Upload
others
View
7
Download
0
Embed Size (px)
Citation preview
)
r
T.C. İST ANBUL ÜNİVERSİTESİ ADLİ TIP ENSTİTÜSÜ
TAM VE KISMİ AKIL HASTALIKLARININ CEZA SORUMLULU'C}UNA ETKİSİ
YÜKSEK LİSANS TEZİ
Nejat Hüseyin ÖZAL
Tez Danışmanı : Prof.Dr.Niyazi ÖKTEM
İstanbul - 1991
T.C. İST ANBUL ÜNİVERSİTESİ ADLİ TIP ENSTİTÜSÜ
TAM ve KISI\ıll AKIL HASf ALIKLARININ
CEZA SORUMLULUGUNA ETKİSİ
YÜKSEK LİSANS TEZİ
Nejat Hüseyin ÖZAL
Tez Danışmanı
Prof.Dr. Niyazi ôKTEM
İstanbul - 1991
A.D.
a.g.e.
a.g.t.
As.Yar.
B.K.
c.
C.D.
C.G.K.
C.İ.H.K.
C.M.U.K.
C.Y.H.
Ç.M.K.
D.
D.D.P.
D.T.
H.S.P.
İ.Ü.H.F.M.
md.
M.K.
M.P.
N.T.C.H.
R .
KISALTMALAR
Adalet Dergisi
Adı Geçen Eser
Adı Geçen Tez
Askeri Yargıtay
Borçlar Kanunu
· · Cilt
Ceza Dairesi
Ceza Genel Kurulu
Cezaların İnfazı Hakkındaki Kanun
Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunu
Ceza Yargılaması Hukuku
Çocuk Mahkemelerinin Kuruluşu, Görev ve
Yargılama Usulleri Hakkında Kanun
daire
Deskriptive Ve Dinamik Psikiyatri
Doktora Tezi
Hazırlık Soruşturması ve Polis
İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi Mec-muası
Madde
Medeni Kanun
Medikal Psikoloji
Nazari ve Tatbiki Ceza Hukuku
Raporlar
S.H.M.
sy.
s.
T.C.H.
T.C.K.
vd.
YY•
Sarhoşluk Halinde İslenen Suçlarda Cezai
Mes'uliyet
Sayı
Sayfa
Türk Ceza Hukuku
Türk Ceza Kanunu
ve devamı
yüzyıl
İ Ç İ N D E K İ L E R
Sayfa
- İÇİNDEKİLER .................................... - KISALTMALAR .................................... - GİRİŞ ..........................................
BİRİNCİ BÖLÜM
BAZI AKIL HASTALIKLARININ TIBBI
YÖNDEN İNCELENMESİ
1
3
I) AKIL HASTALIKLARININ SINIFLANDIRILMASI 3
II) SUÇ ve AKIL HASTALIKLARININ İLİŞKİSİ ...... .. 11
III) CEZA SORUMLULUGUNU ETKİLEYEN BAZI AKIL
HASTALIKLARI . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 14
1) EPİLEPSİ (SAR'A) ......................... 14
A) Tanımı . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 14
B) Özellikleri ve Suçla İlgisi . . . . . . . . . . . 14
2) ş İZOFRENİ . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 25
A) Tanımı . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 25
B) Özellikleri ve Suçla İlgisi . . . . . . . . . . . 25
3) PSİKOPATİ . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 36
A) Tanımı . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 36
B) Özellikleri ve Suçla İlgisi . . . . . . . . . . . 36
4) PSİKOZ MANYAK DEPRESİF ................... 40
A) Tanımı . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 40
B) Özellikleri ve Suçla İlgisi ........... 40
5) PARANOIA . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 43
A) Tanımı . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 43
B) Özellikleri . ve Suçla İlgisi . . . . . . . . . . . 43
Sayfa
6) ZEKA GERİLİKLERİ (OLİGOPHRENİA) .......... 45
A) Tanımı . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 45
B) Özellikleri ve Suçla İlgisi . . . . . . . . . . . 46
7) YAŞLILIK BUNAMASI (DEMANS SENİL) ......... 50
A) Tanımı . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 50
B) Özellikleri ve Suçla İlgisi . . . . . . . . • • . 50
8) PARALİZİ JENERAL . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 51 A) Tanımı . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 51
B) Özellikleri ve Suçla İlgisi ........... 51
9) NEVROTİK BOZUKLUKLAR ..................... 53
A) Tanımı . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 53
B) Özellikleri ve Suçla İlgisi . . • • . . • . . . . 53
10) UYURGEZERLİK............................. 55
A) Tanımı ............................... .
B) Özellikleri ve Suçla İlgisi ••.•..•••..
11) İPNOTİK TELKİNLER ....................... .
A) A) Tanımı ••••....••••...••.•••..•.••••••.
B) Özellikleri ve Suçla İlgisi
55
55
58
58
58
12) KLEPTOMANI . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 61
A) Tanımı . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 61
B) Özellikleri ve Suçla İlgisi . . • • • . . • • . . 61
13) MADDE BAGIMLILIGI ........................ 62
A) Tanımı . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 62 . ' B) Özellikleri ve Suçla İlgisi
İKİNCİ BÖLÜM
TANIM ve TARİHÇE
........... 63
I) TANIM ............................ .-. . . . . . . . . . . 67
II) TARİHÇE ..................................... 1) ESKİ ÇAGDA ...............................
70
71
Sayfa
A) Roma Hukukunda . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 71
B) Cermen Hukukunda .. .. .. .. .. . .. .. .. .. .. . 72
2) ORTA ÇAGDA .. .. .. .. .. . .. .. .. . .. .. .. . .. .. .. 72
A) Kilise Hukukunda...................... 73
B) İslam Hukukunda 73
3) YENİ ZAMANLAR CEZA HUKUKUNDA............. 76
4) ÜLKEMİZDEKİ DURUM........................ 77
ÜÇÜNCÜ BÖLÜM
KUSURLULUK KAVRAMI, KONU İLE İLGİLİ TEORİLER ve KANUNİ SİSTEMLER 79
I) KUSURLULUK KAVRAMI .......................... 79 1) GENEL OLARAK . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 79 2) KUSURLULUK HAKKINDA PSİKOLOJİK ve NORMATİF
TEORILER . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 81
a) Psikolojik Teori .. . . .. .. .. . .. . .. .. . .. . 81
b) Normatif Teori . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 82
II) CEZA SORUMLULUGUNU AÇIKLAYAN TEORİLER .. ... .. 84 1) KLASİK TEORİ .. .. . .. .. .. . .. . . .. .. .. . .. . .. . 84 2) POZİTİVİST TEORİ .. .. .. .. .. .. .. .. . .. . .. .. . 87
III) AKIL HASTALIKLARININ TAYİNİ BAKIMINDAN
VAROLAN KANUNİ SİSTEMLER .. •... . . . . . . . . . . . . . . 89 1) BİYOLOJİK SİSTEM . . . . . . . . . . . • . . . . . . . . . . . . . 89
2) PSİKOLOJİK SİSTEM ........................ 89
3) KARMA SISTEM· ....... ~.................. ... 90
4) TÜRK CEZA KANUNU'NUN SİSTEMİ ............. 90
DÖRDÜNCÜ BÖLÜM
TAM ve KISMİ AKIL HASTALIKLARINİN ESAS ve USUL YÖNÜNDEN İNCELENMESİ 92
I) TAM AKIL HASTALIGI .......................... 92
1) AKIL HASTALIGININ KANUNİ ŞARTLARI ........ 92
A) Akıl Hastalığının Bilinç ve Davranış
Serbestisini Tamamen Kaldıracak
Sayfa
Derecede Olması . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 92
B) Akıl Hastalığının Eylemin İşlendiği
Sırada Varolması . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 98
C) Akıl Hastalığının Mütemadi, Müteselsil
ve İtiyadi Suçlardaki Etkileri ...•.... 104
a) Mütemadi Suçlarda .................. 104
b) Müteselsil Suçlarda ................ 104
2) AKIL HASTALIGININ CEZA SORUMLULUGUNA
ETKİSİ KONUSUNDA USUL HUKUKU BAKIMINDAN
MEYDANA GETİRDİGİ SONUÇLAR . . . . . . . . . • . . . . . 106
A) Sanığın Eylemi İşlediği Sırada Akıl
Hastası Olması . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 106
a) Sanığın Eylemi İşlediği Sırada Akıl
Hastası Olduğunun Hazırlık Soruştur-
ması Sırasında Anlaşılması . . . . . . . . . 106
b) Sanığın Eylemi İşlediği Sırada Akıl
Hastalığı Altında Olduğunun Duruşma
sırasında Anlaşılması .. . . . . . .. .. . . . 110
B) Mahkumiyet Kararı Kesinleştikten Sonra
Hükümlünün Akıl Hastalığına Yakalanması 115
C) Failin Eylemi İşlemesinden Sonra Akıl
Hastalığına Yakalanması ...........•... 117
II) TAM OLMAYAN (KISMI) AKIL HASTALIGI ...•.. .... 119
1) LEHTEKİ ve ALEYHTEKİ FİKİRLER ...•..•.•.•. 119
2) T.C.K. 'NUN 47.NCİ MADDESİ .•.........•.... 123
3) KISM! AKIL HASTALIGININ BAZI CEZA HUKUKU
KAVRAMLARI İLE OLAN İLİŞKİSİ ............. 125
Sayfa
III) CEZA SORUMLULUGUNU ETKİLEYEN ARIZI SEBEPLER
(T.C.K. md.48) . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 132 1) GENEL OLARAK . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 132
2) ARIZI ve İSTEMEYEREK SARHOŞLUK ......... .. 139 3) GÖNÜLLÜ ve İSTEYEREK SARHOŞLUK ........... 142
BEŞİNCİ BÖLÜM
TEDBİRLER ve KÜÇÜK SUÇLULAR HAKKINDAKİ DÜZENLEMELER 147
I) AKIL HASTASI SUÇLULAR HAKKINDAKİ TEDBİRLER 147
II) TÜRK CEZA HUKUKUNUN SİSTEMİ ................. 150
1) EMNİYET TEDBİRİNE HÜKMEDECEK MERCİ ....... 150 2) EMNİYET TEDBİRİNİN SÜRESİ . . . . . . . . . . . . . . . . 151 3) EMNİYET TEDBİRİNİN SONA ERMESİ ........... 151
4) TEDBİRİN UYGULANACAGI YER................ 152 5) UYUŞTURUCU MADDE KULLANMA ve SARHOŞLUK
SllÇLARI İLE İLGİLİ TEDBİRLER . . . . . . . . . . . . . 153
III) IRS! OLARAK GEÇEN AKIL HASTALIKLARI İLE
MÜCADELEDE UYGULANAN TEDBİRLER .............. 155
IV) AKIL HASTASI KÜÇÜK SUÇLULAR HAKKINDAKİ DÜZENLEMELER ................................ 157
V) AKIL HASTASI SUÇLULARIN CEBRİ TEDAVİSİ ...... 159
S O N U Ç ........................................ 163
"YARARLANILAN KAYNAKLAR ........................... 164
G İ R İ Ş
Her birey mensubu bulunduğu grupta bir mevki sahi-
bi olmak arzusunu taşır ve bu arzu onun davranışının en
başta gelen saikini oluşturur. Birey bu mevkii, içinde
yaşadığı topluluğun değer ölçülerine, standartlarına uy-
gun bir biçimde davranmakla kazanabilir. Hastalığı yüzün-
den çevresine uyum yeteneği azalmış veya tamamen ortadan
kalkmış bulunan akıl hastası doğal olarak, dahil olduğu
sosyal gruptaki mevkiini er veya geç kaybedecektir. Bu
nedenle çevresinde prestijini kaybeden akıl hastası, çev-
resinde bulunanlardan özel bir ilgi görmediği takdirde
kendisine itibar sağlayabileceği bir çevre arayacak ve
oraya yerleşecektir. Bu çevre toplumun şartlarına ayak
uyduramayanların çevresi olacaktır. Bu tür yerlerde ser-
seriler, suçlular, alkolikler, uyuşturucu madde tutkunla-
rı ve diğer akıl hastaları göze batacak bir çoğunluk
oluştururlar. Böyle çevrelerde suç yolu toplumsal itibar
sağlamanın en başta gelen yoludur. Doğrudan doğruya has-
talığın neden olduğu ruh hali sonucunda suç işlemeyen
akıl hastaları, akıl hastalığı nedeni ile düştükleri çev-
renin sosyal etkileri altında suç işleyebilirler (1).
Bu nedenlerle akıl hastaları tıp biliminin olduğu kadar
hukuk biliminin de ilgi alanına girmektedir.
Genel olarak.akıl hastaları için özel bir suç türü
düşünülmemektedir. Yani bunlar her türde suçu işleyebil
mektedirler; Nitekim Ankara Tıp Fakültesi Adli Tıp
( 1) Dönmezer, Cebiroğlu, Gürelli : Akıl Hastalığı ve Suç, İstanbul Üniversitesi Ceza Hukuku ve Kriminoloji Enstitüsü, Akıl Hasta-larına Karşı Cemiyetin Müdafaası, İstanbul 1958, s.93; Aktan: Suç ve Suçluluk Nedenleri ve Kriminolojik Bir Yaklaşım, AD, sy.2, s.93.
- 2 -
Enstitüsü'nde 1956-62 yıllarını kapsayan 390 suçlunun
incelenmesinde, 63 kişinin akıl hastası olduğu belirlen-
miştir. İçlerinden % 3l'ini ahmakların (debillerin),
% 24'ünü şizofrenlerin, % ll'ini budalaların (embesille-rin), % 9, 5 'unu yaşlı bunakların, % 7 'sini manyakların,
% 6,3'ünü alkol bağımlılarının, % 4,7'sini psikopatların,
% 3,l'ini paramanyakların, % 3,l'ini kuruntuların (hipo-
kondriyakların) ve % l,6'sını da esrar bunaklarının oluş
turduğu görülmüştür. Bunların en çok rastlanan suçları
da hırsızlık, yaralama, adam öldürme, hakaret, ırza geçme
ve sarhoşken çevreyi rahatsız etmedir (2).
Akıl hastalığı ile suç arasındaki bağlantı ilgi
çekicidir. Belirli insan gruplarına göre suç işleme yüz-
desi, akıl hastalarında en yüksek düzeydedir. Daha doğru
bir deyişle akıl hastalarının reaksiyonları, çoğu zaman
toplum kurallarının dışına çıkmakta, toplumun suç diye
kabul ettiği eylemlere benzemektedir. Sonuç olarak akıl
hastalarının reaksiyonları ile toplumun suç olarak nite-
lendirdiği eylemler arasında yakınlık bulunmaktadır. Bir
akıl hastası, davranışları ile tıp bilimini ve hukuku
beraberce ilgilendiren bir olay olmaktadır. Akıl hasta-
lıklarının erken belirlenmesi ve teşhisi bugün kendi çı
karları kadar, toplumun çıkarları bakımından da gerekli-.
dir. Bu nedenlerle insan toplulukları, kendi inanış,
yaşayış biçimleri ve normlarına uymayan, yasaların sını
rına tecavüz eden olaylar karşısında gitgide .daha hassas
davranmaktadır. Suç ve suçlu sosyal bir problem olarak
gitgide daha önem kazanmaktadır (3).
(2) Akgün : Adli Ps~kiyatri, Ankara 1987,. s.75.
(3) Mokhtar : Türk Hukuk Sisteminde Akıl Hastalarının Cezai Sorumlu-luğu ve Bu Hastalığa Karşı Toplumun Korunması, Yüksek Lisans Tezi, İstanbul 1989, s.l vd.
B İ R İ N C İ B Ö L Ü M
BAZI AKIL HASTALIKLARININ
TIBBİ YÖNDEN İNCELENMESİ
I. AKIL HASTALIKLARININ SINIFLANDIRILMASI
Akıl hastalıklarının sınıflandırılması bugün psi-
kiatrinin önemli problemlerinden birini oluşturmaktadır.
Hipokrat' tan bu yana akıl hastalıklarının etyolojiye ve
her günün değişen fizyolojik ve psikolojik görüşlerine
göre başta Kraegelin'in ve eski ünlü Fransız ruh hekimle-
rinin bölümlenmeleri olmak üzere, birbirinden farklı sı
nıflandırmalar yapılmıştır. Bugün de yeni yeni yaklaşım
lar ortaya atılmaktadır. Fakat denilebilir ki halen de
standart bir duruma sokulmuş, yeterli ve her klinikçe
benimsenilmiş bir sınıflandırma yoktur (4).
Akıl hastalıkları, ilk kez 1896 yılında E.Kraege-
lin tarafından tanımlanmış ve sınıflandırılmıştır (tamam-
layıcı Psikiyatri-Descriptive Psyciatry). Psikanalizin
getirdiği dinamik ilkeler ve Adolf Meyer'in "psikobiyolo-
ji" okulunun etkisiyle, yirminci yüzyılın ikinci yarısına
doğru öncelikle A.B.D. 'de tanımlayıcı psikiyatrinin ağır
lığı azalmıştır. Daha sonra, 1952 yılında Amerikan Psiki-
yatri Derneği tarafından DSM-I (Tanı ve İstatistiksel
El Kitabı - Diagnostic and Statistical Manual) ile hasta-
lıklar birer tepk~ (reaction) olarak sınıflandırılmıştır
(5). Bununla beraber çeşitli psikiyatri okulları ve tıp
(4) Adasal : Ruh Ha~talıkları, Ankara, 1976, s.25.
(5) Ünver : Ceza Hukukunda Akı~ Hastalı~ı ve Ceza Sorumluluğuna Et-kisi, Yüksek Lisans Tezi, Istanbul Universitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Kamu Hukuku Bölümü, 1989, s.9.
- 4 -
merkezleri kendi teorik anlayışlarına göre bunu değiştir
mektedirler. Amerikan Psikiyatri Derneği'nin yapmış oldu-
·ğu sınıflandırmaya göre akıl hastalıkları dört ana gruba
ayrılmakta, bunlar da kendi aralarında ayırıma tabi tu-
tulmaktadırlar.
I. Psikozlar
A. Organik Psikozlar
Beyin dokusunda organik değişikliklerle ortaya çıkan
ve belirli bir etyolojinin belirlenebildiği psikozlar-
dır. İki grupta toplanır :
a) Akut Beyin Sendromları (kafa içi infeksiyonları-
Sistemik infeksiyonlar İlaç zehirlenmeleri
Alok alışkanlığı - Akut hallusinosis - Delirium
tremens - Kafa trafmaları - Dolaşım bozuklukları
Metabolik bozukluklar - İntrakranien tümörler -
Bilinmeyen sebepler.
b) Kronik Beyin Sendromları
- Senil Demanslar
- Presenil Dernanslar
- Arterioskleroz Serebral
- Merkezi sinir sistemi sif ilizi
- Sif ilizden başka serebral inf eksiyonlar
- Epilepsiler
- Kafa travmaları
- Metabolizma hastalıkları, vitamin eksiklikleri,
gelişim kusuriarı ve glandüler bozukluklar
- Zeka gerilikleri
B. Fonksiyonel Psikozlar
· Beyin dokusunda strüktürel değişiklikler yapmayan ve
belirli organik sebeplerin bulunamapığı, psikogenik
orijinde psikozlardır.
- 5 -
Şunlar sıralanır
Kritik psikotik reaksiyonlar
Affektif reaksiyonlar : Psikoz manyak depressif, ·
mani tipi - Psikoz manyak depressif, melankoli
tipi - Psikoz depressif reaksiyon
Şizof renik reaksiyonlar
(Basit - Hebefrenik - Katatonik - Paranoid - Akut
dif f eransiye - Kronik dif f eransiye - Şizoaf f ektif-
Psodönevrotik - Residüel tipler)
Paranoid reaksiyonlar
Paranoid haller
II. Psikonevrozlar
Anksiyete reaksiyonu
Histeri : Anksiyete histerisi - kan versiyon reaksi-
yonu - Dissosiatif reaksiyon
Fobik reaksiyon
Obsessif kompulsif reaksiyon
Nevrastenik reaksiyon
Hipokondriasis (kuruntu halleri)
III. Psikof izyolo.iik fozukluklar
(Psikosomatik Sendromlar)
(Psikofizyolojik deri - vasküler - solunum - gastro inte-
sital - genito üriner sistem reaksiyonları)
IV. Psikopatik Reaksiyonlar
(Karakter Bozuklukları) (6).
1980 yılında. hastalıklar sistematik ve ayrıntılı
olarak, onsekiz grup altında, her hastalık ayrı ayrı ve
açık-seçik bir biçimde sınıflandırılmıştır (7). Bugün,
genelde Dünya Sağlık Örgütü tarafından yapılan sınıflan
dırma esas alınmaktadır (Tablo 1)(8).
(6) Adasal : a.g.e., s.26-27. (7) Arkonaç : Psikiyatrik Semptomlar ve Sendromlar, 2.Bası, İstanbul
1987, s.13. (8) Dinçmen : Adli Psikiyatri, İstanbul, 1984, s.53-60.
TABLO I
PSİKOZLAR (290/299)
ORGANİK PSİKCYI'İK DURUMLAR (290/294)
290. SENİL ve PRESENİL ORGANİK PSİKCYI'İK
290.0 Senil demans, basit tip 290.1 Presenil demans 290.2 Senil demans, depresif ve paranoid tip 290.3 Akut konfüzyonel durumla birlikte scnil
demans 290.4 Aterosklerotik demans 290.8 Başka 290.9 Belirlenmemiş
291 ALKOL PSİKOZLARI
291.0 Dclirium tremens 291.1 Korsakoff psikozu, alkolik 291.2 Başka alkolik demans 291.3 Başka alkolik hallüsinoz 291.4 Patolojik sarhoşluk 291.5 Alkolik kıskançlık 291.8 Başka 291.9 Belirlenmemiş
292 İLAÇ PSİKOZLARI
292.0 İlaç yoksunluğu sendromu 292.1 İlaçların neden oldugu paranoid ve/veya
hallüsinatuvar durumlar
292.2 Patolojik ilaç entoksikasyonu 292.8 Başka 292.9 Belirlenmemiş
293 GELİP GEÇİCİ ORGANİK PSİKOTİK DURUMLAR
293.0 Akut konfüzyonel durum 293.1 Subakut konfüzyonel durum 293.8 Başka 293.9 Belirlenmemiş
294
294.0
2CJ4.l
294.8 2Q4 .9
295
295.0 295.1 295.2 295.3 295.4
BAŞKA ORGANİK PSİKCYI'İK DURUMLAR (KRONİK)
Korsakoff psikozu veya sendromu (alkolik olmayan) Başka yerde sınıflandırılan durumlnra bağlı demans Başka
Belirlenmemiş
DİCER PSİKOZLAR (295/299)
SKİZOFRENİK PSİKOZLAR
Basit tip Hebefrenik tip Katotonik tip Paranoid tip Akut skizof renik nöbet
O\
Tablo I devam
295.5 295.6 295.7 295.8 295.9
296
296.0 296.1 296.2
296.3
296.4 296.5
296.6
296.8 296.9
Latent skizofreni Rezidüel skizofreni Skizoaf f ektif tip · Başka
Belirlenmemiş
AFFEKTİF PSİKOZLAR
Manik/depresif psikoz, manik tip Manik/depresif psikoz, depresif tip Manik/depresif psikoz, döngülü tip, m
300.8 300.9
301
301.0 301.1 301.2 301.3 301.4 301.5 301.6 301.7
301.8 301.9
302
302.0 302.1 302.2 302.3 302.4 302.5 302.6 302.7 302.8 302.9
Tablo I devam
Başka nevrotik bozukluklar Belirlenmemiş
KİŞİLİK BOZUKLUKLARI
Paranoid kişilik bozukluğu Af fektif kişilik bozukluğu Skizoid kişilik bozukluğu Eksplozif kişilik bozukluğu Anankastik kişilik bozukluğu Histerik kişilik bozukluğu Astenik kişilik bozukluğu Kişilik bozukluğu (sosyopatik ve asosyal yönleri ağır basan) Başka kişilik bozuklukları
Belirlenmemiş
CİNSEL SAPMA ve BOZUKLUKLAR
Homo-seksüalite (eşcinsellik) Bestialite (hayvana cinsel sevi) Pedofili (çocuğa cinsel sevi) Transvestizm Gösterimcilik (exhibitionism) Trans-seksüalite Psiko-seksüel özdeşim bozuklukları Frigidite ve empotans Başka Belirlenmemiş
303
304
304.0 304.1 304.2 304.3 304.4 304.5 304.6 304.7
304.8
304.9
305
305.0 305.1 305.2 305.3 305.4 305.5 305.6 305.7 305.8 305.9
ALKOL BAGIMLILIGI SENDROMU
İLAÇ BAGIMLILIGI
Morfin tipi Barbitürat tipi Kokain Kannabis Anf etamin tipi ve başka psikostimüla~lar Hallüsionojenler Başka
Morfin tipi ilaçla bir başkasının birlik-te kullanımı Morfin tipi ilaç dışında başka ilaçlnrın birlikte kullanımı Belirlenmemiş
BAGIMLILIK OIMAKSIZIN İLAÇLARIN KÖTÜ KULLANIMI Alkol Tütün Kanmıbis
Hallüsinojenler Barbitüratlar ve trankilizanlar Morfin tipi Kokain tipi Amf etamin tipi Antidepressanlar Başka, karışık veya belirlenmemiş
00
306
306.0 306.1
306.2
306.3 306.4
306.5 306.6 306.7 306.8 306.9
307
307.0 307.1 307.2 307.3 307.4 307.5 307.6 307.7 307.8
307.9
Tablo I devam
RUHSAL FAKTÖRLERDEN KAYNAKLANAN F~ZYOLOJİK İŞLEV BOZUKLUKLARI
Kas/iskelet (psikojenik tortikolis) Solunum (hava açlığı, hıçkırık, hiperven-tilasyon, esneme v.b.) Kalp/damar (kalp nevrozu, nöro-Hi.rkiilntuvnr ııstcnJ.) Deri (psikojenik kaşıntı) Mide/barsak (hava yutma, psikojenik kusma) Genito-üriner (Psikojenik dismenore) Endokrin Özel duyu organları Başka
Belirlenmemiş
BAŞKA YERDE SINIFLANDIRILMAYAN ÖZEL BELİRTİ veya SENDROMLAR
Pepeleme ve kekeleme Anoreksiya nervoza Tikler Stereotipik tekrarlayıcı hareketler Özgül uyku bozuklukları Başka ve belirlenmemiş yeme bozuklukları Enürezis Enkoprezis Psikalji (gerilim, baş ağrısı, ruhsal bel ağrısı gibi) Başka ve belirlenmemiş (saç yolma, tırnak yeme,masturbasyon v.b)
308
308.0 308.1 308.2 308.3 308.4 ]08.9
309
309.0 309.l 309.2 309.3 309.8 309.9
310
310.0 310.1 310.2
310.8 310.9
311
AKUT STRES REAKSİYONU
Daha çok duygulanımda bozukluk Daha çok bilinçde bozukluk Daha çok psikomotor alanda bozukluk Başka
Knrışık
Be11rlerımcm.lş
UYUM REAKSİYONU
Kısa depresif reaksiyon Uzamış depresif reaksiyon Başka duygusal bozukluk ile birlikte Davranış bozukluğu ile birlikte Başka
Belirlenmemiş
ORGANİK BEYİN ZEDELENMESİNDEN SONRA OLUŞAN PSİKOTİK OLMAYAN ÖZGÜL BOZUKLUKLAR
Frontal lob sendromu Başka tip kognitif veya kişilik değişimi Kafa-darbesi sonrası ( post-concussion) sendromu Başka
Belirlenmemiş
BAŞKA YERDE SINIFLANDIRILMAYAN DEPRESİF BOZUKLUK Depresyon, Depresif Durum, Depresif bozukluk
\O
312
312.0 312.1 312.2 312.J 312.8 312.9
313
313.0 313.1 313.2
313.3 313.8 313.9
314
314.0 314.1 314.2 314.8 314.9
Tablo I devam
BAŞKA YERDE SINIFLANDIRILMAYAN DAVRANIM (CONDUCI') BOZUKLUGU
Asosyal davranım bozukluRu Sosyal davranım bozukluğu KompUlsif davranım bozukluRu Dovrnnım ve cluyRulnrın birlikle lıo;111k l 11}~11 Başka Belirlenmemiş
ÇOCUKLUK ve ERGENLİGİN ÖZGÜL DUYGUSAL BOZUKLUGU
Bunaltı (onxiety) ve korku ile birliktr Mutsuzluk ve acı çekme ile birlikte Duyarlılık, utangaçlık ve toplumsal çekilme ile birlikte İlişki sorunları Başka veya karışık Belirlenmemiş
ÇOCUKLUK ÇAGI HİPERKİNETİK SENDROMU
I~reket ve dikkatin basit bozukluğu Gelişim geriliği ile birlikte hiperkinezis H1perkinetik davranış bozukluğu Başka
Belirlenmemiş
315 ÖZGÜL GELİŞİM GECİKMELERİ
315.0 Özgül okuma geriliği 115.l Öigül aritmetik geriligi 315.2 Başka özgül öğrenme güçlükleri '11').3 Gcli şimscl konuşma veya dLl bozuklıı~ıı :ı I '.) .I• Üzg\il motor gerillk 315.5 Karışık gelişim bozukluğu 315.8 Bnşka 315.9 Belirlenmemiş
316 BAŞKA YERDE SINIFLANDIRILAN HASTALIKLARA HAGLI RUHSAL FAKTÖRLER
ZEKA GERİLİGİ (317/319)
317 HAFİF ZEKA GERİLİGİ
318 BELİRLENMİŞ BAŞKA ZEKA GERİLİGİ
318.0 Orta zeka geriliği 318.1 Ağır zeka geriliği 318.2 Derin zeka geriliği
319 BELİRLENMEMİŞ ZEKA GERİLİGİ
1 1---' o
II) SUÇ ve AKIL HASTALIKLARININ İLİŞKİSİ
20.yy.'da psikiyatride büyük bir gelişme olmuş
ve insanın değişik davranışları arasında suçu da bilimin
açıklayabileceğine kuvvetle inanılmıştır. Psikiyatr'lar
suçu tam olarak açıklayabileceklerini iddia etmişlerdir
( 9) .
Adını Latince "crimen" sözcüğünden almış olan suç,
bir çok düşünürce değişik biçimlerde tanımlanmaya çalı
şılmıştır. Suçun homojen bir olgu kabul edilemeyeceği,
türlü nedenlere bağlı olabileceği gibi, bir çağdan öbü-
rüne, bir yönetimden bir başkasına değişkenlik göstere-
ceği sonucuna varılabilir (10).
Psikiyatri açısından da suç üzerinde ruhsal ve
toplumsal etmenlerin rol oynadıkları, bunların başlıca
üç grupta toplanabilecekleri kabul edilmektedir Doğru
dan ruhsal bozukluklar, beyin hastalıklarına bağlı olarak
ortaya çıkışlar ve toplumdaki hızlı değişimler (11).
Akıl hastalığının hemen her türü ile suç arasında
bir ilişkinin olduğu, saykosiz, nürosiz, organik beyin
hastalığı ve epilepsinin suç işlenmesinde etkili faktör-
lerden birisi olduğu belirtilmiştir (12).
Bazı araştırıcılar, suçlu akıl hastalarını ince-
lediklerinde, çoğunun küçük yaşlarda sevgi ve şefkatten
yoksunluk çektikler~ni ve sonradan karşılaştıkları sorum-
luluk getiren durumları göğüsleyecek gücü edinememiş
(9) Dönmezer : Kriminoloji, İstanbul 1981, s.184.
(10) Akgün a.g.e., s.56.
(11) Akgün a.g.e., s.56.
(12) Yücel : Suç Vakıasının Psikolojik Yönden Tahlili, AD, 1965, sy.3, s.372.
- 12 -
olduklarını ileri sürmüşlerdir. Ancak bu sonuç hemen her
suçlu için geçerli olabilir ve sadece suç işlemiş akıl
hastaları için düşünülemez (13). Psikolojik bakımdan ruh-
sal ve akılsal anormallik, ruhsal uyuşmazlıkları sonuçla-
yan, gerçeği kabul edememek yeteneksizliğini, ehliyetsiz-
liğini belirtir. Küçük yaşlardan itibaren karşılaşılan
yaşam zorlukları, hayal kırıklıkları, meslek hayatındaki
başarısızlıklar kişide öyle bir takım ruhsal kompleksler
meydana getirmiş olabilir ki, bu durum onun yetişkin bir
insanın taşıması gereken sorumluluğu kavrayabilmesini
olanaksız hale sokar ve onu artık yaşam gerçeklerine uy-
gun şekilde cevap veremez hale getirir. Kendilerindeki
ruhsal uyuşmazlıkların yine kendilerini yıpratmakta oldu-
ğu bu kişiler kendilerine bir iç dünya, hayal alemi ya-
ratmak suretiyle gerçeklerden kaçmaya çalışırlar. Bu ka-
çış, birsamlar (hallucination) ve hatta bazen ileri dere-
cede akıl hastalıklarını sonuçlar. Akıl hastası için,
gerçek, hemen hemen terkedilmiştir. Fakat ruhsal yaşamla
rı itibariyle normal sayılan kimselerde de yerine göre
gerçekten kaçışlar vardır (14).
Geçmişten bu yana suçlu kişilerde hayasızlığın,
namussuzluğun ve acımasızlığın var olduğunun inancı;
Lombroso'nun bu kişiliğin öyle sonradan olmayıp, doğuştan
geldiğini ve çevre ile şekillendiğini öne sürüşü; Krae-
gelin ve Mazhar Osman Uzman'ın bunların daha çok psiko-
patlar arasından çıktığı görüşü; De· Greef 'in ruhsal sü-
reçlerin etkin olduğu anlayışı; Debuyst, Venkıns ve
Hewitt'in bu tür kişileri saldırganlar, neurotikler yani
sinirliler ve topluma uyan ya da yalandan uymuş görünen
tipler olarak ayırmaları; Reiss 'in de buna benzer bir
görüşü ileri sürmesi; Freud'un asıl rolü,kişihin yetersiz
(13) Akgün a.g.e., s.75.
(14) Dönmezer : Kriminoloji, İstanbul 1981, s.188.
- 13 -
kalmış üst-ben' inin oynadığı düşüncesi, bu konunun geç-
mişte de oldukça geniş bir biçimde ele alınmış olduğunu
gösteren örneklerdir (15).
Bizce de, bazı akıl hastalıkları suça etki eden
nedenlerden biridir. Ancak akıl hastalığının suçluluğun
tek nedeni olduğu ve her akıl hastasının mutlaka suç iş
leyeceği yolunda bir düşünceye katılmamaktayız (16).
(15) Akgün: a.g.e., s.250.
(16) Aynı düşüncede Ünver, a.g.t., s.9.
III. CEZA SORUMLULUGUNU ETKİLEYEN
BAZI AKIL HASTALIKLARI
1. EPİLEPSİ (SAR'A)
A) Tanımı :
Epilepsi kelime karşılığı olarak sürpriz yani ya-
kalama anlamına gelmektedir. Hastalığın birdenbire tutma-
sı karşılığı olarak bu kelime kullanılmıştır ( 17). Epi-
lepsi, nöbetler halinde gelen, beyin fonksiyonlarında
ani bilinç kaybı, hamleler, kasılmalar meydana getiren
bir fonksiyon bozukluğudur (18).
Epilepsinin, her zaman bir hastalık olarak kabul
edilmesinin yanıltıcı. sonuçlar vereceği, bunun yerine,
çeşitli sebeplerle ortaya çıkan bir klinik gösteri ve
semptomlar to~lulugu olarak incelenmesinin daha doğru
olacağı yönünde görüşler de vardır (19).
B) Özellikleri ve Suçla İlgisi :
Epilepsi merkezi sinir sisteminde anormal ve pa-
raksismal nöronal deşarjların meydana getirdiği bir hal-
dir (20). Hastalık, bilinç kaybı ile birbirini takip eden
nöbetler halinde kendini gösterir (21).
(17) Adasal: a.g.e., s.69.
· (18) Şenol : Akıl Hastalarına Karşı Alınması Gereken Tedbirler, Yük-sek Lisans Tezi, İstanbul Üniversitesi, Sosyal Bilimler Ensti-tüsü, Kamu Hukuku, 1984, s.25.
(19) Çifter Psikiyatri, Ankara 1986, s.141.
(20) Adasal a.g.e., s.69.
(21) Dinçmen : Deskriptive ve Dinamik Psikiyatri, İstanbul 1981, s.155.
- ıs -
Hastalık, bir yandan zaman zaman hastanın tamamen
bilinç dışında birtakım davranışlarda bulunmasına neden
olabileceği gibi, diğer taraftan da nöbetler arasında
meydana gelen kronik davranış bozuklukları dolayısıyla
adli tıpla yakından ilişkisi bulunan bir hastalıktır(22).
Epilepsi nöbetlerinin ruhsal açıdan önemi, çok
çeşitli algı bozuklukları (görme, tat alma, koku hallüsi-
nasyonları); duygu bozuklukları (koşma, dona-kalma, durum
alış) ortaya çıkarması ve bu nedenle gerçek ruhsal hasta-
lıklarla karışıklık göstermesinden dolayıdır (23). Buda-
lalık, delilik, isteri gibi epilepsi hastalığı da suçu
tahrik ve tazyiklere yard~mcı olan bir durumdur (24).
Epilepsi nöbetlerinin uzun yıllar sürmesi sonucu
ağır zeka gerilikleri, epileptik bunama, ciddi epileptik
psikozlar (Paranoid sendromlar, organik beyin sendromu
gibi) ortaya çıkabilir. Bunların belirlendiği olaylarda,
ceza sorumluluğu bulunamayacağından T.C.K.'nun 46.maddesi
içinde değerlendirilebilirler (25).
Epilepsi nöbetlerinin en belirgin ve karakteristik
özelliği bilinç kaybı ile birlikte oluşmalarıdır. Bu
özelliğin istisnaları çok ender görülür (26). Ayrıca epi-
lepsili hastanın tipik özelliklerinden biri öfkeli oluşu
dur. En ufak neden yüzünden en ağır suçları işleyebilir
ler. Bu hastalığın psikolojik bakımdan önemi, ruhsal ya-
pıda meydana getirdiği değişikliklerdir. Bu değişmelere.
(22) Songar : Psikiyatri, Modern Psikobiyoloji ve Ruh Hastalıkları, Ankara 1977, s.602.
(23) Birsöz : Ruh Sağlığı ve Hastalıkları, Türkiye Sinir ve Ruh Sağlığı Derneği yayını (tarihsiz), sy.7, s.294.
(24) Garafolo : Criminologia "Suç Suçlu ve Ceza" (Çeviren: Muhittin Göklü), İstanbul 1957, s.108.
( 25) Birgen : Epileptik Kişilerin Suça Yatkınlığı, Uzmanlık Tezi, İstanbul 1986, s.67.
(26) Dinçmen: a.g.e., s.81.
- 16 -
sar'a empülsiyonları derler. Teşhircilik başgösterir.
Bu hastalar kasıtlı olarak yangın çıkarma (TCK. md. 369),
ırz ve namusa tasaddi (TCK.md.414-416), hırsızlık (TCK
rnd.491) veya etkili eylem (TCK.rnd.456) suçlarını işler
ler. Bu nedenle hastanın ceza sorumluluğu yalnız ceza
hukukçuları tarafından değil, hekimler tarafından da in-
celenmiştir. Sanık sar' alı mıdır? Suçu sar' a tesiri al-
tında mı işlemiştir? Bu sorulara cevap vermek için hekim-
ler de bir hukukçu gibi davranırlar ve hastanın işlediği
suçların neler olduğu hakkında dosyayı incelemek ister-
ler. Kendilerine bu olanağın verilmesi, hatta tanık din-
lemek (C.M.U.K.md.73) ve diğer araştırma isteklerinin
hakim tarafından kabul edilmesi gereklidir. Çünkü sara-
lılar genellikl.e aynı suçu tekrar ederler. Bundan başka
suç empülsiftir. Şiddet kullanarak işlenmiştir. Olayda
kasıt ve teammüd varmış gibi görülür (27).
Hastalığın seyri kişiden kişiye de~işiklikler gös-
terir. Bazı olaylarda 1-2 ve hatta birkaç yılda 1 nöbet
ile kendini gösteren hastalık, bazı olaylarda haftada
ve hatta günde birkaç nöbet ile seyretmektedir. Hatta
bazen, aynı hastada yıllarca yılda 2-3 nöbet ile seyreden
hastalıkta birdenbire nöbetlerin sıklaştığı ve bu şekilde
kısa veya uzun bir seyirden sonra tekrar nöbetlerin ara-
lıklarının uzadığı görülür. Keza, hastaların bazen petit
mal, bazan ise grand mal tipinde nöbet geçirdikleri; veya
yalnızca sadece petit mal gös~ermelerine karşılık, belli
olmayan bir neden ile, grand mal nöbetleri göstermeye
başladıkları gözlemlenir. Bazı olaylarda kişinin çocuklu-
ğunda epilepsi nöbetlerinin görülmesine karşılık, yaşın
ilerlemesi ile nöbetler seyrekleşerek kaybolur (28).
(27) Ereın : Adalet Psikolojisi, Ankara, 1988, 8.Bası, s.136.
(28) Dinçmen : DDP. s.162 (Petit Mal: Hastanın zaman zaman geçirdiği ve yüzünün sararması ile birlikte 3-5 saniye kadar süren bilinç kaybı, absans nöbetleridir. Grand Mal: Hasta birdenbire
- 17 -
Bu tip hastalar hakkında kendisinden rapor istenen
bilirkişi, genellikle "eylem epilepsi nöbeti sırasında
veya nöbet dışında işlenmiştir" şeklinde cevap verir.
Hakim bununla yetinmemelidir. Hastalığın eyleme ne dere-
ceye kadar etkili olduğu sorulmalıdır. Kuşkusuz nöbet
sırasında işlenen suç durumunda hastanın sorumsuzluğu,
mutlaktır. Çünkü bu durumda hasta T.C.K. 'nun 46.md.şart
larını tamamen taşımaktadır. Bir başka deyişle sar' alı
"bilinç" ve "davranış serbestisini" kaldıracak biçimde
akıl hastalığı altındadır. Asıl önemli olan hastanın nö-
bet dışında işlediği suçtur. Belirlenmesi gereken nokta
da sar'alının suçuna sar'a illetinin etki edip etmediği
dir. T.C.K.md.46'nın uygulanması olanaksız olan nöbet
dışı durumlarında aynı yasanın 47.nci maddesinin uygulan-
masının olanaklı olup olmadığı belirlenmelidir (29).
Herhangi bir sar'a psikozu veya sar'a demansı tab-
losu göstermeyen, sar'a karakteri özelliklerini taşımayan
sar'alı bir hastanın nöbet dışında yapmış olduğu suçları
na karşı ceza sorumluluğu tamdır, oysa sar' a karakter
özelliklerini taşıyan bir kimse bu özelliklerle ilgili
olarak işlemiş bulunduğu suçlarına karşı azaltılmış bir
ceza sorumluluğunu taşır (TCK.md.47)(30).
(29)
bilincini kaybeder ve şiddetli bir ses çıkararak yere yıkılır. Bütün vücudu sertleşmiş, adaleleri gerilmiştir -Daha geniş bil-gi aynı eserde s.157-158-).
Erem : a.g.e., s.137; mışsa, suçu nöbetin ve veya kişide sar'anın belirlenemezse, ceza s.30.
Bir sar'alıda epilepsi bunaması oluşmakonfüzyon dönemlerinin dışında işlemişse meydana getirdiği karakter değişikliği sorumluluğu tamdır. Birgen a.g.t.,
(30~ Dinçmen a.g.e., s.84-85.
- 18 -
Bir adam öldürme suçlusu hakkında İtalyan yargıta
yının bir kararından alınan şu satırlar olayı oldukça
açık olarak göstermektedir. Sar'anın genel sarsıntılarla
birlikte veya yalnız olarak bilinçde geçici düzensizlik
oluşturan bir nöropsikopati olduğu genellikle kabul edil-
mektedir. hastalığın esas unsuru bedensel sarsıntılarla
gelen veya çabuk gelip geçen bir fenalık şeklinde kendini
gösteren nöbetlerdir. Sarsıntılar dışında bile hastalık,
hastanın bedensel ve ruhsal tüm davranışlarına damgasını
vurur. Nöbet sırasında işlenen suç ile sar'alı hasta ta-
rafından işlenen suç arasında bir ayırım vardır. Birinci
durumda sar'a nöbeti ile suç birbirine karışmıştır.İkin
cisinde ise suçlu anormal durumun etkisi altında kalmış
tır (31).
Suç, kendisi ve çevresindekiler tarafından hasta
olduğu bilinmeyen bir kimse tarafından işlenmiş olabi-
lir. Bu gibi durumlarda ancak suçun işlenmesindeki anor-
mal özellik hastalığın kanıtıdır. Sar'anın b3riz özellik-
lerinden olan "hatırlayamamak" bazı durumlarda tam olma-
yabilir. Kişi yaptığını pek az ve bulanık bir biçimde
hatırlar. Suçunu ne inkar ve ne de kabul eder. Belleğinde
gayet hafif bir anı kalmış gibidir. Fakat genellikle kısa
bir süre sonunda bunu da unutur. Bu gibi durumlarda önce
suçlunun itirafını belirlemiş olan hakim daha sonra suç-
lunun inkarını yalan olarak kabul etmemelidir (32).
Adli Tıp Kurumu Gözlem Dairesi' nin ·24. 1. 1989 tarih
399(3491-881123-20) numaralı raporundan bir örnek (Bu
raporla ilgili davada sanık zorla konut dokunulmazlığını
ihlal ve sarkıntılık suçlarından yargılanmaktadır).
(31) Erem a.g.e., s.137.
(32) Erem a.g.e., s.139.
Müşahade Müddeti
- 19 -
23.11.1988 tarihinden, 24.1.1989 tari-
hine kadar.
Dosyasının Tetkiki : Yıldız Kamçı Fatih CS.na verdiği
26.5.1988 tarihli dilekçede, 24.5.1988 günü 16:30 sırala
rında eşiyle çalışan Atilla Yalazlı isimli şahsın evleri-
ne geldiğini, "Beyin yok" deyip kapının arasına elini
koyup ittiğini, kapıyı kapatmaya çalıştığında, omuz vura-
rak ittiğini, bir eliyle ağzını tutup diğer eliyle çakı
gibi bir aletle tehdit ettiğini, 6 yaşındaki kızı Pınar'a
vurduğunu, daha sonra tecavüz etmeye kalktığını, bağırma
lara komşuların geldiğini, Atilla' nın da kaçtığını be-
lirtmiştir.
Sanık Atilla Yalazlı 12.6.1988 tarihli ifadesinde,
Yıldız Kamçı'nın kocası Abuzer'le 20 yıldır birlikte ça-
lıştıklarını, 8-10 kere iş için evlerine gittiğini, 20
gün evvel Yıldız' ın "Kocam eve gelmiyor, görürsen haber
ver" dediğini, kendisinin de kocasını bulamadığını söyle-
mek için evlerine gittiğini, bunun üzerine kadının da
ağlamaya başladığını, sarkıntılık yapmadığını beyan et-
miştir.
Sanık 13.6.1988 tarihinde Asliye Ceza Hakimliği'ne
verdiği dilekçede, kimseye sarkıntılık etmediğini, o gün
sar'ası tuttuğu için anormal durumlar sergilemiş olabile-
ceğini, daha evvel akıl hastanesinde tedavi gördüğünü
söylemiştir.
İstanbul Deniz Hastanesi' nin 12. 7. 1977 tarih ve
669 sayılı raporunda, Atilla Yalazlı'da Grand-Mal Epile~
si teşhis edildiği ve askerliğe elverişli olmadığı kayıt
lıdır.
- 20 -
Bakırköy Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesi' nin
12.11.1989 tarih ve 18699 sayılı yazısında, Atill§ Yalaz-
lı'nın son kez 12.3.1975 tarihinde epilepsi teşhisiyle
yatırılarak 17.3.1975 tarihinde taburcu edildiği kayıt
lıdır.
Fatih Adli Tabipliği'nin 30.6.1988 tarih ve 2567
sayılı raporunda, 5-6 yaşlarından beri Epilepsi hastalı
ğına musab olduğu, hali hazır durumuyla bir akıl hastalı
ğı belirtisi göstermediği, ancak bir kere de Adli Tıp
Kurumu 'ndan mütalea alınması gerektiği kanaati kayıtlı
dır.
Fatih l.Asliye Ceza Mahkemesi'nin 30.6.1988 tarih-
li duruşmasında, sanığın Adli Tıp Kurumu Gözlem İhtisas
Dairesi' nde müşahade al tına alınarak cezai ehliyetinin
tesbit ettirilmesine karar verilmiştir.
Muayene ve Müşahadesi : Gözlemler sırasında sanık
la bir defa Grand-Mal tipinde nöbet görülmüş, tam şuur
kaybı olmuş ve uzunca bir süre Post-İktal uyku hali göz-
lenmiştir. Bunun dı;;ında sanığın çok heyecanlandığı, ca-
buk öfkeye kapıldığı ve davranışlarında bir arızi deği
şikliğin ortaya çıktığı görülmüş, özellikle koğuş arka-
daşları tarafından bu hareketleri ürkütücü ve tehdit ge-
tirici nitelikte bulunmuştur.
Sanığın bu
değerlendirilmiş,
lendirilrniştir.
devreleri Prodromal belirtiler olarak
nöbet önü şaşkınlık hali olarak nite-
Gözlem sırasında sanığın ilaçları kesildiği için
nöbetlerinin başladığı ·ve şiddetli huzursuzluk belirtile-
rinin ortaya çıktığı görülmüş ve gerçek bir nöbetin tes-
bitinden sonra tekrar ilaçlarına başlanan hastada sükunet
halinin husule geldiği ve nöbetlerin kesildiği tesbit
edilmiştir.
- 21 -
Sanığın olay sırası
nöbetin geçirildiğine dair
için Grand-Mal tipinde bir
anamnez bulgusu alınamamış
olmasına rağmen, Prodromal bir safhada olduğu, hareketle-
rinde kısmi bir otomatizmin başlamış bulunduğu izlenimi
alınmış ve bu devrede sanıkta ortaya çıkan ve hekim olma-
yan bir kimse için girip denilecek türden hareket kusur-
larının ortaya çıktığı kanaatine varılmış ve müştekinin
bu şaşkınlık ve hareket huzursuzluğundan etkilenmiş bu-
lunduğu ve koptuğu anlaşılmıştır.
Sanığın gerek geçirilmiş sar'a nöbetleri, gerek
17-18 senedir almakta bulunduğu Antiepileptik ilaçlar
sebebi ile diğer bütün epileptiklerde olduğu gibi cinsel
içgüdüsünün çok zayıflamış olduğu ve cinsel iktidarının
bütünü ile kaybolmuş bulunduğu tesbit edilmiş ve bu se-
beple sanıktaki mesken ihlalinin ve kadınla olan tartış
malarının bir cinsel tecavüz amacı taşımadığı, sadece
kadının bu olaydan ürkmesi sonucu böyle bir tecavüz iddi-
asında bulunduğu izlenimi alınmıştır.
Sanığın bugün için düşüncelerinde, hareketlerinde
ve konuşmalarında önemli ölçüde bir yavaşlamanın bulun-
duğu anlaşılmış, bu sebeple de sanıktaki programlı,
planlı bir amaca yönelik hareketlerin ve davranışların
yapılmasında zorluk bulunduğu düşüncesi hakim olmuştur.
Sanığın elektroansefalogramında, 988/399, her iki
frontal bölgede theta dalgalarının ve yavaş dalgaların
bulun.duğu görülmüş ·ve bu durum sanığın geçirmekte olduğu
nöbetlerle ilgili olduğu ve beyin hücrelerinde önemli
ölçüde çalışma düzensizliği bulunduğu şeklinde yorumlan-·
mış ve müzmin bir sar'a hastası olduğu anlaşılmıştır.
- 22 -
Sanığın Psikogram'ında 988/574, Epileptik kişilik
yapısı özelliklerin bulunduğu
ile, sanığın zekasının I.Q=75
tesbit edilmiştir.
görülmüş ve Porteus testi
debil düzeyde bulunduğu
SONUÇ ve KARAR : Dosya incelemesi, muayene ve göz-
lem bulguları, Elektroansefalogram ve Psikogram sonuçları
sanığın kronik bir sar'a hastası olduğunu, sürekli olarak
Antiepileptik kullanmak durumunda bulunduğu, bu hastalık
sebebi ile düşünce yapısında, zekasında ve davranışların
da önemli ölçüde kayıplar ve gerilemeler bulunduğu, orta-
ya çıkan uyum bozukluğunun vaki suçun işlenmesine sebep
olduğunu göstermiş, bu sebeple suç sırasında ve halen
ceza ehliyetinin tam olmayıp durumunun TCK.'nun 47.madde-
sine uyduu hakkındaki kanaat ve mütaleamızı bildirir ra-
por verildi. 24.1.1989.
Adli Tıp Gözlem İhtisas
tarih, 343 numaralı raporundan
olan suç adam öldürme suçudur.)
Dairesi'nin 18.10.1988
örnek (Bu rapora konu
Dosyasının Tetkiki : Sanık Maviş Diktaş 25.10.1987
tarihli ifadesinde, 9 yaşında
birde kafasına vurduğunu, bu
belirtmiş, elinde iki madeni
olduğunu, maktülenin ikide
yüzden kızıp bıçakladığını
25 TL.ile oynadığı "kavat
adam" diye bağırarak sağa sola yürüdüğü, "Pezevenk Bahat-
tin' e kızdım" dediği görülmüştür.
Kafiye Dik taş ifadesinde, Maviş ve Hacer isimli
torunlarıyla evde otururlarken aniden Hacer'in kendisinin
bulunduğu odaya girdiğini, boynundan kan aktığını, Maviş'
in dengesiz olduğunu, ama böyle birşeyi niye yaptığını
anlayamadığını beyan etmiştir.
- 23 -
Samsun Ruh Sağlığı ve Hast.Has.nin 27.10.1987 ta-
rih ve 982 sayılı Sağlık Kurulu Raporunda : Şahısta oli-
gofreni
TCK.nun
(embesilite) eksite tesbit edildiği, durumunun
46.maddesine uyduğu bildirilmiş, Çarşamba Sulh
Ceza Mah.nin aynı günlü duruşmasında sanığın Bakırköy
Ruh ve Sinir Hast. Has. de bir seneden az olmamak üzere
muhafaza ve tedavi altına alınmasına karar verilmiştir.
25.10.1987 tarihli ölü muayene otopsi zabıt vara-
kasında;
Hacer Diktaş'ın sol karotis arter kesisi neticesi
öldüğü kayıtlıdır.
Samsun Ağır Ceza Mahkemesi 10.11.1987 tarihli du-
ruşmada sanığın bir kez de Adli Tıp Kurumu, Gözlem İhti
sas Dairesi'nde müşahade altına alınarak cezai ehliyeti-
nin tesbitini istemiştir.
Muayene ve Müşahadesi : Sanığın fizik muayenesin-
de, sol kol ve bacakta post tansefaletik bir hemifarezi-
nin bulunduğu, bu kol ve bacağın sekel halde kolda tama
yakın, bacakta kısmi bir görev bozukluğu içinde olduğu,
sol elde atrof inin mevcut olduğu ve sanığın geçirmiş ol-
duğu bir beyin dokusu iltihabından sonra bu halin ortaya
çıktığı anlaşılmıştır.
Sanığın zihinsel yapısında da aynı hastalığın se-
kel belirtileri görülmüş ve zeka düzeyinin bu sebeple
düşük olduğu, verilen testlere sanığın cevap vermediği
ve klinik gözlem olarak sanığın zekasının IQ=45 embesili-
letin alt hududunda olduğu izlenimi alınmıştır. Sanığın
bu düşük zeka düzeyinde iyi ve kötliyü farkedemediği, doğ
ru ve ianlışı bilemediği, cezanın caydırıcı özelliğinden
istifade edemeyeceği, kendisini savunabilir durumda olma-
dığı, yardımsız hayatını sürdürebilecek ölçüde bir fizik
- 24 -
ve zihni aktivite gösteremeyeceği, sorumlu tutulduğu su-
çun kısmen haberliliğinde olsa bile, bu suçun kendisine
yükleyeceği bir sorumluluk duygusunun gelişmemiş olduğu,
pişmanlık duygusunun mevcut bulunmadığı, suçla işleniş
sebebi arasında bir illiyetin olmadığı, aşırı uyarılmış
eksi te ve sürekli öfkeli bir zeminde bir mizaca sahip
olması sebebiyle yaralama ve öldürmeye sebep olmanın ka-
sıtlı bir hareket olmayıp "impulsif" dürtüsel bir davra-
nış olarak yapılmış bulunduğu görüşüne varılmıştır.
Sanık kendisine verilmiş olan psikogramı 988/ 433
hiç bir cevapta ve katkıda bulunmamış ve sanığın kafasın
daki bilgi sayısının çok az olması düşünsel bir faaliyet
için yeterli olmadığı kanaatine varılmıştır.
Sonuç ve Karar : Sanık Maviş Diktaş'ın dosyasının
tetkiki, muayenesi, müşahadesi, psikogramı ve EEG.si ne-
ticesinde sol hemipleji sekeli, epilepsi nöbetleri, im-
pulsiv davranış, oligofreni ile belirli organik beyin
sendromu denen şifası kabil olmayan ve isnad kabiliyeti-
ni tamamen ortadan kaldıran sakatlığa musab bulunduğundan
suç sırasında ve halen ceza ehliyetinin bulunmadığı, du-
rumunun TCK.nun 46.maddesine uyduğu, impulsiv davranışla
rı ortadan kalkıp salah hali teessüs edene kadar kapalı
bir akıl hastalıkları hastanesinde muhafaza ve tedavisi-
nin gerektiği hakkındaki kanaat ve mütaleamızı bildirir
rapor verildi.18.10.1988.
- 25 -
2) ŞİZOFRENİ
A) Tanımı :
Şizofreni, kişilikte derinlere varan ve özellikle
duygululukta, girişimcilikte, psikomotor faaliyetde, sos-
yal davranışta ve insanlar arası ilişkilerde ortaya çı
kan, düşünce içeriğinde bozulma, algı değişmeleri (duyu
yanılmaları) ben yaşantısında değişme, sıklıkla bedensel
ve psikosomatik belirtiler gösteren, bilinç durumu ile
entellektüel yetenekleri genellikle değiştirmeyen bir
"bozukluk kümesi" psikozlar grubudur (33).
B) Özellikleri ve Suçla İlgisi :
Türlü nedenlerle gerçekle ilişkisini kesip iç dün-
yasına çekilerek sadece beden varlığı ile bizim dünyamız
da yaşayan bir şizofrenin bu ruhsal durumu ile de evlen-
me, boşanma, hacir altına alınma v.b. gibi işlemlere doğ
rudan kalkışmak ya da çevresindekilerce kalkışılmak; ba-
sitinden en tehlikelisine kadar türlü suçlar işlemek bi-
çiminde bir çok toplumsal sorunları vardır (34).
Gerçekle, yaşamla olan ilişkileri kopa~ ve içine
kapanan hasta, kendi kurduğu hayal aleminde yaşamaya baş
lar. Böylece başlayan süreç içinde kişinin çevre ve top-
lumla kurduğu uyum bozulur, adaptasyon yok olur. Şizof
ren kişide hallisinasyonlar vardır. Hasta bunlara inanır,
hatta var olmayan bir kişi ile şiddetli tartışmalara gi-
rer. bunun gibi her gece pencereden giren insan elinin,
büyümek suretiyle kendisini boğduğunu iddia eden şizof
renler vardır (35).
(33) (34) (35)
Ünver a.g.t. s.11. Akgün a.g.e., s.139. Aksel Akıl Hastalıkları Hakkında Umumi Bilgiler, Akıl Hasta-lıklarına Karşı Cemiyetin Müdafaası, Raporlar, İstanbul Üniver-sitesi Ceza Hukuku ve Kriminoloji Enstitüsü, İstanbul 1958, s.17.
- 26 -
Yıllardan beri bir akıl hastahanesinin köşesinde
bitkisel bir yaşam geçiren, en ufak bir heyecanı ünite
ve koordinasyon, hatta en ufak bir heyecani belirti gös-
termeyen hasta ile bir bankada sorumlu bir görev veya
öğretmenlik, mühendislik, hekimlik gibi bir mesleği yap-
makta olan ve dolayısıyla toplum içinde faal bulunan her-
hangi bir kimsenin, dış görünüşte apayrı olan bu iki ki-
şinin, gösterdikleri müşterek noktalar dolayısıyla "şi
zofren" olarak kabul edilmeleri mümkündür (36).
Normal olarak nitelendirdiğimiz ve toplumsal ba-
kımdan iyi-kötü uyum gösteren kişilerin psikomotor davra-
nışlarında, heyecanlarında, ruhi yetilerinde ve ruhi ye-
tileri arasındaki bağlantılarında ve keza çevreleri ile
olan ilişkilerinde bir denge, bir uyum ve orantılık var-
dır. Dolayısıyla "normal" kişinin kişiliğini oluşturan
heyecan, heyecan anlatımları,
dış çevre ilişkileri uyumlu
düşünce ve üzüntüleri ile
bir birliktelik gösterir.
İşte, diyebilirizki şizofreni hastalığının 'en önemli ve
geriel özelliği kişiliği oluşturan elementlerde ve kişili
ğinin bütününde varolan düzensizlik ve parçalanmadır.
Hastanın heyecanları ile o~ların dışa vurulmasında çeşit
li uyarılara verdiği cevaplarda, neşe ve üzüntüsünde,
sevgi ve nefretinde, dü$ünce ve anlatımlarında, konuşma
sında, yüz ifadesi ve yürüyüşünde, ağlama ve gülüşünde,
toplum ile ilişkilerinde daima bir düzensizlik kendini
göstermektedir (37).
Eskilerin erken bunama dedikleri şizofreni genel
olarak ergenlik çağında ve daha çok 15-25 yaşları arasın
da ilk belirtilerini verir (38).
(36) Dinçmen : DPT, s.70. (37) Dinçmen : DPT, s.70. (38) Adasal : a.g.e., s.237.
- 27 -
Hastalığın, olayların çoğunda kişilik yıkılması
ve kişilik bozukluklarına yolaçtığı görüşü bugün terke-
dilmekte, olayların sadece üçte birinde kişilik değişik
liklerinin meydana geldiği, burada da, hastalığın gidi-
şinde başka yan etkilerin katkıda bulunmasının büyük
ağırlığının olduğu belirtilmektedir. Yine kişilik değiş
mesinin geri dönüşmez biçimde kalması çok az olayda ol-
maktadır. Akut hastalıklarda, özellikle bireysellik ve
başkalarından ayrı olma duygusunu veren "ego" fonksiyon-
larında değişme olur, benlik ve benim duygusu kalkar(39).
Tartışmalı olmakla birlikte, son yapılan araştır
malara göre, şizofrenlerde, bir zeka azalmasının olmadığı
anlaşılmaktadır. Bu hastalarda normal insanlara göre,
dikkat ve enerjinin başka bir konuya dönük olması, koope-
rasyon güçlüğü, ilgi azalması ve düşünce bozukluğu gibi
farklılıkların olduğudur (40).
Şizofreni hastalığının türleri olarak genellikle
şu türler belirtilir 1) Basit şizofreni, 2) Herenik
şekil, 3) Kata tonik şekil, 4) Paranoid şekil. Dünya sağ
lık örgütü bunlara ek olarak, ICD-10 1987 taslağı ile
yeni bazı türlerde örnek önermektedir : Ayrışmamış (Un-
differentiadet) şekil, şizofrenik çökkünlük, Rezidüel
şekil, Şizotipal durumlar ve başka türler (41).
Şizofrenlerin davranışlarının ölçüsüzlüğü, çevre-
lerine bir türlü uyamamaları yüzünden mistik ve kurgubi-
limsel sabuklamalı bir düş atmosferi içinde birdenbire
ya da tasarlanmış olarak adam öldürme, yaralama, suç atma
(39)
(40)
Bauer, M.: Psikiyatri Psikosomatik-Psikoterapi, (Çeviren: Gün-sel Koptagel-İlal), Türkçe l.Bası, Kırklareli-Vize 1985, s.16. Ziyalar : Psikiyatrik Semioloji ve Medikal Psikoloji, İstanbul 1981, s.65.
(41) Ünver: a.g.t., s.15.
- 28 -
ve iftira, aileyi terk, ırza geçme, yangın çıkarma, hır
sızlık, her türlü etkili eylem, serserilik, organ kesme,
askerden ve okuldan kaçma, türlü cinsel sergileyişler
vb. örneklemeleri hep bilinen suç konularıdır. Şizofren
lerde beden ve organ parçalanması, kan akması, kesilmiş
erkek cinsel organ simgelemesi sakatlanmaları biçiminde
fantazmların bolluğu her zaman birinci planda yer alır.
Bu davranış örnekleri böyle hastalarda "büyük antisosyal
eylemler" olarak kabul edilirler. Bazı davranışların hır
sızlık düzeyinde kalabileceği gibi, çoğu kez de anlaşıla
mayan bir nedenle adam öldürme eylemine kadar gidebilece-
ği; bazen de ''ortalığı altüst etmek, kırıp dökmek, sövme-
ler, elle saldırmalar" gibi şiddet odaklarına varabildiği
bilinmektedir (42).
Suç hangi türden olursa olsun, şizofrenlerin ey-
lemlerinin önemli yönü, birden kudurmuş gibi saldırgan
davranışlara kalkışmaları yanında daha da dikkati çekici
yanı, hastaların sonradan olaya karşı ilgisiz kalmaları
dır. Şizofrenlerin işledikleri suçlarda; eylemin ·nedeni-
nin çoğu kez açıklanmadığı, kurbanın neden seçilmiş oldu-
ğunun bir türlü anlaşılamadığı, eylemin garip ve kandökü-
cü bir nitelik taşıdığı, eylemden sonra herhangi bir piş
manlık gösterilmediği saptanır. Şizofrenlerin böyle bir
ruhsal tablo içinde iken işledikleri suç karşısında ceza
görmeyecekleri, TCK.nun 46.maddesinden yararlanacakları
kabul edilebilir. Ancak bu, her şizofrenik durum için
geçerli sayılmamalıdır. Dış dünya ile kısmen de olsa
ilişki kurabilen, dış nesnelerle ilgilenebilen, tıp di-
liyle sosyal iyileşme durumunda olan bir şizofrenin böyle
bir ,eylemi karşısında bu 46.madde yerine 47 .maddenin uy-
gulanması çok daha yerinde bir davranış olur. 46.maddenin
(42) Akgün a.g.e., s.140-141; Erem a.g.e., s.147.
- 29 -
geçerli olabilmesi, kişinin özellikle sabuklamalı bir
atmosfer içinde ve düşüncelerinin bu doğrultuda bulunma-
sı durumunda söz konusu olmalıd~r (43).
Adli Tıp Gözlem Dairesi'nin 16.3.1988 tarih ve
96 numaralı raporundan örnek : (Bu rapora konu olan suç,
Türk bayrağını tahkir suçudur ve sanık tutuksuz olarak
yargılanmaktadır.)
Müşahade Müddeti 9.2.1988 tarihinden 16.3.1988
tarihine kadar.
Dosyanın Tetkiki Şahit Ferid un Soyudemir 28. 8.
1985 tarihinde polisteki ifadesinde; 27.8.1985 günü akşa
mı caddede yürürken önüne kırmızı renkli bir bez düştüğü
nü, Türk bayrağı olup bezin muhtelif yerlerinden kesile-
rek parçalanmış olduğunu gördüğünü, durumu polise bildir-
diğini söylemiştir. Olay yeri civarında yapılan polis
araştırması ~onunda düzenlenen tutanakta; Türk bayrağını
parçalamanın Ayla Karacaovalı'nın yapabileceğinden şüphe
edildii, adı geçenin 2.9.1985 tarihinde yakalanarak kara-
kola getirildiği kayıtlıdır.
Sanık Ayla Karacaovalı 2.9.1985 tarihinde poliste-
ki ifadesinde; iki kardeş olduklarını, kardeşinin uyuştu
rucu madde bulundurmaktan 1974 yılında nezarete alındığı
nı, sonucunu bilmediğini, 1970 ve 1974 yıllarında iki
kez evlilik geçirdiğini, şizofreni hastalığı sonucu ev-
liliklerini yürütemediğini, İstanbul, Ege, Bursa, Uludağ
Üniversitesi Tıp Fakültesi Psikiyatri Bölümlerinde tedavi
gördüğünü, olay günü kriz geldiğini, kulaklarına gelen
bir takım seslerin etkisiyle sandıkta bulunan Türk bay-
rağını çıkardığını, makasla rastgele kestiğini,saat 22.30
(43) Akgün: a.g.e., s.141-142, Şenol: a.g.t., s.14.
- 30 -
sıralarında yarı çıplak şekilde balkona çıkıp bayrağı
aşağıya attığını, sonra tekrar eve girdiğini, hastalığı
nın etkisiyle sık sık geziye çıktığını, yalnızlık nede-
niyle evde duramadığını, yaptığından utanç duymadığını
ve pişman olmadığını beyan etmiş, aynı günlü savcılık
ifadesinde; Türk bayrağını başkalarının zoruyla yırttı
ğını, başkalarının kim olduklarını bilmediğini, olay günü
pantolonunun söküldüğünü, canını sıktığını, eve gelip
sandığı açtığını, bayrağı kestirdiklerini, pasajdakilerin
bunu yaptırdığını, isteyerek yırtmadığını, bazen delirdi-
ğini, hastalığının iyi olacak gibi olmadığını, ilaç alsa
da fayda etmediğini, bayrağı yırtmanın iyi bir hareket
olmadığını, zorla yırttırdıklarını, bir daha yapmayacağı
nı, ancak yapacaksın derlerse elinden birşey gelmeyeceği
ni, bu işi yaptıranları yakalatamadığını, az ten onlarla
mahkemelerinin bulunduğunu anlatmıştır.
Bursa Adli Tabipliği'nin 2.9.1985 gün ve 3400 sa-
yılı raporunda; sanığın
Bursa Tıp Fak.Psikiyatri
ceza ehliyetinin tesbiti için
Bölümünde tetkikinin gerektiği
bildirilmiştir. Bunun üzerine adı geçen yerce düzenlenmiş
25.11.1985 tarih ve 2500-17-273/1877 sayılı sağlık kurulu
raporunda; Ayla Karacaovalı'nın 13.9.1985 tarihinden beri
klinikte yatmakta olup, tedavisinin devam ettiği, ilk
kez 1971 yılında İ.Ü.Tıp Fak.Psikiyatri Kliniği'nde "di-
asociatif sendrom" teşhisi ile yatırılarak tedavisine
başlandığı, 1975 yılına dek birkaç kez daha yatırılarak
tedavisine devam edildiği, 3.4.1985 tarihinde de klinik-
lerince tetkiklerine başlandığı, muayene ve tetkiklerine
göre adı geçene "Paranoid özellikli psikotik sendrom"
teşhisi konulduğu, buna göre Ayla Karacaoval:ı' nın TCK.'
nun 46.maddesi uyarınca ceza ehliyetinin olmadığı, kanaa-
ti bildirilmiştir.
- 31 -
Bursa 4.Asliye Ceza Mah.nin 18.12.1985 tarihinde
sanığın Adli Tıp'ta gözlem altına alınarak suç tarihinde
işlediği iddia edilen suçuna karşı ceza ehliyetinin bulu-
nup bulunmadığının, varsa derecesinin tesbit ettirilmesi-
ne karar vermiştir.
Mahkemenin 15.7.1986 tarihli celsesinde; sanık
ifadesinde; olay tarihinde türk bayrağını makas ile kesip
sokağa attığını, bunu herhalde büyücülerin yaptırdığını,
komşuların kötü davrandıklarını, kendisine karşı yaptık
larından bir hocanın telkinleriyle kurtulduğunu söylemiştir.
Mahkeme heyetince sanığın akli melekelerinin ye-
rinde olmadığı izleniminin uyandığı belirtilmektedir.
Sanık vekili de. müvekkili hakkında Bursa Uludağ Üniv.Tıp
Fak.Psikiyatli Bölüm Başkanlığı'nca verilmiş 20.11.1985
tarih ve 2500-17-273/1839 sayılı sağlık kurulu rapor fo-
tokopisini sunmuştur. Buna göre Ayla Karacaovalı'nın akli
melekelerinin makul bir hayat sürdürmesine kafi olmadığı,
kendi işini görmesi kudretine sahip bulunmasına rağmen
çıkarlarını korumaya muktedir olmadığı, daimi korunmaya
muhtaç olduğu, mevcut halinin başkalarının emniyetini
tehdit etmediği, hastalığının tedavi gerektirmesi nede-
niyle ne kadar süreceğinin tıbben tayininin mümkün olma-
dığı, büyük ihtimalle Paranoid özellikli Psikotik tablo-
nun tekrarlayabileceği gözönüne alınarak Psikiyatrik
kontrol altında kalmasının uygun olacağı, bu nedenle a~ı
geçenin hacir altına alınarak vasi tayin edilmesi gereke-ceği kanaati kayıtlıdır.
Mahkeme 2.2.1988 tarihinde önceki ara kararındaki
hususların (cezai ·ehliyet durumunun) tesbiti için sanığın
Gözlem Dairesi'ne gönderilmesine karar vermiştir.
- 32 -
Muayene ve Müşahadesi : Sanıkta müşahade süresince
aboürt konuşma ve davranışlar gözlendi. Muayenesinde:
Kendisinin buraya gönderilmesinin Ankara ile
ilgilendirdiğini, Kenan Evren'in bu konuda rolü
bir vatandaş olduğu için Unesco 'nun tam tesbi t
ve kendisini burada korumak için gönderdiğini,
Unesco'yu
olduğunu,
yapılmak
bayrağı
yırttığını, kendisinin bazı güçlerce zaman zaman robot-
laştırıldığını, bu robotlaştırılma sırasında kendisinin
acı duymaması için gerekenin yapıldığını, onun için ha-
tırlamadığını, bu durumun devam ettiğini, bunun devam
etmesinin kendisini korumak ve acı çekmesini önlemek için
olduğunu, vücudundaki yaraların acılarını duymaması için
uyuşturulduğunu, şu anda uyuşuk olduğu için bir şey ha-
tlrlamadığını söyleyen sanıkta bu muayene sırasında af-
f ektin ileri derecede azaldığı, düşünce muhtevasının bo-
zulduğu, dereistik ve patalojik bir düşüncenin hakim ol-
duğu, muhakeme melekelerinde hezeyan tarzında kusurların
görüldüğü tesbit edilmiş, yapılan psikometrik tetkikle-
rinde Rorachach testi ile Şizof renik tipte reaksiyon be-
lirtileri tesbit edilmiş, Benton zeka testi sanığın aşırı
negativist tutumu sebebiyle tatbik edilememiştir.
Sonuç ve Karar : Ayla Karacaovalı'nın yapılan mua-
yene, müşahade ve tetkikleri sonucunda, şizofreni denilen
akıl hastalığına musap olduğu, suç anında ve halen ceza
ehliyetinin bulunmadığı, durumunun TCK' nun 46' ncı madde-
sine göre değerlendirilmesi gerektiği, bir akıl hastalık
ları hastanesinde muhafaza ve tedavisinin uygun görüldüğü
kanaat ve mütaleamızı bildirir rapor verildi, 16 Mart
1988.
- 33 -
Adli Tıp Gözlem İhtisas Dairesi'nin 8.11.1988 ta-
rih, 372 numaralı raporundan örnek (Suç: Hırsızlık,
gasp, teammüden devlet memurunu öldürmeye teşebbüs, si-
lahlı mukavemet ve silah taşımak.)
Dosyasının Tetkiki Sanık Hasan Basri Çınar
18.6.1987 tarihli ifadesinde, Karşıyaka Adliyesi'nde bazı
davaları olduğunu, bu sıralarda mahallede bazı kişilerin
kendisinin homoseksüel olduğunu, küçük yaşlarda ırzına
geçildiğini, emniyette makadına jop sokulduğunu söyledik-
lerini, kendisinin de mahallede bu durumu bilen Hakim
İlhan Özalp' e anlatıp durumu aydınlatmasını istediğini,
ancak Hakimlerin hiç bir gayret göstermedikleri düşünce
sine kapıldığını, iki yaralama davasından hapiste yattı
ğını, çıktıktan 20 gün sonra Hakimi korkutmaya karar ver-
diğini, Polis Memuru Şaban'ın evine gittiğini, karısının
Şaban'ı çağırmak için evden ayrılmasından istifade edip,
evde bulunan tabancasını aldığını, o gün Buca civarında
açık bir arazide gecelediğini, 16.6.1987 günü yola inip
bir arabaya bindiğini, bilahare tabancayı çekip şoföre
5.000 lira verip arabadan indirdiğini, arabayı alıp Ya-
manlar Karagöl semtine gittiğini, İlhan Bey'in evinin
önüne park ettiğini ve onun çıkışını beklediğini, evinden
çıkınca hakime doğru korkutmak maksadıyla 5 el arkadan
ateş ettiğini, sonra oradan kaçarak Yamanlar Çiftliği'ne
gittiğini, orada polislerle karşılaşınca korkup onlara
da 2 el ateş ettiğini, Atatürk Mahallesine gidip tabanca-
yı taşlar arasına sakladığını, arabayı da terk ettiğini,
sonra yakalandığını, amacının hakimi korkutmak olduğunu
beyan etmiştir.
Abdullah Çınar 23.6.1987 tarihli ifadesinde, sanı
ğın babası olduğunu, 3-4 sene evveline kadar oğlunun ga-
yet normal olduğunu, bir kızla nişanlandığını, kayınbira
derlerinin araya girip ayırmaları üzerine onlardan birini
- 34 -
bıçakladığını, davaya İlhan Bey' in baktığını, bu olaydan
sonra oğlunun anormal hareketler yaptığını, fevri hare-
ketler bulunup evdeki eşyalara saldırdığını, bir gün ken-
disine dahi el kaldırdığını belirtmiştir.
Manisa Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Has. nin 30. 3.
1987 tarih ve 1929 sayılı raporunda, 16.4.1985-26.4.1985
tarihleri arasında "Dissosiatif Sendrom" tanısıyla yatı
rılarak tedavi edildiği kayıtlıdır.
İzmir 2.Ağır Ceza Mah.nin 20.10.1987 tarihli du-
ruşmasında sanığın Adli Tıp Kurumu Gözlem İhtisas Daire-
si' nde müşahade altına alınarak cezai ehliyetinin tesbit
ettirilmesine karar verilmiştir.
Muayene ve Müşahadesi : Muayeneler sırasında sa-
nıkta düşünce yapısının bütünüyle bozulmuş bulunduğu,
nonsistematik, dağınık paranoid tipte hezeyanların mevcut
olduğu, sanığın hemen bütün çevreyi kendisine karşı ol-
makla, onu kötü duruma düşürmekle, erkekliğini elinden
almakla suçladığı görülmüş, sanığın her gittiği yerde
karşılaştığı insanların kendisine sözle, elle sataştıkla
rını, hakkında sürekli dedikodu çıkardıklarını, homosek-
süellikle, ibnelikle, erkekliğinin olmaması ile suçla-
dıklarını, haysiyetsiz, şerefsiz, aşağılık bir insan ola-
rak adını kötüye çıkardıklarını ve bunun için ellerinden
geleni yaptıklarını, hakimlerin, savcıların, polislerin
ve nişanlandığı iki"kızın ailesinin bu kampanyayı bera-
berce yürüttüklerini, sürekli olarak ilaçlandığını ve
böylece herşeyi kaybettiğini iddia etmekte ve bu hezeyan-
ların da sayı sız kişiyi sorumlu tutmak ta ve. her ç~ş it
olayda bu düşünce bozukluğunu doğrulamaya ve haklı gös-
termeye çalışmaktadır.
- 35 -
Bu tablo içinde sanığın zihninde sağlıklı düşünce
üretilememekte ve bütün muhteva arızi, yakıştırma ve var-
sayımlarla dolu bulunmaktadır. Sanıkta durumuna vukuf
muhakeme, iç görüş, idrak ve bilgi değerlendirilmesi ya-
pılamamakta ve beyin merkezleriyle karşılıklı iletişim
bütünüyle bozulmuş bulunmaktadır. Sanığın gerek olay ön-
cesinde, gerek suçun işlendiği sıralarda süratle gelişen
bir akıl hastalığının klinik görünümü bütünüyle mevcut
bulunmakta ve bu halin giderek ilerleyici ve vasıf kay-
bettirici bir hal aldığı görülmektedir.
Sanığın sorumlu tutulduğu suçlu bu hastalık ara-
sında tam bir illiyet bağı bulunmakta ve suç hezeyanların
yönlendirdiği istikamette cereyan etmektedir. Sanığın
silahını ateşlediği, hakim ve polis gerçekte sanık için
spesifik hedefler olmayıp yetişebildiği düşman hedefler-
den sadece ikisini teşkil etmekte ve sanığın kafasında
varsaydığı sayısız düşmandan ikisini oluşturmaktadır.
Bu sebeple sanığın silah tevcih ettiği, bu iki hedefe
karşı kasdi ve planlı bir da\'ranışı bulunmadığı, önüne
çıkan iki düşman olarak nitelendirdiği görüşüne varıl
mıştır.
Sanığın psikogramında 988/455 kişilik yapısında
idrak fonksiyonlarının bozulmuş bulunduğu, sosyal ileti-
şimlerin kopuk olduğu ve sanığın hastalığında esas psiko-
dinamikleri oluşturan seksüel. obsesiyonların ağırlıklı
olduğu görülmüştür.
Sonuç ve Karar : Sanık Hasan Basri Çınar'ın dosya-
sının tetkiki, muayenesi, müşahadesi ve psikogramı ne-
ticesinde, aşikar perseküsyon hezeyanları ve absürdite
ile belirli kronik paranoid şizofreni tesbit edilmekle
suç sırasında ve halen ceza ehliyetinin bulunmadığı,
- 36 -
durumunun TCK'nun 46.maddesine uyduğu, salah hali teessüs
edene kadar kapalı bir akıl hastalıkları hastanesinde
muhafaza ve tedavisinin gerektiği hakkındaki kanaat ve
mütaleamızı bildirir rapor verildi. 8.11.1988.
3) PSİKOPATİ
A) Tanımı
Doğum sırasında veya doğumdan sonra ortaya çıkan
çeşitli etkiler altında, toplum ile çatışma biçiminde,
bozuk insan ilişkileri ile belirlenen, kişinin kişilik
ve ahlak açısından kusurlu davranış gösterdiği duruma
psikopati denir (44). Psikopatinin ruhsal bir hastalık
mı, yoksa bir kişilik bozukluğu mu olduğu tartışmalara
konu olmuştur. Her iki görüşün de savunulmuş olmasına
karşılık, günümüz psikiyatri çevrelerince, psikopatinin,
bir kişilik bozukluğu olduğu görüşü kabul edilmektedir
( 45) .
B) Özellikleri ve Suçla İlgisi :
Psikopatlar ne tam olarak anormal ve ne de tam
olarak normaldirler. Normal ile anormal arasındaki "ge-
niş bir bölgeye" sıkışan insanlardır. Bu geniş bölgede
bazısı çok delilik sınırına yaklaşır. Delilerden ayırt
edilemeyecek derecede davranışlar gösterirler. Bir bölü-
mü de doğala yakın durumdadırlar. Ancak tam akıllı da
değildirler (46).
(44)
(45)
Şenol: a.g.t., s.45.
Akgün : a.g.e., s.137; Gökay İstanbul 1936, 4.Bası, s.286.
(46) Erem: a.g.e., s.151-152.
Ruh Hastalıkları - Paychiatrie,
- 37 -
Kişilik bozuklukları yalnız psikiyatri için değil,
özellikle son yıllarda gençlerde bireysel ve kollektif
olarak görülen çeşitli reaksiyonları itibarile bütün in-
sanlık için önemli bir psikososyal sorundur (47).
Psikopatların davranışları açıkça ahlak dışı veya
antisosyal olup impulsiv, sorumluluk duygusundan uzak
davranışlarda bulunurlar. Sadece o ana ait ve narsistik
doyum yollarını tercih ederler; sosyal kuralları dikkate
almazlar ve bütün bu davranışlarından pek az sıkıntı ve
suçluluk hissi duyarlar. Bir çoğu ise suçluluk hissi bir
yana, bütün antisosyal davranışlarından büyük bir haz
ve gurur duymaktadırlar (48).
Psikopatların çeşitleri pek çoktur. Sürekli sıkın
tı ve karamsarlık içinde bulunanlar, her an bir felaket
bekleyenler, gökgürültüsünden deli gibi korkanlar, en
ağır bir hastalığa tutulduğu korkusu ile titreyenler,
dengesizler yani bir yaptığı diğerine uymayanlar, ekzant-
rik dediğimiz kimselerin büyük bir kısmı, küçük neden-
lerle şiddetli bir öfkeye kendini kaptıranlar veya büyük
ümitsizliklere düşenler, hep psikopat grubuna dahildir-
ler. Bunların iradesi zayıftır. Bu nedenle doğal güdüle-
rine sınırlandırma getirmekte güçlük çekerler. Hoşlandık
ları şeyi yapmaktan kendilerini alamazlar. Bu gibi kimse-
lerin işledikleri hırsızlık, ırza geçme ve sair suçların
psikolojik nedeni budur. Hayatın güçlüklerine, yoksunluk-
larına dayanmak yetenekleri azdır. Serbest yaşama biçimi-
ne uyum gösteremezler. Ceza evinde bir kaç gün hapsedil-
dikten sonra ruh buhranları geçirenlerin psikopat olmala-
rı ihtimali fazladır (49).
(47) Adasal a.g.e., s.368. (48) Songar a.g.e., s.480. (49) Erem : a.g.e., s.153.
- 38 -
Psikopatların belli başlı türleri arasında; sebat-
sızlar, ataklar, antisosyaller, anarşistler, kavgacılar
ve cinsel yaşam bozuklukları gösterenler sayılabilir(50).
Clomen, psikopat kişiliğin özelliklerini şu beş
bölümde toplamıştır :
1) Vicdan gelişiminin yetersizliği yanında sıkıntı
ve suçluluk duygularının bulunmayışı,
2) Sorumsuzluk, tepki niteliğinde davranışlar ve
"engellenme dayanıklılığının azlığı",
3) Başkalarını sömürme konusunda Üzerlerinde olum-
lu izlenim bırakarak topluma aykırı davranışlarda suçu
başkası üzerine atma,
4) İnsanlarla ilişkilerini sürekli biçimde sürdü-
r ememe,
5) Yasa tanımayıcı davranışlarda bulunma (51).
Psikopatların ceza sorumluluklarının belirlenmesi
her zaman kolay olmamaktadır. Çünki bunlarda genel olarak
zeka işlemleri normal olduğu gibi, hatta çok ağır bir
suç işleme bakımından iradeleri kuvvetlidir. Ancak kötü-
lüğü ve olan olan girişkenliği engellemek hususunda ira-
dece zayıftırlar, zira moral kütlükleri vardır. Bundan
ötürü psikopatiyi bir zeka geriliği gibi bir ruh bozuklu-
ğu saymak ve hiç olmazsa T.C.K. md.47'yi bunlara da uygu-
lamak gerekir (52).
(50) Alcsel R., s.39.
(51) Akgün a.g.e., s.137-ı38.
(52) Adasal a.g.e., s.380; Askeri Yargıtay 13.11.1970, 76/76 (Erem: a.g.e., s.156).
- 39 -
Dinçmen'e göre (53); Psikopatik kişilik bozukluğu,
olayların çok büyük bir çoğunluğunda ceza ehliyeti üzeri-
ne etki etmez;· ancak pek nadir hallerde, sanığın kişilik
yapısı ve psikopatolojisi ile işlenmiş bulunan suç ara-
sında çok belirgin bir ilgi tesbit edildiği takdirde,
psikopatik kişilik özellikleri taşıyan o kişinin o suçuna
karşı ceza sorumluluğunda nisbi bir azalma düşünülebilir.
Psikopatik veya diğer tipte kişilik bozukluğu gösteren
kişilerin hukuk ehliyetleri genelde tam olarak kabul edi-
lirse de, bazı ağır olaylarda, kişilerin tam bir hukuk
ehliyetine sahip olmayacakları ve haklarında müşavir (MK.
379) veya vasi (MK.355) tayininin uygun olabileceği ko-
layca anlaşılır.
Aksi düşüncede olan yazarlara göre; bu tip hasta-
lara TCK.md.47'nin uygulanmasının, onları yeni bir suça
hazırlamaktan, itmekten hatta destekleyici olmaktan başka
bir işe yaramayacaktır. Çünki işlediği bir suç sonunda
cezalandırılmadığını gören bir psikopat, bunun üzerine
çok daha rahat, çok daha güvenli olarak yeni bir suç iş
leme atılımında bulunmakta duraksama göstermeyecektir
(54).
(53) Dinçmen: a.g.e., s.137.
(54) Akgün: a.g.e., s.138.
- 40 -
4) PSİKOZ MANYAK DEPRESİF
A) Tanımı
Belirsiz zamanlarda periyodik, akut nöbetler ha-
linde gelen, biri elem aşırılığı (depresyon), diğeri neşe
ve hareket aşırılığı biçiminde ke;ıdini gösteren, ancak
bunların aynı hastada birbirini izleyebildikleri veya
karışabildikleri, bu nedenle psikopatoloji bakımından
bir köprüye bağlanarak "manyak-depresiv psikoz" adını
alan bir hastalıktır (55).
B) Özellikleri ve Suçla İlgisi
Bu psikoz zaman zaman ortaya çıkan eksitasyon-mani
ve/veya depression-melankoli nöbetleri ile seyreder (56).
1) Mani Hali : Öfori, emosyonel labilite, çok ko-
nuşma (logore), fikir kaçışı ve motor faaliyette artma
ile belirlenen klinik bir tablodur. Çoklukla başlangıcın
da kısa süreli bir durgunluk devresi görülür. Hasta der-
mansızlıktan, yorgunluk, çalışamama, baş ağrısı ve uyku-
suzluktan şikayet eder. Bazen bu durgunluk yerine birkaç
saatten birkaç .güne kadar sürebilen bir irritabilite ve
heyecan devri dikkati çeker (57).
Mani, şiddet ve ağırlık bakımından ortaya çıkan
klinik tabloya göre hipomani, had mani, süregü mani, kon-
füzyonlu mani (Bell manisi) olarak bölümlenebilir (58).
(55) Adasal : a.g.e., s.216.
(56) Dinçmen: a.g.e., s.71.
(57) Songar: a.g.e., s.357.
(58) Dinçmen: a.g.e., s.71.
- 41 -
Başlangıçta çok kez birkaç gün süren durgunluk,
sıkıntı, huzursuzluk, uykusuzluk, başağrısı, iştahsızlık
ve kabızlık, çalışma isteksizliği gibi başlangıç dönemin-
den sonra, ajitasyon ve eksitasyon başlar. Hasta yerinde
duramaz. Baş dik, gözler canlıdır. Devamlı olarak yer
değiştirir ve hareket eder. Çevresine ve kendisine ilgisi
artar. Gönül okşayıcı sözler veya küfürlerle konuşur.
Fikirden fikire atlama, konu bolluğu görülür. Yüksek ses-
le konuşur. Sık sık müstehcen veya kaba konuşmalara
rastlanır. Yaşamı toz pembe görmenin verdiği güven sonucu
hesapsız girişimlerde bulunur. Erkek hastalarda daha faz-
la olmak üzere, bol yazı yazma hali de görülür (59).
2) Melankoli Hali : Sıkıntılı, kendisini suçlayı
cı, üzüntülü davranışların artması, konuşmada, çağrışım
larda yavaşlama ile kendisini gösteren bir psikozdur(60).
Olayların çoğunda hastalığın başlangıcı sinsidir. Hasta-
da gittikçe mizaç ve karakter değişikliği dikkati çekebi-
lir. Günden güne hassas olmakta, en ufak olay karşısında
duygulanarak ağlamakta, kolay heyecanlanıp sinirlenmek-
tedir. Karamsar olup, karar vermekte zorluk çeker. Günlük
işlerini ihmal etmeye başlar, verimi düşer, derbeder
olur. Bunlarla birlikte bir takım fiziki şikayetler de
görülür; baş ağrısı, meteorizm, hazımsızlık, kabız, za-
yıflama gibi. Ayrıca uyku ve iştah kaybı da ortaya çıkar
(61).
Psikoz manyak depresif hastalığının adli psikiyat-
ri açısından önemli olan· yönü işlenen suçun türü değil,
kişinin o sırada sorumluluk taşıyıp taşımadığının saptan-
masıdır. Çünkü bu hastalık nöbetleri kişide dönemler
(59) Adasal : a.g.e., s.219; Aksel : R., s.7; Bauer, a.g.e., s.302; Dinçmen a.g.e., s.72; songar: a.g.e., s.358.
(60) Dinçmen: a.g.e., s.72.
(61) Aksel: R., s.10; Dinçmen: a.g.e., s.72; Songar: a.g.e., s.366.
- 42 -
biçiminde ortaya çıkan klinik bir tablodur. Bu hastalığa
yakalanmış bir kimsenin hastalığın herhangi bir depres-
sion veya eksitasyon nöbeti sırasında işlemiş bulunduğu
suçlara karşı ceza sorumluluğunun azalmış veya ortadan
kalkmış olarak kabulüne karşılık, aynı kişi nöbetler dı
şındaki serbest ara' da tam ceza sorumluluğuna sahiptir
(62).
Nöbetler sırasındaki ceza sorumluluğunun belirlen-
mesinde, kişide bulunan klinik tablonun ağırlığı ve çeşi
di gözönüne alınarak, bu akıl hastalığının kişinin gerçek
ile ilgisi üzerine ve olayları kavrayıp onlardan sağlık
lı sonuçlara varabilme yeteneği üzerine yapmış olduğu
olumsuz etki sonucu kişinin hareket ile irade ve bilinç
serbestisini etkileme derecesine göre ceza sorumluluğunun
tamamen kalktığı veya azaldığı şeklinde bir karara varı
lır. Bu karara varırken, suçun nevi ve işleniş tarzı,
kişinin eylem sırasında göstermekte olduğu klinik tablo,
suç ile klinik tablo arasındaki ilişki gözönüne alınır
(63).
Hasta kendine gönderilen bilirkişi çok defa, tama-
men iyileşmiş, hiç bir psikopatolojik bulgu göstermeyen
bir kişi ile karşı karşıya bulunmaktadır. Böyle durumlar-
da retrospektiv olarak olayın tahlili, olaydan önceki
ve olayı izleyen günlerde kişinin sağlık durumunu göste-
ren tıbbi belgeler ve tanık beyanları ile suçun nevi ile
işleniş biçimi, failin o tarihlerde verdiği ifadeler ile
suç sırasındaki tutum ve davranışları, suç ile hastalığı
arasındaki ilgi tüm olarak değerlendirilmek zorundadır
(64).
(62) Akgün a.g.e.,, s.J.,42; Dinçmen : a.g.e., s.73.
(63) Dinçmen a.g.e., s.74.
(64) Dinçmen a.g.e., s.74.
- 43 -
5) PARANOİA
A) Tanımı : Paranoia, olgunluk yaşlarında (35-45)
başlayan, beyinde anatomik bir değişiklik yapmayan ve
hall üsinasyon göstermeyen, düşüncedeki açıklık ve man-
tıklılığın saklı kaldığı, sistemli ve sarsılmaz hezeyan-
lar ile sürekli ilişki içinde olan bir akıl hastalığıdır.
Az rastlanan bu hastalık, hezeyanlı fikirler dışında,
akıl bozukluğuna ilişkin bir belirti göstermez (65).
B) Özellikleri ve Suçla İlgisi :
Fransızların "kronik sistematize hezeyanlar" adını
verdiği bu psikoz esas olarak bir muhakeme bozukluğu ola-
rak karşımıza çıkar. Paranoia'daki hezeyanlar hastalığın
hemen hemen tek klinik belirtisi olup "sistemli"dirler.
Sistemli hezeyan, hastanın karakterine ve kişilik yapısı
na sıkı sıkıya bağlıdır, ayrıca belirli bir sıra, düzen
ve açıklık içinde gelişir. Hastanın bütün affektiv gücü
hezeyanlarının gösterdiği yönde toplanmıştır. Böylece
hezeyanlı fikir ve inanış bütün davranışlarını etki altı
na alır. Hezeyanına kuvvetle inanan ve çevresini inandır
mak için de sayısız kanıtlar bulmaya çalışan hastanın
günlük yaşamı hezeyanı ile uygunluk halindedir. Ona göre
mağrur, kibirli, kendini beğenmiş, kuşkucu, etrafını in-
celeyen tavırlar takınır (66). Güvensizlik ve alınganlık
ları herşeye karşı kendilerini kuşlulandırır. Uf ak bir
şeyden kuşkulandıkları bir selamı yorumladıkları gibi
daima otoriter olarak kendilerine sığınanları korurlar
ve üstünlüklerini kanıtlayacak her çeşit fedakarlığı ya-
parlar, hatta hayvanların koruyucusu olurlar. Tutkuları
nın bilinçdışı ~ekirdeğine göre bunlar ya megaloman
(65) Ünver : a.g.t., s.18.
(66) Songar : a.g.e., s.351.
- 44 -
tiptedirler, ya son derece mistik dindarlıkla sosyal ve
politik işlere karışırlar. Çoğu kez bunların bütün bu
düşünceleri hayali mahiyette ve bir. bakıma tatmin arayan
hayallerden ibarettir (67).
Hastalarda, muhakemesinin tek bir kısmını ilgilen-
diren ve mükemmel bir düşünce arşi tek ton isini gösteren
sistemli hezeyinların dışında en uf ak bir psikopatolojik
bulgu yoktur. Bu nedenle, hasta, hezeyanlarını öylesine
mükemmel bir düşünce sistemi içinde ve inandırıcı bir
şekilde anlatır ve öylesine -hezeyanı hariç- mükemmel
bir kişilik organizasyonu gösterir ki, çoğunlukla, hekim
olmayanlarca hasta olduğu anlaşılmaz. Bu özellikleri ne-
deni ile "makul delilik" olarak da bilinen paranoida ke-
şif, aşk, kıskançlık, perseküsyon, hak arama klinik şe
killeri ayrımlanabilir (68).
Klasik psikiyatri kitapları genel olarak paranoia'
nın klinik gelişmesini dört devreye ayırırlar
1) Analiz ve yorumlama dönemi,
2) Perseküsyon de