Upload
others
View
7
Download
0
Embed Size (px)
Citation preview
T.C.
Ankara Üniversitesi
Sosyal Bilimler Enstitüsü
İşletme Anabilim Dalı
DİNAMİK ÇEVREDE
GİRİŞİMCİ ODAKLILIK, DİNAMİK KABİLİYETLER VE
İŞLETME PERFORMANSI ARASINDAKİ İLİŞKİ
Doktora Tezi
Haroon MUZAFFAR
Ankara-2011
T.C.
Ankara Üniversitesi
Sosyal Bilimler Enstitüsü
İşletme Anabilim Dalı
DİNAMİK ÇEVREDE
GİRİŞİMCİ ODAKLILIK, DİNAMİK KABİLİYETLER VE
İŞLETME PERFORMANSI ARASINDAKİ İLİŞKİ
Doktora Tezi
Haroon MUZAFFAR
Tez Danışmanı:
Doç. Dr. Akın KOÇAK
Ankara-2011
TÜRKİYE CUMHURİYETİ
ANKARA ÜNİVERSİTESİ
SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ MÜDÜRLÜĞÜNE
Bu belge ile, tezdeki bütün bilgilerin akademik kurallara ve etik davranış
ilkelerine uygun olarak toplanıp sunulduğunu beyan ederim. Bu kural ve
ilkelerin gereği olarak, çalışmada bana ait olmayan tüm veri, düşünce ve
sonuçları andığımı ve kaynağını gösterdiğimi ayrıca beyan ederim.
Haroon Muzaffar
T.C.
Ankara Üniversitesi
Sosyal Bilimler Enstitüsü
İşletme Anabilim Dalı
DİNAMİK ÇEVREDE
GİRİŞİMCİ ODAKLILIK, DİNAMİK KABİLİYETLER VE
İŞLETME PERFORMANSI ARASINDAKİ İLİŞKİ
Doktora Tezi
Tez Danışmanı: Doç. Dr. Akın KOÇAK
Tez Jürisi Üyeleri
Adı ve Soyadı İmzası
…………………………….
…………………………….
…………………………….
…………………………….
…………………………….
Tez Sınavı Tarihi: ........................
i
İÇİNDEKİLER
TABLOLAR LİSTESİ …………………………..…………………………..……. v
ŞEKİLLER LİSTESİ ...………………………………..……..……………………vi
GİRİŞ ...…………………………………………………………………………….. 1
BİRİNCİ BÖLÜM
GİRİŞİMCİLİK VE GİRİŞİMCİ ODAKLILIK
1.1. Girişimcilik Kavramına Tarihsel Bir Bakış Açısı ……………………………… 9
1.1.1. Girişimciliğin Sosyoloji Ekolü ………………………..……...…...… 14
1.1.2. Girişimciliğin Psikoloji Ekolü ……………………………...….…… 16
1.1.3. Girişimciliğin Yönetim Ekolü ………………………………………. 18
1.2. Bir Süreç Olarak Girişimcilik …...…………………………………………..... 19
1.3. Girişimci Odaklılık ve Girişimcilik Kavramalar Arasındaki Fark …………… 24
1.4. Girişimci Odaklılık …………….…………………………………..…………. 28
1.5. Girişimci Odaklılığın Boyutları …………………………………………......... 31
1.5.1. Yenilikçilik ………………………………………………………….. 31
1.5.2. Proaktiflik ………………………………………………………….... 33
1.5.3 Risk Alma …………………………………………………………… 36
1.6. Girişimci Odaklılık Ampirik Çalışmalarına Tarihsel Bakış Açısı …………..... 38
1.7. Firma Düzeyindeki Analiz Olarak Girişimci Odaklılık ….…………………… 44
1.8. Girişimci Odaklılık ve Firma Üzerindeki Etkisi …………………………….... 46
1.9. Girişimci Odaklılık/ Firma Düzeyindeki Girişimcilik Modelleri …………..… 49
1.9.1.Guth ve Ginsberg (1990)’in Kurumsal Girişimcilik/Girişimci Odaklılık
Modeli ……………....................................................................................... 49
1.9.2. Covin ve Slevin (1991)’in Firma Davranışı Olarak Girişimcilik
Modeli ..………………………………………………………………51
1.9.3. Zahra (1993)’nın Kurumsal Girişimcilik/Girişimci Odaklılık Modeli.52
1.9.4.Lumpkin ve Dess (1996)’in Girişimci Odaklılık Modeli …...………. 54
ii
İKİNCİ BÖLÜM
DİNAMİK KABİLİYETLER VE
ÇEVRESEL DİNAMİZM
2.1. Porter’in Rekabet Stratejisi Modeli ……………………………………………57
2.2. Kaynak Temelli Yaklaşım ……………………………………………………. 64
2.3. Firma Kabiliyetleri ve Rutinleri …………………………………………….… 72
2.4. Dinamik Kabiliyetler (DK) ………………………………………………….... 76
2.4.1. Örgütsel Öğrenme Kabiliyeti ……………………………………….. 84
2.6.2. İnsan Kaynakları Politikaları/Uygulamaları …………………….…. 89
2.5. Çevresel Dinamizm ………………………………………………………..…. 92
ÜÇÜNCÜ BÖLÜM
GİRİŞİMCİ ODAKLILIK,
DİNAMİK KABİLİYETLER VE FİRMA PERFOMANSI ARASINDAKİ
İLİŞKİYE YÖNELİK NİTEL BİR ARAŞTIRMA
3.1. Girişimci Odaklılık, Dinamik Kabiliyetler ve Firma Performansı Arasındaki
İlişki Modeli …………………………………………………………………….... 99
3.2. Araştırma Yöntemi ………………………………………………………...… 101
3.2.1. Geçerlilik ve Güvenirlik ………………………………………….... 103
3.2.2. Araştırmaya Katılacak Firmaların Belirlenmesi ………………..…. 104
3.2.3. Veri Toplama Yöntemi …………………………………………..... 106
3.2.3.1. Görüşme Sorularının Belirlenmesi ……………………….. 107
3.2.3.2. Görüşme Formunun Hazırlanması ……………………...... 108
3.2.3.3. Görüşmelerin Yapılması ………………………………….. 108
3.2.3.4. Saha Notları ……………………………………………….. 109
3.2.3.5. Firma Dokümanların İncelenmesi …..…………………….. 109
3.2.4. Nitel Verilerin Çözümlenmesi …………………………………….. 110
3.3. Araştırma Bulguları …………………………………………………………. 111
3.3.1. Girişimci Odaklılığın, Firma Performansı Üzerindeki Etkisi ……... 111
iii
3.3.1.1. Yenilikçilik ve Firma Performansı ……………………..... 112
3.3.1.2. Proaktiflik ve Firma Performansı ……………………...… 116
3.3.1.3. Risk alma ve Firma Performansı ………………………… 119
3.3.2.Girişimci Odaklılığın Firmaların DK’nin Oluşturulması ve
Geliştirilmesi Üzerindeki Etkisi …………………………..…............................... 123
3.3.2.1.Yenilikçilik ve DK………………………………….…..… 123
3.3.2.2. Proaktiflik ve DK………………… ……………………... 128
3.3.2.3. Risk alma ve DK ……….. ………………………………. 135
3.3.3. Çevresel Dinamizmin, Girişimci Odaklılık ve DK Arasındaki İlişki
Üzerindeki Etkisine Yönelik Bulgular ………………………………………….... 139
3.3.4. DK’nin Firma Performansı Üzerindeki Etkisi …………………….. 141
3.3.4.1. Örgütsel Öğrenme Kabiliyeti ve Firma Performansı ……. 142
3.3.4.2. İK Politikaları/Uygulamaları ve Firma Performansı …….. 145
3.4. Genel Değerlendirme ……………………………………………………...… 150
3.4.1. Girişimci Odaklılığın Firma Performansı Üzerindeki Etkisi …….... 150
3.4.1.1. Yenilikçiliğin Firma Performansı Üzerindeki Etkisi ……. 151
3.4.1.2. Proaktifliğin Firma Performansı Üzerindeki Etkisi ……... 153
3.4.1.3.Risk Almanın Firma Performansı Üzerindeki Etkisi …….. 155
3.4.2. Girişimci Odaklılığın DK’nin Oluşturulması ve Geliştirilmesi
Üzerindeki Etkisi …………………………………………………………. 157
3.4.2.1. Yenilikçiliğin DK Üzerindeki Etkisi …………………….. 157
3.4.2.2. Proaktifliğin DK Üzerindeki Etkisi ………………..…….. 159
3.4.2.3. Risk Almanın DK Üzerindeki Etkisi …………………….. 160
3.4.3. Çevresel Dinamizm Girişimci Odaklılık ve DK ………………...… 161
3.4.4. Örgütsel Öğrenme Kabiliyetinin Firma Performansı Üzerindeki
Etkisi ………………………………………………………...…………… 163
3.4.5. İK Politikaları/Uygulamalarının Firma Performansı Üzerindeki
Etkisi …………………………………………………………………..…. 164
SONUÇ ...……………………………………………………….……………….. 166
KAYNAKÇA ...………………………………………………............................. 175
ÖZET ...…………………………………………………………………………. 211
ABSTRACT ...……………………………………………………………...…… 212
iv
Ek 1: Görüşme Formu …………………………………………………………… 213
Ek 2: Görüşme Soruları ………………………………………………………..... 215
v
TABLOLAR LİSTESİ
Tablo 1: Dinamik Kabiliyetlerinin Tanımları …………………………………… 79
Tablo 2: Çalışmaya Katılan Firmalara İlişki Bilgileri …………………………... 106
Tablo 3: Girişimci Odaklılık Boyutlarının DK Üzerindeki Etkisi ………………. 138
vi
ŞEKİLLER LİSTESİ
Şekil 1: Kurumsal Girişimciliğe Yönelik Kavramsal Model ……………………... 50
Şekil 2: Firma Davranışı Olarak Girişimcilik Modeli …………………..………… 52
Şekil 3: Firma Düzeyindeki Girişimciliğinin Gözden Geçirilmiş Modeli …………… 53
Şekil 4: Girişimci Odaklılık-Performans İlişkisinin Modeli ……………………… 55
Şekil 5: Endüstride Rekabeti Belirleyen Beş Kuvvet Modeli …….……………….... 59
Şekil 6: Firma Kaynakları ve Sürdürülebilir Rekabet Avantajı Arasındaki İlişki …… 68
Şekil 7: Araştırmanın Kavramasal Modeli ……………………………………..... 100
Şekil 8: Yenilikçilik ve Firma Performansı Arasındaki İlişki ………………….... 115
Şekil 9: Proaktiflik ve Firma Performansı Arasındaki İlişki …………………….. 119
Şekil 10: Risk Alma ve Firma Performansı Arasındaki İlişki ..…………………...122
Şekil 11: Örgütsel Öğrenme Kabiliyetinin Firma Performansı Üzerindeki Etkisi 145
Şekil 12: İK Politikaları/Uygulamalarının Firma Performansı Üzerindeki Etkisi 150
1
GİRİŞ
Gelişmiş ülkelerin ekonomik gelişme tarihleri incelendiğinde bu gelişimde en
önemli rol oynayan faktörlerden birisi de girişimcilik olmuştur. Son yıllardaki artan
rekabet ve pazarların hayat eğrilerinin kısalması, girişimciliğin önemini daha da
artmıştır. Zira günümüzde firmaların ayakta kalabilmesi için girişimciliğin doğasında
olan yaratıcı yıkım anlayışının gerekliliği ortaya çıkmıştır. Girişimcilik, bir kavram
olarak araştırmacılar tarafından farklı disiplinlerde ele alınmaktadır. Bu disiplinlerin
başlıcaları; psikoloji (Hornady ve Aboud, 1971; McClelland, 1961; Shaver ve Scott,
1991); antropoloji ve sosyoloji (Granovetter, 1973; Reynolds, 1991; Weber, 1947);
iktisat (Cantillon, 1755/1931; Kirchhoff, 1991; Kirzner, 1973; Knight, 1921; Marshall,
1930/1961; Say, 1803/1971; Schumpeter, 1934); ve işletmedir (Miller, 1983; Stevenson,
1983). Son yıllarda, girişimcilik alanındaki araştırmalarda, bireyin özelliklerinin yerini,
girişimci firmaların özelliklerine odaklanma almaktadır (Covin ve Slevin, 2006;
Lumpkin ve Dess, 1996; Morris ve Kuratko, 2002; Zahra ve diğ., 1999). Rekabetçi ve
dinamik bir çevrede faaliyet gösteren firmalar, girişimci stratejilere başvurarak, rekabet
avantajı ve üstün performans yakalayabilmektedir (Covin ve Slevin, 1986; Brown, ve
diğ., 2001; Covin ve diğ., 2000; Hult ve diğ., 2003; Kuratko ve diğ., 2001; Lee ve diğ.,
2001; Miller ve Friesen, 1982; Schindehutte ve diğ., 2008; Wiklund ve Shepherd, 2003).
Bazı araştırmacılar, hızlı ve karmaşık pazarlarda firmaların başarısızlığın en büyük
nedeni olarak girişimci stratejilerinin kullanılmamasını göstermektedir (Zahra ve diğ.,
1999).
2
Khandwalla (1977) ve Miller (1983)’in çalışmalarına dayanarak, girişimcilik
araştırmacıları, firmaların girişimcilik özellikleri ve stratejileri üzerine odaklanmışlardır.
Son otuz yıldır araştırmacılar, farklı terminolojiler kullanarak, firma düzeyindeki
girişimciliği araştırmaktadır. Bunların başlıcaları; firmanın stratejik duruşu (Covin ve
Slevin, 1989), kurumsal girişimcilik (Barringer ve Bluedorn, 1999) ve girişimci
odaklılık olarak belirtilebilir (Naman & Slevin, 1993; Lumpkin ve Dess, 1996). Bu
çalışmada, firma düzeyindeki girişimcilik için literatürde de yaygın olarak kullanılan,
girişimci odaklılık terimi kullanılacaktır.
Girişimci odaklılık, bir firmanın ne kadar girişimci olduğunun ölçütüdür.
Girişimci odaklılık bir süreç yapısıdır ve yöneticiler tarafından kullanılan yöntemler,
uygulamalar ve karar verme yöntemleri ile ilgilenmektedir (Stevenson ve Jarillo, 1990;
Lumpkin ve Dess, 1996; Wiklund ve Shepherd, 2005). Literatürde girişimci odaklılık
5’li ve 3’lü sınıflandırma ile ele alınmaktadır. Ancak en kabul gören sınıflandırma 3’lü
olandır (Rauch ve diğ., 2009). Bu sınıflandırmaya göre, girişimci odaklılık şu üç
boyuttan oluşmaktadır; yenilikçilik, proaktiflik ve risk-alma (Miller 1983; Covin ve diğ.,
2006; Rauch ve diğ., 2009). Literatürde, firma düzeyindeki girişimciliğin araştırıldığı ve
ölçüldüğü çalışmalarda Miller (1983) ve Covin ve Slevin (1989) tarafından geliştirilen
ölçek kullanmıştır. Tüm çalışmalarda, yenilikçilik, proaktiflik ve risk-alma temel
değişkenler olarak ele alınmıştır.
Covin ve diğ. (2006)’nin çalışmasında belirttiği gibi girişimci odaklılık
literatüründe araştırmacılar üç temel konuya odaklanmaktadır. Bunlar; 1) bireylerde ve
firmalarda, girişimci odaklılığı belirleyen faktörler (Zahra, 1991; Lumpkin ve Dess,
3
1996), 2) girişimci odaklılığın firma performansını üzerindeki etkisi (Wiklund ve
Shepherd, 2005; Zahra ve Gravis, 2000) ve 3) girişimci odaklılık ve performansı
arasındaki ilişkiyi etkileyen değişkenlerdir (Covin ve diğ., 2006; Kreiser ve diğ., 2002;
Stam ve Elfring, 2006). Girişimci odaklılık ve firma performansı arasındaki ilişki,
girişimci odaklılık literatüründe en önemli araştırma konusudur (Covin ve diğ., 2006).
Girişimci odaklılık ve firma performansı arasındaki ilişkiyi araştırılan ampirik çalışmalar
da, girişimci odaklılığın firma performansı üzerindeki etkisi hakkında farklı sonuçlara
ulaşılmıştır. Bazı araştırmacılar, girişimci odaklılığın firma performansını olumlu olarak
etkilediğini tespit etmiştir (Covin ve Slevin, 1986; Hult ve diğ., 2003; Lee ve diğ., 2001;
Wiklund ve Shepherd, 2003). Bunun aksine, bazı çalışmalarda ise girişimci odaklılığın
firma performansı üzerinde etkisinin olmadığı veya bu etkinin çok zayıf olduğu
sonucuna varılmıştır (Covin ve diğ., 1994; Dimitratos ve diğ., 2004; George, ve
diğ.,2001; Lumpkin ve Dess, 2001; Zahra, 1991). Yapılan çalışmalardaki bu çelişkili
durum, girişimci odaklılık ve firma performansı arasındaki ilişkinin açıklanmasında,
farklı bağlamlarda ele alınması gerekliliğini göstermektedir.
Girişimci odaklılık literatüründe tartışılan diğer bir konu ise girişimci odaklılığın,
tek boyutlu veya çok boyutlu olmasıyla ilgilidir. Literatürde pek çok ampirik çalışmada
Lumpkin ve Dess (1996)’in de ifade ettikleri gibi girişimci odaklılık çok boyutlu olarak
ele alınmıştır (George, 2006; Stetz ve diğ., 2000; Kreiser ve diğ., 2002). Bu
araştırmaların sonuçlarında da, girişimci odaklılığın çok boyutlu olduğu ve bu
boyutlarının da bir birinden bağımsız olduğu tespit edilmiştir. Bununla beraber, Covin
ve diğerleri (2006), bu tartışmaya teorik perspektiften yaklaşmışlardır. Bu teorik
4
perspektif, girişimci odaklılık boyutlarının birleşik etkisinin, firmanın girişimci bir firma
olup olmadığını belirlediğini söylemektedir (Covin ve diğ., 2006; Miller, 1983). Morris
ve Kuratko (2002) da, girişimci odaklılığın boyutlarının birlikte değerlendirilmesi
gerekliliğini ileri sürmüştür. Yazarlar, boyutların ayrılmaması ve hep beraber ele
alınması gerekliliğini söylemişlerdir. Böylelikle, hangi boyutun ne derece etkili olduğu
görülebilecektir. Bu da göstermektedir ki, ampirik çalışmaların çoğunda girişimci
odaklılık çok boyutlu olarak ele alınmaktadır. Fakat diğer taraftan, önemli bir teorik
perspektif ise girişimci odaklılığı tek boyutlu bir kavram olarak tanımlamaktadır (Covin
ve diğ., 2006). Bu nedenle, teori ve ampirik çalışmalar arasındaki çelişki, girişimci
odaklılığın tek boyutlu veya çok boyutlu olduğunu tespit etmek için daha fazla ampirik
çalışmanın yapılmasının ihtiyacını doğurmaktadır. Yukarıda belirtilen nedenlerden
dolayı, girişimci odaklılığın, firma performansını nasıl etkilediği konusu çalışmanın ilk
sorusunu oluşturmaktadır.
Girişimci odaklılık ile performansı arasındaki ilişkiyi etkileyen faktörler olarak
literatürde en sık ele alınan faktör firmanın kaynakları ve kabiliyetleridir (Zahra ve diğ.,
2006). Firmanın girişimci odaklılıktan kaynaklanan stratejik fırsatlardan en iyi ve
verimli bir biçimde yararlanması için firmanın sahip olduğu kaynaklar ve kabiliyetler
çok önemlidir (Newey ve Zahra, 2009; Teece, 2007). Kaynak temelli yaklaşıma göre
firmanın üstün performans ve rekabet avantajı, firmanın değerli, nadir, taklit edilemez ve
ikame edilemez kaynaklara sahip olup-olmamasına bağlıdır (Barney, 1991). Ancak,
dinamik çevrede faaliyet gösteren girişimci firmaların rekabet avantajı, statik kaynaklara
olmasından değil, kaynakları, çevre koşullarına göre oluşturma, entegre etme ve yeniden
5
yapılandırma kabiliyetinden gelmektedir (Teece ve diğ., 1997). Teece ve diğerleri
(1997) tarafından ortaya konulan dinamik kabiliyetler (DK) kavramında, firma
kaynaklarının yerine, kaynakların oluşturulma ve kullanılma süreçlerine
odaklanılmaktadır. Bir firmanın bilinçli olarak, onun kaynak tabanının oluşturulması,
uzatılması veya değiştirilmesi kapasitesi, onun dinamik kabiliyetidir (Helfat ve diğ.,
2007).
Teece ve diğerleri (1997) çalışmalarında, dinamik çevrede firma performansı ve
DK arasında güçlü bir bağ olduğunu ifade etmişlerdir. Bu nedenle, stratejik yönetim ve
girişimcilik literatüründe pek çok çalışma DK ve firma performansı arasındaki ilişki
üzerinde durmaktadır. Ancak, DK’in oluşturulması ve geliştirilmesini etkileyen girişimci
davranışları ve süreçleri hakkında literatürde boşluk vardır (Zahra ve diğ., 2006).
Girişimci odaklılık, DK’in oluşturulması ve geliştirilmesi için gerekli olan stratejik
esnekliği sağlamaktadır. Firma sahibinin/yöneticilerin yenilikçilik, proaktif ve risk alma
eğilimleri, firmanın kaynakları ve rutinlerinin oluşturması ve yeniden yapılandırılmasını
etkilemektedir (Teece, 2009; Zahra ve diğ., 2006). Firma sahibi/yöneticileri, fırsatlardan
yararlanmak için proaktif ve riskli davranışlarla, firmanın rutinleri ve kaynaklarında
yeniliği getirmektedir. Bu da göstermektedir ki, girişimci odaklılık, firmanın DK’nin
oluşturulması ve geliştirilmesini etkilemektedir (Griffith ve diğ., 2006). Ancak,
literatürde çok az çalışmada girişimci odaklılık ve DK arasındaki ilişki ele alınmıştır.
Literatürdeki bu boşluğu doldurabilmek için girişimci odaklılığın, dinamik kabiliyetleri
nasıl etkilediği konusu çalışmanın ikinci sorusunu oluşturmaktadır.
6
DK’in firma kaynaklarının oluşturulması, uzatılması ve düzenlenmesindeki rolü,
çevresel dinamizmden etkilenmektedir (Eisenhardt ve Martin, 2000; Teece ve diğ.,
1997). Çevresel dinamizm, çevre istikrarsızlığı anlamına gelmektedir ve tahmin edilmesi
güç olan çevre değişikliğini simgelemektedir (Dess ve Beard, 1984). Dinamik çevrede
faaliyet gösteren firmalar, DK’ne daha fazla ihtiyaç duymaktadır (Teece ve diğ., 1997).
Durgun ve istikrarlı çevrede DK’in geliştirilmesi ve sürdürülmesi değerli bir çaba
olmayabilir. Bunun nedeni, pazar fırsatlarına hızla yanıt verme ihtiyacının olmamasıdır.
Bunun aksine, dinamik çevrede rakipler karşısında fiyat ve kalite üstünlüğü elde etmek,
rakiplerden önce müşteri değeri yaratacak yeni pazar fırsatları elde etmek, değişen
müşteri istek ve ihtiyaçlarına hızla cevap verebilmek için firmalar, kaynak tabanını,
çevre koşullarına göre oluşturmalı ve yeniden yapılandırmalıdır (Teece ve diğ., 1997).
Özellikle, dinamik çevrede faaliyet gösteren ileri teknoloji firmaları, girişimci odaklılık
(Khandwalla, 1987) ve DK’ne başvurarak üstün performans sergileyebilmektedir (Teece
ve diğ., 1997). Bu nedenle, bu çalışma da araştırmanın amacına uygun olduğu için ileri
teknoloji firmaları ele alınacaktır. Yukarıda belirtilen açıklamaların ışığında, çevresel
dinamizmin, girişimci odaklılık ve dinamik kabiliyetler arasındaki ilişkiyi nasıl
etkilediği konusu çalışmanın üçüncü sorusu olarak ele alınacaktır.
Literatürde DK ve firma performansı arasındaki ilişki hakkında farklı görüşler
vardır (Teece ve diğ.,1997; Eisenhardt ve Martin, 2000). DK, dinamik çevrelerde,
firmanın üstün performansı yakalamasında önemli bir rol oynamaktadır (Teece ve
diğ.,1997; Teece, 2007). Buna karşın, Eisenhardt ve Martin (2000)’e göre DK, firma
tarafından kullanılan en iyi yönetim uygulamalarıdır. Bununla beraber, firmalarda DK
7
her zaman üstün performansı sağlayamaz. Ancak, Teece (2007)’e göre en iyi yönetim
uygulamaları, rekabet avantajı sağlayamaz, bu yüzden onlar DK değildir. Zahra ve
diğerleri (2006), DK’in doğrudan firma performansı üzerinde etkisinin olmadığını
söylemektedir. Ancak, Zollo ve Winter (2002) tarafından DK, firmanın verimliliği ve
etkililiğini artıran bir kabiliyet olarak görülmektedir. Macher ve Morey (2009)
tarafından yapılan çalışmada, DK’in firma performansı üzerindeki etkisinin olumlu
olduğu saptanmıştır. Diğer taraftan Ambrosini ve diğerleri (2009), yapmış oldukları
ampirik çalışmada, DK ve firma performansı arasında, doğrudan bir ilişki olmadığını
belirlemişlerdir. Literatürdeki farklı görüşler ve sonuçlar göstermektedir ki, DK ve firma
performansı arasındaki ilişkinin iyi ve açık bir şekilde anlaşabilmesi için farklı
bağlamlarda ampirik çalışmaların yapılması gerekmektedir. Bu nedenle, dinamik
kabiliyetlerin, firma performansını nasıl etkilediği, çalışmanın dördüncü sorusunu
oluşturmaktadır.
Özet olarak, bu çalışmada girişimci odaklılık (Lumpkin ve Dess, 1996) ve DK
(Helfat ve diğ. 2007; Teece ve diğ., 1997) teorik bakış açılarına dayanılarak; girişimci
odaklılık, dinamik kabiliyetler ve firma performansı arasındaki ilişki incelenecektir.
Araştırma üç bölümden oluşmaktadır. Çalışmanın birinci bölümünde, girişimcilik
ve girişimci odaklılık kavramları açıklanmaya çalışılacaktır. Girişimcilik kavramına
tarihsel bir bakış açısı, girişimciliğin farklı ekolleri, girişimciliğin tanımı, girişimci
odaklılık ve girişimcilik kavramları arasındaki fark, girişimci odaklılığın tanımı,
girişimci odaklılığın boyutları, girişimci odaklılığın firma performansı üzerindeki etkisi
ve girişimci odaklılık modelleri ayrıntılı bir biçimde bu bölümde ele alınacaktır.
8
Çalışmanın ikinci bölümünde ise, DK ve çevresel dinamizm kavramları açıklanacaktır.
Bu bölümde, DK kavramı açıklanmadan önce DK kavramının doğuş nedenlerinin
anlaşılabilmesi için Porter’in stratejik yaklaşımlar, kaynak tabanlı yaklaşım ve DK
kavramında çok önemli bir yer tutan firma kabiliyetleri ve rutinlerine yer verilmiştir.
Bunların yanı sıra, çalışmada dinamik kabiliyetler olarak ele alınan örgütsel öğrenme
kabiliyeti ve insan kaynakları politikaları da bu bölümde incelenecektir. Çalışmanın
üçüncü bölümünde ise, girişimci odaklılık, DK ve firma performansı arasındaki ilişki
üzerine nitel bir araştırma gerçekleştirilecektir.
9
BİRİNCİ BÖLÜM
GİRİŞİMCİLİK VE GİRİŞİMCİ ODAKLILIK
Girişimciliğin ayrı bir bilimsel alan olarak ele alınması çok eski zamanlara
dayanmamaktadır. Literatürde pek çok yazarın girişimciliğin ayrı bir alan olarak
geliştiğini belirtmektedir (Finkle ve Deeds, 2001; Gregoire ve diğ. 2006; Ireland ve diğ.,
2005). Buna rağmen, kavram olarak girişimcilik üç yüz yıldan beri tartışılmaktadır.
Girişimciliğin şu anki durumunun anlaşılabilmesi için kökeninden ve evriminden
bahsedilmesinde fayda vardır. Bu amaçla, bu bölümde, girişimcilik kavramının tarihsel
sürecinden bahsedilecektir.
1.1. Girişimcilik Kavramına Tarihsel Bir Bakış Açısı
Richard Cantillon’un 1755 yılında girişimcilik kavramını ilk defa kullanmasıyla
başlayan ve 19. yüzyılın sonuna gelince kadar girişimcilik kavramı ile ilgili yapılan
tartışmalarda, girişimci kimdir ve o ne yapar üzerine odaklanılmıştır (Veciana, 2007).
Cantillon (1755), ekonomik çerçeve içerisinde, gelirlerine göre toplumları belirli geliri
olanlar ve belirsiz geliri olanlar olmak üzere iki ayrı sınıfta ele almıştır . Girişimciler risk
alarak, belirsiz gelirli olanlar sınıfında yer almaktadır. Böylece, girişimcilikte risk
üstlenme yaklaşımı başlamıştır. Cantillon (1755), girişimci ile girişimci olmayan
bireyler arasındaki farkın, risk üstlenerek serbest çalışmayla yaşanan ek belirsizlik
olduğunu söylemektedir. Yazara göre girişimci, üretim araçlarını belli bir fiyata satın
alıp, bunları yeni ürünlere dönüştürerek belirli olmayan bir fiyata satmaya çalışan aracı
10
olarak nitelendirmektedir. Cantillon (1755)’un girişimcilik anlayışına göre girişimci,
pazardaki arz ve talepten haberdardır. Bununla beraber, talep yaratma yeteneğine sahip
değildir. Söz konusu bakış açısı kapsamında girişimciler, yenilikçiliğe göre değil sadece
pazardaki arz ve talebe göre davranış göstermektedir (Herbert ve Link, 1988).
On dokuzuncu yüzyılın başında Jean Batiste Say (1803), girişimcinin bazı
niteliklere sahip olması gerektiğini vurgulamıştır. Say (1803)’ın “A Treatise on Political
Economy or the Production, Distribution and Consumption of Wealth” adlı eserinde
girişimci, hem üretim hem de dağıtımda merkezi bir koordinasyon rolü üstlenmiş kişi
olarak ifade edilmektedir. Say (1803)’a göre, girişimcinin en önemli görevi, bilimi,
pazarın ihtiyacına göre bir ürüne dönüştürmektedir. Ayrıca Say (1803), girişimcilerin
yöneticilik ve kontrol sanatına sahip olduğunu vurgulamaktadır. Say (1803)’a göre
girişimci, firma içerisinde hem lider, hem yönetici hem de koordinatör görevlerini
üstlenir.
Diğer klasik kuramcılar da, girişimcilik literatürüne önemli katkıda
bulunmuşlardır. Francois Quesnay (1759), girişimcilik davranışı için meşhur laissez-
faire kavramını sunulmaktadır. Quesnay (1759) girişimciyi, kendisi için en iyi kazancı
elde edebilmek amacıyla ekonomik olarak en uygun mal ve hizmetleri üretebilmek için
ekonomik faktörleri birleştirme yeteneğine sahip olan birey olarak tanımlamıştır
(Fontaine, 1993). Ayrıca, Baudeau (1730-1792), girişimcinin yenilikçilik boyutunu
vurgulamaktadır. Baudeau’a göre girişimci maliyetlerinin azaltılması için yeni teknikler
icat edip üretime uygular (Fontaine, 1993). Diğer bir Fransız iktisatçı Turgot (1793),
ekonominin gelişmesi için sermayeyi önemli bir öğe olarak vurgulayıp girişimcilik
11
teorisinin gerekli parçası olduğunu belirtmektedir. Turgot (1793)’a göre girişimci,
sermayedar değildir, işi yöneten ve geliştirendir.
İngiliz ekonomi ekolü ise, Fransız ekonomi ekolünden farklı bir anlayışa sahiptir.
Alferd Marshall (1930), genel denge teorisiyle girişimcilik teorisine önemli katkıda
bulunmuştur. Marshall’ın temel hipotezine göre ürünlerin fiyatını ve üretimini piyasa
dengesi belirlemektedir (Marshall, 1930). Marshall (1930), üretimin dört faktörü
olduğunu öne sürmektedir: Emek, toprak, sermaye ve organizasyon. Marshall (1930)
risk üstlenip liderlik göstererek üretim faktörlerin bir araya getirilmesi ve yönetilmesi
için aracının rolünün önemli olduğunu belirtmektedir (Bowman, 1990). Marshall
(1930)’ın girişimcilik anlayışı, üretim fonksiyon, rasyonel seçenek ve mükemmel bilgi
kavramlarını esas almaktadır.
Adam Smith (1776), “The Wealth of Nations” eserinde kapitalistleri; emek,
sermaye, toprak gibi temel üretim kaynaklarına ve sanayi kuruluşlarına sahip olan
sermayedarlar ve yöneticiler olarak tanımlamaktadır. Bu sermayedarları her hangi bir
girişimde bulunmaya sevk eden güdünün ise gelir elde etmek olduğunu ifade etmektedir.
Girişimcilerin kazancını, yüklenmiş oldukları yönlendirme sorumluluğunun karşılığı
olarak değil, yapmış oldukları yatırımın karşılığı olarak görmektedir. Böylece,
girişimcilerin fonksiyonunu sermaye sahipleriyle eşitlemektedir (Kent, 1984). David
Ricardo (1817) girişimciyi üretici olarak ve John Stuart Mill (1848) “pasif sermayedar”
olarak görmektedir.
İngiliz ve Fransız ekollerinin yanı sıra, Avusturya ekolü de girişimcilik
literatüründe önemli bir yer tutmaktadır. Carl Menger (1883) girişimcilik hakkında iki
12
önemli teori sunmaktadır. İlk teorisine göre girişimcilik, ekonomi sürecin dışında değil,
ekonomik sürecin temelidir. İkinci teorisine göre ise risk, girişimcilik fonksiyonun
önemli bir parçası değildir. Çünkü kaybetme ihtimalleri kazancın olasılıkları ile telafi
edilebilmektedir. Menger (1883)’in fikirleri diğer bir Avusturyalı Joseph Schumpeter
(1883-1950) tarafından geliştirilmiştir. Modern girişimcilik düşüncelerinim üzerinde
Scumpeter’in büyük bir etkisi vardır. Schumpeter, modern girişimcilik düşüncesinin
babası olarak kabul edilmektedir. Schumpeter (1934), girişimcilik teorisinin
geliştirilmesi için makro-ekonomi yaklaşımı kullanmaktadır. Ona göre ekonomiler her
zaman dengesiz haldedir ve girişimcilik bu dengesizlikle ilgilidir. Schumpeter (1934),
dinamik ve proaktif bir güç olan girişimciliği, ekonomik gelişmenin temel gücü olarak
ifade etmektedir. Schumpeter (1934) “The Theory of Economic Development” kitabında
girişimcilerin yeniliği benimsemede iş veya firmanın, yönetenlerden farklı olduklarını,
dolayısıyla ekonomide refah yaratan ve dağıtan önemli kişiler olduklarını ifade etmiştir.
Girişimcilerin yaptıkları yeniliklerle piyasada yeni talepler yarattıklarını, bunun da
mevcut piyasa sistemini tahrip ederek yeni bir piyasa sisteminin oluşmasına yol açtığını
belirtmiştir. Bu durum, Schumpeter (1934) tarafından “yaratıcı yıkıcılık” olarak
adlandırılmıştır. Ekonomik gelişmede girişimcilerin dinamik rolü üzerinde duran
Schumpeter (1934)’in bu anlayışı, modern girişimcilik düşüncelerinde egemenliğini
sürdürmüştür (Casson, 1990 ).
Liebenstein (1968)’a göre girişimci, özel bir sosyal sınıftan gelen iktisadi
faaliyetleri yöneten bir işadamıdır. Firmaların genelde kötü yönetildiğini belirten
Liebenstein (1968), sonuçta girişimcilik ve yöneticiliğin ilgi alanlarından birinin
13
verimsizliğe karşı savaş vermek olduğunu vurgulamıştır (Long, 1983). Liebenstein
(1968)’a göre girişimcinin temel faaliyeti pazardaki boşlukları doldurmak ve girdi
tamamlamaktadır. Pazarda yer alan boşlukları doldurma ve girdi tamamlama kapasiteleri
girişimcilerin benzersiz nitelikleridir. Girişimci, dört büyük özelliğe sahiptir. Bu
özellikler: farklı pazarları birleştirme, pazar aksaklıklarını giderme kabiliyeti, girdi
tamamlama ve girdiyi dönüştüren varlıkları (firmalar) yaratma ya da genişletmektedir
(Liebenstein, 1968). Boşluk doldurma, müşteri ihtiyaçlarının belirlenerek müşterilere
benzersiz ürünler sunulması, girdi tamamlama ise istenen amaçlara ulaşmak için
bireylerin motive edilmesini ve yönlendirilmesini sağlayan özel organize etme
kabiliyetleridir.
Israel Kirzner “Competition and Entrepreneurship” (1973) adlı eserinde girişimci
bireyi, keşif yapma ve kar fırsatlarını değerlendirme konusunda tetikte olan birey olarak
tanımlamış ve girişimcinin ihtiyaç duyduğu en önemli faktör olarak bilgiyi ön plana
çıkarmıştır. Kirzner (1973)’e göre en uyanık bireyler, kazanç sağlayanlardır. Tekelci rant
beklenti, bireyleri yeni bilgiler elde etme yönünde araştırma yapmaya teşvik edecek ve
böylece ekonominin uyarlayıcı ve yenilikçi kapasitesi desteklenmiş olacaktır. Kirzner
(1973) bu yapı içinde girişimcinin denge sağlayıcı bir güç olarak rol oynadığını ifade
etmektedir.
Schumpeter (1934)’in yaratıcı yıkıcılık kavramına temel alarak Drucker (1985),
geleneksel iktisat sistemi yerine girişimsel iktisat sistemi bakış açısından girişimcilik
kavramını ele almıştır. Drucker (1985)’e göre yenilikçilik ve girişimcilik farklı
fonksiyonlar değildir. İkisinin bir sistem içinde birleştirilmesi gerekmektedir. Bunun
14
yanı sıra, girişimcilik sadece küçük firmalara bağlı değil, yönetimin önemli bir
yaklaşımıdır. Pek çok araştırmacı, girişimcilik kavramını tanımlamak ve ekonomi
üzerindeki etkisi açıklamak için Drucker (1985)’in girişimcilik kavramını
kullanmaktadır.
Girişimcilik kavram en çok iktisat alanında araştırılmaktadır. Ancak, son
zamanlarda girişimcilik farklı disiplinlerin bakış açısıyla da ele alınmaktadır.
Girişimcilik araştırmacıları, çalışmalarının girişimciliğin geleneksel sınırlarının ötesine
doğru yayarak diğer disiplinlerdeki güncel araştırmalarla da bir bağ kurmalıdırlar
(Gartner, 1990). Baumol (1968) teori ile uygulamaların örtüşebilmesi için girişimci
arzının da modellere dahil edilmesi gerektiğini belirtmektedir. Girişimcilerin arzını
belirleyen konular sosyal psikolojide, sosyal düzende ve kültürel gelişmelerde yer
almaktadır. Girişimcilik teorisine katkıların sosyolog ve psikologlardan gelmesinin
nedeni belki de bu durumlardır (Baumol, 1968). Takip eden başlıkta girişimciliğinin
farklı ekollerinden bahsedilecektir.
1.1.1. Girişimciliğin Sosyoloji Ekolü
Girişimciliğe ilginin bu denli fazla olmasının nedenlerinden birisi de ekonomik
gelişmeye olan etkisidir. İktisat ekolü, girişimciliğin ekonomik sistemi nasıl etkilediğine
odaklanmaktadır. Sosyoloji ekolü ise, toplum ve girişimcilik arasındaki ilişkiyi
araştırmaktadır. Robinson (1987)’a göre girişimcilik konusuna değinen ilk sosyolog
Max Weberdir. Weber, 1904 yılında yayınlanan ve ekonomik sistemlerden kapitalizmi
çok farklı boyutları ile derinlemesine ele alan “Protestan Ahlakı ve Kapitalizmin Ruhu”
15
adlı eserinde kapitalist sistem içerisinde girişimcilik ile ilgili çok çeşitli ipuçları
vermiştir. Weber (1904)’e göre girişimcilik faaliyetlerin yürütülmesinde en önemli güç
“Protestan İş Ahlakı”dır. İnsanın erken hayatında öğrenen bu ahlakı değerleri,
girişimcilik davranışlarının temelini oluşturmaktadır. Bu anlayışa göre ahlak değerleri,
girişimcilik davranışını yönlendirmektedir.
Sosyologlar girişimciliği etkileyen farklı toplumsal nitelikleri incelemektedir.
Bununla beraber, bireylerin girişimcilik faaliyetleri ile meşgul olma kararlarını
almalarına sosyal bağlamın etkilerini araştırmaktadırlar (Reynolds, 1991; Shapero ve
Sokol, 1982). Bu kapsamda araştırmacılar, bireylerin sosyal konumlarına, sosyal ilişki
ağlarına ve bu ağların yerleşikliğine, etnik kimliklerine ve iş deneyimlerine
odaklanmışlardır (Reynolds ve White, 1997). Sosyologlar, toplumsal güçler ve
girişimcilik arasında bağ olduğunu öne sürmektedir. Kilby (1983), yabancı azınlıkların
yerli nüfuslardan daha başarılı girişimciler olduklarını belirtmiştir. Yazara göre dışsal
çevre faktörleri, yabancı azınlık girişimcilerin performansını artırmaktadır. Gartner
(1985), yeni bir organizasyon yaratma sürecini etkileyen çevresel faktörleri
vurgulamıştır. Bu faktörler: risk sermayesinin kullanılabilirliği, deneyimli girişimcilerin
varlığı, teknik beceriye sahip iş gücü, tedarikçilere erişilebilirlik, müşteri ve yeni
pazarlara erişilebilirlik, hükümetin etkileri, üniversitelerin yakınlığı, destek hizmetlerin
sağlanması ve yaşam koşullarıdır (Gartner, 1985).
Girişimcilik faaliyetlerinin gerçekleşmesi ve başarılı olabilmesi için girişimcinin
kişiliği ve davranışlarının yanında endüstri yaşam evresi, toplumun ekonomik kalkınma
seviyesi ve çevre de önemlidir (Morris ve Kuratko, 2002). Sosyal ilişki ağlarına atıf
16
yapan Aldrich ve Zimmer (1986) girişimcilerin; girişimciliğe eğilimli olan karar
vericiler ya da kültürel çevrelerinin mahkûmları olarak değerlendirilmemesi gerektiğini
belirtmektedir. Yazarlara göre girişimcilik, sosyal bağlamın içine yerleşmiş sosyal bir
roldür ve araştırmacılar, girişimcileri izole olmuş otonom karar vericiler olarak
değerlendirmemelidirler veya bağlamı göz ardı ederek benzer sosyal karakterdeki
diğerleri ile aynı yere koymamalıdırlar. Potansiyel girişimcilerin faaliyetlerini ortaya
çıkaran ve düzenleyen, sosyal ilişki ağlarının etkileridir (Aldrich ve Zimmer, 1986).
1.1.2. Girişimciliğin Psikoloji Ekolü
Girişimcilik literatüründe psikoloji ekolünün kökenleri David McClelland
(1961)’ın eseri “The Achieving Society” de bulunmaktadır. McClelland (1961)
girişimciliği motive edici kuvvetleri perspektifinden araştırmaktadır. McClelland (1961)
girişimcilerin harekete geçirmesinde en önemli kuvvet olarak başarma ihtiyacını, sosyal
ilişkiler kurma ihtiyacını ve güç ihtiyacını belirtmektedir. McClelland (1961)’a göre
girişimcilik özellikleri şunlardır: bağımsız ve özerk olma, başarıma ihtiyacı yüksek
olma, risk yüklenme eğilimi olma, problem çözme yeteneği olma, kendi kendine kontrol
etme ve liderlik özelliği olma.
Hornaday ve Aboud (1971) girişimcinin temel özelliklerini özerklik ve
yenilikçilik olarak belirtmiştir. Borland (1974) “iç odaklı kontrol” olarak adlandırılan
özelliği önemli bulmaktadır. Psikoloji bakış açısını kullanarak Timmons (1978) kendine
güven, hedef odaklılık, yaratıcılık ve ılımlı risk almayı, girişimcinin kişisel özelliklerine
17
eklemiştir. Sexton ve Bowman-Upton (1991) girişimciyi; enerji dolu, hırslı ve
belirsizliğe karşı tolerans gösteren bir kişi olarak tanımlamaktadır.
Gregorie ve diğerleri (2006)’e göre psikoloji ekolünde, girişimcilerin
özelliklerini araştırırken iki yaklaşım kullanılmaktadır. Bir yaklaşım girişimcileri, farklı
özelliklerine göre (yaş, cins, etnik, vs.) ayırmaktadır. Diğer bir yaklaşımda ise
girişimcilerin kişisel özelliklerini, girişimci olmayanların özellikleri ile
karşılaştırmaktadır (Gregoire ve diğ. 2006). Churchhill ve Lewis (1986)’e göre,
girişimcilik literatüründe en fazla çalışma, girişimcinin kişisel özellikleri ile ilgili olarak
yapılmaktadır. Bu çalışmalar girişimcinin kişisel özelliklerini ortaya çıkarmada yardımcı
olmaktadır. Pek çok araştırmacılar (Caird, 1993; Gregoire ve diğ., 2006; Lee ve Tsang,
2001; McClelland, 1965; Palmer, 1971) girişimcinin kişiliği içinde bulunan özellikleri
hakkında fikir birliğine sahiptir. Bununla beraber, girişimcinin kişisel özelliklerinin tek
bilimsel profilinin çizilmesi zordur (Filion, 1997).
Psikolojideki kişilik ve davranış okullarının fikir mücadeleleri girişimcilik
alanına da yansımıştır. Bu noktada Bygrave (1989)’in çalışmalarındaki tespiti belirtmek
gereklidir. Bygrave (1989)’a göre girişimcilik disiplini henüz kendi araştırma
yöntemlerinden yararlanmakta ve bu da girişimcilik araştırmalarının diğer disiplinler
tarafından yön verilmesi riskini oluşturmaktadır. Bu nedenle, psikoloji alanından, alınan
yöntemler, gelişme evresinde olan girişimcilik disiplini için uygun olmayabilir.
18
1.1.3. Girişimciliğin Yönetim Ekolü
Yönetim açısından bakıldığında girişimcilik; müşteriler, rekabet ve fırsatları
yakalamak için yenilik, risk alma ve proaktiflik davranışlarından oluşan bir firma
sürecidir (Miller ve Friesen, 1982). Firmalarda girişimcilik bir süreç olarak fırsatların
keşfedilmesi ve yararlanılması için kaynakların yeni kombinasyonları sağlanıp değer
yaratılmasıdır (Jacobson, 1992). Girişimci firma, müşterileri ve rakipleri hakkında bilgi
almak için proaktif davranır; stratejik yanıtlar vermek için kaynaklarını yeniden
yapılandırarak yenilikçi gösterir; risk alarak belirsiz bir ortamda yeni stratejiler uygular
(Barrett ve diğ., 2003). Girişimciliğe yönetim bakış açısı, firmanın başarılı ya da
başarısız olmasının, firma faktörlerine bağlı olduğunu vurgulamaktadır (Brophy ve
Shulman, 1992; Sandberg, 1992). Miller (1983) girişimci odaklılığın derecesi ve
firmanın risk alması, yenilikçiliği ve proaktifliği arasında ilişki olduğunu
önermektedir. Stevenson (1983) girişimcilik yönetimini, fırsat-tabanlı yönetim
uygulamaları olarak tanımlamaktadır. Yazara göre girişimcilik yönetimi; firmalara,
firma ve toplum düzeyinde değer yaratmakta yardımcı olabilir.
Yönetim literatüründe araştırmacılar firma düzeyindeki girişimciliğin, mevcut
firmaların sürdürülmesi ve rekabet avantajının sağlanması için önemli olduğunu
belirtmişlerdir (Maes, 2004). Firma düzeyindeki girişimcilik, ürün ve süreçlerde
yenilikçilik getirerek veya pazar geliştirerek mevcut firmalarda yeni iş yaratmaktadır
(Zahra, 1991). Firma düzeyindeki girişimciliğin amacı resmi ya da gayri resmi
faaliyetler kullanarak yeni bir iş kurarak rekabet avantajını sağlamaktır. Firma
düzeyindeki girişimcilik, iş geliştirmesi, gelir artışı, yüksek kar ile yeni ürünler,
19
hizmetler ve süreçlerin geliştirilmesi için önemli bir yaklaşımdır (Lumpkin ve Dess,
1996; Miles ve Covin, 2002; Zahra, 1991; Zahra ve Covin, 1995; Zahra ve diğ.,
1999). Firma düzeyindeki girişimciliğin önemini artıran çeşitli nedenler vardır. Bunlar,
küresel rekabet, fazla kar için yöneticilerin firma etkinliğine odaklanması, hızla değişen
pazar koşulları ve dinamik çevrelerde geleneksel kurumsal yönetim yöntemlerinin
yetersizlikleridir (Morris ve Kuratko, 2002).
1.2. Bir Süreç Olarak Girişimcilik
Literatürde, girişimcilik kavramının genel kabul görmüş tek bir tanımı mevcut
değildir (Bygrave ve Hofer, 1991; Cunningham ve Lischeron, 1991). Aslında,
girişimcilik kavramı çok farklı eylemlerin açıklanmasını kapsar. Bunlar; bir işin
yaratılması, kurulması, adapte edilmesi ve yönetilmesi faaliyetleridir. Girişimcilik çok
farklı şekillerde olur, bu yüzden girişimciliğin tek bir tanımı üzerinde fikir birliğinin
olmaması şaşırtıcı değildir (Cunningham ve Lischeron, 1991). “Girişimcilik”
kelimesinin 200 yıldan daha fazla zamandır tanımı aranmaktadır. Geleneksel olarak
girişimcilik kavramı, her zorluk ve güçlüğe rağmen başarılı bir iş kurmak için birey
tarafından gösterilen çabaların üzerine odaklanmıştır. Ancak, son zamanlarda
girişimcilik, firmalarda bir süreç olarak kavramlaşmaya başlamıştır. Bu kavrama göre
girişimcilik, kişisel girişimcilik kavramından farklıdır ancak yine de kişilere bağlıdır
(Morris ve diğ., 1994). Morris ve diğerleri (1994)’nin açıkladıkları gibi girişimciliğin
eski tanımlarının çoğu iktisatçılar tarafından yapılmaktadır ve bu tanımlar risk-alma,
finansal sermayenin arzı ve üretim faktörlerinin bir araya getirmesine vurgu
20
yapmaktadır. Girişimciliği süreç olarak gören araştırmacılara göre girişimcilik, her biçim
ve büyüklükte olan firmada uygulanabilir (Brandt, 1986; Kao, 1989; Pinchot, 1985).
Girişimciliğe süreç olarak bakılması, girişimcilik kavramına yeni bir boyut
kazandırmıştır. Bygrave ve Hofer (1991) girişimcilik sürecinin temel özelliklerini ortaya
koymuştur. Girişimcilik sürecinin tanımlarında yer alması ve/veya tanımların
geliştirilmesinde göz önünde tutulması gereken ortak özellikleri şu şekilde sıralamış ve
değişik yönlerini ön plana çıkararak girişimcilik sürecine çeşitli tanımlamalar
getirmişlerdir. Bygrave ve Hofer (1991 :17)’a göre girişimcilik süreci;
• İnsan iradesi ile başlatılan bir süreçtir: Girişimciliğin en temel öğesi girişimcinin
kendisidir. Her ne kadar birey kendi içinde bazen çelişse de, girişimci olmak
bilinçli bir karardır.
• Bireysel firmalar düzeyinde meydana gelen bir süreçtir.
• Durum değişikliklerini gerektiren bir süreçtir: Girişimcilik bir durumdan
(girişimin olmama durumu) diğer bir duruma (girişim olması durumu) geçmeyi
içerir.
• Kesintilere uğrayabilecek bir süreçtir.
• Holistik bir süreçtir: Bir işi başlatmak, oluşturmak, başarılı olma olasılıkları
içinde yer alınan sektörün genel yapısı ve durumu ile açıklanabilir ve
değerlendirilebilir.
• Dinamik bir süreçtir: Hem girişimin kendisi hem de içinde yer aldığı sektör
sürekli bir gelişim ve evrim içindedir.
21
• Kendine özgü bir süreçtir: Hiçbir girişim birbiri ile tümüyle aynı şekilde, aynı
koşullar altında ve aynı sektörlerde hayat bulamaz.
• Birbirinden farklı pek çok önemli ve öncelikli değişkeni kapsayan bir süreçtir:
Güç yapısı, rakiplerin durumu, kaynaklar, girişimin stratejisi, büyüklüğü,
büyüme hızı, gereksinimleri v.s. gibi değişkenlerin hepsi süreç açısından
önemlidir.
• Sonuçlarının ve çıktılarının bu değişkenlerin durumuna çok bağlı ve duyarlı
olduğu bir süreçtir: Girişim ile elde edilecek sonuçların, girişimin oluştuğu
ortamdaki değişkenlerle çok sıkı ve yakın bağı olduğu ortadadır.
Morris ve diğerleri (1994) de girişimciliği bir süreç olarak belirtmektedir.
Girişimcilik bir süreçtir ve genellikle şu girdilerden oluşur: Bir fırsat, bir veya birden
fazla proaktıf bireyler, bir firmasal bağlam, risk, yenilikçilik ve kaynaklar. Bu girdiler
farklı sonuçlara neden olabilir: Yeni bir firma veya iş, değer, yeni ürünler veya süreçler,
kar veya kişisel fayda ve büyümek (Morris ve diğ., 1994).
Girişimcilik bir süreç olarak, finansal, psikoloji ve sosyal risk alıp maddi ve
manevi tatmin için gerekli zaman ve çaba harcayarak farklı ve değerli bir şey
yaratılmasıdır (Hisrich ve Peters, 2002). Ayrıca, Hisrich ve Peters (2002) girişimciliği,
amaca bağlı dinamik bir süreç olarak tanımlamaktadır. Bu süreçte birey, risk alarak,
yaratıcı fikirleri kullanarak pazarın ihtiyaçları ve yeni fırsatlarını tespit edip gerekli
kaynakları sağlar ve istediği sonuçları almak için çevreye göre uyum sağlar (Hisrich ve
Peters, 2002).
22
Girişimcilik sürecinde kaynakların yeni şekillerde bir araya getirilmesi için hem
girişimsel bir faaliyet hem de girişimsel vekil gerekmektedir. Girişimsel faaliyeti,
başarıyla tamamlamak için sorumluluk alan birey veya grup vekildir. Vekilin girişimsel
davranışı girişimsel sürecin kritik bir öğesidir. Girişimsel davranışı bir fırsatın
keşfedilmesi, değerlendirilmesi ve yararlanılmasında önemli bir rol oynamaktadır. Bir
fırsatın keşfedilmesi, değerlendirilmesi ve yararlanılması için kaynakları bir araya
getiren süreç de girişimcilik olarak tanımlanabilir (Morris ve diğ., 1994).
Girişimciliğin mevcut tanımları, fırsatların değerlendirilmesi ve yararlanılması
boyutuna vurgu yapmaktadır. Fırsatların keşfedilmesi, değerlendirilmesi ve
yararlanılması süreci, firmanın hem içindeki hem de dışındaki fırsatların araştırılması ve
bulunması ile ilgilidir. Böylece, fırsatların keşfedilmesi, değerlendirilmesi ve onlardan
yararlanılması, girişimcilik sürecin önemli öğeleridir (Stevenson ve Gumpert, 1985;
Stevenson, 1998; Stevenson ve Jarillo, 1990; Bygrave ve Hofer, 1991; Shane ve
Venkataraman, 2000).
Stevenson ve Jarillo (1990)’ya göre girişimciliğin en önemli öğesi, fırsatların
keşfedilmesi ve yararlanılması için gösterilen çabadır. Stevenson ve Jarillo (1990)’nun
tanımı farklı davranışlar ve girişimciliğin stratejik boyutunu vurgulamaktadır. Yazarlar
girişimciliği, “bireyler tarafından kontrol altındaki kaynakları kullanılarak veya
kullanılmadan fırsatların keşfedilmesi ve yararlanılması için bireysel olarak veya firma
içindeki bir süreç” olarak tanımlamaktadır (Stevenson ve Jarillo, 1990: 23). Wiklund
(1998)’a göre Schumpeter (1934)’in girişimcilik tanımıyla, Stevenson ve Jarillo
(1990)’nun girişimcilik tanımı birbirlerini tamamlayıcılarıdır. Her iki tanımı birleştirerek
23
Wiklund (1998) girişimciliği, fırsatlardan avantaj sağlamak ve pazarı etkilemek için
kaynakların yeni kombinasyonları olarak açıklamaktadır. Girişimciliğin tanımı ile ilgili
diğer önemli bir makalede Shane ve Venkatraman (2000), girişimciliği, gelecekteki
ürünleri ve hizmetleri yaratmak için fırsatların keşfedilmesi, değerlendirilmesi ve
fırsatlardan yararlanılması olarak ifade etmektedir. Son yıllardaki girişimciliğin bu
tanımları göstermektedir ki, girişimcilik tek bir olay değil, bir süreçtir.
Önceden belirtildiği gibi farklı bakış açıları, girişimcilik hakkında farklı fikirleri
kapsamaktadır. Bununla beraber, girişimciliğe olan bu farklı bakış açılarının ortak üç
özelliği vardur. Bunlar; belirsizlik ve risk, tamamlayıcı yönetici kabiliyetler ve yaratıcı
fırsatçılıktır (Long, 1983). Smart ve diğerlerine (1996) göre girişimcilerin faaliyetleri üç
başlık altında gruplandırabilir: Yenilikçilik, riskli işler ve iş organize etmek.
Girişimciliğin farklı tanımları girişimciliğe tek boyutlu değil çok boyutlu bir olay
olduğunu göstermektedir. Girişimciliğin farklı tanımları, yenilikçilik ve riskle beraber
yönetim ve firmayı da girişimciliğin önemli bir parçası haline getirmektedir. Girişimcilik
faaliyetlerinin karmaşıklığından dolayı girişimcilik tanımlarında fikir birliği yoktur.
Girişimcilik literatürü 1970’lerin sonundan itibaren girişimciliği, kişisel özelliklerinin
bakış açısından değil bir süreç olarak analiz etmeye başlamıştır. Fırsatlar ve
yenilikçilikten yararlanılması, iş risklerin yönetilmesi ve kaynakların ve firmanın
yönetilmesi girişimcilerin temel görevleri olarak öne çıkmaktadır. Özetlemek gerekirse
girişimciler tarafından yürütülen faaliyetler üç temel fikir üzerindedir: Yenilikçilik ve
yaratıcılık, risk ve belirsizlik ile yönetim ve organize etmek. Bu çalışmada girişimcilik
kavramı, “bireyin yaratıcı fikri kullanarak pazarın ihtiyacı ve yeni fırsatlarına yanıt
24
vermek için kaynakların yönetmesi ve sağlaması, çevreyle uyum sağlaması ve risk
alarak istediği sonuç almak için bir süreç” şeklinde tanımlamaktadır. Bu bölüm,
girişimcilik literatürü tarafından incelenmektedir. Bu inceleme sonucunda girişimcilik
literatüründe şu fikirler önem kazanmaktadır: Yenilikçilik, risk alma, öncü olma ve
organize etmek. Devam eden bölüm bu fikirlerden oluşan girişimci odaklılık kavramdan
bahsedilecektir.
1.3. Girişimci Odaklılık ve Girişimcilik Kavramalar Arasındaki Fark
Önceki bölümde belirtildiği gibi girişimcilik konusunda araştırmacılar arasında
fikir birliği bulunmamaktadır. Girişimciliği farklı bakış açılarına göre anlatmak için
araştırmacılar girişimciliği sınıflandırmaktadır (Cooper ve Gimeno-Gascon, 1992;
Schollhammer, 1982). Girişimciliğin nasıl ve niye olduğunun anlaşılması için birey,
firma ve çevre faktörlerinin farklı kombinasyonlarına göre araştırmacılar farklı
sınıflandırmalar sunmaktadır. Sınıflandırma, girişimciliğin farklı boyutlarının
açıklamasında önemli rol oynamaktadır.
Stevenson ve Jarillo (1990) girişimcilik hakkında araştırmayı üç sınıfa
ayırmaktadır: ‘Girişimciler davranınca ne olur’, ‘Girişimciler niçin davranır’ ve
‘Girişimciler nasıl davranır’ (Stevenson ve Jarillo, 1990). İlk soru olan ‘Ne olur’,
iktisatçılarla ilgilidir (Cantillon, 1755; Say, 1803; Schumpeter, 1934) ve girişimciliğin
ekonomi üzerinde etkisine odaklanmaktadır. İkinci soru ‘Niçin’, girişimcilerin
davranışlarına odaklanan psikoloji/sosyoloji alandaki davranışsal bilim adamları
tarafından araştırılmaktadır. Son soru ‘Nasıl’, yönetim alandaki araştırmacılar tarafından
25
geliştirip araştırılmaktadır. Bu soru, girişimcilerin yönetici olarak davranışına
odaklanmaktadır. Son yirmi yılda yönetim alandaki araştırmacılar girişimciliğin süreç
boyutuna önem vermektedir. Böylece pek çok araştırmacı, girişimciliği bireysel olarak
değil firmanın kurulması ve büyümesi için gerek olan bir süreç olarak ele almaktadır
(Bygrave ve Hofer, 1991; Shane ve Venkatraman, 2000; Stevenson ve Jarillo, 1990).
Mevcut firmaların girişimsel davranarak yeniden doğuş ve yenilenmesi de literatürde
araştırılmaktadır (Schendel, 1990).
Araştırmacılar firma düzeydeki girişimciliği, çok farklı yönleri ve boyutlarıyla
ele almaktadır: kurumsal girişimcilik (Zahara, 1991,1993,1995; Dess ve diğ., 1999;
Barringer ve Bluedom, 1999), firma içi girişimcilik (Kuratko ve diğ., 1990; Carrier,
1996), girişimcilik eğilimi (Covin ve Slevin, 1990; 1991), stratejik eğilimi (Covin ve
Slevin, 1988; 1989), girişimsel strateji (Dess ve diğ., 1997) ve girişimci odaklılık
(Lumpkin ve Dess, 1996; Knight, 1997; Wiklund, 1998, 1999).
Firma girişimciliği ve bireysel girişimciliği arasındaki fark Lumpkin ve Dess
(1996) tarafından belirtilmektedir. Önceki teori ve araştırmaları temel alan Lumpkin ve
Dess (1996) girişimcilik ile girişimci odaklılık kavramlarını ayırmaktadır. Bu ayrım,
stratejik yönetim alanındaki içerik ve süreç ayrımıyla karşılaştırılabilir (Lumpkin ve
Dess, 1996). Stratejik literatürü, girişimcilik ve iş kurmayı aynı olarak görmektedir.
Ancak temel ‘girişimcilik problemi’ (Miles ve Snow, 1978) stratejik içeriğin en önemli
sorusu olan “Hangi işe girelim?”in cevabını aramaktadır. Bu sorunun cevabı firmanın
faaliyetleri, ürün-pazar ilişkileri ve kaynakların kullanılmasını belirtmektedir (Lumpkin
ve Dess, 1996). Stratejik yönetim alanına gelindiğinde girişimcilik süreçleri daha fazla
26
önem kazanmaktadır. Yöneticilerin girişimsel yöntemleri, uygulamaları ve karar alıcı
yöntemleri girişimcilik sürecinin parçalarıdır. Bununla birlikte, yeni teknolojilerin
deneme süreçleri, yeni ürün-pazar fırsatlarının yakalaması ve riskli projelerde yatırılması
da girişimcilik süreçleridir.
Girişimcilik kavramında tanımsal ve araştırma sorunları vardır. Ancak, Lumpkin
ve Dess (1996) stratejik yönetim literatürünü temel alıp girişimci odaklılık kavramını
odaklanmaktadır. Pek çok araştırmacı stratejik karar alma süreci literatüründen kavram
alarak firma düzeyindeki girişimciliği açıklamaktadır (Covin ve Slevin, 1989, 1991;
Miller, 1983).
Stevenson (1999)’un belirttiği gibi girişimcilik, tutumsal ve davranışsal
öğelerden oluşmaktadır. Bireyin ya da firmanın avantaj sağlamak için fırsatların
yakalanması ve yaratıcı değişiklikler için sorumluluk almasının isteği tutumsallıktır. Bu
istek bazen “girişimci odaklılık” olarak tanımlanmaktadır. Fırsatların değerlendirmesi,
gerekli kaynakların sağlanması ve işin yürütmesi girişimciliğin davranışsal boyutudur
(Stevenson ve diğ., 1989). Lumpkin ve Dess (1996)’e göre girişimciliğin en önemli
öğesi ‘yeni giriş’tir. Lumpkin ve Dess (1996) yeni girişi, mevcut veya yeni ürün ya da
hizmetle, mevcut veya yeni pazara giriş olarak belirtmektedir. Mevcut bir firma, yeni bir
firma veya iç kurumsal girişimle yeni bir girişime girmek yeni giriştir (Lumpkin ve
Dess, 1996). Ancak, yeni giriş sadece bunlardan ibaret değildir. Yeni giriş, yeni ya da
devam eden firmalar tarafından girişimsel faaliyetler gösterilerek yeni ürünler, pazarlar
ve kaynakların araştırılması ile yararlanmasıdır (Lumpkin ve Dess, 1996, Wennekers ve
Thurik, 1999). Böylece yeni giriş, girişimciliğin temelini oluşturmaktadır.
27
Miller (1983), Covin ve Slevin (1991), Lumpkin ve Dess (1996)’e göre önemli
girişimcilik süreçlerin tanınması ve ayrılması için çok boyutlu bakış açısı gerekmektedir.
Bu çok boyutlu bakış açısı, firmanın girişimci odaklılığıdır. Girişimci odaklılığı yeni
giriş olarak tanımlayan girişimcilik değildir. Yeni giriş girişimciliğin sadece ne
olduğunu açıklamaktadır, girişimci odaklılık ise yeni girişe nasıl girdiğini
açıklamaktadır. Richard ve diğerleri (2004), girişimcilik ve girişimci odaklılık arasındaki
farkı vurgulamaktadır. Yazarlara göre girişimcilik yeni işe giriştir ve “hangi işe
girelim?” sorunun cevabı aranmaktadır. Girişimci odaklılık girişimcilik süreçle ilgilidir
ve “yeni iş nasıl başarılı olur?” sorunun cevabını aranmaktadır (Richard ve diğ., 2004).
Bu göstermektedir ki, girişimcilik kavramı, girişimciler ne yapar sorusuna yanıt
vermektedir. Ancak girişimci odaklılık, “Girişimcilik faaliyetler nasıl uygulanabilir?”,
“Girişimciler girişimcilik sürecinde hangi yöntemler kullanabilir?” ve “Girişimciler
amaçlarına ulaşmak için nasıl davranır?” gibi sorunlarla ilgilenmektedir. Özet olarak
Lumpkin ve Dess (1996)’e göre girişimci odaklılığı temel girişimcilik süreçler ve yeni
girişimlere nasıl girdiğini açıklamaktadır. Girişimcilik ise ne işe girelim kararın içeriğini
kapsamaktadır.
Girişimci odaklılık ve girişimcilik farklı kategorilerde araştıran iki farklı
araştırma konudur (Stevenson ve Jarrilo, 1990). Yukarıdaki açıklamalar girişimciliğin
girişimci odaklılığından farklı olduğunu göstermektedir.
28
1.4. Girişimci Odaklılık
Firma düzeyinde uygulanan girişimci odaklılık kavramının kökenleri strateji
literatürüne dayanmaktadır (Lumpkin ve Dess, 1996). Örneğin, 1973 yılında, Mintzberg
üç tip strateji önermektedir: girişimsel, planlama ve uyarlama. Girişimci odaklılık,
kavram olarak ilk önce Miller (1983) tarafından sunulmuştur (Becherer ve Maurer,
1997). Miller (1983), girişimsel firmayı tanımlayarak girişimci odaklılığın içeriğinden
söz etmektedir: “Girişimsel firma, ürün-pazar yenilikçiliği gösterir, biraz riskli işlere
girer ve proaktif yenililiğinde öncülük yaparak rakipler önünde galip gelmektedir”
(Miller,1983: 771). Webster (1981), girişimci odaklılığı proaktif pazarlama odaklılık
olarak algılamaktadır. Pazarlama bakış açısından Morris ve Paul (1987) girişimci
odaklılığı, firmanın üst düzeydeki yöneticilerin risk-alma, yenilikçilik ve proaktif eğilimi
olarak tanımlamaktadır. Morris ve Paul (1987)’a göre pazarlama, kurumsal girişimciliğe
ulaşmak için bir araçtır. Slater ve Narver (1994), girişimci odaklılığı, pazarlama
odaklılığın tamamlayıcısı olarak belirtmektedir. Firmanın maksimum etkinliği elde
etmek için ikisine de ihtiyacı vardır (Slater ve Narver, 1994). Girişimci odaklılık,
stratejik yönetimi ve stratejik karar verme süreciyle yakın bağlantılı olan (Birkinshaw,
1997; Burgelman, 1983; Lumpkin ve Dess, 1996; Naman ve Slevin, 1993; Wiklund ve
Shepherd, 2005) firma düzeyindeki yapıdır (Covin ve Slevin, 1991; Covin ve diğ. 2006).
Girişimci odaklılığın yapıları Miller (1983) tarafından öne sürülmektedir. Farklı
yazarlar firmanın girişimci odaklılığı pazardaki fırsatlar karşıya gelince firmanın
özerklik, yenilik, risk-alma ve proaktif eğilimi olarak tanımlamaktadır (Miller 1983;
Covin ve diğ., 2006). Girişimci odaklılık bir süreç yapısıdır ve yöneticiler tarafından
29
kullanılan yöntemler, uygulamalar ve karar verme yöntemleri ile ilgilenmektedir.
Girişimci odaklılık firmanın stratejik seçeneklerinde gömülüdür ve dinamik bir süreç
içinde yöneticilerin eylemlerini kapsamaktadır (Lumpkin ve Dess, 1996). Girişimci
odaklılık, inisiyatife teşvik eder (Burgelman, 1983) ve farklı düzeydeki yöneticilerin
girişimcilik stratejilerinin belirlenmesi ve uygulamasıyla firmada girişimcilik ortam
yaratmaktadır (Birkinshaw, 1997; Kuratko ve diğ. 2005). Stevenson ve Jarillo (1990)
girişimci odaklılık kavramın önemini vurgulamaktadır. Yazarlara göre, girişimci
odaklılık, sadece üst düzeydeki yöneticiler tarafından oluşturulup uygulanamaz, aynı
zamanda çok farklı düzeydeki yöneticiler tarafından gösterilen stratejik eğilimidir
(Stevenson ve Jarillo, 1990).
Girişimci odaklılık bağımsız olarak değişebilinen üç, dört veya beş boyuttan
oluşmaktadır (Lumpkin ve Dess, 1996). Ancak, pek çok çalışmada araştırmacılar
girişimci odaklılığın en çok şu üç boyutuna odaklanmışlardır: Yenilikçilik, risk-alma ve
proaktiflik (Rauch ve diğ., 2009). Bu üç temel boyutta fikir birliği sağladıktan sonra
araştırmacılar, farklı tanımlar yaparak ampirik çalışmalar gerçekleştirmişlerdir. Örneğin,
Wiklund (1999) girişimci odaklılığı, “firmanın girişimsel davranışını girmek isteğini
yansıtan firma sahibin stratejik odaklılığı” olarak tanımlamaktadır. Wiklund ve
Shepherd (2003) da, girişimci odaklılığı karar verme süreci, yöntemler ve uygulamaların
spesifik girişimcilik yönlerini kapsan firmanın stratejik odaklılığı olarak belirtmektedir.
Böylece, girişimci odaklılık bir firmanın faaliyetlerinin nasıl yürütüldüğünü
göstermektedir (Wiklund ve Shepherd, 2003). Aloulou ve Fayolle (2005) de, girişimci
odaklılığı, firmanın stratejik odaklılığı olarak tanımlamaktadır.
30
Farklı araştırmacıların zaman zaman aynı terimi farklı bir şekilde kullandığı ve
bazı yazarların farklı terimleri aynı olguyu tanımlamak için kullandıkları literatür
incelemesinden anlaşılmaktadır. Lumpkin ve Dess (1996) ile Wiklund ve Shepherd
(2005) yaklaşımlarının entegre edilmesi suretiyle, bu çalışmada, girişimci odaklılık,
mevcut bir firmadaki girişimcilik faaliyetleri ve geleneksel yöntemlerden ayrı olarak
girişimsel karar-verme süreci ve uygulamalarını kapsan stratejik duruşu olarak
tanımlanmaktadır.
Girişimci odaklılık, girişimsel davranışların iyi bir belirleyicisidir (Covin ve
Slevin, 1990; Merz ve diğ., 1994). Wiklund (1999) girişimci odaklılık ve girişimsel
davranış arasında güçlü bir bağ olduğunu bulmuştur. Bu da göstermektedir ki, girişimci
odaklılık firmanın girişimsel davranışına yol açmaktadır. Böylece, girişimci odaklılığa
sahip olan firma, girişimsel firma olarak tanımlanabilir (Covin ve Slevin, 1990). Nasıl
girişimcilik sadece bir boyut olarak açıklanamıyorsa, benzer bir biçimde girişimci
odaklılığının da tek bir boyut şeklinde açıklanması zordur. Girişimsel firmalar, diğer
firmalardan farklı davranmaktadır. Bu varsayım, girişimci odaklılık ölçeğinin temelini
oluşturmaktadır. Araştırmacılar, girişimci odaklılığı ölçmek için farklı boyutlar ve
ölçekler sunmaktadırlar. Miller (1983)’in çalışmasını temel alan pek çok çalışmada,
araştırmacıların çoğu tarafından girişimci odaklılığı, yenilikçilik, risk-alma ve
proaktiflik boyutlardan oluşan bir kavram olarak ele alınmıştır. Bununla birlikte,
girişimci odaklılığının ölçülmesi için en yaygın kullanılan ölçek Khandwalla (1977) ile
Miller ve Friesen (1982,1983)’in çalışmalarını temel alarak Covin ve Slevin (1989)’in
tarafından geliştirilen ölçektir. Lumpkin ve Dess (1996), girişimci odaklılığın boyutlarını
31
birbirinden bağımsız olduğunu açıklamaktadır. Son zamanlarda araştırmacılar, girişimci
odaklılığın birbirinden bağımsız olan, çok boyutlu yapılarından oluşan bir fenomen
olduğunu vurgulamaktadır (Lumpkin ve Dess, 1996; Knight, 1997; Kreiser ve diğ. 2002;
Rauch ve diğ., 2009).
1.5. Girişimci Odaklılığın Boyutları
Literatürün incelenmesi göstermektedir ki, girişimci odaklılığın yenilikçilik, risk
alma ve proaktiflik boyutlarından oluşan bir kavram olduğu hakkında hiçbir anlaşmazlık
yoktur (Rauch ve diğ., 2009). Bu nedenle, bu çalışma da girişimci odaklılık, yenilikçilik,
risk alma ve proaktiflik boyutlarından oluşan bir kavram olarak ele alınmaktadır. Takip
eden bölümde, girişimci odaklılığın; yenilikçilik, risk-alma ve proaktiflik boyutlarından
bahsedilecektir.
1.5.1. Yenilikçilik
Yenilikçilik, yeni ürün ve hizmetlerin sunumunda yaratıcılığı ve deneyselliği,
yeni ürün çeşitlerini, teknolojide lider olmayı ve yeni süreçlerin geliştirilmesinde
araştırma ve geliştirmeyi destekleme konusundaki istekliliği ifade etmektedir (Lumpkin
ve Dess, 2001: 431). Yenilikçiliği girişimsel sürecin önemli parçası olduğunu ilk defa
Schumpeter (1934) vurgulamıştır. Schumpeter (1934: 66) yeniliği; yeni bir ürün ya da
ürün kalitesinin ve yeni bir üretim yönteminin ortaya konulması şeklinde tanımlamıştır.
Yenilikçilik yeni bir bilimsel keşfe dayanabilir ancak bu mutlaka gerekli değildir. Bu bir
ürünle ticari olarak ilgilenmenin yeni bir yöntemi de olabilir; yeni bir pazarın açılması,
32
yeni hammadde ya da yarı-mamul kaynaklarının kullanımı da olabilir. Schumpeter
(1934)’in ‘yaratıcı yıkıcılık’ kavramına göre yeni ürün ve hizmetlerin sunulması mevcut
yapıları yıkarak, yeni firmaların büyümesini sağlamaktadır. Başka bir deyişle,
yenilikçilik aracılığıyla firmalar yeni süreçler, ürünler ve hizmetler geliştirmektedirler.
Bazı araştırmacılar, firma büyümesi için yenilikçiliğin önemli bir rolünün oynadığını
belirtmektedir (Brüderl ve Preisendorfer, 2000).
Yenilikçilik çok farklı bakış açılarından araştırılmaktadır. Bazı araştırmacılar
yenilikçiliği, pazar-ürün ve teknoloji (süreç) yenilikçilik olarak ayırmaktadır. Pazarlama
ve tutundurma fonksiyonları, ürün tasarım ile pazar araştırma faaliyetlerinde yenilikçilik
faaliyetleri ürün-pazar yenilikçiliği olarak adlandırılmaktadır (Miller ve Friesen, 1978,
Scherer, 1980). Teknoloji yenilikçiliği ise yeni ürün ve süreçleri geliştirmek için
araştırma ve geliştirme faaliyetleri olarak ifade edilmektedir (Cooper, 1971; Maidique ve
Patch, 1982). Ancak, araştırmalarda yenilikçiliğin iki çeşit olarak ayrılmasının zor
olduğunu tespit edilmiştir (Lumpkin ve Dess, 1996).
Yenilikçilik firma stratejisinin en önemli öğesidir. Çünkü yenilikçilik, firmanın
üstün performansını yakalamasına ve firmanın refah yaratmasına katkıda bulunmaktadır
(Hamel, 2000; Lumpkin ve Dess, 1996). Yapılan çalışmalar, yüksek yenilikçilik ve
üstün performansı arasında ilişki olduğunu göstermektedir (Roberts, 1999). Yenilikçilik,
hem ürün sektöründe hem de hizmet sektöründe faaliyette bulunan firmalar için üstün
performansı sağlanarak ekonomik gelişiminde önemli bir rol oynamaktadır (Gupta ve
diğ., 2004; Kluge ve diğ., 2000). Etkin yenilikçiler, müşteriler için değer yaratarak
rekabet avantajını sağlamaktadırlar (Mizik ve Jacobson, 2003). Yeni ürünlerin
33
geliştirilmesi ve pazara sunulması yeteneği başarılı bir stratejinin temelini
oluşturmaktadır (Subramanium ve Venkatraman, 1999).
Girişimcilik ve yenilikçilik arasında güçlü bir bağ vardır. Drucker (1985)
yenilikçiliği, girişimciliğin tek önemli öğesi olarak önermektedir. Yenilikçilik, girişimci
odaklılığın anahtar boyutudur (Lumpkin ve Dess, 1996; Covin ve Slevin, 1989; Miller,
1983). Miller ve Friesen (1982)’a göre yenilikçiliğin girişimsel modelini kullanan
firmalar, sürekli olarak yenilikçilik uygulamalarını benimseyerek rekabet avantajı
sağlamaktadır. Pek çok firma, bu girişimsel yenilikçilik modelini rekabet avantajını
sağlamak için bir araç olarak kullanmışlardır (örneğin: Apple ve Intel). Covin ve Miles
(1999) yenilikçiliği, kurumsal girişimcilik için en kritik öğe olarak belirtmektedir.
Yazarlara göre, diğer boyutlara rağmen yenilikçilik olmazsa kurumsal girişimcilik da
olmaz (Covin ve Miles, 1999). Bu gösteriyor ki, hem yeni iş kurulması hem de faaliyette
olan firmaların üstün performans sağlamaları için yenilikçilik gerekmektedir.
1.5.2. Proaktiflik
Girişimci odaklılığın diğer önemli bir boyutu ise proaktifliktir. Genel anlamda
proaktiflik, firmanın pazardaki bilgi asimetrisini araştırıp, ondan faydalanmasıdır
(Lumpkin ve Dess, 1996). Girişimcililik literatüründe proaktiflik kavramı ile ilgili çeşitli
tanımlar bulunmaktadır (Miller, 1983; Lumpkin ve Dess, 2001). Proaktiflik
tanımlarında, bir firmanın proaktif olmak için gerekli olan faaliyetler hakkında farklı
görüşler vardır. Venkatraman (1989), firmadaki iç süreçlerin değiştirilmesini de proaktif
34
davranışı olarak belirtmektedir. Yazara göre, stratejik olarak yaşam döngüleri kısa ve
olgunlaşmış faaliyetleri ortadan kaldırmak da bir proaktif davranıştır.
Ancak son zamanlardaki tanımlar, firmanın dış çevreyi doğrudan değiştirmek
için hareketi başlatma ve sürdürme üzerine odaklanmaktadır. Bu tanımlar, firmanın
pazardaki yeni fırsatların keşfedilmesi, onlardan yararlanılması ve ilerici bir bakış
açısıyla pazardaki asimetrilerin belirlenmesi boyutunu vurgulamaktadır (Lumpkin ve
Dess, 1996; Lumpkin ve Dess, 2001). Stevenson ve Jarillo (1990) böyle ilerici bir bakış
açısıyla yeni iş fırsatlarının kovalanmasını, girişimciliğin temeli olarak ifade
etmektedirler. Pazardaki fırsatların bakış açısından proaktifliğin tanımları, proaktifliği iç
süreçlerin değiştirilmesi için bir mekanizmi olarak değil, yeni fırsatların kovalanması
için gösterilen bir eğilim olarak önermektedir. Bu çalışmada, Lumpkin ve Dess
(1996)’in önerdiği proaktiflik tanımı benimsenmiştir. Yazarlar proaktifliği, yeni fırsatları
takip etme veya yeni pazarlara girmeye yönelik inisiyatif almak olarak tanımlamaktadır
(Lumpkin ve Dess, 1996: 146).
Miller ve Friesen (1982) firmaların, rakiplerini takip etmesi veya çevredeki
tehditlere göre davranması yerine, öncülük ederek yeni ürünler ve teknolojilerin
sunulmasına odaklanmaları gerekliliğini vurgulamaktadır. Proaktif firmalar, proaktifliği
göstererek, rakiplerden önce fırsatları yakalayabilmektedir. Bazı çalışmalar, öncü
olmanın önemini vurgulamaktadır. Öncü olma, proaktifliğin en önemli kriteri olarak
belirtilmektedir (Miller, 1983; Lieberman ve Montgomery, 1988). Öncü olarak firmalar
pazardaki asimetrilerini hızlı ve verimli bir biçim de keşfedip onlardan faydalanarak
rekabet avantajını sağlayabilmektedir. Böylece, rakiplerden önce pazara girerek müşteri
35
kazanabilecek ve marka sadakati oluşturabileceklerdir. Ancak, bir firma daimi öncü
olmadan yenilikçi, ileri görüşlü ve hızlı olabilir. Miller ve Camp (1985)’a göre firmalar,
öncü olmadan, öncülük yapan firmaları hızlı ve ilerici bir görüşle takip ederek pazardaki
fırsatlardan yararlanabilmektedir. Ayrıca, yazarlara göre, pazara giren birinci ve ikinci
firmalar öncüdür ve ikisinin pazarda başarılı olmaları için eşit şansları vardır (Miller ve
Camp, 1985). Bu da göstermektedir ki, öncü olma büyük bir avantajdır ancak, bu
avantaja, öncü firmaları hızla takip eden diğer firmalar da sahip olabilmektedir. Öncü
olma çok önemli olmasa da, pazara hızlı giriş ve rakiplere hızlı yanıt vermek firmaların
başarısı için önemlidir.
Proaktif firmalar mevcut ve potansiyel müşterilerin gelecekteki ihtiyaçlarını
tespit etmektedir. Bu ihtiyaçlara göre yeni ürün ve hizmet geliştirir, yeniliklere daha
fazla kaynak ayırır ve rekabet avantajını sağlamaktadır (Morgan ve Strong, 2003).
Böylece proaktiflik her türlü yenilikçilik ile mevcut ve yeni pazarlarda ilk olmayı (Covin
ve Slevin, 1989; Antoncic ve Hisrich, 2001; Barringer ve Bluedorn, 1999) ve dolayısıyla
rekabet avantajını da sağlamaktadır (Khandwalla, 1977; Miller, 1983; Dess ve diğ.,
2005).
Girişimci odaklılığın proaktiflik boyutu ve stratejik yönetimi arasında güçlü bir
bağ vardır (Dess ve diğ., 2005). Proaktif stratejik yöneticiler ileri görüşlü olarak
gelecekteki fırsatları araştırıp, onlardan faydalanarak üstün performans ve rekabet
avantajı sağlamaktadır (Teece ve diğ., 1997). Proaktif eğilime sahip olan yöneticiler,
inisiyatif alırlar ve fırsatçı davranarak çevrelerini şekillendirir, hatta talep
yaratmaktadırlar (Dess ve diğ., 2005). Yüksek girişimci odaklılık eğilimini gösteren
36
firmalarda, proaktif yöneticiler, kendi pazarlarında değişim vekilleridir ve pazarda
değişim yaratarak firmalar için rakiplerden daha iyi ve ileri stratejik konumu
sağlayabilmektedirler.
1.5.3. Risk Alma
Risk alma, girişimci odaklılığın diğer önemli bir öğesidir. Risk alma eğiliminin,
girişimcilerin davranışları üzerindeki etkisi, girişimcilik kavramının doğuşuyla beraber
tartışılmaya başlanmıştır. Cantillon (1755), risk alma eğiliminin, girişimcileri diğer
kişilerden ayıran tek bir özellik olduğunu belirtmektedir. Cantillon (1755)’a göre
girişimci, başka bir kişi için çalışmak yerine kendisi için çalışarak belirsiz bir gelir
riskini üstlenmektedir. Ancak, girişimcilik kavramı gelişince risk alma eğilimi, hem
girişimcilerin hem de girişimsel firmaların önemli bir özelliği olarak tanımlanmaktadır.
Günümüzde, dinamik çevrelerde risk yönetimi, stratejik yönetim ve girişimcilik
yaklaşımlarında önemli bir yer tutmaktadır (Harris ve Ogbonna, 2006). Literatürde risk
alma, hem birey hem de firma bakış açısından araştırılmaktadır. Araştırmacılar,
belirsizlik için tolerans (Hai ve See, 1997), bilişsel nedenlerden dolayı riskten kaçma
(Houghton ve diğ., 2000), iyimserlikten dolayı risk alma (Hayek, 1945) ve belirsizlik ve
risklerin azaltılması için bilgi edinme (Fiet, 1996) gibi farklı faktörler ele alarak risk
eğilimini incelemektedir.
Risk almanın tanımları; fırsatlardan yararlanılması, kaynakların ayarlanması,
potansiyel getirileri ve belirsizlik gibi farklı öğelerden oluşmaktadır (Miller ve Friesen,
1978; Miller, 1983; Lumpkin ve Dess, 1996; Lee ve diğ., 2001). Miller ve Friesen
37
(1978)’in tanımına göre risk alma eğilimi, yöneticiler tarafından başarısızlığın yüksek
ihtimal olduğu yatırımlar için kaynakların ayrılmasıdır. Bu tanım, kaynakların
ayrılmasının rolünü ve belirsizliğini kapsamaktadır. Risk alma ile ilgili çeşitli tanım ve
yaklaşımlar nedeniyle tanım karmaşasının yaşanmaması için bu çalışma da risk alma
için Miller ve Friesen(1978)’in tanımı kullanılacaktır.
Dinamik ve çalkantılı iş çevrelerinde sürekli değişen çevre koşullarının
üstesinden gelebilmek için firmaların riskli strateji kararları almaları gerekmektedir
(Khandwalla, 1977). Araştırmacılara göre, dinamik çevrelerde risk almayan firmalar,
pazar paylarını kaybetmekte ve endüstride agresif rekabetçilere göre daha az rekabet
avantajı yakalayabilmektedir (Covin ve Slevin, 1991; Miller, 1983). Girişimsel firmalar,
cesur davranış ve risk için tolerans göstererek yeni fırsatlardan yararlanmaktadır (Chow,
2006). Risk odaklı firmalar, fırsat kovalaması davranışı ile risk alma eğilimini
birleştirerek, fırsatların keşfedilmesi ve yararlanılması için daha iyi bir konuma sahip
olabilmektedir (Baird ve Thomas, 1985; Lumpkin ve Dess, 1996). Risk alan yöneticiler
fırsatların yakalanması için belirsizliğin hakim olduğu çevrelerde, kaynaklarını tahsis
etmektedir. Belirsiz çevrelerde, yeni fırsatlardan yararlanmak için firma yöneticileri, risk
üstlenerek stratejik yatırım kararları almaktadır (Voss ve diğ., 2005; Wiklund ve
Shepherd, 2005). Bu tip stratejik kararlar, firmanın başarısı ve başarısızlığı ile
yöneticinin iş hayatı için çok önemlidir.
Firmanın bir proje veya yeni girişimi finans etmek için aldığı borç finansal riski
göstermektedir (Baird ve Thomas,1985). Yöneticiler, yüksek seviyede borçlanarak riskli
davranışlar sergilemektedir. Yöneticiler tarafından alınan finansal risk, olasılıklarla
38
doludur ama kumar değildir. Firmalar belirsizliği azaltmak için, finansal analiz
teknikleri ile risk yönetimi tekniklerini kullanmaktadır (Dess ve diğ., 2005). İş için risk
alma, başarı ve başarısızlık olasılığını bilmeden yeni bir iş alanına girmektir (Baird ve
Thomas, 1985). Bu iş alanı yeni bir ürünün geliştirilmesi, yeni pazara girilmesi, yeni
hizmetler ile süreçlerin geliştirilmesi, yeni firma yapısı ve yeni stratejik duruş biçiminde
olabilir. Firmalar risk alarak kaynaklarının çoğunu yeni işler için tahsis etmektedir.
Risk alma eğilimi ürün yenilikçiliğini olumlu bir yönde etkileyebilmektedir.
Ürün yenilikçiliği için yöneticilerin, riske olan toleransları önemlidir. Yöneticilerin ve
firma sahiplerinin risk alma eğilimi, çalışanların yenilikçi davranışlarını olumlu olarak
etkilemektedir (Lumpkin ve Dess, 1996).
1.6. Girişimci Odaklılık Ampirik Çalışmalarına Tarihsel Bakış Açısı
Artan rekabet ve hızla değişen çevrelerde üstün performansı sağlamak için
strateji olarak kullanılan girişimci odaklılık kavramı 1970’lerden beri araştırmacılar
tarafından ele alınan önemli bir kavramdır. Girişimci odaklılık kavramın doğuşu ve
gelişmesi sürecinde pek çok önemli araştırmalar yapılmıştır. Girişimci odaklılık
hakkında çalışmaların kökleri Miller ve Frisen (1978)’in çalışmasına kadar
dayanmaktadır. Yazarlar, firmanın strateji oluşturma süreci için yenilikçilik, risk-alma
ve proaktiflik boyutlarının da içinde olduğu on bir boyutu önermektedir. Khandwalla
(1977)’nın firma riskiyle ilgili ampirik bakış açısının da girişimci odaklılığın literatürü
üzerinde önemli bir etkisi vardır (Covin ve Slevin, 1989). Bu çalışmaları temel alan
Miller ve Friesen (1982) tarafından yenilikçilik için üç öğe ve risk alma eğilimi için iki
39
öğeden oluşan ölçek geliştirilmiştir. Pek çok araştırmacı tarafından, Miller ve Friesen
(1982)’in geliştirildiği iki boyutlu ölçek kullanılmaktadır (Ginsberg, 1985; Wiklund,
1998, 1999; Wiklund ve Shepherd, 2005; Zahra ve Covin, 1995). Covin ve Slevin
(1989)’e göre girişimci odaklılığın ölçülmesi için üç temel öğe vardır: Üst seviyedeki
yöneticilerin risk-alma eğilimi, rekabet avantajı sağlamak için yenilikçilik eğilimi ve
rakiplerden ileride kalmak için proaktifilik eğilimi. Covin ve Slevin (1989), küçük
firmalarda girişimci odaklılığı ölçmek için yenilikçilik, risk-alma ve proaktiflik
boyutlardan oluşan ölçek geliştirilmişlerdir. Bu ölçek, dokuz öğeden oluşmaktadır. Üç
öğe yenilikçilik, üç öğe risk-alma ve üç öğe proaktiflik ölçmek içindir. Beş öğe
Khandwalla (1977) ile Miller ve Friesen (1982) çalışmalarından uyarlanmıştır. Ancak
dört öğe Covin ve Slevin (1989) tarafından geliştirilmiştir. Önceki çalışmalarla tutarlı
olarak Covin ve Slevin (1989) girişimci odaklılığı, yenilikçilik, risk-alma ve proaktiflik
boyutlardan oluşan bir kavram olarak ölçmektir. Literatürde pek çok çalışma Covin ve
Slevin (1989)’in geliştirdiği ölçeği kullanmaktadır.
Araştırmacılar arasında girişimci odaklılığının tek boyutlu veya çok boyutlu
olarak ele alınması tartışılmaktadır. Ancak son zamanlarda literatürde, girişimci
odaklılığı kapsamalı olarak anlamak için çok boyutlu bakış açısı önem kazanmaktadır
(Kreiser ve diğ., 2002; Lumpkin ve Dess, 1996,2001). Aşağıdaki yer alan açıklamalarda
girişimci odaklılık literatüründe yer alan birkaç önemli araştırma ele alınmıştır.
Mintzberg (1973) çalışmasında; risk alma ve proaktifliğe, girişimci odaklılığın
boyutları olarak ele almıştır. Yazar, girişimsel firmaların riskli büyüme stratejilerini
kullandığını öne sürmektedir. Khandawalla (1977)’da girişimsel firmaların diğer
40
firmalardan daha fazla risk aldığını belirtmektedir. Girişimci odaklılığın boyutlarını
genişleterek yenilikçilik ve proaktiflik boyutlarını ilave etmiştir. Miller ve Friesen,
(1982)’deki çalışmasında girişimsel firmaların geleneksel firmalardan daha fazla ürün
yenilikçiliği gösterdiğini belirtmektedir. Sonraki (1983) çalışmasında yazarlar, firma
yapının girişimci odaklılık için belirleyici bir rol oynadığını bulmuşlardır.
Khandwalla (1977) ile Miller ve Friesen (1982,1983)’in çalışmalarına dayanarak
Covin ve Slevin (1989) girişimci odaklılığı, yenilikçilik, risk alma ve proaktiflik
boyutlarından oluşan tek boyutlu bir stratejik odaklılık olarak ifade etmektedir.
Yazarlara göre girişimci odaklılığın üç boyutu, firmanın girişimsel davranışını
belirtmektedir. Covin ve Slevin (1989) ile Zahra ve Covin (1995) girişimci odaklılık ve
firma performansı arasındaki ilişkiyi firma yapısı, çevre ile diğer iç ve dış faktörlerden
etkilendiğini öne sürmektedir. Covin ve Slevin (1989)’ın çalışmasında kullandığı
girişimci odaklılık ölçeği sonraki pek çok çalışmada kullanılmıştır. Bu ölçek çok çeşitli
araştırmalarda kullanılmıştır ve yüksek güvenilirlik ile geçerlilik sergilemiştir (Barringer
ve Bluedorn, 1999; Becherer ve Maurer, 1997, Dickson ve Weaver, 1997).
Covin ve Slevin (1989)’in çalışmasından sonra en önemli makale Lumpkin ve
Dess (1996)’in makalesidir. Yazarlar, girişimci odaklılığın beş boyutu olarak:
Yenilikçilik, risk-alma, proaktiflik, özerklik ve rekabetçi saldırganlığı ele almışlardır.
Ancak, diğer araştırmacılardan farklı olarak Lumpkin ve Dess (1996), girişimci
odaklılığın beş boyutunun bir birinden bağımsız olduğunu belirtmektedir. Yazarlara
göre, farklı çevrelerde firmalar girişimci odaklılığın farklı boyutlarını
kullanabilmektedir.
41
Hart (1992), yüksek seviyedeki yöneticiler ve firma üyeleri arasında rol
dengesizliğinden dolayı, girişimci odaklılık ve firma performansı arasında olumsuz ilişki
olduğunu öne sürmektedir. Ancak, pek çok çalışma, girişimci odaklılığın firma
performansı üzerinde olumlu etkisi olduğunu belirtmektedir (Miller ve Friesen, 1983;
Covin ve Slevin, 1991; Naman ve Slevin, 1993; Rauch ve diğ., 2009; Wiklund ve
Shepherd, 2005). Girişimci odaklılık ve firma performansını araştıran önemli bir
araştırma Wiklund (1999) tarafından yapılmıştır. Yazar, girişimci odaklılığın firma
performansı üzerinde uzun dönemli veya geçici bir etkisi olduğunu araştırmaktadır.
Sekiz yüz İsveç firması üzerinde yapılan araştırma sonucunda araştırmacı, girişimci
odaklılık ve firma performansı arasında uzun dönemli olumlu bir ilişki olduğunu
bulmuştur. Sonuçlar göstermiş ki, firmalar, girişimci odaklılığa yatırım yaparak değer
yaratmaktadır. Çünkü, girişimci odaklılık, firmalara kısa dönemli değil uzun dönemli kar
sağlamakta yardımcı olmaktadır.
Lyon ve diğerleri (2000), girişimci odaklılığı, stratejik alandaki en önemli
kavram olarak vurgulamaktadır. Yazarlar, girişimci odaklılığın üç farklı ama
tamamlayıcı yaklaşımı; yönetimsel algılama, firma davranışı ve kaynakların ayırmaları
sunmaktadır. Yazarlara göre, girişimci odaklılık ve firma performansı arasındaki ilişkiyi
araştırırken araştırmanın güvenirliliği ve geçerliliği üç yaklaşımı kullanarak
artırılabilmektedir. Girişimci odaklılık ölçeğinin psikometrik özelliklerine açıklama
getirmek için Kreiser ve diğerleri (2002) tarafından araştırma yapılmıştır. Ampirik
çalışma, altı ülkedeki 1607 firma üzerinde yapılmıştır. Araştırmanın sonuçları, girişimci
odaklılığın, yenilikçilik, risk-alma ve proaktiflik boyutlarından oluşan bir kavram
42
olduğunu bakış açısını desteklemektedir. Ayrıca, çalışmalarında Lumpkin ve Dess
(1996)’in de belirttiği gibi girişimci odaklılığın boyutlarının bir birinden bağımsız
olduğunu saptamışlardır.
Diğer bir çalışmada Wiklund ve Shepherd (2003) bilgi kaynakları, girişimci
odaklılık ve firma performansı arasındaki ilişkiyi araştırmışlardır. Yazarlar, girişimci
odaklılığın, bilgi kaynakları ve firma performansı arasındaki ilişkiyi olumlu bir yönde
etkilediğini tespit etmişlerdir. Aynı yazarlar tarafından 2005’te küçük firmalarda
girişimci odaklılığın, firma performansı üzerinde etkisi araştırılmıştır. Wiklund ve
Shepherd (2005), girişimci odaklılık ve performans arasında olumlu ilişki olduğunu
belirtmektedir. Yazarlar, küçük firmaların performansını anlamak için sadece girişimci
odaklılık ve performansı arasındaki doğrudan ilişkiyi yeterli bulmamışlardır. Küçük
firmalarda girişimci odaklılık ve performans ilişkisini daha iyi anlamak için
araştırmacılar ilişki üzerinde finansal kaynakların sağlanmasında kolaylık ve çevresel
dinamizmin etkisini araştırmaktadırlar. Yazarlar girişimci odaklılığın, durağan
çevrelerde faaliyet gösteren ve yetersiz finansal kaynaklarına sahip olan firmaların
performansını olumlu yönde etkilediğini belirtmektedir. Aloulou ve Fayolle (2005) da
girişimci odaklılığı, küçük firmalar için önemli bir stratejik duruş olarak
vurgulamaktadır. Covin ve diğerleri (2006), stratejik süreçle ilgili değişkenlerin
girişimci odaklılık ile firma büyüme arasındaki ilişkiyi araştırmışlardır. Yazarlara göre
stratejik kararlarda otokratik duruşu gösteren firmalarda, girişimci odaklılık firma
büyümesini sağlamaktadır. Ayrıca, strateji oluşturmada esneklik, girişimci odaklılık ve
satış-büyüme oranını olumlu yönde etkilediğini bulmuşlardır.
43
Literatürde girişimci odaklılık ve firma performansı arasındaki ilişki çok farklı
kavramlar kullanılarak araştırılmaktadır. Stam ve Elfring (2008) sosyal sermaye
kavramını kullanarak, girişimci odaklılık ve yeni firma performansını incelemişlerdir.
Yazarlar, firma kuran takımın yüksek sosyal bağları ile çeşitli ve genişli sosyal bağlara
sahip olduğu zaman yeni firmalarda girişimci odaklılık ve performans arasında güçlü bir
bağ olduğunu saptamışlardır. Benzer bir çalışma De Clercq ve diğerleri (2010)
tarafından yapılmıştır. Araştırmacılar, fonksiyonel yöneticilerin firma içi sosyal
ilişkilerin girişimci odaklılık ve performansı arasındaki ilişki üzerinde etkisini
araştırmışlardır. Araştırmanın sonuçlarına göre işlem adaleti, yüksek güven ve
yöneticilerin firmayı yüksek bağı girişimci odaklılık ve performansı arasındaki ilişkiyi
güçlendirmektedir.
Literatürde girişimci odaklılık ve dış çevre arasındaki ilişki de önem
kazanmaktadır. Çevre değişkenlerin girişimci odaklılık ve firma performansı arasındaki
ilişki üzerinde etkisi çok araştırmaların konusu olmuştur (Covin ve Slevin, 1989;
Becherer ve Maurer, 1997; Lumpkin ve Dess, 1996; Covin ve diğ., 2006).
Araştırmacılar, dış çevreyi özelliklerine göre üç boyutu işaret etmektedirler. Bunlar,
karmaşıklık (farklılık, az bilgi), dinamizm (değişkenlik, belirsizlik) ve cömertlik (finans
ve müşterilerin sağlaması kolay) olarak tanımlamaktadır (Dess ve Beard, 1984). Bazı
araştırmalar, dış çevrenin, girişimci odaklılık üzerinde doğrudan etkisi olduğunu
belirtmektedir. Örneğin, dinamik çevrelerde her zaman değişen teknoloji, rekabet ve
benzer süreçler (Zahra, 1991) yeni ürünler ve pazarlar için yeni fırsatlar yaratmaktadır.
Ayrıca, dinamik çevrelerde, firmanın yaratıcılık ve yenilikçilik boyutları önemlidir.
44
Böyle çevrelerde fırsatlardan faydalanmak için firmaların girişimci odaklılık yaklaşımını
strateji olarak kullanmaları gerekmektedir. Literatürde bazı çalışmalarda, girişimci
odaklılık ve çevresel dinamizm arasında olumlu ilişkiyi bulunmuştur (Kreiser ve diğ.,
2002). Yüksek-teknoloji çevrelerde çevreyle uyum sağlamak ve üstün performansı
göstermek için firmaların girişimsel olarak davranması önemlidir. Pek çok çalışmada,
ileri teknoloji sektöründe faaliyet gösteren firmalar üzerinde, girişimci odaklılığın etkisi
araştırılmıştır ve bunların tamamında girişimci odaklılığın performans üzerinde olumlu
etkisi olduğunu saptanmıştır (Covin ve diğ., 1990; Haiyang ve diğ., 2005; Naman ve
Slevin, 1993; Tan ve Litschert, 1994; Tan ve Tan, 2005; Yoo, 2001).
Sonuç olarak, girişimci odaklılık literatüründe pek çok çalışma, girişimci
odaklılığını firma düzeyindeki bir fenomen olarak araştırılmıştır. Sonraki bölümde,
girişimci odaklılığın niye firma düzeyindeki bir analiz olduğundan bahsedilecektir.
1.7. Firma Düzeyindeki Analiz Olarak Girişimci Odaklılık
Ampirik bir çalışmanın yürütülmesinden önce girişimci odaklılığın niye firma
düzeyindeki bir analiz olduğunun nedenlerinin belirtilmesi gerekmektedir. Girişimcilik,
farklı disiplinlerde ele alınan çok boyutlu bir kavramdır (Low ve MacMillan, 1988).
Girişimcilik alanındaki çoğu çalışmalar, farklı araştırma amaçlarına göre farklı soruları,
teori bakış açıları, yöntemleri ve analiz birimlerini kullanmaktadır. Churchill ve Lewis
(1986)’e göre girişimcilik alanında pek çok araştırma, girişimcinin özelliklerine
odaklanmaktadır. Ancak Gartner (1988), girişimciliğin anlaşılabilmesi için girişimcinin
kişisel özelliklerinin anlaşılmasının tek başına yeterli olmadığını söylemiştir. Low ve
45
MacMillan (1988) de, benzer şekilde psikoloji özelliklere göre girişimcilerin
sınıflandırmasını zor olduğunu belirtmişlerdir.
Low ve MacMillan (1988)’a göre girişimcilik, beş düzeyde analiz edilebilir:
Birey, grup, firma, endüstri ve toplum. Davidsson ve Wiklund (2001) da, girişimciliğin
analizi için beş düzey önermektedirler. Yazarlara göre beş düzey şunlardır: Birey ve
takım, firma, endüstri, bölgesel ve ulusal. Ayrıca, yazarlar, literatürde firma düzeyindeki
analizin hakim olduğunu belirtmektedirler (Davidsson ve Wiklund, 2001). Covin ve
Slevin (1991), girişimciliğin firma düzeyindeki bakış açısının, diğer bakış açılarından
daha avantajlı olduğunu önermektedir. Eğer, girişimciliği firma düzeyinde analiz
edilirse, firma performansı, girişimcinin etkinliği olarak algılanabilir (Covin ve Slevin,
1991).
Firma düzeyindeki girişimcilik bir stratejik süreçtir ve girişimci odaklılık olarak
tanımlanabilir (Lumpkin ve Dess, 1996). Girişimci odaklılığın kökleri stratejik yönetime
dayanmaktadır (Miller, 1983; Morris ve Paul, 1987; Becherer ve Maurer, 1997).
Stratejik yönetim alanı geliştikçe, yöneticilerin girişimsel davranışları önem kazanmayı
başlamıştır (Lumpkin ve Dess, 1996). Araştırmacılar, strateji oluşturma literatüründeki
kavramları kullanarak, firma düzeyindeki girişimcilik modelleri geliştirmişlerdir (Covin
ve Slevin, 1989, 1991; Miller, 1983). Girişimci odaklılık, firmanın farklı düzeydeki
yöneticileri tarafından gösterilen stratejik odaklılıktır (Stevenson ve Jarillo, 1990).
Yenilikçilik, risk alma ve proaktiflikten oluşan stratejik duruşu firmanın amaçlarını
sağlamaktadır (Miller, 1983; Wiklund, 1998; Zahra, 1998;).
46
Girişimci odaklılık inisiyatife teşvik etmektedir (Burgelman, 1983) ve girişimsel
stratejilerinin oluşturulması ve uygulanmasında farklı düzeydeki yöneticilerin katılımı
gerekmektedir (Birkinshaw, 1997). Firmalar gerekli ortam, kaynaklar ve farklı
yetenekteki insan sermayesini bir araya getirerek girişimciler açısında, onların girişimci
odaklılığı uygulaması için uygun koşullar sağlamaktadır. Girişimcilerin stratejik
duruşundan dolayı girişimciler, firma içinde girişimci odaklılık eğilimi göstererek
girişimsel faaliyetleri yürütmektedir. Bu nedenle girişimci odaklılığın analizi genellikle
firma düzeyinde yapılmaktadır.
1.8. Girişimci Odaklılık ve Firma Üzerindeki Etkisi
Son yirmi yıldır araştırmacılar girişimci odaklılığın firmalar için niye önemli
olduğunu araştırmaktadır. Dinamik çevrelerde, firmaların sürekli değişen rekabetçi
baskı, müşteri ihtiyaçları ve teknolojilere göre uyarlama yapmaları gerekmektedir
(Ramacahandran ve diğ., 2006). Girişimci odaklılığın boyutları, yenilikçilik, risk alma
ve proaktiflik, firmalar için sürekli olarak uyarlama yapmayı sağlamaktadır.
Araştırmacılar girişimci odaklılığı firma düzeyindeki bir fenomen olarak ele
alarak girişimci odaklılık ile firma performansı arasındaki ilişkiyi araştırmaktadır. Çoğu
araştırmalar girişimci odaklılık ve performans arasında olumlu ilişki bulmuşlardır
(Covin ve Slevin 1988, 1989; Lumpkin ve Dess, 2001; Wiklund 1999; Wiklund ve
Shepherd, 2005). Rauch ve diğerleri (2004) literatürde konu ile ilişki olarak yapılmış
otuz dokuz çalışmayı inceledikten sonra girişimci odaklılık ve üstün performans
arasında olumlu bir ilişki olduğunu belirtmişlerdir. Özellikle bu ilişki, küçük firmalarda
47
daha güçlüdür (Rauch ve diğ., 2004). Ayrıca, birkaç araştırmada da bu ilişkinin zamanla
daha güçlendiği vurgulanmıştır (Wiklund, 1999; Zahra ve Covin, 1995). Bunun aksine,
bazı diğer çalışmalar girişimci odaklılığın firma performansı üzerinde etkisi olmadığını
veya çok zayıf olduğunu belirtmişlerdir (Covin ve diğ.,1994; Dimitratos ve diğ., 2004;
George, ve diğ., 2001; Lumpkin ve Dess, 2001; Zahra, 1991).
Literatürde birçok çalışma girişimci odaklılık ve firma performansı arasındaki
ilişkiyi etkileyen faktörlere odaklanmaktadır. Bazı çalışmalar stratejik süreçleri (Covin
ve diğ., 2006), bazıları bilgi tabanlı kaynakları (Wiklund ve Shepherd, 2003), bazıları ise
kültür (Kreiser ve diğ., 2002) değişkenlerinin girişimci odaklılık ve firma performansı
ilişkisi üzerinde etkisini araştırmışlardır. Diğer çalışmalar ise, çevrenin farklı
özelliklerinin, girişimci odaklılık ve performansı arasındaki ilişkiyi nasıl etkilediği
üzerine yöneliktir (örneği: Becherer ve Maurer, 1997; Lumpkin ve Dess, 2001; Zahra ve
Garvis, 2000).
Dinamik çevrelerde girişimci odaklılık ve performans arasında güçlü bir olumlu
ilişki vardır (Covin ve Slevin, 1989; Dess ve Beard, 1984; Miller, 1983; Zahra, 1993).
Dinamik çevrelerde, müşterilerin ihtiyaçları ve rakiplerin kabiliyetleri belirsizdir ve
pazar koşulları hızla değişmektedir (Dess ve Beard, 1984). Böyle bir çevrede firmaların,
yeni fırsatları araştırması gerekmektedir. Çünkü, firmaların mevcut faaliyetlerinden
gelecekteki kar akışlarını sağlaması belirsizdir (Covin ve diğ.,2006). Dinamik çevrelerde
yüksek girişimci odaklılığa sahip olan firmalar üstün performans gösterebilmektedir.
Çünkü, böyle firmalar girişimci odaklılık eğilimini kullanarak rakiplerden önce değişimi
48
tahmin eder, yeni ürünler sunar, yeni süreçler yaratır ve hizmetlerde yenilikçilik
getirirler.
Literatürde sadece girişimci odaklılık ve firma performansı arasındaki ilişkiyi
araştıran çalışmalar yoktur. Bazı çalışmalar girişimci odaklılığın finansal olmayan
sonuçları üzerindeki etkisini araştırmaktadır. Girişimci odaklılık firmaların bilgi edinme
kabiliyetlerini olumlu yönde etkileyerek müşteriler, rakipler ve tedarikçiler hakkındaki
bilgisini arttırabilmektedir (Griffith ve diğ., 2006). Ayrıca, stratejik insan kaynakları
yönetimi literatürü de yüksek girişimci odaklılığa sahip olan firmaların yenilikçilik ile
risk almayı teşvik eden, uzun dönemli bakış açısı ve çalışanların yüksek düzeyde eğitim
programlarına katılmasını sağlayan insan kaynakları politikaları uygulamasını
göstermektedir (Morris ve Jones, 1993).
Ancak, girişimci odaklılığın uygulamasının sonucundaki üstün performansın
sağlanması yüksek maliyetin nedeni olabilmektedir. Girişimci odaklılık firma
büyümesini sağlayabilir. Bununla birlikte düşüş nedeni de olabilir (Sapienza ve diğ.,
2003). Girişimci odaklılık davranışları gösterilmesi kaynakların fazla tüketilmesine yol
açmaktadır (Covin ve Slevin, 1991). Böylece firmanın girişimci odaklılığa sahip olması
çok pahalı olabilir. Yöneticilerin girişimci odaklılık sürecini nasıl yönettiğine göre,
girişimci odaklılık hem üstün performansı sağlayabilir hem de düşük performansının
nedeni olabilmektedir. Bu göstermektedir ki, girişimci odaklılığı kullanarak üstün
performansı isteyen firmalar için girişimci odaklılık faaliyetlerini daha etkin ve verimli
hale dönüştürüp üstün performansı sağlayan güçlerin anlaşılması çok önemlidir. Bu
49
nedenle, araştırmacılar tarafından girişimci odaklılık ve firma performansı arasındaki
ilişkini açıklanan farklı modeller önerilmiştir.
1.9. Girişimci Odaklılık/ Firma Düzeyindeki Girişimcilik Modelleri
Literatürde girişimci odaklılık kavramı değişik model ve yaklaşımlar altında ele
alınmaktadır. Ancak Guth ve Ginsberg (1990), Covin ve Slevin (1991), Zahra (1993) ve
Lumpkin ve Dess (1996)’in modelleri girişimci odaklılık literatüründe fazla önemini
kazanmaktadır. İzleyen bölümde söz konusu yazarların modelleri hakkında genel bilgiler
verilecektir.
1.9.1. Guth ve Ginsberg (1990)’in Kurumsal Girişimcilik/Girişimci Odaklılık
Modeli
Guth ve Ginsberg (1990) kurumsal girişimciliği, stratejik yönetim bakış açısından
tanımlamaktadır. Yazarlar, kurumsal girişimciliğin iki kavramdan oluştuğunu
belirtmektedir. Birincisi, mevcut firma içinde, yeni işlerin doğuşu (firma içi
girişimcilik), ikincisi ise firmanın temel fikirlerinin yenilenerek, firmanın dönüşümü
(stratejik yenilenme). Guth ve Ginsberg (1990)’e göre firma içi girişimcilik, aşağıda
belirtilen faktörlerden etkilenmektedir:
• Çevre (rekabet, teknoloji, sosyal, politik).
• Stratejik liderler (özellikler, inançlar, davranış).
• Firma idaresi/biçimi (strateji, yapı, süreç, temel değerleri).
• Firma performansı (etkinlik, verimlilik, ortaklık, iş memnuniyeti).
50
Stratejik yönetim bakış açısından Guth ve Ginsberg (1990)’in modeli Şekil 1’de
gösterilmektedir. Modele göre; çevre, stratejik liderler ve firma biçimi, kurumsal
girişimciliği etkilemektedir. Ancak, firma performansı hem kurumsal girişimciliği
etkilemekte hem de ondan etkilenmektedir. Modelin en büyük zaafı, kurumsal
girişimcilik ve onu etkileyen faktörler (çevre, stratejik liderler, firma biçimi) arasındaki
geri besleme mekanizmasının olmamasıdır.
Şekil 1: Kurumsal Girişimciliğe Yönelik Kavramsal Model
Kaynak: Guth, D, W. ve Ginsberg, A. 1990. Guest editor’s introduction: Corporate entrepreneurship. Stratejic Management Journal, 11, s.7.
FİRMA PERFORMANSI -Etkinlik -Verimlilik - Ortakların Memnuniyeti
FİRMA İDARESİ/BİÇİMİ - Strateji - Yapı - Süreç - Temel Değerleri
STRATEJİK LİDERLER - Özellikler - İnançlar - Davranış
ÇEVRE - Rekabet - Teknoloji - Sosyal - Politik
KURUMSAL GİRİŞİMCİLİK
Mevcut Bir Firmadaki Yenilik/Girişimcilik
Mevcut Firmanın Stratejik Yenilenmesi
51
1.9.2. Covin ve Slevin (1991)’in Firma Davranışı Olarak Girişimcilik Modeli
Covin ve Slevin (1991), bir firmanın girişimciliğe yönelik duruşu ile firmanın
dışsal değişkenler, stratejik değişkenler, içsel değişkenler ve firma performansı
arasındaki ilişkiyi açıklayan bir model önermişlerdir. Covin ve Slevin (1991)’in modeli
Şekil 2’de gösterilmektedir.
Covin ve Slevin (1991)’in modelinde firmanın girişimci odaklılığı; dışsal
değişkenlerden, stratejik değişkenlerden, firmanın içsel değişkenlerden ve firma
performansı arasında karşılıklı bir etkileşim vardır. Bu modele göre, bir firmanın
girişimsel duruşu, dışsal çevre ve içsel değişkenleri zayıf bir şekilde etkilemektedir.
Bunun tersi olarak, girişimsel duruşu, firma performansı üzerinde daha güçlü bir etkiye
sahiptir. Ayrıca, dışsal değişkenler, stratejik değişkenler ve içsel değişkenler, girişimci
odaklılık ve firma performansı arasındaki ilişkiyi düzenleyici değişken (moderator)
olarak etkilemektedir.
52
Şekil 2: Firma Davranışı Olarak Girişimcilik Modeli
Orta dereceli bir etkiyi göstermektedir
Güçlü bir temel etkiyi göstermektedir
Daha zayıf bir temel etkiyi göstermektedir
Kaynak: Covin, J. G. ve Slevin, D. P. 1991. A conceptual model of entrepreneurship as firm behavior. Entrepreneurship Theory and Practice, Fall 1991, s. 10.
1.9.3. Zahra (1993)’nın Kurumsal Girişimcilik/Girişimci Odaklılık Modeli
Zahra (1993), Covin ve Slevin (1991)’in modelini, firma düzeyindeki
girişimciliğinin özel bir tanımının yapılma eksikliği nedeniyle eleştirmiştir. Bunun için,
Zahra (1993), Covin ve Slevin (1991)’in modelini gözden geçirerek, firma düzeyindeki
girişimciliğin yeniden gözden geçirilmiş modelini önermiştir. Zahra (1993), firma
içindeki girişimcilik faaliyetlerinin yoğunluğu, formel yapısı, türü ve süresini, firmanın
girişimsel davranışlarında dâhil etmiştir.
Ayrıca Zahra (1993), Covin ve Slevin (1991)’in modeline göre daha basit bir
çevre sınıflandırması yapmaktadır. Zahra (1993), Covin ve Slevin (1991)’in modelinde
DIŞSAL DEĞİŞKENLER -Dışsal Çevreler -Teknolojik Gelişmişlik -Dinamizm -Tehlike -Endüstri Yaşam Döngüsü
STRATEJİK DEĞİŞKENLER -Misyon Stratejisi -Firma Uygulamaları - Rekabetçi Taktikler
İÇSEL DEĞİŞKENLER -Üst Yönetimin Değerleri/Felsefesi -Firma Kültürü -Firma Yapısı -Firma Kaynakları
GİRİŞİMSEL DURUŞU FİRMA PERFORMANSI
53
teknolojik gelişmişlik boyutunu, çevresel dinamizmin kapsamına almaktadır. Zahra
(1993), çevredeki fırsatların zenginliğini betimleyen cömertlik boyutunu, dışsal çevrenin
bir boyutu olarak ilave etmektedir. Bununla birlikte, Zahra (1993), girişimcilik
faaliyetlerinde, yerel girişimcilik faaliyetleri yanında, uluslararası girişimcilik
faaliyetlerinin de önemini vurgulamaktadır. Zahra (1993)’nın firma düzeyindeki
girişimciliğinin gözden geçirilmiş ve yeniden düzenlenmiş modeli Şekil 3’de
gösterilmektedir.
Şekil 3: Firma Düzeyindeki Girişimciliğinin Gözden Geçirilmiş Modeli
Orta dereceli bir etkiyi göstermektedir
Güçlü bir temel etkiyi göstermektedir
Daha zayıf bir temel etkiyi göstermektedir
Kaynak: Zahra, S. A. 1993. A conceptual model of entrepreneurship as firm behavıor: A critique and extension. Entrepreneurship Theory and Practice, Summer 1993, s. 13.
FİRMA DÜZEYDEKİ GİRİŞİMCİLİK - Yoğunluk - Resmiyet - Tür - Süre
FİRMA PERFORMANSI - Finansal Olmayan - Finansal
DIŞSAL ÇEVRE - Dinamizm - Düşmanlık - Cömertlik
STRATEJİK DEĞİŞKENLER -Misyon -Rekabetçi Taktikler
İÇSEL DEĞİŞKENLER -İdari Değerler -Altyapı Değişkenleri -Yapı -Süreç - Kültür
54
1.9.4. Lumpkin ve Dess (1996)’in Girişimci Odaklılık Modeli
Lumpkin ve Dess (1996), girişimci odaklılık ve firma performansı arasındaki
ilişkiye yönelik kavramsal bir model önermişlerdir (Şekil 4). Lumpkin ve Dess (1996),
girişimci odaklılığı; yeni bir girişim ile sonuçlanan süreçler, uygulamalar ve karar alma
faaliyetleri olarak tanımlamaktadır. Yazarlara göre yeni veya mevcut mal ve hizmetler
ile yeni pazarlara girmek, yeni bir girişim anlamına gelmektedir. Bununla birlikte,
Lumpkin ve Dess (1996), diğer araştırmacılardan farklı olarak, girişimci odaklılığı beş
boyut olarak ele almışlardır. Yazarlara göre girişimci odaklılık, bu boyutlardan
oluşmaktadır: Otonomi; yenilikçilik; risk alma; proaktiflik; ve rekabetçi agresiflik.
Lumpkin ve Dess (1996), girişimci odaklılık ve firma performansı arasındaki
ilişkiyi, durumsallık teorisini benimseyerek açıklamıştır. Modele göre, girişimci
odaklılık ve firma performansı arasındaki ilişki hem çevresel faktörlerden hem de firma
faktörlerinden etkilenmektedir. Ancak Lumpkin ve Dess (1996) firma performansının,
girişimci odaklılığı etkilediğine dair bir öneri sunmamaktadır. Bu çalışmada, girişimci
odaklılık ile firma performansı ve dinamik kabiliyetler arasındaki ilişki araştırılacaktır.
Bu nedenle, çalışmanın amacına uygun olduğu için Lumpkin ve Dess (1996)’in modeli
temel alınacaktır.
55
Şekil 4: Girişimci Odaklılık-Performans İlişkisinin Modeli
Kaynak: Lumpkin, G.T. ve Dess, G.G. 1996. Clarifying the entrepreneurial orientation construct and linking it to performance. Academy of Management Review, 21, s. 152.
Sonuç olarak, girişimci odaklılık, firma büyüme ve karlılığı geliştirebilir ve
firmanın faaliyette bulunduğu rekabetçi çevreye bağlı olarak bu faaliyetlerin etkisi
zamanla artabilir (Zahra ve diğ., 1999). Ampirik bulgular, girişimciliğin firmaların
proaktifliğini ve risk alma konusundaki istekliliğini artırmak ve yeni ürün, hizmet ve
süreçlerin geliştirilmesinde öncü olmak suretiyle firmaların performansını geliştirdiğini
göstermektedir (Kuratko ve diğ., 1990; Lumpkin ve Dess, 1996; Zahra ve Covin,1995).
Bu nedenlerle, bu çalışma girişimci odaklılığın hem firma performansı üzerindeki etkisi
hem de firma kabiliyetleri üzerindeki etkisini araştırılacaktır.
GİRİŞİMCİ ODAKLILIK
- Otonomi - Yenilikçilik - Risk Alma - Proaktiflik - Rekabetçi
Agresiflik
PERFORMANS - Satışların
Artması - Karlılık - Bütünsel
Performans - Ortakların
Memnuniyeti FİRMA FAKTÖRLER - Büyüklük - Yapı - Strateji - Strateji Süreçleri - Firma Kaynakları - Kültür - Yüksek Düzeydeki
Yönetici Takımların Özellikleri
ÇEVRESEL FAKTÖRLER
- Dinamizm - Cömertlik - Karmaşıklık - Endüstri
Özellikleri
56
İKİNCİ BÖLÜM
DİNAMİK KABİLİYETLER VE
ÇEVRESEL DİNAMİZM
Hızla değişen çevrelerde hayatta kalmak için firmaların çevredeki değişime
uyum sağlamaları gerekmektedir. Stratejik yönetim literatüründe firmaların dinamik
çevrelerde nasıl rekabet avantajı ve üstün performans sağlayabileceği konusu çok
önemlidir. Literatürde, bu sorunu araştıran birkaç yaklaşım vardır: Girişimcilik
(Lumpkin ve Dess, 1996; Nelson, 1991; Schumpeter, 1934; Shane ve Venkataraman,
2000; Stevenson ve Jarillo, 1990), pazar odaklılık (Deshpande ve diğ, 1993; Kohli ve
Jaworski, 1990; Kotler, 1988; Narver ve Slater, 1990), toplam kalite yönetimi
(Cole,1998; Deming, 1986; Juran 1969, 1974, 1992), kaynak bağımlılık (DiMaggio ve
Powell, 1983; Hannan ve Freeman, 1977; Pfeffer ve Salancik, 1978) ve kaynak temelli
yaklaşım (Barney, 1986, 1988, 1991, 2001; Dierickx ve Cool, 1989; Penrsoe, 1955,
1959; Wernerfelt, 1984).
Her yaklaşım rekabet avantajı ve üstün performansı sağlamak için bazı teorik
nedenleri açıklamaktadır. Ancak, hiçbir yaklaşım aynı endüstride aynı çevre
koşullarında faaliyet gösteren firmaların farklı performans nedenlerini
açıklayamamaktadır. Son zamanlarda bu soruna yanıt vermek için Teece ve diğerleri
(1997) tarafından Dinamik Kabiliyetler (DK) kavramı sunulmuştur. Araştırmacılar DK
kavramının sürdürebilir rekabet avantajı ve üstün performansı sağlamasını
belirtmektedir (Teece, 2007; Zott, 2003). DK kavramı, Porter (1980, 1985, 1990, 1991,
1998) tarafından geliştirilen stratejik yaklaşımları eleştirip, kaynak temelli yaklaşım
57
(Penrsoe, 1955, 1959; Barney, 1986, 1991) ve evrensel ekonomi yaklaşımlarına (Nelson
ve Winter, 1982) dayanarak geliştirilmiştir. Bu nedenle, DK kavramını açıklamadan
önce DK kavramının doğuş nedenlerinin anlaşılabilmesi için aşağıdaki bölümler
Porter’in stratejik yaklaşımlar, kaynak temelli yaklaşım ve DK kavramında çok önemli
bir yer tutan firma kabiliyetleri ve rutinlerini ifade edilecektir.
2.1. Porter’in Rekabet Stratejisi Modeli
Porter (1980, 1985) tarafından geliştirilen rekabet strateji modeli, 1980’lerde
firmanın stratejik yaklaşımları içerisinde en önemli yaklaşımlar olarak ortaya
çıkmaktadır. Porter (1980, 1985), endüstriyel örgüt teorisine dayanarak, bir firmanın
performansının, firmanın dış çevresine bağlı olduğunu öne sürmektedir. Firmaların üstün
performansı ve yüksek gelirleri, faaliyette bulundukları endüstri koşullarından
belirlenmektedir.
Porter (1985)’e göre firmalar, üst kademe yöneticilerinin tasarladıkları stratejileri
uygulayarak, çevrelerine uyum sağlayabilmektedir. Rekabet ortamında üst kademe
yöneticileri veya firma sahipleri, firmayı etkileyen çevresel koşullardaki değişimleri
sürekli izler; bu değişmelerin ne gibi fırsatlar yarattığını ya da ne gibi tehlikeleri
beraberinde getirdiğini belirlemeye çalışmaktadırlar. Firmalar, bu fırsatları ve tehditleri
göz önünde bulundurularak, varlıklarını devam ettirmek ve pazarda giderek daha etkili
hale gelmek için mücadele etmektedir (Porter, 1985).
Firmanın uzun dönemli başarının temel ölçütü, rekabet üstünlüğüdür. Firmanın
endüstri içindeki göreceli konumu, rekabet üstünlüğü sağlamak için üst kademe
58
yöneticilerinin, stratejileri belirlemelerinde önemli bir rol oynamaktadır (Porter, 1985).
Bir firmanın endüstrideki göreceli konumu, gelirlerinin endüstri ortalamasının altında mı
yoksa üstünde mi olduğunu belirlemektedir. Faaliyette bulundukları endüstride iyi bir
konumda olan firmalar, endüstrinin ortalama gelirlerinden yüksek ve endüstri yapısı
lehine olmasa bile, yüksek oranda kazanç elde edebilmektedir. Her endüstride firmaların
faaliyet gösterebileceği çeşitli konumlar vardır. Bu nedenle, firmalar tarafından seçilecek
stratejinin temel özelliği, firmaların amaçlarına uygun olan bir konumun seçimidir.
Porter (1980, 1985)’e göre firmaların endüstrideki konumlarını ve endüstride mevcut
firmalar arasındaki rekabeti etkileyen beş faktör bulunmaktadır. Şekil 5’te Porter (1980,
1985)’in endüstri içerisindeki rekabeti belirleyen beş kuvvet modeline yer verilmiştir.
Endüstride rekabeti belirleyen faktörler şunlardır; endüstrideki rakipler, endüstriye yeni
girecek firmalar, alıcıların pazarlık kuvvetleri, ikame firmalar ve tedarikçiler.
Bu beş kuvvet, endüstrideki rekabetin durumunu, bu kuvvetlerin toplamı ise
endüstrideki nihai karı ve rekabetin yoğunluğunu belirlemektedir. Bu kuvvetler, yüksek
kazançların söz konusu olduğu endüstrilerde ise daha yoğundur. Rekabet stratejisinin
temel amacı, firmanın bu kuvvetlere karşı kendisini en iyi şekilde savunabileceği ya da
bunları kendi yararına kullanabileceği bir konum bulmaktadır. Rekabet yoğunluğunun
en fazla olduğu nokta, girişin serbest olduğu, mevcut firmaların tedarikçiler ve
müşteriler karşısında pazarlık gücüne sahip olmadıkları, birbirine benzer çok sayıda
firma ve ürünün olduğu, yani tam rekabetin söz konusu olduğu endüstridir (Aktan, 2005;
111).
59
Şekil 5: Endüstride Rekabeti Belirleyen Beş Kuvvet Modeli
Yeni Gireceklerin Tehdidi
Tedarikçilerin Alıcıların Pazarlık Kuvvetleri Pazarlık Kuvvetleri
İkame Ürün veya Hizmet Tehdidi
Kaynak: Porter, M. E. 1985. Competitive Advantage: Creating and Sustaining Superior Performance. New York: The Free Press, s. 5.
Porter beş temel rekabet kuvvet ile başa çıkarak endüstrideki diğer rakipleri
devre dışı bırakmak için potansiyel olarak başarılı olacak üç genel strateji yaklaşımı
önermektedir (Porter, 2000; 44):
• Toplam Maliyeti Liderliği
• Farklılaştırma
• Odaklanma
Toplam maliyeti liderliği stratejisini belirleyen temel özelliği, firmanın
faaliyetlerini, rakiplerinden daha düşük toplam maliyetle yapmasıdır (Porter, 1985). Bu
stratejiyi izleyen firmalar, ürünlerini endüstride oluşan ortalama fiyatlarla satarak
ortalamanın üzerinde gelir elde edebilmektedir. Porter (1985)’e göre maliyet liderliği
Tedarikçiler Alıcılar
Rakipler Mevcut Firmalar Arasındaki Rekabet
Yeni Girecek Firmalar
İkame Firmalar
60
yaratabilecek temel unsurlar şunlardır; ekonomik ölçeğe sahip tesislerin kurulması,
tecrübelerden kaynaklanan kuvvet, kapasite kullanımı, küçük müşteri hesaplarından
kaçınılması, sıkı maliyet, pazara giriş zaman, genel gider kontrolü ve endüstriyel
faktörler. Firma bu faktörleri, endüstrideki rakiplerine göre daha iyi kontrol ederek
maliyet liderliği elde edebilmektedir. Bu açıdan, maliyet liderliği stratejilerinin
uygulanabilmesi; a) yüksek pazar payına, b) hammaddelere daha kolay erişime, c)
mamullerin nispeten standart olmasına, d) işletmenin ekonomiklik ölçeğine ve öğrenme
eğrisinin düşmesine ve e) pazarın yüksek fiyat elastikiyetine bağlıdır (Dinçer, 2004:
200).
Eğer bir firma, maliyet liderliğini başarmış ise, o halde firma rakipleri karşısında
bir savunma sağlar. Çünkü düşük maliyetler, büyük rekabet kuvvetlerinin varlığına
rağmen firmaya, ortalamanın üstünde getiriler sağlamaktadır. Endüstrinin gelişmesi ve
yeni müşterilere açılımı sonucunda, rakiplerin, fiyatlar üzerine rekabet etmeye başlaması
durumunda, fiyat savaşında yeni düşünlerin de pazar paylarının düşük maliyet ve fiyat
uygulayan firmalara kalması ile sağlanacak avantajıdır (Porter, 1985). Bununla birlikte
maliyet liderliği stratejisi, firmayı kuvvetli alıcılara karşı korur. Çünkü alıcılar, fiyatları
bir sonraki en verimli rakibin fiyat düzeyine kadar düşürmek için kuvvet kullanabilirler
(Dinçer, 2004). Böylece, maliyet liderliği stratejisi, firmaların hem gelirleri, hem müşteri
payları ve hem de pazar payları genişleyecektir (Porter, 1985).
Bununla beraber, toplam maliyet liderliğinin en büyük sakıncası endüstrideki
yeni oluşumlar, kullanılan teknoloji, girdiler ve uygulanan teknikler eskiyebilmekte ve
zamanla firmalar maliyetleri düşürebilme yeteneklerini yitirebilmektedir. Ancak,
61
maliyetlere gereğinde fazla odaklanma, endüstrideki sosyo-kültürel değişikliklerin geç
farkına varılmasına neden olabilmektedir (Hitt ve diğ., 1999: 141-142).
Farklılaştırma stratejisi, firmanın değer yaratan tüm faaliyetlerinde
farklılaştırma yaparak, ortalamanın üzerinde getiri sağlamaya yönelik bir rekabet
stratejisidir (Ülgen ve Mirze, 2006: 264). Bu stratejinin temel kaynakları; firmaların
politikaları, firma faaliyetleri arasındaki bağlantılar, firma pozisyonu, iç çalışma
süreçleri ve firmanın davranış biçimleridir (Porter, 1985).
Firma faklılaştırma stratejisi ile pazara benzersiz bir ürün veya hizmet
sumaktadır. Böylece firmalar rakiplerinden farklı bir biçimde müşteri beklentilerini
yerine getirerek ve bunun karşılığında müşterinin ödemeyi kabul ettiği daha yüksek bir
fiyat uygulayarak, endüstri ortalaması üzerinde bir getiri elde etmeye çalışmaktadır.
Dolaysıyla, bu stratejide temel hareket noktaları; müşteri beklentileri, davranış biçimleri,
değer yargıları ve diğer benzer önemli unsurlardır. Firma bu önemli temel hareket
noktalarını kapsamlı olarak araştırmalıdır (Thompson ve Strickland, 1995: 126; Ülgen
ve Mirze, 2006: 264 ).
Farklılaştırma stratejisi, eğer gerçekleştirilebilir ise, endüstride ortalamanın
üstünde bir kazanç sağlar ve beş rekabet kuvvetle başa çıkabilmek için, firmalara
savunulabilir bir konumu yaratabilmektedir (Dinçer, 2004; 202). Ancak, farklılaştırma
stratejisinin bazı sakıncaları da vardır. Farklılaştırmanın en büyük sakıncası, müşterilerin
farklılığı tam olarak algılayamamaları veya sağlanan farklılık için önerilen fiyatı yüksek
bulabilmeleridir. Bu durumda, farklılaştırma stratejisi etkili olamaz. Kısa bir süre sonra
farklılık da rakipler tarafından taklit edilebilir. Bu durumda etki yitirilmektedir. Benzer
62
bir şekilde, belirli bir süre zarfında kabul edilen ve önemli olan farklılık, bir zaman sonra
müşteri gözünde önemini kaybedebilir (Ülgen ve Mirze, 2006: 264-65).
Odaklanma stratejisi ise özel piyasaya sahip mamullere yönelik olarak
kullanılmaktadır. Bu stratejiyi uygulayan bir firma, bir hedef üzerinde odaklanarak tüm
stratejileri bu hedef doğrultusunda şekillendirmektedir. Bir alanda odaklanma
beraberinde uzmanlaşmayı getirecek ve rakiplere göre firmayı daha avantajlı bir konuma
ulaştıracaktır (Aktan, 2005; 122). Odaklanma stratejisini kullanarak firmalar, pazar
bölümü; bir tüketici grubunu, belirli bir dağıtım ve üretim hattını veya coğrafi bölgeye
hedef alabilmektedir (Dinçer, 2004; 203).
Rekabet eden firma sayısının çok olduğu ve rekabetin şiddetli olduğu pazarlarda
firmalar, pazarı oldukça daraltarak çok farklı beklentileri olan müşteri grubuna hizmet
ederek, rekabeti bir bakıma engelleyerek veya azaltarak konumlarını güçlendirebilir ve
daraltılmış ve özelleştirilmiş pazarlarında rekabet üstünlüğü için çalışabilmektedir.
Odaklanma stratejilerinde, daraltılmış bir alt pazar ve daha özellikle, pazara uygun mal
ve hizmetler söz konusudur (Ülgen ve Mirze, 2006: 267).
Firmalar odaklanma stratejisini, maliyet veya farklılaşmaya odaklanmak şeklinde
sürdürebilmektedir. Firmalar belirli müşteri grubuna odaklanarak, maliyet liderliği
stratejisi uygulayabilir. Benzer bir şekilde, firmalar ana bir rekabet stratejisi olan
farklılaştırma stratejisini, belirli müşteri grubuna odaklanmış olarak dar bir pazarda
uygulayabilirler (Porter, 1996: 61-78; Ülgen ve Mirze, 2006: 267-68).
Odaklanma stratejisinin zayıf yönlerinden en önemlisi firmanın büyümesini
sınırlandırmasıdır. Daraltılmış bir pazar ve gelişmeyen müşteri grubu nedeniyle, bu
63
sınırlandırılmış alanda büyüme gerçekleşmeyebilir. Bununla birlikte bazı rakipler, ürün
yelpazelerini, odaklanmış firmanın dar bir hedefe hizmet vermesinin maliyet
avantajlarını ortadan kaldıracak veya odaklanmayla ulaşılan farklılaştırmayı
dengeleyecek kadar genişletebilir (Dinçer, 2004; 204).
Özetle, endüstri örgüt teorisine dayanarak Porter (1980, 1985) tarafından
geliştirilen beş gücü modeli ve genel stratejileri 1980’lerde stratejik yönetim literatürüne
hâkim olmuştur. Ancak Porter’in iş ortamının analizi ve gerek bu analizler gerekse de
strateji oluşturabilmesi için kavramsal model tasarımı üzerinde yoğunlaşıyor olması,
uygulamaya ağırlık veren ‘süreç ekol’ünde yer alan araştırmacılar tarafından
eleştirilmiştir (Mintzberg, 1994). İlginç bir analoji ile Porter’in yaklaşımını Sigmund
Freud’un yaklaşımını benzeten De Wit (1997), durumu doğru teşhis etmenin önemini
yadsımamakla beraber, doğru teşhisin doğru tedaviyi otomatik olarak getirmediğine
dikkat çekmektedir. De Wit (1997)’e göre analiz üzerinde ağırlıkla durulması bir yana,
analiz ve uygulamanın ayrı safha olarak düşünülmesi bile hatalıdır. Benzer bir şekilde,
oldukça etkili olmuş ampirik çalışmasında Rumelt (1991), endüstri yapısından çok firma
ile ilgili olan faktörlerin önemine işaret ederek ‘firma mı endüstri mi ?’ tartışmasında
firma lehine yeni bir boyut katmıştır (Öz, 1997).
Bunun yanı sıra, ne Porter’in rekabet stratejisi modeli, ne de yapı-davranış-
performans paradigmasındaki yapılan birçok çalışma, aynı stratejik grubunda veya aynı
endüstrinde eşit rekabet koşullarda farklı performansların nedenlerini
açıklayabilmektedir. Çalışmaların çoğunda bireysel kuvvet, kaynaklar ve kabiliyetler
gibi faktörler dikkate alınmamıştır. Bu faktörler de, firmaların kendi endüstri veya
64
stratejik grubundaki diğer firmalardan üstün performansını göstermekte çok önemlidir.
Aynı stratejik grup veya sektörde faaliyet gösteren firmaların, farklı performansını
açıklamak amacıyla 1980’lerde araştırmacıların çoğu, firma içi faktörler üzerine
odaklanmaya başlamıştır. Bin dokuz yüz seksenlerin sonunda bu fikirler hakkında çok
sayıda makale yayınlanmıştır. Firma içi bakış açısından 1990’larda kaynak temelli
yaklaşım teorisi önem kazanmaktadır. Takip eden bölümde, kaynak temelli yaklaşımdan
bahsedilecektir.
2.2. Kaynak Temelli Yaklaşım
Stratejik yönetim literatüründe, rekabet avantajı teorisi olarak da bilinen kaynak
temelli yaklaşımın özünde “arzu edilen düzeydeki yönetsel çabaların, firmada
sürdürülebilir rekabet avantajı yaratacağı ve/veya geliştireceği” varsayımı bulunmaktadır
(Koçak ve diğ., 2005: 4). Kaynak temelli yaklaşım, Chamberlin (1933) ve Robinson
(1933)’un mükemmel olmayan rekabet ve heterojen kaynaklar yaklaşımına
dayanmaktadır.
Kaynak temelli yaklaşımın tohumları, firmalara geniş kaynak yığınları olarak
bakan Edith Penrose tarafından 1958 yılında “The Theory of Growth of the Firm” adlı
kitapla atılmıştır ve Pfeffer ve Salancik (1978), Rumelt (1984), Wernerfelt (1984, 1989)
gibi akademisyenler yaklaşıma katkıda bulunmuşlardır. Fakat yaklaşımda taşları yerine
oturtan ve araştırmaların hız kazanmasına neden olan kişinin Barney (1991) olduğu
kabul edilmektedir.
65
Penrose firmaların sadece bir yönetim birimi olmadığını, aynı zamanda yönetim
kararları ile zaman içinde farklı kişiler tarafından kullanılan verimli kaynakların bütünü
olduğunu söylemiştir (Penrose, 1958).
Bir firmanın başarılı olması çevreden kaynak sağlayabilme kabiliyetine bağlıdır
(Pfeffer ve Salancik, 1978) ve yeni girişimin kritik kaynakları (hem insan kaynağı hem
de finansal kaynakları) toplayabilme yeteneği onun hayatta kalmasında önemli bir yere
sahiptir (Pfeffer ve Salancik, 1978; Birley, 1986; Boyd, 1990). Daft (1983) firma
kaynaklarını firmanın etkinliğini ve verimliliğini artıracak stratejilerin planlanması ve
geliştirilmesini sağlayan bütün varlıklar, yetenekler, firma özellikleri ve bilgi olarak
tanımlamıştır.
Kaynak temelli yaklaşıma göre firmaların heterojen kaynaklardan oluşuğu
varsayımından yola çıkarak yeni girişim için gereken kaynakların anlaşılabilmesi,
değerlenmesi ve seçilmesi için kaynakların sistematik bir şekilde kategorize edilmesine
ihtiyaç olduğu söylenebilir (Ardichvili ve diğ., 2000). Barney (1991) kaynakları üçe
ayırmıştır:
• Fiziksel sermaye kaynakları (finansal kaynaklar, teknoloji, duran
varlıklar, firmanın yeri ve hammaddelere ulaşabilmesi).
• İnsan kaynakları (eğitim, tecrübe, zeka, bağlantılar ve firmadaki yönetici
ve çalışanların kavrayışları).
• Örgütsel sermaye kaynakları (firmanın, planlama, kontrol ve koordine
etme sistemleri ile firma içindeki, firmalar arası ve çevredeki grupların
birbirleriyle gayrı resmi ilişkileri).
66
Finansal ve fiziksel kaynaklara ek olarak, örgütsel kaynaklar, insan kaynakları ve sosyal
kaynaklar da yeni bir girişimin temel yapı taşlarıdır (Barney, 1991; Amit ve
Schoemaker, 1993). Kaynak temelli yaklaşımın temel noktaları şunlardır (Fahy, 2000):
• Sürdürülebilir rekabet avantajı ve yüksek performans.
• Avantaj sağlayan kaynakların özellikleri ve çeşitleri.
• Yönetimin stratejik kararları.
Barney (1991)’e göre belirli firmalar aynı alanda faaliyet gösteren diğer
firmaların uygulayamadığı değer yaratacak stratejileri uyguluyorsa rekabet avantajına
sahip olurlar. Sürdürülebilir rekabet avantajı ise diğer firmaların, değer yaratan
stratejilerin getireceği faydayı taklit edememeleri sonucunda ortaya çıkmaktadır. Bu
nedenle kaynak temelli yaklaşım stratejik kararlar üzerinde durarak yöneticileri
gelirlerin maksimize edilmesi için kullanılacak olan önemli kaynakların bulunması,
geliştirilmesi ve kullanılması konusunda sorumlu tutmaktadır.
Barney ve Hoskisson (1989) çoğu endüstride kaynakların en azından bir
dereceye kadar heterojen ve transfer edilemez olması gerektiğini belirtmişlerdir. Eğer
kaynaklar homojen ve transfer edilebilir olsa idi, sektördeki bütün firmalar aynı şeyi
taklit edebilirlerdi (Barney, 1991). Barney (1991)’e göre Lieberman ve Montgomery
(1988)’nin iddia etiği gibi sektörde kaynakların homojen olması durumunda, bir firma
rekabet avantajını ilk olarak elde ettiği zaman (ilk hamle avantajı) diğerleri de aynı
kaynaklara ulaşabilme fırsatına sahip oldukları için hemen taklit edebileceklerini ve
böylece sürdürülebilir rekabet avantajı sağlanamayacağını vurgulamıştır. Yani kaynak
67
temelli yaklaşıma göre bir endüstride ilk hamle avantajının olabilmesi için kaynakların
heterojen ve transfer edilemez olması gerekir.
Aynı şekilde Bain (1956), ve Caves ve Porter (1977)’in iddia ettiği gibi bir
endüstride kaynak hareketliliğinin önünde engeller veya giriş engelleri olması
durumunda endüstrideki firmaların kendi endüstrilerinde (gruplarında) olmayan
firmalara karşı sürdürülebilir rekabet avantajı sağlayabilmeleri için bu engellerle
korunan firmaların diğerlerinden farklı stratejiler uyguluyor olmaları gerekir ve bu da
kaynakların transfer edilemez ve heterojen olmasını gerektirmektedir. Yani kaynaklar
hareketli ve homojen ise giriş ve mobilete korumalarının olması mümkün değildir
(Barney, 1991).
Kaynak temelli yaklaşım iki varsayımdan yola çıkar. Bunlardan biri kaynakların
firmalar arasında dağılımının heterojen olması dolayısıyla endüstrilerde faaliyet gösteren
firmaların sahip oldukları kaynaklar bakımından diğerlerinden farklılık göstermesi;
diğeri ise bu kaynakların firmalar arasında taşınamaz veya transfer edilemez olmasıdır
(Barney, 1991). Bu iki varsayımdan yola çıkarak; kaynak temelli teori firmalar için
sürdürülebilir rekabet avantajının sağlanabilmesinin ancak firmaların çok üstün
kaynaklara sahip olması ve bu kaynakların endüstriye dağılmasını engelleyen bir
mekanizmanın var olmasıyla mümkün olduğunu savunur. Barney 1991’deki
makalesinde değerli ve nadir olan, taklit ve ikame edilemeyen kaynaklar ile
sürdürülebilir rekabet avantajı arasındaki ilişkiyi anlatmaktadır (Şekil 6).
68
Şekil 6: Firma Kaynakları ve Sürdürülebilir Rekabet Avantajı Arasındaki İlişki
Kaynak: Barney, J. 1991. Firm resources and sustained competitive advantage. Journal of Management, 17(1), s. 112.
Barney (1991), kaynakların, rekabetçi üstünlük sağlanabilmesi için sahip
olunması gereken dört özelliğinden bahsetmiştir. Bunlar:
a) Kaynakların Değerli Olması: Rekabet avantajına veya sürdürülebilir rekabet
avantajına sahip olmak için firmanın kullandığı kaynakların değerli olması
gerekmektedir. Değerli kaynaklar firmanın verimini ve etkisini arttıracak stratejilerin
uygulanmasını sağlayan kaynakların bütünüdür.
b) Kaynakların Az Bulunur Olması: Bir firmanın sürdürülebilir rekabet
avantajına sahip olması için elinde bulunan değerli kaynakları kullanması yetmez aynı
zamanda bu değerli kaynakların faaliyet gösterilen alanda bulunan diğer firmalar
tarafından kullanılmıyor olması gerekmektedir. Dolayısıyla değerli olan kaynakların
aynı zamanda az bulunur olması da gerekmektedir.
c) Kaynakların Taklit Edilemez Olması: Değerli olan ve az bulunan kaynaklar
firmalara rekabet avantajı sağlayabilirler fakat rekabet avantajının sürdürülebilir olması
açısından bu kaynakların diğer firmalar tarafından taklit edilemez olması gerekmektedir.
‐Firma Kaynaklarının Heterojenliği -Firma Kaynaklarının Taşınamaz Olması
-Değerli -Az Bulunan -Taklit Edilemeyen - Tarihe Bağlı - Rastlantısal
Belirsizliği - Sosyal
Karmaşıklık - İkame Edilemez
Sürdürülebilir Rekabet Avantajı
69
d) Kaynakların İkame edilemez olması: Son olarak sürdürülebilir rekabet
avantajına sahip olabilmek için firmanın elinde bulunan değerli, nadir olan ve taklit
edilemeyen kaynakların faaliyet gösterilen alanda daha fazla bulunabilecek veya taklit
edilebilecek kaynaklar tarafından ikame edilememesi gerekmektedir.
Birçok akademisyen çalışmalarında kaynaklar üzerinde dururken özellikle maddi
olmayan varlıkların önemini vurgulamış ve firmalar arasındaki performans
farklılıklarının genellikle maddi olmayan kaynaklara bağlayarak bu kaynakların rekabet
avantajı sağladığını savunmuşlardır. Galbreath ve Galvin (2004) bu görüşün ampirik
olarak her zaman doğru olamayacağını belirtmiş, bunu da sadece tek bir kaynağın veya
kaynak grubunun (maddi olmayan kaynaklar) firmanın performansında belirleyici
olamayacağını, bazı kaynakların gücünü diğer kaynaklarla entegrasyon içinde olmasına
bağlamışlardır.
Geleneksel strateji modelleri (Porter’in beş kuvvet modeli gibi) firmaların dış
rekabet çevresine odaklanırken, kaynak temelli yaklaşım dış rekabet çevresi ile
işletmenin iç yetenekleri arasında bir uyumun olması gerektiğini savunmaktadır. Kaynak
temelli yaklaşım stratejik aktivitelerin belirlenmesinde firmanın iç çevresinin kaynaklar
ve yetenekler bakımından dış çevresine göre daha önemli olduğu perspektifine dayanır.
Ayrıca kaynak temelli yaklaşım firmanın dış çevresindeki durumun oluşturacağı
stratejilerin uygulanması için gerekli kaynaklara odaklanmak yerine, firmanın benzersiz
kaynaklarının ve yeteneklerinin stratejiye temel oluşturması gerektiğini savunmaktadır.
Kaynak temelli yaklaşım, yeni bir yaklaşım olması nedeniyle çok çeşitli
tartışmalara konu olmuştur (Karacaoğlu, 2006). Dierickx ve Cool (1989), Barney’in
70
1986’da yayınladığı makalesinde, firmaların rekabet üstünlüğü elde etmelerinde ürün
pazar pozisyonuna odaklanmanın yeterli olacağı şeklindeki değerlendirmesine itiraz
etmektedirler. Yazarlar, bir stratejinin uygulanmasında gereksinim duyulan kaynaklar
için, stratejik faktör piyasasına bakılmasına Barney (1986) gibi kendileri de itiraz
etmemekle birlikte, Barney (1986)’in makalesinde bütün gerekli kaynakların stratejik
faktör piyasalarından alınıp satılabileceğinin varsayıldığını, hatta bunun kusurlu faktör
piyasalarında bile geçerli olabileceği şeklindeki değerlendirmelerin bulunduğunu
belirterek bu görüşlere katılmadıklarını belirtmektedirler. Dierickx ve Cool (1989),
firmaya ait itibar, güven, sadık müşteriler ve insan kaynakları gibi varlıkların stratejik
faktör piyasalarında ticarete konu olamayacağını ve bunların firma içinde zamanla
oluşacağını belirtmektedirler. Ayrıca, yazarlar ticarete konu olan varlıkların kolaylıkla
piyasalarda alınıp satılabildiğinden sürdürülebilir rekabet üstünlüğü sağlayamayacağını
da ifade etmektedirler (Dierickx ve Cool, 1989).
Priem ve Butler (2001) kaynak temelli yaklaşımın bir teorik yapıdan uzak
olduğuna ve uygulamaya dönük bazı sınırlılıklarının bulunduğuna dikkatleri
çekmektedirler. Yazarlar, bir yaklaşımın, ampirik araştırmalarla test edilerek ve buradan
elde edilecek sonuçlara göre genelleyici değerlendirmelere ulaşılarak teori haline
gelebileceğini belirtmektedirler. Priem ve Butler (2001), bu noktada kaynak temelli
yaklaşımın rekabet üstünlüğünü tanımladığını, ancak teori düzeyinde genellemelere
ulaşabilmek için ampirik araştırma yapmaya olanak sağlamadığını vurgulamaktadırlar.
Öte yandan Priem ve Butler (2001), kaynak temelli yaklaşımın strateji araştırmalarında
da sorun olduğunu belirtmektedirler. Miller ve Shamsie’nin 1996’da Hollywood film
71
endüstrisinde yaptıkları bir araştırmada kaynak temelli bakış açısına başvurmaksızın,
bunun yerine bilgi temelli yaklaşım ile benzer bulguların elde edilebileceği iddia
etmişlerdir. Yazarlara göre, strateji araştırmalarında kullanılan kaynakların; ne zaman,
nerede ve nasıl yararlı olabileceğine dikkat edilmeden referans olarak kullanıldıklarına
işaret edilmektedir. “Nasıl” sorusu bu araştırmalarda ‘kara kutunun’ çözümlenmesinde
hareket noktasını oluşturmaktadır. İşte kaynak temelli yaklaşım “nasıl” sorusuna yanıt
oluşturacak araçları sunmada zorlanmaktadır. Diğer bir sorun; kaynakların
tanımlanmasında, sınıflamasında ve değerlerinin açıklanmasında yaşanan güçlüklere
ilişkindir. Özellikle, maddi olmayan kaynak ve kabiliyetlerin ölçülememesi güçlüğü
artırmaktadır (Priem ve Butler, 2001; Karacaoğlu, 2006; 131-132).
Sonuçta, kaynak temelli yaklaşım, istikrarlı ortamlarda rekabet avantajına
yönelik yararlı açıklamalar sunarken, firmaların çevresel değişikliliklerle nasıl uyum
sağalacağını cevap verememektedir (Teece ve diğ., 1997). Kaynak, yetenek ve yetkinlik
yapılandırmaları kısa bir süre için avantaj kaynağı olabilir, ancak hızla değişen çevreden
dolay firmalar bu avantajı kaybedebilirler. Firma, mevcut kaynakları, yetenekleri ve
yetkileri, çevredeki sürekli değişen tercihler ve taleplerle uyumlaştırmalıdır (Teece ve
diğ., 1997). Dinamik çevrelerde, firmaların nasıl bir stratejik duruş sergilemesi
gerektiğinin cevabı dinamik kabiliyetler teorisini vermektedir.
Evrimsel teoriyle bağlı olarak dinamik kabiliyetler kavramında, firma
kabiliyetleri ve rutinleri önemli bir rol oynamaktadır. Devam eden bölümde firma
kabiliyetlerinden ve rutinlerinden bahsedilecektir.
72
2.3. Firma Kabiliyetleri ve Rutinleri
Evrim teorisi (Nelson ve Winter, 1982) ve dinamik kabiliyetler literatürü (Teece
ve diğ. 1997), firmaların kabiliyetlerinin geliştirilmesini anlamak ve özellikle farklı
endüstri bağlamlarında kabiliyetlerin kaynaklarının daha fazla değer yaratmakta nasıl rol
oynadığını açıklamak için bakış açışlarını sunmaktadır. Akademisyenler kabiliyetler
konusunda farklı görüşlere sahiptir. Kabiliyetler hem firmanın yapısından hem de farklı
öğelerden oluşmaktadır (Feldman ve Pentland, 2003). Kabiliyetlerin bu iki açıdan
anlaşılması firma performansını ve değişimini anlamakta önem taşımaktadır.
Kabiliyetler firmanın farklı görevlerini yapmaları için birer faaliyet
programlarıdır (Winter, 2000). Firmanın tecrübesi geliştikçe, becerikliliği de aynı oranda
artmaktadır. Kabiliyetler, daha sonra, rekabet avantajı kaynağı olabilmektedir ve
stratejik formülasyonu ile resmi kararlar almakta etkili bir rol oynamaktadır (March,
1991). Kabiliyetlerin yapılandırılması da firmaların farklı performansının açıklanmasına
yardımcı olur. Böylece, firmaların bunları nasıl geliştirdiğini ve kullandığını daha iyi
anlamaları gerekir.
Rutinler organizasyon kabiliyetleri literatüründe çok önemli yer tutmaktadır
(Levitt ve March, 1988; Mart ve Simon, 1958; Nelson ve Winter, 1982), ve firmaların
sinir sistemi (Winter, 2000) ya da temel yapıları (Dosi ve diğ., 2002) olarak
nitelendirilmektedir. Rutinler davranışsal olarak kabiliyetlerden daha temel bir yapıdır.
Rutinler kalıcı olarak öğrenilen davranış modellerini (Cohen ve Bacdayan, 1994) veya
ayırt edici örgütsel prosedürleri (Nelson ve Winter, 1982) temsil etmektedir. Böylece
rutinler, firmaların tecrübe deposu haline gelmektedir. Bu tecrübeyi kullanarak firmalar
73
süreklilik sergileyen, desenli ve tekrarlanan görevler ile eylemleri, daha etkin bir şekilde
gerçekleştirebilir (Winter, 2003). Strateji ve firma teori literatüründe birçok çalışma,
firma üyelerinin önceki stratejik yönetim tecrübesinin firma davranışını etkilediğini
göstermektedir (Amburgey ve diğ., 1993; Amburgey ve Miner,1992; Gulati, 1995;
Miller ve Friesen, 1980). Bir firma bir rutini iyi geliştirirse, bu rutin firmaya beceriklilik
kazandırır.
Ayrıca, rutinler kabiliyetlerin oluşumunda kaynakların nasıl kullanılacağında
önemli bir rol oynar ve rekabet avantajı sağlamaktadır. Buna karşılık, kabiliyetler
firmalar için kaynakların kazanılmasını, geliştirilmesini ve dağıtılmasını sağlar. Sonra bu
kaynaklar, değer yaratan ürünlere dönüştürülerek sürdürülebilir rekabet avantajı
sağlanabilmektedir.
Kabiliyet yapılandırmaları, rutinler, onların özellikleri ve aralarındaki bağlılıktan
oluşur (Lavie, 2006). Kabiliyet yapılandırmaları, rasyonel karar vericilerin değeri
maksimize davranışlarını yansıtmaktadır (Dutta ve diğ., 2005). Buna göre, kabiliyetler
ve değeri maksimize eden kararların uyumlu olması firma performansını etkiler.
Zamanla, firmalar kendi kabiliyetlerini yapılandırarak ve kabiliyet boşluklarını
daraltarak performans sonuçlarını etkilemektedir (Lavie, 2006).
Bu araştırmada, Lavie (2006: 153)’nin kabiliyet yapılandırması kavramı
kullanılacaktır. Kabiliyet yapılandırması “oluşturulduğu rutinlerin kompozisyonu, bu
rutinlerin nitelikleri ve bu rutinlerin birbirine bağlı olmalarıdır” (Lavie, 2006: 153). Bu
bakış açısına göre, rutinlerin oluşumu, yeniden yapılandırılması ve farklı kabiliyet
yapılandırmalarının kullanımı rasyonel karar vericilerin değeri maksimize eden
74
davranışını yansıtır. Bu davranış, çeşitli seçeneklerin arasında, ‘En iyi’ alternatifin
seçilmesini sağlar (yani, değeri maksimize eden yapılandırma). Bu değeri maksimize
eden yapılandırma rekabetçi bir sanayi kesiminde benzer kabiliyetlere sahip olan
rakiplerin arasında en değerli yapılandırmayı temsil eder (Dutta ve diğ., 2005; Lavie,
2006). Böylece, firma performansı; kabiliyet yapılandırması ve değeri maksimize eden
kabiliyetlerin arasındaki uyuma bağlıdır. Ancak, bilişsel sınırlamalar ve üst yöneticilerin
arasında bilgi eksikliği firmanın değerini maksimize eden kabiliyetlerin geliştirilmesi ve
uygulanması kapasitesini etkiler ve böylece rakipler arasında performans farkı
yaratmaktadır (Winter, 2000). Ayrıca, finansal kaynaklar da, firmanın potansiyel
alternatiflerinin seçmesini etkiler. Bu da firmanın değeri maksimize eden kabiliyet
yapılandırmasını etkileyerek performansında fark yaratmaktadır. Önceki çalışmalar bazı
firma kabiliyetlerin sürdürülebilir rekabet avantajı kaynağı olabileceğini öne sürmektedir
(Collis, 1994; Dutta ve diğ., 2005; Teece ve diğ., 1997). Firma kabiliyetleri, kaynakların
üretken ürünlere dönüştürülmesini yönetmektedir (Dosi ve diğ., 2002). Böylece firmaya
benzersiz ürün-pazar pozisyonu oluşturmakta avantaj sağlayıp, rekabet avantajı
yakalanabilir. Ancak, söz konusu ürün- pazar pozisyonları, rakipler tarafından taklit
edilebilir, mevcut pozisyonların tek başına gelecekteki sürdürülebilir rekabet avantajını
sağlayabilmesi mümkün olmaz (Porter, 1991). Pazarda ayrıt edici avantaj için bir
firmaya ek kabiliyetler gerekmektedir. Ek kabiliyetler pazar-pozisyonlar ve/veya üretim
ve idari işlemlerini çoğaltarak veya geliştirerek pazarındaki ayırt edici avantaj
sağlamaktır (Eisenhardt ve Martin, 2000). Buna göre, akademisyenlerin çoğu
75
kabiliyetleri, iki tip rutinlere göre ayırmaktadır. Bunlar: faaliyet yürüten rutinler ve
dinamik rutinlerdir.
Faaliyet yürüten rutinler, “bilinen prosedürleri” yaparken kullanılır. Gelir ve kar
elde etmek amacıyla, firma tarafından sürekli kullanılan rutinler, üretim, dağıtım, ve
finans gibi mevcut faaliyet yürüten rutinlerdir (Winter, 2000; Zollo ve Winter, 2002). Bu
rutinler firma eylemler, yönetir ve pazar-yönetme kabiliyetlerin temelini oluşturur (bkz.
Winter, 2000). Faaliyet yürüten rutinler, firmalara, strateji uygularken kaynaklarından
yararlanılmasını sağlar (Teece ve diğ., 1997) ve genellikle mevcut üretim faaliyetlerini
karşılamak için kaynakların dağıtılmasına temsil eder (Amit ve Schoemaker, 1993; Dosi
ve diğ., 2002). Firma kısmen bu kabiliyetleri, yeniden kullanılabilen kabiliyetlere
stratejik yatırımlar yaparak oluşturur ve bu kabiliyetler, geleneksel iş birimleri ve
fonksiyonlarla birlikte bağlanır (Stalk ve diğ., 1992).
Bunun aksine, dinamik rutinler gelecekte sürdürülebilir rekabet avantajı ve fazla
kâr sağlamak amacıyla mevcut faaliyet yürüten rutinlerin kümesinde istenilen
değişiklikleri meydana getirmektedir (Helfat ve Peteraf, 2003; Leonard-Barton, 1992).
Bu rutinler, pazar fırsatlarından yararlanmak için firmaların bünyesini önemli ölçüde
genişletmesi, geliştirmesi veya uyumlaştırmasını sağlar. Bu rutinler ‘dinamik
kabiliyetleri’de öğe olarak kabul edilmektedir (Teece ve diğ., 1997; Zollo ve Winter,
2003). Bunlar belirli ve tanımlanabilir rutinlerin bir setinden oluşur ve bu rutinler
faaliyet yürüten rutinlerini genişletir, çoğaltır veya yeni rutinleri doğurur (Eisenhardt ve
Martin, 2000). Loasby (1998: 139)’ın, belirttiği gibi, “ Yönetme Kabiliyetleri kendisi bir
kabiliyettir”. Diğer bir deyişle, firmaların geliştirdiği rutinler kabiliyet haline gelince
76
firmalar için, yeni kabiliyetlerinin sağlanmasında önemli rol oynar veya bir değer zinciri
kurarak mevcut kabiliyetleri ile yeni alınan kabiliyetlere bağlanır. Bu araştırma, yeni
kaynak kombinasyonları kullanarak, dinamik kabiliyetlerin yaratması ve dinamik
çevrelerde bu kabiliyetlerin firma performansı üzerinde etkisini açıklamak için dinamik
kabiliyet bakış açısı (Helfat ve diğ., 2007; Teece ve diğ., 1997) kullanılmaktadır.
2.4. Dinamik Kabiliyetler (DK)
“Eğer doğruysa bu çerçeve, hızlı teknolojik değişim rejimlerinde, özel refah
yaratılması büyük ölçüde firma içindeki teknolojik, örgütsel ve yönetimsel süreçlere
bağlı olmasını önermektedir. Kısacası, yeni fırsatların etkili ve verimli kullanılması, özel
refahın yaratılması için rakipleri rekabet dışında tutmak, yeni girenlere engel olmak gibi
stratejilerden daha temel bir çerçevedir” (Teece ve diğ., 1997: 509).
Teece ve diğerleri (1997)’nden alınan yukarıdaki alıntı “Dinamik Kabiliyetler”
kavramının özünü sunmaktadır. DK kavramının kökleri firmanın evrim teorisinde vardır
(Nelson ve Winter 1982). DK kavramı, kabiliyetlerin nasıl geliştiğinden ve dinamik
çevrelerde firmaların nasıl davrandığından bahsetmektedir (Helfat ve diğ., 2007).
Aşağıdaki kısımda, DK kavramının doğuşu ve gelişmesini değerlendirilecektir.
DK kavramının en önemli makalesinde Teece ve diğerleri (1997) sanayi
düzeyinde tekel kazançları oluşturan Porter (1980, 1990)’in rekabet stratejilerini
eleştirmişlerdir. Bunun yanı sıra, oyun teorisine dayalı stratejik çatışma kavramında da
onların temel mantığı, sadece pazar gücünü nasıl kullandığından dolayı eleştiridir. Bu
yaklaşımlar, stratejisinin girişimsel boyutunu dikkate alma ve bu yeni kazanç akışların
77
yaratılmasında esastır (Teece ve diğ., 1997: 512). Teece ve diğerleri (1997) KTY ve DK
perspektifleri, piyasa gücüne dayalı stratejilerden farklı olarak verimliliğe
dayanmaktadır. Daha önceki bölümde belirtilen KTY, yeni rantı oluşturan dinamik
mekanizmaları açıklayamaz. Hızla değişen çevrelerde firmalar, her zaman
“Schumpeterci Şoku” ile karşı karşıdır. Firma yöneticileri, belirsizlik altında karar verir
ve sınırlı rasyoneldir. Bu yüzden, sorunların çözümünü ararken en iyi çözümü yerine
tatmin edici çözümü ararlar (March ve Simon, 1958). Bu da göstermektedir ki,
firmaların mevcut kabiliyetlerini sürekli olarak yeniden yapılandırmaları gerekmektedir.
Özellikle, dinamik ve belirsiz çevrelerde firmaların rutinlerini gözden geçirmesi önem
kazanmaktadır (Eisenhardt ve Martin 2000; March, 1991). Yeni rutinler, firmaların bilgi
tabanlarının temelini oluşturmaktadır (Zollo ve Winter, 2002). Bununla birlikte, bu yeni
kabiliyetler ile firma rutinleri değiştirmek için yetki geliştirir ve bu rutinlerine
operasyonların içinde bütünleşebilir (Zahra ve diğ., 2006). DK kavramını temel alan
varsayım, firmaların farklı performans göstermesinin onların iç kabiliyetlerine (yönetsel,
örgütsel ve teknolojik) bağlı olduğudur (Zott, 2003). DK kavramı; Ar-Ge, teknoloji
stratejisi ve örgütsel öğrenme tabanlı literatürü birleştirerek firma stratejisi yaklaşımlar
içinde benzersizdir.
Stratejik yönetim literatüründe, dinamik kabiliyetlerin oldukça çok ve farklı
tanımları vardır. Teece ve diğerleri (1997) dinamik kabiliyeti bir firmanın değişen
çevresiyle uyum sağlamak için iç ve dış kaynaklarına göre değişerek uyumlu olmakta
kullanılan bir kabiliyet olarak tanımlamaktadır. Eisenhardt ve Martin (2000) dinamik
kabiliyetleri “firmanın süreçleri” olarak tanımlayıp ürün geliştirme rutinleri, işbirliği ve
78
satın alma kabiliyetleri, bilgi transferi ve tekrarlanabilir rutinlerine dinamik kabiliyetleri
olarak ele almaktadır. Teece (2007), dinamik kabiliyetlerin hızla değişen çevrelerle
uyum sağlamakta daha yararlı olduğunu söylemektedir. Bununla birlikte Eisenhardt ve
Martin (2000) dinamik kabiliyetlerin ılımlı olarak değişen çevrelerde de kullanılmasını
önermektedir. Zollo ve Winter (2002)’e göre DK bilgili ve istikrarlı süreçlerin bir
desenidir ve DK kullanarak firma işletim rutinlerini değiştirerek etkinliğine artırabilir.
Dinamik kabiliyetlerin bu çeşitli tanımlarını dikkate alarak (Bkz. Tablo 1), bu çalışma
DK tanımı olarak Helfat ve diğ. (2007) tarafından yapılan tanım kullanmaktadır: Bir
firmanın bilinçli olarak onun kaynak tabanı oluşturması, uzatması veya değiştirmesi
kapasitesi dinamik kabiliyettir (Helfat ve diğ., 2007: 4).
Bu tanım hem yeterince hassas ve anlamlı, hem de dinamik kabiliyetlerin
kökenlerini daha fazla incelemek için yeterince geniştir (Easterby-Smith ve diğ., 2009).
Firmanın “kaynak tabanı”, maddi ve maddi olmayan ve örgütsel insan varlıklarının yanı
sıra örgütsel kabiliyetlerden oluşmaktadır. “Kapasite” kavramı ise minimal kabul
edilebilir şekilde bir görevi veya görevlerine gerçekleştirmek için ki yetenektir. Bu da
gösteriyor ki, dinamik kabiliyetlerin fonksiyonu tekrarlanabilir ve göreceli istikrarlı
faaliyettir.
DK tanımı, DK kavramının üç temel özelliğine vurgu yapmaktadır:
• DK değişiklikle ilgilidir.
• DK firma kaynaklarını yeniden yapılandıran ve birleştiren bir kabiliyettir.
• DK firma düzeyindeki tekrarlanabilir bir kabiliyettir.
79
Tablo 1: Dinamik Kabiliyetlerinin Tanımları
Kaynak Tanımı
Helfat (1997) Değişen pazar koşullara göre yeni ürün ve süreçleri yaratmakta yardım olan kabiliyet dinamik kabiliyettir.
Teece ve ark. (1997)
Hızla değişen çevreye göre firmanın iç ve dış kabiliyetlerine entegre etme, inşa ve yeniden yapılandırması dinamik kabiliyettir.
Eisenhardt ve Martin (2000)
Firmanın kaynakları kullanılan süreçleri - özellikle kaynakların entegre edilmesi, yeniden yapılandırılması, piyasa değişimini uyumlaştırılan veya hatta pazar değişimi yaratan kaynaklara alan ve bırakan süreçlerdir. Dinamik kabiliyetler bu sebepten dolayı örgütsel ve stratejik rutinlerdir. Bu kabiliyetleri kullanarak firmalar değişen pazarlara göre varlıklarını yapılandırabilir.
Zahra ve George (2002)
Dinamik kabiliyetler değişiklik odaklı kabiliyetlerdir. Bu kabiliyetler firmaya müşterilerine ve rakiplerine göre kaynakların yeniden yapılandırmakta yardım eder.
Zollo ve Winter (2002)
Dinamik kabiliyet bilgili ve istikrarlı süreçlerin bir desenidir. DK kullanarak firma işletim rutinlerini değiştirerek etkinliğine artırabilir.
Winter (2003) Dinamik kabiliyetler durağan (substantif) yeteneklerine, genişletir değiştirir veya yaratır.
Zahra ve diğ. (2006)
Üst düzeydeki yetkililerinin kararlarına göre firmanın kaynaklarının ve rutinlerinin yeniden yapılandırılmasıdır.
Helfat ve diğ. (2007)
Bir firmanın bilinçli olarak kaynak tabanı oluşturması, uzatması veya değiştirmesi kapasitesi dinamik kabiliyettir.
DK kavramı firma kabiliyetleri ve kaynaklarının dinamikleri üzerinde odaklıdır.
Dinamik kabiliyetleri tartışırken, kaynaklar ve kabiliyetlerin ayrılması önemlidir.
Kaynak bir firmanın sahip olduğu, kontrol altında veya yarı-kalıcı olarak kullanabildiği
bir varlık veya bir üretim girdisidir (Helfat ve Peteraf, 2003). Kaynakların örnekleri,
imalat malzemeleri, araştırma ile geliştirme becerileri ve bilgisayar donanımlarıdır.
Firma kabiliyeti, üst düzey bir rutin veya rutinlerin bir takımıdır. Bunlar önemlidir ve
belli bir sonuç almak için firma yöneticilerine karar seçenekleri vermektedir (Winter,
2003). Örneğin, kaynaktan vazgeçilmesi, bir varlığın firmanın portföyünden çıkarılması
80
ve bununla ilgili kaynağını faktör piyasasından başka bir firmayı transfer etmesi
kabiliyet ile ilgilidir (Moliterno ve Wiersema, 2007). Başka bir deyişle, dinamik
kabiliyetler firmanın kontrolü altında olan kaynakların başarılı bir şekilde dağıtılması ve
yeniden yapılandırılması için firma düzeyindeki süreçlerdir (Amit ve Schoemaker, 1993;
Helfat ve Lieberman, 2002).
Firmanın süreçleri ile beraber firmanın stratejik pozisyonları ve stratejik yolları
da DK kavramının önemli bileşenleridir (Teece ve diğ.,1997). Stratejik pozisyon
firmanın kontrol altındaki özel kaynaklarıdır ve firmanın rekabet pozisyonu ve kazanç
akışların belirtmektedir (Teece ve diğ., 1997). Stratejik pozisyon farklı kaynaklardan
oluşmaktadır. Bunlar: teknoloji, finansal, kurumsal ve firma altındaki diğer kaynaklardır
(Boccardelli ve Magnusson, 2006). Stratejik yol, firmanın mevcut sahip olduğu
kaynaklar ve kaynakları geliştirmek için izlediği evrensel yoldur (Campbell, 1997;
Teece ve diğ., 1997). Firmanın şimdiki kabiliyetleri ve kaynakları gelecekte alınan yeni
kaynaklar ve kaynakların geliştirmesini etkilemektedir (Cohen ve Levinthal, 1990;
Powell ve diğ., 1996). Böylece firmanın gelecekteki kabiliyetleri ve kaynakları
geçmişteki izlediği yolla bağlıdır (Hakansson ve Lundgren, 1997; Teece ve diğ., 1997).
Geçmişe dayalı bu bağımlılık, firma için hem avantajlı hem de dezavantajlı olabilir.
Değişimle mücadele ederken izlenen yol bağımlılık avantajı sağlayabilir. Ancak,
firmaların geçmişte izlediği yola daha fazla dayanması dezavantaj oluşturabilir (Ciborra
ve Andreu, 1998; Collis, 1991; Dierickx ve Cool, 1989; Hakansson ve Lundgren, 1997).
Dinamik kabiliyetlerini, durağan (substantive) firma kabiliyetlerden ayıran
özelliği, mevcut kabiliyetlerin değişmesi veya yeniden yapılanmasıdır (Collis, 1994).
81
Örneğin, ürün geliştirmek için yeni rutin, yeni durağan bir kabiliyettir, ancak bu gibi
kabiliyetleri değiştiren kabiliyet dinamik bir kabiliyettir. Böylece, dinamik kabiliyetleri,
durağan kabiliyetler ve kaynaklarına destek verip (Helfat ve Peteraf, 2003; Teece ve
diğ., 1997; Zahra ve diğ., 2006; Zollo ve Winter, 2002), firma için rekabet avantajı ve
üstün performans sağlayabilir. DK çevredeki fırsatlardan yararlanmak için firmayı daha
esnek hale getirebilmektedir.
Literatürde araştırmacılar farklı firma süreçleri ve rutinlerini DK olarak
araştırmaktadır. Yeni ürün geliştirmek için rutinler bir DKdir. Çünkü yöneticiler farklı
kaynakları ve kabiliyetleri yeniden yapılandırmaktadır ve birleştirmektedir (Helfat,
1994). Firma içinde teknoloji transfer süreçlerinde yöneticiler firmanın bilgi tabanlı
kaynaklarını birleştir ve dağıtır. Bu teknoloji transfer süreçleri bir firmanın dinamik
kabiliyetidir (Hargodon ve Sutton, 1997). Firmalar arasında işbirlikleri ve ağlar da firma
kabiliyetlerinin artırılmasının kaynakları olarak görülmektedir. Stratejik işbirliği,
devralma ve satın alma literatürde DK olarak görülmektedir (Karim ve Mitchell, 2000;
Teece ve diğ.,1997). Örtük ve içe yerleşik kabiliyetler kolayca gelişemeyen
kabiliyetlerdir ve diğer firmalara satın alma yoluyla kaynak ve kabiliyetlerin tümüne ele
geçirebilir. Bu satın alma yolu, alıcının kabiliyetlerin, olumlu yönde etkileyebilir (Karim
ve Mitchell, 2000). Dyer ve Kale (2007) işbirliği ve ağlardan alan kabiliyetleri dinamik
kabiliyetleri bir kısmı oluşturduğunu ve ilişkisel kabiliyetler olarak adlandırmaktadır.
Dinamik kabiliyetlerin diğer örnekleri, sindirme kapasitesi (Zahra ve George, 2002),
uyumsal yeteneği (Rindova ve Kotha, 2001), bilgi transferi (Szulanski, 1996) ve stratejik
karar vermedir (Eisenhardt, 1989a).
82
Literatürde DK ve firma performansı arasındaki ilişki hakkında farklı görüşler
vardır (Teece ve diğ.,1997; Eisenhardt ve Martin, 2000). DK dinamik çevrelerde
firmanın üstün performans sağlamasında önemli rol taşımaktadır (Teece ve diğ.,1997;
Teece, 2007). Buna karşın, Eisenhardt ve Martin (2000)’e göre DK firma tarafından
kullanılan en iyi yönetim uygulamalarıdır ve DK her zaman üstün performansı
sağlayamaz. Teece (2007)’e göre en iyi yönetim uygulamaları rekabet avantaj
sağlayamaz, bu yüzden onlar DK değildir. Macher ve Morey (2009), yapmış oldukları
çalışmada, DK’in firma performansı üzerindeki etkisini olumlu olduğunu saptamışlardır.
Diğer taraftan Ambrosini ve diğerleri (2009), ampirik çalışmasında, DK ve firma
performansı arasında doğrudan bir ilişki olmadığını belirlemişlerdir. Literatürdeki farklı
görüşler ve sonuçlar göstermektedir ki, DK ve firma performansı arasındaki ilişkinin iyi
ve açıkça anlaşabilmesi için farklı bağlamlarda ampirik çalışmaların yapılması
gerekmektedir.
DK ve girişimci odaklılığın değer yaratma ve firma performansı üzerindeki
etkisinden dolayı, bu iki kavram stratejik yönetim ve girişimcilik literatüründe ayrı ayrı
araştırılmaktadır (Teece, ve diğ., 1997; Eisenhardt ve Martin, 2000; Lumpkin ve Dess,
1996; Wiklund, 1999). DK ve girişimci odaklılık kavramlarını birlikte araştıran çok az
araştırma vardır. Bu iki kavramı birlikte araştıran bir araştırma Jantunen ve diğeleri
(2005) tarafından yapılmıştır. Jantunen ve diğerleri (2005) ampirik çalışmasında
girişimci odaklılık, dinamik kabiliyetler ve uluslararası performans arasındaki ilişkiyi
araştırmışlardır. Yazarlar, girişimci odaklılık ve dinamik kabiliyetlerin firma
performansı üzerinde olumlu bir etkisinin olduğunu bulmuşlardır. Çalışmasında,
83
girişimci odaklılık ile birlikte dinamik kabiliyetleri, rekabet avantajının önemli
kaynakları olarak tespit etmiştir. Diğer bir çalışmada Griffith ve diğerleri (2006), DK
kavramını kullanarak girişimci odaklılık ve performans arasındaki ilişkiyi ele
almışlardır. DK’yi, girişimci odaklılık ve firma performansı arasında belirleyici olarak
kullanmışlardır. Araştırmacılar girişimci odaklılığın bilgi kaynaklarının toplanmasında
önemli bir rol oynadığını belirlemişlerdir. Bununla beraber, girişimci odaklılığın bilgi
kaynaklarının DK haline dönüştürülmesinde yardımcı olduğunu ve DK’in performans
artırıcı olduğunu bulmuşlardır. Bu yapılan çalışmalar, DK kavramının anlaşılmasında
önemli bir rol oynamaktadır. Ancak, DK’in firma performansını nasıl ve hangi yönde
etkilediği konusunda literatürde boşluk vardır. Bu çalışma girişimci odaklılığın DK
üzerindeki etkisi ve DK’in firma performansı üzerindeki etkisini araştırılacaktır ve
böylece literatüründeki bu boşluğu doldurmayı çalışılacaktır.
Bu tezin amacı için, örgütsel öğrenme ve insan kaynakları politikaları/
uygulamaları dinamik kabiliyetleri olarak kullanılacaktır. Örgütsel öğrenme kabiliyeti,
firma uyumunun temel süreçleri açısından son derece önemlidir (Miller, 2003). Örgütsel
öğrenmenin firmanın çevresine göre stratejilerin üretilmesi ve uygulanmasında kritik bir
rolü vardır (Daft ve Weick, 1984). Dinamik örgütsel öğrenme kabiliyeti, hızla değişen
çevrelerde üstün performansının sağlamasında benzersiz ve tamamlayıcı rol
oynamaktadır. Örgütsel öğrenmenin en önemli unsuru firmada çalışan bireylerdir.
Örgütsel öğrenme çok-düzeyli süreçtir, bireysel öğrenmeden başlarken grup öğrenmeye
ve nihayet örgütsel öğrenmeye kadar gider (Crossan ve diğ., 1999). Bireysel öğrenme ve
örgütsel öğrenmenin birbiriyle bağlanması insan kaynaklarının önemini
84
vurgulamaktadır. Hızla değişen çevrelerde firmanın insan sermayesi tarafından yaratılan
ve geliştirilen bilgi çok önemli bir yer tutmaktadır (Eisenhardt ve Martin, 2000). Çünkü
firmanın yenilik performansını etkileyen fonksiyonlardan birisi firmanın insan
sermayesinin değeridir (Hitt ve diğ.,2001). Bu nedenle, insan kaynakları, firma süreçleri
ve hızla değişen çevre arasında olan karmaşık ilişki analiz etmelidir (Tripsas ve Gavetti,
2000). Böylece, çevredeki fırsatlardan yararlanmak için insan kaynaklarının
geliştirilmesinde kullanılan insan kaynakları politikaları/uygulamaları önemli bir
dinamik kabiliyettir. Devam eden bölümlerde örgütsel öğrenme ve insan kaynakları
politikaları/uygulamalardan daha detaylı bahis etmektedir.
2.4.1. Örgütsel Öğrenme Kabiliyeti
Stratejik yönetim literatüründe çok sayıda çalışma örgütsel öğrenmenin bir firma
için çok önemli bir kaynak olduğunu vurgulamaktadır. Örgütsel öğrenme firmaların
sahip olduğu kaynaklarda kritik bir kaynaktır ve rekabet avantajının kaynağını oluşturur
(Linderman ve diğ., 2004). Brown ve Duguid (1991) örgütsel öğrenmeyi çalışma ve
yenilik arasında bir köprü olarak görmektedir. Örgütsel öğrenme yöneticilere birçok
açıdan destek veren önemli bir süreçtir (Bapuji ve Crossan, 2004). Örgütsel öğrenme
süreci, faaliyetlerin tekrarlanması ve denenmesi sürecini etkileyerek firma faaliyetlerini
daha verimli ve etkili bir şekilde yürütmektedir (Teece ve diğ., 1997). Öğrenerek, bir
firma yeni bilgiyi keşfedip yaralanarak etkinliğini ve verimliliğini artırabilmektedir.
Literatürde, araştırmacılar örgütsel öğrenme kabiliyetinden; örgütsel değişim için
bilgi süreci (Huber, 1991; Templeton ve diğ., 2002), tecrübe paylaşım sistemi (Casey,
85
2005; Kim, 1993; Nonaka, 1994), firma performansını artıran kabiliyeti (Dibella ve
Nevis, 1998; Lopez ve diğ.,2005; Sinkula, 1994), ve firma yenilenmesi için stratejik bir
yöntem olarak bahsetmektedir. Bu çalışmada örgütsel öğrenme kabiliyeti bilginin
tanınması, bilginin değerini bilinmesi, iş süreci ve stratejik tasarım içinde birleştirilmesi
ve daha iyi çözümler üretmek için kullanılması olarak tanımlanmaktadır (Cohen ve
Levinthal, 1990; Huber, 1991). Örgütsel öğrenme kabiliyeti aşağıdaki bileşenlerden
oluşmaktadır: bilgi edinme, bilgi yayma, bilgi dönüşümü ve kullanımı (Huber, 1991;
Tippins ve Sohi, 2003; Zahra ve George, 2002). Bilgi edinme kabiliyeti, bir firmanın
yeni bilgi arama ya da yeni bilgi sahibi olma anlamına gelmektedir (Huber, 1991). Bir
firma ihtiyacı olan bireylere, bilgi yayabilir ve dağıtabilir, fonksiyonel birimler arasında
bilgi paylaşımı için resmi ve gayrı resmi kanallar kullanılır (Slater ve Narver, 1995).
Bilgi dönüşümü kabiliyeti, bir firmanın bilgi birleştirmesi, var olan bilginin gözden
geçirmesi ve yeni bilginin elde edilmesini göstermektedir (Zahra ve George, 2002). Bilgi
kullanma kabiliyeti bir firmanın elde ettiği ve dönüştürdüğü bilgiye firmanın
faaliyetlerinde dahil edilmesini göstermektedir (Cohen ve Levinthal, 1990).
Örgütsel öğrenme kabiliyeti bireysel öğrenme süreç ve uygulamalarına benzerdir.
İkisi ortak bir kültürün içinde yer almaktadır. Fakat örgütsel öğrenme bireysel
öğrenmeden farklıdır. Çünkü örgütsel öğrenme, bireysel üyelerin toplamı öğrenmeden
büyüktür. Watkins ve Marsick (1993) tarafından açıklandığı gibi: “Örgütsel öğrenme
bireysel öğrenme tarafından geliştirilmiş, fakat örgütsel öğrenme sadece çevre tarama ve
daha iyi kararlar almak için kullanılan bilgi sistemlerinden ibaret değildir. Öğrenme
organizasyonun iş yapma yönteminde gömülüdür ve firmanın her düzeyinde paylaşılır.
86
Ancak, bu her zaman son derece bilinçli olmayabilir. Bu tür öğrenme kişi bağımlı
değildir” (Watkins ve Marsick, 1993: 156).
Bir firmanın varlık stokları; kaynaklardan oluşmaktadır. Kaynaklar verimli bir
şekilde kullanılmasına kadar varlık stokları durgun bir haldedir. Ancak, örgütsel
öğrenme dinamik bir kabiliyet olarak yeni fikirleri geliştirerek ve mevcut kabiliyetleri
yenileyerek bir firma için sürekli ekonomik değerin kazandırmaktadır (Kogut ve Zander,
1992). Örgütsel öğrenme kabiliyeti bir firmanın, çeşitli kaynaklar arasındaki
etkileşimlerini etkileyip (insan ve maddi kaynakları gibi) bireysel kaynakların üretim
kapasitesini yükseltmektedir (Zollo ve Winter, 2002). Örgütsel öğrenme kabiliyeti
kaynakların yeni kombinasyonlarını sağlamaktadır ve böylece yeni kaynak
kombinasyonları bir firmaya daha önce sahip olmadığı verimli hizmetleri sağlar
(Penrose, 1959). Kaynak-tabanlı düzeyde bu sistematik öğrenim, örgütsel düzeyde
öğrenmeye katkıda bulunur (Spender, 1994). Örgütsel öğrenme yoluyla, firmanın
kabiliyetleri dinamik piyasa koşullarını karşılamak için geliştirilmektedir. Örgütsel
öğrenme bir firma tarafından yeni bilgi ve anlayışlar geliştirilmesini sağlayan bir süreçtir
(Slater ve Narver, 1995). Ayrıca öğrenme, firma içindeki faaliyetlerin yeni modeller
geliştirilmesine veya iş mantığının anlaşılmasına neden olarak kaynakların ve
faaliyetlerin yeniden yapılandırılmasını ve dönüştürülmesini sağlar. Değişen bilgi
kaynakları açısından örgütsel öğrenme, dinamik kabiliyetin bir boyutu olarak görülebilir
(Zahra ve George, 2002; Zollo ve Winter, 2002).
Firma performansı açısından örgütsel öğrenme kabiliyeti firma performansını
etkileyen kabiliyeti ve kaynağıdır (Prieto ve Revilla, 2006). Örgütsel öğrenme kabiliyeti
87
çalışanların kabiliyetlerini artıran önemli bir kabiliyettir. Hem var olan bilgiyi elde
ederek hem de yeni bilgi üreterek firma performansını olumlu bir yönde etkiler (Lopez
ve diğ., 2005). Bilgi edinme süreci pazar bilgisine odaklıdır ve pazar odaklı bilgi, firma
performansına etkiler (Sinkula, 1994). Bir firmanın öğrenme kabiliyetleri bilgiyi firma
hafızası olarak kaydetmektedir. Dinamik çevrelerle uyum sağlamak için firma
kaynaklarının kombinasyonunda firma hafızası önemli rol oynamaktadır. Böylece,
öğrenme kabiliyetleri rekabetçi çevrelerde fırsatların keşfedilmesi ve kullanılmasında
oldukça önemlidir. Ayrıca, rakipler tarafından kolayca taklit edilemeyen (Barney, 1991),
öğrenme kabiliyetlerin nadir olması ve taklit edilmemesi firma için rekabet avantajını
sağlamaktadır. Öğrenme kabiliyetleri sadece bilgi kaydedemez. Ancak, firma amacına
ulaşmak için var olan bilgiyi değiştirir ve yeni bilgiyi üretir (Crossan ve diğ., 1999).
Örgütsel öğrenmenin nasıl firma kabiliyet haline dönüşmesi ve örgütsel öğrenmenin
nasıl firma performansını etkilemesi için bilgi edinme süreci ve bilgi transfer sürecinin
anlaşılması gerekmektedir.
Örgütsel öğrenme kabiliyetleri, firmaları firma içinde bilgi edinmenin ve
yaymanın kolaylaştırılması için kullanılan bilinçli, sistematik mekanizmalar, faaliyetler
ve eylemlerden oluşmaktadır. Öğrenme kabiliyetleri sistematik bir biçimde bilgi
oluşturulması ve paylaşımını teşvik etmek için tasarlanmıştır (Klein, 1998), ve durgun
değildir. Bennett ve O’Brien (1994: 2)’in belirtildiği gibi, “hiç bir sürekli-öğrenme
uygulaması sistemin parçası olmadan etkili olamaz”. Örgütsel öğrenme kabiliyeti
olmadan, firma ne tamamen kendi kaynaklarının verimli kapasitelerinden yararlanabilir
(Kor ve Mahoney, 2000) ne de yenilik ve büyüme için önemli olan firma düzeyindeki
88
kabiliyetlerinin geliştirmesi ve yenilenmesini sağlayabilir (Mathews, 2003). Firmalar
çekirdek ve ilgili pazarlara girmek için var olan kaynakların bütünleşmesi ve yeniden
yapılandırmasını öğrenme kabiliyetini kullanarak sağlar (Teece, 1986). Kaynakların ile
kabiliyetlerin bu bütünleşmesi ve yeniden yapılandırılması büyüme sürecini
kolaylaştıran ölçek ekonomisini sağlar (Chandler, 1990). Örgütsel öğrenmenin yetersiz
olduğu zamanlarda, firma fonksiyonlar, departmanlar ve firmalar arasında işbirliği ile
kaynak paylaşımı için önemli fırsatlar kaybedebilir. Bu özellikler, girişimci firmanın
büyümesi ve stratejik uyumunu sağlamak için önemlidir (Kim ve Mahoney 2006, Zollo
ve diğ., 2002).
Popper ve Lipshitz (1998)’e göre, öğrenme süreçlerini anlamak için örgütsel
öğrenme mekanizmalarının anlaşılması gerekir. Yanı yapılar, stratejiler ve prosedürler
firma ve çalışanlarına öğrenmekte yardım eder. Dolayısıyla, firmalar öğrenmeye teşvik
etmek için bilinçli olarak öğrenmeye yardım eden böyle yapılar ve stratejiler kullanır.
Bu nedenle, firmalar bu yapıların benimsenmesini istiyorlar ise öğrenmeyi kolaylaştıran
mekanizmaların geliştirilmesini sağlamaları gerekir. Örgütsel öğrenme, öğrenmeye
uygun yönetim uygulamaları, prosedürleri ve örgütsel yapıları kullanarak
gerçekleştirilebilir (Goh, 2002). Ayrıca, bu uygulamalar, prosedürler ve yapılar bir
firmanın öğrenme kabiliyetinin oluşturulması ve geliştirilmesinde önemli bir rol
oynamaktadır. Garvin (2000) örgütsel öğrenmenin tesadüfen değil de, firmaların bilinçli
olarak öğrenme süreçlerin dizayn etmeleri gerektiğini söylemektedir.
Sonuç olarak rekabetçi bir çevrede, rakiplerden daha yüksek performansı
sağlamak için firmaların sürekli öğrenme sürecinde olmaları gerekmektedir. Bu nedenle,
89
firmaların kendilerine sadece hızla değiştirmeleri yeter değil (Redding, 1997), öğrenerek
yapıcı bir şekilde değişmek gerekmektedir (Edmondson ve Moingeon, 1998; Jankowicz,
2000). Dolayısıyla öğrenmeyen firmaların kendi sektörü içinde başarılı ve üretken bir
firma olarak kalması çok zordur. McCutchan (1997: 8)’un belirtildiği gibi, “bir firmanın
başarısı için anahtar özellik onun öğrenme kabiliyetidir”.
2.4.2. İnsan Kaynakları Politikaları/Uygulamaları
Bir firmanın insan sermayesi onun insan kaynaklarında var olan bilgi, beceri ve
kabiliyetlerden oluşmaktadır (Becker, 1964). İnsan kaynakları içinde olan beceriler
doğrudan öğrenme ve eğitimin sonucudur (Becker, 1964). İnsan kaynak politikaları
firmalara insan kaynakların yaratılması ve yeniden yapılandırılmasını sağlayarak
sürdürülebilir bir rekabet avantajını kazanan önemli bir dinamik kabiliyet olarak
saptanmaktadır (Adner ve Helfat, 2003; Carmeli ve Tishler, 2004; Reed ve diğ., 2006).
İnsan kaynakları yönetiminde (İKY) yatırım yapmayan firmalar için rekabet avantajını
sağlamak zordur (Wright ve Snell, 1998). Bilginin önemli olduğu dinamik rekabetçi
piyasalarda, stratejik insan kaynakları yönetimi önemli bir kabiliyettir (Grant, 1996).
Ayrıca, Adner ve Helfat (2003) dinamik kabiliyetleri; yönetsel insan sermayesi, sosyal
sermaye ve bilişil dinamik kabiliyetleri olarak belirlemektedir. Yazarlara göre bu
dinamik kabiliyetler değişen çevrelerde faaliyet gösteren firmaların idari kararları ve
performansını etkilemektedir. Bununla birlikte, birçok çalışmada insan sermayesi ve
firma performansı arasında yakın bir bağlantı bulunmaktadır (Carmeli ve Tishler, 2004;
Hitt ve diğ., 2001, Reed ve diğ., 2006; Skaggs ve Youndt, 2004; Youndt ve Snell, 2004).
90
Farklı sektörlerde olan bu çalışmalar, firmaların rekabet avantajı sağlaması ve
sürdürmesi için insan sermayesinin önemli bir rol oynadığını göstermektedir.
İK politikaları ve girişimci odaklı firmaların performansı arasındaki ilişki
girişimcilik ve stratejik insan kaynakları yönetimi literatüründe birçok araştırmacı
tarafından vurgulanmaktadır. Örneğin, Baron (2003) insan kaynakları politikaları ve
uygulamalarının firma düzeyindeki girişimciliğin geliştirilmesi ve oluşturulmasında
oynadığı rolünün daha ayrıntılı araştırılma için çağrıda bulunmaktadır. Bu çalışma İK
politikalarının bir dinamik kabiliyet olarak girişimci odaklılıktan nasıl etkilendiğini ve
İK politikalarının firma performansı üzerindeki etkisini inceleyecektir.
Stratejik insan kaynakları yönetimi literatüründe farklı çalışmalarda, insan
kaynakları sistemleri ve firma düzeydeki çeşitli sonuçlar arasında pozitif ilişkiler
bulunmaktadır örneğin, verimlilik (Guthrie, 2001; MacDuffie, 1995), çalışanların devir
hızı (Arthur, 1994; Guthrie, 2001) ve finansal performans (Huselid, 1995; Lee ve
Milller, 1999). Bazı çalışmalarda, çeşitli insan kaynaklar yönetim uygulamaları ve firma
performans arasında pozitif bir ilişki belirlenmiştir. Örneğin, Welbourne ve Andrews
(1996) firmaların çalışanlarına verdiği değerin ve firma düzeyindeki ödüllendirme
sisteminin halka arz edilen (IPO) firmalarının uzun vadeli yaşamlar sürdürmelerine
olumlu bir yönde etkili bulunmuşlardır. Ayrıca Sels ve diğ. (2006) küçük Belçikalı
firmaların çalışmasında İKY yoğunluğu ve verimlilik arasında pozitif bir ilişki
bulunmuşlar. Burton ve O’Reilly (2004) firma düzeyinde yüksek taahhüt üzerine
kurulmuş bir değer sistemin firmanın hayatta kalması olasılığını artırdığını
saptamışlardır. Bu çalışmalar küçük firmalarında insan kaynakları yönetimi
91
uygulamaların nasıl bir rol oynadığını anlamak için önemlidir. Ancak, dinamik
çevrelerde girişimsel firmalarda İKY uygulamalarının nasıl bir rol oynadığı hakkında
çok bilgimiz yoktur. Bu alanda mevcut bilgiyi sınırlayan bir faktör, girişimsel firmalarda
insan kaynakları yönetiminin resmi sistemlerinin benimsenme oranın oldukça düşük
olmasıdır. Örneğin, İngiltere'de küçük ve orta ölçekli firmalarla ilgili bir çalışmada
ankete katılan 100 firmadan % 64’un hiçbir resmi İK stratejisi olmadığı ortaya
çıkmıştır. Bununla beraber bu firmaların çoğu İK uygulamaların yararlı olduğunu
belirtmişlerdir (Cassell ve diğ., 2002). Ayrıca, en yaygın şekilde kullanılan İK
uygulamalar fırsat eşitliği politikaları ve performans değerlendirme sistemleridir. Bu da
bu tür firmalarda çalışanların seçimi, geliştirilmesi ve ücret politikalarında eksiklikler
olduğunu göstermektedir (Cassell ve diğ., 2002). Bu sonuçlar gösteriyor ki, daha
kapsamalı İK politikaları/uygulamaları, girişimsel firmalar için daha büyük bir avantaj
sağlayabilmektedir. Çünkü onların rakipleri istihdam sistemlerin geliştirmesi ve
uygulamasında daha yavaştır.
Husseild (1995), firma özellikleri ve çevresel olasılıkların her ikisinin de İK
politikaları üzerinde etkisi olduğunu bulmuşlardır. Hayton (2005) İK politikaları ve
firma vatandaşlık davranışlarını teşvik eden çevrelerde ilişki olduğunu belirtmektedir ve
böyle çevreler iletişim, güven ve bilgi paylaşımını artırarak yenilikçiye yol açar.
Schuler (1986)’e göre yenilikçi kabiliyetinde artış isteyen firmaların çalışanlarında
aşağıdaki değer ve davranışların olması gerekmektedir. Yaratıcılık, uzun vadeli
odaklılık, ortak davranış, risk-alma, bir sonuç-ve görev-tabanlı odaklılık, sorumluluk
için istek, esneklik, belirsizlik karşısında tahammül ve etkinliği üzerinde odaklanmak.
92
Bu davranışları teşvik etmek için Schuler (1986) farklı İK politikaları uygulamalarının
kullanılmasını vurgulamaktadır. Bunlar; resmi insan kaynakları planlaması, rekabetçi
ödeme, eşitlikçi ödeme yapıları, sonuca dayalı performans değerlendirme, iş yaşam
kalitesine önem ve eğitimde ve geliştirme yüksek katılımdır. Böylece, girişimci
odaklılığa sahip olan firmaların, hızla değişen çevreye göre, esnek İK uygulamalarının
geliştirilmesi ve uygulanması için gerekli olan kabiliyeti daha fazla olduğu
beklenmektedir. Kavramlaşmanın ötesinde, bu ilişkiyi araştıran ampirik çalışma nispeten
daha az yapılmış. Bu ilişkiyi araştıran bir çalışmada Michie ve Sheehan (1999), yenilikçi
teşvik planları, takım çalışması, iş güvenliği ve bilgi paylaşımı gibi politikalar kullanan
firmaların daha çok yeni ürünlerin sunulmasını ve daha yeni süreçlerin kullanılmasını
belirtmektedir.
Özet olarak dinamik çevrelerde bir firma için yüksek derecede becerili olan
yöneticiler ve çalışanların alınması, geliştirilmesi ve motivasyonu, bireysel performansın
değerlendirilmesi ve ödüllendirilmesi için insan kaynakları politikaları son derece
önemlidir. Firmalar İK politikalarına başvurarak hızla değişen çevreyle uyum sağlamak
için insan kaynaklarını oluşturmakta ve geliştirmektedir. Bu nedenle, yüksek derecede
becerili olan insan kaynaklarının geliştirilmesi için gerekli olan insan kaynakları
politikaları/uygulamaları önemli dinamik kabiliyettir.
2.5. Çevresel Dinamizm
Farklı firma sonuçları, doğrudan sadece firma kaynaklarının ve kabiliyetlerinin
etkileri üzerinde incelenmesi, büyük ölçüde bir firmanın kendi bağlama-duyarlılığı
93
değerinin görünmezliliği anlamına gelmektedir. Özellikle, dinamik çevrelerde faaliyet
gösteren firmalarda bu çevreler, doğrudan veya dolaylı olarak, firma performansının ve
bu performansı etkileyen farklı faktörler arasındaki ilişkileri etkileyebilir. Çevresel
özellikleri, firmaların stratejileri, yapıları, süreçleri ve çeşitli sonuçlarını kısıtlamaktadır
(Goll ve Rasheed, 1997). Endüstrinin talepleri, firmanın davranış ve performansını
etkilemektedir. Bu nedenle, çevre-firma arasındaki ilişki stratejik yönetim ve
organizasyon teorisi literatüründe araştırma için önemli bir odak noktası olmuştur.
Temel nokta şu ki, dış çevre koşulları firma davranışını etkiler. Bu nedenle firmalar için
stratejiler ve yapılar oluştururken, stratejik yöneticilerin dış çevre koşullarına göre
davranması gerekmektedir (Zajac ve diğ., 2000). Bu çalışma da çevre koşullarının
girişimci odaklılık ve firmanın dinamik kabiliyetleri arasındaki ilişkiyi nasıl ve ne yönde
etkilediğini araştıracaktır.
Girişimcilik literatüründe, çevre teorilerinin girişimcilik bağlamında ilişkili
olduğunu ve çevre kavramlarının firma performansı üzerinde etkisinin kabul edildiğini
görülmektedir (Acs ve Audretsch, 1987; Aldrich ve Zimmer, 1986; Bygrave ve Hofer,
1991; Bull ve Willard, 1993; Cooper, 1993; Covin ve Slevin, 1997; Naman ve Slevin,
1993; Wiklund ve Shepherd, 2005; Zahra, 1996). Nitekim, girişimcilik alanında farklı
ampirik çalışmalar, çevre koşulları ve çeşitli firma sonuçları arasında doğrudan, dolaylı,
ve aracı olarak önemli ilişkileri göstermektedir (Carroll, 1983; Harrigan, 1981;
McDougal ve diğ., 1992; Sandberg ve Hofer, 1987; Tsai ve diğ., 1991). Dess ve Beard
(1984), Aldrich (1979)’in çalışmasını temel alıp firmanın dış çevresinin farklı
boyutlarını tanımlamış (cömertlik, dinamizm ve karmaşıklık) ve bu boyutları diğer
94
yazarlar tarafından önerilen boyutlarına yakındır (Mintzberg, 1979; Pfeffer ve Salancik,
1978) ve stratejik yönetim ampirik çalışmalarında hakim olmuştur (Keats ve Hitt, 1988).
Ayrıca, birçok çalışmalar girişimcilik bağlamında da bu boyutların uygun olduğunu
göstermektedir (Wiklund ve Shepherd, 2005). Önceki araştırmalar ile tutarlı olarak, bu
çalışmada girişimci odaklılık ve dinamik kabiliyetler arasındaki ilişkiyi çevresel
dinamizmden nasıl etkilendiğini araştıracaktır.
Genellikle, bazı çevre koşullar belirsizlik oluşturmaktadır ve böylece
yöneticilerin çevreye bakış açısı bir firmanın kaynaklarını tahsis eden kararlarında
önemli bir rol oynamaktadır. Özellikle, üst düzeydeki yöneticilerin algılamaları firmanın
eylemlerini etkiler, çünkü onlar gelen bilgileri gözden geçirip yorumlanır ve bu
yorumlara dayanarak kararlar almaktadırlar (Cannella ve Holcomb, 2005; Hambrick ve
Mason, 1984; Starbuck ve Milliken, 1988). Bu yorumlar, yöneticinin çevre koşullarını
anlamasını etkilenir ve bunun sebeple kaynakların tahsisini içeren kararlarını
etkileyebilmektedir.
Çevresel dinamizm, çevre istikrarsızlığı anlamına gelir ve tahmin edilmesi zor
olan çevre değişikliğini simgelemektedir (Dess ve Beard, 1984). Dinamizm Aldrich
(1979: 69)’in çevre türbülans anlayışıyla ilgilidir. Aldrich (1979: 69)’e göre çevre
türbülans “dış faktörlerden kaynaklanan değişiklikleri... bu değişiklikleri yöneticiler
göremez ve onlar için planlaması zor” kavramına yansıtır. Dinamizm pazar ve endüstri
değişim oranında değişiklik ve firmaların kontrolü dışında olan güçlerin belirsizliğinin
seviyesidir. Her ne kadar tüm çevreler değişim geçirirse de, dinamizm genellikle
öngörülemeyen değişiklikler anlamına gelmektedir (Goll ve Rasheed, 2004). Buna göre,
95
bazı endüstri yüksek düzeyde dinamizmi sadece büyüme nedeniyle değil, ancak tahmin
edilemezlik veya büyüme dalgalanmalarından dolayı yüksek dinamizme göstermektedir
(Dess ve Beard, 1984; Pfeffer ve Salancik, 1978). Dinamik pazarlarda her an değişen
çevre nedeniyle yöneticiler için strateji oluşturulması çok zordur (Galbraith, 1973), ve
strateji içinde ortaya çıkan değişikliklere göre modifikasyon yapmanın potansiyeli
gerekmektedir (Hamel ve Prahalad, 1994). Çünkü belirsizlikten kaynaklanan dinamizm,
genellikle rakiplerin kabiliyetleri ve kaynakları hakkında eksik bilgiye sahip
olunmasından kaynaklanır (Zahra ve Bogner, 2000) ve firmalar rakiplerin yanıtlarını
tahmin edemeden davranırlar. Sonuç olarak, “firmalar genellikle körlemesine ve zemin
kaybetme korkusu motivasyonu nedeniyle yanıt vermek zorunda kalırlar” (Smith ve
diğ., 1993: 126). Örneğin talep artınca, stratejik karar verme süreci önceden belirttiği
karar sürecine göre değişir ve rakipler arasında rekabetçi konumlarını önemli ölçüde
değiştirilebilir. Tahmin edilemezlik, rutin olmayan büyük bilgi işleme gereksinimlerini
oluşturabilir ve firmaların yüksek dış görevi taleplerini artırır. Böyle çevrelerde
yöneticilerin çevre koşullarını değerlendirilmesi ve yanıt vermesi, firma iç stratejilerinde
daha büyük önem taşımaktadır (Hambrick ve Cannella, 2004).
Dinamik sanayi genellikle yüksek-büyüme ve teknoloji yoğun endüstri
içermektedir. Bu bağlamda, karar vericilerin düşüncesi rakiplerden daha iyi bir rekabet
konumunda olmak için her stratejik karardan maksimum fayda elde etmek ve çabalarını
maksimize etmek olmalıdır. Hızla değişen talepler nedeniyle, pazar pozisyonları
değişebilir ve firmalar karar verme sürecini her zaman değiştirmek zorunda kalabilir. Bu
ortamlarda tecrübeli ve deneyimli yöneticiler firma için daha çok değerli olacaktır.
96
Örneğin, Eisenhardt (1989a) dinamik çevrelerde çalışan etkili karar vericilerin
davranışlarında, çevre koşullarına hızlı ve kapsamlı yanıt verme özelliklerine sahip
olduğunu bulunmuştur. Eisenhardt (1989a)’e göre, etkili karar vericiler tecrübesiyle
geliştirilmiştir, geliştirilen bilgi arama ve işleme rutinlerini kullanır. Ancak daha az etkili
karar vericiler ise kompleks ve hızla değişen çevrelere yanıt vermek için daha az
gelişmiş rutinleri kullanmaktadır.
Dinamik çevreler ile ilişkili tahmin edilemezliği firma liderler için belirsizlik
oluşturmaktadır (Eisenhardt ve Bourgeois, 1988). Bunun için, araştırmacılar sık sık
stratejik ayarlamalar yapmak gerektiğini (Hamel ve Prahalad, 1994; Porter, 1980)
önermektedir. Yüksek hızla değişen çevreler, yüksek dinamik koşulları temsil eder ve bu
sürekli değişen çevrelerde yöneticilerin hızlı bir şekilde çevreye göre davranmasını
gerektirir. Yöneticiler için hem firmanın içindeki kaynakları dinamik çevrelerine göre
yeniden yapılandırılması hem de firmanın dışındaki ağlarının geliştirmesi
gerekmektedir.
Dess ve Beard (1984), dinamik çevrelerde yöneticilerin çok fazla bilgi sahibi
olmasını önermektedir. Ayrıca, Pearce (1997) dinamik çevrelerde, yöneticiler için karar
alma zamanının çok az olduğunu belirtmektedir. Bu sınırlar firmanın mevcut ve
gelecekteki faaliyetlerini etkilemektedir ve seçeneklerin çeşitliğini kısıtlamaktadır. Bu
koşullar, istikrarsızlık getirmektedir ve firmaların performansını da etkileyebilmektedir.
Çevresel dinamizmin derecesi endüstriler arasında değişir, bu nedenle firmaların
varlığını sürdürebilmeleri için çevreye adapte olan gerekli kabiliyetlerde farklı olmalı ve
bu farklılıkların da firma performansın değişik oranda etkileyebilmektedir.
97
Belirsiz çevreler etkinlik ve verimlilik konusunda yöneticilerin endişelerini
artırabilmektedir ve özellikle firmaların hakim koşullarını bir tehdit olarak algılaması ve
yorumlaması onların dış faaliyetlerine bir kısıtlama getirebilmektedir (Thomas ve diğ.,
1993). Böyle çevrelerde fırsatların aranması ve onlardan yararlanılması için yöneticilerin
risk alarak ve proaktif olarak girişimsel davranması en iyi seçenektir. Bu girişimsel
davranış hem dışarıdaki fırsatlardan faydalanmak için hem de firmanın içindeki
kaynakların yeniden yapılandırılması için önemlidir. Üst düzey yöneticilerin
algıladıkları tehdit ve fırsatların örgütsel eylemlerindeki etkisini inceleyen bir çalışmada,
Chattopadhyay ve diğerleri (2001) belirsiz çevre koşullarını bir tehdit olarak algılayan
firmalar büyük olasılıkla iç örgütsel eylemlerinin ve varlıklarının yönetilmesine daha
fazla odaklanmakta oldukları bulunmuşlardır. Staw ve diğerler (1981)’in, tehdit-sertliği
hipotezini kullanarak, Chattopadhyay ve diğerleri (2001) göstermiştir ki çevresel
belirsizlikten çıkan tehditler daha içe yönelik eylemlere yol açabilir. Ayrıca, firmanın
mevcut rutinleri örgütsel adaptasyonuna etkiler (Lant ve Mezias, 1992), ve bu yüzden
yüksek derece dinamik koşullara yanıt vermek için yöneticiler en iyi bildiği etkinlik
alanını kullanır. Böylece, mevcut ürün-pazar pozisyonlardan daha fazla kazanç elde
ederler.
Yüksek dinamizmin getirdiği belirsizlik, müşterileri ve tedarikçileri ile ilişkilerin
bozuk olmasına yol açabilir. Yüksek düzeyde dinamizm olan çevrelerde çalışan firmalar
için karar-verme, karışık bir süreçtir. Bu karmaşıklıkta karar vermek için firmalar daha
fazla bilgiye sahip olmak zorundadır. Çünkü dinamik çevreler karar verme seçeneklerini
de sınırlandırır (Eisenhardt, 1989a; Pearce, 1997). Çevreler giderek daha dinamik hale
98
gelince, bir firma belirsiz bilgilerin daha anlamlı yorumlarını sağlamak için kendi bilgi
işlem kabiliyetine daha fazla dayanır (Dutton ve Jackson, 1987; Thomas ve diğ., 1993).
Bu şartlarda firmalar kendi kaynaklarının korunmasına daha fazla önem verir (Goll ve
Rasheed, 1997) ve belirsiz sonuçların nedeni olan firma dışındaki yatırımları
kısıtlamaktadır. (Chattopadhyay ve diğ., 2001). Böylece, dinamik çevrelerde faaliyet
gösteren firmalar çevreye adapte olmak için firma içi kabiliyetlerini artırmak için iç
yatırımları tercih eder. Çünkü bu stratejinin uygulaması kısmen kolaydır (Dutton ve
Jackson, 1987).
Dinamik kabiliyetlerin bir firmanın kaynaklarının oluşturulması, uzatılması ve
düzenlenmesindeki etkisi, çevresel dinamizm ile değişmektedir. Durgun ve istikrarlı
çevrede dinamik kabiliyetlerin geliştirilmesi ve sürdürülmesi değerli bir çaba
olmayabilir. Çünkü pazar fırsatlarına yanıt verme ihtiyacı yoktur. Kısaca, “dinamik bir
kabiliyeti olmasına rağmen değiştirmek için fırsat bulamamak bir maliyet yüküdür”
(Winter, 2003: 993). Aksi halde, yüksek hızla değişen çevrelerde endüstri yapısı
bozulur. Bu yüzden durağan kabiliyetlerinin yeniden yapılandırılması için dinamik
kabiliyetlere ihtiyaç vardır (Brown ve Eisenhardt, 1997; Eisenhardt ve Martin, 2000).
Örneğin, dinamik çevrede yeni ürün geliştirmek için gerekli olan fonksiyonel
kabiliyetlerin üzerinde dinamik kabiliyetlerin olumlu etkisi vardır (Pavlou ve El Sawy,
2006). Sonuç olarak, çevresel dinamizm dinamik kabiliyetlerin potansiyel değerini
artırmaktadır. Dolayısıyla, bu tez, dinamik çevrenin, girişimci odaklılık ve dinamik
kabiliyetler arasındaki ilişkiyi etkileyeceğini öngörmektedir.
99
ÜÇÜNCÜ BÖLÜM
GİRİŞİMCİ ODAKLILIK,
DİNAMİK KABİLİYETLER VE FİRMA PERFOMANSI ARASINDAKİ
İLİŞKİYE YÖNELİK NİTEL BİR ARAŞTIRMA
Çalışmanın bu bölümünde öncelikle çalışmanın araştırma soruları ve kavramsal
modeline yer verilecektir. Daha sonra araştırma yöntemi anlatılacak, ardından da
verilerin analizi ve ulaşılan bulgular ortaya konulacaktır. Son olarak genel
değerlendirme yapılacaktır.
3.1. Girişimci Odaklılık, Dinamik Kabiliyetler ve Firma Performansı
Arasındaki İlişki Modeli
Dinamik çevrede girişimci odaklılık, DK ve firma performansı arasındaki ilişkinin
belirlenmesinin amaçlandığı bu çalışmada, bu ilişkinin ortaya çıkarılması için nitel bir
araştırma gerçekleştirilmiştir. Girişimci odaklılık firmaların performansını etkiler, aynı
zamanda firmaların yeni süreçleri ve rutinlerinin oluşturulması ve geliştirilmesini de
etkilemektedir. Bahsedilen bu etkiden dolayı girişimci odaklılığın firma performansı
üzerindeki etkisi ile birlikte DK üzerinde de etkisi beklenmektedir. Durumsallık ve DK
teorik perspektiflere göre, firmaların DK’in oluşturulması ve geliştirilmesinde çevresel
dinamizm önemli rolü oynamaktadır. Bu nedenle, çevresel dinamizmin DK üzerinde
etkisi beklenmektedir. Örgütsel öğrenme kabiliyeti dinamik bir kabiliyet olarak
firmanın bilgi süreçleri ve kaynaklarının oluşturması ve yeniden yapılandırmasını
sağlayarak firma performansını etkilemektedir. Benzer şekilde, İK politikaları dinamik
100
bir kabiliyet olarak firmanın insan kaynaklarını geliştirerek firma performansını
etkilemektedir. Bu nedenlerle, DK’in firma performansı üzerinde etkisi beklenmektedir.
Belirtilen çerçevede aşağıda verilen araştırma sorularına yanıt aranmaya
çalışılmıştır:
AS1: Girişimci odaklılık firma performansını nasıl etkilemektedir?
AS2: Girişimci odaklılık dinamik kabiliyetlerini nasıl etkilemektedir?
AS3: Çevresel dinamizm girişimci odaklılık ve dinamik kabiliyetler arasındaki ilişkiyi
nasıl etkilemektedir?
AS4: Dinamik kabiliyetler firma performansını nasıl etkilemektedir?
Şekil 7’de araştırmanın kavramsal modeli gösterilmektedir.
Şekil 7: Araştırmanın Kavramsal Modeli
Girişimci Odaklılık -Yenilikçilik -Proaktiflik -Risk alma
Firma Performansı -Müşterilerin Elde Tutulması -Satış Büyüme -Kar
Dinamik Kabiliyetler -Örgütsel Öğrenme Kabiliyeti -İK Politikaları/Uygulamaları
Çevresel Dinamizm
101
3.2. Araştırma Yöntemi
Araştırma yöntemi olarak nitel araştırma yöntemlerinden örnek olay yöntemi
seçilmiştir. Yin (2003)’e göre eğer araştırmanın soruları “neden” ve “nasıl” gibi
sorulardan oluşuyor ve olayların davranışlarını kontrol imkânı yok ise, o zaman
araştırma için en uygun yöntem örnek olaydır. Ayrıca, karmaşık girişimci süreçlerinin
anlaşılması (Garntner ve Birley, 2002) ve DK alanında teorinin geliştirilmesi (Helfat ve
diğ., 2007; Verona ve Ravasi, 2003) için örnek olay uygun bir araştırma yöntemidir
(Eisenhardt, 1989; Yin, 2003). Farklı davranışların ve kaynakların, farklı
kombinasyonlarının firma üzerindeki etkisinin anlaşılabilmesinde, doğal ortamda
gözlendiği ve kaydedildiği zengin verilerden dolayı, nitel araştırma yöntemi nicel
araştırmalardan daha yararlıdır (Barney ve diğ. 2001). Nitel araştırmalar, insanların
verdikleri kararları niçin ve nasıl verdiklerin anlaşılmasını kolaylaştırma niteliğindedir
(Gardenhire ve Nelson, 2003). Bu nedenlerle, bu araştırmanın amacına uygun olduğu
için örnek olay yöntemi kullanılmıştır.
Nitel araştırma yönteminin kullanılmasının bir daha nedeni, araştırma konusunda
nicel araştırma yöntemleriyle ulaşılması zor olan, firmanın özel durumlarının tespitini
mümkün kılmasıdır. Nitel araştırma yöntemi, nedenlerin ötesinde, daha detaylı bilgi
almayı sağlayabilmektedir (Eisenhardt, 1989b). Nitel araştırmaları, nicel araştırmalardan
farklaştırılan en önemli özellik, nitel araştırmaların doğal bir ortamda yapılmasıdır. Nitel
araştırma; birey, bir grup, sosyal veya firmanın davranışlarının doğal ortamlarında
gözlendiği, kaydedildiği ve yorumlandığı araştırmadır (Creswell, 1994; Stake, 2005).
Nitel araştırmanın doğal ortamda yapılması, araştırmanın konusunu oluşturan olaylar ve
102
olguların, doğal ortamlarda incelenmesini, araştırmacının katılımcı rolü ve
araştırmacının araştırma sürecinin bir parçası olduğunu ifade etmektedir. Olaylar
mümkün olduğunca doğal ortamlarında incelenmelidir. Böylece, dışsal
yönlendirmelerden kaçınılarak, sonuçlar nesnel bir biçimde belirlenmektedir.
Nitel araştırmanın bir başka olumlu yönü ise standart hale getirilmiş veri toplama
araçlarının kullanılması yerine, araştırmacının kendisinin veri toplama aracı olmasıdır.
Her ne kadar cevaplayıcının etki altında bırakılma riski söz konusu olsa da, özellikle
bilgi almanın zorluğu dikkate alındığında, araştırmacının görüşmeye bilgi almaya
yönelik olarak yönlendirmesi mümkündür. Bazı durumlarda da alt araştırma sorularıyla
bilgiye ulaşmak söz konusu olabilecektir (Özer, 2003: 256).
Bu tezin amacı için, nitel araştırma yöntemlerinden, örnek olay yönteminin
seçilmesinin en önemli sebebi, girişimci odaklılık ve DK süreçlerin her açıdan
araştırılabilmesi için yöneticilerle doğal koşullarda yüz yüze görüşülerek konuyla ilgili
olarak detaylı bilgi elde edebilmektir. Böylece, nicel araçlarda rastlanabilen, anketinin
ilgili kişi tarafından doldurulmaması veya gereken önemi vermeme gibi olumsuzluklar
ortadan kaldırılmaya çalışılmıştır. Örnek olay araştırma yöntemiyle gerçekleştirilen bu
araştırmada, verilerin, görüşmeler yoluyla elde edilmiş olması ve nitel olarak analiz
edilmiş olması, araştırma kapsamında kendileriyle görüşülen kişilerin, gerçek
düşüncelerinin derinlemesine incelenmesine olanak vermiştir.
İşletme alanında yapılan örnek olay araştırmaları, çok örneklerin incelenmesi veya
tek bir örneğin incelenmesi şeklinde olabilmektedir (Yin, 2003). Bu çalışmada, on küçük
103
ileri teknoloji firmaları incelenmiştir. Çok örnekli araştırma bulguları, daha mantıksal bir
biçimde analiz edilebilmesini sağlamaktadır (Yin, 2003; Eisenhardt, 1989b).
3.2.1. Geçerlilik ve Güvenirlik
Örnek olay çalışmasının geçerliliğinin ve güvenilirliğin arttırılması için bu
çalışmadaki süreç, Yin (2003) tarafından önerilen önlemler göz önünde bulundurularak
tasarlanmıştır. Yin (2003), geçerliliğinin ve güvenilirliğin arttırılması için dört testin
yapılması gerektiğini önermiştir. Bunlar;
Yapısal geçerlilik: Nitel çalışmalardaki eleştirilerden birisi, veri toplanırken
araştırmacının öznel yargılarına göre davranacağı yönündedir. Araştırmacı, iyi
tasarlanmış bir araştırma ile bu problemi giderebilmektedir. Yapısal geçerliliği arttırmak
için çeşitli veri toplama yöntemleri kullanılmıştır. Ayrıca, örnek olay raporu, hem örnek
olay konusunda uzman olan bir akademisyene hem de veri toplama sürecinde rol almış
yanıtlayıcılardan birisine okutulmuş ve geri bildirim alınmıştır.
İç geçerlilik: Araştırma konusuyla ilgili literatüre dayanarak, araştırma sorularının
geliştirilmesi örnek olay çalışmasının iç geçerliliğini artırmaktadır. Araştırma sorularıyla
ilgili literatürün taranması, veri analizi aşamasında araştırma konusuyla ilgili gerekli
verilerin üzerinde odaklanılmasını sağlamıştır. Bu nedenle, veri analizi aşamasında
değişkenler arasındaki nedensel ilişki doğru tespit edilmiştir.
Dış geçerlilik: Araştırmanın dış geçerliliği, araştırma sonuçlarının
genellenebilmesi ile ilgilidir. Araştırmada, aynı sektörde, benzer özelliklere sahip olan
birden çok firma seçilmiştir. Bu yöntem, araştırmanın dış geçerliğini artırmaktadır.
104
Bununla beraber yine de, sonuçlardan genelleme yapmak çok doğru değildir. Nitel
araştırmanın amacı genelleme yapmak değildir. Nitel araştırma yöntemleri için araştırma
konusunun yeterli ölçüde ayrıntılı çalışılması ve ilişkilerin daha ayrıntılı olarak ortaya
konulmaya çalışılması daha önemlidir. Böylelikle, araştırma sonuçları teoriye güçlü
destek vermektedir. Bunun yanı sıra, araştırma sonuçları, hipotez oluşturmaya yönelik
olarak kuramlar ortaya çıkarmaktadır.
Güvenilirlik: Görüşme formu ve örnek olayların veri tabanlarını oluşturarak
güvenilirlik sağlanmaktadır. Veri toplama ve analiz yöntemlerinin nasıl yapıldığının
belirtilmesi, güvenilirliğin artmasını neden olmaktadır. Bunun yanı sıra, güvenilirliğin
artması için bu çalışmada, kuramsal altyapıya dayanarak araştırma soruları
hazırlanmıştır ve kuramsal olarak incelenen konulara ilişkin birebir cevaplar alınmaya
çalışılmıştır.
3.2.2. Araştırmaya Katılacak Firmaların Belirlenmesi
Bu aşamada kuramsal çerçeveden hareketle, çalışma için uygun sektör ve firmalar
belirlenmiştir. Örnek olay çalışması için seçilen örnekler, araştırma konusuna uygun
olmalıdır (Yin, 2003). Bu çalışmada, araştırmanın amacına uygun olduğu için dinamik
çevrede faaliyet gösteren ileri teknoloji sektöründeki küçük ölçekli firmalar seçilmiştir.
İleri teknoloji firmaları, pazar koşullarının sürekli değiştiği, ürün hayat eğrisinin
çok kısaldığı ve şiddetli rekabetin yaşandığı dinamik bir çevrede faaliyet göstermektedir
(Liu ve diğ., 2005; Moitra ve Ganesh, 2005). Araştırmacılar, dinamik çevrede faaliyet
gösteren ileri teknoloji firmalarının, girişimci odaklılık ve DK’inden en fazla
105
faydalanabilen firmalar olduğunu belirlemişlerdir (Teece ve diğ., 1997; Khandwalla,
1987). Çevredeki dinamizmden dolayı ileri teknoloji firmaları, hem yenilikçilik,
proakiflik ve risk alma eğilimlerine sahip olmak zorundadır (Wiklund ve Shepherd,
2005), hem de sürekli öğrenmek (Zollo ve diğ., 2002) ve insan kaynaklarını geliştirmek
(Huselid, 1995) mecburiyetindedir. Böylece, tezin kuramsal kısmında açıklanan pek çok
konunun, uygulamada da görülmesine olanak sağlanması, ileri teknoloji sektörünü
uygun bir sektör yapmaktadır.
Araştırmaya katılan firmalar, Orta Doğu Teknik Üniversitesi (ODTÜ) ve
Hacettepe Üniversitesi (HÜ)’nin teknokentlerinde faaliyet gösteren ileri teknoloji
firmaları arasından seçilmiştir. Uygun firmaları bulunmak ve bu firmalara ulaşmak için
en önce ODTÜ ve HÜ’nin teknokentlerinin yönetimleriyle irtibata geçilmiştir. İlgili
makamlara araştırmanın amacı anlatılmış ve onlardan uygun firmaların bulunması ve bu
firmalara ulaşılması için yardım istenmiştir. ODTÜ teknokent yönetimi tarafından on
sekiz firma ve HÜ teknoken yönetimi tarafından da dokuz firmayı kapsayan liste
sağlanmıştır. Listelerden elde edilen telefon numaraları ve e-posta adresleri yoluyla
firmaların sahipleri ve üst düzeydeki yöneticilerle irtibata geçilerek, araştırmaya
katılmaları istenmiştir. ODTÜ teknokentten yedi ve HÜ teknokentten üç firma olumlu
yanıt vermiştir. Olumlu yanıt veren firmalarla telefon ve e-posta ile yapılan görüşmeler
sonucu firma sahipleri ve üst düzeydeki yöneticilerden randevular alınmıştır. Böylelikle,
araştırma kapsamında, on firmanın sahipleri ve üst düzeydeki yöneticileri ile
görüşülmüştür. Tablo’2de araştırmaya katılan firmalarla ilişkin bilgilerini
özetlemektedir.
106
Tablo 2: Çalışmaya Katılan Firmalara İlişkin Bilgiler
No. Faaliyet Alanı Görüşülen Kişi
1 Yazılım Mühendisliği -Firma Sahibi -Proje Müdürü
2 Bilgisayar ve İnternet Oyunları
Firma Sahibi
3 Web Tasarımı Genel Müdürü
4 Web Tasarımı Firma Sahibi
5 Bilgi Teknolojileri Firma Sahibi
6 Grafik ve Web Tasarımı
-Genel Müdürü -Proje Müdürü
7 Bilişim Teknolojileri Genel Müdürü
8 Yazılım Mühendisliği Firma Sahibi
9 Yazılım Mühendisliği Firma Sahibi
10 Bilişim Teknolojileri Firma Sahibi
3.2.3. Veri Toplama Yöntemi
Nitel araştırmalarda verilerin çeşitlemesi ve derinlemesine görüşme; gözlem
notları ve doküman incelenmesi yoluyla yapılabilmektedir (Miles ve Huberman, 1994;
Yin, 2003). Çalışmada görüşmeler veri toplamak için birincil kaynak olarak
kullanılmıştır. İkincil kaynaklar için firmanın internet sitesi ve raporları ele alınmıştır.
Bu araştırmada, yarı yapılandırılmış görüşme tekniği kullanılmıştır. Bu yöntem ile
yöneticilere, soruların anlaşılamaması ya da yanlış anlaşılması halinde, soruya
açıklamalar getirilmesi mümkündür (Merriam, 1988). Ayrıca görüşmede ses tonu,
mimikler ve soruları cevaplamada gösterilen istek, söylenenlerin değerlendirilmesinde
önemli ipucu niteliğindedir. Görüşmenin bizzat araştırmacı tarafından yapılması,
107
soruların başkası tarafından doldurulması ya da önemsenmemesi gibi olasılıkları ortadan
kaldırdığı için elde edilen verilerin kalitesinin sağlanması açısından önemli bir unsurdur.
Ayrıca, her yöneticiye aynı sorular sorulmasından dolayı elde edilen verilerin
sınıflandırılmasında da kolaylık sağlanmıştır (Özgüven, 1980).
3.2.3.1. Görüşme Sorularının Belirlenmesi
Görüşme soruları, kimlik ve konu bilgileri olmak üzere iki bölümde
hazırlanmıştır. Öncelikle kimlik bilgilerini ortaya çıkarmak amacıyla firma
sahipleri/yöneticilerine uzmanlık alanları, konumları ve üst düzey yönetici olarak
çalışma süreleri sorulmuştur. Daha sonra ise, konuya ilişkin verileri almaya yönelik
soruların hazırlanmasına gelmiştir. Sorular hazırlanırken açık uçlu sorular tercih edilmiş
ve soruların yönlendirici olmamasına önem verilmiştir (Neuman, 2003).
Sorular hazırlanırken çalışmanın ana ve alt amaçlarını araştırmaya yönelik
soruların belirlenmesine önem verilmiştir. Bu araştırmada ana amaç, girişimci odaklılık,
DK ve firma performansı arasındaki ilişkinin araştırılmasıdır. Hazırlanan sorular da,
araştırmanın ana ve alt amaçlarını karşılamak üzere hazırlanmıştır (Bkz. Ek 2). Soruların
hazırlanmasında, literatür taramasına yönelik kapsamlar ve kavramlar dikkate alındığı
için farklı boyutları içeren amaçlar için, soru adedi tüm boyutları kapsayacak şekilde
düzenlenmiştir.
108
3.2.3.2. Görüşme Formunun Hazırlanması
Görüşme akışını kolaylaştırmak için bir görüşme formu hazırlanmıştır (Bkz. Ek-
1). Görüşme formu, görüşme prosedürü ve görüşmenin genel ilkelerini kapsamaktadır.
Görüşmelerde araştırmacıyı veri toplamakta yol göstererek görüşme formu çalışma
güvenirliğini artırılmaktadır (Yin, 2003). Görüşme formu girişimci odaklılık, çevresel
dinamizm, İK politikaları, örgütsel öğrenme kabiliyeti ve firma performansı
konularından hazırlanmıştır.
Bu amaçla, araştırmacının kendisinin Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler
Fakültesinde doktora öğrencisi olduğu ve bu araştırmadan elde edilen verilerin doktora
tezinin verilerini oluşturacağı ifade edilmiştir. Ayrıca soruların kendisi tarafından
sorulacağını belirterek, istenirse sorunun birkaç kez okunabileceğini, sorular yeterince
açık değilse açıklama yapılmasını istemekten çekinilmemesi gerektiği de ifade
edilmiştir.
3.2.3.3. Görüşmelerin Yapılması
Görüşmeler firma sahipleri/yöneticilerin kendilerinden elde edilen bilgiler
doğrultusunda, kendilerine uygun olan zamanlarda ve ofislerinde gerçekleştirilmiştir.
Görüşme kurallarına uyarak, görüşmelerin tamamı araştırmacı tarafından ve bire-bir
olarak gerçekleştirilmiştir. Her görüşme öncesinde, görüşme yapılacak firma
sahibi/yöneticiye araştırmanın, “girişimci odaklılık, öğrenme kabiliyeti, İK politikaları
ve firma performansı arasındaki ilişkiye” dair görüş ve önerilerini almak amacıyla
yapıldığı yinelenmiştir. Kuramsal olarak açıklanan tüm konular, firma
109
sahipleri/yöneticilerine iletilmiştir. Bu nedenle, firma sahipleri/yöneticilerinin, firma ile
ilgili olan bilgileri tam olarak vermesinin araştırmanının sonuçlarını etkileyecek çok
önemli bir unsur olduğu belirtilmiştir.
Kendisi ile görüşülen firma sahibi/yöneticiden, verilerin kaydedilmesi sırasında
bir eksiklik olmaması amacıyla görüşmenin kayda alınacağına dair izin alınmıştır; ancak
bu kayıtlarda verilen bilgilerin, görüşmeci dışında kimse tarafından dinlenmeyeceği ve
okunmayacağı bildirilmiştir. Her bir görüşme 45–90 dakika arasında sürmüştür. Ancak,
görüşme sırasında telefon ya da başka bir nedenle görüşme kesildiğinde kayıt cihazı
kapatılmıştır.
3.2.3.4. Saha Notları
Araştırmacı tarafından her görüşmenin hemen sonrası saha notları alınmıştır. Bu
saha notları, hem gözlemleri hem de analizi kapsanmaktadır. Saha notları, analiz
sürecinde duruma açıklık getirmekte önemlidir (Van Maanen, 1998). Saha notları,
araştırma sürecinde görüşmelerden çıkan yeni durumların anlaşılması ve analiz
sürecinde önemli gözlemlerin hatırlanmasında önemli rol oynamıştır.
3.2.3.5. Firma Dokümanların İncelenmesi
Doküman incelemesi araştırılması hedeflenen olgu ya da olgular hakkında bilgi
içeren materyallerin incelenmesini kapsar (Yıldırım ve Şimşek, 2000: 140). Dokümanlar
özellikle diğer yöntemlerle elde edilen bilgilerin daha da zenginleştirilmesinde yardımcı
olmaktadır. Bu dokümanlar, örneğin yapılacak olan görüşmelerde kullanılabilecek
110
bilgiler sunabilir ve bu görüşmelerde kullanılacak bazı doğru bilgilere de dokümanların
incelenmesi yoluyla ulaşılabilir. Ayrıca dokümanlar diğer kaynaklardan elde edilen
bilgilere daha ayrıntılı olarak ulaşabilmeyi de sağlamaktadır. Dokümanlar ayrıntının
yanı sıra aynı zamanda çıkarımda bulunmayı da sağlamaktadır (Yin, 2003).
Dokümanlar, yapılan araştırmanın niteliğine göre mektup, gazete, günlük, şirket
raporları gibi çok farklı belgeler biçiminde olabilir. Bu araştırma da çeşitleme amacı için
ikinci el veriler olarak firmanın dokümanlar ve internet siteleri incelenmiştir. İncelenen
bazı dokümanlar şunlardır; raporlar, sunumlar, proje dokümanları, çalışanların eğitimleri
ile ilgili dokümanlar ve firma içi raporları. Ayrıca, firmanın internet sitesi ve internette
yer alan firmayla ilgili haberler ve raporlar da incelenmiştir.
3.2.4. Nitel Verilerin Çözümlenmesi
Birbirine benzeyen verileri, belirli kavramlar ve temalar çerçevesinde bir araya
getirmek ve bunları, herkesin anlayabileceği şekilde organize ederek yorumlamak
oldukça önemlidir (Yıldırım ve Şimşek, 2000: 162). Bu nedenle verilerin analizi, içerik
analizi yöntemiyle yapılmıştır.
Nitel veriler, Miles ve Huberman (1994) tarafından önerilen nitel veri
çözümleme tekniği göz önünde bulundurularak çözümlenmiştir. Nitel veriler, üç
aşamada analiz edilmiştir. Birinci aşamada, verilerin kendi içinde anlamlı bölümlere
ayrılması ve her bölümün kavramsal olarak ne anlam ifade ettiğinin bulunması
amaçlanmıştır. Kendi içinde anlamlı bütün oluşturan bu bölümlere kodlar verilmiştir.
Verilerin kodlanması, nitel verilerin organize edilmesinde önemli bir kolaylık
111
sağlamaktadır. Bu kodlamadan sonra, anlamlı veriler bütünlere ayrılabilmektedir. Sonra
farklı kodlar altında yer alan verilerin benzer kodlarla organize edilip edilemeyeceğine
karar verilmektedir. Belirlenen kodların hangi temalar altında organize edileceği ve
sunulacağı belirlenmiştir. Bu aşamada veriler, tanımlama amaçlı olarak seçilmiş, anlamlı
ve mantıklı bir biçimde bir araya getirilmiştir. Analizlerde oluşturulan çerçeveye göre
hareket edildiği için bir takım veriler analiz dışında bırakılmıştır. İkinci aşamada,
organize edilen veriler tanımlanmış ve gerekli yerlerde doğrudan alıntılarla
desteklenmiştir. Bu aşamada, özellikle, verilerin kolay anlaşılır ve okunabilir bir dille
tanımlanmasına ve gereksiz tekrarlardan kaçınılmasına dikkat edilmiştir. Analizlerin
üçüncü ve son aşamasında ise tanımlanan bulgular açıklanmış, ilişkilendirilmiş ve
anlamlandırılmıştır. Bulgular arasındaki neden sonuç ilişkileri açıklanmaya çalışılmıştır
(Yılmaz ve Taşdan, 2006; 137).
3.3. Araştırma Bulguları
Yapılan görüşmeler sonucunda girişimci odaklılık, DK ve firma performansı
arasındaki ilişkiye yönelik bulgular takip eden bölümde açıklanacaktır.
3.3.1. Girişimci Odaklılığın, Firma Performansı Üzerindeki Etkisi
Birinci araştırma sorusunun amacı, girişimci odaklılığın; yenilikçilik, proaktiflik
ve risk alma boyutlarının, ileri teknoloji firmalarının performansını üzerindeki etkisinin
belirlenmesidir. Bu amaç için, bu çalışmada girişimci odaklılık, Lumpkin ve Dess,
(1996)’in çalışmalarında da belirttikleri gibi çok boyutlu bir kavram olarak ele
112
alınacaktır. Takip eden kısımda, araştırma içerisinde ele alınan firmalarda, yenilikçilik,
proaktiflik ve risk alma boyutlarının, firma performansı üzerindeki etkisi ele alınacaktır.
3.3.1.1. Yenilikçilik ve Firma Performansı
Çalışmaya katılan ileri teknoloji firmaların sahipleri/yöneticileri, yenilikçiliği iş
felsefesinin temeli olarak görmektedir. Tüm firmalar başarılı olmak ve büyümek için
yeni fikirleri ve yenilikçiliğinin önemini vurgulamışlardır. 4. firma sahibi konuyla ilgili
olarak:
“Yenilikçilik, firmamızın can damarı gibidir.…[ürünlerde] yenilikçilik
getirmezsek sektör içerisinde yok oluruz. Mevcut sektör çok acımasız
olduğundan, başarının tek yol yenilikçi olmaktır. Son birkaç yılda pazara
çok yeni ürün sunduk… [yenilikçilik] bize para ve yeni müşteri
kazandırıyor”.
2. firma sahibine göre:
“Bizim zaten tüm faaliyetlerimiz yenilikçilik üzerindedir… 20
çalışanımızın, 13’ü Ar-Ge personel olarak istihdam edilmektedir. Onlar
sıkılıkla yeni şeyler yapmayı çalışıyorlar…Bazen küçük yenilikçilik büyük
kazanç getirir. Örneğin, geçen yıl Japonya pazarına girdik. Başlarda,
Avrupa kültürüne göre geliştirdiğimiz [bilgisayar]oyun başarılı olmadı.
Fakat daha sonra, oyunumuza Japon kültürüne uygun şeyler ekledik ve
oyunumuzu en fazla Japonya’da sattık”.
113
Araştırmaya katılan firmalar, yeni fikirlerin üretilmesi ve geliştirilmesi
konusunda çok heveslidir. Bu heves, yeni ürün ve hizmetlerin yaratılmasını
sağlamaktadır. Firmalar, pazara yeni ürün/hizmetler sunup müşteriler için değer
yaratarak rekabet avantajı yakalayabilmektedir. Yenilikçilikle kazandığı rekabet
avantajından dolayı firmalar, sektörün ortalama performansından daha yüksek
performans sergilemektedirler. 8. firma sahibi konuyla ilgili olarak:
“Yenilikçilik firmamızın geleceğidir….[firmanın ]büyümesi ve başarısı
için yenilikçiliğin ne derece önemli olduğunun farkındayız.
Rakiplerimizden her zaman iki adım ileride olmak zorundayız…en büyük
avantajımız onlardan farklı ve hızlı bir biçimde, yeni ürün üretmektir.
Kriz olduğu dönemde bile, yeni ürünler geliştirerek diğer firmalardan
daha fazla kar eden firma olduk.
6. firma sahibi yenilikçiliğin satış büyümesi üzerindeki etkisini aşağıdaki örnekle
anlatmıştır:
“Biz müşteri odaklı yenilikçilik yapıyoruz ve onların problemlerini
çözüyoruz. Altı ay önce şeker fabrikaları için hiç hata yapmadan çuval
sayma sistemi geliştirdik. Bu ürünümüz pazarda ilk oldu ve bize oldukça
çok sayıda yeni müşteriler kazandırdı”.
Ürün-pazar yenilikçiliğinde firmalar ürün tasarım ve pazar araştırma
tekniklerinde yenilikçilik getirerek, rekabet avantajı sağlamaktadırlar. Firmalar var olan
ürünleri, daha az maliyetle yeniden tasarlayarak daha fazla kar elde etmektedirler. 3.
Firma sahibi bunu destekler biçimde:
114
“İnternette alış veriş sitelerine dizayn ediyoruz. Bizim ana ürünümüz
aşağı yukarı aynı ama dizayn ettiğimiz siteler sıkılıkla değişiyor. Bu
küçük yenilikler ve değişiklikler, ürünlerimize çok değer katıyor…küçük
yeniliklerle müşterilerimizi elde tutuyoruz ve yeni müşterileri kazanarak
sağlıklı bir şekilde büyüyoruz”.
Firmalar ürün-pazar yenilikçiliğiyle birlikte teknoloji yenilikçiliğine de önem
vermektedirler. Yeni teknolojileri geliştirerek ve kullanarak firmalar, çevredeki hızlı
değişikliklere daha etkili bir biçimde uyum sağlamaktadır. Teknolojik yeniliklerinde
sağladıkları uyum sonucunda firmalar, daha verimli bir biçimde çalışmaktadır. Teknoloji
yenilikçilikleri iş yapmakta farklı seçenekler vererek firmalara daha fazla esneklik
sağlamaktadır. Böylece firmalar, verimliliği artırarak, çevreyle uyumu sağlayarak ve
daha esnek olarak rakiplerinden daha iyi performans göstermektedir. 7. firma sahibi
konuyla ilgili olarak:
“Firmamızın geleceği kullandığımız teknoloji ve tekniklere bağlıdır. Bu
yüzden, hem dışarıdan yeni teknoloji alıyoruz hem de firma içinde Ar-Ge
faaliyetlerimiz sonucunda teknoloji yaratıyoruz…Firmamız küçük olduğu
için [Ar-Ge] faaliyetlere daha fazla yatırım yapamıyoruz. Yeni
teknolojiler ürünlerimizin kalitesinin yükseltmesi ve maliyetlerin
azaltılması için çok önemlidir. Özellikle, yeni teknolojiler ve tekniklerden
dolayı az zamanda fazla işin yapılması, verimliliğimizi ve
performansımızı arttırıyor”.
115
Ürün-pazar yenilikçiliği ve teknoloji yenilikçilik yanında firmalar, iş rutinleri ve
süreçlerini de yeniden yapılandırarak verimliliği arttırmaktadır. İş rutinleri ve
süreçlerindeki bu yenilikçilik yaklaşımı, firmaların çevreye kıyasla daha fazla değişim
gösterme kabiliyetini arttırmaktadır. Firmalar yüksek performans için iç süreçlerinde
devamlı yenilikçilik getirmektedir. 10. firma sahibe göre:
“Daha verimli bir biçimde çalışmak için çalışma rutinlerimizde çok sık
yeni yöntem kullanıyoruz. Teknoloji sektöründe belli bir rutinde işler
yürüterek yüksek performans gösteremeyiz”
Çalışma kapsamındaki tüm firmaların başarısı ve yüksek performansının en
temel faktörü yenilikçiliktir. Yüksek rekabetçi çevrede firmalar, kendilerine özgün
ürünler ve süreçlerle rekabet avantajı sağlamaktadır. Schumpeter (1934)’in belirttiği gibi
firmalar, hem yeni ürün ve süreçler geliştirerek, hem de var olan ürünler ve süreçlerde
yenilik getirerek, rakiplerinden daha üstün performans sergilemektedir. Yenilikçilik,
firmaların gerek niteliksel gerekse niceliksel performans kriterlerini etkilemektedir.
Şekil 7’de yenilikçilik ve firma performansı arasındaki ilişki gösterilmektedir.
Şekil 8: Yenilikçilik ve Firma Performansı Arasındaki İlişki
Yenilikçiliğin Boyutları
(+)
(+)
Ürün-pazar yenilikçiliği
Teknolojik yenilikçilik
Firma performansı
116
3.3.1.2. Proaktiflik ve Firma Performansı
Çalışmaya katılan firmalar ilerici bir vizyonla, çevredeki yeni fırsatları takip
etmekte ve yeni pazarlara girmeye yönelik inisiyatif almaktadır. Lumpkin ve Dess
(1996)’in ifade ettiği gibi firma sahibi/yöneticileri, rakiplerinden önce pazardaki
asimetrilerden faydalanarak üstün performansı sağlamaktadır. 1. firma sahibi konuyla
ilgili olarak:
“Zaten bizim ürünlerimizin başarılı olma nedeni, pazardaki boşluğu
rakiplerimizden önce bulmaktır. Sürekli yeni fırsatlar araştırıyoruz ve en
önce yeni ürünü sunma hedefindeyiz. Özellikle farklı ülkelerde, kimsenin
girmediği pazarlara en önce biz girmeye çalışıyoruz…Büyümemiz için
yeni pazarlara girmek çok önemlidir. Son iki yılda yeni pazarlara girerek
satışlarımıza iki kat arttırdık”.
Proaktif davranışlarıyla firmalar, devamlı olarak çevreden yeni bilgi
toplamaktadır. Firmalar, müşterileriyle sıkı bir ilişki kurarak, onlardan mevcut ürünler
hakkında geri besleme almakta ve onların gelecekteki ihtiyaçlarını öğrenmektedir.
Firmalar, topladıkları bilgi ışığında, müşterilerin gelecekteki ihtiyaçlarına göre ürün
üreterek hem mevcut müşterilerin sadakat düzeylerini artırabilmekte hem de yeni
müşteriler kazanarak daha fazla kar elde edebilmektedir 5. firma yöneticisi firmanın
proaktif davranışını şu şekilde anlatmaktadır:
“Biz bugünden daha fazla, yarın ne olacak, onu
bakıyoruz…Müşterilerimizin ihtiyaçlarını öğrenmek için onlara gidip
soruyoruz…Son ürünümüzü de bu şekilde geliştirdik ve oldukça başarılı
117
oldu. Müşterimiz, güvenlik alarm sisteminin şu an kendisinin ihtiyacını
karşıladığını, ancak altı ay ya da bir yıl sonra otomatik plaka okuma
sistemine ihtiyaç duyacağını ifade etti. Araştırdık piyasada tam olarak
müşterinin ihtiyacına göre ürün yoktu. Biz o sistemi geliştirdik ve
piyasada ilk oldu…[otomatik plaka okuma sistem] şu anda ürünümüzden
iyi para kazanıyoruz”.
7. firma sahibine göre:
“Her zaman, sektörün ilerisinde olma mecburiyetindesiniz. Müşterinin
ihtiyaçlarını önceden görmeğiniz gerekiyor. Bu nedenle, mevcut
müşterilerimizle ve diğer araştırma kurumlarıyla sağlıklı iletişim
yürütüyoruz…İlerici bir perspektifle, ürettiğimiz ürünler sayesinde,
rakiplerimize kıyasla daha hızlı ve sağlıklı büyüyoruz”.
Lumpkin ve Dess (1996)’nin belirttiği gibi proaktiflik, firmaların büyümesinde
kritik bir rol oynamaktadır. Geleneksel firmalardan farklı olarak proakif firmalar, yeni
fikirlere açıktır ve geleceğe odaklanmaktadır. İlerici bakış açısıyla gelecekteki
problemlerini tahmin edip, çözmektedir. Çalışmadaki çoğu firma, en önce pazara
girmeyi hedeflemektedir. Diğer taraftan ise Miller ve Camp (1985)’in de ifade ettikleri
gibi, çeşitli sebeplerden dolayı, takipçi olmaktadırlar. 3. 6. ve 10. firma sahipleri ve
yöneticileri en önce pazara girmek yerine ikinci veya üçüncü olmayı tercih etmektedir.
3. firma sahibine göre:
“Bütçemiz az olduğu için bilmediğimiz pazarlara en önce giremeyiz…
Bu nedenle, başka firmaları takip ediyoruz…Bir firma yeni bir pazara
118
girip başarılı oluyorsa o zaman bizde hemen onu takip ederek, yeni
pazara giriyoruz. Bu anlamda bize öncü takipçi diyebilirsiniz”.
Benzer biçimde, 10. firma sahibi de:
“Kendimizi lider olarak değerlendiremeyiz. Büyük firmalar fazla
finansal kaynaklara sahip olduklarından ötürü, risk alabiliyorlar. Biz
pazara önce girip başarısız olursak belki firmamız batabilir ama
etrafımızda neler oluyor onu çok iyi izliyoruz…Mesela geçen sene
rakiplerimizden bir firma ilk Türk yazılım firması olarak Güney Afrika
pazarına girmiş. Biz de Güney Afrika’da büyük potansiyel gördük ve
Güney Afrika pazarına giren ikinci Türk firması olduk. Şu anda [Güney
Afrika’da] çok müşterilerimiz var ve satışlarımız giderek artmakta”.
Firmalar, yüksek rekabetçi çevrede üstün performans yakalayabilmek için yeni
ürün üretmek ve yeni pazara girmekle birlikte proaktif olarak firma içindeki süreçlerini
de yeniden yapılandırmaktadır. Venkatraman (1989)’ın belirttiği gibi firmalar, var olan
süreçleri ve rutinleri gelecekteki ihtiyaçlarına göre değerlendirerek yeniden
yapılandırmaktadır. 9. firma yöneticisi konuyla ilgili olarak:
“Pazarda öncü olmak için çalışma rutinlerimizi sık sık değiştiriyoruz.
Eski bir rutin artık gerekmiyorsa, ondan vazgeçip yeni bir rutinle iş
yapıyoruz”.
Benzer ifade 8. firma sahibi böyle anlatmıştır:
“Firmamızın iş süreçlerinde gelecek hedeflerimize göre çok cesur
kararlar alarak büyük değişiklik yapıyoruz. En yakın zamanda belli bir
119
verimsizlik dönemine girdiğimizde tüm iş süreçlerimiz daha ilerici bir
perspektifle yeniledik. Süreçlerimizdeki bu yenilenmesi sayesinde,
verimliliğimiz ve performansımız arttı”.
Çalışmaya katılan çoğu firma, proaktif bir davranış göstererek pazara en önce ürün
sunarak ve yeni pazarlara en önce girerek üstün performansı sağlamaktadır. Ancak 3. 6.
ve 10. firmalar pazara ilk giren firmalardan hemen sonra pazara girerek yeni müşterileri
kazanmaktadır. Bununla birlikte, firmalar proaktif davranarak iç süreçlerde gerekli
olmayan süreçlerin yerine, yeni rutinler ve süreçler geliştirerek, oldukça fazla verimlilik
ve üstün performans sağlamaktadır.
Şekil 9: Proaktiflik ve Firma Performansı Arasındaki İlişki
Proaktifliğin Boyutları
(+)
(+)
(+)
3.3.1.3. Risk alma ve Firma Performansı
Girişimci odaklılığın risk alma boyutu firmaların girişimci davranışlarını önemli
ölçüde etkilemektedir. Belirsizliğin hakim olduğu çevrelerde, fırsatları hızlıca
kovalamak için, firmalar orta ve yüksek dereceli çeşitli riskler almaktadır. Firmaların
En önce inisiyatif almak
İlk olan firmadan hemen sonra inisiyatif almak
Firma performansı
Firma içi proaktifliği
120
risk alma eğilimi onların performansını da etkilemektedir. Çalışmaya katılan 1. 4. 5. 7.
ve 9. firmalar risk alma konusunda oldukça cesaretli olmaktadır. Bu firmalar çok cesur
kararlar alarak yüksek risk içeren projelerde yatırım yapmaktadır. 4. firmanın yöneticisi
firmanın risk alma eğilimini böyle anlatmıştır:
“Büyük riskler almadan kaçmıyoruz. Tanımadığımız pazarlara girmek
çok riskli…mesela Hindistan’a hiçbir Türk bankası teminat vermiyor
ama Hindistan’da böyle bir kanun varmış ki ihaleyi kazanamazsınız……
teminat parası geri veremeyebilirler. Biz bu risk alarak orada ihalelere
giriyoruz [ihale] kazanamayınca bazen teminat alamıyoruz…diğer
firmalar böyle büyük riskler almıyorlar ama firmamızın büyümesi için
büyük riskler almak zorundayız”.
7. firma sahibi de benzer ifade böyle anlatmaktadır:
“Firma olarak yüksek riskli işlere giriyoruz. Fazla risk olan projeler
almaktan korkmuyoruz. Mesela Türkmenistan’da bir proje aldık hiç
bilmediğimiz bir pazar ve ortam. Çalışma şartlarını bilmiyoruz işte para
ödeme şartlarını bilmiyoruz. On beş günde bitirmeyi düşünüyorduk ama
iki ay oldu hala proje devam ediyor…Bazen yüksek riskli projeler
beklediğimiz kazancı sağlamıyor”.
Riske çok hevesli olan firmalar sadece üstün performansı açısından yüksek risk
almamaktadır. Ancak firmalar, firmanın öğrenme ve yaratıcılık kabiliyetlerinin
arttırması için de risk almaktadır. Çalışanların yaratıcı yeteneklerinin geliştirmesi için
121
onları fazla zaman ve finansal kaynaklar sağlayarak risk almaktadır. 9. firma yöneticisi
konuyu bu ifadelerle anlatmıştır:
“Bazen çalışanlarımızdan biri yeni bir fikriyle gelir ve onun
gerçekleştirmesi için gerekli para ve donanım ister. İkna edici bir fikirse
gerekli para ve donanım sağlıyoruz. Burada aldığımız risk ‘ben bunu
yaparım’…bu gibi fikirlerde yatırım yapmak çok riskli çünkü yatırım
kazançlarımızdan fazla olmayabilir ama çalışanlarımızın motivasyonu ve
öğrenme için böyle riskler alıyoruz”.
Yüksek risk alan firmaların ortak noktası fazla finansal kaynaklara sahip
olmaktadır. Bu firmalar büyük risk aldıktan sonra başarısız olursa yeterli finansal
kaynaklar olduğu için başarısızlığın üstüne gelebilmektedir. Diğer taraftan fazla finansal
kaynaklara sahip olmayan 2. 3. 6. 8. ve 10. firmalar yüksek risk almamaktadır. Az
finansal kaynaklar, bu firmaların yüksek riskli projelerde yatırım kararlarını
sınırlanmaktadır. 3. firma sahibine göre:
“Tabi ki risk alıyoruz……. risk almadan satışlarımızı büyütemeyiz.
Ancak, körü körüne risk almıyoruz… risk ne kadar onun getirisi ne
olabilecek onları tartıyoruz. Bilmediğimiz sularda çok fazla yüzmüyoruz.
Finansal kaynaklarımız çok fazla olmadığı için çok riskli projelere
yatırım yapamıyoruz… aldığımız hesaplı risklerden memnunuz….. çünkü
batarız korkusu olmadan iyi kazanç sağlıyoruz”.
6. firma sahibi konuyla ilgili bu demiştir:
122
“Çok fazla büyük risk almıyoruz… [yatırım]başarısız olursa firmamız bata..bu
neden böyle risk alamayız. Risk aldığı zaman çok iyi hesap kitap yapmak lazım.
Bir projede risk çoksa tercih etmeyiz. Biz, beş senedir böyle dikkatli risk alarak
büyüyen firmayız. Bu beş senede çok firma battı…. biz de risk alırken dikkatsiz
olsaydık batabilirdik”.
Örneklem dahilindeki firmalar risk alma konusunda iki grup olarak ayrılabilir. 1.
4. 5. 7. ve 9. firmalar fazla finansal kaynaklara sahip ve yüksek risk almaktadır. Yüksek
risk alma eğilimi bu firmaların performansını orta düzeyde etkilemektedir. Diğer
yandan, 2. 3. 6. 8. ve 10. firmalar az kaynaklara sahip ve orta risk alıcıdır. Ancak,
onların hesaplı risk alma eğilimi, performansını güçlü bir biçimde etkilemektedir.
Şekil 10: Risk Alma ve Firma Performansı Arasındaki İlişki
Risk alma eğilimleri
(+/-)
(+)
(+/-) Orta dereceli etkiyi göstermektedir
(+) Yüksek dereceli etkiyi göstermektedir
Yüksek risk alma eğilimi
Orta risk alma eğilimi
Firma performansı
123
3.3.2. Girişimci Odaklılığın Firmaların DK’nin Oluşturulması ve
Geliştirilmesi Üzerindeki Etkisi
Bu araştırmanın diğer bir amacı, girişimci odaklılık ve dinamik kabiliyetleri
arasındaki ilişkiyi araştırmaktır. Görüşmelerde, bu ilişkiye daha açıklık getirmek için
firma sahipleri ve yöneticilerine hem önceden hazırlanan sorular hem de görüşmedeyken
çıkan sorular yöneltilmiştir. Görüşmelerde yer alan sorular; yenilikçilik, proaktiflik ve
risk alma eğiliminin dinamik kabiliyetleri hangi yönde etkilediğini ortaya çıkarmaya
yöneliktir.
3.3.2.1.Yenilikçilik ve DK
Yenilikçilik, sadece bir firmanın yeni ürünleri veya yeni hizmetleri anlamda
gelmemektedir. Bununla beraber, yenilikçiliğin önemli bir boyutu firma içinde yeni
rutinler ve süreçlerin geliştirmesidir (Thompson, 1967). Özellikle dinamik çevrelerde
hızla değişen koşullara uyum sağlamak için firma içi rutinler ve süreçlerde yenilikçilik
oldukça önemlidir. Araştırmadaki firmaların yöneticileri/sahipleri de, pazara yeni ürün
ve hizmetler sunmak için firma içi yenilikçiliğe çok önem vermektedir. 1. firma sahibine
göre:
“Teknoloji sektörde olduğumuz için rekabet koşullarımız çok zor.
Pazara sürekli yeni ürün sunmak zorundayız. Bunun içinde biz, firma
içinde her zaman yeni çalışma yöntemleri geliştiriyoruz. Firma içinde bu
yeni yöntemler rakiplerden daha ileride olmak için çok faydalıdır”.
4. firmanın yöneticisi de aynı ifadeye böyle anlatmıştır:
124
“Bizim işimiz yenilikçilik. Her zaman yeni ürünler geliştirmeyi
çalışıyoruz. Yeni ürünün hızlı ve kusursuz bir biçimde geliştirilmesi için
firma içindeki rutinlerine sıklıkla yenileniyoruz. Bu yenilik daha hızlı ve
iyi bir şekilde yeni ürünün geliştirmesini sağlar”.
Firmaların yeni ürün ve/veya hizmetleri geliştirmeleri için sürekli öğrenme
sürecinde olmaları gerekmektedir. Bu nedenle, firmaların öğrenme kabiliyetleri yeni
ürün ve/veya hizmetlerinin geliştirmesinde önemli rol oynamaktadır. Girişimci
odaklılığın yenilikçilik boyutu, öğrenme kabiliyetlerini önemli bir biçimde
etkilemektedir. Yenilikçilik eğilimi araştırmadaki tüm firmaların öğrenme
kabiliyetlerinin geliştirilmesi ve bu kabiliyetlerin değişen çevrelere göre yeniden
yapılandırılmasında etkili olmaktadır. Örnek olarak 2. firma sahibi yenilikçilik ve
öğrenme arasındaki ilişkiyi şu şekilde ifade etmiştir:
“Yüksek rekabet olan çevrede içerisindeyiz…ancak yenilikçilikle
rakiplerden ileride olmayı çalışıyoruz. Bunun için sürekli yeni şeyler
öğrenmemiz lazım. Özellikle çalışanlara, yeni şeylerin öğrenilmesi için
teşvik edici ortam sağlıyoruz”.
Benzer fikir 8. firma sahibi tarafından böyle ifade edilmiştir:
“Pazara yeni ürün sunmak için sektörümüzdeki yeni gelişmelerden
haberdar olmak çok önemli. Biz dışarıdan yeni bilgi almak için çok farklı
yöntem kullanıyoruz ve elde aldığımız yeni bilgi çalışanlarımızla
paylaşıyoruz…Bilgiyi ürün haline dönüştürmek için çalışanlarımıza
125
gerekli eğitim veriyoruz ya da işin ihtiyacına göre yeni çalışma takımlar
kuruyoruz”.
Yenilikçilik boyutu hem firmanın dışarıdan hem de içerden öğrenme kabiliyetini
etkilemektedir. Yeni bilgi almak için firmalar, sürekli olarak farklı ve yeni kaynakları
kullanmaktadır. Yeni bilgi elde etmek sadece statik bir kaynaktır. Bilgiden yararlanmak
için firmaların firma içinde bilgi yayma ve bilgi kullanma kabiliyeti önemlidir.
Araştırmadaki tüm firmalar bilgi yayma kabiliyetine önem vermektedir. Firmalar bilgi
paylaşmak için rutin süreçlerinde yenilik getirerek, bilgi yayma kabiliyetini
geliştirmektedir. Bilgi yayma hiyerarşi şekilde değildir. Hem yatay hem de dikey
iletişim vardır. Firmalar bilgi yaymak için sadece rutin toplantılar değil, yeni araçlar ve
yöntemler de kullanmaktadır. 5. firma yöneticisine göre:
“Firmamızda bilgi paylaşım bir norm ve bilgi paylaşmak için her türlü
araç kullanıyoruz. Çalışanlarımız veya ben, yeni bilgi bulursak rutin
toplantıyı beklemeden hemen internet yoluyla ya cepten mesaj atarak
paylaşıyoruz”.
Firmalar bilgi yayma kabiliyetini yeni yöntemler kullanarak arttırmaktadır.
Hiçbir firma bilgi paylaşım için sadece resmi kanallar kullanmamaktadır. Firmalarda
bilgi, resmi ve gayrı resmi, yatay ve dikey yöntemlere başvurularak paylaşılmaktadır.
Girişimci odaklılığın yenilikçilik boyutunu kullanarak firmalar, bilgi paylaşımının yeni
süreçleri geliştirip daha hızlı bir şekilde bilgiyi ilgili çalışana ulaştırmaktadır. Yeni
bilginin elde edilmesi ve paylaşılması yeterli değildir. Bununla birlikte, elde ettiği
bilginin verimli bir şekilde dönüştürülmesi ve kullanılması öğrenme kabiliyetinin önemli
126
boyutudur. Görüşülen tüm yöneticiler ve firma sahipleri bilginin en yararlı ve verimli bir
biçimde kullanılması ve dönüştürülmesinin, firmanın en önemli süreci olduğunu
belirtmişlerdir. Elde ettiği yeni bilgiyi kullanarak veya yeni bilgiyi var olan bilgiyle
birleştirerek firmalar, yeni ürün ve hizmeti geliştirmektedir. Yeni bilginin
dönüştürülmesi ve kullanılması için firmalar, firma içi süreçlerde yenilikçilik getirerek
bilgiden daha hızlı ve verimli bir biçimde yararlanarak rekabet avantajını sağlamaktadır.
Konuyla ilgili 10. firma sahibi böyle ifade etmiştir:
“En önemli şey yeni aldığımız bilgiyi hızlıca değerlendirip
kullanılmasıdır. Onun için biz normal rutinler kullanmıyoruz. Bilgi
yararlıysa ve kullanılması için yeni teknikler lazımsa onları kullanıyoruz.
Bilgiyi nasıl en verimli kullanabiliriz onun için çalışanlarımızın
tavsiyelerine ve geri beslemeye çok önem veriyoruz”.
5. firma yöneticisine göre:
“Amacımız sektördeki yeni bilgiden yaralanarak rakiplerimizden farklı
ve yeni ürün geliştirmektir. Yeni ürün geliştirmek için oluşturduğumuz
süreçlerden daha farklı süreçler kullanabiliriz… Bazen bir günde beş
veya altı toplantı da yapabiliriz. Beyin fırtınası ve geri beslemeden
aldığımız görüşler bilginin en verimli biçimde kullanılmasını sağlar”.
Yeni bilgi edinmeden ürün haline dönüşene kadar yenilikçilik boyutu firmanın
öğrenme kabiliyetinin oluşturulması ve geliştirilmesine sağlamaktadır. Bilginin önemli
olduğu dinamik rekabetçi piyasalarda, stratejik insan kaynakları yönetimi önemli bir
kabiliyettir (Grant, 1996). Girişimci odaklılığın yenilikçilik boyutu firmaların İK
127
politikalarının geliştirilmesi ve yeniden yapılandırılmasında önemli bir rol
oynamaktadır. Örneklem dahilindeki firmalar İK politikalarında yeni değişiklikler
getirip insan sermayesini daha verimli kullanmaktadır. Böylece firmalar dış çevrenin
değişen taleplerine göre hızlı bir biçimde verimliği artırarak rekabet avantajını
sağlamaktadır. Firmalar İK politikalarında yenilikçilik getirerek rakiplerden daha
yetenekli ve becereli insan sermayesinin sahibi olmaktadır. 2. firma sahibine göre:
“Bizim en önemli kaynağımız çalışanlarımızdır... Yeni çalışan alırken
çok farklı ve yeni araçlar kullanıyoruz. Çalışanlarımızı seçerken hem
onların yeni fikir sahibi olmasına hem de yeni ürün geliştirme yeteneğine
bakıyoruz…[çalışan]aldıktan sonra gerekli eğitim veriyoruz”.
1. firma sahibi konuyla böyle anlatmıştır:
“Yeni çevre koşullara ve işlere göre çalışanlarımızın motivasyonu için
[İK] politikalarımızda esneklik var... Yeni ürünün geliştirmesi için
çalışanlarımıza hem finansal teşvik hem de gerekli eğitim veriyoruz”.
Firmaların yenilikçilik perspektifi onların İK politikalarına yansıtmaktadır. Tüm
firmalar, yeni ürün ve hizmetlerin geliştirmesi için İK politikalarına önem vermektedir.
İK politikalarında yenilikler ve değişiklikler getirerek firmalar, insan çalışma sistemlerin
süreçleri ve yöntemlerinde yenilikçilik sağlamaktadır. Yenilikçilik boyutu firmaların
yüksek performans sergilemek için daha esnek İK politikalarının geliştirilmesi ve
uygulanmasını kolaylaştırmaktadır. Firmaların İK politikalarındaki esneklik, çalışanların
iş memnuniyetini artırmakta ve firmayı sadakat sağlamaktadır. Konuyla ilgili 6. firma
sahibi bu ifade etmiştir:
128
“Teknoloji firmalar için en önemli sermaye insan sermayesi. Firmamızda
rutin İK politikalarımız geçersizdir… Yeni fikirlerin geliştirmesi için
çalışanlarımızın işten memnuniyeti ve motivasyonu çok önemli. Bunun
için çalışma saatlerimizde esneklik var ve prim gibi teşvikler veriyoruz…
İK politikalarımızda yenilik getirerek yaratıcılığı teşvik ediyoruz”.
Sonuç olarak çalışmadaki tüm firmalarda dinamik kabiliyetlerin oluşturulması ve
geliştirilmesi için girişimci odaklılığın yenilikçilik boyutu temel teşkil etmektedir.
3.3.2.2. Proaktiflik ve DK
Proaktiflik yeni fırsatları takip etme veya yeni pazarlara girmeye yönelik
inisiyatif almaktır (Lumpkin ve Dess, 1996). Bu inisiyatif, hem yeni ürün veya hizmetler
hem de firmadaki iç süreçlerin değiştirmesiyle ilgili olabilmektedir (Venkatraman,
1998). Böylece proaktif firmalar ilerici bir bakış açısıyla gelecekteki fırsatlardan
yararlanmak için firma içindeki süreçlerini değişerek veya yeni süreçler ekleyerek, diğer
firmalardan daha iyi bir konumun sahibi olmaktadır. Örneklem dahilindeki tüm ileri
teknoloji firmaları, proaktifliğin stratejik oryantasyonunun önemli bir boyutu olduğu
konusunda hemfikir sahibidir. Tüm firmalar proaktif bir davranış sergileyip, firma
içindeki kaynakları ve süreçleri geliştirerek ve yeniden yapılandırarak, rakiplerden daha
önce yeni ürün ve hizmetler sunmaktadır. 2. firma sahibi proaktif olduğunu şöyle ifade
etmiştir:
“Başarımızın büyük bir faktörü öncü olmaktır… Bilgisayar oyun
sektöründe olduğu için kendimize özgü şeyler yapıyoruz ve başka
129
firmaları taklit etmiyoruz. Pazarda öncü olmak için yeni bilgi almakta da
ilk olmayı çalışıyoruz ve bunun için firmamızda, bürokratik bir sistem
yerine, çok esnek bir sistem var”.
Araştırmadaki firmalar proaktif olarak rakip firmalardan daha önce pazara girmek
için yeni bilginin rakiplerden daha önce alınmasının önemine vurgulamaktadır.
Proaktiflik firmaların bilgi alma ve kullanma süreçlerini önemli ölçüde etkilemektedir.
Firmaların ilerici bir bakış açısı, bilgi edinme, yayma ve kullanma kabiliyetlerinin
yeniden yapılandırılmasını sağlamaktadır. 7. firma sahibi proaktiflik boyutunun firma
içindeki öğrenme süreçlerinin nasıl yeniden yapılandırılmasını etkilediğini böyle ifade
etmiştir:
“Müşterilere, rakiplerden önce yeni ürün ve hizmet vermek işletmemizin
en önemli politikasıdır. Yeni ürünün üretilmesi yeni şeylerin
öğrenilmesine bağlıdır…yeni şeylerinin öğrenilmesi için farklı teknikler
kullanıyoruz. Geleneksel öğrenme süreçler, yerine ileride ne olacağına
göre öğrenme teknikleri kullanıyoruz”.
Girişimci odaklılığın proaktiflik boyutuna sahip olan firmalar ilerici bir görüşle
gelecekteki fırsatlardan yararlanmak için bilinçli bir şekilde firma içi öğrenme
süreçlerini geliştirmektedir. Bununla birlikte, araştırmadaki tüm firmalar bilgi edinme,
dönüşme ve kullanma kabiliyetlerini, çevredeki yeni gelişmeler, değişiklikler ve
gelecekteki ihtiyaçlarına göre proaktif olarak yeniden yapılandırmaktadır. 9. firmanın
yöneticisi konuyla ilgili bu ifade etmiştir:
130
“Her zaman ileri bir görüşle yeni ürünler sunuyoruz… Başarımızın
önemli faktörü rakiplerimizden önce yeni bilgi almak ve kullanmak. Yeni
bilgi almak için devamlı önceden oluşturduğumuz süreçlerimize gözden
geçirip yenileniyoruz. Farklı ve yeni yöntemlerle yeni bilgi alıyoruz ve
ona göre gelecekteki fırsatları değerlendiriyoruz… Sonra yeni bilginin
ürün haline dönüştürmesi için eğer mevcut imkânlarımızdan mümkün
değilse farklı yöntemlerle yeteneklerimize yenileniyoruz”.
Dinamik çevrede faaliyet gösteren firmalar, sürekli belirsizlik olan bir ortamda
faaliyet gösterdiklerinden dolayı, gelecekteki belirsizliği, öğrenme kabiliyetlerini
artırarak ve geliştirerek azaltmaktadır. Firma sahipleri veya yöneticileri proaktif
davranarak, ilerideki gelişmeler ve olayları tahmin edip öğrenme kabiliyetlerini yeniden
yapılandırmaktadır. Öğrenme kabiliyetlerini geliştirerek proaktif firmalar, gelecekteki
belirsizliği, yeni bir fırsata çevirmek için rakiplerinden daha fazla kabiliyetlere sahibi
olmalıdır. Böylece, gelecekteki girişimsel şoku atlatma ve fırsatlardan yararlanma
konusunda rakiplerden daha iyi bir konumundadır. 6. firma sahibine göre:
“…geleceği sorgulamak çok önemli. Müşterilerin ihtiyaçları ne olacak,
potansiyel rakiplerimiz kimler olacak, yeni teknolojiler neler ve yeni
pazarlar hangileri olacak…her zaman yeni bilgi topluyoruz ve bu bilgi
kullanarak avantaj sağlamaktayız… Biz, gelecekteki ihtiyaçlara daha
geniş bir bakış açısıyla bakıyoruz ve rakiplerimizden daha hızlı
öğrenerek pazara yeni ürünler sunuyoruz… Sektörümüzde zaman çok
önemli bu yüzden yeni bilgi alıp onun kullanılması yeni ürünün
131
geliştirmesini kolaylaştırır ve rakiplerimizden daha önce pazara
giriyoruz”.
Diğer taraftan 3. 6. ve 10. firma sahipleri en önce bilgi almak ve kullanmak
yerine ikinci olmayı tercih etmektedir. 3. firma sahibine göre:
“Sektörde, en önce yeni bilgi elde etmeyi çalışırız…. ama çok kaynak
ayrılamıyoruz. Diğer bir firmadan yeni bilginin faydalı olup olmadığını
öğreniriz. Ondan sonra bilginin bizim için faydalı ve değerli olduğunu
düşünürsek hemen alıp kullanırız”.
10. firma sahibi de benzer ifade kullanmıştır:
“Her zaman rakiplerden önce yeni bilginin alınması ve kullanılması
risklidir… Bilginin alınması ve kullanılması çok maliyetliyse, o zaman
bekle ve gör politika izleriz. Sektörümüzde bir firma yeni bilgiden dolayı
başarılı olunca biz de ikinci veya üçüncü olarak pazara gireriz”.
Çalışma kapsamındaki firmalar, proaktif strateji kullanarak dış çevrelerini
devamlı taramaktadır ve yeni bilgi edindikten sonra hemen firma içinde yaymaktadır.
Yeni bilgiyi kullanarak firmalar, dinamik çevrelerin koşullarına cevap vermek ve bazen
çevreyi şekillendirmek için öğrenme süreçleri ve rutinlerini geliştirmektedir. Girişimci
odaklılığın proaktiflik boyutu firmaların İK politikalarını da etkilemektedir. Proaktif
davranarak elde ettiği bilginin kullanılması ve ondan hızlı bir şekilde avantaj sağlanması
için firmalar, İK politikalarına gözden geçirip yeniden yapılandırmaktadır. Çünkü,
bilgiden değer yaratmak için en önemli faktör, bir firmanın insan sermayesidir. Firmalar
İK politikaları yoluyla hem firmanın öğrenme kabiliyetlerini arttırmaktadır hem de
132
kolayca taklit edilemez İK politikalarını geliştirerek, rekabet avantajını sağlamaktadır.
Araştırmadaki firmaların proaktiflik boyutu, onların İK politikalarını önemli ölçüde
şekillendirmektedir. 2. firma sahibi proaktiflik boyutunun, İK politikalarının üzerindeki
etkisini şu şekilde vurgulamıştır:
“Öncü olmak için en önemli faktör çalışanlardır... Rakiplerimizden önce
bilgi alırız fakat bilgiyi avantajlı bir şekilde kullanmak için
çalışanlarımızın yetenekleri yoksa bilginin hiçbir faydası yoktur.
Yetenekli çalışanlar almak için rakiplerimizden önce en yetenekli kişiler
almayı çalışıyoruz… Rutin bir şekilde [çalışanları]
seçmiyoruz…ihtiyaçlarımıza göre uygun yöntemleriyle [çalışanları]
seçiyoruz”.
Firmaların proaktif olarak yeni ürünlerinin geliştirilmesi ve pazardaki yeni
fırsatlardan faydalanması, insan sermayesinin yetenekleri ve eğitimine bağlıdır. Firmalar
rakiplerden önce yeni ürünün geliştirilmesi için çalışanlara finansal teşvik vermektedir.
Yeni eğitim gerekirse onun için çalışanlara gerekli kaynaklar sağlamaktadır. 7. firma
sahibine göre:
“Çalışanlarımızın motivasyonu ve eğitimi bizim gibi firmalar için çok
önemlidir. [Çalışanları]en yeni ve yarınki teknolojilerin öğrenilmesi için
kongrelere ve seminerlere katılmayı teşvik ediyoruz…eğitim için
çalışanlarımıza çok sık Teknokent’in eğitim merkezine gönderiyoruz.
Prim gibi politikalarla çalışanlarımıza motivasyon veriyoruz.... bu [İK]
uygulamalar firmamızın ilerici vizyonunda kaynaklanıyor”.
133
Benzer bir ifade 5. firma sahibi böyle anlatmaktadır:
“İleri teknoloji sektöründe hayatta kalmak ve müşterileri elde tutmak,
ancak sürekli yeni ürünlerin sunulmasıyla mümkündür…
Çalışanlarımızın yetenekleri, yeni ürünlerin geliştirmesinde kritik rol
oynamakta. Biz onların yeteneklerinden maksimum faydalanmak için çok
esnek İK politikaları uyguluyoruz… Yeni projeler ve ürünlerin geliştirme
süreçlerinde çalışanlarımız için yaratıcılığa uygun ortam sağlıyoruz.
Onlara hem maddi hem de manevi destek veriyoruz.”
Firmalar rutin veya tepkisel İK politikaları yerine daha proaktif İK politikalarını
uygulamaktadır. Proaktiflik boyutu firmaların İK politikalarında yeniden
yapılandırmasını kolaylaştırmaktadır. Böylece firmalar insan kaynaklarında bir problem
oluşmadan önce tedbir almaktadır. Proaktif olarak firmalar İK politikalarına odaklayarak
gelecekteki stratejik hedeflerine ulaşmak için insan sermayesini geliştirmektedir. 4.
firmanın yöneticisine göre:
“Çalışanları işe alırken, bu kişi gelecekte firmamıza nasıl değer
yaratabilir? ona bakıyoruz… Farklı kriterlere göre çalışanlarımızın
performansı ölçüyoruz. Performansı düşükse hem çalışanımıza
performansı yükseltmek için tavsiye ve motivasyonu veriyoruz hem de
varsa firmanın insan kaynakları politikalarından hatayı düzeltiyoruz.
Yani iki taraflı geri besleme mekanizması kullanarak, problemi
büyümeden önce çözmeyi çalışıyoruz”.
134
Proaktif olarak firmalar iç kabiliyetlerini, dış çevrenin ihtiyaçlarına göre
yenilenmektedir. Bunun için, insan kaynaklarının sadece müşteri odaklı bilgiye sahip
olması yeterli değildir.. Bunun yanı sıra, temel sosyal eğilimlerin bilinmesi de önemlidir.
Çünkü, bu eğilimler gelecekteki ihtiyaçları belirtmektedir. Görüşmelerde, yeni fikirlerin
geliştirilmesi için çalışanların firma içi ve firma dışı sosyal bağlarına firmalar tarafından
çok önem verildiğini ortaya çıkmaktadır. Çalışanların sosyal bağlarından aldığı bilgiler,
yeni ürünlerin geliştirilmesi ve pazara en önce ürün sunulması için çok önemlidir. Bu
yüzden firmalar, İK politikalarında çalışanların iç ve dış sosyal bağlantılarını sağlamak
için proaktif İK politikalar üretmektedir. Konuyla ilgili 1. firma sahibi:
“Yeni ve nadir bilginin alınması için gayri resmi kaynaklar ve ortamlar
da çok önemlidir. Firmamızda politika olarak çalışanlarımıza sosyal
bağlar kurmalarını teşvik ediyoruz… Tüm çalışanlarımız haftada bir defa
birlikte akşam yemeği yiyorlar ve aldıkları yeni bilgileri ve tecrübeleri
paylaşıyorlar. Toplumdaki farklı derecede öneme sahip kişileri de
firmamıza davet ediyoruz… Özellikle, firmamız açısından faydalı olan
yurt dışındaki bağlarının sağlaması için çalışanlarımıza gerekli
destekleri veriyoruz”.
Sonuç olarak girişimci odaklılığın proaktiflik boyutu, hızla değişen dış çevreyi
tarayarak firmaların insan kaynakları politikalarının geliştirmesi ve yeniden
yapılandırmasını olumlu bir biçimde etkilemektedir.
135
3.3.2.3. Risk alma ve DK
Risk alma eğilimi, yöneticiler tarafından başarısızlığın yüksek ihtimal olduğu
yatırımlar için kaynakların ayrılmasıdır (Miller ve Friesen, 1978). Belirsizliğin hâkim
olduğu çevrelerde firma sahibi/yöneticileri sonucu belli olmayan yeni ürünle pazara
girerek veya firma içinde olgun ya da rutin süreçlerin yerine, yeni süreçleri geliştirerek
risk almaktadır. Çalışmaya dahil edilen tüm firmalar, girişimci odaklılığın risk alma
eğiliminin sahibidir. Firmalar sadece yeni ürün ve hizmetin geliştirmesinde risk
almamaktadır. Ancak, firma içi yeni öğrenme süreçlerin geliştirilmesi ve önceki
süreçlerin yeniden yapılandırılmasında da risk almaktadır. Konuyla ilgili 3. firma sahibi
şu şekilde ifade etmiştir:
“Yeni fikir ve ürünün geliştirilmesi, yeni öğrenme teknikleri ve rutinler
gerektirmektedir. Yeni öğrenme teknikleri ve rutinleri de para ve zaman
istemekte. Bu da büyük bir risk. Yeni ürün başarılı olmazsa hem para
hem de zaman kaybı yaşanmaktadır. Ama bu riski almak zorundayız”.
Öğrenme süreçlerin geliştirilmesi ve yeniden yapılandırılması firmaların kaynak
zenginliğine bağlıdır. Fazla finansal kaynaklara sahip olan firmalar, daha az finansal
kaynaklara sahip olan firmalara kıyasla öğrenme süreçlerinin geliştirilmesi ve yeniden
yapılandırılmasına daha fazla yatırım yaparak, daha fazla risk almaktadır. 1. firma
sahibine göre:
“Devamlı firmamızın içindeki öğrenme faaliyetlerini gözden geçiririz.
Yeni öğrenme faaliyetler lazımsa, onlar için yatırım yapıyoruz. Bazı
firmalar bunu bir yük ve risk olarak bakıyorlar ve böyle faaliyetlerde
136
fazla yatırım yapmıyorlar. Firmamızın daha verimli çalışması için bu
riski alıyoruz”.
Bunun aksine, daha az finansal kaynaklara sahip olan 6. firma sahibine göre:
“Biz, yeni bilginin alınması ve kullanılmasına yeterince para
harcıyoruz. Ama bazen aldığımız bilgi fazla para gerektiriyor ya da
firmamızın önceden kullandığı öğrenme yöntemlerinde büyük
değişiklikler istiyor. Fazla paramız olmadığından dolayı, böyle projelere
yatırım yapmıyoruz”.
Benzer ifadeler 10. firma sahibi tarafından şu şekilde ifade edilmiştir:
“Firmamızda sürekli öğrenme ortamının olması için esnek bir sistem
var. Yeni koşullara göre yenileniyoruz. Bununla birlikte, eski sistemin
yenilenmesi fazla para isterse yapmıyoruz. Biz büyük firmalar gibi böyle
şeylere çok para harcamıyoruz. Onlar riskli projelerde başarısız olursa
hayatta kalabilirler ancak bizim gibi çok para olmayan firmalar böyle
şeylerde fazla yatırım yapamazlar”.
Firmaların risk alma eğilimi İK politikalarını da etkilemektedir. Dinamik
çevrelerde firmalar, riskli bir davranışı göstererek, İK politikalarını yatırım yaparak daha
yetenekli insan kaynaklarına sahip olmaktadır. Bu konuyla ilgili 4. firma sahibi şöyle
ifade etmiştir:
“…en büyük riski yeni çalışan alırken alıyoruz. Çok iyi puan alan
öğrenciyi alıyoruz ama genellikle o kişi pratik konusunda çok az bilgiye
sahip oluyor. Eğitim veriyoruz bir kaç ay sonra çeşitli nedenlerle
137
ayrılıyorlar. Bu risk azaltmak için şimdi istihdam için farklı yöntem
kullanıyoruz… Bazı projelerimiz için çalışanlarımıza fazla maaş ve
gerekli eğitim de veriyoruz. Bu da bir risk….. proje başarısız olursa
yatırımız batar”.
Diğer yandan, firmanın İK politikalarındaki riskli davranış, finansal kaynaklardan
etkilenmektedir. Finansal kaynaklar açısında zengin olan firmalar İK politikalarına fazla
bütçe ayırmaktadır. Bu firmalar tarafından, İK politikalarındaki yatırım, uzun vadeli bir
yatırım olarak algılanmaktadır. 7. firma sahibe göre:
“En büyük avantajımız yetenekli çalışanlarımızdır. Bu nedenle,
firmamız İK politikalarına çok önem veriyor. Konuda uzman olan
üniversite hocalarının tavsiyeleri ve pazardaki trendlere göre
politikalarımızda değişiklik yapıyoruz. İK politikalarına yatırım yaparak
yetenekli çalışanlarımızı elde tutmayı başarıyoruz ve onların firmaya
karşı sadık hale gelmelerini sağlıyoruz”.
Benzer ifade 5. firma yöneticisi tarafından da şu şekilde anlatılmıştır:
“…yeni ürünlerin geliştirilmesi riskli bir süreç. Çalışanlarımız farklı
nedenlerden dolayı risk almaktan kaçırıyorlar. Biz İK politikalarımızda
yeni yöntemlerle, çalışanlarımızı risk alma konusunda teşvik ediyoruz.
Bazen onlara, yeni fikrin geliştirmesi için ödül veriyoruz ya da özel
eğitim veya fazla finansal kaynaklar istiyorlarsa veriyoruz…İK
politikalarımızdaki yatırım riskli ama rekabet avantajı açısından
önemlidir”.
138
Ancak, az finansal kaynaklara sahip olan firmalar, İK politikalarındaki yatırımı,
bir finansal risk olarak algılamaktadır. 2. firma sahibine göre:
“İK politikalarımızda fazla yatırım yapmak büyük bir risktir.
Sektörümüzde bizim gibi küçük firmalarda çalışanları elde tutmak çok
zor… uzun vadeli İK politikalarına yatırım yapmanın, finansal açıdan
çok faydalı olmadığını düşünüyoruz”.
8. firma sahibi de benzer şekilde:
“Finansal kaynaklarımız çok fazla değil. Bu yüzden çalışanlarımızın
eğitim ve gelişimi için resmi bir politikamız yok. Finansal durumumuz
izin verirse, o zaman bu tür faaliyetler bütçemizde yer alır”.
Girişimci odaklılığın risk alma boyutu firmaların dinamik kabiliyetlerinin
geliştirmesini etkilemektedir. Ancak bu etki, firmaların finansal kaynaklarına bağlıdır.
Tablo 3’te, girişimci odaklılık boyutlarının DK üzerindeki etkisini özetlemektedir.
Tablo 3: Girişimci Odaklılık Boyutlarının DK Üzerindeki Etkisi
Firma Yenilikçiliğin DK üzerindeki etkisi
Risk alma eğilimin DK üzerindeki etkisi
Proaktifliğin DK üzerindeki etkisi
1 Yüksek Yüksek Yüksek
2 Yüksek Orta Yüksek
3 Yüksek Orta Orta
4 Yüksek Yüksek Yüksek
5 Yüksek Yüksek Yüksek
6 Yüksek Orta Orta
7 Yüksek Yüksek Yüksek
8 Yüksek Orta Yüksek
9 Yüksek Yüksek Yüksek
10 Yüksek Orta Orta
139
3.3.3. Çevresel Dinamizmin, Girişimci Odaklılık ve DK Arasındaki İlişki
Üzerindeki Etkisine Yönelik Bulgular
DK’nin oluşturulması ve geliştirilmesinde çevre önemli bir rol oynamaktadır.
Özellikle dinamik çevrelerde faaliyet gösteren ileri teknoloji firmaları, kendi DK’sini
geliştirmek zorundadır (Teece, 2009). Bu nedenle, bu çalışmanın diğer bir amacı,
çevresel dinamizmin, girişimci odaklılık ve DK arasındaki ilişki üzerindeki etkisini
incelenmesidir. Çalışmaya katılan tüm firmalar, çevrenin çok dinamik olduğunu
belirtmektedir. Firmalar, çevresel dinamizmin firmanın iç ve dış faaliyetleri üzerindeki
etkisinin büyük olduğu konusunda hemfikirdir. Çevredeki belirsizlik ve sürekli
değişiklikler firmalarının öğrenme süreçlerini ve İK politikalarının oluşturulması ve
yeniden yapılandırılmasını önemli biçimde etkilemektedir. 3. firma sahibine göre:
“Çevremizi kontrol edemeyiz ama kendimizi çevreye göre
değiştirebiliriz…Teknoloji sektörü diğer sektörler gibi değil… Her an
yeni bir gelişme var. Bugün aldığımız bilgi yarın gereksiz olabilir. Bu
yüzden, en güncel bilgiyi almak için tekniklerimizi devamlı yeniliyoruz”.
4. firma yöneticisi de benzer ifadelerle örneklendirerek:
“Müşterilerimizin ihtiyaçları çok hızlı değişiyor. [müşterilerin]
ihtiyaçlarını karşılamak için firma içinde çalışma süreçlerimizde
değişiklik ve yenilikler getiriyoruz. Örneğin, iki ay önce Amerika’da bir
kongrede yeni bir bilgi aldım. Bir iki ay sonra diğer firmaların da o
bilgiyi alacaklarını biliyorduk. Onlardan önce o bilgiden yeni ürün
üretmek için yeni donanım ve personel aldık. Ürünün hızlı geliştirmesi
140
için ODTÜ’nün hocalarından uzman görüş aldık. Yaklaşık iki ayda ürün
geliştirdik. Rutin bir iş olarak yapsaydık rakipler bizden önce
[ürün]üreteceklerdi”.
Firmalar çevredeki belisizliğin üstesinden gelmek için öğrenme ve bilgi
kaynaklarına çok önem vermektedir. Firmaların yenilikçilik, proaktif ve risk alma
eğilimleri, onların öğrenme kabiliyetinin oluşturulması ve geliştirilmesinde önemli bir
rol oynamaktadır. Ancak, çevresel dinamizm, öğrenme kabiliyetinin oluşturulması ve
geliştirilmesini hızlandırmaktadır. Çünkü firmalar, hızlı bir biçimde yeni şeyler
öğrenerek, çevreye yanıt vermek zorundadır. Firmalar, öğrenme kabiliyetlerini
geliştirerek, bilgi kaynaklarını daha verimli bir şekilde kullanmaktadır. 7. firma sahibi
konuyla ilgili olarak:
“Müşterilerimiz fiyata karşı çok duyarlı. Fiyatlarımızda az bir artış bile
satışlarımızı etkileyebilir…Bu yüzden yeni teknoloji ve bilgiyi daha
verimli bir biçimde kullanarak daha az maliyetle [ürün] üretme çabası
içindeyiz”.
Firmalar dinamik çevre koşullarına uyum sağlamak için insan kaynaklarının
oldukça önemli olduğunu belirtmektedir. Dinamik çevrede firmalar, çalışanların daha
esnek, etkili ve verimli olarak çalışmasını sağlamak için İK politikaları ve
uygulamalarına sıklıkla başvurmaktadır. İK politikalarını kullanarak firmalar daha
yetenekli çalışanlara sahip olmaktadır. Böylece, firmalar daha becereli ve yetenekli
çalışanları sağlayarak, üstün performansı sergileyebilmektedir. 1. firma sahibine göre:
141
“Sektörümüzde rekabet yoğun olduğu için çalışanlarımızın yetenekleri
ve motivasyonu önemlidir. Çalışanlarımız çok hevesli ve yaratıcı
olmalıdır…farklı [İK] uygulamalarıyla, onların yeteneklerini
geliştiriyoruz”.
7. firma sahibi konuyla ilgili böyle ifade etmiştir:
“Müşterilerimizin ihtiyaçları ve talepleri çok hızlı değişiyor…değişen
ihtiyaçlarını hızlıca karşılayamazsak piyasadan yok oluruz. Müşterilerin
isteklerine göre yeni ürünlerin geliştirmesi için çalışanlarımıza sürekli
eğitim vererek onları geliştirmek zorundayız”.
Teece ve diğerleri (1997) çalışmasında ifade ettiği gibi çevresel dinamizm,
çalışmaya katılan ileri teknoloji firmalarının, DK’nin oluşturulması sürecini
hızlandırmaktadır. Firmalar hızla değişen rekabet koşullarına uyum sağlamak ve
çevredeki fırsatları kovalamak için DK daha hızlı oluşturmaktadır.
3.3.4. DK’nin Firma Performansı Üzerindeki Etkisi
Dördüncü araştırma sorusunun amacı, firmaların girişimci odaklılık
boyutlarından etkilenen DK’in firma performansı üzerindeki etkisini araştırmaktır.
Aşağıdaki bölümde, örgütsel öğrenme kabiliyeti ve İK politikalarının DK olarak firma
performansı üzerindeki etkisini ele alınacaktır.
142
3.3.4.1. Örgütsel Öğrenme Kabiliyeti ve Firma Performansı
Örgütsel öğrenme kabiliyeti dinamik bir kabiliyet olarak yeni fikirler geliştirerek
ve mevcut kabiliyetleri yenileyerek, bir firma için sürekli ekonomik değerin ve yüksek
performansın kazandırılmasını ifade etmektir (Prieto ve Revilla, 2006; Kogut ve Zander
1992). Görüşmedeki tüm firma sahibi/yöneticileri, örgütsel öğrenme kabiliyetini,
firmaların başarısının, en kritik ve önemli faktörü olarak vurgulanmıştır. 2. firma sahibi
örgütsel öğrenme kabiliyetinin firma performansı üzerindeki etkisine yönelik olarak:
“...bilginin hızlı bir biçimde alınması, değerlendirilmesi ve kullanılması
en büyük avantajımızdır. Müşterilerimizin ihtiyaçlarını hızlıca
karşılayarak, onları elde tutuyoruz. Bu konuda, rakiplerimizden daha
başarılıyız”.
Konuyla ilgili 5. firma yöneticisi de:
“Son yıllarda satışlarımız rakiplere göre daha hızlı büyüyor.
Firmamızın sürekli öğrenme politikasından dolayı, ürünlerimizdeki
yenilikçilik, satışlarımızı arttırıyor… karımız, sektör ortalamalarından
daha yüksek”.
Firmalar yüksek performans göstermek için bilgi alma, yayma, dönüştürme ve
kullanma kabiliyetinin önemini vurgulamaktadır. Dinamik çevre içerisinde örgütsel
öğrenme kabiliyetlerini kullanarak firmalar, çevredeki fırsatları rakiplerden daha önce
keşfedip rekabet avantajı sağlamaktadır. Yeni pazarlar ve müşterilerin ihtiyaçlara göre
yeni ürün veya hizmet geliştirerek daha fazla kar elde etmektedir. 1. firma sahibine göre:
143
“İyi performansımızın nedeni, pazar ve müşterilerimizden aldığımız
bilgiye göre rakiplerimizden önce yeni ürünün geliştirmesi. Rakiplerimiz
pazara girmeden önce, yeni ürünü pazara sunarak onlara kıyasla daha
fazla kar elde ediyoruz”.
9. firma yöneticisi konuyla ilgili böyle ifade etmiştir:
“Nasıl insan vücudundaki kan önemli ise aynen bilgi de firmanın kanı
gibidir…sağlıklı büyümek ve iyi performans göstermek için firmanın bilgi
alma ve kullanma yetenekleri çok önemli… Firmamızın bilgi alma ve
kullanma yetenekleri, rakiplerimizden daha gelişmiş olduğu için yeni
ürünleri daha az maliyetle üretiyoruz. Son yıllarda satışlarımızın
büyümesinde bilgi yeteneklerimizin büyük katkısı vardır.”
Örgütsel öğrenme kabiliyetleri firma içinde yeni bilgiler geliştirerek stratejik
esnekliği sağlamaktadır. Stratejik esneklik, firmaların çevre koşullarıyla uyumlu
olmasını sağlamaktadır. Çevresiyle uyum sağlayan firmalar, kaynaklarını daha verimli
ve etkili bir biçimde kullanarak performanslarını artırmaktadır. 7. firma sahibine göre:
“…çevremizde belirsizlik hakim…statik olamayız. Çevreden yeni şeyler
öğrenerek ve bilgi alarak daha iyi performansı göstermeye çalışıyoruz.
Müşterilerimizden geri besleme alarak ve yakın temas kurarak, onların
gelecekteki ihtiyaçlarını karşılayarak onları elde tutuyoruz… Biz yeni
şeyler öğrenme ve ona göre davranma konusunda, rakiplerimizden daha
yetenekliyiz. Bu nedenle, son iki yıldır rakiplerimizden daha fazla satış
yapıyoruz ve büyüyoruz”.
144
Yeni pazarlara girmek ve büyümek için firmaların var olan kaynaklarının
bütünleşmesi ve yeniden yapılandırılması gerekmektedir. Örgütsel öğrenme kabiliyeti,
firma içinde, bilgi yayarak ve kullanarak kaynakların bütünleşmesi ve yeniden
yapılandırılmasını sağlamaktadır. Böylece örgütsel öğrenme kabiliyeti, firmaların üstün
performansı yakalamasını sağlamaktadır 10. firma sahibi öğrenme kabiliyetinin satış
büyüme üzerindeki etkisine yönelik olarak:
“Yeni pazarlara ve yeni müşteri kitlesine odaklı olduğumuzdan dolayı
satışlarımız büyüyor. Ancak, yeni pazarlarda satış yapmak fazla kaynak
gerektirmekte… Mesela, geçen sene firmamız yurt dışında büyük bir
ihale kazandı ve çok yeni şeyler öğrenme durumunda kaldık. Firmamızın
öğrenme yetenekleri yeterli olduğu için çok güçlük
çekmedik…kaynaklarımızı nasıl daha verimli kullanabiliriz onu
öğrendik”.
Öğrenme kabiliyetleri, sistematik bir biçimde bilginin oluşturulması ve
paylaşımını teşvik etmektedir. Firma sahibi/yöneticileri, çalışanlarla bilgi paylaşarak,
daha iyi performansı sağlamak için onlardan tavsiyeler almaktadır. Çalışanların yeni
fikirlerinin geliştirmesini de teşvik etmektedir. Çalışanların eleştirileri ve görüşlerinden
öğrenip, firma içinde yeni süreçler geliştirerek, daha iyi performans sağlanmaktadır. 8.
firma sahibine göre:
“Firmamızda çalışanlar çok genç ve öğrenmeye karşı çok hevesli. Bir
aile gibi herkes diğerleri ile bilgi paylaşır ve bizde onlarla bilgi paylaşıp
145
tavsiye almaktayız. Hepimiz beraber büyüyor ve öğreniyoruz.
Başarımızın en önemli sebeplerden birisi de bu”.
Araştırmadaki tüm firmalar bilgi edinme, yayma ve kullanma süreçlerini
geliştirerek, değiştirerek ve entegre ederek çevreyle uyum sağlamaktadır. Öğrenme
kabiliyetine başvurarak firmalar, müşterilerin sürekli değişen ihtiyaçlarına, rakiplerinden
daha hızlı yanıt vererek üstün performansı sergilemektedir.
Şekil 11: Örgütsel Öğrenme Kabiliyetinin Firma Performansı Üzerindeki Etkisi
(+)
3.3.4.2. İK Politikaları/Uygulamaları ve Firma Performansı
Firmalar İK politikalarına başvurarak, yüksek yetenekli ve beceriye sahip
çalışanlara sahip olabilmektedir. Bununla birlikte, İK politikaları, firmaların insan
kaynaklarının davranışları ve yeteneklerini etkileyerek, yüksek performans
sağlanmasında önemli rol oynamaktadır. Konuyla ilgili 5. firma yöneticisi:
“Farklı [İK] uygulamalarıyla çalışanlarımızı koşullara göre
kullanıyoruz… Projemiz bir kişi yerine takım çalışmasına uygunsa, yeni
bir takım kuruyoruz. Bu tür uygulamalarla daha hızlı ve verimli bir
şekilde iş yaparak yüksek performans gösteriyoruz”.
Bilgi Edinme
Bilgi yayma
Bilgi Dönüştürme
Bilgi Kullanma
Örgütsel öğrenme kabiliyeti
Firma Performansı
146
Husseild ve Becker, (1997) ile Michie ve Sheehan, (1999) çalışmalarında ifade
ettikleri gibi firmalar, çalışanlara motivasyon vererek, onlarla bilgi paylaşarak ve takım
çalışmaları gibi teknikleri uygulayarak, daha fazla yeni ürün ve süreçler geliştirip rakip,
firmalardan daha iyi performansı sergileyebilirler. Böylece, İK politikaları yoluyla
firmalar; müşteri ihtiyaçları, performansı hedefleri ve çalışanların hedeflerinde uyum
sağlamaktadır. 1. firma sahibine göre:
“Çalışanlarımızla, firmanın gelecekteki hedeflerini paylaşıyoruz ve
onlardan geri besleme alıyoruz. Hedeflerimizin gerçekleşmesinde onların
rolünün önemini anlatıyoruz…hedeflerimiz gerçekleşirse çalışanlara
ödül ve prim veriyoruz. Böylece çalışanlar, kendilerini firmanın önemli
bir parçası olarak görmektedir … performansımızdaki yükselişte İK
politikalarımızın büyük rolü var.”
Firmalar çalışanlara eğitim ve farklı iş sorumlulukları vererek, onların becerileri ve
yeteneklerini geliştirmektedir. Eğitimden kazanan beceriler ve yetenekler, çalışanlarda
aynı zamanda, iş tatmini ve motivasyonu da yükseltmektedir. Böylece çalışanlar, daha
verimli çalışarak, firma performansını olumlu bir şekilde etkilemektedir. Konuyla ilgili
9. firma yöneticisi:
“İK politikalarımızda, çalışanlarımızın eğitimine çok önem veriyoruz.
Onlara, hem firma içinde eğitim veriyoruz hem de farklı eğitim
kurslarına ve seminerlere gönderiyoruz. Eğitim masraflarına, yatırım
olarak bakıyoruz. Çünkü, çalışanlarımızın performansı yükselince,
firmamızın performansı da yükseliyor”.
147
4. firma yöneticisine göre:
“Sektörümüzde her gün yeni teknoloji ve teknikler ortaya çıkıyor…
yaparak öğrenme politikası yerine onlara eğitim veriyoruz. Onların
eğitimden kazandığı beceriler, yeni ürünlerin geliştirmesinde çok
yardımcı oluyor ve var olan ürünlerimizin kalitesi yükseltiyor…bu
faktörler [eğitim ve becerileri] müşteri memnuniyeti ve satışlarımızın
büyümesini sağlıyor”.
Firmalar merkeziyetçi İK politikaları yerine, daha esnek ve çok resmi olmayan İK
politikaları uygulamaktadır. Daha katılımcı bir yaklaşımla firmalar İK politikalarının
geliştirmesinde, çalışanların görüşlerine çok önem vermektedir. Politika geliştirme
sürecinde yer alarak çalışanlar, firmanın stratejik ve performansı hedeflerini daha iyi
anlamaktadır ve daha motive olmuş bir biçimde çalışmaktadır. Bu politikadan dolayı
çalışanlar, kendi yeteneklerini en verimli ve yaratıcı bir biçimde kullanmaktadır.
Böylece firmalar, katılımcı İK politikaları anlayışla çalışanların verimliliğini
yükselterek, rakiplerden daha üstün performansı sergilemektedir. 2. firma sahibi
konuyla ilgili olarak:
“Büyük firmalar gibi ayrı bir İK departmanımız yok.. aynı zamanda çok
resmi [İK] politikalarımız da yok…çalışanlarımızın tavsiyeleriyle [İK]
politikalarımızı uyguluyoruz. Onların tavsiyelerinden geliştirdiği [İK]
politikalarımızı uygulayınca maksimum kapasiteleriyle çalışıyorlar…
[çalışanlar] maksimum kapasiteleriyle çalışınca firma da daha fazla kar
elde ediyor”.
148
İleri teknoloji sektöründe faaliyet gösterdiği için firmaların çalışanları,
bilgi/teknoloji çalışanlarıdır. Bu çalışanların ihtiyaçları ve motivasyonu etkileyen
faktörler diğer çalışanları etkileyen faktörlerden daha farklıdır. Bu tip çalışanlar, sadece
maddi ihtiyaçları için çalışmamaktadır. Bu yüzden, ileri teknoloji firmalarında
çalışanların devir hızı, diğer firmalardan daha fazladır (Pare ve Treblay, 2000). Ancak,
firmalar geleneksel İK politikalar yerine, yaratıcı İK politikaları uygulayarak, yetenekli
bilgi/teknoloji çalışanlara elde tutmaktadır. Çünkü, onların özel yetenekleri, firmaların
değer yaratma kabiliyetlerini de artırmaktadır ve böylece firma performansı önemli
ölçüde olumlu olarak etkilenmektedir. 1. firma sahibine göre:
“…bay […]’nın bizi diğer firmalardan ayıran tek bir faktör olarak
söylersem yanlış olmaz.. Şu anda sektörümüzdeki mevcut en yetenekli ve
zeki kişilerden birisi. Firmamız için çok yeni ürünler geliştirdi…ona
firmamızın Einstein’ı diyoruz. Onun geliştirdiği ürünlerden dolayı
pazara lider olarak giriyoruz…[onun] firma performansı üzerindeki
etkisi diğer çalışanlarımızdan çok fazla. Rakiplerimiz her zaman onun
peşinde, ama biz özel [İK] uygulamalarıyla onu elde tutmayı
başarıyoruz. Mesela çalışma konusunda özerklik veriyoruz, hiçbir mesai
saat uygulamıyoruz ve onun yaratıcı fikirlerin uygulaması için fazla para
veriyoruz”.
Firmaların yüksek performansı, çalışanların yüksek performansına bağlıdır.
Firmalar, çalışanların yüksek performansını, farklı İK politikaları uygulayarak
sağlamaktadır. Delaney ve Huselid, (1996)’in belirtildiği gibi, firmalar çalışanları
149
motive etmek ve onlardan yüksek performansını sağlamak için performansa göre
ödüllendirme politikaları da uygulanmaktadır. Çalışanlar, performansı ve ödül
arasındaki bağdan dolayı motive olarak yüksek performansı göstermektedir. Çalışanların
yüksek performansı, firmanın yüksek performansını sağlamaktadır. Böylece, firmalar
çalışanların ve firmanın hedefleri arasında uyumu sağlamaktadır. 7. firma sahibine göre:
“Maaş dışında diğer teşvik varsa,, çalışanlar daha iyi çalışıyorlar
özellikle teşvik, paraysa o zaman normalden fazla performansı
veriyorlar…Firmamızda ödüllendirme politikası uyguluyoruz.. mesela bir
projemiz satış büyüme veya kar açısından çok önemliyse,
çalışanlarımızdan kim projeyi verdiğimiz zaman ve kriterlere göre
yaparsa, ona projeden aldığımız karın belli bir oranı ödül olarak
veriyoruz”.
Batt, (2002), Collins ve Clark, (2003), Collins ve Smith, (2006), Huselid, (1995)
ve Sun ve diğ., (2007)’nin çalışmalarında belirttiği gibi firmaların İK politikaları insan
kaynaklarını etkileyerek firma performansını olumlu bir biçimde etkilemektedir. İK
politikaları bir DK olarak, firmaların insan sermayesini, çevre koşullarına göre
oluşturarak, geliştirerek ve yeniden yapılandırarak firmalar üstün performansı
sergilemektedir. Ayrıca, İK politikalarını kullanarak firmalar, insan kaynaklarını dış
çevrenin değişen taleplerine göre daha iyi ve hızlı bir şekilde şekillendirerek, rekabet
avantajını sağlayabilmektedir. Aşağıdaki şekil İK politikaları ve firma performansı
arasındaki ilişkiyi göstermektedir.
150
Şekil 12: İK Politikaları/Uygulamalarının Firma Performansı Üzerindeki Etkisi
(+)
(+)
(+)
3.4. Genel Değerlendirme
Takip eden bölümde çalışma bulguları literatür ışığında genel olarak
değerlendirilecektir.
3.4.1. Girişimci Odaklılığın Firma Performansı Üzerindeki Etkisi
Sürekli ve hızlı değişen rekabetçi çevre koşullarında, firmaların mevcut
faaliyetleriyle gelecekte kar elde etmeleri kesin değildir. Bu nedenle firmalar, yeni
fırsatları elde etmek için sürekli yeni girişimlerde bulunmak zorundadır. Firmalar
girişimci odaklılığı benimseyerek, yeni fırsatları belirlemekte ve kovalamaktadır
(Lumpkin ve Dess, 1996). Firmalar; yenilikçilik, proaktiflik ve risk alma eğilimleri ile
firmaya canlılık kazandırmakta, performansı iyileştirmekte ve rekabet gücünü
arttırmaktadır. Literatürde (Covin ve diğ., 2006; Covin ve Slevin, 1991; Ireland, ve diğ.,
İK Politikaları/Uygulamaları
İnsan Kaynakları
Firma performansı
151
2009; Keh ve diğ., 2007; Lumpkin ve Dess, 1996, 2001; Wiklund ve Shepherd, 2005)
belirtildiği gibi bu çalışma da girişimci odaklılığın firma performansı üzerindeki
etkisinin olumlu olduğu sonucuna ulaşılmıştır. Araştırmadaki tüm firmalar, yenilikçilik,
proaktiflik ve risk alma eğilimlerine başvurarak, müşteri memnuniyeti, satışlarda artışı
sağlamakta ve rakiplerden fazla kar elde etmektedir.
Örnek olay incelemesi sonuçlarına bakıldığında, her firmanın girişimci
odaklılığın boyutlarını benimseyerek, çevredeki belirsizliğinin üstüne gelebildiği
görülmektedir. Girişimci odaklılık yeni fırsatların rakiplerden önce belirlenmesi ve
kovalanmasını sağlamaktadır. Bununla birlikte, girişimci odaklılık firmaları, fırsatların
kovalanması için gerekli olan kaynaklarının sağlanmasını kolaylaştırmaktadır. 7. firma
sahibi bu konuyla ilgili olarak “gelecekteki ürünlerin geliştirilmesi için önceden gerekli
kaynaklar sağlıyoruz” diyerek proaktif olarak kaynakların sağlanmasını belirtmiştir
(Lumpkin ve Dess, 2001). Ayrıca araştırmadaki tüm firmalar, Miller (1983)’in ifade
ettiği gibi ürün-pazar ve teknoloji yenilikçiliğiyle var olan veya yeni pazara rakiplerden
önce veya hemen sonra girip, üstün performans sergilemektedir.
Bu çalışmada, girişimci odaklılık çok boyutlu bir kavram olarak ele alınmaktadır
(Lımpkin ve Dess, 1996; Knight, 1997; Kreiser ve diğ. 2002b). Yenilikçilik, proaktiflik
ve risk alma eğilimleri birbirinden bağımsız olarak firma performansını etkilemektedir.
3.4.1.1. Yenilikçiliğin Firma Performansı Üzerindeki Etkisi
Örneklem dâhilindeki tüm firmalar yüksek ürün-pazar yenilikçiliği ve teknoloji
yenilikçiliği sergilemektedir. Firma sahibi ve yöneticileri firma içinde yeni fikirleri
152
teşvik etmektedir. Yeni fikirleri uygulayarak firmalar; yeni ürünler, hizmetler ve süreçler
geliştirmektedir. Firmalar yeni ürünler ve hizmetlerle, müşterilerin ihtiyaçları ve
taleplerine daha yeni ve iyi bir biçimde yanıt vermektedir. Yenilikçilik, firmaların
mevcut müşterilerini elde tutmasını ve/veya yeni pazarlara girmesini sağlamaktadır
(Damanpour, 1991; Henard ve Szymanski, 2001). Araştırmadaki tüm firmalar
yenilikçilikle var olan müşterileri elde tutarak ve yeni pazarlara girerek, rakiplerine
kıyasla daha üstün performans göstermektedir.
Örnek olay incelemesi sonuçlarına bakıldığında, her bir firma yenilikçilik
yoluyla yeni fırsatları kovalamaktadır (Lumpkin ve Dess, 1996; Zahra ve Gravis, 2000).
Yenilikçilik, yeni bir fırsattan yararlanmak için firmaları, yeni ürün ve hizmetler ortaya
koymalarında cesaretlendirerek, firma performansını arttırmaktadır. Çalışma
bulgularında, incelenen firmalar, yenilikçilikle değer yaratarak üstün rekabet avantajına
sahip olmaktadır. Firmalar, müşterilerin sorunlarını, yaratıcı ve yenilikçi bir yaklaşımla
çözerek, rakiplerinden fazla pazar payına sahip olabilmektedir. Barney (1991) ve Hunt
ve Arnett (2006)’in çalışmalarında belirttikleri gibi çalışmaya katılan firmalar, rakipleri
tarafından kolayca taklit edilemez, kendilerine öz yeni süreçler ve ürünler geliştirerek,
yüksek performansı sergilemektedir.
Örneklem kapsamındaki tüm firmalar, yenilikleri mümkün olabildiği kadar
ekonomik, yani en ucuz şekilde ve kendisine faydalı olacak, en yeni, en iyi ve en
fonksiyonel ürünleri üreterek verimli olabilmektedir. Firmalar yenilik çalışmaları ile
kaynaklarını daha rasyonel kullanmaktadırlar; bu durum da üretim maliyetlerinin
153
düşmesine ve üretimin artmasına sebep olmaktadır. Böylelikle araştırmadaki firmalar,
verimliliği artırarak üstün performans göstermektedir.
Çalışma sonuçları, önceki çalışmalarla (örn. Brüdel ve Preisendörfer, 2000;
Matsuo, 2006; Damanpour ve diğ., 1989; Han ve diğ., 1998) tutarlı olarak yenilikçilik ve
firma performansı arasında doğrudan ve olumlu bir ilişki olduğunu göstermektedir.
3.4.1.2. Proaktifliğin Firma Performansı Üzerindeki Etkisi
Proaktiflik, yenilikçi davranışın temelidir ve ortaya çıkan fırsatları
değerlendirmek, değişimi denemek ve ilk hareket eden olmak için firmanın gayretini
yansıtır (Covin ve Miles, 1991). Örnek olay kapsamındaki firmalarda, sürekli değişimi
tetikleyen tükenmez bir ilerleme perspektifi vardır. Firma sahipler ve yöneticileri, ileri
görüşlü bir bakış açısı ile, gelecekteki fırsatları, problemleri, ihtiyaçları veya
değişiklikleri, önceden tahmin ederek, rakiplerinden önce veya hemen sonar, yeni ürün
ve hizmetleri pazara sunmaktadır (Lumpkin ve Dess, 1996). Böylece firmalar, hızla
değişen çevresel koşullara uyum sağlayabilmekte ve rakiplerinden bir adım öne geçerek
yüksek karlar elde edebilmektedir. Tüm firmalar, olaylar meydana geldikten sonra tepki
gösterme yerine, geleceğe yönelik bir davranışla, sürekli çevreden yeni bilgiler
almaktadır. Çalışmaya katılan firmaların sahibi ve yöneticileri, yeni bilginin ışığında
pazarda var olan asimetrileri belirleyip gelecekteki ihtiyaçlarına göre, az bulunur
kaynaklara ulaşabilmekte ve var olan kaynaklarını yeniden yapılandırmaktadır
(Lumpkin ve Dess, 1996). Hughes ve Morgan, (2007)’ın belirttiği gibi araştırmadaki
154
firmalar, kaynaklardaki yenilenme ve değişikliklerle, müşterilerin ihtiyaçlarına daha
hızlı ve verimli bir biçimde cevap vererek, üstün performans göstermektedir.
Proaktif firmalar, çevredeki fırsatların değerlendirilmesinin yanı sıra, ürün hayat
seyrinin olgunlaşma ve gerileme dönemlerindeki ürün ve faaliyetleri bırakabilmektedir
(Venkatraman, 1989). Örnek olaydaki firmaların sahibi ve yöneticileri, ilerici bir bakış
açısıyla, firma içindeki, gerekli olmayan rutinler ve süreçlerin yerine, gelecekteki
ihtiyaçlarına göre yeni faaliyetler geliştirerek, iş verimliliğinde artış sağlamaktadır.
Verimlilikteki bu artış, firma performansını olumlu yönde etkilemektedir.
Örnek olay incelemesi sonuçlarına bakıldığında, bütün firmalar rakiplerden “en
önce” veya lider olarak davranmamaktadır. 3. 6. ve 10. Firmalar, lider firmalardan
hemen sonra yeni pazara girmektedir. Fazla finansal kaynaklara sahip olmadığı için bu
firmalar, lider olma yerine “ileri takipçi” olarak lider firmayı takip etmektedir. Lider
firma, yeni pazarda başarılı olursa, hemen yeni pazara girerler. İkinci olarak pazara giriş
firmaları daha az maliyetle, başarıya götürmektedir. Böylece lider firmadan hemen sonra
yeni pazara giriş firma performansını olumlu yönde etkilemektedir (Miller ve Camp,
1985).
Sonuç olarak, çalışmada kapsamında yer alan ileri teknoloji firmaları, proaktif
davranışlarıyla, gelecekte oluşacak talepleri önceden tahmin edebilmekte ve fırsatları
kovalayarak üstün performans sergileyebilmektedir. Bu sonuç, literatürde proaktiflik ve
performans ilişkisini araştıran diğer çalışmalarla tutarlıdır (Lumpkin ve Dess, 2001;
Krause ve diğ., 2005; Bhuian ve diğ., 2005). Ancak, firmalar sadece en önce veya lider
olarak yeni pazara girdiklerinde üstün performans sağlamamaktadır. Çalışma
155
sonuçlarına bakıldığında, liderlerden hemen sonra yeni pazara giren firmaların da üstün
performans sergilediği görülmektedir. Bir firma, daima birinci olmadan; yenilikçi, ileri
görüşlü ve hızlı olarak üstün performansı yakalayabilmektedir (Miller ve Camp, 1985).
Bu sonuç göstermektedir ki, daima birinci olma yerine evrimsel proaktif stratejisi de
firma performansını olumlu yönde etkilemektedir.
3.4.1.3.Risk Almanın Firma Performansı Üzerindeki Etkisi
Çalışmaya katılan bütün ileri teknoloji firmalarının sahipleri ve yöneticileri riskli
kararlar almaktadır. Firma sahipleri ve yöneticileri büyümek, gelişmek ve başarılı
olabilmek için risk almanın gerekli olduğunu belirtmektedir. Pazardaki mevcut ve
gelecekteki fırsatlardan yararlanmak için firmalar, sonucu bilinmeyen projelere yatırım
yaparak risk almaktadır (Lumpkin ve Dess, 1996). Çalışmadaki firmalar, yüksek kar
beklentileriyle, farklı düzeyde risk alarak, riskli projelere yatırım yapmaktadır. Çoğu
firma sahibi ve yöneticileri “firmamız, yüksek riskli projelere/yatırımlara girişmekten
kaçınmaz. Çünkü risk varsa kazançta var” veya “belirsizlik ve risk içeren
projelere/yatırımlara firmamız yöneticilerince çok değer verilir…risk alarak büyüyoruz”
diyerek risk alma ve performans arasındaki ilişkiyi açıklamaktadır.
Örnek olay incelemesi sonuçlarına bakıldığında, bütün firmalar yüksek risk
almamaktadır. Çalışmadaki 1. 4. 5. 7. ve 9. firmalar, fazla finansal kaynaklara sahiptir ve
yüksek risk almaktadır. Ancak, yüksek risk alma, onların performanslarını orta düzeyde
etkilemektedir. Her yüksek riskli projeden, beklenilen kar elde edilememektedir. Diğer
taraftan araştırmadaki, 2. 3. 6. 8. ve 10. firmalar fazla finansal kaynaklara sahip
156
olmadıkları için yüksek risk içeren projeler de yapamamaktadır. Bu firmalar, orta
seviyede hesaplı risk alarak yatırım yapmaktadır. Ancak, hesaplı riskler, firmaların
performansını büyük ölçüde etkilemektedir.
Wiklund ve Shepherd (2005), risk alma eğiliminin, firmaların performansını
olumlu olarak yönde etkilediğini ifade etmişlerdir. Çalışma sonuçları da yazarların
bulguları ile paraleldir. Ancak, finansal kaynaklar, firmaların risk alma eğilimlerini
sınırlamaktadır. Ayrıca, çalışma bulguları, Begley ve Boyd (1987)’in çalışmalarında
belirttikleri gibi orta seviyeli risklerin, yüksek seviyeli risklere kıyasla firmaların
performansını daha olumlu etkilediğini göstermektedir.
Özet olarak, örnek olay sonuçlarına bakıldığında, girişimci odaklılığın, firmaların
performansını olumlu bir yönde etkilediği görülmektedir. Böylece, bu çalışma ile
literatürdeki girişimci odaklılık ve firma performansı arasındaki ilişkinin olumlu olduğu
sonucunu tespit eden diğer çalışmaların bulguları desteklenmektedir (Covin ve Slevin,
1986; Hult ve diğ., 2003; Lee ve diğ., 2001; Lumpkin ve Dess, 2001; Wiklund ve
Shepherd, 2003; Zahra ve Covin, 1995; Zahra ve Gravis, 2000). Ayrıca, çalışmada
Lumpkin ve Dess (1996)’in çalışmalarında belirttikleri gibi yenilikçililk, proaktiflik ve
risk alma eğilimlerinin birbirinden bağımsız olarak farklı büyüklükleriyle, firma
performansını etkilediği sonucuna ulaşılmıştır. Girişimci odaklılığın boyutlarına
bakıldığında, yenilikçilik boyutu, firmaların performansını en olumlu etkileyen
faktördür. Diğer taraftan, yüksek proaktiflik ve risk alma yerine, evrimsel proaktif
stratejisi ve orta düzeyde risk alma da firmaların performansını olumlu bir yönde
157
etkilemektedir. Bu da göstermektedir ki, girişimci odaklılığın boyutları firmaya özgüdür
(Wiklund ve Shepherd, 2005).
3.4.2. Girişimci Odaklılığın DK’nin Oluşturulması ve Geliştirilmesi
Üzerindeki Etkisi
Girişimci odaklılık, stratejik odaklılık olarak firmaların DK’inin oluşturulması ve
geliştirilmesini sağlamaktadır (Griffith ve diğ., 2006; Jantunen ve diğ., 2005). Örnek
olay kapsamındaki firmalar, girişimci odaklılığın sağladığı esneklikten dolayı,
kaynaklarını, çevre ihtiyaçlarına göre daha hızlı ve verimli bir biçimde oluşturarak ve
yeniden yapılandırarak DK’ini geliştirmektedir. Firmaların sahipleri ve yöneticileri,
çevredeki fırsatların kovalaması için öğrenme süreçleri ve insan kaynaklarını çevre
koşullara göre oluşturmakta, entegre etmekte ve yeniden yapılandırmaktadır.
3.4.2.1. Yenilikçiliğin DK Üzerindeki Etkisi
Araştırma kapsamındaki tüm firmalar, yüksek yenilikçilik sergilemektedir. Bu
nedenle firmalar, öğrenme süreçlerinde, sürekli yenilikçilik getirerek öğrenme
kabiliyetlerini artırmaktadır. Firmaların yenilikçilik eğilimi, firmanın bilgi alma,
paylaşma ve kullanma süreçlerine de yenilikçilik getirmektedir (Thompson, 1995).
Örneklem dahilindeki firmaların sahipleri ve yöneticileri, müşterilerin ihtiyaçları ve
taleplerine hızlı bir biçimde cevap verebilmek için devamlı olarak, yeni bilgi
kaynaklarını bulunmakta ve mevcut bilgi kaynaklarını ve süreçlerini yeniden
yapılandırmaktadır. Yeni teknolojilerden en verimli biçimde faydalanmak için firmalar,
158
yeni öğrenme süreçleri ve tekniklerini geliştirmektedir. Ayrıca firmalar, çalışanlarına,
yenilikçiliği ve öğrenmeyi teşvik eden ortam sağlamaktadır. Girişimci odaklılığın
yenilikçilik boyutundan kaynaklayan öğrenmeye uygun ortam, çalışanların öğrenme
kabiliyetini artırmaktadır. Firmalar, öğrenmeye uygun ortam sağlayarak, mevcut bilgi ve
rutinlerini tekrar gözden geçirip, onların yerine, çevre koşullarına göre yeni bilgi
süreçleri geliştirmektedir (Slater ve Narver, 1995).
Dinamik rekabetçi çevrelerde ileri teknoloji firmalarının en önemli sermayesi,
insan sermayesidir (Ilgen ve Pulakos, 1999) ve insan sermayesini yöneten İK yönetimi,
önemli bir kabiliyettir (Grant 1996a). Çalışma sonuçlarına bakıldığında, firmaların
yenilikçilik eğilimi, onların İK politikalarını oluşturmalarını ve geliştirmelerini
etkilemektedir. Firmalar, yeni fikir ve ürünlerin geliştirilmesi için farklı ve yeni İK
politikaları uygulayarak, en yetenekli çalışanlara sahip olmaktadır. Tüm firmalar sürekli
olarak, İK politikalarında yenilik ve değişiklik getirerek, çalışanların motivasyonlarını
artırmaktadır. Firmalar, özellikle, yeni fikirlerin geliştirilmesi için ödüllendirme ve prim
gibi politikaları uygulayarak, çalışanların verimliliğini arttırmaktadır (Huselid, 1995).
Firma sahipleri ve yöneticileri, yenilikçilik vizyonuyla çalışanlara yeni teknolojiler
hakkında eğitim alma imkânları sağlamaktadır. Bu sonuçlar göstermektedir ki,
yenilikçilik eğilimi, firmaların İK politikalarına yenilik getirerek, insan sermayesini
dinamik çevre koşullarına göre oluşturabilmekte ve yeniden yapılandırabilmektedir.
159
3.4.2.2. Proaktifliğin DK Üzerindeki Etkisi
Örneklem dahilindeki çoğu firma sahibi ve yöneticileri, yeni bilgiyi
rakiplerinden önce edinebilmektedir. Bununla beraber, şayet yeni bilgi elde etmek
oldukça fazla finansal kaynağa ihtiyaç duyarsa, o durumda araştırmadaki 3. 6. ve 10.
firmaların da izledikleri gibi evrimsel proaktif stratejiyi takip ederek, lider firmadan
hemen sonra bilgi edinebilmektedir. Şayet, yeni bilgiden faydalanmak için önceki bilgiyi
paylaşma ve kullanma süreçleri yeterli değil ise, onların yerine, yeni süreçler
geliştirilmektedir. Proaktif olarak bilgi edinmek ve kullanmak, firmaların rakiplerinden
önce pazara girmesini sağlamaktadır. Firma sahipleri ve yöneticileri gelecekteki
fırsatları önceden tahmin ederek, firmanın bilgi kaynaklarını ve süreçlerini yeniden
yapılandırmaktadır (Teece, 2009). Sonuçlar göstermektedir ki, firmalar sürekli olarak
ilerici bir bakış açısıyla, bilgi kaynaklarını ve süreçleri değerlendirmektedir. İleride
ihtiyaç duyulmayacak bilgi kaynaklarından ve süreçlerinden vazgeçip, yeni bilgi
kaynakları ve süreçleri geliştirilmektedir (Venkatraman, 1989). Böylece firmalar,
proaktif olarak çevredeki fırsatlar ve tehditlere göre öğrenme süreçlerini
geliştirmektedir. Bu da göstermektedir ki, proaktiflik, örgütsel öğrenme kabiliyetini
olumlu bir yönde etkilemektedir.
Hızla değişen çevrelerde İK politikaları, devamlı olarak yenilenmelidir (Harney
ve Dundon, 2006; Paauwe, 2004). Araştırmada kapsamında incelenen bütün firmalar,
ilerici görüşlü bir bakış açısıyla, İK politikalarını oluşturmakta ve geliştirmektedir.
Firmalar, çalışan alırken, geleceğin ihtiyaçlarına göre almaktadır. Firmalar, gelecekteki
müşteri ihtiyaç ve taleplerine, en hızlı ve verimli bir biçimde cevap verebilmek için,
160
rakiplerinden önce en yetenekli çalışanları işe almaktadır. Çalışma sonuçlarına
bakıldığında firmalar, geleneksel ve tepkisel İK politikalarının yerine, çalışanların
problemlerini öğrenmek ve çözmek için ilerici görüşlü ve katılımcı İK politikalarını
uygulamaktadır. Ayrıca, firmalar, toplumun gelecekteki ihtiyaçlarının öğrenilebilmesi
için proaktif İK uygulamaları ile, çalışanlarına, sosyal bağlar kurmaları yönünde teşvik
etmektedir (Leana ve Van Buren, 1999). Bulgular göstermektedir ki, girişimci
odaklılığın proaktiflik boyutu, firmaların İK politikalarının oluşturulması ve
geliştirilmesini olumlu yönde etkilemektedir.
3.4.2.3. Risk Almanın DK Üzerindeki Etkisi
Belirsizliğin hakim olduğu çevrede firmaların risk eğilimi, onların dış ve iç
faaliyetlerini etkilemektedir (Lee ve diğ., 2001; Lumpkin ve Dess, 1996). Örneklem
kapsamındaki ileri teknoloji firmalarının risk alma eğilimi, onların öğrenme kabiliyetini
etkilemektedir. Firmalar risk alarak, yeni iş süreçlerini geliştirip, iş verimliliğini
arttırmaktadır (Brunaker ve Kurvinen, 2006). Çalışmaya katılan firmalar, farklı
seviyelerde risk alarak, sonucu belli olmayan bilgi kaynaklarına ve süreçlerine yatırım
yapılmaktadır. Çalışma sonuçlarına göre, öğrenme süreçlerine yapılan yatırım miktarı,
firmaların finansal kaynaklarına bağlıdır. Fazla finansal kaynaklara sahip olan firmalar,
yeni öğrenme süreçlerinin oluşturulması ve mevcut süreçlerin yeniden
yapılandırılmasına büyük yatırımlar yaparak, fazla risk almaktadır. Ancak, az finansal
kaynaklara sahip olan firmalar, öğrenme süreçlerine orta düzeyde yatırım yaparak,
hesaplı risk almaktadır. Çalışma sonuçlarına bakıldığında, yüksek risk alma eğilimi,
161
örgütsel öğrenme kabiliyetinin oluşturulması ve geliştirilmesini yüksek düzeyde
etkilemektedir. Bunun aksine hesaplı risk alma, örgütsel öğrenme kabiliyetini orta
düzeyde etkilemektedir. Bu da göstermektedir ki, risk almanın, örgütsel öğrenme
kabiliyeti üzerindeki etkisi firmaya özgüdür.
Firmaların risk alma eğilimi, onların İK politikalarını da etkilemektedir (Morris
ve Jones, 1993). Araştırmanın sonuçlarına bakıldığında, firmalar İK politikaları yoluyla
çalışanları, yeni fikirlerin geliştirmesi ve uygulaması için risk almaya teşvik etmektedir
(Morris ve Jones, 1993). Ancak, risk alma eğiliminin İK politikalarındaki etkisi finansal
kaynaklara bağlıdır. Fazla finansal kaynaklara sahip olan firmalar, İK politikalarına
yüksek yatırım yapmaktadır ve bu yatırımı uzun vadeli bir stratejik yatırım olarak
görmektedir. Bunun aksine az finans kaynaklara sahip olan firmalar, İK politikalarındaki
yatırımı, bir risk olarak algılamaktadır ve İK politikalarına fazla yatırım yapmamaktadır.
Sonuçlar göstermektedir ki, firmaların risk alma eğilimi İK politikalarını etkilemektedir.
Ancak, fazla finansal kaynaklara sahip olan firmalarda bu etki, az finansal kaynaklara
sahip olan firmalara kıyasla daha fazladır.
3.4.3. Çevresel Dinamizm Girişimci Odaklılık ve DK
Firmaların DK’lerinin oluşturulması ve geliştirilmesini etkileyen en önemli
faktör, dinamik çevredir (Teece ve diğ., 1997; Eisenhardt ve Martin, 2000). Çalışma
sonuçlarına bakıldığında, çevresel dinamizm, girişimci odaklılık ve DK arasındaki
ilişkiyi önemli bir biçimde etkilemektedir. Firmalar, çevredeki hızlı değişiklikler ve
yeniliklerden dolayı, öğrenme kabiliyetinin oluşturulması ve geliştirilmesine daha fazla
162
ihtiyaç duymaktadır. Çalışmaya katılan ileri teknoloji firmaları, müşterilerin hızla
değişen ihtiyaçlarını tespit etmek ve taleplerine cevap vermek için rutin bilgi kaynakları
ve süreçlerinin yerine, risk alarak yeni bilgi kaynakları ve süreçleri geliştirmek zorunda
kalmaktadır. Sonuçlar göstermektedir ki, firmalar, çevredeki belirsizliğin üstesinden
gelmek ve rekabet avantajını sağlamak için proaktif davranarak daha hızlı bilgi almakta,
yaymakta ve kullanmaktadır. Durgun çevrede faaliyet gösteren firmaların aksine
dinamik çevrede bulunan ileri teknoloji firmaları, hem dışarıdan bilgi edinerek hem de
firma içinde yeni bilgi yaratarak, müşterilerin istek ve ihtiyaçlarını yeni ürün geliştirerek
karşılayabilmektedir (Gopalakrishnan ve Birley, 2001).
Örneklem dahilindeki firmaların İK politikaları, çevredeki dinamik koşullar
tarafından etkilenmektedir. Yüksek rekabet ve belirsizliğin hakim olduğu çevrede
firmalar, İK politikalarını yeniden gözden geçirip, çevre şartlarına göre İK politikalarına
yenilikçilik getirerek çevreyle uyum sağlamaktadır. Müşterilerin hızla değişen istek ve
ihtiyaçlarını rakiplerden önce karşılamak için firmalar, geleneksel İK politikaları yerine
daha proaktif, esnek ve katılımcı İK politikaları uygulamaktadır. Çalışmaya katılan
firmalar, dinamik çevreyle uyum sağlamak için İK politikalarını çevredeki koşullara
göre geliştirmektedir. Bu da göstermektedir ki, çevresel dinamizm, firmaların, İK
politikalarını yönlendirmektedir (Harney ve Dundon, 2006). Çevresel dinamizm,
girişimci odaklılıktan kaynaklanan DK’in oluşturulması ve geliştirilmesi sürecini
hızlandırmaktadır.
163
3.4.4. Örgütsel Öğrenme Kabiliyetinin Firma Performansı Üzerindeki
Etkisi
Çalışma kapsamında incelenen firmalar, örgütsel öğrenme kabiliyeti kullanarak
hızlıca bilgi edinmekte, yaymakta ve kullanmaktadır. Örgütsel öğrenme kabiliyeti, hem
mevcut bilgiyi elde ederek hem de yeni bilgi üreterek firma performansını olumlu bir
yönde etkilemektedir (Chan, 2009; Lopez ve diğ., 2004; Slater ve Narver, 1995).
Çalışma sonuçları göstermektedir ki, örgütsel öğrenme kabiliyeti, firmaların farklı
kaynaklarının en verimli biçim de kullanılmasını sağlayarak, firma performansını
artırmaktadır. Firma sahipleri ve yöneticileri, müşterilerin mevcut ve gelecekteki
ihtiyaçlarını tespit ederek, firmanın kaynaklarını farklı kombinasyonlarda kullanıp yeni
ürünler ve hizmetler geliştirmektedir. Yeni ürünler ve hizmetler, firmalara, hem müşteri
sadakati kazandırmakta hem de finansal performanslarını olumlu yönde etkilemektedir.
Ayrıca, firmalar, gelecekteki ihtiyaçları ve değişiklikleri öğrenip, kaynaklarını yeniden
yapılandırılmaktadır. Böylece, firmalar gelecekte ne olacağını önceden öğrenerek,
çevredeki belirsizliğinin üstesinden gelebilmektedir. Gelecekteki belirsizliğin
giderilmesi, firmalara, üstün performans ve rekabet avantajı sağlanmaktadır (Cohen ve
Levinthal, 1990).
Çalışmaya katılan firmalar, çevreyle uyum sağlamak için bilgi yayma ve
kullanma süreçlerine sürekli olarak yenilik getirmektedir. Geleneksel bilgi yayma
tekniklerinin yerine firmalar, hızlı ve az masraflı tekniklerle en kısa sürede, doğru bilgiyi
doğru çalışana ulaştırabilmektedir. Firmalarda, bilgi hem yatay hem de dikey iletişim
kanalları aracılığıyla olmaktadır. Firmalar, az maliyetli ve hızlı bilgi yayma
164
süreçlerinden dolayı, az masrafla, yeni ürünü geliştirerek (Slater ve Narver, 1995)
performanslarını artırabilmektedir. Örnek olay sonuçlarına bakıldığında, firmalar, bilgi
dönüştürme ve kullanma konusunda çok yeteneklidir. Firmalar var olan bilgiyi, yeni
bilgiyle bütünleşerek, yeni ürünleri geliştirip müşteriler için değer yaratmaktadır (Lee ve
Choi, 2003; Nonaka ve Konno, 1998). Bu değer yaratma da, firmaların performansını
oldukça olumlu etkilemektedir. Ayrıca, firmalar, firma içinde yeni bilgi de üretmektedir.
Firma içinde ürettikleri bilgi, firmalara daha az masrafla, yeni ürün veya hizmetin
geliştirilmesi olanağı sunmaktadır. Firma içindeki üretilen bilgi, rakipler tarafından
kolayca taklit edilemezdir (Barney, 1991). Bu da firmalara rekabet avantajı
sağlamaktadır. Çalışma sonuçlarına bakıldığında, bir DK olarak örgütsel öğrenme
kabiliyeti, örnek olay kapsamındaki firmaların performanslarını artırmakta ve firmalara
rekabet avantajı sağlamaktadır (Prieto ve Revilla, 2006; Teece, 2009).
3.4.5. İK Politikaları/Uygulamalarının Firma Performansı Üzerindeki
Etkisi
Örnek olay sonuçlarına bakıldığında, her bir firmanın performansının,
çalışanlarının performanslarına bağlı olduğu görülmektedir (Morrison ve Phelps, 1999).
Firmalar İK politikaları uygulayarak, çalışanlarda yüksek performans sağlamaktadır
(Collins ve Smith, 2006; Huselid, 1995; Youndt ve diğ., 1996). Araştırmadaki firmalar,
ileri teknoloji sektöründe faaliyette bulundukları için en zeki, yetenekli ve becerikli
çalışanları işe almaktadır. Firmalar kendi hedeflerine ve ihtiyaçlarına göre en uygun ve
yetenekli çalışanları seçmektedir. Sonuçlar göstermektedir ki, çalışanların titiz seçilmesi,
165
firma performansını olumlu yönde etkilemektedir. Ayrıca, firmalar, çalışanlara devamlı
eğitim imkânları sağlayarak, onların yetenekleri ve becerilerini geliştirmektedir. Eğitim
ve geliştirme politikaları, çalışanların verimliliğini ve iş memnuniyetini artırarak firma
performansına katkıda bulunmaktadır.
Örneklem dahilindeki tüm firmalar, prim ve ödüllendirme gibi politikaları
uygulayıp çalışanların, çalışma motivasyonunu yükseltmektedir. Bununla birlikte,
ödüllendirme ve çalışanlarla kar paylaşma politikalarıyla firmalar, çalışanların ve firma
hedeflerinin uyumunu sağlamaktadır. Firma performansı ve ödül arasındaki bağ,
çalışanları, daha verimli çalışmaya teşvik etmektedir. Sonuçlara bakıldığında,
ödüllendirme politikaları, çalışanların motivasyonu ve verimliliklerini artırarak, firma
performansını olumlu olarak etkilemektedir (Fey ve Bjorkman, 2001; Kalleberg ve
Moody, 1994). Çalışmaya katılan ileri teknoloji firmaları, merkeziyetçi İK
politikalarının yerine, daha esnek ve katılımcı İK politikaları uygulamaktadır. Çalışanlar,
firmaların stratejik karar süreçlerini katılmaktadır. Ayrıca, firmalar, iş yapıları ve
sorumlulukları, çalışanların tavsiyelerinin ışığında belirlemektedir. Çalışma sonuçları
göstermektedir ki, bu katılımcı İK politikaları, çalışanların firmaya olan sadakatlerini
artırarak, firma performansını olumlu bir biçimde etkilemektedir (Lepak ve Snell, 1999;
Pfeffer, 1995). Örnek olay sonuçlar göstermektedir ki, bir DK olarak İK politikaları,
firmaların, insan sermayesini olumlu bir yönde etkileyerek, performanslarını
artırmaktadır (Collins ve Smith, 2006; Huselid ve diğ. 1997; Sun ve diğ., 2007).
166
SONUÇ
Son yıllarda teknolojideki hızlı ve sürekli değişiklikler, toplumun her kısmını
etkilediği gibi firmaların davranışlarını ve faaliyetlerini de etkilemektedir. Firmalar
girişimci stratejiler, kaynakların yeni kombinasyonları ve devamlı geliştirilen
kabiliyetlere başvurarak, hızla değişen çevreyle uyum sağlayabilmektedir. Başarılı ve
başarısız firmaları ayıran en önemli faktör, hızlı bir biçimde çevreyle uyumu sağlama
kabiliyetidir. Başarılı firmalar, çevredeki yeni fırsatları hızlıca keşfedip, onlardan
yaralanarak büyümekte ve çevreyle uyum sağlamaktadır. Bu nedenle, firma düzeyindeki
girişimcilik ve firma kabiliyetleri kavramları, girişimcilik ve stratejik yönetim
literatüründe öne çıkmaktadır (Amit ve Schoemaker, 1993; Miles ve Snow, 1978;
Miller, 1983; Lumpkin ve Dess, 1996; Teece ve diğ., 1997; Winter, 2000).
Çevredeki fırsatlardan faydalanmak ve tehditlerin üstesinden gelmek için
girişimci odaklılık, önemli bir stratejik odaklılıktır (Miller, 1983). Girişimci odaklılık,
firmaların yenilikçilik, proaktiflik ve risk alma eğilimlerini yansıtmaktadır. Firmalar,
girişimci odaklılığı kullanarak, ürün-pazar yenilikçiliği göstermekte, biraz riskli işlere
girmekte ve proaktif yenilikte öncülük yaparak, rakiplerinin önüne geçebilmektedir
(Miller, 1983). Firmalar, girişimci odaklılığı benimseyerek, çevredeki belirsizliğin
üstesinden gelerek, rekabet avantajı yakalayabilmektedir. Girişimci odaklılık ve firma
performansı arasındaki ilişkinin araştırıldığı çalışmaların bazılarında girişimci
odaklılığın, firma performansı üzerindeki etkisinin olumlu olduğu tespit edilirken (Covin
ve Slevin, 1986; Hult ve diğ., 2003; Lee ve diğ., 2001; Wiklund ve Shepherd, 2005).
bazı çalışmalarda ise bunun aksine bu etkinin ya mevcut olmadığı ya da çok küçük
167
olduğu bulunmuştur (Covin ve diğ.,1994; Dimitratos ve diğ., 2004; George, ve diğ.,
2001).
Literatürde, girişimci odaklılığını çok boyutlu bir kavram olarak el alınan
araştırmalarda, bu boyutların bir birinden bağımsız olarak firma performansını
etkilediğini belirtilirken (George, 2006; Lummpkin ve Dess, 1996; Kreiser ve diğ., 2002;
Rauch ve diğ., 2004) bazılarında ise girişimci odaklılığın farklı boyutlarının firma
performansı üzerinde etkisinin aynı olduğunu saptanmıştır (Covin ve Slevin, 1991).
Literatürdeki bu farklı ve çelişkili görüşler, bu çalışmanın yapılmasının temel
sebeplerinden birisidir.
Girişimci odalılıktan kaynaklanan stratejik fırsatlardan en iyi ve verimli bir
şekilde yararlanılması için firmanın DK çok önemli rol oynamaktadır (Newey ve Zahra,
2009; Teece, 2007). Yeni fırsatlar ve çevre koşullarına göre firmalar, kaynakları ve iş
süreçlerini yeniden oluşturulmalı ve yapılandırılmalıdır (Teece ve diğ., 1997). DK,
firmaları, hızla değişen çevreye göre kaynak tabanlarının oluşturulması, entegre edilmesi
ve geliştirilmesi imkanı vermektedir (Teece ve diğ., 1997; Teece, 2007). Ancak, DK’in
oluşturulması ve geliştirilmesini etkileyen girişimci davranışları ve süreçleri hakkında
literatürde çok az çalışma vardır (Zahra ve diğ., 2006). Girişimci odaklılık, firmalara
stratejik esnekliği sağlayarak DK’in oluşturulması ve geliştirilmesi sürecinde kolaylık
sağlamaktadır (Griffith ve diğ., 2006). Ayrıca, çevresel dinamizm de bir firmada DK’in
oluşturulması ve geliştirilmesinin önemli bir belirleyicisidir (Teece ve diğ., 1997). Bu
nedenle bu çalışmada, çevresel dinamizmin, girişimci odaklılık ve DK arasındaki ilişkiyi
nasıl etkilediği de araştırılmıştır.
168
Firmanın öğrenme kabiliyeti, dinamik bir kabiliyeti olarak hem var olan bilgiyi
elde ederek hem de yeni bilgi üreterek firma performansını etkilemektedir (Chan, 2009;
Lopez ve diğ., 2004; Slater ve Narver, 1995). Benzer bir biçimde, firmanın İK
politikaları, dinamik bir kabiliyet olarak, firmanın insan kaynaklarını oluşturarak ve
geliştirerek firma performansını etkilemektedir (Collins ve Smith, 2006; Huselid ve diğ.
1997; Sun ve diğ., 2007). Bu nedenle, bu çalışmada örgütsel öğrenme kabiliyeti ve İK
politikaları, DK olarak ele alınmıştır.
Literatüre bakıldığında, değer yaratma ve firma performansı açısından önemli
olduğu için girişimci odaklılık ve DK kavramları girişimcilik ve stratejik yönetim
literatürde giderek önemi kazanmaktadır (Teece, ve diğ., 1997; Eisenhardt ve Martin,
2000; Lumpkin ve Dess, 1996; Wiklund, 1999). Ancak, literatürde, firma açısından
önemli olan girişimci odaklılık ve DK kavramlarının, her ikisinin birlikte ele alındığı bir
çalışma konusunda eksiklik vardır. Literatürdeki bu boşluğu doldurmak için, bu
çalışmada; girişimci odaklılık, DK ve firma performansı arasındaki ilişki incelenmiştir.
Bu çalışmada, nitel araştırma yöntemlerinden örnek olay yöntemi kullanılarak
ODTÜ ve HÜ’nin teknokentlerinde faaliyet gösteren on küçük ileri teknoloji firması
incelenmiştir. Örnek olay süreci ile ulaşılan bulgulara göre girişimci odaklılık, küçük
firmaların performansını olumlu olarak etkilemektedir. Firmalar, girişimci odaklılığı
benimseyerek, pazardaki fırsatlardan, sektördeki rakiplerinden daha önce yararlanarak
üstün performansı sergileyebilmektedir. Böylelikle, bu çalışma ile birlikte, literatürde
girişimci odaklılık ve firma performansı arasındaki ilişkinin olumlu olduğu saptanılarak,
literatürdeki çalışmalarla paralel sonuçlar bulunmuştur (Covin ve Slevin, 1991; De
169
Clercq ve diğ., 2010; Li ve diğ., 2005; Lumpkin ve Dess, 2001; Wiklund ve Shepherd,
2005).
Zahra ve Gravis (2000)’in belirttiği gibi bu çalışmada, girişimci odaklılığın
yenilikçilik boyutunun, firma performansı üzerindeki etkisi olumlu olduğu saptanmıştır.
Çalışma sonuçlarına bakıldığında, firmaların performansı üzerinde en büyük etkinin
yenilikçilik boyutu olduğu göze çarpmaktadır (Brüdel ve Preisendörfer, 2000). Firmalar,
girişimci odaklılık boyutlarından en fazla önemi yenilikçilik boyutuna vermektedir.
Firmalar, yeni fikir, ürün ve süreçleri yaratarak firma değerini arttırmaktadır. Yeni ürün
ve fikirlerle firmalar, hem pazarın ihtiyaçlarına cevap vermekte hem de yeni ürünlerle
pazarı şekillendirmektedir. Firmalar, pazardaki sorunlarını, yaratıcılık ve yenilikçilik ile
birlikte çözerek ve şekillendirerek, rakiplerinden fazla pazar payına sahip olmuştur.
Firmalar, yenilikçilikle farklılık yaratarak, üstün performansını sağlamaktadır. Sonuçlar
göstermektedir ki, girişimci odaklılığın proaktiflik boyutu da firma performansını
olumlu bir yönde etkilemektedir. Ancak, proaktiflik boyutunun, firma performansı
üzerindeki etkisi yenilikçiliğin etkisine kıyasla daha azdır. Ayrıca, araştırmadaki tüm
firmalar, rakiplerden önce pazara girmek anlamında proaktif değil. Miller ve Camp
(1985)’ın çalışmasıyla tutarlı olarak, bu çalışmada da, daima birinci olma yerine
evrimsel proaktif stratejinin de firma performansını olumlu yönde etkilediği sonucuna
ulaşılmıştır. Çalışma sonuçlarına bakıldığında, girişimci odaklılığın risk alma boyutu da
firma performansını yenilikçilik boyutundan az olmakla birlikte olumlu bir biçimde
etkilemiştir. Bunun yanı sıra, firmaların risk alması, sahip oldukları finansal
kaynaklarına bağlıdır. Fazla finansal kaynaklara sahip olan firmalar, yüksek seviyeli risk
170
almaktadır. Bunun aksine, az finansal kaynaklara sahip olan firmaları ise “hesaplı risk”
almaktadır.
Örnek olay sonuçları göstermektedir ki, girişimci odaklılığın boyutları ayrı ayrı
olarak küçük firmaların performansını olumlu bir yönde etkilemiştir. Ayrıca,
yenilikçilik, proaktiflik ve risk alma boyutları firma performansını farklı ölçüde
etkilemektedir. Böylece, bu çalışma sonuçları, girişimci odaklılığın Covin ve Slevin,
(1989)’in ifade ettiği gibi tek boyutlu bir kavram olmadığı, onun yerine Kreiser ve
diğerleri (2002) ile Lumpkin ve Dess (1996) çalışmalarında ifade ettiği gibi bir birinden
bağımsız olan boyutlardan oluşan, çok boyutlu bir kavram olduğu doğrulamıştır.
Zahra ve diğerleri (2006)’nin çalışmasıyla paralel olarak bu çalışmada, girişimci
odaklılığın, firma içinde uygun ortam sağlanarak DK’in oluşturulması ve
geliştirilmesine neden olduğu belirlenmiştir. Yenilikçilik, proaktiflik ve risk alma
eğilimleri, hem firmanın öğrenme kabiliyetinin hem de İK politikalarının oluşturulması
ve geliştirilmesini etkilemektedir. Girişimci odaklılığın yenilikçilik boyutu, firmanın
öğrenme süreçleri ve kaynaklarını, çevre koşullarına göre yenilik getirerek öğrenme
kabiliyetini geliştirilmektedir. Bununla birlikte, firma içinde yeni fikir ve ürünlerin
geliştirilmesi için firmalar, farklı ve yeni İK politikaları geliştirmiştir. Firmalar, proaktif
olarak dış çevreyi taramıştır ve çevredeki fırsatlar ve tehditlere göre öğrenme süreçleri
ve İK politikalarında değişiklik yapmaktadır. Gelecekte ihtiyaç duyulmayacak öğrenme
süreçleri ve İK politikalarından vazgeçip gelecekteki ihtiyaçlara göre yeni öğrenme
rutinleri ve İK politikaları oluşturulmuştur. Ayrıca, firmalar finansal kaynaklarını göz
önünde bulundurarak öğrenme süreçlerine ve İK politikalarına yatırım yapmaktadır.
171
Teece ve diğerleri (1997), Eisenhardt ve Martin (2000) DK’in oluşturulmasında ve
geliştirilmesinde, çevresel dinamizmin önemli bir rol oynadığını ifade etmişlerdir.
Araştırma sonuçları göstermiştir ki, çevresel dinamizm, girişimci odaklılıktan
kaynaklanan DK’nin oluşturulması ve geliştirilmesi sürecini hızlandırmaktadır. Böylece,
çalışma bulguları Teece ve diğerleri (1997), Eisenhardt ve Martin (2000)’in çalışmaları
ile paralel sonuçlar göstermektedir.
Çalışma bulgularında, Tecce ve diğerleri (1997), Zahra ve George (2002)’in
ifade etikleri gibi, örgütsel öğrenme, dinamik bir kabiliyet olarak firmaların farklı
kaynaklarının, en verimli biçimde kullanılmasını sağlanarak firma performansını
arttırmaktadır. Firmalar mevcut ve yeni bilgiler ışığında, yeni ürünler geliştirip,
müşteriler için değer yaratmaktadır. Değer yaratan yeni ürünler ve hizmetler, hem
müşteri sadakati sağlamakta hem de firmaların finansal performansını olumlu yönde
etkilemektedir. Benzer biçimde, İK politikaları da dinamik bir kabiliyeti olarak firma
performansını olumlu bir biçimde etkilemektedir. Firmalar, esnek İK politikaları
yoluyla, hızla değişen çevre koşullarına göre insan kaynaklarını oluşturmakta ve
geliştirmektedir. Firmalar, İK politikaları uygulayarak, çalışanlardan yüksek performansı
sağlamaktadır. Çalışanların yüksek performansı, firma performansını artırmıştır. Bu da
göstermektedir ki, İK politikaları sadece büyük firmaları ilgilen bir konu değildir. Küçük
firmalar da İK politikalarına önem vermektedir. Böylelikle, çalışma bulgularında Sels ve
diğerleri (2006)’nin çalışmasıyla paralel olarak, küçük firmalarının İK politikaları ve
firma performansları arasında olumlu bir ilişki bulunmuştur. Griffith ve diğerleri (2006),
Jantunen ve diğerleri (2005), Macher ve Morey (2009) çalışmalarında belirttiği gibi
172
çalışma bulgularında, DK’in, firmaların kaynak tabanlarını oluşturarak, entegre ederek
ve yeniden yapılandırarak firmaların, üstün performansı sağlamalarına yol açmaktadır.
Bu sonuçlar göstermektedir ki, Eisenhardt ve Martin (2002)’in ifade ettiğinin aksine,
Teece ve diğerleri (1997)’nin belirttiği gibi DK ve firma performansı arasında olumlu
ilişki vardır.
Kısacası, girişimci odaklılık hem küçük ileri teknoloji firmalarının performansını
olumlu bir biçimde etkilemiş hem de DK’in oluşturulması ve geliştirilmesi sürecini
olumlu bir şekilde etkilemiştir. Bunun yanı sıra, DK’in oluşturulma ve geliştirilme
sürecini, çevresel dinamizm hızlandırmıştır. Ayrıca, DK de küçük ileri teknoloji
firmalarının performansını olumlu bir yönde etkilemiştir.
Araştırmanın sonuçları literatüre çeşitli açılardan katkıda bulunmuştur. Öncelikle
bu çalışma, girişimci odaklılık ve firma performansı arasındaki tartışmalı duruma açıklık
getirmiştir. Literatürde, bu ilişkiyi araştıran pek çok çalışma gelişmiş ülkelerde
yapılmıştır. Bununla birlikte, bu çalışmada hızla gelişmekte olan Türkiye’de girişimci
odaklılık-firma performans ilişkisinin olumlu olduğunu saptanarak, bu ilişkinin
gelişmekten olan bir ülke bağlamında da olumlu olduğu sergilenmiştir. Ayrıca, çalışma
bulgularında, Lumpkin ve Dess (1996)’in araştırma sonuçlarına paralel olarak girişimci
odaklılığın çok boyutlu bir kavram olduğu belirlenmiştir. Firmalar kendilerine göre
girişimci odaklılığın üç boyutunun farklı kombinasyonlarını kullanmıştır. Bununla
birlikte, girişimci odaklılık ve DK arasında güçlü bir bağ olduğu saptanmıştır. Çalışma,
girişimci odaklılığın, firma kaynaklarının oluşturulması ve yeniden yapılandırılması
üzerindeki etkisinin önemli olduğunu göstermiştir. Bu çalışma ile literatürde, girişimci
173
odaklılık ve DK kavramlarının birlikte bir çalışmada ele alınması konusundaki boşluk
doldurulmaya çalışılmıştır. Ayrıca, bu çalışmada, aynı sektörde faaliyet gösteren
firmaların üstün performans sağlamalarında, firma içindeki DK’in önemli rolünün
olduğu saptanmıştır. Böylelikle, bu çalışma literatürde DK ve firma performansı
arasında ilişki olduğunu savunan bakış açısını önemli katkıda da bulunmuştur (Teece,
2007).
Küçük firmalar, ülkelerin gelişmesinde önemli rol oynamaktadır. Bu nedenle,
onların performansının incelenmesi oldukça önemlidir. Bu çalışma, ileri teknoloji
sektöründeki küçük firmaların, üstün performans sergilemeleri için girişimci odaklılık ve
DK’ne sahip olmalarının gerekliliğini ortaya koymaktadır. Küçük ileri teknoloji
firmalarının sahipleri/yöneticilerinin üstün firma performansını elde etmek için girişimci
odaklılık ve DK’in benimsenmesi oldukça önemlidir.
Yapılan çalışmanın bazı sınırlılıkları vardır. Çalışmanın araştırma yöntemi örnek
olay olduğu için çalışma sonuçlarının genelleştirilmesi çok doğru değildir. İncelenen
örneklerin az olması, örnek olay çalışmasının sonuçlarının genellenmesini
sınırlandırmaktadır (Schofield, 2002). Yapılan araştırmanın tek bir sektörle sınırlı
kalması araştırma için diğer bir sınırlılık olarak düşünülebilir.
Bu çalışma ile, gelecekte yapılacak çalışmalara ışık tutmada yardımcı olabilecek
ve küçük ileri teknoloji firmaların üstün performansını elde etmek için bir rehber
olabilecek model geliştirilmeye çalışılmıştır. İleride yapılacak çalışmalarda, geliştirilen
model doğrultusunda farklı ölçeklerde ve farklı sektörlerde faaliyette bulunan daha fazla
174
sayıda firma üzerinde incelemelerin yapılması konunun daha iyi anlaşılmasına önemli
katkı sağlayabilecektir.
175
KAYNAKÇA
Acs, Z. J. ve Audretsch, D. B. 1987. Innovation, market structure, and firm size. Review
of Economics and Statistics, 69: 567-574.
Adner, R. ve Helfat, C.E. 2003. Corporate effects and dynamic managerial capabilities.
Strategic Management Journal, 24: 1011-1025.
Aktan, C. C. 2005. Değişim Çağında Yönetim. İkinci Basım. İstanbul: Sistem
Yayıncılık.
Aldrich, H. E. 1979. Organizations and Environments. Englewood Cliffs, NJ: Prentice-
Hall.
Aldrich, H. ve Zimmer, C. 1986. Entrepreneurship through social networks. In D. L.
Sexton & R. W. Smilor (Eds.). The art and science of entrepreneurship: 3– 23.
Cambridge, MA: Ballinger.
Alissa, G. ve Laura, N. 2003. Intensive Qualitative Research Challenges, Best Uses, and
Opportunities. MDRC Working Papers on Research Methodology: 1–37.
Aloulou, W. ve Fayolle, A. 2005. A Conceptual Approach of Entrepreneurial
Orientation within Small Business Context. Journal of Enterprising Culture, 13
(1): 24-45.
Ambrosini, V., Bowman, C., ve Collier, N. 2009. Dynamic capabilities: an Exploration
of how firms renew their resource base. British Journal of Management, 20: 9-
24.
Amburgey, T. L. ve Miner, A. S. 1992. Strategic momentum: The effects of repetitive,
positional, and contextual momentum on merger activity. Strategic Management
Journal, 13: 335-348.
Amburgey, T. L., Kelly, D., ve Barnett, W. P. 1993. Resetting the clock: The dynamics
of organizational change and failure. Administrative Science Quarterly, 38: 51-
73.
Amit, R. ve Schoemaker, P. J. H. 1993. Strategic assets and organizational rent.
Strategic Management Journal, 14: 33-46.
Ardichvili, A., Cardozo, R.N., Tune, K., ve Reinach, J., 2000. The Role of Angel
Investors in the Assembly of Non-Financial Resources of New Ventures. Alıntı:
Frontiers of Entrepreneurship Research, 2000.
http://www.babson.edu/entrep/fer/XII/XIIA/XIIA.htm Erişim: 20.12.2012
176
Arthur, J.B. 1994. Effects of human resource systems on manufacturing performance
and turnover. Academy of Management Journal, 37: 670-687.
Bain, J. 1956. Barriers to New Competition. Cambridge: Harvard University Press.
Aktaran: Barney, J. 1991, Firm Resources and Sustained Competitive
Advantage. Journal of Management, 17: 99–120.
Baird, I.S. ve Thomas, H. 1985. Toward a contingency model of strategic risk taking.
Academy of Management Review, 10: 230-243.
Bapuji, H. ve Crossan, M. 2004. From Questions to Answers: Reviewing Organizational
Learning Research. Management Learning, 35(4): 397‐417.
Barney, J. B. 1986. Strategic factor markets: Expectations, luck and business strategy.
Management Science, 32: 1230-1241.
Barney, J. B. 1988. Returns to bidding firms in mergers and acquisitions: Reconsidering
the relatedness hypothesis. Strategic Management Journal, 9: 71-78.
Barney, J. B. 1991. Firm resources and sustained competitive advantage. Journal of
Management, 17: 99-120.
Barney, J. B. 2001. Is the resource-based “view” a useful perspective for strategic
management research? Yes. Academy of Management Review, 26: 41-56.
Barney, J. ve Hoskisson, R. 1989. Strategic Groups: Untested Assertions and Research
Proposals. Managerial and Decision Economics, 11:187-198.
Barney, J., Wright M., ve Ketchen J. D. 2001. The resource-based view of the firm: Ten
years after 1991. Journal of Managment. 27(6): 643-650.
Baron, R.A. 2003. Editorial: Human resource management and entrepreneurship: some
reciprocal benefits of closer links. Human Resource Management Review, 13:
253-256.
Barrett, H., Balloun, J., ve Weinstein, A. 2003. Success factors for entrepreneurial
organizations. UIC Research Symposium Papers. Chicago: University of Illinois
Institute for Entrepreneurial Studies.
Barringer, B.R. ve Bluedorn, A.C. 1999. The relationship between corporate
entrepreneurship and strategic management. Strategic Management Journal, 20
(5): 421-444.
Batt, R. 2002. Managing customer services: human resource practices, quit rates and
sales growth. Academy of Management Journal, 45(3): 587-598.
177
Baumol, W.J. 1968. Entrepreneurship in economic theory. American Economic
Review, LVIII (2): 64–71.
Becherer, R.C. ve Maurer, J.G. 1997. The moderating effect of environmental variables
on the entrepreneurial and marketing orientation of entrepreneur-led firms.
Entrepreneurship Theory & Practice, 22: 47-58.
Becker, G. 1964. Human Capital. New York: Columbia University Press.
Begley, T.M. ve Boyd, D.P. 1987. Psychological characteristics associated with
performance in entrepreneurial firms and smaller businesses. Journal of
Business Venturing, 2(1): 79-93.
Bennett, J. K. ve O‟Brien, M. J. 1994. The building blocks of the learning organization.
Training, 31(6). ABI/INFORM Global database. (Document ID: 35024).
Bhuian, S.N., Menguc, B. ve Bell, S.J. 2005. Just entrepreneurial enough: The
moderating effect of entrepreneurship on the relationship between marketing
orientation and performance. Journal of Business Research, 58(1): 9-17.
Birkinshaw, J. 1997. Entrepreneurship in Multinational Corporations: The
Characteristicsof Subsidiary Initiatives. Strategic Management Journal, 18:
207-229.
Birley, S. 1986. The Role of New Firms: Births, Deaths, and Job Generation. Strategic
Management Journal, 7: 361-376.
Boccardelli, P. ve Magnusson, G. M. 2006. Dynamic Capabilities in Early-Phase
Entrepreneurship. Knowledge and Process Management, 13 (3): 162–174.
Bontis, N., Crossan, M. M., ve Hulland, J. 2002. Managing an organizational learning
system by aligning stocks and flows. Journal of Management Studies, 39(4):
437- 469.
Borland, C. 1974. Locus of control, need for achievement, and entrepreneurship.
Unpublished doctoral dissertation, University of Texas, Austin. UMI Number:
323639
Bowman, R. S. 1990. Smith, Mill, and Marshall on human capital formation. History of
Political Economy, Fall: 137-150.
Boyd, B. 1990. Corporate Linkages and Organizational Environment: A Test of the
Resource Dependence Model. Strategic Management Journal, 11: 419-430.
178
Brandt, S.C. 1986. Entrepreneuring in established companies. Homewood, IL: Irwin.
Brophy, D.J. ve Shulman, J.M. 1992. A finance perspective on entrepreneurship
research. Entrepreneurship Theory & Practice, 16(3): 61-71.
Brown, J.S. ve Duguid, P. 1991. Organizational Learning and Communities‐of‐Practice:
Toward a Unified View of Working, Learning, and Innovation. Organization
Science, 2(1): 40‐57.
Brown, T.H, Davidsson, P., ve Wiklund, J., 2001. An operationlization of Stevenson‟s
conceptualization of entrepreneurship as opportunity-based firm behavior.
Strategic Management Journal, 22, 953–968.
Brown, S.L., ve Eisenhardt, K.M. 1997. The art of continuous change: Linking
complexity theory and time‐Paced evolution in relentlessly shifting
organizations. Administrative Science Quarterly, 42(1): 1‐34.
Brüdel, J., ve Preisendörfer, P. 2000. Fast-growing businesses. International Journal of
Sociology, 30: 45−70.
Brunaker, S., ve Kurvinen, J. 2006. Intrapreneurship, local initiatives in organizational
change processes. Leadership & Organization Development Journal, 27(2):
118-132.
Bull, I. ve Willard, G. E. 1993. Towards a theory of entrepreneurship. Journal of
Business Venturing, 8: 183-195.
Burgelman, R. A. 1983. Corporate Entrepreneurship and Strategic Management: Insights
from a Process Study. Management Science, 29: 1349-1364.
Burton, M.D. ve O‟Reilly, C. 2004. Walking the talk: The impact of high commitment
values and practices on technology start-ups. AOM Conference Paper, 2004.
Bygrave, W. 1989. The entrepreneurship paradigm (I): A philosophical look at its
research methodologies. Entrepreneurship Theory and Practice, 14(1): 7–26.
Bygrave, W. D. ve Hofer, C. W. 1991. Theorizing about entrepreneurship.
Entrepreneurship Theory and Practice, 16(2): 13–22. Aktaran: Tunç, B. 2007.
İşletmelerde yaratıcılık yenilikçilik girisimcilik yönetimi, Yüksek Lisans Tezi,
Doküz Eylül Üniversitesi, İzmir, Türkiye, s. 85.
Caird, S. 1993. What do psychological tests suggest about entrepreneurs. Journal of
Managerial Psychology, 8(6): 11–20.
179
Campbell JL. 1997. Mechanisms of evolutionary change in economic governance:
interaction, interpretation and bricolage. In L, Magnusson and J, Ottosson (eds).
Evolutionary Economics and Path Dependence, Edward Elgar Publishing Ltd.:
Cheltenham.
Cannella, A. A. ve Holcomb, T. R. 2005. A multi-level analysis of the upper-echelons
model. In F. J. Yammarino & F. Dansereau (Eds.), Research in Multi-level
Issues: The Many Faces of Multi-level Issues, Vol. 4: 197-238. Oxford, U.K.:
JAI-Elsevier Science.
Cantillion, R. 1931. Essay on the nature of commerce (H. Higgs, çevri), London:
Macmillan. (Orijinal çalışmanın yayınlanma tarihi 1755).
Carland, J. W., Hoy, F., Boulton, W. R., ve Carland, J. C. 1984. Differentiating
entrepreneurs from small business owners: A conceptualization. Academy of
Management Review, 9(2), 354–359.
Carmeli, A. ve Tishler, A. 2004. The relationships between intangible organizational
elements and organizational performance. Strategic Management Journal, 25:
1257-1278.
Carrier, C. 1996. Intrapreneurship in small business: An exploratory study.
Entrepreneurship Theory & Practice, 21(1):5-20.
Carroll, G. R. 1983. A stochastic model of organizational mortality: Review and
reanalysis. Social Science Research, 12: 303-329.
Casey, A. 2005. Enhancing individual and organizational learning: A sociological
model. Management Learning, 36(2): 131-147.
Cassell, C., Nadin, S., Gray, M., ve Clegg, C. 2002. Exploring human resource
management practices in small and medium enterprises. Personnel Review,
31(6): 671-692.
Casson, M. 1982. The entrepreneur: an economic theory. Barnes and Noble Books,
Totowa, NJ.
Caves, R.E. ve Porter, M. 1977. From Entry Barriers to Mobility Barriers: Conjectural
Decisions and Contrived Deterrence to New Competition. Quarterly Journal of
Economics, 91:241-262.
Chamberlin, E.H. (1933). The Theory of Monopolistic Competition, Cambridge:
Harvard University Press.
180
Chan, K. H. 2009. Impact of intellectual capital on organizational performance: An
empirical study of companies in the Hang Seng Index (part 2). The Learning
Organization, 16: 22-36.
Chandler, A. 1990. Scale and Scope: The Dynamics of Industrial Capitalism.
Cambridge, MA: Harvard University Press.
Chattopadhyay, P., Glick, W. H., ve Huber, G. P. 2001. Organizational actions in
response to threats and opportunities. Academy of Management Journal, 44:
937-955.
Chell, E., Haworth. J., ve Brearly, S. 1991. The Entrepreneurial Personality.
Routledge: London.
Chow, I.H. 2006. The relationship between entrepreneurial orientation and performance
in China. SAM Advanced Management Journal, 71(3): 11-20.
Churchhill, N. C. ve Lewis, V. 1986. Entrepreneurial research directions and methods.
In D. L. Sexton & R. W. Smilor (Eds.). The art and science of
entrepreneurship: 333–359. Cambridge, MA: Ballinger.
Ciborra, C. ve Andreu, R. 1998. Organizational learning and core capabilities
development: the role of IT. In R, Galliers and W.R.J. Baets(eds). Information
Technology and Organizational Transformation, John Wiley & Sons:
Chichester, UK.
Cohen, M. D. ve Bacdayan, P. 1994. Organizational routines are stored as procedural
memory: Evidence from a laboratory study. Organization Science, 5: 554-568.
Cohen, W.M. ve Levinthal, D.A. 1990. Absorptive capacity: a new perspective on
learning and innovation. Administrative Science Quarterly, 35: 128-152.
Cole, R.E. 1998. Learning from the quality movement: what did and didn‟t happen and
why? California Management Review, 41(1): 43-73.
Collins, C. J., ve Clark, K. D. 2003. Strategic human resource practices, top
management team social networks, and firm performance: the role of human
resource practices in creating organizational competitive advantage. Academy of
Management Journal, 46(6): 740-751.
181
Collins, C. J., ve Smith, K. G. 2006. Knowledge exchange and combination: the role of
human resource practices in the performance of high-technology firms. Academy
of Management Journal, 49(3): 544-560.
Collis, D. J. 1994. How valuable are organizational capabilities. Strategic Management
Journal, 15: 143-152.
Collis, D. J. 1994. How valuable are organizational capabilities. Strategic Management
Journal, 15: 143-152.
Combs, J., Liu, Y., Hall, A.,ve Ketchen, D. 2006. How much do high performance work
practices matter? A meta-analysis of their effects on organizational performance.
Personnel Psychology, 59(3): 501-528.
Cooper, A.C. 1971. The founding of technologically-based firms. The Center for
Venture Management, Milwaukee, WI.
Cooper, A. C. 1993. Challenges in predicting new firm performance. Journal of
Business Venturing, 8: 241-253.
Cooper, A. C. ve Gimeno-Gascon, F. J. 1992. Entrepreneurs, Processes of Founding and
New Firm Performance. In D. Sexton and J. Kasarda (Eds.). The State of the Art
in Entrepreneurship: 126 –152. Boston: PWS Publishing Co.
Covin, J.G. 1991. Entrepreneurial Versus Conservative Firms: A Comparison of
Strategies and Performance. Journal of Management Studies, 28: 439-462.
Covin, J. ve Miles, M. 1999. Corporate entrepreneurship and the pursuit of competitive
advantage. Entrepreneurship: Theory & Practice, 23(3): 47-63.
Covin, J.G. ve Slevin D.P. 1986. The development and testing of an organizational level
entrepreneurship scale. In R. Ronstadt, J.A. Hornaday, R. Peterson, & K.H.
Vesper (Eds.), Frontiers of Entrepreneurship Research: 628-639. Wellesley,
MA: Babson College.
Covin, J.G. ve D.P. Slevin. 1988. The Influence of Organization Structure on the Utility
of an Entrepreneurial Top Management Style. Journal of Management Studies,
25 (3): 217-259.
Covin, J.G. ve D.P. Slevin. 1989. Strategic Management of Small Firms in Hostile and
Benign Environments. Strategic Management Journal, 10: 75-87.
Covin, J.G. ve Slevin, D.P. 1990. Competitive aggressiveness, environmental context,
and small firm performance. Entrepreneurship Theory & Practice, 14(4):35-50.
182
Covin, J.G. ve D.P. Slevin. 1991. A Conceptual Model of Entrepreneurship as Firm
Behavior. Entrepreneurship Theory and Practice, 16 (1): 7-25.
Covin, J. G. ve Slevin, D. P. 1997. High growth transitions: Theoretical perspectives and
suggested directions. In D. L. Sexton & R. Smilor (Eds.), Entrepreneurship
2000. Chicago, IL: Upstart Publishing Company.
Covin, J.G., K.M. Green., ve D.P. Slevin. 2006. Strategic Process Effects on the
Entrepreneurial Orientation Sales Growth Rate Relationship. Entrepreneurship
Theory and Practice, 30 (1): 57-81.
Covin, J.G., Slevin, D.P., ve Heeley, M.B. 2000. Pioneers and followers: Competitive
tactics, environment, and firm growth. Journal of Business Venturing, 15(2):
175- 210.
Creswell, J.W. 1994. Research design: Qualitative and quantitative approaches.
Thousand Oaks, CA: Sage.
Crossan, M., Lane, H., ve White, R. 1999. An organizational learning framework: From
intuition to institution. Academy of Management Review, 24(3): 522-537.
Cunningham, J. B. ve Lischeron, J. 1991. Defining entrepreneurship. Journal of Small
Business Management, Ocak: 45–61.
Daft, R. L. 1983. Organization Theory and Design. New York: West.
Daft, R.L. ve Weick, K.E. 1984. Toward a model of organizations as interpretation
systems. Academy of Management Review, 9: 284-295.
Damanpour, F. 1991. Organizational innovation: A meta-analysis of effects of
determinants and moderators. Academy of Management Journal, 34(3): 555–
590.
Damanpour, F., Szabat, K. A., ve Evan, W.M. 1989. The Relationship Between Types
of Innovation and Organizational Performance. Journal of Management Study,
26 (6): 587- 601.
Davidsson, P. ve Wiklund, J. 2001. An Operationalisation of Stevenson‟s
Conceptualisation of Entrepreneurship as Opportunity-Based Firm Behaviour.
Strategic Management Journal, 22 (10): 953-968.
De Clercq,D., Dimov. D., ve Thongpapanl. N. 2010. The moderating impact of internal
social exchange processes on the entrepreneurial orientation–performance
relationship. Journal of Business Venturing, 25: 87-103.
183
De Wit. 1997. Porter on business strategy. In Van den Bosch, F. & De Man, A. (Eds.),
Perspectives on Strategy: Contributions of Michael E. Porter. Dordrecht:
Kluwer Academic Publishers.
Delaney, T. J. ve Huselid, A. M. 1996. The impact of human resource policies and
practices on perceptions of organizational performance. Academy of
Management Journal, 39(4): 949-969.
Deming, W.E. 1986. Out of the Crisis. Cambridge, MA: MIT Centre for Advanced
Engineering Study.
Demsetz, H. 1989. Efficiency, Competition and Policy, Basil Blackwell: Oxford.
Deshpande, R., Farley, J. U., ve Webster, F. E. 1993. Corporate culture, customer
orientation, and innovativeness in Japanese firms: a quadrad analysis. Journal of
Marketing, 57(January): 22–27.
Dess, G. G. ve Beard, D. W. 1984. Dimensions of organizational task environments.
Administrative Science Quarterly, 29: 52-73.
Dess, G., Lumpkin, T., ve Covin, J.G. 1997. Entrepreneurial strategy making and firm
performance: Tests of contingency and configurational models. Strategic
Management Journal, 18(9): 677-695.
Dess, G., Lumpkin, T., ve McFarlin, D. 2005. The role of entrepreneurial orientation in
stimulating effective corporate entrepreneurship. Academy of Management
Executive, 19(1): 147-156.
Dess, G.G., Lumpkin, T. ve McGee, J. 1999. Linking corporate entrepreneurship to
strategy, structure, and process: Suggested research directions. Entrepreneurship
Theory & Practice, 23(3): 85-102.
DiBella, A. J. ve Nevis, E. C. 1998. How organizations learn: An integrated strategy
for building learning capability. San Franscisco: Jossey-Bass Publishers.
Dickson, P.H. ve Weaver, K.M. 1997. Environmental determinants and individuallevel
moderators of alliance use. Academy of Management Journal, 40(2): 404- 425.
Dierickx, I. ve Cool, K. 1989. Asset stock accumulation and sustainability of
competitive advantage. Management Science, 35: 1504-1511.
DiMaggio, P. J. ve Powell, W. W. 1983. The iron cage revisited: Institutional
isomorphism and collective rationality in organizational fields. American
Sociological Review, 48: 147-160.
184
Dimitratos, P., Lioukas, S., ve Carter, S. 2004. The relationship between
entrepreneurship and international performance: The importance of domestic
environment. International Business Review, 13: 19–41.
Dinçer, Ö. 2004. Stratejik Yönetim ve İşletme Politikası. 7. Baskı. İstanbul: Beta Basım.
Dosi, G., Nelson, R. E., & Winter, S. G. 2002. Introduction: The nature and dynamics of
organizational capabilities. In G. Dosi, R. E. Nelson & S. G. Winter (Eds.), The
Nature and Dynamics of Organizational Capabilities: 1-22. New York: Oxford
University Press.
Drucker, P. 1985. Innovation and entrepreneurship. New York: Harper & Row.
Dutta, S., Narasimhan, O., ve Rajiv, S. 2005. Conceptualizing and measuring
capabilities: Methodology and empirical application. Strategic Management
Journal, 26: 277- 285.
Dutton, J. E. ve Jackson, S. E. 1987. Categorizing strategic issues: Links to
organizational action. Academy of Management Review, 12: 76-90.
Dyer, J. ve Kale, P. 2007. Relational capabilities: drivers and implications. In C. E.
Helfat, S. Finkelstein, W. Mitchell, M. Peteraf, H. Singh, D. J. Teece and
Winter, S. G. (Eds.). Dynamic Capabilities: Understanding Strategic Change in
Organizations. Oxford: Blackwell.
Easterby-Smith, M., Lyles, A. M., ve Peteraf, M.A. 2009. Dynamic capabilities: current
debates and future directions. British Journal of Management, 20: 1-8
Edmondson, A. D. ve Moingeon, B. 1998. From organizational learning to the learning
organization. Management Learning, 29(1): 5-20.
Eisenhardt, K.M. 1989a. Making Fast Strategic Decisions in High‐Velocity
Environments. Academy of Management Journal, 32(3): 543‐576.
Eisenhardt, K.M. 1989b. Building theories from case study research. The Academy of
Management Review, 14(4): 532–550.
Eisenhardt, K. M. ve Bourgeois, L. J. 1988. Politics of strategic decision-making in high
velocity environments: Toward a midrange theory. Academy of Management
Journal, 31: 737-770.
Eisenhardt, K. M. ve Martin, J. A. 2000. Dynamic capabilities: What are they? Strategic
Management Journal, 21: 1105-1121.
185
Fahy, J. 2000. The Resource-Based View of the Firm: Some Stumbling-Blocks on the
Road to Understanding Sustainable Competitive Advantage. Journal of
European Industrial Training, 24 (3/4): 94-104
Feldman, M. S. ve Pentland, B. T. 2003. Reconceptualizing organizational routines as a
source of flexibility and change. Administration Science Quarterly, 48: 94–118.
Fey, C. F. ve Bjorkman, I. 2001. The effect of human resource management practices on
MNC subsidiary performance in Russia. Journal of International Business
Studies, 32(1): 59-75.
Fiet, J.O. 1996. The informational basis of entrepreneurial discovery. Small Business
Economics, 8: 419-430.
Filion, L. J. 1997. From entrepreneurship to entreprenology. Paper presented at the
42nd ICSB World Conference, San Francisco, CA.
Finkle, T. A. ve Deeds, D. L. 2001. Trends in the market for entrepreneurship faculty,
1989–1998. Journal of Business Venturing, 6(6): 613–630.
Fontaine, P., 1993. The capitalist entrepreneur in the eighteenth- century economic
literature. Journal of the History of Economic Thought, 15: 72-89.
Foss, N.J. 1997. Resource and strategy: A brief overview of themes and contributions. In
Ed. N.J.Foss, Resources Firms and Strategies: 4–18. Oxford University Press.
Foss, N. ve Robertson, P. 1999. Resources, Technology and Strategy, Routledge:
Florence.
Galbraith, J. 1973. Designing Complex Organizations. Reading, MA: Addison-Wesley.
Gardenhire Alissa ve Nelson, Laura. 2003. Intensive qualitative research challenges,
best uses, and opportunities. MDRC Working Papers on Research
Methodology :1–37.
Gartner, W.B. 1985. A conceptual framework for describing the phenomenon of new
venture creation. Academy Of Management Review, 10(4): 696–706.
Gartner, W.B. 1988. Who is the entrepreneur? Is the wrong question. American Journal
of Small Business, 12(4), 11-32.
Gartner, W.B. 1990. What are we talking about when we talk about entrepreneurship?.
Journal of Business Venturing, 5(1):15–28.
186
Gartner, W.B. ve Birley, S. 2002. Introduction to the special issue on qualitative
methods in entrepreneurship research. Journal of Business Venturing, 17: 387–
395.
Garvin, D. A. 2000. Learning in action: A guide to putting the learning organization
to work. Boston, MA: Harvard Business School Press.
George, B.A. 2006. Entrepreneurial orientation: A theoretical and empirical examination
of the consequences of differing construct representations. Paper presented at
the 2006 Babson College Entrepreneurship Research Conference. Bloomington, Indiana, June 8–10.
George, G., Wood, D.R., Jr., ve Khan, R. 2001. Networking strategy of boards:
Implications for small and medium-sized enterprises. Entrepreneurship and
Regional Development, 13(3): 269–285.
Georgelli, Y., Joyce, P., ve Woods, A. 2000. Entrepreneurial Action, Innovation, and
Business Performance: The Small Independent Business. Journal of Small
Business and Enterprise Development, 7(1): 7-17.
Ginsberg, A. 1985. Measuring changes in entrepreneurial orientation allowing industry
deregulation: The development of a diagnostic instrument. Proceedings of the
International Council of the Small Business: 50-57.
Goh, S.C. 2002. Learning capability, organizational factors and firm performance. For
presentation: Third European Conference on Organizational Knowledge,
Learning and Capabilities. Athens, Greece, April 5-6, 2002.
Goll, I. ve Rasheed, A. M. A. 1997. Rational decision-making and firm performance:
The moderating role of environment. Strategic Management Journal, 18: 583-
591.
Goll, I. ve Rasheed, A. M. A. 2004. The moderating effect of environmental
munificence and dynamism on the relationship between discretionary social
responsibility and firm performance. Journal of Business Ethics, 49: 41-54.
Gopalakrishnan, S. ve Bierly, P. 2001. Analyzing innovation adoption using a
knowledge-based approach. Journal of Engineering and Technology
Management, 18 (2): 107–130.
187
Granovetter, M. 1973. The strength of weak ties. American Journal of Sociology, 78(6):
1360-1380.
Grant, R. M. 1996. Toward a knowledge-based theory of the firm. Strategic
ManagementJournal, 17: 109-122.
Gregoire, D., Noel, M., Dery, R., ve Bechard, J.P. 2006. Is there conceptual convergence
in entrepreneurship research? A co-citation analysis of frontiers of
entrepreneurship research, 1981–2004. Entrepreneurship Theory and Practice,
30(3): 333–373.
Griffith, D.A., Noble, S.M., ve Chen, Q. 2006. The performance implications of
entrepreneurial proclivity: a dynamic capabilities approach. Journal of
Retailing, 82(1): 51–62.
Gulati, R. 1995. Social structure and alliance formation patterns: A longitudinal analysis.
Administrative Science Quarterly, 40: 619-652.
Gupta, V. MacMillan, I.C., ve Surie, G. 2004. Entrepreneurial leadership: Developing
and measuring a cross-cultural construct. Journal of Business Venturing, 19:
241-260.
Guth, W.D. ve Ginsberg, A. 1990. Corporate entrepreneurship. Strategic Management
Journal, 11, 5-15.
Guthrie, J.P. 2001. High-involvement work practices, turnover, and productivity:
Evidence from New Zealand. Academy of Management Journal, 44: 180-190.
Hai, Y.T. ve See, L.F. 1997. Moderating effects of tolerance for ambiguity and
risktaking propensity on the role conflict-perceived performance relationship:
evidence from Singaporean entrepreneurs. Journal of Business Venturing,
21(1): 67-81.
Hakansson, H. ve Lundgren, A. 1997. Paths in time and space-path dependence in
industrial networks. In L, Magnusson and J, Ottosson (eds). Evolutionary
Economics and Path Dependence, Edward Elgar Publishing Ltd: Cheltenham.
Hambrick, D. C. ve Cannella, A. A. 2004. CEOs who have COOs: Contingency analysis
of an unexplored structural form. Strategic Management Journal, 25: 959-979.
Hambrick, D. C. ve Mason, P. A. 1984. Upper echelons: The organization as a reflection
of its top managers. Academy of Management Review, 9: 193-206.
Hamel, G. (2000). Leading the revolution. Boston: Harvard Business School Press.
188
Hamel, G. ve Prahalad, C. K. 1994. Competing For The Future (1 ed.). Cambridge,
MA: Harvard Business School Press.
Han, J.K., Kim, N., ve Srivastava, R.K. 1999. Market Orientation and Organizational
Performance: Is Innovation A Missing Link?. Journal of Knowledge Marketing,
62: 30- 45.
Hannan, M. T. ve Freeman, J. 1977. The population ecology of organizations. American
Journal of Sociology, 82: 929-964.
Hargodon, A. ve Sutton, R. 1997. Technology brokering and innovation in a product
development firm. Administrative Science Quarterly, 42(4).
Harney., B ve Dundon,T. 2006. Capturing complexity: developing an integrated
approach to analysing HRM in SMEs. Human Resource Management Joumal,
16(1): 48-73.
Harrigan, K. R. 1981. Barriers to entry and competitive strategies. Strategic
Management Journal, 2: 395-412.
Harris, L.C. ve Ogbonna, E. 2006. Initiating strategy planning. Journal of Business
Research, 59: 100-111.
Hart, S.L. (1992). An integrative framework for strategy-making processes. Academy of
Management Review, 17(2): 327-351.
Hayek, Friedrich. 1945. The use of knowledge in society. The American Economic
Review, 35(4), 519-530.
Hayton, J.C. 2005. Promoting corporate entrepreneurship through human resource
management practices: A review of empirical research. Human Resource
Management Review, 15: 21-41.
Hebert, R. F. ve Link, A. N. 1982. The entrepreneur. New York: Praeger.
Helfat, C.E. 1994. Evolutionary trajectories in petroleum firm R&D. Management
Science, 40(12): 1720-1747.
Helfat, C. E. ve Lieberman, M. B. 2002. The birth of capabilities: market entry and the
importance of pre-history. Industrial and Corporate Change, 11: 725-760.
189
Helfat, C. E. ve Peteraf, M. A. 2003. The dynamic resource-based view: Capability
lifecycles. Strategic Management Journal, 24: 997-1010.
Helfat, C. E., Finkelstein, S., Mitchell, W., Peteraf, M., Singh, H., Teece, D., ve Winter,
S. G. 2007. Dynamic Capabilities: Understanding Strategic Change in
Organizations. Oxford: Blackwell.
Henard, D. H., ve Szymanski, D. M. 2001. Why some new products are more successful
than others. Journal of Marketing Research, 38(3): 362– 375.
Hisrich, R. D. 2000. Can psychological approaches be used effectively: An overview.
European Journal Of Work And Organizational Psychology, 9(1): 93-96.
Hisrich, R.D. ve Peters, M.P. 2002. Entrepreneurship. McGraw-Hill/Irwin, New York,
NY.
Hitt, M. A., Bierman, L., Shimizu, K., ve Kochhar, R. 2001. Direct and moderating
effects of human capital on strategy and performance in professional service
firms: A resource-based perspective. Academy of Management Journal, 44: 13-
28.
Hitt, M. A., Ireland, R. D., ve Hoskisson, R. E. 1999. Strategic Management, 3rd
Ed.
South Western: 3. Aktaran: Ülgen, H. ve Mirze, S. K. 2006. İşletmelerde
Stratejik Yönetim. Üçüncü Basım. İstanbul: Literatür Yayıncılık, s. 263.
Hornaday, J.A. ve Abound, J. 1971. Characteristics of successful entrepreneurs.
Personal Psychology, 24: 141-153.
Houghton, S.M., Simon, M., Aquino, K., ve Goldberg, C. 2000. No safety in numbers:
Persistence of biases and their effects on team perception and team decision
making. Group and Organization Management, 25(4): 325–353.
Huber, G.P. 1991. Organizational Learning: The Contributing Processes and the
Literatures. Organization Science, 2(1): 88‐115.
Hughes, M. ve Morgan, E. R. 2007. Deconstructing the relationship between
entrepreneurial orientation and business performance at the embryonic stage of
firm growth. Industrial Marketing Management, 36: 651-661.
Hult, G.T., Snow, C.C., ve Kandemir, D. 2003. The role of entrepreneurship in building
cultural competitiveness in different organizational types. Journal of
Management, 29(3): 401-426
190
Hunt, S. D.,ve Arnett, D. B. 2006. Does marketing success lead to market success?
Journal of Business Research, 59(7): 820−828.
Huselid, M. A. 1995. The impact of human resource management on turnover,
productivity, and corporate financial performance. Academy of Management
Journal, 38(3): 635-672.
Huselid, M. A. ve Becker, B. E. 1997. The impact of high performance work systems
implementation effectiveness, and alignment with strategy on shareholder
wealth. Academy of Management Best Papers Proceedings: 144–148.
Ireland, R. D., Reutzel, C. R., ve Webb, J. W. 2005. Entrepreneurship research in AMJ:
What has been published, and what might the future hold? Academy of
Management Journal, 48(4): 556–564.
Ireland, R.D., J.G. Covin., ve Kuratko, D.F. 2009. Conceptualizing Corporate
Entrepreneurship Strategy. Entrepreneurship Theory and Practice, 33 (1): 19-
46.
Jacobson, R.J. 1992. The Austrian school of strategy. Academy of Management Review,
17(4): 782-807.
Jankowicz, D. 2000. From „learning organization‟ to „adaptive organization‟.
Management Learning, 31(4): 471-490.
Jantunen, A., Puumalainen, K., Saarenketo, S., ve Kylaheiko, K. 2005. Entrepreneurial
orientation, dynamic capabilities and international performance. Journal of
International Entrepreneurship, 3: 223–43.
Juran, J. R. 1969. Managerial Breakthrough: A New Concept of the Manager’s Job.
New York: McGraw Hill.
Juran, J. R. 1974. The Quality Control Handbook, 3rd Ed. New York: McGraw Hill.
Juran, J. R. 1992. Juran on Quality by Design. New York: Free Press.
Kalleberg, A. L. ve Moody, J. W. 1994. Human Resource Management and
Organizational Performance. American Behavioral Scientist, 37(7): 948-962.
Kao, J. J. 1989. Entrepreneurship, Creativity and Organization. Englewood Cliffs
Prentice-Hall.
191
Karacaoğlu, K. 2006. Rekabet üstünlüğü sağlamada endüstri temelli ve kaynak temelli
bakış açısı: Kayseri’de faaliyet gösteren imalat sanayi işletmeleri için bir model
önerisi. Doktora Tezi, Ankara Üniversitesi, ss. 131-132.
Karim, S. ve Mitchell, W. 2000. Path-dependent and path-breaking change:
Reconfiguring business resources following acquisitions in the U.S. medical
sector, 1978-1995. Strategic Management Journal, 21(10/11): 1061-1081.
Keats, B. W. ve Hitt, M. A. 1988. A causal model of linkages among environmental
dimensions, macro organizational characteristics, and performance. Academy of
Management Journal, 31: 570-598.
Keh, H.T., Nguyen, T.T.M., ve H.P. Ng. 2007. The Effects of Entrepreneurial
Orientation and Marketing Information on the Performance of SMEs. Journal
of Business Venturing, 22 (4): 592-611.
Khandwalla, P.N. 1977. The design of organizations. New York: Harcourt Brace
Jovanovich, Inc.
Khandwalla, P.N. 1987. Generators of pioneering innovative management: Some Indian
evidence. Organization Studies, 8: 39–59.
Kim, J. ve Mahoney, J. T. 2006. How property rights economics furthers the resource-
based view: Resources, transaction costs and entrepreneurial discovery.
International Journal of Strategic Change Management, 1 (1): 40-52.
King, W. R. 2006. The critical role of information processing in creating an effective
knowledge organization. Journal of Database Management, 17(1): 1-15.
Kirchhoff, B.A. 1991. Entrepreneurship‟s contribution to economics. Entrepreneurship
Theory & Practice, 16(2): 93-112.
Klein, D.A. 1998. The Strategic management of intellectual capital.. Woburn, MA:
Butterworth-Heinemann.
Kohli, A. K., ve Jaworski, B. J. 1990. Market orientation: the construct, research
positions, and managerial implications. Journal of Marketing, 54(April): 1–18.
Kogut, B. ve Zander, U. 1992. Knowledge of the firm, combinative capabilities, and the
replication of technology. Organization Science, 3: 383-397.
Kor, Y.Y. ve Mahoney, J. T. 2000. Penrose‟s resource-based approach: The process and
product of research creativity. Journal of Management Studies, 37 (1): 109-139.
192
Kotler, P. 1988. Marketing Management, 6th
Ed. Englewood, Cliffs, NJ: Prentice-Hall.
Krauss, S., Frese, M., Friedrich, C., ve Unger, J. 2005. Entrepreneurial orientation: A
psychological model of success among southern African small business owners.
European Journal of Work and Organizational Psychology, 14(3): 315-344.
Kreiser, P., Marino, L., ve Weaver, K. 2002. Assessing the psychometric properties of
the entrepreneurial orientation scale: A multi-country analysis.
Entrepreneurship Theory & Practice, 26(4): 71-94.
Kilby, P. 1983. The role of alien entrepreneurs in economic development: An
entrepreneurial problem. AEA Papers and Proceedings, 73(2): 107–111.
Kim, D. H. 1993. The link between individual and organizational learning. Sloan
Management Review, Fall: 37-50.
Kirzner, I.M. 1973. Competition and Entrepreneurship. The University Of Chicago
Press.
Kluge, J., Meffer, J., ve Stein, L. 2000. The German road to innovation. The McKinsey
Quarterly, 2: 99-105.
Knight, F. H. 1921. Risk, uncertainty and profit. New York: Houghton Mifflin
Company.
Knight, G.A. 1997. Firm orientation and strategy under regional market integration: A
study of Canadian firms. International Executive, 39(3): 351-374.
Koçak A., Özer, A., ve Gürel, E., 2005. Kaynak temelli yaklasımda pazarlama
kabiliyetinin Boyutları. H.Ü. İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Dergisi,
23(1): 179–201.
Kuratko, D. F., Ireland, R. D., ve Hornsby, J.S. 2001. Improving firm performance
through entrepreneurial actions: Acordia‟s corporate entrepreneurship strategy.
Academy of Management Executive, 15(4): 60-71.
Kuratko, D.F., Ireland, R.D., Covin, J.G., ve Hornsby, J.S. 2005. A model of middle-
level managers‟ entrepreneurial behavior. Entrepreneurship Theory & Practice,
29 (5):699–716.
Kuratko, D.F., Montagno, R.V., ve Hornsby, J.S. 1990. Developing an intrapreneurial
assessment instrument for an effective corporate entrepreneurial environment.
Strategic Management Journal, 11: 49-58.
193
Lant, T. K. ve Mezias, S. J. 1992. An organizational learning: Model of convergence and
reorientation. Organization Science, 3: 47-71.
Lavie, D. 2006. Capability reconfiguration: An analysis of incumbent responses to
technological change. Academy of Management Review, 31: 153-174.
Lawrence, W, N. 2003. Social Research Methods: Qualitative and Quantitative
Approaches, 5th ed. Boston: Allyn and Bacon.
Leana, C. R., ve Van Buren, H. J. 1999. Organizational social capital and employment
practices. Academy of Management Review, 24: 538–555.
Lee, H., ve Choi, B. 2003. Knowledge management enablers, processes, and
organizational performance: An integrative view and empirical examination.
Journal of Management Information Systems, 20(1): 179−228.
Lee, C., Lee, K., ve Pennings, J.M. 2001. Internal capabilities, external networks, and
performance: A study of technology bases ventures. Strategic Management
Journal, 22: 615–640.
Lee, D. ve Tsang, E. (2001). The effects of entrepreneurial personality, background and
network activities on ventrure growth. Journal of Management Studies, 38(4):
583–602.
Lee, J. ve Miller, D. 1999. People matter: Commitment to employees, strategy and
performance in Korean firms. Strategic Management Journal, 20: 579-593.
Leibenstein, H. 1968. Entrepreneurship and development. American Economic Review,
58(2): 72-83.
Leonard-Barton, D. 1992. Core capabilities and core rigidities: A paradox in managing
new product development. Strategic Management Journal, 13: 111-125.
Lepak, D.P. ve Snell, S.A. 1999. The human resource architecture: Toward a theory of
human capital allocation and development. Academy of Management Review,
24: 31–48.
Levitt, B. ve March, J. G. 1988. Organizational learning. Annual Review of Sociology,
14:319-340.
194
Li, H., Zhang, Y., ve Chan, T.S. 2005. Entrepreneurial strategy making andperformance
in China‟s emerging economy - the contingency effects of environmentand firm
competencies. Journal of High Technology Management Research, 16: 37-57.
Lieberman, M. ve Montgomery, D. 1988. First-mover advantages. Strategic
Management Journal, 9: 41-58.
Linderman, K., Schroeder, R.G., Zaheer, S., Liedtke, C., ve Choo, A. S. (2004).
Integrating quality management practices with knowledge creation processes.
Journal of Operations Management, 22(6): 589-607.
Lippman, S. A. ve Rumelt, R. P. 2003. The payments perspective: Micro-foundations of
resource analysis. Strategic Management Journal, 24: 903-927.
Liu, P., Chen, W., ve Tsai, C. 2005. An empirical study on the correlation between the
knowledge management method and new product development strategy on
product performance in Taiwan's industries. Technovation, 25:637–44.
Loasby, B. J. 1998. The organisation of capabilities. Journal of Economic Behavior &
Organization, 35: 139-160.
Long, W. 1983. The meaning of entrepreneurship. American Journal of Small
Business, 8(2): 47–56.
Lopez, S. P., Peon, J. M. M., ve Ordaz, C. J. V. 2004. Managing knowledge: The link
between culture and organizational learning. Journal of Knowledge
Management, 8(6): 93-104.
Lopez, S. P., Peon, J. M. M., ve Ordaz, C. J. V. 2005. Organizational learning as a
determining factor in business performance. The Learning Organization, 12(3):
227-245.
Low, M. B. ve MacMillan, I. C. 1988. Entrepreneurship: Past research and future
challenges. Journal of Management, 14: 139-161.
Lumpkin, G. T. ve Dess, G. G. 1996. Clarifying the entrepreneurial orientation construct
and linking it to performance. Academy of Management Review, 21: 135-172.
Lumpkin, G.T. ve Dess, G.G. 2001. Linking two dimensions of entrepreneurial
orientation to firm performance: The moderating role of environment and
industry life cycle. Journal of Business Venturing, 16: 429-451.
195
Lyons, D., Lumpkin G., ve Dess, G. 2000. Enhancing entrepreneurial
orientationresearch: Operationalizing and measuring a key strategic decision
makingprocess. Journal of Management, 26(5): 1055-1085.
Macduffie, J.P. 1995. Human resource bundles and manufacturing performance:
Organizational logic and flexible production systems in the world auto industry.
Industrial and Labor Relations Review, 48: 197-220.
Macher, J. T. ve Mowery, D. C. 2009. Measuring dynamic capabilities: practices and
performance in semiconductor manufacturing. British Journal of Management,
20: 41-62.
Maes, J. 2004. The search for corporate entrepreneurship: a clarification of the concept
and its measures. DTEW Research Report 0429.
Maidique, M.A. ve Patch, P. 1982. Corporate strategy and technological policy. In M.L.
Tushman & W.L. Moore (Eds.). Readings in the management of innovation:
273-285. Pitmann, Marshfield, MA.
March, J. G. ve Simon, H. A. 1958. Organizations (1st ed.). New York: Wiley.
March, J. G. 1991. Exploration and exploitation in organizational learning. Organization
Science, 2: 71-87.
Markides, C.C. 1999. A Dynamic View of Strategy. Sloan Management Review,
Spring: 55–63.
Marshall, A. 1930/1961. Principles of economics (9th ed.). London: Macmillan and
Co.
Matthews, J. A. 2003. Competitive dynamics and economic learning: An extended
resource based view. Industrial and Corporate Change, 12 (1): 115-145.
Matsuo, M. 2006. Customer Orientation, Conflict, and Innovativeness in Japanese Sales
Departments. Journal of Business Research, 59: 242- 250.
McClelland, D. C. 1961. The achieving society. Princeton, NJ: Princeton University
Press.
McClelland, D. C. 1965. Need achievement and entrepreneurship: A longitudinal study.
Journal of Personality and Social Psychology, 1: 389–392.
McCutchan, S. 1997. Transformative learning: Applications for the development of
learning organizations. Midwest Research-to-Practice Conference in Adult,
196
Continuing and Community Education Conference. Michigan: Michigan State
University.
McDougall, P. P., Robinson, R. B., ve DeNisi, A. S. 1992. Modeling new venture
performance: An analysis of new venture strategy, industry structure, and
venture origin. Journal of Business Venturing, 7: 267-289.
McGahan, A. M. ve Porter, M. E. 1997. How Much Does Industry Matter Really?
Strategic Management Journal, 18 (Special Summer Issue): 15–30.
Melville, N., Kraemer, K., ve Gurbaxani, V. 2004. Review: Information Technology and
Organizational Performance: An Integrative Model of Business Value. MIS
Quarterly, 28(2): 283-322.
Menger, C. 1985/1883. Investigation into the method of the social sciences with special
references to economics. New York: New York University Press.
Merriam, S.B. 1988. Case Study Research In Education: A Qualitative Approach.
Jossey- Bass:Thousand Oaks.
Merz, G. R., Weber, P. B., ve Laetz, V. B. 1994. Linking Small Business Management
with Entrepreneurial Growth. Journal of Small Business Management, 32(3):
48-60.
Michie, J. ve Sheehan, M. 1999. HRM practices, R&D expenditure and innovative
investment: Evidence from the UK‟s 1990 workplace industrial relations survey
(WIRS). Industrial and Corporate Change, 8(2), 211-234.
Miles, M. B. ve Huberman, A. M. 1994. Qualitative Data Analysis, 2nd ed. Thousand
Oaks, CA: SAGE.
Miles, M. P. ve Covin, J.G. 2002. Exploring the practice of corporate venturing: some
common forms and their organizational implications. Entrepreneurship Theory
& Practice, 26(3): 21-40.
Miles, R. ve Snow, C. 1978. Organizational Strategy, Structure and Process. McGraw-
Hill, New York, NY.
Mill, J. S. 1848/1994. The Principles of Political Economy: with some of their
applications to social philosophy. NY: Oxford University Press.
Miller, D. 1983. The correlates of entrepreneurship in three types of firms. Management
Science, 29(7): 770-791.
197
Miller, D. 2003. An asymmetry-based view of advantage: Towards an attainable
sustainability. Strategic Management Journal, 24: 961-976.
Miller, A. ve Camp, B. 1985. Exploring determinants of success in corporate ventures.
Journal of Business Venturing, 1(2): 87-105.
Miller, D. ve Friesen, P. 1978. Archetypes of strategy formulation. Management
Science, 24: 921-933.
Miller, D. ve Friesen, P. 1980. Archetypes of organizational transition. Administrative
Science Quarterly, 25: 268-299.
Miller, D. ve Friesen, P.H. 1982. Innovation in conservative and entrepreneurial firms:
two models of strategic momentum. Strategic Management Journal, 3(1): 1-25.
Miller, D. ve Friesen, P. 1983. Strategy-making and environment: The third link.
Strategic Management Journal, 4: 221-235.
Miller, D. ve Shamsie, J. 2001. Learning across the life cycle: Experimentation and
performance among the Hollywood studio heads. Strategic Management
Journal, 22: 725-745.
Mintzberg, H. 1973. Strategy making in three modes. California Management Review,
16(2): 44-53.
Mintzberg, H. 1979. The Structuring of Organizations. Englewood Cliffs, NJ: Prentice-
Hall.
Mintzberg, H. 1994. The Rise and Fall of Strategic Planning. New York: Prentice-
Hall.
Mizik, N. ve Jacobson, R. 2003. Trading off between value creation and value
appropriation: the financial implications of shifts in strategic emphasis. Journal
of Marketing, 67: 63-76.
Moitra, D. ve Ganesh, J. 2005. Web services and flexible business processes: towards
the adaptive enterprise. Information Management, 42:921–33.
Moliterno, T.P. ve Wiersema, M.F. 2007. Firm Performance, Rent Appropriation, and
the Strategic Resource Divestment Capability. Strategic Management Journal,
28(11): 1065‐1087.
Morgan, R. E. ve Strong, C. A. 2003. Business performance and dimensions of strategic
orientation. Journal of Business Research, 56: 163-176.
198
Morris, M H. ve Jones, F. F. 1993. Human Resource Management Practices and
Corporate Entrepreneurship: An Empirical Assessment from the USA. The
International Journal of Human Resource Management, 4 (4): 873-896.
Morris, M. H., Lewis, P. I. ve Sexton, D. L. 1994. Reconceptualizin entrepreneurship:
An input-output perspective. SAM Advanced Management Journal, 9: 21–31.
Morris, M.H. ve Kuratko, D.F. 2002. Corporate entrepreneurship. Fort Worth, TX:
Harcourt College Publishers.
Morris, M. H. ve Paul, G. W. (1987). Innovation in Conservative and Entrepreneurship
Firms. Journal of Business Venturing, 2:247-259.
Morrison, E. W. ve Phelps, C. C. 1999. Taking charge at work: Extra-role efforts to
initiate workplace change. Academy of Management Journal, 42: 403−419.
Naman J.L. ve Slevin D.P. 1993. Entrepreneurship and the concept of fit: A model and
empirical tests. Strategic Management Journal, 14(2): 137-153.
Narver, J. C. ve Slater, S. F. 1990. The effect of a market orientation on business
profitability. Journal of Marketing, 54(4): 20–35.
Nelson, R. R. 1991. Why do firms differ, and how does it matter. Strategic
Management Journal, 12: 61-74.
Nelson, R. R. ve Winter, S. G. 1982. An Evolutionary Theory of Economic Change.
Cambridge, MA: The Belknap Press of Harvard University Press.
Neuman, W. L. 2003. Social Research Methods: Qualitative and Quantitative
Approaches, 5th ed. Boston: Allyn and Bacon.
Newey, R. L. ve Zahra, S.A. 2009. The evolving firm: How dynamic and operating
capabilities interact to enable entrepreneurship. British Journal of Management,
20: 81-100.
Nonaka, I. 1994. A dynamic theory of organizational knowledge creation. Organization
Science, 5(1): 14-37.
Nonaka, I., ve Konno, N. 1998. The concept of „Ba‟: Building a foundation for
knowledge creation. California Management Review, 40(3): 40−54.
199
Öz, Ö. 2000. Stratejik yönetim dalının sınırlarını yeniden tanımlamak: Michael E:
Porter‟ın çalısmalarının bir degerlendirmesi”, VIII. Ulusal Yönetim ve
Organizasyon Kongresi Bildiri Kitabı, Nevsehir.
Özer, A. 2003. Yeni Ürün Stratejisi Olarak Ürün Hattının Genişletilmesi. Doktora
Tezi, Ankara üniversitesi, s. 256.
Özgüven, İ.E. 1980. Görüşme İlke ve Teknikleri. Ankara: Pdrem Yayınları.
Paauwe, J. 2004. HRM and Performance: Achieving Long-term Viability. Oxford:
Oxford University Press.
Palmer, M. 1971. The application of psychological testing to entrepreneurial potential.
California Management Review, 13(4): 32–38.
Pare, G. ve Treblay, M. 2000. The impact of human resources practices on IT personnel
commitment, citizenship behaviors and turnover intentions. http://www.cirano.
umontreal.ca/publication/documents.html. No.2000s-27.
Pavlou, P.A. ve El Sawy, O.A. 2006. From IT Leveraging Competence to Competitive
Advantage in Turbulent Environments: The Case of New Product Development.
Information Systems Research, 17(3): 198‐227.
Pearce, R. J. 1997. Toward understanding joint venture performance and survival: A
bargaining and influence approach to transaction cost theory. Academy of
Management Review, 22: 203-225.
Penrose, E.G. 1955. Research on the business firm: Limits to growth and size of firms.
American Economic Review, 45 (2): 531-543.
Penrose, E.G. 1959. The Theory and Growth of the Firm (3rd ed.). New York: Oxfor
University Press Inc.
Peteraf, M.A. 1993. The Cornerstones of Competitive Advantage: A Resource- Based
View. Strategic Management Journal, 14: 179–191.
Pfeffer, J. 1995. Competitive advantage through people: unleashing the power of the
work force. Boston, Mass.: Harvard Business School Press.
Pfeffer, J. ve Salancik, G. R. 1978. The External Control of Organizations. New York:
Harper & Row.
Pinchot, G. (1985). Intrapreneuring. London: Harper & Row.
200
Popper, M. ve Lipshitz, R. 1998. Organizational learning mechanisms: A structural and
cultural approach to organizational learning. Journal of Applied Behavioral
Science, 34(2): 161-179.
Porter, M. E. 1980. Competitive Strategy: Techniques for Analyzing Industries and
Competitors (1st ed.). New York: The Free Press.
Porter, M. E. 1985. Competitive Advantage: Creating and Sustaining Superior
Performance (First Free Press ed.). New York: The Free Press.
Porter, M.E. 1990. The Competitive Advantage of Nations. Free Press, New York.
Porter, M. E. 1991. Towards a dynamic theory of strategy. Strategic Management
Journal, 12: 95-117.
Porter, M. E. 1996. What is Strategy ? Harvard Business Review, 74 (6): 61-78.
Porter, M.E. 1998. Competitive Advantage Creating and Sustaining Superior
Performance With a New Introduction. Free Press, New York.
Porter, M.E. 2000. Rekabet Stratejisi Sektör ve Rakip Analizi Teknikleri, Çev. Gülen
Ulubilgen. İstanbul: Sistem Yayıncılık.
Powell, W. W., Koput, K. W., ve Smith-Doerr, L. 1996. Interorganizational
collaboration and the locus of innovation: Networks of learning in
biotechnology. Administrative Science Quarterly, 41: 116-145.
Priem, R. L. ve Butler, J. E. 2001. Is the resource-based “view” a useful perspective for
strategic management research. Academy of Management Journal, 26: 22-40.
Prieto, I. M. ve Revilla, E. 2006. Learning capability and business performance: A
nonfinancial and financial performance. The Learning Organization, 13(2):
166-185.
Quesnay, F. (1759). Tableau economique (3rd, June 1971 ed.). New York: Augustis M.
Kelley.
Rangone, A. 1999. A Resource Based Approach to Strategy Analysis in Small and
Medium Sized Enterprises. Small Business Economics, 12: 233-248.
201
Ramachandran, K., Devarajan, T.P., ve Ray, S. 2006. Corporate Entrepreneurship:
How? Vikalpa, 31 (1): 85-97.
Rauch, A., Wiklund, J., Frese, M., ve Lumpkin, G.T. 2004. Entrepreneurial orientation
and business performance: Cumulative empirical evidence. Frontiers of
entrepreneurship research. USA: Babson College. www.babson.edu/entrep/fer
Rauch, A., Wiklund, J., Lumpkin, G.T., ve Frese, M. 2009. Entrepreneurial Orientation
and Business Performance: An Assessment of Past Research and Suggestions for
the Future. Entrepreneurship Theory & Practice, May, 2009: 761-787.
Redding, J. 1997. Hardwiring the learning organization. Training & Development,
51(8): 61-67.
Redlich, F. 1949. The origins of the concepts of “entrepreneur” and “creative
entrepreneur.” Explorations in Entrepreneurial History, 1(1): 1–7.
Reed, K.K., Lubatkin, M., ve Srinivasan, N. 2006. Proposing and testing an intellectual
capital-based view of the firm. Journal of Management Studies, 43: 867-893.
Reynolds, P. 1991. Sociology and entrepreneurship: Concepts and contributions.
Entrepreneurship Theory & Practice, 16(2): 47-70.
Reynolds, P.D. ve White, S.B. 1997. The entrepreneurial process. Westport, CT:
Greenwood Publishing.
Ricardo, D. 1821. On the Principles of Political Economy and Taxation, 3rd
Ed.
London: John Murray.
Richard, O.C., Barnett, T., Dwyer, S. ve Chadwick, K. 2004. Cultural diversity in
management, firm performance, and the moderating role of entrepreneurial
orientation dimensions. Academy of Management Journal, 47(2): 255-266.
Rindova, V.P. ve Kotha, S. 2001. Continuous "Morphing": Competing through Dynamic
Capabilities, Form, and Function. Academy of Management Journal, 44(6):
1263‐ 1280.
Roberts, L. P. 1999. Home-based entrepreneurs, non-home-based entrepreneurs and
white-collar, non-management workers: A comparative study of attitudes toward
achievement, personal control, self-esteem, innovation and business growth.
ABI/INFORM Global database (AAT NQ38499.)
Robinson, J. 1933. The Economics of Imperfect Competition, London: MacMillan
Press.
202
Robinson, P. 1987. Prediction of entrepreneurship based on an attitude consistency
model. Dissertations & Theses: Full Text. (AAT 8719822).
Rumelt, R. 1984. Towards a Strategic Theory of the Firm. Alıntı: Robert Boyden Lamp
(Ed.). Competitive Strategic Management. Englewood Cliffs, NJ: Prentice Hall,
556-570.
Rumelt, R. 1991. How much does industry matter? Strategic Management Journal,
12(3): 167-185.
Sandberg, W.R. 1992. Strategic management‟s potential contributions to a theory of
entrepreneurship. Entrepreneurship Theory & Practice, 16: 73-90.
Sandberg, W. R. ve Hofer, C. W. 1987. Improving new venture performance: The role
of strategy, industry structure, and the entrepreneur. Journal of Business
Venturing, 2: 5-28.
Sapienza, H. J., Autio, E., ve Zahra, S. 2003. Effects of internationalization on young
firms‟ prospects for survival and growth. Paper presented at the annual meeting
of the Academy of Management, Seattle.
Say, J.B. 1971. A treatise on political economy or the production, distribution and
consumption of wealth (C.R. Prinsep, Çevri). New York: A.M. Kelley
Publishers. (Orijinal çalışmanın yayınlanma tarihi 1803)
Schendel, D. 1990. Introduction to the Special Issue on Corporate Entrepreneurship.
Strategic Management Journal, 11: 1-3.
Scherer, F.M. 1980. Industrial market structure and economic performance (2nd ed.).
Houghton-Mifflin, Boston, MA.
Schuler, R.S. 1986. Fostering and facilitating entrepreneurship in organizations:
Implications for organization structure and human resource management
practices. Human Resource Management, 25: 607-629.
Schindehutte, M., Morris.H.M., ve Kocak. A. 2008. Understanding Market-Driving
Behavior: The Role of Entrepreneurship. Journal of Small Business
Management, 46(1): 4-26.
Schofield, J.W. 2002. Increasing the generalizability of qualitative research. In E.W.
Eisner & A. Peshkin (Eds.). The qualitative researcher’s companion: 171–203.
New York: Teachers College Press.
203
Schollhammer, H. 1982. Internal Corporate Entrepreneurship. In C. A. Kent, D. L.
Sexton, and K. H. Vesper (Eds.). Encyclopaedia of Entrepreneurship: 209-229.
New York: Prentice-Hall.
Schumpeter, J. 1934. The Theory of Economic Development. Cambridge, MA: Harvard
University Press.
Sels, L., Winne, S.D., Delmotte, J., Maes, J., Faems, D., ve Forrier, A. 2006. Linking
HRM and small business performance: An examination of the impact of HRM
intensity on the productivity and financial performance of small business. Small
Business Economics, 26: 83-101.
Seth, A. ve Thomas, H. 1994. Theories of the Firm: Implications for Strategy Research.
Journal of Management Studies, 31(2): 165- 191.
Sexton, D. ve N. Bowman-Upton. 1991 Entrepreneurship: Creativity and growth. New
York: Macmillan.
Shane, S. ve Vankataraman, S. 2000. The promise of entrepreneurship as a field of
research. Academy of Management Review, 25(1), 217–226.
Shapero, A. ve Sokol, L. 1982. The social dimensions of entrepreneurship. In C.A. Kent,
D.L. Sexton, & K.H. Vesper (Ed.). The encyclopedia of entrepreneurship: 72-
90. Englewood Cliffs, NJ: Prentice Hall.
Shaver, K.G. ve Scott, L.R. 1991. Person, process, choice: the psychology of new
venture creation. Entrepreneurship Theory & Practice, 16(2): 23-45.
Sinkula, J. M. 1994. Market information processing and organizational learning.
Journal of Marketing, 58(1): 35-45.
Skaggs, B.C. ve Youndt, M.A. 2004. Strategic positioning, human capital, and
performance in service organizations: A customer interaction approach. Strategic
Management Journal, 25: 85-99.
Slater, F. S. ve Narver, J. C. 1994. Does competitive environment moderate the market
orientation performance relationship? Journal of Marketing, 58, 46-55.
Slater, S. F. ve Narver, J. C. 1995. Market orientation and the learning organization.
Journal of Marketing, 59: 63-74.
Smart, D.T. ve Conant, J.S. 1996. Entrepreneurial Orientation, Distinctive Marketing
Competencies and Organisational Performance. Journal of Applied Business
Research, 10: 28-38.
204
Smith, A. 1776. An inquiry into the nature and causes of the wealth of nations.
London: Printed for W. Strahan and T. Cadell.
Smith, K. G., Grimm, C. M., ve Gannon, M. J. 1993. Dynamics of Competitive Strategy.
Newberry Park, CA: Sage.
Spanos, Y.E. ve Lıoukas, S. 2001. An Examination into the Causal Logic of Rent
Generation: Contrasting Porter‟s Competitive Strategy Framework and Resource
Based Perspective. Strategic Management Journal, 22: 907–934.
Spender, J. C. 1994. Organizational knowledge, collective practice and Penrose rents.
International Business Review, 3: 4.
Stake, R. E. 2005. Qualitative case studies. In N. K. Denzin & Y. S. Lincoln (Eds.), The
Sage handbook of qualitative research:191-215. Thousand Oaks, CA: Sage.
Stalk, G., Evans, P., ve Shulman, L. E. 1992. Competing on capabilities: The new rules
of corporate strategy. Harvard Business Review, 70: 57-69.
Stam, W. ve Elfring, T. 2006. Entrepreneurial orientation and new venture performance:
The mediating effect of network strategies. Academy of Management Best
Paper Proceedings, 2006, K1–K6.
Stam, W. ve Elfring, T. 2008. Entrepreneurial orientation and new venture performance:
the moderating role of intra- and extraindustry social capital. Academy of
Management Journal, 51 (1): 97–111.
Starbuck, W. H. ve Milliken, F. 1988. Executive perception filters: What they notice and
how they make sense. In D. C. Hambrick (Ed.), The Executive Effect: Concepts
and Methods for Studying Top Managers: 35-65. Greenwich, CT: JAI Press,
Inc.
Staw, B. M., Sandelands, L. E., ve Dutton, J. E. 1981. Threat-rigidity effects in
organizational behavior: A multilevel analysis. Administrative Science
Quarterly, 26: 501-524.
Stetz, P.E., Howell, R., Stewart, A., Blair, J.D., ve Fottler, M.D. 2000.
Multidimensionality of entrepreneurial firm-level processes: Do the dimensions
covary? In R.D. Reynolds, E. Autio, C.G. Brush, W.D. Bygrave, S. Manigart,
H.J. Sapienza & D.L. Sexton (Eds.), Frontiers of entrepreneurship research:
459–469. Wellesley, MA: Babson College.
Stevenson, H.H. 1983. A perspective on entrepreneurship. Harvard Business School
Working Paper, 9-384-131.
205
Stevenson, H. H. 1998. A New Paradigm for Entrepreneurial Management. In J. Kao
and H. Stevenson (Eds.). In Entrepreneurship: What it is and How to Teach It:
30-61. Cambridge: Harvard University.
Stevenson, H. H. 1999. A perspective on entrepreneurship. In H. H. Stevenson, M. J.
Roberts, H. I. Grousbeck, & A. V. Bhide (Eds.). New business ventures and the
entrepreneur: 3–17. New York: Irwin McGraw-Hill.
Stevenson, H. H. ve Gumpert, D. 1985. The Heart of Entrepreneurship. Harvard
Business Review, 63(2):85-94.
Stevenson, H.H., Roberts, M., ve Grousbeck, H.I. 1989. New business ventures and the
entrepreneur (3rd ed.). Homewood, IL.: Richard D. Irvwin
Stevenson, H.H. ve Jarillo, J.C. 1990. A paradigm of entrepreneurship: Entrepreneurial
management. Strategic Management Journal, 11: 17-27.
Subramanium, M. ve Venkatraman,N. 1999. Strategy and entrepreneurship: outlines of
an untold story. In Hitt,M.A., Clifford. P. G., Nixon, R. D., and Coyne, K. P.
(Eds.). Dynamic Strategy Resources: 373-401. Wiley: Chichester
Sun, L. Aryee, S., ve Law, K. S. 2007. High-performance human resource practices,
citizenship behavior, and organizational performance: a relational perspective.
Academy of Management Journal, 50(3): 558-577
Szulanski, G. 1996. Exploring Internal Stickiness: Impediments to the Transfer of Best
Practice within the Firm. Strategic Management Journal, 17: 27‐43.
Tan, J. ve Litschert, R. J. 1994. Environment strategy relationship and its implications:
an empirical study of Chinese electronics industry. Strategic Management
Journal, 15: 1-20.
Tan, J. ve Tan, D. 2005. Environment-strategy co-evolution and co-alignment: A staged
model of Chinese SOEs under transition. Strategic Management Journal, 26(2):
141-157.
Teece, D. J. 1986. Profiting from technological innovation: Implications for integration,
collaboration, licensing and public policy. Research Policy, 15 (6): 285-305.
Teece, D. J. 2007. Explicating dynamic capabilities: the nature and microfoundations of
(sustainable) enterprise performance. Strategic Management Journal, 28: 1319–
1350.
Teece, D. J. 2009. Dynamic capabilities and strategic management. Oxford: Oxford
University Press.
206
Teece, D. J., Pisano, G.,ve Shuen, A. 1997. Dynamic capabilities and strategic
management. Strategic Management Journal, 18: 509-533.
Templeton, G. F., Lewis, B. R., ve Snyder, C. A. 2002. Development of a measure for
the organizational learning construct. Journal of Management Information
Systems, 19(2): 175-218.
Thomas, J. B., Clark, S. M., ve Gioia, D. A. 1993. Strategic sensemaking and
organizational performance: Linkages among scanning, interpretation, action,
and outcomes. Academy of Management Journal, 36: 239-270.
Thompson, J. (1967). Organizations in action. New York: McGraw-Hill.
Thompson Jr., A. A. ve Strickland, A. J. 1995. Strategic Management, 8th
Ed. Irwin.
Aktaran: Ülgen, H. ve Mirze, S. K. 2006. İşletmelerde Stratejik Yönetim.
Üçüncü Basım. İstanbul: Literatür Yayıncılık, s. 264.
Timmons, J. A. 1978. Characteristics and role demands of entrepreneurship. American
Journal of Small Business, 3(1): 5–17.
Tippins, M.J. ve Sohi, R.S. 2003. IT Competency and Firm Performance: Is
Organizational Learning a Missing Link? Strategic Management Journal, 24(6):
745‐761.
Tripsas, M. ve Gavetti, G. 2000. Capabilities, cognition and inertia: Evidence from
digital imaging. Strategic Management Journal, 21: 1147-1161.
Tsai, W. M. H., MacMillan, I. C., ve Low, M. B. 1991. Effects of strategy and
environment on corporate venture success in industrial markets. Journal of
Business Venturing, 6: 9-28.
Turgot, A. R. J. 1793. Reflections on the formation and distribution of wealth. Erişim
tarihi Ekim 17, 2010, http://www.econlib.org/library/Essays/trgRfl1.html.
Ülgen, H. ve Mirze, S. K. 2006. İşletmelerde Stratejik Yönetim. Üçüncü Basım.
İstanbul: Literatür Yayıncılık.
Van Maanen, J. 1998. Tales of the Field: On Writing Ethnography. Chicago:
University of Chicago Press.
207
Veciana, J.M. 2007. Entrepreneurship as a Scientific Research Programme. In Á.
Cuervo, D. Ribeiro and S. Roig (Eds.), Entrepreneurship Concepts, Theory and
Perspective: 23-71, New York: Springer-Verlag Berlin Heidelberg.
Venkatraman, N. 1989. Strategic orientation of business enterprises: The
construct,dimensionality, and measurement. Management Science, 35: 942-962.
Verona, G. ve Ravasi, D. 2003. Unbundling dynamic capabilities: an exploratory study
of continuous product innovation. Industrial and Corporate Change, 12: 577–
606.
Voss, Z.G., Voss, G.B., ve Moorman, C. 2005. An empirical examination of the
complex relationships between entrepreneurial orientation and stakeholder
support. European Journal of Marketing, 39(9/10): 1132-1150.
Walter, A., Auer, M., ve Ritter, T. 2006. The impact of network capabilities and
entrepreneurial orientation on university spin-off performance. Journal of
Business Venturing, 21: 541-567.
Watkins, K.E. ve Marsick, W.J. 1993. Sculpting the Learning Organization. San
Francisco: Jossey-Bass.
Weber, M. 1904/1992. The Protestant ethic and the spirit of capitalism. (Çevri: T.
Parsons) London: Routledge.
Weber, M. 1947. The theory of social and economic organization (A.M. Henderson ve
T. Parsons, Çevri) New York: Oxford University Press.
Webster, F. E. 1981. Top Management‟s Concerns about Marketing: Issues of the
1980‟s. Journal of Marketing, 45: 9-16.
Welbourne, T.M. ve Andrews, A.O. 1996. Predicting the performance of initial public
offerings: Should human resource management be in the equation? Academy of
Management Journal, 39: 891-919.
Wennekers, A.M. ve Thurik, A.R. 1999. Linking entrepreneurship and economic
growth. Small Business Economics, 13(1): 27-55.
Wernerfelt, B. 1984. A resource-based view of the firm. Strategic Management
Journal, 5: 171-180.
208
Wrnerfelt, B. 1989. From Critical Resources to Corporate Strategy. Journal of General
Management, 14: 4-12.
Wiklund, J. 1998. Small firm growth and performance: Entrepreneurship and beyond.
Jönköping, Sweden: Jönköping International Business School.
Wiklund, J. 1999. The sustainability of the entrepreneurial orientation-performance
relationship. Entrepreneurship Theory & Practice, 24(1): 37-48.
Wiklund J. ve Shepherd, D. 2003. Knowledge-based resources, entrepreneurial
orientation, and the performance of small and medium-sized businesses.
Strategic Management Journal, 24: 1307-1314.
Wiklund, J. ve Shepherd, D. 2005. Entrepreneurial orientation and small business
performance: A configurational approach. Journal of Business Venturing,
20(1): 71-91.
Winter, S. G. 2000. The satisficing principle in capability learning. Strategic
Management Journal, 21: 981-996.
Winter, S. G. 2003. Understanding dynamic capabilities. Strategic Management
Journal, 24: 991-995.
Wright, P.M. ve Snell, S.A. 1998. Toward a unifying framework for exploring fit and
flexibility in strategic human resource management. Academy of Management
Review, 23: 756-772.
Yıldırım, A. ve Şimşek, H. 2000 Sosyal Bilimlerde Nitel Araştırma Yöntemleri,
2.Baskı. Ankara: Seçkin Yayıncılık.
Yılmaz, K. ve Taşdan, M. 2006. İlkögretim okulu yöneticilerinin okul yönetiminde
etkililik hakkındaki görüşleri ile ilgili nitel bir araştırma. Ankara Üniversitesi
Eğitim Bilimleri Fakültesi Dergisi, 39 (2): 125- 150.
Yin, R.K. 1994. Case Study Research Design and Methods, (2nd ed.). Thousand Oaks,
California, U.S.A.: Sage Publications.
Yin, R.K. 2003. Case Study Research Design and Methods, (3rd ed.). Thousand Oaks,
California, U.S.A.: Sage Publications.
Yoo, S.J. 2001. Entrepreneurial orientation, environmental scanning intensity, and firm
performance in technology-based SMEs. Frontiers of Entrepreneurship
Research.
209
Youndt, M.A. ve Snell, S.A. 2004. Human resource configurations, intellectual capital,
and organizational performance. Journal of Managerial Issues, 16: 337-360.
Youndt, M. A., Snell, S. A., Dean, J. W., ve Lepak, D. P. 1996. Human resource
management, manufacturing strategy, and firm performance. Academy of
Management Journal, 39: 836-866.
Zahra, S.A. 1991. Predictors and financial outcomes of corporate entrepreneurship: An
exploratory study. Journal of Business Venturing, 6: 259-285.
Zahra, S.A. 1993. Environment, corporate entrepreneurship and financial performance: a
taxonomic approach. Journal of Business Venturing. 8: 319-340.
Zahra, S.A. 1995. Corporate entrepreneurship and financial performance: the case of
management leveraged buyouts. Journal of Business Venturing, 10(3): 225-
247.
Zahra, S. A. 1996 Governance, ownership, and corporate entrepreneurship. The
moderating impact of industry technological opportunities. Academy of
Management Journal, 39(6): 1713-1735.
Zahra, S. A. ve Bogner, W. C. 2000. Technology strategy and software new ventures‟
performance: Exploring the moderating effect of the competitive environment.
Journal of Business Venturing, 15: 135-173.
Zahra, S.A. ve Covin, J.G. 1995. Contextual influences on the corporate
entrepreneurship-performance relationships: A longitudinal analysis. Journal of
Business Venturing, 10(1): 43-58.
Zahra, S.A., ve Garvis, D. 2000. International corporate entrepreneurship and company
performance: The moderating effect of international environmental hostility.
Journal of Business Venturing, 15(5/6): 469-492.
Zahra, S.A. ve George, G. 2002. Absorptive Capacity: A Review, Reconceptualization,
and Extension. Academy of Management Review, 27(2): 185‐203.
Zahra, S. A., Jennings, D. F., ve Kuratko, D. F. (1999). The antecedents and
consequences of firm-level entrepreneurship: The state of the field.
Entrepreneurship Theory & Practice, 24, 45-65.
Zahra, S. A., Sapienza, H. J., ve P. Davidsson. 2006. Entrepreneurship and dynamic
capabilities: a review, model and research agenda. Journal of Management
Studies, 43: 917–955.
210
Zajac, E. J., Kraatz, M. S., ve Bresser, R. K. F. 2000. Modeling the dynamics of strategic
fit: A normative approach to strategic change. Strategic Management Journal,
21: 429-453.
Zhang, Z., Wang, D., ve Jia, M. 2008. Do high-performance human resource practices
help corporate entrepreneurship? The mediating role of organizational
citizenship behavior. Journal of High Technology Management Research, 19 :
128–138
Zollo, M. ve Winter, S. G. 2002. Deliberate learning and the evolution of dynamic
capabilities. Organization Science, 13: 339-351.
Zollo, M., Reuer, J. J., ve Singh, H. 2002. Inter-organizational routines and
performance in strategic alliances. Organization Science, 13 (6): 701-713.
Zott, C. 2003. Dynamic capabilities and the emergence of intraindustry differential firm
performance: Insights from a simulation study. Strategic Management Journal,
24: 97-125.
211
Buttar, M, Haroon. Dinamik Çevrede Girişimci Odaklılık, Dinamik Kabiliyetler ve
İşletme Performansı Arasındaki İlişki
ÖZET
Teknolojideki yeni gelişmelerden dolayı dünya büyük bir hızla değişmektedir ve
bu değişiklikler hayatın her aşamasında kendini göstermektedir. İnsan ve çevresi sürekli
bir değişimle yüz yüzedir. Aynı şekilde firmalar da hızla değişen ve rekabetçi bir
çevrede devamlı bir değişim içindedir. Dinamik çevrede performansını artırmak için
firmalar sürekli üstün stratejik pozisyonu almalıdır. Üstün stratejik pozisyon için
firmaların çevredeki fırsatlarının kovalaması önemlidir. Fırsatların kovalanması
girişimci odaklılık ve dinamik kabiliyetlerini istenmektedir.
Bu araştırma dinamik bir çevrede faaliyet gösteren küçük ileri teknoloji
firmaların girişimci odaklılık, dinamik kabiliyetleri ve performansı arasındaki ilişkini
araştırılmaktadır. Bu amaçla Ankara’da faaliyet gösteren on küçük ileri teknoloji
firmalar üzerinde nitel bir araştırma yapılmaktadır.
Araştırma sonuçlarına göre, girişimci odaklılık firma performansını olumlu bir
yönde etkilemektedir. Ayrıca, girişimci odaklılık dinamik kabiliyetlerin oluşturulması ve
geliştirilmesini de etkilemektedir. Çevresel dinamizm dinamik kabiliyetlerin
oluşturulması ve geliştirilmesini hızlandırmaktadır. Elde edilen sonuçlara göre, dinamik
kabiliyetler de firma performansını olumlu bir biçimde etkilemektedir.
Anahtar Kelimeler: Girişimci odaklılık, dinamik kabiliyetler, çevresel dinamizm ve
firma performansı.
212
Buttar, M, Haroon. The Relationship Between Entrepreneurial Orientation,
Dynamic Capabilities and Firm Performance
ABSTRACT
Entrepreneurial Orientation (EO) and Dynamic Capabilities (DCs) are widely
recognized as important for competitive advantage and better performance of firms. EO
which is often described as mindset of firms enables the firms to grow and perform
better. EO creates a fertile internal environment which broadens firms’ scope to
reconfigure their existing asset base and processes. Hence, drives the building and
development of DCs. DCs are important source of sustainable competitive advantage
and superior firm performance. Nonetheless, very few studies have addressed both
concepts in a same study. This paper is an attempt to find a relation between EO, DCs
and small firm performance.
To explore this relationship study used a qualitative case study approach. In
this explorative study 10 case studies were conducted on high technology firms. Our
findings reinforce the existing insights in literature that EO has a positive influence on
small firm performance. An interesting finding of our study indicates that EO is
fundamental for development of DCs. Further, study reveal that EO has a positive
impact on DCs that, in turn, positively affects firm performance.
Keywords: Entrepreneurial orientation, dynamic capabilities, environmental dynamism
and firm performance.
213
Ek 1: Görüşme Formu
Görüşme formu dört bölümden oluşmaktadır (Yin, 1994; 64):
1. Örnek olay araştırmada araştırılan temel amaç ve konular
Araştırmanın amacı: Dinamik çevrede girişimci odaklılık, dinamik kabiliyetler ve
işletme performansı arasındaki ilişki :
- Girişimci odaklılık
- Dinamik kabiliyetler
- Çevresel dinamizm
- İşletme performansı
- Diğer önemli değişkenler?
2. Saha prosedürleri (firmaların belirlenmesi, bilgi kaynakları)
- Firma sahipleri veya üst düzeydeki yöneticilerle görüşmeler
- İnternet siteleri
- Firma belgelerin incelenmesi
3. Örnek olay soruları (veri toplama sürecinde özel sorular)
Görüşme formu:
Başlangıç
- Görüşmeci ve katılımcıların tanıtılması
- Çalışmanın amacının belirtilmesi
- Çalışmada firma isminin kullanılması için izin alınması
- Ses kaydı için izin alınması
214
Demografik veriler
- Katılımcıların özgeçmişi
- Firma organizasyon yapısı ve firmanın geçmişi
- Endüstrinin geçmişi
Başlangiç soru
Lütfen müşterilerinizden ve rakiplerinizden bahsediniz
Yapılandırılmamış soru şekilleri
• Nasıl?
• Tanımlayınız?
• Lütfen daha detaylı açıklar mısınız?
• Lütfen örnek verir misiniz
4. Örnek olay rapor rehberi
- Firmanın geçmişi
- Oluş sırasına göre örnek olayın tartışılması
215
Ek 2: Görüşme soruları
Sorular Kaynak
Girişimci Odaklılık
Yenilikçilik
Firmanız son birkaç yılda kaç yeni ürün /hizmet sundu.
Örnekler verir misiniz
Ürünler / hizmetler ne kadar sıklıkla yenileniyor?
Ürünler / hizmetler hatlarında değişikler yaptınız mı?
Yenilikçi olmak için neler yapıyorsunuz?
Ürünler / hizmetlerdeki yapmış olduğunuz değişikler ne
derecede büyük veya küçük. Örnek verir misiniz
Proaktiflik:
Siz kendi firmanızı öncü olarak görüyor musunuz?
Firmanız, pazara ürün veya hizmetleri rakiplere kıyasla
en önce mi sunmaktadır?
Genellikle, rakiplerden önce mi davranıyorsunuz yoksa
siz mi rakipleri takip ediyorsunuz?
Risk alma:
Belirsizliğin hakim olduğu çevrelerde karar alırken
nasıl davranıyorsunuz?
Çevre koşullarına yanıt vermek için cesur kararlar
alıyor musunuz?
Hangi tür cesur kararlar aldığınızdan bahseder misiniz?
Yüksek riskli ve yüksek gelirli olan projeleri tercih
ediyor musunuz?
Covin ve Slevin (1989)
Covin ve Slevin (1989)
Lumpkin ve Dess (2001)
Lumpkin ve Dess (2001)
Lumpkin ve Dess (2001)
Lumpkin ve Dess (2001)
Covin ve Slevin (1989)
Covin ve Slevin (1989)
Covin ve Slevin (1989)
Covin ve Slevin (1989)
Lumpkin ve Dess (2001)
Lumpkin ve Dess (2001)
216
Sorular Kaynak
Çevresel Dinamizm
Müşterileriniz ürün / hizmetlerde değişikleri sık sık mı
istiyorlar?
Rakiplerin politikalarını tahmin edebiliyor musunuz?
Rakipler ürün / hizmetlerini sık sık mı değiştiriyorlar?
Pazarda ürün / hizmetler hangi sıklıkla değişiyor?
Müşteriler fiyatlara karşı duyarlı mıdır?
Tüm sorular Miller (1982)’in
çalışmasından alınmıştır
İnsan Kaynakları Politikaları/Uygulamaları
Çalışan alırken görüşmeler yapıyor musunuz?
İş başlamadan önce çalışanlara eğitim veriyor
musunuz? Evetse, nasıl?
Eğitimin ne kadar etkili olduğunu nasıl ölçüyorsunuz?
Sizce eğitim ne kadar önemli.
Çalışanların performansı rutin bir şekilde kontrol
ettikten sonra, çalışana geri besleme veriyor musunuz?
Firmada terfiler nasıl işlemektedir?
Maaşları hangi kriterlere göre belirliyorsunuz?
Çalışma saatlerinde esneklik var mı?
Firma çalışanlarına iş garantisi veriyor musunuz?
Pazara göre firmanızın maaş politikası nasıldır?
Çalışanlara gerekli olan finansal veya stratejik bilgiler
veriyor musunuz?
Tüm sorular Sels ve diğerleri
(2006) çalışmasından
alınmıştır
217
Sorular Kaynak
Örgütsel Öğrenme
Bilgi Edinme
Firmanızın içsel ve dışsal bilgi edinme kabiliyetlerini
nasıl değerlendirirsiniz.
Müşterilerin gelecekteki ihtiyaçlarını öğrenmek için
neler yapıyorsunuz. Onlarla sıklıkla temas kuruyor
musunuz?
Firma içinde pazarın gelecekteki ihtiyaçlarını
belirlemek için Ar-Ge faaliyetleri yürütüyor musunuz?
Rakipler hakkında sürekli bilgi topluyor musunuz?
Pazar bilginin sizce önemli kaynakları nelerdir?
Müşterilerinizi pazar bilgisinin önemli bir kaynağı
olarak görüyor musunuz?
Müşterilerden geri besleme alıyor musunuz?
Firma içinde müşteriler, rakipler ve çevredeki diğer
değişikler hakkında sürekli olarak bilgi sağlamak için
düzenli bir sisteminiz var mı?
Diğer firmaların başarılı uygulamalarını araştırıp,
onlardan bilgi sahibi olmak için firmanızda düzenli bir
sisteminiz var mı? Mesela onlardan yeni ve başarılı
uygulamaları nasıl öğrenmektesiniz.
Bilgi edinmek için içsel kabiliyetleriniz sizce yeterli mi
yoksa dışarıdan mı kaynak kullanıyorsunuz?
Tüm sorular Tippins ve Sohi,
(2003) çalışmasından
alınmıştır
218
Sorular Kaynak
Örgütsel Öğrenme
Bilgi Yayma
Firmanızda bilginin paylaşılması sizce bir norm mu?
Firmada müşteriler, rakipler ve diğer değişiklikler
hakkındaki bilgileri yaymak için hangi araçları
kullanıyorsunuz?
Müşteriler, rakipler ve teknolojideki değişikler
hakkında bilgi paylaşmak için çalışanları sürekli bir
araya getiriyor musunuz?
Firmanızda bilgiler sürekli paylaşılır mı? Nasıl ve ne
aralıklarla
Eğer bir çalışan yeni bilgi alırsa diğer çalışanlarla
hemen paylaşıyor mu?
Çalışanın ihtiyacı olduğu zaman ona anında bilgi
sağlanma imkanı var mı?
Bilgi Dönüşme
Yeni ürün veya hizmetler geliştirmek için sürekli beyin
fırtınası veya diğer teknikler kullanıyor musunuz?
Bilgi dönüşme sürecinde çalışanlardan geri besleme
alıyor musunuz?
Problemlerin çözümü veya yeni fırsatlardan
yararlanmak için çalışanlardan geri besleme alıyor
musunuz?
Firmanızın var olan bilgiyi, yeni bilgiye dönüştürme
kabiliyetini nasıl değerlendiriyorsunuz?
Tüm sorular Tippins ve Sohi,
(2003) çalışmasından
alınmıştır
Pavlou ve El Sawy (2006)
Pavlou ve El Sawy (2006)
Zahra ve George (2002)
Zahra ve George (2002)
219
Sorular Kaynak
Örgütsel Öğrenme
Bilgi Kullanma
Elde edinen ve dönüştürülen bilgiyi kullanmak için
firmanızın yeni iş süreçlerini geliştirmek için kabiliyeti
var mı?
Elde edinen ve dönüştürülen bilgiyi, firma
faaliyetlerinde kullanmak için firma kabiliyeti var mı?
Firmanız içsel ve dışsal bilgiyi başarılı bir şekilde
uygulayabiliyor musunuz?
Zahra ve George (2002)
Zahra ve George (2002)
Pavlou ve El Sawy (2006)
Firma Performansı (Son üç yıldır rakiplere göre):
-Müşterilerin elde tutulması
-Satış büyüme
-Kar
Lumpkin ve Dess (2001)