3
6 Hukuk Gündemi Mart 2011 Yolun Başında Hala mezun olma sevinci yaşamamış olmamı garipsiyorum ama sevinmek doğru da gelmiyor zaten. Küçük bir parça kâğıda feda ettim üni- versite yıllarımı. Tüm haylazlıklarımı, anılarımı, başarılarımı, üzüntülerimi, sevinçlerimi götür- düm, yerine öğrenci işlerinden bir kâğıt verdi- ler. Rektör imzalamış ki değişim bedeli büyük patron tarafından ödendi diye hissedeyim. Hukuk Fakültesi Lisans diplomam o benim, “Bir Evre Atladı!” belgem. Eğitim evresinin kişiye göre göreceli üst belgelerinden. Ama bir sonraki evreye en alt seviyesinden başla- nıyor ve işte o zaman beyinde art arda jeton sesleri yankılanıyor. Anlıyorum nelerin gittiğini. Dağın eteklerinde olduğumu anlıyorum, çık- mam gereken dağın sarp yamaçları olduğunu fark ediyorum. Bu güvercine uçmayı öğretme sanatı gibi işte, itiveriyorlar yük- sekten. İnsan önce dibe doğru savruluyor, sonra yeni zor bir yolculuğun ilk kanadını çırpıyor tüm gücü, tüm inancı ile. Bu evrenin, ilk seviyesi- nin adı “STAJ”. Sevineyim mi, plan mı yapayım, dur önce birkaç şık kıyafet ala- yım gibi şaşkınlıklarla başvurulan bu seviye- nin gerekli evraklarından sadece biri diploma. Onaltı tane daha evrak topluyorsunuz bilumum kurum ve kuruluşlardan. Sonra beklemeye baş- lıyorsunuz bürokratik gelişmeleri (Aslında tam burada ben bir irkilmiştim. Bu gereksiz işler daraltmıştı ama hala tatlı bir heyecan, yüksek bir inanç mevcuttu, es geçtim.) Bu bekleme sırasında iyi bir avukattan meslek öğreneyim hevesiyle avukat araştırdım, gittim, görüştüm, bana en deneyimli gelenin yanında hemen o hafta başladım çalışmaya. Aynı gün, adliyeyi keşfe bile çıkamadan, kalemlerden belge toplama, masraf yatırma gibi küçük işlere koşuldum. Ardı sıra yükselen taleplerle gidilen adliyede isyan edebildiğim tek şey topuklu ayakkabılarım oldu. Yılmadan ve ayakkabıla- rımdan caymadan devam ettim. İş istiyordum ve işte bunlardı şimdinin işi. Basit ama yorucu. Oradan oraya, oradan oraya işte. Hem yetkisiz- dim hem de işleyişi sorguluyordum. Gitgide bir işe yaramadığımı hissetmeye başlıyordum. Daha doğrusu yaradığım işlerin bana yarama- dığını hissediyordum. Takip başlatmak, dava açmak bir kenara ama vezne kalem arası mekik dokumak amacıyla burada olamazdım. Üstelik yeni olduğum iş dünyası için fazla mutluydum aslında ve ne gariptir bu insanların gözüne batıyor, pek de hoşlarına gitmiyordu sanki. Gülümsememi gayriciddi bulanlar bile olmuştur emi- nim. Duygu dünyamdaki rüzgârları içimde hapsedip işimi en iyi şekilde öğren- mek çabasıyla boğuşur- ken, aslında profesyonel olmasını beklediğim ofis hayatının ne denli saçma- lıklara yataklık edebildiğini görüyorum. Bir sekreterin kaprislerinin karşısında bir patronun kifayetsizliği aklımı kurcalıyor. Sonra bir gün benden istenenlerin aslında yapmam gerekenlerden ne kadar uzak olduğunu idrak ediyorum. Meslek aşkım acı acı yakıyor söz- lerimi, susuyorum ama saygı duyamıyorum. Beklentilerimiz uyuşmadığında anlaşarak yol- larımızı ayırıyoruz saygıdeğer avukatımla. Tam bu esnada baroda grup dersleri başlıyor. Avukatın saygınlığı, konuşması içimi rahatlatı- yor biraz da olsa. Mesleğe inancımı kaybetme- meliyim diyorum kendime. Yanlışlar olabilir her alanda, ben doğru olmalıyım hepsi bu. Sistemi değiştiremem ilk etapta ama kendi sistemimi doğru kurmakla başlamak akıllıca. İyi bir avukat olmak için de çıkmadım üstelik bu yola, ben iyi Yolun Başında Stj. Av. Özlem Nur YAPRAK Kulağımda bir müzik hafif hafif tınlıyor. Sözleri eksik hatta yok. Gelecek için yapılmış yığınla planım var. Oysa koca bir bürokrasi yumağının içinde ipin ucunu kaçırmama misyonuyla yuvarlanıyorum.

Stj. Av. Özlem Nur YAPRAK Yolun Başında

  • Upload
    others

  • View
    11

  • Download
    0

Embed Size (px)

Citation preview

6 Hukuk Gündemi Mart 2011

Yolun Başında

Hala mezun olma sevinci yaşamamış olmamı garipsiyorum ama sevinmek doğru da gelmiyor zaten. Küçük bir parça kâğıda feda ettim üni-versite yıllarımı. Tüm haylazlıklarımı, anılarımı, başarılarımı, üzüntülerimi, sevinçlerimi götür-düm, yerine öğrenci işlerinden bir kâğıt verdi-ler. Rektör imzalamış ki değişim bedeli büyük patron tarafından ödendi diye hissedeyim.

Hukuk Fakültesi Lisans diplomam o benim, “Bir Evre Atladı!” belgem. Eğitim evresinin kişiye göre göreceli üst belgelerinden. Ama bir sonraki evreye en alt seviyesinden başla-nıyor ve işte o zaman beyinde art arda jeton sesleri yankılanıyor. Anlıyorum nelerin gittiğini. Dağın eteklerinde olduğumu anlıyorum, çık-mam gereken dağın sarp yamaçları olduğunu fark ediyorum. Bu güvercine uçmayı öğretme sanatı gibi işte, itiveriyorlar yük-sekten. İnsan önce dibe doğru savruluyor, sonra yeni zor bir yolculuğun ilk kanadını çırpıyor tüm gücü, tüm inancı ile.

Bu evrenin, ilk seviyesi-nin adı “STAJ”. Sevineyim mi, plan mı yapayım, dur önce birkaç şık kıyafet ala-yım gibi şaşkınlıklarla başvurulan bu seviye-nin gerekli evraklarından sadece biri diploma. Onaltı tane daha evrak topluyorsunuz bilumum kurum ve kuruluşlardan. Sonra beklemeye baş-lıyorsunuz bürokratik gelişmeleri (Aslında tam burada ben bir irkilmiştim. Bu gereksiz işler daraltmıştı ama hala tatlı bir heyecan, yüksek bir inanç mevcuttu, es geçtim.)

Bu bekleme sırasında iyi bir avukattan meslek öğreneyim hevesiyle avukat araştırdım, gittim, görüştüm, bana en deneyimli gelenin yanında hemen o hafta başladım çalışmaya. Aynı gün, adliyeyi keşfe bile çıkamadan, kalemlerden belge toplama, masraf yatırma gibi küçük işlere

koşuldum. Ardı sıra yükselen taleplerle gidilen adliyede isyan edebildiğim tek şey topuklu ayakkabılarım oldu. Yılmadan ve ayakkabıla-rımdan caymadan devam ettim. İş istiyordum ve işte bunlardı şimdinin işi. Basit ama yorucu. Oradan oraya, oradan oraya işte. Hem yetkisiz-dim hem de işleyişi sorguluyordum. Gitgide bir işe yaramadığımı hissetmeye başlıyordum. Daha doğrusu yaradığım işlerin bana yarama-dığını hissediyordum. Takip başlatmak, dava açmak bir kenara ama vezne kalem arası mekik dokumak amacıyla burada olamazdım. Üstelik yeni olduğum iş dünyası için fazla mutluydum aslında ve ne gariptir bu insanların gözüne batıyor, pek de hoşlarına gitmiyordu sanki.

Gülümsememi gayriciddi bulanlar bile olmuştur emi-nim. Duygu dünyamdaki rüzgârları içimde hapsedip işimi en iyi şekilde öğren-mek çabasıyla boğuşur-ken, aslında profesyonel olmasını beklediğim ofis hayatının ne denli saçma-lıklara yataklık edebildiğini görüyorum. Bir sekreterin kaprislerinin karşısında bir patronun kifayetsizliği aklımı kurcalıyor. Sonra

bir gün benden istenenlerin aslında yapmam gerekenlerden ne kadar uzak olduğunu idrak ediyorum. Meslek aşkım acı acı yakıyor söz-lerimi, susuyorum ama saygı duyamıyorum. Beklentilerimiz uyuşmadığında anlaşarak yol-larımızı ayırıyoruz saygıdeğer avukatımla.

Tam bu esnada baroda grup dersleri başlıyor. Avukatın saygınlığı, konuşması içimi rahatlatı-yor biraz da olsa. Mesleğe inancımı kaybetme-meliyim diyorum kendime. Yanlışlar olabilir her alanda, ben doğru olmalıyım hepsi bu. Sistemi değiştiremem ilk etapta ama kendi sistemimi doğru kurmakla başlamak akıllıca. İyi bir avukat olmak için de çıkmadım üstelik bu yola, ben iyi

Yolun BaşındaStj. Av. Özlem Nur YAPRAK

Kulağımda bir müzik hafif hafif tınlıyor.

Sözleri eksik hatta yok.Gelecek için yapılmış yığınla

planım var.Oysa koca bir bürokrasi

yumağının içinde ipin ucunu kaçırmama misyonuyla

yuvarlanıyorum.

Yolun Başında

8 Hukuk Gündemi Mart 2011

bir hukukçu olacağım diyenlerdenim aslında.Bu evrenin sistemsel hataları staj döneminde

de mevcut elbette. Tecrübe edinmeye çalı-şan bir kitle ferdi olarak zaten eleştirmeye yat-kınım ancak eleştirecek konu bulmak adliye ortamında herkesin en çok yaptığı eylemler arasında ilk üçe adayken nereden başlasam gibi bir zorlukla muhatap oluyorum aslında. Mesela icra koridorlarında geçirilen dakikalar arttıkça yaşlanma katsayınız geometrik diziye dönüşebilir. Bir baro pulu almak, beş kat dolaş-mak demek olabilir zaman zaman. Tevziden vezneye adliyede sıra bekleme sanatı ayrı bir zaman muammasıdır keza. Sabah girilen adli-yeden akşama kadar çıkamamak için yeterince sebep mevcuttur işte ama baronun bir sıcak kahvesi vardır hep, dedikodu seanslarına spon-sor sigaralara eşlik eden. Avukat odaları hayat kurtarabilir yazılacak bir dilekçe için ki benim adliyedeki en faydalı hizmet olduğuna inancım tamdır bu odalara dair.

Ankara Adliye Sarayı’nda stajyer olmak komiktir bazen mesela yer olmadığından köşelere gizlenmiş bir savcı odasını arıyorsa-nız vay halinize! Mesai bitimine iki dakika kala üst katta girdiğiniz bir kalem, harç istemiyle suratınıza baktığında maraton başlar işte. Bir icra müdürü çalan telefonunu açmanızı rica edebilir. Bir hâkim saz çalabilir. Bir avukat fazla pul için turlayabilir koridorda. Kopyasını almanız gereken bir dosyayı kalemden biri çektiremez zaman yokluğunda oysa lazımdır ya, sayfa sayfa fotokopiye gidip gelinebilir, yılmadan.

Herkes inanmıştır stajyerliğin evrak işlerin-den başladığına işte. Uygulamanın ilk etabı bu olmalıdır genel karar doğrultusunda. Oysa nedeni sorgulanmalı bence bunun. İğneyle çuvaldız doğru paylaştırılmalı önce. Meslek nasıl öğretilmelinin ahkâmını kesemeyeceğim elbet ama kalemlerde koşturmak için adam arayan avukatlara stajyerden daha iyi biçilmiş bir kaftan da yok malumumuz. Sömürüye karşı da olsa insan işine gelenlerle farklılaşabilir işte.

Bazı avukatlar da bu durumdalar kanımca. Yan-larında çalıştırdıkları stajyerlere bakış açıları nasıl açıklanabilir ki değilse.

Sadece bu da değil, adliye stajı da kendi içinde çıkmaz sokaklar taşıyor. Bir savcıya sekiz stajyer verilmesi ve iki savcının aynı odayı pay-laşması durumunda, bilgi edinmek ne kadar sağlıklı ve imkânlı olabilir ki! Hakeza bu yüzden değil midir gözümüze “gelmesen de olur” der-cesine bakan hâkimlerimizin derdi? Gerçi aynı-larının tecrübesiz avukatlardan şikâyet etmeleri de ayrı muammadır vesselam, “Sizin de payınız yok mu?” diyesiniz gelir an an.

Tüm bunların yanında yaşımın verdiği enerji en büyük destekçim. Bedenen ve zih-nen yorulmayı hoş görebiliyorum bu ener-jiyle. Kendime gün içinde en çok tekrarladı-ğım “Yarınlar için bugünden başlıyorum” dur. Bugünlerde yorulup yarınlarda iyi daha iyi olmak için ışığını besleyen bir ateş böceği gibiyim. Günü gelip yandığımda etrafımı aydınlatırken hazzını yaşayacağım tüm bu günlerin. Şimdi zor gelenler o zaman tebes-süm ettirecek kuşkusuz.

Pek çok konuda mücadele eden ben, ala-nımda iyi olmak için adliyede, baroda ve avu-kat yanında mücadeleme devam edip en iyi tecrübeyi edinme yarışındayım. Bu yüzden eleştiri gücüm bileniyor belki de ama aslında en çok kendi doğrularımı şekillendirmek için eleştiriyorum her şeyi. Tıpkı her avukatın geçtiği gibi ben de geçiyorum bu yoldan. Bu yumak, ipin ucunu kaçırmamak için boynuma doladığım bir yumak. Yaşamak için ideal mes-leğimin yedek kurallarıyla boğuşmak zor ama isteklerimi elde etmek, sevdiğim iş için onurlu bir stajyerlik dönemi geçirmek paha biçilemez. Avukatlık bir sanat ve bu sanata en zor şart-larda en imkansız imkanlarda hazırlıyorlar bizi ki ilerde en tepeye ulaşalım. En dipte şartlar zor ama yükseldikçe alınacak hazzın hayaliyle her güne meslek hırsımla uyanıyorum. Bu sanatı icraya en iyi şekilde hazırlanıyorum.