Upload
others
View
6
Download
0
Embed Size (px)
Citation preview
RİSK DEĞERLENDİRME
BÜLTENİ
“Hasar servisi ve underwriterlar için mühendislik branşı
risk ve hasar değerlendirmeleri”
JEOTERMAL SONDAJ VE
JEOTERMAL ENERJİ SANTRALLERİ
Sayı: 2017/03
2017
Ekol Sigorta Ekspertiz Hizmetleri Limited Şirketi
Haziran 2017 Risk Grubu Bülteni
1
Jeotermal Enerji Santrallerinde Risk Değerlendirmesi
1. Jeotermal Enerji Nedir?
Jeoterman enerji yerkabuğunun çeşitli derinliklerinde birikmiş ısının oluşturdğu, sıcaklıkları
atmosferik sıcaklığın üzerinde olan ve çevresindeki yer altı ve yer üstü sularına göre daha fazla erimiş
mineral, tuzlar ve gazlar içerebilen sıcak su, buhar ve gazdan oluşan akışkanlardan elde edilen enerji
olarak tanımlanabilir. Bunun yanında “sıcak kuru kayalar” da akışkan içermemesine rağmen, ortama
su enjekte ederek ısısının uygun teknoloji ile yeryüzüne taşınması nedeniyle jeotermal enerji kaynağı
olarak nitelendirilirler.
Yerküreden iç derinliklere doğru inildikçe sıcaklık oldukça yükselmektedir. Eğer jeotermal
alanlarda sıcak kayaç ve yüksek sıcaklıklardaki yer altı suları diğer yerlere oranla daha sığ kısımlarda
bulunuyorsa bu bölge jeotermal alan olarak tanımlanır. Yukarıdaki şekildede görüldüğü gibi yer
kabuğunun inceldiği yerlerde yüksek sıcaklık taşıyan magmanın kabuğa çok yaklaşması jeotermal
alanların oluşumunu sağlar. Ayrıca meteorik (hava olaylarına bağlı) kökenli yer altı sularının birkaç
kilometre derinlerde ısınması ve daha sonra yüzeye doğru yükselmesi de bu bölgenin jeotermal alan
olarak tanımlanmasını sağlar.
Jeotermal enerji yeni, yenilenebilir, sürdürülebilir, tükenmeyen, ucuz, güvenilir, çevre
dostu, yerli ve yeşil bir enerji türüdür.
2
2. Dünyanın Jeotermal Enerji Potansiyeli
En sıcak jeotermal bolgeler volkan ve depremlerinde coğunlukla yer aldığı plaka sınırlarındadır.
En aktif jeotermal saha ates cemberi olarak bilinen Endonezya, Filipinler, Japonya, Kuzey Amerika,
Güney ve Orta Amerika tarafından sınırlanan bolgede yer almaktadır.
Filipinler’de toplam elektrik üretiminin %27’si, Kaliforniya Eyaleti’nde %7’si, Papua Yeni Gine’de 56
MWe kapasiteli jeotermal elektrik üretimi yapılmaktadır. İzlanda’da toplam ısı enerjisi (şehir ısıtma)
ihtiyacının %86’sı jeotermalden karşılanmaktadır.
3
2015 yılı itibariyle, dünyadaki jeotermal elektrik üretimi 13000 MW elektrik kurulu gücün üzerinde
olup, 106 Milyar kWh/yıl üretimdir. Dünya ülkelerinin 2050 yılı hedefi 250.000 MWe kurulu güç elektrik
üretimidir. Jeotermalin elektrik dışı kullanımı ise 2015 yılı itibariyle yaklaşık 70329 MW termal olup, 9
Milyon konut ısıtma eşdeğeridir.
Dünyada jeotermal elektrik üretiminde ilk 5 ülke sıralaması, 2015:
A.B.D.
Filipinler
Endonezya
Meksika
Yeni Zelanda
Dünyada jeotermal ısı ve kaplıca uygulamalarındaki ilk 5 ülke sıralaması, 2015:
Çin
A.B.D
İsveç
TÜRKİYE
Almanya
Nisan 2015 de Avustralya’da gerçekleştirilmiş olan Dünya Jeotermal Kongresinde, Türkiye,
jeotermal elektrik üretimi artşında % 336’lık oranla Dünyada 1. ülke ilan edilmiştir.
4
3. Türkiye’nin Kaynakları ve Jeotermal Enerji Potansiyeli
Türkiye, Alp-Himalaya kuşağı üzerinde yer aldığından oldukça yüksek jeotermal potansiyele sahip
olan bir ülkedir. Genç tektonik dönemde kazanmış olduğu çok kırıklı yapısı ve geçirmiş olduğu
volkanik faaliyetlerden dolayı jeotermal kaynaklar yönünden zengin konumdadır.
Türkiye jeotermal enerji potansiyeli
Ülkemizde potansiyel oluşturan alanların %79'u Batı Anadolu'da, %8,5'i Orta Anadolu'da, %7,5'i
Marmara Bölgesinde, %4,5'i Doğu Anadolu'da ve %0,5'i diğer bölgelerde yer almaktadır. Jeotermal
kaynaklarımızın %94’ü düşük ve orta sıcaklıklıdır ve doğrudan uygulamalar (ısıtma, termal turizm vb.)
için uygun olup, %6’sı ise dolaylı uygulamalar (elektrik enerjisi üretimi) için uygundur.
Jeotermal kaynaklar ve uygulama haritası
5
TÜRKİYE’ DE JEOTERMAL – MEVCUT DURUM (2017)
DEĞERLENDİRME KAPASİTE
Jeotermal Merkezi Isıtma (Şehir, Konut) 115.000 Konut Eşdeğeri (1033 MWt)
Sera Isıtması 3930 Dönüm (760 MWt)
Kaplıca Tesisleri, Termal Oteller Ve Devremülk Tesislerinin Isıtması
46.400 Konut Eşdeğeri (420 MWt)
Oteller, Kaplıcalar, Devremülklerde Kullanılan Termal Suyun Isı Enerjisi
400 Kaplıca (1005 MWt) (Yılda 18,5 Milyon Kişi)
Meyve Sebze Kurutma 1,5 MWt
Jeotermal Isı Pompası 42,8 MWt
Toplam Isı Kullanımı 3262,3 MWt (313.000 Konut Eşdeğeri)
Toplam Elektrik Üretimi 820 MWe (Aydın-Germencik, Denizli-Sarayköy, Aydın Salavatlı, Aydın-Hıdırbeyli, Çanakkale-Tuzla)
Karbondioksit Üretimi 240 Bin Ton/Yıl
"Jeotermal elektrik Santralleri baz yük santrallerdir. Türkiye'deki en yüksek toplam üretim
faktörü %99,4 ile Güriş/Gürmat Aydın Germencik Jeotermal Elektrik santralidir (44,7 MWe)".
Şirket Santral Bölge Tarih Güç (MW)
ÇELIKLER PAMUKÖREN JEOTERMAL ELEKTRIK ÜRETIM A.S.
PAMUKÖREN JES 2 AYDIN 29/10/2015 23
ÇELIKLER PAMUKÖREN JEOTERMAL ELEKTRIK ÜR. A.S.
PAMUKÖREN JES 3 AYDIN 20/05/2016 23
ÇELIKLER JEOTERMAL ELEKTRIK ÜRETIM A.S. PAMUKÖREN JES AYDIN 31/10/2013 45
ÇELIKLER JEOTERMAL ELEKTRIK ÜRETIM A.S. PAMUKÖREN JES AYDIN 07/08/2015 16
ÇELIKLER JEOTERMAL ELEKTRIK ÜRETIM A.S. PAMUKÖREN JES AYDIN 21/07/2015 7
ZORLU JEOTERMAL ENERJI ELEKTIRIK ÜRETIM A.S.
ALASEHIR JES MANISA 12/09/2015 34
ZORLU JEOTERMAL ENERJI ELEKTIRIK ÜRETIM A.S.
ALASEHIR JES MANISA 15/01/2016 11
ZORLU DOGAL ELEKTRIK ÜRETIMI A.S. KIZILDERE II JEOTERMAL SANTRALI DENIZLI 30/08/2013 60
6
Şirket Santral Bölge Tarih Güç (MW)
ZORLU DOGAL ELEKTRIK ÜRETIM A.S. KIZILDERE II JES DENIZLI 31/10/2013 20
TÜRKERLER JEO. ENERJI ARAMA VE ÜRT. A.S. ALASEHIR JES MANISA 25/09/2014 24
TUZLA JEOTERMAL ENERJI A.S.
ÇANAKKALE
13/01/2010 8
MTN ENERJI ELEKTRIK ÜRETIM SAN. VE TIC. A.S.
BABADERE JES ÇANAKKA
LE 24/10/2015 8
MENDERES GEOTHERMAL ELEKTRIK ÜRETIM A.S.
DORA 3 JES AYDIN 03/06/2014 17
MENDERES GEOTHERMAL ELEKTRIK ÜRETIM A.S.
AYDIN 10/05/2006 8
MENDERES JEOTERAMAL ELEKTRIK ÜRETIM A.S.
DORA-3 JEOTERMAL ENERJI SANTRALI
AYDIN 16/08/2013 17
MENDERES GEOTERMAL ELEKTRIK ÜRETIM A.S.
AYDIN 26/03/2010 10
MAREN MARAS ELK.ÜRT.SAN.VE TIC. A.S. AYDIN/GERMENCIK JEOTERMAL
ENERJI ELEKTRIK ÜRETIM SANTRALI AYDIN 11/11/2011 20
MAREN MARAS ELEKTRIK ÜRETIM SANAYI VE TIC. A.S.
KEREM JES AYDIN 16/10/2014 24
MAREN MARAS ELEKTRIK ÜRETIM SAN. VE TIC. A.S.
SINEM JEOTERMAL ENERJI SANTRALI
AYDIN 16/10/2012 24
MAREN MARAS ELEKTRIK ÜRETIM SAN. VE TIC. A.S.
DENIZ JEOTERMAL ENERJI SANTRALI AYDIN 30/10/2012 24
KEN KIPAS ELEKTRIK ÜRETIM A.S. KEN KIPAS JES AYDIN 17/09/2015 24
KARKEY KARADENIZ ELEKTRIK ÜRETIM A.S. UMURLU JES AYDIN 30/12/2015 10
KARKEY KARADENIZ ELEKTRIK ÜRETIM A.S. UMURLU JES AYDIN 31/10/2015 2
GÜRMAT ELEKTRIK ÜRETIM A.S.
AYDIN 02/04/2009 47
GÜRMAT ELEKTRIK ÜRETIM A.S. EFELER JES AYDIN 26/08/2015 47
GÜRMAT ELEKTRIK ÜRETIM A.S. EFELER JES AYDIN 01/10/2014 23
GÜRMAT ELEKTRIK ÜRETIM A.S. EFELER JES AYDIN 06/03/2015 23
GÜRMAT ELEKTRIK ÜRETIM A.S. EFELER JES AYDIN 03/07/2015 23
GÜMÜSKÖY JEOTERMAL ENERJI ÜRETIM A.S. GÜMÜSKÖY JES AYDIN 15/09/2013 7
GÜMÜSKÖY JEOTERMAL ENERJI ÜRETIM A.S. GÜMÜSKÖY JES AYDIN 04/04/2014 7
GREENECO ENERJI ELEKTRIK ÜRETIM A.S. GREENECO JES DENIZLI 31/03/2016 13
ENERJEO KEMALIYE ENERJI ÜRETIM A.S. ENERJEO KEMALIYE SANTRALI MANISA 20/05/2016 25
BEREKET JEOTERMAL ENERJI ÜRETIM A.S.
DENIZLI 04/01/2008 7
AKÇA ENERJI ÜRETIM OTOPRODÜKTÖR GRUBU A.S.
TOSUNLAR-1 JES DENIZLI 12/06/2015 4
http://enerjienstitusu.com/santraller/jeotermal-santralleri/ Türkiye’ nin Kurulu Gücü
7
4. Jeotermal Santral Yatırım Süreci Ve Aktörler
8
5. Jeotermal Kaynak Arama
5.1. Jeotermal Aramanın Amacı
Jeotermal aramanın genel amacı enerjinin ekonomik olarak üretilebileceği bir jeotermal sistemin
bulunmasıdır. Jeotermal aramacının amaçları aşağıdaki gibidir:
Bir jeotermal sahanın veya düşük sıcaklıklı akiferin yerini belirlemek.
Eğer bulunursa, bunun yarı-termal veya hipertermal olduğuna karar vermek.
Eğer bulunan saha hipertermal ise, onda suyun veya buharın hakim olduğunu belirlemek.
Bulunan saha veya akiferin, mümkün olduğu kadar hassaslıkla alan, derinlik ve olası sıcaklık
aralığını belirlemek.
Bunlardan hareketle, ısı potansiyelinin büyüklük derecesini veya bütün jeotermal kaynağın
kapasitesinin kaba tahminini yapmak ve buradan elde edilebilecek ısı kalitesini tespit etmek.
5.2. Jeotermal Yüzey Arama Teknikleri
Jeotermal enerji potansiyelinin araştırılacağı sahanın veya sahaların ayrıntılı jeolojik, jeofiziksel,
jeokimyasal ve sondaj çalışmalarının kapsamı aşağıda verildiği gibi olmalıdır;
Jeolojik çalışmalarla formasyonların litolojik, stratigrafik, petrografik ve jeolojik yapıları,
Jeofizik çalışmalarla yer altı yapısal jeolojisi,
Fotojeolojik çalışmalarla jeolojik, tektonik ve litolojik özellikler,
Jeokimyasal çalışmalar ile su kimyası ve su-kayaç ilişkileri,
Sondaj çalışmaları ile yeraltı jeolojisi, hidrotermal alterasyon zonları, hazne ve örtü kayaçların
özellikleri, formasyonların litolojik-stratigrafik ve hidrolik özellikleri araştırılmalıdır.
9
6. JEOTERMAL SONDAJLAR
Jeotermal sondaj çalışmaları kapsamında kuyu tasarımı büyük önem arz etmektedir. Kuyu
tasarımında göz önünde bulundurulması gereken hususlar ise rezervuar derinliği, üretim borusu çapı,
rezervuar akışkan tipi ve özellikleri, jeolojik ve tektonik yapı şeklindedir. Sondajlarda; jeotermal
rezervuarın derinliği ve kuyu çapına uygun makine ve pompa seçiminin yanında makine ve pompanın
kapasitesine uygun takım dizisinin seçimi de oldukça önemlidir.
Jeotermal sondajlarda genel olarak kullanılan 2 ana yöntem vardır. Bunlar;
a. Döner (Rotary) Sondaj Yöntemi:
Kendi ekseni etrafında dönerek, üzerinde
döndüğü yapıyı kesen, koparan veya öğüten döner
deliciler aracılığıyla yapılan silindirik biçimli kazı
işlemine döner sondaj denir. Sondaj matkabı bir
boru dizisinin ucuna bağlanmıştır. Sondaj dizisi
yüzeydeki döner masa tarafından döndürülür. Boru
dizisi matkabı döndürürken, boru içinde sondaj
çamuru kuyu dibine pompalanır. Kuyuya
pompalanan çamur, kuyudaki kırıntıları alarak
sondaj borusu ile kuyu arasındaki boşluktan yüzeye
çıkarır. Döner sondajlar üç boyutlu uzayda her
yönde ve her doğrultuda yapılabilirler.
b. Darbeli Sondaj:
Halat veya rijit çubuklarla, keskin ağızlı ağır bir
kazıcının formasyonun üzerine serbest bırakılarak
derinliğe doğru yapılan kazı işlemi sonucunda
oluşan kırıntıların kova vb. gereçlerle yukarı alındığı
sondaj işlemine darbeli sondaj denir. Kullanımı çok
seyrektir, yerini darbeli-döner sisteme bırakmıştır.
10
Jeotermal sondajlar yumuşak zeminlerde çamur sirkülasyonu ile yapıldığından en çok kullanılan
yöntem döner sondaj yöntemidir. Genel olarak klasik bir döner sondaj makinesinin bölümleri ve şekil
aşağıda verilmiştir.
6.1. Jeotermal Sondajlarda Kuyu Planlanması Ve Tasarımı
Dikkatli planlama sondaj işlemi için kritik bir önem taşır. Sadece maliyeti en aza indirmekle
kalmaz, beklenmedik olaylarda, yaralanmalarda ya da maddi zararlı kazalarda riski de azaltacaktır.
Planda açıklamalar ayrıntılı olmalıdır. Sondaj aşamasında kuyunun takibinde karşılaşılabilecek
sorunlara (ani geliş (blow-out) riski, birden fazla üretim zonu beklentisi varsa üretim zonlarından
kuyuya malzeme dolması, kil zonu problemleri, litolojiye göre matkap çapı ve türü seçimi,
üretim zonunun ara muhafaza borusu (casing) indirilmeden kesilmesi gibi) karşı önlemlerin
alınmasında aşağıdaki bilgiler gerekmektedir:
11
Sahanın jeolojisinin ve jeotermal amaçlı etüt çalışma raporlarının hazırlanması(jeolojik,
jeofizik, jeokimya verileri)
Muhtemel logunun incelenerek kuyunun en altından itibaren tüm parçaların belirlenmesi
Delik boyutu ve önerilen matkap ucu
Tahmin edilen sızma ve matkabın beklenen kullanım süresi
Yönlü sondaj yapılacaksa talimatları
Delinecek sıvı cinsi ve akış hızı
Muhafaza borusu indirilmeden önce ya da sondaj sırasında gerekli log
Çimentolama sonrasında ya da kuyu bitiminde gerekli test
Muhafaza borularının ağırlığı, cinsi, bağlantısı
Önerilen çimentolama programı
Muhtemel problemlere karşı alınacak önlemler
Örnek Sondaj Planı
12
6.2. Koruma Boruları (Casing)
Sondaj operasyonu ve yeraltından akışkan üretimi sırasında rezervuar üzerindeki örtü tabakaları
(zayıf, çatlaklı, gevşek ve şişen formasyonlar) kontrol altına alınmadığında kuyu problemlerine neden
olmaktadır. Sondajın istenilen çapta ve derinlikte olması ve problemsiz akışkan üretimi için bu tür
sorunlu formasyonların muhafaza boruları ile kontrol altına alınması gerekir. Kuyunun başlangıcında
geniş çaplı muhafaza boruları kullanılırken kuyu derinleştikçe muhafaza borusunun çapları kademe
kademe küçülür. Kapalı koruma boruları belirlenen derinliğe indirildikten sonra, borunun indirildiği
derinlikten itibaren yüzeye kadar boru arkası çimentolanır.
Jeotermal kuyularda muhafaza boruları aşağıdaki sebeplerden dolayı kuyuya indirilir:
Yüzey akiferini korumak için, (Mevzuatlarda yeraltı suyunun sondaj sıvıları tarafından kirlenmesini
önlemeyi gerektirmektedir)
Kuyudan daha iyi verim almak için zayıf ve çatlaklı seviyeleri kapatmakta,
Formasyonlar arası akışkan geçişini önlemek için,
Sondaj sırasında istenmeyen sıvıların kuyuya girişini önlemek için,
Sıvı basıncını kontrol etmek için,
Kuyu çağını ve üretim zonunu korumak için,
Sondaj sırasında ani gelişleri önlemek için.
13
Jeotermal kuyularda tercih edilen koruma borusu çapları, kuyu derinliğine ve akışkanın fiziksel
özelliklerine bağlı olarak ülkeden ülkeye değişiklik gösterir. Ülkemizde derin sondajlar için sıklıkla
kullanılan kuyu dizaynı aşağıdaki şekilde gösterilmiştir.
6.2.1. Kılavuz boru :
Jeotermal kuyuların koruma borusu tasarımında, kuyu başlangıcında kullanılan en dıştaki ilk boru
kılavuz boru olarak adlandırılır. Bu boru, yüzeyde sağlam olmayan jeolojik tabaka (formasyon)
oluşumlarının (alüvyon, kumtaşı, çakıl taşı gibi) ilerleme sırasında kuyu içerisine akmasını,
dökülmesini ve parça düşmesini önlemek amacıyla kullanılır. Kılavuz borunun teçhiz edilmesi ve boru
arkasının çimentolanması sonrası, ilerleme sırasında akışkanın kontrolsüz geliş yapması durumunda
kılavuz boru açık tutulur.
6.2.2. Yüzey muhafaza borusu :
Yüzey muhafaza borusu, kılavuz borudan sonra kullanılır. Temel görevi alüvyonların altında
bulunan kil, marn gibi yumuşak formasyonların gelişini önlemek, derinlerdeki akışkan ile irtibatını
önleyerek ilerleme sırasında formasyonların şişerek kuyu içerisine akıp problem yaratmasını
engellemek ve kuyubaşı emniyet vanası (BOP-blow-out preventer) ekipmanlarının montajını
desteklemektir. Yüzey muhafaza borusu, yumuşak formasyonların altında bulunan daha sert
formasyonlara indirilerek boru arkası yüzeye kadar çimentolanır.
14
6.2.3. Ara muhafaza borusu :
Ara boru, yüzey borusu ile üretim borusu arasındaki sorunlu formasyonları ayırmak için kullanılır.
Bu borunun kullanılmasının en önemli amacı, istenilen derinliğe ulaşmak için karşılaşılan sorunlu
formasyonları kontrol altına almaktır.
6.2.4. Üretim borusu :
Üretim borusu, üretim zonunun üst kısmına indirilir ve boru arkası çimentolanır. Genellikle
rezervuar basıncına dayanacak şekilde dizayn edilirler ve mutlaka basınç testi yapılmalıdır. Temel
amacı, üretim aralığı diğer formasyonlardan ayırmak ve/ya da üretim için bir kanal olarak hareket
etmektir.
6.2.5. Astar boru (Liner) :
Astar boru yüzeye kadar yükselmez, üretim borusunun içerisinde derin sondajlarda 20-30 metre
yükselecek şekilde kuyu dibine bırakılır. Akışkan üretim zonu yıkıntı yapma özelliğine sahipse bu boru
kullanılır. Şayet üretim zonu sağlam ise üretim zonuna boru indirilmez ve kuyu çıplak olarak bırakılır.
6.3. Jeotermal Ortamlardan Doğan Sorunlar Ve Çözümleri
Sondaj operasyonları sırasında, kuyu planlaması çok iyi yapılmış olsa bile bazı problemler
meydana gelebilmektedir. Birbirine yakın iki kuyuda bile jeolojik farklılıklar nedeniyle bir takım
problemlerle karşılaşılabilir.
Sondajın tasarımında karşılaşılabilecek problemler önceden belirlenmeli ve çözüm önerileri
üretilmelidir. Sondaj aşamasında ortaya çıkan problemler oldukça maliyetli olabilmektedir. Bu
problemler boru sıkışması, sirkülasyon kaybı, boşluklara sapma, boru arızaları, kuyu dengesizliği,
çamur kontaminasyonu, formasyon hasarı, matkaptan kaynaklanan sıkıntılar, ekipman ve personel ile
ilgili problemler olarak örneklendirilebilir.
6.3.1. Magmatik, Volkanik ve Metamorfik Kayaçları Delen Sondaj Matkaplarında
Karşılaşılan Sorunlar
Jeotermal sondajlar, jeotermal enerjinin daha yaygın olarak bulunduğu çok sert kayaçları içeren
anormal düşük basınçlı ve yüksek sıcaklıklı tektonizma ve volkanizmanın yoğun olduğu sahalarda
yapılmaktadır. Karşılaşılan sert kayaçlar, matkapların çok çabuk aşınmasına, sondaj dizisinde oluşan
aşırı titreşimler de yorulma ve kırılmalara neden olmaktadır. Sert kayaçların çok daha fazla ağırlık
gereksinimi ve dolayısıyla, matkaplar daha büyük yükler altında kalmaktadır. Yüksek sıcaklık,
matkapların metalik aksamlarına zarar verirken lastik aksamlarını tamamen tahrip etmektedir. Öte
yandan, kuyuya giren korozif akışkanlar da matkap ömrünü iyice azaltmaktadır. Bundan ötürü, delici
uçlarda oluşabilecek sorunlar aşağıdaki gibi gruplandırılabilir:
15
Formasyonun aşındırıcı olması dolayısıyla matkap çapı azalması,
Aynı sebepten aşırı diş ve yatak aşınmaları,
Yüksek sıcaklık dolayısıyla lastik aksamların kısa zamanda bozularak işlevlerinikaybetmesi,
Sıcaklığın 2000 °C üzerinde olması durumunda, karbon çeliklerinin akma mukavemetlerinde
azalma dolayısıyla, matkap ömrünün kısalması.
6.3.2. Yüksek Sıcaklıktan Kaynaklanan Sorunlar
Jeotermal kuyularda bulunan yüksek sıcaklık dolayısıyla sondaj çamuru, çimentolama işlemi,
çimentonun kendisi ve kullanılan koruma boruları etkilenirler.
6.3.3. Jeotermal kuyularda çamur
Hazırlanan çamur tanklardan pompaya ve buradan da yüksek basınçlı yüzey bağlantıları
aracılığıyla sondaj dizisine ve matkaba aktarılır. Buradan da sondaj dizisiyle kazılan kuyu arasındaki
boşluktan yüzeye gelir. Yüzeye gelen çamur bünyesindeki kırıntı v.b. maddeleri çeşitli ekipmanlar
yardımıyla bırakarak tekrar başa, pompa tarafından emilmek üzere emme tankına gider. Sondaj
sirkülasyon sisteminin birincil bileşenleri; pompalar, tanklar, çamur hazırlama ve karıştırma
ekipmanları ve çamur temizleyici donanımlardır.
6.3.3.1. Çamur havuzları
Sondajın sürekli yapılabilmesini sağlayan sondaj çamuru için makine montajından önce sondaj
çamur havuzları (iki adet) inşa edilir. Derin metrajlı sondaj makinelerinde çamur tankları çamur
havuzlarının yerini alır. Sondaj havuzundaki sondaj çamurunu pompalara ileten mekanizma havuzun
içindeki ağzı metal filtreli emici hortumdur.
6.3.3.2. Sondaj çamuru
Genelde bentonit ve su karışımından oluşturulan ve kuyularda karşılaşılan yüksek basınçları
dengelemek için çamuru ağırlaştırıcı olarak baritin ilave edildiği karışımdır. Sondaj işinin en önemli
parçasıdır.
16
Sondaj Çamurunun Fonksiyonları:
Kuyu tabanının temizlenmesi
Matkabın kestiği kırıntıların yeryüzüne taşınması
Sondaj durduğunda çamur içinde kalan kırıntıların çökelmesini önleme
Matkabın ve boruların soğutulması ve yağlanması
Kuyuda göçmeye ve oluk oluşmasına engel olma
Kuyu kenarında geçirimsiz bir kek oluşturma
Yüksek formasyon basınçlarını kontrol etme
Kuyuda çalışan metal boru v.b. gibi parçaları korozyona karşı koruma.
6.3.3.3. Jeotermal kuyularda çimentolama
Çimentolama işlemi; muhafaza borusu-kuyu duvarı ve kuyu kademelerinde kullanılan muhafaza
borusu duvarlarının tamamen çimento şerbeti ile doldurulması işlemidir. Çimentolanan seviyeler,
muhafaza borularının birbirleri ile ve kuyu duvarı (formasyon) ile bağ oluşturarak yük taşıma ve özel
kuyu şartlarına karşı dayanım sağlama görevi görürler.
Sertleşmiş çimento sütunu, sıcak akışkan ve gazların sebep olabileceği korozyona karşı muhafaza
borularını korur ve sıcak akışkanın muhafaza borusu dışından kontrolsüz akışını önler. Yapılan
çimentolamada boşluk kalması durumunda, sıcaklık etkisi ile muhafaza borusunda oluşacak arızalar
artacak ve önlenemeyen problemlere sebep olabilecektir.
6.3.4. Kuyu kontrol sistemi
Kuyu kontrol sistemleri formasyon akışkanlarının kuyudan kontrolsüz olarak akmasını engeller.
Sondaj akışkanı, özgül ağırlığına ve kuyunun derinliğine bağlı olarak hidrostatik basınç uygular.
Sondaj sırasında matkap, çamurun o derinlikte uyguladığı hidrostatik basıncı aşan basınçta formasyon
akışkanı içeren bir rezervuara girince, formasyondan kuyuya doğru giriş başlar ve kuyu başından da
sirkülasyon akışkanı gelmeye başlar. Eğer bu geliş uygun prosedürle önlenmezse, formasyon akışkanı
kuyu başından kontrolsüzce gelmeye başlar. Bu durum ani geliş (blow-out) olarak adlandırılmakta olup
yüksek sıcaklıktaki formasyonakışkanının hem ekipmana hem de çalışanlara zarar verme potansiyeli
oldukça fazladır. Bundan dolayı kuyu kontrol sistemi kulelerin en önemli sistemlerinden birisidir. Ani
geliş’e önlem için kuyunun devamlı olarak sondaj çamuru ile dolu olması gerekir. Ayrıca kuyudan
gelen akışkanı engellemek için kuyubaşı emniyet vanası denilen özel ekipmanlar kullanılır.
17
Kuyubaşı emniyet vanası bütün sondaj koşullarında kuyudan gelebilecek akışı durdurabilecek
kapasitede olmalıdır. Sondaj dizisi kuyudayken, kuyudan gelişi durdurarak diziyi hareket ettirebilmeyi
de sağlayabilmelidir. Ek olarak kuyubaşı emniyet vanaları, kuyu anülüsü basınç altındayken
sirkülasyona izin verebilmelidir.
6.3.4.1. Ani geliş’in Bazı Nedenleri:
Rezervuardaki pozitif hidrostatik basınç (artezyen)
Çıkış manevraları sırasında bir hidrostatik basınç düşümü formasyon basıncına olan üstünlük
dengesini bozması
Manevra gazının varlığı
Sirkülasyon kaybı (kuyuda su seviyesinin aniden düşmesi)
İlerleme esnasında kuyuda sondaj çamurunun bulunmaması
Kuyunun ısınması
Belirtileri;
Sıcaklıktaki hızlı artış,
Sirkülasyon sıvısında incelme,
Sirkülasyon sıvısında veya çamurunda kabarcıklar (gaz, buhar),
Çamur havuzu seviyesindeki yükselme
Sondaj ilerleme hızındaki artış (kuyuya giren akışkanın yarattığı ilave basınçla kırıntılar
hızla yukarı çıkar ve delme kolaylaşır.)
Motorların çalışmasındaki rahatlama
Çamur basınç göstergesinin aniden düşmesi
Kuyu basıncının aniden çok artması
Havuzlarda çamur miktarının artması
Klor iyonu konsantrasyonunun (tuzluluğun) artması.
6.4. Takım Sıkışması ve Tahlisiye
6.4.1. Takım Sıkışmaları
DC’lerin veya DP’lerin bir kısmının kuyuda sıkışarak sondaj hareketini kısıtlamasına “takım
sıkışması” denir. Bu durum oluştuğunda sondaja devam edilemez.
Pratikte takım sıkışma problemi başlıca iki ana sınıfa ayrılır:
a. Basınç farklılığı sıkışması
b. Mekanik sıkışmalar
18
a. Basınç Farklılığı Sıkışması
Bu tür sıkışmalardan dolayı çok büyük kayıplar meydana gelmektedir. Oysa iyi eğitimli ve tecrübeli
bir sondaj personeli bu tür sıkışmaların daha meydana gelmesine fırsat vermeden çözebilir.
Unutulmamalıdır ki; bir sorundan kurtulmanın en kolay ve ucuz yolu problemlerden uzak durmaktır. Basınç
farklılığı sıkışması, adından da anlaşılabileceği gibi çamurun hidrostatik basıncı ile, formasyon basıncı
arasındaki aşırı farktan dolayı, gözenekli ve geçirgen bir formasyon karşısında, örneğin kumtaşı, kireçtaşı,
dolomitler gibi formasyonlarda ağırlık borularının yada muhafaza borularının formasyona yapışmasından
dolayı ortaya çıkar. Bu tür sıkışmalar aşağıda açıklanan şartların bazılarının bir araya gelmesiyle oluşur.
Çamurun hidrostatik basıncı, formasyonun hidrostatik basıncından çok büyüktür.
Dizinin yapıştığı formasyonun karşısında genellikle kalın, gözenekli ve geçirgen, kumtaşı, dolomit,
kireçtaşı gibi bir formasyon vardır.
Çamur basıncının fazla olması nedeniyle kuyu duvarında kalın istenilmeyen bir kek oluşmuştur.
Boru (DC yada muhafaza boruları gibi oldukça geniş yüzeye sahip borular) yukarıda belirtilen tipte bir
formasyon karşısında, uzun süre hareketsiz kalmışlardır.
Boruların yapışmasından önce ok az çamur eksilmesi yada kaçak olmuştur.
Basınç farklılığı sıkışmasında, takım aşağı yukarı hareket ettirilemez ve döndürülemez, fakat
sirkülasyonda herhangi bir kesilme olmaz. Çünkü, bu tür sıkışmalarda takımın kuyu tarafına dayanan
kısmında bir engelleme söz konusudur. Kuyunun tarafları serbesttir. Tamamen sıkışmış takım durumunda
ise ne sirkülasyonu sağlamak nede diziyi hareket ettirmek mümkündür.
Basınç Farklılığı Sıkışmasının Önlenmesi
Basınç farkından dolayı takım sıkışmalarına sebep olabilecek tüm faktörleri engellemek mümkün
olmasa bile bazı önemli tedbirler alınabilir. Bunlar:
Sondajın güvenliğini tehlikeye atmayacak dereceye kadar çamur ağırlığının düşürülmesi yani (Hs – Pf)
farkı azaltılarak.
Kontak alanını azaltarak.; kontak alanı daha öncede belirtildiği gibi, geçirgen formasyon ve çamur keki
kalınlığının bir fonksiyonudur. Formasyon kalınlığı değiştirilemeyeceğine göre, çamurun katı madde
miktarı ve su kaybı minimumda tutularak çamur keki kalınlığı düşük tutulmaya çalışılmalıdır. Sürtünme
faktörü, çamurun su kaybı ile doğru orantılıdır. Sürtünme faktörünü düşük tutmak için su kaybı
minimumda tutulmalıdır. Tüm bu nedenlerden dolayı petrol bazlı çamurlar takım sıkışmasına neden
olabilecek formasyonların delinmesinde çok iyi sonuç verirler.
19
Kontak alanı aynı zamanda boru gövdesinin geçirgen formasyonla sürtünme içinde bulunan yüzey
alanına bağlıdır. Birçok sıkışma problemi DC’ler civarında olmaktadır ve takım sıkışma oranlarını
azaltmak için yüzey alanı minimum olan DC’ler seçilmelidir. Spiral DC’ler düz DC’lerden %50 daha az
yüzey alanına sahiptir. Spiral DC’lerin sıkışması durumunda uygulanacak çekme kuvveti düz DC’lere
göre %50 daha az olacaktır. Spiral DC’ler düz DC’lere göre ağırlıkları %4 ile %7 daha azdır. Kontak
alanı dizide stabilizerlerin kullanılması ile azaltılabilir.
Kontak alanı ve sürtünme faktörü zaman ile doğru orantılı olara büyüdüğünden, dizinin hareketsiz
bırakılma süresi kısa tutularak takımın sıkışma olasılığı azaltılabilir. Herhangi bir zorunlu durumda
aksine bir durum olmadıkça takım aşağı yukarı yada döner durumda tutulmalıdır.
Uygun ve iyi bir hidrolik program uygulanmalıdır.
14-3/4 ve daha geniş çaplı kuyularda sondaj yaparken kırıntılardan dolayı çamur ağırlığı anülüste
kontrolsüz olarak akabilir. Bu durumda gerekirse ilerleme hızı düşürülmelidir.
Bu tür sıkışmalarda kullanılmak üzere takımın üzerinde jar bulundurulması iyi sonuç verebilir.
Takım sıkışmasına neden olabilecek formasyonlarda sondaj yaparken, çamura petrol ve ceviz kabuğu
vs. katılarak sürtünme faktörü düşürülebilir.
Mekanik Takım Sıkışmaları
Sondaj dizisi mekanik olarak :
a) Kırıntıların veya yıkıntılı formasyonların annülüsü kapatması sonucu,
b) Dizinin kuyu içine çok hızlı şekilde indirilirken, matkabın kuyu içinde köprüleme yapmış bölümlere,
veya tabana çaptan düşmüş kuyuya çarpması sonucu
c) Dizinin anahtar deliği içine çekilmesi sonucu sıkışabilir.
d) Optimum hidrolik sağlanmadan, hızlı bir ilerleme sonucu kuyunun yeterince temizlenememesi
sonucu takım sıkışabilir.
20
e) Su veya deniz suyu ile kaçaklı formasyonlarda kör sondaj yapılırken, kuyu tabanı ara ara viskoz bir
çamurla temizlenmelidir. Aksi durumda, sedimanlar yeteri hızda temizlenemediği için, matkabın
üzerinde yığılarak takımı sıkıştırabilir.
f) Çaptan düşmüş, yıpranmış matkap tarafından orijinal çaptan daha küçük çapta açılan kuyu; Daha
sonra indirilecek normal çaptaki matkaplar için sorun yaratır. Bu tür kuyularda matkap değişiminden
sonra iniş yapılırken mekanik takım sıkışmasına neden olmamak için dikkatli olunmalı ve bu
seviyeler yeni matkapla orijinal çapa taranmalıdır. PDC matkaplar yerine normal matkaplar
kullanılırken yada tersi durumda dikkatli olunmalıdır. Çünkü bu matkaplar farklı patternlerde kuyular
açar.
Mekanik takım sıkışmalarında, takımın kurtarılması için yapılan işlemler genelde takımın
döndürülmeye ve çekilmeye çalışılması ve eğer dizide jar bulunuyorsa jarın çalıştırılması yolundadır.
Bu işlemlerden başarılı sonuç alınmadığı durumlarda, sıkışma bölgesine organik sıvı karışımı basılır.
Şeyllerin Neden Olduğu Takım Sıkışmaları
Killer ve şeyller gibi plastik özelliklere sahip formasyonların delinmeleri büyük zorluklar yaratabilir.
Çoğu zaman bu malzemeler matkabın tüm dişlerini sararak matkabın çalışmasını engeller. Bu duruma
“matkap kafa yaptı” deriz. Yada bu formasyonlar kuyuda şişerek kuyu çapının daralmasına ve çıkış
sırasında takımın sıkışmasına neden olurlar. Bu tür formasyonlar delinirken her 4 -5 tij ilerlemeden
sonra dizi 60 – 70 metre yukarı çekilir ve kuyu yeniden taranır. Buna “short-trip” diyoruz. Bu
formasyonlarda asıl yapılması gereken, formasyonların şişmesini engellemektir. Bunu sağlamanın en
kolay yolu iyi bir çamur hazırlanması ve su kaybının azaltılmasıdır. Çamurun su kaybının yüksek
olması halinde formasyona filtre olacak sular, kil ve Şeyllerin şişmesine neden olacaktır. Eğer
formasyon zayıf çimentolu ve çimento maddesi suda çözünebilen bir formasyonsa bu durumda kuyu
yıkılarak takımı sıkıştıracaktır.
Böyle bir durumdaki takımı kurtarmak için spot enjeksiyonu denenir. Başarılı sonuç alınamazsa
takım çözülür ve geri kalan kısmın wash-over yapılarak alınması gerekebilir.
Çamur Kaçaklarının Neden Olduğu Takım Sıkışmaları
Sondaj esnasında veya muhafaza borusu indirilirken, sondaj sıvısının veya çimentolama işlemi
esnasında çimento karışımının kısmen veya tamamen (sirkülasyonun kısmen veya tamamen
kesilmesine) formasyona kaçmasına “kaçak” denir. Çamur kaçağı, çamur hidrostatik basıncının
formasyon çatlatma basıncını geçerek, formasyonda çamurun içine akabileceği çatlakların
oluşmasıyla meydana gelir. Çamur kaçağının oluşabilmesi için, çatlak boyutlarının çamurun içerdiği
katı maddelerin boyutundan büyük olması gerekir. Pratikte, çamur kaçağına neden olabilecek çatlak
boyutları (çatlak genişliği) 0,1 – 1,00 mm arasındadır.
21
Her tip formasyonda çamur kaçağı oluşması ihtimali varken, bu olasılık özellikle zayıf ve gözenekli
formasyonlarda daha yüksektir. Yumuşak formasyonlarda (örneğin kumtaşı) çamur kaçağının
oluşması, formasyonun yüksek geçirgenliğine ve düşük çatlama basıncına bağlanır. Sert
formasyonlarda ise (örneğin; Kireçtaşı, dolomit ve sert şeyller) çamur kaçağının oluşması, bu tip
formasyonların içerdiği doğal çatlaklar, boşluklar gibi nedenlere bağlanır.
Formasyonun çatlaması birkaç faktöre bağlıdır. Bu faktörler; çamurun uyguladığı hidrostatik basınç,
kayacın doğal geçirgenliği ve gözenekliliği, kayacın kopma dayanımı gibi etkenleri içerir. Çatlağın
boyutu, yönü, uzunluğu gibi konular oldukça karmaşık ve konumuzla doğrudan ilgili değildir.
Daha önce belirtildiği gibi, formasyonun çatlaması çamur tarafından formasyona uygulanan
hidrostatik basıncın formasyon çatlatma basıncını geçmesiyle oluşur. Formasyona etkiyen basıncın
fazlalaşması, dizinin hızlı bir şekilde kuyuya indirilmesiyle yaratılan piston etkisinden kaynaklanabilir.
Dizinin hızlı indirilmesinden kaynaklanan ve “surge” basıncı olarak ifade edilen basınç ve çamurun
hidrostatik basıncı toplamı, formasyonun çatlatma basıncını geçerek çamur kaçağına neden olabilir.
Yüzey formasyonlarında, formasyonun yıkanması ve yüksek ilerleme hızları sonucu çamura
karışan kırıntıların fazlalaşması çamur ağırlığını arttırarak, formasyonun çatlamasına neden olabilir.
Kaçağın önlenmesi
Kaçağın önlenerek sirkülasyonun sağlanması için aşağıdaki metotlar uygulanır:
1) Çamur yoğunluğunun azaltılarak, çamurun hidrostatik basıncının formasyon basıncına
eşitlenmesi.
2) Kaçak önleme maddelerinin (Kaçak zonlarını tıkayıcı maddelerin) çamura katılarak, kaçak
zonlarına basılması.
6.4.2. Tahlisiye
Kuyudaki alet ve diğer ekipmanların, bir bölümünün yada tamamının kuyuda kalarak sondajı yada
üretimi engellemesinden dolayı, bu engellerin kaldırılmasına yönelik olarak kuyudaki malzemelerin
çıkarılması çalışmalarına tahlisiye denir.
Tahlisiye işlemi aynı zamanda ekonomik boyutuda olan bir faaliyettir. Ekonomi tahlisiyenin devam
edip etmemesinde önemli bir rol oynar. Eğer şirket sınırsız parayı ve zamanı göze alabilirse hemen hemen
her tahlisiye işlemi başarıya ulaşabilir.
Tahlisiye işlemi tecrübe işidir. Tahlisiye için doğru malzeme ve ekipmanı seçmek ve doğru yöntemi
uygulamak hem ekonomik hem de hızlı bir sonuç alınmasına neden olacaktır. Tahlisiyenin ekonomik
sınırları aşması durumunda ise kuyu terk edilir veya saptırılabilir.
22
Başarılı bir tahlisiye için yakalanacak ve yakalayacak malzemelerin iyi ve doğru bir şekilde ölçülmesi
gerekir. Bu nedenle, sondaj kayıtları çok önemlidir. Kuyuya indirilen ve kuyuda çalışacak olan her türlü
malzeme rotary masasından geçmeden mutlaka ölçülmeli ve diş tipleri kayıt edilmelidir. Bir tahlisiye işlemi
sırasında bu bilgiler çok faydalı olacaktır.
En çok karşılaşılan ve tahlisiyeyi gerektiren halleri şöyle sıralayabiliriz:
1. DC, DP veya diğer sondaj ekipmanlarının kopması ve kuyuda kalması
2. Ağırlık yada muhafaza borularının basınç farklılığından dolayı kuyuya yapışması.
3. Formasyonun yıkılarak takımı çalışamayacak duruma getirmesi.
4. Şeyllerin şişerek takımı sıkıştırması.
Tahlisiye Malzemeleri
Anlaşılacağı gibi burada ya boru malzemelerinin yada boru dışında bir malzemenin kuyuda
kalması söz konusudur. Kuyuda kalan parçanın cins ve büyüklüğüne göre tahlisiye aleti seçmek
gerekir. Tahlisiye malzemeleri boruları yada parçaları kurtarmak üzere iki tipte tasarlanmışlardır.
Dizi ile ilgili kullanılan boru tahlisiye aletleri:
Overshotlar
Dişi yada erkek tool jointler
Erkek ve dişi tahlisiyeler
Spearslar
Parça tahlisiye aletleri
Ters Sirkülasyonlu Junk Busket
Cepli Boru (Junk Sub)
Mıknatıslar
Halatlı tutucular
Yardımcı Tahlisiye Aletleri
Yağlı Jarlar
Mekanik Jarlar
Nitrojen Jarlar
Öğütücüler
Washoverlar
Açılı dirsekler yada bağlantılar
Kesiciler
Ortalayıcı ve kılavuzlar
23
7. JEOTERMAL ENERJİ SANTRALLERİ
7.1. Jeotermal Enerjisinin Kullanım Yolları
Jeotermal sistemler ve rezervuarlar, rezervuar sıcaklığı, akışkan entalpisi, fiziksel durumu, doğası
ve jeofizik yerleşimi gibi özelliklere göre sınıflandırılır. Sıcaklıklarına bağlı olarak sistemleri üç grupta
toplamak mümkündür. Bunlar;
Düşük entalpili sistemler : < 90 °C
Orta entalpili sistemler: 90 °C - 150 °C
Yüksek entalpili sistemler : >150 °C şeklindedir.
Sistemleri sıcaklıklarına göre ayırmak mümkün olduğu gibi entalpilerine göre de iki gruba ayırmak
mümkündür.
190° C’de 800 kj/kg. olan düşük entalpili
850 kj/kg’dan büyük olanlar ise yüksek entalpili sistemler olarak gruplandırılır.
Jeotermal sistemler sınıflandırılırken, sistemin fiziksel durumuna bağlı olarakta 3 farklı rezervuar
durumu tanımlanabilir. Bunlar;
Sıvının etken olduğu rezervuarlar,
İki farzlı jeotermal rezervuarlar,
Buharın etken olduğu rezervuarlar şeklinde olur.
24
7.1.1. Doğrudan Kullanım
Jeotermal akışkanın enerjisinin ısıtmada veya sıcak kullanım suyu üretiminde kullanılmasıdır. En
büyük ikinci doğrudan kullanım alanı ise sera ısıtmasıdır. Termal turizm tesisleri de doğrudan kullanımı
oluşturmaktadır, doğrudan kullanım çerçevesinde akışkanın ısısı, endüstriyel proseslerde de
kullanılabilir. Jeotermal sistemler, gaz yakıtlı sistemlerden %48, sıvı yakıtlı sistemlerden ise %75 daha
verimlidir.
7.1.2. Dolaylı Kullanım
Elektrik üretimi için değişik buhar çevrimi uygulamaları bulunmaktadır. Suyun hakim olduğu
jeotermal sistemlerde üretilen akışkan iki fazlı olduğundan, bunların türbine girmeden önce sıcak
sudan ayrılması gereklidir. Bu çevrim dünyanın birçok ülkesinde kullanıldığı gibi Türkiye’de de
kullanılmaktadır. Bu çevrimde doymuş buhar, daha düşük bir basınçta yüzeyde bulunan
seperatörlerde ayrılır. Daha sonra türbine gönderilen buhar, burada genleşerek elektrik enerjisi
üretimini sağlar. İki fazlı akışkan daha fazla verim elde etmek için iki kademeli sperasyon sistemiyle
birlikte çift giriş basıncına sahip türbinler kullanılır. Bur da birinci kademe ayrışımdan sonra alınan
sıcak su, daha düşük basınçlı buhar, türbine ait kondansatöre verilerek elektrik üretimi bir miktar
artırılır
7.2. Jeotermal Elektrik Santralleri Çeşitleri
Çıkarılan jeotermal akışkanın haline bağlı olarak elektrik üretimi için farklı çevrimler kullanılır.
Türbinin bir enerji kaynağını, dönüş hareketine çevirmesi için buhar kullanılır. Anılan buharın direk
rezervuarlardan gelen akışkan olması durumu ya da kullanılan akışkanın farklı olması durumuna göre
elektrik santralleri üçe ayrılır. Kullanılan ikili akış- kanın kaynama noktası daha düşük olduğu için
kısmen düşük sıcaklıktaki rezervuarlarda kullanılabilir. (Rezervuarlarda en düşük sıcaklık 150°C
üzerinde olması tavsiye edilir). Bu durumda ısı değiştiriciler birinci akışkan ile ikili akışkan arasında ısı
transferini sağlarlar. Sistemler;
Direkt Buhar
Flaş Buhar
İkili Akışkan (Binary Plants) şeklindedir.
25
7.2.1. Direk Buhar Santralleri
Buhar etken rezervuarlarda; kuru, doymuş ya da aşırı ısınmış buharın direk olarak türbinde
kullanıldığı çevrimlerdir. En basit ve en ekonomik jeotermal çevrim yoğuşmasız kuru buhar çevrimidir.
Bu sistemde buhar doğrudan atmosfere atılır.
7.2.2. Flaş Buhar Santralleri
En sık karşılaşılan rezervuar tipi iki fazında beraber bulunduğu rezervuardır. Özellikle artezyen
kuyularda su ve buhar karışımına rastlanır. Çıkarılan jeotermal akışkan genellikle doymuş sıvı-buhar
karışımıdır. Bu durumlarda buhar yüzdesi yeterince yüksekse buhar sıvıdan ayrılır ve buhar türbine
gönderilirken kalan sıvıda yer altına enjekte edilir. Buhar yüzdesi düşük olduğu veya jeotermal
akışkanın tamamen sıvı fazında olduğu durumlarda püskürtmeli buhar çevrimleri kullanılır.
26
7.2.3. Çift Akışkanlı Santraller (Bınary Plants)
Düşük sıcaklıkta ve sıvı ağırlıklı jeotermal kaynaklardan elektrik üretiminde ikili çevrim diye
adlandırılan bir çevrim kullanılır. Bu çevrimde türbinde geçen aracı akışkan jeotermal buhar olmayıp
ikili akışkan adı verilen ve kaynama sıcaklığı çok düşük
olan bir akışkandır. Bu çevrimde, doymuş buhar, daha
düşük bir basınçta yüzeyde bulunan separetörlerde
ayrılır. Daha sonra türbine gönderilen buhar burada
genleşerek “ELEKTRİK ENERJİSİ” üretimini sağlar. İki
fazlı akışkanın ayrışmasından arta kalan sıcak su olarak
yeryüzüne bırakılır. Ancak işin doğrusu rezervuara suyun
tekrar basılmasıdır. İki fazlı akışkanlardan daha fazla
verim almak için iki kademeli sperasyon sistemi ile birlikte
çift giriş basıncına sahip olan türbinler kullanılır. Burada
birinci kademe ayrışımdan sonra alınan sıcak su daha
sıcak su daha düşük basınçta ikinci bir ayrışıma tabi tutulur. Buradan alınan düşük basınçlı buhar,
türbinin alt kademesine verilerek üretilen elektrik enerjisine katılarak miktar artırılır.
27
7.2.4. Entegre Jeotermal Enerji Kullanımı
Entegre santrallerde elektrik enerjisi üretiminin yanı sıra farklı birçok alanda jeotermal kaynak
kullanılmaktadır. Bu alanların başında seracılık, ısıtma / soğutma, mineral eldesi, balık yetiştiriciliği,
meyve / sebze kurutma, CO2 üretimi gibi alanlar gelmektedir. Son dönemlerde hidrojen eldesi için de
kullanım söz konusudur.
28
7.3. Jeotermal Enerji Santrallerinde İşletme Dönemi Risk ve Hasar İncelemesi
Jeotermal Enerji Santralleri kompleks sistemlerdir. Çift akışlı santraller için (Binary Plants)
kaynaktan çıkarılan su (brine) ve buhar(steam) ayrı boru hatları ile evoparatörlere taşınır, bu bölümde
sıvı faz buhar fazına dönüştürülür. Evoparatörlerden çıkan sıcak su ve buhar eşanjör sistemlerine
alınır. Kapalı sistem içerisinde bulunan ısı transfer sıvısına (bütan, pentan vb.) eşanjörlerde ısı
transferi kademeli olarak gerçekleştirilir. Gaz fazına geçen bütan ya da pentan türbinde(ya da
genişletici - expender) genişletilerek alternatör vasıtası ile elektrik enerjisi elde edilir. Kapalı sistemde
dolaşan kimyasal soğutularak tekrar sıvı faza dönüşür ve çevrime devam eder. Kullanılan kaynak suyu
ise reenjeksiyon kuyularına basılarak kaynak korunmuş olur.
Basitçe açıkladığı üzere Jeotermal Enerji Santrallerinde enerji üretimi için farklı birçok makine
grubu kullanılmaktadır. Pratikte 40 – 50 yıl ömür biçilen jeotermal enerji santralleri çok daha uzun süre
çalışabilmektedir. Üretim faktörü HES, RES, GES gibi diğer yenilenebilir enerji santrallerine oranla çok
daha fazla olup normal şartlar altında % 99’ luk oranla üretime devam edebilmektedir.
Sistem entegre çalıştığından herhangi bir bölümde meydana gelmesi muhtemel arıza enerji
üretiminin tamamen durmasına neden olabilir. Entegre sistem için farklı koruma önlemleri bulunsa da
risk ve hasar tecrübelerimize dayanarak incelenmesi gereken risk unsurları şu şekilde özetlenebilir;
Tasarım / Montaj Problemleri
T-G Set Hasarları
Yangın / İnfilak
Mekanik Problemler (Kabuklaşma, Korozyon)
Deprem
Kar Kaybı
Sorumluluk / Çevre
Kaynak Performans Düşümü
29
7.3.1. Tasarım / Montaj Problemleri
Türkiye’ de jeotermal santraller genel olarak Orta entalpili sistemlerdir (90 °C - 150 °C) Bu nedenle
günümüzde elektrik enerjisi üretimi daha verimli olmaları sebebiyle çift akışkanlı santraller (Bınary
Plants) ile yapılmaktadır. Binary santrallerin çalışma prensibi Organik Rankine Cycle(ORC) olarak
bilinen yüksek verimli bir enerji üretim biçimine dayanmaktadır.
Organic Rankine Cycle (ORC) ısıyı elektriğe çeviren, yüksek verimli bir enerji üretim biçimidir.
Çalışma prensibi genel olarak, turbo jeneratörün termal enerjiyi önce mekanik enerjiye, sonrada bir
elektrik jeneratörü vasıtasıyla elektrik enerjisine çevirmesidir. Geleneksel buhar türbininde akışkan
olarak su buharı kullanılmasına karşın ORC sisteminde moleküler ağırlığı sudan yüksek olan bir
akışkan kullanılmaktadır. Bu nedenle türbin daha düşük devirde çalışır ve metal aksamlar, daha az
basınca maruz kaldığından dolayı türbinin işletme ömrü uzar. Uygun bir eşanjör sistemi kullanılarak
ısıtılan organik akışkan buharlaştırıldıktan sonra türbine iletilir. Türbine iletilen bu buharın sabit
basınçta genleşmesiyle mekanik enerji üretilir. Mekanik enerji jeneratör vasıtasıyla elektrik enerjisine
dönüşür. Ardından, kapalı devre içinde dolaşan organik akışkan, hava veya su kullanılarak
soğutularak yoğuşturulur ve kapalı devre içerisinde rejeneratöre pompalanarak döngüyü devam eder.
30
Isı kaynağı, termal enerjiyi organik akışkana aktarır ve buharlaşmasına neden olur.
Türbin içinde yüksek basınçlı organik akışkan akar.
Organik akışkan türbini döndürerek mekanik enerji açığa çıkarır.
Türbin, jeneratörü döndürerek elektrik enerjisi üretir.
Soğutma suyu, düşük basınçlı organik akışkan üzerindeki ısıl enerjiyi alır. Organik akışkan bu
yolla yoğunlaştırılmıştır.
Yoğunlaştırılmış organik akışkan sıvı evaporatöre pompalanır.
ORC sistemi uygulanarak atık ısı geri kazanımında yüksek enerji verimliliği sağlanır: Sistemde
toplam %2’lik bir termal kayıp oluşur, kalan termal gücün %72-%78’si türbinde mekanik enerji üretimi
sırasında kullanılır, %20-%26’sı ise jeneratörde elektrik enerjisine çevirilir. Bu yüzden ORC sistemi
verimli, net ve güvenilir bir elektrik üretme yoludur.
ORC santrallerinde tasarım montaj hataları birçok hasarın nedeni olabilmektedir. Genellikle
garanti döneminde ortaya çıkan tasarım / malzeme / montaj kusurları sigorta sektörüne kar kaybı
hasarı olarak yansımaktadır. Günlük enerji üretimi karşılığının 20.000 $ - 40.000 $ seviyelerinde
olduğu düşünülürse ciddi tazminatların oluşması kaçınılmazdır.
Özellikle kademeli olarak yapılan faz geçişleri doğru ayarlanamaz, malzeme seçimi doğru
yapılamaz, montaj sırasında kaynak işleri tolerans dahilinde gerçekleştirilemez ise nozul aşınması,
türbin kanatlarının aşınması gibi sorunlar ortaya çıkabilmektedir.
Tasarımın hatalı olması soğutucuların sürekli çalışması, dolayısıyla sistemin sürekli sınır toleransa
ulaşması, sistemin dengesiz yükte çalışması gibi sorunlara yol açarak beklenenden önce malzeme
ömürlerinin tükenmesine, sistemin sık sık devreden çıkmasına neden olabilmektedir.
31
Santrallerinde hasar ve durmaların zaman bakımından tablosu incelendiğinde en kritik
dönemlerin santralin devreye alındığı zaman ile(malzeme-dizayn-montaj hataları) ekipmanların uzun
süren kullanımı sonrasındaki (aşınma,izolasyon zafiyetleri,yorulma)dönemler olduğu anlaşılmaktadır.
Jeotermal Enerji Santrallerinde mekanik ve elektro mekanik hasar riskinin azaltılabilmesinde
santral inşasında ve dizaynında tecrübeli, konusunda uzman firmalar ile çalışılması önemli bir kriter
olarak görülmekte, aynı durum işletme dönemi içinde önemli bir kriter olarak göze çarpmaktadır.
Jeotermal Enerji Santrallerinde kurulum işi farklı konularda uzmanlık gerektiren alanlar için farklı
firmaların oluşturduğu konsorsiyumlar ile yapılabilmektedir. Bu durumda ortaya çıkan koordinasyon
eksiklikleri ciddi bir risk unsurunu ortaya çıkarmaktadır. Risk incelemeleri sırasında santral
kurulumunun hangi şirket(ler) tarafından yapıldığı incelenmeli, şirketlerin sektör tecrübesi, varsa
markanın kronik problemleri detaylıca araştırılmalıdır. Yüksek mühendislik bilgisi ve deneyimi
gerektiren JES tasarımı / kurulumu işi için sektöre yeni giren şirketlerin ciddi tehlike oluşturabileceği
unutulmamalıdır.
32
7.3.2. Generatör Hasarları
Generatör hasar nedenlerinin başında sargılardaki yaşlanma gelmektedir. Bu durum tüm
makinelerde beklenen bir durum olmakla birlikte hasar sebepleri arasında en büyük paya sahip diğer
iki etmenin hatalı montaj ve bakım olduğu görülmektedir.
Generatörlerde meydana gelen hasarlar yangın ya da kavrulma şeklinde belirir. Genellikle
kavrulma sonucu izolasyon değerlerini yitiren stator sargılarının değişimi ile sonuçlanır. Aynı zamanda
rotor kısmında meydana gelmesi muhtemel sorunlar sebebiyle salınım testlerinin yapılması gerekir.
33
7.3.3. Yangın / İnfilak
Düşük sıcaklıklarda çalışan ORC (Doğal Rankin Çevrimi) santrallerindeki önemli bir işletme riski
santrallerde alkol, pentanol, bütan gibi erken kaynayan sıvıların kaynatılması ve elde edilen buharın
türbine verilmesi ile ortaya çıkar. ORC santrallarında kullanılan ORC akışkanı son derece yanıcı ve
parlayıcı özellikler taşır. Bundan dolayı yangından korunma çok önemlidir. Kapalı sistem içerisinde
dolaşım gerçekleştiğinden risk kabul edilebilir olarak görülse de santralın herhangi bir yerinde yangın
çıkarsa ORC tankının emniyeti için hemen ORC tankının soğuk tutulması için duşlama başlamalıdır.
Bütün yangından korunma sistemlerinin NFPA (National Fire Protection Association) kurallarına göre
yapılması faydalı olacaktır. Yangın pompalarının uyması gereken standart NFPA-20 dir. Bu standartta
yangın pompalarının performans ve malzeme özelliklerine bazı şartlar getirilmiştir. Yangın
pompalarında çalışma ömrü boyunca maksimum güvenilirlik ve basınç değerlerinin sağlanması
öngörülmektedir.
Sistemin belirli noktalarında emniyet valfleri yer almaktadır. Ayrıca patlayıcı akışkan kapalı sistem
içerisinde dolaşmaktadır. Jeotermal santraller düşük sıcaklıklarda(150 °C – 300 °C) çalıştıklarından
sıcaklıktan dolayı ortaya çıkan basınç yükselmesi ve buna bağlı olarak patlama hadiseleri de beklenen
bir durum değildir.
7.3.4. Mekanik Problemler (Kabuklaşma / Korozyon)
Jeotermal Enerji Santrallerinde genel olarak kullanılan mekanik ekipmanlar şu şekildedir;
Var = Genellikle kullanılan; yok = genellikle kullanılmayan Belki = bazı kosullar altında kullanılan
34
Jeotermal kuyularda karşılaşılan en bilinen mekanik problemler kabuklaşma ve korozyondur.
Kabuklaşma problemi son yıllarda farklı yöntemler ile hemen hemen çözülmüş durumadır. Korozyon
problemi ise doğru bakım – onarım koşulları ile rahatlıkla önlenebilir.
7.3.4.1. Kabuklaşma
Jeotermal kuyularda karşılaşılan problemlerden biri kabuklaşmadır. Kabuklaşma jeotermal
akışkanın basıncının azalması, sıcaklığının değişmesi, erimiş gazların açığa çıkması gibi olayların
sonucunda ortaya çıkmaktadır. Son yıllarda yapılan çalışmalarla uygun inhibitörlerin bulunması
sonucunda kabuklaşma problemleri ortadan kaldırılmıştır.
7.3.4.2. Korozyon
Tüm jeotermal akışkanlar çok az miktarlarda olsa da H2S ihtiva etmektedir. Havanın
oksijeniyle temas eden H2S, asit oluşturmakta ve kolon boruları ile kuyu techiz borularında
delinmelere sebep olmaktadır. Bu etkinin minimuma indirilebilmesi için jeotermal akışkanla temas
eden pompa ve kuyu aksamının havayla teması önlenmelidir. Pompa kolon borularının dışı ve techiz
borusunun oksijenle temasının önlenmesi kuyu içinin azot ile basınçlandırılması gerekmektedir. Kolon
borularının içinin havayla temasının engellenebilmesi pompanın devamlı durdurulmadan
çalıştırılmasıyla mümkündür. Bu sebepten start-stop çalışma yerine frekans kontrolü yardımıyla
pompa debisinin ayarlanması tercih edilmelidir.
7.3.4.3. Uzama Farklılıkları
Jeotermal santrallerde bilinen diğer bir mekanik sorun ise pompalarda uzama farklılıklarıdır.
Kuyu içi sıcaklıkları derinliğe bağlı olarak değişmektedir. Pompanın çalışmasıyla derinlerdeki daha
sıcak akışkanların etkisiyle ani sıcaklık değişimleri sonucunda pompada ısınma hızına bağlı olarak
farklı uzamalar meydana gelmektedir. Dik milli derinkuyu pompası iki kısımda incelenirse birinci kısmı
kolon borusu, mil muhafaza borusu, pompa araçanakları, ikinci kısmı ise kolon milleri, pompa mili ve
çarklar olarak ele alınabilir. Pompayı çalıştırmadan önce ısıl dengede bulunan bu elemanlar pompa
çalışınca eksenel hidrolik kuvvetlerin etkisiyle milde bir uzama meydana gelir. Kısa bir süre sonra
kolon boruları yüksek sıcaklıklı jeotermal akışkanla karşılaşınca hemen uzayacaktır. Miller daha kalın
ve korunmuş olduklarından geç ısınacağından pompa çarkları aynı seviyede kalırken kolon boruları
uzadığı için araçanaklar aşağıya doğru inecek, netice olarak çarklar araçanakların üstüne
dayanacaktır. Bir müddet sonra miller de ısınınca araçanaklar içindeki çarklar tekrar denge durumuna
gelecektir.
35
Her sektörde olduğu gibi JES işletmelerinde de önleyici bakım koşulları önem arz etmektedir.
JES’ ler için genel bir bakım çizelgesi aşağıda paylaşılmıştır. Doğru bakım yöntemleri ile mekanik
hasar frekansı minimum düzeye rahatlıkla indirilebilir.
7.3.5. Deprem
Deprem riski Jeotermal Santraller için uzun yıllardır tartışılan bir konudur. Bilindiği üzere ateş
çemberi olarak adlandırılan jeotermal kuşaklar genellikle deprem bölgelerinde yer almaktadır, bu
nedenle deprem riskinin etkin olduğu düşünülmektedir. Ancak 11 Mart 2011’de 9 büyüklüğündeki
depremden etkilenmiş olan jeotermal
elektrik üretim santralleri deprem
olduğu anda otomatik olarak kapanmiş
ancak ertesi gün yine aynı kapasitede
çalışmaya devam etmişlerdir. Bu olay
jeotermal elektrik santrallerinin ve bu
bağlamda diğer jeotermal
uygulamaların ne kadar güvenilir ve
sürüdürülebilir olduğunu göstermiştir.
Ayrıca bu hadiseden sonra Japonya
jeotermal enerjiyi nükleer enerjiye
alternatif olarak seçtmiştir. Deprem
riski JES’ ler için kabul edilebilir
düzeyde bir sirk unsurudur.
36
7.3.6. Kar Kaybı
Üretilen enerji SCADA sistemi ile kayıt altında bulunmaktadır. Bu kayıtlar üretim zamanlarını, hasar
nedeni ile ortaya çıkan durmaları ve toplam durma gün sayısını görmek içinde bir hasar anında en tekin
kullanılabilir kayıtlardır.
Santrallerde kullanılan ekipmanlardan bazıları genellikle o santral için özel üretildiğinden bu
ekipmanlarda hasara bağlı oluşacak durma süreleri azımsanmayacak düzeydedir. Bu ekipmanların
başında gelen türbin generatör seti yedeklemesi riskin dağıtılması açısından önemli bir faktördür. Günlük
enerji üretimi karşılığının 20.000 $ - 40.000 $ seviyelerinde olduğu düşünülürse genellikle birden fazla aynı
tip santrale sahip işletmeler için yedekleme maliyeti makul bir maliyet olacaktır.
Ayrıca santral generatör ekipmanlarının onarımında yedek parçalar genellikle yurt dışından
getirilmektedir. Hasar sonrası değişimi gereken parçanın termin süresi toplam durma süresi içinde çoğu
zaman fiili onarımdan daha çok yer tutmaktadır. Durma süresi ve kar kaybı talebini doğrudan etkileyen
uzun temrin süreleri çok yüksek kar kaybı taleplerini beraberinde getirmektedir.
Bu nedenle JES poliçeleri için kar kaybı talebinin değerlendirmesinde değişimi gereken malzemenin
termin süresi hariç fiili onarım ve devreye alma süresi dikkate alınmalıdır.
Genellikle ilk yapım sözleşmelerinin çoğunda üretici ve tedarikçiyi koruyan maddelerin varlığı göze
çarpmaktadır. Bu nedenle hem poliçeye doğru bir işlerlik kazandırmak, hem de kullanıcıyı korumak adına
poliçenin tekliflendirme aşamasında JES mekanik ve elektrik yapısını oluşturan kıymetlerin mal ve hizmet
alım sözleşmelerinin tedariği, poliçe tasarımının da sözleşme içeriğine göre yapılması bir hasar anında
maliyet yönetimi için fayda sağlayacaktır. Makina Kırılmasına bağlı kar kaybı hasarı için gün bazında
muafiyet belirlenirken en spesifik malzemenin termmin ve arızaya müdahale süresi kriter olarak alınmalıdır.
Santrallerden başlayarak şebekeye ulaşan iletim ve dağıtım hatlarının yapılandırıldığı alan boyunca
tümünün sigorta güvencesine alınması mümkün olmadığı gibi riski de açık alandaki tüm sabit varlıklar gibi
oldukça yüksektir. Bu da iletim hatlarında sigortalanabilir mesafenin belirtilmesini zorunlu kılmaktadır.
37
7.3.7. Çevre Riski
Yenilenebilir enerji kaynaklarından olan jeotermal enerjinin fosil yakıtların yerine kullanılması sera
etkisi yapan gaz emisyonlarının azalmasına neden olmaktadır. Fakat bununla birlikte jeotermal enerjinin
kullanımı ile çevreye fiziksel ve kimyasal zararlı etkiler yapabilir. Bu amaçla jeotermal araştırma ve
uygulamalarında gerekli olan jeolojik, jeofizik ve kimyasal bilgiler toplanmalı ve bunların değerlendirilmesi
yapılmalıdır. Bu sayede jeotermal enerjinin çevreye verebileceği zararlara karşı önlem alınması ile çevreye
dost olması sağlanmış olur. Hem gelişmiş hem de gelişmekte olan ülkeler yenilenebilir enerji kaynağı olan
jeotermal enerjiye doğru yönelim göstermiştir. Aynı zamanda doğal kaynakların restorasyonu ve
korunması, çevrenin olumlu etkilenmesinin sağlanması ve yaşam şartlarının kalitesinin arttırılmasına aynı
anda dikkat edilmesi gerekmektedir. Pek çok doğal kaynaklara göre jeotermal kaynakların çevreye etkisi
olumsuz değildir. Ancak yine de eğer uygun ölçümler yapılmaz ve kontroller sağlanmazsa jeotermal enerji
her ne kadar diğer enerji kaynakları gibi zararlı olmasa da çevreye negatif etkiler yapar. Bazı olası olumsuz
etkiler aşağıda açıklanmıştır.
Jeotermal kaynakların kullanılarak elektrik enerjisi üretiminden dolayı oluşan çevresel etkileri kabaca
şöyle sınıflandırılabilir;
Sondaj süresinde ekosistemin bozulması
Kuyu sondajları boyunca jeotermal sıvı ile su ve toprağın kirlenme riski
Tesisin işletilmesi süresince CO2 ve H2S emisyonları
Jeotermal sıvının ekstraksiyonu nedeniyle arazinin çökme riski
Üretim boyunca rezervuardaki basınç ve sıcaklık değişimi kimyasal dengeyi etkiler. Bu da ek çözünme
ve çökelmelere neden olur. Kirletici kaynaklar kabaca şöyle toplanabilir;
Kuyular ( yüzey ekipmanları yoluyla)
Separatörler
Buhar boruları
Silencerler
Kondenserler (yoğuşmuş buhar atımı yoluyla)
Soğutma kuleleri
Reenjeksiyon sistemleri
38
7.3.8. Kaynak Performans Riski
Kaynak riski, yüksek yatırım maliyeti, yüksek ihale bedelleri ve sahalar arası etkileşim sektörün önde
gelen sorunlarıdır. Düşük sıcaklık, düşük geçirgenlik ve derin kuyular (>3000 m) yatırım maliyetlerini
artırmaktadır. Yüksek saha bedelleri (110 milyon USD’ye ulaşan) fizibiliteleri olumsuz etkilemektedir.
Jeotermal kaynaklı elektrik üretimindeki hızlı büyüme, jeotermal anomalilerin parçalanarak bütünlüğünün
bozulacak şekilde ayrılması ve işletme haklarının satılması, yasal alt yapının eksikliği ve büyük ölçekli
üretim ve re-enjeksiyon nedeniyle sahalarda soğuma riski yakın gelecekte ciddi sorunlar yaratabilir.
8. Jeotermal Enerji Santrallerinin Sigortacılık Sektörü İle İlişkisi:
Son yıllarda büyük bir ivme ile gerçekleşen kurulu kapasite artışıyla doğru orantılı olarak Sigorta
Sektörü de üretim anlamında belirgin şekilde etkilenmiştir. Jeotermal Elektrik Santrallerinin birden çok
sigorta konusu kıymeti yapısı içinde bulundurduğundan(inşaat-makine-elektronik) bu alt dallar ile ilgili
hareketli imalat sektörü, sigorta sektörünüde bu harekete dâhil etmektedir.
Jeotermal Elektrik Santralleri projeleri de diğer enerji santralleri projelerinde olduğu gibi başta lisans
maliyeti olmak üzere yatırım meblağı yüksek büyük çaplı projeler olduğundan, proje finansmanında
yatırımcının uzun vadede santral projesinin maruz kalabileceği tüm riskleri kapsayan sigorta poliçesine
ihtiyaç duyması olağan bir durumdur.
Genel olarak Jeotermal Elektrik Santralleri projenin montajından önce kuyu inşaatları, montaj
sırasında ve enerji üretimi sırasında oluşabilecek riskleri ayırmak ve bu safhalara uygun riskleri tespit
ederek uygun poliçe türleri ile teminat altına almak suretiyle yapılmaktadır.
Jeotermal sahaların lisansları çok yüksek maliyetlerle katlanılarak alınmaktadır. Bu nedenle jeotermal
sondaj işlerine ivedlikle başlanmakta, üretim ve re-enjeksiyon kuyuları açıldıkça üretime entegre
edilmektedir. İnşaat ve üretim faaliyetlerinin eş zamanlı ilerlemesi sigortacılar için bazı karışıklıklara neden
olabilmektedir. Dikkate alınması gereken diğer bir konu ise yüksek maliyetlere katlanılarak büyük bir
emekle açılan jeotermal kuyuların inşaat işleri tamamlandıktan sonra teminatsız kalmalarıdır. Yangın
sigortası yapılamayan altyapı tesisleri için İnşaat Poliçelerinde CECR (Civil Engineering Completed Risks) /
Tamamlanmış İnşaat Riskleri teminatına yer verilerek sorun çözülmektedir.
39
Jeotermal Elektrik Santrallerinin en riskli olduğu dönem kurulumdan sonraki ilk 2 - 3 yıldır. Bu
dönemde tasarım / montaj hataları, malzeme kusurları gibi birçok kusur ortaya çıkmaktadır. Bu hasarların
hemen hemen tamamı garanti kapsamında üretici firmalar tarafından karşılanmaktadır. Üretici firma ve
marka seçimi garanti kapsam ve koşullarının işletilmesinde son derece önem arz etmektedir. Sektörde
yerleşik, etkin ve pazar hakimi olmayan markalarda tedarik ciddi sorundur. Her türlü malzeme, yedek
parça, süpervizör ve diğer profesyonel hizmetler anlamında da marka önemlidir. Üreticilerin Türkiye
pazarlarına bakışı pozitif değil ve sorunludur. Tek yönlü çıkar ilişkisi olarak kurguladıklarından her türlü
sözleşmeyi kendi lehinde olacak şekilde düzenlediklerine tanık olunmaktadır. Bu yönü ile teminat
sağlanmadan önce sigorta sözleşmelerine aykırı maddelerin gözden geçirilmesini önemle tavsiye ederiz.
Özellikle garanti kapsam ve koşullarının yanı sıra cezai şartların dikkate alınması kritiktir. Hizmet ve mal
tedariği zincirinde dünya pazarlarındaki sorunları dikkate alır isek arıaza ve hasar anında bekleme süresi –
iş durması – kar kaybı süreleri olağan dışı zaman kaybına yol açmaktadır. Bu durumun farkındalığındaki
üreticilerin kendi pozisyonlarını koruyan sözleşme maddelerinin ululararası genel geçer kuralların dışına
dahi çıktığı gözlenmiştir. Aynı durumu sigorta sektörünün gözeterek sigortalı adaylarını uyarmasını önemli
nokta olarak görüyoruz.
Jeotermal enerji üretimi kesintisiz ve en verimli santral türüdür. Her türlü durmada mutlaka üretim ve
kar kaybı oluşur. Üreticiler buunun farkında olarak özellikle satış sözleşmelerinde kar kaybını üstlenmezler.
Ancak sigortalılara sunulan CMI 1303 garanti kapsamında makine arızasından kaynaklı kar kaybı klozu ile
ciddi kar kaybı hasarları tazmin edilmektedir. Üretici firmalar ile sigortalı firmalar arasındaki sözleşmeler de
rücu imkanının ortadan kaldırmakta, tüm tazminat yükümlülüğünü sigorta şirketlerine bırakmaktadır. Bu
nedenle özellikle ilk yıllarda meydana gelen hasarlar için gerek sigortalı şirketin biran önce enerji üretmesi,
gerek se makul olandan fazla sürede gerçekleşen onarımlar sebebiyle oluşan fazladan kar kaybı hasarının
önlenmesi için sözleşme şartlarının dikkatlice incelenmesi ve hukuki olarak maksimum onarım sürelerinin
sınırlandırılması gerekmektedir. Bu dönem için yedek parça stoklarının durumu da ciddi önem arz
etmektedir. Darboğaz ve kriz yönetimi önemli olacağından acil eylem planlarının iyi hazırlanması gerekir.
Bir diğer dikkat çekici husus; Jeotermal santrallerin risk ve hasar yönetimi ayrıcalıklı olmalıdır. İşletim
sisteminin belirsizlikler ile dolu olması ön görülebilirliliği azaltmaktadır. Tüm sigorta dallarından ayrı olarak
ihtisaslaşılması mutlak gereken bir branştır. GES santralleirndeki basit kurgunun sigorta pazarlarında
cazibe yarattığı bilinmeketdir. Bunun temel sebebi işletim sisteminin basitliğidir. Aynı durum jeotermal
santraller için geçerli olamdığından reasürörler içinde ayrı ilgi kaynağı olmaktadır. Reasürörlerin daha
özenle temkinli yaklaştıklarını gözlemliyoruz. Teminat bulma zorluğu bunun bir göstergesidir. Tüm
branşlardan farklı oluşu underwriterler içinde zorluklar ile dolu olması teminat sağlanamsında güçlük
yaratmaktadır. Bunun yanı sıra doğru risk yönetimi ve iyi tasarlanmış poliçeler oluşturulmadıkça taraflarda
tatminsizlik kaçınılmazdır. Jeotermal santrallerin kendine has özgün yapıları aynı şekilde poliçelere
yansıtılmaldıır. Bu durum kaçınılmaz ve mutlak gerekliliktir. Örnek olarak Tubing – Çamur kullanımı en
belirgin husustur. Doğrudan maliyet olarak görülmeyen sarf malzeme konumunda kalan ancak çok yüksek
maliyetler yaratan Tubing işlemi ve çamur kullanımı poiçede iyi açıklsnmalıdır.
40
Bir başka önemli husus ; sigorta bedeli ve değerinin tespitidir. Diğer teminat türlerinden farklı olarak
dimanik ve aktif bir süreç yöneitmi gerektirmektedir. Sigortalıdan sigortacıya anlık bigli akışı mutlak ve
önemli bir husustur. Sondaj derinliği sigorta bedeli ve riski tamamen değiştirmektedir. İnilen derinlik
planlanan veya ön görüleni aşabilir. Dolaysıyla önceden belirlenen sigorta bedeli hiç bir zaman stabil
kalamaz. Bu hususta bir sorun yaşamamak için sondaj planı ve bilgi akışının iyi oluşturulması gerekir.
Kaynakça:
1- Ekol Sigorta Ekspertiz Hiz. Ltd. Şti. Risk ve Hasar Arşivi
2- KUYUCU, M., Jeotermal Sondajların İş Sağlığı Ve Güvenliği Yönünden Değerlendirilmesi Uzmanlık Tezi, 2016
3- ÖZTEMİR, M. H., Jeotermal Enerjiden Elektrik Üretimi ve Aydın-Salavatlı Sahası Elektrik Üretim Santrali Makalesi, 2011
4- MERTOĞLU, O. Prof. Dr., Jeotermal Enerjinin Değerlendirilmesi, Yatırımlarının Teknolojisi ve Ekonomisi, TMMOB Sunumu, 2017
5- Brouse, M., “How to handle stuck pipe and fishing problems” , Part 1, World Oil November, 1982, p 103 – 110
6- Brouse, M., “How to handle stuck pipe and fishing problems” , Part 2, World Oil, December 1982, p 75 – 81
7- Brouse, M., “How to handle stuck pipe and fishing problems” , Part 3, World Oil, January 1983, p 123 – 126
8- KUTLUAY, F., SAYGILI, S., S., Jeotermal Santrallerin İşletilmesi,
9- Badruk, M., Jeotermal Enerji Uygulamalarında Çevre Sorunları,
10- SERPEN, U., Jeotermal Sondajların Özellikleri Ve Kullanılan Donanımlar, Jeotermal Enerji Semineri