12
Yuri Gagarin ve tek ülkede sosyalizm Atilla Dirim yazdý sayfa 9 Türkiye’de 90 tane nükleer bomba var Hüseyin Alı ş kan yazdý sayfa 5 Tekel direniþi neden bu hale geldi? Kemal Ba ş ak yazdý sayfa 10 sosyalist isci DEVRÝMCÝ, ANTÝKAPÝTALÝST HAFTALIK GAZETE www.sosyalistisci.org SAYI: 391 n 9 Nisan 2010 n 2 TL 12 Eylül Anayasasý çöplüðe! Balyoz darbe planına dönük hukuk dışı müda- haleler yargının mevcut yapısının değiştirilmesinin ne kadar acil bir sorun olduğunu ortaya koydu. HSYK’nın 1 yıl önce nöbetçi hâkim olarak Ergenekon soruşturmasına atadığı isim, 12 Eylül tipi bir darbe hazırlığı içinde oldukları beş bin sayfalık askeri belgeyle ortada olan darbecileri serbest bıraktı! Savcılar, darbecinin dostu Hâkim Kuban’a rağmen darbecileri tekrar gözaltına aldı. HSYK’nın bir uzantısı olan İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı ise darbecileri tutuklayan savcıları sudan bahanelerle görevden aldı. Bu hikâyenin tümü yargının ne tarafsız ne de bağımsız olduğunu ortaya koydu. Tıpkı Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ gibi HSYK, Yargıtay, Danıştay ve Anayasa Mahkemesi de eski rejimi devam ettirmek için direniyor. Onların hedefi Ergenekon ve darbe soruşturmalarını durdur- mak, darbeci subayları özgür bırakmak, darbe suçunun cezasız kalmasını devam ettirmek; Susurluk’ta Şemdinli’de olduğu gibi cinayet şebekesinin üzerini örtmek. Sayfa 2-3 12 Eylül darbecileri tarafından yazılan 1982 Anayasası ömrünü çoktan doldurdu. Halkın ezici çoğunluğu darbe anayasasının çöpe gitmesini istiyor. Toplum siviller tarafından hazırlanmış demokratik, temel hak ve özgür- lükleri tanıyan, askeri vesayeti ortadan kaldıran yeni bir anayasadan yana. Askeri vesayetin savunucuları ise hem yeni anayasayı engelliyor hem de mevcut anayasada değişiklik yapılmasına şiddetle direniyor. CHP, MHP, TSK, HSYK ve ulusalcılar 1982 Anayasası’nı korumak için ortalığı yerinden kaldırıyor. Biz sosyalistler sivil-demokratik bir anayasa talebini destekli- yoruz. Mevcut anayasa yama yapılarak düzeltilecek durumda değildir. Toptan kaldırılmalı, çöpe atılmalıdır. Anayasa değişikliğine ‘evet’ diyoruz. Çünkü askeri vesayetin dokunulmazlık verdiği yüsek yargının mevcut yapısı böyle kaldıkça, darbeciler sivil mahkemelerde yargılanıp ceza- landırılmakça her türlü yeni anayasa girişimi hüsrana uğraya- caktır. Sosyalistler TSK-CHP- MHP bloğunun yanında yer ala- maz, tarafsız kalamaz. Anayasa değişikliğine ‘evet!’ Referanduma ‘evet!’ Demokrasiye ‘evet!’ Sayfa 6-7-8 18 Temmuz 2009, “Ergenekon dağıtılacak, darbeciler yargılanacak” eyleminden Darbeciler hesap verecek!

Sosyalist İşçi 391

Embed Size (px)

DESCRIPTION

Sosyalist İşçi 391

Citation preview

Page 1: Sosyalist İşçi 391

Yuri Gagarinve tek ülkedesosyalizmAtilla Dirim yazdý

sayfa 9

Türkiye’de 90tane nükleerbomba varHüseyin Alışkan yazdý

sayfa 5

Tekel direniþineden buhale geldi?Kemal Başak yazdý

sayfa 10

sosyalist isci DEVRÝMCÝ, ANTÝKAPÝTALÝST HAFTALIK GAZETE

www.sosyalistisci.org

SAYI: 391 n 9 Nisan 2010 n 2 TL

12 EylülAnayasasýçöplüðe!

Balyoz darbe planınadönük hukuk dışı müda-haleler yargının mevcutyapısının değiştirilmesininne kadar acil bir sorunolduğunu ortaya koydu.

HSYK’nın 1 yıl öncenöbetçi hâkim olarakErgenekon soruşturmasınaatadığı isim, 12 Eylül tipibir darbe hazırlığı içindeoldukları beş bin sayfalıkaskeri belgeyle ortada olandarbecileri serbest bıraktı!

Savcılar, darbecinin dostuHâkim Kuban’a rağmendarbecileri tekrar gözaltınaaldı. HSYK’nın bir uzantısıolan İstanbul CumhuriyetBaşsavcısı ise darbecileritutuklayan savcıları sudanbahanelerle görevden aldı.

Bu hikâyenin tümüyargının ne tarafsız ne debağımsız olduğunu ortayakoydu. TıpkıGenelkurmay Başkanı İlkerBaşbuğ gibi HSYK,Yargıtay, Danıştay veAnayasa Mahkemesi deeski rejimi devam ettirmekiçin direniyor. Onlarınhedefi Ergenekon ve darbesoruşturmalarını durdur-mak, darbeci subaylarıözgür bırakmak, darbesuçunun cezasız kalmasınıdevam ettirmek;Susurluk’ta Şemdinli’deolduğu gibi cinayetşebekesinin üzerini örtmek.

Sayfa 2-3

12 Eylül darbecileri tarafındanyazılan 1982 Anayasası ömrünüçoktan doldurdu. Halkın eziciçoğunluğu darbe anayasasınınçöpe gitmesini istiyor. Toplumsiviller tarafından hazırlanmışdemokratik, temel hak ve özgür-lükleri tanıyan, askeri vesayetiortadan kaldıran yeni biranayasadan yana.

Askeri vesayetin savunucularıise hem yeni anayasayı engelliyorhem de mevcut anayasadadeğişiklik yapılmasına şiddetledireniyor. CHP, MHP, TSK,HSYK ve ulusalcılar 1982Anayasası’nı korumak içinortalığı yerinden kaldırıyor.

Biz sosyalistler sivil-demokratikbir anayasa talebini destekli-

yoruz. Mevcut anayasa yamayapılarak düzeltilecek durumdadeğildir. Toptan kaldırılmalı,çöpe atılmalıdır.

Anayasa değişikliğine ‘evet’diyoruz. Çünkü askeri vesayetindokunulmazlık verdiği yüsekyargının mevcut yapısı böylekaldıkça, darbeciler sivilmahkemelerde yargılanıp ceza-landırılmakça her türlü yenianayasa girişimi hüsrana uğraya-caktır. Sosyalistler TSK-CHP-MHP bloğunun yanında yer ala-maz, tarafsız kalamaz.

Anayasa değişikliğine ‘evet!’Referanduma ‘evet!’Demokrasiye ‘evet!’

Sayfa 6-7-8 18 Temmuz 2009, “Ergenekon dağıtılacak, darbeciler yargılanacak” eyleminden

Darbecilerhesap verecek!

Page 2: Sosyalist İşçi 391

Balyoz darbe planı soruştur-ması yargının mevcut yapısınındeğiştirilmesinin ne denli acil birgereklilik olduğunu ortayakoydu.

12 Eylül Anayasası’nı savunan-ların kol kanat gerdiği Hâkimlerve Savcılar Yüksek Kurulu, 1 yılönce Hâkim Oktay Kuban’ıErgenekon davasının görüldüğüİstanbul 12. Ağır CezaMahkemesi’ne atamıştı. Kuban,nöbetçi olduğu günlerde ifadevermeye gelen darbeci subaylarıbirer birer, bazen de toplucaserbest bıraktı.

Bağımsız ve dokunulmazolduğu ileri sürülen yargı suçişliyordu. Hukuku çiğniyor,adaleti engelliyordu. Kanlı birdarbe hazırlığı içinde yer aldık-ları TSK tarafından bile kabuledilen Balyoz darbecileri hakkın-da “kuvvetli suç olgusu”na rast-lamayan Hâkim Kuban, askerivesayet rejiminin tümçürümüşlüğünü gözler önüneserdi. HSYK ise darbecinin dostuhâkimine hemen sahip çıktı.

HSYK’nın gücü nereden aldığıaçık. Emrinde 800 bin asker vetonlarca silah olan GenelkurmayBaşkanı geçen ay kalktı, maaşlarıyarıya indirilen Ergenekon sanığıTSK mensupları için yardımvakfı kuracaklarını açıkladı. Islakimzacı Dursun Çiçek’in tutuklan-masına gerek olmadığını söyledive 2011’in ilk aylarında darbeyapmaya hazırlanan 3. OrduKomutanı Saldıray Berk’in“arkasındayız” dedi. Bağbuğ,Ergenekon ve darbe soruştur-malarına defalarca müdahaleederek anayasal suç işledi.Genelkurmay Başkanı olunca,yargının bağımsızlığına pekdüşkün olanlar susuyor.

Darbeleri yapan güç darbeyisavununca gerek HSYK gerekseOktay Kuban gibiler halkın vic-danında çoktan mahkûm olmuşsuçluları serbest bırakıyor.Bununla da kalmıyor. Yargı, biz-zat yargının bağımsızlığına gölgedüşürüyor. Erzincan’dakiErgenekon’u soruşturan

savcıların yetkileri bir gecedeiptal ediliyor, İstanbul’daBalyozcuları tutuklayan 2 savcıgörevden alınıyor. Bunları yapanbizzat HSYK.

Solcu olduğunu söyleyip deanayasa değişikliğine yargı ileilgili düzenlemeler gerekçesiyleitiraz edenlerin düştüğü yerebakın. HSYK’nın veGenelkurmay Başkanı’nın,Ergenekon’un avukatı olduğunusöyleyen Deniz Baykal’ın yanın-dalar. Tabii ki ruh ikizi DevletBahçeli’yle de aynı yerde duruy-orlar.

Hukuk tamamen siyasal birşeydir. Bugüne dek darbecilertarafından yazıldı. Halk herseferinde darbecilerin devirdiğipartilere oy vererek bu hukukudeğiştirmeye çalıştı. Ancak yayeni darbelere bunu engelledi,

ya da Anayasa Mahkemesi bupartileri kapattı, yapmak istedik-leri değişiklikleri iptal etti.

Kendine “komünist” ya da“devimci” adını takan darbeci-lerin dostları basit gerçeğigörmemizi istemiyor. Gerçek herzamanki gibi açık ve sade: TSKdarbe yapıyor, yapamadığızamanlarda yargı darbe yapıyor,her ikisi de dokunulmazlığı 1982Anayasası’nda alıyor. Seçilmişhükümetlerin, hükümet etmehakkı yine darbe anayasasınadayanarak gasp ediliyor veyadarbecilerin kuklası olan poli-tikacılar hükümet oluyor. Arkaplanda ise örtülü askeri diktatör-lük devam ediyor.

İşçi sınıfı, emekçiler ve ezilenleron yıllardır bu kâbusu yaşıyor.Ve artık buna son vermektekararlılar. Ergenekon ve darbe

soruşturmalarını ilerleten halkınçoğunluğunun desteğidir. Budestek zaman zaman kendinisokakta gösteriyor. DarbelereKarşı 70 Milyon AdımKoalisyonunun 2 yılda düzen-lediği gösterilere 50 binden fazlainsan katıldı. Herkes biliyor kibu buzdağının görünen yüzü.Kürtler, dindarlar, demokratlarve sosyalistlerden oluşan,toplumun yüzde 60’ını geçen birçoğunluk geri adım atmıyor.

Bütün patırtı darbe oyunlarınazemin hazırlayan hukukundeğiştirilmesini engellemek için.Sosyalistler asla statükodan yanaolamaz. Devrimciler asla katiller-le aynı yerde duramaz. Sadecezalimlere karşı adalet içindedeğil, işçi sınıfı mücadelesininönünün açılması içindeTürkiye’deki gericiliğin biricik

kaynağı askeri vesayet rejimininyıkılması gerek. Çürümüş rejimçatırdıyor. Sosyalistlerin görevitüm demokrasi yanlılarını darbe-cileri yenmek için kitlesel birmücadelede birleştirmektir.

Şimdi kritik bir dönemdeyiz.Ya hep birlikte demokrasiyisavunacağız ya da darbecileriözgür bırakan hukuk üstün gele-cek. Ya bu ülkede hak ve özgür-lükler tanınacak ya da CHP-MHP gerici ittifakı kan dökecek.Bir işçi, bir devrimci buradatarafsız kalamaz.

Aşağıdan mücadele bugün herzamankinden önemli.Demokratik ve kitlesel protesto-lar hayati. Darbecilere karşı sivildirenişi askeri vesayeti ezen birharekete dönüştürelim,statükoyu yerle bir edelim.

Volkan Akyıldırım

2l sosyalist iþçil sayý: 391

Darbeci generalleri bir türlü içeridetutulamıyor.

Kimileri balyoz soruşturmasındaolduğu gibi hakim eliyle serbestbırakılıyor, kimileri ise “hastalanıyor”ve askeri hastane GATA’ya giderekserbest kalıyor.

İlk olarak eski Jandarma GenelKomutanı Şener Eruygur, GATA'yayatırılmıştı. Durumu çok ciddi olduğuiddia edilen Eruygur, 21 Eylül 2008'detahliye edildi ve ardından GATA'yasevk edildi. Bir süre GATA'da kaldıktansonra taburcu oldu. En son BağdatCaddesi’nde kahve içerken görüntülen-di, sapasağlamdı.

Emekli Orgeneral Hurşit Tolon ise 23Ocak 2009'da rahatsızlığı gerekçesiyleGATA'ya sevk edildi, yattıktan 16 günsonra da sağlık gerekçesiyle tahliyeedildi. Tolon, geçen ay Harbiye toplan-tısında görüldü. Gayet sağlıklıydı,takım elbiseyile ortalıkta dolanıyordu.

Jitem kurucusu emekli Tuğgeneral

Levent Ersöz, 'usulsüz' olarak sevkedildiği GATA'da 6 ay yattı. Cezaevinedönmemek için kendisine ölümcülmikrop enjekte ettirdiği ileri sürüldü.Son olarak Silivri Devlet Hastanesi'neyatırıldı.

Ergenekon sanıklarından Hasan AtillaUğur da 4 ay GATA'da yattı.

Emekli Albay Arif Doğan ise Eylül2008'den beri üç hastane değiştirdi, 16Temmuz 2009'dan beri GATA'da yatıy-or.

Balyoz darbecisi Çetin Doğan’daGATA’da çıktı, 2 Balyozcu generallebirlikte oraya sığınmıştı. GATA eskiKomutanı Emekli Tümgeneral TuncayÇakan'da balyoz darbesine karışanlar-dan biriydi, o da tutuklandı.

Darbeciler hakkındaki cezasızlık duru-mu sürdükçe, rütbeliler serbest kaldıkçadarbe tehdidi devam edecek. Taşa atankürt çocukları içerde, cuntacılar dışar-da, kimse bunu kabul etmemizi bek-lemesin!

Darbeci subaylar serbest bırakılamaz!

Statükoyu yerle bir edelim!

23 Ocak 2009, kara, fırtınaya rağmen binlerce insan Balyozcular yargılansın diye yürümüştü.

TSK-CHP-MHP gerici ittifakını durduralım!

Page 3: Sosyalist İşçi 391

sayý: 391 l sosyalist iþçi l 3

6 sendika konfederasyonu, TÜRK-İŞ, DİSK, HAK-İŞ, MEMUR-SEN,KAMU-SEN ve KESK, 1 Mayıs'ı bir-likte kutlama kararı alarak,İstanbul'daki kutlamalarınmerkezinin Taksim olacağını duyur-du. Emek örgütleri, yetkililerdenTaksim meydanının 1 Mayıs kutla-malarına açılmasını talep etti.

Türkiye İşçi SendikalarıKonfederasyonu (TÜRK-İŞ),Devrimci İşçi SendikalarıKonfederasyonu (DİSK), Hak İşçiSendikaları Konfederasyonu (HAK-İŞ), Memur SendikalarıKonfederasyonu (MEMUR-SEN),Türkiye Kamu ÇalışanlarıSendikaları Konfederasyonu(KAMU-SEN) ve Kamu EmekçileriSendikaları Konfederasyonu (KESK)bu yıl 1 Mayıs'ta ortak hareket etmekararı alarak, İstanbul'daki kutla-maların Taksim meydanında yapıla-cağını duyurdu.

5 Nisan’da TÜRK-İŞ GenelMerkezi'nde yapılan açıklamada, işgüvencesi, insanca ve özgürce biryaşam, eşitlik, adalet ve demokrasiiçin 1 Mayıs'ta konfederasyonlarınbirlikte kutlama kararı aldığıİstanbul dışındaki şehirlerde de 1Mayıs kutlamalarında tüm emekörgütleri ortak hareket edeceği belir-tildi.

Tek ve kitlesel 1 Mayıs!Devrimci Sosyalist İşçi Partisi Genel

Başkanı 31 Mart’ta yaptığı yazılıaçıklamada bu yıl 1 Mayıs kutla-malarının İstanbul’da TaksimMeydanı’nda yapılmadı çağrısındabulunmuştu. DSİP’in açıklamasının

tam metni:"1 Mayıs tartışmaları yeniden

başladı. Şimdi yine hangi alandanasıl bir 1 Mayıs mitingiyapacağımızı uzun uzun tartışacağız.Yıpratıcı tartışmalara girmek yerine,bugünden 1 Mayıs’ın hangi alandave nasıl kutlanacağı açıkça ilanedilmelidir.

Bizim önerimiz, emek örgütlerininbirleşik ve tek 1 Mayıs kutlamasıyapmaları yönündedir. Yani tek bir 1Mayıs gösterisi olmalıdır ve o daİstanbul’da, Taksim alanında yapıl-malıdır. Aksi takdirde 1 Mayıs’taTaksim çağrısı yapıp birçok kentteirili ufaklı onlarca 1 Mayıs gösterisiörgütlemek Taksim çağrısını saboteetmektedir.

Tek bir 1 Mayıs mitingi, içindengeçtiğimiz koşullarda emekçilere vetüm ezilen kesimlere sesini gür birbiçimde çıkartma ve sahip olduğugücü gösterme şansı tanıyacaktır.2009 yılında irili ufaklı çok sayıdaişçi eylemi gerçekleşti. İşçi hareketikıpırdanmaya başladı. 2008’insonunda KESK’in önerdiği Ankaramitingi, ardından 15 Şubat’taİstanbul’da Türk-İş, KESK veDİSK’in çağrısıyla örgütlenen miting,kamu çalışanlarının tek tek işkol-larında grev ve yürüyüşlerörgütlemesi, KESK’in diğer kamusendikalarıyla örgütlediği bir günlükgrev binlerce işçinin katıldığı grevsonrası yürüyüş ve en sonunda gün-demde çok önemli bir yer kaplayanTekel işçilerinin Ankara’da 4C’yekarşı direnişi.

Özellikle Tekel işçilerinin direnişiyeniden işçi sınıfında birlikte

mücadele etme isteği yönünde bireğilimin oluşmasına yardımcı oldu. 1Mayıs, bu eğilimi birleştirmek içinönemli bir fırsat olarak görülmeli.Kapitalizmin küresel krizinin etkiler-ine ve hükümetlerin krizin faturasınıişçilere ödetme eğilimine karşımücadele en son örneğiniYunanistan’da yaşanan grev hareket-lerinde gördüğümüz gibi belirleyiciolmaya devam edecek.

1 Mayıs’ın birleşik örgütlenmesi ikiaçıdan daha çok önemli. Kürt soru-nunun siyasal çözümde ne kadarısrarlı olduğunu Kürt halkıNewroz’da kanıtladı. 1 Mayıs, bir-leşik bir biçimde örgütlenirse, Kürthalkının barış çığlığına batıdan güçlübir destek verilebilir.

İkinci sorun ise Ergenekondavasının sonuna kadar gitmesi vedarbe girişimlerinde bulunanlarınırkçı ve milliyetçi bir siyasi blokörgütleme çabalarına karşı da 1Mayıs özgürlükleri hep birlikte savu-nacağımız bir gün olmalıdır.

Tekel işçileri, eylemlerinde giderekdaha duyulur bir biçimde, “Yaşasınişçilerin birliği, halkların kardeşliği”sloganını öne çıkartmaya başlamıştı.İşte 1 Mayıs bu sloganın on binlerceemekçiye mal olduğu bir gün olarakörgütlenmelidir."

Doğan Tarkan

DSİP Genel Başkanı31 Mart 2010

1 Mayıs’ta Taksim’e!6 sendikadan ortak çağrı:

12 Eylül tipi bir darbe: Balyoz

20 Ocak günü Taraf gazetesi Balyoz darbe planınıyayımlamaya başladı. 1. Ordu Komutanlığı 2003yılının başında, iki ay önce tek başına hükümet kuranAKP'yi devirmek için 4 aşamalı bir darbe planı yap-mıştı. Bir ay sonra Balyoz planına imza atan 49 darbe-ci komutan gözaltına alınıp sorgulanmaya başladı.Cuntacılara dönük operasyon, Taraf Gazetesi yazarıMehmet Baransu tarafından savcılığa teslim edilen 5bin sayfalık darbe planının Kara KuvvetleriKomutanlığı'nda hazırlandığı kesinleşince başladı.

12 Eylül darbesine zemin için 1978 yılında BayrakHarekatı başlatılmıştı. Harekât, Kürtler başta olmaküzere birçok kesime ve bölgeye dönük saldırıları, pro-vokasyonları içeriyordu. 2003 tarihli Balyoz planı ise"12 Eylül tipi" bir darbeyi hazırlamayı hedefliyordu.İstanbul'da Selimiye kışlasında tatbikat adı altında 29general ve 133 kurmay subay tarafından hazırlananBalyoz Harekatı, Çarşaf, Sakal, Suga ve Oraj adlı 4aşamadan oluşuyordu. Dönemin 1. Ordu Komutanıve Balyoz darbesinin başındaki isim Çetin Doğan herne kadar darbe hazırlıklarını "harp oyunu" olarakyutturmaya kalksa da halkın çoğunluğu için bu plandehşet verici ölçüde gerçekti.

Çetin Doğan liderliğindeki cuntanın balyozu böyleinecekti:n Fatih ve Beyazıt camilerine bombalı saldırılar

düzenlemek.n Kaotik gösteriler ve provokasyonlarla dolu bir

süreci başlatmak.n Askeri birliklere dönük saldırılar düzenlemek,

fakat "şeriatçılar" yaptı diye göstermek.n Ege'de Türk ve Yunan orduları arasındaki gergin-

liği artırmak, eğer çatışma yaratılamıyorsa kendisavaş uçağını düşürmek ve bunu Yunan ordusudüşürmüş gibi savaş provokasyonu yapmak.n Meclisin üzerinden savaş uçaklarıyla alçaktan

uçuş yapmak.n Ordunun yönetime el koyması.n Toplu gözaltı ve tutuklama dalgası.n Doğu'da direnen Kürtlere ve İstanbul'da direnen

eylemcilere İsrail tipi müdahale.n Kukla politikacı ve bürokratlardan oluşan Balyoz

Hükümeti'nin işbaşına getirilmesi.20 Ocak günü Taraf Gazetesi tarafından 5 gün arka

arkaya yayınlanan plan halkı ayağa kaldırdı. 21Ocak'ta aralarında DSİP Genel Başkanı DoğanTarkan'ın da bulunduğu 70 Milyon Adım Koalisyonuaktivistleri İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı'nabaşvurarak Balyoz hakkında suç duyurusunda bulun-du. Suç duyurusu üzerine savcılık soruşturmayıhemen başlatırken Mehmet Baransu da bir bavuldolusu darbe belgesini savcılığa teslim etti.

23 Ocak günü Darbelere Karşı 70 Milyon AdımKoalisyonu'nun sivil direniş çağrısıyla dondurucusoğuğa, kara ve fırtınaya rağmen binlerce darbekarşıtı İstanbul'da, Tünel Meydanı'nda buluştu."Kafes-Balyoz: Darbe planı yapanlar yargılansın"talebiyle Taksim'e yürüyen öfkeli kalabalık "darbelerekarşı direneceğiz" sloganını attı. 8 Şubat'ta TarafGazetesi Genel Yayın Yönetmeni Ahmet Altan tanıksıfatıyla Selimiye Kışlası'nda askeri savcılığa ifadeverdi. Habertürk, NTV, CNN, Hürriyet gibi darbeyanlısı medya kuruluşlarının tüm çabalarına rağmenhalk cuntacıları ve onların karanlık planlarını tanıyor-du. Halkın demokrasi isteği galip geldi, balyoz cun-taya indi.

(marksist.org’dan alınmıştır)

Page 4: Sosyalist İşçi 391

4l sosyalist iþçil sayý: 391

Yargı bağımsız kalsın!Cumhuriyet gazetesinde Emre Kongar’ın köşe

yazısı ilgimi çekti.“Perşembe günü ÖDP’nin Anayasa değişiklik

paketi karşısındaki tutumunu özetleyerek vermiş-tim” diyor, “Bugün TKP bildirisinin ana hatlarınıokurlarımla paylaşıyorum”.

Ve köşenin yüzde 90’ı TKP bildirisini aktarıyor.Sonunda da müjdesini veriyor: “Yarın Halkın

Kurtuluş Partisi ile devam edeceğim. Özellikle genelsekreterinin anlattıkları çok ilginizi çekeceksanırım.”

Çekecekti kuşkusuz, ama iki gün üst üsteCumhuriyet almayı midem kaldırmadı, genelsekreterin anlattıklarını okuyamadım.

Halkın Kurtuluş Partisi, flamalarına “Yaşasın İkinciKurtuluş Savaşımız” sloganını yazan parti.Pankartlarında kalpaklı Mustafa Kemal ile Lenin’inyan yana yer aldığı parti. Yanlış anlamayın, ayrı ayrıpankartlarda değil, aynı pankartta, yan yana.

Kongar, acaba ÖDP, TKP ve HKP’nin anayasakarşısındaki tutumlarını Cumhuriyet okurlarıylaniye paylaştı?

Bu üç partiyle Cumhuriyet’in tutumları aynı daondan!

ÖDP diyor ki, “AKP’nin gündeme getirdiğianayasa değişiklik paketi kendi iktidarınıgüçlendirme niyetinin bir ürünüdür. AKP'nin 12Eylül anayasasının yarattığı kurumlarla bir sorunuyoktur. AKP'nin amacı bu kurumları ele geçirerekkendi tekelci iktidar yapısını kurmaktır.”

TKP diyor ki, “AKP, bu değişiklikleri kendi ikti-darını güçlendirmek, mutlaklaştırmak ve yıkıcıicraatlarını hızlandırmak için arzulamaktadır.”

ÖDP diyor ki, “Bugün Türkiye'nin yargı reformunaihtiyacı vardır. Ama AKP'nin gerçek bir yargı refor-muna niyeti yoktur.. AKP, bırakın yargının siyasaliktidara bağımlı olmaktan kurtarılmasını, kendisiyasi iktidarına bağımlı bir yargıyı istemektedir.Anayasa değişikliği paketindeki maddeler buyöndedir.”

TKP diyor ki, “Paketin odağında yüksek yargıyıhedef alan kapsamlı ve kabul edilmesi olanaksızöneriler yer alıyor. Hükümet partisi kimseye hesapvermemek, hiçbir kuralla sınırlanmamak ve herkonuda son sözü söylemek istiyor.”

ÖDP diyor ki, “Emekçiden, ezilenden yanaolmayan, halkı oy verme dışında dikkate almayanhiçbir usule destek yok. Bu anlamda AKP'ye dedestek yok!”

TKP diyor ki, “Emekten yana partilerin,sendikaların, aydınların bu paket karşısındaki biriciktutumu, topyekûn ve ikirciksiz ret olmalıdır.”

Birinci iddia şu: AKP değişiklikleri kendi çıkarlarıiçin yapıyor.

Kuşkusuz doğru. Tabii ki AKP kendi çıkarlarınıdüşünüyordur. Ama konu AKP’nin ne düşündüğüdeğil ki. Ne yaptığı.

Ne yaptığı ise çok açık. 12 Eylül anayasasını deliy-or. Hem de Anayasa Mahkemesi, YAŞ, HSYK,Yargıtay gibi 12 Eylül toplumunun temel kurumlar-dan bazılarını zayıflatarak deliyor. Bu arada AKPkendini de düşünüyormuş, bize ne? Bu kurumlarınzayıflaması “emekten yana partilerin, sendikaların,aydınların” işine gelir mi, gelmez mi? Açık ki, gelir.

İkinci iddia şu: AKP, yargıyı bağımsız kılmıyor,siyasi iktidara, yani kendisine bağlıyor.

Yoo, siyasi iktidara bağlamak, kendine bağlamakanlamına gelmez. AKP ilelebet hükümet mi olacak?Beğenmeyen, AKP’yi seçimlerde devirir, yargı daAKP’ye bağlı olmaktan çıkar.

Ayrıca, siyasi iktidara, yani halkın seçilmiş temsil-cilerine bağlamayacak da nereye bağlayacak?

İyisi mi, yargıya hiç dokunmayalım, şimdiki gibikalsın! Genelkurmay brifinglerine gitsin,Genelkurmay’ın beğenmediği partileri kapatsın,meclise müdahale etsin. Bağımsız kalsın yani!

Roni Margulies

GÖRÜÞ

Rusya’ya bağlı İnguşCumhuriyetinde meydana gelen pat-lamalar bölgedeki yeni bir savaş içinzemin oluşturabilir.

5 Nisan günü İnguş Cumhuriyetiİçişleri bakanlığının önünde bir inti-har bombacısı polis arabasını patlat-tı. Patlamada iki görevli hayatınıkaybetti. Olay yerini araştırmaküzere bir grup müfettiş İçişleribakanlığına geldiğinde ise bu kezuzaktan kumandalı bir bomba pat-latıldı. Kuzey Kafkasya’da iseDağıstan’da demiryolu üzerinde birbombalı saldırı gerçekleşti.

Bu olaylar geçen hafta Moskova’dameydana gelen metro patlamasınınardından yaşandı.

İki kadın intihar bombacısınındüzenlediği ve 40 kişinin öldüğü bupatlama, Londra’da 2005 yılındayaşanan metro saldırılarını hatırlat-maktaydı.

Vladamir Putin’in Kremlin’isaldırıların suçlusu olarakMüslüman bölgelerdeki İslamcılarıgösteriyor. Putin İslamcıların tama-

men ortadan kaldırılmaları gerektiği-ni söylüyor.

Bu savaş tehditleri Rusya’nın1990’ların sonunda Çeçenistan’layaptığı savaşın öncesindeki dönemiçağrıştırıyor. O zaman daÇeçenistan’la olan savaşı meşrugöstermek için Rus güvenlik örgütü,Çeçenlerin yaptığı ilan edilen benzeripatlamalar tertiplemişti.Patlamaların Rus devleti tarafındantertiplendiği çok sonralarıanlaşılmıştı.

Hem İnguş Cumhuriyeti ve hem deDağıstan, Çeçenistan’ın sınır komşu-ları. Putin’in açıklamaları bölgedegerginliğin sürekli artmasına sebepoluyor. Herkes Putin’in, sorunlarıişgaller ve hava saldırıları ile çözmekistediğinin farkında.

Bu yaşananlar yeni bir savaşınbaşlangıcı olabilir. Çeçenistan’daRusya’nın sebep olduğu savaş yenibir militan kuşağın yetişmesinesebep oldu. Yeni bir savaş bu çarkındönmeye devam etmesinden başkahiçbir şeye yaramayacak.

Cinayeti gizlemek için bir aydıruğraşmakta olan NATO nihayet 5Afgan sivilin ölümüne sebep olanolayları doğruladı.

Özel kuvvetlerin askerleri önce 3’ükadın 5 Afgan sivili öldürdüler,ardından kurşunlarını kurbanlarınınbedenlerinden çıkartıp yaralarınıalkolle yıkadılar. Hatta duvarlardakikurşun izlerini onardıktan sonrabütün bir koridoru yeniden boy-adılar.

Kabil’in güneyinde bulunanGardez’de yaşanan bu cinayetler,olayı görgü tanıklarından öğrenenAfgan müfettişlerce araştırıldı.NATO resmi açıklamasında bu 5kişinin ölü olarak bulunduğunuiddia ediyordu.

Tüm bu vahşilikler yaşanırkenülkenin kukla başkanı HamidKarzai, Batı’ya yönelik sert konuş-malar yapmaya çalışmaktaydı. Artık–halk gönüllü olarak istemediğisürece- hiçbir NATO saldırısına izinvermeyeceğini öne sürdü.“Afganistan, halk başkanlarınınbağımsız olduğuna inandıkları

zaman, hükümetlerinin bağımsızolduğuna, bir kukla olmadığınainandıkları zaman düzelecek” diyor-du.

Karzai, Batı’nın “yardımlaşma-işbirliği” olduğunu iddia ettiği şeyin“sadece bir işgal” olmaktan ince birçizgi ile farklılaştığını söylerkengerçeği itiraf ediyordu. Karzaizamanının büyük kısmınıKandahar’a yeni saldırılar düzenlen-mesi ve böylece Afganistan’ıngüneyinin “daha güvenli” bir yer

olması için destek aramaya harcıyor.NATO’nun savaşı sadece yıkım

getiriyor. Ancak seçimin yaklaştığıdönemde bütün büyük partilerdevam eden bu savaş hakkında ses-siz kalmak konusundaki gizli anlaş-malarını sürdürecekler. Bu acil birkonu –ve ufukta sona ereceğine dairhiçbir işaret görünmüyor.

Tom Walker Berk Efe Altınal,

Socialist Worker’dan çevirdi

NATO birlikleri Afganistan’dakicinayetin kanıtlarını nasıl gizledi?

Afganistan’daki savaşta kollarını ve bacaklarını kaybeden askerlerinsayısı son dönemlerde büyük bir artış gösterdi. Geçen yıl 54 asker en az biruzvunu kaybetti –ki bu geçen üç yılın toplamı kadar bir sayı.

Eğer ordunun son teknoloji yaşam kurtaran sağlık hizmetleri olmasaydıbu askerlerin çoğu ölmüş olacaktı. Bahsettiğimiz bu teknoloji sıradaninsanlar için çok pahalı, oysa hükümeti ölen insanların utancını taşımaktankurtarmak için hiçbir masraftan kaçınmayarak askerlerin hizmetinesunuluyor.

Ancak askerlikleri sona erenler hayatlarının geri kalanında çok az destekgörüyorlar. Hem çalışamıyorlar hem de savaşın dehşet dolu anıları ve trav-ması hayatları boyunca peşlerinde oluyor. Savaşta bulunmuş her 6Britanya askerinden 1’i bugün evsiz.

Şu anda İngiltere’de 20 bin eski asker çeşitli suçlardan hapiste yatıyor, buAfganistan’da aktif olarak görev yapan askerlerin sayısından daha fazla.

Putin patlamaların ardındangerilimi tırmandırıyor

İsrail, Gazze’yitehdit ediyor

Gazze’de 3 çocuğun yaralan-masına sebep olan havasaldırılarının üzerinden çokzaman geçmedi ama İsrail yenive kapsamlı askeri saldırıtehditinde bulunuyor.

İsrail ordusu uçakları vehelikopterleri ile silah deposu vecephanelik olduğunu iddia ettik-leri hedeflerin üzerine bombayağdırıyor. Ancak gerçek çokfarklı, bombaladıkları bölgedemülteci kampının bir parçasıolan 2 karavan vardı ve bombala-manın ardından bir peynir fab-rikası ateş aldı.

Gazze acil yardım servisleriniyönetmekte olan MuaviyeHüseyin, 3 çocuğun yaralanması-na patlamalar sırasındaparçalanan camların sebepolduğunu bildirdi. İsrailbaşbakan yardımcısı SilvanŞalom ise bölgede ‘yakın gelecek-te’ yeni ve kapsamlı bir askerioperasyonun gerçekleşeceğiniaçıklayarak tehditler savurdu.

İsrail’in 2008 yılının Aralıkayında Gazze’de gerçekleştirdiğisavaş sırasında 1400 Filistinliyaşamını yitirmişti. 1 Nisan günüo zamandan beri yaşanan enbüyük saldırı gerçekleştirildi. Biryıl içerisinde İsrail askerlerinin90 Filistinliyi öldürdüğü tahminediliyor.

İsrail bu saldırının Gazze’dengerçekleştirilen roket saldırılarınacevap niteliğinde olduğunusöylüyor. 1 Nisan’da gerçekleşensaldırıların da bir İsrail askerininölümüne sebep olan roketsaldırılarına misillime olarakgerçekleştiği açıklandı.

Bu olayın hemen öncesindeİsrail yerleşimcilere 1600 yeni evinşa edileceğini açıklamıştı.

Page 5: Sosyalist İşçi 391

sayý: 391 l sosyalist iþçi l 5

Atom çekirdeðinin bellikimyasal tepkimeler sonucuenerji açýða çýkartan ve patlamayaratan silahlara nükleer silah,atom bombasý, hidrojen bom-basý gibi isimler veriliyor.Nükleer silahlar ilk olarak 2.Dünya Savaþý sýrasýnda ABDtarafýndan Japonya'nýnHiroþima ve Nagazaki (aslýndaKokura'ya atýlmasý planlan-mýþtýr) kentlerine atýlarak kul-lanýlmýþtýr. Bombalarýn atýl-masýndan hemen sonra mey-dana gelen radyoaktif serpintide110 bin kiþi, daha sonraki yýllar-da ise on binlerce insan maruzkaldýklarý etki sebebiyle hayatýnýkaybetti.

1970'de yürürlüðe girenNükleer Silahlarýn YayýlmasýnýÖnleme Antlaþmasý (NPT)'nýTürkiye'nin de içinde olduðu189 ülke imzalamýþtý. Bu anlaþ-maya göre ABD, Rusya, Çin,

Fransa ve Ýngiltere nükleer güçolarak tanýmlandý. Ancak anlaþ-mayý imzalamayan Hindistan,Pakistan, Kuzey Kore, Ýran,Küba ve Ýsrail'de nükleer gücesahip ülkeler arasýnda.

Birleþmiþ Milletler bu konudayayýmladýðý bir raporda birmegatonluk bir nükleer bomba300 km²'lik bir alan içindekorunmasýz halkýn %90'ýnýöldürebilir, 10 tonluk bir biyolo-jik silah 100.000 km²'lik bir alan-daki halkýn %25'ini öldürür ve%50'sini hastalandýrýr bilgilerineyer veriyordu. Sadece üzerindekullanýlan ülke deðil tüm dünyaaçýsýndan bu denli büyük risklerve tehlikeler taþýyan nükleersilahlarýn dünya üzerindekidaðýlýmý ise kesin sonuçlaradayanmamakla birlikte þu þek-ilde: Çin 6.333 aktif savaþbaþlýðýna sahip olan birinci ülkedurumunda, Çin'i 5.830'la

SSCB'nin mirasçýsý Rusya,5,730'la iþgalci ABD, 350 ileFransa ve 200 ile Ýngiltere takipediyor. Bunlarýn haricindeHindistan ve Pakistan'da 50'yeyakýn aktif nükleer savaþ baþlýðýbulunuyor. Ýsrail ve Ýran isebildirilmiþ olmamasýna raðmen200'e yakýn savaþ baþlýðýnasahip olan ülkeler. Kuzey Kore,Brezilya, Arjantin, Beyaz Rusya,Kazakistan, Ukrayna ve GüneyAfrika'da nükleer silahlarasahip olan diðer ülkeler arasýn-da bulunuyor.

Tüm bu verilere raðmen ABD,Ýran'ý dünya kamuoyunda "nük-leer tehdit" olarak göstermeyeçalýþýyor. Oysa Ýran uranyumu%3 oranýnda zenginleþtiriyor,nükleer silah yapmak içingerekli olan oran ise %80.Dolayýsýyla asýl nükleer tehditÝran deðil, ABD, Rusya ve Çin.

ABD ve Rusya sahip olduklarý

nükleer silahlarý belli bir orandaazaltmak için 8 Nisan'da anlaþ-ma imzalamak üzere. ABDBaþkaný Barack Obama veRusya devlet baþkaný DimitrivMedvedev yaptýklarý telefonkonuþmasýyla anlaþmayý sonuç-landýracaklar.

Yapacaklarý yeni anlaþmayagöre; her iki tarafta bombardý-man uçaklarý baþta olmak üzerediðer ateþlemeye hazýr tutacak-larý silahlý fýrlatýcýlarýn sayýsýný700'e, nükleer savaþ baþlýk-larýnýn sayýsýný ise 1550'ye indi-recekler.

Nükleer silahlardan arýnmýþbir dünyada yaþamak istiyorsakbu üç nükleer devine karþý baþtabu ülkelerin halklarý olmaküzere geliþmekte olan ülkeler vetüm dünyada ki antikapitalisthareket olarak taleplerimizinyerine getirileceði yeni bir baskýmekanizmasý geliþtirmeliyiz.

Obama yönetimi yeni bir nük-leer politikayý hayata geçirmeyekarar verdi. Bu yeni politikayagöre var olan nükleer silahlardaazalma yapýlacaðý ve yeni nük-leer silahlarýn yapýlmamasýyönünde adýmlar atýlacaðý belir-tiliyor. Bu baðlamda The Timesgazetesinin haberine göre ABDyönetimi Türkiye, Ýtalya, Belçika,Almanya ve Hollanda'da bulu-nan nükleer silahlarýný geriçekme kararý aldý. ÝncirlikÜssü'nde 50'si ABD'nin olmaküzere 90 adet nükleer bombabulunduðu kaydediliyor. Dahaönce tamamý ABD'ye ait olan bubombalar bir süre önce 40'ý kul-lanýlmak üzere Türkiye kon-trolüne verildi.

Bu konuda asýl sorulmasýgereken sorular, ABD'nin yeninükleer politikasýna göreTürkiye'de de bulunan nükleersilahlarý geri çekerken hepsinibirden mi götürecek yoksa kon-trolünü Türkiye'ye verdiði 40bombayý býrakacak mý?Býrakacaksa hangi þartlar altýndabýrakacak? Bölge halký bu bom-balarýn orada olmasýný kabuledecek mi?

Bir yandan bu tartýþmalar sür-erken diðer yandan Türkiye'denükleer santral tartýþmalarý Çer-nobil felaketinin yýl dönümündealevlendi. Bizler biliyoruz ki çokpahalýya mal olan nükleersantraller sadece enerji üretmek

için kullanýlmýyor, ayný zamandabirer nükleer bomba görevi degörüyor. Nükleer santral sahibiolan tüm ülkeler ayný zamandanükleer silahlara da sahip.

Geçtiðimiz günlerde ihale bileaçýlmadan Güney Kore'li bir fir-mayla ayrýntýlarý belli olmayan"hayali" bir nükleer santral anlaþ-masý imzalandý. AKP, nükleersevdasýný geliþmiþ ülkelerinseviyesine çýkmak, milli kalkýn-ma, rekabet gibi içi boþ kavram-larla açýklamaya çalýþýrken insansaðlýðý, çevre, para gibi konularda aðzýný býçak açmýyor.

Baþta da söylendiði gibi nükleersantraller sadece enerji üretmekamacýyla kurulmazlar onlar aynýzamanda birer nükleer silahtýr.Ýsrail, Ýran, Hindistan vePakistan'ýn nükleer silahlan-masýyla hareketlenen Ortadoðucoðrafyasýnda elbette kiTürkiye'de aktif rol oynamakistiyor. AKP hükümeti bununükleer enerjiye sahip olarakyapmak istiyor.

Nükleer santrallara nükleersilah içindir.

Antikapitalistler nükleersantrallere ve nükleer silahlan-maya karþý dünyadaki diðeraktivistlerle birlikte aktif bir þek-ilde mücadele etmelidir..

25 Nisan’da nükleer çýlgýnlýðakarþý tepkimizi sokakta göstere-lim.

Hüseyin Alýþkan

Nükleer santrallar nükleer silah içindir

Savunma Bakanlýðý danýþmanlýðý da yapanemekli büyükelçi Taner Baytok, bilinenin aksinenükleer silahlarýn Adana'daki Ýncirlik Üssü'ndendeðil Ýstanbul'da olduðunu açýkladý. Baytok, nük-leer silahlarýn bir bölümünün Karadeniz'debulunduðunu, Soðuk Savaþ sonrasýndaAvrupa'dakilerin mekanizmalarý deðiþtirilirkenTürkiye'dekilere hiç dokunulmadýðýný söyledi.

"Ýstanbul'da 12 milyon kiþi nükleer bombalarýnüzerinde oturuyor. Bir patlama anýnda, silahlarBoðaz'ýn altýný üstüne getirecek güçte." EskiSavunma bakaný danýþmaný Türkiye'de bulunannükleer silahlarýn Ýstanbul'da olduðunu busözlerle anlattý. Baytok, nükleer silahlarýn ABD ileRusya arasýnda bir nükleer savaþ çýkma olasýlýðý-na karþý Ýstanbul ve Karadeniz'de konuþ-landýrýldýðýný ilk kez açýkladý.

1950-1991 yýllarý arasýndaki döneme SoðukSavaþ adý veriliyordu. 2. Dünya Savaþý'ndaJaponya'ya attýðý nükleer bombalarla üstünlükkuran ABD'ye karþý Rusya nükleer bir güç olarakrekabet etmeye baþlamýþtý. Dünya uzun süresoðuk savaþýn nükleer bir kabusa dönüþeceði

korkusuyla yalarken nükleer silah üretimi hýzlan-mýþtý.

Türkiye jeopolitik konumuyla Soðuk Savaþ'ýnüslerinden biri oldu. Bir NATO üyesi olarak,ABD'nin nükleer silahlarýný sýnýr komþusuRusya'ya çevirmesine yataklýk yaptý. "Anahtarýnbiri ABD'de, diðeri ise ev sahibi ülke olduðundanTürkiye'de. Savaþ halinde bu çifte anahtar sistemidevreye giriyor ve silahlar gönderiliyor" EskiSavunma Bakaný Danýþmaný Taner Baytok,1991'de Rusya'daki rejimin çökmesini takibenAvrupa'daki nükleer silahlarýn mekanizmalarýdeðiþtirildiðini, fakat Türkiye'dekilere dokunul-madýðýný söyledi: "Nükleer silahlar konusundaalýnan tek hükümet kararý 1972 tarihini taþýyor. Ogünden bu yana hiçbir karar alýnmamýþ. O kararda ilginç... Kararda, gereði olmadýðý taktirdeTürkiye'deki nükleer silahlar konusunda hiçbirdeðiþiklik yapýlmayacaðý yer alýyor. Bununanlamý da þu; ne yeni nükleer silah isteriz, ne deeskileri veririz…" Hükümet halka gerçeði açýkla-malý: Türkiye'de kaç nükleer silah var? Bu silahlarnerede? Neden burada tutuluyor?

Nagazaki’yi, Hiroþima’yý unutma!

Türkiye’de 90 nükleer bomba var!

'12 milyon kiþi nükleer silahlarýn üzerinde oturuyor'

25 Nisan Pazar - Saat: 12.00KADIKÖY TEPE NAÝTÝLUSKüresel Eylem Grubu

NÜKLEERÝSTEMÝYORUZ!BAÞKA BÝRENERJÝMÜMKÜN!

Page 6: Sosyalist İşçi 391

6l sosyalist iþçil sayý: 391

Sosyalistler reformlara karþý mý çýkmalýdýr?Anayasa tartýþmalarý sol

içindeki pek çok tartýþ-mayý yeniden alevlendir-

di. Zaten uzunca zamandýrulusalcýlýða eklemlenmiþ bulu-nanlar anayasa deðiþikliðinecepheden "Hayýr" deyip, 12 Eylülanayasasýna sahip çýkarken;uzun zamandýr "ne þiþ yansýn, nekebap" þeklinde tavýr takýnanüçüncü yol savunucularý ise aynýtavýrda ýsrarcý.

Üçüncü yolcular genel olarakargümanlarýný "devrimcilikleri"ile destekliyor ve anayasadeðiþikliðini desteklemenindevrimci bir eylem olmadýðýnýsöylüyorlar. Oysa iþçi sýnýfýmücadelesinin geçmiþi gösteriyorki reformlar için mücadele etmekdevrimci mücadelenin ayrýlmazbir parçasýdýr. Peki, bu perspek-tiften baktýðýmýzda devrimcisosyalistler anayasa tartýþmasýnanasýl bakmalýlar?

Reform mu, devrim mi? Marksistler, toplumun reform-

lar yoluyla dönüþtürülemeye-ceðini, köklü bir deðiþimin ancakbir toplumsal devrim yoluylagerçekleþtirilebileceðini savunur.Bunun bir sebebi kapitalizmdepatronlarýn kendilerini egemensýnýf olarak örgütlemiþ olmalarýve yapýsal olarak sistemin kârhýrsýndan vazgeçemeyecekolmasýdýr. Tarih, sýnýflar arasýndabir mücadelenin ürünüdür vetoplumsal sýnýflar ortadan kalk-madan bu mücadele asla sonbulmaz. Bir devrimin gerekliolmasýnýn diðer bir sebebi iseiþçilerin kendi eylemi olmadan,yeni bir toplum inþa etmeþanslarý olmayýþýdýr. Ýþçi sýnýfýtepeden reformlarla haklarýnýelde edemez, ancak mücadelelersonucu egemen sýnýftan bazýtavizler kopartabilir. Mücadeleise iþçi sýnýfýnýn arasýnda egemenfikirlerin etkisinin kýrýldýðý birsüreçtir.

Karl Marks þöyle der: "Birtoplumsal devrim sadece kapital-izmi yerinden etmenin tek yoluolduðu için deðil, ayný zamandaonu yerinden eden sýnýfýnçaðlarýn pisliðinden temizlen-mesi için de gereklidir".

Burada Marks'ýn çaðlarýn pisliðidediði þey, sýnýflý toplumdan

kalma alýþkanlýklardýr. Sýnýflýtoplumlar ve bunun en son aþa-masý olan kapitalizm varlýðýnýsürdürebilmek için toplumubelirli fikirler etrafýnda bir arayagetirmeye uðraþýr. Marks'ýndediði gibi normal koþullardaegemen olan fikirler egemensýnýfýn fikirleridir. Milliyetçilik,cinsiyetçilik gibi fikirler sýnýflýtoplumlarýn ürünüdür. Bu fikir-lerden iþçilerin kurtulmalarý içinde iþçi sýnýfýnýn toplumu kendimücadelesiyle deðiþtirmesigerekir.

Dünyanýn bir toplumsaldevrimle dönüþeceðini düþünen-ler reformlar için mücadeleyesýrtlarýný dönmezler. Tersine, iþçisýnýfý saflarýndaki reformist fikir-lerin etkisini kýrmak için reformmücadelesinin en önünde yeralýrlar.

Marks, kapitalizmde tümdeðeri ürettiði için iþçi sýnýfýnýndevrimci olduðunu , üretimgücünü fiilen elinde bulundur-duðu ve bir arada hareket etmeyeteneðine sahip olduðu için,toplumu da deðiþtirme

yeteneðine sahip olduðunusöyler. Ancak iþçi sýnýfýnýnmücadelesi, otomatik olarakdevrimci bir bilince ulaþmasý vehemen ardýndan iktidarý elegeçirmek için harekete geçme-siyle baþlamaz.

Marks'a göre sistemin sorunyaþamadýðý durumlarda, yaniegemen fikirlerin egemenliðinisürdürdüðü durumlarda iþçisýnýfý "kendinde sýnýf"týr, iþçisýnýfýnýn devrimci bir özne ola-bilmesi için kendi yaþamkoþullarýndan ortaya çýkanmücadeleler aracýlýðýyla "kendiiçin sýnýf" hâline gelmesi gerekir.Reformlar için mücadele iþçisýnýfýna, bilinçli bir devrimciözne olmasý konusunda yardýmcýolur.

Devrimci sosyalistler, iþçilerinyaþam koþullarýndaki sýnýrlýiyileþtirmeler konusunda tarafsýzkalamazlar. Her tür iyileþtirmeyidestekler ve ileri çekmeye çalýþýr-lar. Bu iyileþtirmelerin ekonomikolmasý gerekmez. Marksizm'deekonomi ve politika arasýnda birfark yoktur. Devrimci sosyal-istler, asla kökten bir deðiþiklikolmadýðýný bildikleri hâlde ücret

artýþý için de, örgütlenme özgür-lüðü için de, özgürlüklerinalanýnýn geniþlemesi için de aynýheyecanla mücadele ederler.DSÝP'in geleneðinin omuzlarýndayükseldiði marksistler de böyleyapmýþlardýr. Çünkü sýnýfmücadelesi soyut bir kavramdeðil yaþayan bir gerçekliktir,aksini yapmak politika dýþýndakalmaktýr.

Marks ve Engels, kendiyaþadýklarý dönemde iþçisýnýfýnýn genel oy hakký, iþgününün kýsaltýlmasý, çocukemeðinin engellenmesi gibikonularda verdiklerimücadeleleri heyecanlakarþýlamýþlardýr. Marks veEngels'in yazdýðý en politikmetinlerden biri olan KomünistManifesto bir dizi reform talebiiçermekteydi. Sosyalist hareketinbu iki liderinin reformlarkonusundaki düþünceleri en netþekilde Engels'in þu satýrlarýndakarþýlýðýný bulmaktadýr:

"Politik özgürlükler, toplanma,dernek kurma özgürlüðü vebasýn özgürlüðü; bunlar bizimsilahlarýmýzdýr. Bir takým kimsel-er bunlarý bizim elimizden

"Politik özgürlükler, toplanma, dernek kurmaözgürlüðü ve basýn özgürlüðü; bunlar bizimsilahlarýmýzdýr. Bir takým kimseler bunlarý bizimelimizden almaya çalýþýrken biz eli kolu baðlý otu-rup politikadan uzak mý duracaðýz? Deniyor ki,tarafýmýzdan yapýlacak bir politik hareket mevcutdurumu kabul ettiðimiz anlamýna gelir. Aksine bumevcut durum bize, ona karþý çýkma imkânýnýverdiði sürece, bizim bu imkânlarý kullanmamýzhâkim düzeni kabul ettiðimiz anlamýna gelmez."

FRÝEDRÝCH ENGELS

Marks'a göre sistemin sorun yaþamadýðý durumlarda, yani egemen fikirlerin egemenliðini sürdürdüðüdurumlarda iþçi sýnýfý "kendinde sýnýf"týr, iþçi sýnýfýnýn devrimci bir özne olabilmesi için kendi yaþamkoþullarýndan ortaya çýkan mücadeleler aracýlýðýyla "kendi için sýnýf" hâline gelmesi gerekir. Reformlariçin mücadele iþçi sýnýfýna, bilinçli bir devrimci özne olmasý konusunda yardýmcý olur.

Page 7: Sosyalist İşçi 391

sayý: 391 l sosyalist iþçi l 7

almaya çalýþýrken biz eli kolubaðlý oturup politikadan uzak mýduracaðýz? Deniyor ki, tarafýmýz-dan yapýlacak bir politik hareketmevcut durumu kabul ettiðimizanlamýna gelir. Aksine bu mev-cut durum bize, ona karþý çýkmaimkânýný verdiði sürece, bizimbu imkânlarý kullanmamýzhâkim düzeni kabul ettiðimizanlamýna gelmez."

Devrimci sosyalizmLenin, reformlar için

mücadelede Marks ve Engels'inizinden gitmiþ, onlarýn tavrýnýdaha da ileri taþýmýþtýr. Lenin'inen güçlü noktasý, iþçi sýnýfýnýngündelik mücadelesi ile geneldurumu birbirine baðlayan poli-tik bir hat çizebilmiþ olmasý,somut durumda; somut taktikve stratejiler savunabilmesidir.

Lenin'e göre iþçiler sadeceekonomik mücadele vermeme-lidirler. Tüm ezilenlerin çýkar-larýný savunmadan sosyalist birbilince ulaþýlamaz. Bu sebepleLenin ve Bolþevikler iþçi sýnýfýnýntüm mücadelelerinde yeralmanýn yaný sýra farklý ezilengruplarýn politik eylemi içindede ön saflarda yer almýþlardýr.

Lenin, þöyle der: " 'Saf' birsosyal devrim bekleyenler aslaonun geldiðini göremeyecek-lerdir. Bu gibiler sahici birdevrimin ne olduðunu anla-mayan lafta devrimcilerdir."

Lenin, iþçi sýnýfýnýn ve diðerezilenlerin özgürlüðününgeniþlemesi için mücadele etmekgerektiðini düþünür. Hayatýboyunca ultra-solcularý sert birdille mahkûm etmiþ, gereksizboykotçu eðilimlere -solkomünizme- karþý mücadeleetmiþtir. Sorun açýktýr; "solsapma aslýnda sað sapmadýr".

Lenin için Rusya'daki otokrasikoþullarýndansa, Avrupa'dakiburjuva demokrasisi çok dahayeðdir. Ekim Devrimi'ndenhemen önce yazdýðý Devlet veDevrim’de açýk biçimde söyler:

"Biz, proletarya için, kapitalistrejimde en iyi devlet biçimiolarak demokratik cumhuriyet-ten yanayýz; ama unutmaya dahakkýmýz yoktur ki, hatta endemokratik burjuva cum-

huriyetinde bile, halkýn nasibi,ücretli kölelikten baþka bir þeydeðildir."

Lenin'in bu düþünceleri sadecefikri düzeyde varlýk göster-memiþtir, 1917'de Þubat Devrimiardýndan kurulan burjuvahükümeti bir askeri darbe iledevrilmeye çalýþýldýðýndaBolþevikler net bir þekilde darb-eye karþý tutum almýþlar, kendi-leri üzerinde baský uygulasa bileaskeri darbe koþullarýna göre çokdaha ileri olan burjuva demokra-sisini savunmuþlardýr.

Rosa Luxemburg da reformlariçin mücadelenin iþçi sýnýfýnýeðiten rolüne vurgu yapmýþtýr.Luxemburg, bir yandan AlmanSosyal Demokrat Partisi'nin için-deki reformist eðilimlere karþýuzlaþmaz bir tavýr gösterirken biryandan da devrimci mücade-lenin ekonomik mücadelelerdenortaya çýkabileceði gibi politikmücadelelerden de ortaya çýka-bileceðini savunmuþtur. Rosa'nýnyoldaþý Karl Liebknecht parla-mentoda özgürlüklerin ve prole-taryanýn sesi olmuþtur.

Siyasal demokrasiyi korumakiçin mücadele eden baþka birmarksist ise Troçki'dir. Troçki,Almanya'da faþizmin yükseliþinekarþý mücadelede sosyalistlerle,sosyal demokratlarýn bir arayagelmesi gerektiðini söylemiþtir.Bu aslýnda hem faþizminkorkunç baskýcý koþullarýna karþýkoymanýn hem de mücadeleiçinde iþçileri devrimci fikirlerekazanmanýn koþuludur.

Devrimciler için reformmücadelesi, devrimci mücadeleile kopmaz baðlara sahiptir vedevrimci mücadelenin kaçýnýl-maz bir uðraðýdýr. Siyasaldemokrasinin geniþlemesinisavunmak da bu mücadelenin entemel noktalarýndan bir tane-sidir. Alex Callinicos'un dabelirttiði gibi, "klasik devrimcisosyalist gelenek-Marks veEngels, Lenin ve Troçki,Luxemburg ve Gramsci- mark-sistlerin, liberal demokrasininhaklarýna ve kurumlarýna yöne-lik gerici saldýrýlara kayýtsýzkalmalarý gerektiði görüþünühep reddetmiþlerdir".

Can Irmak Özinanýr

"Biz, proletarya için,kapitalist rejimde en iyidevlet biçimi olarakdemokratik cumhuriyet-ten yanayýz; ama unut-maya da hakkýmýz yokturki, hatta en demokratikburjuva cum-huriyetindebile, halkýn nasibi, ücretlikölelikten baþka bir þeydeðildir."

V. I. LENÝN

"Ýþçi sýnýfýnýn ekonomikve siyasi olmak üzereiki ayrý sýnýf mücadelesiyoktur; ayný zamandahem kapitalistsömürüyü sýnýrlamayýve hem de ortadankaldýrmayý amaçlayantek bir sýnýf mücadelesivardýr."

ROSA LUKSEMBURG

Anayasa deðiþikliði tartýþ-malarýnda tutumlar netleþiyor.Bir tarafta öneriye çeþitli neden-lerle kaþý çýkanlar var, diðertarafta ise öneriyi eleþtirerek,eksikliklerini göstererek onay-layanlar var. Olduðu gibi kabuleden kimse yok. AKP'ninAnayasa deðiþikliði önerilerineyetersiz diyenlerin yaný sýra "sivilvesayet", "sivil diktatörlük"istiyorlar diyerek karþý çýkanlarda var. Bir de deðiþikliklere bakýp"faþist" diyen aklý kýtlar var.

Öncelikle bir iki noktaya açýklýkgetirmek lazým. TBMM'yesunulan taslak yeni bir anayasadeðil yargýyý ilgilendiren maddel-erde deðiþiklik. Dolayýsýyla yenibir anayasa hazýrlamak baþka birzamana kaldý. Ýkincisi, TürkiyeCumhuriyeti'nin kuruluþundan buyana var olan bütün anayasalarya tek parti diktatörlüðününanayasasýdýr ya da çeþitli askeridiktatörlükler tarafýndançýkarýlmýþ anayasalardýr. Hiçbirisivil bir yönetimin anayasasýdeðildir. Hiç biri diðerinden dahaolumlu deðil, tam tersine dahageridir.

En çok 27 Mayýs'ýn ürünü olan1961 anayasasýnýn ilericiliðindenbahsedilir. Tek parti diktatör-lüðünün anayasasýndan sonrakimi yanlarý daha ileri gibigörünse de bu anayasa asýlolarak askeri vesayeti toplumadayatmýþtýr. O güne kadar milletegemenliðin temeli olarak kabuledilirken, 27 Mayýs Anayasasý ilebirlikte milletin egemenliðianayasal garanti altýna alýnmýþtýr,yani yüksek hukuk kurumlarý,Anayasa Mahkemesi, Yargýtay,Danýþtay, Yüksek AskeriMahkeme ve HSYK gibi kurum-lara milletin egemenliðini koru-ma görevi verilmiþtir. Bir de MilliGüvenlik Kurulu (MGK) koruyucu-larýn baþýna geçmiþti. Bu hukukkurumlarý milletin egemenliðiniaskeri darbelere karþý tek birkere olsun korumaya çalýþ-mamýþtýr ve tam tersine daimaaskeri darbelerle içli dýþlý birbiçimde çalýþmýþlardýr. Hâkimiyetkayýtsýz þartsýz milletinse bununaracý parlamento deðil midir?Hayýr. 27 Mayýs, 12 Mart ve 12Eylül Anayasalarýna göre milletinhakimiyetinin aracý darbeler vedarbelerin hizmetindeki kurumlarolmuþtur.

Üst yargý organlarý kapalý devreseçim yapar. Kendi kendileriniseçerler. Üst yargý bürokrasisigene kendisini seçer. Kimseyikarýþtýrmaz iþine.

Üst yargý organlarýnýn politik-leþtirildiði bir baþka iddia. Sankibugün yargý politik deðilmiþ gibikomik bir iddia. Hele bazý solcu-lar bu iddia ile ortaya çýkýncadaha da komik hale geliyor.Ýçinde yaþadýðýmýz devlet bir bur-juva devleti ve doðal olarak budevletin bütün kurumlarý politik-tir.

Son zamanlarda yaþadýðýmýzgeliþmelere bakalým. Askerimahkemelere kimse karýþamaz.YAÞ kararlarýna itiraz edilemez.Ordu mensuplarý sivil suçlardan

dolayý yargý önüne çýkarýlamaz.Ýþte anayasa taslaðý bunlarýdeðiþtiriyor.

Genelkurmay Baþkaný'nýn talebiüzerine HSYK GenelkurmayBaþkaný'ný itham eden bir savcýyýgörevinden aldý. Bu karara kimseitiraz edemedi. Taslak bunudeðiþtiriyor. HSYK artýk bunuyapamayacak, generaller,genelkurmay baþkanlarý da sivilmahkemelerde yargýlanabilecek.

Yargýnýn ne denli politik olduðu-nun yüzlerce örneði var. Kýsakesersek AnayasaMahkemesi'nin türban yasasýnýyetkilerini aþarak, yasadýþý birkararla biçim deðil, içerik olarakgeri çevirmesi politik bir tutum-dur. Ayný þekildeCumhurbaþkanlýðý seçimlerinde367 olayý daha da vahim olan birpolitik tutumdur.

Kýsacasý üst yargý politiktir vekontrolsüzdür. Caný çektiðindebir kiþinin, baþsavcýnýn baþvu-rusu üzerine karar alýr ve partikapatýr. Sistemli bir biçimdebütün Kürt partilerini kapat-mýþtýr. Laikçi bir tutumla AKP'yiyargýlamýþ, boynuna ilmik geçir-miþtir. Anayasa taslaðý bunlarý dadeðiþtiriyor.

Üst yargý organlarýnýn bütün bupolitik, laikçi, taraf tutmalarý herdarbe anayasasýnýn daha dagüçlendirerek kendilerine verdiðiyetkilerdir. Dolayýsýyla sorun dar-belerin anayasasýna karþý tutumalýp almamaktýr.

Türk solu yýllardýr 12 Eylüldarbesini her þeyin sorumlusuolarak görmüþtür ama þimdi birkýsým sol bu tutumdan kopmuþ,deðiþiklik önerisine karþý tutumalmýþtýr.

AKP deðiþiklik önerileri çokdaha kapsamlý olabilirdi. Dahafazla demokrasi getirebilirdi. AKPneden bunu yapsýn? Nedenemekçilerin, sosyalistlerin,Kürtlerin, kadýnlarýn, eþcinsel-lerin benimseyecekleridemokratik açýlýmlar getirsin?AKP bir burjuva partisidir. Önce-likle büyük sermayeye hizmeteder, onun çýkarlarýný savunur.Onu farklý kýlan ve darbeanayasasýnýn bazý maddelerinideðiþtirmeye götüren þeyKemalist olmamasýdýr. Bu neden-le Cumhuriyet tarihinden eskiolan Kemalizm ile bir ölçüyekadar hesaplaþmak zorundakalýyor.

Sola gelince, solun Kemalizmile hesaplaþmasý AKP'den ayrý,baðýmsýz bir süreçtir ama solunKemalizm ile uzlaþmasý mümkündeðildir. Kemalizm'e taviz verme-si mümkün deðildir. Ayni þekildesolun 12 Eylül Anayasasýnýsavunmasý ya da onunla uzlaþ-masý da mümkün deðildir. Ýþte bunedenlerle solun önümüzdekidönemde alabileceði tek tutumdeðiþikliðe evet demesidir.

Deðiþikliðe evet derken bizsosyalistler daha geniþ olan tale-plerimizi ileri süreceðiz. Irkçýlýkhariç sýnýrsýz düþünce, ifade,örgütlenme ve eylem özgürlük-

lerini savunacaðýz. Kadýn hak-larýný, eþcinsel bireylerin hak-larýný savunacaðýz. Gene ýrkçýlýkhariç bütün yasaklara, sýnýrla-malara karþý çýkacaðýz.

En önemlisi, Kürtlerin anayasalhaklarýný bütün azýnlýklarla birlik-te anayasal garanti altýna alýn-masýný talep edeceðiz. Yaniözgürlükleri isteyeceðiz. Özgür-lükleri dillendireceðiz. Ama 12Eylül anayasasýnda gedik açacakolan deðiþikliklere de evet diye-ceðiz.

Anayasa deðiþikliði önerisiAnayasa'nýn ünlü geçici 15. mad-desini kaldýrýyor, yani artýk 12Eylül diktatörleri yargýlanabile-cek. Solcular bunu yýllardýr talepettik. Þimdi AKP bunu gerçek-leþtiriyor diye geçici 15. mad-denin yerinde kalmasý için miçalýþacaðýz.

Sol içinde olduðu çeliþkilidurumdan çýkmalýdýr. Topluma,halka, emekçilere güvenmelidir.Sivil diktatörlük hezeyanýný birkenara býrakmalýdýr. Bugün par-lamenter çoðunluk AKP'ninelinde. Yarýn deðiþir. O vakit?

Ve asýl sorunda burada yatýyor.AKP'nin çoðunluðunu azaltmakgerekiyor. Bu darbe ile, yargýönlemleri ile olamaz. Bu mümkündeðil. AKP'yi ancak demokrasiyiondan daha güçlü bir biçimdesavunarak geriletebiliriz.Deðiþikliðe evet diyeceðiz amadaha ileri demokrasi talepleriniileri süreceðiz.

Referandum pek demokratik biriþ deðil. Sadece evet ya da hayýrdiyebilirsiniz. Ama bütün büyüktoplumsal altüst oluþlarda durumböyle. Orta yolculuk arada ezilir.Ya evet, ya hayýr, yani havet!Havet ise boykot demektir.Boykot sosyalistlerin tutumu ola-maz. Ancak toplumsal devrimkoþullarýnda boykot taktiði doðuolur.

Þimdi tutarlý olma zamanýdýr. 12Eylül anayasasýnýn bir kýsmýnýdeðiþtireceðiz. Kenan Evren vediðerlerinden hesap sormak içinadým atacaðýz.

Mevcut anayasa darbeninanayasasýdýr. Deðiþikliklerle bir-likte gene darbenin anayasasýdýrama daha az, daha törpülenmiþolarak. Elindeki en önemlisilahlardan birisi, üst yargý kon-trolünden çýkmýþ olarak.

Eðer tercihimizi hayýr olarakyaparsak, hangi gerekçe ile olur-sa olsun tercihimizi bu haliyle 12Eylül Anayasasýnýn korunmasýyönünde yapmýþ oluruz.Gerekçelerimiz ne olursa olsun,sonuçta hayýr kazanýrsa 12 Eylülanayasasý kalmýþ olur, diktatör-lerden hesap sorulamamasýanayasal garanti altýnda olmuþolur.

Hayýrcýlar için bir baþka çözümyolu daha var. Deðiþiklerdensonra anayasanýn faþizminanayasasý olacaðýný anlatmak.Bazý aklý eveler bunu yapýyorama sadece komik bir durumadüþüyorlar.

Doðan Tarkan

Anayasa deðiþikliðine neden‘evet’ demek gerekiyor?

Page 8: Sosyalist İşçi 391

8l sosyalist iþçil sayý: 391

sosyalist isci Üçüncü yol, steril yol

Politik saflaşmaların keskinleştiği her dönemdeüçüncü yolculuk adı verilebilecek olan ve giderekbir alışkanlık haline gelen bir politik tutum solsaflarda sesini yükseltiyor. Bu siyasi tutumun enönemli sorunu, politik mücadele alanını, taraflaraeşit mesafede durulabilecek bir tribün faaliyetiolarak algılaması. Saha da mücadele devam eder,tribünde ise bambaşka bir hava hakimdir.

Üçüncü yolculuğun bir diğer sorunu ise taraflaraakıl verme, özellikle taraflardan kendisine birazdaha yakın gördüğüne ama birlikte mücadele ede-meyecek kadar da mesafe koyduğu siyasi akımlarayön gösterme eğilimidir.

Üçüncü yolculuğun en tehlikeli özelliği iseuzlaştırıcı olma misyonunu her daim öne çıkart-masıdır. Burada tehlike, genellikle ezen ezilenarasında, her uzlaşma ezilenlerin biraz daha baskıaltına alınması anlamına gelecek olan uzlaştırmaçabasındadır.

1990’ların ortalarından beri, üçüncü yolculuk, Kürtsorunu başta bir dizi politik saflaşmada yüzünü gös-terdi. Kürt sorununda, ezilen halkın mücadelesineher seferinde bir hakem tutumuyla yaklaşan üçüncüyolcular, bırakalım Leninist ulusların kendi kaderinitayin hakkı perspektifinden üretilen ezilen halkıneleştirel ama koşulsuz desteklenmesi prensibini hay-ata geçirmeyi, en basit insan hakları prensibindenbile fersah fersah uzak bir tutum aldı. Ezilen ulusunezen devletle mücadelesinde, yasaların,mahkemelerin, bürokrasinin, merkez medyanın vesilah taşıma hakkı olan “güvenlik güçlerinin” kar-maşık bir toplamı olan devlet aygıtına karşı ezilen-den yana olmak, ezilen halkın yanında saf tutmak,basit bir insan hakkı savunusudur. Bu mücadele detemiz kalma kaygısı, hemen her öne çıkan sol kam-panyanın, önce ezilen halkın ateş kesmesini, önceezilen halkın silahı bırakmasını, ezilenlerin şiddetuygulamamasını dile getirdi. Ezilen halkın siyasiörgütlenmesiyle devletin silahlı örgütlenmesi herdaim aynı kefeye konuldu. “Savaşta 40 bin kişiöldü” cümlesi, taraflara eşit mesafe kurmak için kul-lanılmaya başladı. Savaşta ölen 40 bin kişi, soyut biraçıklama. Savaşta, ezici çoğunluğunu Kürtlerdenolmak üzere 40 bin kişi öldü! İşte gerçek bu! Bugerçek tüm ağırlığıyla ortadayken, devlet, becere-bilirse Kürt hareketini ezmek ya da bölmek isterken,taraflara eşit mesafede bir sol üçüncü yolculuğuntehlikesine işaret ediyor.

Benzer bir gelişme başörtüsü yasağından başla-yarak siyasal İslam tartışmalarında da yaşandı,yaşanıyor. Hakları gasp edilen ezilen bir kesimle yanyana durmak yerine, baş örtüsü özgürlüğününbayrağını en yüksek sesle taşımak yerine, “ona daona da” diyerek, yasakçılarla yasaklananları aynıkefeye koymak soldaki hakim eğilim oldu.Demokrasiyi ne içten savunduğunu düşündüğümüzsol kesimler bile bin bir gerekçeyle, kamusal alandahizmet alanların baş örtüsü takabileceğini amahizmet verenlerin takamayacağını ilan etti.

Steril kalma kaygısının en vahim örneklerindenbirisini ise darbe süreçlerinde yaşadık. 28 Şubatdarbesi de 27 Nisan muhtırası da soldan net bir karşıçıkışla teşhir edilmedi. “Ne şeriat ne darbe!” sloganı,seçilmiş bir hükümetin askeri zorla düşürülmesineüçüncü yolcular tarafından verilen yanıt oldu!

Benzer bir tartışma tüm AKP iktidarı boyuncayaşanıyor. AKP döneminde başlayan Ergenekondavası ve darbe girişimlerine karşı hukuksal süreç,“Yesinler birbirini” vecizesinde ifadesini buldu.

Son olarak, sırf AKP hükümeti döneminde buhükümet tarafından gündeme getirildiği için, 12Anayasası’nda yargı bürokrasisinin yetkilerini kısıt-layan bölümleri değiştirmeyi hedefleyen paketekarşı da üçüncü yolculuk mesafeli bir tutum takınıy-or.

Üçüncü yolculuğun tarafsızlık maskesi atlıncademokratik sözlerle süslü demokrasi karşıtı bir yak-laşım, kaçınılmaz bir biçimde ezenden yana alınanpolitik bir tutum ortaya çıkmış oluyor. Devlet veKürtler, devlet ve başörtülüler, darbeciler ve birsiyasi parti. Başka bir deyişle devlet ve Kürt özgür-lük hareketi, devlet ve başörtüsünü takma özgür-lüğünü yaşamak isteyenler, devlet, darbe girişi-minde bulunan provokatif bir örgüt olan Ergenekonve milyonlarca insanın oy verdiği, yoksullarınoyunu da alan bir burjuva siyasal partisi. Tarafsızlaraslında tarafsız değil, üçüncü yolcular aslındaüçüncü değil en kolay yolu, egemenlerin yolunu ter-cih ediyor. Ortalama bilince seslenen, aman bir tatsı-zlık çıkmasın duygusunu harekete geçirmeye çalışanbu artık bir gelenek haline gelmiş olan sol tutumungöremediği ise şiddetli bir tatsızlığın yaşandığı poli-tika alanında tatsızlık çıkmasın diyerek ortalama bil-ince seslenmek tatsızlığı üreten güçlüler, mukte-dirler tarafına göz kırpmaktır.

n Darbeye, Ergenekonçetesine karþýysan,n Kürt sorunundademokratik bir çözümistiyorsan,n Cinsiyetçiliðe vehomofobiye karþýysann Küresel krize karþýmücadele etmek isti-yorsann Küresel ýsýnmaya,nükleer santrallarakarþýysan w

ww

.dsi

p.o

rg.t

rDSiP’e üye ol!devrimci sosyalizmegüç ver baþka bir dünya mümkün

e-abone ol!

5 sayý 10 [email protected]

Eşitlik ve Demokrasi Partisi,EDP’nin kitlelerde heyecanuyandıran ve “yeni bir sol”

derken anlatılmak istenen bir dizi poli-tik vurguyu kapsayan bir parti olarakkurulmadığı çok açık. Emek hareke-tinin ihtiyaç duyduğu, aktivistlerinihtiyaç duyduğu ve radikal politiksaflaşmada net bir politik tutum alarakharekete geçen kitlesel bir sol partiarayışı dün ne kadar acil ve yakıcı birihtiyaçsa bugün de öyle.

Darbe girişimlerine net bir sesle karşıçıkan kitlesel bir sol partiye ihtiyacımızvar. Tekel işçileriyle, işçi sınıfı safların-da ulusalcı dalgayı güçlendirmekisteyenlere karşı çıkarak birliktemücadele etmeye, Tekel işçilerinineyleminin “mış” gibi yaparak değil,gerçekten işçi sınıfının diğer kesim-leriyle dayanışma içinde örgütlenmesiiçin yaygın bir kampanya yapacakkitlesel bir sol partiye ihtiyacımız var.Milliyetçilik övgüsü yapanlara, “mil-liyetçilik işçi sınıfını bölen en tehlikelivirüstür” diyerek karşı çıkacak, kemal-izmin hiçbir versiyonuyla, ulusalcılığınhiçbir versiyonuyla hiçbir siyasihesapçılık nedeniyle ilişkilenmeyecekve bu yüzden “yeni” olacak bir sol par-tiye ihtiyacımız var. Kürt hareketiylesadece seçim stratejisinin ağrılık nok-tası olarak gören sol anlayışlar yettiartık! Kürt halkını ve onun her düzeydehareketini koşul koymadan, Kürt halkıözgürleşmeden batıda işçilerin veezilenlerin özgürleşmesinin mümkünolmadığını bilerek destekleyecek kitle-sel bir sol partiye ihtiyacımız var. Haladaha, “Hepimiz Ermeniyiz!” sloganınınzamanlamasını tartışan, bu sloganınsadece yok edilen kadim bir halkladayanışmak anlamına gelmediğini,Türk milliyetçiliğiyle hesaplaşmakanlamına geldiğini göremeyenlerinsolla bir ilişkisi olabilir ama mevcut soliçinde mebzul miktarda yaygın olan solmilliyetçilikten asla muaf tutulamaya-cakları açıktır.

Sadece İstanbul’da değil bir çokşehirde son bir yıldır sayısız eylem

gerçekleşti. Bu eylemlerde sosyaldemokrat ama gerçekten sosyaldemokratlar da, demokrat Aleviler de,Kürtler de, eşcinseller de, baş örtülükadınlar da, sosyalistler de, bazılarınınbir aşağılama sıfatıyla andıkları dindar-lar da omuz omuza yürüdü. HrantDink için yürüdü, slogan attı. 18Temmuz 2008’de binlerce insan dar-belere karşı yürüdü. 1 Eylül 2008’deKürt halkıyla birlikte barış için yürüdü.Kayıp Anneleri’nin eylemine katıldı.

KESK’e kurulan barikatlarda yan yanadurdu. Eşcinsellerin OnurYürüyüşü’nde kurulan polis barikatınıbirlikte aştı. DTP’nin kapatılmamasıiçin “Kürt halkına özgürlük” slogan-larıyla 2 Nisan 2010’da Küresel BAKkortejinde birlikte yer aldı. “Ceylan’ınhesabı sorulacak” sloganını binlerceinsan hep birlikte haykırdı. 23 Ocak’taBalyoz Darbe Planı’na karşı, “Tanklarınüzerine çıkarız” diyerek ortak öfkesinidile getirdi. Tekel işçileriyle birlikte,“Yaşasın işçilerin birliği” dedi amasadece bu sloganla yetinmeyip,“Yaşasın halkların kardeşliği” sloganınıda ekledi, KESK ve Kamu-Sen grevler-ine katıldı, binlerce emekçiyle birlikteyürüdü, 28 Şubat 2010’da binlerce insan“Darbe/Bir daha asla!” diyerek

haykırdı. Kadınlar gününde özgürlükiçin birleşti.

Sınıflar mücadelesinin canlı dinamiği,gruplar arası ittifak görüşmelerininmasabaşı cazibesinden daha anlamlıolmaya devam ediyor hala.

Gerçek ittifak sokakta, işyerinde,grevlerde, eylemlerde, kampanyalardakuruluyor, kurulmaya da devam ede-cek. Her bir gerçek ittifak, gerçek, yeni,yani Türkiye solu için yeni olan her birkampanya, solda saflaşmayı, yarılmayıderinleştirmeye devam edecek. Birlikdenildiğinde solda, masa başında,seçimlerde gücü olduğu düşünülenkurumlarla saf bir seçim ittifakınıanlayanların çok ötesine geçti hareket.Kitlesel bir sol, bu hareketin ifadesiolmaya çalıştığı, bu hareketin örgütüolmaya çalıştığı, bu hareketin siyasisözcüsü olmaya çalıştığı ölçüde başarıkazanabilir.

Ergenekon davasında her yenigelişme, solda yarılmayı bir kez dahabir kez daha derinleştirecek. Açığaçıkan her darbe girişimi bu saflaşmayıbir kez daha geri dönülmez biçimdeaçığa çıkartacak. Bu saflaşmanın için-den kitlesel ve yeni bir sol partininkuruluşu için güçlü bir kadro biriki-minin oluştuğunu, görmek isteyenlergörüyor. Kuru devrimci slogan atandeğil, ama siyaseti halka indirmetoplum mühendisliği yöntemlerini kul-lanarak aslında birlikte parti kurmakistediği bileşenleri kendisi tarafındandoğru yola çekilecek edilgen halk kes-imleri olarak da görmeyen; reformlariçin radikal yöntemlerle, yani kitle-selleşerek, aşağıdan kitle hareketleriörgütlemeye çalışarak adım adımörgütlenen yeni bir sol için hem çoksayıda kadro hem de çok güçlü deneybirikimleri var.

Bu birikim doğru politik temellerdebir araya getirildiğinde, kitlesel ve yenibir sol partinin kuruluşu için en önemliadım atılmış olacak. DSİP üyeleri buadımın atılması için ellerinden geleniyapmaya hazırdır.

Şenol Karakaş

Kitlesel, antikapitalist bir sol

Gerçek ittifak sokakta, işy-erinde, grevlerde, eylemlerde,kampanyalarda kuruluyor,kurulmaya da devam edecek.Her bir gerçek ittifak, gerçek,yeni, yani Türkiye solu içinyeni olan her bir kampanya,solda saflaşmayı, yarılmayıderinleştirmeye devam edecek.Birlik denildiğinde solda, masabaşında, seçimlerde gücüolduğu düşünülen kurumlarlasaf bir seçim ittifakını anlayan-ların çok ötesine geçti hareket.

2 Nisan 2010 İstanbul: ‘Savaşın sesinisustur, barışın sesini yükselt’ yürüyüşüFoto: Şengül Çifçi

Page 9: Sosyalist İşçi 391

sayý: 391 l sosyalist iþçi l 9POLÝTÝKANIN ABECESÝ...

SSOSYALÝZM

Eski Sümer efsanelerininbirinde, Kral Etena'nýnöyküsü anlatýlýr. Bu kral,

bir kartalýn sýrtýna binip göðe çýk-mýþtý. Ýki saat boyunca uçuyor,sonra kartal aþaðýda negördüðünü Etena'ya soruyordu.Etena'nýn son cevabý þöyleolmuþtu: "Denizler bir su birikin-tisine benziyor, karalar ise birtabaktaki lapaya…"

Ýnsanoðlunun en eski düþ-lerinden biri olan uzaya çýkmak,12 Nisan 1961 tarihinde gerçekoldu. Sovyet kozmonotu YuriGagarin, Vostok 1 isimli uzaygemisiyle uzaya çýkan ilk insanoldu. Sað salim geri dönebileceðikonusunda endiþeler o kadaryüksekti ki, Gagarin henüz uzay-dayken rütbesi yükseltildi. Ancakbaþýna bir iþ gelmeden tekraryere inmeyi baþardý. Dünyanýnen popüler insanlarýndan biriolarak ülkeleri gezdi, gittiði heryerde büyük bir ilgiyle karþý-landý, ta ki 1968'de bir savaþuçaðýnýn deneme uçuþundaölmesine dek.

Gagarin, Sovyetler BirliðiKomünist Partisi'ni "bütünbaþarýlarýmýzýn yaratýcýsý" olaraköve öve bitiremiyordu. Evet,gerçekten de insaný uzayaçýkarak bir organizasyonun çokbaþarýlý olduðuna þüphe edilmez.Böyle bir teknolojiye ve iradeyesahip bir ülkede yaþayan insan-larýn normalde refah, bolluk vemutluluk içinde yaþamalarý bek-lenir. Açlýk ve yoksulluk gibidertleri en aza indirgenmiþtir,beslenme, barýnma eðitim sorun-larý çözülmüþtür, þu andayaþadýðýmýz ne kadar sorunvarsa, hepsi asgari seviyeye çek-ilmiþtir.

Ýþçiler sefalet içindeOysa gerçek hiç de böyle deðil-

di. Gagarin'in SBKP'ni bütünbaþarýlarýn yaratýcýsý ilan ettiðigünlerde, SSCB'de büyük bir tra-jedi yaþanýyordu. Ýþçilerin ikti-darda olduðu, hatta artýk iktidariliþkisinin bile ortadan kalktýðýiddia edilen kocaman bir ülkede,iþçiler yoksulluðun ve sefaletinen büyüklerinden birini yaþýyor-lardý. Devasa apartmanlardakiminicik dairelere birkaç iþçi ailesibirden sýðýþmýþ, her ay sonundaellerine sýkýþtýrýlan birkaç Rubleve "kupon"la yiyecek bir þeyleralarak hayatta kalmaya çalýþýyor-lardý. Eðlenmek, gezmek, dinlen-

mek, kitap okumak vb. faaliyetlerancak çok küçük bir azýnlýðýnyapabildiði olaðanüstü durum-lardý. Ýþçilerin ve iþçileþtirilmiþköylülerin tek bir hakký ve görevivardý: Gagarin'i uzaya göndere-bilecek teknolojiyi, devletin kapi-talist devletlerle rekabet ede-bilmesi için ihtiyaç duyduðumuazzam miktarda silahý üret-mek, bunun için çalýþmak, çalýþ-mak, yine çalýþmak, ürettiðizenginlikleri yönetici seçkinlereteslim etmek…

Sosyalist, hatta komünistolduðu, sýnýf iliþkilerinin ortadankalktýðý iddia edilen bir ülkedeneler oluyordu? Bu yaþananlarne anlama geliyordu? Bunu anla-mak için dönüp biraz geçmiþebakmak gerekiyor.

Rusya'da bürokratikdevlet kapitalizmi

1917'de Rusya'da dünyanýn ilkmuzaffer iþçi devriminin gerçek-leþtirilmesinden sonra, insanlýðýnkaderini deðiþtirme gücüne sahipolan durum egemenlerin þiddetlitepkisine yol açtý. Eski düzeninsürmesini isteyenler, kýsa bir süreöncesine kadar çok kanlý birsavaþa tutuþmuþ olduklarýemperyalist devletlerle anlaþarak"Beyaz Ordu"yu kurdular vedevrimi boðmak üzere hareketegeçtiler.

Devrimi korumak görevi,Troçki'nin kurduðu "KýzýlOrdu"ya düþmüþtü. Yaþanan çokkanlý bir iç savaþ sonrasýndadevrimi boðmak isteyen güçleryok edildi, ancak bunun bedeliçok aðýr oldu. Devrimi gerçek-leþtiren öncü iþçilerin birçoðugönüllü olarak Kýzýl Ordu'yayazýlmýþ, savaþ esnasýnda imhaolmuþtu. Yönetilmeyi bekleyenkoskoca bir ülkede yöneticinamýna kimse kalmamýþtý. Budurum karþýsýnda, KomünistParti ister istemez eski ÇarlýkRusya'sýnýn yöneticilerini tekrargöreve çaðýrdý. Subaylar,memurlar, bürokratlar tekrargelip görevlerinin baþýna geçtiler.Komünist Parti içinde de isteristemez bir merkezileþmebaþlamýþtý. Merkez Komitesi artýkçok ender toplanýyor, bazenaylarca bir araya gelemiyor,kararlar tabandan deðil, üstyapý-da bulunan birkaç insan tarafýn-dan alýnmaya baþlanýyordu.Lenin bu bürokratikleþme süreci-ni tespit etmiþ, bu tehlikeye karþý

Troçki ve yoldaþlarýný uyarmýþtý.Ancak Sovyet Rusya artýk geri

dönüþü olmayan bir yola gir-miþti. Olimpos Daðý'nda tan-rýlarýn çarpýþmasý misali, ikibüyük güç birbiriyle müthiþ birmücadele içindeydi. Bir taraftadevrimin dünyaya yayýlmasý içinçaba gösteren, bu gerçek-leþmediði takdirde devrimin birülke sýnýrlarý içine hapsolacaðýný,boðulacaðýný bilen devrimciler,Lenin, Troçki ve yoldaþlarý, diðeryanda da baþýný Stalin'in çektiðibürokrasi. Kendisini bir sýnýfolarak örgütleyen bürokrasi içinartýk devrim sona ermiþti. Dünyadevrimi bir maceraydý. Böyle birmaceraya atýlmaya hiç gerekyoktu. Þimdi yapýlmasý gerekenbir an önce sanayileþmek, güçlen-mek, kapitalist ülkeleri yakala-mak ve onlarý geçmekti.

Kapitalist ülkeleri yakalamak vegeçmek, 300 yýllýk bir sermayebirikimi birkaç yýlda saðlamakanlamýna geliyordu. Bürokrasi,geliþmiþ kapitalist ülkelerinseviyesine çýkabilmek için, iþçilerüzerinde muazzam bir sömürüuygulamaya baþladý. 1917 devri-minin bütün kazanýmlarý ortadankaldýrýldý. Sosyalizm ekonomikplanlama, ulusal kalkýnmacýlýk,devlet mülkiyeti ve bununla kolkola giden azgýn bir milliyetçiliðeindirgendi. Yeni devlet aygýtýnýnsahipleri, Bolþevik geleneðin oçok nefret ettiði büyük Rus þov-enizmini dirilttiler, bunu kendiçýkarlarý için kullandýlar. SSCBbir halklar hapishanesine döndü,ezilen uluslar üzerinde büyük birterör estirildi. Çarlýk zamanýndauygulanan ülke içi pasaportuygulamasýna geri dönüldü.Stalin, Troçki'nin Yahudi köke-nine vurgu yapýp durmayabaþladý. Marks'ýn ve devrimigerçekleþtiren kadrolarýn büyükkýsmýnýn Yahudi kökenli olduðudüþünülecek olunursa, durumunne kadar trajik olduðu daha iyigörülecektir.

Ýþin daha da kötüsü, kendisinibir sýnýf olarak örgütleyerek üre-tim araçlarý üzerinde tam kon-trolü saðlayan stalinist bürokrasi,tüm bunlarý Marksizm adýnayapýyordu. Sonuç olarakMarksist bir devrimin baðrýndançýkmýþtý ve Marksizm'le kavram-sal anlamda bir çatýþmayagirmeyi göze alamazdý. Bu yüz-den, kapitalist niteliðine raðmenMarksist olduðunu iddia etmeyi

sürdürdü ve tüm dünya egemen-lerine devrimcileri karalamakiçin muazzam bir imkân vemalzeme saðlamýþ oldu.

Dünya devrimi olmadanÝlerleyen yýllarda stalinist

bürokrasi pek çok Avrupa ülkesi-ni ele geçirdi. Bu ülkelerde dekendisini egemen sýnýf olarakörgütledi ve iþçi sýnýfýný sýnýrsýzbir sömürüye tabi tuttu. 1950'li,60'lý yýllar boyunca DoðuAlmanya, Macaristan, Çekoslo-vakya gibi ülkelerde bürokratikdiktatörlüðe karþý çeþitli ayaklan-malar çýktý, fakat stalinizminordularý bu ayaklanmalarý kandökmekten çekinmeyerek kýsasürede bastýrdý. 1980'li yýllarýnsonuna gelindiðinde, SovyetlerBirliði'nde ve ona baðlý olandiðer ülkelerde durum tahammüledilemez boyutlara ulaþmýþtý.Bürokrasi lüks ve bolluk içindeyaþarken, Gagarin'in ifadesiyle"yarattýðý tüm baþarýlarýn" tadýnýçýkartýrken, iþçiler yoksulluk veaçlýk sýnýrlarýnýn çok altýndayaþýyorlardý. Polonya'da, DoðuAlmanya'da, Romanya'dabaþlayan bir dizi iþçi gösterisidevrimlerle sonuçlandý vebürokrasi alaþaðý edildi.Bürokrasi iktidarýnýn en dikkatçeken simgelerinden biri olanBerlin Duvarý'nýn yýkýlmasýylabirlikte, stalinizm en azýndanAvrupa'da tarih sahnesindensilindi.

Gagarin, Komünist Partisi'nden"bütün baþarýlarýn yaratýcýsý"olarak söz ediyordu, fakat bubaþarýlarýn sonuçlarý küçük birazýnlýðýn çýkarlarýna hizmet ediy-ordu. Bu deneyim, dünya iþçiler-ine "tek ülkede sosyalizm" diyebir þeyin mümkün olamayacaðýnýgösterdi. Kapitalizm nasýl küreselölçekte bir sistemse, sosyalizminde ayný þekilde küresel ölçekteolmasý gerekir. Kapitalizm içindebir ada olarak yaþamak mümkündeðil, çünkü kapitalist dýþdünyayla sürdürülmesi gerekenzorunlu iliþkiler, kapitalizmindayattýðý þekilde davranmayýzorunlu kýlar.

Ýþte bu yüzden merkezine iþçisýnýfýnýn kendi eseri olacak birdünya devrimini koyan birdevrimci partiye, bugün herzamankinden de fazla ihtiy-acýmýz var.

Atilla Dirim

Yuri Gagarin ve tek ülkede sosyalizmYuri Gagarin ve SSCB lideri Kruþçev - Uzaya ilk insaný gönderen Rusya’da iþçiler açlýk ve baský koþullarýnda yaþýyordu.

Ýþçi sýnýfý hareketinin çeþitlidönemeçlerinde devrimcilerkendilerine sosyalist demeyitercih etmiþlerdir. 19. yüzyýldaKarl Marx ve FriedrichEngels, kendilerini komünistolarak tanýmlamýþlar, dahasonra bu terim sosyalizmedönüþmüþ ve Almanya'daSosyal Demokrat Parti'ninkuruluþuyla beraber tümdünyadaki sosyalistlere,sosyal demokrat adý verilm-eye baþlanmýþtýr. Daha sonrasosyal demokrat partilerin I.Dünya Savaþý'nda iþçi hareke-tine ihanet etmesi, Bolþeviklerve onlarýn öncülüðünde kuru-lan III. Enternasyonal'e baðlýörgütlerin tekrar komünizmsözcüðünü kullanmayaitmiþtir. Ancak kýsa bir süresonra stalinizmin yükseliþi iledünyadaki komünist partileribürokrasi iktidarýnýnsavunucularý hâlinedönüþmüþler ve devrimcimarksistlerin büyük bir çoðukendisini sosyalist olaraktanýmlamaya baþlamýþlardýr.

Sosyalizmin tarihi Marx veEngels'ten de öncesinedayanýr. Onlardan önceütopik sosyalistler, kapital-izmin eleþtirisine baþlamýþdaha iyi bir dünyanýn nasýlolmasý gerektiði üzerinedüþünmüþlerdir. Ancakütopik sosyalistlerinanlayýþlarý iþçi sýnýfýný pasifbir güç olarak konumlandýr-makta ve onlarýn kendi eylem-ini yok saymaktaydý. Marx veEngels bu anlayýþlahesaplaþarak sosyalizminancak iþçi sýnýfýnýn kendi eyle-mi olabileceðini tartýþtýlar.

Ýþte bu sosyalizmin en temelilkesidir. Sosyalizm, iþçisýnýfýnýn kendini özgür-leþtirme eyleminin adý, iþçisýnýfýnýn iktidarýdýr. Yaniancak aþaðýdan bir eylemolarak ortaya çýkabilir.Bununla beraber sosyalizm,komünizme giden bir evredir.Sosyalizmde bir öncekitoplumun çeliþkileri tümüyleyok olmamýþtýr, zaten tam dabu sebeple iþçi sýnýfý kendisinibir egemen sýnýf yani devletolarak örgütlemek zorun-dadýr. Bu evrede iþçi sýnýfýiktidarý ele geçirdiðindesömürünün maddi temeliniparçaladýðý ve bu yolla ken-disini bir yarý-sýnýf hâlinegetirdiði için tüm dünyadaproletaryanýn iktidarý ile tari-hin zorunlu bir aþamasý olaniþçi devleti de sönümlenmeyebaþlayacaktýr. Komünizm isedevletin sönümlendiði aþa-maya verilen isimdir.

Can Irmak Özinanýr

Page 10: Sosyalist İşçi 391

10l sosyalist iþçil sayý: 391

Lenin'i öldürmekLenin 22 Nisan 1870'de doðdu. Gençlik yýllarýnda sürdürdüðü politik

arayýþlarýn sonunda tüm yaþamýný iþçi sýnýfýnýn dünya devrimi mücadelesineadadý. Rusya'da 1917 yýlýnýn Þubat ve Ekim aylarýnda dünya savaþýnýn vekapitalizmin küresel krizi ve isyanlarýn tam ortasýnda patlayan Rus devrim-lerinde oynadýðý her hangi bir devrimcinin sýnýflar mücadelesine etkenkatýlýmý açýsýndan benzersizdir.

Lenin 1924 yýlýnda öldü ama Ekim devriminin birinci gününden itibarenLenin'i politik faaliyeti ve teorik katkýlarýný küçümseyerek, karalayarak silik-leþtirme çabalarý burjuvazinin ortak aklýnýn ürünü olarak hep devam etti.Stalinizmin tahrifatlarý hem Lenin'i hem de Ekim devrimini küçümseme kam-panyalarýna en büyük katkýyý yaptý. Stalinizmin yeni bir burjuva sýnýfýnýn, Rusbürokrasisinin eylemlerinin ve ideolojisinin toplamý olduðunu bir türlükavrayamayanlar ise, bir iþçiyle bir burjuva sanki ayný kefeye konulabilirmiþrahatlýðýyla, stalinizmin leninizmin devamcýsý olduðu fikri sabitine demir attý.

Ne Lenin'in ömrünün son aylarýnda Rus bürokrasisine karþý baþlattýðýmücadeleyi gördüler ne de marksist teoriye yaptýðý katkýdaki canlýlýðý.1920'lerin ortalarýndan itibaren stalinizmi hem bir tür sosyalizm hem deLeninist geleneðin devamcýsý olarak algýlayýp, bu algýya baðlý olarak politikmücadele sürdüren kuþaklar boyu devrimci, Doðu Bloku'nun 1989-1991 yýl-larýnda çökmesinin ardýndan, kendi algýlarýndaki tüm yanlýþlarý Lenin'indevrimci geleneðine baðlamayý ihmal etmediler. Geçmiþlerinin eleþtirisiniLenin üzerinden yaptýlar. Burada küçük bir sorun vardý: Leninizm sandýklarýgeleneðin, Lenin'in de temsilcisi olduðu devrimci marksist gelenekle uzak-tan yakýndan hiçbir ilgisinin bulunmamasý!Bu yüzden bazýlarý, örneðin OyaBaydar, 1917 Ekim Devrimi'ni bugün "hala" savunanlara "beton kafalýlar"derken, baþka bazýlarý da, örneðin Halil Berktay, ýsrarla Lenin'in millidemokratik devrimi savunduðunu ve radikal soldaki bir dizi hatanýnkökeninde Lenin'in bu türden politik sonuçlara yol açan emperyalizm anal-izinin yattýðýný iddia edebildi. Lenin, oysa, hiçbir zaman milli demokratikdevrim diye garabet bir fikri savunmadý. 1917 Ekim Devrimi'ni bugün halasavunmak ise, iþçi sýnýfýnýn devrimci hareketlerinin yaratýcý gücünü görmekisteyenler açýsýndan ilham alýnmasý gereken bir devrimin deneyinden fay-dalanmak anlamýna gelir.

Lenin'in fikirleri 1917 yýlýnda tümüyle berrak bir biçimde sýnýflar mücadele-sine müdahalede bulundu ama bu müdahalenin bir de öncesi var. 1914 yýlýn-da dünya savaþý karþýsýnda Ýkinci Enternasyonal içinde yaþanan ayrýþma,sosyalist hareketin sosyal þovenistler, yani savaþta kendi egemen sýnýfýnýdestekleyenler ve enternasyonalistler, yani esas düþmanýn içerde olduðunuve iþçi sýnýflarýnýn farklý askeri üniforma giyen kardeþlerine karþý deðil, kendiegemen sýnýflarýna karþý mücadele etmesini savunanlar arasýnda sert birbölünmeyle sonuçlandý. Sanki savaþ sosyalist hareketi bölmemiþ ve bubölünme 1917 yýlýnda Rusya'da da sosyalist hareket içinde derinleþerekdevam etmemiþ gibi Ekim Devrimi'ni en aðýr cezayla yargýlayanlar, ne döne-min ruhunu ne Avrupa'da ne de Rusya'da milyonlarca iþçinin ve yoksulköylünün politik eðilimlerini kavrayabiliyorlar. Bu eðilimleri kavrayabilenLenin'di. Devasa Çarlýk devletini kendiliðinden bir patlamayla yýkan iþçilerinönderliði, ne kadar sýký da örgütlenmiþ olsa sadece bir örgütün varlýðýylaaçýklanamaz. Kendi ayaklanma örgütlerini tabanda doðrudan demokrasiyeen yakýn mekanizmalarý þekillendirerek kuran ve ordunun tabanýnda derinbir bölünme yaratan iþçilerin ruh halini, þekillenme düzeyini, taleplerinikavrayabilenler ve bu hareketle "öðretmence" deðil, devrimci bir yöntemle,önce öðrenmeyi "göze alarak" iliþki kuran Bolþevikler, liderliði kazandýlar.

Lenin'in devrimci yaklaþýmýnda birkaç belirleyici yön var. Bunlardan enönde geleni, iþçi sýnýfý hareketine duyduðu derin güven. Sosyalizmi, iþçisýnýfýnýn kendi eylemi olarak kavrayanlar açýsýndan bu güven teorik birçýkarsama deðildir. Bir inançlar toplamý hiç deðildir. Gözünün önünde akýpgiden hareketi kavramakla ilgili bir güvendir. Lenin'i pek de önemli olmayanbir teoriysen ve katý bir örgütçü ve hiyerarþi düþkünü olarak görenler,eninde sonunda tartýþmayý iþçi sýnýfýnýn varlýðý yokluðu sorununa getirmekzorundadýr. Sýnýf hareketi ne zaman uzun bir geri çekilme dönemi yaþasa,iþçi sýnýfýný mezara gömmek ve tabutuna ilk çiviyi çakmak için muazzam birçaba baþ gösteriyor. Ýþçi sýnýfýnýn tarihin bir aþamasýnda kazandýðý baþarýlar,hareketinin dünya tarihini etkileyecek boyutlara ulaþmasý, eylemiyle dünyasavaþlarýnýn son bulmasýnda oynadýðý rol, geçmiþte sahip olduðu "kutsal"özellikler olarak yad edilip, yine, günümüzde sýnýf hareketinin eski gücündeolmadýðýný anlatmanýn nostaljik gerekçesi haline geliyor. Akademi dünyasýve özellikle eski devrimciler bu tartýþmalarý yapadursun, iþçi sýnýfý þekillen-mesini sürdürüyor. Bazen baþýný kaldýrýyor. Örgütleniyor, yeni örgütlenmehamlelerinde bulunuyor. Bazý ülkelerde hükümetleri deviren hareketlerinele baþý oluyor. Sayýsý artýyor. Sendikalaþma mücadelesini sürdürüyor. Grevyapýyor. Direniyor. Barikatlar kuruyor ya da toplantýlar örgütlüyor.

Birileri varlýðýný ya da gücünü tartýþa dursun, iþçi sýnýfý var olmaya ve yaþa-maya devam ediyor!

Ýþte Lenin, bu sýnýfýn eyleminin örgütlenmesine yardýmcý olmak için tümyaþamýný adadý. Devrimin güncelliðine yaptýðý vurgu bu yüzden önemliydi.Birileri devrimle ilgili kehanette bulunmaya devam edebilir. Devrimcileraçýsýndan devrimin güncelliði, bir kehanet sorunu deðildir. Devrimin güncelolduðunu düþünmek, günlük mücadelelere sýrtýný dönmek hiç deðildir.Tersine, devrim olasýlýklarý üzerine düþünüp ahir ömründe bir iþçi devrimininbüyük ihtimalle gerçekleþmeyeceðine inananlar, gerçekte, iþçi sýnýfýnýn vetüm ezilenlerin günlük mücadelesine de düþük düzeyde katký yapmakzorunda kalýrlar. Ýþçi sýnýfýnýn aþaðýdan eyleminin basýncý olmadan, bu eylemkapitalizmi her günlük talebin, her reform mücadelesinin içinde devrimcitaleplerle sýkýþtýrmadan en basit haklarýn kazanýlabileceðini ya da korun-abileceðini düþünmek için kapitalizm hakkýnda fazlasýyla iyi niyetlerle doluolmak gerekir.

Þenol Karakaþ

Danýþtay kararý ile gelenkýsmi kazanýmýn ardýn-dan 78 günlük direniþi

bitirerek evlerine dönenler,mücadelenin en önünde duraniþçilerdi. Çadýrlarýn söküldüðü 2Mart gününe kadar Ankara'dakalan bu dirençli kitlenin sayýsý1000'in altýna düþmüþtü. Sendikave Türk-Ýþ bürokrasisinin eylemibitirmek yönünde sergilediðimanevralarla binlerce iþçi çoktanevine dönmüþ, bunlarýn 3200'ühükümetin 4-C dayatmasýna razýolmuþtu.

Açýk ki mücadeleyi býrakan bukesimin saflara dönmesi, 1Nisan'da yeniden Ankara'dabuluþmasý kolay deðildi. TekGýda Ýþ Sendikasý BaþkanýTürkel'in "1 Nisan'a 1000'denfazla iþçi gelmeyecek" talimatýnýbu kadar rahat verirkenmücadeleden býktýrdýðý kitleninmoralsizliðine yaslanýyordu.Tabi bu talimatýn yaptýrýmlarýdireniþçi iþçileri de etkiledi.Sendikanýn otobüs kaldýrmamasýnedeniyle yüzlerce militan iþçiAnkara'ya gelemedi. 1 Nisan tar-ihinde, sendika bürokrasisidýþýnda kendi olanaklarýylaAnkara'ya gelen kesim,hareketin fiili önderliðini oluþtu-ran birkaç yüz kiþilik dar birgruptu.

Polis ablukasýBu bir kaç yüz kiþiyi binlerce

polis karþýladý. Ankara, Kürtillerinde ve 1 Mayýs'larda Ýstan-bul'da görmeye alýþýk olduðu-muz bu türden polis ablukasýný19 Aralýk 2000 katliamýndan buyana görmemiþti. Ýþçilerin gitm-eye çalýþtýklarý Türk-Ýþ binasýçevresinde 500 metre çapýnda birpolis duvarý oluþturuldu. Kentinmerkezine giriþler yasaklandý.Türk-Ýþ binasý çevresinde iseayrýca bir polis barikatý oluþtu-ruldu.

Manzara korkunçtu, polis birtaraftan Türk-Ýþ binasýný koruy-ordu, diðer taraftan yürümeyeçalýþan iþçilere azgýnca saldýrýy-ordu. Bu görüntü hükümetin iþçisýnýfýna olan kinini, sendikanýnsatýlmýþlýðýný, polisin neyehizmet ettiðini açýklýyor.

Görüntüde eksik kalan kareleride eyleme müdahale etmeye

çalýþan "ulusalcý sol" tamamlýyor.Darbecilerle ayný safta bulun-maktan çekinmeyen, buncabölünmüþlüðe maruz kalmýþ iþçisýnýfýna milliyetçilik zehrinienjekte ederek Kürt-Türk veMüslüman-laik ayrýmýna hizmeteden bu sol, sýnýf saflarýnda ide-olojik bozgunculuða devamediyor.

KESK'in dayanýþmasýÝþyerleri elden çýkarýldýðý için

üretimden gelen güçlerini kul-lanma olanaðý olmayan iþçilerinkazanmak için zorlu engelleriaþmasý gerekiyor. Ýçi boþaltýl-mayan, kazanmaya yöneliksomut talepler içeren bir genelgrev gerçekleþmeden Tekel iþçi-lerinin kazanmasý artýk mümkündeðil. Genel grevin önündehükümet ve kolluk güçleri kadarTürk-Ýþ bürokrasisi de dikiliyor.Bu bürokrasiyi hareket e geçirm-eye zorlayacak yegane güç hali-hazýrda Türkiye iþçi sýnýfýnýn enmilitan ve öncü kesiminibünyesinde barýndýrdýðýný 1

Nisan eyleminde bir kez dahakanýtlayan KESK'tir.

KESK ise sürekli olarak ulusalcýsolun basýncýný yiyerek içiboþaltýlmýþ eylemlere mahkumolmakta. Bu kýsýr döngüyüparçalayacak potansiyel mevcut.Hem sýnýf içinde direnme eðilimiartýyor, hem de toplumundinamik kesimleri, Kürt halký,barýþ isteyenler, darbe karþýtlarýseslerini daha gür çýkarmayabaþladýlar. Ýþçi sýnýfýnýn hak kayý-plarýný gidermeye yönelikmücadelesini toplumun genelin-in özgürlük taleplerini içerenmücadeleler ile birleþtiren birhattý örmemiz gerekiyor. Bugörevi yerine getirmemizeyardýmcý olacak önemli araçlarasahibiz. Barýþ için, Kürt halkýnýnözgürlüðü için, sivil vedemokratik bir anayasa için, dar-belere kapalý bir toplum içinsürdürdüðümüz mücadeleler iþçisýnýfý saflarýndaki zehirli fikirleriyok etmeye yardýmcý olacak.

Kemal Baþak

Tekel iþçilerine desteðegelen 200 kiþilik KESKkorteji en vahþi saldýrýyamaruz kaldý. Ancak yýl-larýn mücadele deney-imine sahip KESK'liöncüler, kendilerinegözü dönmüþ bir þek-ilde saldýran poliseunutamayacaklarý birkarþýlýk verdi. Üzerlerinebiber gazý sýkýldýðý andapolisin elinden tüpüalan bir kadýn militanyüzlerce polisi gazlapüskürtmeyi baþardý.

Tekel iþçilerinin direniþinikimler bu hale getirdi?

Page 11: Sosyalist İşçi 391

Aþaðýdan sosyalizm-Kapitalist toplumda tümzenginliklerin yaratýcýsýiþçi sýnýfýdýr. Yeni birtoplum, iþçi sýnýfýnýn üre-tim araçlarýna kolektifolarak el koyup üretimive daðýtýmý kontroletmesiyle mümkündür.

Reform deðil, devrim-Ýçinde yaþadýðýmýz sis-tem reformlarla köklü birþekilde deðiþtirilemez,düzeltilemez.-Bu düzenin kurumlarýiþçi sýnýfý tarafýndan elegeçirilip kullanýlamaz.Kapitalist devletin tümkurumlarý iþçi sýnýfýnakarþý sermaye sahipleri-ni, egemen sýnýfý koru-mak için oluþturulmuþ-tur.-Ýþçi sýnýfýna, iþçi konsey-lerinin ve iþçi milislerininüzerinde yükselen tama-men farklý bir devletgereklidir.-Bu sistemi sadece iþçisýnýfýnýn yýðýnsal eylemidevirebilir.-Sosyalizm için mücadeledünya çapýnda birmücadelenin parçasýdýr.Sosyalistler baþkaülkelerin iþçileri ile daimadayanýþma içindedir.-Sosyalistler kadýnlarýntam bir sosyal, ekonomikve politik eþitliðinisavunur.-Sosyalistler insanlarýncinsel tercihlerindendolayý aþaðýlanmalarýnave baský altýna alýn-malarýna karþý çýkarlar.

Enternasyonalizm-Sosyalistler, bir ülkeniniþçilerinin diðer ülkeleriniþçileri ile karþý karþýyagelmesine neden olanher þeye karþý çýkarlar.-Sosyalistler ýrkçýlýða veemperyalizme karþýdýrlar.Bütün halklarýn kendikaderlerini tayin hakkýnýsavunurlar.-Sosyalistler bütün haklýulusal kurtuluþ hareket-lerini desteklerler.-Rusya deneyi göster-miþtir ki, sosyalizm tekbir ülkede izole olarakyaþayamaz. Rusya, Çin,Doðu Avrupa ve Kübasosyalist deðil, devletkapitalistidir.

Devrimci parti-Sosyalizmin gerçekleþe-bilmesi için, iþçi sýnýfýnýnen militan, en mücadele-ci kesimi devrimci sosyal-ist bir partide örgütlen-melidir. Böylesi bir partiiþçi sýnýfýnýn yýðýnsalörgütleri ve hareketi için-deki çalýþma ile inþaedilebilir.-Sosyalistler pratik içindediðer iþçilere reformizminiþçi sýnýfýnýn çýkarlarýnaaykýrý olduðunu kanýtla-malýdýr. Bu fikirlerekatýlan herkesi devrimcibir sosyalist iþçi par-tisinin inþasý çalýþmasýnaomuz vermeye çaðýrý-yoruz.

Sosyalist Ýþçi ne savunuyor?

i n t e r n e tozurdiliyoruz.com

barisarock.org

kureselbarisveadalet.org

kureseleylem.org

durde.org

hranticinadaleticin.com

70milyonadim.org

sayý: 391 l sosyalist iþçi l 11

2 bin savaþ karþýtý barýþýn sesini yükseltti2Nisan günü Ýstanbul 'da Kürt

sorununda kalýcý ve adilçözüm talebi ile iki bin savaþ

karþýtý yürüdü. Küresel Barýþ veAdalet Koalisyonu'nun Barýþ ÝçinSanat Giriþimi ile birlikte düzen-lediði etkinlikte binlerce kiþi"Savaþýn sesini sustur, Barýþýn sesi-ni yükselt" sloganlarý attý.

Kürt açýlýmý etrafýnda yaþanan-larýn ardýndan "Barýþýn sesini yük-seltmek" sloganý etrafýnda yaklaþýk20 örgüt ile birlikte örülen kampa-nyanýn sonunda yapýlan yürüyüþ,yaþanan tüm olumsuzluklara, estir-ilen linç havasýna ve operasyonlararaðmen binlerce insanýn barýþ tale-pleri etrafýnda birlik olduðunu gös-terdi.

Yürüyüþ BDP Grup BaþkanveliBengi Yýldýz ve Küresel BAKYürütme Kurulu üyesi YýldýzÖnen'in Kürtçe ve Türkçe basýnaçýklamasý okumasý ile baþladý.Ardýndan davullar ve ritimlerleKürtçe ve Türkçe sloganlaratýlarak, þarkýlar söylenerekyürüyüþe geçildi. Yürüyüþte 'Dengbi de aþtîye' (Barýþa ses ver), Jinjiyan azadi (Kadýn, yaþam özgür-lük) ve '''Bê ziman jîyan nabe'(Dilsiz yaþam olmaz) gibi slogan-larýn yanýnda 'Deniz ve mehtap'(Zerya u heyveron) ve 'Gel gelsarýþýným gel' (Were were zeryamin) þarkýlarý Kürtçe ve Türkçe

söylendi. Galatasaray Lisesiönünde ve Tünel Meydaný'ndakurulan sahnelerde söylenenþarkýlara halay ve horonlarla eþlikedildi.

Akþam bastýran yoðun yaðmuraraðmen yürüyüþ büyük bir coþkuve keyifle devam etti. Yürüyüþünsonunda Tünel Meydanýn'da BDPÝstanbul Milletvekili SabahatTuncel bir konuþma yaptý. Tuncelkonuþmasýnda " Bu akþam yapýlanyürüyüþ barýþ talebimizin gösteri-sidir. Biz yýllardýr barýþ için sokak-lardayýz. Çekilen acýlarýn son bul-masý için sokaklardayýz. Artikgeçmiþte yaþanan acýlarýn tekrarýnýistemiyoruz. Kürt halkýnýn talepleridemokrasi, özgürlük, eþitlik veadalet talebidir. Kürt sorunu birasayiþ deðil tanýnma sorunudur. "dedi. Tuncel konuþmasýnda ayrýca,yýlardýr yaþanan bu savaþtan, ölümhaberlerinden ve gençlerin cenaz-lerinden býkýldýðýný ve barýþtalebinin artýk sadece doðuda deðilbatýda, güneyde, heryerde dilegetirildiðini belirtti. NeCeylanlarýn ne de Seraplarýnölmemesinin yolu bugün buradaolduðu gibi barýþýn sesini birlikteyükseltmekten geçer vugusu ilebiten konuþmanýn ardýndan.Yürüyüþ çekilne kardeþlik horunuile sona erdi.

Eylem Taksim’de baþladý, Tünel’de bitti. Yoðun yaðmura raðmen 1,5 saat sürdü

BDP Grup Baþkanvekili Bengi Yýldýz ve BDP Ýstanbul Milletvekili Sebahat Tuncel.

Emekli-Sen, "Geçmişimize vegeleceğimize sahip çıkıyoruz" slo-ganı ile sloganlarla İzmir BornovaMeydanı'nda bir miting düzenledi.Emekliler, çalışarak kazandıklarıhaklarını ve gelecek kuşaklaradevretmek istedikleri sosyalgüvenceli yaşam hakkı içinyürüdü.

Emekliler yıllardır yaşadıklarısorunlara karşı ilk kez düzenlenenemekli mitingi ile çözüm istedi.DİSK'e bağlı Tüm EmeklilerSendikası'nın (Emekli-Sen)Bornova Cumhuriyet Meydanı'nadüzenlediği mitingde, insanca biryaşam istedi.

"Geçmişimize ve geleceğimizesahip çıkıyoruz" sloganı ile yapılanmitinge sendikanın Manisa,Akhisar, Ödemiş, Nazilli, Aydın,Karşıyaka ve Bornova şubelerikatıldı. Bornova Stadyumu önündetoplanan emekliler, sloganlarlaCumhuriyet Meydanı'na yürüdü.

Yürüyüş esnasında sık sık"Sendika hakkımız söke sökealırız", "Emekliyiz, haklıyız,kazanacağız", "Kurtuluş yok tekbaşına ya hep beraber ya hiç birim-iz" sloganları atıldı.

Mitingin ana konuşmasını yapanEmekli-Sen Genel Başkanı VeliBeysülen, "Demokrasi mücade-lesinden emekli olunmaz" diyerekmücadele eden bütün emeklileriselamladı. Ankara'da TEKEL işçi-lerine yapılan müdahaleyi kınayanBeysülen, direnişteki TEKEL veTARİŞ işçilerine "Mücadelenizmücadelemizdir" diye seslendi.

Beysülen konuşmasında,hükümetin uyguladığı yeni-liberalpolitikaları eleştirdi. Emekli-SenBaşkanı şöyle konuştu:"Emekçilerin alınteriyle kurulmuşolan birçok kamu kurumuözelleştirme adı altında sermayeyepeşkeş çekildi. Genç ve sağlıklıiken, bu ülkede yıllarca çalıştık,vergi verdik. SSK, Emekli Sandığıveya Bağ-Kur'a yaşlılığımızdaemekli maaşı, hastalandığımızdasağlık hizmeti versinler diye primödedik. Şimdi sosyal güvenlikkurumları SGK çatısında birleştiril-di. Maaşlarımız açlık sınırınınaltında, çalışırken ödediğimizprimlerle hak ettiğimiz sağlıkhizmetine son zamanlardacebimizden ödeme yapıyoruz.Yıllarca ödediğimiz primlerleücretsiz almayı hak ettiğimiz sağlıkiçin şimdi neden cebimizdenödeme yapmak zorundayız?" diyesordu.

Beysülen, milyonlarca emeklininaldıkları maaşla geçinemediğinisöyledi. "Emeklilerin yüzde 75'iaçlık sınırı altında maaş alıyor.Yetmeyen maaşları nedeniyleemekliler yeniden çalışmak zorun-da kalıyor" dedi. 15 yıldır sendikalmücadele yürüttüklerini belirtenBeysülen konuşmasını şöyle bitir-di: "Emekli-Sen 'Hak verilmezalınır! Bilinci ile önüne çıkarılantüm engelleri kararlılıkla aşarakyoluna devam ediyor. Haklımücadelemiz sürecektir."

Emin Şakir

2008 yılının Temmuz ayında,babası tarafından, eşcinsel olduğuiçin öldürülen Ahmet Yıldız'ındavası bugün Üsküdar BağlarbaşıAdliyesi'nde görüldü. İstanbulLGBTT (Lezbiyen Gey BiseksüelTravesti Transseksüel) SivilToplum Girişimi de katil zanlısınınhala yakalanamamasını protestoetmek için adliyenin önündeydi.

15 Temmuz 2008'de eşcinselolduğu için evinin önünde babasıtarafından kurşunlanaraköldürülen üniversite öğrencisiAhmet Yıldız'ın davası bugünÜsküdar Bağlarbaşı Adliyesi'ndegörüldü. Duruşma öncesi adliyeönünde toplanan kalabalık"Gözlerini kapama, kendini sakla-ma, öldürülenler kardeşin, durmakyok sokağa" yazılı bir pankartaçarak, "Ahmet Yıldız burada!Katilleri nerede?" "Homofobi,nefret... İnsansan reddet!" "Nefretibitir, yaşamı getir" sloganlarını attı.

Katilin hala bulunamamasınatepki gösteren grup adına yapılanaçıklamada "Bugün buraya sadeceAhmet Yıldız kardeşimizin katilin-in bulunmasını talep etmek içingelmedik. Katilleri yaratan düzenindeğişmesi gerektiğini haykırmayageldik." denildi ve firari babanınyerinin polis tarafından bilindiğiniancak gözaltına alınmadığını önesürüldü.

Ahmet Yıldız'ın sevgilisi İbrahimCan ise yaptığı açıklamada babasıtarafından kurşunlanaraköldürülen Ahmet Yıldız'ın dahaönce de ölüm tehditleri aldığı, busebeple adresini ve telefonunudeğiştirmek zorunda kaldığı, duru-mu Üsküdar Adliyesi'ne bildiripkoruma istemesine rağmen hiçbirsonuç alamadığından bahsetti.Dava, firari baba Yahya Yıldız'ınaranmaya devam edilmesi kararıy-la son buldu.

Zişan Tokaç

Emekliler çalışma hakkı istedi

Ahmet Yıldız burada! Katilleri nerede?

Page 12: Sosyalist İşçi 391

sosyalist isci n Z Yayýncýlýk ve Tanýtým Hizmetleri Ltd. Þti.

n Sahibi: Ayþe Demirbilek n Sorumlu Yazýiþleri

Müdürü: Volkan Tamusta n Adres: Caferaða

Mahallesi, Nail Bey Sokak, No: 9/15, Kadýköy/Ýstan-

buln Baský: Yön Matbaacýlýk, Davutpaþa Cad. Güven

Sanayi Sitesi, B Blok, Kat 1, No: 366 Topkapý,

Ýstanbul-0212 544 66 34 n Yerel süreli yayýn,

iki haftada bir yayýnlanýr. www.sosyalistisci.org

özgürlük için marksizm 2010

22-23-24 Nisan Ýstanbul

Bilgi ÜniversitesiDolapdere Yerleþkesi

n Marksizm tartýþmalarý 1992'denbu yana yapýlýyor. DSÝP ev sahibi,ancak kürsüyü farklý mücadele vegeleneklerden gelenlerle paylaþýyor.n Her bir toplantý 1 saat 15 dakika

sürüyor. Sunuþlarýn ardýndan tümkatýlýmcýlar söz alarak tartýþabiliyor. n Toplantýlara katýlmak için bir

davetiye almanýz yeterli. n Bilgi Üniversitesi Dolapdere

Yerleşkesi, Taksim Atatürk KültürMerkezi önünden düzenli olarakservis kalkmaktadýr.n Kayıt ücreti: 5 YTL’dir.Kayıt ve iletiþim:0536 335 10 19 – 0539 982 22 17 İletisim@ marksizmfestivali.orgDSÝP Ýstanbul Ýl Örgütü: Ýstiklal cad.

Bekar sok. 16/4 - Beyoğluwww.marksizmfestivali.org

28 şubat 2010, “Bin yılın sonu: Erken final” yürüyüşü - Binlerce insan öz-öz-özgürlük sloganını atmıştı.

11.00 - 12.15 13.00 - 14.15 15.00 - 16.15 17.00 - 18.15

24 N

isan

Cumartesi

19.30 - 20.30

23 N

isan

Cuma

22 N

isan

Perşembe Sosyalizm

ve din Ömer Laçiner Ferhat Kentel

Volkan Akyýldýrým

21. yüzyýldaemperyalizm ve

küresel politikalar

Yýldýz Önen Stefan Bornost

Ali Bilge

Darbeler,demokrasi ve

özgürlükmücadelesi

Yýldýray OðurKerem Kabadayý

Avi Haligua

Sosyalizm vedemokrasimücadelesi

Ahmet İnselRoni Margulies

Kürt sorunu çözülüyor mu?

Ayþe BatumluSebahat Tuncel Doðan Tarkan

Kemalizm ve sol

Mete TunçayÞenol Karakaþ

Karl Marks’ındevrimci fikirleri

Sinan ÖzbekÞenol Karakaş

Almanya veYunanistan’da

Yeni SolYorgo Pittas

Stefan Bornsot

Özgürlüğü birlikte

kazanalımHayko Baðdat, Bülent Somay,

Metin Kýlýnç MüctebaKýlýç, Özden Dönmez

Yunanistan, krizve direniş

Yorgo Pittas,Ersin Tek

Cinsiyetçilik vekadýnın kurtulu

Özden Dönmez, Nurdan Düvenci

Troçki'den sonratroçkizm

Tolga Tüzün - Ayşe Demirbilek

Özgürlük hayal mi?Harun Tekin Meltem Oral

Doðan Tarkan

1915’ten 2010’a:İttihatçı zinhiyet

Hayko Baðdat, Pakrat Estukyan, Canan Þahin

Başka dünyalar: bilimkurgu ve gelecek

Bülent Somay