistan, Çin ve Rusya gibi ülkeler, hem teknoloji geliştirmek hem de kendi yerli firmalarını gelişmiş ülkelerin dev üretici firmalarına karşı rekabetten korumak amacıyla kendi teknolojilerine uygun daha düşük seviyede emisyon standardı uygulamaktadırlar. Bu yöntem ile yerel firmaların Ar-Ge yetenekleri geliştirilerek ve teşvikler

uygulanarak daha üst emisyon standardına uygun motor geliştirmelerini teşvik etmektedirler.

ABD, Japonya ve AB dünya otomotiv ticaretinde egemen durumdadır. Bu ülkelerde faaliyet gösteren firmalar, 70 ülkede 396 montaj hattı ile üretim yapmaktadırlar. Dünya otomotiv üretiminde bu ülkeler lehine tekelleşme söz konusudur.

Motor teknolojisi OECD’nin “teknoloji yoğunluğu indeksine” göre, orta yüksek teknoloji olmasına rağmen kritik, stratejik ve doğurgan bir teknolojidir. Dünya teknoloji klasmanında üst sıralarda olan ülkeler, otomotiv sektöründe de üst sıralarda olan ülkelerdir. Türkiye bu teknolojinin gerisinde kalmış bir ülkedir. Emisyon standartlarının her geçen dönem daha sıkı hale gelmesiyle beraber, küçük motor üreticilerinin zorlandıkları ve piyasadan çekildikleri, genelde gelişmiş ülkelerde yerleşik motor imalatçılarının ise piyasada daha fazla hakim duruma geldikleri görülmektedir. Bugün için iç pazar büyüklüğü ve otomotiv tedarik sanayinin kazandığı uluslararası akredite üretim kabiliyetiyle kamyon, traktör, iş makinası ve jeneratör motorlarının ülkemizde üretilmesi açısından son bir fırsat görülmektedir.

Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı olarak ülkemizde kamyon, traktör-tarım makinası ve iş makinaları konularında yerli üreticiler oluşturma hedefimiz bulunmaktadır. Ancak, Bakanlığımızca uyumlaştırılarak ulusal mevzuata kazandırılan AB emisyon mevzuatının “yerli motor” üretimine fırsat vermediği, motor emisyon seviyelerinin 3-4 yılda bir üst seviyeye geçmesinin yerli yatırımcının bu konuda yatırım yapmasını engellediği değerlendirilmektedir. Zira motor üreticilerimizin yaptıkları Ar-Ge’nin hızı AB seviyesinin altında kalmaktadır.

Ülkemizde markalaşmanın ihmal edilmesinden dolayı sanayimiz dünya markaları için stratejik ortak olmayan fason mallar üreten taşeron özelliği göstermektedir. Yıllarca kendi markası yerine fason üretim yaptığı yabancı markaya yatırım yapan Türk firmaları, ana firmanın daha kaliteli ve daha düşük maliyetli yeni fason firma bulması sonucu kapanmak zorunda kalmaktadır.Bugün için Türkiye’de global üreticilerin 14 adet fabrikası bulunmaktadır. Diğer taraftan Türkiye’de üretim yapmış kriz ortamında da Türkiye’den ayrılmış Jeep, Desoto, BMC ve Opel gibi global firmalar da unutulmamalıdır.

Türkiye’de yalnız iç pazarda yıllık 60.000 civarında traktör, 7.500 civarında iş makinası ve 30.000 civarında jeneratör satışı yapılmaktadır. Türkiye’nin motor ihtiyacı 70.000 olarak hesaplanmıştır. Bu motorlar ve ekipmanları için 2014 yılı itibarıyla yaklaşık 3 milyar $ ithalat yapılmıştır.

Ülkemizde 11 adet traktör üreticisi bulunmakta olup bunlardan 3 tanesi aynı zamanda sahip oldukları lisans ile dizel

“Avrupa’da, Türkiye Tedarik Sanayinden parça almadan imal edilen

hiçbir araba, hiçbir marka yoktur.”

motor da üretmektedir: Bu üreticiler, Türk Traktör (New Holland), TÜMOSAN (Fiat) ve Başak Traktör’dür. Tamamen yerli sermayeli firmalar arasında yer alan TÜMOSAN ve Başak Faz 3A kategorisinde motor üretim kapasitesine sahiptir. Bu motor, emisyon açısından oldukça iyi, Türk köylüsünün yapısına uygun mekanik bir motordur. Ayrıca Faz 3B ve Faz 4 motor üretme projelerini sürdürmektedirler.Faz 3B ve Faz 4 motorlar tamamen elektronik motorlar olup egzoz filtreleme donanımları dünyada 3 firma, yakıt ve elektronik sistemleri ise dünyada 4 firma tarafından üretilen oldukça pahalı sistemlerdir. Faz 4 motor, Faz 3A motora kıyasla motor gücüne göre değişmekle beraber % 70 daha pahalıdır. Ülkemiz motor üreticileri bu donanımları ithal etmek zorundadır. Genel Müdürlüğümüz araştırmasına göre Faz 3B ve Faz 4 motorun zorunlu hale gelmesiyle birlikte yol dışı hareketli makine ve traktör ithaline yıllık 500 milyon USD (2014) daha fazla harcama yapılması gerekmektedir.Türkiye, AB üyelik sürecinde, 1996 yılında yürürlüğe giren Gümrük Birliğini teşkil eden Ortaklık Konseyi Kararı (OKK) gereği,ticarette teknik engellerin kaldırılması amacıyla “AB Teknik Mevzuatı”nı uyumlaştırma taahhüdü vermiştir.Türkiye’ye, AB’ye üye olmamasına rağmen emisyon uygulamasında istisna verilmezken, 2004 yılında AB’ye üye olan Polonya’ya 120 milyar € alt yapı desteği ve 15 yıl AB normlarına teknik uyum sağlaması için istisna verilmiştir.

Türkiye’nin ürettiği toplam emisyon değeri, AB’nin ürettiği toplam emisyonun 1/10’undan daha az, yalnız Almanya’nın ürettiği toplam emisyon değerlerinin

1/2’sinden az, İngiltere, Fransa ve İtalya’nın ürettiği toplam emisyon değerlerinden az ve Türkiye’nin nüfusunun yaklaşık yarısı olan Polonya’nın ürettiği toplam emisyonu kadardır.

AB uyum sürecinin otomotiv sektörü özelinde yerli üretimin gelişimine engel olduğu görülmektedir. AB’den alınan tip onayları ülkemizde geçerliyken, Türkiye’nin hazırladığı tip onayları AB tarafından kabul edilmemektedir. Otomotiv sanayinin çok zayıf olduğu Bulgaristan ve Malta’nın tip onaylarını kabul eden AB’nin bu uygulaması çifte standart olarak algılanmaktadır.

Bakanlığımız, Türkiye’nin motor üretenler liginde kalabilmesi ve kendi markalarını üretebilmesi için önümüzdeki üç yılı fırsat olarak gördüğünden, konu ile ilgili üretim yapan (motor ve güç aktarma organları imalatçıları ve kullanıcıları) 15 özel sektör firması ve 4 kamu kurumunun katılımıyla ile karar almaya yetkili temsilciler ile derin Ar-Ge’nin ve akredite testlerin hızla yapılabileceği “Motor Mükemmeliyet Merkezi” kurulması ve Türkiye’nin ihtiyacı olan motorların, elektronik sistemlerin ve emisyon sistemlerinin yerli teknoloji ile üretimi kararı aldı.

Bu karar ile;• Teknoloji gelişimine fırsat vermek,• Türkiye’deki firmaları araştırma-geliştirme projeleri ile desteklemek,• Gerekli tüm testlerin Merkez bünyesinde gerçekleştirilmesini sağlamak,• Yeni teknolojiler geliştirilmesini ve yüksek katma değerli parçaların ülkemizde üretilmesini sağlamak, • Türkiye’de üretimi olmayan aksamlar ve parçalar için (after-treatment sistemler, elektronik donanımlar, yakıt sistemleri) Ar-Ge yapılması ve bunların yurt içinde üretilmesini sağlamak,• Firmalara markalaşma, tanıtım ve pazarlama alanında destek vermek,• Motor ve aktarma organları üretim kabiliyetinin artırılmasını sağlamak için uluslararası anlaşmalar ve taahhütlere bağlı kalınmaya çalışılarak, ülkemizde yayımlanmış olan emisyon mevzuatında AB’ye göre yaklaşık 3 yıllık geçiş süreci verilmesi kararı alınmış ve ertelemeye ilişkin değişiklik içeren mevzuat Resmi

1Gazete’de yayımlanmıştır .

“Teknoloji üretmek içinsektörel olarak sistematik

derinleşecek Mükemmeliyet Merkezlerinin kurulması artık

bir zorunluluktur.”

“MMM ve Yerli Araba birbirini destekleyecek sistemli bir

yaklaşımın sonucu olan projedir.”

1“Karayolu Dışında Kullanılan Hareketli Makinalara Takılan İçten Yanmalı Motorlardan Çıkan Gaz ve Parçacık Halindeki Kirletici Emisyonlara Karşı Alınacak Tedbirlerle İlgili Tip Onayı Yönetmeliği (97/68/AT)” nde değişiklik yapan yönetmelik 26/06/2015 tarih ve 29398 sayılı Resmi Gazete’ de yayımlanmıştır. “Tarım veya Orman Traktörlerini Tahrik Etmek Üzere Tasarlanan Motorlardan Çıkan Gaz Emisyonları ve Parçacık Kirleticilere Karşı Alınacak Tedbirlerle İlgili Tip Onayı Yönetmeliği (2000/25/AT)” nde değişiklik yapan yönetmelik 02/07/2015 tarih ve 29404 sayılı Resmi Gazete’ de yayımlanmıştır.

Page 33: T.C. BİLİM, SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANLIĞI İNOVASYON · Değişim ve gelişim, birbiriyle ilintili ve kesintisiz bir süreçtir ve inovasyon da bu sürecin en önemli aktörüdür

ARALIK 2015ARALIK 2015

DEĞERLENDİRME

3130

dünya ile rekabetçi olabilecek, markalar oluşturabilecek potansiyelimiz bulunmaktadır.

Hızlı sanayileşme sonucu oluşan çevre ve atmosfer kirliliğinin insan sağlığını tehdit etmesi ve küresel ısınmaya sebep olması, AB mevzuatının, motorlu taşıtların emisyonlarına sıkı kontrol getirmesine neden olmuştur. Bununla birlikte, “emisyon standardı” uygulamaları, teknoloji yoğunluğu yüksek ülkelerin çevre duyarlılığının yanı sıra ülkelerin kendi yerel üreticilerini korumak için kullandıkları teknik araçlardan biri haline gelmiştir.Daha düşük yoğunlukta teknolojiye sahip gelişmekte olan ülkeler, gelişmiş ülkelerin koyduğu emisyon standartlarına uygun araç üretemedikleri için gelişmiş ülkelerin pazarlarına girememektedir. Buna ilave olarak az gelişmiş ve gelişmekte olan ülkeleri, çevre koruma adına yürürlüğe yeni girmiş olan emisyon standardını uygulamaya zorlamaktadırlar. Bu amaçla lobi faaliyetleri yapılarak çeşitli platformlarda çevrenin önemi konusunda da kamuoyu oluşturmakta ve kimi az gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerde gerek bürokrasi gerekse sivil toplum kuruluşları aracılığıyla emisyon standardı seviyelerini yükselterek bu ülkeleri kendi pazarları haline getirmektedirler. Butehditlerden kurtulmak amacıyla gelişmiş ülkelerin uyguladığı emisyon seviyelerine uygun motor üretemeyen ve sektörde iddialı olmak isteyen Hindistan, Çin ve Rusya gibi ülkeler, hem teknoloji geliştirmek hem de kendi yerli firmalarını gelişmiş ülkelerin dev üretici firmalarına karşı rekabetten korumak amacıyla kendi teknolojilerine uygun daha düşük seviyede emisyon standardı uygulamaktadırlar. Bu yöntem ile yerel firmaların Ar-Ge yetenekleri geliştirilerek ve teşvikler

uygulanarak daha üst emisyon standardına uygun motor geliştirmelerini teşvik etmektedirler.

ABD, Japonya ve AB dünya otomotiv ticaretinde egemen durumdadır. Bu ülkelerde faaliyet gösteren firmalar, 70 ülkede 396 montaj hattı ile üretim yapmaktadırlar. Dünya otomotiv üretiminde bu ülkeler lehine tekelleşme söz konusudur.

Motor teknolojisi OECD’nin “teknoloji yoğunluğu indeksine” göre, orta yüksek teknoloji olmasına rağmen kritik, stratejik ve doğurgan bir teknolojidir. Dünya teknoloji klasmanında üst sıralarda olan ülkeler, otomotiv sektöründe de üst sıralarda olan ülkelerdir. Türkiye bu teknolojinin gerisinde kalmış bir ülkedir. Emisyon standartlarının her geçen dönem daha sıkı hale gelmesiyle beraber, küçük motor üreticilerinin zorlandıkları ve piyasadan çekildikleri, genelde gelişmiş ülkelerde yerleşik motor imalatçılarının ise piyasada daha fazla hakim duruma geldikleri görülmektedir. Bugün için iç pazar büyüklüğü ve otomotiv tedarik sanayinin kazandığı uluslararası akredite üretim kabiliyetiyle kamyon, traktör, iş makinası ve jeneratör motorlarının ülkemizde üretilmesi açısından son bir fırsat görülmektedir.

Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı olarak ülkemizde kamyon, traktör-tarım makinası ve iş makinaları konularında yerli üreticiler oluşturma hedefimiz bulunmaktadır. Ancak, Bakanlığımızca uyumlaştırılarak ulusal mevzuata kazandırılan AB emisyon mevzuatının “yerli motor” üretimine fırsat vermediği, motor emisyon seviyelerinin 3-4 yılda bir üst seviyeye geçmesinin yerli yatırımcının bu konuda yatırım yapmasını engellediği değerlendirilmektedir. Zira motor üreticilerimizin yaptıkları Ar-Ge’nin hızı AB seviyesinin altında kalmaktadır.

Ülkemizde markalaşmanın ihmal edilmesinden dolayı sanayimiz dünya markaları için stratejik ortak olmayan fason mallar üreten taşeron özelliği göstermektedir. Yıllarca kendi markası yerine fason üretim yaptığı yabancı markaya yatırım yapan Türk firmaları, ana firmanın daha kaliteli ve daha düşük maliyetli yeni fason firma bulması sonucu kapanmak zorunda kalmaktadır.Bugün için Türkiye’de global üreticilerin 14 adet fabrikası bulunmaktadır. Diğer taraftan Türkiye’de üretim yapmış kriz ortamında da Türkiye’den ayrılmış Jeep, Desoto, BMC ve Opel gibi global firmalar da unutulmamalıdır.

Türkiye’de yalnız iç pazarda yıllık 60.000 civarında traktör, 7.500 civarında iş makinası ve 30.000 civarında jeneratör satışı yapılmaktadır. Türkiye’nin motor ihtiyacı 70.000 olarak hesaplanmıştır. Bu motorlar ve ekipmanları için 2014 yılı itibarıyla yaklaşık 3 milyar $ ithalat yapılmıştır.

Ülkemizde 11 adet traktör üreticisi bulunmakta olup bunlardan 3 tanesi aynı zamanda sahip oldukları lisans ile dizel

“Avrupa’da, Türkiye Tedarik Sanayinden parça almadan imal edilen

hiçbir araba, hiçbir marka yoktur.”

motor da üretmektedir: Bu üreticiler, Türk Traktör (New Holland), TÜMOSAN (Fiat) ve Başak Traktör’dür. Tamamen yerli sermayeli firmalar arasında yer alan TÜMOSAN ve Başak Faz 3A kategorisinde motor üretim kapasitesine sahiptir. Bu motor, emisyon açısından oldukça iyi, Türk köylüsünün yapısına uygun mekanik bir motordur. Ayrıca Faz 3B ve Faz 4 motor üretme projelerini sürdürmektedirler.Faz 3B ve Faz 4 motorlar tamamen elektronik motorlar olup egzoz filtreleme donanımları dünyada 3 firma, yakıt ve elektronik sistemleri ise dünyada 4 firma tarafından üretilen oldukça pahalı sistemlerdir. Faz 4 motor, Faz 3A motora kıyasla motor gücüne göre değişmekle beraber % 70 daha pahalıdır. Ülkemiz motor üreticileri bu donanımları ithal etmek zorundadır. Genel Müdürlüğümüz araştırmasına göre Faz 3B ve Faz 4 motorun zorunlu hale gelmesiyle birlikte yol dışı hareketli makine ve traktör ithaline yıllık 500 milyon USD (2014) daha fazla harcama yapılması gerekmektedir.Türkiye, AB üyelik sürecinde, 1996 yılında yürürlüğe giren Gümrük Birliğini teşkil eden Ortaklık Konseyi Kararı (OKK) gereği,ticarette teknik engellerin kaldırılması amacıyla “AB Teknik Mevzuatı”nı uyumlaştırma taahhüdü vermiştir.Türkiye’ye, AB’ye üye olmamasına rağmen emisyon uygulamasında istisna verilmezken, 2004 yılında AB’ye üye olan Polonya’ya 120 milyar € alt yapı desteği ve 15 yıl AB normlarına teknik uyum sağlaması için istisna verilmiştir.

Türkiye’nin ürettiği toplam emisyon değeri, AB’nin ürettiği toplam emisyonun 1/10’undan daha az, yalnız Almanya’nın ürettiği toplam emisyon değerlerinin

1/2’sinden az, İngiltere, Fransa ve İtalya’nın ürettiği toplam emisyon değerlerinden az ve Türkiye’nin nüfusunun yaklaşık yarısı olan Polonya’nın ürettiği toplam emisyonu kadardır.

AB uyum sürecinin otomotiv sektörü özelinde yerli üretimin gelişimine engel olduğu görülmektedir. AB’den alınan tip onayları ülkemizde geçerliyken, Türkiye’nin hazırladığı tip onayları AB tarafından kabul edilmemektedir. Otomotiv sanayinin çok zayıf olduğu Bulgaristan ve Malta’nın tip onaylarını kabul eden AB’nin bu uygulaması çifte standart olarak algılanmaktadır.

Bakanlığımız, Türkiye’nin motor üretenler liginde kalabilmesi ve kendi markalarını üretebilmesi için önümüzdeki üç yılı fırsat olarak gördüğünden, konu ile ilgili üretim yapan (motor ve güç aktarma organları imalatçıları ve kullanıcıları) 15 özel sektör firması ve 4 kamu kurumunun katılımıyla ile karar almaya yetkili temsilciler ile derin Ar-Ge’nin ve akredite testlerin hızla yapılabileceği “Motor Mükemmeliyet Merkezi” kurulması ve Türkiye’nin ihtiyacı olan motorların, elektronik sistemlerin ve emisyon sistemlerinin yerli teknoloji ile üretimi kararı aldı.

Bu karar ile;• Teknoloji gelişimine fırsat vermek,• Türkiye’deki firmaları araştırma-geliştirme projeleri ile desteklemek,• Gerekli tüm testlerin Merkez bünyesinde gerçekleştirilmesini sağlamak,• Yeni teknolojiler geliştirilmesini ve yüksek katma değerli parçaların ülkemizde üretilmesini sağlamak, • Türkiye’de üretimi olmayan aksamlar ve parçalar için (after-treatment sistemler, elektronik donanımlar, yakıt sistemleri) Ar-Ge yapılması ve bunların yurt içinde üretilmesini sağlamak,• Firmalara markalaşma, tanıtım ve pazarlama alanında destek vermek,• Motor ve aktarma organları üretim kabiliyetinin artırılmasını sağlamak için uluslararası anlaşmalar ve taahhütlere bağlı kalınmaya çalışılarak, ülkemizde yayımlanmış olan emisyon mevzuatında AB’ye göre yaklaşık 3 yıllık geçiş süreci verilmesi kararı alınmış ve ertelemeye ilişkin değişiklik içeren mevzuat Resmi

1Gazete’de yayımlanmıştır .

“Teknoloji üretmek içinsektörel olarak sistematik

derinleşecek Mükemmeliyet Merkezlerinin kurulması artık

bir zorunluluktur.”

“MMM ve Yerli Araba birbirini destekleyecek sistemli bir

yaklaşımın sonucu olan projedir.”

1“Karayolu Dışında Kullanılan Hareketli Makinalara Takılan İçten Yanmalı Motorlardan Çıkan Gaz ve Parçacık Halindeki Kirletici Emisyonlara Karşı Alınacak Tedbirlerle İlgili Tip Onayı Yönetmeliği (97/68/AT)” nde değişiklik yapan yönetmelik 26/06/2015 tarih ve 29398 sayılı Resmi Gazete’ de yayımlanmıştır. “Tarım veya Orman Traktörlerini Tahrik Etmek Üzere Tasarlanan Motorlardan Çıkan Gaz Emisyonları ve Parçacık Kirleticilere Karşı Alınacak Tedbirlerle İlgili Tip Onayı Yönetmeliği (2000/25/AT)” nde değişiklik yapan yönetmelik 02/07/2015 tarih ve 29404 sayılı Resmi Gazete’ de yayımlanmıştır.

Page 34: T.C. BİLİM, SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANLIĞI İNOVASYON · Değişim ve gelişim, birbiriyle ilintili ve kesintisiz bir süreçtir ve inovasyon da bu sürecin en önemli aktörüdür

ARALIK 2015ARALIK 2015

DEĞERLENDİRME

3332

Bu üç sene içerisinde, firmaların motorunu ülkemizde üretebilmesi için gerekli hazırlıklarını yapması, aynı zamanda dünya pazarından kopmaması ve uluslararası platformda yarışabilmesi için rekabet edebilirliğinin de sürdürülebilmesi amaçlanmaktadır.

Türkiye’de otomotiv üretimi 1950’li yıllarda başlamıştır. Ancak ülkemizde üretim yapan 14 çok uluslu firmanın, çok yakın zamana kadar Ar-Ge çalışmalarını yurt dışında yapması ve üniversitelerimizin eğitiminin Türk sanayinin ihtiyaçlarından uzak olması nedeniyle; bugün için otomotiv üssü olan ülkemiz (2014 yılı verilerine göre);

• Dünyada otomotiv üretiminde 17’inci,• Avrupa Birliği’nde;

• Otobüs üretiminde 2’nci,• Hafif ticari araç üretiminde 1’inci,• Ağır kamyon üretiminde 2’nci,• Otomobil üretiminde 8’inci,• Toplam üretimde 6’ncı sırada yer almasına rağmen,

yeterli bilgi birikiminin ve entelektüel sermayenin oluşmadığını müşahede etmekteyiz.

Bu süreç içerisinde yurt dışına otomotiv konusunda doktora yapmak üzere çok

sayıda öğretim elemanı gönderilmesine rağmen, sistematik bir planlama yapılmadığı için, bugün Türkiye’de “özgün motor tasarlayacak, patentleyecek” nitelikte eleman bulunamamaktadır.

Sektörün tüm oyuncularının bir araya gelmesiyle kurulan Motor Mükemmeliyet Merkezi;1. Sektörle ilgili derin Ar-Ge,2. Sektör içinde Doğal Kümelenme,3. Türkiye için, Entelektüel Birikim,

Hedeflerinin yanı sıra: 1. Motor üretimi ve tasarım kabiliyetinin Türkiye’de geliştirilmesi,2. Dağınık olan mevcut bilgilerin ve ileri laboratuvarların optimize edilmesi,3. Kamu bütçesiyle desteklenen projelerin bir merkezde toplanarak sistematik planlamanın yapılacağı,4. Kamu desteklerinde mükerrerliğin önlenmesi, Stratejilerini de yerine getirecektir.

Türkiye yoğun olarak teknoloji üretimi ve Ar-Ge ile 2002 yılında kurulan TGB’ler ile başladı, 2008 yılındaki Ar-Ge merkezleriyle de devam etti. Bugün için, mükemmeliyet merkezleri gerekmektedir. Kurulacak “Motor Mükemmeliyet Merkezi”nin bu alanda derinlik oluşturarak sektörün önünü açacağına inanıyoruz.

Sonuç olarak, bu yeni uygulama neticesinde, devletimiz herhangi bir sektörde firma firma Ar-Ge, ekipman ve test cihazı desteği vermek yerine, sektördeki her bir işletmenin yararlanacağı mükemmeliyet merkezleri kurarak, mükerrer desteklerin de önüne geçecektir.

2008'de Ar-Ge Merkezleri

2002'de Teknoloji GeliştirmeBölgeleri

2015'te Mükemmeliyet Merkezi

“Fırsatçı üretim, fason üretim değil,

Esaslı üretim, YERLİ MARKA”

“MMM, Türk sanayisinin

Beraber iş yapamama, Yanyana gelememe,

Küçük olsun benim olsun

anlayışını kıran 1,5 yıllık emektir, gayrettir.”

Sürdürülebilir bir ekonomi ve Sosyal refah için “Sanayide Yapısal Dönüşüm” başladı.

Oluşturduğumuz mükemmeliyet merkezlerinin dünya uygulamalarındanfarkı, bu merkezlerde derin Ar-Ge yapılanması ile birlikte, doğal bir kümelenmenin oluşması ve entelektüel, nitelikli sermayenin bir merkezde toplanmasıdır.

Motor Mükemmeliyet Merkezi, Türk sanayisinin “beraber iş yapamama”, “yanyana gelememe”, “küçük olsun benimolsun” anlayışının 1,5 yıllık üst düzey çaba ile kırılmasıdır.

Yerli arabanın, elektronik donanımlarının, yazılımlarının, sensör teknolojilerinin ve range extender donanımlı olan modelinin içten yanmalı motorlarının geliştirilmesi de bu merkezde yapılacaktır.

Page 35: T.C. BİLİM, SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANLIĞI İNOVASYON · Değişim ve gelişim, birbiriyle ilintili ve kesintisiz bir süreçtir ve inovasyon da bu sürecin en önemli aktörüdür

ARALIK 2015ARALIK 2015

DEĞERLENDİRME

3332

Bu üç sene içerisinde, firmaların motorunu ülkemizde üretebilmesi için gerekli hazırlıklarını yapması, aynı zamanda dünya pazarından kopmaması ve uluslararası platformda yarışabilmesi için rekabet edebilirliğinin de sürdürülebilmesi amaçlanmaktadır.

Türkiye’de otomotiv üretimi 1950’li yıllarda başlamıştır. Ancak ülkemizde üretim yapan 14 çok uluslu firmanın, çok yakın zamana kadar Ar-Ge çalışmalarını yurt dışında yapması ve üniversitelerimizin eğitiminin Türk sanayinin ihtiyaçlarından uzak olması nedeniyle; bugün için otomotiv üssü olan ülkemiz (2014 yılı verilerine göre);

• Dünyada otomotiv üretiminde 17’inci,• Avrupa Birliği’nde;

• Otobüs üretiminde 2’nci,• Hafif ticari araç üretiminde 1’inci,• Ağır kamyon üretiminde 2’nci,• Otomobil üretiminde 8’inci,• Toplam üretimde 6’ncı sırada yer almasına rağmen,

yeterli bilgi birikiminin ve entelektüel sermayenin oluşmadığını müşahede etmekteyiz.

Bu süreç içerisinde yurt dışına otomotiv konusunda doktora yapmak üzere çok

sayıda öğretim elemanı gönderilmesine rağmen, sistematik bir planlama yapılmadığı için, bugün Türkiye’de “özgün motor tasarlayacak, patentleyecek” nitelikte eleman bulunamamaktadır.

Sektörün tüm oyuncularının bir araya gelmesiyle kurulan Motor Mükemmeliyet Merkezi;1. Sektörle ilgili derin Ar-Ge,2. Sektör içinde Doğal Kümelenme,3. Türkiye için, Entelektüel Birikim,

Hedeflerinin yanı sıra: 1. Motor üretimi ve tasarım kabiliyetinin Türkiye’de geliştirilmesi,2. Dağınık olan mevcut bilgilerin ve ileri laboratuvarların optimize edilmesi,3. Kamu bütçesiyle desteklenen projelerin bir merkezde toplanarak sistematik planlamanın yapılacağı,4. Kamu desteklerinde mükerrerliğin önlenmesi, Stratejilerini de yerine getirecektir.

Türkiye yoğun olarak teknoloji üretimi ve Ar-Ge ile 2002 yılında kurulan TGB’ler ile başladı, 2008 yılındaki Ar-Ge merkezleriyle de devam etti. Bugün için, mükemmeliyet merkezleri gerekmektedir. Kurulacak “Motor Mükemmeliyet Merkezi”nin bu alanda derinlik oluşturarak sektörün önünü açacağına inanıyoruz.

Sonuç olarak, bu yeni uygulama neticesinde, devletimiz herhangi bir sektörde firma firma Ar-Ge, ekipman ve test cihazı desteği vermek yerine, sektördeki her bir işletmenin yararlanacağı mükemmeliyet merkezleri kurarak, mükerrer desteklerin de önüne geçecektir.

2008'de Ar-Ge Merkezleri

2002'de Teknoloji GeliştirmeBölgeleri

2015'te Mükemmeliyet Merkezi

“Fırsatçı üretim, fason üretim değil,

Esaslı üretim, YERLİ MARKA”

“MMM, Türk sanayisinin

Beraber iş yapamama, Yanyana gelememe,

Küçük olsun benim olsun

anlayışını kıran 1,5 yıllık emektir, gayrettir.”

Sürdürülebilir bir ekonomi ve Sosyal refah için “Sanayide Yapısal Dönüşüm” başladı.

Oluşturduğumuz mükemmeliyet merkezlerinin dünya uygulamalarındanfarkı, bu merkezlerde derin Ar-Ge yapılanması ile birlikte, doğal bir kümelenmenin oluşması ve entelektüel, nitelikli sermayenin bir merkezde toplanmasıdır.

Motor Mükemmeliyet Merkezi, Türk sanayisinin “beraber iş yapamama”, “yanyana gelememe”, “küçük olsun benimolsun” anlayışının 1,5 yıllık üst düzey çaba ile kırılmasıdır.

Yerli arabanın, elektronik donanımlarının, yazılımlarının, sensör teknolojilerinin ve range extender donanımlı olan modelinin içten yanmalı motorlarının geliştirilmesi de bu merkezde yapılacaktır.

Page 36: T.C. BİLİM, SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANLIĞI İNOVASYON · Değişim ve gelişim, birbiriyle ilintili ve kesintisiz bir süreçtir ve inovasyon da bu sürecin en önemli aktörüdür

35

ARALIK 2015

şirketlerin süreç içinde rekabetten uzaklaşarak yarıştan kopması çok şaşırtıcı olmayacaktır.Veriden, sosyal ya da ekonomik, bir değer yaratmanın birinci koşulu veriye erişimin olmasıdır. Bu kapsamda açık veri, bir kritik kütle yaratması ve veri ekosistemi içindeki yeri bakımından önemli bir potansiyel sağlamaktadır. Açık veri inisiyatifleri uygulamada, herkesin erişimine, kullanımına ve paylaşımına açık veri kümelerinin oluşturulması ve yönetimi konularında düzenlemeler yapar. İngiltere ve ABD gibi [3] bu konuda mesafe almış ülkelerde açık veri politikaları KOBİ’lerin ürün ve servis portföylerini genişletecek araştırmalar yapmalarına, ülke ekonomisine katkıda bulunacak ve istihdam sağlayacak yeni iş alanlarının ve inovatif girişimlerin yaratılmasına olanak sağlıyor. 2013 yılında McKinsey tarafından yürütülen bir çalışmada [4] yalnızca açık verinin kullanılmasıyla 7 sektörde global olarak yılda toplam 3 trilyon Dolar tutarında bir ek değer yaratılabileceği tespit edilmiştir. Veriye dayalı inovasyonda potansiyeli azami seviyede ekonomiye kazandırmanın etkili yollarından biri devletin sistemli bir açık veri politikası ile kritik önemi olan veri kümelerine erişim sağlamasıdır. Bu yaklaşım kamunun elinde bulunan veriden ekonomik ve sosyal fayda sağlayacak türde inovatif uygulama ve servislerin ortaya çıkmasına yardımcı olacak, ekosistemdeki paydaşların kamu adına inovasyon yapmasına da olanak tanıyacaktır. Gerek elindeki veri miktarı, gerekse bu verileri yayınlamak ve politikalar düzenlemek konusunda inisiyatif alma kabiliyet ve yetkisi nedeniyle devletin bu ekosistem içindeki yeri kritik önem taşımaktadır. Açık veri kullanımı konusunda 86 ülke içinde lider konumda bulunan İngiltere’de [3] Open Data Institute (ODI) tarafından yapılan bir çalışmada [5] şirketlerin

kullandıkları açık verinin % 70’inin devlet tarafından sağlanan veri kümelerinden oluştuğu tespit edilmiştir. Bu da açık veri ile ölçülebilir bir ekonomik fayda yaratan tüm ülkelerde lokomotif gücün devlet olduğuna işaret etmektedir. Kamu tarafından paylaşıma açılan başlıca veri kümeleri arasında bilimsel, coğrafi ve mali veriler, bütçe, GPS, ulaşım, meteoroloji, çevre, enerji, sağlık ve nüfus verileri ile diğer demografik bilgiler gösterilebilir[6,7]. Açık veri ve açık inovasyon konusunda Şikago kenti en başarılı örneklerden biridir. Şehrin veri portalındaki verileri kullanan birçok uygulama geliştirilmiş ve bu verilere dayalı yeni servisler sunan çok sayıda girişim ortaya çıkmıştır. Ulaşımdan toplum güvenliğine ve sağlığa uzanan birçok alanda yaratılan servislerle şehirde sosyal yaşam iyileştirilmiş, kaynaklar daha verimli kullanılmaya başlanmıştır. Katma değerli kamu hizmetlerine ek olarak bu girişimlerde çok sayıda mühendis, yazılım geliştirici ve analist için de istihdam sağlanmıştır. Açık kamu verisi yalnızca teknoloji meraklıları için sınırlı kullanım görecek niş bir kavram değil, tüm ülke ekonomisi için inovasyona yakıt sağlayacak bir kaynak olarak değerlendirilmelidir.Ülkemizde paylaşıma açılacak olan veriyi kullanarak ülke adına inovasyona katkıda bulunacak çok sayıda şirket, araştırmacı, öğrenci ve girişimci potansiyeli bulunmaktadır. Açık veri inisiyatiflerinin başarılı olduğu ülkelerdeki deneyimler veriye erişimin sağlanmasının tek başına yeterli olmadığını göstermektedir. Verinin kolay bulunabilir olması ve standartlara uygun, mümkün olduğunca kullanıma hazır bir formatta tutulması da uygulamaların başarısı açısından son derece önemlidir. Bu ekosistemi yaratmak ve geliştirmek için veri mahremiyeti bakımından sorumlu bir yaklaşımla

verinin toplanması ve paylaşılması konusunda hızlı üretilecek politikalara ve etkin bir veri yönetişimi anlayışına ihtiyaç bulunmaktadır. Hem kamuda hem de özel sektörde veri toplama işinin ciddiye alınması gerekmektedir. Açık veriyi kullanarak değer yaratan ve zenginleştirilmiş yeni veriler üreten özel sektör de bu verileri ücretsiz ya da düşük maliyetlerle paylaşıma açarak daha fazla sayıda organizasyonun veri havuzundan yararlanmasını sağlayacak ve ekosistemin büyümesine yardımcı olacaktır. Tamamen veriden beslenerek değer yaratan inovatif firmalar belki kısa vadede değil ama orta ve uzun vadede kritik bir değer zinciri oluşturacak ve çoğalan bir etki yaratarak ekonomik büyümeye katkıda bulunacaktır. Öncü firmaları takip edenler, sürekli büyüyen veri havuzundan ve sağlanmış olan mevcut iş potansiyelinden faydalanarak yeni ürün ve servisler geliştirecek ve istihdamı da artıracaktır. Bu yaratılan değer zinciri açık veri inisiyatifinin başlatılması sırasında yapılan kamu yatırımını da geri ödeyecektir.

KAYNAKÇA1. E. Brynjolfsson et al 2011, Strength in Numbers: How does data-driven decision making affect firm performance?2. Creating a Data-driven Organization, Carl Anderson, O’Reilly Media, 20153. Open Data Barometer (URL:barometer.opendataresearch.org/report/analysis/rankings.html)4. Open data: Unlocking innovation and performance with liquid information, 2013 (URL:www.mckinsey.com/insights/business_technology/open_data_unlocking_innovation_and_performance_with_liquid_information)5. Open Data Institute (2015) Open data means business: UK innovation across sectors and regions (URL:theodi.org/open-data-that-drives-business)6. The Open Data economy unlocking economic value by opening government and public data, 2013, Capgemini Consulting7. Driving innovation with open data, Joel Gurin, 2014 (URL:www.uschamberfoundation.org/driving-innovation-open-data)

MAKALE

34

ARALIK 2015

Bugünün karmaşık ve rekabetçi ekonomisinde organizasyonlar yaratıcı ve yenilikçi olmak konusunda her zamankinden daha fazla baskı altındalar. Hemen her endüstride farklılık getirecek ve iş değeri yaratacak süreçler ve stratejiler konusunda şirketlerin kendi bünyelerinde inovasyon için gerekli olan kültürü oluşturmaları ve tüm kuruma yayılmasını sağlamaları gerekiyor. İnovasyon, etkin politikaların uygulandığında ve kurum içinde tepeden tabana herkes tarafından anlaşıldığında sonuç vermeye başlıyor. İçinde bulunduğumuz yüzyılın “veri yüzyılı” olarak değerlendirildiği bir dönemdeyiz. Bu nedenle veri bugün, inovasyonu etkinleştirecek ve ölçülebilir değerler yaratılmasına olanak sağlayacak önemli bir kaynaktır. Veri kültürünün kurum içinde hâkim olması ve veri güdümlü bir organizasyona dönüşüm inovasyonda sürekliliğin kritik bileşenleridir. Bu yazıda kısaca kurumsal veri kültürü ile inovasyon ilişkisinden ve veriye erişimde açık veri inisiyatifinin öneminden söz edeceğiz. Artık her türlü verinin sayısallaştırılarak toplandığı ve işlendiği bir çağa giriyoruz. Yakın bir zamana kadar elimizde yalnızca geleneksel kurumsal veriden oluşan veriye internet ve sosyal medyada oluşturulan verilerle birlikte sensörler ve akıllı sayaçlarda oluşturulan makine verileri de eklenmeye başladı. Verinin toplanması, yönetimi, paylaşılması, kalite kontrolü ve kullanılması kuşkusuz bir maliyetle gelmektedir. Ancak son yıllarda veri miktarı ve çeşitliliğinde görülen hızlı artışa ek olarak verinin temini ve saklanması için gereken teknolojilerin düşük maliyetlerle sağlanabilir olması

verinin stratejik bir değer olarak kabul görmesinde önemli bir rol oynamıştır. Analitik yöntem ve yaklaşımlar uzun bir süredir var olmakla birlikte veriyi toplama ve analiz etme kapasitesindeki gelişmeler veriye dayalı inovasyonu mümkün kılan başlıca faktörler olmuştur. Veriden katma değer yaratan sektörlerin başında yalnızca bankacılık ve sigortacılık gibi temel varlığı veri olan iş alanlarının geldiği düşünülebilir. Bu ve benzeri alanlardaki ticari şirketler veriyi rekabete dayalı iş dünyasının dinamiklerine uygun stratejiler belirlemek, müşterilerini daha iyi anlamak, inovatif ürün ve servisler geliştirmek ve operasyonel mükemmeliyet amacıyla bir süredir kullanıyorlar. Oysa bugün devletler, yerel yönetimler, sivil toplum kuruluşları ve kâr amacı gütmeyen organizasyonlar da veriyi daha isabetli kararlar verebilmek, verimliliği artırmak, maliyetleri düşürmek, mevcut kaynakları daha etkin kullanmak, sosyal hayatı, yaşam koşullarını, toplum güvenliğini ve sağlığını iyileştirmek gibi amaçlarla kullanmaya başladılar. Veri bugün inovasyonu kolaylaştıran hatta mümkün kılan işlevsel bir kaldıraç görevi üstlenmiş, yarattığı ekonomik ve sosyal değerlerle iş yapma, çalışma ve yaşam biçimlerimiz üzerinde ciddi ve kalıcı dönüşümler yaratmaya başlamıştır. Yakın zamanlarda yapılan bir çalışmada[1], veri analitiği dışında etkili olabilecek diğer tüm faktörlerin kontrol altında tutulduğu veri güdümlü şirketlerde üretkenliğin % 5 civarında artış gösterdiği gözlemlenmiştir. 2014 yılında Nucleus Research tarafından yapılan bir başka çalışmada ise 60 farklı vaka incelenerek iş analitiğine yapılan her 1 Dolar tutarındaki yatırımın geri dönüşü

13 Dolar olarak tespit edilmiştir. Ancak veri güdümlü bir organizasyona dönüşümün formülü yalnızca teknoloji altyapısının oluşturulmasıyla ilgili değildir.Organizasyon içinde veriye dayalı düşünme kültürünün hâkim olması ve buna olanak tanıyacak politikaların ve yönetim anlayışının yerleşik olması gerekir. Carl Anderson’un [2] belirttiği gibi mevcut veriyi analiz eden raporlar ve gösterge panoları bir organizasyonu veri-güdümlü hale getirmez. Tanımlayıcı olmanın ötesine geçerek geleceği tahmin etmeye çalışan, öngörü sunabilen bir analitik yaklaşıma ihtiyaç bulunmaktadır. Kurumlarda bugün standart kapsamı ile kullanılan iş zekâsı uygulamaları bunun için yeterli değildir. Ne olduğundan çok neden olduğunu açıklayan, ileriye dönük öngörülerde bulunan, soruları gündeme taşımaktan çok doğru soruları soran ve bu sorulara cevap bulan, ham veriyi enformasyona dönüştürmenin ötesinde bundan bilgi üretmeye ve katma değer yaratmaya çalışan bir kurumsal zihniyeti hakim kılmak önemlidir. Veri güdümlü bir organizasyona dönüşüm için şeffaf ve demokratik bir veri kültürünün oluşturulması, mevcut mevzuat ve sorumlu politikalar kontrolünde tüm şirket çalışanlarının veriye erişiminin sağlanması, soru soran, araştırmacı, meraklı, sürekli sınamaya hazır ve nesnel düşünen bir kadro ile veri kalitesi ve veri yönetişimine önem veren bir yönetim anlayışı ve liderlik gerekmektedir. Bu dönüşümün tatminkâr bir seviyeye gelmesi ve analitik olgunluğun tüm kuruma yayılması kısa bir zaman içinde gerçekleşmeyebilir. Ancak bu konuda zamanında girişimde bulunmayan

VERİYE DAYALI İNOVASYON VE AÇIK VERİDr. H. Sait ÖLMEZ / Sabancı Üniversitesi, Mühendislik ve Doğa Bilimleri FakültesiVeri Analitiği ve Bilişim Teknolojisi Profesyonel Yüksek Lisans Programları Direktörü

Page 37: T.C. BİLİM, SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANLIĞI İNOVASYON · Değişim ve gelişim, birbiriyle ilintili ve kesintisiz bir süreçtir ve inovasyon da bu sürecin en önemli aktörüdür

35

ARALIK 2015

şirketlerin süreç içinde rekabetten uzaklaşarak yarıştan kopması çok şaşırtıcı olmayacaktır.Veriden, sosyal ya da ekonomik, bir değer yaratmanın birinci koşulu veriye erişimin olmasıdır. Bu kapsamda açık veri, bir kritik kütle yaratması ve veri ekosistemi içindeki yeri bakımından önemli bir potansiyel sağlamaktadır. Açık veri inisiyatifleri uygulamada, herkesin erişimine, kullanımına ve paylaşımına açık veri kümelerinin oluşturulması ve yönetimi konularında düzenlemeler yapar. İngiltere ve ABD gibi [3] bu konuda mesafe almış ülkelerde açık veri politikaları KOBİ’lerin ürün ve servis portföylerini genişletecek araştırmalar yapmalarına, ülke ekonomisine katkıda bulunacak ve istihdam sağlayacak yeni iş alanlarının ve inovatif girişimlerin yaratılmasına olanak sağlıyor. 2013 yılında McKinsey tarafından yürütülen bir çalışmada [4] yalnızca açık verinin kullanılmasıyla 7 sektörde global olarak yılda toplam 3 trilyon Dolar tutarında bir ek değer yaratılabileceği tespit edilmiştir. Veriye dayalı inovasyonda potansiyeli azami seviyede ekonomiye kazandırmanın etkili yollarından biri devletin sistemli bir açık veri politikası ile kritik önemi olan veri kümelerine erişim sağlamasıdır. Bu yaklaşım kamunun elinde bulunan veriden ekonomik ve sosyal fayda sağlayacak türde inovatif uygulama ve servislerin ortaya çıkmasına yardımcı olacak, ekosistemdeki paydaşların kamu adına inovasyon yapmasına da olanak tanıyacaktır. Gerek elindeki veri miktarı, gerekse bu verileri yayınlamak ve politikalar düzenlemek konusunda inisiyatif alma kabiliyet ve yetkisi nedeniyle devletin bu ekosistem içindeki yeri kritik önem taşımaktadır. Açık veri kullanımı konusunda 86 ülke içinde lider konumda bulunan İngiltere’de [3] Open Data Institute (ODI) tarafından yapılan bir çalışmada [5] şirketlerin

kullandıkları açık verinin % 70’inin devlet tarafından sağlanan veri kümelerinden oluştuğu tespit edilmiştir. Bu da açık veri ile ölçülebilir bir ekonomik fayda yaratan tüm ülkelerde lokomotif gücün devlet olduğuna işaret etmektedir. Kamu tarafından paylaşıma açılan başlıca veri kümeleri arasında bilimsel, coğrafi ve mali veriler, bütçe, GPS, ulaşım, meteoroloji, çevre, enerji, sağlık ve nüfus verileri ile diğer demografik bilgiler gösterilebilir[6,7]. Açık veri ve açık inovasyon konusunda Şikago kenti en başarılı örneklerden biridir. Şehrin veri portalındaki verileri kullanan birçok uygulama geliştirilmiş ve bu verilere dayalı yeni servisler sunan çok sayıda girişim ortaya çıkmıştır. Ulaşımdan toplum güvenliğine ve sağlığa uzanan birçok alanda yaratılan servislerle şehirde sosyal yaşam iyileştirilmiş, kaynaklar daha verimli kullanılmaya başlanmıştır. Katma değerli kamu hizmetlerine ek olarak bu girişimlerde çok sayıda mühendis, yazılım geliştirici ve analist için de istihdam sağlanmıştır. Açık kamu verisi yalnızca teknoloji meraklıları için sınırlı kullanım görecek niş bir kavram değil, tüm ülke ekonomisi için inovasyona yakıt sağlayacak bir kaynak olarak değerlendirilmelidir.Ülkemizde paylaşıma açılacak olan veriyi kullanarak ülke adına inovasyona katkıda bulunacak çok sayıda şirket, araştırmacı, öğrenci ve girişimci potansiyeli bulunmaktadır. Açık veri inisiyatiflerinin başarılı olduğu ülkelerdeki deneyimler veriye erişimin sağlanmasının tek başına yeterli olmadığını göstermektedir. Verinin kolay bulunabilir olması ve standartlara uygun, mümkün olduğunca kullanıma hazır bir formatta tutulması da uygulamaların başarısı açısından son derece önemlidir. Bu ekosistemi yaratmak ve geliştirmek için veri mahremiyeti bakımından sorumlu bir yaklaşımla

verinin toplanması ve paylaşılması konusunda hızlı üretilecek politikalara ve etkin bir veri yönetişimi anlayışına ihtiyaç bulunmaktadır. Hem kamuda hem de özel sektörde veri toplama işinin ciddiye alınması gerekmektedir. Açık veriyi kullanarak değer yaratan ve zenginleştirilmiş yeni veriler üreten özel sektör de bu verileri ücretsiz ya da düşük maliyetlerle paylaşıma açarak daha fazla sayıda organizasyonun veri havuzundan yararlanmasını sağlayacak ve ekosistemin büyümesine yardımcı olacaktır. Tamamen veriden beslenerek değer yaratan inovatif firmalar belki kısa vadede değil ama orta ve uzun vadede kritik bir değer zinciri oluşturacak ve çoğalan bir etki yaratarak ekonomik büyümeye katkıda bulunacaktır. Öncü firmaları takip edenler, sürekli büyüyen veri havuzundan ve sağlanmış olan mevcut iş potansiyelinden faydalanarak yeni ürün ve servisler geliştirecek ve istihdamı da artıracaktır. Bu yaratılan değer zinciri açık veri inisiyatifinin başlatılması sırasında yapılan kamu yatırımını da geri ödeyecektir.

KAYNAKÇA1. E. Brynjolfsson et al 2011, Strength in Numbers: How does data-driven decision making affect firm performance?2. Creating a Data-driven Organization, Carl Anderson, O’Reilly Media, 20153. Open Data Barometer (URL:barometer.opendataresearch.org/report/analysis/rankings.html)4. Open data: Unlocking innovation and performance with liquid information, 2013 (URL:www.mckinsey.com/insights/business_technology/open_data_unlocking_innovation_and_performance_with_liquid_information)5. Open Data Institute (2015) Open data means business: UK innovation across sectors and regions (URL:theodi.org/open-data-that-drives-business)6. The Open Data economy unlocking economic value by opening government and public data, 2013, Capgemini Consulting7. Driving innovation with open data, Joel Gurin, 2014 (URL:www.uschamberfoundation.org/driving-innovation-open-data)

MAKALE

34

ARALIK 2015

Bugünün karmaşık ve rekabetçi ekonomisinde organizasyonlar yaratıcı ve yenilikçi olmak konusunda her zamankinden daha fazla baskı altındalar. Hemen her endüstride farklılık getirecek ve iş değeri yaratacak süreçler ve stratejiler konusunda şirketlerin kendi bünyelerinde inovasyon için gerekli olan kültürü oluşturmaları ve tüm kuruma yayılmasını sağlamaları gerekiyor. İnovasyon, etkin politikaların uygulandığında ve kurum içinde tepeden tabana herkes tarafından anlaşıldığında sonuç vermeye başlıyor. İçinde bulunduğumuz yüzyılın “veri yüzyılı” olarak değerlendirildiği bir dönemdeyiz. Bu nedenle veri bugün, inovasyonu etkinleştirecek ve ölçülebilir değerler yaratılmasına olanak sağlayacak önemli bir kaynaktır. Veri kültürünün kurum içinde hâkim olması ve veri güdümlü bir organizasyona dönüşüm inovasyonda sürekliliğin kritik bileşenleridir. Bu yazıda kısaca kurumsal veri kültürü ile inovasyon ilişkisinden ve veriye erişimde açık veri inisiyatifinin öneminden söz edeceğiz. Artık her türlü verinin sayısallaştırılarak toplandığı ve işlendiği bir çağa giriyoruz. Yakın bir zamana kadar elimizde yalnızca geleneksel kurumsal veriden oluşan veriye internet ve sosyal medyada oluşturulan verilerle birlikte sensörler ve akıllı sayaçlarda oluşturulan makine verileri de eklenmeye başladı. Verinin toplanması, yönetimi, paylaşılması, kalite kontrolü ve kullanılması kuşkusuz bir maliyetle gelmektedir. Ancak son yıllarda veri miktarı ve çeşitliliğinde görülen hızlı artışa ek olarak verinin temini ve saklanması için gereken teknolojilerin düşük maliyetlerle sağlanabilir olması

verinin stratejik bir değer olarak kabul görmesinde önemli bir rol oynamıştır. Analitik yöntem ve yaklaşımlar uzun bir süredir var olmakla birlikte veriyi toplama ve analiz etme kapasitesindeki gelişmeler veriye dayalı inovasyonu mümkün kılan başlıca faktörler olmuştur. Veriden katma değer yaratan sektörlerin başında yalnızca bankacılık ve sigortacılık gibi temel varlığı veri olan iş alanlarının geldiği düşünülebilir. Bu ve benzeri alanlardaki ticari şirketler veriyi rekabete dayalı iş dünyasının dinamiklerine uygun stratejiler belirlemek, müşterilerini daha iyi anlamak, inovatif ürün ve servisler geliştirmek ve operasyonel mükemmeliyet amacıyla bir süredir kullanıyorlar. Oysa bugün devletler, yerel yönetimler, sivil toplum kuruluşları ve kâr amacı gütmeyen organizasyonlar da veriyi daha isabetli kararlar verebilmek, verimliliği artırmak, maliyetleri düşürmek, mevcut kaynakları daha etkin kullanmak, sosyal hayatı, yaşam koşullarını, toplum güvenliğini ve sağlığını iyileştirmek gibi amaçlarla kullanmaya başladılar. Veri bugün inovasyonu kolaylaştıran hatta mümkün kılan işlevsel bir kaldıraç görevi üstlenmiş, yarattığı ekonomik ve sosyal değerlerle iş yapma, çalışma ve yaşam biçimlerimiz üzerinde ciddi ve kalıcı dönüşümler yaratmaya başlamıştır. Yakın zamanlarda yapılan bir çalışmada[1], veri analitiği dışında etkili olabilecek diğer tüm faktörlerin kontrol altında tutulduğu veri güdümlü şirketlerde üretkenliğin % 5 civarında artış gösterdiği gözlemlenmiştir. 2014 yılında Nucleus Research tarafından yapılan bir başka çalışmada ise 60 farklı vaka incelenerek iş analitiğine yapılan her 1 Dolar tutarındaki yatırımın geri dönüşü

13 Dolar olarak tespit edilmiştir. Ancak veri güdümlü bir organizasyona dönüşümün formülü yalnızca teknoloji altyapısının oluşturulmasıyla ilgili değildir.Organizasyon içinde veriye dayalı düşünme kültürünün hâkim olması ve buna olanak tanıyacak politikaların ve yönetim anlayışının yerleşik olması gerekir. Carl Anderson’un [2] belirttiği gibi mevcut veriyi analiz eden raporlar ve gösterge panoları bir organizasyonu veri-güdümlü hale getirmez. Tanımlayıcı olmanın ötesine geçerek geleceği tahmin etmeye çalışan, öngörü sunabilen bir analitik yaklaşıma ihtiyaç bulunmaktadır. Kurumlarda bugün standart kapsamı ile kullanılan iş zekâsı uygulamaları bunun için yeterli değildir. Ne olduğundan çok neden olduğunu açıklayan, ileriye dönük öngörülerde bulunan, soruları gündeme taşımaktan çok doğru soruları soran ve bu sorulara cevap bulan, ham veriyi enformasyona dönüştürmenin ötesinde bundan bilgi üretmeye ve katma değer yaratmaya çalışan bir kurumsal zihniyeti hakim kılmak önemlidir. Veri güdümlü bir organizasyona dönüşüm için şeffaf ve demokratik bir veri kültürünün oluşturulması, mevcut mevzuat ve sorumlu politikalar kontrolünde tüm şirket çalışanlarının veriye erişiminin sağlanması, soru soran, araştırmacı, meraklı, sürekli sınamaya hazır ve nesnel düşünen bir kadro ile veri kalitesi ve veri yönetişimine önem veren bir yönetim anlayışı ve liderlik gerekmektedir. Bu dönüşümün tatminkâr bir seviyeye gelmesi ve analitik olgunluğun tüm kuruma yayılması kısa bir zaman içinde gerçekleşmeyebilir. Ancak bu konuda zamanında girişimde bulunmayan

VERİYE DAYALI İNOVASYON VE AÇIK VERİDr. H. Sait ÖLMEZ / Sabancı Üniversitesi, Mühendislik ve Doğa Bilimleri FakültesiVeri Analitiği ve Bilişim Teknolojisi Profesyonel Yüksek Lisans Programları Direktörü

Page 38: T.C. BİLİM, SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANLIĞI İNOVASYON · Değişim ve gelişim, birbiriyle ilintili ve kesintisiz bir süreçtir ve inovasyon da bu sürecin en önemli aktörüdür

37

ARALIK 2015

TUY40 teleskopunda Meade LX–200 teleskopu kurgu sistemi kullanılmıştır. Yapılan çalışmada kullanılan teleskopun kendi orijinal elektronik kontrol sistemi ve motor sürücü sistemi çıkarılarak yerine TUY proje mühendislerince programlanan ve “PXIe Real-Time Embedded Controller” sistemi tabanlı motor sürücü sistemi entegre edilmiştir. Geliştirilen yapıda teleskop motor sürücü sistemi, teleskop kontrol yazılımı olarak kullanılan ve Linux işletim sistemi platformunda çalışan TALON programına bağlı olarak çalışmakta ve teleskopun robotik olarak kontrolü gerçekleştirilebilmektedir (Şekil 3).

Böylece geliştirilen bu yapı sayesinde teleskop robotik hale getirilmiş ayrıca teleskopa kubbe kontrolü ve otonom gözlem yapabilme özelliği kazandırılmıştır.

TUY40 teleskopu laboratuvar şartlarında teleskop modellemesi yapılmadan gerçekleştirilen ilk ışık testlerinde elde edilen performans analizlerinde yönlenme hatası olarak dikey eksende 25 yay saniye (∆DEC), yatay eksende 132 yay saniye (∆RA) olarak bulunmuştur (Şekil 4). Takip testlerinde ise hata yaklaşık olarak saniyede 4.8 yay saniye olarak saptanmıştır. Elde edilen bu ilk sonuçlara göre TUY40 teleskop performansı, ideal şartlardaki normal teleskoplara göre başarılı sonuçlar verdiği gözlemlenmiştir.

2. ROBOTİK TELESKOPLARA OTONOM YAZILIM

TUG T60 Robotik TeleskopuRobotik teleskoplar, hazırlanan gözlem programını ortam koşullarını (sıcaklık, nem, rüzgâr, yağmur vs.) değerlendirerek işleyen (gözlemleyen) teleskoplardır. T60 robotik teleskopu da 2010 yılında, TUG

Şekil 3. TUY40 Kontrol Mimarisi.

Şekil 4. TUY40 İlk Işık Testleri.

36

ARALIK 2015

1.YERLİ TUY40 ROBOTİK TELESKOP YAPIMI

TUY40 teleskopu, TÜBİTAK Ulusal Gözlemevi (TUG) bünyesinde yürütülen Kalkınma Bakanlığı destekli Teleskop Uzmanı Yetiştirme (TUY) Projesi’nde görevli mühendisler tarafından geliştirilmiş bir robotik teleskoptur. TUY40 teleskopunda kullanılan yazılım, bazı elektronik donanımlar, kubbe sistemi ve teleskop binası TUY projesinde görevli Ar–Ge personeli tarafından yerli olanaklar ve tecrübeler kullanılarak yapılmıştır (Şekil 1).

TUY40 teleskopu içerisinde kullanılan teleskop kontrol yazılımının sağlamış olduğu avantajdan dolayı robotik teleskop olma özelliği taşımaktadır. Robotik teleskoplar; (1) teleskop kontrolü, (2) izlenecek gök cisimlerinin bulunması ve takibi, (3) kamera veya görüntü sensörlerinin kontrolü, (4) teleskop kubbesinin kontrolü ve (5) meteoroloji verilerinin gözlem için uygun olmasının kontrolü vs. gibi birçok işlemin kendisi tarafından otomatik olarak yapabilen teleskoplardır. Bu amaçla geliştirilen TUY40 teleskopu da bu vasıfları yerine getirebilen ve akşamdan sabaha gözlem zamanı boyunca istenilen gözlemleri otomatik olarak yapabilen bir robotik teleskop olma özelliği taşımaktadır.

TUY40 kubbe sistemi olarak tamamen yerli tasarım ve yerli üretime dayalı kubbe yapısı üretimi gerçekleştirilmiştir. Tasarlanan kubbe yapısında (1) kubbe kapak açma–kapama kontrolü, (2) soğutucu fan–sıcaklık kontrolü ve (3) aydınlatma sistemi montaj ve tasarımları

gerçekleştirilmiştir. Böylece bir teleskop kubbe yapısı içerisinde olması gereken bütün sistemlerin üretimi ve montajı TUG

bünyesinde TUY mühendislerince yapılmıştır (Şekil 2).

TÜBİTAK ULUSAL GÖZLEMEVİ TELESKOPLARINA ÜÇ YERLİ İNOVASYON

Şekil 1. TUY40 Teleskopu (Buradaki 40 Rakamı Santimetre Olarak Teleskop Ayna Çapıdır).

Şekil 2. Açılır-Kapanır Kubbesi ile TUY40 Teleskop Evi (Solda) ve İçi (Sağda).

YERLİ İNOVASYON

Page 39: T.C. BİLİM, SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANLIĞI İNOVASYON · Değişim ve gelişim, birbiriyle ilintili ve kesintisiz bir süreçtir ve inovasyon da bu sürecin en önemli aktörüdür

37

ARALIK 2015

TUY40 teleskopunda Meade LX–200 teleskopu kurgu sistemi kullanılmıştır. Yapılan çalışmada kullanılan teleskopun kendi orijinal elektronik kontrol sistemi ve motor sürücü sistemi çıkarılarak yerine TUY proje mühendislerince programlanan ve “PXIe Real-Time Embedded Controller” sistemi tabanlı motor sürücü sistemi entegre edilmiştir. Geliştirilen yapıda teleskop motor sürücü sistemi, teleskop kontrol yazılımı olarak kullanılan ve Linux işletim sistemi platformunda çalışan TALON programına bağlı olarak çalışmakta ve teleskopun robotik olarak kontrolü gerçekleştirilebilmektedir (Şekil 3).

Böylece geliştirilen bu yapı sayesinde teleskop robotik hale getirilmiş ayrıca teleskopa kubbe kontrolü ve otonom gözlem yapabilme özelliği kazandırılmıştır.

TUY40 teleskopu laboratuvar şartlarında teleskop modellemesi yapılmadan gerçekleştirilen ilk ışık testlerinde elde edilen performans analizlerinde yönlenme hatası olarak dikey eksende 25 yay saniye (∆DEC), yatay eksende 132 yay saniye (∆RA) olarak bulunmuştur (Şekil 4). Takip testlerinde ise hata yaklaşık olarak saniyede 4.8 yay saniye olarak saptanmıştır. Elde edilen bu ilk sonuçlara göre TUY40 teleskop performansı, ideal şartlardaki normal teleskoplara göre başarılı sonuçlar verdiği gözlemlenmiştir.

2. ROBOTİK TELESKOPLARA OTONOM YAZILIM

TUG T60 Robotik TeleskopuRobotik teleskoplar, hazırlanan gözlem programını ortam koşullarını (sıcaklık, nem, rüzgâr, yağmur vs.) değerlendirerek işleyen (gözlemleyen) teleskoplardır. T60 robotik teleskopu da 2010 yılında, TUG

Şekil 3. TUY40 Kontrol Mimarisi.

Şekil 4. TUY40 İlk Işık Testleri.

36

ARALIK 2015

1.YERLİ TUY40 ROBOTİK TELESKOP YAPIMI

TUY40 teleskopu, TÜBİTAK Ulusal Gözlemevi (TUG) bünyesinde yürütülen Kalkınma Bakanlığı destekli Teleskop Uzmanı Yetiştirme (TUY) Projesi’nde görevli mühendisler tarafından geliştirilmiş bir robotik teleskoptur. TUY40 teleskopunda kullanılan yazılım, bazı elektronik donanımlar, kubbe sistemi ve teleskop binası TUY projesinde görevli Ar–Ge personeli tarafından yerli olanaklar ve tecrübeler kullanılarak yapılmıştır (Şekil 1).

TUY40 teleskopu içerisinde kullanılan teleskop kontrol yazılımının sağlamış olduğu avantajdan dolayı robotik teleskop olma özelliği taşımaktadır. Robotik teleskoplar; (1) teleskop kontrolü, (2) izlenecek gök cisimlerinin bulunması ve takibi, (3) kamera veya görüntü sensörlerinin kontrolü, (4) teleskop kubbesinin kontrolü ve (5) meteoroloji verilerinin gözlem için uygun olmasının kontrolü vs. gibi birçok işlemin kendisi tarafından otomatik olarak yapabilen teleskoplardır. Bu amaçla geliştirilen TUY40 teleskopu da bu vasıfları yerine getirebilen ve akşamdan sabaha gözlem zamanı boyunca istenilen gözlemleri otomatik olarak yapabilen bir robotik teleskop olma özelliği taşımaktadır.

TUY40 kubbe sistemi olarak tamamen yerli tasarım ve yerli üretime dayalı kubbe yapısı üretimi gerçekleştirilmiştir. Tasarlanan kubbe yapısında (1) kubbe kapak açma–kapama kontrolü, (2) soğutucu fan–sıcaklık kontrolü ve (3) aydınlatma sistemi montaj ve tasarımları

gerçekleştirilmiştir. Böylece bir teleskop kubbe yapısı içerisinde olması gereken bütün sistemlerin üretimi ve montajı TUG

bünyesinde TUY mühendislerince yapılmıştır (Şekil 2).

TÜBİTAK ULUSAL GÖZLEMEVİ TELESKOPLARINA ÜÇ YERLİ İNOVASYON

Şekil 1. TUY40 Teleskopu (Buradaki 40 Rakamı Santimetre Olarak Teleskop Ayna Çapıdır).

Şekil 2. Açılır-Kapanır Kubbesi ile TUY40 Teleskop Evi (Solda) ve İçi (Sağda).

YERLİ İNOVASYON

Page 40: T.C. BİLİM, SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANLIĞI İNOVASYON · Değişim ve gelişim, birbiriyle ilintili ve kesintisiz bir süreçtir ve inovasyon da bu sürecin en önemli aktörüdür

39

ARALIK 2015

astronomların hizmetine sunulmuştur. Ayrıca, TUG’un RTT150 ve T100 teleskoplarında da isteğe bağlı olarak çalıştırılabilecektir.

3. RTT150 TELESKOPUNA POLARİMETRE GELİŞTİRME

Gözlemevinde aktif çalışan RTT150 teleskopunun odak düzlemine yerli tasarım ile bir polarimetre düzeneği geliştirilmiştir. Ülkemizde ilk kez teleskop arkasında çalışan bir polarimetreye TUG eliyle kavuşmuş bulunmaktadır. Test gözlemleri ve kalibrasyonlar tamamlanmıştır. Ayrıca, kullanma kılavuzu el kitabı hazırlanarak ülkemiz üniversitelerinin ilgili bölümlerine dağıtılmıştır [4]. Polarimetre 2016 yılından itibaren Türk astronomlarının hizmetine sunulacaktır.

Dünyada günümüzün en popüler konularından biri “uzay madenciliği”dir. Ülkemizin en büyük teleskopu olan 1.5 m’lik RTT150 teleskopuna uygun polarimetre tasarım projesi ülkemizde bu tür araştırmaların ilk basamağı olması açısından önem arz etmektedir. Bizlere çok uzak ve sönük olan gökcisimlerinden bilgi elde edebilmenin tek yolu elektromanyetik dalga olan ışıktır. Güneş’ten çıkan ışınlar bir cisme çarparak bize ulaşır. Yansıyan ışık, çarptığı cismin fiziksel özellikleri hakkında bilgi taşır. Böyle ışığa polarize olmuş ışık denir. Bu yönteme de polarimetri denmektedir. Dünyada TFOSC (TUG Sönük Nesne Spektrograf ve Kamera) benzeri sistem kullanan teleskoplarda polarimetrik gözlemler yapılmasına rağmen Türkiye’de yapılamamaktaydı. Bu inovasyon sonucunda, Wedge-Double-Wollaston (WeDoWo) prizmasının tasarımı yapılarak, TFOSC’a entegre edilmesi ile ülkemizdeki teknolojik bir sorun çözülmüştür. Bu

sistem ülkemizde bir ilk niteliğindedir. Tasarlanan sistem gelecekte başka astrofizik araştırmalarında da kullanılabilir olacağı için TUG’u yeni bir seviyeye çıkaracaktır.

Oldukça sönük cisimler olan DYA (Dünyaya Yaklaşan Astereoit)’ların polarimetrik araştırmalarına uygun ve TFOSC odak düzlemi aletine uyumlu TFOSC-WP (TFOSC-Wollaston Prizması) polarimetresinin tasarımının yapılması ve WeDoWo prizmasının parametrelerini, optik performansını değerlendirebilmek için ticari bir yazılım olan ZEMAX Optik Tasarım Programı kullanıldı. Wedge, Wollaston prizmalarının boyut ve açı değerleri, isterleri karşılayacak şekilde mevcut sisteme göre optimize edildi [5]. Polarize olmuş görüntüler TFOSC odak düzleminde 60 yay saniyesi genişliğinde bir yarıktan geçirilerek birbiriyle çakışmaması sağlandı [6]. TFOSC sistemine WeDoWo tabanlı yeni optik sistem (TFOSC-WP), Ağustos 2014’te entegre edildi ve ilk ışık alındı. Bir yıl kadar test gözlemleri (kalibrasyon ve hata analizi için) yapıldı. Bu inovasyon çalışması TÜBİTAK Projesi (113F263) ve TUG gözlem projesi (14BRTT150-665) ile TUG teknik personel eşliğinde desteklenmiştir. Bu sistem gök cisimlerinin (asteroidler vb.) yansıtma oranı, çap, sınıfı, gözeneklilik gibi fiziksel özelliklerini optik bölgede

belirlemeyi mümkün kılmaktadır. Şekil 8.a’da WeDoWo prizmasının TFOSC filtre tekerine takılı iken Şekil 8.b’de WeDoWo tutucu ile birlikte ve Şekil 8.c’de ise RTT150 teleskopu görülmektedir.

Kaynakça1. https://www.eso.org/public/turkey/ science/grb 2. Dindar, M., Helhel, S., Esenoğlu, H., Parmaksızoğlu, M., A new software on TUG-T60 autonomous telescope for astronomical transient events, Experimental Astronomy, 39, 21-28, 20153. Sonbas, E., Guver, T., Gogus, E., Parmaksizoglu, M., Dindar, M., Kirbiyik, H., GRB141225A:very early T60 observations, GCN Circular 17240, 20144. http://tug.tubitak.gov.tr/sites/images /tug/tfosc-wp_kilavuz.pdf5. Oliva E., Wegded double Wollaston, A Device For Single Shot Polarimetric Measurements, Astronomy and Astrophysics Supplement Series, 123, 589-592, 19976. Helhel, S, Khamitov, İ., Kahya, G., Bayar, C., Kaynar, S., Gumerov, G., Double Wedged Wollaston Type Polarimeter Design and Integration to RTT150-TFOSC, Initial Tests, Calibration and Characteristics, Experimental Astronomy, 39, 595-604, 2015

Şekil 8.a. Filtre Tekerine Takılı Olarak WeDoWo.

Şekil 8.b. WeDoWo Tutucu ile Birlikte.

Şekil 8.c. RTT150 Teleskopu.

38

ARALIK 2015

TUG T60 robotik teleskopu için geliştirilen GRB yazılımı açık kaynak kodlu olarak C ve perl programlama dilleri kullanılarak TUG tarafından geliştirilmiştir [2]. Yazılım, SWIFT uydusundan gelen GRB verilerinin yönlendirildiği NASA Atlas sunucusunu kullanmaktadır. Bu sunucudan gelen veriler yazılım tarafından işlenerek, teleskopun gözlem programına uygun hale getirilmektedir. GRB alarmı geldiğinde, teleskop yürütmekte olduğu gözlem programını durdurarak GRB alarmı için oluşturulan programı yürütmekte ve GRB gözlemi bittiğinde ise ilk programa/gözlemeye kaldığı yerden devam etmektedir. Yazılım, ilk başarılı testlerinin ardından Haziran 2014’de Türk astronomların hizmetine sunulmuştur. İlk GRB patlaması 25 Aralık 2014 tarihinde gözlemlenmiştir (Şekil 7) [3]. Bu GRB olayı, patlama başladıktan 129 saniye sonra gözlemlenmeye başlanmıştır ki bu

Bakırlıtepe yerleşkesinde kurulmuş 60 cm ayna çaplı robotik bir teleskoptur (Şekil 5).

Gama Işın Patlaması (GRB) Nedir?Gama-Işın Patlamaları, yüksek enerjili gama ışınlarının bir saniyeden kısa zamanlarla birkaç dakikaya kadar -kozmolojik zaman ölçeklerinde bir göz kırpma süresi kadar- süren patlamasıdır. Dünyadan oldukça uzak mesafelerde, gözlenebilir evrenin sınırlarına doğru oluştukları bilinmektedir [1]. GRB, evrenin ilk oluşumunu ifade eden “Büyük Patlama”dan sonra bilinen en büyük enerjik olayıdır ve astrofiziğin en uç problemlerinden biridir (Şekil 6).

GRB’lerin astrofiziksel özelliklerini daha yakından araştırmak için HETE, FERMI, SWIFT gibi çeşitli uydular geliştirilmiştir. Bu uydular patlamaları algılamakta ve hızlı bir biçimde dünyadaki sunuculara göndermektedir.

T60 GRB YazılımıRobotik teleskoplar, GRB’ler gibi kısa süreli ve rastgele gelişen astronomik olayları uydulardan gelen sinyalleri kullanarak algılamak ve gözlemek için uygun yapıdadır.

Dünyada bu amaçla geliştirilmiş teleskopları kapsayan ROTSE (TUG’da konuşlandırılanı ROTSE III-d), BOOTES ve MASTER gibi birçok proje bulunmaktadır. Bu amaçla dünyada astronomi alanındaki gelişmelere uzak kalmamak ve T60 robotik teleskopunun daha verimli kullanılmasını sağlamak amacıyla Mart 2014’de TUG bünyesinde, GRB’leri hızlı bir şekilde algılamak için açık kaynak kodlu bir yazılım geliştirme çalışmaları başlamıştır.

Şekil 5. TUG T60 Robotik Teleskopu.

Şekil 6. Büyük Kütleli Bir Yıldızın Kara Delik Oluşturmak Üzere Çökmesi Çizimi (Alıntı:

N.R. Fuller/NSF). Yıldızın Merkezinden Yüzeyine Doğru Yer Alan Element Katmanları Şöyledir:

Demir, Magnezyum–Neon, Silisyum, Karbon–Oksijen–Azot, Helyum ve Nihayet

Hidrojen.

patlamayı tespit eden uyduda bulunan morötesi ve optik teleskopun (UVOT) kaynağa yönelmesinden yaklaşık 5 dakika daha erken bir evreyi kapsamaktadır. Bu gama ışın patlamasının parlak optik bileşeni T60 teleskopunun çektiği görüntüde yuvarlak içerisinde gösterilmiş olup, patlamadan önceki tüm zamanlarda burada herhangi bir nesne gözükmüyordu!!!

Bu inovasyonla Gözlemevinde aktif çalışan robotik T60 teleskopunun yazılımına müdahale edilerek yerli bir yazılım geliştirilmiştir. Bu sayede uyduların haber verdiği ani yıldız patlamaları, anında otomatik alarak teleskop hedefine yöneltilmekte ve gözlemi gerçekleştirilmektedir. T60 teleskopunun bu özelliği Türk

Şekil 7. TUG T60 Robotik Teleskopunda Gözlenen İlk GRB Görüntüsü. Resmin Alınış Saati, Türkiye’nin Saat Dilimi Başlangıca (Greenwich, İngiltere) Göre Verilen UT Saati Olarak Belirtilmiştir.

RA ve DEC Sırasıyla Saat ve Derece Olarak GRB Kaynağının Konumlarıdır.

YERLİ İNOVASYON

Page 41: T.C. BİLİM, SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANLIĞI İNOVASYON · Değişim ve gelişim, birbiriyle ilintili ve kesintisiz bir süreçtir ve inovasyon da bu sürecin en önemli aktörüdür

39

ARALIK 2015

astronomların hizmetine sunulmuştur. Ayrıca, TUG’un RTT150 ve T100 teleskoplarında da isteğe bağlı olarak çalıştırılabilecektir.

3. RTT150 TELESKOPUNA POLARİMETRE GELİŞTİRME

Gözlemevinde aktif çalışan RTT150 teleskopunun odak düzlemine yerli tasarım ile bir polarimetre düzeneği geliştirilmiştir. Ülkemizde ilk kez teleskop arkasında çalışan bir polarimetreye TUG eliyle kavuşmuş bulunmaktadır. Test gözlemleri ve kalibrasyonlar tamamlanmıştır. Ayrıca, kullanma kılavuzu el kitabı hazırlanarak ülkemiz üniversitelerinin ilgili bölümlerine dağıtılmıştır [4]. Polarimetre 2016 yılından itibaren Türk astronomlarının hizmetine sunulacaktır.

Dünyada günümüzün en popüler konularından biri “uzay madenciliği”dir. Ülkemizin en büyük teleskopu olan 1.5 m’lik RTT150 teleskopuna uygun polarimetre tasarım projesi ülkemizde bu tür araştırmaların ilk basamağı olması açısından önem arz etmektedir. Bizlere çok uzak ve sönük olan gökcisimlerinden bilgi elde edebilmenin tek yolu elektromanyetik dalga olan ışıktır. Güneş’ten çıkan ışınlar bir cisme çarparak bize ulaşır. Yansıyan ışık, çarptığı cismin fiziksel özellikleri hakkında bilgi taşır. Böyle ışığa polarize olmuş ışık denir. Bu yönteme de polarimetri denmektedir. Dünyada TFOSC (TUG Sönük Nesne Spektrograf ve Kamera) benzeri sistem kullanan teleskoplarda polarimetrik gözlemler yapılmasına rağmen Türkiye’de yapılamamaktaydı. Bu inovasyon sonucunda, Wedge-Double-Wollaston (WeDoWo) prizmasının tasarımı yapılarak, TFOSC’a entegre edilmesi ile ülkemizdeki teknolojik bir sorun çözülmüştür. Bu

sistem ülkemizde bir ilk niteliğindedir. Tasarlanan sistem gelecekte başka astrofizik araştırmalarında da kullanılabilir olacağı için TUG’u yeni bir seviyeye çıkaracaktır.

Oldukça sönük cisimler olan DYA (Dünyaya Yaklaşan Astereoit)’ların polarimetrik araştırmalarına uygun ve TFOSC odak düzlemi aletine uyumlu TFOSC-WP (TFOSC-Wollaston Prizması) polarimetresinin tasarımının yapılması ve WeDoWo prizmasının parametrelerini, optik performansını değerlendirebilmek için ticari bir yazılım olan ZEMAX Optik Tasarım Programı kullanıldı. Wedge, Wollaston prizmalarının boyut ve açı değerleri, isterleri karşılayacak şekilde mevcut sisteme göre optimize edildi [5]. Polarize olmuş görüntüler TFOSC odak düzleminde 60 yay saniyesi genişliğinde bir yarıktan geçirilerek birbiriyle çakışmaması sağlandı [6]. TFOSC sistemine WeDoWo tabanlı yeni optik sistem (TFOSC-WP), Ağustos 2014’te entegre edildi ve ilk ışık alındı. Bir yıl kadar test gözlemleri (kalibrasyon ve hata analizi için) yapıldı. Bu inovasyon çalışması TÜBİTAK Projesi (113F263) ve TUG gözlem projesi (14BRTT150-665) ile TUG teknik personel eşliğinde desteklenmiştir. Bu sistem gök cisimlerinin (asteroidler vb.) yansıtma oranı, çap, sınıfı, gözeneklilik gibi fiziksel özelliklerini optik bölgede

belirlemeyi mümkün kılmaktadır. Şekil 8.a’da WeDoWo prizmasının TFOSC filtre tekerine takılı iken Şekil 8.b’de WeDoWo tutucu ile birlikte ve Şekil 8.c’de ise RTT150 teleskopu görülmektedir.

Kaynakça1. https://www.eso.org/public/turkey/ science/grb 2. Dindar, M., Helhel, S., Esenoğlu, H., Parmaksızoğlu, M., A new software on TUG-T60 autonomous telescope for astronomical transient events, Experimental Astronomy, 39, 21-28, 20153. Sonbas, E., Guver, T., Gogus, E., Parmaksizoglu, M., Dindar, M., Kirbiyik, H., GRB141225A:very early T60 observations, GCN Circular 17240, 20144. http://tug.tubitak.gov.tr/sites/images /tug/tfosc-wp_kilavuz.pdf5. Oliva E., Wegded double Wollaston, A Device For Single Shot Polarimetric Measurements, Astronomy and Astrophysics Supplement Series, 123, 589-592, 19976. Helhel, S, Khamitov, İ., Kahya, G., Bayar, C., Kaynar, S., Gumerov, G., Double Wedged Wollaston Type Polarimeter Design and Integration to RTT150-TFOSC, Initial Tests, Calibration and Characteristics, Experimental Astronomy, 39, 595-604, 2015

Şekil 8.a. Filtre Tekerine Takılı Olarak WeDoWo.

Şekil 8.b. WeDoWo Tutucu ile Birlikte.

Şekil 8.c. RTT150 Teleskopu.

38

ARALIK 2015

TUG T60 robotik teleskopu için geliştirilen GRB yazılımı açık kaynak kodlu olarak C ve perl programlama dilleri kullanılarak TUG tarafından geliştirilmiştir [2]. Yazılım, SWIFT uydusundan gelen GRB verilerinin yönlendirildiği NASA Atlas sunucusunu kullanmaktadır. Bu sunucudan gelen veriler yazılım tarafından işlenerek, teleskopun gözlem programına uygun hale getirilmektedir. GRB alarmı geldiğinde, teleskop yürütmekte olduğu gözlem programını durdurarak GRB alarmı için oluşturulan programı yürütmekte ve GRB gözlemi bittiğinde ise ilk programa/gözlemeye kaldığı yerden devam etmektedir. Yazılım, ilk başarılı testlerinin ardından Haziran 2014’de Türk astronomların hizmetine sunulmuştur. İlk GRB patlaması 25 Aralık 2014 tarihinde gözlemlenmiştir (Şekil 7) [3]. Bu GRB olayı, patlama başladıktan 129 saniye sonra gözlemlenmeye başlanmıştır ki bu

Bakırlıtepe yerleşkesinde kurulmuş 60 cm ayna çaplı robotik bir teleskoptur (Şekil 5).

Gama Işın Patlaması (GRB) Nedir?Gama-Işın Patlamaları, yüksek enerjili gama ışınlarının bir saniyeden kısa zamanlarla birkaç dakikaya kadar -kozmolojik zaman ölçeklerinde bir göz kırpma süresi kadar- süren patlamasıdır. Dünyadan oldukça uzak mesafelerde, gözlenebilir evrenin sınırlarına doğru oluştukları bilinmektedir [1]. GRB, evrenin ilk oluşumunu ifade eden “Büyük Patlama”dan sonra bilinen en büyük enerjik olayıdır ve astrofiziğin en uç problemlerinden biridir (Şekil 6).

GRB’lerin astrofiziksel özelliklerini daha yakından araştırmak için HETE, FERMI, SWIFT gibi çeşitli uydular geliştirilmiştir. Bu uydular patlamaları algılamakta ve hızlı bir biçimde dünyadaki sunuculara göndermektedir.

T60 GRB YazılımıRobotik teleskoplar, GRB’ler gibi kısa süreli ve rastgele gelişen astronomik olayları uydulardan gelen sinyalleri kullanarak algılamak ve gözlemek için uygun yapıdadır.

Dünyada bu amaçla geliştirilmiş teleskopları kapsayan ROTSE (TUG’da konuşlandırılanı ROTSE III-d), BOOTES ve MASTER gibi birçok proje bulunmaktadır. Bu amaçla dünyada astronomi alanındaki gelişmelere uzak kalmamak ve T60 robotik teleskopunun daha verimli kullanılmasını sağlamak amacıyla Mart 2014’de TUG bünyesinde, GRB’leri hızlı bir şekilde algılamak için açık kaynak kodlu bir yazılım geliştirme çalışmaları başlamıştır.

Şekil 5. TUG T60 Robotik Teleskopu.

Şekil 6. Büyük Kütleli Bir Yıldızın Kara Delik Oluşturmak Üzere Çökmesi Çizimi (Alıntı:

N.R. Fuller/NSF). Yıldızın Merkezinden Yüzeyine Doğru Yer Alan Element Katmanları Şöyledir:

Demir, Magnezyum–Neon, Silisyum, Karbon–Oksijen–Azot, Helyum ve Nihayet

Hidrojen.

patlamayı tespit eden uyduda bulunan morötesi ve optik teleskopun (UVOT) kaynağa yönelmesinden yaklaşık 5 dakika daha erken bir evreyi kapsamaktadır. Bu gama ışın patlamasının parlak optik bileşeni T60 teleskopunun çektiği görüntüde yuvarlak içerisinde gösterilmiş olup, patlamadan önceki tüm zamanlarda burada herhangi bir nesne gözükmüyordu!!!

Bu inovasyonla Gözlemevinde aktif çalışan robotik T60 teleskopunun yazılımına müdahale edilerek yerli bir yazılım geliştirilmiştir. Bu sayede uyduların haber verdiği ani yıldız patlamaları, anında otomatik alarak teleskop hedefine yöneltilmekte ve gözlemi gerçekleştirilmektedir. T60 teleskopunun bu özelliği Türk

Şekil 7. TUG T60 Robotik Teleskopunda Gözlenen İlk GRB Görüntüsü. Resmin Alınış Saati, Türkiye’nin Saat Dilimi Başlangıca (Greenwich, İngiltere) Göre Verilen UT Saati Olarak Belirtilmiştir.

RA ve DEC Sırasıyla Saat ve Derece Olarak GRB Kaynağının Konumlarıdır.

YERLİ İNOVASYON

Page 42: T.C. BİLİM, SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANLIĞI İNOVASYON · Değişim ve gelişim, birbiriyle ilintili ve kesintisiz bir süreçtir ve inovasyon da bu sürecin en önemli aktörüdür

40

ARALIK 2015

Finansmana erişim, girişimciler ve KOBİ’ler için daima bir sorun teşkil etmişken bu durum küresel finansal kriz ve takip eden ekonomik krizlerle daha da şiddetlenmiştir. Pek çok ülkede KOBİ’lere sağlanan kredilerin düzeyi kriz öncesi düzeyine hâlâ ulaşmış değildir ve öngörülebilir gelecekte de KOBİ’ler için kredi kısıtlarında iyileşme beklenmemektedir. Hükümetler, yenilikçilik, iş yaratma ve büyümenin katalizörleri konumunda olan KOBİ’lerin ve girişimcilerin güçlendirilmesi konusunda günümüzde giderek daha bilinçli olmak, dönemsel kısıtlar ve yapısal engellerin aşılması için çalışmak zorundadır.Bu çerçevede, KOBİ’lerin finansmana erişimini ve kredi koşullarını iyileştirmek için iki yönlü bir yaklaşım gerektiği değerlendirilmektedir. Bir yandan, kredi kullandırma koşullarının iyileşmesi için bankaların finansal gücünün iyileştirilmesi gereklidir zira banka kredisi ile finansman daima KOBİ finansmanının yaşamsal bir ayağını oluşturacaktır. Diğer yandan, KOBİ’lerin banka kredisi dışındaki finansman kaynaklarını da çeşitlendirmek ve özel yatırımları teşvik etmek gerekmektedir. Günümüzde, KOBİ finansmanında alternatif yaklaşımlar toplam finansmanın ancak çok küçük bir kısmını oluşturmaktadır.OECD, 2015 yılında yayımladığı “KOBİ ve Girişimci Finansmanına Yeni Yaklaşımlar - Finansal Araçların Çeşitliliğini Artırmak”

başlıklı raporunda KOBİ’ler, hükümetler ve finansman kuruluşları nezdinde bu alternatif finansman mekanizmaları

konusunda farkındalık ve anlayış oluşturmayı amaçlamaktadır. Rapor, mevcut finansman alternatiflerine ve risk-geri dönüş analizlerine yer vererek bu kaynakların KOBİ’ler ve girişimcilerin çeşitli ihtiyaçlarını karşılama potansiyelini incelemekte ve belirli politika tavsiyelerinde bulunmaktadır. Böylelikle, KOBİ’lerin finansman kısıtlarının azaltılmasını ve büyümelerini desteklemeyi amaçlayan ulusal ve uluslararası çabalara somut bir katkı sağlamaktadır. Raporda yer alan, günümüzdeki mevcut finansman kaynaklarına ilişkin tespitler aşağıda kısaca özetlenmektedir.Banka kredileri, KOBİ’ler ve girişimciler için en sık kullandıkları dışsal finansman kaynağıdır zira yeni şirket kurmak, nakit akışı sağlamak ve yatırım ihtiyaçlarını karşılamak için var olan en geleneksel kaynak budur. Ancak, banka kredisi kullanmak, özellikle yeni, yenilikçi, hızlı büyüyen ve daha yüksek risk-getiri oranına sahip KOBİ’ler için bazı engelleri de beraberinde getirmektedir. Pek çok işletme için geleneksel krediler dışında pek az alternatif bulunmaktadır ve bankalar daha ihtiyatlı kurallar uygulamayı ve iş modellerini değiştirmeyi sürdürdükçe KOBİ’ler için geçerli olan kredi koşulları öngörülebilir gelecekte de aynı kalacaktır. KOBİ’lerin kredi piyasalarında değişen koşullar karşısındaki dayanıklılıklarını ve ekonomik büyümeye katkılarını artırmak, farklı koşullara göre değişen finansman ihtiyaçlarını karşılamak için KOBİ’lerin erişebileceği finansman kaynaklarını çeşitlendirmek gerekmektedir. Finansal piyasalar KOBİ sektörünün ihtiyaçlarını

karşılamak için bazı alternatif fırsatlar sunmaktadır ancak piyasa gelişimi için bir dizi farklı aksiyon alınması da gereklidir. Varlık bazlı fonlama, geleneksel kredilere kıyasla, genç ve küçük işletmelere daha hızlı ve esnek koşullarla işletme sermayesi sağlamak için sıklıkla kullanılan bir araçtır. Daha geniş bir varlık yelpazesinin kullandırılan borçlar için teminat kabul edilebilmesini sağlayan, doğrudan kamu finansmanı ve devlet garantilerini içeren bazı düzenlemeler bu tür araçların geliştirilmesine olanak sağlamıştır. KOBİ’lerin değer zincirlerine katılımını kolaylaştırmak için özellikle factoring giderek daha yaygın olarak kullanılmaktadır.Sermaye piyasalarında alternatif borçlanma

araçları, KOBİ sektörü, şirket tahvilleri gibi alternatif araçları çok kısıtlı kullanmaktadır. Piyasayı geliştirebilmek amacıyla, politika aksiyonları özellikle şeffaflık ve yatırımcının korunması konularına odaklanmıştır. Bazı ülkelerde borsaya kayıtlı olmayan küçük işletmeler için özel hisse değişimi olanakları yaratılmış, borsaya kayıtlı olmayan işletmelerin tahvil çıkarabilmesi ve tahsisli satış yapabilmesi için düzenlemeler yapılmıştır. Buna karşın, bilgi eksiklikleri, ikincil piyasaların likit olmayışı ve sektör oyuncularının anlaşmazlıklarını çözecek yasal mekanizmaların (adli tasfiye kanunları) değişiklik göstermesi bu piyasaların gelişimini sınırlamaktadır.Sermaye piyasalarına dayalı borçlanma

kağıtları ve ipotekli tahviller, bankaların borcu yeniden finanse etmesi ve portföy riskini yönetmeleri için bir araç olarak

OECD RAPORU: KOBİ VE GİRİŞİMCİ FİNANSMANINA YENİ YAKLAŞIMLAR“FİNANSAL ARAÇLARIN ÇEŞİTLİLİĞİNİ ARTIRMAK”İlknur FROLET / Sanayi ve Teknoloji Uzmanı (Verimlilik Genel Müdürlüğü)

RAPOR ÖZETİ

41

ARALIK 2015

geçtiğimiz 10 yılda hızla gelişmiştir. Ancak 2008 finansal krizi ile birlikte dikkatli bir incelemeye tabi tutulmuşlar ve risk kaldıracı ve finansal istikrarsızlık için önemli etkenler arasında gösterilmişlerdir. Kriz sonrası KOBİ’lerin borçlanmasını sağlayabilmek için etkin ve şeffaf bir sermaye piyasasının oluşturulması gereği yeniden tartışılmaya başlamış ve bunun için farklı düzeylerde tedbirler geliştirilmiştir.Kitle fonlaması (crowdfunding), geçtiğimiz yıllarda hızla büyümüşse de işletme finansmanının çok küçük bir bölümünü oluşturmakta ve genellikle geniş kapsamlı işletme ihtiyaçları yerine spesifik projelerin fonlanması için kullanılmıştır. Bağışlar, ödüller ve ön-satış mevcut piyasanın liderleri konumunda olsa da gelecekte denkler arası borçlanma ve varlık bazlı kitle fonlamasının daha büyük bir rol oynaması beklenmektedir. Özellikle bazı ülkelerde bir dizi reformun uygulamaya konulması ve varlık yatırımları üzerindeki yasakların kalkması ve daha fazla şeffaflık sağlanmasının destekleyici olacağı öngörülmektedir.

Ara finansman (mezzanine finance) gibi

hibrid araçlar, hayatlarının belirli bir dönüm noktasında sermaye akışına ihtiyaç duyan ancak banka kredisi ya da özkaynak ile finansmana kısıtlı erişimi olan işletmeler için çekici bir finansman türüdür. İstikrarlı bir gelir profili ve piyasa pozisyonu ile belirli düzeyde finansal yeti gerektiren bu teknikler pek çok KOBİ için uygun değildir. Buna karşın, son yıllarda kamu programlarının desteği sayesinde düşük kredi profili olan ve düşük bütçeli borçlanma ihtiyacı içindeki KOBİ’ler için benzer araçlar giderek artan oranlarda ulaşılabilir hale gelmektedir.Risk sermayesi ve melek yatırımcılar gibi özel sermaye fonları (private equity investments),

son birkaç 10 yılda kayda değer ölçüde gelişmiştir. Bu fonlar, yenilikçi ve hızlı büyüyen yeni işletmeler için yeni finansman fırsatları yaratmışsa da küresel finansal kriz yatırımları önemli ölçüde etkilemiştir. Politika yapıcılar bu piyasalara, özellikle tedarikçi açısından büyük önem vermekte, vergi avantajları, doğrudan yatırım ve ortak yatırım, sektör ağları ve birliklerini desteklemektedirler.KOBİ’lerin halka arzı, yenilikçi ve hızlı büyüyen KOBİ’ler için fonlama potansiyeli

taşımakla birlikte mevcut durumda piyasalar yetersizdir. Borsada işlem görmek için işletmenin katlanması gereken masraflar, işletme ve idare giderleri ve yasal düzenlemelerin takibi kısıt oluşturmaktadır. KOBİ’lerin yetersiz yönetim becerileri de olumsuz etken oluşturmaktadır. Yatırımcılar içinse yatırım tutarı ile takip maliyetlerinin oransızlığı ve düşük likidite sorun oluşturmaktadır. Son düzenlemeler, bu alanın kendine özgü düzenleme ve altyapı gereklerini dikkate almakta olup likidite sorununu vergi avantajları ve perakende yatırımı desteklemek biçiminde çözme yolunu denemektedir.KOBİ’lerin alternatif fon kaynaklarına ulaşımını kolaylaştırmak için OECD raporunda önerilen önlemler ise şu şekilde sıralanmıştır:• KOBİ’lerin alternatif fonlama kaynakları konusundaki bilgi düzeyini ve finansman konusundaki stratejik vizyonlarını iyileştirerek finansman konusundaki becerilerini artırmak.• Finansal istikrar, yatırımcının korunması ve KOBİ’ler için yeni finansal kanalların açılması arasındaki ödünleşmeleri değerlendiren yasal düzenlemeler yapmak.• KOBİ finansmanı riskinin gerçek düzeyini yansıtmak ve yatırımcıları teşvik etmek için kredi riski değerlendirme bilgi altyapıları geliştirmek.• Yenilikçi ve hızlı büyüyen KOBİ’leri fonlamak için, özel sektör ile iş birliği içinde özel sektör fonlaması ve uygun risk paylaşım mekanizmaları oluşturmak üzere politikalar geliştirmek.• KOBİ sektörünün farklı ihtiyaçlarını ve gelişen finansal piyasaların bunları nasıl karşılayabileceğini daha iyi anlayabilmek ve gerekli politikaları geliştirebilmek için KOBİ’ler konusunda daha fazla bilgi kaynağı yaratmak.

Page 43: T.C. BİLİM, SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANLIĞI İNOVASYON · Değişim ve gelişim, birbiriyle ilintili ve kesintisiz bir süreçtir ve inovasyon da bu sürecin en önemli aktörüdür

40

ARALIK 2015

Finansmana erişim, girişimciler ve KOBİ’ler için daima bir sorun teşkil etmişken bu durum küresel finansal kriz ve takip eden ekonomik krizlerle daha da şiddetlenmiştir. Pek çok ülkede KOBİ’lere sağlanan kredilerin düzeyi kriz öncesi düzeyine hâlâ ulaşmış değildir ve öngörülebilir gelecekte de KOBİ’ler için kredi kısıtlarında iyileşme beklenmemektedir. Hükümetler, yenilikçilik, iş yaratma ve büyümenin katalizörleri konumunda olan KOBİ’lerin ve girişimcilerin güçlendirilmesi konusunda günümüzde giderek daha bilinçli olmak, dönemsel kısıtlar ve yapısal engellerin aşılması için çalışmak zorundadır.Bu çerçevede, KOBİ’lerin finansmana erişimini ve kredi koşullarını iyileştirmek için iki yönlü bir yaklaşım gerektiği değerlendirilmektedir. Bir yandan, kredi kullandırma koşullarının iyileşmesi için bankaların finansal gücünün iyileştirilmesi gereklidir zira banka kredisi ile finansman daima KOBİ finansmanının yaşamsal bir ayağını oluşturacaktır. Diğer yandan, KOBİ’lerin banka kredisi dışındaki finansman kaynaklarını da çeşitlendirmek ve özel yatırımları teşvik etmek gerekmektedir. Günümüzde, KOBİ finansmanında alternatif yaklaşımlar toplam finansmanın ancak çok küçük bir kısmını oluşturmaktadır.OECD, 2015 yılında yayımladığı “KOBİ ve Girişimci Finansmanına Yeni Yaklaşımlar - Finansal Araçların Çeşitliliğini Artırmak”

başlıklı raporunda KOBİ’ler, hükümetler ve finansman kuruluşları nezdinde bu alternatif finansman mekanizmaları

konusunda farkındalık ve anlayış oluşturmayı amaçlamaktadır. Rapor, mevcut finansman alternatiflerine ve risk-geri dönüş analizlerine yer vererek bu kaynakların KOBİ’ler ve girişimcilerin çeşitli ihtiyaçlarını karşılama potansiyelini incelemekte ve belirli politika tavsiyelerinde bulunmaktadır. Böylelikle, KOBİ’lerin finansman kısıtlarının azaltılmasını ve büyümelerini desteklemeyi amaçlayan ulusal ve uluslararası çabalara somut bir katkı sağlamaktadır. Raporda yer alan, günümüzdeki mevcut finansman kaynaklarına ilişkin tespitler aşağıda kısaca özetlenmektedir.Banka kredileri, KOBİ’ler ve girişimciler için en sık kullandıkları dışsal finansman kaynağıdır zira yeni şirket kurmak, nakit akışı sağlamak ve yatırım ihtiyaçlarını karşılamak için var olan en geleneksel kaynak budur. Ancak, banka kredisi kullanmak, özellikle yeni, yenilikçi, hızlı büyüyen ve daha yüksek risk-getiri oranına sahip KOBİ’ler için bazı engelleri de beraberinde getirmektedir. Pek çok işletme için geleneksel krediler dışında pek az alternatif bulunmaktadır ve bankalar daha ihtiyatlı kurallar uygulamayı ve iş modellerini değiştirmeyi sürdürdükçe KOBİ’ler için geçerli olan kredi koşulları öngörülebilir gelecekte de aynı kalacaktır. KOBİ’lerin kredi piyasalarında değişen koşullar karşısındaki dayanıklılıklarını ve ekonomik büyümeye katkılarını artırmak, farklı koşullara göre değişen finansman ihtiyaçlarını karşılamak için KOBİ’lerin erişebileceği finansman kaynaklarını çeşitlendirmek gerekmektedir. Finansal piyasalar KOBİ sektörünün ihtiyaçlarını

karşılamak için bazı alternatif fırsatlar sunmaktadır ancak piyasa gelişimi için bir dizi farklı aksiyon alınması da gereklidir. Varlık bazlı fonlama, geleneksel kredilere kıyasla, genç ve küçük işletmelere daha hızlı ve esnek koşullarla işletme sermayesi sağlamak için sıklıkla kullanılan bir araçtır. Daha geniş bir varlık yelpazesinin kullandırılan borçlar için teminat kabul edilebilmesini sağlayan, doğrudan kamu finansmanı ve devlet garantilerini içeren bazı düzenlemeler bu tür araçların geliştirilmesine olanak sağlamıştır. KOBİ’lerin değer zincirlerine katılımını kolaylaştırmak için özellikle factoring giderek daha yaygın olarak kullanılmaktadır.Sermaye piyasalarında alternatif borçlanma

araçları, KOBİ sektörü, şirket tahvilleri gibi alternatif araçları çok kısıtlı kullanmaktadır. Piyasayı geliştirebilmek amacıyla, politika aksiyonları özellikle şeffaflık ve yatırımcının korunması konularına odaklanmıştır. Bazı ülkelerde borsaya kayıtlı olmayan küçük işletmeler için özel hisse değişimi olanakları yaratılmış, borsaya kayıtlı olmayan işletmelerin tahvil çıkarabilmesi ve tahsisli satış yapabilmesi için düzenlemeler yapılmıştır. Buna karşın, bilgi eksiklikleri, ikincil piyasaların likit olmayışı ve sektör oyuncularının anlaşmazlıklarını çözecek yasal mekanizmaların (adli tasfiye kanunları) değişiklik göstermesi bu piyasaların gelişimini sınırlamaktadır.Sermaye piyasalarına dayalı borçlanma

kağıtları ve ipotekli tahviller, bankaların borcu yeniden finanse etmesi ve portföy riskini yönetmeleri için bir araç olarak

OECD RAPORU: KOBİ VE GİRİŞİMCİ FİNANSMANINA YENİ YAKLAŞIMLAR“FİNANSAL ARAÇLARIN ÇEŞİTLİLİĞİNİ ARTIRMAK”İlknur FROLET / Sanayi ve Teknoloji Uzmanı (Verimlilik Genel Müdürlüğü)

RAPOR ÖZETİ

41

ARALIK 2015

geçtiğimiz 10 yılda hızla gelişmiştir. Ancak 2008 finansal krizi ile birlikte dikkatli bir incelemeye tabi tutulmuşlar ve risk kaldıracı ve finansal istikrarsızlık için önemli etkenler arasında gösterilmişlerdir. Kriz sonrası KOBİ’lerin borçlanmasını sağlayabilmek için etkin ve şeffaf bir sermaye piyasasının oluşturulması gereği yeniden tartışılmaya başlamış ve bunun için farklı düzeylerde tedbirler geliştirilmiştir.Kitle fonlaması (crowdfunding), geçtiğimiz yıllarda hızla büyümüşse de işletme finansmanının çok küçük bir bölümünü oluşturmakta ve genellikle geniş kapsamlı işletme ihtiyaçları yerine spesifik projelerin fonlanması için kullanılmıştır. Bağışlar, ödüller ve ön-satış mevcut piyasanın liderleri konumunda olsa da gelecekte denkler arası borçlanma ve varlık bazlı kitle fonlamasının daha büyük bir rol oynaması beklenmektedir. Özellikle bazı ülkelerde bir dizi reformun uygulamaya konulması ve varlık yatırımları üzerindeki yasakların kalkması ve daha fazla şeffaflık sağlanmasının destekleyici olacağı öngörülmektedir.

Ara finansman (mezzanine finance) gibi

hibrid araçlar, hayatlarının belirli bir dönüm noktasında sermaye akışına ihtiyaç duyan ancak banka kredisi ya da özkaynak ile finansmana kısıtlı erişimi olan işletmeler için çekici bir finansman türüdür. İstikrarlı bir gelir profili ve piyasa pozisyonu ile belirli düzeyde finansal yeti gerektiren bu teknikler pek çok KOBİ için uygun değildir. Buna karşın, son yıllarda kamu programlarının desteği sayesinde düşük kredi profili olan ve düşük bütçeli borçlanma ihtiyacı içindeki KOBİ’ler için benzer araçlar giderek artan oranlarda ulaşılabilir hale gelmektedir.Risk sermayesi ve melek yatırımcılar gibi özel sermaye fonları (private equity investments),

son birkaç 10 yılda kayda değer ölçüde gelişmiştir. Bu fonlar, yenilikçi ve hızlı büyüyen yeni işletmeler için yeni finansman fırsatları yaratmışsa da küresel finansal kriz yatırımları önemli ölçüde etkilemiştir. Politika yapıcılar bu piyasalara, özellikle tedarikçi açısından büyük önem vermekte, vergi avantajları, doğrudan yatırım ve ortak yatırım, sektör ağları ve birliklerini desteklemektedirler.KOBİ’lerin halka arzı, yenilikçi ve hızlı büyüyen KOBİ’ler için fonlama potansiyeli

taşımakla birlikte mevcut durumda piyasalar yetersizdir. Borsada işlem görmek için işletmenin katlanması gereken masraflar, işletme ve idare giderleri ve yasal düzenlemelerin takibi kısıt oluşturmaktadır. KOBİ’lerin yetersiz yönetim becerileri de olumsuz etken oluşturmaktadır. Yatırımcılar içinse yatırım tutarı ile takip maliyetlerinin oransızlığı ve düşük likidite sorun oluşturmaktadır. Son düzenlemeler, bu alanın kendine özgü düzenleme ve altyapı gereklerini dikkate almakta olup likidite sorununu vergi avantajları ve perakende yatırımı desteklemek biçiminde çözme yolunu denemektedir.KOBİ’lerin alternatif fon kaynaklarına ulaşımını kolaylaştırmak için OECD raporunda önerilen önlemler ise şu şekilde sıralanmıştır:• KOBİ’lerin alternatif fonlama kaynakları konusundaki bilgi düzeyini ve finansman konusundaki stratejik vizyonlarını iyileştirerek finansman konusundaki becerilerini artırmak.• Finansal istikrar, yatırımcının korunması ve KOBİ’ler için yeni finansal kanalların açılması arasındaki ödünleşmeleri değerlendiren yasal düzenlemeler yapmak.• KOBİ finansmanı riskinin gerçek düzeyini yansıtmak ve yatırımcıları teşvik etmek için kredi riski değerlendirme bilgi altyapıları geliştirmek.• Yenilikçi ve hızlı büyüyen KOBİ’leri fonlamak için, özel sektör ile iş birliği içinde özel sektör fonlaması ve uygun risk paylaşım mekanizmaları oluşturmak üzere politikalar geliştirmek.• KOBİ sektörünün farklı ihtiyaçlarını ve gelişen finansal piyasaların bunları nasıl karşılayabileceğini daha iyi anlayabilmek ve gerekli politikaları geliştirebilmek için KOBİ’ler konusunda daha fazla bilgi kaynağı yaratmak.

Page 44: T.C. BİLİM, SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANLIĞI İNOVASYON · Değişim ve gelişim, birbiriyle ilintili ve kesintisiz bir süreçtir ve inovasyon da bu sürecin en önemli aktörüdür

42

ARALIK 2015

Günümüzde verimlilik, refah, kişi başına düşen milli gelir artışları teknoloji ve yeniliklere bağlı olarak gelişmektedir. Bu nedenle ülke ekonomilerinin gelişiminde, iktisadi büyümesinde yeniliklerin ortaya konması yenilikçiliğin geliştirilmesi bir zorunluluk halini almıştır.

Kabiliyet ve Yeteneklerin İnovasyon İçin Geliştirilmesi

Geniş tabanlı bir takım politikalar, yeniliğin gelişimini etkilemektedir. Bu politikalar içinden en önemlisi yetenekli iş gücü politikasıdır. İnovasyon açısından, yeni fikirlerin ortaya konması, yeni teknolojilerin geliştirilmesi, bunların pazarlara taşınması ve teknolojik değişikliklere toplum genelinde adaptasyonun sağlanması yetenekli işgücüne bağlıdır. Yetenekli insan gücünün oluşturduğu yeni bilgilerle, yenilikler oluşturulup uygulanabilir. Üstelik, yetenekler yeni oluşturulan inovasyonların tüm ekonomi ve toplum genelinde özümsenebilmesi için gereklidir.

Yenilikçilik için ortaya konan beşeri sermaye politikalarında, öncelikle bireylerin seçim yapabildikleri, gereksinim duydukları yetenekleri geliştirebildikleri ve bu yetenekleri optimal olarak iş hayatında kullanabildikleri bir ortamın oluşturulması gereklidir. Bu çerçevede eğitim hizmeti sağlayan kurumlara eğitim kalitesini geliştirebilmeleri ve yaptıkları öğretimin ihtiyaçlara olan uygunluğunu geliştirebilmeleri için daha fazla teşvikler verilmelidir. Politika yapıcılar akademik

KİTAP ÖZETİ

43

ARALIK 2015

araştırmalardaki kariyer imkânlarını değerlendirmek ve eğer gerekiyorsa akademik kariyeri daha cazip hale getirmek durumundadırlar. Buna ilave olarak kadınların bilime ve girişimciliğe olan katılımlarına engel teşkil eden bariyerlerin ortadan kaldırılması için gerekli çalışmaların yapılması gerekmektedir. Nihai olarak ülkeler arası araştırmacıların birbirleriyle olan bağlantılarını, iletişimlerini güçlendirecek ve onların oluşturdukları ağların gelişimlerini kolaylaştıracak politikalara ihtiyaç vardır.

Yetenekli İş Gücü

Yetenekli bir iş gücü, yeni fikirler ve teknolojiler geliştirebilir; bunları pazarlanabilir bir mal veya hizmete dönüştürebilir ve toplumsal tabanda teknolojik değişimlere olan adaptasyonu kolaylaştırabilir. Eğitim ve mesleki oryantasyon sistemlerinde, yeteneklerin geliştirilmesi amacıyla gerçekleştirilecek reformlar, inovasyon açısından hayati bir öneme sahiptir. Bu noktada öncelikle bilim, teknoloji, mühendislik ve matematik

2(STEM ) mezunları (lisans, yüksek lisans, doktora) üzerinde reformların planlanması ve daha geniş bir yelpazede yeteneklerin geliştirilmesi için diğer branşları kapsayacak şekilde politikanın genişletilmesi gerekmektedir. Bunlara ek olarak yetenekli bireylerin, iş gücünün serbest dolaşımı sağlanmalıdır. Uluslararası mobilite (hareketlilik) ve dolaşım, ortaya çıkan yeni ihtiyaçların karşılanması, bilginin oluşumunun desteklenmesi ve transferi bakımından artan bir öneme sahiptir.

İş Ortamı

İşletmelerin teknoloji ve bilgi-tabanlı 3sermaye (BTS ) yatırımlarını

cesaretlendiren, yenilikçi işletmelerin yeni fikirler, teknolojiler ve iş modellerini test edebildikleri, onların büyümelerine yardımcı olan, pazar paylarını artırabildikleri ve ölçek ekonomilerine geçiş yapabildikleri bir iş ortamları oluşturulmalıdır. OECD’nin yapmış olduğu deneysel çalışmalarda yapısal reformlarla inovasyon performansının, ürün pazarlarında rekabetin desteklenmesi ve yeni işletmelerin kurulmasına imkân sağlanması yoluyla, emek piyasalarında iş gücü kaynağının daha iyi tahsisiyle, finansal piyasalarda riskli yatırımların fonlanması için kaynakların ayrılması yoluyla güçlendirilebildiği tespit edilmiştir. Yapılacak düzenlemeler yenilikleri bastırıp engellemekten ziyade teşvik edip geliştirmelidir. Ayrıca ülke ekonomileri ticaret, yatırım, bilgi ve insan kaynağı akışını engelleyecek katı politikaları terk etmek ve daha şeffaf bir hale gelerek, esnekliklerini geliştirmek zorundadırlar ve bilmelidirler ki inovasyon dar bir çerçeve içerisinde sınırlandırılamaz, inovasyon ülkeleri ve sınırlarını aşabilen bir kavramdır.

Bilginin Oluşumu ve Yayınımı İçin Etkin ve Güçlü Bir Sistem

Temel bilgi kaynaklarının takibi ve bu bilgilerin toplum nezdinde yayılmasını (yayınımını) sağlayacak insan kaynakları, teknoloji transferi ve bilgi piyasalarının kurulmasını da içine alacak sistemsel yapıların kurulması ön görülmektedir. Bu sistem güçlü, iyi yönetilen üniversitelerin, kamu araştırma kuruluşlarının etkileşime

girdiği ve bilgi kuruluşlarıyla, ekonomi ve toplum arasındaki bilgi alış verişinin desteklendiği, yayınımın kolaylaştırıldığı mekanizmaların oluşturulmasını kapsamaktadır. Bu mekanizmalar sayesinde inovasyonun performansı güçlendirilmektedir. Bunlara paralel olarak bilginin akışını sağlamada temel teşkil edecek olan bilişim altyapı çalışmalarının güçlendirilmesi, dijital ağların geliştirilmeleri ekonomik birimlerin birlikte iş yapma imkânlarını geliştirerek, yeniliklerin ortaya çıkışını kolaylaştıracaktır. Bilginin yaratılması ve yeniliklerin yayınımı global çalışmalar olduğundan, politika oluşturma ajandasında, bilim ve inovasyon faaliyetlerini birbirine entegre eden daha iyi politikaların ortaya konmasına ihtiyaç vardır.

İşletmelerin İnovasyon ve Girişimcilik Faaliyetlerine Katılımını Cesaretlendiren Politikalar

Yeniliklerin ortaya konmasında, bariyer oluşturan birtakım engellerin kaldırılabilmesi için daha spesifik politikaların oluşturulmasına ihtiyaç vardır. Uygun politika karışımı, araştırma geliştirme (Ar-Ge) yatırımları için vergi teşviklerinin verilmesi, elde edilen başarılar için doğrudan kamu desteğinin sağlanması, yenilik yarışmalarında devlet sübvansiyonlarının serbest bırakılması ve işbirliği ve ağların kurulabilmesi için bir takım desteklerin verilmesini içerebilir. Bunlara ilave olarak ekonomide talep yönlü politikaların ortaya konmasına da gereksinim vardır. Kamu ihtiyaçlarının temini için endirekt olarak bir takım vergi teşviklerinin verilmesi talep yönlü politikalar olarak yeniliği güçlendirecektir.

1ZORUNLU YENİLİK Faruk YILDIRIM / Sanayi ve Teknoloji Uzmanı (Verimlilik Genel Müdürlüğü)

¹Bu metin OECD’ye ait “The Innovation Imperative, Contributing to Productivity, Growth and Well-being” isimli kitap çalışmasından derlenerek hazırlanmıştır. ² STEM: Science, Technology, Engineering, Mathematics ³ KBC: Knowledge-based capital

Page 45: T.C. BİLİM, SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANLIĞI İNOVASYON · Değişim ve gelişim, birbiriyle ilintili ve kesintisiz bir süreçtir ve inovasyon da bu sürecin en önemli aktörüdür

42

ARALIK 2015

Günümüzde verimlilik, refah, kişi başına düşen milli gelir artışları teknoloji ve yeniliklere bağlı olarak gelişmektedir. Bu nedenle ülke ekonomilerinin gelişiminde, iktisadi büyümesinde yeniliklerin ortaya konması yenilikçiliğin geliştirilmesi bir zorunluluk halini almıştır.

Kabiliyet ve Yeteneklerin İnovasyon İçin Geliştirilmesi

Geniş tabanlı bir takım politikalar, yeniliğin gelişimini etkilemektedir. Bu politikalar içinden en önemlisi yetenekli iş gücü politikasıdır. İnovasyon açısından, yeni fikirlerin ortaya konması, yeni teknolojilerin geliştirilmesi, bunların pazarlara taşınması ve teknolojik değişikliklere toplum genelinde adaptasyonun sağlanması yetenekli işgücüne bağlıdır. Yetenekli insan gücünün oluşturduğu yeni bilgilerle, yenilikler oluşturulup uygulanabilir. Üstelik, yetenekler yeni oluşturulan inovasyonların tüm ekonomi ve toplum genelinde özümsenebilmesi için gereklidir.

Yenilikçilik için ortaya konan beşeri sermaye politikalarında, öncelikle bireylerin seçim yapabildikleri, gereksinim duydukları yetenekleri geliştirebildikleri ve bu yetenekleri optimal olarak iş hayatında kullanabildikleri bir ortamın oluşturulması gereklidir. Bu çerçevede eğitim hizmeti sağlayan kurumlara eğitim kalitesini geliştirebilmeleri ve yaptıkları öğretimin ihtiyaçlara olan uygunluğunu geliştirebilmeleri için daha fazla teşvikler verilmelidir. Politika yapıcılar akademik

KİTAP ÖZETİ

43

ARALIK 2015

araştırmalardaki kariyer imkânlarını değerlendirmek ve eğer gerekiyorsa akademik kariyeri daha cazip hale getirmek durumundadırlar. Buna ilave olarak kadınların bilime ve girişimciliğe olan katılımlarına engel teşkil eden bariyerlerin ortadan kaldırılması için gerekli çalışmaların yapılması gerekmektedir. Nihai olarak ülkeler arası araştırmacıların birbirleriyle olan bağlantılarını, iletişimlerini güçlendirecek ve onların oluşturdukları ağların gelişimlerini kolaylaştıracak politikalara ihtiyaç vardır.

Yetenekli İş Gücü

Yetenekli bir iş gücü, yeni fikirler ve teknolojiler geliştirebilir; bunları pazarlanabilir bir mal veya hizmete dönüştürebilir ve toplumsal tabanda teknolojik değişimlere olan adaptasyonu kolaylaştırabilir. Eğitim ve mesleki oryantasyon sistemlerinde, yeteneklerin geliştirilmesi amacıyla gerçekleştirilecek reformlar, inovasyon açısından hayati bir öneme sahiptir. Bu noktada öncelikle bilim, teknoloji, mühendislik ve matematik

2(STEM ) mezunları (lisans, yüksek lisans, doktora) üzerinde reformların planlanması ve daha geniş bir yelpazede yeteneklerin geliştirilmesi için diğer branşları kapsayacak şekilde politikanın genişletilmesi gerekmektedir. Bunlara ek olarak yetenekli bireylerin, iş gücünün serbest dolaşımı sağlanmalıdır. Uluslararası mobilite (hareketlilik) ve dolaşım, ortaya çıkan yeni ihtiyaçların karşılanması, bilginin oluşumunun desteklenmesi ve transferi bakımından artan bir öneme sahiptir.

İş Ortamı

İşletmelerin teknoloji ve bilgi-tabanlı 3sermaye (BTS ) yatırımlarını

cesaretlendiren, yenilikçi işletmelerin yeni fikirler, teknolojiler ve iş modellerini test edebildikleri, onların büyümelerine yardımcı olan, pazar paylarını artırabildikleri ve ölçek ekonomilerine geçiş yapabildikleri bir iş ortamları oluşturulmalıdır. OECD’nin yapmış olduğu deneysel çalışmalarda yapısal reformlarla inovasyon performansının, ürün pazarlarında rekabetin desteklenmesi ve yeni işletmelerin kurulmasına imkân sağlanması yoluyla, emek piyasalarında iş gücü kaynağının daha iyi tahsisiyle, finansal piyasalarda riskli yatırımların fonlanması için kaynakların ayrılması yoluyla güçlendirilebildiği tespit edilmiştir. Yapılacak düzenlemeler yenilikleri bastırıp engellemekten ziyade teşvik edip geliştirmelidir. Ayrıca ülke ekonomileri ticaret, yatırım, bilgi ve insan kaynağı akışını engelleyecek katı politikaları terk etmek ve daha şeffaf bir hale gelerek, esnekliklerini geliştirmek zorundadırlar ve bilmelidirler ki inovasyon dar bir çerçeve içerisinde sınırlandırılamaz, inovasyon ülkeleri ve sınırlarını aşabilen bir kavramdır.

Bilginin Oluşumu ve Yayınımı İçin Etkin ve Güçlü Bir Sistem

Temel bilgi kaynaklarının takibi ve bu bilgilerin toplum nezdinde yayılmasını (yayınımını) sağlayacak insan kaynakları, teknoloji transferi ve bilgi piyasalarının kurulmasını da içine alacak sistemsel yapıların kurulması ön görülmektedir. Bu sistem güçlü, iyi yönetilen üniversitelerin, kamu araştırma kuruluşlarının etkileşime

girdiği ve bilgi kuruluşlarıyla, ekonomi ve toplum arasındaki bilgi alış verişinin desteklendiği, yayınımın kolaylaştırıldığı mekanizmaların oluşturulmasını kapsamaktadır. Bu mekanizmalar sayesinde inovasyonun performansı güçlendirilmektedir. Bunlara paralel olarak bilginin akışını sağlamada temel teşkil edecek olan bilişim altyapı çalışmalarının güçlendirilmesi, dijital ağların geliştirilmeleri ekonomik birimlerin birlikte iş yapma imkânlarını geliştirerek, yeniliklerin ortaya çıkışını kolaylaştıracaktır. Bilginin yaratılması ve yeniliklerin yayınımı global çalışmalar olduğundan, politika oluşturma ajandasında, bilim ve inovasyon faaliyetlerini birbirine entegre eden daha iyi politikaların ortaya konmasına ihtiyaç vardır.

İşletmelerin İnovasyon ve Girişimcilik Faaliyetlerine Katılımını Cesaretlendiren Politikalar

Yeniliklerin ortaya konmasında, bariyer oluşturan birtakım engellerin kaldırılabilmesi için daha spesifik politikaların oluşturulmasına ihtiyaç vardır. Uygun politika karışımı, araştırma geliştirme (Ar-Ge) yatırımları için vergi teşviklerinin verilmesi, elde edilen başarılar için doğrudan kamu desteğinin sağlanması, yenilik yarışmalarında devlet sübvansiyonlarının serbest bırakılması ve işbirliği ve ağların kurulabilmesi için bir takım desteklerin verilmesini içerebilir. Bunlara ilave olarak ekonomide talep yönlü politikaların ortaya konmasına da gereksinim vardır. Kamu ihtiyaçlarının temini için endirekt olarak bir takım vergi teşviklerinin verilmesi talep yönlü politikalar olarak yeniliği güçlendirecektir.

1ZORUNLU YENİLİK Faruk YILDIRIM / Sanayi ve Teknoloji Uzmanı (Verimlilik Genel Müdürlüğü)

¹Bu metin OECD’ye ait “The Innovation Imperative, Contributing to Productivity, Growth and Well-being” isimli kitap çalışmasından derlenerek hazırlanmıştır. ² STEM: Science, Technology, Engineering, Mathematics ³ KBC: Knowledge-based capital

Page 46: T.C. BİLİM, SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANLIĞI İNOVASYON · Değişim ve gelişim, birbiriyle ilintili ve kesintisiz bir süreçtir ve inovasyon da bu sürecin en önemli aktörüdür

44

ARALIK 2015

Bu türde ortaya konacak politikalar yenilik için oluşan piyasaları güçlendirir ve sektöre ait spesifik problemlerin çözümünü sağlar ve ortaya çıkan yeni fırsatlardan yararlanmayı kolaylaştırır.

Beşeri Sermayenin İnovasyon Açısından Rolü ve Önemi

Politika metinlerinde beşeri sermayenin geliştirilmesine atıfta bulunulmaması nadiren gözlemlenen bir durumdur. Bunun önemli bir nedeni beşeri sermaye (bilgi ve yeteneklerin içerildiği iş gücü) ve gelir, verimlilik ve büyüme arasında sağlam bir pozitif ilişkinin kurulmuş olmasıdır. 1980’lerden bu yana gelişen içsel büyüme modelleriyle birlikte, beşeri sermayenin makroekonomik büyüme üzerinde etkili olduğunu gösteren yeni bir kuramsal çerçeve ortaya konmuştur. Beşeri sermayenin büyümeyi pozitif yönde geliştirmesinin birçok alt nedenleri bulunmaktadır. Daha uzun eğitim, teknolojik ilerlemeyi geliştirerek güçlendirmekte ve geliştirilmiş olan yeniliklerin özümsenmesini kolaylaştırmaktadır. Beşeri sermaye, büyümeyi teknolojik olmayan yönlerle de geliştirebilmektedir. Mesela eğitimli bireyler daha sağlıklı olmaktadırlar, eğitim düzeyi sağlığı geliştirmektedir. Sağlıklı iş gücü ise daha verimli çalışarak ve daha uzun yaşayarak büyümeye katkı sağlayabilmektedir. OECD’nin yapmış olduğu güncel araştırma çalışmaları, OECD ekonomilerinde elle tutulmaz bir takım varlıklara (bilgisayar yazılımlarından yeni organizasyonel yapılanma biçimlerine kadar) yapılan iş yatırımlarının verimlilik ve iktisadi büyüme açısından önemli olduğunu göstermiştir. Bu soyut varlıklar aslında beşeri sermayenin farklı formlara

45

ARALIK 2015

sokulmuş biçimlerinden başkası değildir. Bilgisayar yazılımları, beşeri uzmanlık ve tecrübenin bilgisayar kodlarına dönüştürülmüş bir biçimidir. Kısaca bu soyut varlıklar beşeri sermayeyle gelişen, ortaya çıkan varlıklardır. Soyut varlıklara yapılan yatırım artışı, eğitimsel faaliyetlere iştiraklerin ve yeteneklere yapılan yatırım artışlarının bir sonucu olarak gelişmiştir. Beşeri sermaye, yenilikleri aşağıda belirtilen yönler itibarıyla şekillendirebilmektedir:

• Eğitimli ve yeteneklerle donanmış insanlar, inovasyonların ortaya konması ve uygulanması için gerekli olan yeni bilgi kaynaklarını oluştururlar.• Daha fazla yeteneklerin geliştirilmiş olması, yeniliklerin absorbe edilip özümsenme kapasitesini geliştirmektedir.• Yetenek ve beceriler, yenilik sürecindeki diğer girdiler ve sermaye yatırımlarıyla etkileşimli olarak tepkimeye girerek yeniliklerin oluşumunu sağlar.• Eğitim ve yetenekler girişimciliğe imkân sağlar, girişimciliği artırır ve geliştirir.• Yeni ürün ve hizmetleri kullanan yetenekli ve beceri sahibi tüketiciler, sıklıkla ürün ve hizmetleri geliştiren birimlere değerli fikirler sunarak ürün ve hizmetlerin gelişimini sağlarlar.

Bilgi-Tabanlı Sermayenin (BTS) Gelişimi

Bilgi tabanlı sermaye, birçok varlığı (elle tutulmayan) kapsayan bir kavramdır. BTS kapsamındaki varlıklar daha çok elle tutulamayan soyut varlıklardır: Bilgi, Ar-Ge çalışmaları, veriler, fikri sınai mülkiyet hakları, marka değeri, işletmelerin spesifik yetenekleri, organizasyonel ustalıklar ve beceriler (know-how). OECD ülkeleri üzerinde yapılan araştırmalar

göstermiştir ki geniş tabanlı bir grup OECD ülkesinde ve yeni gelişmekte olan bazı ülkelerde BTS yatırımlarında son birkaç on yılda ciddi artışlar meydana gelmiştir. BTS’ye yapılan yatırımlar öyle artmıştır ki geleneksel fiziksel sermayeye (makine, teçhizat, bina vb.) olan yatırımların hızından çok daha yüksek bir hızla bu yatırımlar gerçekleşerek fiziksel yatırımları geride bırakmıştır. Global kriz dönemlerinde BTS yatırımlardaki azalış fiziksel sermaye yatırımlarındaki azalıştan daha düşük bir seviyede gerçekleşmiştir. Global Değer Zincirinde yer almak ve sürekli gelişmek isteyen işletmeler açısından BTS artık mecburi bir bileşen konumundadır. BTS sıklıkla rakiplerden farklılaşmayı kolaylaştırarak işletmelerin global değer zincirinde yer almalarına imkan sağlamaktadır.

İnovasyon politikaları açısından BTS kavramı üzerinde önemle durulması gereken birkaç konu vardır. Öncelikle BTS yatırımlarının etkisi, BTS yoğun yatırımlar yapmış firmalar arasında daha net olarak gözlenmektedir. BTS yoğun işletmeler arasında kaynakların akışı kolaylaşmakta ve böylelikle bu işletmeler daha hızlı gelişerek pazar paylarını artırabilmektedirler (Andrews and Criscuolu, 2013). İşin doğası gereği BTS’ye ayrılan payın etkin olabilmesi için taşınabilir, elle tutulur kaynakların yeniden yerleştirilmesinin kolaylaştırılmasının artan bir önemi vardır. Daha spesifik olarak, iyi çalışan ürün, emek ve sermaye piyasaları ve başarısızlık durumunda aşırı cezalandırma yapmayan, iflasa ait kanuni ve hukuki düzenlemeler BTS yatırımlarına yapılan geri dönüşü artırmaktadır. BTS’ye ait faydalar, rekabetçi baskının yoğun olduğu piyasa koşullarında ve daha etkin bir tahsisin gerçekleştirilebildiği

durumlarda işletmelerin yeni fikirleri daha iyi ticarileştirebilmelerini ve yeni fikirleri uygulayabilmelerini sağlayarak daha net olarak ortaya çıkmaktadır. Faydalar, başarısızlık durumunda maliyetlerin azalması ve işletmelerin belirsizlik durumunda risk alarak büyümelerine imkân vermesi nedenleriyle de ortaya çıkmaktadır.

Ülkelerin inovasyon ve büyüme konularında doğru adımları atabilmeleri BTS kavramını iyi anlamalarına ve bu konuda müşterek olarak geliştirilmiş rehber ölçütleri takip ederek BTS gelişimini takip etmelerine bağlıdır.

KİTAP ÖZETİ

Page 47: T.C. BİLİM, SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANLIĞI İNOVASYON · Değişim ve gelişim, birbiriyle ilintili ve kesintisiz bir süreçtir ve inovasyon da bu sürecin en önemli aktörüdür

44

ARALIK 2015

Bu türde ortaya konacak politikalar yenilik için oluşan piyasaları güçlendirir ve sektöre ait spesifik problemlerin çözümünü sağlar ve ortaya çıkan yeni fırsatlardan yararlanmayı kolaylaştırır.

Beşeri Sermayenin İnovasyon Açısından Rolü ve Önemi

Politika metinlerinde beşeri sermayenin geliştirilmesine atıfta bulunulmaması nadiren gözlemlenen bir durumdur. Bunun önemli bir nedeni beşeri sermaye (bilgi ve yeteneklerin içerildiği iş gücü) ve gelir, verimlilik ve büyüme arasında sağlam bir pozitif ilişkinin kurulmuş olmasıdır. 1980’lerden bu yana gelişen içsel büyüme modelleriyle birlikte, beşeri sermayenin makroekonomik büyüme üzerinde etkili olduğunu gösteren yeni bir kuramsal çerçeve ortaya konmuştur. Beşeri sermayenin büyümeyi pozitif yönde geliştirmesinin birçok alt nedenleri bulunmaktadır. Daha uzun eğitim, teknolojik ilerlemeyi geliştirerek güçlendirmekte ve geliştirilmiş olan yeniliklerin özümsenmesini kolaylaştırmaktadır. Beşeri sermaye, büyümeyi teknolojik olmayan yönlerle de geliştirebilmektedir. Mesela eğitimli bireyler daha sağlıklı olmaktadırlar, eğitim düzeyi sağlığı geliştirmektedir. Sağlıklı iş gücü ise daha verimli çalışarak ve daha uzun yaşayarak büyümeye katkı sağlayabilmektedir. OECD’nin yapmış olduğu güncel araştırma çalışmaları, OECD ekonomilerinde elle tutulmaz bir takım varlıklara (bilgisayar yazılımlarından yeni organizasyonel yapılanma biçimlerine kadar) yapılan iş yatırımlarının verimlilik ve iktisadi büyüme açısından önemli olduğunu göstermiştir. Bu soyut varlıklar aslında beşeri sermayenin farklı formlara

45

ARALIK 2015

sokulmuş biçimlerinden başkası değildir. Bilgisayar yazılımları, beşeri uzmanlık ve tecrübenin bilgisayar kodlarına dönüştürülmüş bir biçimidir. Kısaca bu soyut varlıklar beşeri sermayeyle gelişen, ortaya çıkan varlıklardır. Soyut varlıklara yapılan yatırım artışı, eğitimsel faaliyetlere iştiraklerin ve yeteneklere yapılan yatırım artışlarının bir sonucu olarak gelişmiştir. Beşeri sermaye, yenilikleri aşağıda belirtilen yönler itibarıyla şekillendirebilmektedir:

• Eğitimli ve yeteneklerle donanmış insanlar, inovasyonların ortaya konması ve uygulanması için gerekli olan yeni bilgi kaynaklarını oluştururlar.• Daha fazla yeteneklerin geliştirilmiş olması, yeniliklerin absorbe edilip özümsenme kapasitesini geliştirmektedir.• Yetenek ve beceriler, yenilik sürecindeki diğer girdiler ve sermaye yatırımlarıyla etkileşimli olarak tepkimeye girerek yeniliklerin oluşumunu sağlar.• Eğitim ve yetenekler girişimciliğe imkân sağlar, girişimciliği artırır ve geliştirir.• Yeni ürün ve hizmetleri kullanan yetenekli ve beceri sahibi tüketiciler, sıklıkla ürün ve hizmetleri geliştiren birimlere değerli fikirler sunarak ürün ve hizmetlerin gelişimini sağlarlar.

Bilgi-Tabanlı Sermayenin (BTS) Gelişimi

Bilgi tabanlı sermaye, birçok varlığı (elle tutulmayan) kapsayan bir kavramdır. BTS kapsamındaki varlıklar daha çok elle tutulamayan soyut varlıklardır: Bilgi, Ar-Ge çalışmaları, veriler, fikri sınai mülkiyet hakları, marka değeri, işletmelerin spesifik yetenekleri, organizasyonel ustalıklar ve beceriler (know-how). OECD ülkeleri üzerinde yapılan araştırmalar

göstermiştir ki geniş tabanlı bir grup OECD ülkesinde ve yeni gelişmekte olan bazı ülkelerde BTS yatırımlarında son birkaç on yılda ciddi artışlar meydana gelmiştir. BTS’ye yapılan yatırımlar öyle artmıştır ki geleneksel fiziksel sermayeye (makine, teçhizat, bina vb.) olan yatırımların hızından çok daha yüksek bir hızla bu yatırımlar gerçekleşerek fiziksel yatırımları geride bırakmıştır. Global kriz dönemlerinde BTS yatırımlardaki azalış fiziksel sermaye yatırımlarındaki azalıştan daha düşük bir seviyede gerçekleşmiştir. Global Değer Zincirinde yer almak ve sürekli gelişmek isteyen işletmeler açısından BTS artık mecburi bir bileşen konumundadır. BTS sıklıkla rakiplerden farklılaşmayı kolaylaştırarak işletmelerin global değer zincirinde yer almalarına imkan sağlamaktadır.

İnovasyon politikaları açısından BTS kavramı üzerinde önemle durulması gereken birkaç konu vardır. Öncelikle BTS yatırımlarının etkisi, BTS yoğun yatırımlar yapmış firmalar arasında daha net olarak gözlenmektedir. BTS yoğun işletmeler arasında kaynakların akışı kolaylaşmakta ve böylelikle bu işletmeler daha hızlı gelişerek pazar paylarını artırabilmektedirler (Andrews and Criscuolu, 2013). İşin doğası gereği BTS’ye ayrılan payın etkin olabilmesi için taşınabilir, elle tutulur kaynakların yeniden yerleştirilmesinin kolaylaştırılmasının artan bir önemi vardır. Daha spesifik olarak, iyi çalışan ürün, emek ve sermaye piyasaları ve başarısızlık durumunda aşırı cezalandırma yapmayan, iflasa ait kanuni ve hukuki düzenlemeler BTS yatırımlarına yapılan geri dönüşü artırmaktadır. BTS’ye ait faydalar, rekabetçi baskının yoğun olduğu piyasa koşullarında ve daha etkin bir tahsisin gerçekleştirilebildiği

durumlarda işletmelerin yeni fikirleri daha iyi ticarileştirebilmelerini ve yeni fikirleri uygulayabilmelerini sağlayarak daha net olarak ortaya çıkmaktadır. Faydalar, başarısızlık durumunda maliyetlerin azalması ve işletmelerin belirsizlik durumunda risk alarak büyümelerine imkân vermesi nedenleriyle de ortaya çıkmaktadır.

Ülkelerin inovasyon ve büyüme konularında doğru adımları atabilmeleri BTS kavramını iyi anlamalarına ve bu konuda müşterek olarak geliştirilmiş rehber ölçütleri takip ederek BTS gelişimini takip etmelerine bağlıdır.

KİTAP ÖZETİ

Page 48: T.C. BİLİM, SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANLIĞI İNOVASYON · Değişim ve gelişim, birbiriyle ilintili ve kesintisiz bir süreçtir ve inovasyon da bu sürecin en önemli aktörüdür

46

ARALIK 2015

RAPOR ÖZETİ

47

ARALIK 2015

Büyümede ve gelişmede kritik rollerini yerine getirebilmeleri için KOBİ’ler teknolojiyi ve inovasyonu aynı anda kapsamalıdır. İnovasyon verimliliği körükleyeceği gibi üründe ve kaliteli istihdamda büyümeye neden olacaktır. İnovasyon olmaksızın, KOBİ’ler düşük verimlilik tuzağına yakalanma ile yüz yüze kalırlar.

İnovasyon ve verimlilik alanındaki başarılarından dolayı da Uzak Doğu ülkelerinin inovasyon politikalarının, özellikle de finansman alanındakilerin, örnek alınması önemlidir.

Özellikle KOBİ finansmanının güçlendirilmesi için geliştirilebilecek politikalar olarak aşağıdakiler sayılabilir: • Güvenli finansman alanında KOBİ yetkinliğinin geliştirilmesi için finansal ve muhasebe sistemlerinin güçlendirilmesi,• Daha geniş bir yelpazedeki finansman kanallarının elde edilmesi adına, KOBİ kredi garanti fonlarının kabiliyetlerinin geliştirilmesi,• KOBİ yetkinliğinin geliştirilmesi için finansal ve muhasebe sistemlerinin güçlendirilmesinin sağlanması üzerine bina edilen, KOBİ kredileri garanti sisteminin oluşturulması,• Etkin tesirli büyüme potansiyeline sahip KOBİ’lere yatırım sağlayan ulusal inovasyon gelişim fonu oluşturulması ve bu fona yüksek miktarda kaynak sağlanması,• KOBİ’lerin kendi ayakları üzerinde durabilme potansiyelini oluşturmak için rehberlik mekanizmalarının oluşturulması, var olanlarının gözden geçirilmesi,

• Yüksek değer yaratma potansiyeline sahip KOBİ’lerin geçici olarak yaşadıkları finansman güçlüklerinin tekrar yapılandırılmasını sağlayan, mekanizmaların oluşturulması • Yerel endüstri geliştirme fonlarının oluşturulması,• KOBİ’lere rehberlik ve destek sağlamak için farklı organizasyonlardan etkin kaynakların sistemle bütünleşmesinin sağlanması.

KOBİ’ler için finansman ihtiyacı, kredi geri dönüşü ve yüksek ticari başarı önemli kritik faktörler olarak ön plana çıkmakta olduğundan, bu alanda başarı sağlayan G. Kore’nin Oslo Kılavuzuna dayanan yaklaşımı dikkate alınmalıdır.

G. Kore’de Oslo Kılavuzuna dayanan inovasyon kapasitesinin yönetimini değerlendiren sertifika oluşturulmuştur. Oslo Kılavuzu firma rekabetçiliğinin geliştirilmesine odaklanarak, (1) Liderlik, (2) Sürdürülebilir inovasyon, (3) İK yönetim süreci, (4) Müşteri ve pazar odaklı süreç, (5) İmalat ve hizmet operasyon süreci, (6) Üretim beceri durumu ve (7) Ölçüm, analiz ve bilgi-bilgelik-ustalık yönetimini değerlendirmektedir.

KOBİ’lerde inovasyonu yaygınlaştırmak için de politikalar oluşturulmuştur. Örneğin iş tipine ve büyüme evresine göre inovasyon kapasitesinin geliştirilmesine özen gösterilmiştir. Ayrıca KOBİ Teknoloji İnovasyon Planı oluşturularak 2009-2013 yılları arasında yürütülmüştür. Bu planla şu maddelerde başarı yakalanmaya çalışılmıştır:

(a) KOBİ Ar-Ge yatırımlarının artırılması, stratejik olarak yatırımların paylaştırılması ve talep odaklı teknoloji inovasyon alt yapısının geliştirilmesi, (b) Gelecek vaat eden sahalar üzerine odaklanılması, yeni büyüme mekanizmaları ve bilgelik servisleri; (c) KOBİ’lerin inovasyon kapasitesine ve büyüme evresine dayanan desteklerin güçlendirilmesi.

Finansman destek sistemleri geliştirilerek 2005-2011 yıllarında toplamda sırasıyla43.0, 45.7, 47.6, 43.8, 55.3, 61.0, 63.1 milyar Dolar kaynak Oslo Kılavuzuna dayanılarak hazırlanan sertifikalara sahip KOBİ’lere kullandırılmıştır. KOBİ’lerde oluşan inovasyon alanındaki başarısızlık durumunda, kredilerin geri ödemesi garanti fonundan karşılanmaktadır.

Pazar ve teknoloji odağındaki inovasyonla ilgili sistemler olarak, Patent Destekleme Sistemi ile Teknoloji ve Ar-Ge Destekleme Sistemleri faaliyet göstermektedir.

Uzak Doğu’da öne çıkan G. Kore ekonomisinde ayrıca, KOBİ’lerde innovasyonu yaygınlaştıran çeşitli faaliyetler ve sistemler bulunmaktadır. G. Kore’de sekiz enstitü bu fonksiyonu yerine getirmeye odaklanmıştır.

KOBİ’lerin özellikle de inovatif KOBİ’lerin oluşturduğu yüksek kaliteli istihdam sonucu işsizlik yüzdeleri G. Kore’de 2005 – 2012 arasında 3.7, 3.2, 3.6, 3.7, 3.4, 3.2 olarak gerçekleşirken, kişi başına düşen gelir 17,531’den 22,708 Dolar’a çıkmıştır.

Malezya ise Ulusal İnovasyon Ajandasını 2007’den itibaren uygulamaktadır. Bu uygulama üç başlık altında gerçekleştirilmektedir:• Rekabet avantajına sahip alanlara odaklanılmasının ve ürünün ticarileştirilmesinin sağlanmasına dönük araştırmalar, • Bilim ve teknoloji alanında entelektüel kapasitenin geliştirilmesi,• Ulusal İnovasyon Sisteminin kurulması. İnovasyon alanındaki en büyük problem ürünün ticarileştirilebilmesinin sağlanmasıdır.

Tayland ise Ulusal İnovasyon Ajansı inovatif teknolojilerin gelişmesini yaygınlaştırmaya ve yüksek katma değerli ürünlerin ticarileştirilmesini üç alana odaklanarak sağlamaktadır:• Bioteknoloji ve doğal ürünler,• Eko-endüstri, temiz enerji, doğala dayalı malzemeler ve organik tarım,• Yazılım ve mekatronik, nano çözümler ve ürün dizaynı. Filipinler’de ise, KOBİ’lerde inovasyon aşağıdaki gibi yaygınlaştırılmaktadır:• Filipin Ulusal İnovasyon Sisteminin kurulması, • Teknoloji iş inkubasyonu (kuluçkalanması),• Akademik alanda girişimci programlarının yaygınlaştırılmasıEndonezya KOBİ İnovasyon Merkezi kurarak inovasyonda gelişme kaydetmeye çalışmaktadır. Ulusal İnovasyon Komitesi ulusal inovasyon sisteminin güçlendirilmesine, ulusal inovasyon kültürünün geliştirilmesine ve öncelikli programlar ile ilgili faaliyetler konusuna destek vermektedir.

Hindistan inovatif nitelikteki girişimciler için oluşturduğu paket içeriğinde şunlar:

• Teknik eğitim, • Araştırma, • İnovasyonun yaygınlaşmasına destek veren laboratuvar servisleri, • İnkubasyon üniteleri, • Finansal yardım.

İnovasyonun yaygınlaştırılmasına odaklanan KOBİ politikalarına bir diğer örnek Uzak Doğuda öne çıkan Çin ekonomisinden gelmektedir. Farklı programlarda yer alan çeşitli faaliyetler ile inovasyon ve Ar-Ge maliyetleri ve şirketlerin karşılaştığı risk seviyeleri düşürülmektedir.

KOBİ’lere finansman güvencesi getiren farklı araçlar geliştirilerek olası riskler karşılanmaktadır. Bu durum sadece Çin ekonomisine de ait değildir.

Çin’de KOBİ’lerin inovasyon kapasitelerinin artırılmasına odaklanılarak geliştirilen programlar ise aşağıda yer almaktadır: A. Endüstriyel teknoloji geliştirme programı (ITDP),B. KOBİ inovasyon araştırma programı (SBIR), C. İnovatif teknoloji uygulamaları ve servisleri programı (ITAS),D. Geleneksel endüstri teknolojisi gelişimi programı (CITD),

E. Öncü rol oynayan, gelişime liderlik eden yeni ürün geliştirme programı,F. Destek servisi sağlayan sektörler için teknoloji geliştirme programı. İnovasyonun yaygınlaştırılması için öneriler ise aşağıda yer almaktadır: • Özellikle Ar-Ge sektörü için İK kapasitesinin ve kalitesinin geliştirilmesi için eğitim sisteminin güçlendirilmesi, • Entelektüel mal sahipliğinin korunduğundan emin olunması,• İlgili yatırımcıları ve inovasyon sahiplerini destekleyen etkin ödül sistemlerinin oluşturulması,• Kamu ve özel akademik personelin bağlantılarının güçlendirilmesi,• Ar-Ge enstitülerinin kendi aralarında ve iş ile endüstri arasındaki bağlarının güçlendirilmesi,• İnovasyon ve buluş kültürünün geliştirilmesi,• Finansman ve kredi garanti programlarının güçlendirilmesi,• KOBİ’lerin ilgili konularda bilgi eksikliğinin giderilmesi.

Teminat eksikliği, yönetim becerisi eksikliği, düşük kreditibilite, eksik kapital bildirimi, düşük çaplı iş hacmi, düşük kazanç seviyesi, nakit akış problemleri, finansman market gelişim seviyesi, finansman fonlarının azlığı, KOBİ finansmanını sağlayan araçların yetersizliği, KOBİ’lerin finansmana erişimine engel teşkil eden diğer etmenler önemli kısıtlardır.

Kaynak:• Innovation and SME Financing in Selected Asian Economies, Asian Productivity Organization, 2015.

SEÇİLMİŞ ASYA EKONOMİLERİNDE İNOVASYON VE KOBİ FİNANSMANIRıdvan VERCAN / Sanayi ve Teknoloji Uzmanı (Verimlilik Genel Müdürlüğü)

Page 49: T.C. BİLİM, SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANLIĞI İNOVASYON · Değişim ve gelişim, birbiriyle ilintili ve kesintisiz bir süreçtir ve inovasyon da bu sürecin en önemli aktörüdür

46

ARALIK 2015

RAPOR ÖZETİ

47

ARALIK 2015

Büyümede ve gelişmede kritik rollerini yerine getirebilmeleri için KOBİ’ler teknolojiyi ve inovasyonu aynı anda kapsamalıdır. İnovasyon verimliliği körükleyeceği gibi üründe ve kaliteli istihdamda büyümeye neden olacaktır. İnovasyon olmaksızın, KOBİ’ler düşük verimlilik tuzağına yakalanma ile yüz yüze kalırlar.

İnovasyon ve verimlilik alanındaki başarılarından dolayı da Uzak Doğu ülkelerinin inovasyon politikalarının, özellikle de finansman alanındakilerin, örnek alınması önemlidir.

Özellikle KOBİ finansmanının güçlendirilmesi için geliştirilebilecek politikalar olarak aşağıdakiler sayılabilir: • Güvenli finansman alanında KOBİ yetkinliğinin geliştirilmesi için finansal ve muhasebe sistemlerinin güçlendirilmesi,• Daha geniş bir yelpazedeki finansman kanallarının elde edilmesi adına, KOBİ kredi garanti fonlarının kabiliyetlerinin geliştirilmesi,• KOBİ yetkinliğinin geliştirilmesi için finansal ve muhasebe sistemlerinin güçlendirilmesinin sağlanması üzerine bina edilen, KOBİ kredileri garanti sisteminin oluşturulması,• Etkin tesirli büyüme potansiyeline sahip KOBİ’lere yatırım sağlayan ulusal inovasyon gelişim fonu oluşturulması ve bu fona yüksek miktarda kaynak sağlanması,• KOBİ’lerin kendi ayakları üzerinde durabilme potansiyelini oluşturmak için rehberlik mekanizmalarının oluşturulması, var olanlarının gözden geçirilmesi,

• Yüksek değer yaratma potansiyeline sahip KOBİ’lerin geçici olarak yaşadıkları finansman güçlüklerinin tekrar yapılandırılmasını sağlayan, mekanizmaların oluşturulması • Yerel endüstri geliştirme fonlarının oluşturulması,• KOBİ’lere rehberlik ve destek sağlamak için farklı organizasyonlardan etkin kaynakların sistemle bütünleşmesinin sağlanması.

KOBİ’ler için finansman ihtiyacı, kredi geri dönüşü ve yüksek ticari başarı önemli kritik faktörler olarak ön plana çıkmakta olduğundan, bu alanda başarı sağlayan G. Kore’nin Oslo Kılavuzuna dayanan yaklaşımı dikkate alınmalıdır.

G. Kore’de Oslo Kılavuzuna dayanan inovasyon kapasitesinin yönetimini değerlendiren sertifika oluşturulmuştur. Oslo Kılavuzu firma rekabetçiliğinin geliştirilmesine odaklanarak, (1) Liderlik, (2) Sürdürülebilir inovasyon, (3) İK yönetim süreci, (4) Müşteri ve pazar odaklı süreç, (5) İmalat ve hizmet operasyon süreci, (6) Üretim beceri durumu ve (7) Ölçüm, analiz ve bilgi-bilgelik-ustalık yönetimini değerlendirmektedir.

KOBİ’lerde inovasyonu yaygınlaştırmak için de politikalar oluşturulmuştur. Örneğin iş tipine ve büyüme evresine göre inovasyon kapasitesinin geliştirilmesine özen gösterilmiştir. Ayrıca KOBİ Teknoloji İnovasyon Planı oluşturularak 2009-2013 yılları arasında yürütülmüştür. Bu planla şu maddelerde başarı yakalanmaya çalışılmıştır:

(a) KOBİ Ar-Ge yatırımlarının artırılması, stratejik olarak yatırımların paylaştırılması ve talep odaklı teknoloji inovasyon alt yapısının geliştirilmesi, (b) Gelecek vaat eden sahalar üzerine odaklanılması, yeni büyüme mekanizmaları ve bilgelik servisleri; (c) KOBİ’lerin inovasyon kapasitesine ve büyüme evresine dayanan desteklerin güçlendirilmesi.

Finansman destek sistemleri geliştirilerek 2005-2011 yıllarında toplamda sırasıyla43.0, 45.7, 47.6, 43.8, 55.3, 61.0, 63.1 milyar Dolar kaynak Oslo Kılavuzuna dayanılarak hazırlanan sertifikalara sahip KOBİ’lere kullandırılmıştır. KOBİ’lerde oluşan inovasyon alanındaki başarısızlık durumunda, kredilerin geri ödemesi garanti fonundan karşılanmaktadır.

Pazar ve teknoloji odağındaki inovasyonla ilgili sistemler olarak, Patent Destekleme Sistemi ile Teknoloji ve Ar-Ge Destekleme Sistemleri faaliyet göstermektedir.

Uzak Doğu’da öne çıkan G. Kore ekonomisinde ayrıca, KOBİ’lerde innovasyonu yaygınlaştıran çeşitli faaliyetler ve sistemler bulunmaktadır. G. Kore’de sekiz enstitü bu fonksiyonu yerine getirmeye odaklanmıştır.

KOBİ’lerin özellikle de inovatif KOBİ’lerin oluşturduğu yüksek kaliteli istihdam sonucu işsizlik yüzdeleri G. Kore’de 2005 – 2012 arasında 3.7, 3.2, 3.6, 3.7, 3.4, 3.2 olarak gerçekleşirken, kişi başına düşen gelir 17,531’den 22,708 Dolar’a çıkmıştır.

Malezya ise Ulusal İnovasyon Ajandasını 2007’den itibaren uygulamaktadır. Bu uygulama üç başlık altında gerçekleştirilmektedir:• Rekabet avantajına sahip alanlara odaklanılmasının ve ürünün ticarileştirilmesinin sağlanmasına dönük araştırmalar, • Bilim ve teknoloji alanında entelektüel kapasitenin geliştirilmesi,• Ulusal İnovasyon Sisteminin kurulması. İnovasyon alanındaki en büyük problem ürünün ticarileştirilebilmesinin sağlanmasıdır.

Tayland ise Ulusal İnovasyon Ajansı inovatif teknolojilerin gelişmesini yaygınlaştırmaya ve yüksek katma değerli ürünlerin ticarileştirilmesini üç alana odaklanarak sağlamaktadır:• Bioteknoloji ve doğal ürünler,• Eko-endüstri, temiz enerji, doğala dayalı malzemeler ve organik tarım,• Yazılım ve mekatronik, nano çözümler ve ürün dizaynı. Filipinler’de ise, KOBİ’lerde inovasyon aşağıdaki gibi yaygınlaştırılmaktadır:• Filipin Ulusal İnovasyon Sisteminin kurulması, • Teknoloji iş inkubasyonu (kuluçkalanması),• Akademik alanda girişimci programlarının yaygınlaştırılmasıEndonezya KOBİ İnovasyon Merkezi kurarak inovasyonda gelişme kaydetmeye çalışmaktadır. Ulusal İnovasyon Komitesi ulusal inovasyon sisteminin güçlendirilmesine, ulusal inovasyon kültürünün geliştirilmesine ve öncelikli programlar ile ilgili faaliyetler konusuna destek vermektedir.

Hindistan inovatif nitelikteki girişimciler için oluşturduğu paket içeriğinde şunlar:

• Teknik eğitim, • Araştırma, • İnovasyonun yaygınlaşmasına destek veren laboratuvar servisleri, • İnkubasyon üniteleri, • Finansal yardım.

İnovasyonun yaygınlaştırılmasına odaklanan KOBİ politikalarına bir diğer örnek Uzak Doğuda öne çıkan Çin ekonomisinden gelmektedir. Farklı programlarda yer alan çeşitli faaliyetler ile inovasyon ve Ar-Ge maliyetleri ve şirketlerin karşılaştığı risk seviyeleri düşürülmektedir.

KOBİ’lere finansman güvencesi getiren farklı araçlar geliştirilerek olası riskler karşılanmaktadır. Bu durum sadece Çin ekonomisine de ait değildir.

Çin’de KOBİ’lerin inovasyon kapasitelerinin artırılmasına odaklanılarak geliştirilen programlar ise aşağıda yer almaktadır: A. Endüstriyel teknoloji geliştirme programı (ITDP),B. KOBİ inovasyon araştırma programı (SBIR), C. İnovatif teknoloji uygulamaları ve servisleri programı (ITAS),D. Geleneksel endüstri teknolojisi gelişimi programı (CITD),

E. Öncü rol oynayan, gelişime liderlik eden yeni ürün geliştirme programı,F. Destek servisi sağlayan sektörler için teknoloji geliştirme programı. İnovasyonun yaygınlaştırılması için öneriler ise aşağıda yer almaktadır: • Özellikle Ar-Ge sektörü için İK kapasitesinin ve kalitesinin geliştirilmesi için eğitim sisteminin güçlendirilmesi, • Entelektüel mal sahipliğinin korunduğundan emin olunması,• İlgili yatırımcıları ve inovasyon sahiplerini destekleyen etkin ödül sistemlerinin oluşturulması,• Kamu ve özel akademik personelin bağlantılarının güçlendirilmesi,• Ar-Ge enstitülerinin kendi aralarında ve iş ile endüstri arasındaki bağlarının güçlendirilmesi,• İnovasyon ve buluş kültürünün geliştirilmesi,• Finansman ve kredi garanti programlarının güçlendirilmesi,• KOBİ’lerin ilgili konularda bilgi eksikliğinin giderilmesi.

Teminat eksikliği, yönetim becerisi eksikliği, düşük kreditibilite, eksik kapital bildirimi, düşük çaplı iş hacmi, düşük kazanç seviyesi, nakit akış problemleri, finansman market gelişim seviyesi, finansman fonlarının azlığı, KOBİ finansmanını sağlayan araçların yetersizliği, KOBİ’lerin finansmana erişimine engel teşkil eden diğer etmenler önemli kısıtlardır.

Kaynak:• Innovation and SME Financing in Selected Asian Economies, Asian Productivity Organization, 2015.

SEÇİLMİŞ ASYA EKONOMİLERİNDE İNOVASYON VE KOBİ FİNANSMANIRıdvan VERCAN / Sanayi ve Teknoloji Uzmanı (Verimlilik Genel Müdürlüğü)

Page 50: T.C. BİLİM, SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANLIĞI İNOVASYON · Değişim ve gelişim, birbiriyle ilintili ve kesintisiz bir süreçtir ve inovasyon da bu sürecin en önemli aktörüdür

NOBEL EKONOMİ ÖDÜLÜ

48

ARALIK 2015

Bu yıl, Nobel Ekonomi Ödülü’nü, Princeton Üniversitesi’nden Angus Deaton kazandı. Peki, Deaton’un başarısı neydi, ödülü niye kazandı? Bu konuya daha sonra dönmek üzere, önce Nobel Ödülü hakkında yazalım…

Nobel Ödülü, 27 Kasım 1895 tarihli ve 30 Aralık 1896 tarihinde Stockholm'de açıklanan vasiyetnamesiyle Alfred Nobel tarafından kurulan derneğin verdiği, insanlığa hizmet edenleri ödüllendirmek amacını taşıyan prestijli bir ödüldür. İlk Nobel Ödülleri 1901 tarihinde verilmeye başlanmıştır.

İnsanların, fizik, kimya, edebiyat, barış ve fizyoloji veya tıp alanlarındaki olağanüstü başarılarına verilmektedir.

Ekonomi dalında verilen bir başka ödül ise 1968 yılında Sveriges Riksbank ile Merkez Bankası’nın İsveç ekonomisine yapmış olduğu katkılar nedeniyle verilmeye başlanmıştır.

Ekonomi Ödülü’nün gerçek adı Türkçesiyle Alfred Nobel Anısına Verilen İsveç Bankası Ödülü’dür.

Fen dallarında olmasa bile ekonomi, edebiyat ve barış dallarında verilen

ödüllerin “insanlığa hizmet edip etmediği üzerine” yoğun tartışmalar olmaktadır.Örneğin Ekonomi Ödülü’nde, radikal sayılan iktisatçıların ödül almadıkları ve hep belli bir toplumsal egemen kesimin talepleri doğrultusunda çalışan kimselerin ödül aldıkları yönünde değerlendirmeler mevcuttur.

Ekonomi bilimi aslında son derece kritik bir sosyal bilimdir. Egemen piyasa/kapitalizm ideolojisi açısından anaakım ekonomi paradigmasının işlevi mevcut üretim biçimi olan kapitalizmi, serbest piyasaları ve neoliberal politikaları “bilimsel” olarak meşru bir zemine oturtmaktır.

Anaakım iktisat literatüründe her sonuç özünde rasyonel ve bireysel bir tercihtir. Bugüne kadar 75 farklı kişiye verilmiş İsveç Bankası Ödülü 28 kişiyle en çok Chicago ekolünden gelen iktisatçılara verilmiştir. 53’ü, yani üçte ikisinden fazlası Amerikan vatandaşıdır. Amerikan vatandaşı olmayanların çoğu da Amerika’da bir üniversitede profesördür. Ödül alanların tamamına yakını marjinalisttir (matematiksel optimizasyon yaparlar), serbest piyasa kapitalizminin ve neoliberalizmin akademideki temsilcileridirler.

Bu kısa bilgilendirme ve değerlendirmeden sonra şimdi de bu yıl ödül verilen iktisatçıya gelelim…Bu yıl Nobel Ekonomi Ödülü alan Angus Deaton’un başarısı şudur: Deaton, tüketimin toplumun refahının önemli bir parçası olduğunu kabul ediyor ve bireysel

2015 YILI NOBEL EKONOMİ ÖDÜLÜ PROF. DR. ANGUS DEATON’A VERİLDİDr. Halit SUİÇMEZ / Sanayi ve Teknoloji Uzmanı (Verimlilik Genel Müdürlüğü)

49

ARALIK 2015

tüketim kararlarıyla ekonominin bütünü arasında yakın bir ilişki olduğunu söylüyor. Deaton’un bulgularına göre; devletin, gıdalar üzerindeki katma değer vergisini artırması ya da belli grupların gelir vergilerinin azaltılmasıyla tüketim çeşitlerinin nasıl değiştiği ve sosyal gruplar arasında kazançların ve kayıpların nasıl oluştuğu ölçülebiliyor. Dolayısıyla bu ayrıntılı istatistiki veriler ekonomik politikaların çizilmesine yardımcı oluyor.

Bütün bunların yanında Deaton’un hane halkı tüketimi ve gelişmekte olan ülkelerde fakirlik üzerine de detaylı araştırmalar yaptığını belirtelim. Deaton, gelişmekte olan ülkelerde ailelerin tüketim harcamalarının nasıl değiştiğini ve şekillendiğini uzun bir süre inceledi.

Bulgularından bir tanesi şöyle; gelişmekte olan ülkelerde kız çocuklarına ailenin daha az kaynak ayırdığını ve cinsiyet ayrımcılığı yapıldığını istatistiki verilerle tespit etti. Deaton’un araştırmalarına göre;

gelişmekte olan ülkelerde ailenin yeni çocuğu kız olursa aile, tüketim harcamalarını ve tüketim kalıplarını pek değiştirmiyor. Ama erkek çocuk olduğunda aile, yetişkinlerin tüketimi olan alkol, sigara, giyecek harcamalarını azaltıyor. Böylece aile, erkek çocuğa daha fazla kaynak ayırıyor.

Yine Deaton’ın araştırmalarına göre; Hindistan’da ücretler, kişinin alması gereken günlük kalori miktarını sağlayan gıda giderinin sadece yüzde 5'i üzerinde seyrediyor. Yani gıda payı çıktıktan sonra ücretlinin eline günlük ücretinin yüzde 5’i kalıyor. Bu araştırmaya göre; beslenme ve ücret arasındaki ilişkinin verimliliği doğrudan etkilediği ortaya çıkıyor. Bu tespit ise etkin ücret teorisine katkı yapan bir bulgu oluyor.

Gelelim Deaton’un ekonomi teorisine katkılarına… Deaton teoriye üç temel alanda katkı yapıyor: 1) Tüketim talebi sistemi, 2) Tüketimde değişmeler ve 3)

Tüketim ile gelişmekte olan ülkelerde yoksulluk arasındaki ilişkinin tespiti oluyor.

Böylece Deaton, tüketimi belirleyen unsurların daha iyi anlaşılmasını ve bu yolla yeni politika tasarımlarıyla refahın nasıl değiştirilebileceğini açıklıyor.

Sonuçta Nobel Ekonomi Ödülü’nü alan Deaton; bireysel tüketimin ve toplam gelirin tespitinde mikroekonomi, makroekonomi ve gelişme ekonomisinin dönüşümüne yardımcı oluyor. Dolayısıyla refahın artırılması ve fakirliğin azaltılması için daha etkin politika tasarımlarını kullanıma sunuyor.

Prof. Deaton’ın katkıları, ülkemizdeki tasarruf, tüketim ve harcama eğilimlerinin analizine ışık tutabilir. Kaynakların tam ve etkin kullanımı ve dağılımı açılarından da bu katkıların anlaşılması ve tartışılmasının çok yararlı olacağı düşünülmektedir. Örneğin Türkiye’de 2015 yılında tasarruf oranı, milli gelirin yüzde 14.6’sı oranındadır (TÜİK, 2015). Toplumsal kalkınmasını daha hızlı ve kapsamlı gerçekleştirmek isteyen bir ülke için, bu düzeydeki bir tasarruf oranının, ülkede tüketimi ve yatırımları nasıl etkilemekte olduğu, ilginç konulardan biri olmalıdır.

Nobel Ödülleri, Alfred Nobel'in ölüm tarihi olan 10 Aralık'ta törenle sahiplerine sunulacak.

Page 51: T.C. BİLİM, SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANLIĞI İNOVASYON · Değişim ve gelişim, birbiriyle ilintili ve kesintisiz bir süreçtir ve inovasyon da bu sürecin en önemli aktörüdür

NOBEL EKONOMİ ÖDÜLÜ

48

ARALIK 2015

Bu yıl, Nobel Ekonomi Ödülü’nü, Princeton Üniversitesi’nden Angus Deaton kazandı. Peki, Deaton’un başarısı neydi, ödülü niye kazandı? Bu konuya daha sonra dönmek üzere, önce Nobel Ödülü hakkında yazalım…

Nobel Ödülü, 27 Kasım 1895 tarihli ve 30 Aralık 1896 tarihinde Stockholm'de açıklanan vasiyetnamesiyle Alfred Nobel tarafından kurulan derneğin verdiği, insanlığa hizmet edenleri ödüllendirmek amacını taşıyan prestijli bir ödüldür. İlk Nobel Ödülleri 1901 tarihinde verilmeye başlanmıştır.

İnsanların, fizik, kimya, edebiyat, barış ve fizyoloji veya tıp alanlarındaki olağanüstü başarılarına verilmektedir.

Ekonomi dalında verilen bir başka ödül ise 1968 yılında Sveriges Riksbank ile Merkez Bankası’nın İsveç ekonomisine yapmış olduğu katkılar nedeniyle verilmeye başlanmıştır.

Ekonomi Ödülü’nün gerçek adı Türkçesiyle Alfred Nobel Anısına Verilen İsveç Bankası Ödülü’dür.

Fen dallarında olmasa bile ekonomi, edebiyat ve barış dallarında verilen

ödüllerin “insanlığa hizmet edip etmediği üzerine” yoğun tartışmalar olmaktadır.Örneğin Ekonomi Ödülü’nde, radikal sayılan iktisatçıların ödül almadıkları ve hep belli bir toplumsal egemen kesimin talepleri doğrultusunda çalışan kimselerin ödül aldıkları yönünde değerlendirmeler mevcuttur.

Ekonomi bilimi aslında son derece kritik bir sosyal bilimdir. Egemen piyasa/kapitalizm ideolojisi açısından anaakım ekonomi paradigmasının işlevi mevcut üretim biçimi olan kapitalizmi, serbest piyasaları ve neoliberal politikaları “bilimsel” olarak meşru bir zemine oturtmaktır.

Anaakım iktisat literatüründe her sonuç özünde rasyonel ve bireysel bir tercihtir. Bugüne kadar 75 farklı kişiye verilmiş İsveç Bankası Ödülü 28 kişiyle en çok Chicago ekolünden gelen iktisatçılara verilmiştir. 53’ü, yani üçte ikisinden fazlası Amerikan vatandaşıdır. Amerikan vatandaşı olmayanların çoğu da Amerika’da bir üniversitede profesördür. Ödül alanların tamamına yakını marjinalisttir (matematiksel optimizasyon yaparlar), serbest piyasa kapitalizminin ve neoliberalizmin akademideki temsilcileridirler.

Bu kısa bilgilendirme ve değerlendirmeden sonra şimdi de bu yıl ödül verilen iktisatçıya gelelim…Bu yıl Nobel Ekonomi Ödülü alan Angus Deaton’un başarısı şudur: Deaton, tüketimin toplumun refahının önemli bir parçası olduğunu kabul ediyor ve bireysel

2015 YILI NOBEL EKONOMİ ÖDÜLÜ PROF. DR. ANGUS DEATON’A VERİLDİDr. Halit SUİÇMEZ / Sanayi ve Teknoloji Uzmanı (Verimlilik Genel Müdürlüğü)

49

ARALIK 2015

tüketim kararlarıyla ekonominin bütünü arasında yakın bir ilişki olduğunu söylüyor. Deaton’un bulgularına göre; devletin, gıdalar üzerindeki katma değer vergisini artırması ya da belli grupların gelir vergilerinin azaltılmasıyla tüketim çeşitlerinin nasıl değiştiği ve sosyal gruplar arasında kazançların ve kayıpların nasıl oluştuğu ölçülebiliyor. Dolayısıyla bu ayrıntılı istatistiki veriler ekonomik politikaların çizilmesine yardımcı oluyor.

Bütün bunların yanında Deaton’un hane halkı tüketimi ve gelişmekte olan ülkelerde fakirlik üzerine de detaylı araştırmalar yaptığını belirtelim. Deaton, gelişmekte olan ülkelerde ailelerin tüketim harcamalarının nasıl değiştiğini ve şekillendiğini uzun bir süre inceledi.

Bulgularından bir tanesi şöyle; gelişmekte olan ülkelerde kız çocuklarına ailenin daha az kaynak ayırdığını ve cinsiyet ayrımcılığı yapıldığını istatistiki verilerle tespit etti. Deaton’un araştırmalarına göre;

gelişmekte olan ülkelerde ailenin yeni çocuğu kız olursa aile, tüketim harcamalarını ve tüketim kalıplarını pek değiştirmiyor. Ama erkek çocuk olduğunda aile, yetişkinlerin tüketimi olan alkol, sigara, giyecek harcamalarını azaltıyor. Böylece aile, erkek çocuğa daha fazla kaynak ayırıyor.

Yine Deaton’ın araştırmalarına göre; Hindistan’da ücretler, kişinin alması gereken günlük kalori miktarını sağlayan gıda giderinin sadece yüzde 5'i üzerinde seyrediyor. Yani gıda payı çıktıktan sonra ücretlinin eline günlük ücretinin yüzde 5’i kalıyor. Bu araştırmaya göre; beslenme ve ücret arasındaki ilişkinin verimliliği doğrudan etkilediği ortaya çıkıyor. Bu tespit ise etkin ücret teorisine katkı yapan bir bulgu oluyor.

Gelelim Deaton’un ekonomi teorisine katkılarına… Deaton teoriye üç temel alanda katkı yapıyor: 1) Tüketim talebi sistemi, 2) Tüketimde değişmeler ve 3)

Tüketim ile gelişmekte olan ülkelerde yoksulluk arasındaki ilişkinin tespiti oluyor.

Böylece Deaton, tüketimi belirleyen unsurların daha iyi anlaşılmasını ve bu yolla yeni politika tasarımlarıyla refahın nasıl değiştirilebileceğini açıklıyor.

Sonuçta Nobel Ekonomi Ödülü’nü alan Deaton; bireysel tüketimin ve toplam gelirin tespitinde mikroekonomi, makroekonomi ve gelişme ekonomisinin dönüşümüne yardımcı oluyor. Dolayısıyla refahın artırılması ve fakirliğin azaltılması için daha etkin politika tasarımlarını kullanıma sunuyor.

Prof. Deaton’ın katkıları, ülkemizdeki tasarruf, tüketim ve harcama eğilimlerinin analizine ışık tutabilir. Kaynakların tam ve etkin kullanımı ve dağılımı açılarından da bu katkıların anlaşılması ve tartışılmasının çok yararlı olacağı düşünülmektedir. Örneğin Türkiye’de 2015 yılında tasarruf oranı, milli gelirin yüzde 14.6’sı oranındadır (TÜİK, 2015). Toplumsal kalkınmasını daha hızlı ve kapsamlı gerçekleştirmek isteyen bir ülke için, bu düzeydeki bir tasarruf oranının, ülkede tüketimi ve yatırımları nasıl etkilemekte olduğu, ilginç konulardan biri olmalıdır.

Nobel Ödülleri, Alfred Nobel'in ölüm tarihi olan 10 Aralık'ta törenle sahiplerine sunulacak.

Page 52: T.C. BİLİM, SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANLIĞI İNOVASYON · Değişim ve gelişim, birbiriyle ilintili ve kesintisiz bir süreçtir ve inovasyon da bu sürecin en önemli aktörüdür

51

ARALIK 2015

Doğa Koruma ve Milli Parklar 12. Bölge Müdürlüğü Kaçkar Dağları Milli Park Müdürü Sinan Aytan: Eko-Turizme Uygun Mimari Geliştiriliyor

“Kaçkar Dağları Milli Parkı, 9 köy ve yaklaşık 40 yayla yerleşimini barındırıyor. Burası hem milli park, hem doğal hem de arkeolojik sit alanı, aynı zamanda turizm merkezi kimliğine sahip. Flora ve fauna açısından oldukça zengin. Endemik bitki ve hayvanlara da ev sahipliği yapıyor. Türkiye’nin tek şimşir ormanı burada. Özellikle Fırtına ve Palovit Vadisi’nde yer alan 4 bin 603 hektarlık doğal yaşlı ormanla, hem bölgenin hem de ülkenin bozulmamış birkaç orman ekosistemi arasında değerlendiriliyor.

Dünyada 4 bin 555, Türkiye’de 40 milli park var. Kaçkar Dağları Milli Parkı ne yazık ki dünyada ve Türkiye’de hak ettiği yerde değil.

Turistimiz, Kaçkar Milli Parkı konusunda yeterince bilgi sahibi değil. Bunların sadece yüzde 10’u, trekking, dağ tırmanışı, botanik ve kelebek turları ile kuşları gözlemleme gibi aktivitelere katılıyor.

Proje ile koruma-kullanma dengesini sağlamayı hedefliyoruz. Milli park alanı içerisinde yer alan dokuz köyde yapılacak koruma amaçlı imar planları ile yanlış yapılaşmanın kontrol altına alınmasını istiyoruz. Özellikle parktaki yapı ve tesislerinin milli park içerisindeki mevcut köy evi mimarisine uygun olarak yapılmasına dönük imar çalışmaları yapılıyor. Projenin önemli çıktılarından biri Panpark standardına ulaşmak.

Daha sonra parkın ulusal-uluslararası düzeyde tanınırlığı ile marka oluşturacak değerlerin ortaya çıkarılmasını ve markalaştırılmasını hedefliyoruz. Ayrıca yöre halkının alan içerisinde gerçekleştirilecek turizm faaliyetlerinden daha fazla pay almasını istiyoruz.

Neler Değişiyor?Proje ile Çamlıhemşin ilçesinde üç katlı Kaçkar Dağları Milli Parkı İdare ve Ziyaretçi Tanıtım Merkezi inşa ediliyor. Ayder Yaylası’nda Doğa-Sanat Merkezi yapılıyor. Amaç hem ziyaretçi merkezine ve hem de milli parka yönlendirme yapmak. Burada parkı bilgilendirme materyalleri, alanın haritası ve diğer yönlendirici objeler bulundurulacak.

Ayrıca bir kapalı otopark (Ayder - Kalegon mevkii) ve Ayder giriş kapısının yanında açık otopark projelendirildi. Yine park bünyesinde 150 kilometrelik patika ağı üzerinde yaklaşık 10 köprü, 10 menfez, ani fırtınalara karşı 5 taş sığınak ve 10 mola noktası ile 20 gözlem terası inşa ediliyor.

Karadeniz’in oksijen deposu Kaçkar Milli Parkı, Panpark oluyor

2015 VERİMLİLİK PROJE ÖDÜLLERİ

50

ARALIK 2015

Rize’ye 68 kilometre, Çamlıhemşin’e 18 kilometre uzaklıktaki Kaçkar Dağları Milli Parkı, sadece Türkiye’nin değil, dünyanın sayılı oksijen parkurlarından biri olarak niteleniyor. Dünya Vahşi Yaşamı Koruma Forumu’nun Avrupa’da korunması gereken 100 ormandan biri olarak ilan ettiği Kaçkar Dağları Milli Parkı, Türkiye’de 1994 yılında doğal park unvanına kavuştu. İlginç jeolojik ve jeomorfolojik yapısı, zengin doğası, florası, endemik bitkileri ve hayvanları, dağları ve ormanlarıyla dağ ve kış sporları açısından da büyük bir eko-turizm potansiyeline sahip.

Park, Bakanlığımızın Avrupa Birliği ve Türkiye Cumhuriyeti’nin mali iş birliği kapsamında yürüttüğü Rekabetçi Sektörler Programı ile yeni bir çehreye kavuşuyor. Rekabetçi Sektörler Programı bünyesindeki Kaçkar Dağları Milli Parkında Sürdürülebilir Turizmi Geliştirme Projesi 9.3 milyon Avro’luk bütçesiyle göz dolduruyor.

Projenin amacı, Kaçkar Dağları Milli Parkı’nı, uluslararası standartlara kavuşturmak, dünya milli park ağına entegrasyonunu sağlayarak Panpark özelliğine kavuşması ve bu şekilde parkın doğal dengesi bozulmadan turizme kazandırılması olarak belirlendi.

Proje sonuçlandığında, Milli Parka giriş noktasına ziyaretçi merkezi yapılırken, otel, barınak, dinlenme noktaları, yol, geçiş noktaları, köprü ve otoparklar doğal dengeyi bozmayacak şekilde dizayn edilecek, yürüyüş parkurları inşa edilecek, turistler park kılavuzu eşliğinde Milli Parkı gezebilecek.

Proje paydaşları, Rekabetçi Sektörler Programı bünyesinde yürüyecek çalışmaların ayrıntılarını ve Rize’ye etkilerini anlattı.

KAÇKAR DAĞLARI MİLLİ PARKI, BAKANLIĞIMIZ REKABETÇİ SEKTÖRLER PROGRAMIYLA ŞAHLANACAK

Karadeniz’in oksijen deposu Kaçkar Dağları Milli Parkı, Rize turizmini

ayağa kaldırıyor

Panpark ne anlama geliyor?Kaçkar Dağları Milli Parkı’nı

uluslararası kuruluşlarla akredite olmuş yönetim mekanizmasına sahip

kılmak ve evrensel standartlarda milli park altyapısına kavuşturmak.

PROJENİN KÜNYESİProjenin Adı: Kaçkar Dağları Milli Parkı’nda Sürdürülebilir Turizmi Geliştirme Projesi Nihai Yararlanıcı: Orman ve Su İşleri Bakanlığı/Doğa Koruma ve Milli Parklar Genel MüdürlüğüBütçe: 9.298.512 AvroAmaç: Kaçkar Dağları Milli Parkı üzerinden bölgede sürdürülebilir turizm/eko turizm uygulamalarının canlandırılması, turizmin koruma-kullanma dengesi içinde gerçekleştirilmesi ve milli parkın uluslararası ağlara akredite model olan Panpark standardının oluşturulması.

PROJELER

Page 53: T.C. BİLİM, SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANLIĞI İNOVASYON · Değişim ve gelişim, birbiriyle ilintili ve kesintisiz bir süreçtir ve inovasyon da bu sürecin en önemli aktörüdür

51

ARALIK 2015

Doğa Koruma ve Milli Parklar 12. Bölge Müdürlüğü Kaçkar Dağları Milli Park Müdürü Sinan Aytan: Eko-Turizme Uygun Mimari Geliştiriliyor

“Kaçkar Dağları Milli Parkı, 9 köy ve yaklaşık 40 yayla yerleşimini barındırıyor. Burası hem milli park, hem doğal hem de arkeolojik sit alanı, aynı zamanda turizm merkezi kimliğine sahip. Flora ve fauna açısından oldukça zengin. Endemik bitki ve hayvanlara da ev sahipliği yapıyor. Türkiye’nin tek şimşir ormanı burada. Özellikle Fırtına ve Palovit Vadisi’nde yer alan 4 bin 603 hektarlık doğal yaşlı ormanla, hem bölgenin hem de ülkenin bozulmamış birkaç orman ekosistemi arasında değerlendiriliyor.

Dünyada 4 bin 555, Türkiye’de 40 milli park var. Kaçkar Dağları Milli Parkı ne yazık ki dünyada ve Türkiye’de hak ettiği yerde değil.

Turistimiz, Kaçkar Milli Parkı konusunda yeterince bilgi sahibi değil. Bunların sadece yüzde 10’u, trekking, dağ tırmanışı, botanik ve kelebek turları ile kuşları gözlemleme gibi aktivitelere katılıyor.

Proje ile koruma-kullanma dengesini sağlamayı hedefliyoruz. Milli park alanı içerisinde yer alan dokuz köyde yapılacak koruma amaçlı imar planları ile yanlış yapılaşmanın kontrol altına alınmasını istiyoruz. Özellikle parktaki yapı ve tesislerinin milli park içerisindeki mevcut köy evi mimarisine uygun olarak yapılmasına dönük imar çalışmaları yapılıyor. Projenin önemli çıktılarından biri Panpark standardına ulaşmak.

Daha sonra parkın ulusal-uluslararası düzeyde tanınırlığı ile marka oluşturacak değerlerin ortaya çıkarılmasını ve markalaştırılmasını hedefliyoruz. Ayrıca yöre halkının alan içerisinde gerçekleştirilecek turizm faaliyetlerinden daha fazla pay almasını istiyoruz.

Neler Değişiyor?Proje ile Çamlıhemşin ilçesinde üç katlı Kaçkar Dağları Milli Parkı İdare ve Ziyaretçi Tanıtım Merkezi inşa ediliyor. Ayder Yaylası’nda Doğa-Sanat Merkezi yapılıyor. Amaç hem ziyaretçi merkezine ve hem de milli parka yönlendirme yapmak. Burada parkı bilgilendirme materyalleri, alanın haritası ve diğer yönlendirici objeler bulundurulacak.

Ayrıca bir kapalı otopark (Ayder - Kalegon mevkii) ve Ayder giriş kapısının yanında açık otopark projelendirildi. Yine park bünyesinde 150 kilometrelik patika ağı üzerinde yaklaşık 10 köprü, 10 menfez, ani fırtınalara karşı 5 taş sığınak ve 10 mola noktası ile 20 gözlem terası inşa ediliyor.

Karadeniz’in oksijen deposu Kaçkar Milli Parkı, Panpark oluyor

2015 VERİMLİLİK PROJE ÖDÜLLERİ

50

ARALIK 2015

Rize’ye 68 kilometre, Çamlıhemşin’e 18 kilometre uzaklıktaki Kaçkar Dağları Milli Parkı, sadece Türkiye’nin değil, dünyanın sayılı oksijen parkurlarından biri olarak niteleniyor. Dünya Vahşi Yaşamı Koruma Forumu’nun Avrupa’da korunması gereken 100 ormandan biri olarak ilan ettiği Kaçkar Dağları Milli Parkı, Türkiye’de 1994 yılında doğal park unvanına kavuştu. İlginç jeolojik ve jeomorfolojik yapısı, zengin doğası, florası, endemik bitkileri ve hayvanları, dağları ve ormanlarıyla dağ ve kış sporları açısından da büyük bir eko-turizm potansiyeline sahip.

Park, Bakanlığımızın Avrupa Birliği ve Türkiye Cumhuriyeti’nin mali iş birliği kapsamında yürüttüğü Rekabetçi Sektörler Programı ile yeni bir çehreye kavuşuyor. Rekabetçi Sektörler Programı bünyesindeki Kaçkar Dağları Milli Parkında Sürdürülebilir Turizmi Geliştirme Projesi 9.3 milyon Avro’luk bütçesiyle göz dolduruyor.

Projenin amacı, Kaçkar Dağları Milli Parkı’nı, uluslararası standartlara kavuşturmak, dünya milli park ağına entegrasyonunu sağlayarak Panpark özelliğine kavuşması ve bu şekilde parkın doğal dengesi bozulmadan turizme kazandırılması olarak belirlendi.

Proje sonuçlandığında, Milli Parka giriş noktasına ziyaretçi merkezi yapılırken, otel, barınak, dinlenme noktaları, yol, geçiş noktaları, köprü ve otoparklar doğal dengeyi bozmayacak şekilde dizayn edilecek, yürüyüş parkurları inşa edilecek, turistler park kılavuzu eşliğinde Milli Parkı gezebilecek.

Proje paydaşları, Rekabetçi Sektörler Programı bünyesinde yürüyecek çalışmaların ayrıntılarını ve Rize’ye etkilerini anlattı.

KAÇKAR DAĞLARI MİLLİ PARKI, BAKANLIĞIMIZ REKABETÇİ SEKTÖRLER PROGRAMIYLA ŞAHLANACAK

Karadeniz’in oksijen deposu Kaçkar Dağları Milli Parkı, Rize turizmini

ayağa kaldırıyor

Panpark ne anlama geliyor?Kaçkar Dağları Milli Parkı’nı

uluslararası kuruluşlarla akredite olmuş yönetim mekanizmasına sahip

kılmak ve evrensel standartlarda milli park altyapısına kavuşturmak.

PROJENİN KÜNYESİProjenin Adı: Kaçkar Dağları Milli Parkı’nda Sürdürülebilir Turizmi Geliştirme Projesi Nihai Yararlanıcı: Orman ve Su İşleri Bakanlığı/Doğa Koruma ve Milli Parklar Genel MüdürlüğüBütçe: 9.298.512 AvroAmaç: Kaçkar Dağları Milli Parkı üzerinden bölgede sürdürülebilir turizm/eko turizm uygulamalarının canlandırılması, turizmin koruma-kullanma dengesi içinde gerçekleştirilmesi ve milli parkın uluslararası ağlara akredite model olan Panpark standardının oluşturulması.

PROJELER

Page 54: T.C. BİLİM, SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANLIĞI İNOVASYON · Değişim ve gelişim, birbiriyle ilintili ve kesintisiz bir süreçtir ve inovasyon da bu sürecin en önemli aktörüdür

53

ARALIK 2015

KOSGEB, 2009 yılından beri Avrupa KOBİ Haftası yaklaşımını sürdürmektedir. Bu kapsamda, ülkeler her yıl Avrupa Komisyonu tarafından belirlenen bir hafta boyunca kendi seçtikleri temalar çerçevesinde Avrupa KOBİ Haftası’nın mantığına uygun etkinlikler düzenlemektedir. Bunun yanı sıra yıl boyunca da benzer etkinliklerle Avrupa KOBİ Haftası yaklaşımı canlı tutulmaya çalışılmaktadır.

KOSGEB’in ulusal kamu koordinasyonunu yürüttüğü Avrupa KOBİ Haftası’nda Türkiye, 2009 yılından itibaren diğer 37 katılımcı ülke ile birlikte yer almaktadır. Bu çerçevede, ülkemiz aktif olarak katılım sağladığı ilk yıl olan 2010 yılında etkinlik sayısı açısından üçüncü sırada yer alırken, 2011’den itibaren açıklanan istatistiklere göre ülkemiz yapılan etkinlik sayısı açısından birinci sırada yer almaktadır.

Avrupa KOBİ Haftası etkinlikleri kapsamında, ülkemizin 81 ilinde yer alan KOSGEB Müdürlüklerinin kendi illerinde koordine etmesi ve sivil toplum kuruluşları

ve vatandaşların katılımlarıyla gerçekleştirilen etkinlikler neticesinde ülke çapında KOBİ ve girişimcilik farkındalık çalışmaları oluşturuldu. İlkokul çağındaki çocuklardan üniversite gençliğine, ev hanımlarından akademisyenlere değin geniş bir yelpazeyi hedefleyen etkinlik çalışmalarıyla bir hafta boyunca KOBİ ve girişimcilik konuşuldu.

Avrupa KOBİ Haftası Hakkında…Küçük İşletmeler İçin Avrupa Şartı, 25 Haziran 2008 tarihinde, Avrupa Birliği Resmi Gazetesi’nde yayımlanarak yürürlüğe girmiş olup Küçük İşletmeler İçin Avrupa Şartı’nın 4. Bölümünün 1. Maddesi, Avrupa Komisyonu’nun İç Pazar, Sanayi, Girişimcilik ve KOBİ’ler Genel Müdürlüğü (DG GROW) tarafından koordine edilmektedir. Hafta boyunca gerçekleştirilen etkinliklerin önemli bir kısmı katılımcı ülkelerde bulunan ticari kuruluşlar, destek kuruluşları, bölgesel ve yerel yetkililer tarafından düzenlenmektedir. Komisyonun asıl çabası var olan etkinliklerin Avrupa KOBİ Haftası şemsiyesi altında yer alması yönünde olup finansal destek sağlanmamaktadır.

Avrupa KOBİ Haftası ile KOBİ’lerin desteklenmesi için AB’nin, ulusal otoritelerin ve diğer ilgili kuruluşların faaliyetlerini desteklemek ve yaygınlaştırmak, girişimciliği desteklemek ve girişimcilerin profilini artırmak, gençleri girişimciliğe özendirmek amaçlanmaktadır. Bunun yanı sıra yıl boyunca da benzer etkinliklerle Avrupa KOBİ Haftası yaklaşımı canlı tutulmaya çalışılmaktadır. Avrupa Birliği çapında KOBİ Haftası’nın ana etkinliği, KOBİ Kurultayı (SME Assembly) ve Avrupa

Girişimci Ödül Töreni (European Enterprise Promotion Awards Ceremony) ile birlikte gerçekleştirilmektedir.

Ülkeler, kamu ve özel sektör koordinatörleri vasıtasıyla ülkede gerçekleşen etkinlikleri, Avrupa KOBİ Haftası Projesi direktörlüğünün hazırlamış olduğu web portalına kaydetmektedir. Bu vesileyle hem etkinliklerin ve ülkelerin tüm katılımcı ülkelerde görünür olması sağlanmakta hem de etkinliklere ilişkin istatistiksel veriler elde edilmektedir.

Bu kapsamda bahsi geçen portalda yer alan ülke kayıtlarına göre Türkiye, Avrupa KOBİ Haftası çerçevesinde, ülkemizin aktif olarak katılım sağladığı ilk yıl olan 2010 yılında, içerisinde etkinlik sayısı açısından üçüncü sırada yer alırken, takip eden yıllarda açıklanan istatistiklere göre ise ilk sıraya yükselmiştir. Bu süreçte KOSGEB Müdürlüklerinin Hafta kapsamında yaptıkları etkinlikler önemli bir yer tutmuştur. KOBİ Haftası boyunca KOSGEB Hizmet Merkezleri illerindeki, valilikler, belediyeler, odalar, üniversiteler ve okullar ile birlikte çalışarak, etkinliklerin amacına ulaşması ve etkinliğinin artırılması için çaba göstermektedir. KOSGEB tarafından öğrencilere yönelik tasarlanan etkinliklerle, on binlerce öğrenciye ulaşılması, geleceğin girişimcilerine şimdiden ulaşılması adına önemlidir.

“AVRUPA KOBİ HAFTASI” KOSGEB ETKİNLİKLERİYLE KUTLANDI

AVRUPA KOBİ HAFTASI

Bu yıl 16 – 20 Kasım tarihleri arasında hem Türkiye'de hem Avrupa ülkelerinde KOBİ ve girişimcilik bilincinin artırılması

hedefiyle düzenlenen 7. Avrupa KOBİ Haftası, çeşitli etkinliklerle kutlandı.

52

PROJELER

ARALIK 2015

Milli park alanında ziyaretçi ve araç trafiğinin kontrol altına alınabilmesi için belli alanlarda giriş kontrol noktaları önerildi. Bu noktalar aynı zamanda ziyaretçi bilgilendirme ve yönlendirme merkezleri olarak da hizmet verecek.”

Doğu Karadeniz Kalkınma Ajansı (DOKA) Rize Koordinatörü Fatih Özdemir: Bölgenin Öz Mimarisine Uygun Postmodern Yapılar İnşa Ediyoruz

“Projenin ilk fikri bizden geldi. DOKA’nın bu projede hem maddi hem teknik danışmanlık katkısı var. Çok dikkatli olmak zorundayız. Çünkü Kaçkar hem birinci ve ikinci derece sit alanlarını barındırıyor hem de milli park statüsünü içeriyor.

Turizmde gelişmek istiyorsak, mimari dokuyla bütünleşen yapılaşmaya gitmek zorundayız. Yaylalarda beton yapılaşmayı önleyerek, yörenin kendi öz mimarisine uygun post modern nitelikli bir yapılaşmayı arzu ediyoruz. Yörenin kendi mimarisinde ahşap işlemeli yapılar var.

Mevcut ustalarla konuştuğunuzda bu ahşap işlemelerini yapamayacaklarını söylüyorlar. Biz de mimari konuda günümüz çizgisini geçmişle birleştiren bir Karadeniz mimarisini yaratmak istiyoruz. Bu konuya çok kafa yorduk, genel olarak bölgede örnek teşkil edecek yapılar oluşacağını düşünüyorum.

Parka kontrollü giriş noktaları, ziyaretçi merkezleri, doğa sanat merkezi gibi yapılar inşa edeceğiz. Bu proje, aynı zamanda doğru yönetim usullerini göstermek açısından da önemli bir pilot

proje olacak. Turistlerin milli parktan daha fazla bilgi ve keyif alacağını sanıyorum. Paket turlar da yapılacak.

DOKA’nın nihai hedefi, Kaçkar’ın uluslararası standartlarda milli parka sahip olmasıdır.”

Page 55: T.C. BİLİM, SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANLIĞI İNOVASYON · Değişim ve gelişim, birbiriyle ilintili ve kesintisiz bir süreçtir ve inovasyon da bu sürecin en önemli aktörüdür

53

ARALIK 2015

KOSGEB, 2009 yılından beri Avrupa KOBİ Haftası yaklaşımını sürdürmektedir. Bu kapsamda, ülkeler her yıl Avrupa Komisyonu tarafından belirlenen bir hafta boyunca kendi seçtikleri temalar çerçevesinde Avrupa KOBİ Haftası’nın mantığına uygun etkinlikler düzenlemektedir. Bunun yanı sıra yıl boyunca da benzer etkinliklerle Avrupa KOBİ Haftası yaklaşımı canlı tutulmaya çalışılmaktadır.

KOSGEB’in ulusal kamu koordinasyonunu yürüttüğü Avrupa KOBİ Haftası’nda Türkiye, 2009 yılından itibaren diğer 37 katılımcı ülke ile birlikte yer almaktadır. Bu çerçevede, ülkemiz aktif olarak katılım sağladığı ilk yıl olan 2010 yılında etkinlik sayısı açısından üçüncü sırada yer alırken, 2011’den itibaren açıklanan istatistiklere göre ülkemiz yapılan etkinlik sayısı açısından birinci sırada yer almaktadır.

Avrupa KOBİ Haftası etkinlikleri kapsamında, ülkemizin 81 ilinde yer alan KOSGEB Müdürlüklerinin kendi illerinde koordine etmesi ve sivil toplum kuruluşları

ve vatandaşların katılımlarıyla gerçekleştirilen etkinlikler neticesinde ülke çapında KOBİ ve girişimcilik farkındalık çalışmaları oluşturuldu. İlkokul çağındaki çocuklardan üniversite gençliğine, ev hanımlarından akademisyenlere değin geniş bir yelpazeyi hedefleyen etkinlik çalışmalarıyla bir hafta boyunca KOBİ ve girişimcilik konuşuldu.

Avrupa KOBİ Haftası Hakkında…Küçük İşletmeler İçin Avrupa Şartı, 25 Haziran 2008 tarihinde, Avrupa Birliği Resmi Gazetesi’nde yayımlanarak yürürlüğe girmiş olup Küçük İşletmeler İçin Avrupa Şartı’nın 4. Bölümünün 1. Maddesi, Avrupa Komisyonu’nun İç Pazar, Sanayi, Girişimcilik ve KOBİ’ler Genel Müdürlüğü (DG GROW) tarafından koordine edilmektedir. Hafta boyunca gerçekleştirilen etkinliklerin önemli bir kısmı katılımcı ülkelerde bulunan ticari kuruluşlar, destek kuruluşları, bölgesel ve yerel yetkililer tarafından düzenlenmektedir. Komisyonun asıl çabası var olan etkinliklerin Avrupa KOBİ Haftası şemsiyesi altında yer alması yönünde olup finansal destek sağlanmamaktadır.

Avrupa KOBİ Haftası ile KOBİ’lerin desteklenmesi için AB’nin, ulusal otoritelerin ve diğer ilgili kuruluşların faaliyetlerini desteklemek ve yaygınlaştırmak, girişimciliği desteklemek ve girişimcilerin profilini artırmak, gençleri girişimciliğe özendirmek amaçlanmaktadır. Bunun yanı sıra yıl boyunca da benzer etkinliklerle Avrupa KOBİ Haftası yaklaşımı canlı tutulmaya çalışılmaktadır. Avrupa Birliği çapında KOBİ Haftası’nın ana etkinliği, KOBİ Kurultayı (SME Assembly) ve Avrupa

Girişimci Ödül Töreni (European Enterprise Promotion Awards Ceremony) ile birlikte gerçekleştirilmektedir.

Ülkeler, kamu ve özel sektör koordinatörleri vasıtasıyla ülkede gerçekleşen etkinlikleri, Avrupa KOBİ Haftası Projesi direktörlüğünün hazırlamış olduğu web portalına kaydetmektedir. Bu vesileyle hem etkinliklerin ve ülkelerin tüm katılımcı ülkelerde görünür olması sağlanmakta hem de etkinliklere ilişkin istatistiksel veriler elde edilmektedir.

Bu kapsamda bahsi geçen portalda yer alan ülke kayıtlarına göre Türkiye, Avrupa KOBİ Haftası çerçevesinde, ülkemizin aktif olarak katılım sağladığı ilk yıl olan 2010 yılında, içerisinde etkinlik sayısı açısından üçüncü sırada yer alırken, takip eden yıllarda açıklanan istatistiklere göre ise ilk sıraya yükselmiştir. Bu süreçte KOSGEB Müdürlüklerinin Hafta kapsamında yaptıkları etkinlikler önemli bir yer tutmuştur. KOBİ Haftası boyunca KOSGEB Hizmet Merkezleri illerindeki, valilikler, belediyeler, odalar, üniversiteler ve okullar ile birlikte çalışarak, etkinliklerin amacına ulaşması ve etkinliğinin artırılması için çaba göstermektedir. KOSGEB tarafından öğrencilere yönelik tasarlanan etkinliklerle, on binlerce öğrenciye ulaşılması, geleceğin girişimcilerine şimdiden ulaşılması adına önemlidir.

“AVRUPA KOBİ HAFTASI” KOSGEB ETKİNLİKLERİYLE KUTLANDI

AVRUPA KOBİ HAFTASI

Bu yıl 16 – 20 Kasım tarihleri arasında hem Türkiye'de hem Avrupa ülkelerinde KOBİ ve girişimcilik bilincinin artırılması

hedefiyle düzenlenen 7. Avrupa KOBİ Haftası, çeşitli etkinliklerle kutlandı.

52

PROJELER

ARALIK 2015

Milli park alanında ziyaretçi ve araç trafiğinin kontrol altına alınabilmesi için belli alanlarda giriş kontrol noktaları önerildi. Bu noktalar aynı zamanda ziyaretçi bilgilendirme ve yönlendirme merkezleri olarak da hizmet verecek.”

Doğu Karadeniz Kalkınma Ajansı (DOKA) Rize Koordinatörü Fatih Özdemir: Bölgenin Öz Mimarisine Uygun Postmodern Yapılar İnşa Ediyoruz

“Projenin ilk fikri bizden geldi. DOKA’nın bu projede hem maddi hem teknik danışmanlık katkısı var. Çok dikkatli olmak zorundayız. Çünkü Kaçkar hem birinci ve ikinci derece sit alanlarını barındırıyor hem de milli park statüsünü içeriyor.

Turizmde gelişmek istiyorsak, mimari dokuyla bütünleşen yapılaşmaya gitmek zorundayız. Yaylalarda beton yapılaşmayı önleyerek, yörenin kendi öz mimarisine uygun post modern nitelikli bir yapılaşmayı arzu ediyoruz. Yörenin kendi mimarisinde ahşap işlemeli yapılar var.

Mevcut ustalarla konuştuğunuzda bu ahşap işlemelerini yapamayacaklarını söylüyorlar. Biz de mimari konuda günümüz çizgisini geçmişle birleştiren bir Karadeniz mimarisini yaratmak istiyoruz. Bu konuya çok kafa yorduk, genel olarak bölgede örnek teşkil edecek yapılar oluşacağını düşünüyorum.

Parka kontrollü giriş noktaları, ziyaretçi merkezleri, doğa sanat merkezi gibi yapılar inşa edeceğiz. Bu proje, aynı zamanda doğru yönetim usullerini göstermek açısından da önemli bir pilot

proje olacak. Turistlerin milli parktan daha fazla bilgi ve keyif alacağını sanıyorum. Paket turlar da yapılacak.

DOKA’nın nihai hedefi, Kaçkar’ın uluslararası standartlarda milli parka sahip olmasıdır.”

Page 56: T.C. BİLİM, SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANLIĞI İNOVASYON · Değişim ve gelişim, birbiriyle ilintili ve kesintisiz bir süreçtir ve inovasyon da bu sürecin en önemli aktörüdür

55

ARALIK 2015

Daan Roosegaarde ve onunla birlikte çalışan bir mühendis ekibinin geliştirdiği dünyanın en büyük kirli hava emen temizleyicisinin hava kirliliği bulunan şehirleri temizleme potansiyeli bulunuyor. The Smog Free Project isimli proje, Hollanda’nın Rotterdam şehrinde bulunan Roosegaarde’nin stüdyosunda başlatıldı. Yaklaşık 7 metrelik hava temizleme cihazının beyaz konik dış yüzü, hastanelerde kullanılan hava filtresinin teknolojisi ile aynı teknolojiyi kullanıyor, ancak Roosegaarde’nin geliştirdiği vakum çok daha büyük ölçekli.

Tamamen yenilenebilir enerji ile çalışan hava temizleme kulesi, tepesinden çektiği kirli havayı yanlardaki yüzeyler üzerinden bırakıyor. Yaklaşık bin 400 Watt’lık enerji tüketimi ile bir tost makinesi kadar enerji kullanan kule, şehirlerde temiz hava alanları oluşturmak için oldukça ideal bir teknolojiye benziyor.

Rotterdam şehrinden başlayacak proje, hava kirliliğiyle mücadele eden Pekin, Paris ve Los Angeles gibi şehirlerde denendikten sonra tüm dünyada kullanmaya başlanacak. Tabii bu ihtimaller tamamen projenin ekonomik sürdürülebilirliğine bağlı.

Bu modüler sistem, saatte 30 bin metre kirli havayı temizleyerek hava içerisinde bulunan küçük partikülleri alternatif bir kullanımı bulunan farklı maddelere dönüştürebiliyor. Bu işlem sayesinde kirlilikten arındırılmış pozitif partiküllerle yüklü hava atmosfere salınıyor. Böylece salınan hava içerisinde bulunan pozitif yüklü iyon partikülleri, kendilerini inceltilmiş toz tanelerine tutundurarak bu moleküllerin kulenin içerisine hapsolmalarını sağlıyor.Toz partiküllerinin toplanmasının ardından elde edilen siyah

renkli toz kendi içerisinde yüzde 42 karbon barındırıyor ve kolaylıkla toz kömür ile karıştırılabiliyor. Roosegaarde'ın gelecekte herhangi bir biçimde atık olmayacağına yönelik düşünceleri nedeniyle elde edilen kir ve atık sıkıştırılarak bileklik ve yüzüğe dönüştürülüyor. Bu sayede de kampanyayı destekleyenlere yaptıkları bağışın bir geri dönüşü anlamında hediyeler gönderiliyor. Kickstarter’da projeye fon talebi oluşturan Roosegaarde, yaklaşık 113 bin Euro toplayarak büyük bir zorluğun üstesinden gelmeyi başardı (http://www.gaiadergi.com)

NASA'dan İklim Atağı Amerikan Havacılık ve Uzay Dairesi'nin (NASA), atmosferdeki karbondioksit (CO ) 2

seviyesini ölçmek amacıyla fırlattığı uydunun topladığı veriler açıklanmaya başlandı.

NASA, OCO-2 (Orbiting Carbon Observatory - Karbon İzleme Uydusu) adı verilen uyduyu geçen yıl yörüngeye fırlatmıştı. Uydunun dünya atmosferine karbondioksit salımına ilişkin bir yıllık gözlemini tamamladığı açıklandı. Karbondioksit salınımının insan eliyle iklim değişikliğinde en büyük rolü oynadığına dikkat çeken NASA Uzmanı Annmarie Eldering, "Karbondioksit salımının uzaydan ve düzenli olarak gözlenmesi, iklim değişikliğinin anlaşılması ve öngörülerde bulunabilmesi açısından önem taşıyor" dedi.

NASA Yer Bilimi Bölümü Direktörü Michael Freilich, OCO-2 tarafından sağlanan verilerin karbondioksitin yıl boyunca atmosfere salımı ve kısmen emilimi konusunda bilgi sunacağını söyledi. Freilich, "Nedenleri daha iyi anlayabilmemiz lazım" dedi.

ABD Okyanus ve Atmosfer Araştırmaları Merkezi'nin (NOAA) verilerine göre atmosferdeki karbondioksit konsantrasyonu Mart ayında 400 ppm’i (parts per million – 1 milyon parçacıkta 400 CO ) aştı. İnsanların saldığı 2

karbondioksitin yarısı kadarı atmosferde kalıyor. Diğer yarısı ise okyanus ve ormanlar tarafından emiliyor. NASA uzmanları muhtelif üniversitelerle birlikte yürütülen araştırmalarda fitoplankton gibi karbondioksit emme özelliğine sahip bitki ve türleri inceliyor.

BM İklim Değişikliği Konferansı (COP21), 31 Kasım-11 Aralık 2015 tarihleri arasında Paris’te yapılacak. Paris’teki zirvenin en belirleyici konularından birini iklim değişikliğinin etkileriyle baş edilebilmesi için yoksul ülkelere finansman sağlanması oluşturuyor.

Paris'te yapılacak zirvenin bir diğer çetrefilli ayağı ise ülkelerin gönüllü olarak düşürmeyi taahhüt ettikleri sera gazı emisyonu oranları ile küresel ısınma artışının 2 derece ile sınırlanması hedefinin tutturulmasının mümkün olmaması (www.ntv.com.tr).

54

ARALIK 2015

465 Milyar Dolar’lık Pasta: Endüstri 4.0Dijital endüstrinin öncü şirketlerinden General Electric (GE) gelişmekte olan ülkeleri büyük fırsatların beklediğini duyurdu. İletişim teknolojilerinde yaşanan devrimsel yenilikler günlük faaliyetlerimizden sanayi üretimine kadar hayatımızın hemen her alanını etkilemeye ve dönüştürmeye devam ediyor. Bilişim teknolojileriyle endüstrinin kaynaşmasının yaratacağı yeni fırsat ve risklerin yönetimi ise dünya üzerinde pek çok şirketin gündeminde bulunuyor. Amerika merkezli dijital endüstriyel şirket General Electric (GE) de bu geçiş döneminin en iddialı kuruluşlarından biri. 140 yıllık geçmişinde çeşitli trend ve köklü değişimlere ayak uyduran şirket şu sıralar küresel üretim süreçlerinin dijitalleşmesi için kolları sıvamış durumda. Bu dönüşümü öncelikle kendi içerisinde yaşayan kuruluş, sanayi kuruluşu kimliğini büyük ölçüde dev bir yazılım şirketi özellikleriyle kaynaştırdı.

Değişen Kazanır Şirket sanayide yeni bir devrim anlamına gelen bu trendin dünya çapında yaygınlaşması için ise çok sayıda etkinliğe ev sahipliği yapıyor. GE bu kapsamda 4 Kasım 2015’te Dubai’de düzenlediği Minds & Machines uluslararası toplantısında sanayide küresel çapta yaşanacak bir dijital dönüşümün 70 trilyon Dolar büyüklüğündeki küresel ekonomiye 15 trilyon seviyesinde bir katkıda bulunacağını duyurdu. Etkinlikte açıklamalarda bulunan GE Yönetim Kurulu Başkanı ve CEO’su Jeff Immelt, özellikle gelişmekte olan ülkelerin bu değişimden büyük avantaj sağlayabileceğini belirterek, “Endüstrinin dijitalleşmesiyle birlikte 2025’e kadar Türkiye ve Pakistan ile birlikte Ortadoğu ve Kuzey Afrika Bölgesi’nde toplam 465 milyar Dolar’lık ekonomik değerin oluşma potansiyeli var” dedi. Immelt bu değişimi başaranların küresel çapta yeni oluşan dijital ekonomi sürecinde önemli bir avantaj elde

edeceğini belirterek hızlı internet ve dijital altyapı güvenliğini anahtar yatırımlar olarak gösterdi. Diğer yandan GE’nin Türkiye’de bulunan teknoloji merkezinde başta havacılık olmak üzere çeşitli branşlarda kullanılmak üzere uygulamaların geliştirildiği ve GE çapında kullanıldığı da belirtildi.

Predix İşletim Sistemine Türkiye de Yazılım ÜretiyorDijital endüstriye geçiş sürecinde en önemli unsurların başında ortak bir işletim sisteminin tesis edilmesi yatıyor. Bu işletim sisteminin, üreticiden bağımsız farklı makinelerin birbiriyle haberleşmesinden karmaşık tedarik ve üretim aşamalarına kadar tüm safhaların üzerinde çalışmasına uygun bir yazılım olması gerekiyor. GE geliştirdiği ve Türkiye’den de yazılımın desteklediği bulut bilişim temelli ‘Predix’ yazılımıyla bu platformu oluşturduğunu belirtiyor. Şirketin vizyonuna göre sağlık, enerji, ulaştırma ve üretim başta olmak üzere Predix platformu üzerinde işleyecek dijital endüstri, aynı zamanda endüstriyel internetin de temelini atmış olacak(www.haberturk.com).

Kirli Havayı Vakumlayan Devasa Kuleler, Hava Kirliliğini Mücevherata Dönüştürüyor

Güneş enerjili bisiklet yolu, akıllı otobanlar gibi projelerle adından bahsettiren Hollandalı tasarımcı Daan Roosegaarde, şehirlerin başlıca sorunlarından hava kirliliğine karşı fütüristik ve akılcı bir tasarım geliştirdi.

BİLİM, SANAYİ VE TEKNOLOJİ

BİLİM, SANAYİ VE TEKNOLOJİ ALANINDA GÜNCEL GELİŞMELER*

* Bu sayfalar; Avrupa Birliği Uzmanları Neriman Bozca, Tuba Demir Doğan tarafından hazırlanmıştır.

Page 57: T.C. BİLİM, SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANLIĞI İNOVASYON · Değişim ve gelişim, birbiriyle ilintili ve kesintisiz bir süreçtir ve inovasyon da bu sürecin en önemli aktörüdür

55

ARALIK 2015

Daan Roosegaarde ve onunla birlikte çalışan bir mühendis ekibinin geliştirdiği dünyanın en büyük kirli hava emen temizleyicisinin hava kirliliği bulunan şehirleri temizleme potansiyeli bulunuyor. The Smog Free Project isimli proje, Hollanda’nın Rotterdam şehrinde bulunan Roosegaarde’nin stüdyosunda başlatıldı. Yaklaşık 7 metrelik hava temizleme cihazının beyaz konik dış yüzü, hastanelerde kullanılan hava filtresinin teknolojisi ile aynı teknolojiyi kullanıyor, ancak Roosegaarde’nin geliştirdiği vakum çok daha büyük ölçekli.

Tamamen yenilenebilir enerji ile çalışan hava temizleme kulesi, tepesinden çektiği kirli havayı yanlardaki yüzeyler üzerinden bırakıyor. Yaklaşık bin 400 Watt’lık enerji tüketimi ile bir tost makinesi kadar enerji kullanan kule, şehirlerde temiz hava alanları oluşturmak için oldukça ideal bir teknolojiye benziyor.

Rotterdam şehrinden başlayacak proje, hava kirliliğiyle mücadele eden Pekin, Paris ve Los Angeles gibi şehirlerde denendikten sonra tüm dünyada kullanmaya başlanacak. Tabii bu ihtimaller tamamen projenin ekonomik sürdürülebilirliğine bağlı.

Bu modüler sistem, saatte 30 bin metre kirli havayı temizleyerek hava içerisinde bulunan küçük partikülleri alternatif bir kullanımı bulunan farklı maddelere dönüştürebiliyor. Bu işlem sayesinde kirlilikten arındırılmış pozitif partiküllerle yüklü hava atmosfere salınıyor. Böylece salınan hava içerisinde bulunan pozitif yüklü iyon partikülleri, kendilerini inceltilmiş toz tanelerine tutundurarak bu moleküllerin kulenin içerisine hapsolmalarını sağlıyor.Toz partiküllerinin toplanmasının ardından elde edilen siyah

renkli toz kendi içerisinde yüzde 42 karbon barındırıyor ve kolaylıkla toz kömür ile karıştırılabiliyor. Roosegaarde'ın gelecekte herhangi bir biçimde atık olmayacağına yönelik düşünceleri nedeniyle elde edilen kir ve atık sıkıştırılarak bileklik ve yüzüğe dönüştürülüyor. Bu sayede de kampanyayı destekleyenlere yaptıkları bağışın bir geri dönüşü anlamında hediyeler gönderiliyor. Kickstarter’da projeye fon talebi oluşturan Roosegaarde, yaklaşık 113 bin Euro toplayarak büyük bir zorluğun üstesinden gelmeyi başardı (http://www.gaiadergi.com)

NASA'dan İklim Atağı Amerikan Havacılık ve Uzay Dairesi'nin (NASA), atmosferdeki karbondioksit (CO ) 2

seviyesini ölçmek amacıyla fırlattığı uydunun topladığı veriler açıklanmaya başlandı.

NASA, OCO-2 (Orbiting Carbon Observatory - Karbon İzleme Uydusu) adı verilen uyduyu geçen yıl yörüngeye fırlatmıştı. Uydunun dünya atmosferine karbondioksit salımına ilişkin bir yıllık gözlemini tamamladığı açıklandı. Karbondioksit salınımının insan eliyle iklim değişikliğinde en büyük rolü oynadığına dikkat çeken NASA Uzmanı Annmarie Eldering, "Karbondioksit salımının uzaydan ve düzenli olarak gözlenmesi, iklim değişikliğinin anlaşılması ve öngörülerde bulunabilmesi açısından önem taşıyor" dedi.

NASA Yer Bilimi Bölümü Direktörü Michael Freilich, OCO-2 tarafından sağlanan verilerin karbondioksitin yıl boyunca atmosfere salımı ve kısmen emilimi konusunda bilgi sunacağını söyledi. Freilich, "Nedenleri daha iyi anlayabilmemiz lazım" dedi.

ABD Okyanus ve Atmosfer Araştırmaları Merkezi'nin (NOAA) verilerine göre atmosferdeki karbondioksit konsantrasyonu Mart ayında 400 ppm’i (parts per million – 1 milyon parçacıkta 400 CO ) aştı. İnsanların saldığı 2

karbondioksitin yarısı kadarı atmosferde kalıyor. Diğer yarısı ise okyanus ve ormanlar tarafından emiliyor. NASA uzmanları muhtelif üniversitelerle birlikte yürütülen araştırmalarda fitoplankton gibi karbondioksit emme özelliğine sahip bitki ve türleri inceliyor.

BM İklim Değişikliği Konferansı (COP21), 31 Kasım-11 Aralık 2015 tarihleri arasında Paris’te yapılacak. Paris’teki zirvenin en belirleyici konularından birini iklim değişikliğinin etkileriyle baş edilebilmesi için yoksul ülkelere finansman sağlanması oluşturuyor.

Paris'te yapılacak zirvenin bir diğer çetrefilli ayağı ise ülkelerin gönüllü olarak düşürmeyi taahhüt ettikleri sera gazı emisyonu oranları ile küresel ısınma artışının 2 derece ile sınırlanması hedefinin tutturulmasının mümkün olmaması (www.ntv.com.tr).

54

ARALIK 2015

465 Milyar Dolar’lık Pasta: Endüstri 4.0Dijital endüstrinin öncü şirketlerinden General Electric (GE) gelişmekte olan ülkeleri büyük fırsatların beklediğini duyurdu. İletişim teknolojilerinde yaşanan devrimsel yenilikler günlük faaliyetlerimizden sanayi üretimine kadar hayatımızın hemen her alanını etkilemeye ve dönüştürmeye devam ediyor. Bilişim teknolojileriyle endüstrinin kaynaşmasının yaratacağı yeni fırsat ve risklerin yönetimi ise dünya üzerinde pek çok şirketin gündeminde bulunuyor. Amerika merkezli dijital endüstriyel şirket General Electric (GE) de bu geçiş döneminin en iddialı kuruluşlarından biri. 140 yıllık geçmişinde çeşitli trend ve köklü değişimlere ayak uyduran şirket şu sıralar küresel üretim süreçlerinin dijitalleşmesi için kolları sıvamış durumda. Bu dönüşümü öncelikle kendi içerisinde yaşayan kuruluş, sanayi kuruluşu kimliğini büyük ölçüde dev bir yazılım şirketi özellikleriyle kaynaştırdı.

Değişen Kazanır Şirket sanayide yeni bir devrim anlamına gelen bu trendin dünya çapında yaygınlaşması için ise çok sayıda etkinliğe ev sahipliği yapıyor. GE bu kapsamda 4 Kasım 2015’te Dubai’de düzenlediği Minds & Machines uluslararası toplantısında sanayide küresel çapta yaşanacak bir dijital dönüşümün 70 trilyon Dolar büyüklüğündeki küresel ekonomiye 15 trilyon seviyesinde bir katkıda bulunacağını duyurdu. Etkinlikte açıklamalarda bulunan GE Yönetim Kurulu Başkanı ve CEO’su Jeff Immelt, özellikle gelişmekte olan ülkelerin bu değişimden büyük avantaj sağlayabileceğini belirterek, “Endüstrinin dijitalleşmesiyle birlikte 2025’e kadar Türkiye ve Pakistan ile birlikte Ortadoğu ve Kuzey Afrika Bölgesi’nde toplam 465 milyar Dolar’lık ekonomik değerin oluşma potansiyeli var” dedi. Immelt bu değişimi başaranların küresel çapta yeni oluşan dijital ekonomi sürecinde önemli bir avantaj elde

edeceğini belirterek hızlı internet ve dijital altyapı güvenliğini anahtar yatırımlar olarak gösterdi. Diğer yandan GE’nin Türkiye’de bulunan teknoloji merkezinde başta havacılık olmak üzere çeşitli branşlarda kullanılmak üzere uygulamaların geliştirildiği ve GE çapında kullanıldığı da belirtildi.

Predix İşletim Sistemine Türkiye de Yazılım ÜretiyorDijital endüstriye geçiş sürecinde en önemli unsurların başında ortak bir işletim sisteminin tesis edilmesi yatıyor. Bu işletim sisteminin, üreticiden bağımsız farklı makinelerin birbiriyle haberleşmesinden karmaşık tedarik ve üretim aşamalarına kadar tüm safhaların üzerinde çalışmasına uygun bir yazılım olması gerekiyor. GE geliştirdiği ve Türkiye’den de yazılımın desteklediği bulut bilişim temelli ‘Predix’ yazılımıyla bu platformu oluşturduğunu belirtiyor. Şirketin vizyonuna göre sağlık, enerji, ulaştırma ve üretim başta olmak üzere Predix platformu üzerinde işleyecek dijital endüstri, aynı zamanda endüstriyel internetin de temelini atmış olacak(www.haberturk.com).

Kirli Havayı Vakumlayan Devasa Kuleler, Hava Kirliliğini Mücevherata Dönüştürüyor

Güneş enerjili bisiklet yolu, akıllı otobanlar gibi projelerle adından bahsettiren Hollandalı tasarımcı Daan Roosegaarde, şehirlerin başlıca sorunlarından hava kirliliğine karşı fütüristik ve akılcı bir tasarım geliştirdi.

BİLİM, SANAYİ VE TEKNOLOJİ

BİLİM, SANAYİ VE TEKNOLOJİ ALANINDA GÜNCEL GELİŞMELER*

* Bu sayfalar; Avrupa Birliği Uzmanları Neriman Bozca, Tuba Demir Doğan tarafından hazırlanmıştır.

Page 58: T.C. BİLİM, SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANLIĞI İNOVASYON · Değişim ve gelişim, birbiriyle ilintili ve kesintisiz bir süreçtir ve inovasyon da bu sürecin en önemli aktörüdür

56

TEMİZ ÜRETİM (EKO-VERİMLİLİK)

ARALIK 2015

Birleşmiş Milletler Sınai Kalkınma Teşkilatı (UNIDO), Birleşmiş Milletler Çevre Programı Akdeniz Eylem Planı (UNEP/MAP), Sürdürülebilir Tüketim ve Üretim Bölgesel Faaliyet Merkezi (SCP/RAC) ve UNEP Teknoloji, Sanayi ve Ekonomi Birimi (UNEP-DTIE) tarafından yürütülen SwitchMed Programı bünyesinde bu yıl ilk kez düzenlenen “SwitchMed Connect” etkinliği 29-30 Ekim 2015 tarihlerinde Barselona’da düzenlendi.

UNIDO’nun davetiyle, Verimlilik Genel Müdürlüğü Program Uygulama ve Destekler Daire Başkan V. Mevlüt Hürol

Mete’nin Bakanlığı temsil ettiği etkinliğe, aralarında programın uygulandığı Cezayir, Mısır, Ürdün, İsrail, Lübnan, Fas, Filistin ve Tunus’un da bulunduğu çeşitli ülkelerden 400’ün üzerinde temsilci katılım sağladı. SwitchMed Connect kapsamında, döngüsel ekonomi, yeşil girişimcilik, enerji verimliliği, kamu-özel sektör ortaklığı, sürdürülebilir turizm, sürdürülebilir tarım, mobil teknolojiler, eko-inovasyonun finansmanı gibi pek çok konu başlığında, 4 yüksek düzeyli panel, 22 paralel oturum ve 3 yan etkinlik düzenlendi.

SwitchMed Programı, Avrupa Birliği’nin sağladığı 20 milyon Avro fon ile 2014

yılında başlatılmıştır. Program, Akdeniz ülkelerinde kaynak verimliliğinin artırılması, sürdürülebilir üretim-tüketim kültürünün geliştirilmesi ve eko-inovasyon konusunda girişimciliğin teşvik edilmesini hedefleyen çok taraflı bir girişimdir. UNIDO benzer bir programı Batı Balkanlar ve Türkiye bölgesinde de hayata geçirmek istemekte ve bununla ilgili girişimlerde bulunmaktadır.

Etkinlik kapsamında, UNIDO Viyana Ofisi, Akdeniz için Birlik (UfM) ve Sürdürülebilir Tüketim ve Üretim Bölgesel Faaliyet Merkezi (SCP/RAC) temsilcileri ile bir toplantı yapılarak, Türkiye, Arnavutluk, Karadağ ve Bosna Hersek’i kapsayan “Rio+20 Sonrası: Akdeniz Bölgesi’nde Sürdürülebilir Tüketim ve Üretim Kalıplarının Benimsenmesinin Desteklenmesi (MED-ReSCP) Projesi”ne Türkiye’nin katkı ve katılımı ile ilgili olarak görüş alışverişinde bulunuldu. Buna göre Projenin Türkiye ayağındaki faaliyetlerin AB fonları ile finanse edilebilmesi amacıyla proje teklifi hazırlanarak Bakanlık sorumluluğunda yürütülecek IPA II Programına sunulmasına karar verildi.

Etkinlik sırasında ayrıca, UfM Medya Birimi tarafından M. Hürol Mete ile bir video röportaj gerçekleştirildi. Röportajda Türkiye’deki sürdürülebilir üretim alanında yürütülen çalışmalar hakkında bilgi verilerek, MED-ReSCP Projesine ilişkin beklentiler aktarıldı.

İLK KEZ DÜZENLENEN “SWITCHMED CONNECT” ETKİNLİĞİNE KATILIM SAĞLANDI

57

ARALIK 2015

Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı, 10. Kalkınma Planı Öncelikli Dönüşüm Programlarından “Enerji Verimliliğinin Geliştirilmesi Programı” çerçevesinde, Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı (UNDP) ile birlikte geliştirilen ve Küresel Çevre Fonu’na (GEF) sunulan KOBİ’lerde Enerji Verimli Elektrik Motorlarının Kullanımının Teşvik Edilmesi Projesi” kapsamında proje taslak raporu için çalıştay ve değerlendirme toplantıları, 12-13 ve 17 Kasım tarihlerinde Ankara’da gerçekleştirildi.

Çalıştay ve değerlendirme toplantıların ilki UNDP ev sahipliğinde 12 Kasım 2015 tarihinde “Enerji Verimliliği Projeleri Deneyim Paylaşımı Çalıştayı” ile başladı. Proje hazırlık aşaması çerçevesinde gerçekleştirilen çalıştayda UNDP, Verimlilik Genel Müdürlüğü (VGM), Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı Yenilenebilir Enerji Genel Müdürlüğü’nden (YEGM) temsilciler ile büyük bir kısmı GEF projesi olan projelerin uzmanları hazır bulundu. Çalıştay kapsamında altı proje hakkında

kısa tanıtım yapıldı. Tanıtımı yapılan projeler şöyledir:• Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı tarafından yürütülen Sanayide Kullanılan Verimsiz AC Elektrik Motorlarının Dönüşümü, Kayseri Pilot Projesi,• Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nde Yenilenebilir Enerji Kaynaklarının Kullanımı ve Enerji Verimliliğinin Artırılması Projesi,• Türkiye’de Binalarda Enerji Verimliliğinin Artırılması Projesi,• Türkiye’de KOBİ’lerde Enerji Verimliliğinin Artırılması için KOSGEB Teknik Destek Yardım Projesi,• Türkiye’de Sanayide Enerji Verimliliğinin Artırılması,• Enerji Verimli Ürünlerin Piyasa Dönüşümü Projesi.

Çalıştayda söz konusu projelerle ilgili deneyim paylaşımında bulunuldu. KOBİ’lerde Enerji Verimli Elektrik Motorlarının Kullanımının Teşvik Edilmesi Projesi” proje taslak raporu hazırlama çalışmaları kapsamında yapılan diğer bir etkinlik ise 13 Kasım 2015 tarihinde

Verimlilik Genel Müdürlüğü ev sahipliğinde gerçekleştirildi. Verimlilik Genel Müdürlüğü Program Uygulama ve Destekler Dairesi Başkan Vekili M. Hürol Mete’nin başkanlığında yapılan toplantıda proje uzmanları Roland Wong, Egbert Liese ve Tülin Keskin tarafından hazırlanan taslak proje raporu ve Türkiye’de uygulanması planlanan finansman modeli üzerinde değerlendirmelerde bulunuldu.

Toplantıda, GEF sorumluları Necmettin Tokur ve Birce Albayrak Coşkun ile projeden sorumlu uzmanların da aralarında bulunduğu proje heyetine ek olarak Bakanlığımız Sanayi Ürünleri Güvenliği ve Denetimi Genel Müdürlüğü, YEGM ve KOSGEB temsilcileri de hazır bulundu. 17 Kasım 2015 tarihinde ise VGM Genel Müdürü Anıl Yılmaz başkanlığında kapanış toplantısı yapıldı. Toplantıda, 12-13 Kasım tarihlerinde yapılan toplantılar genel olarak değerlendirildi. Çalıştay ve toplantı kapsamında gelen görüşler doğrultusunda son hali verilen finansman modelleri üzerinde değerlendirmelere devam edilerek, projenin iş paketleri ve ortakları netleştirildi.

Toplam süresi beş yıl olarak belirlenen ve 3,75 milyon Dolar’lık kısmı GEF katkısı olmak üzere kurumların ayni katkıları ile yaklaşık 30 milyon Dolar bütçeye sahip olan projenin detaylı proje dokümanı üzerinde çalışmalara devam edilecektir.

UNDP İLE YÜRÜTÜLEN “KOBİ’LERDE ENERJİ VERİMLİ ELEKTRİK MOTORLARININ KULLANIMININ TEŞVİK EDİLMESİ PROJESİ” DEĞERLENDİRME TOPLANTILARI ANKARA’DA GERÇEKLEŞTİRİLDİ

Page 59: T.C. BİLİM, SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANLIĞI İNOVASYON · Değişim ve gelişim, birbiriyle ilintili ve kesintisiz bir süreçtir ve inovasyon da bu sürecin en önemli aktörüdür

56

TEMİZ ÜRETİM (EKO-VERİMLİLİK)

ARALIK 2015

Birleşmiş Milletler Sınai Kalkınma Teşkilatı (UNIDO), Birleşmiş Milletler Çevre Programı Akdeniz Eylem Planı (UNEP/MAP), Sürdürülebilir Tüketim ve Üretim Bölgesel Faaliyet Merkezi (SCP/RAC) ve UNEP Teknoloji, Sanayi ve Ekonomi Birimi (UNEP-DTIE) tarafından yürütülen SwitchMed Programı bünyesinde bu yıl ilk kez düzenlenen “SwitchMed Connect” etkinliği 29-30 Ekim 2015 tarihlerinde Barselona’da düzenlendi.

UNIDO’nun davetiyle, Verimlilik Genel Müdürlüğü Program Uygulama ve Destekler Daire Başkan V. Mevlüt Hürol

Mete’nin Bakanlığı temsil ettiği etkinliğe, aralarında programın uygulandığı Cezayir, Mısır, Ürdün, İsrail, Lübnan, Fas, Filistin ve Tunus’un da bulunduğu çeşitli ülkelerden 400’ün üzerinde temsilci katılım sağladı. SwitchMed Connect kapsamında, döngüsel ekonomi, yeşil girişimcilik, enerji verimliliği, kamu-özel sektör ortaklığı, sürdürülebilir turizm, sürdürülebilir tarım, mobil teknolojiler, eko-inovasyonun finansmanı gibi pek çok konu başlığında, 4 yüksek düzeyli panel, 22 paralel oturum ve 3 yan etkinlik düzenlendi.

SwitchMed Programı, Avrupa Birliği’nin sağladığı 20 milyon Avro fon ile 2014

yılında başlatılmıştır. Program, Akdeniz ülkelerinde kaynak verimliliğinin artırılması, sürdürülebilir üretim-tüketim kültürünün geliştirilmesi ve eko-inovasyon konusunda girişimciliğin teşvik edilmesini hedefleyen çok taraflı bir girişimdir. UNIDO benzer bir programı Batı Balkanlar ve Türkiye bölgesinde de hayata geçirmek istemekte ve bununla ilgili girişimlerde bulunmaktadır.

Etkinlik kapsamında, UNIDO Viyana Ofisi, Akdeniz için Birlik (UfM) ve Sürdürülebilir Tüketim ve Üretim Bölgesel Faaliyet Merkezi (SCP/RAC) temsilcileri ile bir toplantı yapılarak, Türkiye, Arnavutluk, Karadağ ve Bosna Hersek’i kapsayan “Rio+20 Sonrası: Akdeniz Bölgesi’nde Sürdürülebilir Tüketim ve Üretim Kalıplarının Benimsenmesinin Desteklenmesi (MED-ReSCP) Projesi”ne Türkiye’nin katkı ve katılımı ile ilgili olarak görüş alışverişinde bulunuldu. Buna göre Projenin Türkiye ayağındaki faaliyetlerin AB fonları ile finanse edilebilmesi amacıyla proje teklifi hazırlanarak Bakanlık sorumluluğunda yürütülecek IPA II Programına sunulmasına karar verildi.

Etkinlik sırasında ayrıca, UfM Medya Birimi tarafından M. Hürol Mete ile bir video röportaj gerçekleştirildi. Röportajda Türkiye’deki sürdürülebilir üretim alanında yürütülen çalışmalar hakkında bilgi verilerek, MED-ReSCP Projesine ilişkin beklentiler aktarıldı.

İLK KEZ DÜZENLENEN “SWITCHMED CONNECT” ETKİNLİĞİNE KATILIM SAĞLANDI

57

ARALIK 2015

Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı, 10. Kalkınma Planı Öncelikli Dönüşüm Programlarından “Enerji Verimliliğinin Geliştirilmesi Programı” çerçevesinde, Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı (UNDP) ile birlikte geliştirilen ve Küresel Çevre Fonu’na (GEF) sunulan KOBİ’lerde Enerji Verimli Elektrik Motorlarının Kullanımının Teşvik Edilmesi Projesi” kapsamında proje taslak raporu için çalıştay ve değerlendirme toplantıları, 12-13 ve 17 Kasım tarihlerinde Ankara’da gerçekleştirildi.

Çalıştay ve değerlendirme toplantıların ilki UNDP ev sahipliğinde 12 Kasım 2015 tarihinde “Enerji Verimliliği Projeleri Deneyim Paylaşımı Çalıştayı” ile başladı. Proje hazırlık aşaması çerçevesinde gerçekleştirilen çalıştayda UNDP, Verimlilik Genel Müdürlüğü (VGM), Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı Yenilenebilir Enerji Genel Müdürlüğü’nden (YEGM) temsilciler ile büyük bir kısmı GEF projesi olan projelerin uzmanları hazır bulundu. Çalıştay kapsamında altı proje hakkında

kısa tanıtım yapıldı. Tanıtımı yapılan projeler şöyledir:• Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı tarafından yürütülen Sanayide Kullanılan Verimsiz AC Elektrik Motorlarının Dönüşümü, Kayseri Pilot Projesi,• Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nde Yenilenebilir Enerji Kaynaklarının Kullanımı ve Enerji Verimliliğinin Artırılması Projesi,• Türkiye’de Binalarda Enerji Verimliliğinin Artırılması Projesi,• Türkiye’de KOBİ’lerde Enerji Verimliliğinin Artırılması için KOSGEB Teknik Destek Yardım Projesi,• Türkiye’de Sanayide Enerji Verimliliğinin Artırılması,• Enerji Verimli Ürünlerin Piyasa Dönüşümü Projesi.

Çalıştayda söz konusu projelerle ilgili deneyim paylaşımında bulunuldu. KOBİ’lerde Enerji Verimli Elektrik Motorlarının Kullanımının Teşvik Edilmesi Projesi” proje taslak raporu hazırlama çalışmaları kapsamında yapılan diğer bir etkinlik ise 13 Kasım 2015 tarihinde

Verimlilik Genel Müdürlüğü ev sahipliğinde gerçekleştirildi. Verimlilik Genel Müdürlüğü Program Uygulama ve Destekler Dairesi Başkan Vekili M. Hürol Mete’nin başkanlığında yapılan toplantıda proje uzmanları Roland Wong, Egbert Liese ve Tülin Keskin tarafından hazırlanan taslak proje raporu ve Türkiye’de uygulanması planlanan finansman modeli üzerinde değerlendirmelerde bulunuldu.

Toplantıda, GEF sorumluları Necmettin Tokur ve Birce Albayrak Coşkun ile projeden sorumlu uzmanların da aralarında bulunduğu proje heyetine ek olarak Bakanlığımız Sanayi Ürünleri Güvenliği ve Denetimi Genel Müdürlüğü, YEGM ve KOSGEB temsilcileri de hazır bulundu. 17 Kasım 2015 tarihinde ise VGM Genel Müdürü Anıl Yılmaz başkanlığında kapanış toplantısı yapıldı. Toplantıda, 12-13 Kasım tarihlerinde yapılan toplantılar genel olarak değerlendirildi. Çalıştay ve toplantı kapsamında gelen görüşler doğrultusunda son hali verilen finansman modelleri üzerinde değerlendirmelere devam edilerek, projenin iş paketleri ve ortakları netleştirildi.

Toplam süresi beş yıl olarak belirlenen ve 3,75 milyon Dolar’lık kısmı GEF katkısı olmak üzere kurumların ayni katkıları ile yaklaşık 30 milyon Dolar bütçeye sahip olan projenin detaylı proje dokümanı üzerinde çalışmalara devam edilecektir.

UNDP İLE YÜRÜTÜLEN “KOBİ’LERDE ENERJİ VERİMLİ ELEKTRİK MOTORLARININ KULLANIMININ TEŞVİK EDİLMESİ PROJESİ” DEĞERLENDİRME TOPLANTILARI ANKARA’DA GERÇEKLEŞTİRİLDİ

Page 60: T.C. BİLİM, SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANLIĞI İNOVASYON · Değişim ve gelişim, birbiriyle ilintili ve kesintisiz bir süreçtir ve inovasyon da bu sürecin en önemli aktörüdür

58

INNOVATION

SUMMARY

ARALIK 2015

The Importance Of R&D and Innovation in Regional Development: An Analysis Within The Context Of Regional Competitiveness Operational Programme

Republic of Turkey has predominantly carried out regional development approach from time to time since its foundation. Up to this point, ten development plans have been implemented and regional development approach has been mentioned at varying rates. In this scope, the emphasis given on regional development in the 9th and 10th Development Plans has been remarkable. In the 9th Development Plan, the determination of regional development as one of the five axes in terms of development has been explanatory in this concern. At the same time, not only ‘the purpose of reducing difference in regional development levels indicated in primary objectives’ but also ‘the strategies that aim at reducing difference in regional development mentioned within the context of priorities of the plan’ are indicators of the importance given to regional development. Moreover, the draft document of ‘National Strategy of Regional Development 2014- 2023 (BGUS)’ holds qualification as a framework determining main strategies of regional development, and the document has been improved with the aim of ‘directing regional and local policy planning, development and implementation’.

Preparation Of a New Roadmap Concerning Policies Implemented in R&D and Innovation Ecosystem And Institutional Structuring

Turkey has put the goal of ‘being one of the 10 strong economies of the world by 2023’ into its long term growth strategy and ‘R&D and innovation focussed development model’ is one of the most important instruments for our country in reaching its targets. Up until now, Turkey has even fallen further behind its targets not only in terms of Development Plans and National Strategies but also in terms of R&D and innovation objectives of 2023 and it is projected that it would not be possible to reach 2023 targets under existing circumstances.

Data Based Innovation and Open Data

In today’s complicated and competitive economy, the organizations are under great pressure in being creative and innovative more than ever. It is a requirement for the organizations to form and diffuse ‘innovation culture’ in its own right with the purpose of ‘making difference and creating added value in different industries in terms of processes and strategies.’ Innovation produces result depending upon effective policy implementation and internalization of the process from top to bottom in the organization. Since this century is considered as ‘century of data’, data is an important source in activation of innovation and providing measurable value creation. Dominant corporate data culture in the

organization and transformation of the organization into a data driven organization are critical components of sustainability in innovation. This article deals with the relationship between innovation and corporate data culture and it mentions the importance of open data initiative in data access.

OECD Report: Increasing Diversity in Financial Instruments and New Approaches in SME’s and Enterprise Finance

Access to finance is an important problem for enterprises and SME’s and the situation gets worse with global financial crisis and following economic crisis. SME’s finance has not reached to the level before the crisis in many countries and there is no expectation of progress in limitations of SME’s finance in foreseeable future. Governments have to be more conscious in empowerment of SME’s and enterprises which are catalyst of growth and employment and have to work for overcoming structural barriers and periodic restrictions. Within this scope, bilateral approach is required for SME’s access to finance and improvement of extension conditions. On the one hand, bank’s financial power has to be improved for the enhancement of extension conditions since bank credit and finance are vital for SME’s finance. On the other hand, diversification of financing sources for SME’s other than bank credit and encouragement of private investment are essential. Today alternative approaches in SME’s finance have a very small share in total finance.

59

ARALIK 2015

Switch Med Connect Programme

Switch Med Connect Activity, which has been carried out within the body of Switch Med Programme by United Nations Industrial Development Organization (UNIDO), United Nations Environment Programme Mediterranean Action Plan (UNEP/MAP), Sustainable Consumption and Production Regional Action Centre, (SCP/RAC) and UNEP Department of Technology, Industry and Economy (UNEP-DTIE) is held in October 29-30, 2015 in Barcelona.

Over 400 participants from different countries such as Algeria, Egypt, Jordan, Lebanon, Morocco, Tunisia and Palestine...etc. attended the Switch Med Connect Activity and Mevlüt Hürol Mete represented Directorate General for Productivity. Within the context of the activity, 4 panels, 22 parallel sessions and 3 events were organized under the headings of energy efficiency, green entrepreneurship, circular economy, public-private sector partnership, sustainable tourism, sustainable agriculture, mobile technologies, and eco-innovation finance.

Prof. Dr. Angus Deaton Receives Nobel Prize in Economy

The success of Deaton lies in the fact that he accepts consumption as an important part of social welfare and he indicates a close relationship between individual consumption behaviours and economy. According to his findings, consumption preferences, gains and losses of social

groups can be measured by government tax boost in food or tax reduction in income taxes of certain groups. Hence, these detailed statistical data can be helpful in planning and making economic policies.

Page 61: T.C. BİLİM, SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANLIĞI İNOVASYON · Değişim ve gelişim, birbiriyle ilintili ve kesintisiz bir süreçtir ve inovasyon da bu sürecin en önemli aktörüdür

58

INNOVATION

SUMMARY

ARALIK 2015

The Importance Of R&D and Innovation in Regional Development: An Analysis Within The Context Of Regional Competitiveness Operational Programme

Republic of Turkey has predominantly carried out regional development approach from time to time since its foundation. Up to this point, ten development plans have been implemented and regional development approach has been mentioned at varying rates. In this scope, the emphasis given on regional development in the 9th and 10th Development Plans has been remarkable. In the 9th Development Plan, the determination of regional development as one of the five axes in terms of development has been explanatory in this concern. At the same time, not only ‘the purpose of reducing difference in regional development levels indicated in primary objectives’ but also ‘the strategies that aim at reducing difference in regional development mentioned within the context of priorities of the plan’ are indicators of the importance given to regional development. Moreover, the draft document of ‘National Strategy of Regional Development 2014- 2023 (BGUS)’ holds qualification as a framework determining main strategies of regional development, and the document has been improved with the aim of ‘directing regional and local policy planning, development and implementation’.

Preparation Of a New Roadmap Concerning Policies Implemented in R&D and Innovation Ecosystem And Institutional Structuring

Turkey has put the goal of ‘being one of the 10 strong economies of the world by 2023’ into its long term growth strategy and ‘R&D and innovation focussed development model’ is one of the most important instruments for our country in reaching its targets. Up until now, Turkey has even fallen further behind its targets not only in terms of Development Plans and National Strategies but also in terms of R&D and innovation objectives of 2023 and it is projected that it would not be possible to reach 2023 targets under existing circumstances.

Data Based Innovation and Open Data

In today’s complicated and competitive economy, the organizations are under great pressure in being creative and innovative more than ever. It is a requirement for the organizations to form and diffuse ‘innovation culture’ in its own right with the purpose of ‘making difference and creating added value in different industries in terms of processes and strategies.’ Innovation produces result depending upon effective policy implementation and internalization of the process from top to bottom in the organization. Since this century is considered as ‘century of data’, data is an important source in activation of innovation and providing measurable value creation. Dominant corporate data culture in the

organization and transformation of the organization into a data driven organization are critical components of sustainability in innovation. This article deals with the relationship between innovation and corporate data culture and it mentions the importance of open data initiative in data access.

OECD Report: Increasing Diversity in Financial Instruments and New Approaches in SME’s and Enterprise Finance

Access to finance is an important problem for enterprises and SME’s and the situation gets worse with global financial crisis and following economic crisis. SME’s finance has not reached to the level before the crisis in many countries and there is no expectation of progress in limitations of SME’s finance in foreseeable future. Governments have to be more conscious in empowerment of SME’s and enterprises which are catalyst of growth and employment and have to work for overcoming structural barriers and periodic restrictions. Within this scope, bilateral approach is required for SME’s access to finance and improvement of extension conditions. On the one hand, bank’s financial power has to be improved for the enhancement of extension conditions since bank credit and finance are vital for SME’s finance. On the other hand, diversification of financing sources for SME’s other than bank credit and encouragement of private investment are essential. Today alternative approaches in SME’s finance have a very small share in total finance.

59

ARALIK 2015

Switch Med Connect Programme

Switch Med Connect Activity, which has been carried out within the body of Switch Med Programme by United Nations Industrial Development Organization (UNIDO), United Nations Environment Programme Mediterranean Action Plan (UNEP/MAP), Sustainable Consumption and Production Regional Action Centre, (SCP/RAC) and UNEP Department of Technology, Industry and Economy (UNEP-DTIE) is held in October 29-30, 2015 in Barcelona.

Over 400 participants from different countries such as Algeria, Egypt, Jordan, Lebanon, Morocco, Tunisia and Palestine...etc. attended the Switch Med Connect Activity and Mevlüt Hürol Mete represented Directorate General for Productivity. Within the context of the activity, 4 panels, 22 parallel sessions and 3 events were organized under the headings of energy efficiency, green entrepreneurship, circular economy, public-private sector partnership, sustainable tourism, sustainable agriculture, mobile technologies, and eco-innovation finance.

Prof. Dr. Angus Deaton Receives Nobel Prize in Economy

The success of Deaton lies in the fact that he accepts consumption as an important part of social welfare and he indicates a close relationship between individual consumption behaviours and economy. According to his findings, consumption preferences, gains and losses of social

groups can be measured by government tax boost in food or tax reduction in income taxes of certain groups. Hence, these detailed statistical data can be helpful in planning and making economic policies.

Page 62: T.C. BİLİM, SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANLIĞI İNOVASYON · Değişim ve gelişim, birbiriyle ilintili ve kesintisiz bir süreçtir ve inovasyon da bu sürecin en önemli aktörüdür

61

BÖLGESEL VERİMLİLİK İSTATİSTİKLERİ / REGIONAL PRODUCTIVITY STATISTICS

İBB

S T

R D

üzey

2 B

ölge

leri

nde

Ekon

omik

Faa

liyet

Kıs

ımla

rına

Gör

e Ç

alış

an B

aşın

a C

iro

Baz

ında

En

Yük

sek

Üç

Sek

tör,

201

2 (N

ace

Rev

. 2)

(100

0 TL

) Th

e H

ighe

st T

hree

Sec

tors

Bas

ed o

n Tu

rnov

er P

er E

mpl

oyee

Val

ue A

ccor

ding

to E

cono

mic

Act

ivity

Sec

tions

in N

UTS

2 R

egio

ns, 2

012

(Nac

e R

ev. 2

) (1

000

TL)

ARALIK 2015

Page 63: T.C. BİLİM, SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANLIĞI İNOVASYON · Değişim ve gelişim, birbiriyle ilintili ve kesintisiz bir süreçtir ve inovasyon da bu sürecin en önemli aktörüdür

61

BÖLGESEL VERİMLİLİK İSTATİSTİKLERİ / REGIONAL PRODUCTIVITY STATISTICS İB

BS

TR

Düz

ey 2

Böl

gele

rind

e Ek

onom

ik F

aaliy

et K

ısım

ları

na G

öre

Çal

ışan

Baş

ına

Cir

o B

azın

da E

n Y

ükse

k Ü

ç S

ektö

r, 20

12

(Nac

e R

ev. 2

) (1

000

TL)

The

Hig

hest

Thr

ee S

ecto

rs B

ased

on

Turn

over

Per

Em

ploy

ee V

alue

Acc

ordi

ng to

Eco

nom

ic A

ctiv

ity S

ectio

ns in

NU

TS 2

Reg

ions

, 201

2 (N

ace

Rev

. 2)

(100

0 TL

)

ARALIK 2015

Page 64: T.C. BİLİM, SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANLIĞI İNOVASYON · Değişim ve gelişim, birbiriyle ilintili ve kesintisiz bir süreçtir ve inovasyon da bu sürecin en önemli aktörüdür

SANAYİ GÖSTERGELERİ / INDUSTRY INDICATORS

Sanayi Üretim Endeksi (2010 Ort.=100) - İmalat Sanayi Üretim Endeksi (2010 Ort.=100) Industrial Production Index (2010 Avg.=100) - Manufacturing Industry Production Index (2010 Avg.=100)

Kaynak: TÜİK - Source: TurkStat

İmalat Sanayi Kapasite Kullanım Oranı (%)Capacity Utilization Rate of Manufacturing Industry (%)

Kaynak: Merkez Bankası - Source: Central Bank of The Republic of Turkey62

ARALIK 2015

BİLİM VE TEKNOLOJİ GÖSTERGELERİ / SCIENCE and TECHNOLOGY INDICATORS

63

Kaynak: TÜİK, - Source: TurkStat

Türkiye’de Ar-Ge Harcamalarının GSYİH’ye Oranı (2000 – 2013)R&D Expenditures as a Percentage of GDP in Turkey (2000 – 2013)

ARALIK 2015

OECD Ülkelerinde Ar-Ge Harcamalarının GSYİH’ye Oranı (2013) R&D Expenditures as a Percentage of GDP in OECD Countries (2013)

Kaynak: OECD MSTI - Source: OECD MSTI

Page 65: T.C. BİLİM, SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANLIĞI İNOVASYON · Değişim ve gelişim, birbiriyle ilintili ve kesintisiz bir süreçtir ve inovasyon da bu sürecin en önemli aktörüdür

SANAYİ GÖSTERGELERİ / INDUSTRY INDICATORS

Sanayi Üretim Endeksi (2010 Ort.=100) - İmalat Sanayi Üretim Endeksi (2010 Ort.=100) Industrial Production Index (2010 Avg.=100) - Manufacturing Industry Production Index (2010 Avg.=100)

Kaynak: TÜİK - Source: TurkStat

İmalat Sanayi Kapasite Kullanım Oranı (%)Capacity Utilization Rate of Manufacturing Industry (%)

Kaynak: Merkez Bankası - Source: Central Bank of The Republic of Turkey62

ARALIK 2015

BİLİM VE TEKNOLOJİ GÖSTERGELERİ / SCIENCE and TECHNOLOGY INDICATORS

63

Kaynak: TÜİK, - Source: TurkStat

Türkiye’de Ar-Ge Harcamalarının GSYİH’ye Oranı (2000 – 2013)R&D Expenditures as a Percentage of GDP in Turkey (2000 – 2013)

ARALIK 2015

OECD Ülkelerinde Ar-Ge Harcamalarının GSYİH’ye Oranı (2013) R&D Expenditures as a Percentage of GDP in OECD Countries (2013)

Kaynak: OECD MSTI - Source: OECD MSTI

Page 66: T.C. BİLİM, SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANLIĞI İNOVASYON · Değişim ve gelişim, birbiriyle ilintili ve kesintisiz bir süreçtir ve inovasyon da bu sürecin en önemli aktörüdür

ULUSAL VE ULUSLARARASI VERİMLİLİK İSTATİSTİKLERİ NATIONAL and INTERNATIONAL PRODUCTIVITY STATISTICS

Seçilmiş Avrupa Ülkeleri Son Dört Çeyrek Çalışan Kişi Başına Üretim Endeksi Ortalaması ve Ortalama Yıllık Değişim Oranları /Index of Production Per Person Employed; Average of Last Four Quarters and Annual Average Rate of Growth For Selected European Countries

Kaynak: Türkiye Ulusal Verimlilik İsta�s�kleri ve EUROSTAT - Source: Na�onal Produc�vity Sta�s�cs of Turkey and EUROSTAT

İmalat Sanayi Verimlilik Değişimleri (Yıllık ve Üç Aylık) ve Üç Aylık için EğilimlerProductivity Changes in Manufacturing Industry (Annually and Quarterly) and Trends for Quarterly Data

Kaynak: Türkiye Ulusal Verimlilik İsta�s�kleri - Source: Na�onal Produc�vity Sta�s�cs of Turkey

64

Resmi İstatistik Kalite Belgesi

ARALIK 2015

ULUS

AL V

ERİM

LİLİ

K İS

TATİ

STİK

LERİ

/ NA

TION

AL P

RODU

CTIV

ITY

STAT

ISTI

CS

Res

mi İ

stat

istik

K

alite

Bel

gesi

Page 67: T.C. BİLİM, SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANLIĞI İNOVASYON · Değişim ve gelişim, birbiriyle ilintili ve kesintisiz bir süreçtir ve inovasyon da bu sürecin en önemli aktörüdür

ULUSAL VE ULUSLARARASI VERİMLİLİK İSTATİSTİKLERİ NATIONAL and INTERNATIONAL PRODUCTIVITY STATISTICS

Seçilmiş Avrupa Ülkeleri Son Dört Çeyrek Çalışan Kişi Başına Üretim Endeksi Ortalaması ve Ortalama Yıllık Değişim Oranları /Index of Production Per Person Employed; Average of Last Four Quarters and Annual Average Rate of Growth For Selected European Countries

Kaynak: Türkiye Ulusal Verimlilik İsta�s�kleri ve EUROSTAT - Source: Na�onal Produc�vity Sta�s�cs of Turkey and EUROSTAT

İmalat Sanayi Verimlilik Değişimleri (Yıllık ve Üç Aylık) ve Üç Aylık için EğilimlerProductivity Changes in Manufacturing Industry (Annually and Quarterly) and Trends for Quarterly Data

Kaynak: Türkiye Ulusal Verimlilik İsta�s�kleri - Source: Na�onal Produc�vity Sta�s�cs of Turkey

64

Resmi İstatistik Kalite Belgesi

ARALIK 2015

ULUS

AL V

ERİM

LİLİ

K İS

TATİ

STİK

LERİ

/ NA

TION

AL P

RODU

CTIV

ITY

STAT

ISTI

CS

Res

mi İ

stat

istik

K

alite

Bel

gesi

Page 68: T.C. BİLİM, SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANLIĞI İNOVASYON · Değişim ve gelişim, birbiriyle ilintili ve kesintisiz bir süreçtir ve inovasyon da bu sürecin en önemli aktörüdür