181
) r T.C. ANBUL TIP TAM VE AKIL HASTALIKLARININ CEZA SORUMLULU'C}UNA YÜKSEK Nejat Hüseyin ÖZAL Tez : Prof.Dr.Niyazi ÖKTEM - 1991

TAM VE KISMİ AKIL HASTALIKLARININ CEZA …nek.istanbul.edu.tr:4444/ekos/TEZ/22430.pdf · 2015. 3. 4. · Hipokondriasis (kuruntu halleri) III. Psikof izyolo.iik fozukluklar (Psikosomatik

  • Upload
    others

  • View
    7

  • Download
    0

Embed Size (px)

Citation preview

  • )

    r

    T.C. İST ANBUL ÜNİVERSİTESİ ADLİ TIP ENSTİTÜSÜ

    TAM VE KISMİ AKIL HASTALIKLARININ CEZA SORUMLULU'C}UNA ETKİSİ

    YÜKSEK LİSANS TEZİ

    Nejat Hüseyin ÖZAL

    Tez Danışmanı : Prof.Dr.Niyazi ÖKTEM

    İstanbul - 1991

  • T.C. İST ANBUL ÜNİVERSİTESİ ADLİ TIP ENSTİTÜSÜ

    TAM ve KISI\ıll AKIL HASf ALIKLARININ

    CEZA SORUMLULUGUNA ETKİSİ

    YÜKSEK LİSANS TEZİ

    Nejat Hüseyin ÖZAL

    Tez Danışmanı

    Prof.Dr. Niyazi ôKTEM

    İstanbul - 1991

  • A.D.

    a.g.e.

    a.g.t.

    As.Yar.

    B.K.

    c.

    C.D.

    C.G.K.

    C.İ.H.K.

    C.M.U.K.

    C.Y.H.

    Ç.M.K.

    D.

    D.D.P.

    D.T.

    H.S.P.

    İ.Ü.H.F.M.

    md.

    M.K.

    M.P.

    N.T.C.H.

    R .

    KISALTMALAR

    Adalet Dergisi

    Adı Geçen Eser

    Adı Geçen Tez

    Askeri Yargıtay

    Borçlar Kanunu

    · · Cilt

    Ceza Dairesi

    Ceza Genel Kurulu

    Cezaların İnfazı Hakkındaki Kanun

    Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunu

    Ceza Yargılaması Hukuku

    Çocuk Mahkemelerinin Kuruluşu, Görev ve

    Yargılama Usulleri Hakkında Kanun

    daire

    Deskriptive Ve Dinamik Psikiyatri

    Doktora Tezi

    Hazırlık Soruşturması ve Polis

    İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi Mec-muası

    Madde

    Medeni Kanun

    Medikal Psikoloji

    Nazari ve Tatbiki Ceza Hukuku

    Raporlar

  • S.H.M.

    sy.

    s.

    T.C.H.

    T.C.K.

    vd.

    YY•

    Sarhoşluk Halinde İslenen Suçlarda Cezai

    Mes'uliyet

    Sayı

    Sayfa

    Türk Ceza Hukuku

    Türk Ceza Kanunu

    ve devamı

    yüzyıl

  • İ Ç İ N D E K İ L E R

    Sayfa

    - İÇİNDEKİLER .................................... - KISALTMALAR .................................... - GİRİŞ ..........................................

    BİRİNCİ BÖLÜM

    BAZI AKIL HASTALIKLARININ TIBBI

    YÖNDEN İNCELENMESİ

    1

    3

    I) AKIL HASTALIKLARININ SINIFLANDIRILMASI 3

    II) SUÇ ve AKIL HASTALIKLARININ İLİŞKİSİ ...... .. 11

    III) CEZA SORUMLULUGUNU ETKİLEYEN BAZI AKIL

    HASTALIKLARI . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 14

    1) EPİLEPSİ (SAR'A) ......................... 14

    A) Tanımı . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 14

    B) Özellikleri ve Suçla İlgisi . . . . . . . . . . . 14

    2) ş İZOFRENİ . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 25

    A) Tanımı . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 25

    B) Özellikleri ve Suçla İlgisi . . . . . . . . . . . 25

    3) PSİKOPATİ . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 36

    A) Tanımı . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 36

    B) Özellikleri ve Suçla İlgisi . . . . . . . . . . . 36

    4) PSİKOZ MANYAK DEPRESİF ................... 40

    A) Tanımı . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 40

    B) Özellikleri ve Suçla İlgisi ........... 40

    5) PARANOIA . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 43

    A) Tanımı . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 43

    B) Özellikleri . ve Suçla İlgisi . . . . . . . . . . . 43

  • Sayfa

    6) ZEKA GERİLİKLERİ (OLİGOPHRENİA) .......... 45

    A) Tanımı . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 45

    B) Özellikleri ve Suçla İlgisi . . . . . . . . . . . 46

    7) YAŞLILIK BUNAMASI (DEMANS SENİL) ......... 50

    A) Tanımı . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 50

    B) Özellikleri ve Suçla İlgisi . . . . . . . . • • . 50

    8) PARALİZİ JENERAL . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 51 A) Tanımı . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 51

    B) Özellikleri ve Suçla İlgisi ........... 51

    9) NEVROTİK BOZUKLUKLAR ..................... 53

    A) Tanımı . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 53

    B) Özellikleri ve Suçla İlgisi . . • • . . • . . . . 53

    10) UYURGEZERLİK............................. 55

    A) Tanımı ............................... .

    B) Özellikleri ve Suçla İlgisi ••.•..•••..

    11) İPNOTİK TELKİNLER ....................... .

    A) A) Tanımı ••••....••••...••.•••..•.••••••.

    B) Özellikleri ve Suçla İlgisi

    55

    55

    58

    58

    58

    12) KLEPTOMANI . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 61

    A) Tanımı . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 61

    B) Özellikleri ve Suçla İlgisi . . • • • . . • • . . 61

    13) MADDE BAGIMLILIGI ........................ 62

    A) Tanımı . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 62 . ' B) Özellikleri ve Suçla İlgisi

    İKİNCİ BÖLÜM

    TANIM ve TARİHÇE

    ........... 63

    I) TANIM ............................ .-. . . . . . . . . . . 67

    II) TARİHÇE ..................................... 1) ESKİ ÇAGDA ...............................

    70

    71

  • Sayfa

    A) Roma Hukukunda . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 71

    B) Cermen Hukukunda .. .. .. .. .. . .. .. .. .. .. . 72

    2) ORTA ÇAGDA .. .. .. .. .. . .. .. .. . .. .. .. . .. .. .. 72

    A) Kilise Hukukunda...................... 73

    B) İslam Hukukunda 73

    3) YENİ ZAMANLAR CEZA HUKUKUNDA............. 76

    4) ÜLKEMİZDEKİ DURUM........................ 77

    ÜÇÜNCÜ BÖLÜM

    KUSURLULUK KAVRAMI, KONU İLE İLGİLİ TEORİLER ve KANUNİ SİSTEMLER 79

    I) KUSURLULUK KAVRAMI .......................... 79 1) GENEL OLARAK . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 79 2) KUSURLULUK HAKKINDA PSİKOLOJİK ve NORMATİF

    TEORILER . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 81

    a) Psikolojik Teori .. . . .. .. .. . .. . .. .. . .. . 81

    b) Normatif Teori . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 82

    II) CEZA SORUMLULUGUNU AÇIKLAYAN TEORİLER .. ... .. 84 1) KLASİK TEORİ .. .. . .. .. .. . .. . . .. .. .. . .. . .. . 84 2) POZİTİVİST TEORİ .. .. .. .. .. .. .. .. . .. . .. .. . 87

    III) AKIL HASTALIKLARININ TAYİNİ BAKIMINDAN

    VAROLAN KANUNİ SİSTEMLER .. •... . . . . . . . . . . . . . . 89 1) BİYOLOJİK SİSTEM . . . . . . . . . . . • . . . . . . . . . . . . . 89

    2) PSİKOLOJİK SİSTEM ........................ 89

    3) KARMA SISTEM· ....... ~.................. ... 90

    4) TÜRK CEZA KANUNU'NUN SİSTEMİ ............. 90

    DÖRDÜNCÜ BÖLÜM

    TAM ve KISMİ AKIL HASTALIKLARINİN ESAS ve USUL YÖNÜNDEN İNCELENMESİ 92

    I) TAM AKIL HASTALIGI .......................... 92

    1) AKIL HASTALIGININ KANUNİ ŞARTLARI ........ 92

  • A) Akıl Hastalığının Bilinç ve Davranış

    Serbestisini Tamamen Kaldıracak

    Sayfa

    Derecede Olması . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 92

    B) Akıl Hastalığının Eylemin İşlendiği

    Sırada Varolması . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 98

    C) Akıl Hastalığının Mütemadi, Müteselsil

    ve İtiyadi Suçlardaki Etkileri ...•.... 104

    a) Mütemadi Suçlarda .................. 104

    b) Müteselsil Suçlarda ................ 104

    2) AKIL HASTALIGININ CEZA SORUMLULUGUNA

    ETKİSİ KONUSUNDA USUL HUKUKU BAKIMINDAN

    MEYDANA GETİRDİGİ SONUÇLAR . . . . . . . . . • . . . . . 106

    A) Sanığın Eylemi İşlediği Sırada Akıl

    Hastası Olması . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 106

    a) Sanığın Eylemi İşlediği Sırada Akıl

    Hastası Olduğunun Hazırlık Soruştur-

    ması Sırasında Anlaşılması . . . . . . . . . 106

    b) Sanığın Eylemi İşlediği Sırada Akıl

    Hastalığı Altında Olduğunun Duruşma

    sırasında Anlaşılması .. . . . . . .. .. . . . 110

    B) Mahkumiyet Kararı Kesinleştikten Sonra

    Hükümlünün Akıl Hastalığına Yakalanması 115

    C) Failin Eylemi İşlemesinden Sonra Akıl

    Hastalığına Yakalanması ...........•... 117

    II) TAM OLMAYAN (KISMI) AKIL HASTALIGI ...•.. .... 119

    1) LEHTEKİ ve ALEYHTEKİ FİKİRLER ...•..•.•.•. 119

    2) T.C.K. 'NUN 47.NCİ MADDESİ .•.........•.... 123

    3) KISM! AKIL HASTALIGININ BAZI CEZA HUKUKU

    KAVRAMLARI İLE OLAN İLİŞKİSİ ............. 125

  • Sayfa

    III) CEZA SORUMLULUGUNU ETKİLEYEN ARIZI SEBEPLER

    (T.C.K. md.48) . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 132 1) GENEL OLARAK . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 132

    2) ARIZI ve İSTEMEYEREK SARHOŞLUK ......... .. 139 3) GÖNÜLLÜ ve İSTEYEREK SARHOŞLUK ........... 142

    BEŞİNCİ BÖLÜM

    TEDBİRLER ve KÜÇÜK SUÇLULAR HAKKINDAKİ DÜZENLEMELER 147

    I) AKIL HASTASI SUÇLULAR HAKKINDAKİ TEDBİRLER 147

    II) TÜRK CEZA HUKUKUNUN SİSTEMİ ................. 150

    1) EMNİYET TEDBİRİNE HÜKMEDECEK MERCİ ....... 150 2) EMNİYET TEDBİRİNİN SÜRESİ . . . . . . . . . . . . . . . . 151 3) EMNİYET TEDBİRİNİN SONA ERMESİ ........... 151

    4) TEDBİRİN UYGULANACAGI YER................ 152 5) UYUŞTURUCU MADDE KULLANMA ve SARHOŞLUK

    SllÇLARI İLE İLGİLİ TEDBİRLER . . . . . . . . . . . . . 153

    III) IRS! OLARAK GEÇEN AKIL HASTALIKLARI İLE

    MÜCADELEDE UYGULANAN TEDBİRLER .............. 155

    IV) AKIL HASTASI KÜÇÜK SUÇLULAR HAKKINDAKİ DÜZENLEMELER ................................ 157

    V) AKIL HASTASI SUÇLULARIN CEBRİ TEDAVİSİ ...... 159

    S O N U Ç ........................................ 163

    "YARARLANILAN KAYNAKLAR ........................... 164

  • G İ R İ Ş

    Her birey mensubu bulunduğu grupta bir mevki sahi-

    bi olmak arzusunu taşır ve bu arzu onun davranışının en

    başta gelen saikini oluşturur. Birey bu mevkii, içinde

    yaşadığı topluluğun değer ölçülerine, standartlarına uy-

    gun bir biçimde davranmakla kazanabilir. Hastalığı yüzün-

    den çevresine uyum yeteneği azalmış veya tamamen ortadan

    kalkmış bulunan akıl hastası doğal olarak, dahil olduğu

    sosyal gruptaki mevkiini er veya geç kaybedecektir. Bu

    nedenle çevresinde prestijini kaybeden akıl hastası, çev-

    resinde bulunanlardan özel bir ilgi görmediği takdirde

    kendisine itibar sağlayabileceği bir çevre arayacak ve

    oraya yerleşecektir. Bu çevre toplumun şartlarına ayak

    uyduramayanların çevresi olacaktır. Bu tür yerlerde ser-

    seriler, suçlular, alkolikler, uyuşturucu madde tutkunla-

    rı ve diğer akıl hastaları göze batacak bir çoğunluk

    oluştururlar. Böyle çevrelerde suç yolu toplumsal itibar

    sağlamanın en başta gelen yoludur. Doğrudan doğruya has-

    talığın neden olduğu ruh hali sonucunda suç işlemeyen

    akıl hastaları, akıl hastalığı nedeni ile düştükleri çev-

    renin sosyal etkileri altında suç işleyebilirler (1).

    Bu nedenlerle akıl hastaları tıp biliminin olduğu kadar

    hukuk biliminin de ilgi alanına girmektedir.

    Genel olarak.akıl hastaları için özel bir suç türü

    düşünülmemektedir. Yani bunlar her türde suçu işleyebil

    mektedirler; Nitekim Ankara Tıp Fakültesi Adli Tıp

    ( 1) Dönmezer, Cebiroğlu, Gürelli : Akıl Hastalığı ve Suç, İstanbul Üniversitesi Ceza Hukuku ve Kriminoloji Enstitüsü, Akıl Hasta-larına Karşı Cemiyetin Müdafaası, İstanbul 1958, s.93; Aktan: Suç ve Suçluluk Nedenleri ve Kriminolojik Bir Yaklaşım, AD, sy.2, s.93.

  • - 2 -

    Enstitüsü'nde 1956-62 yıllarını kapsayan 390 suçlunun

    incelenmesinde, 63 kişinin akıl hastası olduğu belirlen-

    miştir. İçlerinden % 3l'ini ahmakların (debillerin),

    % 24'ünü şizofrenlerin, % ll'ini budalaların (embesille-rin), % 9, 5 'unu yaşlı bunakların, % 7 'sini manyakların,

    % 6,3'ünü alkol bağımlılarının, % 4,7'sini psikopatların,

    % 3,l'ini paramanyakların, % 3,l'ini kuruntuların (hipo-

    kondriyakların) ve % l,6'sını da esrar bunaklarının oluş

    turduğu görülmüştür. Bunların en çok rastlanan suçları

    da hırsızlık, yaralama, adam öldürme, hakaret, ırza geçme

    ve sarhoşken çevreyi rahatsız etmedir (2).

    Akıl hastalığı ile suç arasındaki bağlantı ilgi

    çekicidir. Belirli insan gruplarına göre suç işleme yüz-

    desi, akıl hastalarında en yüksek düzeydedir. Daha doğru

    bir deyişle akıl hastalarının reaksiyonları, çoğu zaman

    toplum kurallarının dışına çıkmakta, toplumun suç diye

    kabul ettiği eylemlere benzemektedir. Sonuç olarak akıl

    hastalarının reaksiyonları ile toplumun suç olarak nite-

    lendirdiği eylemler arasında yakınlık bulunmaktadır. Bir

    akıl hastası, davranışları ile tıp bilimini ve hukuku

    beraberce ilgilendiren bir olay olmaktadır. Akıl hasta-

    lıklarının erken belirlenmesi ve teşhisi bugün kendi çı

    karları kadar, toplumun çıkarları bakımından da gerekli-.

    dir. Bu nedenlerle insan toplulukları, kendi inanış,

    yaşayış biçimleri ve normlarına uymayan, yasaların sını

    rına tecavüz eden olaylar karşısında gitgide .daha hassas

    davranmaktadır. Suç ve suçlu sosyal bir problem olarak

    gitgide daha önem kazanmaktadır (3).

    (2) Akgün : Adli Ps~kiyatri, Ankara 1987,. s.75.

    (3) Mokhtar : Türk Hukuk Sisteminde Akıl Hastalarının Cezai Sorumlu-luğu ve Bu Hastalığa Karşı Toplumun Korunması, Yüksek Lisans Tezi, İstanbul 1989, s.l vd.

  • B İ R İ N C İ B Ö L Ü M

    BAZI AKIL HASTALIKLARININ

    TIBBİ YÖNDEN İNCELENMESİ

    I. AKIL HASTALIKLARININ SINIFLANDIRILMASI

    Akıl hastalıklarının sınıflandırılması bugün psi-

    kiatrinin önemli problemlerinden birini oluşturmaktadır.

    Hipokrat' tan bu yana akıl hastalıklarının etyolojiye ve

    her günün değişen fizyolojik ve psikolojik görüşlerine

    göre başta Kraegelin'in ve eski ünlü Fransız ruh hekimle-

    rinin bölümlenmeleri olmak üzere, birbirinden farklı sı

    nıflandırmalar yapılmıştır. Bugün de yeni yeni yaklaşım

    lar ortaya atılmaktadır. Fakat denilebilir ki halen de

    standart bir duruma sokulmuş, yeterli ve her klinikçe

    benimsenilmiş bir sınıflandırma yoktur (4).

    Akıl hastalıkları, ilk kez 1896 yılında E.Kraege-

    lin tarafından tanımlanmış ve sınıflandırılmıştır (tamam-

    layıcı Psikiyatri-Descriptive Psyciatry). Psikanalizin

    getirdiği dinamik ilkeler ve Adolf Meyer'in "psikobiyolo-

    ji" okulunun etkisiyle, yirminci yüzyılın ikinci yarısına

    doğru öncelikle A.B.D. 'de tanımlayıcı psikiyatrinin ağır

    lığı azalmıştır. Daha sonra, 1952 yılında Amerikan Psiki-

    yatri Derneği tarafından DSM-I (Tanı ve İstatistiksel

    El Kitabı - Diagnostic and Statistical Manual) ile hasta-

    lıklar birer tepk~ (reaction) olarak sınıflandırılmıştır

    (5). Bununla beraber çeşitli psikiyatri okulları ve tıp

    (4) Adasal : Ruh Ha~talıkları, Ankara, 1976, s.25.

    (5) Ünver : Ceza Hukukunda Akı~ Hastalı~ı ve Ceza Sorumluluğuna Et-kisi, Yüksek Lisans Tezi, Istanbul Universitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Kamu Hukuku Bölümü, 1989, s.9.

  • - 4 -

    merkezleri kendi teorik anlayışlarına göre bunu değiştir

    mektedirler. Amerikan Psikiyatri Derneği'nin yapmış oldu-

    ·ğu sınıflandırmaya göre akıl hastalıkları dört ana gruba

    ayrılmakta, bunlar da kendi aralarında ayırıma tabi tu-

    tulmaktadırlar.

    I. Psikozlar

    A. Organik Psikozlar

    Beyin dokusunda organik değişikliklerle ortaya çıkan

    ve belirli bir etyolojinin belirlenebildiği psikozlar-

    dır. İki grupta toplanır :

    a) Akut Beyin Sendromları (kafa içi infeksiyonları-

    Sistemik infeksiyonlar İlaç zehirlenmeleri

    Alok alışkanlığı - Akut hallusinosis - Delirium

    tremens - Kafa trafmaları - Dolaşım bozuklukları

    Metabolik bozukluklar - İntrakranien tümörler -

    Bilinmeyen sebepler.

    b) Kronik Beyin Sendromları

    - Senil Demanslar

    - Presenil Dernanslar

    - Arterioskleroz Serebral

    - Merkezi sinir sistemi sif ilizi

    - Sif ilizden başka serebral inf eksiyonlar

    - Epilepsiler

    - Kafa travmaları

    - Metabolizma hastalıkları, vitamin eksiklikleri,

    gelişim kusuriarı ve glandüler bozukluklar

    - Zeka gerilikleri

    B. Fonksiyonel Psikozlar

    · Beyin dokusunda strüktürel değişiklikler yapmayan ve

    belirli organik sebeplerin bulunamapığı, psikogenik

    orijinde psikozlardır.

  • - 5 -

    Şunlar sıralanır

    Kritik psikotik reaksiyonlar

    Affektif reaksiyonlar : Psikoz manyak depressif, ·

    mani tipi - Psikoz manyak depressif, melankoli

    tipi - Psikoz depressif reaksiyon

    Şizof renik reaksiyonlar

    (Basit - Hebefrenik - Katatonik - Paranoid - Akut

    dif f eransiye - Kronik dif f eransiye - Şizoaf f ektif-

    Psodönevrotik - Residüel tipler)

    Paranoid reaksiyonlar

    Paranoid haller

    II. Psikonevrozlar

    Anksiyete reaksiyonu

    Histeri : Anksiyete histerisi - kan versiyon reaksi-

    yonu - Dissosiatif reaksiyon

    Fobik reaksiyon

    Obsessif kompulsif reaksiyon

    Nevrastenik reaksiyon

    Hipokondriasis (kuruntu halleri)

    III. Psikof izyolo.iik fozukluklar

    (Psikosomatik Sendromlar)

    (Psikofizyolojik deri - vasküler - solunum - gastro inte-

    sital - genito üriner sistem reaksiyonları)

    IV. Psikopatik Reaksiyonlar

    (Karakter Bozuklukları) (6).

    1980 yılında. hastalıklar sistematik ve ayrıntılı

    olarak, onsekiz grup altında, her hastalık ayrı ayrı ve

    açık-seçik bir biçimde sınıflandırılmıştır (7). Bugün,

    genelde Dünya Sağlık Örgütü tarafından yapılan sınıflan

    dırma esas alınmaktadır (Tablo 1)(8).

    (6) Adasal : a.g.e., s.26-27. (7) Arkonaç : Psikiyatrik Semptomlar ve Sendromlar, 2.Bası, İstanbul

    1987, s.13. (8) Dinçmen : Adli Psikiyatri, İstanbul, 1984, s.53-60.

  • TABLO I

    PSİKOZLAR (290/299)

    ORGANİK PSİKCYI'İK DURUMLAR (290/294)

    290. SENİL ve PRESENİL ORGANİK PSİKCYI'İK

    290.0 Senil demans, basit tip 290.1 Presenil demans 290.2 Senil demans, depresif ve paranoid tip 290.3 Akut konfüzyonel durumla birlikte scnil

    demans 290.4 Aterosklerotik demans 290.8 Başka 290.9 Belirlenmemiş

    291 ALKOL PSİKOZLARI

    291.0 Dclirium tremens 291.1 Korsakoff psikozu, alkolik 291.2 Başka alkolik demans 291.3 Başka alkolik hallüsinoz 291.4 Patolojik sarhoşluk 291.5 Alkolik kıskançlık 291.8 Başka 291.9 Belirlenmemiş

    292 İLAÇ PSİKOZLARI

    292.0 İlaç yoksunluğu sendromu 292.1 İlaçların neden oldugu paranoid ve/veya

    hallüsinatuvar durumlar

    292.2 Patolojik ilaç entoksikasyonu 292.8 Başka 292.9 Belirlenmemiş

    293 GELİP GEÇİCİ ORGANİK PSİKOTİK DURUMLAR

    293.0 Akut konfüzyonel durum 293.1 Subakut konfüzyonel durum 293.8 Başka 293.9 Belirlenmemiş

    294

    294.0

    2CJ4.l

    294.8 2Q4 .9

    295

    295.0 295.1 295.2 295.3 295.4

    BAŞKA ORGANİK PSİKCYI'İK DURUMLAR (KRONİK)

    Korsakoff psikozu veya sendromu (alkolik olmayan) Başka yerde sınıflandırılan durumlnra bağlı demans Başka

    Belirlenmemiş

    DİCER PSİKOZLAR (295/299)

    SKİZOFRENİK PSİKOZLAR

    Basit tip Hebefrenik tip Katotonik tip Paranoid tip Akut skizof renik nöbet

    O\

  • Tablo I devam

    295.5 295.6 295.7 295.8 295.9

    296

    296.0 296.1 296.2

    296.3

    296.4 296.5

    296.6

    296.8 296.9

    Latent skizofreni Rezidüel skizofreni Skizoaf f ektif tip · Başka

    Belirlenmemiş

    AFFEKTİF PSİKOZLAR

    Manik/depresif psikoz, manik tip Manik/depresif psikoz, depresif tip Manik/depresif psikoz, döngülü tip, m

  • 300.8 300.9

    301

    301.0 301.1 301.2 301.3 301.4 301.5 301.6 301.7

    301.8 301.9

    302

    302.0 302.1 302.2 302.3 302.4 302.5 302.6 302.7 302.8 302.9

    Tablo I devam

    Başka nevrotik bozukluklar Belirlenmemiş

    KİŞİLİK BOZUKLUKLARI

    Paranoid kişilik bozukluğu Af fektif kişilik bozukluğu Skizoid kişilik bozukluğu Eksplozif kişilik bozukluğu Anankastik kişilik bozukluğu Histerik kişilik bozukluğu Astenik kişilik bozukluğu Kişilik bozukluğu (sosyopatik ve asosyal yönleri ağır basan) Başka kişilik bozuklukları

    Belirlenmemiş

    CİNSEL SAPMA ve BOZUKLUKLAR

    Homo-seksüalite (eşcinsellik) Bestialite (hayvana cinsel sevi) Pedofili (çocuğa cinsel sevi) Transvestizm Gösterimcilik (exhibitionism) Trans-seksüalite Psiko-seksüel özdeşim bozuklukları Frigidite ve empotans Başka Belirlenmemiş

    303

    304

    304.0 304.1 304.2 304.3 304.4 304.5 304.6 304.7

    304.8

    304.9

    305

    305.0 305.1 305.2 305.3 305.4 305.5 305.6 305.7 305.8 305.9

    ALKOL BAGIMLILIGI SENDROMU

    İLAÇ BAGIMLILIGI

    Morfin tipi Barbitürat tipi Kokain Kannabis Anf etamin tipi ve başka psikostimüla~lar Hallüsionojenler Başka

    Morfin tipi ilaçla bir başkasının birlik-te kullanımı Morfin tipi ilaç dışında başka ilaçlnrın birlikte kullanımı Belirlenmemiş

    BAGIMLILIK OIMAKSIZIN İLAÇLARIN KÖTÜ KULLANIMI Alkol Tütün Kanmıbis

    Hallüsinojenler Barbitüratlar ve trankilizanlar Morfin tipi Kokain tipi Amf etamin tipi Antidepressanlar Başka, karışık veya belirlenmemiş

    00

  • 306

    306.0 306.1

    306.2

    306.3 306.4

    306.5 306.6 306.7 306.8 306.9

    307

    307.0 307.1 307.2 307.3 307.4 307.5 307.6 307.7 307.8

    307.9

    Tablo I devam

    RUHSAL FAKTÖRLERDEN KAYNAKLANAN F~ZYOLOJİK İŞLEV BOZUKLUKLARI

    Kas/iskelet (psikojenik tortikolis) Solunum (hava açlığı, hıçkırık, hiperven-tilasyon, esneme v.b.) Kalp/damar (kalp nevrozu, nöro-Hi.rkiilntuvnr ııstcnJ.) Deri (psikojenik kaşıntı) Mide/barsak (hava yutma, psikojenik kusma) Genito-üriner (Psikojenik dismenore) Endokrin Özel duyu organları Başka

    Belirlenmemiş

    BAŞKA YERDE SINIFLANDIRILMAYAN ÖZEL BELİRTİ veya SENDROMLAR

    Pepeleme ve kekeleme Anoreksiya nervoza Tikler Stereotipik tekrarlayıcı hareketler Özgül uyku bozuklukları Başka ve belirlenmemiş yeme bozuklukları Enürezis Enkoprezis Psikalji (gerilim, baş ağrısı, ruhsal bel ağrısı gibi) Başka ve belirlenmemiş (saç yolma, tırnak yeme,masturbasyon v.b)

    308

    308.0 308.1 308.2 308.3 308.4 ]08.9

    309

    309.0 309.l 309.2 309.3 309.8 309.9

    310

    310.0 310.1 310.2

    310.8 310.9

    311

    AKUT STRES REAKSİYONU

    Daha çok duygulanımda bozukluk Daha çok bilinçde bozukluk Daha çok psikomotor alanda bozukluk Başka

    Knrışık

    Be11rlerımcm.lş

    UYUM REAKSİYONU

    Kısa depresif reaksiyon Uzamış depresif reaksiyon Başka duygusal bozukluk ile birlikte Davranış bozukluğu ile birlikte Başka

    Belirlenmemiş

    ORGANİK BEYİN ZEDELENMESİNDEN SONRA OLUŞAN PSİKOTİK OLMAYAN ÖZGÜL BOZUKLUKLAR

    Frontal lob sendromu Başka tip kognitif veya kişilik değişimi Kafa-darbesi sonrası ( post-concussion) sendromu Başka

    Belirlenmemiş

    BAŞKA YERDE SINIFLANDIRILMAYAN DEPRESİF BOZUKLUK Depresyon, Depresif Durum, Depresif bozukluk

    \O

  • 312

    312.0 312.1 312.2 312.J 312.8 312.9

    313

    313.0 313.1 313.2

    313.3 313.8 313.9

    314

    314.0 314.1 314.2 314.8 314.9

    Tablo I devam

    BAŞKA YERDE SINIFLANDIRILMAYAN DAVRANIM (CONDUCI') BOZUKLUGU

    Asosyal davranım bozukluRu Sosyal davranım bozukluğu KompUlsif davranım bozukluRu Dovrnnım ve cluyRulnrın birlikle lıo;111k l 11}~11 Başka Belirlenmemiş

    ÇOCUKLUK ve ERGENLİGİN ÖZGÜL DUYGUSAL BOZUKLUGU

    Bunaltı (onxiety) ve korku ile birliktr Mutsuzluk ve acı çekme ile birlikte Duyarlılık, utangaçlık ve toplumsal çekilme ile birlikte İlişki sorunları Başka veya karışık Belirlenmemiş

    ÇOCUKLUK ÇAGI HİPERKİNETİK SENDROMU

    I~reket ve dikkatin basit bozukluğu Gelişim geriliği ile birlikte hiperkinezis H1perkinetik davranış bozukluğu Başka

    Belirlenmemiş

    315 ÖZGÜL GELİŞİM GECİKMELERİ

    315.0 Özgül okuma geriliği 115.l Öigül aritmetik geriligi 315.2 Başka özgül öğrenme güçlükleri '11').3 Gcli şimscl konuşma veya dLl bozuklıı~ıı :ı I '.) .I• Üzg\il motor gerillk 315.5 Karışık gelişim bozukluğu 315.8 Bnşka 315.9 Belirlenmemiş

    316 BAŞKA YERDE SINIFLANDIRILAN HASTALIKLARA HAGLI RUHSAL FAKTÖRLER

    ZEKA GERİLİGİ (317/319)

    317 HAFİF ZEKA GERİLİGİ

    318 BELİRLENMİŞ BAŞKA ZEKA GERİLİGİ

    318.0 Orta zeka geriliği 318.1 Ağır zeka geriliği 318.2 Derin zeka geriliği

    319 BELİRLENMEMİŞ ZEKA GERİLİGİ

    1 1---' o

  • II) SUÇ ve AKIL HASTALIKLARININ İLİŞKİSİ

    20.yy.'da psikiyatride büyük bir gelişme olmuş

    ve insanın değişik davranışları arasında suçu da bilimin

    açıklayabileceğine kuvvetle inanılmıştır. Psikiyatr'lar

    suçu tam olarak açıklayabileceklerini iddia etmişlerdir

    ( 9) .

    Adını Latince "crimen" sözcüğünden almış olan suç,

    bir çok düşünürce değişik biçimlerde tanımlanmaya çalı

    şılmıştır. Suçun homojen bir olgu kabul edilemeyeceği,

    türlü nedenlere bağlı olabileceği gibi, bir çağdan öbü-

    rüne, bir yönetimden bir başkasına değişkenlik göstere-

    ceği sonucuna varılabilir (10).

    Psikiyatri açısından da suç üzerinde ruhsal ve

    toplumsal etmenlerin rol oynadıkları, bunların başlıca

    üç grupta toplanabilecekleri kabul edilmektedir Doğru

    dan ruhsal bozukluklar, beyin hastalıklarına bağlı olarak

    ortaya çıkışlar ve toplumdaki hızlı değişimler (11).

    Akıl hastalığının hemen her türü ile suç arasında

    bir ilişkinin olduğu, saykosiz, nürosiz, organik beyin

    hastalığı ve epilepsinin suç işlenmesinde etkili faktör-

    lerden birisi olduğu belirtilmiştir (12).

    Bazı araştırıcılar, suçlu akıl hastalarını ince-

    lediklerinde, çoğunun küçük yaşlarda sevgi ve şefkatten

    yoksunluk çektikler~ni ve sonradan karşılaştıkları sorum-

    luluk getiren durumları göğüsleyecek gücü edinememiş

    (9) Dönmezer : Kriminoloji, İstanbul 1981, s.184.

    (10) Akgün a.g.e., s.56.

    (11) Akgün a.g.e., s.56.

    (12) Yücel : Suç Vakıasının Psikolojik Yönden Tahlili, AD, 1965, sy.3, s.372.

  • - 12 -

    olduklarını ileri sürmüşlerdir. Ancak bu sonuç hemen her

    suçlu için geçerli olabilir ve sadece suç işlemiş akıl

    hastaları için düşünülemez (13). Psikolojik bakımdan ruh-

    sal ve akılsal anormallik, ruhsal uyuşmazlıkları sonuçla-

    yan, gerçeği kabul edememek yeteneksizliğini, ehliyetsiz-

    liğini belirtir. Küçük yaşlardan itibaren karşılaşılan

    yaşam zorlukları, hayal kırıklıkları, meslek hayatındaki

    başarısızlıklar kişide öyle bir takım ruhsal kompleksler

    meydana getirmiş olabilir ki, bu durum onun yetişkin bir

    insanın taşıması gereken sorumluluğu kavrayabilmesini

    olanaksız hale sokar ve onu artık yaşam gerçeklerine uy-

    gun şekilde cevap veremez hale getirir. Kendilerindeki

    ruhsal uyuşmazlıkların yine kendilerini yıpratmakta oldu-

    ğu bu kişiler kendilerine bir iç dünya, hayal alemi ya-

    ratmak suretiyle gerçeklerden kaçmaya çalışırlar. Bu ka-

    çış, birsamlar (hallucination) ve hatta bazen ileri dere-

    cede akıl hastalıklarını sonuçlar. Akıl hastası için,

    gerçek, hemen hemen terkedilmiştir. Fakat ruhsal yaşamla

    rı itibariyle normal sayılan kimselerde de yerine göre

    gerçekten kaçışlar vardır (14).

    Geçmişten bu yana suçlu kişilerde hayasızlığın,

    namussuzluğun ve acımasızlığın var olduğunun inancı;

    Lombroso'nun bu kişiliğin öyle sonradan olmayıp, doğuştan

    geldiğini ve çevre ile şekillendiğini öne sürüşü; Krae-

    gelin ve Mazhar Osman Uzman'ın bunların daha çok psiko-

    patlar arasından çıktığı görüşü; De· Greef 'in ruhsal sü-

    reçlerin etkin olduğu anlayışı; Debuyst, Venkıns ve

    Hewitt'in bu tür kişileri saldırganlar, neurotikler yani

    sinirliler ve topluma uyan ya da yalandan uymuş görünen

    tipler olarak ayırmaları; Reiss 'in de buna benzer bir

    görüşü ileri sürmesi; Freud'un asıl rolü,kişihin yetersiz

    (13) Akgün a.g.e., s.75.

    (14) Dönmezer : Kriminoloji, İstanbul 1981, s.188.

  • - 13 -

    kalmış üst-ben' inin oynadığı düşüncesi, bu konunun geç-

    mişte de oldukça geniş bir biçimde ele alınmış olduğunu

    gösteren örneklerdir (15).

    Bizce de, bazı akıl hastalıkları suça etki eden

    nedenlerden biridir. Ancak akıl hastalığının suçluluğun

    tek nedeni olduğu ve her akıl hastasının mutlaka suç iş

    leyeceği yolunda bir düşünceye katılmamaktayız (16).

    (15) Akgün: a.g.e., s.250.

    (16) Aynı düşüncede Ünver, a.g.t., s.9.

  • III. CEZA SORUMLULUGUNU ETKİLEYEN

    BAZI AKIL HASTALIKLARI

    1. EPİLEPSİ (SAR'A)

    A) Tanımı :

    Epilepsi kelime karşılığı olarak sürpriz yani ya-

    kalama anlamına gelmektedir. Hastalığın birdenbire tutma-

    sı karşılığı olarak bu kelime kullanılmıştır ( 17). Epi-

    lepsi, nöbetler halinde gelen, beyin fonksiyonlarında

    ani bilinç kaybı, hamleler, kasılmalar meydana getiren

    bir fonksiyon bozukluğudur (18).

    Epilepsinin, her zaman bir hastalık olarak kabul

    edilmesinin yanıltıcı. sonuçlar vereceği, bunun yerine,

    çeşitli sebeplerle ortaya çıkan bir klinik gösteri ve

    semptomlar to~lulugu olarak incelenmesinin daha doğru

    olacağı yönünde görüşler de vardır (19).

    B) Özellikleri ve Suçla İlgisi :

    Epilepsi merkezi sinir sisteminde anormal ve pa-

    raksismal nöronal deşarjların meydana getirdiği bir hal-

    dir (20). Hastalık, bilinç kaybı ile birbirini takip eden

    nöbetler halinde kendini gösterir (21).

    (17) Adasal: a.g.e., s.69.

    · (18) Şenol : Akıl Hastalarına Karşı Alınması Gereken Tedbirler, Yük-sek Lisans Tezi, İstanbul Üniversitesi, Sosyal Bilimler Ensti-tüsü, Kamu Hukuku, 1984, s.25.

    (19) Çifter Psikiyatri, Ankara 1986, s.141.

    (20) Adasal a.g.e., s.69.

    (21) Dinçmen : Deskriptive ve Dinamik Psikiyatri, İstanbul 1981, s.155.

  • - ıs -

    Hastalık, bir yandan zaman zaman hastanın tamamen

    bilinç dışında birtakım davranışlarda bulunmasına neden

    olabileceği gibi, diğer taraftan da nöbetler arasında

    meydana gelen kronik davranış bozuklukları dolayısıyla

    adli tıpla yakından ilişkisi bulunan bir hastalıktır(22).

    Epilepsi nöbetlerinin ruhsal açıdan önemi, çok

    çeşitli algı bozuklukları (görme, tat alma, koku hallüsi-

    nasyonları); duygu bozuklukları (koşma, dona-kalma, durum

    alış) ortaya çıkarması ve bu nedenle gerçek ruhsal hasta-

    lıklarla karışıklık göstermesinden dolayıdır (23). Buda-

    lalık, delilik, isteri gibi epilepsi hastalığı da suçu

    tahrik ve tazyiklere yard~mcı olan bir durumdur (24).

    Epilepsi nöbetlerinin uzun yıllar sürmesi sonucu

    ağır zeka gerilikleri, epileptik bunama, ciddi epileptik

    psikozlar (Paranoid sendromlar, organik beyin sendromu

    gibi) ortaya çıkabilir. Bunların belirlendiği olaylarda,

    ceza sorumluluğu bulunamayacağından T.C.K.'nun 46.maddesi

    içinde değerlendirilebilirler (25).

    Epilepsi nöbetlerinin en belirgin ve karakteristik

    özelliği bilinç kaybı ile birlikte oluşmalarıdır. Bu

    özelliğin istisnaları çok ender görülür (26). Ayrıca epi-

    lepsili hastanın tipik özelliklerinden biri öfkeli oluşu

    dur. En ufak neden yüzünden en ağır suçları işleyebilir

    ler. Bu hastalığın psikolojik bakımdan önemi, ruhsal ya-

    pıda meydana getirdiği değişikliklerdir. Bu değişmelere.

    (22) Songar : Psikiyatri, Modern Psikobiyoloji ve Ruh Hastalıkları, Ankara 1977, s.602.

    (23) Birsöz : Ruh Sağlığı ve Hastalıkları, Türkiye Sinir ve Ruh Sağlığı Derneği yayını (tarihsiz), sy.7, s.294.

    (24) Garafolo : Criminologia "Suç Suçlu ve Ceza" (Çeviren: Muhittin Göklü), İstanbul 1957, s.108.

    ( 25) Birgen : Epileptik Kişilerin Suça Yatkınlığı, Uzmanlık Tezi, İstanbul 1986, s.67.

    (26) Dinçmen: a.g.e., s.81.

  • - 16 -

    sar'a empülsiyonları derler. Teşhircilik başgösterir.

    Bu hastalar kasıtlı olarak yangın çıkarma (TCK. md. 369),

    ırz ve namusa tasaddi (TCK.md.414-416), hırsızlık (TCK

    rnd.491) veya etkili eylem (TCK.rnd.456) suçlarını işler

    ler. Bu nedenle hastanın ceza sorumluluğu yalnız ceza

    hukukçuları tarafından değil, hekimler tarafından da in-

    celenmiştir. Sanık sar' alı mıdır? Suçu sar' a tesiri al-

    tında mı işlemiştir? Bu sorulara cevap vermek için hekim-

    ler de bir hukukçu gibi davranırlar ve hastanın işlediği

    suçların neler olduğu hakkında dosyayı incelemek ister-

    ler. Kendilerine bu olanağın verilmesi, hatta tanık din-

    lemek (C.M.U.K.md.73) ve diğer araştırma isteklerinin

    hakim tarafından kabul edilmesi gereklidir. Çünkü sara-

    lılar genellikl.e aynı suçu tekrar ederler. Bundan başka

    suç empülsiftir. Şiddet kullanarak işlenmiştir. Olayda

    kasıt ve teammüd varmış gibi görülür (27).

    Hastalığın seyri kişiden kişiye de~işiklikler gös-

    terir. Bazı olaylarda 1-2 ve hatta birkaç yılda 1 nöbet

    ile kendini gösteren hastalık, bazı olaylarda haftada

    ve hatta günde birkaç nöbet ile seyretmektedir. Hatta

    bazen, aynı hastada yıllarca yılda 2-3 nöbet ile seyreden

    hastalıkta birdenbire nöbetlerin sıklaştığı ve bu şekilde

    kısa veya uzun bir seyirden sonra tekrar nöbetlerin ara-

    lıklarının uzadığı görülür. Keza, hastaların bazen petit

    mal, bazan ise grand mal tipinde nöbet geçirdikleri; veya

    yalnızca sadece petit mal gös~ermelerine karşılık, belli

    olmayan bir neden ile, grand mal nöbetleri göstermeye

    başladıkları gözlemlenir. Bazı olaylarda kişinin çocuklu-

    ğunda epilepsi nöbetlerinin görülmesine karşılık, yaşın

    ilerlemesi ile nöbetler seyrekleşerek kaybolur (28).

    (27) Ereın : Adalet Psikolojisi, Ankara, 1988, 8.Bası, s.136.

    (28) Dinçmen : DDP. s.162 (Petit Mal: Hastanın zaman zaman geçirdiği ve yüzünün sararması ile birlikte 3-5 saniye kadar süren bilinç kaybı, absans nöbetleridir. Grand Mal: Hasta birdenbire

  • - 17 -

    Bu tip hastalar hakkında kendisinden rapor istenen

    bilirkişi, genellikle "eylem epilepsi nöbeti sırasında

    veya nöbet dışında işlenmiştir" şeklinde cevap verir.

    Hakim bununla yetinmemelidir. Hastalığın eyleme ne dere-

    ceye kadar etkili olduğu sorulmalıdır. Kuşkusuz nöbet

    sırasında işlenen suç durumunda hastanın sorumsuzluğu,

    mutlaktır. Çünkü bu durumda hasta T.C.K. 'nun 46.md.şart

    larını tamamen taşımaktadır. Bir başka deyişle sar' alı

    "bilinç" ve "davranış serbestisini" kaldıracak biçimde

    akıl hastalığı altındadır. Asıl önemli olan hastanın nö-

    bet dışında işlediği suçtur. Belirlenmesi gereken nokta

    da sar'alının suçuna sar'a illetinin etki edip etmediği

    dir. T.C.K.md.46'nın uygulanması olanaksız olan nöbet

    dışı durumlarında aynı yasanın 47.nci maddesinin uygulan-

    masının olanaklı olup olmadığı belirlenmelidir (29).

    Herhangi bir sar'a psikozu veya sar'a demansı tab-

    losu göstermeyen, sar'a karakteri özelliklerini taşımayan

    sar'alı bir hastanın nöbet dışında yapmış olduğu suçları

    na karşı ceza sorumluluğu tamdır, oysa sar' a karakter

    özelliklerini taşıyan bir kimse bu özelliklerle ilgili

    olarak işlemiş bulunduğu suçlarına karşı azaltılmış bir

    ceza sorumluluğunu taşır (TCK.md.47)(30).

    (29)

    bilincini kaybeder ve şiddetli bir ses çıkararak yere yıkılır. Bütün vücudu sertleşmiş, adaleleri gerilmiştir -Daha geniş bil-gi aynı eserde s.157-158-).

    Erem : a.g.e., s.137; mışsa, suçu nöbetin ve veya kişide sar'anın belirlenemezse, ceza s.30.

    Bir sar'alıda epilepsi bunaması oluşmakonfüzyon dönemlerinin dışında işlemişse meydana getirdiği karakter değişikliği sorumluluğu tamdır. Birgen a.g.t.,

    (30~ Dinçmen a.g.e., s.84-85.

  • - 18 -

    Bir adam öldürme suçlusu hakkında İtalyan yargıta

    yının bir kararından alınan şu satırlar olayı oldukça

    açık olarak göstermektedir. Sar'anın genel sarsıntılarla

    birlikte veya yalnız olarak bilinçde geçici düzensizlik

    oluşturan bir nöropsikopati olduğu genellikle kabul edil-

    mektedir. hastalığın esas unsuru bedensel sarsıntılarla

    gelen veya çabuk gelip geçen bir fenalık şeklinde kendini

    gösteren nöbetlerdir. Sarsıntılar dışında bile hastalık,

    hastanın bedensel ve ruhsal tüm davranışlarına damgasını

    vurur. Nöbet sırasında işlenen suç ile sar'alı hasta ta-

    rafından işlenen suç arasında bir ayırım vardır. Birinci

    durumda sar'a nöbeti ile suç birbirine karışmıştır.İkin

    cisinde ise suçlu anormal durumun etkisi altında kalmış

    tır (31).

    Suç, kendisi ve çevresindekiler tarafından hasta

    olduğu bilinmeyen bir kimse tarafından işlenmiş olabi-

    lir. Bu gibi durumlarda ancak suçun işlenmesindeki anor-

    mal özellik hastalığın kanıtıdır. Sar'anın b3riz özellik-

    lerinden olan "hatırlayamamak" bazı durumlarda tam olma-

    yabilir. Kişi yaptığını pek az ve bulanık bir biçimde

    hatırlar. Suçunu ne inkar ve ne de kabul eder. Belleğinde

    gayet hafif bir anı kalmış gibidir. Fakat genellikle kısa

    bir süre sonunda bunu da unutur. Bu gibi durumlarda önce

    suçlunun itirafını belirlemiş olan hakim daha sonra suç-

    lunun inkarını yalan olarak kabul etmemelidir (32).

    Adli Tıp Kurumu Gözlem Dairesi' nin ·24. 1. 1989 tarih

    399(3491-881123-20) numaralı raporundan bir örnek (Bu

    raporla ilgili davada sanık zorla konut dokunulmazlığını

    ihlal ve sarkıntılık suçlarından yargılanmaktadır).

    (31) Erem a.g.e., s.137.

    (32) Erem a.g.e., s.139.

  • Müşahade Müddeti

    - 19 -

    23.11.1988 tarihinden, 24.1.1989 tari-

    hine kadar.

    Dosyasının Tetkiki : Yıldız Kamçı Fatih CS.na verdiği

    26.5.1988 tarihli dilekçede, 24.5.1988 günü 16:30 sırala

    rında eşiyle çalışan Atilla Yalazlı isimli şahsın evleri-

    ne geldiğini, "Beyin yok" deyip kapının arasına elini

    koyup ittiğini, kapıyı kapatmaya çalıştığında, omuz vura-

    rak ittiğini, bir eliyle ağzını tutup diğer eliyle çakı

    gibi bir aletle tehdit ettiğini, 6 yaşındaki kızı Pınar'a

    vurduğunu, daha sonra tecavüz etmeye kalktığını, bağırma

    lara komşuların geldiğini, Atilla' nın da kaçtığını be-

    lirtmiştir.

    Sanık Atilla Yalazlı 12.6.1988 tarihli ifadesinde,

    Yıldız Kamçı'nın kocası Abuzer'le 20 yıldır birlikte ça-

    lıştıklarını, 8-10 kere iş için evlerine gittiğini, 20

    gün evvel Yıldız' ın "Kocam eve gelmiyor, görürsen haber

    ver" dediğini, kendisinin de kocasını bulamadığını söyle-

    mek için evlerine gittiğini, bunun üzerine kadının da

    ağlamaya başladığını, sarkıntılık yapmadığını beyan et-

    miştir.

    Sanık 13.6.1988 tarihinde Asliye Ceza Hakimliği'ne

    verdiği dilekçede, kimseye sarkıntılık etmediğini, o gün

    sar'ası tuttuğu için anormal durumlar sergilemiş olabile-

    ceğini, daha evvel akıl hastanesinde tedavi gördüğünü

    söylemiştir.

    İstanbul Deniz Hastanesi' nin 12. 7. 1977 tarih ve

    669 sayılı raporunda, Atilla Yalazlı'da Grand-Mal Epile~

    si teşhis edildiği ve askerliğe elverişli olmadığı kayıt

    lıdır.

  • - 20 -

    Bakırköy Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesi' nin

    12.11.1989 tarih ve 18699 sayılı yazısında, Atill§ Yalaz-

    lı'nın son kez 12.3.1975 tarihinde epilepsi teşhisiyle

    yatırılarak 17.3.1975 tarihinde taburcu edildiği kayıt

    lıdır.

    Fatih Adli Tabipliği'nin 30.6.1988 tarih ve 2567

    sayılı raporunda, 5-6 yaşlarından beri Epilepsi hastalı

    ğına musab olduğu, hali hazır durumuyla bir akıl hastalı

    ğı belirtisi göstermediği, ancak bir kere de Adli Tıp

    Kurumu 'ndan mütalea alınması gerektiği kanaati kayıtlı

    dır.

    Fatih l.Asliye Ceza Mahkemesi'nin 30.6.1988 tarih-

    li duruşmasında, sanığın Adli Tıp Kurumu Gözlem İhtisas

    Dairesi' nde müşahade al tına alınarak cezai ehliyetinin

    tesbit ettirilmesine karar verilmiştir.

    Muayene ve Müşahadesi : Gözlemler sırasında sanık

    la bir defa Grand-Mal tipinde nöbet görülmüş, tam şuur

    kaybı olmuş ve uzunca bir süre Post-İktal uyku hali göz-

    lenmiştir. Bunun dı;;ında sanığın çok heyecanlandığı, ca-

    buk öfkeye kapıldığı ve davranışlarında bir arızi deği

    şikliğin ortaya çıktığı görülmüş, özellikle koğuş arka-

    daşları tarafından bu hareketleri ürkütücü ve tehdit ge-

    tirici nitelikte bulunmuştur.

    Sanığın bu

    değerlendirilmiş,

    lendirilrniştir.

    devreleri Prodromal belirtiler olarak

    nöbet önü şaşkınlık hali olarak nite-

    Gözlem sırasında sanığın ilaçları kesildiği için

    nöbetlerinin başladığı ·ve şiddetli huzursuzluk belirtile-

    rinin ortaya çıktığı görülmüş ve gerçek bir nöbetin tes-

    bitinden sonra tekrar ilaçlarına başlanan hastada sükunet

    halinin husule geldiği ve nöbetlerin kesildiği tesbit

    edilmiştir.

  • - 21 -

    Sanığın olay sırası

    nöbetin geçirildiğine dair

    için Grand-Mal tipinde bir

    anamnez bulgusu alınamamış

    olmasına rağmen, Prodromal bir safhada olduğu, hareketle-

    rinde kısmi bir otomatizmin başlamış bulunduğu izlenimi

    alınmış ve bu devrede sanıkta ortaya çıkan ve hekim olma-

    yan bir kimse için girip denilecek türden hareket kusur-

    larının ortaya çıktığı kanaatine varılmış ve müştekinin

    bu şaşkınlık ve hareket huzursuzluğundan etkilenmiş bu-

    lunduğu ve koptuğu anlaşılmıştır.

    Sanığın gerek geçirilmiş sar'a nöbetleri, gerek

    17-18 senedir almakta bulunduğu Antiepileptik ilaçlar

    sebebi ile diğer bütün epileptiklerde olduğu gibi cinsel

    içgüdüsünün çok zayıflamış olduğu ve cinsel iktidarının

    bütünü ile kaybolmuş bulunduğu tesbit edilmiş ve bu se-

    beple sanıktaki mesken ihlalinin ve kadınla olan tartış

    malarının bir cinsel tecavüz amacı taşımadığı, sadece

    kadının bu olaydan ürkmesi sonucu böyle bir tecavüz iddi-

    asında bulunduğu izlenimi alınmıştır.

    Sanığın bugün için düşüncelerinde, hareketlerinde

    ve konuşmalarında önemli ölçüde bir yavaşlamanın bulun-

    duğu anlaşılmış, bu sebeple de sanıktaki programlı,

    planlı bir amaca yönelik hareketlerin ve davranışların

    yapılmasında zorluk bulunduğu düşüncesi hakim olmuştur.

    Sanığın elektroansefalogramında, 988/399, her iki

    frontal bölgede theta dalgalarının ve yavaş dalgaların

    bulun.duğu görülmüş ·ve bu durum sanığın geçirmekte olduğu

    nöbetlerle ilgili olduğu ve beyin hücrelerinde önemli

    ölçüde çalışma düzensizliği bulunduğu şeklinde yorumlan-·

    mış ve müzmin bir sar'a hastası olduğu anlaşılmıştır.

  • - 22 -

    Sanığın Psikogram'ında 988/574, Epileptik kişilik

    yapısı özelliklerin bulunduğu

    ile, sanığın zekasının I.Q=75

    tesbit edilmiştir.

    görülmüş ve Porteus testi

    debil düzeyde bulunduğu

    SONUÇ ve KARAR : Dosya incelemesi, muayene ve göz-

    lem bulguları, Elektroansefalogram ve Psikogram sonuçları

    sanığın kronik bir sar'a hastası olduğunu, sürekli olarak

    Antiepileptik kullanmak durumunda bulunduğu, bu hastalık

    sebebi ile düşünce yapısında, zekasında ve davranışların

    da önemli ölçüde kayıplar ve gerilemeler bulunduğu, orta-

    ya çıkan uyum bozukluğunun vaki suçun işlenmesine sebep

    olduğunu göstermiş, bu sebeple suç sırasında ve halen

    ceza ehliyetinin tam olmayıp durumunun TCK.'nun 47.madde-

    sine uyduu hakkındaki kanaat ve mütaleamızı bildirir ra-

    por verildi. 24.1.1989.

    Adli Tıp Gözlem İhtisas

    tarih, 343 numaralı raporundan

    olan suç adam öldürme suçudur.)

    Dairesi'nin 18.10.1988

    örnek (Bu rapora konu

    Dosyasının Tetkiki : Sanık Maviş Diktaş 25.10.1987

    tarihli ifadesinde, 9 yaşında

    birde kafasına vurduğunu, bu

    belirtmiş, elinde iki madeni

    olduğunu, maktülenin ikide

    yüzden kızıp bıçakladığını

    25 TL.ile oynadığı "kavat

    adam" diye bağırarak sağa sola yürüdüğü, "Pezevenk Bahat-

    tin' e kızdım" dediği görülmüştür.

    Kafiye Dik taş ifadesinde, Maviş ve Hacer isimli

    torunlarıyla evde otururlarken aniden Hacer'in kendisinin

    bulunduğu odaya girdiğini, boynundan kan aktığını, Maviş'

    in dengesiz olduğunu, ama böyle birşeyi niye yaptığını

    anlayamadığını beyan etmiştir.

  • - 23 -

    Samsun Ruh Sağlığı ve Hast.Has.nin 27.10.1987 ta-

    rih ve 982 sayılı Sağlık Kurulu Raporunda : Şahısta oli-

    gofreni

    TCK.nun

    (embesilite) eksite tesbit edildiği, durumunun

    46.maddesine uyduğu bildirilmiş, Çarşamba Sulh

    Ceza Mah.nin aynı günlü duruşmasında sanığın Bakırköy

    Ruh ve Sinir Hast. Has. de bir seneden az olmamak üzere

    muhafaza ve tedavi altına alınmasına karar verilmiştir.

    25.10.1987 tarihli ölü muayene otopsi zabıt vara-

    kasında;

    Hacer Diktaş'ın sol karotis arter kesisi neticesi

    öldüğü kayıtlıdır.

    Samsun Ağır Ceza Mahkemesi 10.11.1987 tarihli du-

    ruşmada sanığın bir kez de Adli Tıp Kurumu, Gözlem İhti

    sas Dairesi'nde müşahade altına alınarak cezai ehliyeti-

    nin tesbitini istemiştir.

    Muayene ve Müşahadesi : Sanığın fizik muayenesin-

    de, sol kol ve bacakta post tansefaletik bir hemifarezi-

    nin bulunduğu, bu kol ve bacağın sekel halde kolda tama

    yakın, bacakta kısmi bir görev bozukluğu içinde olduğu,

    sol elde atrof inin mevcut olduğu ve sanığın geçirmiş ol-

    duğu bir beyin dokusu iltihabından sonra bu halin ortaya

    çıktığı anlaşılmıştır.

    Sanığın zihinsel yapısında da aynı hastalığın se-

    kel belirtileri görülmüş ve zeka düzeyinin bu sebeple

    düşük olduğu, verilen testlere sanığın cevap vermediği

    ve klinik gözlem olarak sanığın zekasının IQ=45 embesili-

    letin alt hududunda olduğu izlenimi alınmıştır. Sanığın

    bu düşük zeka düzeyinde iyi ve kötliyü farkedemediği, doğ

    ru ve ianlışı bilemediği, cezanın caydırıcı özelliğinden

    istifade edemeyeceği, kendisini savunabilir durumda olma-

    dığı, yardımsız hayatını sürdürebilecek ölçüde bir fizik

  • - 24 -

    ve zihni aktivite gösteremeyeceği, sorumlu tutulduğu su-

    çun kısmen haberliliğinde olsa bile, bu suçun kendisine

    yükleyeceği bir sorumluluk duygusunun gelişmemiş olduğu,

    pişmanlık duygusunun mevcut bulunmadığı, suçla işleniş

    sebebi arasında bir illiyetin olmadığı, aşırı uyarılmış

    eksi te ve sürekli öfkeli bir zeminde bir mizaca sahip

    olması sebebiyle yaralama ve öldürmeye sebep olmanın ka-

    sıtlı bir hareket olmayıp "impulsif" dürtüsel bir davra-

    nış olarak yapılmış bulunduğu görüşüne varılmıştır.

    Sanık kendisine verilmiş olan psikogramı 988/ 433

    hiç bir cevapta ve katkıda bulunmamış ve sanığın kafasın

    daki bilgi sayısının çok az olması düşünsel bir faaliyet

    için yeterli olmadığı kanaatine varılmıştır.

    Sonuç ve Karar : Sanık Maviş Diktaş'ın dosyasının

    tetkiki, muayenesi, müşahadesi, psikogramı ve EEG.si ne-

    ticesinde sol hemipleji sekeli, epilepsi nöbetleri, im-

    pulsiv davranış, oligofreni ile belirli organik beyin

    sendromu denen şifası kabil olmayan ve isnad kabiliyeti-

    ni tamamen ortadan kaldıran sakatlığa musab bulunduğundan

    suç sırasında ve halen ceza ehliyetinin bulunmadığı, du-

    rumunun TCK.nun 46.maddesine uyduğu, impulsiv davranışla

    rı ortadan kalkıp salah hali teessüs edene kadar kapalı

    bir akıl hastalıkları hastanesinde muhafaza ve tedavisi-

    nin gerektiği hakkındaki kanaat ve mütaleamızı bildirir

    rapor verildi.18.10.1988.

  • - 25 -

    2) ŞİZOFRENİ

    A) Tanımı :

    Şizofreni, kişilikte derinlere varan ve özellikle

    duygululukta, girişimcilikte, psikomotor faaliyetde, sos-

    yal davranışta ve insanlar arası ilişkilerde ortaya çı

    kan, düşünce içeriğinde bozulma, algı değişmeleri (duyu

    yanılmaları) ben yaşantısında değişme, sıklıkla bedensel

    ve psikosomatik belirtiler gösteren, bilinç durumu ile

    entellektüel yetenekleri genellikle değiştirmeyen bir

    "bozukluk kümesi" psikozlar grubudur (33).

    B) Özellikleri ve Suçla İlgisi :

    Türlü nedenlerle gerçekle ilişkisini kesip iç dün-

    yasına çekilerek sadece beden varlığı ile bizim dünyamız

    da yaşayan bir şizofrenin bu ruhsal durumu ile de evlen-

    me, boşanma, hacir altına alınma v.b. gibi işlemlere doğ

    rudan kalkışmak ya da çevresindekilerce kalkışılmak; ba-

    sitinden en tehlikelisine kadar türlü suçlar işlemek bi-

    çiminde bir çok toplumsal sorunları vardır (34).

    Gerçekle, yaşamla olan ilişkileri kopa~ ve içine

    kapanan hasta, kendi kurduğu hayal aleminde yaşamaya baş

    lar. Böylece başlayan süreç içinde kişinin çevre ve top-

    lumla kurduğu uyum bozulur, adaptasyon yok olur. Şizof

    ren kişide hallisinasyonlar vardır. Hasta bunlara inanır,

    hatta var olmayan bir kişi ile şiddetli tartışmalara gi-

    rer. bunun gibi her gece pencereden giren insan elinin,

    büyümek suretiyle kendisini boğduğunu iddia eden şizof

    renler vardır (35).

    (33) (34) (35)

    Ünver a.g.t. s.11. Akgün a.g.e., s.139. Aksel Akıl Hastalıkları Hakkında Umumi Bilgiler, Akıl Hasta-lıklarına Karşı Cemiyetin Müdafaası, Raporlar, İstanbul Üniver-sitesi Ceza Hukuku ve Kriminoloji Enstitüsü, İstanbul 1958, s.17.

  • - 26 -

    Yıllardan beri bir akıl hastahanesinin köşesinde

    bitkisel bir yaşam geçiren, en ufak bir heyecanı ünite

    ve koordinasyon, hatta en ufak bir heyecani belirti gös-

    termeyen hasta ile bir bankada sorumlu bir görev veya

    öğretmenlik, mühendislik, hekimlik gibi bir mesleği yap-

    makta olan ve dolayısıyla toplum içinde faal bulunan her-

    hangi bir kimsenin, dış görünüşte apayrı olan bu iki ki-

    şinin, gösterdikleri müşterek noktalar dolayısıyla "şi

    zofren" olarak kabul edilmeleri mümkündür (36).

    Normal olarak nitelendirdiğimiz ve toplumsal ba-

    kımdan iyi-kötü uyum gösteren kişilerin psikomotor davra-

    nışlarında, heyecanlarında, ruhi yetilerinde ve ruhi ye-

    tileri arasındaki bağlantılarında ve keza çevreleri ile

    olan ilişkilerinde bir denge, bir uyum ve orantılık var-

    dır. Dolayısıyla "normal" kişinin kişiliğini oluşturan

    heyecan, heyecan anlatımları,

    dış çevre ilişkileri uyumlu

    düşünce ve üzüntüleri ile

    bir birliktelik gösterir.

    İşte, diyebilirizki şizofreni hastalığının 'en önemli ve

    geriel özelliği kişiliği oluşturan elementlerde ve kişili

    ğinin bütününde varolan düzensizlik ve parçalanmadır.

    Hastanın heyecanları ile o~ların dışa vurulmasında çeşit

    li uyarılara verdiği cevaplarda, neşe ve üzüntüsünde,

    sevgi ve nefretinde, dü$ünce ve anlatımlarında, konuşma

    sında, yüz ifadesi ve yürüyüşünde, ağlama ve gülüşünde,

    toplum ile ilişkilerinde daima bir düzensizlik kendini

    göstermektedir (37).

    Eskilerin erken bunama dedikleri şizofreni genel

    olarak ergenlik çağında ve daha çok 15-25 yaşları arasın

    da ilk belirtilerini verir (38).

    (36) Dinçmen : DPT, s.70. (37) Dinçmen : DPT, s.70. (38) Adasal : a.g.e., s.237.

  • - 27 -

    Hastalığın, olayların çoğunda kişilik yıkılması

    ve kişilik bozukluklarına yolaçtığı görüşü bugün terke-

    dilmekte, olayların sadece üçte birinde kişilik değişik

    liklerinin meydana geldiği, burada da, hastalığın gidi-

    şinde başka yan etkilerin katkıda bulunmasının büyük

    ağırlığının olduğu belirtilmektedir. Yine kişilik değiş

    mesinin geri dönüşmez biçimde kalması çok az olayda ol-

    maktadır. Akut hastalıklarda, özellikle bireysellik ve

    başkalarından ayrı olma duygusunu veren "ego" fonksiyon-

    larında değişme olur, benlik ve benim duygusu kalkar(39).

    Tartışmalı olmakla birlikte, son yapılan araştır

    malara göre, şizofrenlerde, bir zeka azalmasının olmadığı

    anlaşılmaktadır. Bu hastalarda normal insanlara göre,

    dikkat ve enerjinin başka bir konuya dönük olması, koope-

    rasyon güçlüğü, ilgi azalması ve düşünce bozukluğu gibi

    farklılıkların olduğudur (40).

    Şizofreni hastalığının türleri olarak genellikle

    şu türler belirtilir 1) Basit şizofreni, 2) Herenik

    şekil, 3) Kata tonik şekil, 4) Paranoid şekil. Dünya sağ

    lık örgütü bunlara ek olarak, ICD-10 1987 taslağı ile

    yeni bazı türlerde örnek önermektedir : Ayrışmamış (Un-

    differentiadet) şekil, şizofrenik çökkünlük, Rezidüel

    şekil, Şizotipal durumlar ve başka türler (41).

    Şizofrenlerin davranışlarının ölçüsüzlüğü, çevre-

    lerine bir türlü uyamamaları yüzünden mistik ve kurgubi-

    limsel sabuklamalı bir düş atmosferi içinde birdenbire

    ya da tasarlanmış olarak adam öldürme, yaralama, suç atma

    (39)

    (40)

    Bauer, M.: Psikiyatri Psikosomatik-Psikoterapi, (Çeviren: Gün-sel Koptagel-İlal), Türkçe l.Bası, Kırklareli-Vize 1985, s.16. Ziyalar : Psikiyatrik Semioloji ve Medikal Psikoloji, İstanbul 1981, s.65.

    (41) Ünver: a.g.t., s.15.

  • - 28 -

    ve iftira, aileyi terk, ırza geçme, yangın çıkarma, hır

    sızlık, her türlü etkili eylem, serserilik, organ kesme,

    askerden ve okuldan kaçma, türlü cinsel sergileyişler

    vb. örneklemeleri hep bilinen suç konularıdır. Şizofren

    lerde beden ve organ parçalanması, kan akması, kesilmiş

    erkek cinsel organ simgelemesi sakatlanmaları biçiminde

    fantazmların bolluğu her zaman birinci planda yer alır.

    Bu davranış örnekleri böyle hastalarda "büyük antisosyal

    eylemler" olarak kabul edilirler. Bazı davranışların hır

    sızlık düzeyinde kalabileceği gibi, çoğu kez de anlaşıla

    mayan bir nedenle adam öldürme eylemine kadar gidebilece-

    ği; bazen de ''ortalığı altüst etmek, kırıp dökmek, sövme-

    ler, elle saldırmalar" gibi şiddet odaklarına varabildiği

    bilinmektedir (42).

    Suç hangi türden olursa olsun, şizofrenlerin ey-

    lemlerinin önemli yönü, birden kudurmuş gibi saldırgan

    davranışlara kalkışmaları yanında daha da dikkati çekici

    yanı, hastaların sonradan olaya karşı ilgisiz kalmaları

    dır. Şizofrenlerin işledikleri suçlarda; eylemin ·nedeni-

    nin çoğu kez açıklanmadığı, kurbanın neden seçilmiş oldu-

    ğunun bir türlü anlaşılamadığı, eylemin garip ve kandökü-

    cü bir nitelik taşıdığı, eylemden sonra herhangi bir piş

    manlık gösterilmediği saptanır. Şizofrenlerin böyle bir

    ruhsal tablo içinde iken işledikleri suç karşısında ceza

    görmeyecekleri, TCK.nun 46.maddesinden yararlanacakları

    kabul edilebilir. Ancak bu, her şizofrenik durum için

    geçerli sayılmamalıdır. Dış dünya ile kısmen de olsa

    ilişki kurabilen, dış nesnelerle ilgilenebilen, tıp di-

    liyle sosyal iyileşme durumunda olan bir şizofrenin böyle

    bir ,eylemi karşısında bu 46.madde yerine 47 .maddenin uy-

    gulanması çok daha yerinde bir davranış olur. 46.maddenin

    (42) Akgün a.g.e., s.140-141; Erem a.g.e., s.147.

  • - 29 -

    geçerli olabilmesi, kişinin özellikle sabuklamalı bir

    atmosfer içinde ve düşüncelerinin bu doğrultuda bulunma-

    sı durumunda söz konusu olmalıd~r (43).

    Adli Tıp Gözlem Dairesi'nin 16.3.1988 tarih ve

    96 numaralı raporundan örnek : (Bu rapora konu olan suç,

    Türk bayrağını tahkir suçudur ve sanık tutuksuz olarak

    yargılanmaktadır.)

    Müşahade Müddeti 9.2.1988 tarihinden 16.3.1988

    tarihine kadar.

    Dosyanın Tetkiki Şahit Ferid un Soyudemir 28. 8.

    1985 tarihinde polisteki ifadesinde; 27.8.1985 günü akşa

    mı caddede yürürken önüne kırmızı renkli bir bez düştüğü

    nü, Türk bayrağı olup bezin muhtelif yerlerinden kesile-

    rek parçalanmış olduğunu gördüğünü, durumu polise bildir-

    diğini söylemiştir. Olay yeri civarında yapılan polis

    araştırması ~onunda düzenlenen tutanakta; Türk bayrağını

    parçalamanın Ayla Karacaovalı'nın yapabileceğinden şüphe

    edildii, adı geçenin 2.9.1985 tarihinde yakalanarak kara-

    kola getirildiği kayıtlıdır.

    Sanık Ayla Karacaovalı 2.9.1985 tarihinde poliste-

    ki ifadesinde; iki kardeş olduklarını, kardeşinin uyuştu

    rucu madde bulundurmaktan 1974 yılında nezarete alındığı

    nı, sonucunu bilmediğini, 1970 ve 1974 yıllarında iki

    kez evlilik geçirdiğini, şizofreni hastalığı sonucu ev-

    liliklerini yürütemediğini, İstanbul, Ege, Bursa, Uludağ

    Üniversitesi Tıp Fakültesi Psikiyatri Bölümlerinde tedavi

    gördüğünü, olay günü kriz geldiğini, kulaklarına gelen

    bir takım seslerin etkisiyle sandıkta bulunan Türk bay-

    rağını çıkardığını, makasla rastgele kestiğini,saat 22.30

    (43) Akgün: a.g.e., s.141-142, Şenol: a.g.t., s.14.

  • - 30 -

    sıralarında yarı çıplak şekilde balkona çıkıp bayrağı

    aşağıya attığını, sonra tekrar eve girdiğini, hastalığı

    nın etkisiyle sık sık geziye çıktığını, yalnızlık nede-

    niyle evde duramadığını, yaptığından utanç duymadığını

    ve pişman olmadığını beyan etmiş, aynı günlü savcılık

    ifadesinde; Türk bayrağını başkalarının zoruyla yırttı

    ğını, başkalarının kim olduklarını bilmediğini, olay günü

    pantolonunun söküldüğünü, canını sıktığını, eve gelip

    sandığı açtığını, bayrağı kestirdiklerini, pasajdakilerin

    bunu yaptırdığını, isteyerek yırtmadığını, bazen delirdi-

    ğini, hastalığının iyi olacak gibi olmadığını, ilaç alsa

    da fayda etmediğini, bayrağı yırtmanın iyi bir hareket

    olmadığını, zorla yırttırdıklarını, bir daha yapmayacağı

    nı, ancak yapacaksın derlerse elinden birşey gelmeyeceği

    ni, bu işi yaptıranları yakalatamadığını, az ten onlarla

    mahkemelerinin bulunduğunu anlatmıştır.

    Bursa Adli Tabipliği'nin 2.9.1985 gün ve 3400 sa-

    yılı raporunda; sanığın

    Bursa Tıp Fak.Psikiyatri

    ceza ehliyetinin tesbiti için

    Bölümünde tetkikinin gerektiği

    bildirilmiştir. Bunun üzerine adı geçen yerce düzenlenmiş

    25.11.1985 tarih ve 2500-17-273/1877 sayılı sağlık kurulu

    raporunda; Ayla Karacaovalı'nın 13.9.1985 tarihinden beri

    klinikte yatmakta olup, tedavisinin devam ettiği, ilk

    kez 1971 yılında İ.Ü.Tıp Fak.Psikiyatri Kliniği'nde "di-

    asociatif sendrom" teşhisi ile yatırılarak tedavisine

    başlandığı, 1975 yılına dek birkaç kez daha yatırılarak

    tedavisine devam edildiği, 3.4.1985 tarihinde de klinik-

    lerince tetkiklerine başlandığı, muayene ve tetkiklerine

    göre adı geçene "Paranoid özellikli psikotik sendrom"

    teşhisi konulduğu, buna göre Ayla Karacaoval:ı' nın TCK.'

    nun 46.maddesi uyarınca ceza ehliyetinin olmadığı, kanaa-

    ti bildirilmiştir.

  • - 31 -

    Bursa 4.Asliye Ceza Mah.nin 18.12.1985 tarihinde

    sanığın Adli Tıp'ta gözlem altına alınarak suç tarihinde

    işlediği iddia edilen suçuna karşı ceza ehliyetinin bulu-

    nup bulunmadığının, varsa derecesinin tesbit ettirilmesi-

    ne karar vermiştir.

    Mahkemenin 15.7.1986 tarihli celsesinde; sanık

    ifadesinde; olay tarihinde türk bayrağını makas ile kesip

    sokağa attığını, bunu herhalde büyücülerin yaptırdığını,

    komşuların kötü davrandıklarını, kendisine karşı yaptık

    larından bir hocanın telkinleriyle kurtulduğunu söylemiştir.

    Mahkeme heyetince sanığın akli melekelerinin ye-

    rinde olmadığı izleniminin uyandığı belirtilmektedir.

    Sanık vekili de. müvekkili hakkında Bursa Uludağ Üniv.Tıp

    Fak.Psikiyatli Bölüm Başkanlığı'nca verilmiş 20.11.1985

    tarih ve 2500-17-273/1839 sayılı sağlık kurulu rapor fo-

    tokopisini sunmuştur. Buna göre Ayla Karacaovalı'nın akli

    melekelerinin makul bir hayat sürdürmesine kafi olmadığı,

    kendi işini görmesi kudretine sahip bulunmasına rağmen

    çıkarlarını korumaya muktedir olmadığı, daimi korunmaya

    muhtaç olduğu, mevcut halinin başkalarının emniyetini

    tehdit etmediği, hastalığının tedavi gerektirmesi nede-

    niyle ne kadar süreceğinin tıbben tayininin mümkün olma-

    dığı, büyük ihtimalle Paranoid özellikli Psikotik tablo-

    nun tekrarlayabileceği gözönüne alınarak Psikiyatrik

    kontrol altında kalmasının uygun olacağı, bu nedenle a~ı

    geçenin hacir altına alınarak vasi tayin edilmesi gereke-ceği kanaati kayıtlıdır.

    Mahkeme 2.2.1988 tarihinde önceki ara kararındaki

    hususların (cezai ·ehliyet durumunun) tesbiti için sanığın

    Gözlem Dairesi'ne gönderilmesine karar vermiştir.

  • - 32 -

    Muayene ve Müşahadesi : Sanıkta müşahade süresince

    aboürt konuşma ve davranışlar gözlendi. Muayenesinde:

    Kendisinin buraya gönderilmesinin Ankara ile

    ilgilendirdiğini, Kenan Evren'in bu konuda rolü

    bir vatandaş olduğu için Unesco 'nun tam tesbi t

    ve kendisini burada korumak için gönderdiğini,

    Unesco'yu

    olduğunu,

    yapılmak

    bayrağı

    yırttığını, kendisinin bazı güçlerce zaman zaman robot-

    laştırıldığını, bu robotlaştırılma sırasında kendisinin

    acı duymaması için gerekenin yapıldığını, onun için ha-

    tırlamadığını, bu durumun devam ettiğini, bunun devam

    etmesinin kendisini korumak ve acı çekmesini önlemek için

    olduğunu, vücudundaki yaraların acılarını duymaması için

    uyuşturulduğunu, şu anda uyuşuk olduğu için bir şey ha-

    tlrlamadığını söyleyen sanıkta bu muayene sırasında af-

    f ektin ileri derecede azaldığı, düşünce muhtevasının bo-

    zulduğu, dereistik ve patalojik bir düşüncenin hakim ol-

    duğu, muhakeme melekelerinde hezeyan tarzında kusurların

    görüldüğü tesbit edilmiş, yapılan psikometrik tetkikle-

    rinde Rorachach testi ile Şizof renik tipte reaksiyon be-

    lirtileri tesbit edilmiş, Benton zeka testi sanığın aşırı

    negativist tutumu sebebiyle tatbik edilememiştir.

    Sonuç ve Karar : Ayla Karacaovalı'nın yapılan mua-

    yene, müşahade ve tetkikleri sonucunda, şizofreni denilen

    akıl hastalığına musap olduğu, suç anında ve halen ceza

    ehliyetinin bulunmadığı, durumunun TCK' nun 46' ncı madde-

    sine göre değerlendirilmesi gerektiği, bir akıl hastalık

    ları hastanesinde muhafaza ve tedavisinin uygun görüldüğü

    kanaat ve mütaleamızı bildirir rapor verildi, 16 Mart

    1988.

  • - 33 -

    Adli Tıp Gözlem İhtisas Dairesi'nin 8.11.1988 ta-

    rih, 372 numaralı raporundan örnek (Suç: Hırsızlık,

    gasp, teammüden devlet memurunu öldürmeye teşebbüs, si-

    lahlı mukavemet ve silah taşımak.)

    Dosyasının Tetkiki Sanık Hasan Basri Çınar

    18.6.1987 tarihli ifadesinde, Karşıyaka Adliyesi'nde bazı

    davaları olduğunu, bu sıralarda mahallede bazı kişilerin

    kendisinin homoseksüel olduğunu, küçük yaşlarda ırzına

    geçildiğini, emniyette makadına jop sokulduğunu söyledik-

    lerini, kendisinin de mahallede bu durumu bilen Hakim

    İlhan Özalp' e anlatıp durumu aydınlatmasını istediğini,

    ancak Hakimlerin hiç bir gayret göstermedikleri düşünce

    sine kapıldığını, iki yaralama davasından hapiste yattı

    ğını, çıktıktan 20 gün sonra Hakimi korkutmaya karar ver-

    diğini, Polis Memuru Şaban'ın evine gittiğini, karısının

    Şaban'ı çağırmak için evden ayrılmasından istifade edip,

    evde bulunan tabancasını aldığını, o gün Buca civarında

    açık bir arazide gecelediğini, 16.6.1987 günü yola inip

    bir arabaya bindiğini, bilahare tabancayı çekip şoföre

    5.000 lira verip arabadan indirdiğini, arabayı alıp Ya-

    manlar Karagöl semtine gittiğini, İlhan Bey'in evinin

    önüne park ettiğini ve onun çıkışını beklediğini, evinden

    çıkınca hakime doğru korkutmak maksadıyla 5 el arkadan

    ateş ettiğini, sonra oradan kaçarak Yamanlar Çiftliği'ne

    gittiğini, orada polislerle karşılaşınca korkup onlara

    da 2 el ateş ettiğini, Atatürk Mahallesine gidip tabanca-

    yı taşlar arasına sakladığını, arabayı da terk ettiğini,

    sonra yakalandığını, amacının hakimi korkutmak olduğunu

    beyan etmiştir.

    Abdullah Çınar 23.6.1987 tarihli ifadesinde, sanı

    ğın babası olduğunu, 3-4 sene evveline kadar oğlunun ga-

    yet normal olduğunu, bir kızla nişanlandığını, kayınbira

    derlerinin araya girip ayırmaları üzerine onlardan birini

  • - 34 -

    bıçakladığını, davaya İlhan Bey' in baktığını, bu olaydan

    sonra oğlunun anormal hareketler yaptığını, fevri hare-

    ketler bulunup evdeki eşyalara saldırdığını, bir gün ken-

    disine dahi el kaldırdığını belirtmiştir.

    Manisa Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Has. nin 30. 3.

    1987 tarih ve 1929 sayılı raporunda, 16.4.1985-26.4.1985

    tarihleri arasında "Dissosiatif Sendrom" tanısıyla yatı

    rılarak tedavi edildiği kayıtlıdır.

    İzmir 2.Ağır Ceza Mah.nin 20.10.1987 tarihli du-

    ruşmasında sanığın Adli Tıp Kurumu Gözlem İhtisas Daire-

    si' nde müşahade altına alınarak cezai ehliyetinin tesbit

    ettirilmesine karar verilmiştir.

    Muayene ve Müşahadesi : Muayeneler sırasında sa-

    nıkta düşünce yapısının bütünüyle bozulmuş bulunduğu,

    nonsistematik, dağınık paranoid tipte hezeyanların mevcut

    olduğu, sanığın hemen bütün çevreyi kendisine karşı ol-

    makla, onu kötü duruma düşürmekle, erkekliğini elinden

    almakla suçladığı görülmüş, sanığın her gittiği yerde

    karşılaştığı insanların kendisine sözle, elle sataştıkla

    rını, hakkında sürekli dedikodu çıkardıklarını, homosek-

    süellikle, ibnelikle, erkekliğinin olmaması ile suçla-

    dıklarını, haysiyetsiz, şerefsiz, aşağılık bir insan ola-

    rak adını kötüye çıkardıklarını ve bunun için ellerinden

    geleni yaptıklarını, hakimlerin, savcıların, polislerin

    ve nişanlandığı iki"kızın ailesinin bu kampanyayı bera-

    berce yürüttüklerini, sürekli olarak ilaçlandığını ve

    böylece herşeyi kaybettiğini iddia etmekte ve bu hezeyan-

    ların da sayı sız kişiyi sorumlu tutmak ta ve. her ç~ş it

    olayda bu düşünce bozukluğunu doğrulamaya ve haklı gös-

    termeye çalışmaktadır.

  • - 35 -

    Bu tablo içinde sanığın zihninde sağlıklı düşünce

    üretilememekte ve bütün muhteva arızi, yakıştırma ve var-

    sayımlarla dolu bulunmaktadır. Sanıkta durumuna vukuf

    muhakeme, iç görüş, idrak ve bilgi değerlendirilmesi ya-

    pılamamakta ve beyin merkezleriyle karşılıklı iletişim

    bütünüyle bozulmuş bulunmaktadır. Sanığın gerek olay ön-

    cesinde, gerek suçun işlendiği sıralarda süratle gelişen

    bir akıl hastalığının klinik görünümü bütünüyle mevcut

    bulunmakta ve bu halin giderek ilerleyici ve vasıf kay-

    bettirici bir hal aldığı görülmektedir.

    Sanığın sorumlu tutulduğu suçlu bu hastalık ara-

    sında tam bir illiyet bağı bulunmakta ve suç hezeyanların

    yönlendirdiği istikamette cereyan etmektedir. Sanığın

    silahını ateşlediği, hakim ve polis gerçekte sanık için

    spesifik hedefler olmayıp yetişebildiği düşman hedefler-

    den sadece ikisini teşkil etmekte ve sanığın kafasında

    varsaydığı sayısız düşmandan ikisini oluşturmaktadır.

    Bu sebeple sanığın silah tevcih ettiği, bu iki hedefe

    karşı kasdi ve planlı bir da\'ranışı bulunmadığı, önüne

    çıkan iki düşman olarak nitelendirdiği görüşüne varıl

    mıştır.

    Sanığın psikogramında 988/455 kişilik yapısında

    idrak fonksiyonlarının bozulmuş bulunduğu, sosyal ileti-

    şimlerin kopuk olduğu ve sanığın hastalığında esas psiko-

    dinamikleri oluşturan seksüel. obsesiyonların ağırlıklı

    olduğu görülmüştür.

    Sonuç ve Karar : Sanık Hasan Basri Çınar'ın dosya-

    sının tetkiki, muayenesi, müşahadesi ve psikogramı ne-

    ticesinde, aşikar perseküsyon hezeyanları ve absürdite

    ile belirli kronik paranoid şizofreni tesbit edilmekle

    suç sırasında ve halen ceza ehliyetinin bulunmadığı,

  • - 36 -

    durumunun TCK'nun 46.maddesine uyduğu, salah hali teessüs

    edene kadar kapalı bir akıl hastalıkları hastanesinde

    muhafaza ve tedavisinin gerektiği hakkındaki kanaat ve

    mütaleamızı bildirir rapor verildi. 8.11.1988.

    3) PSİKOPATİ

    A) Tanımı

    Doğum sırasında veya doğumdan sonra ortaya çıkan

    çeşitli etkiler altında, toplum ile çatışma biçiminde,

    bozuk insan ilişkileri ile belirlenen, kişinin kişilik

    ve ahlak açısından kusurlu davranış gösterdiği duruma

    psikopati denir (44). Psikopatinin ruhsal bir hastalık

    mı, yoksa bir kişilik bozukluğu mu olduğu tartışmalara

    konu olmuştur. Her iki görüşün de savunulmuş olmasına

    karşılık, günümüz psikiyatri çevrelerince, psikopatinin,

    bir kişilik bozukluğu olduğu görüşü kabul edilmektedir

    ( 45) .

    B) Özellikleri ve Suçla İlgisi :

    Psikopatlar ne tam olarak anormal ve ne de tam

    olarak normaldirler. Normal ile anormal arasındaki "ge-

    niş bir bölgeye" sıkışan insanlardır. Bu geniş bölgede

    bazısı çok delilik sınırına yaklaşır. Delilerden ayırt

    edilemeyecek derecede davranışlar gösterirler. Bir bölü-

    mü de doğala yakın durumdadırlar. Ancak tam akıllı da

    değildirler (46).

    (44)

    (45)

    Şenol: a.g.t., s.45.

    Akgün : a.g.e., s.137; Gökay İstanbul 1936, 4.Bası, s.286.

    (46) Erem: a.g.e., s.151-152.

    Ruh Hastalıkları - Paychiatrie,

  • - 37 -

    Kişilik bozuklukları yalnız psikiyatri için değil,

    özellikle son yıllarda gençlerde bireysel ve kollektif

    olarak görülen çeşitli reaksiyonları itibarile bütün in-

    sanlık için önemli bir psikososyal sorundur (47).

    Psikopatların davranışları açıkça ahlak dışı veya

    antisosyal olup impulsiv, sorumluluk duygusundan uzak

    davranışlarda bulunurlar. Sadece o ana ait ve narsistik

    doyum yollarını tercih ederler; sosyal kuralları dikkate

    almazlar ve bütün bu davranışlarından pek az sıkıntı ve

    suçluluk hissi duyarlar. Bir çoğu ise suçluluk hissi bir

    yana, bütün antisosyal davranışlarından büyük bir haz

    ve gurur duymaktadırlar (48).

    Psikopatların çeşitleri pek çoktur. Sürekli sıkın

    tı ve karamsarlık içinde bulunanlar, her an bir felaket

    bekleyenler, gökgürültüsünden deli gibi korkanlar, en

    ağır bir hastalığa tutulduğu korkusu ile titreyenler,

    dengesizler yani bir yaptığı diğerine uymayanlar, ekzant-

    rik dediğimiz kimselerin büyük bir kısmı, küçük neden-

    lerle şiddetli bir öfkeye kendini kaptıranlar veya büyük

    ümitsizliklere düşenler, hep psikopat grubuna dahildir-

    ler. Bunların iradesi zayıftır. Bu nedenle doğal güdüle-

    rine sınırlandırma getirmekte güçlük çekerler. Hoşlandık

    ları şeyi yapmaktan kendilerini alamazlar. Bu gibi kimse-

    lerin işledikleri hırsızlık, ırza geçme ve sair suçların

    psikolojik nedeni budur. Hayatın güçlüklerine, yoksunluk-

    larına dayanmak yetenekleri azdır. Serbest yaşama biçimi-

    ne uyum gösteremezler. Ceza evinde bir kaç gün hapsedil-

    dikten sonra ruh buhranları geçirenlerin psikopat olmala-

    rı ihtimali fazladır (49).

    (47) Adasal a.g.e., s.368. (48) Songar a.g.e., s.480. (49) Erem : a.g.e., s.153.

  • - 38 -

    Psikopatların belli başlı türleri arasında; sebat-

    sızlar, ataklar, antisosyaller, anarşistler, kavgacılar

    ve cinsel yaşam bozuklukları gösterenler sayılabilir(50).

    Clomen, psikopat kişiliğin özelliklerini şu beş

    bölümde toplamıştır :

    1) Vicdan gelişiminin yetersizliği yanında sıkıntı

    ve suçluluk duygularının bulunmayışı,

    2) Sorumsuzluk, tepki niteliğinde davranışlar ve

    "engellenme dayanıklılığının azlığı",

    3) Başkalarını sömürme konusunda Üzerlerinde olum-

    lu izlenim bırakarak topluma aykırı davranışlarda suçu

    başkası üzerine atma,

    4) İnsanlarla ilişkilerini sürekli biçimde sürdü-

    r ememe,

    5) Yasa tanımayıcı davranışlarda bulunma (51).

    Psikopatların ceza sorumluluklarının belirlenmesi

    her zaman kolay olmamaktadır. Çünki bunlarda genel olarak

    zeka işlemleri normal olduğu gibi, hatta çok ağır bir

    suç işleme bakımından iradeleri kuvvetlidir. Ancak kötü-

    lüğü ve olan olan girişkenliği engellemek hususunda ira-

    dece zayıftırlar, zira moral kütlükleri vardır. Bundan

    ötürü psikopatiyi bir zeka geriliği gibi bir ruh bozuklu-

    ğu saymak ve hiç olmazsa T.C.K. md.47'yi bunlara da uygu-

    lamak gerekir (52).

    (50) Alcsel R., s.39.

    (51) Akgün a.g.e., s.137-ı38.

    (52) Adasal a.g.e., s.380; Askeri Yargıtay 13.11.1970, 76/76 (Erem: a.g.e., s.156).

  • - 39 -

    Dinçmen'e göre (53); Psikopatik kişilik bozukluğu,

    olayların çok büyük bir çoğunluğunda ceza ehliyeti üzeri-

    ne etki etmez;· ancak pek nadir hallerde, sanığın kişilik

    yapısı ve psikopatolojisi ile işlenmiş bulunan suç ara-

    sında çok belirgin bir ilgi tesbit edildiği takdirde,

    psikopatik kişilik özellikleri taşıyan o kişinin o suçuna

    karşı ceza sorumluluğunda nisbi bir azalma düşünülebilir.

    Psikopatik veya diğer tipte kişilik bozukluğu gösteren

    kişilerin hukuk ehliyetleri genelde tam olarak kabul edi-

    lirse de, bazı ağır olaylarda, kişilerin tam bir hukuk

    ehliyetine sahip olmayacakları ve haklarında müşavir (MK.

    379) veya vasi (MK.355) tayininin uygun olabileceği ko-

    layca anlaşılır.

    Aksi düşüncede olan yazarlara göre; bu tip hasta-

    lara TCK.md.47'nin uygulanmasının, onları yeni bir suça

    hazırlamaktan, itmekten hatta destekleyici olmaktan başka

    bir işe yaramayacaktır. Çünki işlediği bir suç sonunda

    cezalandırılmadığını gören bir psikopat, bunun üzerine

    çok daha rahat, çok daha güvenli olarak yeni bir suç iş

    leme atılımında bulunmakta duraksama göstermeyecektir

    (54).

    (53) Dinçmen: a.g.e., s.137.

    (54) Akgün: a.g.e., s.138.

  • - 40 -

    4) PSİKOZ MANYAK DEPRESİF

    A) Tanımı

    Belirsiz zamanlarda periyodik, akut nöbetler ha-

    linde gelen, biri elem aşırılığı (depresyon), diğeri neşe

    ve hareket aşırılığı biçiminde ke;ıdini gösteren, ancak

    bunların aynı hastada birbirini izleyebildikleri veya

    karışabildikleri, bu nedenle psikopatoloji bakımından

    bir köprüye bağlanarak "manyak-depresiv psikoz" adını

    alan bir hastalıktır (55).

    B) Özellikleri ve Suçla İlgisi

    Bu psikoz zaman zaman ortaya çıkan eksitasyon-mani

    ve/veya depression-melankoli nöbetleri ile seyreder (56).

    1) Mani Hali : Öfori, emosyonel labilite, çok ko-

    nuşma (logore), fikir kaçışı ve motor faaliyette artma

    ile belirlenen klinik bir tablodur. Çoklukla başlangıcın

    da kısa süreli bir durgunluk devresi görülür. Hasta der-

    mansızlıktan, yorgunluk, çalışamama, baş ağrısı ve uyku-

    suzluktan şikayet eder. Bazen bu durgunluk yerine birkaç

    saatten birkaç .güne kadar sürebilen bir irritabilite ve

    heyecan devri dikkati çeker (57).

    Mani, şiddet ve ağırlık bakımından ortaya çıkan

    klinik tabloya göre hipomani, had mani, süregü mani, kon-

    füzyonlu mani (Bell manisi) olarak bölümlenebilir (58).

    (55) Adasal : a.g.e., s.216.

    (56) Dinçmen: a.g.e., s.71.

    (57) Songar: a.g.e., s.357.

    (58) Dinçmen: a.g.e., s.71.

  • - 41 -

    Başlangıçta çok kez birkaç gün süren durgunluk,

    sıkıntı, huzursuzluk, uykusuzluk, başağrısı, iştahsızlık

    ve kabızlık, çalışma isteksizliği gibi başlangıç dönemin-

    den sonra, ajitasyon ve eksitasyon başlar. Hasta yerinde

    duramaz. Baş dik, gözler canlıdır. Devamlı olarak yer

    değiştirir ve hareket eder. Çevresine ve kendisine ilgisi

    artar. Gönül okşayıcı sözler veya küfürlerle konuşur.

    Fikirden fikire atlama, konu bolluğu görülür. Yüksek ses-

    le konuşur. Sık sık müstehcen veya kaba konuşmalara

    rastlanır. Yaşamı toz pembe görmenin verdiği güven sonucu

    hesapsız girişimlerde bulunur. Erkek hastalarda daha faz-

    la olmak üzere, bol yazı yazma hali de görülür (59).

    2) Melankoli Hali : Sıkıntılı, kendisini suçlayı

    cı, üzüntülü davranışların artması, konuşmada, çağrışım

    larda yavaşlama ile kendisini gösteren bir psikozdur(60).

    Olayların çoğunda hastalığın başlangıcı sinsidir. Hasta-

    da gittikçe mizaç ve karakter değişikliği dikkati çekebi-

    lir. Günden güne hassas olmakta, en ufak olay karşısında

    duygulanarak ağlamakta, kolay heyecanlanıp sinirlenmek-

    tedir. Karamsar olup, karar vermekte zorluk çeker. Günlük

    işlerini ihmal etmeye başlar, verimi düşer, derbeder

    olur. Bunlarla birlikte bir takım fiziki şikayetler de

    görülür; baş ağrısı, meteorizm, hazımsızlık, kabız, za-

    yıflama gibi. Ayrıca uyku ve iştah kaybı da ortaya çıkar

    (61).

    Psikoz manyak depresif hastalığının adli psikiyat-

    ri açısından önemli olan· yönü işlenen suçun türü değil,

    kişinin o sırada sorumluluk taşıyıp taşımadığının saptan-

    masıdır. Çünkü bu hastalık nöbetleri kişide dönemler

    (59) Adasal : a.g.e., s.219; Aksel : R., s.7; Bauer, a.g.e., s.302; Dinçmen a.g.e., s.72; songar: a.g.e., s.358.

    (60) Dinçmen: a.g.e., s.72.

    (61) Aksel: R., s.10; Dinçmen: a.g.e., s.72; Songar: a.g.e., s.366.

  • - 42 -

    biçiminde ortaya çıkan klinik bir tablodur. Bu hastalığa

    yakalanmış bir kimsenin hastalığın herhangi bir depres-

    sion veya eksitasyon nöbeti sırasında işlemiş bulunduğu

    suçlara karşı ceza sorumluluğunun azalmış veya ortadan

    kalkmış olarak kabulüne karşılık, aynı kişi nöbetler dı

    şındaki serbest ara' da tam ceza sorumluluğuna sahiptir

    (62).

    Nöbetler sırasındaki ceza sorumluluğunun belirlen-

    mesinde, kişide bulunan klinik tablonun ağırlığı ve çeşi

    di gözönüne alınarak, bu akıl hastalığının kişinin gerçek

    ile ilgisi üzerine ve olayları kavrayıp onlardan sağlık

    lı sonuçlara varabilme yeteneği üzerine yapmış olduğu

    olumsuz etki sonucu kişinin hareket ile irade ve bilinç

    serbestisini etkileme derecesine göre ceza sorumluluğunun

    tamamen kalktığı veya azaldığı şeklinde bir karara varı

    lır. Bu karara varırken, suçun nevi ve işleniş tarzı,

    kişinin eylem sırasında göstermekte olduğu klinik tablo,

    suç ile klinik tablo arasındaki ilişki gözönüne alınır

    (63).

    Hasta kendine gönderilen bilirkişi çok defa, tama-

    men iyileşmiş, hiç bir psikopatolojik bulgu göstermeyen

    bir kişi ile karşı karşıya bulunmaktadır. Böyle durumlar-

    da retrospektiv olarak olayın tahlili, olaydan önceki

    ve olayı izleyen günlerde kişinin sağlık durumunu göste-

    ren tıbbi belgeler ve tanık beyanları ile suçun nevi ile

    işleniş biçimi, failin o tarihlerde verdiği ifadeler ile

    suç sırasındaki tutum ve davranışları, suç ile hastalığı

    arasındaki ilgi tüm olarak değerlendirilmek zorundadır

    (64).

    (62) Akgün a.g.e.,, s.J.,42; Dinçmen : a.g.e., s.73.

    (63) Dinçmen a.g.e., s.74.

    (64) Dinçmen a.g.e., s.74.

  • - 43 -

    5) PARANOİA

    A) Tanımı : Paranoia, olgunluk yaşlarında (35-45)

    başlayan, beyinde anatomik bir değişiklik yapmayan ve

    hall üsinasyon göstermeyen, düşüncedeki açıklık ve man-

    tıklılığın saklı kaldığı, sistemli ve sarsılmaz hezeyan-

    lar ile sürekli ilişki içinde olan bir akıl hastalığıdır.

    Az rastlanan bu hastalık, hezeyanlı fikirler dışında,

    akıl bozukluğuna ilişkin bir belirti göstermez (65).

    B) Özellikleri ve Suçla İlgisi :

    Fransızların "kronik sistematize hezeyanlar" adını

    verdiği bu psikoz esas olarak bir muhakeme bozukluğu ola-

    rak karşımıza çıkar. Paranoia'daki hezeyanlar hastalığın

    hemen hemen tek klinik belirtisi olup "sistemli"dirler.

    Sistemli hezeyan, hastanın karakterine ve kişilik yapısı

    na sıkı sıkıya bağlıdır, ayrıca belirli bir sıra, düzen

    ve açıklık içinde gelişir. Hastanın bütün affektiv gücü

    hezeyanlarının gösterdiği yönde toplanmıştır. Böylece

    hezeyanlı fikir ve inanış bütün davranışlarını etki altı

    na alır. Hezeyanına kuvvetle inanan ve çevresini inandır

    mak için de sayısız kanıtlar bulmaya çalışan hastanın

    günlük yaşamı hezeyanı ile uygunluk halindedir. Ona göre

    mağrur, kibirli, kendini beğenmiş, kuşkucu, etrafını in-

    celeyen tavırlar takınır (66). Güvensizlik ve alınganlık

    ları herşeye karşı kendilerini kuşlulandırır. Uf ak bir

    şeyden kuşkulandıkları bir selamı yorumladıkları gibi

    daima otoriter olarak kendilerine sığınanları korurlar

    ve üstünlüklerini kanıtlayacak her çeşit fedakarlığı ya-

    parlar, hatta hayvanların koruyucusu olurlar. Tutkuları

    nın bilinçdışı ~ekirdeğine göre bunlar ya megaloman

    (65) Ünver : a.g.t., s.18.

    (66) Songar : a.g.e., s.351.

  • - 44 -

    tiptedirler, ya son derece mistik dindarlıkla sosyal ve

    politik işlere karışırlar. Çoğu kez bunların bütün bu

    düşünceleri hayali mahiyette ve bir. bakıma tatmin arayan

    hayallerden ibarettir (67).

    Hastalarda, muhakemesinin tek bir kısmını ilgilen-

    diren ve mükemmel bir düşünce arşi tek ton isini gösteren

    sistemli hezeyinların dışında en uf ak bir psikopatolojik

    bulgu yoktur. Bu nedenle, hasta, hezeyanlarını öylesine

    mükemmel bir düşünce sistemi içinde ve inandırıcı bir

    şekilde anlatır ve öylesine -hezeyanı hariç- mükemmel

    bir kişilik organizasyonu gösterir ki, çoğunlukla, hekim

    olmayanlarca hasta olduğu anlaşılmaz. Bu özellikleri ne-

    deni ile "makul delilik" olarak da bilinen paranoida ke-

    şif, aşk, kıskançlık, perseküsyon, hak arama klinik şe

    killeri ayrımlanabilir (68).

    Klasik psikiyatri kitapları genel olarak paranoia'

    nın klinik gelişmesini dört devreye ayırırlar

    1) Analiz ve yorumlama dönemi,

    2) Perseküsyon de