29
Sayı 6 / Nisan - Haziran 2013 www.seffaik.org Basın Özgürlüğü ve Şeffaık Medya - Sermaye - İktidar, Habercilik Etiği, Demokrasi...

SeffafGundem-Sayı6

Embed Size (px)

DESCRIPTION

 

Citation preview

Sayı 6 / Nisan - Haziran 2013 www.seffa!ik.org

Basın Özgürlü!ü ve

!effa"ık

Medya - Sermaye - #ktidar, Habercilik Eti$i, Demokrasi...

!effa"ık Derne#i çalı$anları ve gönüllüleri olarak hazırladı#ımız bu dergiyi, $effa"ık talebimizi sürekli gündemde tutmak ve mesajımızı daha fazla insana ula$tırmak amacıyla hayata geçirdik.

Bu dergi üç bile$eni olan bir görünürlük projesinin parçası. Üç ayda bir sizlerle bulu$turdu#umuz bu dergiye ek olarak her hafta Salı günü 16.30 -17.00 saatleri arasında 94.9 Açık Radyo’da !effaf Gündem isimli bir program yapıyoruz. Ayrıca yıl içerisinde kapak konusu olarak seçti#imiz konularla ilgili kapsamlı toplantılar da düzenliyoruz.

Nihai amacımız, mevcut kaynaklarını do#ru kullanan, karar alırken vatanda$a danı$an, bilgiyigizlemeyen açık bir demokrasi ve adaletli bir $ekilde kalkınan bir ekonomi; aracımız ise $effa"ık ve hesap verebilirli#i toplumun her kesiminden yükselen güçlü bir talep ve sürekli gündemde olan bir konu haline getirmek.

Bu projeyi hayata geçirmemize sa#ladıkları %nansal destek ile imkan sa#layan !sveç Ba"konsoloslu#u’na te$ekkür ederiz.

Ne yo#un günlerdi diyebilece#imiz ve tüm dünyanın belle#inde de kalıcı izler bırakan bir ay geride kaldı! Herhalde basın özgürlü#ü ve $effa"ık konularını dergi konusu yapmak için bundan iyi bir zaman seçemezdik!

Genelinde ifade özgürlü#ü, özelinde medya, yakın tarihimizde hiç geçti#imiz günlerde oldu#u kadar göz önünde ve ele$tiri konusu oldu mu, do#rusu ben pek hatırlamıyorum. Ne yazık ki kapa#ımız, bu konuda ya$adı#ımız derin karanlı#ı yansıtacak kadar siyah! Geçti#imiz yıllarda tarafsızlı#ını gittikçe daha fazla yitiren yazılı ve görsel basının $effa"ık ve hesap verebilirlik konusundaki karnesinin en zayıf oldu#u günlerden geçtik ve geçiyoruz da.

Dergimizin sayfalarında geçti#imiz günlerde birbiri ardına ya$adı#ımız ve ülkemizde medyanın durumuna ili$kin birçok “nadide” örne#i bir arada göreceksiniz. Ayrıca basın çalı$anlarının ya$adı#ı dava, takip ve $iddeti içeren olaylardan dergimizin kısıtlı sayfalarına yerle$tirebildi#imiz bazı örnekleri de sizler için derlemeyi uygun bulduk.

Gerçi birçok konu henüz çok taze, ama 1990’larda Kissinger’in, Çinli bir diplomata yöneltti#i “1789 Fransız Devrimi konusunda ne dü$ünüyorsunuz?” sorusuna kar$ılık Çinlilerin uzun tarih anlayı$ını örnekleyen “Bir $ey söylemek için henüz erken.” yanıtını da anımsatarak,biz bu $ekilde “tarihe not dü$mek” sorumlulu#unu duyuyoruz.

Medya ba#ımsızlı#ı ve tarafsızlı#ı, birbirini etkileyen en önemli unsurlar oldu#u sürece medya ekonomi politi#i kavramının tartı$ılması da kaçınılmaz. Medya sahipli#i konusuna baktı#ımızda, bir yanda de juro kamuya ait olan, kamu kaynaklarıyla ya$ayan ve kamu yararına hizmet vermesi beklenen ama sıklıkla yanlı yayın yaptı#ı ele$tirileri alan devlet medyası dedi#imiz kavram bulunuyor. Öte yandan özel giri$ime ait olan ama grup bünyesindeki ekonomik faaliyetleri dolayısıyla di#er sektörlerdeki devlet ihalelerine katılan ve de facto ba#ımsızlı#ını yitiren medya kurulu$ları dikkate alındı#ında, bu konunun en önemli açmazları açıkça ortaya konmu$ oluyor. Sonuç olarak, ülkemizdeki medyanın ihmal edilebilir bir kısmı

dı$ındaki bölümünün, bu sebeplerle ülkenin $effa"a$masında ve demokratikle$mesinde ciddi bir sorun te$kil etti#i ele$tirileri hala güncelli#ini koruyor.

Bugün medyadaki ba$lıca yapısal sorunlara baktı#ımızda, medya sektöründe faaliyet gösteren $irketlerin di#er alanlardaki ihalelere girmesini önleyecek mevzuat eksikli#i, medya sahipleri ile gazetecilik faaliyetlerini yürüten yöneticiler arasında editoryal ba#ımsızlı#ı koruyacak mekanizmaların bulunmaması, basın çalı$anlarının i$ güvencesinden yoksun ve sendikasız olmaları gibi birçok unsur bulunmakta.

Halbuki halkın do#ru ve tarafsız bilgi alma özgürlü#ünü sa#layacak bir i$lev göstermesi itibariyle ba#ımsız medya, demokrasinin en önemli kurumlarından biri. Ve tüm dünyada yapılan ara$tırmalarda basın özgürlü#ü ile demokrasi arasında bir do#ru orantı oldu#unu ve basın özgürlü#ünde problemler ya$ayan ülkelerin, demokrasi ve yolsuzluklar konusunda da karnelerinin kötü oldu#unu görüyoruz. Öte yandan, ancak $effaf ve basının özgürce haber yapabildi#i ortamların demokrasinin ye$ermesine imkan verdi#i de yadsınamaz bir gerçek. Zaman zaman Cumhurba$kanı Abdullah Gül gibi en yetkili a#ızlardan da ifade edildi#i gibi, “Basın özgürlü#ü bir ülkenin aynı zamanda itibarı ile ilgili bir konudur. Bir ülkenin $effa"ı#ı, bir ülkede yanlı$ların ifade edilebilmesi, bir ülkede aynı zamanda kontrol mekanizması açık toplumlarda, basın vasıtayla olur.”

Siz bu satırları okurken Küresel Yolsuzluk Barometresi sonuçları açıklanmı$ olacak ve Türkiye ile ilgili bazı çarpıcı bulgulara ula$mı$ olacaksınız. Türkiye’deki kamuoyuna göre yolsuzluktan en çok etkilenen ve en yozla$mı$ kurumlar arasında medya, siyasi partilerin arkasından 2. sıraya yükselmi$ bulunmakta ve bu oran 2010 yılı bulgularına göre büyük bir sıçrama yapmı$ gözüküyor. Ortaya çıkan bu sonucun, medya kurulu$larına saygınlık ve algı risklerini iyi de#erlendirmek ve kendilerinden beklenen asıl i$levlerini yerine getirmek konusunda özele$tiri yapmaları için bir vesile olmasını umut ediyoruz.

Aydınlık günler dileklerimizle,

E. Oya Özarslan!effa"ık Derne#i Yönetim Kurulu Ba$kanı

De!erli "effa#ık dostları,

Kapak Konusu: Basın Özgürlü"ü ve #effa!ık

Uluslararası #effa!ık

Örgütü’nden Haberler

Türkiye’nin #effaf Gündemi

5

Dünyanın#effaf Gündemi

8

12

Ba$kanınMesajı

1

E. Oya ÖzarslanSayı: 6 / Nisan - Haziran 2013

"Ç"NDEK"LER

18

28

20

$effa%ık Derne#i Adına SahibiE. Oya Özarslan

Sorumlu Yazı !"leri MüdürüPelin Erdo#an

EditörEce Harmanyeri

Katkıda BulunanlarÖmer AkalınKür$at !inikCemre MutluKardelen GünaydınTayfun ZamanErcan &pekçi&rem Özdemir

Danı"ma KuruluProf. Dr. Burhan !enatalarProf. Dr. Ömer Faruk GençkayaProf. Dr. Ali Çarko#luYi#it Aksako#luDeniz Mukan

Dergi TasarımıTuncay Köksal

Baskı&CiltGlobus Dünya Basınevi 100.Yıl Mahallesi 34204 Ba#cılar/&STANBULTel: (0212) 440 27 65

Yönetim Adresi!effa"ık Derne#i19 Mayıs Mahallesi Operatör Raif Bey SokakNiyazi Bey Apt No:30 D:5 !i$li, &stanbul

Tel: (0212) 240 52 81Faks: (0212) 240 52 81

www.seffa"ik.org www.seffafgundem.orginfo@seffa"ik.org

Yayın TürüYaygın, süreli 3 aylık bülten. !effaf Gündem dergisi !effa"ık Derne#i’nin üç ayda bir yayınlanan yayın organıdır. 1000 adet basılır, ücretsiz olarak da#ıtılır.

Foto#raf ve bilgilerin kullanım hakkı !effaf Gündem Dergisi’ne aittir, kaynak gösterilmeden alıntıyapılamaz.

Haber Dosyası14

Yazan: Ömer Akalın

Offshore Bankacılık ve Bilgi ile Bozulan Düzen

#effaf Yorum16

Yazan: Tayfun Zaman

Eski Kavramlar,Yeni Versiyonlar

Türkiye’de Basın Özgürlü$ünü Etkileyen Dinamikler

Ekonomik ve Sosyal Haklar Ba$lamında Basın Özgürlü$ü:Jöleli Medya

32

Türkiye’de Basının Son 3 Yılından Bazı Notlar

“Her ülkenin demokra-si iklimi aslında medya iklimini de belirliyor.”

Yazan: Pelin Erdo#an

36

Yolsuzluk Kar%ıtı Aktivistler Olarak Ara%tırmacı Gazeteciler: Gerardo Reyes ile RöportajÇeviren: Kür$at !inik

38

Yeni Kitleselle%me Dinamikleri, Gezi Parkı Hareketi ve Likitle%en Katılımcı Demokrasi Yazan: Cemre Mutlu

40

Yurtta% Gazetecili$i ve Kolektif Habercilik HareketleriYazan: Pelin Erdo#an

Yazan: Ercan &pekçi

Hazırlayan: E. Oya Özarslan

Röportaj: Mustafa Sönmez

AB Kö$esi

Hukuk Kö$esi

Kültür Sanat

44

42

46

50

Yazan: Pelin Erdo#an

Çeviren: Kardelen Günaydın

Yazan: &rem Özdemir

Hazırlayan: Cemre Mutlu

Avrupa Birli$i’nde !effa"ık ve Eti$in

Yeni Kuralları

Gizli Günlükler

Adalete Eri%im ve!effa"ık

Prag Corrupt Tour: Kültürel Miras

Olarak Yolsuzluk ve Gizli Aktivizm

41127434953

Yolsuzlukla Mücadelede

%yi Örnekler

TÜRKO&LU & ÇELEPÇ% AVUKATLIK ORTAKLI&I

Türkiye’nin #effaf Gündemi

5

!laç Takip Sistemi Sahte !laca ‘Dur’ Dedi&lacın üretimden hastaya ula$ana kadar her birime güvenle eri$iminin sa#lanması için Sa#lık Bakanlı#ı’nın 2010 yılında ba$lattı#ı &laç Takip Sistemi (&TS) ülkeye kaçak ilaç giri$ini önledi. Gümrük ve Ticaret Bakanlı#ı ile Sa#lık Bakanlı#ı’nın birlikte hazırladı#ı kaçak ilaç raporuna göre tüm ilaçların sisteme tamamen entegre edildi#i 2011-2012 tarihleri arasında kaçak ilaç rakamlarında gözle görülür dü$ü$ ya$andı. &laç Takip Sistemi 2010 yılından itibaren, öncelikle ilaca güvenli eri$iminin sa#lanmasını sa#lamı$, ilaç kupürlerinin bilinmeyen adreslerde yeniden basılması ve daha önce geri ödeme kurumlarına satılmı$ ilaçların ambalajlarından çıkarılıp yeni bir ambalaja konularak defalarca satılması gibi yolsuzluklara son verdi. Yetkililer &laç Takip Sistemi’nin dünyada ilk defa Türkiye’de ba$latıldı#ını söyledi.(Haber 7)

Etik Kuruluna Ba"vurularda En Fazla Kayırmacılık !ddiaları BulunuyorKamu Görevlileri Etik Kurulu, 2012 yılı faaliyet raporu yayınlandı. Raporda yer alan veriler, Kurul’a yapılan ba$vuruların niteliklerini, sonuçlarını ve oransal da#ılımını içeriyor. Bu verilere göre Kurul’a 2012 yılı içerisinde 247 adet ba$vuru yapıldı. Yapılan ba$vurular konularına göre incelendi#inde ilk sırada, 51 ba$vuru ile kayırmacılık ve ayrımcılık iddiaları, 2. Sırada ise 41 ba$vuru ile görevi kötüye kullanma iddiaları yer alıyor. Kurulun red kararı verdi#i $ikayetlerin ise, somut bilgi ve belgelerin yetersiz olması ve usule ili$kin aykırılıklardan kaynaklandı#ı kaydedildi. (www.etik.gov.tr)

Hasarlı Binalara Rü"vet Kar"ılı#ı Sa#lam Raporu1999 yılında ya$anan Marmara Depremi’nin ardından binaların dayanıklılı#ını sa#lama konusunda çalı$malar yapıldı. Sakarya’da yapılan beton numune analizlerinde ise usulsüzlük yapıldı#ı iddiası gündeme geldi ve soru$turma açıldı. Soru$turma kapsamında pek çok ilde e$ zamanlı operasyon düzenlendi. Aralarında Sakarya Üniversitesi &n$aat Mühendisli#i Bölümü’nde görevli iki ö#retim üyesi ve beton numune analizlerini yapan laboratuarların yetkililerinin de bulundu#u 47 ki$i gözaltına alındı. !üpheliler, 1999 Marmara depremi sonrasında orta hasarlı olarak tespit edilen bazı binalara rü$vet kar$ılı#ı sa#lam raporu vermekle suçlanıyor. (Bugün)

Kamu Denetçili#i Kurumu Faaliyete GeçtiKamu Denetçili#i Kurumu 29 Mart itibariyle ba$vuru almaya ba$ladı. Kurum vatanda$a ücretsiz $ikayet hakkı tanıyor. Sadece kanuna göre de#il hakkaniyete göre de hesap soran sistemde, $ikayetlerle ilgili 6 ay içerisinde karar verilecek. Kuruma 28 gün içerisinde 1378 ba$vuru yapıldı#ı belirtiliyor. (timeturk)

Fenerbahçe ve Be"ikta"’a Avrupa Kupalarından Men CezasıFenerbahçe ve Be$ikta$ ’ı Disiplin Kurulu’na gönderen UEFA , Fenerbahçe’yi 2+1, Be$ikta$’ı ise 1 yıl Avrupa kupalarından ihraç etti. Fenerbahçe’nin cezasındaki +1, yapılacak 5 senelik denetimle, herhangi bir suç unsuruna rastlanmaması durumunda iptal edilecek. Fenerbahçe Ba$kanı Aziz Yıldırım, karde$i Alaeddin Yıldırım, yöneticilerden !ekip Mosturo#lu, &lhan Ek$io#lu ve Cemil Turan’la birlikte Be$ikta$’ın eski asba$kanı Serdal Adalı ve eski hocası Tayfur Havutçu için müfetti$ten ek rapor istendi. UEFA Tahkim Kurulu’na itiraza hazırlanan iki kulübe, CAS’a ba$vurma yolu da açık.

UEFA Disiplin müfetti$inin raporu do#rultusunda Fenerbahçe’nin ve Be$ikta$’ın maç sonuçlarına do#rudan ya da dolaylı olarak etki etti#i iddia edilmi$ ve iki kulüp UEFA Disiplin Kurulu’na sevk edilmi$lerdi. Federasyon ile görü$en yöneticiler Nyon’daki duru$maya giderek avukatları aracılı#ıyla ayrı ayrı savunmalarını vermi$ti.

Uludere’de Takipsizlik Kararı!ırnak’ın Uludere &lçesi’nin Irak sınırında 28 Aralık 2011 gecesi düzenlenen hava operasyonu sonucu 34 köylünün ölmesi

nedeniyle açılan soru$turmada görevsizlik kararı verildi. Olayla ilgili Diyarbakır Cumhuriyet Ba$savcılı#ı ba$lattı#ı soru$mada Terörle Mücadele Kanunu’nun 10’uncu maddesiyle görevli savcılık, ‘Taksirle ölüme sebebiyet vermekten’ dolayı görevsizlik kararı vererek, dosyayı Genelkurmay Ba$kanlı#ı Askeri Savcılı#ı’na gönderdi.Verilen görevsizlik kararına yapılan itiraz ise Diyarbakır Cumhuriyet Ba$savcılı#ı tarafından reddedildi. Ba$savcılık gerekçesinde, “Yetkisizlik ve görevsizlik’ kararları ile düzenlenen iddianamelere kar$ı suçtan zarar gören vekillerinin, Ba$savcılı#ımızca verilen görevsizlik kararına kar$ı itirazda bulunmaları hukuken mümkün de#ildir” dedi. (CNNTürk)

5 Milyonluk Burs Yolsuzlu#uÖ#rencilerin burs ve harç bedellerini sahte belgelerle zimmetlerine geçirerek 5 milyon liralık yolsuzluk yaptı#ı iddia edilen 8 ki$i tutuklandı.

Dört üniversite ö#rencisinin hesaplarına yüklü miktarlarda para aktarılması üzerine polis çalı$ma ba$lattı. Ekiplerin ara$tırmaları sırasında, &zmir’deki Dokuz Eylül Üniversitesi Rektörlü#ü Ö#renci &$leri Daire Ba$kanlı#ı’nda !ube Müdürü D.Ö. ile memur D.G.G.’nin de aralarında bulundu#u ki$ilerin sahte evrak kullanarak, yolsuzluk yaptıkları belirtildi. Zanlıların üniversitede e#itim gören, özellikle yabancı uyruklu ö#rencilerin fazla ödenen ve iade edilmesi gereken harç bedelleriyle alınmayan burs paralarını sahte belgelerle zimmetlerine geçirdikleri ileri sürüldü. (Milliyet)

Türkiye’nin #effaf GündemiTürkiye’nin #effaf Gündemi

76

Bilirki"i Raporunda ÖSYM’ye!li"kin Rü"vet !ddiası2010 yılında yapılan Kamu Personel Seçme Sınavı (KPSS) E#itim Bilimleri test skandalıyla ilgili olarak Ankara Cumhuriyet Ba$savcılı#ı tarafından yürütülen soru$turma kapsamında Ölçme, Seçme ve Yerle$tirme Merkezi’nde (ÖSYM) çalı$an 163 ki$inin ifadesi alındı. 3 bin sayfayı bulan ifadelerin ardından hazırlanan bilirki$i raporunda; ÖSYM’nin her kademesinde çalı$anların hesaplarında anormal para aktarımlarının oldu#u; kitapçık basım ve da#ıtım ihalelerinde rü$vet alındı#ı ve 150 milyon TL’lik zarar olu$tu#u yer alıyor. Ayrıca “rü$vet, sahtecilik ve bili$im sistemlerine girmek suretiyle verilerin ele geçirilmesi” suçunun i$lendi#i kanaatine varıldı#ı da kaydedildi. Soru$turma kapsamında Savcılı#ın, ÖSYM eski ba$kanı Ünal Yarıma#an’ı, Genel Sekreter ve bazı yöneticileri de ifade vermeye ça#ırdı#ı ö#renildi. (Hürriyet)

Atletizmde Doping SkandalıTürkiye Atletizm Federasyonu’na ba#lı 5 atletin &ngiltere’de yapılan Avrupa Takımlar !ampiyonası’nda doping kullanmalarının ardından gelen yeni skandalda, aralarında çekiç atmada olimpiyat ikincili#i bulunan E$ref Apak’ın da bulundu#u 8 sporcuda daha doping tespit edildi. Doping aldı#ı iddia edilen di#er oyuncular ise Kaan !encan, Elif Yıldırım, &sa Can, Umut Aday, Ummuhani Karaçadırlı, Fatih

Eryıldırım ve Narin Kahraman.Federasyona doping kullanan sporcuların Akdeniz Oyunları kadrosundan ayrılması gerekti#i söylendi. Doping skandalının kesinle$mesi halinde $ampiyonada 9. olan Türkiye’nin aldı#ı puanların da geri alınaca#ı belirtildi. Bu geli$melerin ardından son 1 ayda dopingli çıkan milli atlet sayısı 15’i buldu. (ajansspor.com)

M!T’te Fi"leme Skandalına Yayın Yasa#ıAnkara 2. Sulh Ceza Mahkemesi, Taraf Gazetesi’nin Milli &stihbarat Te$kilatı’nın (M&T) CHP ve MHP yöneticilerini %$leyerek, ihale almalarına engel oldu#u yönünde yaptı#ı haberlere yayın yasa#ı getirdi. (Zaman, Taraf)

SGK’daki Yolsuzluk Operasyonuna 2 TutuklamaBursa Sosyal Güvenlik Kurumu’ndaki (SGK) yolsuzluk iddiaları ile alakalı gözaltına alınan 9 ki$iden 2’si tutuklandı. Di#er 5 ki$i ise toplam 45 bin liralık kefaletle serbest bırakıldı.Polis, bazı gazino ve özel hastane sahipleri ve i$adamlarının, çalı$tırdıkları i$çilerin pirim borçlarını SGK görevlilerine rü$vet kar$ılı#ında sildirdikleri iddiaları üzerine harekete geçmi$ti. Z.E. ve e$i F.B, özel hastane sahibi ve SGK’da görevli ki$ilerin de aralarında bulundu#u toplam 9 ki$i gözaltına alınmı$tı. (Zaman)

Yolsuzluk Lula’ya SıçradıBrezilya’nın en popüler politikacılarından, eski Devlet Ba$kanı Luiz Inácio Lula da Silva yolsuzluk suçlamalarıyla kar$ı kar$ıya. Merkez-sol e#ilimli &$çi Partisi’nin (Partido dos Trabalhadores) kurucusu olan Lula, kamu fonlarından koalisyon ortaklarının deste#i kar$ısında ödeme yaptı#ı iddiasıyla suçlanıyor. 2005 yılında, Lula’nın ba$kanlık döneminde ortaya çıkarılan Mensalao skandalıyla hükümet dü$me noktasına gelmi$, Ba$kan Lula ise olaylardan haberi olmadı#ını kesin bir $ekilde belirtmi$ti. Parlamento’da azınlık olan hükümet yetkilileri muhalefet içindeki yasama yetkililerinin deste#ini alabilmek için aylık 13,000$ a varan mebla#lar ödemi$, skandal sonucunda 40 ki$iye Brezilya Yüksek Mahkemesi tarafından Aralık 2012’de soru$turma açılmı$tı. Lula’ya açılan soru$turmada, Lula’nın Portekizli Telecom $irketine de yasadı$ı ödemelerde bulundu#u iddiası yer almakta. (BBC News, evrensel.net)

Çin’in Eski Tren Yolları Bakanı Rü"vetle SuçlanıyorKovu$turma ve incelemeden sorumlu Pekin Halk O%si, eski Tren Yolları Bakanı Zhijun Liu hakkında yargılama sürecini ba$lattı. Liu, 2011 yılında zimmetine para geçirme suçlamasıyla görevden alınmı$tı. Görevden alını$ından 5 ay sonra ise yüksek hızlı bir trenin, ba$ka bir trenle çarpı$ması sonucundaki kazada 40 ki$i

hayatını kaybederken, 191 ki$i ise yaralandı. Kazanın sebebinin hızlı tren seferlerinin yapımı sırasındaki ihmallerden kaynaklandı#ıyla ilgili iddialar basında yer aldı. 2008 Pekin Olimpiyatları’ndan sonra hayata geçirilen hızlı tren projesinin ne kadar masra"ı oldu#u ise ülkede tartı$ılmakta. Tren yolları Bakanlı#ı’nın masra"ı yatırımlar sonucu ortaya çıkan 645 milyon $’lık borcu, parlamentonun Bakanlı#ı kapatmasına yol açtı.( Xinhua haber ajansı, NY Times)

SNC-Lavalin’e Kalkınma Projelerinden MenDünya Bankası Kanadalı mühendislik %rması SNC-Lavalin’i ve 100 ba#lı $irketini, Kalkınma projelerine katılmasını gelecek 10 yıl boyunca engelledi. Engelleme kararı, SNC yetkililerinin Banglade$’te çe$itli kamu görevlilerine rü$vet vermesinin ve Kamboçya’da di#er bir Dünya Bankası projesine ba#lı olarak $irketin yolsuzluk skandallarının ortaya çıkmasının ardından açıklandı. Dünya Bankası’nın kamu görevlilerine rü$vet verme amacı güden $irketlere yaptırım uygulamaya ba$lamasından bu yana, 10 yıl süreli engelleme kararı bir $irketin kabul etti#i en uzun engelleme kararı olarak görülüyor. (Business Anti-Corruption Portal)

Afrika’daki Yolsuzluk !nsanları Sudan Mahrum EdiyorAfrika ülkelerinde, devlet bütçesinden su kaynaklarının kullanımı için ayrılmı$ olan fonlar, bazı hükümet yetkililerinin yasadı$ı uygulamaları sonucunda kullanılamıyor. Dünya Bankası verilerine göre su sektörüne ayrılmı$ %nansmanın %20-40 arası miktarı yasadı$ı yollarla ki$i ve kurumların zimmetine geçmekte. Bunun sonucunda, Afrika ülkeleri Birle$mi$ Milletler’in Binyıl Kalkınma Hede"eri’ndeki 2015 yılına kadar insanların temiz suya ula$ma olana#ını gerçekle$tiremeyecek. Dünya Sa#lık Örgütü’nün (WHO) 2010 yılı raporuna göre, Afrika’da 343, dünyada ise 780 milyon insan temiz su kaynaklarına (halka açık çe$meler, korunmu$ memba#lar vb.) ula$ma imkanından yoksun. Yine aynı rapora göre, yılda 3 milyon insan su kaynaklı hastalıklar yüzünden hayatını kaybetmekte. (Ghana Business News, IRIN News)

Afganistan’da Yolsuzluk Çözülemiyor2001 yılından beri CIA’nin milyon dolarlık yardımları bölgedeki karı$ık atmosfer ve denetleme mekanizmalarının eksikli#i yüzünden takip edilememekte. Afganistan Ba$kanı Hamid Karzai bu fonların kendisine ve bölgedeki di#er sava$ lordlarına gitti#ine dair suçlamalara yanıt olarak, fonların ülkenin

askerlerinin ihtiyaçlarına gitti#ini, di#er bir kısmının ise ülkedeki siyasi elite rü$vet olarak verildi#i ve bunun ‘sıra dı$ı bir durum’ olmadı#ını dile getirdi. Ülkede 11 yıldır süren sava$ atmosferi, 2014’te NATO birliklerinin planlanan çekilmesiyle sona erecek, fakat bu durumun ülkenin hassas ekonomik halini ve Karzai’nin planlarını nasıl etkileyece#i meçhul. (Bloomberg, NY Times)

Kanadalı Belediye Ba"kanı Yolsuzluk Suçlamalarıyla Kar"ı Kar"ıyaKanadanın Quebec eyaletinin Blainville ilçesinin eski belediye ba$kanı, $u anda da kamu televizyonu CBC’nin yönetim kurulunda yer alan Pierre Gingras hakkında yolsuzluk suçlamaları gündemde. 2011 ylında CBC’nin yönetim kuruluna 5 senelik bir dönem süresince hükümet tarafından atanmı$ olan Gingras’ın 12 senelik belediye ba$kanlı#ı döneminde, belediyenin 2002- 2005 yılları arasındaki verdi#i mühendislik ihalelerinin büyük bölümünün Dessau $irketine gitti#i görülüyor. Firmanın eski ba$kan yardımcısı Rosaire Saurol ifade verdi#i komisyonda, $irketinin Gangras’ın siyasi partisine parasal yardımda bulundu#unu açıkladı. Quebec eyaletinin in$aat alanındaki kamu ihalelerinde yolsuzlu#u inceleyen Charbonneau Komisyonu’nda, geçti#imiz günlerde Quebec Parti (PQ) üyeleri ve aralarında yüksek eyalet mahkemesi yargıcının da oldu#u ki$iler hakkında inceleme ba$latıldı. (CTV News, CBC)

Dünyanın #effaf GündemiDünyanın #effaf Gündemi

98

!spanya’da Hükümete Destek Dü"ü"teYakın zamanda yapılan bir ankete gore, vatanda$ların yarısı ülkedeki siyasi atmosferi ‘çok kötü’ olarak de#erlendiriyor ve i$sizlikten sonra yolsuzluk ülkenin 2. problemi olarak görülüyor. Hükümetin ba$ında olan Halkın Partisi (PP) ve Ba$bakan Mariano Rajoy’la ilgili çıkan yolsuzluk ve rü$vet skandalları, halkın partiye olan güvenini azalttı. Ankete göre vatanda$ların %56’sının Rajoy’a güveni kalmamı$. Bu güvensizlik ana muhalefet partisi sosyalist PSOE‘ ye de yansımı$ durumda. Partinin lideri Alfredo Perez Rubalcaba duyulan güvensizlik ise %53 civarında.(Reuters)

Nijerya Hükümet Yetkililerine Rü"vetAmerikan Adalet Bakanlı#ı’nın açıklamasına göre, uzun zamandır devam eden davadaki yeni bir geli$mede, Wilbros International $irketinin danı$manı olarak görev alan Paul G. Novak Nijeryalı devlet yetkililerine Nijer deltasında yer alacak bir boru hattı projesi için rü$vet verdi#ini itiraf etti. Novak, Nijeryalı devlet bürokratları ve Nijeryalı bir siyasi partiye toplamda 6 milyon dolarlık ödemeler yapıldı#ını belirtti. Novak 15 yıllık hapis cezasına çarptırılmasının yanı sıra 1 milyon dolarlık bir para cezasına çarptırıldı.(FBI, ENR.com)

New Yorklu Yasama Memuru Yolsuzlukla SuçlanıyorNew York Eyalet Meclisi 55. Bölge temsilcisi William Boyland Jr. yolsuzluk ve rü$vet suçlamalarının yanı sıra sivil toplum kurulu$larına ayrılmı$ fonları kendi siyasi kariyerini yükseltecek organizasyonlara aktardı#ı suçlamasıyla kar$ı kar$ıya. &ddiaya göre Boyland fonları, kendi adını ta$ıyan ti$örtlerin bastırılması için kullandı ve ekip üyelerini alınan ürünlerin faturalarında sahtecilik yapmaları için te$vik etti. Boyland’a daha önceden açılmı$ savcılık soru$turmalarında, Boyland’ın ba$ka amaçlarla kullandı#ı on binlerce dolarlık seyahat hibesi aldı#ı yer alıyordu.(Wall Street Journal, CBS New York)

Yolsuzlu#u !f"a Eden Gazeteciye SuikastKolombiya’nın yolsuzlukla mücadelede önemli yayın organlarından biri olan haftalık gazete Semana’nın yazarı Ricardo Calderon’a suikast giri$iminde bulunuldu. 5 kur$unun arabasına isabet etmesine kar$ılık Calderon olaydan kurtuldu. Calderon’ a yapılan saldırının, olay sırasında ülkenin askeri hapishanesi Tolemaida’daki mahkumlara yapılan ayrıcalıklı muameleyle ilgili oldu#u dü$ünülüyor. Gazetenin ilk olarak 2011’de yayımladı#ı habere göre, hapishanedeki mahkumlar hafta sonları izinleri, cep telefonu kullanımı ve hücrelerindeki partiler sayesinde bir otel mü$terisinden farksız ya$ıyorlardı. Calderon’un $ansının yaver gitmesine ra#men, ülkedeki birçok gazeteci bu saldırılardan aynı $ekilde kurtulamıyor. Geçti#imiz 30 yılda, Kolombiya’da 120 gazeteci ülkedeki uyu$turucu kartellerini ve yolsuzlu#a bula$mı$ politikacıları if$a etti#i için öldürüldü.(Huf%ngton Post, Thomson Reuters Foundation)

Dünyanın #effaf Gündemi

10

Giyim Firmalarına Yolsuzlukla Mücadele veFabrikalarda Çalı"ma Güvenli#i Sa#lamaları !çin Ça#rı

Uluslararası !effa"ık Örgütü Endonezya, Kamboçya ve Banglade$ örgütlenmelerinin yaptı#ı ortak açıklamada küresel giyim %rmalarının fabrikalarda çalı$ma güvenli#i sa#lama ve çalı$ma ko$ullarını iyile$tirmeleri için hükümetle ve yerel payda$larla birlikte hareket etmelerinin önemi vurgulandı.Banglade$’in ba$kenti Dhaka’da 24 Nisan 2013’te içinde giyim fabrikalarının da oldu#u 8 katlı bir binanın çökmesiyle 1,127 ki$i hayatını kaybetmi$ti. Uluslararası !effa"ık Örgütü’nün yereldeki temsilcileri, bu trajik olaydan sonra birçok giyim %rmasının Banglade$’i terk etmesinin i$çi hakları ve yolsuzlukla mücadele adına yanlı$ mesajlar vermekte oldu#unu belirtti.

Uluslararası !effa"ık Örgütü-Banglade$’in yöneticisi Iftekhar Zaman, $irketlerin ülkeden kaçı$ının sadece yolsuzluk ma#durlarına zarar verece#ini, suçluların ise zarar görmeyece#ini ifade etti. Bölge ihracatında çok önemli bir yer tutan tekstil sektöründe i$çi haklarının korunması için gerekli adımların atılması için çe$itli $irket, uluslararası kurulu$lar ve yerel aktörlere ça#rıda bulunuluyor.

Yolsuzluk, Banglade$’te meydana gelen iki trajik olayın –bir binanın çökmesi ve bir fabrikanın yanması- temeline inmeyi zorla$tıran temel nedenlerden biri. &hmalkarlık, yetersiz kaynaklar, izin ve lisans vermede ya$anan

yolsuzluk ve fabrika sahipleriyle güvenlik denetçileri arasındaki danı$ıklı dövü$ tüm bu ya$ananlara ra#men devam etmekte.24 Nisan’da yıkılan ve binden fazla ki$inin ölümüne yol açan Rana Plaza binası, iddialara göre yasadı$ı olarak ele geçirilmi$ bir arazi üstüne yapılmı$, 8 katlı binanın 3. katından itibaren kaçak kat çıkılmı$tı. Tazreen fabrikasının ise 3 katı kaçak olarak in$a edilmi$ti, hiçbir katta yangın çıkı$ı yoktu, dahası güvenlik serti%kasının 24 Kasım 2012’de çıkan yangından aylar önce süresi dolmu$tu. Yangında 112 ki$i hayatını kaybetmi$ti.Uluslararası !effa"ık Örgütü’nün 2012 Yolsuzluk Algılama Endeksi’ne göre dünyanın en büyük 10 tekstil üretecisi ülkesinin 9’u 100 üzerinden 50’nin altında bir puana sahip. Endeksin sonuçları, güvenlik denetiminin rü$vetle yürüdü#ü yerlerde yolsuzlu#un geni$ çapta yayılabildi#ini gösteriyor.

Uluslararası !effa"ık Örgütü’nün Endonezya, Kamboçya ve Banglade$ kolları açıklamalarında gelecekte bu tür felaketleri önlemek için güncel yasaların daha iyi uygulanmasının ve hükümetlerin bu ba#lamda sendikalarla i$birli#i içinde olmasının önemine i$aret ettiler. Tüketicilere de bu anlamda çe$itli sorumluluklar dü$üyor. Özellikle geli$mi$ ülkelerin tüketicileri için etik açıdan kirli olmayan, adil üretim ürünlerini almak bunların ba$ında geliyor.

Uluslararası $effa%ık Örgütü, Birle"mi" Milletler’in Yeni Raporunda Önerilen !yi Yönetim Hede&ni Memnuniyetle Kar"ıladı

Birle$mi$ Milletler tarafından düzenlenen Üst Düzey Paneli’nde yayımlanan raporda özetlenen; $effaf ve hesap verme zorunlulu#una sahip yönetimi, dünya yoksullu#unu sona erdirme ve e$itsizli#i azaltma amacında bir temel ta$ı hale getirme önerisini memnuniyetle kar$ıladı. Üst Düzey Paneli, küresel düzeyde seçmenleri temsil edecek özellikle seçilmi$ bireylerden olu$uyor. Panelde yayımlanan rapor 2015 sonrası Birle$mi$ Milletler Hede"eri için 12 alan tespit ediyor, bunlardan üçü 2000’de belirlenen 8 Milenyum Kalkınma Hede%ne yeni eklenen hede"er.

Bu rapor iyi yöneti$im ve yolsuzlukla mücadelenin 2015 sonrası gündeminde yer almasını, dolayısıyla yoksulluk ve e$itsizli#in azaltılmasını sa#lamayı garanti edecek ilk adımlardan biri.

Bu yeni öneriler, sadece yöneti$im için ayrı bir hedefe de#il, aynı zamanda istikrarlı ve huzurlu toplumlar için, adalet sistemlerinin dürüstçe çalı$ması ve polislerin hesap verebilmesi hede"erine de odaklanıyor. Uluslararası !effa"ık Örgütü’nün son raporlarına göre polis ve yargı yolsuzluk riskinin en yo#un oldu#u alanlardı.

Uluslararası Bir Zorunluluk: Muhbir Korumasını Güçlendirme

Muhbirler her ne kadar riskli bir rolleri olsa da yolsuzlu#u ortaya çıkarmada önemli bir rol oynuyor.

Birle$mi$ Milletler Yolsuzlukla Mücadele Konvansiyonu (UNCAC) muhbir korumasının önemini ve bildirme kanallarının önemine vurgu yapıyor. Konvansiyona destek veren 167 ülkenin hala muhbirleri korumak ve güçlendirmek için uygun yasal düzenlemeleri hayata geçirmemesi, ya da yöntem ve iradeyi

göstermemesi dolayısıyla Uluslararası !effa"ık Örgütü bu ülkelerdeki muhbir korumasını güçlendirmek için uluslararası kabul görmü$ olan kılavuz yönergeler olu$turdu.BM tarafından UNCAC’ın nasıl uygulandı#ını denetlemesi için kurulan Uygulama Tefti$ Grubu(IRG) Viyana’da toplandı. UNCAC tefti$ sonucu ülkelerin muhbir korunması uygulamasıda farklılıklar gösterdi#i ortaya çıktı. Uluslararası !effa"ık Örgütü’nün, muhbirlere ili$kin mevzuata dair prensipleri 30 öneri içeriyor. Bu temel prensiplere göre kamu ve özel sektörde çalı$an herkes;

korumaya, ve

eksiklikleri düzeltme reformlarına katkıda bulunan ve olası görev suiistimallerini engelleyen if$aat mekanizmalarına sahip olmaları gerekmektedir.

Uluslararası #effa!ık Örgütü’nden HaberlerUluslararası #effa!ık Örgütü’nden Haberler

1312

Yakın zamanda, Uluslararası Ara$tırmacı Gazeteciler Konsorsiyumu ’nun (ICIJ) eline geçen belgeler ile ortaya çıkan off-shore bankacılık skandalı yabancı gündemde geni$ yer edindi. Dünya çapında ünlüler, politikacılar, devlet yetkilileri ve bireylerin, paralarını hangi yöntemlerle sakladıkları ve beyan etmekten kaçındıkları arkada$ları, seçmenleri ve mü$terileri tarafından ö#renilince oyunları bozulmu$ oldu.

Bu tarz gizli yönetim bölgelerine paranın aktarılması yasak olmasa da, bu yönetimlerin sa#ladı#ı gizlilik suçu te$vik edebiliyor. Suiistimal edildi#inde bu gizlilik beraberinde yolsuzlu#u getime ve i$lenen suçların üstünü kapatma riskini do#uruyor.

Görünürde yasal olan off-shore bankacılı#ı yolsuzluk için bir araç haline getiren nedir?

Yatırımcılar ya da sermaye sahipleri, genelde kendi ülkelerindeki %nansal denetim mekanizmalarına takılmamak adına bu mekanizmaların olmadı#ı ya da bulundukları ülkedeki kadar katı olmadı#ı ülkelerdeki bankalara yatırıyorlar. Bu sayede para sahibi ki$i, kendi ülkesinde gelir beyan etmeyebiliyor ve gelir vergisi ödemeyebiliyor. Son 20 yılda bunu önlemek adına yeni uygulamaların geldi#i görülebilir; Avrupa Birli#i vatanda$ı olan ki$ilerin Tasarruf Vergisi Yönerge ’sine göre AB içerisinde ya da AB’nin bu yönerge ile

anla$tı#ı ülkelerde bulunan bankalarda para bulundurmaları durumunda bankaların bunu bildirmesi gerekiyor. Benzer bir uygulama Amerika Birle$ik Devletleri’nde mevcut. Bu uygulamalara ra#men birçok ki$i “vergi sı#ına#ı ” denilebilecek bu ülkelerde ba$ka ki$iler adına paravan $irket kurabiliyorlar. Bu sayede vergiden kaçabiliyorlar ve paranın kendileri ile ili$kilendirilmesine engel oluyorlar. Enron Skandalı ile bunun büyüklü#ü biraz farkedilmi$ oldu. Tax Justice Network’ün tahminlerine göre bu ülkelerde saklanan para 21 ile 32 trilyon dolar arasında; bunun %3 kazanç sa#ladı#ı ve kazancın %30’unun vergiye tabi oldu#u dü$ünülürse, bu 190 ile 280 milyar dolar arasında bir rakamın vergi olarak verilmesi gerekti#ini öngörüyor. Bu azımsanacak bir rakam de#il.

Bunun yanında bu ülkelerdeki bankalara para yatırmayı ve $irket kurmayı, ço#unlukla “saadet zinciri” gibi haksız yollardan kazanç elde etmi$ olan ki$iler de tercih ediyor. Daha do#rusu bu tür yerlerde kazançlarını saklayabiliyor olmaları, yasa dı$ı yollarla para kazanmalarına ve suçsuz gözükmelerine olanak sa#lıyor.

ICIJ’in belgelerinde hangi isimler yer alıyor?

Azerbaycan Devlet Ba$kanı &lham Aliyev’in iki kızının offshore $irketleri oldu#u belgelerde görülüyor. Bunun dı$ında Fransa Devlet Ba$kanı François Hollande’ın seçim kampanyasının mali kısmından sorumlu olan Jean-Jacques Augier, Rusya Devlet Ba$kanı Yardımcısı &gor Shuvalov’un karısı, eski Filipin Devlet Ba$kanı Ferdinand Marcos’un kızı (kendisinin de iktidardayken devlete ait milyonlarca doları Amerika ve &sviçre’ye aktardı#ı bilinmektedir) belgelerde yer alan isimler arasında.ICIJ’in yayınladı#ı belgelerde bulunan 120.000 “offshore” banka hesabı ya da $irketin tamamının yasadı$ı oldu#u söylenemez; bu hesapların birço#u yasal, hesap sahibi ki$ilerin gizlili#ini korumak istemesi sebebiyle açılmı$ olabilir. Nitekim yasadı$ı i$ler için hesap açmayan ki$iler hesaplarının irdelenmesine kar$ı çıkabilir. Bu durum, yasadı$ı i$leri gizleyen hesapları belirlemeyi zorla$tırıyor. Yasadı$ı i$ler yapan kimseler de bir anlamda kalabalı#ın içinde kayboluyor.

Bu konuda ne yapılması gerekiyor?

Alınabilecek ba$lıca önlemlerden bazıları:- Kara para aklama ile mücadele konusundaki yasaların güçlendirilmesi, - Siyasi amaçlarla kullanılan paranın yasal yollardan geldi#ini denetleyecek olan mekanizmaların güçlendirilmesi,- Bir $irketin gerçek hissedarlarının kim oldu#unun bilinmesi için küresel ba#lamda o hesaplardan yararlanan ki$ilerin kaydının alınması (yalnızca temsilci hissedarların de#il),- Vatanda$ı oldu#u ülke dı$ında banka hesabı bulunan ki$ilerin bilgilerinin, banka hesabı oldu#u ülke ve vatanda$ı oldu#u ülke arasında payla$ılabilmesi (vergi kaçakçılı#ını önlemek adına).

Birçok ülke bu konularda adım atmayı planladıklarını bildirdi. Örne#in Lüksemburg, Amerika Birle$ik Devletleri’yle ülkelerinde bulunan ABD vatanda$ı ki$ilerin hesap bilgilerini payla$acaklarını bildirdi. &ngiliz Hazine Bakanlı#ı, çok sayıda offshore banka hesabı bulunduran, Bermuda, Cayman Adaları, &ngiliz Virjin Adaları, Monteserrat, Turks ve Caicos Adaları ve birçok ba$ka adanın da içinde bulundu#u Britanya Deniza$ırı Toprakları’nın &ngiltere, &spanya, Almanya, Fransa ve &talya ile ülkelerinde bulunan hesap bilgilerini payla$acaklarını bildirdi. Offshore hesaplar konusunun, &rlanda’da gerçekle$en G8 zirvesinin kapsamında olaca#ı &ngiltere Ba$bakanı David Cameron tarafından bildirildi.

Yabancı medyada büyük yer edinmesine ra#men tüm bu olanlar Türkiye basını tarafından yüzeysel olarak aktarılmı$, birçok haber kayna#ında yer bile edinememi$tir. Taraf’ın Wikileaks belgelerini yayınlamasından beri, bu büyüklükteki bir olayı açı#a kavu$turma hassasiyetini, Offshore Leaks skandalı ile beraber Posta yazarı Nedim !ener göstermi$tir. Hala devam etmekte olan çalı$mada !ener, Uluslararası Ara$tırmacı Gazeteciler Konsorsiyum’u ile irtibata geçip bu konu üzerinde çalı$mak istedi#ini bildirmi$ ve onlardan Türkiye’deki offshore banka kullanan ki$iler ile ilgili bir takım belgeler elde etmi$tir. Bu belgelerde geçen 30 ki$inin ismi verilmese de, !ener tarafından siyasetçi ya da ünlü olmadıkları söyleniyor; buna ra#men belgelerin analizinin 2 yıl daha sürecek olması, açıklanacak olan di#er isimler arasında Türklerin de olma olasılı#ını barındırıyor.

Haber DosyasıHaber Dosyası

Offshore Bankacılık ve Bilgi ile Bozulan Düzen

1514

Yazan: Ömer Akalın

Hesap verebilirlik, biraz da gecikmeyle, 2008 krizi sonrası hayatımıza giren, kurumsal yönetimin 4 temel ilkesinden biri.

&lke, bir yönetici veya yönetim organının verdi#i kararlar ve etkileri ile ilgili sorumlu tutulmaları anlamını ta$ırken “hesap verebilirlik” terimi hesap sormayı de#il hesap vermeye hazır olma durumunu anlatıyor. Oysa hayat tecrübemiz bu kadar iyi niyetli olamayaca#ımızı bize çoktan ö#retmi$ olmalıydı.

!effa"ık ilkesi ile güçlenen ve denetim fonksiyonu ile hayat bulan hesap sorma kavramı tartı$ılırken, devletlerin ve güçleri devletlerle yarı$an $irketlerin sorumlu yönetiminin, ancak toplumun hesap sorma hakkına sahip oldu#unda mümkün olaca#ını duyduk.

Günümüz dünyasında, sanayile$me sürecinde ortaya atılmı$ bir çok kavram, akım, metot ve felsefe çok hızlı bir evrim içerisinde.

Buna de#i$im de#il evrim demeyi daha do#ru buluyorum zira evrim bir önceki durumu içeren ancak yeni $artlara uyum sa#lamı$ bir yapısal de#i$ikli#i ifade ediyor. Örnek olarak... Kapitalizmin insan için uygun olmadı#ını anladık; peki ortadan ortadan kalkmalı mı? -Asla!

Ama özünde tüketim toplumu dinamiklerini de#il sürdürülebilirlik bilincini barındırmayan kapitalizmin dünyayı bir yere götürmesine de imkan olmadı#ını gördük. Alın size yeni bir kapitalizm versiyonu: Kapitalizm 2.0.

Bu yeni versiyon, eskisinin üzerine biraz etik, biraz sürdürülebilirlik biraz kurumsal yönetim serpmekle olu$acak bir versiyon de#il. Eski versiyonun temel felsefesini alıp etkiledi#i tüm mekanizmaların da de#erlendirildi#i bir yenilenme sürecinin sonunda yeniden yapılandırmadan Kapitalizm 2.0 a ula$mak mümkün görünmüyor.

Çocuklarımız, sanayile$me dönemi için tasarlanmı$, aynı dönemde kurumsalla$mı$, ortalama 20 senelik bir e#itim sürecinden geçiyorlar. Oysa dünyanın sosyal, kültürel, ekonomik ve çevresel dinamiklerinin 5 sene sonra neye benzeyece#ini bilemiyoruz.

Yaratıcılı#ın mekanik bilgilerin önüne geçti#i, gelece#in yöneticisini çevre bilinci, insani de#erler sorumluluk ve inovasyon ruhu ile donatan bir e#itim sistemine ihtiyacımız var. Alın size yeni bir e#itim versiyonu: E#itim 2.0

Bu yeni versiyonlar arasında bir tanesi var ki evrimle$medeki ba$arısı ve tutarlılı#ı di#er tüm alanları do#rudan etkiliyor: Payda$ 2.0

&ster devlet, halk ili$kisinde isterse $irket, payda$ ili$kisinde olsun, alınan kararlardan etkilenen birey ve toplulukların tanımı olan “payda$” kavramı yeni bir anlam kazandı.

Dünya ile ili$kisini etkilenen de#il etkileyen olma talebiyle yöneten “Payda$ 2.0” ın ba$arısı, hak ve sorumluluklarının günümüz $artlarına göre yeniden tanımlanmasına ba#lı olacak.

Hesap vermeyi sorumluluk, hesap sormayı ise hak olarak görmek zamanı artık geride kaldı. Günümüzde, hesap sormak da en az hesap vermek kadar önemli bir sorumluluk.

Payda$ 2.0’ın versiyon ba$arısı da bu sorumlulukta saklı.

Hesap verebilirlik kavramı ve terimi üzerine kafa yorarken, %krine ve tecrübesine çok de#er verdi#im Haluk Ferden Gürsel hoca ile yaptı#ımız bir sohbette bu kavram için, yazdı#ı makalelerden birinde “Sorumlulama” diye bir kar$ılık kullandı#ından bahsetti.

&yi olacak hastanın, doktor aya#ına gelirmi$.

Kar$ı tarafı sorumlu bırakma, hesap sorma eylemini anlatırken edilgen olmayan veya “hesap verebilirlik” gibi sorumlulu#u hesap veren tarafına bırakmayan bir %il.

&lkokul ö#retmenimin kulakları çınlasın. Daha iyi anlamak için cümle içinde kullanalım...“Ey payda$! Dünya kaynaklarını kötüye kullanan bu $irketi “sorumlulama” görevini yerine getirdin mi?”

Evrim içindeki bir çok kavramda bu evrimi tetikleyen ana unsur olarak kar$ımıza çıkan sorumluluk, kaynakları hızla tükenen 21. Yüzyıl dünyasının en kuvvetli dinamiklerinden biri. Ancak, $irketlerden ve devletlerden sorumlu yönetim talebi içinde olan payda$ların da hesap sorma sorumlulu#unu unutmaması ve haklarını kullanma sorumlulu#unu ortaya koymaları, bu evrim sürecinin sa#lı#ı için gerekli.

#effaf Yorum#effaf Yorum

Eski Kavramlar, Yeni Versiyonlar

1716

Yazan: Tayfun Zaman

Demokrasilerin dördüncü kuvveti olarak tanımlanan medya, halkın yöneticileri ve toplumsal alana dair her prati#i ve durumu izleyebilmesinin ve hesap sorabilmesinin bir aracı olarak kritik bir öneme sahiptir. Bu sebeple aynı zamanda pek çok iktidar oda#ının da araçsalla$tırmak üzere hede% olagelmi$tir.

Türkiye basın tarihi de medyanın bu iktidar odaklarının arasında sıkı$tı#ı, aynı zamanda da medyanın bu iktidar ili$kilerini yeniden kurdu#u ve onlardan faydalandı#ı bir tarih olarak okunabilir. Okurlar ya da izleyicilerin etkilerinden ziyade medya-iktidar ve medya-sermaye ili$kileri yayıncılık politikalarının belirleyicileri konumundadır.

Medya Sermaye ve Sahiplik !li"kileri

1980’lere kadar sermaye ve sahiplik yapısında çe$itlili#in olmaması basın özgürlü#ünü tehdit etmi$ken, liberalle$me politikalarının bu alanı çe$itlili#e açmı$ olmasının basın özgürlü#ünü garanti altına alacak bir katkısı oldu#unu söylemek güçtür. Medya alanına sermaye gruplarının dahil olması ile birlikte kayırma ve dı$arıda bırakma pratikleri sermaye-iktidar-medya üçgeninin omurganısını olu$turan ili$kiler haline gelmi$tir. Kamu te$vik kredileri, reklam gelirleri bu ili$ki a#ını daha karma$ık ve daha ba#ımlı hale getirmi$, medya alanında sermaye yo#unla$masının önünü açmı$tır.

Medya alanında faaliyet gösteren kurulu$ların büyük ço#unlu#u -ve alanda önemli pazar payına sahip olanları- holding ve grup $irketlerine ba#lıdır. Ceren Sözeri ve Zeynep Güney’in TESEV bünyesinde hazırladı#ı Türkiye’de Medya’nın Ekonomi Politi#i raporunda ortaya konan 4 büyük medya grubununun televizyon yayıncılı#ındaki pazar payına bakmak yo#unla$manın boyutlarını göstermektedir. Buna göre Do#an, Çalık, Çukurova ve Do#u$ gruplarının pazar payı %81’i bulmaktadır.

Enerji, madencilik, sa#lık, %nans, in$aat ve

telekom gibi pek çok farklı alanda yatırımları olan bu grupların bünyesinde faaliyet gösteren medya kurulu$larının araçsalla$tırılma riskini de artırmakta. Basın kamuoyunun özgürce olu$masına aracılık eden de#il de, çıkar ili$kileri yönünde kamuoyu olu$turana dönü$ebiliyor. Bunun yanında holdinglerin farklı alanlarda yatırım yapmaları, kamu ihalelerinde yer almaları ya da kamu kurumlarının kaynaklarının medya alanındaki yatırımlarda kullanılması –Çalık Grubunun Halk Bankasından kredi alarak Turkuaz Medya Grubunu kurması gibi- çıkar çatı$ması ve etik riski ta$ımaktadır.

Medyanın ekonomi politi#inin basın özgürlü#ü üzerindeki etkisine bakarken yalnızca sahiplik yapısı ve di#er sektörler ile ili$kisini ele almak da yeterli de#ildir, aynı zamanda i$ bölümü yapısını ve çalı$ma ko$ullarını da de#erlendirmek gereklidir. Medya kurumlarındaki çalı$ma hiyerar$isi kaybedecek çok $eyi olan bir zümre ve hiçbir$eyi olmayan bir gazeteci kitlesi ortaya çıkarmı$tır. Ayda 40.000 ABD Doları alan “anchormanler” ve genel yayın yönetmenlerinin tepede bulundu#u bu hiyerar$ide güvencesiz çalı$an ve sendikasızla$tırılan yüzlerce gazeteci var. Yıllarca pek çok gazetecinin 5953 Sayılı Kanun yerine &$ Kanunu altında çalı$tırıldı#ı da kaydedilmektedir. Sendikasızla$tırma ve çalı$ma ko$ulları alt kademeleri kontrol altında tutan araçlara dönü$mekte ve ara$tırmacı ba#ımsız gazetecelik çabalarını kırmaktadır.

Medya alanında sahiplik, ba#ımsızlık ve basın özgürlü#ünü ili$kisini de#erlendirirken kamu kurulu$ları olarak faaliyet gösteren TRT ve AA gibi kurumlarının durumunu da gözden kaçırmamak gerekiyor. Bu kurumlar bir kamu hizmeti olarak bilgi verme i$levini ba#ımsız bir $ekilde yerine getiremedi#i, her yeni iktidar döneminde araçsalla$tırıldı#ı, kamu kaynaklarının kamu iradesi dı$arısında kurumlara aktarıldı#ı, tek yanlı yayın politikası izledi#i yönünde sürekli ele$tiri almaktadır. Yakın zamanda TRT gazeteci Nedim !ener’in hazırladı#ı “Aleviler Ne &stiyor?” ba$lıklı

yazı dizisinin reklamı için “Katliamlarla susturuldular” ifadesi nedeniyle yayınlanamaz kararı vermi$tir. Bu karar kamunun medya organının basın ve ifade özgürlü#üne yakla$ımını görmek açısından kaydade#er bir örnek sunmaktadır.

Medyayı Denetleyen Kurumlar

Medyayı denetleyen kurumların ba$ında 1994 yılında kurulan Radyo-Televizyon Üst Kurulu, RTÜK yer almaktadır. RTÜK’ün olu$turulma süreci seçim sisteminden ve meclisteki temsiliyetten dolaylı olarak etkilendi#inden tarafsızlı#ı tartı$ılmaktadır. RTÜK, 6112 Sayılı Radyo ve Televizyonların Kurulu$ ve Yayın Hizmetleri Hakkında Kanuna göre, mecliste temsil edilen partilerin gösterdi#i adaylar arasından seçilmekte, partilerce gösterilen aday sayısı da partinin mecliste sahip oldu#u koltuk sayısı ile belirlenmektedir. Dolayısıyla mecliste temsil ço#unlu#una sahip olan partinin RTÜK’ ün olu$turulmasında da etkili olabilece#i önermesini dikkate almak gerekmektedir.

Basın &lan Kurumu medya alanında etkisi de#erlendirilmesi gereken bir di#er kurulu$. Kamu tüzel ki$ilikleri tarafından verilen ilanları ve reklam kapsamına girmeyen özel ilanları gazetelere da#ıtmakla yetkilidir. Özellikle son yıllarda Basın &lan Kurumu aracılı#ı ile yerel yayınlara kaynak akı$ının arttı#ından söz etmek mümkündür. Bu yerel medyanın geli$mesi açısından önem ta$ımaktadır. Ancak RTÜK ‘ün kurumsal yapısı ile ilgili kar$ıla$tı#ımız çekincelerin benzerini burada da görmek mümkün. Yerel medyanın geli$mesi için sa#lanan kayna#ın ba#ımsız bir geli$im getirip getirmedi#ini incelemek yerinde bir çalı$ma olacaktır. Yine TESEV’in raporunda Kurum’un basın ahlak ilkelerine aykırı yayın yaptı#ı kanaatine vardı#ı yayınlar için ilan kesme müeyyidesi uygulayabilmesinin zaman zaman sansür etkisi yarattı#ı belirtilmektedir.

Medya ve Etik

Bigiye ula$ma kanalımız olan medyayı yalnızca güç ili$kileri içerisinde de#erlendirmek de yeterli görünmüyor. Bunun yanında medya kurumlarının ve çalı$anlarının etik de#erlerle kurdukları ili$kiyi de sorgulamak gerekiyor. Medyanın her ne kanattan olursa olsun bir ideolojiden ya da ekonomik ba#lantılardan ayrı$abildi#ini söylemek mümkün de#il, ancak evrensel etik de#erleri benimsemek açısından

da bir hayli sorunla kar$ı kar$ıya oldu#umuz ku$kusuz.

Karalama kampanyaları, nefret söylemi ve manipülatif habercilik bu ba#lamda en çok kar$ıla$tı#ımız sorunlardan biri. Do#rudan bu üslubu içselle$tiren ve habercilik dilini bunun üzerine kuran medya kurumları ve çalı$anları bulunuyor. Bunun en yakın örne#ini de yine Gezi olayları sırasında farklı basın yayın organlarının ideolojik yönelimleri ya da kurdukları çıkar ili$kileri sebebiyle manipülatif bir habercilik yapmaları ile gözlemledik.

Yine yakın bir zamanda, televizyon yayınları konusunda ilkeleri belirleyen Televizyon Yayıncıları Derne#i Ba$kanlı#ına “özel belgede sahtecilik, kamu görevlisinin sahtecilik suçuna i$tiraki ve hizmet nedeniyle güveni kötüye kullanma” iddiasıyla, 3-14 yıl arasında hapis istemiyle halen yargılanmakta olan RTÜK eski ba$kanı Zahit Akman’ın seçilmesi, medya kurulu$larının etik kodlarla çalı$an bir medya düzeninin olu$masında insiyatif almaya nasıl yakla$tıklarını örnekler bir geli$me oldu.

Türkiye’de medya her zaman sorgulacak bir alan olageldi ancak özellikle son üç yıldır bu alanda kar$ıla$ılan sorunlar daha yo#un ve görünür hale geldi. Pek çok gazetecinin i$ini kaybetmesi, çe$itli davalardan yargılanması, kimi dergilerin kapanması, televizyon kanallarına kesilen cezalar ve bazı gruplara ait medya kurumlarına el konulması gibi geli$melerin ardından hem medya çalı$anları hem de okur-izleyici kitlesi bu sorunlara daha fazla kulak kabartıyor, bunlar üzerine daha çok konu$uyor, tepki gösteriyor. Bu noktada medyayı sarıp sarmalayan bu a#ların sadece bu kurumların ya da çalı$anların etrafını de#il bizzat biz okurların, izleyicilerin, bilgi almak isteyen vatanda$ların da etrafını ku$atmı$ oldu#unu görmek gerekiyor. Basın özgürlü#üne yönelen her tehdidin aslında do#rudan vatanda$ın haberdar olma, demokrasinin katılım mekanizmalarını kullanma hakkına yöneldi#ini unutmamak gerekiyor.

Bugün medya alanında demokratik bir dönü$üme olan ihtiyaç hem medya çalı$anlarınca hem izleyici-okurlar tarafından daha güçlü vurgulanıyor. Bu ba#lamda büyüyen tepkiler umarız ki medyayı –olması gerekti#i gibi- demokrasinin izleyici/sorgulayan gücü olarak dönü$türmekte etkili olur, güç ili$kilerinden ba#ımsız bir medya eti#i geli$tirir.

Kapak KonusuKapak Konusu

Türkiye’de Basın Özgürlü$ünü Etkileyen Dinamikler

1918

Yazan: Pelin Erdo!an

Türkiye’de basının i"leyi"i herhalde hep problemli olmu"tur, ancak bugünü daha farklı geliyor bize. Siz Türkiye’de basının bugününü nasıl de!erlendiriyorsunuz?

Yıllardır basındaki, medyadaki arızalarlardan bahsediyorduk, ama sanıyorum bugün ya$adı#ımız $eyler ekstra bir açıklamaya gerek bırakmayacak kadar insanlara anlattı. 31 Mayıs

günü yer yerinden oynarken, insanlar haber alma haklarını kullanmak için televizyonlarına uzandıklarında, bazı kanallarda penguen belgeselleri, bazılarında yemek tari"eri gördüler.

O zaman bu nasıl bir ülke, bu nasıl bir medya ve hani basın özgürlü#ü hani haber alma hakkı, gerçe#iyle yüz yüze kaldılar. Bununla yüz yüze kalmakla yetinmediler; medya kurulu$larının önlerine gittiler,

protestolar yaptılar, onları uyardılar, onlarla ili$kili olan bankalardan hesaplarını çektiler. Bunların olabilece#ini birileri bize söyleseydi, ütopya derdik. Ama bunları ya$ıyoruz, ya$adık ve belki daha da ya$ayaca#ız. Çünkü henüz çok da bir $ey de#i$mi$ de#il, daha dün ak$am Ba$bakan 6 yerde miting yapıp konu$urken yine bütün kanallar naklen, sanki birileri dü#meye basmı$ ve bütün kanalları bir merkeze ba#lamı$ gibi aynı yayını sürdürüyorlardı.

Bu artık sözün bitti#i yer, burada basın özgürlü#ünden, haber alma hakkından söz etmenin bir yeri kalmadı, gere#i kalmadı. &nsanlar artık haber alma haklarını ba$ka türlü kullanmaya çalı$ıyorlar. Sosyal medya üstünden, internet portalları üstünden, bir iki tane son derece ekonomik olarak güçsüz kanal üstünden, birkaç radyo üstünden.. Bununla edinmeye çalı$ıyorlar ama bir gerçekle yüzyüze geldiler, bizim yıllardır kitaplarda, makalelerde anlatmaya çalı$tı#ımız $eyin bizzat kendisini gördüler bu kadar yalın bir $ekilde.

Evet, naklen yayın yapmak, aslında aynı anda yayın yapmak sadece bu Gezi olaylarına ili"kin de!il, daha önce de vardı. Yani ne olursa olsun kanallar tamamen programlarını durduruyorlar ba"bakan konu"uyorsa. Ba"bakan yurtdı"ında bir geziden gelmi" ve havaalanında bir basın toplantısı yapıyor. Bunun için yayın tamamen durduruluyor. Yani böyle bir süreçten geçiyorduk aslında, "imdi belki çok daha canlı bir "ekilde hissediyoruz, can yakıcı bir "ekilde, gözümüzün önünde, çünkü bir yandan memleket yanıyorken, tabiri caizse, bir yandan buna gözünü kula!ını kapayan bir medya söz konusu. Bu da aslında sadece Türkiye’de de!il yurtdı"ında da dikkat çekiyor.

Çok anla$ılır bir $ey de#il mi, CNN International haberi verdi, haberi verirken buradaki uzantısı CNN Türk penguen belgeseli yayınladı, yani bundan çarpıcı bir $ey olabilir mi, medya tarihine geçti. Bu kadar ba#ımlı, bu kadar rehin alınmı$.. Ama laf madem oraya geldi, onu konu$alım isterseniz. Yani niye böyle oldu, bu medya yapısı nedir, nasıl bir mülkiyet yapısı var ki iktidarın böyle iki duda#ı arasında komutla beraber, bütün kanallar böyle, üstelik sadece televizyon de#il, geçen gün 6 gazete aynı ba$lıkla çıktı biliyorsunuz.

Aynı ba$lıkla yani, ‘ Demokratik talepler için can feda ‘ yani hiç olmazsa bir kelime de#i$tirilir de#il mi, yok , bir yerden, ama bu bir yerden -mi$ gibi diyoruz ama -mi$ gibi de#il, öyle hakikaten. Ba$bakan’ın ba$danı$manının kurdu#u bir birimden söz ediliyor ve gazeteler tek tek bu birim tarafından kumanda ediliyor, ne yazıyorlarsa, ne yayın yapıyorlarsa çok yakın markaj altında bulunuyorlar. Çok muhtemel ki yarın ba$lı#ınız bu olacak diye 6 gazeteye bir komut verildi. Yoksa bir komut verilmeden 6 gazete aynı man$etle çıkar mı?

Ben aslında onu "öyle yorumladım Mustafa Bey olaya artık aynı gözlükle bakmaya çok alı"mı"lar...

Ke$ke öyle olsa! Hayır hiç olmazsa birisi üst man$etten verir, bir güzel espri yapmı$lardı yani kopya çekerken bile birbirimizden okulda hiç olmazsa biraz de#i$tirirdik hoca anlamasın diye. Bu kadar da kör gözüne parma#ım olur mu? Bu

artık ayyuka çıktı, bunun artık herkes farkında, ve farkında oldu#u için gerçekten tavır koyuyor, tepkisini koyuyor. Bence güzel olan da bu. !imdiye kadar da bence farkındalardı iyi kötü, ama ne yapacaklarını bilemiyorlardı. Ben aylardır açık söyleyeyim haber izlemiyordum, ya sinema kanalı ya maç kanalı izliyordum. Bunu heralde herkes yapıyordu. Ama $imdi deli gibi haber alma hakkımızı kullanmak istiyoruz, ne oluyor ne bitiyor diye, ve üstelik bunu haklı olarak her saat ve görsel olarak da almak istiyoruz. Ama dönüp dola$tı#ımızda, bizim bu hakkımıza hiç saygı gösteren yok, ve ne iyi ki gidip kapılarına dayanıldı ve onun devamında da gerçekten bir bankadan müthi$ hesaplar çekilerek tavır, tepki çok güzel bir $ekilde ortaya kondu. Bundan bir ders yava$ yava$ çıkarılır umarım, çünkü devam ederlerse halkın tepkisi daha büyüyecek, çünkü bu hak gaspı, her yerde, hak gaspı, ya da bu fütursuzluk, her anlamda tehdit.

Bu insanların üstüne üstüne gelinmesi, sadece biraz daha insanları biliyor, biraz daha tepkilerin ço#almasını ve aktivasyona yol açıyor. Bu artık pasif $ekilde kabullenme de#il, herkes artık gerçekten bir korku e$i#ini geçti, bunu ifade ediyor, ve etmeye devam edecek, bundan da medya bir ders çıkarır mı bilmiyorum ama burada yapısal $eyler var, bir rehin alınmı$lık hali var, bu medyanın mülkiyetinden kaynaklanan bir$ey var. Yani yok %nans sektöründe yok enerji sektöründe, maden sektöründe, in$aat sektöründe yatırımlarınız varsa i$te muktedir de sizin her an bile#inizi büküp,

Kapak KonusuKapak Konusu

“Her ülkenin demokrasi iklimi aslında medya iklimini de

belirliyor.”

2120

Röportaj: E. Oya ÖzarslanMustafa Sönmez, Yurt gazetesi yazarı. Aynı zamanda iktisatçı ve medya konusunda da çalı#maları bulunuyor. Mustafa Sönmez ile Türkiye’de basın özgürlü!ünü, medyayı sarıp sarmalayan a!ları irdelemeye çalı#tık.

Geçmi"le kar"ıla"tırma yapacak olursak AKP iktidarı süresince nasıl bir de!i"iklik oldu?

!imdi, AKP tabi önceki Milli Görü$ hareketi olsun, ya da AKP ile koalisyon halindeki Gülen Cemaati olsun, bunlar 2000 öncesinde zaten bir taraftan kendi medyalarını olu$turmaya ba$lamı$lardı. Yani hem cemaate ait kanallar, gazeteler vardı; hem Milli Görü$ hareketinin Erbakan ba$kanlı#ındaki hareketin gazetesi ve televizyonu vardı. Öbür taraftan da bu anaakım medya dedikleri Do#an Medya olsun, o zamanlar Dinç Bilgin’in kontrol etti#i Sabah kurulu olsun, bunlar daha hakim durumdalardı ve bugünkü AKP-Gülen koalisyonu bu anaakım medya kar$ısında kendilerini ma#dur hissediyorlardı. Dolayısıyla bu anaakım medyayla bir rövan$ hesapları vardı. !imdi iktidara geldiklerinde, bir taraftan bu kontrol ettikleri medyayı tahkim ettiler, yani yeni kanallar kurdular, yeni gazeteleri güçlendirdiler, bunun için kendi organik sermayedarlarını görevlendirdiler. Böylece bir blok olarak yanda$ sermaye olu$tu. Bununla kalmadılar, biraz daha güçlendikten sonra tam ortada olan bir grup vardı - Sabah-ATV grubu- biliyorsunuz bunlar 2001 krizi sırasında Dinç Bilgin özelle$tirmeden EtiBank’ı almı$ ve içini bo$alttı#ı gerekçesiyle grup elinden alınmı$tı ve TMSF’ye devredilmi$ti. TMSF’nin bir tür patronajında bir grup olarak ortadaydı. Ciner de bir taraftan bu grubu ele geçirmeye çalı$ıyordu. Ama 2007’de TMSF bu grubu ihaleye çıkardı, daha do#rusu

satı$a çıkardı ve ihaleye kimse sokulmadı. &haleye kimsenin girmedi#i Sabah- ATV grubu Ba$bakan’ın damadının çalı$tı#ı, CEO’su oldu#u Çalık grubuna verildi. Üstelik de bu grubun mali yönden eli son derece kolayla$tırıldı; hem kamu bankalarından krediler açıldı, hem de Katar sermayesinden bir ortak bulundu. Dolayısıyla bu ortadaki Hürriyet grubunun tam kar$ısındaki Sabah-ATV grubu da yanda$ grubun yanına eklendi böylece elleri biraz daha güçlendi. AKP daha güçlendikçe bunlarla kalmadı, bir kere o rövan$izmi ba$lattı. Birinci elde Do#an Grubu’nu vergi denetimleriyle kö$eye sıkı$tırdı. Do#an Grubu’nun Petrol O%si’nden tutun Dı$bank’a kadar elindeki bir dizi mülkü satmaya zorladı, ayrıca da medyada küçülmeye zorladı. Do#an Grubu önce Star TV’yi, Do#u$ Grubu’na sattı; Milliyet ve Vatan gazetelerini Demirören Grubu’na sattı, yani küçüldü. Bunların hepsi Do#an Grubu’na empoze edilen küçülme operasyonlarıydı. Devamında ne oldu? Yani bununla da kalmadı, çünkü bu bir rejim ve rejim hiçbir $ekilde bir muhalefet istemiyor ve tam kontrol istiyor. Bunu gerçekle$tirebilmek için ayaktaki bütün anaakım, ortada gibi görünen, yanda$ görünmeyen bütün medyaya bir $ey dikte edildi: ya tarafsınız ya bertaraf olacaksınız. Bu açıkça söylendi ve buna uymayacak kimselerin mutlaka cezalandırılacakları ima edildi. Dolayısıyla hem medya kurulu$larında, hem medyada çalı$anların üstünde bir terör estirildi. Bu gruplara hiçbir haber alma hakkı, farklı görü$ imkanı vermediler. Mesela 2011 seçimlerinin hemen ertesinde

NTV’de müthi$ bir tas%ye operasyonu yapıldı, ondan sonra tek tek gazetelerde kö$e yazarları çıkarıldı. Demirören Grubu Milliyet’i, Vatan’ı aldı#ında bir dizi kö$e yazarının i$ine son verdi. Dolayısıyla tamamen medya üstünde hakimiyet kurulmaya çalı$ıldı.

Medyanın üzerinde bir iktidarın bir etkisi var bir de sermayenin bir etkisi var, reklam verenler aracılı!ıyla örne!in. Bu çerçevede Türkiye’deki medyaya baktı!ımızda medyadan para kazanılmaz sözünü do!rular gibi. Medya aslında bir lobi aracı bir güç aracı olarak kullanılır, ba"ka yaptı!ınız i"ler için, alaca!ınız ihaleler için, ve toplumda etkin bir güç, yer, nüfus elde edebilmek için, ki aslında baktı!ımızda da onu görüyoruz, yani bir yandan medya sahibi olanlar ba"ka alanlarda etkin oluyorlar ve bu arada tarafsızlı!ını ne kadar koruyabilen bir medya var yok onu görüyoruz. Bu çerçeveden baktı!ımızda medya ile bu sermayenin ili"kilerinin çok iç içe oldu!unu görüyoruz. Bu konuda nasıl bir "ey yapılabilir, dünyadaki uygulamalar nedir? Belli bir sınırlama getirilebilir mi?

!imdi tabi medya, bir endüstri artık. &lk ortaya çıktı#ında, böyle de#il. &lk ortaya çıktı#ında ya siyasi gruplar, akımlar kendi dertlerini anlatmak için gazete çıkarıyorlar, bro$ür çıkarıyorlar,

size bunları yaptırabiliyor, i$te onlara halel gelmesin diye öbür türlü davrandı#ınızda da bu kez, güvenli bir medya kurumu olmaktan çıkıyorsunuz ve halkın haklı tepkisine neden oluyorsunuz. Dolayısıyla bu çürük, bu son derece yamuk yapı da aslında de$ifre oldu bu olaylarla beraber. Bence bundan sonra artık bu tür bir yapıya da kimse itibar etmeyecek. Bunun yerine i$te görüyoruz Gezi parkı’nda iki tane kendi çapında kanal kurulmu$ yayın yapıyor, Çapul TV ve Park TV diye, Gezi TV diye radyosunu da kurmu$. Günlük çıkan bir gazete kurmu$, ondan sonra kendi portalları var. Sosyal medya üstünden inanılmaz bir haberle$me var. Alternatifsiz de#ilsiniz dedi insanlar, en azından biz buradan ula$abildi#imiz kadar insanlara ula$maya çalı$ıyoruz, haberle$meyi kurabiliyoruz ve haber hakkımızı da kullanmaya ba$lıyoruz, hadi bakalım. Bu bence bir ba$langıç daha; bunun devamında da bu rehin medya, yanda$ medya, bunlar ayaklarını denk almadıkları takdirde, bu $ey ço#alacaktır ve yıpranacaklardır. Hiçbir itibarları kalmayacaktır, dolayısıyla bu deprem, bu sosyal deprem aynı zamanda medyayı da büyük ölçüde sarsacaktır.

Tabi ki sosyal medya var, tabi ki alternatif kanalları olabildi!ince kullananlar var ama bunlar ölçek olarak küçük kalıyor mu? Sosyal medyayı kullanan kim diye baktı!ınızda daha çok kentli, internete eri"imi olan, bilgisayarı olan insanlar... Peki bu kitle dı"ındaysanız? Televizyondan izliyorsunuz ya da gazeteye bakıyorsunuz

ba"ka bir dünya. Hala aslında halkımızın büyük kesimi için böyle bir durum sözkonusu de!il mi?

Öyle, öyle tabi . Bir aldatılmı$lık var, bir kamu medyamız var, TRT var, TRT’nin kaç tane kanalı var. TRT bizden kesilen vergilerle dönüyor, yani TRT ticari bir kanal de#il, do#ru dürüst reklam falan da almıyor. Her yıl bütçeden çok yüklü miktarda paralar alıyor. Dolayısıyla bizim bu haber hakkımızı öncelikle ondan istememiz gerekiyor. O kurumun özerk, tarafsız bir kurum haline getirilmesi lazım. Hem AA hem TRT, kamu medyası, bir kere tarafsızla$tırılmalı, özerkle$tirilmeli insanların haber haklarını kar$ılamak için. Çünkü vergiyle dönüyor, vergi veriyoruz. Di#erleri neyle dönüyor? Reklamlarla. Bakın onun da parası aslında bizden çıkıyor; çünkü reklam veren sonuçta o harcamayı bize sattı#ı mal ve hizmetin üstüne bindirilerek tahsil ediyor. Yani televizyon kanalı da masra"arının bir kısmını reklamlardan çıkarıyor, yine bizim aslında parasını ödedi#imiz bir $eyle dönüyor bu çarklar. Hem reklamdan dolayı mal tüketicisi olarak, hem bir vergi mükelle% olarak, aslında medyayı biz çeviriyoruz yani bizim sırtımızdan dönüyor bu çark. Ama en temel hakkımız olan haber hakkını bizden esirgiyorlar, bizi yanlı$ yönlendiriyorlar, yanlı$ bilgilendiriyorlar. Yani bir azınlı#ın, bu ister resmi iktidar olsun, ister hakim sını"ar, güçlüler olsun, bu güçlülerin yalan de#irmeniyle oyalıyorlar. Bu anlamda çok ciddi de bir aldatma var ortada.

TRT hiçbir zaman özerk ve tarafsız oldu mu?

Çok kısa bir zaman, yani 12 Mart öncesinde bir özerk dönemi var aslında, ve çok mükemmel i$ler yapmı$lar, yani o dönemde daha çok radyo yayıncılı#ı, televizyonun ilk zamanları, kısmen bir &smail Cem zamanı oldu o dönemde.

Gerçekten ifade özgürlü#ü, bir çe$itlilik, halkın haber alma hakkına ve bilinçlenmesine dönük bir yayın politikası; ama bunlar çok kısa dönemler. Sonrasında biliyorsunuz TRT son derece yanda$ bir kurum ve iktidarın sesi haline getirildi. 12 Eylül de keza öyle. 1990’a kadar TRT tekel olarak iktidarın kullandı#ı bir mecra olarak kaldı. Ta ki ite kaka çok sesli bir medya düzenine geçinceye kadar. Fakat bu çok seslilik de adil olmadı; bu kez de parası olanlar, yani medya üstünden güçlenmek isteyenler, medyayı araç olarak iktidar üstünde kullanıp, oradan sermaye birikimi elde etmeye çalı$tılar... Medyadaki çok seslili#i ya da çok kanallılı#ı onlar kullanmaya ba$ladılar. Bu yine halka yarayan bir $ey olmadı. Yine son derece yanlı, son derece sahibinin do#rultusunda hareket eden bir medya ortamı ile kar$ıla$tık bütün 90lı ve 2000’li yıllar boyunca. Son AKP iktidarı döneminde de olanlar oldu. Bu kez tam bir organik medya ortaya çıktı, bir yanda$ medya, hem yazılı hem görsel. Geri kalan ana akım medyayı da, hükümet, demin bahsetti#im gibi bile#ini bükerek rehin aldı ve böylece son derece i$gal edilmi$ bir medya ortamı ortaya çıktı.

Kapak KonusuKapak Konusu

2322

duran profesyonel bir editör ku$a#ı da yok. Gazete genel yayın yönetmeni sonra televizyon yönetmenleri patrondan daha patroncu bir tavır içerisine girdiler. Patron da bunları ödüllendirmek için yönetim kuruluna aldı, bunlara bol maa$lar verdi, hisseler verdi, ve giderek bu medya endüstri haline gelirken, hatta kompleks haline gelirken, kendi içinde ciddi bir hiyerar$i olu$maya ba$ladı. Yani en tepede son derece aristokrat patronlar içli dı$lı ve kraldan daha kralcı bir yönetmen editoryal kadro, müthi$ maa$lar ve ba$ka $eylerle ödüllendirilen kö$e yazarları, sonra arada bir orta kademe kadro, sonra da bir parya kadrosu, medyanın muhabir, haberci kadrosu.. Böyle bir i$ bölümü olu$tu. !imdi 12 Eylül öncesinde daha güçlü sendikalar vardı, böyle bu kadar palyatif bir ortamın ortaya çıkmasında sendikasızla$tırma çok önemli etken oldu. !imdi orada da Sabah grubu bunun kapısını açtı, Sabah grubu &zmir’den &stanbul’a geldi#inde ve buradaki hakim gruplarla yarı$maya ba$larken bir rekabet gücü elde edebilmek için sendika sokmayaca#ım buraya dedi ve sendika sokmadı, dolayısıyla di#er gruplar da o zamanlar, Hürriyet ve Milliyet grupları da bu bir haksız rekabet deyip, noteri gazeteye ça#ırıp, herkesi tek tek sendikadan istifa ettirdiler, ve buna kimse itiraz etmedi.

Habercilik normalde $udur, a$a#ıdan yukarıya haber gider ve hak eden haber man$et olur, bu tersinden i$lemeye ba$ladı. Gidin $unun açı#ını bulun, dosyasını bulun, bel atından vurabilece#imiz bir

$eyleri buluna dönmeye ba$ladı. Böylece a$a#ıdaki haberci de anladı ki yani ben a#zımla ku$ tutsam, haber getirsem, bunlar haber olmayacak. !imdi bu bir kalite sorunu ortaya çıkardı, bu bir motivasyon sorunu çıkardı, insanlar i$lerini yapamaz oldular, haber yapamaz oldular. Ve son derece mutsuz hale geldiler. Yani sendikasız oldukları için gerçekten 3 10 paraya çalı$an, güvencesiz çalı$an insanlar haline geldiler. Hatta $imdi birçok medya kurulu$u stajer adı altında genç insanların da eme#ini kullanıyor, özellikle televizyon kanallarında.

&nsanların her $eyi göze alarak yeniden bir sendikala$maları gerekiyor. En a$a#ıdakilerin sendikaya girmeleri gerekiyor, haklarını talep etmeleri gerekiyor, güvence istemeleri gerekiyor. Bununla ilgili çabalar var, kurulmu$ sendikalar var, ama korkuyordu, siniyordu insanlar. Ben umuyorum ki yani bu Gezi Direni$i bir çok $eyi tersyüz edecek, yani insanlar korku duvarını a$tılarsa; e#er artık hakkını istemeye kalktı#ında, her tür baskıyla yüz yüze geldi#inde, bütün o Gezi gücü oraya yı#ılacaksa bunu bilecekse biliyorsa, artık kolay kolay bu fütursuz davranı$larda bulunamayacaklar.

Aslında i" güvencesinin olmaması, yani gazetecinin de i"inden edilebilece!i korkusuyla haberini sansüre, oto-sansüre u!ratmasının sebeplerinden biri, i" güvencesi olabilen bir gazetecinin eli daha güçlü olurdu mutlaka.

Tabi, kö$e yazarları da aynı

durumdalar. En fazla okuru olan insanları bile pat diye kapının önüne koydular, vazgeçilmez de#ilsin diye. Bu di#erlerine ders oldu, di#erlerini sindiren bir davranı$ oldu. Yazarların arasında da bir dayanı$ma yok, bir dayanı$ma ortaya çıkarsa o zaman biraz daha etik biraz daha mesle#in ahlakına uygun, haber alma hakkına saygılı bir gazetecilik ortamı yava$ yava$ olu$maya ba$layacak. Yani bunun da mücadelesi bugün aslında, bugün artık herkesin Gezi’den çıkaraca#ı dersler arasında bu da var.

Evet direni"i bu ekonomik ve sosyal haklar temelinde kurarken aslında bir yandan etikle de bütünle"tirmek gerek herhalde, meslek eti!iyle. Bunun ne kadar gazetecilerin gündeminde oldu!unu dü"ünüyorsunuz?

Do#rusu çok gündeminde, yani bence bu direni$ medyayı çok ciddi sarstı, yani bir kere bu 31 Mayıs gecesi, o penguenler gecesinde, herkes bir sarsıldı, herkes bir utandı halinden ve sorguladı. Bakın NTV’nin önüne insanların gidip o gösteriyi yapıp ve onları bir özele$tiriye tabi tutmalarıyla beraber, oradaki çalı$anlar da biz ne yapıyoruz demek durumunda kaldılar. Yani belki $u an birden bire dönmü$ de#il yayın akı$ı, duru$ vs. ama etkilendiler. !imdi bunun arkasının gelmesi gerekiyor. Bunun için insanların korkmadan örgütlenmeleri gerekiyor, yani hem oradaki haber üretiminin,program üretiminin demokratikle$tirilmesi, adille$tirilmesi için hem özlük

ya da siyasi partiler kendi örgütlenmeleri için böyle yayınlar çıkarıyorlar. Ya da ticari olarak, birileri para kazanmak için diyelim Hollanda’da, 17. ya da 18. yy.’da ya da Londra’da bültenler çıkarıyorlar mal, borsa %yatlarını yayınlıyor ve bunları öyle satıyorlar. Sahipleri aynı zamanda ba$yazar olan ya da editör olan, kurumlar olarak ba$lıyor basın o zaman. Dünyada sermaye birikimi hızlandıkça, mal akımları arttıkça bir kere ortaya reklam diye bir$ey çıkıyor. !imdi bu reklamın kullanılaca#ı mecra olarak bu kez bu basın kullanılmaya ba$lanıyor, dolayısıyla bu reklamdan pay almak için de aynı zamanda medya sektörü büyümeye ba$lıyor. &$te matbaa teknolojisi arkasından elektronik teknolojinin geli$mesiyle beraber ölçekler büyüyor, hatta ulusal pazarlara sı#mıyor, uluslararası bir boyuta ula$ıyor. Teknolojideki geli$meyle beraber sadece yazılı basın kalmıyor, günlük gazetenin yanına dergiler ekleniyor, onun yanına derken görsel olarak televizyon ekleniyor, internet ekleniyor ve mecra giderek büyüyor ve bu i$e yatırım yapanlar aslında bütün bunların hepsinin sinerjisinden yararlanmak üzere buraya dönük yatırımlarını ço#altıyorlar. Dolayısıyla ne oluyor hadise bir mütevazi bir giri$im olmaktan çıkıp bir endüstriyel yapıya dönü$üyor.

Bunun gelirinin iki kalemden gelmesi lazım, bir satı$ gelirlerinden gazeteyse e#er ve bir de reklam gelirlerinden. Bir süre sonra medyanın gücünü gören dı$arıdan bazı ba$ka kulvarlardaki sermayedarlar, medyaya yatırım yapmaya ba$lıyorlar, onun nüfuzundan

yararlanmak üzere. !imdi her ülkenin özgül $artlarında buna bakmak lazım, çok genelle$tirilebilecek bir $ey de#il, bir kere her ülkede medya bu kadar araçsal de#il, yani bana medyanı söyle ben sana ne menem bir demokrasi oldu#unu söyleyeyim gibi özetleyebiliriz bunu. Medyaya böyle alan açmayan, haddini bil diyen ülkeler var, bunu ba$aramayan ülkeler de var. Bu kadar kontrollü, kontrol altında bir kurum olmayabiliyor, çünkü bir ülkede e#er muhalefet varsa, o zaman muhalefet bunun hesabını soruyor, yani bu gücün iktidarla iç içe geçmesine imkan tanımıyor ya da farklı muhalefetin de medyası oluyor, bunlar birbirlerini dengeliyorlar en azından, okur bunu ayırt edebiliyor. Bir de iyi- kötü bir demokrasisi olan ülkelerde vatanda$ biraz daha bilinçli oluyor, ayırt edebiliyor, cezalandırabiliyor. Yani dolayısıyla her ülkenin demokrasi iklimi aslında medya iklimini de belirliyor. !imdi e#er biraz olsun demokrasisi çalı$an bir ülke olsaydık buna direnebilirdi medya ya da medyada bu kadar bir iç içe geçmi$lik hali olamazdı.

!imdi bugünkü halinde iktidar bile#ini büküp onun nüfuzunu almaya çalı$ıyor ama AKP iktidarından önce de medyaya hakim olanlar iktidarları tehdit edip ondan özelle$tirme payı istiyorlardı, kredi istiyorlardı, te$vik istiyorlardı vs. yani $imdi o gün de gerçekten yanında durulacak bir medya yok bugün de yanında durulacak bir medya yok.

Bunun do#rusu nedir, bunun do#rusu aslında medyayla patronaj arasında bir kalın

perde olması gerekiyor. Bir kere medyanın, medyayı yöneten profesyonellerin, yayın yönetmenlerinin, editörlerin, kö$e yazarlarının patronajla kendilerini ayırt etmeleri, ve bir kalın perdeyle ayırt etmeleri ama ona imkan bulabilmeleri için de örgütlü olmaları gerekiyor. Yani bugün bizdeki birçok rezaleti ya$amayan ülke niye ya$amıyor diye sorarsak bunların kendi sendikaları var, kendi etik örgütleri var, yani böyle davranan insanlara pabuç bırakmıyorlar onları rezil ediyorlar. Hukukları bunu engelliyor, yani hem mülkiyetin denetimi açısından hem kullanım açısından, bunlar i$letiliyor.

Belli sınırlar var mı? Mesela mülkiyetin…

Yani tabi var, Türkiye’de de aslında belli mevzuat getirildi ama i$lemiyor.

Yabancılara ili"kin bir yüzde var sanırım...

Evet yabancılara ili$kin var, mesela televizyon kanalı sahibi olanla banka sahibi olanın ili$kisine dair de bazı düzenlemeler getirdiler ama dublörler kullanarak bunu a$abiliyorlar.

Kamu medyası burda önemli, BBC örne#i var, yani bu kamu medyası kendine dokundurtmuyor, yani bir özerkli#i var, kim iktidar olursa olsun o kurum takır takır çalı$ıyor. Bizde böyle bir $ey yok, bizde iktidara gelen aynı anda bütün kamu medyasının yönetimini de#i$tiriyor, ve buna hiçbir itiraz olmuyor.

!imdi bizde ne yazık ki dik

Kapak KonusuKapak Konusu

2524

haklarını demokratik ekonomik haklarını elde edebilmek için içeriden bir mücadeleye ba$lamaları gerek, ki zaten ba$ladılar, D&SK bünyesinde kurulan bir sendika var, basın sendikası var, oraya üyelikler vardı, o hızlanıyor.

Gezi’den çıkarılması gereken en önemli ders bu, direnirsen kazanırsın, ba$kaldırırsan kazanırsın, hayır dersen kazanırsın, ama boyun e#ersen kaybedersin, boyun e#me yani Gezi’nin en önemli sloganlarından biri bu, boyun e#meyenler i$te dimdik ayaktalar bugüne kadar ve kazanacaklar. Yani bu her yerde böyle yapılırsa kazanılacak.

Üstelik tabandan gelen bir demokrasi talebi, hareketi olması sebebiyle daha da kalıcı olabilir.

Tabi tüketicinin de aslında burada büyük bir etkisi olacak. Siz de bahsettiniz NTV’nin önündeki protestolar gibi ya da bankalardan çekilen paralar gibi. Tüketici aslında önemli bir güç burada, medyanın da e!er bu sermaye ili"kileri de!il de normal bir endüstri gibi sattı!ından kazanması söz konusu olabilirse aslında tüketici de ne kadar büyük bir güç oldu!unu görüp onu do!ru yönlendirebilme imkanına da sahip olur.

Kesinlikle, yani tüketici olarak ya da izleyici, okuyucu olarak haklarımız var. Bir kere gazete alırken para veriyoruz, onun kar$ılı#ında ne istiyorsun,

bana do#ru haber ver diyorsun ve yorum çe$itlili#i ver diyorsun, ben tek düze $eyler okumayayım farklı $eyler okuyayım, artı beni haberdar et, bunun parasını veriyorum ben sana. &ki türlü veriyorum, bir cebimden veriyorum, bir de senin aldı#ın reklam da benim cebimden çıkıyor. Yani bunu bana vermek durumundasın, dolayısıyla haber almayı isteme hakkı var izleyicinin, okuyucunun.

Kapak Konusu

26

Kapak KonusuKapak Konusu

Ekonomik ve Sosyal Haklar Ba$lamında Basın Özgürlü$ü:

Jöleli Medya

2928

Ercan #pekçiTürkiye Gazeteciler Sendikası Genel Ba"kanı

Medyanın $effa"ık dili nedir? Medyadaki $effa"ık, temel gazetecilik ilkelerinden biri olan “halkın gerçekleri ö#renme hakkına saygının” gerekleri kar$ılar mı? Medya hiçbir kırılmaya, çarpıtmaya, yönlendirmeye, abartmaya, kı$kırtmaya, karartmaya ya da sansüre meydan vermeden $effaf bir yüzey gibi gerçekleri tüm yalınlı#ıyla gösterebiliyor mu?

Toplumdaki algı, medyanın bu görevini yerine getiremedi#i yönündedir. Medyada $effa"ıktan anla$ılan tek $ey, jöle gibi kaygan ve yumu$ak, her $ekle girebilen, siyasi iktidarların çıkarları do#rultusunda her türlü müdahaleye açık yapılanmalardır. Esasında halk arasında bu algıya yol açan pek çok somut olgu da vardır.

Biz bu olguların ipuçlarını, birbirinden farklı renklerle boyalı ve aynı zamanda kırılgan da olan çok sayıda saydam yüzeyle gizlenmi$/çevrelenmi$ medyanın kendi iç dünyasına girerek bulmaya çalı$alım.

Basın özgürlü#ü açısından baktı#ımızda, medyayı iki farklı düzlemde ele almak mümkündür. Bunlardan birincisi medya-devlet ili$kileri düzlemi, di#eri ise medya çalı$anları (basın emekçileri) ile medya sahipleri arasındaki ili$kiler düzlemidir.

“Medya çalı$anları-medya sahipli#i” ili$kilerine baktı#ımızda, mevzuat kar$ısında bile $effaf olamayan, renklendirilerek karartılmı$ insan kaynakları odaları kar$ımıza çıkar. Medya sahipli#inin ve yönetim kadrolarının dayattı#ı resmî ya da gayriresmî talimatlarla gazeteciler, “yasal haklarını” bile kullanmaktan mahrum bırakılmaktadırlar. Gazetecilik i$kolunda

“sigortasız” çalı$tırma çok yaygındır. Bu yasadı$ı uygulama, “stajyer gazetecilik” adı altında suiistimal edilir. Biraz daha deneyimli gazeteciler için yine “kaçak i$çili#in” (sigortasız çalı$tırmanın) bir ba$ka biçimi olan “teli"e çalı$ma” devreye girer. Kaçak i$çili#in bir ba$ka versiyonu olarak Avrupa’ da giderek yaygınla$an “serbest gazetecilik” türü henüz Türkiye’de çok fazla uygulama alanı bulamıyor. Fakat bu istihdam biçimlerinin hepsi, basın emekçilerinin sendikal hakları bir yana yasal haklarını bile kullanmasını engellemeye hizmet etmektedir.

Medya kurulu$larının, $effaf olmayan bu istihdam odalarında, sendikal örgütlenme hakkının kullanımı çe$itli baskı ve tehditlerle engellenmektedir. &$ten atma en büyük tehdittir. Dahası, insan kaynakları odaları, özellikle sendikal sebeplerle i$ten atılan bir gazetecinin di#er medya kurulu$larında istihdam edilmemesi için gerekli istihbarat a#ına da sahiptirler. Son 10 yılda, i$ten atma nedenleri arasına siyasi iktidarın ho$una gitmeyen haberler yapılması da girdi.

Gözlerden saklanan uygulamalar arasında, dü$ük ücretle istihdam, fazla çalı$tırma, buna kar$ılık fazla mesai ücreti ödenmemesi, kimi i$yerlerinde ücret ödemelerinin bile aylarca geciktirilmesi gibi sıkça kar$ıla$ılan sorunlar da vardır.

!unu da vurgulamakta yarar var; bu sorunlar, yalnızca merkez medya ya da siyasi iktidarlara yakın medya kurulu$ları için de#il, geni$ bir yelpazede çok farklı çizgilerde yayın politikalarına sahip tüm medya kurulu$ları için geçerlidir.

Kapak KonusuKapak Konusu

3130

Medya sektörünün bu çe$itli renklerle karartılmı$ dünyasında, basın emekçilerinin sorunları sadece i$çi-i$veren çıkarlarının çatı$masından ibaret de#ildir elbette. Gazetecilerin 1990’lı yıllarda ya$anan sendikasızla$tırma operasyonuyla birlikte medya patronları kar$ısında u#radı#ı hak kayıpları, 10 yıllık AKP iktidarı döneminde katlanarak arttı. Devlet, i$çi-i$veren ili$kilerinde güçsüzü koruyucu yasal önlemler alması gerekirken, özellikle son 10 yıllık dönemde, siyasi iktidarın, basın emekçilerinin çalı$ma ko$ullarının aleyhine do#rudan müdahalede bulundu#una tanık oluyoruz. Devletin yarı resmi haber ajansı olan Anadolu Ajansı i$yerlerinde siyasi iktidarın do#rudan talimatıyla sendika üyeleri zorla emekli edildi; ardından da Türkiye Gazeteciler Sendikası üyeli#inden istifaya zorlandılar ve hükümet güdümünde kurdurulan bir örgüte baskı ve tehditle üye yapıldılar.

Öte yandan, di#er özel sektördeki medya kurulu$larında da hükümet temsilcilerinin do#rudan ya da dolaylı talimatlarıyla, siyasi iktidarı rahatsız eden çok sayıda gazeteci ve kö$e yazarı i$ten çıkarılmaktadır. Türk basın tarihinin hiçbir döneminde, siyasi baskılarla i$ten atılma bu kadar yaygın olmamı$tı. Basın emekçileri, 1990’lı yıllarda bütün güçlüklere ra#men kendi özlük haklarının mücadelesini verirlerken, 2000’li yıllarda kar$ılarında kendi çalı$ma alanlarına müdahale eden bir siyasi iktidarı buldular. Devletin tüm organlarını kullanmaya muktedir olan bu siyasi iktidar, sadece basın ve ifade özgürlü#ü alanına de#il, basın emekçilerinin özlük hakları alanına da olumsuz anlamda müdahale etti.

!imdi, basın ve ifade özgürlü#ü bakımından kar$ımızda duran o karanlık tabloyu, “medya-devlet ili$kileri” düzleminde ele alabiliriz.

“Medya-devlet ili$kileri” birçok açıdan sorunlu ve müdahaleye açık bir alandır. Her iktidar sahibi, medyanın kitleler üzerindeki etkisinden yararlanmak, medyanın bu gücünü kendi amaçları do#rultusunda bir propaganda aracına dönü$türmek istemi$tir. Fakat askeri darbe dönemlerinde bile medya son 10 yıllık siyasi iktidar dönemindeki kadar kendini baskı altında hissetmemi$tir.

Devletin medyayı kontrol altına almasının farklı yöntemleri vardır. Kanunlarla getirilen kısıtlamalar bunun ba$ında gelmektedir. Özellikle, 2005 yılında tümüyle de#i$tirilen Türk Ceza Kanunu’nun 27 maddesi ve 2006 yılında Terörle Mücadele Kanunu’nda yapılan de#i$ikliklerle, basın ve ifade özgürlü#ü büyük ölçüde kısıtlandı. Bu de#i$ikliklerin

yapıldı#ı dönemde, “Bu kanunlarla cezaevleri gazetecilerle dolacak” uyarısını yapmı$tık. Dönemin Adalet Bakanı Cemil Çiçek, bu uyarılarımızı, “Yargılamaların sonucunu bekleyelim, içtihatları görelim” diyerek yanıtlamı$tı.

!effa"ı#ı giderek azalan, boyandıkça kararan medya plazalarındaki bekleyi$in bize getirdi#i tablo $udur:

Cezaevlerinde halen 9’u hükümlü, 52’si tutuklu olmak üzere 61 gazeteci bulunmaktadır. Bu rakama da#ıtımcı, matbaa çalı$anı gibi basın emekçileri dâhil de#ildir. Yine bu rakama yazar, aydın, akademisyen, bilim insanları, avukat, sendikacı, ö#renci, insan hakları aktivistleri de dâhil de#ildir.

Hapisteki gazeteciler arasında gazete sahipleri de vardır; ancak ço#u yazı i$leri müdürü, temsilci, kö$e yazarı ve muhabirdir. Cezaevlerindeki kadın gazeteci sayısı ise 18’dir.

2009 yılının ba$ından bu yana tutuklandıktan sonra tahliye edilen ancak yargılaması devam eden 150 dolayında gazeteci bulunmaktadır.

Temmuz 2012 tarihinde yürürlü#e giren Üçüncü Yargı Paketi kapsamında tahliye edilen gazeteci sayısı 14’tür. Adli suçlardan hüküm giymi$ ve toplum vicdanını rahatsız eden binlerce ki$inin tahliye oldu#u dikkate alınırsa, üçüncü yargı paketinin %kir suçluları için hiçbir anlam ifade etmedi#i açıktır. 2013’ün ba$larında yürürlü#e giren 4. Yargı Paketi kapsamında tahliye olan hiçbir gazeteci yoktur. Ayrıca 3’üncü ve 4’üncü yargı paketi TCK ve TMK’da basın ve ifade özgürlü#ünü kısıtlayan hükümlerde hiçbir köklü de#i$iklik getirmedi. Tahliyeler “denetimli serbestlik” adı altında “$artlı tahliye” niteli#inde gerçekle$ti. Buna göre, cezası veya yargılaması ertelenen gazeteciler, 3 yıl boyunca aynı suçtan yargılanmaması halinde cezadan kurtulabilecekti; yani gazetecilerden ceza almaması için “gazetecilik yapmaması” isteniyordu!

Yukarıdaki rakamlar birlikte de#erlendirildi#i zaman, 2009 yılının ba$ından bu yana geçen 4 yıl içinde 200’den fazla gazetecinin “ileri demokrasinin” cezaevi $artlarını ya$adı#ını söyleyebiliriz.

Halbuki, Avrupa Birli#i ile &li$kilerden Sorumlu Bakan Egemen Ba#ı$, 12 Eylül darbesi döneminde 31 gazetecinin cezaevine girdi#ini yazmı$tı. Egemen Ba#ı$’ın, 4 !ubat 2013 tarihli Star gazetesinde yayımlanan “Türkiye’nin AB perspekti% ve medya” ba$lıklı yazısında,

“Bugün çok $ükür o günleri geride bıraktık” ifadesi kullanılarak, 12 Eylül döneminde 400 gazeteci için toplam 4000 yıl hapis cezası istendi#i, 3 bin 315 yıl hapis cezası verildi#i belirtiliyordu.

“Çok $ükür denilen” yeni dönemde, TGS’nin belirlemelerine göre, 2005 yılında 20 olan cezaevlerindeki basın emekçisi sayısı 2009 yılının Nisan ayında 29, A#ustos ayında 35, 2009 yılı sonunda (Aralık) 44; 31 Aralık 2010 itibariyle 58; 28 !ubat 2011 itibariyle 61; 31 Mart 2011 itibariyle 68; 31 Aralık 2011 itibariyle 97; 2012’nin ba$larında 104; 27 Aralık 2012 itibariyle 70; 18 Ocak 2013 itibariyle 76 ve nihayet 20 Haziran 2013 itibariyle 61 oldu.

Halen 500’den fazla gazeteci hakkında açılmı$ on binlerce dava ve soru$turma vardır. Haklarında a#ırla$tırılmı$ müebbet hapis cezası istenen onlarca gazeteci halen tutuklu olarak yargılanmaktadır. Haklarında müebbet cezası verilmi$ hükümlü gazeteciler yıllardır cezaevinde yatmaktadır.

Ne yazık ki bu utanç tablosu, bizzat medya tarafından sansürlenmektedir. Siyasi iktidarın “hapisteki gazeteciler, mesleki faaliyetlerinden dolayı de#il terörist faaliyetlerinden dolayı yargılanıyor” iddiası, kendilerini renkli $effaf sırça kö$kler içinde gizleyen medya kurulu$ları tarafından aynı man$etlerle tekrarlamaktadır, kamuoyu bu çarpık bilgilerle yönlendirilmektedir.

Medya, yalnızca kendi özgürlükleri için yani basın özgürlü#ü için ödenen bedelleri ve mücadeleyi de#il, siyasi iktidarı rahatsız eden tüm gerçekleri “vesayet rejimi” ve “derin devlet” ile mücadele adı altında jölelenmi$ saydamlarla renklendirerek “karartmaktadır” maalesef.

Bunu yapan bazı medya kurulu$larının sahipleri, siyasi iktidar ile sadece ekonomik çıkar birlikteli#i içinde de#iller, aynı zamanda ideolojik ortaklıkları da var. Yayın politikaları, medya sahiplerinin bu kirli ittifaklarının amaçları do#rultusunda belirlenmektedir.

Bazı medya kurulu$larının sahipleri ise siyasi iktidarın mali denetim tehditleriyle a#ır baskı altına alındılar. Örne#in, Do#an medya grubuna verilen milyon dolarlık vergi cezası sadece bu gruptaki gazete ve televizyonların yayın politikalarını ve istihdam e#ilimlerini de#i$tirmedi, aynı zamanda di#er yayın kurulu$larının sahipleri için de ciddi bir tehdit olu$turdu. Siyasi iktidarın medya kurulu$ları üzerindeki baskı araçları arasında RTÜK ve

TMSF de önemli rol üstlenmektedir. Her iki kurulu$, özellikle Gezi Parkı eylemleri sürecinde siyasi iktidarın “sansür kurulu” olarak görev yapmaya ba$ladı. TMSF’nin görevi, el konulan medya kurulu$ların sahiplerinin borçlarının tahsilini sa#lamak olması gerekirken, bu yayın kurulu$larının yönetim kadrolarına yeni atamalar yaparak yayın politikalarına da müdahale etmektedir. Sonrasında TMSF; Sabah-Atv grubunun Bilgin grubundan alınıp Ba$bakanın dünürünün sahibi oldu#u Çalık grubuna devredilmesinde tanık oldu#umuz gibi; i$letmelerin sermaye yapısını da de#i$tirmekte rol oynamaktadır.

RTÜK, halkın gerçek gündemini görmezden gelen yayın kurulu$larına inat meslek ilkelerine uygun yayıncılık yapmakta ısrar eden televizyonları, çe$itli bahaneler üretmek suretiyle a#ır para cezalarıyla susturmaya kendi adamı$tır.

Gazetecilerin cezaevine konulması ve yargılanması da di#er gazetecilerin susturulması, kendilerini otosansüre tâbi tutmaları için birer tehditti.

Siyasi iktidar, bu tehdit ve baskı politikasıyla hem basın üzerinde hem de tüm ülkede bir “korku ortamı” yarattı. Böyle bir ortamda, gazeteciler artık sadece demir parmaklıkların arkasında de#il medya plazalarında da hapisteydiler. Sadece gazeteciler de#il, tüm toplum, ifade özgürlü#ü araçları kullanılamaz hale getirilerek, açık hava cezaevine dönü$türülen ülke sathında tutuklu duruma getirildi.

Ta ki Gezi Parkı direni$lerine kadar! Gezi Parkı’nda ba$layan ve tüm ülkede bir toplumsal patlamaya dönü$en barı$çıl eylemlerle, halk kendisini ifade etmenin yeni yöntemlerini üretti. Klasik medya araçlarından umudunu kesen halk, “sosyal medyayı” haberle$me ve ifade özgürlü#ünün yaygın kullanım araçlarına dönü$türdü. Devamında meydanlarda ve parklarda bir araya gelerek klasik “toplantı ve gösteri yürüyü$ü hakkını” ya$ama geçirdi.

Toplum, yaratılan “korku imparatorlu#unu” meydanlara çıkarak yıktı, fakat medyanın büyük bir kısmı hâlâ “tutukludur”. Halen medyada var olan tek $effa"ık, gözle görülmeyen fakat tüm duyu organlarıyla hissedilebilen saydam hapishanelerdir. O hapishaneler ki renkli $effaf camları bir duvar gibi tüm plazaların etrafını ku$atıyor, ülkenin hudutlarını bile a$ıyor, zihinleri sürekli etkile$im halinde denetim altında tutuyor...

Kapak KonusuKapak Konusu

3332

Nedim $ener ve Ahmet $ık “Ergenekon terör örgütüne yardım etmek” iddiasıyle tutuklandı. Soru$turmayı yürüten savcı Zekeriya Öz’ün talebiyle &stanbul 12. A#ır Ceza Mahkemesi’nce Ahmet !ık’ın &mamın Ordusu kitabınının tasla#ına el koyma kararı alındı. 23 Mart (2011) tarihli el koyma kararı uyarınca polis, kitabı yayımlayaca#ı belirtilen &thaki Yayınevi’ne baskın yaptı. Kitabın elektronik ortamdaki tasla#ı alındı, orijinali silindi.

6 Mart 2011

Amberin Zaman’ın Uludere olayı, Suriye ve eyalet sistemi üzerine yazdı#ı yazıların ardından Habertürk’teki görevine son verildi. Amberin Zaman 2011 yılında verdi#i bir röportajda “Ak Parti’ye dil uzatırsam ben de i$imden olurum” demi$ti.

2 Nisan 2013

9 Temmuz 2011

12 Aralık 2011

30 Mayıs 2012

Banu Güven, NTV’den ayrıldıktan sonra Taraf gazetesine verdi#i röportajda medya gruplarına kesilen büyük cezaların di#er alanlarda da faaliyetleri olan medya patronlarının otosansüre gitmesine neden oldu#unu söyledi.

24 Mayıs 2013

TMSF, Çukurova Grubu’nun 455 milyon dolarlık borcuna kar$ılık el koydu#u Show TV ve BMC’nin yeterli olmaması üzerine dün ak$am saatlerinde Digitürk, Sky 360, Ak$am Gazetesi ve Alem FM’in de aralarında bulundu#u 10 $irketin daha yönetimini devraldı.

Ru"en Çakır NTV’den ayrıldı. “Bu ayrılı#ın önemli nedeni Ahmet !ık ve Nedim !ener konusundaki duru$umdur” dedi.

18 Mart 2013

Hasan Cemal Milliyet ile yolları ayrılmadan önce &mralı notlarının yayımlamasını suçlayanları ele$tirmi$ ve “Gazete yapmak ayrıdır, devlet yönetmek ayrıdır. &kisi birbirine karı$tırılmasın. Kimse de kimsenin i$ine öyle karı$masın” demi$ti.

Ali Akel’in Yeni !afak gazetesindeki i$ine son verildi. Ba$bakan Erdo#an ve hükümetin Uludere katliamından sonraki tavrını ele$tirdi#i “Özür açıklanmaz, özür dilenir” ba$lıklı yazısının ardından Yeni !afak’taki kö$esini kaybetti.

Yıldırım Türker, 16 yıldır yazdı#ı Radikal gazetesindenkö$e yazısına uygulanan sansür nedeniyle ayrıldı. Türker’in “Stratejistler, Gazeteciler Devlet Kaynakları” ba$lıklı yazısı gazetede yayınlanmamı$tı.

13 A"ustos 2012

Türkiye’de Basının Son 3 Yılından Bazı Notlar

Kapak KonusuKapak Konusu

3534

12 Haziran 2013RTÜK, Halk TV, Cem TV, Ulusal TV, ve EM TV’ye Gezi Parkı olaylarında “halkı $iddete te$vik etti#i” gerekçesiyle para cezası verildi.

13 Haziran 2013Do#u$ Yayın Grubu CEO’su Cem Aydın, Gezi Parkı olaylarından sonra NTV’de ya$anan krizin ardından görevinden istifa etti.

18 Haziran 2013Takvim Gazetesi, CNN International’ın sunucusu Christiane Amanpour ile yapılmı$ gibi sundu#u bir sahte röportajı man$etine ta$ıdı. CNN’i ele$tirmek adına bu sahte röportajı yayınladı#ını ise gazetenin 14. sayfasından duyurdu.

19 Haziran 2013Sabah Gazetesi yazarlarından Alper Bahçekapılı gazete binasının önünde 6 saat boyunca “durarak” yaptı#ı protestonun ardından istifa etti. Bahçekapılı “Bundan sonra gerçekleri oldu#u gibi yansıtmayan hiçbir gazetede, Sabah dahil, yazı yazmayaca#ım. Hükümetin ve medya patronlarının baskısıyla dü$ündüklerini dile getiremeyen gazetecilerin özgürlüklerine kavu$ması dile#iyle, te$ekkürler.” açıklamasında bulundu.

Gezi Olayları Süreci

Rakamlar ne diyor?

CNN’nin uluslararası kanalı protesto gösterilerini canlı yayınlarken CNN Türk’de penguenlerle ilgili belgesel yayınlandı.

Yeni !afak gazetesi Mehmet Ali Alabora’nın yazıp yönetti#i ve oynadı#ı ‘Mi Minör’ oyununda Gezi Parkı eylemlerinin provasının yapıldı#ını iddia etti

Yeni !afak gazetesi, I$ın Eliçin’in “Dı$ mihraklar ve Mehmet Ali Alabora” adlı yazısını yayımlamadı.

Gezi Parkı Olayları sırasında 28 gazeteci yaralandı, 22’si polis tarafından darp edildi. 18 gazeteci gözaltına alındı!

22 Haziran 2013Ankara Büyük$ehir Belediye Ba$kanı Melih Gökçek, BBC Haber muhabirini hedef alarak bir twitter eylemi ba$lattı. Muhabiri &ngiliz ajanı olmakla suçladı.

27 Haziran 2013TMSF’nin el koydu#u Ak$am Gazetesi’nde kö$e yazarı olarak görev yapan Tu#çe Tatari ve Sevim Gözay’ın görevine son verildi. Tu#çe Tatari, durumu Twitter üzerinden takipçileriyle payla$arak, “An itibari ile Ak$am Gazetesinden kovulmu$ bulunuyorum. Beklenen an geldi çattı! Veda yazısı yazmama ise ‘kesinlikle’ hayır dendi. 6 senedir çalı$tı#ım gazeteden önce internet haberleri sonra insan kaynaklarının bildirimi ile haberdar oldum.” dedi.

!u an 61 gazeteci tutuklu!(Mayıs, TGS)

Ergenekon Davasından 39 Gazeteci/Yazar/TV Sahibi Yargılandı!

Zaman gazetesi muhabiri Bü$ra Erdal’ a “Ergenekon” ve “Balyoz” haberlerine ili$kin 60 dava açıldı.

KCK Davası kapsamında 33 gazeteci yargılandı!

Vedat Kur$un Azadiya Welat gazetesindeki yazıları nedeniyle yerel mahkemede önce 166 yıl 6 ay hapis cezası aldı, sonra cezası 10 yıl 6 aya indirildi. Kur$un üçüncü yargı paketi kapsamında tahliye edildi.

Radikal muhabiri &smail Saymaz hakkında açılan 14 davadan 107 yıl hapsi istendi!

Ba!ımsız bir medya, dünya çapındaki yolsuzlu!un yıkıcı etkilerini göstermek açısından hayati bir öneme sahiptir. Habercilik, güç istismarı konusunda bir kamu denetçisi olarak hareket eder –vatanda$lara yolsuzlu!a kar$ı mücadele vermelerini sa!layacak bilgiyi temin ederek insanların liderlerden hesap vermelerini talep etmelerini mümkün kılar. Her yıl düzenlenen Uluslararası "effa#ık Örgütü ve Basın ve Toplum Enstitüsü (Instituto Prensa y Sociedad, IPYS) Latin Amerika Ara$tırmacı Gazetecilik Ödülleri ile, Latin Amerika ve Karayip medyasının üstün

ara$tırmacı gazetecili!ini takdir etmekte.

2012 yılında, 3 Brezilyalı gazeteci, Latin Amerika Ara$tırmacı Gazetecilik Ödülü kazananları olarak duyuruldu. Neticede Genelkurmay Ba$kanı Dilma Rousseff’in devrilmesine sebep olan bir rapor serisi üreten gazeteciler i$lerine basit ve izole bir bilgi parçasını - Sao Paulo’daki bir lüks apartmanın satın alınması- takip ederek ba$ladılar. Daha sonra ba$ka ipuçlarına rastladılar ve sabırla takip ederek büyük bir kanunsuz zenginle$me tertibini ke$fedip açı#a çıkarmayı ba$ardılar. Bu ara$tırmacı gazetecilik

çalı$ması Brazilya için oldukça önemli bir zamanda – yolsuzluk skandallarına karı$tıkları iddia edilen 7 bakanın daha istifasının öncesinde- ortaya kondu.

Gerardo Reyes ödül jürisinin üyelerinden biri. 2013 yılı yayını için adaylıklar açılmı$ken, kendisine yolsuzluk ile ara$tırmacı gazetecilik arasındaki ba#ların yanı sıra bu alanlarda gözlemledi#i trendleri de sorduk. Reyes ayrıca “Hızlı ve Öfkeli’’ vakasıyla Peabody Ödülü kazanan Univison Network’teki ara$tırma biriminin de yöneticisi.

Ara"tırmacı gazetecili!in yolsuzlu!a kar"ı mücadeleye ne "ekilde katkıda bulundu!una inanıyorsunuz?

Bu sorunun bilimsel cevabına sahip de#ilim. Ara$tırmacı gazetecili#in yolsuzluk üzerindeki somut etkisini ölçen herhangi bir ara$tırma bilmiyorum ve birinin bu zorlu görevi dikkate alması gerekti#ini dü$ünüyorum. Ancak, faydasını de#erlendirmeye yardımcı olacak bazı çıkarımlar var, mesela medyanın iddialarının bir sonucu olarak açılan resmi soru$turmalar ya da medyada tarif edilen yönetimleri cezalandırmak için benimsenen yasal düzenlemeler. Maalesef, medya kampanyalarının sonucu olarak otoriteler tarafından ba$latılan soru$turmalar nerdeyse her zaman ar$ive kaldırılıyor ya da sulandırılıyor ve medyanın kendi yaptı#ı konu takipleri de çok zayıf. Genel olarak, ara$tırmacı gazeteciler kendi makalelerinin üretti#i ‘sosyal yaptırımlarına’ razı oluyor; ba$ka bir de#i$le, ilgili kurumlara ya da insanlara kar$ı kamu tahkiri.

Sizin, de!i"im yaratmasına yardımcı oldu!u için özellikle ilham verici buldu!unuz, geçti!imiz birkaç yıldaki yolsuzluk olaylarıyla ilgili belli bir ara"tırma raporu var mı?

2011 yılı ödülü, Brezilya’nın Paraná eyaletindeki yasama meclisinin kamu fonlarının amacı dı$ında kullanıldı#ı iddiasını ayrıntılı olarak anlatan bir raporlar serisine verildi. Ara$tırmanın sonucuna göre, milyonlarca dolar de#erindeki kamu fonu yasama meclisi tarafından farklı kanallara yönlendirilmi$ti. Yayının

ardından, Paraná’da en az 30.000 insan sokaklara döküldü ve bir $eyler yapılması için ça#rıda bulundu. O günden sonra, bakanlık soru$turmalar açtı ve skandala karı$an idareciler meclisteki koltuklarını kaybettiler. Meclis ayrıca kiralamalar üzerinde daha büyük bir gözetim ba$lattı ver kamu bilgisine eri$im sürecini geli$tirdi.

Uluslararası !effa"ık Örgütü ve Basın ve Toplum Enstitüsü (IPYS) tarafından ödüllendirilmi$ gazetecilik ara$tırmalarının neden oldu#u azımsanamayacak etkilerin çok iyi örnekleri var. Bunların arasında, önceki iki ba$kanı parmaklıların ardına koyan La Nación of Costa Rica’nın yayınladı#ı iddialar; yasaya aykırı telefon dinlemeleri yapan &stihbarat Kurumu’nun kapanmasına neden olan Kolombiya Semana dergisinin yayın dizisi; Folha de São Paulo gazetecilerinin ke$fetti#i ve kabinenin da#ılmasına neden olan Brezilya Ba$kanı’nın bir bakanının yasadı$ı zenginle$mesine dair makaleleri var.

Basın ve Toplum Enstitüsü’nün jürisinin yıllardır bir üyesi olarak, sizce, ara"tırmacı gazetecilikteki mükemmelli!i fark etmenin erdemi nedir?

Bir çabayı takdir etmenin ve egonun tatmininin haricinde, gazetecilik ödülleri, ara$tırmacı gazeteciler için bir çe$it hayat sigortasıdır. Medya sahiplerinin ve editörlerin, bu ödüllere dayanarak gazetecilere yeni projeleri ba$latmaları için daha fazla olanak sa#laması -zaman ve kayna#ı kastediyorum- çok yaygındır. Kolombiya hükümet departmanlarından birinin yasadı$ı telefon dinlemesi

hakkındaki rapor 2009 yılının ödül kazananı olarak duyuruldu. Kazanan yayın serisi, Kolombiya’nın Güvenlik &dari Dairesi tarafından, hukuki izin olmaksızın, muhalif politikacıları, sulh yargıçları ve gazetecilerin telefonlarının dinlendi#ini ayrıntılı bir biçimde anlatıyordu. Ara$tırma sonucunda, ba$savcı ve cumhuriyet ba$savcısı soru$turmalar açtılar ve neticede departman kapatıldı.

Özellikle son birkaç yılda, genel olarak ara"tırmacı gazetecilikte ve ödül için sunulan bildirilerde de!i"im gözlemlediniz mi?

Di#er jüri üyeleriyle birlikte hem%kir oldu#umuz; son üç dört yıldır veritabanı kullanımındaki artı$ın yanı sıra katliamlar, ortadan kaybolmalar ve insan hakları ihlalleri gibi talihsiz tarihsel olayların çevresindeki gerçekleri ortaya çıkarmaya dair güçlü bir ilgi var.

Hangi konu ya da ülke hakkında güzel bir gazetecilik ara"tırması okumak isterdiniz?

Bence Latin Amerika’daki ara$tırmacı gazeteciler resmi kurumlardaki yolsuzlu#a çok fazla odaklanmı$ durumdalar ve i$ özel $irketleri ihbar etmeye geldi#inde çok çekingenler. Finansal sahtekârlık, büyük yerel tekellerin %yat manipülasyonu, hizmet sektörü ve hatta medyanın kendisi, bölgenin ileri gelen sanayicilerinin sorgulanabilir manevraları ya da, somut bir konu vermek adına, çokuluslu $irketlerin ellerindeki kontrol edilmeyen madencili#in -özellikle altın- yayılması hala çok fazla dikkat çekmeyen konular olarak duruyor.

Kapak KonusuKapak Konusu

Yolsuzluk Kar%ıtı Aktivistler Olarak Ara%tırmacı Gazeteciler:

Gerardo Reyes ile Röportaj

3736

Kaynak: www.transparency.org

Çeviren: Kür"at $inik

I. Gezi Parkı Hareketi Çerçevesinde, Yeni Kitleselle"menin Dinamikleri :

Dijital Mikro-ekosistemGüncel medya ekolojisi kapsamında, Gezi Parkı Eylemleri boyunca online sivil gazetecili#in gerek Twitter gerek Çapul TV gibi spontane medya üretimleri üzerinden dijital alanda görece merkezîle$mesi, siyasi ba#lam içinde bilgi-zaman-lojistik koordinasyonunu ve harekete katılımı hızlı, basit, maliyetsiz ve ula$ılabilir kılmı$tır. Ve, var olan sosyal hareketlerin, üslup/aksiyon ekseninde temsiliyet krizini vurgulayan parlamento dı$ı muhalif siyasi görü$lerin, dijital araçlarla sosyal statü kazanmak isteyen ve eylemleri dijital platformlarda destekleyen kesimlerin, kendine ait ortak dijital mikro-ekosistemi, “Çapulcu” üst kimli#i üzerinden olu$turdu#u ve yapılandırdı#ı görülmektedir. Gezi Parkı eylemcilerini tanımlamaya ve anlamlandırmaya yönelik üretilen dijital arketiplerin (Genç Gönüllü Devrimciler, Rasyonel Gerçekçiler, Ye$iller, vs.) ço#aldı#ı ve sosyo-kültürel özellikler temelinde üretilen görsel kodlarla peki$tirildi#i dikkat çekmektedir.

Dijital Bölünme, Jenerasyon ve Spontane DuyarlılıkIntel’in 26 ilde 13-29 ya$ grubu 3.000 genç ile gerçekle$tirdi#i “Genç Türkiye Ara$tırması” Ekim 2012’de yaptı#ı nicel çalı$ma kapsamında, Türkiye’de Internet penetrasyonu olan gençler arasında gözlemlenen illere göre farklı ya$am tarzının internet kullanma kapasitesini ve bilgisini etkiledi#i ifade edilmektedir. Bu noktada, Gezi Parkı eylemleri süresince, gençler arasında sosyo-kültürel özellikler temelinde dijital bölünmenin varlı#ından bahsetmek ve toplumsal huzursuzlukların kitleselle$mesinin ileti$im alanında kompozit bir yapıya sahip oldu#unu iddia etmek mümkündür. Dolayısıyla, 10-15 yıllık dönemdeki dönü$ümleri/de#i$imleri tanımlamak adına görece stereotiple$tirilen Y Jenerasyon ya$am tarzı temelinde kitleselle$menin ana aktörlerinin taleplerini anlamlandırmaya çalı$mak , bütüncül bir kriz çözümünü beraberinde getirmemektedir. Ve, sivil hareketlerin, meslek odalarının, sendikal örgütlerin, futbol kulüplerinin, alternatif sol grupların hareketi destekleyici spontane duyarlılıklarını anlamlandırmakta yetersiz kalmaktadır.

Kapak KonusuKapak Konusu

Yeni Kitleselle%me Dinamikleri, Gezi Parkı Hareketi ve

Likitle%en Katılımcı Demokrasi

3938

Yazan: Cemre Mutlu

“Sessizlik Döngüsü”nden Çıkan Kitle15 Haziran 2013 tarihinden itibaren gerek polisiye müdahale alanının parlamento-dı$ı siyasi alan aleyhine geni$lemesiyle gerek siyasi kriz ileti$imi stratejileri kapsamında gerçekle$tirilen balkon konu$maları, “milli iradeye saygı mitingleri” ve ayrı$tırıcı, ulusalcı söylemler temelinde siyasi alana stabilite kazandırma kaygısına kar$ın, toplumsal huzursuzlu#un arttı#ı ve gençlik hareketinin yaratıcı orta sınıf hareketine sessizlik döngüsünden çıkan bireylerin katılımıyla dönü$tü#ü dikkat çekmektedir.

Of%ine Alanda Lidersiz Grupla"ma ve Oto-Örgütlenen Temsil GruplarıBilgi Üniversitesinin 3.000 ö#renciyle 20 saatte gerçekle$tirdi#i yüz yüze anket çalı$masına göre, anket katılımcılarının % 70’inin kendini hiçbir partiye yakın hissetmeme yönündeki tanımlaması, Gezi Parkı’na ili$kin müzakere sürecinde olu$turulan delegasyonların hareketi temsil etme kapasitesi üzerinden ve 15 Haziran 2013 sonrası hareketin Halk Forumlarında iller içinde ve iller arası yerelle$mesiyle görünürlük ve gerçeklik kazanmaktadır. 5 Haziran 2013 tarihinde Ba$bakan Yardımcısı tarafından kabul edilen Gezi Taksim Platformu Delegasyonu’nun ve sözcüsünün hareketi temsil etme kapasitesinin Twitter ve Facebook üzerinden sorgulanması, Taksim Gezi Parkı’nda sol grup Kaldıraç tarafından da#ıtılan el ilanları dikkate alındı#ında, Gezi Parkı Hareketi dahilinde oto-örgütlenen temsil gruplarının amaçlarda öncelik yönünden farklılık gösterdi#i; %ziksel siyasi $iddetin biyolojik ve psikolojik risklerine kar$ı tepkide ise uzla$tı#ı görülmektedir.

Bilinçdı"ı Yaratıcılık ve Yaratıcı SınıfVarolu$çu ve psikanaliz çalı$malarıyla tanınan Rollo May’in kullandı#ı “bilinçdı$ı yaratıcılık” kavramı genç eylemcilerin online örgütlenme sürecine ı$ık tutar niteliktedir. Ki$isel eforlarla günlük hayatta kazanılan ileti$im araçlarını yaratıcı ve inovatif kullanma kapasitesi sayesinde ortak dil, slogan, hareket ve duyarlılıklara ili$kin görsel kodlar olu$turulması, yeni kitleselle$me sürecinde, bilinçdı$ı yaratıcılı#ın sosyal bilinci dönü$türmesi $eklinde yorumlanabilmektedir. Bu çerçevede, Gezi Hareketi’ne ili$kin üretilen yaratıcı,

katılımcı, kültürel görsel kodlar üzerinden dijital platformlarda olu$turulan global sohbet konseptini yaygınla$tırdı#ı ve bireysel ve kolektif sosyal bilinci dönü$türdü#ü dikkat çekmektedir. Bu noktada, siyasi $iddet araçlarının (TOMA, biber gazı, basınçlı su, vb.) ve 2-3 Haziran 2013’te ötekile$tirme söyleminin (Çapulcu, %50’nin evde zor tutulması, vb.) görsel kodlarla sembolle$tirildi#i, direni$ kimli#ine küresel nitelik kazandırıldı#ı ve direni$ kimli#ini global sohbet objesi haline getirdi#i görülmektedir.

II. Likitle"en Katılımcı Demokrasi

Likit demokrasi, uygulamada demokratik hakların esnekle$mesini ve güvensizle$mesini ifade eden bir kavram olmasına ra#men, Gezi Parkı Hareketi dahilinde, söz konusu kavrama, alternatif bir içerik üretmek mümkündür. Gezi Parkı Hareketi’nin lidersiz olmasına paralel olarak, toplumsal iradenin kendini görünür kıldı#ı uzla$ma alanları ve tepki alanları arasındaki akı$ın spontane, hızlı ve “çabasız” gerçekle$ti#i ve kentsel alan dahilinde kent ve imar projelerine yönelik uzla$ma kriterlerinin toplumsal iradenin spontane olarak ortaya koydu#u özgürlük, sosyo-kültürel farklılıklar dikkate alınarak geni$ledi#i görülmektedir. Bu ba#lamda, kamusal alanın siyasi ve legal sınırlarının katılımcı demokrasi mekanizmalarının sınırlarını belirlemede yetersiz kaldı#ı, yeni ileti$im ve enformasyon teknolojilerinin kullanımının sosyal alandan siyasi alana kaymasıyla siyasi bilincin hem tekrar kurgulanması hem de data en"asyonunun gerekli kıldı#ı Fact-checking pratikleri nedeniyle konu$ma/ifade özgürlü#ünün kaotikle$mesi söz konusudur. Yeni ileti$im ve enformasyon teknolojilerinin katılımcı demokrasi repertuvarını geni$letti#i ve sosyal etki yaratma da ba$arılı oldu#u, Fransa’da “Gerçek Demokrasi Hareketi” (Démocratie Réelle) ve &spanya kökenli &$sizlik ve Kriz kar$ıtı Acampada Hareketlerinde de dikkat çekmektedir.

Kapak KonusuKapak Konusu

Yurtta% Gazetecili$i ve

Kolektif Habercilik Hareketleri

4140

Yazan: Pelin Erdo!an

Bilgiye eri$im bir hak olmanın ötesinde bugün bir temel ihtiyaç haline geldi. Artık hepimiz haberi, bilgiyi en kısa en çabuk $ekilde elde etmenin yollarını arıyor, talep ediyoruz. Hız ve teknoloji ça#ı bu taleplerimize yeni araçlar üretirken toplumsal hareketlerin etkileri de bu araçları yeniden $ekillendiriyor, ve hatta bu araçlar ile eklemlenerek birbirini güçlendiriyor.Son yıllarda yurtta$ gazetecili#i ve kolektif habercilik pratikleri de bunun en anlamlı

örneklerinden. Anaakım medyada yer bulmayan, sansüre u#rayan “ötekinin” deneyimi bizzat yurtta$ların muhabirlik yaptı#ı bu hareketlerde yer buluyor. Medyada $effa"ık ve sansürsüz yayıncılık bu mecralarda savunulup, cisimle$tirilmeye çalı$ılıyor.

140journos, Ötekilerin Postası ve Çapul TV son zamanların en çok takip edilen yurtta$ habercili#i portalları...

140journos140journos, Ocak 2012’den bu yana gönüllü yurtta$ habercili#i yapan bir platform. &smindeki “140” Twitter’ın 140 karakter sınırının, “journos” ise gazetecilerin kar$ılı#ı.140journos’un muhabirleri anaakım medyada %ltreli habercili#e kar$ı bir alternatif sunmaya çalı$tıklarını belirtiyorlar. Gönüllü muhabirler aracılı#ı ile Twitter’da tek bir sayfa üzerinden yaptıkları payla$ımlarla olayları yerinden ve anında bildirmeyi amaçlıyor. Davaları takip ediyor, geli$meleri anında aktarıyorlar. !u ana dek KCK, OdaTV, Devrimci Karargah, !ike davalarından, 19 Ocak Hrant Dinki anma yürüyü$ünden, LGBTT konferanslarından canlı bildirimler yaptılar.140journos ayrıca akıllı telefon ve tablet bilgisayarda kullanmak üzere uygulamalar da geli$tirmeye çalı$ıyor. Ekip bu $ekilde medya-okur ili$kisini tüketimden çıkarmak üzere de katkı sunacaklarını dü$ünüyor.Haberin do#rulu#unu teyit etmek de yine yurtta$ muhabirlerin sorumlulu#unda. Olay yerinin çevresindeki kullanıcılar güncelleme ve düzeltmeleri yapan muhabirler olarak bu a#da yer alıyor.

Ötekilerin Postası2012 yılında gerçekle$en açlık grevleri sırasında medyanın yeterli bilgi akı$ını sa#lamaması bir grup aktivisti harekete geçirmi$ ve Facebook ve Twitter üzerinden açtıkları Açlık Grevi Postası sayfaları üzerinden yayın yapan bir platform olu$turmalarını sa#lamı$tı. Bu sürede özellikle ajite edilmi$ mesaj ve yorumlar yerine yalnızca bilgi payla$ımı yapılmasına özen gösterildi#ini belirtiyor sayfa yöneticilerinden Emrah Uçar.

Açlık grevinin sonlanmasının ardından sayfanın takipçilerinin de deste#i üzerine sayfanın yöneticileri “Ötekilerin Postası” adıyla devam etmeye karar verdi. Ötekilerin Postası da do#rudan ilk elden gelen haberleri takipçilerine ula$tırmaya çalı$ıyor. Haberlerin yanı sıra kampanyalar, eylemler, etkinliklik duyuruları da sayfada payla$ılıyor.Emrah Uçar Açlık Grevi Postası’nı anlattı#ı bir programda tek korkularının “sosyal medyada geli$tirilen aktivist ajandanın insanların sokaklarda yürütmesi gereken mücadeleleri pasi%ze etmesi oldu#unu” söylüyordu. Son zamanlarda ya$anan geli$meler bize bu gibi çekincelerin de artık dönü$tü#ünü gösteriyor. Öyle ki sosyal medya soka#a çıkmanın birlikte hareket etmenin yeni ve etkili bir kanalı oldu.

Çapul TVGezi Parkı eylemleri sırasında olu$turulan bir alternatif medya kanalı Çapul TV. &smi de yine bu eylemler sırasında Ba$bakan Tayyip Erdo#an’ın eylemciler için kullandı#ı “çapulcu” nitelemesinden geliyor.Çapul TV tamamen gönüllülük esası ile çalı$maya ba$ladı ve bu $ekilde sürekli yayına devam etmesi hede"eniyor. Yayına ba$ladı#ı ilk hafta içerisinde 1 milyon izlenme sayısını a$tı. Gezi Parkının bo$altılmasından sonra, semt parklarında devam eden açık forumlardan haberleri de duyurmaya devam ediyor. Forumlar capul.tv’ den izlenebiliyor. Twitter üzerinden de takipçilerine Gezi Parkı sürecinde haberleri ula$tırmaya devam ediyor. Haberlerini sivil toplum kurulu$larındaki kaynaklarından edindikleri bilgiler ve internetten kontrol ederek aktarıyorlar.

Yolsuzlukla Mücadelede %yi Örnekler

Gizli Günlükler

42

9 Haziran 2010 tarihinin ak$amında, Güney Brezilya eyaleti Paraná’nın halkı soka#a döküldü, 30 000 ki$i gecenin so#u#una aldırmadan soka#a çıktı, aynı anda 15 $ehirde de protestolar devam ediyordu. &çlerinden bazıları $effa"ı#ın daha geni$ bir alanda görülmesi için pankart açarken, di#erleri eyaletlerinin bayraklarını sallayıp yerel bir grubun $arkılarını söylüyordu. Bazılar kostümler içindeydi, bazıları ise milli mar$larını söylüyordu. Göstericilerden biri etrafındaki gürültüye aldırı$ etmeden onunla röportaj yapan muhabire o günün Paraná’nın tarihi dönü$ümü için önemli bir adım oldu#unu söylüyordu.

Göstericilerin tepkisi ‘Gizli Günlükler’ e(Diarios Secretos) yönelikti; 4 Brezilyalı gazeteci tarafından yazılan sarsıcı bir ara$tırmacı gazetecilik projesi. James Alberti, Katia Brembatti, Karlos Kohlbach ve Gabriel Tabatcheik eyaletin meclisinde görülmü$ en büyük skandalı açı#a çıkarmı$lardı.

&ki sene boyunca bu gazeteciler eyalet meclisinin harcamaları üstüne ara$tırma yapıp veriler toplamaktaydı. 750’den fazla meclis görü$mesini tarayıp ,meclis üyelerinin maa$ kayıtlarını - ki bu 15000’den fazla doküman demekti- analiz edip toplamı$lardı. Ara$tırmalarını tamamladıktan sonra raporlarını ülkenin haber a#larına iletmi$lerdi.

Yaptıkları haber ülkedeki binlerce insanı adalet arayı$ı içinde soka#a döktü. Ölmü$ çalı$anların hala maa$a ba#lı olmasından, ‘hayalet çalı$anların’ i$e alınıp her ay i$verenlerine havale ettikleri bir maa$a sahip olması gibi çevrilen çe$itli oyunlar, milyonlarca doların halkın elinden nasıl çıkıp özel banka hesaplarına aktarıldı#ını gözler önüne seriyordu.

Habere devlet erkanından gelen tepki büyüktü. Skandala karı$mı$ yöneticiler i$lerini kaybetti ve cezai soru$turmalar ba$latıldı. Eyalet meclisi i$e alımlar konusunda daha dikkatli yönetmelikler olu$turdu ve vatanda$ların bilgiye eri$imi kolayla$tırıldı. Haberi yapan gazetecilere göre, meclisteki çalı$an sayısında 1000 ki$ilik bir azaltmaya gidildi. Çalı$an sayısındaki bu azalmanın, eyalete ayda 5 milyon ABD doları kazandıraca#ı tahmin ediliyor.

Uluslararası !effa"ık Örgütü ve Basın ve Toplum Enstitüsü (Instituto Prensa y Sociedad), Brezilyalı gazetecilere 2011 yılının Latin Amerika’nın Ara$tırmacı Gazetecilik ödülünü verdi. !effa"ı#ın gücünü gösteren bu olay, ba#ımsız gazetecili#in, yurtta$ların bilgiye eri$imine nasıl yardımcı oldu#una, adaletsiz düzene meydan okuyup, de#i$ikli#in talep edilebilece#ine örnek olmu$tur. Bir eylemcinin sözleriyle, “tarih harekete geçmi$tir.”

Kaynak: www.transparency.org

Çeviren: Kardelen Günaydın

AB Kö$esi

Avrupa Birli$i’nde !effa"ık ve Eti$in Yeni Kuralları

44

!effa"ık, hesap verebilirlik ve etik kodlar Avrupa Birli#i’nin dinamik gündemlerinden biri olmaya devam ediyor. Bu prensiplerin geli$tirilmesi ve uygulamaların sürdürülebilir hale gelmesi için çe$itli alanlarda yeni düzenlemeler kabul edildi.

Bu düzenlemelerden biri parlamenterleri “"effa%a"tırmaya” yönelik.

Avrupa Parlamentosu (AP) 17 Nisan’da AP üyelerinin hediye alma ve davetlere katılma gibi etik risk ta$ıyan durumlarını denetleyecek bir etik kodlar dizisi hazırladı.

Bu yeni düzenlemeye göre parlamento üyelerinin katıldı#ı, masra"arı 3. $ahıslarca kar$ılanan tüm etkinliklerin beyan edilmesi

gerekiyor. Bunun yanında “hediye” tanımına da netlik kazandırılırken parlamento üyelerinin kabul etti#i hediyelerin de açıklanması bekleniyor. Bu beyanatlar Avrupa Parlamentosu’nun websitesinde de yayınlanacak. Düzenlemenin Temmuz ayından itibaren geçerli olaca#ı duyuruldu.

Uluslararası !effa"ık Örgütü Avrupa Birli#i o%si geçti#imiz yıl parlamenterlerin etik kodlara ne derece uygun davrandı#ının izlenmesi için Danı$ma Komitesinin rolünün güçlendirilmesi gerekti#i ça#rısını yapmı$, parlamenterlerin aldı#ı hediyelerin açıklandı#ı bir websitesinin olu$turularak $effa"ı#ın sürekli sa#landı#ı ve korundu#u bir mekanizmanın kurulmasını önermi$ti.

Yazan: Pelin Erdo!an

Hukuk Kö$esi

45

Avrupa Parlamentosu üyelerinden Hans Peter Martin de düzenlemeden önce bu alanda $effa"ık getirilmesine öncülük etmi$ ve proaktif açıklamaları ile parlamenterlerin kabul ettikleri hediye ve davetlerin izlenmesinin gereklili#ini ortaya koymu$tu. Hans Peter Martin, son iki yılda davet aldı#ı 1427 etkinlik oldu#u beyanında bulunmu$ ve davetlerin toplam maliyetinin de yakla$ık 65.000 Euro oldu#unu açıklamı$tı.

Bir di#er düzenleme ise kurumların raporlama yükümlülükleri üzerine.

AB içinde muhasebe standartlarının uluslararası boyutlara ta$ınması ve uyumla$tırılmasını sa#layan ve Muhasebe Yönergeleri (Dördüncü ve Yedinci Yönergeler) olarak bilinen düzenlemelere %nansal olmayan raporlama ve buna ili$kin bilgi payla$ımını hede"eyen yeni kurallar eklendi. Buna göre $irketlerin çevresel, toplumsal, çalı$an ili$kilerine dair, ve insan hakları, yolsuzlukla ve rü$vetle mücadeleye yönelik politikaları, risk alanları ve bunların sonuçlarına dair düzenli açıklama yapması gerekecek. Bu düzenleme 500’den fazla çalı$anı olan $irketleri kapsıyor.

Avrupa Komisyonu’nun iç piyasa ve hizmetlerden sorumlu üyesi Michel Barnier, halihazırda Avrupa Birli#i içerisinde bulunan $irketlerden yalnızca %10’unun %nansal olmayan bilgi payla$ımını düzenli olarak yaptı#ını belirtiyor.

Muhasebe standartlarıyla ilgili bir ba"ka düzenleme de do#rudan maden ve do#al kaynak i"leme sanayini denetlemek üzere yaptırımları artırıyor.

Düzenlemeye göre $irketler faaliyette bulundukları ülkenin merkezi yönetim ve yerel yönetimlerine yaptıkları 100.000 Euro’dan fazla olan her ödemelerine ve her ülkedeki kazançlarına dair açıklamada bulunacaklar. Bu açıklamalar $irketin her bir projesi için ayrı ayrı yapılacak.

Avrupa Birli#i’nin bu yeni düzenlemeleri yolsuzluk, vergi kaçakçılı#ı ve muhasebe hilelerini engellemeye yönelik önlemleri geli$tirirken sosyal sorumluluk, ve kaynakların adil kullanımı gibi prensipleri de özel sektör alanında öncelikler arasına ta$ımaya katkıda bulunaca#a benziyor.

Çevre alanında sosyal sorumluluk ve $effa"ı#ı geli$tirmeye yönelik yeni tedbirler alınması yönünde de planlar sürdürülüyor. Bu kapsamda Avrupa Parlamentosu deniz ta$ımacılı#ında karbon emisyonlarının düzenli olarak izlenmesi ve azaltılabilmesi amacıyla hazırlanacak olan yasal çerçeveyi önümüzdeki aylarda tartı$ıyor olacak.

Hukuk Kö$esiHukuk Kö$esi

Adalete Eri%im ve !effa"ık

4746

Adalete eri$im çalı$maları, adalet hizmetleri temelinde toplumun bütününe etki eden iyile$tirme hareketleridir. Yargı yetkisinin, Türk milleti adına ba#ımsız mahkemelerce kullanıldı#ı ülkemizde adalet hizmetleri devlet eliyle tek elden sa#lanmaktadır. Dolayısıyla, toplumun adalet hizmetlerinden yararlanma kapasitesinin artırılmasında da en büyük görev devlete dü$mektedir. Bunun için de ülkemizde mevcut adalet hizmetlerinin iyile$tirilmesine ve adalete eri$imin önündeki engellerin kaldırılmasına yönelik çalı$malar e$ zamanlı olarak yürütülmelidir.

Sosyal devletin öne çıktı#ı 1970’li yıllarda gittikçe hız kazanan adalet reformu çalı$maları, adalete eri$im akımı olarak adlandırılmaktadır. Bu çerçevede, adalet hizmetlerinin iyile$tirilmesi için a#ırlıklı olarak adalete eri$im hakkının daha etkin kullanımına katkı sa#layacak kurumlar geli$tirilmi$tir. Adalete eri$im akımının etkisiyle geli$tirilen kurumlar sırayla adli yardım, topluluk davaları ve alternatif uyu$mazlık çözüm yöntemleri olarak gösterilebilir.

Dezavantajlı ki$i ve grupların mahkemelere ba$vuru yollarının iyile$tirilmesi ve mahkemeye ba$vuru esnasında avukatlık hizmetinden daha az masra"a yararlanabilmeleri amacıyla, adli yardım kurumu olu$turulmu$tur. Adli yardım kurumunun eksiksiz i$lemesi için devlet tarafından yeterli ödene#in ayrılması ve bu hizmetlerden yararlanacak ki$ilerin adli yardım hizmetlerinden yararlanmak için gerekli $artları yerine getirip getirmedi#inin hatasız olarak tespit edilmesi gerekmektedir. Ek olarak, adalet hizmetlerinden yararlanmak isteyen dezavantajlı ki$i veya grupların, adli yardım hizmetlerine eri$ebilmeleri için yeterli bilgilendirmenin yapılması yine bu kurumu olu$turan devletin görevidir.

Sanayile$en toplumlarda, kitle üretim ve hizmet araçlarının yaygınla$ması ile tüketim, çevre ve ileti$im ba$ta olmak üzere toplum hayatının hemen hemen her alanında meydana gelebilecek toplu hak ihlallerinin önüne geçilmesi amacıyla olu$turulan topluluk davaları da adalete eri$imin hakkının korunmasına yönelik olarak geli$tirilmi$ usulî mekanizmalardan biridir. Topluluk davaları

sayesinde hak ihlaline u#rayan ki$iler bir araya getirilmekte ve tara"ar arasında hem maddi ve hem de hukuki bakımdan güç dengesinin sa#lanması amaçlanmaktadır. Söz konusu dava türünün etkin kullanımının do#uraca#ı sonuçlardan en önemlileri hak arama özgürlü#üne destek vermesi ve içtihat birli#ine katkıda bulunmasıdır. Bununla birlikte, toplumu olu$turan bireylerin topluluk davaları hakkında bilgilendirilmesi hak arama özgürlü#üne ve adalete eri$im hakkına destek sa#lar. Topluluk davaları bakımından önemli olan bir di#er bilgilendirme ise, toplumun bu tür davaların sonucundan haberdar olmasıdır. Topluluk davalarının sonucunda verilen kararlara eri"im sa!lanması ile toplumu ilgilendiren pek çok konuda kamuoyu bilinci olu"turularak toplu hak ihlallerinin olu"madan önce önüne geçilmesine katkı sa!lanır. Karma$ıkla$an ekonomik ve sosyal hayat içerisinde, meydana gelen uyu$mazlıklar da katlanarak artarken, uyu$mazlıkların çözümüne ili$kin ba$vurulabilecek geleneksel yollar, istenen sonuca hizmet etmekte yetersiz kalmaktadır. Müzakere, arabuluculuk (uzla$tırma), tahkim gibi alternatif adalete eri$im usullerinin geneline verilen ad olan alternatif uyu$mazlık çözüm yolları, geleneksel dava yolunun a$ırı kullanımı sonucunda meydana gelen adaletsizliklerin azaltılması dü$üncesiyle, daha hızlı, basit, etkin ve daha az masra"a adalete eri$ilebilmesi amacıyla ortaya çıkmı$tır. Alternatif uyu$mazlık çözüm yolları, usul ekonomisi ilkesine hizmet etmektedir. Buna kar$ılık, alternatif uyu$mazlık çözüm yollarının, ba#ımsız mahkemeler vasıtasıyla yargı yetkisinin kullanılması, yani yargıya alternatif olarak algılanmamasının engellenmesi ve bu yolların do#ru kullanılabilmesi için toplumun bilgilendirilmesi büyük önem ta$ımaktadır.

Adalete eri$im akımı ile olu$turulan kurumlar sayesinde ortadan kaldırılmaya çalı$ılan engeller, %ziki, objektif ve subjektif engeller olmak üzere üçe ayrılabilir. Buna göre, adalet hizmetlerinin sa#landı#ı kurumların konumu ve bu kurumların iç mekânlarının amaca uygunlu#u gibi %ziki engeller birinci gurubu

Adalete eri$im, hukuki oldu#u kadar sosyal, kültürel ve politik alanlar ile de kuvvetli ba#ları olan bir kavramdır. Bu geni$ ve karma$ık a# içerisinde, devlet eliyle sa#lanan adalet hizmetlerine eri$imin en etkin $ekilde tezahür etmesi, sosyal bir hukuk devletinin öncelikli hede"erindendir. Adalete eri$imi konu alan çalı$malarda, sıklıkla “eri$imin” önündeki engellerin, sosyal devlet eliyle ortadan kaldırılması için yapılması gerekenlere odaklanılmaktadır. Bununla birlikte, adalete eri$imin önündeki engellerin ortadan kaldırılmasının bilgiye eri$imin önündeki engellerin ortadan kaldırılması ile do#ru orantılı oldu#u unutulmamalıdır. !effa"ık, hem adaletin hem de adalete eri$imin vazgeçilmez ö#esidir.

Adalete eri$im kavramı, 1970 yıllarında hukuk alanında yerini sa#lamla$tırmı$ ve önceleri $ekli ve kısıtlı biçimde adli kurumlara eri$im anlamında anla$ılmakta iken, 1970’lerin sonlarına do#ru yeni ve daha geni$ bir anlam

kazanmı$tır. Yıllar içinde adalete eri$imin anlamı geni$letilerek, toplumdaki bireylerin adaleti elde edebilmesi için hem geleneksel adalet sistemi içerisinde kolayla$tırıcı yollardan faydalanılması hem de mahkemeler dı$ında olu$turulacak me$ru kurumlar aracılı#ı ile de adalete eri$imin sa#lanması anlamında kullanılmaya ba$lanmı$tır. Hak ihlallerine kar$ı mücadelede, sorumlulukların ve çarelerin artırılmasına yönelik çalı$malara destek veren insan hakları akımının da deste#iyle, adalete eri$im de bir hak olarak tanınmı$ ve günümüz hukuk sistemindeki yerini almı$tır.

Günümüzde adalete eri$im hakkı, temel insan haklarından biri olarak kabul edilmektedir. Toplumdaki bireylerin, hukuk düzeni içinde tanınan haklarının, tam ve eksiksiz bir biçimde hayat geçirilmesi ve korunması için devlet eliyle kurulmu$ olan me$ru vasıtalara eri$ebilme hakkı olarak tanımlanabilecek adalete eri$im hakkı, dayana#ını hak arama özgürlü#ünden ve daha somut haliyle Avrupa &nsan Hakları Sözle$mesi’nin 6. maddesinde düzenlenen, “adil yargılanma hakkı”ndan alır.

Türk Hukuku’nda adalete eri$ime katkı sa#layan en temel düzenlemeler arasında, Anayasası’nın Türkiye Cumhuriyeti’nin sosyal bir hukuk devleti oldu#una vurgu yapan 2. maddesi ile 5., 9., 10., 36. ve 141. maddelerini sıralayabiliriz. Bu düzenlemeler ı$ı#ında, devletin temel amaçlarından biri, “…ki$inin temel hak ve hürriyetlerini, sosyal hukuk devleti ve adalet ilkeleriyle ba!da$mayacak surette sınırlayan siyasal, ekonomik ve sosyal engelleri kaldırmak…” olarak gösterilmi$tir. Adalet hizmetlerinde $effa"ı#ın sa#lanmasına yönelik olarak ise, Anayasa’nın 141. maddesinde duru$maların herkese açık olması ve kararların gerekçeli olması gerekti#i düzenleme altına alınmı$tır ve “aleniyet ilkesi” benimsenmi$tir.

Yazan: #rem Özdemir

Hukuk Kö$esi

48

olu$turur. &kinci grupta, ihlal edilen hakkın yerine getirilmesi için talepte bulunma safhasında ortaya çıkacak masra"ar, gecikme ve sürecin karma$ıklı#ı gibi objektif engeller bulunmaktadır. Son kategoride ise adalet hizmetlerinden yararlanmak isteyen bireylerin sosyal, kültürel veya %ziksel bakımdan dezavantajlı durumda olması gibi bireylerin kendilerinden kaynaklanan subjektif engeller yer almaktadır. Sayılan bu engeller sınırlı sayıda de#ildir ve örnekler ço#altılabilir.

$effa%ı!ın sa!lanması ve bilgiye eri"im hakkının toplumdaki her birey tarafından kullanılabilmesi ile adalete eri"imin önündeki engellerin hem daha kolay hem de daha hızlı a"ılması mümkün hale gelir. Adalet hizmetlerinden yararlanmak isteyen bireylerin, söz konusu hizmetlerden yararlanmak veya sadece bilgi almak için bile tek seçene#inin %ziki olarak bu kurumlarda bulunmak olması, adalet sistemini hantalla$tırmakta ve sisteme eri$imi zorla$tırmaktadır. Adalet hizmetlerinin iyile$tirilmesi kapsamında yapılacak çalı$malara ili$kin bilgi sahibi olmayan bir bireyin, bu çalı$malardan fayda sa#laması beklenemez. Bu nedenle, adalete eri$im ancak $effa"ık ve bilgiye eri$im hakkının sa#lanması ile tamamlanır.

Geleneksel adalet sisteminde $effa"ık, aleniyet ilkesi olarak kar$ımıza çıkar. Aleniyet ilkesi, kanunla düzenlenen ayrık durumlar haricinde, duru$maların ve kararların halka açık olması anlamına gelir. Bir ba$ka deyi$le, devlet eliyle sa#lanan adalet hizmetlerinin sunulması esnasında adaletin toplumdaki her birey tarafından izlenebilmesi aleniyet ilkesinin gere#idir. Böylelikle, hem bireylerin millet adına adaleti sa#layan mahkemeleri gözlemleme fırsatı do#ar hem de key% uygulamaların engellenmesine ve mahkemelerin ba#ımsızlı#ına katkıda bulunulur. Ülkemizde ise özellikle %ziki ve subjektif engeller nedeniyle, sıradan bireylerin mahkemelere izleyici olarak katılması pek mümkün olmamaktadır. Bu engeller ise, bireylerin istisnasız her karara eri$ebilmesi için uygun ko$ulların olu$turulması ve içtihatların halkın eri$imine açık olması sayesinde ha%"etilebilir.

Günümüzde "effa%ık ve bilgiye eri"ime

katkı sa!layan en önemli unsurlardan biri elektronik medyadır. Ülkemizde, devlet tarafından sa#lanan hizmetlere tek bir noktadan eri$im imkânı sa#layan ve e-Devlet olarak isimlendirilen elektronik devlet uygulaması, kamu hizmetlerini, vatanda$lara, i$letmelere, kamu kurumlarına bilgi ve ileti$im teknolojileriyle etkin ve verimli bir $ekilde sunmak amacıyla hayata geçirilmi$tir. Devlet eliyle sunulan adalet hizmetlerine özel olarak kurulan Ulusal Yargı A#ı Projesi (UYAP) bili$im sistemi sayesinde, sistem üzerinden bireylerin adalet hizmetlerinden yararlanırken kendi yürüttükleri i$lemlerle sınırlı olarak bilgi almaları olanaklı hale gelmektedir. Böylece bireylerin adalet hizmeti sa#lanan kamu kurumlarında %ziki olarak bulunmalarına gerek kalmamaktadır. Ne var ki bu hizmet sınırlı bir hareket alanı sa#lamakta ve bilgiye eri$im anlamında beklenen fayda elde edilememektedir.

Bilgiye eri"im ve "effa%ık, adalete eri"im hakkının gere!i gibi kullanılabilmesi için vazgeçilmez unsurlardır. Bilgiye eksiksiz eri$ebilen bir toplumun üyeleri, hak ihlalleri meydana geldi#inde veya meydana gelmeden önce hem adalete eri$im hakkının kullanımında hangi vasıtalara ba$vurulabilece#ine hem de adalet hizmetlerinden faydalanırken devlet eliyle sa#lanan ek imkânlara ili$kin bilgilere sahip olacaktır. Ayrıca $effaf bir adalet sisteminde, adalete eri$imin önündeki engeller, belli ölçüde bilgiye eri$ebilen bireyler tarafından da ortadan kaldırılabilecek, devletin yükü ha%"etilmi$ olacaktır.

Bilginin topluma eksiksiz bir biçimde sunulması ve $effaf bir adalet sisteminin olu$turulması sayesinde, bireylere adalete eri$im haklarını kullanmaları için hem güç hem de sorumluluk verilmi$ olur. Haklarını bilen bireylerin, bu haklarını tam ve eksiksiz biçimde hayata geçirmeleri ve korumak için devlet eliyle kurulmu$ olan me$ru vasıtalara eri$ebilmeleri, bilgiye eri$emeyen bireylere göre daha kolay, hızlı ve masrafsız olacaktır. Sonuç olarak, adalete eri"imin önündeki engellerin, bireylerin bilgiye eri"imi vasıtasıyla ortadan kaldırılmasına yönelik çalı"malar, devletin yargı alanındaki yükünü ha&%etmede de en etkin yollardan biridir.

Kültür SanatKültür Sanat

Prag Corrupt Tour: Kültürel Miras Olarak Yolsuzluk ve Gizli Aktivizm

5150

Safari : Çek partilerini etkileyen i$ adamları, lobicilerin ev ve o%sleri ; (II) Prag’ın Üç En’i : Blanka Tüneli, Prag City Hall, Wenceslas Square devam eden/güncel olan üç yolsuzluk davası ; (III) Hukukun e$i#indeki Hastane : VIP Hizmeti verdi#i öne sürülen üç hastane ; (IV) Vah$i Usti-nad-Labem : Ülkenin en fazla yolsuzluk yapıldı#ı iddiası ileri sürülen Usti Bölgesi. 2-3 saat süren turların ki$i ba$ı ücreti ise 27 '. Sourek’in belirtti#ine göre, Avusturya, Canada ve &talya ba$ta olmak üzere turları, kendi yolsuzluk tarihselliklerine entegre etmek isteyen ülkeler de mevcut gözüküyor.

Çek Cumhuriyeti’nin “Kültürel !stisnası” Yolsuzluk ve Gizli Aktivizm Corrupt Tour?

Corrupt Tour, yolsuzlu#un kültürel boyutlarını ön plana çıkaran yeni bir yolsuzluk paradigması kurguluyor. Çek Cumhuriyeti’nin ‘kültürel istisnası” ya da ‘kültürel deneyim objesi’ olarak yorumlanan yolsuzluk döneminden bahsetmek, yolsuzluk nostaljisi ve ça#da$ sosyo-ekonomik gerçeklikleri birle$tirerek Çek seçmenlerinde sosyal ahlak olu$umuna katkı sa#lıyor ve kolektif bilinci yükseltme i$levi görüyor. Corrupt Tour’un sundu#u turistik aktivite, yolsuzluk ve rü$vetin zaman-mekânsal uzamda gerçekli#ine dair alternatif bir söylem de geli$tirilmesine imkan tanıyor. Öyle ki, kısa süreli medyatize edilen ve mekânsal uzamından arındırılan

yolsuzluk skandallarına kar$ılık, düzenlenen turlar aracılı#ıyla yolsuzlu#a ve rü$vete bir suç olarak mekânsal uzamda tarihsel süreklilik kazandırılıyor. Bu noktada, suça tarihsel süreklili#inin mekân ve suçluların sosyal portresi üzerinden kazandırılmasının, belirli ki$ilerin Çek Cumhuriyeti’nin “uluslararası yolsuzluk sembolleri” haline dönü$mesine neden olup, TI’in 2012 Yolsuzluk Algısı

Endeksi’nde 176 ülke arasında 57. sırada olan Prag’ın yolsuzluk tarihine ili$kin stereotiplerin güçlenmesine de zemin hazırlayabilece#i dü$ünülebilir.

Çek Cumhuriyeti’ndeki yolsuzlu#u kültürel bir tüketim mekanizması içinde ‘yerelle$tirerek’ sunan Corrupt Tour, ekonomik gerçekliklere ili$kin suçlama ve sorgulama sürecini ritüelle$tirerek suça kar$ı tepkileri sarkastik ve romantik bir üslupla geni$ bir tarihsel ba#lamda anlatıyor. Bu noktada, tur rehberlerinin giydi#i polis üniforması türevi kostümler, ritüelle$tirilen sorgulama sürecinde, i$levsel oldu#u kadar sembolik bir anlam kazanıyor. Kostümler, Corrupt Tour yetkililerinin hem kamu hizmeti bilinciyle ve $effa"ık prensibiyle çalı$tıklarına vurgu yaparak katılımcılarda kolektif güven duygusu olu$turmak hem de günlük kamu düzeninin profesyonelle$mi$ tarafına dikkat çekmek adına araçsalla$tırılıyor. Fakat Çek Cumhuriyeti’ndeki kamusal hizmet niteliklerini, ticari nitelikli (suç temalı) turlar düzenleyen turizm $irketi Corrupt Tour’un idealize ederek ifadelendirmesi kamu eti#i açısından bir takım gri alanların olu$masına neden olabiliyor: kamusal hizmeti sunan kurum ve idari yönetimlerin me$ruiyetinin siyasile$en kamusal alan(lar) içinde yeniden yapılanması; kamusal alanın kurumsal sınırlarının yeniden belirlenmesi; kamu ve özel sektörde örgütsel de#erlerden kaynaklı etik algısının olu$turdu#u belirsizlik dahilinde yolsuzluk algısının $ekillenmesi gibi. Örnek olarak, Prag’da VIP sa#lık hizmeti sundu#u iddia edilen devlet hastanesi Motol’a, 13 !ubat 2012’de Corrupt Tour’un düzenledi#i ticari nitelikli turistik tura kar$ılık, gezinin tedavi alanlarında yapılması ve kamusal alan olan Motol Hastanesi’nin ticari amaç için kullanılmasına kar$ılık istedi#i zarar talebi, kamu eti#i ile özel sektör eti#inin çatı$ma alanını somutla$tırmaktadır.

Corrupt Tour nedir?

Ocak 2012’de felsefeci ve çevirmen olan 39 ya$ındaki kültürel giri$imci Petr Sourek tarafından Prag merkezli kurulan turizm ajansı Corrupt Tour, sarkastik bir üslupla, kurumsal ve prosedüral çerçevede gerek OECD gerek AB Direkti"erinde tanımlanan ve ortak kabul gören ‘Global Yolsuzluk’ kavramlarına kar$ılık ‘kültür olarak yolsuzluk’ paradigmasına Prag üzerinden sosyal gerçeklik kazandırmaya katkıda bulunuyor. Corrupt Tour’un kurucusu Petr �ourek ve organizatörünün (Pavel Kotyza) verdi#i gazete röportajlarından yola çıkarak, turizm $irketinin amaçları $u $ekilde sıralanabilir:

Çek Yolsuzlu#unu UNESCO’nun Dünya Kültürel Miraslar listesine sokmak; i$ alanından beslenen yolsuzlu#a kar$ılık, yolsuzluktan beslenen bir i$ alanı yaratmak; turlara katılan yabancı ve yerli turistlerin sosyal ahlâk ve kamusal farkındalık yönünü tur mekânlarında spontane olu$an kamusal tepki alanları dahilinde geli$tirmek.

Turlar, Çek Cumhuriyeti’nin iki büyük partisi CSSD ve ODS’nin parti sembollerinde yer alan turuncu ve mavi renklerinin bulundu#u polis üniforması türevi kostüm giyen rehberler aracılı#ıyla gerçekle$tiriliyor ve katılımcılara dört farklı tur seçene#i sunuluyor: (I) Prag “Crony”

Hazırlayan: Cemre Mutlu

Kent Esteti#i Açısından Corrupt Tour: Soylula"tırmaya Kapalı Tepki?

Yolsuzluk ve rü$vet skandallarının mekânsal izlerini görünür kılmaya katkı sa#layan Corrupt Tour sayesinde, villalar üzerinden yolsuzlu#un kent tarihi içerisinde anıtsalla$tırıldı#ından da bahsetmek mümkündür. Kentsel kalkınma döngüsünün üç aya#ının ula$ım a#ları, soylula$tırma/kentsel dönü$üm projeleri ve kent projelerinin arka planında yer alan üst sınıfın dahil oldu#u yolsuzluk/rü$vet skandalları oldu#u dü$ünüldü#ünde, Corrupt Tour’un göreceli olarak “kent hakkını” savunmak adına literatür geli$imine katkıda bulundu#u söylenebilir. Öyle ki, tercih edilen tur mekânları arasında geleneksel turizm $irketleri tarafından vurgulanmayan fakat ‘beyaz yakalı suçlara’ ve siyasi yolsuzluk skandallarına mekân olu$turan kent alanları ön plana çıkmaktadır: Çek Ba$bakanı Mirek Topolánek’in danı$manı ve arkada$ı Marek Dalìk’in villası, $ehrin altından geçmesi planlanan yüksek bütçeli Blanka Tüneli, Prag’da satılan her toplu ula$ım biletinden kâr elde etti#i iddia edilen Ivo Rittig’in villası... Prag valisi Bohuslav Svobada’ya göre ise, Corrupt Tour’un düzenledi#i turlar rahatsız edici olmasına ra#men, “de#i$imi göstermek” adına bu tür faaliyetlere izin verilmesi gerekiyor. Corrupt Tour kurucusu PetrSourek ise, Corrupt Tour’un düzenledi#i gezilerin ardından, bazı yolsuzluk mekânlarının yıkıldı#ını, siyasetçilerin “yolsuzluk mirasını korumaya” özen göstermesi gerekti#ini vurguluyor.

Kaynaklar

Rigby J. , Prague’s scandalous side, Telegraph UK, 26

Ocak 2013. Eri$im: 25 Mayıs 2013. [URL: http://www.

telegraph.co.uk/travel/destinations/europe/czechrepublic/

prague/9826769/Pragues-scandalous-side.html]

Visite guidée sur les hauts lieux de la corruption tchèque,

Libération, 28 Ocak 2012. Eri$im: 26 Mayıs 2013. [URL:

http://www.liberation.fr/monde/01012398732-visite-guidee-

sur-les-hauts-lieux-de-la-corruption-tcheque]

En République tchèque, la corruption attire les touristes, la

Tribune, 27 Ocak 2012, Eri$im: 25 Mayıs 2013. [URL: http://

www.latribune.fr/actualites/economie/union-europeenne/20

120327trib000690462/en-republique-tcheque-la-corruption-

attire-les-touristes.html]

Tänzer D., Cultures of Corruption – An Empirical Approach

to the Understanding of Crime, Disscussion Paper Series

No 2, 2007. [URL:http://kops.ub.uni-konstanz.de/bitstream/

handle/urn:nbn:de:bsz:352-opus-41994/Discussion_Paper_

No_2_Dirk_Taenzler_June_2007.pdf?sequence=1]

Verluise Pierre, “UE-27: La Corruption reste un de%”, La

revue géopolitique, 18 Nisan 2010. [URL: http://www.

diploweb.com/UE-27-La-corruption-reste-un-de%.html]

Kültür Sanat

52