64
EBONY BONES • COLD WAR KIDS • SEL‹M DEM‹RDELEN • DAVID LYNCH & DANGER MOUSE CARLOS SANTANA • FLORENCE & THE MACHINE • BAJAR • GARAJ • GAYDA ‹STANBUL • L‹TYUM ROLL 143 112480 a¤ustos-eylül-ekim 2009/08 7.5 TL

Roll 143. sayı

Embed Size (px)

DESCRIPTION

Roll dergisi 14. sayı. Kapak: Duman

Citation preview

Page 1: Roll 143. sayı

EBONY BONES • COLD WAR KIDS • SEL‹M DEM‹RDELEN • DAVID LYNCH & DANGER MOUSE

CARLOS SANTANA • FLORENCE & THE MACHINE • BAJAR • GARAJ • GAYDA ‹STANBUL • L‹TYUM

ROLL

143

112480 a¤ustos-eylül-ekim 2009/08 77..55 TTLL

Ade

m v

e H

avva

,Ta

mar

a de

Lem

pick

a, 1

932

Page 2: Roll 143. sayı

caLe

Türkçesi: Erol Merve

KORKU ‹NSANIN EN ‹Y‹ DOSTUDURDuruyorum, bekliyorum gelmesini birininGözlerim faltafl›, bir gözüm hep kap›daBu beklemek beni öldürüyor, bitiriyorHer allah›n günü ayaklar›m yerleri yak›p deliyor

Karanl›k daha s›cakt›r yatakodas›n›n yerindenBiri beni sars›n istiyorum ebediyenUyuyan bir köpe¤im ben, ama göremezsin senArd›na bakmadan kaçsan iyi olur ben etrafta gezerkenBiliyorsun ki var bir anlam›, hem düflünme bileHayat ve ölüm, s›k›l›rken yapt›¤›n ifller sadeceDe ki korku insan›n en iyi dostudurSen üstüne eklersin, o seni yerlere vurur

Bu ev bir kaçak gibi yafl›yor‹zler hiçbir yere gitmiyor,Biz zaten ölmüflüz, henüz gömülmemifliz amaTut yard›m elimi, etraf› gezdireyim sanaBiliyorsun ki var bir anlam›, hem düflünme bileHayat ve ölüm, s›k›l›rken yapt›¤›n ifller sadeceDe ki korku insan›n en iyi dostudurSen üstüne eklersin, o seni yerlere vurur

AfiK ADAMI DE⁄‹L‹MSevdi¤im yan›mdan geçerkenSahip oldu¤umu düflündü¤üm aflk› kaybederimÇiçekler göndermem, yahut piflmanl›k kelimeleriAflk adam› de¤ilim çünkü ben

Gün güne devrilirken umdum hepBana iç huzuru getirecek bir aflk verece¤iniAma öylece yan›mdan geçip gitmifl olabilir o daAflk adam› de¤ilim çünkü ben

Oooof aaaah falan filanAflk adam› de¤ilim ki ben

‹nanm›yorsun, ama ama do¤ru olmal›Sana duydu¤um bütün aflk› kaybetti¤imLütfen sarfetme piflmanl›k laflar›n›Aflk adam› de¤ilim çünkü ben

Oooof aaaah falan filanAflk adam› de¤ilim ki ben

KÖPEKLER HAVLADI⁄INDAGecenin yüre¤i olmak istiyorsanYa bir sinik ya bir ölü olmal›s›n‹tibarla elinde tuttu¤un bütün o fleyleriArt›k dosttan sayamazs›n

Arkadafllar›n sürpriz yapmak istiyor sanaArkadaflt›r onlar, yaparTutun ola¤anüstüne, tutun hünerineVe baflla dinlemeye müzi¤ini, eve geliyoruz biz yineSapla b›ça¤› cehennemin ensesineKahraman›z, ta ki bir dahaki sefere

Çarpan kap›lar› dinleK›y›ya yanaflan gemiyi‹yice kulak kabartKöpekler ne zaman havlasa

Mezar›nda ters dönen sütçü gibiKapat kafan›n ›fl›klar›n›Göster bana nas›l kalbimin flerifi olaca¤›n›Kalp k›r›c›, kalp k›r›c›

Kad›n ne kadar sertleflirseO kadar so¤ur adam›n yüre¤i

Çarpan kap›lar› dinleK›y›ya yanaflan gemiyi‹yice kulak kabartKöpekler ne zaman havlasa

Zaman›n korkaklar›d›r kaybederler iflaretleriniKaranl›¤a aç bilgelere gücenmifllerVe baflla dinlemeye müzi¤ini, eve geliyoruz biz yineSapla b›ça¤› cehennemin ensesineKahraman›z, ta ki bir dahaki sefere

CESARETK›sa kollu gömlekli göto¤lan› kar›m› siktiÇok da çabuk halletti ve bas›p gitti evinePapatya gibi taptaze

Oniki çapl› durdu köfledeKendinden tiksintisi bir opera halindeSaçt› vücudunu salonun dört köflesinePapa¤an boku gibi, papa¤an salyas› gibiPapa¤an boku vuruldu gitti

fiimdi düflünün tan›d›k biri olsayd›Hepimizin bildi¤i biriCan s›k›c› bir netice, ne c’est pas?Aflina bir mübala¤a

Ve iflleyecekti gizli planÇifl ›skalad› kaptaki deli¤iKadim ergen düflündeki gibiRuhtan zehire, ruhtan zehire

Cesaret, cesaret, yok ki hiç cesaretimDikifllerin de hiç faydas› olmuyorCesaret, cesaret, yok ki hiç cesaretimVücutta delikler, bacakta deliklerAl›nda delikler, kafada deliklerVücutta delikler, bacakta deliklerHiç delik olmamal›yd› asl›nda

Yani: Öldür istedi¤ini, hatta fazlas›n›Sa¤lam dur, iyi yap ifliniÖlü ölüdür, kefenin haf›zas› yokturVe farkedersin kiHarcayanla harcananNas›l da benzerler birbirlerineEn nihayetinde, en nihayetinde

JoHn

Page 3: Roll 143. sayı

08 Duman10 Bajar15 Gayda ‹stanbul20 Ebony Bones22 Florence & The Machine23 Zaza Fournier25 Cold War Kids26 Carlos Santana30 David Lynch, Danger

Mouse, Sparklehorse32 Jarvis Cocker36 Selim Demirdelen38 Garaj42 Lityum57 Duman (devam)

ROLL

143a¤ustos - eylül -

ekim ‘09

04 Ajans09 Ses ile Gölge Tuncer Erdem

46 Gayd49 K›raathane50 K›sa dalga

52 Albümler56 Liste62 Ansiklopedi

Joe Henry, Vieux Farka Touré, Just JackMoby, Ramblin’ Jack Elliott, CornershopOmar Souleyman, The Ex

Bir laf vard›r, “deli gömle¤i ütü tut-maz” derler. 43 yafl›na kadar topoynad›m ben. Çok keyif al›yordumtop oynamaktan. Ne sigara içtim,ne bira içtim 43 yafl›na kadar.Gerçi flimdi o a盤› kapatt›m biraz.Elhamdülillah Befliktafll›y›m. Sporyazar› de¤ilim. Gazeteci hiç de¤i-lim, haddim yok. Ben Befliktafl ya-zar›y›m. Befliktafl’la yatar›m, Be-fliktafl’la kalkar›m. Futbolu b›rak-t›m, ertesi gün kulübe üye oldum.Serdar Bey (Bilgili) aday olmasay-d›, Befliktafl’›n baflkanl›¤›na aday-d›m. Süleyman (Seba) bey b›rakt›-¤›nda kimse aday olmasayd›, benadayd›m ama, rahat›m› bozacak-t›m. Ben tembellikle flört eden biradam›m.Biz Befliktafl’›n sadece futbolcusude¤il, idarecisi, taraftar› gibiydik.Ma¤lup oynad›¤›m›z bir maçtaSanl› (Sar›alio¤lu) kaptan›n taç at›fl› için topu alma-ya giderken a¤lad›¤›n› hat›rl›yorum. Trabzonspor’la oynad›¤›m›z bir kupa maç›yd›. ‹lk ma-ç› 1-0 kaybetmifltik, turu geçmemiz için burada 2-0kazanmam›z gerekiyor. 1-0 öndeyiz ve penalt› kaç›r-d›m. Sonra Lütfü golü att› ve turu geçtik. Golü at›n-ca Lütfü’nün sevinçten kula¤›n› ›s›rd›m. Maçtan son-ra da hastaneye götürdüm.Eskiden futbolcular›n saçlar› uzun olurdu. Maçlardansonra dufl al›rd›k, tabii saçlar hep ›slak. O zamanGündüz Tekin Onay (Befliktafl’›n 1976-77 sezonun-daki teknik direktörü) saç kurutma makinesi alm›flt›,hepimiz uçak alm›fl kadar sevindik. Tak›mda 20 ki-

fliydik, bir tek benim arabam vard›.Onu da bana babam alm›flt›...Beni kimse keflfetmedi, ben kendikendimi keflfettim. Seçmelere ka-t›ld›m ve kazand›m. Öyle bafllad›.Bak›rköy’de, Yücespor’da oynad›m.Oradan Adalet tak›m›na transfer ol-dum. Rahmetli babac›¤›m (RahmiOkyar) Bursaspor’un kurucular›n-dan. Bursaspor'u kurunca, Bak›r-köy’ün dört oyuncusu, ben, kaleciTuran, Ersel, Tamer Bursa’ya git-tik. Bursa’dayken Befliktafl beni,ben Befliktafl’› istiyordum.Rahmetli babac›¤›m›n Baba Hak-k›’ya bir sözü vard›. Bu nedenlehiçbir pazarl›k yap›lmadan Beflik-tafl’a geldim. Befliktafl’ta paras›zoynad›m, ama babamdan belki da-ha fazlas›n› ald›m. Babam kulübünikinci baflkan›yd›. Babamdan ald›-¤›m paray› ihtiyac› olan arkadaflla-

ra veriyordum. Ne maafl, ne prim, ne transfer ücreti,hiçbirini almad›m.Bak›yorsun, spor yazar› kardefllerimiz bir çay rekla-m›na ç›k›yorlar. Bana da teklif geldi. Hatta sakal›n›kes bile dediler, büyük de bir parayd›. Tenezzül ede-cek adam de¤ilim. Ne iflim var? Ben bir tek ÇocukEsirgeme Kurumu’na ç›kar›m. Futbolu b›rakt›¤›mda“jübile yap” dediler. Ben de “jübileyi Çocuk Esirge-me Kurumu için yapar›m” deyince, “sen böyle birfley yaparsan bir daha biz yapamay›z, yapma bu yüz-den” dediler, ben de yapmad›m. Ben para biriktirmedim, dost biriktirdim. Belki tuhafgelecek. Ne kadar param var, bilmiyorum. Kar›mada sormad›m. Ben radyoyu aç›p kapamay› bilmem.Cep telefonum yok. fiarj› bilmem. O açmazsa TV aç-may› da bilmem, ö¤renmek de istemem. O olmasaben yokum.Bir o¤lum var. E¤itimini bitirdi. Bana arkadafllar›msoruyordu, o¤lun kaçta diye. Ben hayat›mda sorma-d›m ki. Okuyor iflte. Bir kere afl›k oldum ve onunla evlendim. 38 senedirberaberim. ‹ki gün görmesem özlüyorum. Evlenir-ken, “benden koca olmaz, benden iyi bir metresolur, sen de metres gibi davran›rsan bu ifl gider”dedim. Benimki evlilik de¤il. Bir masal, çok güzel birmasal. Dünyal› bir k›z. Çok keyifli bir k›z. Halen k›zdiyorum bak. F›kra gibi, dedim ki: “Sak›n bana birfley tafl›tma. Biber getir falan yapma. Ben hiçbir ak-rabamla görüflmem. Senin de akrabalar›n benimevime gelmesin. Ben akrabalar› sevmem, çünküben seçmedim. Ben seçti¤im insanla birlikte olu-rum.” Bir gün eve geldim, bald›z var, bacanak var.“Bunlar ne” dedim, “eee, geldiler ne yapay›m” dedi.“Eyvah, salatan›n limonu yok, al›r m›s›n” dedi. Bende “al›r›m” dedim. Evden ç›kt›m, devre aras›yd›. 15gün Yalova’da, Termal’de kald›m. Eve 15 gün sonralimonla döndüm. 38 senedir bir daha da bafl›magelmedi. Benim daha doktorla hiç iflim olmad›. Daha aspirinalmad›m. Bafla¤r›s› bilmem. Grip bilmem. Olmak daistiyorum, nas›l olunur diye soruyorum. Normal atefl36.5, benim daha 37 olmad› ateflim.(Çeflitli söyleflilerinden derleme)

REVOROLL• V E D A T O K Y A R

Tembellikle flört

Vedat Okyar(1945 - 2009)

1968 - 1976 y›llar›nda Befliktafl’ta oynad›, 253 maçta forma giy-di, 21 gol att›. Orta sahan›n hem dinamosu, hem oyun kurucu-suydu. 33 kez millî oldu. Gelmifl geçmifl en büyük penalt›c›lar-

dand›, kulland›¤› 43 penalt›n›n 42’sini gole çevirdi. Kaç›rd›¤› tekpenalt›dan sonra penalt› atmay› b›rakt›. Befliktafl’tan sonra fut-

bol hayat›n› aralar›nda Diyarbak›rspor ve Karagümrük’ün oldu¤uçeflitli tak›mlarda 43 yafl›na kadar sürdürdü. Hiç sakatlanmad›.

RAbdurrahim So¤an, Ahmet Eken, Ahmet Tulgar, Ali Kes-gin, Ali Y›ld›zalp, Alican Tayla, Aliflan Çapan, Arslan Ero¤-lu, Ayflegül O¤uz, Baran Özdemir, Bilge Ceren fiekerciler,Cem Sorguç, Cüneyt Cebenoyan, Çi¤dem Öztürk, DeryaBengi, Deniz ‹pek, Deniz Öztürk, Donat Bayer, Emin Ekfli,Ender Ergün, Eray Makal, Erdir Zat, Fevzican Abac›o¤lu,Gökhan Akçura, Gökhan Pamuk, Gülüfl Gülcügil, HakanLokano¤lu, Harun ‹zer, Herman Taflç›o¤lu, HknKrtsh, Hil-mi Tezgör, Hüseyin Ustao¤lu, ‹lker Aksoy, Mehmet AliMeram, Melih Kat›kol, Merve Erol, Muhsin Akgün, MuratMeriç, Neslihan Say, Nevzat Çal›flkan, Ogan Güner, ÖzaySelmo, Pelin Batu, Pelin Özer, P›nar Ö¤ünç, Reha Öztu-nal›, Salih Nâz›m Peker, Serdar Beyaz, Sinan Yusufo¤lu,Siren ‹demen, Sungu Çapan, fiahan Nuho¤lu, fiule Ca-madan, Tacide Kaya Güner, Tolga Ya¤l›, Ulafl Özdemir,Ümit Bayazo¤lu, V. Can Yaz›c›, Yasemin Avdan, Yi¤it At›l-gan, Yücel Göktürk, Zeynep Nuho¤lu bask›: EzgiMatbaac›l›k [Sanayi cad. Altay sok. No: 10 Yenibosna-‹stanbul Tel: 0.212.452 23 02] bas›m yeri ve tarihi: ‹s-tanbul, A¤ustos 2009 da¤›t›m: Do¤an Da¤›t›m A.fi. yö-netim yeri: Süslü Saks› Sok. no:5-3 Beyo¤lu - ‹stanbultel-faks 0.212.2518767 e-mail [email protected] [email protected] y›l 13 say› 143a¤ustos - eylül - ekim ‘09 imtiyaz hakk›: Bilge Ceren

fiekerciler sorumlu yaz›iflleri müdürü: E. Derya Ben-gi ilan irtibat: fiahan Nuho¤lu (0.535 576 21 11)

I S S N 1 3 0 7 - 4 6 2 8Y E R E L S Ü R E L ‹ Y A Y I N D I RA Y D A B ‹ R Y A Y I N L A N I R

Page 4: Roll 143. sayı

Mazzy Star solisti Hope Sandoval ileMy Bloody Valentine’dan Colm ÓCíosóig’in projesi HOPE SANDOVAL& THE WARM INVENTIONS’›n ikincialbümü “Through The Devil Softly”eylül bafl›nda ç›k›yor. Müzisyenler ilkalbümleri “Bavarian Fruit Bread”i2001’de yay›nlam›fllard›.

fiimdiye kadar pek çok yan projeyeimza atan iki esas adam, Jesu veGodflesh’den Justin Broadrick ileIsis’den Aaron Turner güçleriniGREYMACHINE ad› alt›nda birlefltir-diler. Grubun “Vultures Descend”ad›ndaki ilk albümünün sound’u,tahmin edilebilece¤i gibi, gayet sertve yo¤un.

R.E.M. içinde “Accelerate”in prova-lar›ndan da örnekler içerecek “LiveAt The Olympia” ad›nda duble birkonser kayd› bas›yor. Bugünlerde ye-ni albüm üzerinde har›l har›l çal›flangrup eski uzunçalarlar›ndan “Rec-koning”i de çift CD olarak yeni-den piyasaya sürdü.

Frans›z dans pistlerinin gözdeisimlerinden VITALIC’in yeni al-bümü eylülde piyasada. ‹smi he-nüz belirsiz kay›ttan seçilen ilksingle “Your Disco Song”.

DAVID BOWIE 20 Temmuz1969’un, yani insanl›¤›n aya ayakbast›¤› günün 40. y›ldönümünü“Space Oddity” EP’siyle kutlad›. fiar-k›n›n dört versiyonunun bulundu¤umini albüm, içindeki yaz›l›mla isteye-ne kendi versiyonunu üretme flans›da tan›yor.

JAMIE T son albümü “Kings & Que-ens”i sonbahara ç›kar›yor.

BECK internet sitesinde müzisyen,ressam ve yazarlarla yapt›¤› söylefli-leri yay›nlayaca¤› bir dizi bafllatt›. ‹lkolarak Tom Waits’e mikrofon uzatansanatç›, hemflerisiyle bol bol Los An-geles muhabbeti yapt›. Bir cover al-büm yay›nlamay› da düflünen Beck,giriflimlerini yine sitesinde meflhurisimlerle Velvet Underground okuya-rak bafllatt›. S›rada Wilco’cularla be-raber okuyaca¤› Skip Spence’in“Oar” albümünden flark›lar var.

FUNERAL FOR A FRIEND “Your His-tory Is Mine: 2002-2009” ad›nda bir“best of” albüm yay›nl›yor. Albümde-ki dört yeni parça, gruba bir süre ön-ce kat›lan taze basç› Gavin Burroughile kotar›lm›fl.

Q-TIP e¤lence endüstrisinin iç yüzü-nü kaleme ald›¤›, araya ahlâk, aflkve moda hakk›ndaki görüfllerini des›k›flt›rd›¤› “Industry Rules” ad›nda

bir kitap yazd›. Müzisyen,2001’de kaydetti¤i, ama yay›n-lanmayan “Kamaal The Abs-tract” adl› albümünü de eylüldeç›karacak.

BEE GEES ellinci senesini iki al-bümle birden kutluyor. Dört CD’den

oluflan “Mythology” ile iki CD’lik“The Ultimate Bee Gees: The 50thAnniversary Collection” ayn› günde,3 Kas›m’da yay›nlanacak.

Bugünlerde bir Broadway oyunu ileRobin Williams filminin müzikleriniyazmakla meflgul olan BRUCEHORNSBY yeni bir albüm ç›kar›yor.Hornsby orkestras› Noisemakers ilekaydetti¤i “Levitate”de Eric Clap-ton ile Deadheads tayfas›n› damisafir ediyor.

Frans›z sinemas› bir müzik kah-raman›n›n hayat›n› perdeye tafl›-yor: Çizgi romanc› Joann Sfar’›n yö-netti¤i “Serge Gainsbourg (Vie Héro-ic)” isimli filmde Eric Elmosnino SER-GE GAINSBOURG’u canland›r›yor.Laetitia Casta (Brigitte Bardot), SaraForestier (France Gall), Anna Mougla-lis (Juliette Gréco) ve Philippe Kateri-ne’in (Boris Vian) boy gösterece¤ifilmde, Jane Birkin rolünde izleyece¤i-miz Lucy Gordon, ne yaz›k ki çekim-lerden bir süre sonra intihar etti.

‹ngiliz ikili THE BIG PINK “A Brief His-tory Of Love” ismini verdi¤i ilk pla¤›n›prodüktör Rich Costey ile kaydetti.

THE GRATES ikinci albümü “TeethLost, Hearts Won”u bu sonbahardaç›kar›yor. Mates of State’denKori Gardner ile Tim Fite gru-ba efllik eden iki isim.

PEARL JAM’in dokuzuncustüdyo kayd› “Backspacer”›nç›k›fl› eylül sonu olarak tarih-lendi. Albümün flark› listesiflöyle: “Gonna See My Friend”,“Got Some”, “The Fixer”, “JohnnyGuitar”, “Just Breathe”, “AmongstThe Waves”, “Unthought Known”,“Supersonic”, “Speed Of Sound”,“Force Of Nature”, “The End”. Grupilk single olarak “The Fixer”› seçti.

Black Keys’den Patrick Carney bas-ta, Teeth of the Hydra’dan Jamie

Stillman gitarda, BeatenAwake’den Jon Finley vo-kal ve gitarda, Housegu-est/Six Parts Seven’danStephen Clements keybo-ard ve vokalde, Ghostman

and Sandman’den GregBoyd davulda yerlerini alarakyeni bir orkestra kurdular.

Kendi gruplar›nda bateri çalan mü-zisyenler DRUMMER ad›n› verdiklerigruplar›n›n ilk LP’si “Feel Good To-gether”› eylül sonunda piyasa sürü-yorlar.

LOU BARLOW eski gruplar› Seba-doh ile Folk Implosion’›n aras›ndat›nlad›¤›n› söyledi¤i bir solo albüm ç›-kar›yor: “Goodnight Unknown”.

My Morning Jacket’›n solisti Jim Ja-mes YIM YAMES ad› alt›nda GeorgeHarrison flark›lar› yorumlad›¤› bir EPç›kard›. Kay›tlar› Harrison’›n vefat et-ti¤i günlerde (2001’de) yapan Ja-mes’in “To Tribute” ad›n› verdi¤i al-bümde “Long Long Long”, “Behind

That Locked Door”, “My SweetLord” gibi alt› flark› bulunuyor.

Stone Roses’›n yeniden bir ara-ya gelece¤i söylentileri ayyukaç›km›flken, grubun ilk kay›tlar›n›yapt›¤› stüdyoya giren IANBROWN, yeni albümü “My

Way”in kay›tlar›n› tamamlad›. Albüm,bir önceki “The World Is Yours”unpolitik göndermelerinin aksine, gayetkiflisel flark›lardan oluflacak. Brown,ilk single “Stellify”› asl›nda r’n’b y›ld›-z› Rihanna için yazm›fl, ama sonrakendine saklamay› tercih etmifl.

04‹

WOODSTOCK BURCU

Gene girdik Woodstock burcuna…Rock tarihinin evrensel egemenlik veçiçek çocuklar› bayram› 40 yafl›nda...1969’da, bir New York köyünde, 15A¤ustos’ta Richie Havens’la bafllay›p18’i sabah› Jimi Hendrix’le sona erenbu dev festivalin kay›tlar› toplam dörtCD halinde bu ay Türkiye’de yenidenyay›nlan›yor. Tahminen ekim ay›ndaise, prömiyeri Cannes’da yap›lan “Ta-king Woodstock” filmi vizyona gire-cek. Ang Lee’nin yönetti¤i film Wo-odstock Festivali esnas›nda yerelhalkla hippilerin iliflkisini, dolay›s›ylabir zihniyet dönüflümünü anlatan ac›-tatl› bir komedi.

NAZAN ÖNCEL UZUN ÇALIYOR

“Pla¤›n ortas›nda bir resmim vard›, plak döndükçe ben de dönü-yordum” diye dalgas›n› geçiyordu Nazan Öncel, 1982’de yay›nlad›-¤› –çoktan tedavülden kalkm›fl– ilk longplay’i “Ya¤mur Duas›”n› an-lat›rken. Bu seferki pla¤›n›n ortas›nda düz beyaz zemin üstünde küçü-cük puntolarla “Nazan Öncel -Hat›r›na Sustum” yaz›l› sade bir flekilde.Evet, yanl›fl duymad›n›z, onun art›k bir pla¤› (33’lü¤ü, longplay’i, long’u,LP’si, uzunçalar›) daha var. A¤›r, kal›n, yeni nesil 180 graml›k, tafl gibi birvinyl plak. Birkaç ay önce yay›nlad›¤› nefis albümü “Hat›r›na Sustum”da-ki flark›lar art›k gözümüzün önünde semazenler gibi dönecek de dönecek…“Of, hangi birine yanay›m / Hangisini anlatay›m / Dünya bat›yor bana /Hangi günümü yakay›m...” Tam Nazan usûlünde, hayat› bileklerinden vetam kalbinden kavray›p sürükleyen flark›lar bunlar. Pikaba çok yak›fl›yorlar.‹nsan hayal etti¤i müddetçe yaflar: Bir gün “Göç”, “Demir Leblebi”, “YanYana Foto¤raf Çektirelim” ve di¤erleri buluflup, 31,2 x 31,5 santim ebatta, 33 devirde, yan yana foto¤raf çektirirler mi acaba?

Döne döne yana yana

Sigara olmasayd›, 20. yüzy›lda hayranl›k duydu¤umuz sanat eserlerinin

hiçbiri olmazd›. Bence, sigara içmeyenlerin, sigara içenler taraf›ndan

üretilmifl eserleri sat›n almas› yasaklanmal›. JOE STRUMMER

KARDEfiLER!Onlara sokakta rastlarsan›z e¤erölümü görmüfl gibi çevirin bafl›n›z›NÂZIM H‹KMET

Dünya hiç olmasayd› bile müzik varolurdu. SCHOPENHAUER

Page 5: Roll 143. sayı
Page 6: Roll 143. sayı

Befl y›l aradan sonra KINGS OFCONVENIENCE “Declaration Of De-pendence” ad›n› verdi¤i yeni bir al-bümle sahnelere dönüyor.

MADONNA “greatest hits” ç›kar›yor.“Celebration” adl› albümde, prodük-siyonu Madonna ve Paul Oakenfoldtaraf›ndan yap›lan ayn› adl› yepyenibir single bulunuyor. Albümdeki ikin-ci yeni parçan›n ise Lil Wayne’li “Re-volver” olaca¤› söyleniyor.

British Invasion ak›m›n›n er-ken dönem isimlerinden PE-TER & GORDON’un GordonWaller’› geçti¤imiz ay, 64 ya-

fl›nda, hayata gözlerini yumdu.

RICHARD HELL kayd› bir türlü içinesinmeyen 1982 tarihi LP’sini bafltanafla¤› yenileyerek “Destiny StreetRepaired” ad› alt›nda yay›nl›yor.

Ohio’lu üçlü TIMES NEW VIKING’indört numaral› albümü olacak “BornAgain Revisited” eylülde piyasada.

LYNYRD SKYNYRD’›n yeni albümü“God & Guns” eylül sonunda piyasa-da. Albümde Rob Zombie ve ekibininepeyce eme¤i geçmifl.

Gitarist Ryan Ross ve basç› Jon Wal-ker PANIC! AT THE DISCO’dan ayr›l-d›. Bugünlerde kendi solosu üzerin-de çal›flan flark›c› Brendon Urie vedavulcu Spencer Smith ise grubu de-vam ettirme karar›nda.

Strokes solisti JULIAN CASABLAN-CAS’tan da di¤er grup elemanlar› gi-bi solo albüm haberi geldi. “River OfBrake Lights”, “Glass” ve “LudlowSt” gibi flark›lar içeren “Phrazes ForThe Young” Jason Lader ve BrightEyes’dan Mike Mogis eflli¤inde kay-dedilmifl.

THE RAPTURE bas-ç›s› Mattie Safergruptan ayr›ld›.

BASEMENT JAXX’inuzun zamand›r bekle-

nen uzunçalar› “Scars”ekimde ç›k›yor. Yeni albümde YokoOno, Santigold, Yo Majesty!, Light-speed Champion, Eli “Paperboy” Re-ed ve Sam Sparro gibi isimleri a¤›r-layan ‹ngiliz ikiliden Felix Burton’›ndedi¤ine göre, ellerinin alt›nda PinkFloyd’umsu bir plak daha yay›nlan-mak üzere s›ras›n› bekliyormufl.

GENESIS dört konser kayd›n› bir pa-kette bir araya getirdi. “Genesis Live1973-2007” ad›ndaki box-set’te da-ha önce yay›nlanmam›fl kimi parça-lar da bonus olarak bulunuyor.

Animal Collective’den Noah Lennox(Panda Bear) ve Stereolab’den Laeti-tia Sadier’›n da el verdi¤i ATLAS SO-UND albümü “Logos” ekim ay›ndagün yüzü görecek.

Y›llar›n flark› yazar›, Johnny Cash, KDLang, Ramblin’ Jack Elliott gi-bi isimlerin parçalar›n› söyle-di¤i TOM RUSSELL son albü-mü “Blood and Candle Smo-ke”u CALEXICO elemanlar›y-la birlikte kaydediyor. Rus-sell’›n biri Charles Bukowski’ylemektuplaflmalar›ndan oluflan üç ki-tab›n›n bulundu¤unu da ekleyelim.

KISS 11 y›l aradan sonra yeni bir al-büm ç›kar›yor. Henüz ismi koyulma-yan kay›tta “Russian Roulette”, “Mo-dern Day Delilah” ve “Stand” gibiparçalar bulunacak.

NICK CAVE ve WARREN ELLIS, film-ler için yapt›klar› müzikleri “White Lu-nar” ad›ndaki çift CD’de bir araya ge-tiriyorlar.

BEASTIE BOYS’dan AdamYauch’›n sol yana¤›ndakötü huylu bir tümörerastland›. Erken teflhisedilen tümör ameliyat-la al›nacak, müzisyenard›ndan kemoterapi te-davisi görecek.

JIM O’ROURKE’un yeni albümü“The Visitor” eylülde ç›k›yor.

LIAM FINN “Champagne In Seas-hells” ad›nda alt› parçal›k bir k›sa al-büm kaydetti. MODEST MOUSE dabu ay bafl›nda ç›karmak üzere “NoOne’s First, and You’re Next” ad›ndabir EP haz›rlad›.

ZERO 7’›n yüksek tempolu olaca¤›aç›klanan dördüncü albümü “YeahGhost” eylülde ç›k›yor.

Sony MICHAEL JACKSON’›n Londrakonserleri için yapt›¤› provalar s›ras›n-da çekilen ham görüntülerden bir filmyapmaya karar verdi. Projeyi sinema-tografisinde “High School Musical”gibi filmler bulunan Kenny Ortega’n›nyönetmesi bekleniyor. Jackson’›nMotown dönemi hitlerinden de yenibir derleme yap›ld›, “Michael Jack-son: The Motown 50 Mixes”.

FLAMING LIPS’in yeni albümü, ipodça¤›na inat duble plak bas›lacak, AYüzü, B Yüzü mefhumla-r›na dönecek.MGMT, Yeah Ye-ah Yeahs solistiKaren O gibileri-nin de misafirolaca¤› albüme bir Alman matema-tikçi de katk›da bulunacak.

ECHO & THE BUNNYMEN bu sene-nin sonlar›na do¤ru yeni albümleriniyay›nlayacak. Grubun 11. albümü“The Fountain”den ç›kacak ilk sing-le’›n ad› “Think I Need It Too”.

MARTHA WAINWRIGHT, LIAMFROST’un yeni albümü “Your HandIn Mine”da yer alan “We Ain't GotNo Money, Honey, But We Got Rain”flark›s›na sesiyle katk›da bulundu.Albüm için sonbahar› beklemek lâ-z›m, ama flark› internet üzerindendinlenebiliyor.

DAVE GROHL, memleketi Ohio eya-letindeki Warren flehrinin alt›n anah-tar›yla taltif edildi ve flehrin bir cad-desine ismi verildi.

ROBERT PLANT, Londra’da dü-zenlenen bir törenle, müzi¤e kat-k›lar›ndan dolay› Britanya ‹mpara-torlu¤u Onur Niflan› ald›. Benzer birniflan› Jimmy Page de dört sene ön-

ce alm›flt›.

Clap Your Hands Say Yeah’denALEC OUNSWORTH daha önce LosLobos ve The Replacements ile çal›-flan prodüktör Steve Berlin’in deste-¤inde “Mo Beauty” ad›nda bir soloalbüm ç›kar›yor.

The Verve’den Nick McCabe ve Si-mon Jones, Goldfrapp kemanc›s›Davide Rossi’yle beraber yeni birgrup kurdu. THE BLACK SHIPS’in ilkalbümünün ad› “Forth” olacak.

JAY-Z’nin yeni albümü “The Bluep-rint 3”de MGMT ve Rihanna da yeralacak.

06‹

Türkiye’nin popüler modern müzi¤inin iki büyük ismini, rock ve caz âlemimizdennab›z gibi bir bas›, Ortado¤u elektrik gitar›nda irice bir sat›rbafl›n› arka arkaya yitir-dik... Yukar›da “Tamirci Ç›ra¤›”n›n kay›tlar›nda görülen O¤uz Durukan (15 May›s1946 - 27 Temmuz 2009), bu topraklarda rock’un harc›n› karan isimlerin bafl›ndageliyordu. Önce Ali Atasagun Dörtlüsü, sonra Haramiler kadrosunda defalarca Al-t›n Mikrofon’a kat›ld›, ‘60’larda folk-rock ve beat sound’unun kald›r›m tafllar›n› dö-fledi. Cem Karaca Derviflan’a girmeden önce Durul Gence Orkestras›’ndayd›. Bura-daki caz formasyonunu Derviflan’dan sonra, Erol Pekcan, ‹smet S›ral, Önder Focan,Okay Temiz, ‹mer Demirer gibi isimlerle son y›llar›na kadar sürdürdü...K›saca Kurtulufl diye bildi¤imiz Kurtulufl Türkgüven (1 Ocak 1954 - 4 Temmuz2009), tavernan›n alt›n ça¤›n›n gitarl› flark›c›lar›ndand›. Fakat formasyonunu DeepPurple’larla, Pink Floyd’larla, saç›n›n sakal›n›n henüz yukar›daki gibi düzgün kesil-medi¤i zamanlarda Mersin ve Adana sokaklar›nda alm›flt›. Hele kasetlerinde bir Er-kin Koray patlatt›¤›nda alttan akan distorte gitar, Ortado¤u rock’unun en heyecanl›terkiplerinden birinin ipucu oldu her zaman. ‹zleyenler, bitmek bilmeyen, sololarabo¤ulan sahnesinin mevcut kay›tlar›yla k›yaslanamayaca¤›n›, “yerli Santana” lâka-b›n› bile¤inin hakk›yla kazand›¤›n› söylüyor. Baflta “‹stanbul Sokaklar›”, “DuydumEvleniyormuflsun”, “Feryad”, “Sigara Üstüne Sigara”, “Büklüm Büklüm”, “KeskinB›çak” gibi bir sürü yorumu kald› yadigâr, tavernalardan wah-wah çekti gitti...

ELEKTR‹KL‹ TELLER‹N MATEM‹

Geceleri, aydan, evlere girilemiyordur. ECE AYHAN Hiçbir ses kendini yok eden sessizlikten korkmaz. Ve, sesegebe olmayan sessizlik yoktur. JOHN CAGE

KARDEfiLER!Onlara elleriniz dokunmuflsa e¤eryedi tas su dökün ellerinizeNÂZIM H‹KMET

‹ki sonsuz vard›r: Tanr› ve budalal›k.EDGAR VARESE

Bir baflkas›n›, öz çocu¤unu, yaflamaya mahkûmetmiflti, ne gerçeklerinden hayatla ölümün, ne deyalanlar›ndan koruyabilece¤ini bile bile... Kimkimi koruyabilmiflti ki? ASLI ERDO⁄AN, Tafl Bina ve Di¤erleri

Mutlulu¤un sana verdi¤i tatili yafl›yor / Bir aç›l›p bir kapan›yorkirpiklerin / Bilmem al›n›r m›s›n söylersem / Unutulmufl bir çirkinlikten bafll›yor güzelli¤in. ED‹P CANSEVER

Çöl büyür: vay haline içinde çöl saklayan›n. NIETZSCHE

Page 7: Roll 143. sayı

SKUNK ANANSIE nihayet dönüyor.Eylül ay›nda yay›nlanacak “BecauseOf You” single’›n› “Tear The PlaceUp” ve “Squander” adl› yeni flark›la-r› da içerecek olan “best of” albümü“Smashes and Trashes” takip ede-cek. Tam mânâs›yla yeni bir albü-mün ne zaman gelece¤iyse meçhul.

Minnesotal› indie grubu HockeyNight’›n solisti Paul Sprangers ve gi-taristi Scott Wells taraf›ndan kurulanFREE ENERGY ilk single’›n› LCD So-undsystem’dan James Murphy ilekotard›.

Vivian Girls flark›c›s› Cassie Ra-mone, Woods basç›s› KevinMorby ve Bossy davulcusu Jus-tin Sullivan THE BABIES ad›ylayepyeni bir grup kurdular.

Art-Pop ekibi WHY? yeni albümü“Eskimo Snow”u eylülde ç›kar›yor.

‘90’lar indie’sinin Liverpool’lu grubuTHE SPACE’in davulcusu ANDYPARLE, 42 yafl›nda, beklenmedik bi-çimde dünyaya veda etti. Sokaktabir anda yere düflen Parle’›n ölümüy-le ilgili araflt›rmalar sürüyor.

A PLACE TO BURY STRANGERS is-mi henüz belli olmayan ikinci albü-münü ekim bafl›nda ç›kar›yor.

Video oyunu Guitar Hero’nun, eylül-de piyasaya sürülecek beflincisi içinseçilen 85 flark› aras›nda DIRE STA-ITS’in “Sultans of Swing”inden ARC-TIC MONKEYS’in “Brainstorm”unakadar ne ararsan›z var.

DAVID BYRNE, yeni projesi “PlayingThe Building”de (Binay› Çalmak)Londra Roundhouse binas›n› bir ens-trümana çevirecek. A¤ustos boyun-ca görülebilecek enstalasyondaByrne, binan›n ortas›na yerlefltirece-¤i büyük bir orgun kablolar›n› binan›nçeflitli katlar›na yayacak, binan›n çe-flitli yerlerinden farkl› sesler ç›kmas›sa¤lanacak.

PROCOL HARUM orgcu-su Matthew Fisher, gru-bun 1967 tarihli klasi¤i “AWhiter Shade Of Pale”inbestesinde hak sahibi oldu¤uiddias›yla açt›¤› davay› kazand›.

NATALIE IMBRUGLIA, eylülde yay›n-lanacak “Come To Life” albümünde-ki üç flark›y› COLDPLAY’le beraberyazd›. “Fun”›n yan›s›ra, “Want” ilksingle olarak seçilirken, “Lukas”›nprodüktörlü¤ünü de Brian Eno üst-lendi. Albümün kalan› Blur ve El-bow’la çal›flmalar›yla tan›nan BenHillier’e emanet edildi.

DOLLY PARTON’un meflhur flark›-s›ndan hareketle kotard›¤› Broadwaymüzikali “9 To 5: The Musical”, gala-s›ndan dört ay sonra, 148 perfor-mans›n ard›ndan gösterimden kald›-r›ld›. Parton, ayn› isimli 1980 tarihlifilmde de Jane Fonda’yla beraber oy-nam›flt›.

EL PERRO DEL MAR’›n ekim ay›ndayay›nlanacak yeni albümü “Love IsNot Pop”, sanatç›n›n son dönemler-de New York ve Paris’te yaflad›¤› tec-rübelerden yola ç›karak tamamenaflk üzerine yaz›lm›fl flark›lardan olu-flacak.

SUPER FURRY ANIMALS, Amerikançocuk program› “Yo Gabba Gabba”için flark› besteliyor. Daha önce ben-zer bir ifli yapan MGMT ve Ting Tingsprograma bizzat kat›lm›flt›. “TheSimpsons”›n ABD’deki yeni bölümü-nün konu¤uysa COLDPLAY. Ho-mer’e piyangoda milyon dolar ç›kma-s›n›n ard›ndan Bart’la beraber dü-

zenledi¤i özel konsere ChrisMartin sesini bizzat verecek.EARTHA KITT de yeni sezonda“The Simpsons”a konuk olacak

müzisyenlerden biri. Sanatç›,kendi bölümlerini vefat›ndan evvelkaydetmiflti.

PETER GABRIEL, WOMAD festiva-linde okudu¤u “Biko” flark›s›n› NA-TALIA ESTEMIROVA’ya ithaf etti.Rusya’n›n Çeçenistan’da iflledi¤isuçlarla mücadele eden insan hakla-r› savunucusu Estemirova, Grozni’dekaç›r›lm›flt› ve cesedi ‹ngufl Cumhuri-yeti’nde bulunmufltu.

Brezilya Tropicalismo hareketinin ön-cü grubu OS MUTANTES yeniden sa-

halara döndü. Grubun25 y›l aradan sonrailk albümü eylülde

raflarda yerini alacak.

1971 tarihli cinayetlerin-den müebbet hapse mah-kûm edilen CHARLES

MANSON, 2003’te aktris Lara Clark-son’un ölümünden sorumlu tutulanefsanevî prodüktör PHIL SPEC-TOR’a beraber çal›flmak iste¤ini ile-ten bir not gönderdi. Her iki müzikadam› da Kaliforniya Corcoran Ha-pishanesi’nde tutuluyor. Manson,hapis cezas› süresince çeflitli müzikve spoken word albümleri yapm›flt›.

DEVENDRA BANHART’›n yeni albü-münün ad› “What Will We Be” olarakbelirlendi. Banhart’›n Band Of Be-es’den Paul Butler’la beraber pro-düktörlü¤ünü de üstlendi¤i albümünç›k›fl tarihi henüz belli de¤il, ama ka-y›tlar tamam gibi.

M‹SAF‹R DE⁄‹L HER GÜNKÜ KÂF‹RBrenna MacCrimmon en az bizim ka-dar, hatta bizden fazla bural›. SelimSesler’le, Baba Zula’yla, MuammerKetenco¤lu’yla veya “‹stanbul Hat›ra-s›”yla hep yan›bafl›m›zda... Kanadal›Brenna Bac›, bu sefer kendi k›tas›nda-ki, Amerika’daki arkadafllar›yla geneburalar›n havalar›n› döktürmüfl “KulakMisafiri” albümünde. Kaliforniya ak-sanl› “evlerine vara gele usand›m”,Trakya’dan Santa Fe’ye giden “Dola-ma dolamay›” treni ve di¤erleri...

Bilgisayar özgeçmifle bakmaz, kendisininkinden baflka birdilden anlamaz, d›fl görünüflün güzel olup olmamas›na al-d›rmaz. O, sahibi kadar aptal ya da zekidir ve onun gibi,hatta ondan bile fazla ifle yarar ya da yaramaz. Bilgisayarbir utangac›n, topal›n, fliflman›n ya da kekemenin eriflimgücüdür. ALMUNEDA GRANDES, ‹nsan Co¤rafyas› Atlas›

KARDEfiLER!Onlar›n ad›na benziyorsa ad›n›z e¤erad›n›z› de¤ifltirinNÂZIM H‹KMET

Sonuçta her insan hayat› bir yenilgidir,ama baz›lar› daha görkemli bir yenilgi.ASLI ERDO⁄AN, Tafl Bina ve Di¤erleri

Sevme duygusunun nas›l gelebilece¤ini sorars›n›z. Belki evreninmant›¤›nda ans›z›n oluflan bir çatlakla, diye cevap verir. ‹stemekleasla, der. MARGUERITA DURAS, Ölüm Hastal›¤›

Çünkü bir penceredir flarap, insan› gördü¤ün. ALKA‹OS

“OKEY & FASIL” (Tophane nargile kafelerin-den birindeki duyuru levhas›)

Page 8: Roll 143. sayı

On y›l geldi geçti. Her iflten al›nlar›n›n ak›yla, aç›kl›¤›yla ç›kt›lar, on y›lda on binlerce gencin ruhunu kavrayan, ele geçiren flar-k›lar, hep bir a¤›zdan ba¤›r›lan marfllar yazd›lar. Dördüncü albümleri “Duman l-ll”de ne eksik ne fazla, kendileri gibiler. Yolla-r›n› “Senin Marfl›n”daki dizeler ayd›nlat›yor: “‹stedi¤in yere var / Desturun sanat olsun / Aflka gönül verdin / Kollar›n kanat olsun...” Dörtlüyle Tünel’de buluflup dünlerden bugünlere saatlerce konufltuk, gece eve dönüflte ‹stiklal’de yürürken bu güzel

muhabbetin cilas›n› çektik: Bir apartman kovu¤unda –biri Slipknot, di¤eri Hayko Cepkin tiflörtlü– Ad›yamanl› iki genç, gitarla Duman flark›lar› söylüyordu.

10 sene önce bugünlerde ne yap›yor-dunuz? Ari Barokas: ‹lk albüm 1999 kas›m›n-da ç›kt›. Temmuzda kay›tlar› bitirmifl-tik, 17 A¤ustos depremi olunca albü-mün ç›k›fl›n› biraz beklettik. Kaan Tangöze: Yak›nlar›n› depremdekaybetmifl gençlere moral olsun diye‹zmit’e çalmaya gitmifltik, bir çat› ka-t›yd›, teras gibi bir yerdi. Orada, dahayay›nlanmam›fl ilk albümden bestelerçalm›flt›k...Batuhan Mutlugil: Albümün kay›tlar›n›Çiftehavuzlar’da, 18 Mart Caddesi’n-deki 18 Mart Stüdyosu’nda yapt›k. ‹lküç albümün tamam› orada kaydedildi.O küçük stüdyo, eskiden baflka grup-lar›n, mesela Mazhar-Fuat’›n da çal›fl-t›¤› salafl bir prova stüdyosuydu. Son-ra Badluck’›n gitaristi Levent Büyük al-d›, p›r›l p›r›l bir kay›t stüdyosu halinesoktu oray›. Ari: ‹lk konserimiz 18 Mart 2000’deMojo’da olmufltu... Biraz daha kafan›-z› kar›flt›ray›m: Tesadüfen bu son al-büm de 18 Mart’ta ç›kt›. (gülüyor) Cengiz Baysal: Ben ilk albümde yo-kum. Davulu Alen (Konako¤lu) çalm›fl-t›. Los Angeles’tayd›m, Alen bana ka-y›tlar› getirip dinletmiflti.Ne hissetmifltin?Cengiz: Türkiye’de olup bitenlerdenbiraz kopuktum. Birdenbire karfl›mamüzikal ifadesi bu kadar güçlü birgrup ç›k›nca, dakka bir gol bir, çok et-kilendim. Ayaklar›n› ‘60’larda, ‘70’ler-de Türkiye’de yap›lm›fl rock müzi¤inebast›klar›, dengeyi oradan kurduklar›kesindi. Ama sound ve tav›r olarak ile-riye do¤ru bir ad›m daha at›lm›fl veüstüne de daha önce karfl›laflmad›-¤›m bir vokal anlay›fl› gelmiflti. Bu de-virde müzikte küçük ad›mlar bile at-mak çok zor. Böyle büyük bir ad›m gö-rünce çok etkileniyor insan. Do¤ru mu?Ari: Cengiz diyorsa do¤rudur. (gülü-yor) Kaan: Biz elimizden geleni yap›yoruz,ne yapt›¤›m›z› bilemiyoruz. (gülüyor)Kendimize d›fl gözle bak›p müzi¤imiziaç›klamak bize ters. Biz asl›nda‘60’lardan beri yap›lan rock formülü-nü yeniden uyguluyoruz. Pek yeni birfley yapt›¤›m›z yok.O devirde yaflasan›z, acaba Anadolurock’çu mu olurdunuz?Kaan: Biz ona Türkçe rock diyoruz. fiuan biz de Anadolu kokan bir müzik ya-p›yoruz, ama Türkiye olarak bak›yoruzolaya. Stüdyoya kay›tlara girdi¤inizde Duman ismi belli miydi?Kaan: Evet, NR1’le konuflmadan ev-vel grubun ismini koymufltuk... Yoksakoymam›fl m›yd›k?

PATLAYACA⁄IZ, ÜNLÜ OLACA⁄IZ D‹YE ÇIKMADIK YOLA. YAVAfi YAVAfi YOL ALDIK, BU B‹ZEYETT‹ DE ARTTI B‹LE. ESAS YO⁄URT MÜZ‹K, GER‹ KALANI KAYMA⁄I.

08‹devam› ‹ 57’de

[[ Duman

DaK‹KamDAB‹n Y›L G‹zL‹

EN GÜZEL GÜNÜM GECEMDuman 11 A¤ustos’ta ‹stanbulAç›khava’da, 13 A¤ustos’taBursa’da Nilüfer ‹hsaniyeMeydan›’nda, 14 A¤ustos’taFoça’da Rock Tatili festivalindekonser verecek…

Kaan

Tan

göze

, Ari

Baro

kas,

Bat

uhan

Mut

lugi

l, C

engi

z Ba

ysal

(fot

o¤ra

flar:

fiaha

n N

uho¤

lu)

Page 9: Roll 143. sayı

ses ile gölge [email protected]

vedaTUNCER ERDEM

yak›n›nda bir bak›fl, karfl› binalara vuruyor boydan boya, rüzgârda uçuflan perdeleri, camda oynaflan gölgeleri izliyor

uzak bir k›y›da, kuma gömülü a¤açlara vuran su, tuz lekeleri b›rak›yor çatlaklara, güneflin kuruttu¤u tüylere...

bir veda gibi her sözün, söyledi¤in her flark›; ve her an gidecekmifl gibi gözlerin daima hafif nemli

uzaklardan bahsetme... yak›n›nda bir bak›fl, s›cak bir nefes olsun, yüzünü okflas›n bir ses, bir gölge düflsün tenine

Page 10: Roll 143. sayı

Siz flimdi Kardefl Türküler’in rock fraksiyonu muoluyorsunuz?Vedat Y›ld›r›m: Yeni fiafak’la bir röportaj yapm›fl-t›k, orada öyle bir yanl›fl anlama olmufl hakika-ten. Kardefl Türküler’den bir grup birdenbire rockyapmak istiyor ve isyan ediyor gibi. (gülüyor) Be-nim ilk çald›¤›m enstrümanlardan biri davuldu.Üniversitedeyken Mare Nostrum diye bir grubu-muz vard›, orada davul çal›yordum. Daha sonraKardefl Türküler ön plana ç›kt›, böyle fleylere za-man ay›ramaz olduk. Ama hep kafam›z›n bir ke-nar›nda vard›, “eskiden rock dinlerdik, davul ma-vul çalard›k, yine bir fleyler olur mu” diye.Grupta kaç Kürt var?Vedat: Valla ben Kürdüm, Ferhat Kürt. Cansunbaya¤› bir kar›fl›k.Cansun Küçüktürk: Benim baba taraf›m muha-cir, Bulgaristan göçmeni, anne taraf›m Urfal›.Enifltemlerde var Kürtlük, bizimkilerde olup olma-d›¤›n› bilmiyorum. Olsa da söylemezler gibi bir du-rum da var. Ama ben K›rklareli’nde büyüdüm. Albüm kapa¤›ndaki kuflbak›fl› flehir krokisindebir yer okla iflaretli, üzerinde flöyle yaz›yor: “Buevde bir çocuk Mehmed Uzun okuyor. fiark›lar›-m›z o çocu¤a...” Kimdir o çocuk, nerden gel-mifltir, ne yer ne içer?Vedat: Kürtlerin son büyük göç dalgas› ‘90’lar›nbafl›nda yaflanmaya baflland› ve 1 milyon civa-r›nda insan göç etti, bu say› giderek artt›. Köy,yayla hayat› da neredeyse bitti Kürtler için. Kürt-ler art›k flehirli oldu, ‹stanbul, Mersin, ‹zmir’in bir

k›sm›, Antalya, k›smen Ankara gibi büyük flehir-lere göç ettiler, Diyarbak›r zaten çok büyüdü. Zo-runlu göçle, bir anda, zamans›z yaflanan yolcu-luklar bunlar. Bir haber geliyor, “dört saat içindeterkedin” diyorlar, çok duyduk böyle fleyler. Ge-rekçe, güvenlik. Sadece korucu köyleri kal›yororalarda. En son Mardin’de 44 kiflinin öldürül-mesinde gördük bunun sonuçlar›n›. Normaldekan davalar› olur ama, o kadar büyük bir katliamkolay yap›labilecek bir ifl de¤il. Orada kalmayan-lar büyük flehirlere geldiler ve flehirlerin de sos-yolojisi de¤iflmeye bafllad›. ‘90’lar›n ortalar›ylaberaber sokaklarda “esmer vatandafl”lar›n dasay›s› artt›. O çocuk, onlar-dan biri. Kitap盤a yazd›¤›-m›z “F›rat suyu Marma-ra’ya kar›flt›” cümlesi de‹stanbul’u akla getiriyor.Nihayetinde ‹stanbul, Kürtlerin en büyük kenti. Yani o çocuk ‘90’larda gelmifl ve ‹stanbul’da m›büyümüfl?Vedat: Ufac›k bebeyken de gelmifl olabilir, bura-da do¤mufl da olabilir. Anne-baba buraya geldi-¤inde zaten hayata 1-0 yenik bafllam›flt›r. Çünküorada çiftçilik ya da hayvanc›l›k yap›yorlar, burayabir geliyorsun, meslek yok, bir fley yok. Bir kimlikayr›mc›l›¤› zaten var, onun üzerine ekonomik ay-r›mc›l›k da biniyor. Tarlabafl›’nda görüyoruz, ayn›evde 15 kifli yafl›yorlar ekonomik olarak kendileri-ni korumak için, göç eden akraba da flehirdeki-nin yan›na geliyor. Hizmet sektöründe, restoran-

larda mesela, Kürtlerin yo¤un olarak çal›flt›¤›n›görüyoruz. Hizmet sektörü, mesle¤i olmayan in-sanlar için biçilmifl kaftan. Okuyorsun ama, tamokuyam›yorsun, bir ifle giriyorsun, ama be¤enme-diler mi hemen at›yorlar. Bir patron için kolay biriflgücü, sigortas› yok, çal›flma saati s›n›rlamas›yok. Eve gidip yat›yor, kalk›p tekrar ifle gidiyor,300-400 lira maafl al›yor. Burak Korucu: Ankara’da bir al›flverifl merkezin-de konser vermifltik, konser bitince eflyalar› tafl›-d›¤›m›z yer, Kentucky Fried Chicken’lar›n, McDo-nald’s’lar›n arka taraf›nda bir koridor. O arka bö-lümlerde çal›flanlar›n ço¤u Kürt, ama ön tarafta

uluslararas› restoranlar›n ›fl›kl› vitrinleri! Vedat: Ön tarafta ›fl›kl› vitrinler, yemek yenilenyerler, bir arkas›nda mutfak var, ama mutfak dabir çeflit vizyon oldu¤u için temiz. Onun da arka-s›nda, üçüncü bölümde at›klar, çöpler, so¤anla-r›n soyuldu¤u yerler. Sosyalist devletler y›k›ld›k-tan sonra bunlar› konuflmak demode olmufltu,“hayat de¤ifliyor” falan deniyordu, ama böyle ya-flayan çok insan var. Burak: Albümde Türkiye için, Kürtler için önemliolan insanlara selâm gönderiyoruz. MehmedUzun, ‹stanbul’dan bölgeye, bölgeden flehirlere,Avrupa’dan Türkiye’ye bakabilen, önemli bir ede-

KÜRTÇe sen‹ sev‹YoRUmZorunlu göçler sonucu ‹stanbul’da (ve di¤er büyük flehirlerde) yaflayan Kürtlerinki, bir ayr›mc›l›k, iflsizlik, yoksulluk öyküsü. Bunlara bir de ken-di hayatlar›n› anlatan flark›lardan yoksunlu¤u ekleyin, vaziyetin vahametini var›n siz düflünün. Bereket, art›k Bajar var: Kürtlere (ve hepimize)tercüman olan, bugünün yaralar›na tuz basan, ekmek-su kadar de¤erli rock flark›lar› söylüyorlar. Kardefl Türküler’in “kardefl”lik vurgusunu ço¤alt›rken beste a盤›n› da kapatan bu güzel projenin yarat›c›lar›n› konuk ettik, “Néz Be” (Yaklafl) albümünü kendi a¤›zlar›ndan dinledik.

10‹

Ahmet Kaya’n›n Türkçesiyle elitistler dalga geçer. Bob Marley yap›nca problem olmuyor da, o yap›nca niye oluyor? Türkiye’de insanlar›n empati duygular› zay›f.

Bajar Foto

: fiah

an N

uho¤

lu

Page 11: Roll 143. sayı

biyatç›. O çocuk, dünyay› Mehmed Uzun okuya-rak anlamaya çal›flan bir çocuk. Vedat: Modern Kürt roman› için, Kürt gençleriiçin Mehmed Uzun çok önemli bir isim. Kürt ol-mayan Türkiyeliler taraf›ndan da en çok okunanKürt yazar. Ama “bu evde bir çocuk MehmedUzun okuyor” dedi¤imizde bir dilek, bir kurgu davar tabii. Bir defa, okuyabiliyor mu o çocuk? Ha-yat koflullar› izin veriyor mu? Okusun istiyoruz,ama kendi dilinde okusun.O çocuk Bajar dinleyecek mi?Vedat: Kürt gençleri bu tür bir sound’a yabanc›de¤iller. Koma Wetan var mesela Sovyetler Birli-¤i’nde. Sonra Ciwan Haco bir kanal açt›. KomaRewflen, Koma Amed, Çar Newa... Distorte gitar-lar›n oldu¤u, drive’lar›n yo¤un kullan›ld›¤› bir gele-nek var yani. Serhat bölgesinin bir g›rtla¤› vard›r,bir protest tavr›n üretilebilece¤i, rock’un içine ko-nulabilecek bir g›rtlak. Avrupa’da Kürt hiphop’çu-lar da bafllad›. Sonuçta flehirlerde yafl›yor art›kKürtler, kulaklar› al›fl›k bunlara. Bir gelenekselmüzik, dengbej gelene¤i var zaten, sonra bir kom(grup) gelene¤i olufltu ‘90’lar›n bafl›nda. Türki-ye’deki özgün, protest müzi¤in etkilerini tafl›yor-du, ama yerel ö¤eler biraz daha fazlayd›. Türki-ye’deki sol protest müzikte o yerel ö¤eler moder-nizm içinde eritilir, vokalde daha Bat›l› bir flantekni¤i kullan›l›r. O dönemin Kürt flark›lar›n› dinle-di¤inizde de öyle girerler, sonra dayanamay›p “ye-ter” derler, kendi g›rtlaklar›na dönerler. (gülüyor)Burak: Bence o çocuk Bajar dinleyecektir, popü-ler kültürle art›k daha yak›n temas halindelerçünkü. ‘90’lardaki gibi de¤il art›k. Bir Kürt deMor ve Ötesi’ni çok seviyor, iki y›l evvelki Diyar-bak›r konserlerinde 20-25 bin kifli oldu¤u söylen-di. O çocuk Kargo da dinliyor belki, Gripin de din-liyor. Bizim istedi¤imiz fley, o çocu¤un kendi dilin-de, biraz da derdi olan bir müzi¤i o popüler kültü-rün içine koyabilmek. Sadece Kürtler için de¤il,bu tarz müzikleri dinleyen herkes için popüler kül-tür kanallar›n›n içinde tutunabilmek bizim derdi-miz. Ama tabii Berfîn’iyle, iflportac› çocu¤uyla,Türkiye’deki bir tak›m meseleleri konuflamamayadair bir flark›s›yla, “tamtam sesleri duymak iste-miyoruz”uyla... Vedat: Kürt meselesi öyle bir soyutlaflt› ki, “bö-lünmeyi istiyorlar m›, istemiyorlar m›” noktas›nageldi. Ayr›nt›lar› çok konuflmuyoruz, insanlar ger-çekten ne istiyorlar, Kürt sorunu insanlar›n hayat-lar›nda ne tür dönüflümlere yol açt›, bilmiyoruz.Biz “Kürt meselesi böyle fleylere de yol açt›, buhayatlara bak›n” demek istiyoruz flark›lar›m›zla. Albümde göçü bafl›ndan sonuna takip etmek,bafllang›c›n›, flehirde devam›n› görebilmek müm-kün. fiark›dan flark›ya, bir sürü tarz ve ifade bi-çimi de iç içe geçiyor. “Nêz Be”, bu anlamdabir roman, bir rock opera gibi, “The Wall” gibiçok kapsay›c› bir albüm...Burak: Pazara gitti¤imde karfl›laflt›¤›m Kürt ço-cuklar var, Bajar’› takip ediyorlar, beni de oradanbiliyorlar. 25 yafllar›nda bir çocuk dedi ki, “Lale-li’nin i¤renç ortamlar›nda, otellerde motellerdeçok Kürt vard›r, ben de orada iki y›l çal›flt›m, on-lar için de bir flark› yapsan›za...” Demek ki bir so-ru iflareti, bir empati yakalayabilmifliz baz› flark›-larda. Kendini anlatan flark›lar› duymak isteyen çokKürt var m›?Vedat: Tabii. Daha önce de dinledikleri Kürtçerock’lar vard› ama, sözleri daha pastoraldi, gele-neksel temalar› iflliyordu. Onun d›fl›nda kahra-manl›k sözleri var, mücadelenin yans›d›¤› sözler.Ama gündelik hayat› anlatan, Kürt meselesinin iz-

düflümünü gösteren fleyler çok yok. Kürt rock’unun maceras› Anadolu rock’unkinebenziyor mu biraz? Önce “Kuyu bafl›na vard›mZeynebim bekler diye”, sonra s›ra geliyor “Ta-mirci Ç›ra¤›”na...Vedat: Evet, öyle denebilir. Anadolu rock’un dabafllar›nda hep türkü cover’lar› var. Ama o sözeledebiyat› da inkâr etmemek lâz›m, çünkü o sizebir üslûp sa¤l›yor, bir meseleyi anlatmak için birdünya sunuyor. Cem Karaca da geleneksel sözlüedebiyat, Nâz›m Hikmet, Ahmed Arif derken, birdil ve anlat›m üslûbu oluflturdu. Biz de bunu ya-pabilmek istiyoruz. Koma Wetan, Ciwan Haco gibi örneklerin sözelyap›s› da hep pastoral mi kald›?Vedat: Ciwan Haco’da politik bir içerik, mücade-leye dair flark› sözleri de var. Mehmed Uzun’danda etkilenmifltir, “Destana Egîdekî” diye epik biranlat›m› vard›r mesela, onu bir albüm haline ge-tirmifl. Ama mesela Avrupa’daki Kürtlerin yaflay›-fl›na, meselelerine dair çok bir fley göremezsinizCiwan Haco’da. ‹majinatif bir anlat›m üslûbu var-d›r. Bizim “Heq! (Hak!)” flark›s› gibi, Kürt mesele-si haklar düzeyinde, “biz var›z, sabr›m›z tükeni-yor” gibi bir dille tart›fl›labilir, ama gündelik haya-t›n politikas›n› da görmek istiyoruz. Kürt mesele-sini genel söylemler düzeyinde de¤il de, biraz da-ha insanlar üzerinden anlatmak istiyoruz.Burak: 2009 y›l›nda “bu ülkede Kürtler de var”,“göç diye bir sorun var” diye bir flark› yapmak tu-haf olur art›k. Gazeteyi aç, önünde zaten. “Bak,iflportac› bir çocuk var, hayat›n içinde, görüyor-sun onu” demek daha iyi. Erdem Göymen: SteelyDan’in bir albümünün ka-pa¤›nda uyuyan bir adamvard›r, gökdelenler birbirinesald›r›yor, bir adam bankta uyuyor. Plak kapa¤›-n›n arkas›nda da adam›n ayakkab›s›n›n alt› gös-teriliyor, delik. O albüm kapa¤› gibi bu flark›lar. Vedat: Bir genel söylem içinde, düflük yo¤unluklubir krizin orada devam etmesi de isteniyor asl›n-da: Çözüm üretmeyelim, zaten insanlar flehre gö-çüyorlar, zaman içinde asimile olurlar!.. Bu sü-rünceme içinde Kürtler de asl›nda biraz oyaland›-lar. Kürtlerin bir taraftan hayatlar›n› kurmalar›,meslek edinmeleri, kendi dillerini gelifltirmeleri,edebiyatlar›n› oluflturmalar›, gündelik hayat›n için-de bir yer edinmeleri, kamusal alanda yer alma-lar› gerekiyor. Kültürünü sadece evinde yaflama-mas› gerekiyor. Kürtler arkadafllar›yla, kahvelerdefilan Kürtçe konuflurlar da, büyük caddelere ç›kt›-¤›n›zda Kürtçe konufluldu¤unu çok göremezsiniz.Çekingen olduklar› bir aland›r kamusal alan. Bi-raz buralar› normallefltirmek de gerekiyor. ‹stanbul’da, kamusal alanda ne kadar Kürtçevar? Kürtçe isimli bir bakkal, bir flirket var m›mesela? Bir Türkün bak›nca ne mânâya geldi¤i-ni bilmeyece¤i bir tabela var m›?Ferhat Günefl: W, X, Q harflerini bile kullanam›-yorlar ki. Vedat: Böyle duvarlar olabilir ama, Kürtler bunuacaba ne kadar delmeye çal›fl›yorlar? Diyarba-k›r’da öyle isimler çok var sokaklarda, ama ‹stan-bul’da göremiyoruz. Beyo¤lu’nda kasetçiler çal›yor mu Bajar’›?Vedat: De¤ifliyor. Bir dönem Kürtçe parçalar çal›-yorlar, sonra bir hassasiyet olufluyor, gerilim t›r-man›yor, tekrar yok olmaya bafll›yor. ‹bo Kürtçeokuyor, sonra bir fleyler oluyor, bir sene okumu-yor, rahatlay›nca tekrar okuyor... Studio Live’dailk ç›karken bizi internet sitesine, afifllere koyma-d›lar, o gün bofl görünüyordu. “Buran›n bir dinleyi-

ci kitlesi var, rahats›z olmas›nlar” diye bak›yorlar-d› herhalde. Ferhat: Fakat sonra da ikinci konseri istediler, busefer anons da ettiler. Studio Live’da bizden son-ra Kürtçe söyleyen baflka gruplar da ç›kmayabafllad›. Demek ki buralarda da mücadele etmeklâz›m. Bu mücadeleyi vermeyince, “ben de kendikültür merkezimde konser veririm” diye düflünü-yorlar. Kürt gruplar›nda böyle kendi içine kapan-ma gibi bir e¤ilim oluyor.Çar Newa’yla yapt›¤›m›z söyleflide, Türkçe söy-lememe karar› ald›klar›n› söylemifllerdi. Çift dillibir flark› söylemenin, Türkçeyi de kullanman›nherkese hitaben “bak›n, ben uslu çocu¤um,Türkçe de söylüyorum” demekten öte bir kültü-rel de¤erinin olmad›¤›n› düflünüyorlard›. Vedat: Biz tam tersini düflünüyoruz. Kürtçeyi desadece Kürtçe konuflarak gelifltiremeyiz. ‹stanbulgibi flehirlerin as›l problemi, diller aras›nda geçifl-kenli¤in olmamas›ndan kaynaklan›yor. EvindeKürtçe, soka¤a ç›kt›¤›nda Türkçe konufluyorsun,gettolaflma denilebilecek bir fleye, kapanmayado¤ru gidiyorsun. Oysa Kürtlerle Türkler bir arayageldi¤inde o masada Türkçe de konuflacaks›n,Kürt arkadafllar kendi aralar›nda Kürtçe de konu-flacak, Kürt olmayanlar bir-iki kelime olsun Kürt-çe bilecek. Bu geçiflkenli¤i kuramazsak Kürtçede bence kurtulamaz. Sonuçta sadece Kürtçeninkonufluldu¤u bir hayat da istemiyoruz, bütün kül-türlerin bir geçiflkenlik içinde olmas›n› istiyoruz. Ari Hergel: Ermenilerde çok vard›r, “programa birtane de Türkçe koyal›m, aman ay›p olmas›n, gö-

nül alal›m” denir. Türkçe flark› söyleme ifli böylebir niyetle yap›lacaksa, bence de yap›lmas›n.Ama buluflmay›, paylaflmay› niyet ederek bir fleyyap›yorsan, o zaman ifl baflka bir yere gidiyor.‹çinden gelmiyorsa zorla yapma, içinden geliyorsada engel olma.Erdem: Gerçi bizde içe kapanma f›rsat› da yok.Kürt olmad›¤›m›z için... (gülüyor)‹stanbullu Kürtler ne izliyorlar mesela, TRT fieflizliyorlar m›?Vedat: K›smen izleniyordur tabii. Arada bak›yo-rum, ne oluyor, ne bitiyor diye. Son dönem su-nucular›n Kürtçeleri berbat. Rojin’in Kürtçesi iyiy-di. O gittikten sonra Berdan Mardini’yle GülerIfl›k geldi, onlar›n Kürtçeleri gerçekten çok kötü,beceremiyorlar. Zaten TRT fiefl’e karfl› bir tav›rda var Kürtlerde. “Bu memlekete komünizm ge-lecekse onu da biz getiririz” gibi bir durum çün-kü TRT fiefl. Kürtçe özel televizyonun önündehâlâ birçok yasal engel var, bunlar› kald›rmadanböyle bir kanal kurarsan›z, ister istemez Kürtlerde k›llan›r. Burak: TRT fiefl bir seçim yat›r›m›yd›, AKP Kürtoylar›n› istiyordu falan ama, sonra da onlarcaDTP yetkilisi tutukland›, bir sürü operasyon yap›l-d›, ‹stanbul’da DTP teflkilât›ndan insan kalmad›.Bakan ç›k›p “ta Ermeni s›n›r›na dayand›lar” dedi.Tafl atan çocuklar›n tutuklanmas› sonra... Se-çimden bir ay önceki ve bir ay sonraki tablobambaflka. Vedat: Bir yan›yla, evet, AKP kendi Kürdünü ya-ratmaya çal›fl›yor. Kafas›nda Kürt sorununa dairbir çözüm var ama, çok kendi kafalar›na göre buçözüm, seçimden sonra da zaten flok oldular,“problem baflka galiba” demeye bafllad›lar. (gü-lüyor)

‹11

Steely Dan’in bir albüm kapa¤›nda, gökdelenler birbirinesald›r›yor, bir adam bankta uyuyor. Adam›n ayakkab›s›n›nalt› gösteriliyor, delik. O albüm kapa¤› gibi bu flark›lar.

Page 12: Roll 143. sayı

Siz Bajar olarak teklif ald›n›z m› TRT fiefl’ten?Vedat: Ald›k, Kardefl Türküler olarak da, Bajarolarak da. Yasal güvenceler yokken, özel televiz-yonlar kurulamazken, özgürlükçü bir ortam kurul-mam›flken ç›kmay›z dedik. Yar›m yamalak mak-yajlarla olacak ifl de¤il çünkü bu. ‹ki hafta önceÖzgür Radyo’ya ç›kt›k, bir telefon geldi, ba¤lananbenim de tan›d›¤›m bir Kürt, karfl›l›kl› Kürtçe halhat›r sorduk birbirimize, sunucu “güzel ama,Türkçeye dönelim” dedi, yasal engellerden sözetti. Halen yasal engeller var çünkü. Devletin flöy-le bir politikas› var: Tamam, flark›lar›n›z› çal›n,ama anadilde e¤itimdir, kendi dilinizi ö¤renmek-tir, bu iflleri çok abartmay›n, yerel bir dil olarakkullan›n!Burak: Radyoda world music albümü çal›yormuflgibi olsun... Konuflunca tehdit gibi oluyor sanki,bir insan var, bir dili konufluyor, o insan, o dil ya-fl›yor...Vedat: Yani bir altkültür olarak yaflayabilirsinizdeniyor. Bir dönem Kürtçe tiyatro konusunda dahassasiyetler vard›, yasaklan›yordu oyunlar sü-rekli, ama ayn› zamanda konserlere izin veriliyor-du. Müzik tehlikesiz bir fley mi oldu art›k acaba?Vedat: Müzi¤e, altkültür içinde tolere edilebilecekfolklorik bir ö¤e olarak bak›yorlar. Ferhat: Madem öyle, Vedat bir arkadafl›yla karfl›-l›kl› konuflsun, albümde bir track olarak yay›nla-yal›m, o diyalo¤u albümün bir flark›s› olarak dü-flünelim, o zaman belki yay›nlarlar. John Cage’insessizli¤i gibi, avangard bir eylem olur. (gülüyor)Vedat: “Kürtçe Windows istiyorum” yaz›yor al-bümde, o da benzer bir yere gönderme yap›yor.Windows “evrensel dillerde yaz›l›m yap›yoruz!” di-yor, yani devleti olan dilleri kastediyorlar.Ferhat: Bence radyoda birinin Bajar’dan “Berfîn”dinlemesi çok daha güçlü, çok daha hareketlen-dirici bir fley. Müzik her zaman konuflmaktan çokdaha güçlü. Direkt kalbe giden bir fley.Cansun: Ayn› flark›y› ayn› altyap›larla baflka diller-de, mesela Türkçe, Kürtçe, Almanca, Frans›zcasöylesek, bütün anlam de¤iflir. Sözler ayn› bileolsa, anlat›m de¤iflir. Frans›zca söyleseniz, bir-den Mezzo’da yay›nlanmaya bafllar. (gülüyor)Ferhat: Ama düzenlemeler hep Kürtçenin ritmleri-ne göre oldu. Bir sürü flark› dilin kendisinin etra-f›nda kuruldu. Vedat’›n Türkçe söyledi¤i flark›larda da bir Kürt-lük ve Kürtçe vurgusu var zaten...

Vedat: Aksan olarak m›? Evet, “Davetsiz Misa-fir”de hissediliyordur mesela, bir yandan CemKaraca gibi bir vokal kullan›m› var, bir yandan dao geleneksel müzi¤in bir tak›m g›rtlaklar›n› koru-ma kayg›s› var. Bir dil aray›fl›ndan kaynaklan›yorbu. Türkçe flark›larda pûr bir Türkçe de tutars›zolurdu zaten. Benim aksan›m›n bu kadar düzgünolmas›n›n nedenlerinden biri patolojik zaten.Ben Ankaral› bir Kürdüm, iki y›l aksanla u¤rafl-t›m, Ankara’da art›k baflka bir Vedat vard› ve d›-flar›da Türkçe konufltu¤u zaman sürekli aksan›n›düzeltmeye çal›fl›yordu. Hastal›kl› bir durum.Ben niye bu kadar temiz Türkçe konufluyorumki? Ankara’da, ‘80’lerin ortalar›nda, üniversiteortam›nda böyle oldu. Ama ’90 sonras›nda belkiböyle olmazd›, çünkü o zaman bir güven geldiKürtlere. Ferhat: ‹bo etkisi vard›r belki. (gülüyor)Vedat: O da bu sefer çok kan›rt›yor, orada biroryantalizm var. Kürtler flehirlere geldiler, flehir-de bir dil olufltu ve gerisin geri, bölgeye gitti.fiener fien’in Kürt tipolojilerindeki dil vard›r ya,o flive baz› insanlarda ger-çe¤e dönüfltü. ‹bo bazen“la h›rrbo” filan der ya, ya-hu o kadar de¤il! (gülü-yor) Kürtler, sanki Kürttaklidi yapan Türkleri taklit ediyorlar gibi...Kardefl Türküler’in 15. y›l› için haz›rlanan kitap-ta Kardefl Türküler’in etkilendi¤i kaynaklar ara-s›nda Anadolu rock’u da saym›fls›n, ama Anado-lu rock’un ulusalc› oldu¤unun alt›n› çizerek bun-dan kaç›nmak gerekti¤ini söylemiflsin. Buradaulusalc›l›ktan kast›n ne?Burak: O dönemi düflünürsek, “memleket” de-yince emperyalizm karfl›t› bir cephe anlafl›l›yor.‘60’lar›n, ‘70’lerin sol ortam›, bir yere kadar milli-yetçili¤in kabul edilebilir oldu¤u bir ortam. Devletisa¤c›lar›n elinden al›p oraya solcular› geçirmekhiç de özgürlükçü bir fley olmayabilir. Bugün butart›fl›l›yor.Ari: O dönemin solu hep s›n›flar üzerinden düflü-nüyor, kimlik vurgusu yok. Kimlikle ilgili ifade zor-luklar› büyük bir dert de¤il sanki. Fakat Kürtçekonuflamamak da bir sol hareketin derdi olmal›. Vedat: Feminizm ya da eflcinsel hareketi filan daküçük burjuva mücadele alanlar› olarak görülür odönem. Afl›k ‹hsanilerin filan hepsi Kürt, amakendi dilleriyle kendilerini ifade edememifller,çünkü modernci bir toplum aray›fl› var orada.

Anadolu pop da o ortam›n içinde büyüdü¤ü içinister istemez o saiklerle davran›yor. Burak: Anadolu rock asl›nda çok eril bir müzik.“Safinaz” flark›s›nda “onbinlerce Safinaz”a öneri-len ne? Baba evine geri dönmek. fiu anda bencegeri bir nokta bu. Peki bugünün dünyas›nda s›n›fsal çeliflkinin faz-las›yla unutulmaya bafllad›¤›n› düflünmüyor mu-sunuz?Vedat: Tabii. Restoran›n en arkas›nda so¤an so-yan çocuklar hâlâ var. Ama ona vurgu yok oldu.“Amele” flark›s›nda da s›n›fsal bir vurgu var. Kim-lik ayr›mc›l›¤›n›n yan›nda ekonomik eflitsizliktensöz ediliyor. Bu sadece Kürtler için söz konusuolan bir fley de¤il. Baz› yerlerde daha ucuz iflgücüdiye Romenleri kullan›yorlar mesela. Ferhat: “Herkese evler yap›yorum, benim evimnerede” diyor. “Amele”nin can al›c› cümlesi bu.Burak: Ba¤c›lar’da harabe bir evde oturuyorsun,ama Yeniköy’de yal› yap›yorsun, elli katl› A¤ao¤lukonutlar›n› yap›yorsun. Ben bir reklam ajans›ndaçal›fl›yorum, ben de mutsuzum. Kapitalist ifllet-melerde, bankalarda, o plazalarda çal›fl›p damutlu olan bir tane arkadafl›m yok. Amelenin ko-flullar› tabii ki daha zor, ama plazada çal›flanlaaras›nda bir duygudafll›k var. Orhan Gencebay flark›s› “Elhamdülillah”› nedenrepertuara ald›n›z? Vedat: Orhan Gencebay’›n ‘80’lerde TRT’ye ç›ka-bildi¤i birkaç flark›dan biriydi o. Sözlerde bir hak,adalet vurgusu var, soyut da olsa. Biz biraz dahasert okuyarak o protest yan›n› öne ç›karmaya ça-l›flt›k. Orhan Gencebay versiyonunda da flark›n›nbir koçaklama hali var, “Hatas›z Kul Olmaz”dakigibi. Ferhat: Albümdeki flark›larda gitar ve bas riff’le-rinde makamlar› öne ç›karmaya çal›flt›k. Klavye-lerde de riff kullan›m› var. Bateride standart kö-flelerde de¤il de, biraz daha aksak, perküsif,farkl› tufleler kulland›k. Vedat: “Elhamdülillah”ta hem g›rtlak na¤melerinihem punk bir üslûbu korumaya çal›flt›k. Punk da-ha sert, hece vurgular›n›n ön plana ç›kt›¤› bir oku-ma tarz›, g›rtlaksa biraz daha ince. Altyap›n›n gü-cüne kap›l›p ayr›nt›lar› yok edebiliyorsun bazen.

Türkiye’de birçok cover flark›da yayg›n bir prob-lem bu, biz de çok zorland›k. Albümden önce 20-25 konser verdik, onlar›n da çok faydas› oldu.Konserler bafllad›¤›nda repertuar haz›r m›yd›?Vedat: Tabii. Konserlerde 20 flark› var, albümde12 flark› okuyoruz. Baflka cover var m› konserlerde?Vedat: Mesela Cem Karaca’n›n “Bindik Bir Alâ-mete”si var. Burak: Albüme Ahmet Kaya’dan da bir flark› koy-mak iyi olabilirdi.Vedat: Ahmet Kaya’n›n Türkçesiyle elitistler dal-ga geçer. Jamaikal›lar yap›nca, Bob Marley yap›n-ca problem olmuyor da, Ahmet Kaya yap›nca ni-ye oluyor? Türkiye’de insanlar›n empati duygular›gerçekten zay›f. Ferhat: Yunanistan’daki anarflist olaylardan son-ra burada herkes “kardeflimsin Alexis” demeyebafllad›, ama ondan bir ay önce Türkiye’de birgenç polis taraf›ndan öldürülmüfltü, do¤ru düz-gün ses seda ç›kmad›.Ahmet Kaya’n›n flehirli konular› öne ç›kartanflark›lar› da size örnek teflkil etti mi?

12‹

Kürtler kahvelerde Kürtçe konuflurlar da, caddelerdeKürtçe konufluldu¤unu göremezsiniz. Çekingen olduklar›bir aland›r kamusal alan. Buralar› normallefltirmek gerek.

Sold

an s

a¤a,

üst

s›ra

:Erd

em G

öym

en (d

avul

), V

edat

Y›ld

›r›m

(vok

al),

Ferh

at G

ünefl

(kla

vye)

, Can

sun

Küçü

ktür

k(g

itar).

Alt

s›ra

:Ari

Her

gel(

bas)

, Bur

ak K

oruc

u(v

okal

)

Page 13: Roll 143. sayı

Burak: “Arka mahalle”, “sokak ortas›nda bir ka-d›n”, “ah Nebahat Nebahat”... Bunlar› dinleyinceinsanda bir zaman, bir mekân duygusu uyan›yor,flehirde yaflayan bir tip canlan›yor gözünde.Vedat: Ahmet Kaya, Kürdî makam› çok kullan›r.Bu tarzda özgün müzi¤e benzeyen Kürtçe flark›larson dönemlerde artmaya bafllad›, ama melodiyledil aras›nda birlik kurulam›yor yap›lan Kürdîmakam bestelerde. fiu an pop ve arabeskte ençok kullan›lan makam Kürdî makam›. Baz› Kürtmüzisyenler bu makam› kendi dillerine yedirmekistiyorlar, ama kulan›lan makam seyirleri çokklifle. Bajar flark›lar›ysa Kürtçenin ritmiyle ve maka-m›yla beslendiler ve bestelendiler, öyle mi?Vedat: Tabii. Kürt müzi¤inin içindeki ritmik sal›-n›mlar› bu formun içine ye-dirmekle çok u¤rafl›yoruz.Daha k›vrak ritmler onlar.Bizim davul biraz daha per-küsif o yüzden. Normal bir rock grubunda çalarken baflvurmaya-ca¤›n ritm kal›plar›na m› baflvuruyorsun yani?Erdem: Ben zaten çok rock çalan biri de¤ilim.Daha çok siyah müzikleri, caz, funk, r’n’b gibimüzikleri çald›m. Aksak çalmay› da seviyorum.Kürt müzi¤inin ritmleriyle benim kafamdaki, be-nim buldu¤um baz› aksak ritmler bir flekildeuyufltu. Kürtçenin ritmini yans›tmak konusunda k›lavuz-lar›n›z kimler?Vedat: Ciwan Haco’nun anlat›sal, konsept al-bümleri... Bizim albümde de saykodelik, anlat›salflark›lar var. Nizamettin Ariç’ten de etkilenmifliz-dir. Nizamettin Ariç bir senaryo kurmaya çal›fl›yorasl›nda. Klasik flark›, nakaratlar filan de¤il de,senaryo içinde belli örgüler kullan›r. Bir yolculukgibidir onun flark›lar›, uzundur. Dengbej gelene¤i-

ne, Kürtlerin serbest okuma üslûplar›na yeni biryorum getirmeye, makamlar› zenginlefltirmeye ça-l›flm›flt›r, komflu halklar›n makamlar›n› çok güzelbir flekilde Kürt müzi¤ine yedirmifltir. Demin Kür-dî makam Kürt müzi¤ine yedirilemiyor dedim,ama tutucu olmamak lâz›m. Nizamettin Ariç yap-m›fl mesela bir-iki tane Kürdî makamda çal›flma,çok da iyi olmufl. Kardefl Türküler’de bir tanesini,“Jîn û Hebûn”u okuduk hatta. Kardefl Türküler olarak fiivan Perwer’le beraberokudu¤unuz “Mîrkut”u neden tekrar yorumlad›-n›z?Vedat: “Mîrkut”un form olarak rap gibi popülerbir tarz› var, bizi de o cezbetti. Resitatif bir flark›. Bu albümde de baz› parçalarda yayl›lar var. Kürtmüzi¤ine özgü bir yayl› anlay›fl› var m›?

Vedat: Daha Ortado¤ulu diyebilece¤imiz bir fley.Sonuçta Bajar saf Kürt müzi¤i de¤il. Kürt dilini,kültürünü önemseyen, ama bir taraftan da ser-best bir çal›flma. Kardefl Türküler gibi projeler,geleneksel enstrümanlar›n daha merkezde oldu-¤u çal›flmalard›r. Orada gitar›n dilini gelifltirmek-ten çok, ba¤laman›n, perküsyonlar›n, vokallerindilini gelifltirmek önemlidir. Bajar’da özellikle gi-tar, bas, davuldan yola ç›karak nas›l bir dil yara-tabiliriz gibi bir fark var. Ama ekipte yayl› saz ça-lan bir arkadafl olsayd›, belki de o zaman dahafarkl› bir aray›fl içine girebilirdik. ‹lk etapta yapt›¤›-m›z bir yönüyle Ortado¤u sound’u. Burak: Poptan fantaziye, arabeskten rock’a,Kempa, Gündem gibi yayl› gruplar› girdi mi kendi-lerini çok karakteristik flekilde belli ediyorlar. Bu-rada da öyle oldu. Bence kendi imzalar›n› att›lar.

Klifleler güzeldir bazen.“Kardefl Türküler albümünde de olsa olurdu” di-yebilece¤iniz flark› var m› albümde?Vedat: “‹flportac›” herhalde. Daha geleneksel,ba¤lamayla yorumlayabilirsin. “Berfîn”de de varöyle yaklafl›mlar. Kardefl Türküler’e k›yasla Bajar’da bestecilik fa-aliyeti daha m› kolay?Vedat: Tabii, daha kolay. Serbest çal›flmalardainsan daha rahat olabiliyor. Kardefl Türküler gibiprojelerde geleneksel referanslar ba¤lay›c› oluyor.Kardefl Türküler’in Kuruçeflme Arena’daki sonkonserinde ilk bölümde bir hayli yeni flark› vard›.‹nsanlar “tamam, beste yap›yorsunuz, ama buyapt›¤›n›z beste nereye oturuyor, hangi forma otu-ruyor, halay çekiliyor mu bununla” gibi fleyler söy-lediler. “Parka” gibi bir beste yapamazs›n›z Kar-defl Türküler’le. Ama Bajar yapabilir. Halay çekilecek parça var m› albümde?Vedat: “Na Na”, geleneksel halay formunun ifl-lenmifli. “Na Na” flark›s›nda izleyiciler çepke oyu-nu oynuyorlar. Befl-alt› dakikal›k do¤açlama bö-lüm oluyor konserlerde o flark›da. Onlar duranakadar uzayabilir asl›nda. Yirmi dakika çalsan dur-mazlar gerçi. (gülüyor)Erdem: “Tam Tam”da tam halay çekerlerken reg-gae’ye dönüyoruz. ‹nsanlar floke oluyor, ama de-vam ediyorlar. (gülüyor)Burak: Daha fazla halay olmas› için Kardefl Tür-küler’deki “Newroz” flark›s›n› da ekledik konser-lere. Yani Kardefl Türküler cover’› da yap›yoruz.(gülüyor)Erdem: Halaylar›n yan›nda, sahnede Vedat’la Bu-rak aras›nda teatral fleyler de oluyor. Mesela birflark›da Vedat cellat rolünde, Burak’›n boynunukesiyor. Vedat: Sahnede do¤açlama yap›yoruz onlar›. Me-sela ‹stanbul 2010 projesi reklam›.

“Komünizm gelecekse onu da biz getiririz” gibi TRT fiefl.Özel televizyonun önündeki engelleri kald›rmadan böylebir kanal kurarsan›z, ister istemez Kürtler de k›llan›r.

Page 14: Roll 143. sayı

Burak: ‹stanbul 2010 reklamlar› vard› ya. “Mer-haba Kirkor, sen de hoflgeldin. Merhaba Yorgo”falan... “Baran, sen çabuk çekil oradan!” (gülü-yor) Ses Haluk Bilginer, müzik güzel, ‹stanbulu-muz ne güzel! Ama orada bir Baran yok, Zilanyok, Rojda yok. Öyle bir çokkültürlülük!Peki o berbat reklamda Baran olsa hoflunuza gi-der miydi? Burak: Nas›l konulaca¤›na ba¤l›. Zaten o reklam-daki dinler buluflmas›n›n da c›lk› ç›kt›. Biri cami-de, biri sinagogda oyunuyor, bir araya geliyorlar.Güya bir sakatl›k yok. Nas›l yok? Malatya’da çat›rçat›r neler oldu. Vedat: Mezarl›klar›n, kiliselerin etraf›na koca ko-ca duvarlar bofla m› çekil-di? Anlat›ld›¤› gibiyse, niyebu insanlar bunca sene sa-k›n›p kaç›nd›lar?Burak: “Aman, bir aradane güzeliz.” Git, yeme bizi. Çat›r çat›r sokak orta-s›nda katlettiniz adam›, neyine çokkültürlülük?Konserlerde “Kem Küm” flark›s›nda aç›l›mlaradair de bir sürü laf ediyoruz. “Kem Küm”, Türki-ye’deki meseleleri konuflamamam›za dair bir flar-k›. 1915’i konuflamaz bu ülke hâlâ. Kürtleri, tür-ban› etrafl›ca konuflamaz. Alevili¤i konuflamaz.Eflcinselli¤i konuflamaz. Travestileri konuflamaz.14 yafl›ndaki çocu¤un dakikalarca dövülmesinirahatl›kla konuflamaz. Ben de o üst söylemi tak-lit ediyorum. Biraz Muammer Güler’i anlat›yorummesela, çok konuflur, ama bofl konuflur ya. (gü-lüyor)Konserlerde flark›lar› daha m› sert çal›yorsunuz?Vedat: Albümü daha yumuflak bulanlar oluyor.Sound’u albümün içine s›k›flt›rmak gerçektenzor. Daha terbiyeli oluyor albüm. Bilerek, isteyerek mi daha terbiyeli yapt›n›z?Vedat: Yok. Beceremedi¤imiz için. (gülüyor) Kon-serler daha baflka, daha punk ve sert oluyor. Bajar’› rock gelene¤i içinde bir yere yerlefltiriyormusunuz?

Vedat: Biz daha toyuz. Melez bir müzik yap›yo-ruz. Bat› dünyas› d›fl›nda bu tür müzik yapanlar-dan kimi sayabiliriz acaba?Burak: Hemen flöyle ça¤r›fl›mlar geliyor: AcabaLed Zeppelin’in neresinde, Pink Floyd’un neresin-de? Hikâye anlat›m› esprisi içinde acaba NickCave’in, Tom Waits’in neresinde? Ona gelenekadar Cem Karaca daha büyük bir k›lavuz. Onunflark›lar›nda bir hikâye, bir tipoloji ç›k›yor karfl›na“Tamirci Ç›ra¤›”, “Parka” mesela... Kardelen Projesi ba¤lam›nda yazd›¤›n›z “Berfîn”nas›l bir flark›? Son olarak ondan bahsedelim.Vedat: Kardelen, bir ayd›nlanma projesi. Özelliklek›z çocuklar›n› ön plana ç›kararak feminizan bo-

yutu da varm›fl gibi sunuluyor. Çocuklar›n›n okulagönderilmesinde, bunun için kampanyalar›n yap›l-mas›nda bir problem yok, ama buradaki ayd›nlan-ma sürecinde bir problem var. Bir çocuk düflü-nün, dört-befl yafl›na kadar bir ortamda büyüyor,sonra siz onu okula gönderiyorsunuz ve bambafl-ka bir hayatla karfl›lafl›yor. Kendi geçmiflindeki,çocuklu¤undaki dilini, kendi dünyas›n› yans›tam›-yor ve proje, bu yönüyle asimilasyoncu bir ayd›n-lanma projesi haline geliyor. Okula gidene kadarki y›llar›n› bofla m› yaflam›floluyor?Vedat: Evet, okula evindeki dili getiremiyor, flark›-lar›n›, esprileri, üzüntüleri getiremiyor. ‹ki seneevvel bir dost ortam›ndayd›k, Dersimli bir k›z ço-cuk vard›. Çok sevdi¤i, evde de söyledi¤i Kürtçebir flark› var. Okulda hocalar› “herkes bir flark›okusun” diyor, s›ra k›za geliyor, k›z da o flark›y›okuyor. Ö¤retmen hemen susturuyor, “sus” di-yor, “bir daha bu flark›y› okuma”. Biz k›za “o flar-k›y› okusana” dedi¤imizde de k›z kaçt› gitti. Böyletravmatik boyutlar› olabiliyor bunun. Ayd›nlanma

özgürlükçü bir fley olacaksa, kendi geçmiflini, ta-rihini, dilini kullanmas› gerekiyor. O anlamda isteristemez asimilasyoncu bir karakter tafl›yabiliyor.Sezen Aksu’lar flark›lar yap›yorlar, Sezen Aksu iyiniyetiyle yapm›fl olabilir ama, projenin genelinebakt›¤›m›z zaman böyle bir boyutu var. Geri kal-m›fll›k imgesi var bir de. Kürt meselesinde en s›kvurgulanan fleylerden biri de oralar›n ekonomikgeri kalm›fll›¤›. Kötü niyetli olmak istemiyoruz,ama Kardelen Projesi bu tür söylemlerin içindenyap›lan bir iflmifl gibi geliyor bize. Burak: Ben Kürt de¤ilim. Üniversiteye geldi¤imiz-de, yurtta kald›¤›m›z, evde beraber yaflad›¤›m›zinsanlar›n hayatlar›na bak›yorsun, sonradan so-ru iflaretleri oluflmaya bafllam›fl. Diyarbak›r’dangelmifl, Anadolu lisesini kazanm›fl, ‹ngilizce ö¤-renmifl, sonra ‹TÜ’yü, Bo¤aziçi’ni, Bilkent’i ka-zanm›fl. Yirmi yafl›na bir geliyor ki, bir kelimeKürtçe bilmiyor. Okumufl, bir fleyleri baflarm›fl,flehre kapa¤› atabilmifl, ama burada bir sakatl›kyok mu? Bir defa, kendi anadilini bilmiyor. Köyegitti¤i zaman –e¤er gidiyorsa– orada hâlâ Kürtçekonufluluyor ve bu çocuk o dili bilmiyor. Bu muistenen e¤itim? Tabii okusun, matematik, fen,tarih ö¤rensin, ama nas›l bir tarih, nas›l bir co¤-rafya? Resmî ideolojinin anlatt›¤› tarih, her günand›m›z, “Türk övün çal›fl güven”! “Her çiçe¤inkar alt›ndan günefle giden masal›nda...” bil-mem ne, hoop bir Türk bayra¤›, çocuklar ar-kas›nda yürüyor. Çok klifle bir foto¤raf bu. 30derece kafalar e¤ik. Foto¤raf›n bu olmamas›lâz›m. Bir yandan bu çocuklar Türkçe de ö¤-renecekler tabii. Vedat: Çocuklar›n Türkçe ö¤renmemek gibibir olas›l›¤› yok ki. ‹sviçre’deki bir çocuk, üçbölgenin dilini de ö¤reniyor. Ama Türklerde Kürtçe ö¤renmek gibi bir kay-g› yok. Bu bir eksiklik de¤il mi?Vedat: “Seni seviyorum” demeyi ‹ngilizce,Frans›zca herkes bilir, Kürtçesini bilen var m›peki?

Ayd›nlanma özgürlükçü bir fley olacaksa, kendi geçmiflini,tarihini, dilini kullanmas› gerekiyor. Kardelen projesi, asimilasyoncu bir karakter tafl›yabiliyor.

Söyle

fli:D

erya

Ben

gi -

Mer

ve E

rol

14‹

Page 15: Roll 143. sayı

[Kardefl Türküler’de Balkan ve Ro-man müzikleri hep vard›. fiimdi ne-den bu müziklere ayr›ca alan aç-mak istediniz?Ayhan Akkaya: Albümdeki flark›lar-dan “‹brahim” ve “K⤛thane”, Kar-defl Türküler konserlerinden bilini-yor. Konserlerde olanaklar çerçeve-sinde Türkiye’deki her kültürden bi-rer ikifler flark› çal›p söylüyoruz,ama zaman zaman a¤›rl›k kayabili-yor. Bir ara sadece Do¤u’dan flark›-lar söyledi¤imiz düflünülüyordu. Halböyleyken bu kültürler üzerinde de-tayl› çal›flma yapma f›rsat› da pekolam›yordu. Feryal’in (Öney) birazdaha Orta Anadolu Abdal ve Türk-men müzikleri üzerine yo¤unlaflan“Bulutlar Geçer” albümü ç›kt›. Ba-jar, Türkçe ve Kürtçede deneyselçal›flmalar yapt›. Bizimki de Balkan,Rumeli, Trakya ve Roman müzikleriüzerine uzun vadede uzmanlaflmay›hedefleyen bir çal›flma, bir tür alter-natif okullaflma. S›nav, s›n›f geçmegibi fleyler yok tabii. (gülüyor) Kar-defl Türküler sonuçta bizim en eski,en çok bilinen ve üzerine en çok tit-redi¤imiz projemiz. Gayda ‹stanbuliçin Kardefl Türküler’in alt ya dayan projesidir demek do¤ru de¤il,çünkü sonuçta burada binlerce y›l-l›k kültürler söz konusu.Neden Balkan ve Roman müzikleriözel olarak ilginizi çekti?Fehmiye Çelik: Kardefl Türküler’leçal›fl›rken kültürlere, flark›lara eflityaklaflmak, repertuar olufltururken

dengeyi tutturmak önemli. Ama buülkede yaflayan milyonlarca göç-men var, ayn› zamanda bu co¤raf-ya Balkanlar’›n bir parças›, dolay›-s›yla onlar›n müziklerini yans›tabil-mek de önemliydi. Benim ailemMakedonya göçmeni, babamlar1957 y›l›nda Üsküp’ten gelip ‹z-mit’teki muhacir mahallesi Meh-met Ali Pafla’ya yerleflmifller. Çokgeç gelmifller, köyü en son terkedenlerden benim ailem. Yaflad›k-lar› köy Makedon-Türk köyü, amaTürklerin a¤›rl›kta oldu¤u bir köy.Bu yüzden benim gönüllülü¤üm ve

heyecan›m biraz daha fazlayd›.Ailede senden önce müzisyenlikvar m›?Fehmiye: Abim ve ben heves ettik,o da akordeon çal›yor. Çocuklu¤u-muzda dü¤ünlerimiz için davul, zur-na, klarnet hep ‹zmir’den gelirdi.“‹zmir davullar›” denirdi. Zamaniçinde onlar› getirmek masrafl› ol-du. Dü¤ünler de baya¤› uzun sürer-di, kulak da hep o co¤rafyan›n mü-

zi¤ini istiyor. Biz de kendi müzisyen-lerimizi yetifltirmeye bafllad›k. Abim,askerli¤ini “Kevgir misin kardeflim”flark›s›yla tan›d›¤›m›z Erdem Alk›n’laberaber bandoda yapm›flt›. Askerlik-te, Balkanl› oldu¤u için, akordeonaheves etmifl. Bugün, göçmen dü-¤ünlerinde o da çal›yor. Ben de üni-versitede bafllad›m.Evde nece konuflulur?Fehmiye: Makedoncay› biliyorlard›,hatta eski Yugoslavya’daki bütündilleri biliyorlard›. Rusça bile anl›yor-du babam. Annem, ben 11 yafl›m-dayken öldü. Evde abimlerle kal›n-

ca, babam da gün boyu d›flar›da ol-du¤undan o dili ö¤renemedim. Ma-halle muhacir mahallesiydi, amaTürkçe konufluyorlard›, ancak ço-cuklar›n yan›nda özel mevzular› Ma-kedonca konuflurlard›. (gülüyor) Ba-bam› kaybettikten sonra nenemleyaflad›m birkaç y›l, o hep göçmenflivesiyle konuflurdu. Nenemin diligeçmifltir bana. Çocuklu¤undan tafl›d›¤›n bir fleymiydi bu müzikler, yoksa üniversi-teyle beraber yeniden bir keflif miyaflam›fl oldun?Fehmiye: Ben o gelene¤in içindebüyüdüm, bilinçle olmad›. Evet, dü-¤ünlerde, aile meclislerinde bir ara-ya gelince o flark›lar› söylüyoruz,ama ben bir yandan da herkes nedinliyorsa onu dinliyordum. Üniversi-teye geldi¤imde, aileden gelen sol-cu damar da olunca, Ahmet Ka-ya’lar, Grup Yorum’lar dinledim.Ama Kardefl Türküler’le biraz dahao gelene¤e yönelip “bizde de böyleflark›lar varm›fl” dedim.Sende de var m› muhacirlik?Ayhan: Yok, ben Kayseriliyim. Gerçi500 sene önce Fehmiyeler de Kon-ya’dan gitmifl. Oradan hemfleri sa-y›l›r›z. (gülüyor)

Fehmiye: Makedonya’da büyük de-demlere “Konyar” diyorlarm›fl,“acaba konup göçmekten mi geli-yor” diyordum, ama Konyal› ya daKaramano¤ullar›’ndan olmaktan ge-liyor herhalde. Balkanlara ne za-man gitmifller bilmiyoruz, Üsküp’ünUsturumca kasabas›na yerleflmifl-ler. Türk Dili ve Edebiyat› okurkenOrta Anadolu Türkçesini, mesela13. yüzy›l Yunus Emre fliirlerini in-celerken yakalad›¤›m baz› sözcükle-ri nenem de kullan›rd›. “Bir ifl yap›-lacaksa ‘m›sm›l’ yap” derdi. “M›s-m›l”, Yunus Emre’nin bir fliirinde degeçiyor, temiz pak demek.Ayhan: Biz Fehmiye’yle müzikal ola-rak rahat anlafl›r›z. Baflta yard›mc›olmak üzere bu ifle girdim, amaepey bir ilerledik. Balkan müziklerin-deki bas gitar kullan›mlar›n›n da il-ginç ve gelifltirici oldu¤unu görünce,neden olmas›n dedim. Daha önceBGST Yay›nlar›’ndan ç›kan “45’likfiark›lar” kitab› ve konser projesin-de, “Kardefl Türküler” kitab›n›n yay›-na haz›rl›¤›nda, baz› belgesel müzi-¤i haz›rl›klar›nda Fehmiye’yle birlikteçal›flt›k. Hepsinin etkisi ve birikimibulufltu. Bu projede Roman müzis-yenler de devreye girdi.

‹nsaN›n BUÇU⁄U oLUr mU?

Balkanlar’a en yak›n duran, bizatihi o co¤rafyan›n parças› olan Türkiye’den Balkan müzi¤i nam›na ses seda ç›kmam›flt› y›llarca. Gizli sakl›geleneklerin üzerinden nisyan örtüsünü kald›rma iflini üstlenen Kardefl Türküler, bu bofllu¤a da hafiften el atm›flt›. fiimdi, vokalist FehmiyeÇelik ve basç› Ayhan Akkaya’n›n marifetiyle Kardefl Türküler’den do¤an Gayda ‹stanbul, ilk albümüyle parantezi geniflletiyor, gelenekselBalkan ve Roman havalar›na kendi saz›n›, sözünü, yorumunu kat›yor. Çelik ve Akkaya, bir Balkan flehri olarak ‹stanbul’dan bildiriyor...

‹15

Gayda ‹stanbul

[

Dolapdere’de, Tarlabafl›’nda, K⤛thane’de yüzlerce Romanyafl›yor, ama yoklar. Kamufle ediyorlar kendilerini ya da bizgörmüyoruz onlar›. Bu hayatlar› görünür k›lmak istedik.

Foto

: fiah

an N

uho¤

lu

Page 16: Roll 143. sayı

Bektaflilik Makedonya’da yaflayanbir fley mi? Sizinkilerde Bektaflilikvar m›?Fehmiye: Melâmili¤i yafl›yor bizimki-ler, o da Bektaflili¤in bir kolu asl›n-da. Orada çok yayg›n Bektaflilik veMelâmilik. Camileri varm›fl ama,“çok gitmezdik” diyordu babam.F›krada oldu¤u gibi, Bektafliye sor-mufllar ya, “içer misin?” diye, cüm-leleri yaya yaya “akflamdaaan ak-flamaaa” diye cevap vermifl. “Pekicamiye gider misin?” demifller, h›zl›h›zl› “tabii tabii, bayramdan bayra-ma, bayramdan bayrama” demifl.(gülüyor) Çocuklu¤unda dü¤ünlerde çal›nanflark›lardan albümde var m›?Fehmiye: Tabii var, “O¤lan O¤lan”ve “Karanfil Beyaz”...“O¤lan O¤lan”›n çeflitli versiyonlar›var. Mesela Stelyo Kazancidis tambir gey serenad› olarak okuyor,sözler de farkl›.Fehmiye: Annemler onu kad›n or-tamlar›nda söylüyorlard›. Çocuklu-¤umda k›na gecelerinde hep o flar-k›ya s›ra gelsin isterdim. Çok uzunve e¤lenceli bir flark›yd›. Kad›nlar,bu flark›da çok e¤lenerek oynarlar-d›. “O¤lan›n anas› pide yapamaz /O¤lan gibi budala, kar› bulamaz /O¤lan›n elinde, lüver belinde / O¤-lan ç›km›fl portaya, donlar elinde /Ay bu o¤lan, ne budala o¤lan” diyesürekli erkeklerle dalga geçen, amaen sonunda da “o¤lan o¤lan boynu-ma dolan” diye o¤lanlar›n gönlünüde alan çapk›n bir flark›yd›. Annemço¤u zaman halay bafl›yd›, bu daçok hofluma giderdi. (gülüyor) Baflka bir gözle yeniden bak›ncageçmifle ve aileye yaklafl›m›n de-¤iflti mi?Fehmiye: Aç›kças› hâlâ, bizim mu-hacir cemaati içinde sevdi¤imiz buflark›lar› baflkalar› da sever mi gibiendiflelerim var, çünkü yayg›n de¤il-ler. Ço¤unlukla Arif fientürk’ten bili-niyor bu flark›lar ya da TRT’de Yurt-tan Sesler’den “Atatürk’ün sevdi¤iflark›lar” diye dinledi¤imiz, ba¤lamaeflli¤inde çal›nan Rumeli flark›lar›yd›ço¤u. Son dönemde Muammer Ke-tenco¤lu’nun baz› u¤rafllar› oldu.Kulaklar göçmen müzi¤ine, Balkanmüzi¤ine çok da aç›k de¤il Türki-ye’de. Ben bile ilk söyledi¤imdemüzisyen arkadafllar›m “bu mu se-nin çok sevdi¤in flark›” diyebiliyor,flark›y› ritm ve melodi aç›s›ndantekdüze bulabiliyorlar. (gülüyor) As-l›nda benim beynimdeki t›n›lar bam-baflka, ama d›flar› ç›kan her zamano olmuyor.Senin ruhuna nas›l girdi bu flark›-lar? Sen bir de basç›s›n ve bu flar-k›larda ritm esas...Ayhan: Çald›klar›ma yak›n, hoflumagiden ya da gelifltirici olabilece¤inidüflündü¤üm flark›lar oldu. Ayr›caRoman müzisyenlerle çal›flman›nda icrac›l›k üzerinde epey bir etkisi

oluyor, onlarla daha önce hiç böyleçal›flmam›flt›m. Stüdyo ortamlar›n-da karfl›laflt›klar›m olmufltu, amabu çal›flma bambaflka.Okullu müzisyenler neden her be-raber çal›fllar›nda Roman müzis-yenlere hayran kal›yor?Ayhan: Hayran kal›nmayacak gibide¤il ki. Art›k nota da biliyorlar, çokgüzel bir do¤açlama duygular› var.Ayr›ca Fehmiye bazen bana “sendede var bir Romanl›k” diyor. (gülü-yor) Bir aflinal›k var tabii, ama 9/8ya da Rumeli ve Balkanlar’a özgü t›-n›lar herhalde herkesin içinde vard›rbiraz. Fehmiye “Karanfil Beyaz”› ilksöyledi¤inde, ben de a¤layacak gibioldum. Biz bu çal›flmada bir düzen-lemecinin yapt›klar› üzerine solistinflark› söylemesi gibi bir durum ol-mas›n diye u¤rafl›yoruz. Bazen iste-mesek de öyle oluyor, ama müm-kün oldu¤u kadar herkesin kendiniifade edebilece¤i bir çal›flma ortam›kurmaya çal›flt›k, ana iklim olarakBalkanlar’dan ‹stanbul’a uzanan birco¤rafyay› temel ald›k. Gayda ‹stanbul grubunun terkibinas›l olufltu?Ayhan: Baflta Fehmiye ve ben buifle aday olduk. ‹lk karfl›laflt›¤›m›z ki-fli yine Kardefl Türküler’le bir Aç›k-hava konserine ç›kan Sar›köylü Tev-fik Çekiç oldu. Fas›l ortamlar›ndaepey ad› geçiyor, yan›nda torunu,ye¤eni, o¤lu da var. Biri kanun, biriklarnet, biri keman çal›yor. TevfikAbi demirciymifl, baba mesle¤i.Ama müzisyen olmak istiyormufl,bu yüzden babas›ndan sürekli da-yak yedi¤i için Band›rma’daki kö-yünden kaç›p ‹stanbul’a gelmifl. Ta-n›flt›¤›m›zda yan›nda 14-15 yafllar›n-daki torunu Tevfik de vard›, hatta okonserde keman çalm›flt›. Biz kü-çük Tevfik’i o gün gözümüze kestir-dik. Tevfik Abi, “al›n, eti sizin kemi-¤i benim, onun için de güzel olur”dedi. Zaten bütün ailesini müzisyenyapm›fl, erkekleri tabii. Kad›nlar›

pek müzisyen yapm›yorlar.Enstrüman çalan Romanlar aras›n-da da pek az kad›n var...Fehmiye: K›zlar çengi olur, ama k›z-dan enstrümanc› ç›kmaz gibi bir ba-k›fl var. Tevfik Abi, küçük k›z›n›dans etsin diye çok cesaretlendiri-yor mesela. Erkek çocuklar do¤ardo¤maz enstrümana yönlendiriliyor,k›z çocuklar›n›n yast›¤›n›n alt›na dazil koyuyorlar iyi bir çengi olsun di-ye. Ama, Sulukule’de bir dönem“devriye evleri” varm›fl, buralardakienstrümanc› kad›nlar› tan›y›nca çokmutlu oldum. Hamam ya da k›nae¤lentileri gibi sadece kad›nlar›n gir-di¤i ortamlar var. Oralara erkekenstrümanc› sokamad›klar› içinkendilerini yetifltirmifller. Daire, defve darbukay› gayet güzel çal›yorlar,hanendelik yapan da çok var. Çokgüzel keman, cümbüfl çalan yafll›

teyzelerle tan›flt›k, ama ayn› kad›n-lar erkeklerin de yer ald›¤› kamusalmekânlarda müzik yapam›yorlar.Sar›köylü Tevfik’in baflka konular-da da deste¤i oldu mu Gayda ‹s-tanbul’a?Ayhan: Kadroyu olufltururken, dilkonusunda ve repertuar belirlerkençok yard›mc› oldu. Bazen çal›flmayagelip dinliyordu, “sosyetik olmufl”dedi mi, hemen de¤ifltiriyorduk çal›-fl›m›z›. (gülüyor) Fehmiye: “Alk›fl çok güzelmifl” dediTevfik Abi, bir konserden sonra.“Hep dü¤ünlerde, meyhanelerdeçald›¤›m için, ben ancak bu yafl›m-da alk›fl› gördüm. Bari torunum al-k›fllar›n lezzetini als›n, konserlereç›ks›n” dedi. Ayhan: Torun Tevfik flu anda 17 ya-fl›na geldi. Bu ifle Fehmiye, Tevfikve ben birlikte bafllad›k, üç kifli de-neysel çal›flmalar yapt›k. Bir Balkan

ezgisini Tevfik’e çald›r›nca entere-san fleyler ç›k›yordu. Sonra darbu-kac› arad›k, arkadafl› Basri’yi (Özka-raa¤aç) getirdi. Ritm aya¤›n› geliflti-relim derken Onur’la (Baflkurt) ta-n›flt›k, kendisi Y›ld›z’da davul bölü-münde okuyor, aksak ritmlere me-rakl› bir davulcu. Sonra üflemelileriçin Serkan’a (Ça¤r›) gidip bize klar-nette kimi önerebilece¤ini sorduk,o da fiükrü’yü (T›rk›fl) önerdi. Böyle-ce kadro kuruldu. Fehmiye, fiükrüve ben ald›k stüdyodaki sorumlulu-¤u. D›flardan trombon, trompet,akordeon, m›z›ka, ask› davul gibienstrümanlar geldi. Konuk müzis-yenlerin hepsini bizim ekiptekilerseçti ve her fley t›k›r t›k›r iflledi.Fehmiye: Çok güzel bir müzikal dil-leri de var kendi aralar›nda. Stüdyo-da bir fley tarif ederken, Ayhan eniyi nas›l anlat›r›m diye en do¤ru

akademik terimleri bulmaya u¤rafl›-yor, fiükrü araya giriyor ve diyor ki,“abici¤im, bizim köy usûlü çal›yor-sunuz, tamam m›”, her fley bir an-da netlefliyor. (gülüyor) Ayhan: Albüme bafllamadan önceilk konseri Ocak 2008’de verdik.Bir sürü yorum ald›k, bizim için çokfaydal› oldu o süreç. A¤›rl›kl› olaraküstyap›lar›, yani ezgileri Roman mü-zisyenler çald›¤› için Roman müzi-kal tavr› daha belirgin olmaya bafl-lad›. Balkanlar’dan Makedonya’yaç›k›p fazla kuzeye ya da güneye git-meden Trakya üzerinden ‹stanbul’agelelim ve bunu ‹stanbul üzerindenyapal›m gibi bir derdimiz vard›. Amakarfl›m›za hep Roman kültürü ç›kt›.Balkanl› olmak ve Çingenelik nere-de ayr›l›yor peki?Ayhan: Türkiye’de Roman kültürüya da Çingene kültürü tam kabuledilemeyen, hep “buçuk” olaraksay›lan ya da hiç say›lmayan bir kül-tür. Yak›n zamana kadar “anarflist-ler ve Çingeneler s›n›rdan içeri al›n-maz” tarz› yasaklarla bo¤ufltu¤u-muz bir ülkede yafl›yoruz. Ya da bu kültür romantize ediliyor,oryantalist bir bak›flla yüceltili-yor...Ayhan: Evet, bizi e¤lendiren, sevdi-¤imiz müzikleri iyi çalan insanlarolarak ç›k›yorlar karfl›m›za. Ama na-s›l bir hayatlar› oldu¤unu kimse dü-flünmüyordu yak›n zamana kadar.Özellikle arabesk ve fantezi müzik-teki k›rmalar› çok iyi yakalayan, M›-s›r müzi¤ini de çok iyi icra eden in-sanlar olarak biliniyorlar. BuradakiRomanlar›n flark›lar›, Bosna’dakibir Sevdalinka flark›s› gibi de¤ildir.Klarnet ve keman gibi enstrüman-larla yap›lan süslemeler de baya¤›farkl›. Esma Redzepova KardeflTürküler konserine geldi¤inde, ko-

16‹

Buradaki Romanlar›n flark›lar› bir Sevdalinka flark›s› gibide¤il, ama buras› da Balkanlar’›n bir parças›. Oradan gelenso¤uk hava dalgalar›n› karfl›l›yoruz, ortak kültürümüz var.

Page 17: Roll 143. sayı
Page 18: Roll 143. sayı

nuk müzisyenlerle daha çabuk ilifl-kileneceklerini düflünerek klarnetçi-mizle kemanc›m›z› da ça¤›rd›k.Ama Esma’n›n akordeoncusununyapt›¤› süslemelerle bizim klarnet-çinin yapt›klar› çok farkl›yd› ve obuluflma bizim için çok önemliydi,sonuçta “‹stanbul” dememizin ne-deni de o. Buray› b›rak›p oradakimüzikleri ö¤renmeyi ve icra etmeyideneyelim gibi bir e¤itim çal›flmas›taraf› var iflin, ama bir yandan bu-ray› da düflünüyoruz, çünkü buras›da Balkanlar’›n bir parças›. Oradangelen so¤uk hava dalgalar›n› sürek-li karfl›l›yoruz, ortak yemeklerimiz,ortak bir kültürümüz var. ‹kincisi,kendi hayatlar›m›zdan bir fleylerkoymaya çal›fl›yoruz. K⤛thane’yegidince k⤛t ve çöp toplayanlar›gördük, içler ac›s› bir durum. Ya daSulukule’de evler y›k›l›yor. MeselaTaksim’de çiçekçiler var, ama Ro-manlara sordu¤un zaman kimse“ben çiçekçiyim” demek istemiyor,çünkü hor görülen bir fley. Hayatlarçok zor.Fehmiye: Hemen az ötemizde, Do-lapdere’de, Tarlabafl›’nda, K⤛tha-ne’de, Edirnekap›’da, Sulukule’deyüzlerce Roman yafl›yor, ama yok-lar. Çok güzel kamufle ediyorlarkendilerini ya da biz görmüyoruz on-lar›. Biz bu projede bu hayatlar› gö-rünür k›lmak istedik. Elli y›ld›r geçi-mini çöpten sa¤l›yor bu insanlar, el-li y›ld›r her gece sabaha karfl›, çöp-çüler çöpleri toplamadan önce, on-lar bütün flehrin çöplerini dolafl›yor-lar. K⤛t, plastik, teneke toplay›pekmek paras› ç›karmaya çal›fl›yorlarve çevreci bir ifl de yap›yorlar ayn›zamanda.Çingene deyince de asl›nda tek birkültürden bahsedemiyoruz, de¤ilmi? Türkiye’dekiler bile bölgedenbölgeye farkl›l›k gösteriyorlar...

Ayhan: O asl›nda çok önemli ve ce-saret isteyen bir çal›flma. Bildi¤imizkadar›yla Adana’daki ÇingenelereCano, Diyarbak›r’dakilere M›tr›p, yu-kar›da Erzurum’dakilere Pofla deni-yor. Domaniler, Romaniler, Lomav-renler var. Orta Anadolu Abdallar›-n›n da ayn› kültürden geldi¤ini söy-lüyorlar.Fehmiye: Çingene kültürü daha ge-nifl, hepsini kuflatan bir flemsiye gi-bi. Hangi yüzy›lda yola ç›kt›klar› tar-t›flmal›ysa da, Hindistan’dan yolaç›km›fllar, güney ve kuzey olmaküzere iki koldan bat›ya do¤ru ilerle-yerek dünyaya yay›lm›fllar. GöçebeÇingenelerin, geçtikleri toplumlar›nkültürleriyle hemhal oldu¤unu biliyo-ruz. Göç yollar›nda üç kola ayr›l›yor-lar, ki üçünün de bizim co¤rafyadamevcut oldu¤u söyleniyor: Romlar,

Domlar ve Lomlar. Lomlara Poflada deniyor, dillerinde baflta Ermeni-ce olmak üzere Kafkas dillerinin et-kisi var. Zanaatkâr, göçebe bir top-lum. Biraz daha güneydo¤uya gidi-lince yine zanaatkâr Domlar, yaniM›tr›plar var. Zaten Abdallar da, et-nik köken konusu tart›flmal› olsada, zanaatkâr, müzisyen ve göçebeyaflam tarzlar›yla ayn› kültürel flem-siye alt›nda yer al›yorlar... Her biri-nin kültürü deniz derya. Romlar dabat›da yerleflmifl, ki Hint Avrupa dilailesinden olan Sanskritçe temelliRomanes dilini en iyi koruyanlar›nRomlar oldu¤u söylenir. Macaris-tan, Romanya ya da Makedonya’da

yaflayan Romanlar, bizim Romanlar-la anlaflabiliyorlar bu dilde. Bunuda Fatih zaman›nda, bugünkü Sulu-kule civarlar›nda bir bölgenin Çinge-nelere Mir-i K›ptiyanl›k olarak veril-mesine ba¤l›yorlar. Bu Çingenesanca¤›nda ya da beyli¤inde yafla-yanlar demirci, muhtemelen Os-manl› ordusunun k›l›çlar›n›, kalkan-lar›n› dökmüfller ve bir özerklik elde

etmifller. Bu özerklik içinde dillerini,geleneklerini korumay› baflarm›fllar.Ayhan: Macaristan’dakiler birazMacarlaflm›fl, Orta Anadolu’dakilerTürkmenleflmifl, kuzeydo¤udakilerErmenileflmifl... Cesaret ister dedi-¤im fley, iflte bütün bu incelikleriay›klayabilmek. Ayr›ca bir yandanöyle fleyler yapal›m ki, bu kültürlerbugünde de yaflas›n. Öbür türlü,nostaljik, müzelik bir fleye dönüfl-me riski do¤uyor. Son dönemdeHüsnü fienlendirici ortam› canlan-d›rd›, ama sözlü, besteli, bu gelene-¤in içinden yeni fleyler yapan çokfazla topluluk ya da proje sayama-y›z Türkiye’den. Biz yeni bir fleyleryapmaya çal›flt›k, ama bunlar belkiçok rahat kabul edilmeyecek tema-lar oldu.Mesela?

Ayhan: Örne¤in “buçuk” olma bes-tesi. “Yetmifl iki buçuk halk vard›r”denir ya, “buçuk” Roman olan›temsil eder. “Olur mu hiç insan›nbuçu¤u, çeyre¤i” sözlerinden yolaç›kt›k ve flark›y› Türkçe-Romancasözlerle yazd›k. Romanca, art›k ne-redeyse yok olmak üzere, en son150 sene önce bir sözlük haz›rlan-m›fl, ki bu sözlük de yeni yeni orta-ya ç›k›yor. Roman dili, Çingene ger-çe¤ini de vurgulad›¤› için ve Çinge-ne kimli¤i, ›rkç›-ayr›mc› yaklafl›mlar-la kirletildi¤i için, Romanlar›n kendi-si taraf›ndan da reddedilen ya daunutturulmaya çal›fl›lan bir dil ve bizbu dilde flark›lar yazmaya çal›flt›k.

Fehmiye: Yazd›¤›m›z sözler, çarp›c›tan›kl›klar›m›zdan beslendi. K⤛tha-ne’de teneke mahalleleri y›k›yorlar-d›, ama insanlar›n gidecek baflkayerleri yok. fiark›daki “K⤛thaneyollar›nda Roman olduk, duman ol-duk / Ne gören var, ne bilen var /Unutulduk, yalan olduk” sözleri buflekilde ç›kt›. “Çiçekçi” de Tak-sim’deki çiçekleri anlat›yor. Kendiaralar›nda birbirlerine bak›flta dasorun var. Mesela çiçekçiler, çöptoplay›c›lar› hor görüyor. MüzisyenRomanlar da çiçekleri hor görüyor.Müzisyen olmak, “asil Roman” ol-mak demek, ama dertleri, ma¤duri-yetleri o kadar ortak ki. Ayhan: Mesela BGST’deki Bajarprojesinde, “herkese ev yap›yoruz,ama bizim evimiz yok” diyen Kürtinflaat iflçileri anlat›l›yor. Burada da,“müzi¤imizle herkesi e¤lendiriyoruz,çiçek sat›yoruz, ama çiçekten birdünyada yaflam›yoruz” diyen Ro-manlar var. Balkan-Trakya-Romanmüzikleri deyince bu tür temalar bi-raz yabanc›laflt›racak belki insanla-r›, ama gerçek.Fehmiye: Biz flark› sözü yazmayaçal›fl›nca baflka fley ç›karam›yordukki. Bence tan›kl›klar›m›zdan kaynak-l›. Enteresan olan, kendi yapt›klar›flark›larda bu kadar ac›y›, ma¤duri-yeti, ayr›mc›l›¤› dile getirmiyorlar.Evet, “romantize ediliyor” diyoruzve Romanlara dair gerçekten turis-

tik bir bak›fl var ama, bir yandan dahakikaten flark›lar›nda “vur patla-s›n, çal oynas›n” tad› da var. Mese-la albümde çeflitlemesini yapt›¤›m›z“Kudur”un orijinal sözleri, “size an-nemi gönderece¤im, ablan› istete-ce¤im, kendime gelin edece¤im”ba¤lam›nda gidiyor, ama bir yandanda “kudur” diyor. Kudurmak lâz›m,çünkü gerçekten isyan edilesi birortamda yafl›yorlar. “Kudur”un do-¤as›nda böyle bir yap› varken, ba-¤›fllas›nlar ama, bu flark›ya iki çiftprotest söz ekleyelim dedik.Ayhan: Coflkuyu kaybetmeden ha-yat› bir ti’ye alma durumlar› var,onu da fazla kaybetmeyelim iste-dik. ‹nsan›n kan›n› kaynatan flark›-lar› ölümcül hale getirmek de do¤ruolmazd› tabii. Mesela “BulgaristanMuhac›rlar›” Nevizade’de çok h›zl›bir flekilde çal›n›p söyleniyordu,ama “Bulgaristan muhac›rlar› / Ge-çiyorlar s›n›rlar› / A¤l›yorlar çocukla-r› / Kuruyorlar çad›rlar›” gibi sözlerivar. Biz onun temposunu düflür-dük. Orada göç, yoksulluk, evleriny›k›lmas›, hayat zorlu¤u var. Sonuç-ta Balkan co¤rafyas›nda savafl bin-lerce y›ld›r sürüyor. Albümdeki“Bum Bum” da, Türkçe-Romancayaz›p besteledi¤imiz savafl karfl›t›bir flark›.Fehmiye: Bu toplum bar›fl istiyor.Bu kirli savafllarda ölenler sadeceKürtler ve Türkler de de¤il, Çerkes,Gürcü, Laz, Roman da ölüyor. Biryandan Roman mahallelerinde ciddiülkücü örgütlenmeler var. Kürtler veRomanlar karfl› karfl›ya getiriliyor.Ben çok gidip geldim o mahallele-re, “neden savafllara muhalif birflark›y› Romanlar›n dilinden yazma-yal›m” derken ortaya ç›kt› bu flark›.Ayhan: Sözler protest ama bir yan-dan da, flark›y› dinledi¤iniz zamanezgiler çok e¤lenceli, vokalle per-küsyonun at›flmas› var. Gogol Bor-dello’yu çok sevmifltik, bu flark›daonun da bir etkisi var aç›kças›. Sonderece politik temalar› ç›lg›n bir ruhhaliyle ve biraz da mizahî bir tondaseslendiriyorlar. Ama bir yandan daTaraf de Haidouks, Mahala Rai Ban-da, fiaban Bayramoviç, Esma Red-zepova var. Sevdalinkalar ya da ‹vaPapazov’lar var. Bunlar sürekli uçu-fluyor, kendi temalar›m›z› ararkenböyle bir buluflma ortaya ç›k›yor.Bu müzikal taban üzerinde yürür-ken albümdeki klasik temalar›nyerine kiflisel bir flark› yaz›labilirmi, geleneksel havalar› dönüfltü-ren bir formda çal›nabilir mi?Fehmiye: Tabii ki yaz›labilir, yazaca-¤›z da inflallah. Balkanlar’da ya daoradan biraz yukar›daki ‹spanya’dayaflayan Çingenelerin ayr›l›¤› ya dasevday› anlatan çok güzel, çok yak›-c› flark›lar var.Ayhan: ‹ster istemez baz› yerlerdeanlat›c› pozisyonunda kalabilirsinizya da bu bir tercih de olabilir. Ken-

18‹

Bajar’da “herkese ev yap›yoruz, bizim evimiz yok” diyenKürt inflaat iflçileri anlat›l›yor. Burada da, “çiçek sat›yoruz,ama çiçekten bir dünyada yaflam›yoruz” diyen Romanlar var.

Page 19: Roll 143. sayı

dinizi hadisenin içine koyarak his-sedebildi¤iniz yerlerdeyse bireysel-lik biraz daha art›yor. “K⤛thane”ya da “Çiçekçi”de anlat›c› konumu-na yak›n durmufl olabiliriz, ama“Buçuk” ya da “Bum Bum”da birazdaha iflin içinde olabiliyoruz.Bajar’›n Kürt müzi¤ine yaklafl›m›y-la Gayda ‹stanbul’un Balkan müzi-¤ine yaklafl›m›n› karfl›laflt›rabilirmiyiz? Gayda ‹stanbul’un so-und’undan, sözlerinden daha ser-best bir rock grubu ç›kar m›?Ayhan: Gayda ‹stanbul’da, rock,caz, reggae, ska gibi farkl› formlar›denemeye aç›k bir perspektif var.Mevcut sound nas›l bir yere evrile-cek, onu biraz da süreç göstere-cek. fiu an itibariyle Bajar projesi,içine kendi bireysel duruflunu dakatt›¤› flark›lar›n daha a¤›rl›kta oldu-¤u bir müzik yap›yor. Kürt müzi¤i veKürt kültürünün durumu daha farkl›tabii, orada y›llard›r süren aktif birmücadele var ve bu durum, kendibirikimini de oluflturuyor. Balkan ta-raf›ndaysa, elbette köklü bir gele-nek var, ama henüz daha kolektifbir durum söz konusu galiba. Mahallelere niye gidiyordunuz?Fehmiye: Bizim çal›flma tam dakentsel dönüflüm projelerinin tart›-fl›ld›¤› bir döneme denk geldi, top-lumsal arka plan çal›flmas› yapmaniyetiyle gittik o mahallelere. Ora-dakilere çok büyük ma¤duriyet ya-flat›ld›. Bugün Sulukule dümdüzedildi, Romanlar›n neredeyse ta-mam› mahalleden sürüldü. Bu çokanti-demokratik bir fley. O mahalle-yi güzellefltirirken, bunu bin y›ld›rorada oturan o insanlarla yapmakgerek. Oradaki dayan›flma eylemle-rinde yer ald›k. Bir sürü insanla ta-n›flt›k ve tabii bu yapt›¤›m›z ifllerede yans›d›.Bir yandan Sulukule’den Romanla-r› sürerken di¤er yandan ‹stanbul2010 projesi televizyonlarda, dü-zenledi¤i konserlerde çeflitli boyut-

larda Roman güzellemesi de yap›-yor...Fehmiye: Evet ve bu çok ac›kl›. ‹s-tanbul’un en güzel yüzü diye göste-rip di¤er yandan hayatlar›n› mahve-diyorsun ve “ne çirkin insanlars›n›z”deyip kovuyorsun onlar›.Peki bu kentsel dönüflüm Roman-lar› müzikal olarak nas›l etkiliyor?Ayhan: Tan›nmalar› aç›s›ndan birfleyler oldu. Sulukule Orkestras›’n›n“Tokmakla” adl› flark›s› epey birmeflhur oldu mesela bir dönem. Fehmiye: Tony Gatlif, Eugene HützSulukule’ye geldiler. Hüsnü fienlen-dirici, Sezen Aksu falan da destekverdi. Ayhan: Önümüzdeki dönemde kent-sel dönüflümün müzikal etkilerinigörece¤iz, flimdi konuflmak için er-ken. fiu anda sadece Sulukule’den

uzaklaflma söz konusu, s›ra Dolap-dere ve Tarlabafl›’na geldi deniyor.Sulukule’de yaflananlar›n çok ben-zeri ‹talya’da da yaflan›yor asl›nda,orada da inan›lmaz ›rkç› bask›lar vefliddet söz konusu. Geçenlerde Kar-defl Türküler’le gitti¤imiz bir yurtd›fl›festivalinde sokakta çalan bir Bal-kan brass grubunu izledim. Bakt›m,ayn› bizimkilere benziyorlar, hare-ketler, tav›rlar ayn›. Çalarken melo-dideki usûlü yan›ndakine tarif edifliayn›. Oradaki organizatör Bulgaris-tan’dakilerin durumunu anlatt›, Çin-geneler orada da vatandafll›¤a ka-bul edilmiyorlarm›fl.Buradan farkl› olarak oralarda Ro-man haklar› mücadelesi daha eski-ye dayan›yor ama...Fehmiye: Evet, burada henüz çokyeni. Bence, zor bir mücadele ola-cak. Kardefl Türküler projesinde bi-le, ilk Romanca flark› söyledi¤imiz-de “Roman havalar› yak›flmad› si-

ze” diye k›nama mail’leri geliyordu.Ayr›mc› zihniyetin bir baflka veçhe-si. Roman havas› okumay› “baya¤›-laflmak” olarak görüyor, inan›lmazbir fley. Ayhan: Eski Yugoslavya zaman›ndave Romanya’n›n eski dönemlerindebir okullaflma olmufl, bu da brasskültürünü hayli gelifltirmifl. Türki-ye’de bu tarz›n ve çal›fl fleklinin ka-bul edilmesi çok yeni. Mesela bi-zim tromboncu konservatuara ka-bul edilmifl, ama yeni oluyor bun-lar. Fakat Tevfik gitti¤inde keman›farkl› tutuyor diye s›n›fa bile alma-m›fllar. ‹nsan konservatuarda Çin-gene müzi¤i, Ermeni müzi¤i, Azerimüzi¤i gibi bölümler görmek istiyor,fena m› olur?Duvar y›k›ld›ktan sonra Balkanmüzikleri daha görünür hale geldi,

çok popüler oldu dünyada. HerkesShantel’le, Gogol Bordello’yladans ediyor, Firewater gibi ilginçörnekler var...Ayhan: Evet, asl›nda ‘70’lere kadargidiyor bu etki. “Kavanoz Dipli Dün-ya” gibi flark›lar var. Ayr›ca “Çinge-neler Zaman›” filminin ve FanfareCiacorlia, Koçani Orkestar gibi grup-lar›n etkisi yads›namaz. Yine deTürkiye dünyaya göre biraz dahageç al›yor bu tip fleyleri.Albümden önce verdi¤iniz konser-lere gelen Romanlar ve muhacirlerne tür tepki verdiler?Fehmiye: Kas›mpafla meydan›ndabir konser vermifltik, çok flafl›rd›lar.Biri “flark›lar› nece söyledi¤ini bili-yor musun?” diyerek yaklaflt›. (gü-lüyor) Biliyorum dedim. Kendi ana-dilini Roman olmayan birinden duy-mak çok flafl›rtm›fl. Beni bir köfle-ye oturttu ve flark›daki baz› Türkçebölümlerin Romancalar›n› da ö¤ret-

ti bana.Ayhan: Yapt›¤›m›z müzi¤in kabulgördü¤ünün en büyük göstergesiçalarken birilerinin dans etmesiydibence, iki-üç kifli sahneye f›rlad›.Senin ‹zmit’teki mahallen ne diyorbu ifle?Fehmiye: “Biraz daha Makedoncave Rumeli türküleri olsayd› daha gü-zel olurdu, ama bu da güzel olmufl”dediler. (gülüyor) “Karanfil Beyaz”›,“O¤lan O¤lan”›, “Kavakta Turna Se-si Var”› çok be¤endiler tabii ki.Albümde kullan›lan enstrümanlararas›nda gayda yok. Albümün isminereden geliyor?Ayhan: Gayda ilk baflta ‹skoç gay-das›n› ça¤r›flt›r›yor, ama Karade-niz’de de tulum var. Balkanlar’da,yine gayda ad›yla biliniyor. Balkan-lar’daki gaydan›n özü hayvan derisi-ne bir kam›fl konmas›. Zaman›ndaçok yayg›n bir enstrümanm›fl, amaçok da pratik de¤il. Her tondan ça-lam›yorsunuz, fliflirmeyince derisikuruyor. Çok dolaflan da bir enstrü-man. Orkestrasyon gelifltikçe, ke-man, klarnet yay›ld›kça, iflin içinebrass’lar da girerek a¤›rl›¤›n› art›r-d›kça, gaydan›n orkestrasyon için-deki yeri de azalm›fl. Y›llar içindebir form olarak kalm›fl, “gayda ha-vas›” deniyor, Balkan gaydas›, Ber-gama gaydas›, Band›rma gaydas›,Trakya gaydas› gibi tan›mlar var.Bulgaristan’da ve Makedon-ya’da da form olarak yayg›n. Bi-zim için sembolik de¤eri var, oyüzden ismi öyle koyduk.Fehmiye: Bir de da¤l›k yerlerdeçok güzel t›nl›yormufl gayda. Se-si hep kulaklarda kalm›fl, heptaklit edilmifl bu nedenle. Gayda-y› bizimkiler müzik anlam›nda daçok kullan›r. Nenemler, “hadituttur bir gayda” ya da “kayde”derler. Tarlada çal›fl›rken S›rp ka-d›nlar›, Vlah kad›nlar› öyle bir tut-turuyormufl ki gayday›, “o da¤larç›nl›yordu” diye anlat›rlard›.

13. yüzy›lda yakalad›¤›m baz› sözcükleri Makedon do¤umlunenem de kullan›rd›. “Bir ifl yap›lacaksa ‘m›sm›l’ yap” derdi.“M›sm›l”, Yunus Emre’de de geçiyor, temiz pak demek.

Söyle

fli:Ç

i¤de

m Ö

ztür

k -M

erve

Ero

l

Page 20: Roll 143. sayı

Son y›llar›n en çarp›c› flark› ismi sana ait:“Don’t Fart On My Heart” (Kalbimin ÜstündeYellenme). O ismi nas›l buldun, arkas›ndaki fikirne?Ebony Bones: O flark›n›n anafikri, insan›n sevgili-sinin eski sevgilileriyle yaflad›¤› sorunlar. Reka-bet, k›yaslama, çekememezlik... San›yorum her-kesin bafl›na gelmifltir, eski sevgililer insan›n kal-binin üstünde yellenir. Benim bafl›ma geldi, sev-gilimin eski sevgilisi aram›zda hep mevzu olurdu,

iliflkimizin tad›n› kaç›r›rd›. Küfürle aram yoktur,onun için “yellenme” kelimesini tercih ettim. Kültürler ve kimlikler aras›ndaki s›n›rlar› ihlal et-men takdir topluyor. Senin, Santigold’un, M.I.-A.’n›n yeni bir kültürel sesin temsilcileri oldu¤usöylenebilir mi? ‹nsanlar haz›r kal›plar›n, klifle tiplemelerin, etiket-lemelerin d›fl›na ç›kmaya korkuyor. Özellikle mü-zikte böyle. Etnik bir müzisyen, flak›yan bir divade¤ilse, hemen basmakal›p s›n›flamalar, tembel

genellemeler yap›l›yor. Fakat müzikte kültürel ça-t›flma yeni bir fley de¤il. The Clash’i ve Prince’ibu kadar büyülü yapan fley de o. Ben Londra’n›nçeflitliliklerden oluflan sound’unu iletmek istiyo-rum, benim kula¤›mdaki sound’unu. The Clash’in ünlü flark›s›nda (“The Guns of Brix-ton”) ad› geçen Brixton’da do¤up büyümeninetkisi de var herhalde.Brixton’› sarsan siyahî ayaklanmalar ben do¤ma-dan çok k›sa süre önce olmufl, ama benim haya-t›mda önemli bir etkiye sahip tabii ki. Çok erkenyaflta kendi hayat›m›n oradaki di¤er çocuklar›n-kinden farkl› olaca¤›n› anlad›m. Sanata ve bütünmüziklere yönelmem babam sayesinde oldu. Ba-bam›n Brixton’da bir plakç› dükkan› var. Düflün-sene, punk albümleri satan bir Karayipli! Evde

MC5, New York Dolls, garage-punk, reggae rootsçalard›... Annem moda sektöründe çal›fl›yordu ves›k s›k seyahat etmesi gerekiyordu, Paris, ‹tal-ya... Dolay›s›yla, zaman›m›n ço¤u babamla vemüzikle geçiyordu; bir s›¤›nak gibiydi. Karayiplile-rin, ‹rlandal›lar›n yaflad›¤› Brixton’da büyüdü¤ümiçin bu farkl› kültürlerden beslendim. Ayr›ca çokda okurdum. Gözlerimi açan, George Orwell’in“1984”üyle ‹ngiliz toplumunun gidiflat› aras›ndakiparalellikleri görmek oldu. “We Know All About You” (Hakk›ndaki Her fieyiBiliyoruz) adl› single’›n devletin kurumsallaflm›fl›rkç›l›¤›n›n yaratt›¤› gerilimleri düflündürüyor.Yap›lan araflt›rmalara göre, dünyan›n en çok gö-zetlenen toplumu ‹ngiliz toplumu. Evet, günümüzde toplumun ve siyasetin halinebak›nca gerçekli¤in kurgudan daha tuhaf oldu¤ugörülüyor. Evet, dünyan›n en çok gözetlenen top-lumu bizimkisi, ama “We Know All AboutYou”nun as›l vurgusu, hayat›m›za tedricen soku-lan bu uygulamalara karfl› apatimiz, vurdumduy-mazl›¤›m›z. Okul hayat›n nas›ld›?S›rad›fl› bir okul hayat›m oldu, 12 yafl›mdayken,annemle babam müstakbel oyuncular› yetifltirenbir okula kaydettirdi beni. Spice Girls’ün çocukla-r›yla, Amy Winehouse’la ayn› s›n›ftayd›m. O za-manlar müzi¤in yeri benim için ikinci plandayd›.Keman ve gitar gibi bir-iki enstrümanla oynaflm›fl-l›¤›m vard›, ama hiç ders almam›flt›m. Her yeniu¤rafltan en geç bir hafta sonra b›k›p s›k›lan ço-cuklardand›m. Dans bölümüne yaz›ld›m ve o s›ra-lar Shakespeare’s Globe Theatre’›n sahibi olanaktör Mark Rylance “Macbeth”de oynamam› tek-lif etti. Çok gençtim ve tabii daha önce hiç Sha-kespeare oynamam›flt›m. ‹lk rolüm bu oldu. Bol ödüllü “Family Affairs” adl› televizyon dizisi-nin en genç ve en uzun süreli (1998-2005)

fi‹‹RseL YeLLenMeEbony Thomas’› ‹ngilizler “dizideki k›z” olarak tan›yormufl, ama bizde ‹ngiliz televizyonu çekmiyor, seyredemedik. K›zca¤›z Ocak’ta Beyo¤lu The Hall’da

bir DJ set yapm›fl, valla kaç›rd›k, göremedik. Ama flunu bilir flunu söyleriz. ‹lk albümü “Bone of My Bones”da, k›l›¤›na, k›yafetine, ad›n›n sonundaki ünlem iflaretine yaraflan, ç›lg›nca bir punk, soul, disko kar›fl›m› mevcut. Les Inrockuptibles, UK Real ve Clash’tan bir derlemeyle karfl›n›zda Ebony Bones!

20‹

Ebony Bones

[ [

Müzikte kültürel çat›flma yeni bir fley de¤il. The Clash’ive Prince’i bu kadar büyülü yapan fley de o. Londra’n›nçeflitliliklerden oluflan sound’unu iletmek istiyorum.

Page 21: Roll 143. sayı

oyuncusu oldun; televizyon nas›lbir deneyimdi?Televizyon hayat›m› de¤ifltirdi. Bir-denbire sabah beflte kalkmam vegecenin dokuzuna kadar sette ça-l›flmam gereken bir düzene gir-dim... Senaristlerin piflirip kotard›-¤› rolleri oynuyordum, çok güzeldiama, kendi senaryolar›m› yazma-m›n çok daha heyecan verici ola-ca¤›n› düflündüm. Nas›l yazaca¤›-m› bilmiyordum, ben de çal›flmakiçin bilgisayar›m› sete götürmeyebafllad›m, müzikler besteledim,her fley o zaman orada bafllad›.Benim tek niyetim söz yazmakt›,ama bir flekilde notalar ak›yorduiçimden. Hayalî bir tak›m sesleriçin besteler yap›yordum. Arka-dafllar›m bunlar› benim yorumla-mamda ›srar ettiler. Benim se-simle hiç de kolay olmad› do¤ru-su. Siyah bir veletsen, WhitneyHouston’lar›, Aretha Franklin’leri,hakiki flark›c›lar› dinleyerek büyü-yorsun. Onlarla kesinlikle afl›katamayaca¤›m›, ayr›ca, sesimingünün beklentilerine de hiç uyma-d›¤›n› biliyordum. Björk, Nina Ha-gen, Grace Jones gibi farkl› so-und’u olan k›zlara yöneldim... Tarz›n›n M.I.A ve Santigold’u ha-t›rlatt›¤› çok söyleniyor...Evet, onlar da s›k s›k birbirleriylekarfl›laflt›r›l›yorlar, ama albümleri-nin sound’u çok farkl›, ikisi de ta-mamen kendine has ve güçlü ki-flilikler. Onlar da benim gibi renkliderili kad›nlar, Rihanna ya da Be-yonce tarz› pop r&b kal›plar›na uy-muyorlar. Dolay›s›yla, kimse onla-r› nas›l s›n›fland›raca¤›n›, nereye

koyaca¤›n› bilemiyor, onlar› birbi-riyle, beni onlarla k›yasl›yorlar. Eski s›n›f arkadafl›n Amy Wine-house için ne diyorsun?Bir sanatç›n›n “müzi¤im için mi,yoksa hayat tarz›m nedeniyle miçok sat›yorum?” sorusunu kendi-ne sormak durumunda kalmas›tuhaf. Üzücü hakikat flu ki, özelhayat›n ortaya saç›lmas› sat›fllar›da art›r›yor. ‹nsan›n hayat›n›n or-tal›¤a sergilendi¤ini görmesi çokzor bir durum, bafl›na gelmedenne hissedece¤ini bilemezsin. AmyWinehouse çok büyük bir sanatç›,bugünlerde onun gibisi çok az.Kendi prodüksiyonunu kendin ya-p›yorsun, punk mottosu “do ityourself”in izinden gitti¤in içinmi?Yoksa ruhumu fleytana satmakzorunda kalacakt›m. Müziktenbaflka her fleyle ilgileniyor plakflirketleri. Beni, müzi¤imi filan de-¤il, sadece kostümümü istiyorlar.Onlar› tek ilgilendiren yeni Suga-

babes yaratmak, Spice Girls’ünflark›yazarlar›n› bana musallat et-mek. O zaman kalbim k›r›lm›flt›,ama bugün bütün bunlardan kaç-t›¤›m için ne kadar flansl› oldu¤u-mu farkediyorum. Gelebilecektepkileri, nas›l karfl›lanaca¤›n› hiçkafaya takmadan, içimden gelen,arzulad›¤›m albümü yapt›m. Oyun-cu olarak hep bir tatminsizlik ya-fl›yordum, senaryolardaki kelime-leri de¤ifltiriyordum, kostümleriyeniden çizip kendime uyduruyor-dum. 15 yafl›ma geldi¤imde,esas istedi¤imin kendim olmakoldu¤unun fark›na vard›m. Ve mü-zik sayesinde bu hayalimi gerçek-lefltirebildim. Müzi¤inin ve imaj›n›n feministba¤lamda nas›l bir yere oturdu-¤unu düflünüyorsun? Kad›nlar er-keklerin hakimiyetindeki müzikendüstrisinde art›k daha fazlasöz sahibi mi, yoksa eski ha-mam eski tas m›?Kad›n olunca ne yapmak istedi¤i-ni anlatmak için çok nefes tüket-men gerekiyor. Ama benim mese-lem diflilik de¤il. Müzi¤i toplumunzincirlerinden kurtulman›n bir yoluolarak gördüm hep. Müzi¤i ve di-flili¤i rafine eden birçok sanatç›var: Annie Lennox, Nina Hagen,Grace Jones, Ari-Up (The Slits) veBjörk. Ve tabii Alice Cooper. (gü-lüyor) Bugünlerde en çok hangi flark›y›dinliyorsun?Neil Young’›n “Harvest Mo-on”unu. ‹ki pop star›n›n çocu¤u olabilsey-din, kimleri seçerdin?

Fiziksel olarak Michael Jackson’›n“The Wiz”deki haline benziyorum.Ama onun babam olmas› ihtimaliyok, dolay›s›yla cevab›m GeorgeClinton ve Grace Jones. Sence son k›rk y›lda müzik dün-yas›nda yaflanan en önemli olayne?‹nternet ve dosya paylafl›m›. Ara-c›lar› aradan ç›kar›yor, sanatç›-lar›n yarat›c› olmalar›na ve ka-muoyunun kendi yarg›s›n› ver-mesine imkân veriyor. ‹nternetöncesinde toplumun neyi din-leyece¤ine, neyi dinlemeyece-¤ine plak flirketleri karar veri-yordu. Yeni kuflak gençlik, din-lemek istedi¤i müzi¤i kendisikeflfediyor. Benim ad›m da or-ganik bir biçimde büyüdü. ‹ticigüç MySpace’ti. Hiçbir plakflirketiyle sözleflmem olmama-s›na ra¤men BBC-1’de en çokdinlenen sanatç› oldum.MySpace olmasayd›, bu müm-kün de¤ildi. Çe

vire

n:S

iren

‹de

men

-Y

ücel

Gök

türk

Benim meselem diflilik de¤il. Müzi¤i toplumun zincirlerinden kurtulman›n bir yolu olarak gördüm. Müzi¤i ve diflili¤i rafine eden birçok sanatç› var.

Page 22: Roll 143. sayı

Herkes senden bahsediyor. Festi-valler, konserler derken albüm deç›kt›. Buralara nas›l geldin?Florence Welch: Bafl döndürücü birh›zla gerçekleflti her fley. Korku, he-yecan, e¤lence, hepsi bir aradayd›. Son y›llarda ‹ngiliz müzi¤inde ka-d›n sanatç›lar f›rt›nas› esiyor. LilyAllen ve Kate Nash’ten çok farkl›bir stilin olmas›na ra¤men, bu fur-yan›n sana yard›m etti¤ini düflünü-yor musun?Bir sürü kad›n yetenek için kap›y›açt›lar, bunu inkâr edemeyiz. Amaherhangi bir “k›z flark›c›” de¤il de,bir “sanatç›” olarak karfl›lanmak yi-ne de senin eline bak›yor.Vokalin PJ Harvey ve Alanis Moris-sette’le karfl›laflt›r›l›yor. Sevdi¤inkad›n flark›c›lar kim?Diane Cluck, Grace Slick, KateBush ve Sandy Denny.Kate Bush’a çokça benzetiliyor-sun...Kate Bush’u severim. Müthifltir.Ama üzerimde etkisinin büyük oldu-¤unu söyleyemem. Nina Simone,Billie Holiday, Dusty Springfield’›daha çok dinledim. Annie Len-nox’un sesi muhteflemdir. Bu ara-da Ma Rainey’i de unutmamak lâ-z›m. Blues’un en arabesk hali...Geçmiflte Cold War Kids, Beirutve Iggy Pop gibi birbirinden çokfarkl› kiflileri cover’lad›n. Farkl›müzikal türlere mi düflkünsün?Beni havaya z›platan, yerlerde sü-ründüren, bas bas ba¤›rtan her türmüzi¤i seviyorum.Müzik kariyeri u¤runa sanat okulu-nu b›rakt›n. Zor bir karar m›yd› se-nin için?Hay›r, çünkü iyi bir ö¤renci de¤il-dim. S›n›fta uyuyan tiplerdendim.Machine sürekli de¤iflen yeteneklimüzisyenlerden kurulu bir projegrubu görünümünde. Grubun kal›c›üyesi yok mu hiç?Herhangi bir müzisyen bir flekildegrupta yer alabilir. Bir arpçi de ola-bilir, çay tepsisi çalan biri de... ‹n-sanlar›n enstrümanlar›n› baflka birfleymifl gibi çalmalar› güzel. Bir konserde sana efllik eden tekenstrüman bir çöp tenekesinin me-tal kapa¤›yd›, de¤il mi? fiu anda bir arpçi, piyanist, bateristve gitarist var grupta. Bunun keyfiayr›, çünkü sound’un flaflaas› için-

de yitip gidebiliyorsun. fiark›lar› hâ-lâ grupsuz seslendiriyorum. Sadeceben ve bir davul. Sonra grup benimetraf›mda müzi¤i örüyor.Albümün ad› niye “Lungs”?Albümde “Between Two Lungs” di-ye bir flark› var. Bu flark› benim se-simi ve sound’umu buldu¤um flark›oldu. Ondan önce müzisyen olarakkendime fazla güvenim yoktu. fiark›söylemek istiyordum, baflka müzis-yenlerle flark› yaz›yordum. “Kisswith A Fist” single’› döneminde ol-du¤u gibi, gitar gruplar›yla tak›l›yor-dum. Ama “Between Two Lungs”›oturup s›f›rdan yazd›m. Sadece birdavulla. Tek davulla çok konser ver-dim. Ses ve davul. Davullar benimiçin önemli. Müzi¤in kalp at›fllar› on-lar. Ses ise ci¤erler. E¤er müzi¤i entemel etmenlerine ay›r›rsan, Ci¤erve Kalp kal›r. Grup ise vücudun gerikalan›d›r. Davula bay›l›yorum. fiark›söylemekten ald›¤›m zevki davulbafl›nda da al›yorum.Baz› flark›lar›n kiflisel deneyimler-den yola ç›k›yor izlenimi veriyor.Öyle mi?

Evet, ama bu deneyimleri size söy-leyecek halim yok. Kendiniz bula-caks›n›z.Bu albümün biten bir aflk iliflkisisonras›, bir kalp k›r›kl›¤› içinde ya-p›ld›¤›n› söylemifltin...Galiba kalp k›r›kl›¤› enerjiyi tutkulubir flekilde odaklamaya yard›mc›oluyor. Bafl›na o kadar büyük birfley geliyor ki, küçük fleyleri önem-semiyorsun. Benim için ilginç bir

deneyimdi. Bir sonraki albüme ka-dar kalbimin tekrar k›r›laca¤›n› umu-yorum.Annen ‹talyan Rönesans› konusun-da uzman bir sanat tarihçisi. Flo-rence ismi de Floransa flehrindengeliyor galiba...Çok isterdim, çünkü küçükken an-nem ve babamla birçok defa gittimFloransa’ya. Gel gör ki, ismim an-nemin teyzesinden geliyor. Pek ro-mantik bir hikâyesi yok.

Annenle baban sen 13 yafl›nday-ken ayr›lm›fl.Evet. Sonra annem yandaki kom-fluyla birlikte yaflamaya bafllad›. Bizüç kardefltik. Üç çocuk da yan ev-den geldiler ve tek evde birlefltik.Bugün aram›z çok iyi, ama o za-manlar evin içinde bir sürü yeniyet-meyle cehennem gibiydi. Odamdand›flar› bile ç›kmazd›m.‹lk ne zaman flark› yazmaya baflla-d›n?13 yafl›mda galiba. ‹lk flark›lar›mhayalî ayr›l›klar üzerineydi. Hiç er-kek arkadafl›m olmam›flt› ve fazlaflairane sözler yaz›yordum. “Gözyafl-lar› düflüyor a¤açlardan / Ya¤murdamlalar› gibi / Ac›m›n tam ortas›-na” tarz› fleyler. Hâlâ melodramatikbir tipim ama, en az›ndan yazd›kla-r›m›n arkas›nda gerçek tecrübelervar art›k. ‹lkgençli¤imde çat›flma-dan kaç›nan, utangaç bir tiptim.fiimdilerde bir sürü votka-tonik içtik-ten sonra iflin rengi de¤ifliyor, ken-

dimi tehlikenin kuca¤›na at›yorum.Ünlü menajer Mairead Nash’le ça-l›flmaya bafllaman da bol votka-to-nikli bir geceye dayan›yor galiba.Evet. Bir kulübün tuvaletinde denkgeldim ona ve Etta James’in “So-mething’s Got A Hold On Me” flar-k›s›n› söyledim. Güvenli¤i ça¤›raca-¤›na, benim menajerim olmay› ka-bul etti.fiark›lar›nda çok fazla edebî gön-derme de var. Bu aralar neler oku-yorsun?Cormac McCarthy’den “Yol”, DonDeLillo’dan “Beyaz Gürültü”, Samu-el Beckett’in oyunlar›, Sylvia Plath’infliirleri... Ama temel esin kaynakla-r›m, Tim Burton ve Grimm Kardefl-ler’in karanl›k masallar›d›r. Bir fante-zi âleminde, tuhaf ahlâkî sorunsalla-r› içeren hikâyeler yaz›yorum bir an-lamda. Aflktan bahsediyorum, gözü-me çarpan manzaralardan, duvardaya da bir k⤛t parças›nda akl›mdacanlanan fleylerden bahseden flark›-lar yaz›yorum. ‹nsanlar›n söyledi¤ilaflarla ilgili yaz›yorum. Yapt›¤›m etti-¤im fleyleri yaz›yorum. Ve bütünbunlar bir araya geldi¤inde, baflro-lünde bir efle¤in ya da kuflun oldu-¤u bir hikâye ç›k›yor ortaya.Bir di¤er özelli¤inse daha flimdidenbir stil ikonu haline gelmifl olman.Sahne k›yafetlerinle yeni bir ak›mbafllatm›fl gibisin.En yeni arkadafl›m Sophie so-rumlu k›yafetlerimden. Tüm k›ya-fetlerimi ortaya döküyoruz verastgele bir araya getiriyoruz. Ar-t›k ne ç›karsa baht›m›za. Al›flve-rifl ederken de tarz›m budur.Sald›r›r›z ve 10 pound’un alt›ndane bulursak al›r›z.

C‹⁄eRDen KaLBeSon zamanlarda indie-rock’un tekdüzeli¤ine s›k› bir tokat indirenlerin bafl›nda Florence & The Machine geliyor.“Lungs” adl› ilk albümünü yay›nlayan ‹ngiliz sanatç›n›n müzi¤i myspace sayfas›nda “grindcore / acousmatic /tape music / melodramatic popular song” fleklinde tarif edilmifl. Biz biraz daha ipucu verip Kate Bush, Peter

Gabriel, Toni Childs, Björk isimlerini s›ralayal›m. Ya da en iyisi, bu bulmacay› çözmeye u¤raflmak yerine, güzelim“Lungs”a ve Florence’›n The Line of Best Fit, Independent, Telegraph ve Times’a söylediklerine kulak verelim...

22‹

Florence & The Mach›ne

Tüm k›yafetlerimi ortaya döküyoruz ve rastgele bir arayagetiriyoruz. Ne ç›karsa baht›m›za. Al›flverifl tarz›m da budur.Sald›r›r›z ve 10 pound’un alt›nda ne bulursak al›r›z.

Çevi

ren:

Oga

n G

üner

e

Page 23: Roll 143. sayı

“Mademoiselle” hassas ve doku-nakl› bir flark›. Onu yazmadan ön-ce travestilerin dünyas›yla ilgileni-yor muydun?Zaza Fournier: Hay›r. “Mademoisel-le”i yazmam›n sebebi, travesti ol-ma fikrinde fliirsel bir taraf görüyorolmam. Beni etkiliyor. Ayr›ca cinsi-yet meselesi ilgimi çekiyor. Bir er-kek ya da kad›n olmak ne demek?Benim de kendime sordu¤um birsoru bu. Bugün size kad›n olmakiçin nas›l davranman›z gerekti¤inisöylüyorlar. Travestiler sürekli duy-duklar› bu safsatalara kulak asma-yan, gerçekten özgür insanlar. Konusu itibariyle akla ister iste-mez Charles Aznavour’un “Commeils disent” (Hani derler ya) flark›s›geliyor. Aç›kças›, flark›y› yazarken CharlesAznavour’un müzi¤ine aflina de¤il-dim. “Mademoiselle”in “Comme ilsdisent”i hat›rlatt›¤› söylendi¤inde oflark›y› bilmedi¤im için utanm›flt›m.Daha sonra “Comme ils disent”itekrar tekrar dinledim ve hakikatende arada bir ba¤ oldu¤unu farket-tim. Albümde bir de Elvis Presley’in ün-lü “Love Me Tender” parças›n›nyorumu var. Neden bu flark›y› seç-tin?Hakiki bir slow flaheseri. Slow’lar›ntekrar el üstünde tutulur olmas›n›istiyorum. O flark›n›n hiç de eski-medi¤ini, ne kadar güçlü ve etkileyi-ci oldu¤unu göstermek istedim. ‹n-sanlar bu tür parçalar yazman›n ko-lay oldu¤unu san›yor, hiç de öylede¤il. Ayr›ca Elvis’e de akordeonlaefllik edilebilece¤ini kan›tlamak isti-yordum.Esin kaynaklar›n aras›nda Edith Pi-af’› da say›yorsun...Daha ziyade sözler için, müzi¤i ben-ce art›k eskidi. Müzikal olarak be-nim için en önemli isimlerden biriTom Waits’tir. Onu duyana kadaryaln›zca Frans›z flansonuna tak›l›-yordum, çünkü esas sözler ilgimiçekiyordu. Tom Waits dinleyince in-san ruhuna nota ve seslerle de hi-tap edilebilece¤ini idrak ettim. Son-radan önemli bir flair oldu¤unu dakeflfettim. Brigitte Fontaine’i de çokseviyorum. Senin de yaratt›¤›n kendine özgüoldukça görsel bir dünyan var. Hesaplanm›fl bir imaj de¤il bu. Mo-day› seviyorum, normalde nas›lsamkonserlerde bunu biraz daha uza¤a

götürüyorum sadece. Sahneye kotpantolon ve spor ayakkab›yla ç›k-maktansa, fl›k bir elbise ve topukluayakkab›lar› tercih ediyorum. ‹nsa-n›n sahnede kendini güzel hisset-mesi önemli bir fley. Yaratt›¤›m ka-rakterin ç›k›fl noktas› bizzat ken-dim, arkas›na sakland›¤›m bir mas-ke de¤il. Ayr›ca tiyatro kökenli oldu-¤um için görsel performans›n be-nim için ayr› bir önemi var.Tiyatrodan müzi¤e geçmen nas›loldu?Tamamen tesadüf eseri. Kiram›ödemekte güçlük çekiyordum vepara kazanmak için sa¤da soldageçici ifller yapmaktan g›na gelmifl-ti. Neden sokakta flark›lar›m› çal-may› denemiyorum diye düflündüm.‹lk kez birilerinin önünde flark› söy-lemeye sokaklarda bafllad›m. Bir-kaç ay sonra baz› barlardan tekliflergeldi. Müzi¤e nas›l bafllam›flt›n?Çok küçükken. Evde sürekli müzikdinlenirdi. On y›l keman dersi al-d›m. Piyano ve gitar da çal›yordum.En az bir enstrüman çalmay› bilmekbizim ailede çok önemlidir. Fakatkonservatuar›n fazlas›yla tekni¤edayal› e¤itimine hapsolmufltum, no-ta olmadan keman çalam›yordum.Bundan kurtulmak için klasik mü-zikten vazgeçtim. Enstrümanlarlatamamen serbest bir iliflki kurmakistiyordum.Akordeonu kemana tercih etmeninsebebi neydi?Biraz çocuksu bir tav›rd›, ailemeinat olsun diye. 15 yafl›nda size birfleyler dayat›ld›¤›nda siktir çekmek

istiyor insan. Hangi aleti çalaca¤›-ma kendim karar vermek istedim.Tatillerde çok sevdi¤im ve kendimeörnek ald›¤›m halam›n evine gider-dim, o da akordeon çalard›. Akorde-on benim gözümde hiçbir zamaneski moda bir enstrüman olmad›.Bence, tam tersine, seksî verock’n’roll’a çok müsait bir enstrü-man.Sahneye yaln›zca akordeon veipod’unla ç›kma fikri nereden gel-di?Barlarda flark› söylerken yaln›zcaakordeonla efllik ediyordum, fakattam olarak yapmak istedi¤im müzik

için yeterli gelmiyordu. ‹pod fikri tur-ne aflamas›nda bir sanat direktörü-nün önerisiydi. ‹çinde kendi parça-lar›m var ve sahnede tek bafl›maalbümün hissini verebilmemi müm-kün k›l›yor, o yüzden pratik bir çö-züm. Ayr›ca ipod gibi modern bir efl-yayla akordeon gibi eski tip bir ens-trüman› bir araya getirme fikri hiçfena de¤il. Yapt›¤›m ifli de oldukça

iyi yans›t›yor, albümde klasik ens-trümanlar kadar elektronik ritmlerde var.Yapt›¤›n müzi¤in içinde bütün tarz-lar›n bar›nmas›n› istedi¤ini söylü-yordun. Albüm istedi¤in gibi oldumu?Evet, tam hayalini kurdu¤um al-büm oldu. Bütün tarzlar› denemekistemem özellikle gelece¤e yönelikbir arzu. Yapt›¤›m müzi¤i tarif et-mek ilgimi çekmiyor, farkl› alanlarayönelmemi engellemekten baflkabir ifle yaramaz. ‹çgüdülerim ve ar-zular›ma göre hareket ediyorum.Bakars›n, bir gün country ya da so-

ul da söylerim...‹lk single’›n “La vie à deux” (‹ki ki-flilik yaflam) karmafl›k bir aflk ilifl-kisini anlat›yor. fiark› yazarkengündelik hayattaki gözlemlerindenmi esinleniyorsun?Evet, bir ölçüde. Yazd›¤›m flark›laretraf›mdaki dünyay› aynen gördü-¤üm haliyle anlat›yor. Sokakta rast-lad›¤›m hikâyeleri anlatmay› da se-viyorum. Birkaç saat sokakta tak›-l›nca ummad›¤›m matrak sahneler-le karfl›lafl›yorum. ‹nsanlarla yak›nbir iliflki kurmama da yard›mc› olu-yor. Sokakta yan›bafl›ndaki insanla-r›n tepkilerini görebiliyorsun, sahne-deyken de seyirciyle benzer bir ba¤kurmaya çal›fl›yorum.Albümün baflar›s› sayesinde ufakbar sahnelerini b›rak›p büyük festi-vallerde çalmaya bafll›yorsun, buseni biraz korkutuyor mu?Çok heyecanl›y›m, çünkü y›llard›rbildi¤im, hatta seyirci olarak dadefalarca gitmifl oldu¤um baz›festivallerde çalaca¤›m. Böylesi-ne kolay kabul görmek çok hofl.Kalabal›k ne kadar büyük olursaolsun, insanî bir atmosfer yarat-man›n mümkün oldu¤unu düflü-nüyorum.

Myspace sayfas›nda “etkilendikleri” hanesine üç isim yazm›fl ve üç koca foto¤rafkoymufl: Elvis Presley, Edith Piaf, Tom Waits... Eh, do¤rusu böyle bir hatunun kasetini

gözümüz kapal› al›r›z ve hakl› ç›kman›n gururunu yaflar›z. Frans›z flansonunun güzelliklerine güzellikler katan Zaza Fournier’yealk›fllarla hoflgeldin diyoruz ve Paperblog, Frequence-Sud, Ptitblog’daki söyleflilerini takdim ediyoruz…

‹23

Bir erkek ya da kad›n olmak ne demek? Kad›n olmak için nas›l davranman›z gerekti¤ini söylüyorlar. Travestilerbu safsatalara kulak asmayan, gerçekten özgür insanlar.

Çevi

ren:

Alic

an T

ayla

Zaza Fourn›er

AKoRDeon& ‹PoD

Page 24: Roll 143. sayı

metis

Ayflegül Devecio¤lu

K›fl Uykusu

Metis Edebiyat, Öyküler, 88 sayfa

Kufl Diline Öykünen ve 2008 Orhan Kemal Roman Arma-

¤an›'n› kazanan A¤layan Da¤ Susan Nehir romanlar›n›n

yazar›ndan bu kez bir öykü kitab›. Darbe sonras› ülkenin

üzerine çöken a¤›r iklimi anlatan bu öyküler, karabasan-

larla dolu uykular›n aras›ndan s›zan umudu ve direnci de

tafl›yor bizlere.

Jacques Rancière

Filozof ve Yoksullar›

Tarih Toplum Felsefe, Çeviri: Aziz Ufuk K›l›ç, 272 sayfa

19. yüzy›l proleter kültürü üzerine birçok önemli çal›flma

yay›mlam›fl olan Rancière, Bat›'n›n felsefi ve siyasal dü-

flünce gelene¤ine çok sert bir elefltiri getiriyor: Sol fikriya-

t›n Marx, Sartre ve Bourdieu gibi üç önemli isminin bile,

felsefenin kurucusu denebilecek Platon'la flafl›rt›c› bir bi-

çimde paylaflt›¤› önkabulleri sorguluyor. Sol siyaset gele-

ne¤inin sorunlar›yla ilgilenenler baflta olmak üzere bütün

felsefe okurlar›n›n okumas› gereken bir kitap.

Nadire Mater

Sokak Güzeldir

68'DE NE OLDU?

Yak›n Tarih, 16 x 21 cm. 404 sayfa

Kiflisel anlat›lar ile dönemin arkaplan›na dair bilgileri bir

araya getiren bu kitap 1968'in hakikate daha yak›n bir

resmini çezebilmek, hakikati tarihten geri kazanabilmek

umuduyla yaz›ld›. Hiç kuflkusuz tek bir 68 yoktu, kitapta da

herkes kendi 68'ini anlatt›. 68'de gerçekte ne oldu¤unu

bilmek, neyin olmad›¤›n› da düflünebilmek için de önemli.

Henüz ne kadar çok fleyin denenmemifl oldu¤unu, ufku-

muzda bizi ne kadar çok bafllang›c›n bekledi¤ini de gös-

teriyor çünkü.

Jean-Pierre Changeux, Paul Ricoeur

Neden Nas›l Düflünürüz?

ET‹K, ‹NSAN DO⁄ASI VE BEY‹N ÜZER‹NE

B‹R TARTIfiMA

Metis Bilim, Çeviri: ‹smet Birkan, 296 sayfa

Bir sinir biyolo¤u ve bir filozof. Jean-Pierre Changeux'nün

beyne dair bilimsel aç›klamalar› ve Paul Ricoeur'ün engin

felsefi birikimiyle zenginlefltirdi¤i tart›flmada dinden sana-

ta, etikten toplumsal sorunlara kadar pek çok konuya de-

¤iniliyor. As›l amaç ise insan deneyimine dair kapsaml› bir

kavray›fl oluflturmak.

George Levine

Darwin Sizi Seviyor

DO⁄AL SEÇ‹L‹M VE

DÜNYANIN YEN‹DEN BÜYÜLENMES‹

Metis Bilim, Çeviri: Erkal Ünal, 336 sayfa

Levine, evrim teorisinden çok Darwin'in kendisini kiflisel

yönleriyle ele alan bir yorum sunuyor bu kitapta. Hayat›y-

la bilimi iç içe olan, en duygusal anlar›nda bile bilimci

hassasiyetiyle gözlem yapmay› sürdüren, öte yandan en

nesnel gözlemlerinde bile hislerini, bilhassa do¤an›n ay-

r›nt›lar›nda gizli olan mucizeler karfl›s›ndaki flaflk›nl›¤›n›

ele veren müflfik bir do¤a âfl›¤›n› anlat›yor.

Page 25: Roll 143. sayı

Siz Los Angeles’tan, Long Beach’tensiniz, de¤ilmi?Nathan Willett: Evet, hepimiz oradan›z.Long Beach’te Tarzana diye bir yer var m›? BobDylan, 1989’da orada bir yazl›k ev alm›fl, hiç kar-fl›laflt›n›z m›?Willett: ‹lk defa duyuyorum. (gülüyor) Oras› LosAngeles’›n biraz daha kuzeyinde kal›yor galiba.Çok da iyi bildi¤im bir yer de¤il. Bob Dylan’›n Mali-bu’da çok evi bark› vard›r asl›nda. Sever misinizDylan’›?Tabii, siz?Willett: Sevilmez mi? “The Bob Dylan Encyclope-dia” diye tu¤la gibi bir kitap ç›kt› bir-iki sene evvel.Son on senedir yapt›¤› bütün albümler çok iyi.Radyo programlar›n› dinleyemedim, ama orada dadöktürdü¤ünü söylüyorlar. Long Beach’te yayg›n bir müzik âlemi var m›?Matt Aveiro: Küçük bir yer Long Beach, ne varsaefl-dost aras›nda, küçük çevrelerde var. Hepimizküçük, yerel punk gruplar›nda çalarak gelifltirdikkendimizi. Ama son bir seneyi hep turnede geçir-dik, flimdilerde neler olup bitiyor, bilmiyorum.Willett: Ama zaten bu tür fleylerin adresi Los An-geles. O kadar yak›n olmasayd›, belki bizim oralarda daha hareketli olurdu. Los Angeles’›n belli bir müzik karakteristi¤i varm› sizce? ‘80’ler tarz› bir glam metal midir mese-la?Willett: (gülüyor) D›flar›dan bakan illâ ki öyle görü-yor en az›ndan. Los Angeles’ta en popüler müzik-ler hükümranl›¤›n› sürdürür her zaman, ama yenive yarat›c› fikirler için uygun ortam say›lmaz pek.En fazla pop-punk gruplar›n› bulabilirsiniz herhaldeflu s›ralar. Ama bizim de epey çald›¤›m›z EchoPark gibi mekânlar da var,oralarda baflka bir müzikdönüyor. Bir söyleflinizde, büyük fes-tival sahneleri yerine, kü-çük kulüpleri tercih etti¤inizi söylüyorsunuz...Willett: Evet, genel olarak öyle.Aveiro: Daha küçük bir kitleyle, daha samimi birortamda daha rahat hissediyoruz kendimizi. Bü-yük festivallerde sahneye ç›kan gruplar›n derdibütün kalabal›¤› fethetmek oluyor. Bir ring gibifestival sahnesi, ama küçük kulüplerde dahaözel geceler yaflanabiliyor. Festivallerde sevdi¤i-niz bir sürü grubun büyüsünün yitti¤ini de görü-yorsunuz, evde albümünü severek dinledi¤iniz birgrubu izlemeyi o esnada tercih etmeyebiliyorsu-nuz, ne bileyim, arkadafllar›n›zla muhabbet et-mek daha anlaml› gelebiliyor. Yine de müzisyen-ler için gezip tozma, farkl› sahneleri tecrübe et-me f›rsat› festivaller.Sizin flark›lar›n›z›n her birinde bir atmosfer, bir hi-kâye var asl›nda, dikkatli dinlemeyi de gerektiri-yorlar...Willett: Evet, ama festivallerde insanlar ritm ve

enerji ar›yor esas olarak, festivalde çalacak birgrup için zafer formülü de bu. Bizim müzi¤imizsedaha karanl›k bu formüle göre. Hele ikinci albümü-müz “Loyalty To Loyalty”, ilk albüme, “Robbers &Cowards”a göre çok daha karanl›k, içine girilmesidaha zor, daha kendine has bir atmosferi var. fiar-k›lar›m›zdaki karakterler genellikle kurgusal, amagerçek kiflilerden, durumlardan, politik geliflmeler-den yola ç›kt›¤›m›z da oluyor. fiark›lar› hep beraberyaz›yoruz, genellikle bir odaya kapan›yoruz ve kü-çük, saçma bir fley, belki bir kelime fitili ateflliyor. Sizin müzi¤inizde yer yer atonal, aritmik unsur-lar da var, bu aç›dan Tom Waits’e de benziyor

bazen. Sizce de öyle mi?Willett: Teflekkürler, kendisinin büyük hayran›y›zbiz de. Gelmifl geçmifl en büyük isimlerden biriTom Waits. Y›llar evvel ilk flark›lar›m›z› yazarken,flark›lar›n güzel oldu¤unu anl›yorduk ama, ad›m›z›nböyle isimlerle beraber an›labilece¤ini akl›m›zdandahi geçirmiyorduk. Bazen sahnede sevdi¤imizisimlerden cover’lar da yap›yoruz, Tom Waits’ten,Nick Cave’den...Sizin flark› yazarl›¤›n›zda belirleyici isimler kim-ler?Willett: Gruba bafllarken her birimizin baflka bafl-ka etkilenmeleri vard›. Velvet Underground, BobDylan, Leonard Cohen, Nina Simone... fiark›lar›n-da belli bir hikâye anlatan insanlar.Nina Simone’da ilginizi çeken ne?Willett: Harika bir sesi var bir kere, çok iyi düzen-lemeler yap›yor ve iflinin ehli müzisyenler seçiyor,flark›lar› nas›l çald›raca¤›n› da biliyor. Bütünlüklü

bir ifl sunuyor ve her fleyiyle bir gerçeklik duygusuveriyor insana. Ayr›ca bir flair, siyasî bir figür. Onunsöyledi¤i bir flark›yla ya da iflaret etti¤i bir durumlahareketlenmemek mümkün de¤il. Onun gibi birisi-nin bir daha gelmesi zor herhalde.Sizinle benzer bir indie klasman›nda say›lan genç‹ngiliz gruplar›n› takip ediyor musunuz?Willett: Pek say›lmaz, ama Arctic Monkeys’in iyibulundu¤unu, sevildi¤ini biliyorum. Vaktiyle Portis-head, Aphex Twin gibi isimlere daha çok tak›l›r-d›m. Brit-pop’la da, Brit-pop’tan etkilenmifl sonrakigruplarla da çok ilgilendi¤imi söyleyemeyece¤im. Amerikana gruplar› nas›l gelir size, Calexico me-sela?Willett: O tür farkl› aray›fllar her zaman ilgimizicezbeder tabii. Baltimore’lu bir grup var, BeachHouse, son zamanlarda onlar çok hofluma gidiyor. Bir grubunuz olmasayd›, ne yap›yor olurdunuz?Willett: Ben lisede edebiyat hocas›yd›m asl›nda,herhalde devam ederdim ya da yarat›c› yazarl›k gi-bi bir ifl yapard›m,Hangi yazarlar› seviyorsunuz?Willett: Bir sürü var, hangisini sayay›m? Ama hiçFaulkner okumad›m, onu söyleyeyim. Ben J.D. Sa-linger severim. Sonra Philippe Roth, David FosterWallace...Salinger’› gördünüz mü hiç?Willett: (gülüyor) Tabii ki hay›r. Tam bir münzevi-dir. Foto¤raf da çektirmedi hiç, bir-iki tane gördükancak. Günlerinin say›l› oldu¤u, ölümünün ar-d›ndan arkada b›rakt›¤› her fleyin yak›lmas›n› is-tedi¤i söyleniyor. Son sorumuz da Dylan’dan olsun: Otobiyogra-fisini okudunuz mu?Willett: “Chronicles”› m›? Tabii, harika bir ki-tap. Geliflkin bir edebî zevki var Dylan’›n, kale-mi hem basit hem de çok kuvvetli.

N‹na’n›N ‹fiaReT‹Son y›llar›n en kafas› çal›flan, sözleriyle bir hikâye, müzikleriyle bir atmosfer kurmay› en iyi baflaran gruplar›ndan Cold War Kids, ABD’ninbat› sahillerinden bafllad›¤› yolculu¤unun bir molas›n› ‹stanbul’da, Rock’n Coke’ta verdi. Gün›fl›¤›nda olsa da kuvvetinden bir fley yitirmeyenkonserin ard›ndan grubun iki üyesini dar vakitte karfl›m›za ald›k, akl›m›za ilk gelenleri sorduk...

‹25

Cold War K›ds[[

Gelmifl geçmifl en büyük isimlerden biri Tom Waits. Y›llarevvel, flark›lar›m›z›n güzel oldu¤unu anl›yorduk ama, böyleisimlerle an›labilece¤imizi akl›m›zdan geçirmiyorduk.

Söyle

fli:M

erve

Ero

l

Foto: fiahan Nuho¤lu

Page 26: Roll 143. sayı

‹ki Santana var: “Supernatural”dan önceki ve sonraki... Carlos Baba temmuz bafl›nda,Kuruçeflme Arena’daki i¤ne atsan›z yere düflmeyecek konserde ilk Santana’ya iltimasgeçti, günefl enerjili Latin gitar›n› –hele ki a¤z›ndaki cikleti att›ktan sonra– yakt›,

yand›rd›, “Europa”lar, “Oye Como Va”lar, “Black Magic Woman”lar aflt›, unuttu sand›¤›m›z “Jingo”yu bile en sona, bise saklam›flt›.Konser sabah›, aralar›nda Roll’cular›n da yer ald›¤› bir grup bas›n mensubuyla yapt›¤› tatl› muhabbeti aktar›yoruz…

Bu a¤ustos Woodstock’un 40. y›ldönümü, geri-ye dönüp bakt›¤›n›zda ne hissediyorsunuz? Hip-pi döneminin do¤umuna tan›k oldunuz, o döne-min müzi¤i ve hayat tarz› sizin üzerinizde nas›lbir etki yaratt›? Carlos Santana: Ben San Francisco’da büyü-düm. San Francisco bilinç devriminin befli¤iydi.Bob Marley’in “One Love”›, Marvin Gaye’in“What’s Going On”u, John Lennon’›n “Imagine”›bu devrimin bayraklar›d›r. Hippi denen insanuzun saçl›, y›kanmayan, seviflmekten ve esrar iç-mekten baflka bir fley düflünmeyen bir insan de-¤ildir. Berlin duvar› y›k›ld›¤›nda, Nelson Mandelaözgürlü¤üne kavufltu¤unda, 2000 y›l›n› gezegenindört bir yan›nda tek bir aile gibi kutlad›¤›m›zdakendimizi ne kadar iyi hissettik, öyle de¤il mi?Hippili¤in özü budur. Bütün dünya olarak, beyaz›rkç›l›¤›ndan, Bush’tan Barack Obama’ya geçiflikutlad›k. Benim gözümde hippi, Bob Dylan’d›r, Ji-mi Hendrix’tir, Tiananmen meydan›nda tek bafl›-na tanklara karfl› duran insand›r. Otoriteyi, diniveya siyaseti sorgulayan herkes hippidir. Din vesiyaset her sorunun cevab› de¤ildir. Ço¤u zamansorunun ta kendisidir. Bilinçlenmek, flefkat, neza-

ket, merhamet, sab›r hippili¤in temel nitelikleri-dir. Genellikle kad›nlar›n sahip oldu¤u bu nitelik-leri erkekler de ö¤renmeye bafllad›. ABD de ö¤-renmeye bafllad›. Obama diflil enerjiyi temsil edi-yor –kararl›, ama müflfik. Diflil nitelikler, erilli¤iniyok eden fleyler de¤il. Çok eril olabilirsiniz, amakarfl›n›zdakine kulak vermeye haz›r olabilirsiniz.Bir insan sorunlar›n› anlatt›¤›nda, bir kad›n sorun-lar›n› anlatt›¤›nda –kad›nlar sorunlar›n› anlat›r ge-nellikle– onlara çare bula-mayabilirsiniz, ama dinle-mek bile bir fleydir. Hippidemek, negatif medyan›nresmetti¤i gibi kir pas için-de yaflayan, bulutlar›n üstünde gezen, ayaklar›yere basmayan bir insan demek de¤ildir. Benhippiyim, hep öyle olaca¤›m. Ve bir hippi olarak il-kelerim var, berrak bir vizyonum var... Göçüp git-meden önce bu dünyan›n farkl› bir flekilde düflün-meye bafllad›¤›n› görmek istiyorum. ‹nsanlar›n Al-lah’›n ve ‹sa’n›n merhametine yüre¤ini açmas›n›,kad›n› ve erke¤i hakikaten eflit k›lmas›n› istiyo-rum. Kad›nlar› ayaklar alt›na almak, onlara san-dalye muamelesi yapmak mümin olmak demek

de¤ildir. Spiritüellik Allah gibi, ‹sa gibi davranmak-t›r: Merhametle ve adaletle davranmakt›r. Hippilikbir Hollywood filmi de¤ildir, hakiki bir fleydir veçok önemlidir. Woodstock’a gelince, Woods-tock’u temsil eden bir müzisyen olmaktan ötürüçok mutluyum. Woodstock’u en çok da ben tem-sil ediyorum. K›rk y›l önce Woodstock’ta çalanla-r›n birço¤u ya yaflland›klar› için ya kafalar› fazladumanl› oldu¤u için ya da kafalar› kar›fl›k oldu¤u

için art›k müzik yapam›yorlar. Ben 61 yafl›nda-y›m, tanr›n›n lütfu sayesinde Yo-Yo Ma’yla, Metal-lica’yla, Wayne Shorter’la ve birçoklar›yla çalabili-yorum. Bir hippi, gökkufla¤›n›n bütün renklerinintamamlay›c›s›, bütünleyicisidir. “Europa (Earth’s Cry, Heaven’s Smile)” adl› par-çan›z 1970’lerin Türkiye’sinde dü¤ünlerde çal›-n›rd› –orta s›n›f, alt orta s›n›f dü¤ünlerinde. ‹lkdanslar›n› “Europa”yla yapan birçok çift var.Ad›ndan bafllayarak “Europa” hakk›nda düflün-

SUYUn BÜTÜn RenKLeR‹

26‹

Carlos Santana

Otoriteyi, dini veya siyaseti sorgulayan herkes hippidir.Din ve siyaset her sorunun cevab› de¤ildir. Bilinçlenmek,flefkat, nezaket, merhamet hippili¤in temel nitelikleridir.

Foto: Muhsin Akgün

Page 27: Roll 143. sayı

celerinizi merak ediyoruz. Annemi yeni kaybettim... fiöyle düflünmüflümdürhep: Birini kaybetti¤imizde a¤lar›z, dünya a¤lar.Ama gökyüzü gülümser, çünkü geldi¤imiz yere,ebediyete döneriz. “Europa”n›n melodisi insanlar›özgürlefltiriyor. Bu gezegende iki enerji türü var:Sevgi ve korku. “Europa” gibi melodiler insan›korku, suçluluk, utanç, günahkârl›k gibi duygular-dan özgürlefltiriyor. Günah kavram› son y›llardaABD’nin gündeminde çok belirleyici bir konumda.Konuflmalar›mda ABD’ye verip verifltiriyorum,çünkü orada yafl›yorum ve yaflad›¤›m ülkede olupbitenler hakk›nda söz söyleme hakk›m var. Geor-ge Bush döneminde her gün cad›lar bayram›yd›,ama hiç fleker yoktu. Korku, korku, korku... CNN,BBC, Fox... Korku, korku, korku. Öte yandan, bugezegende birçok güzellik var. Bu dünyaya ma-sum geliyoruz. Büyüdükçe bu masumiyetimiz kay-bolmuyor, yer de¤ifltiriyor, gölgede kal›yor. “Euro-pa” gibi flark›lar –onu bu gece çalmay› düflünmü-yordum, ama flimdi fikrimi de¤ifltirdim, çalaca-¤›m– bize masumiyetimizive dünyan›n güzelli¤ini, herbirimizin sahip oldu¤u gü-zelli¤in önemini hat›rlat›-yor... Annem bana kararl›l›kafl›lad›, babamsa karizmas›n› miras b›rakt›. An-nem ve babam 60 y›l evli kald›lar. Annem koma-dayken onunla birçok defa konufltum. Annemesordum: “Anne, hat›rl›yor musun, ben çocukkenbana ‘tanr› ›fl›kt›r, sevgi ›fl›¤›d›r’ demifltin. ‘ve tan-r› her fleyin kendisine geri dönmesini ister.’ Ba-bam›n yan›na gitmek istiyor musun?” Annemincevab› “hay›r” oldu. (gülüyor) Annem öldü¤ündeher nedense a¤lamad›m. Babam öldü¤ünde dea¤lamad›m. Belki bu gece a¤lar›m, a¤lamaktanutanmam, duygular›m›n gazoz gibi köpürmesiniengellemem, b›rak›r›m ç›ks›n flifleden. Türkiyeli müzisyenlerle çal›flmay› düflünür müsü-nüz?Her türlü iflbirli¤ine a盤›m. ‹stanbul’un MarvinGaye’iyle veya Bob Dylan’›yla veya Whitney Hous-ton’›yla çal›flmak isterim tabii. Eminim ki vard›r oinsanlar, bana onlar›n CD’lerini verin. Ben ta-mamlay›c›y›m; rekabetle, nispet yapmakla iflimolmaz benim, ben arabulucuyum.Sizi etkileyen müzisyenler kimler?Öncelikle babam... Ben Meksika’da büyüdüm,ama Avrupa müzi¤i dinleyerek büyüdüm. Ergenli-¤imde ise blues dinlemeye bafllad›m. San Fran-cisco’ya ilk geldi¤imde B.B. King’den çok etkilen-dim. Ayn› zamanda Martin Luther King’den, Mal-colm X’den ve Rahibe Theresa’dan da... Müziktede, sosyal hayatta da ayn› çizgiden esinlendim. Müzikal esin kaynaklar›m uzun bir liste: John Col-trane, Miles Davis, Bob Marley, Jimi Hendrix, Ma-halia Jackson, Bob Dylan... Onlar ölümsüz insan-lar. Bugün ünlü olan birçok müzisyeni yar›n hat›r-lamayaca¤›z, ama Bob Dylan hat›rlanacak, BobMarley, Coltrane, Miles da hat›rlanacak. Çünküonlar ebedîdir. Gözlerinizi kapay›p bir notaya bas-t›¤›n›zda ebediyet yaklafl›r, zaman kaybolur. Birmüzisyen için geçmiflin ac›lar›n›n ve gelece¤inkorkular›n›n olmad›¤› bir yere gitmek önemlidir.Bir vorteks yaratmak, insanlar›n kendi ›fl›klar›n›hissetmeleri, müzi¤in ve müzisyenin varolufl se-bebi budur. Herkesin içinde bir Allah, bir ‹sa var-d›r; onlar yukar›larda bir yerlerde de¤il, içimizde.Müzik, insan denen varl›¤›n kutsal oldu¤unu vemucizeler yaratabilece¤ini hissettirir bize. Michael Jackson’›n ölümüne nas›l bir reaksiyongösterdiniz? Onunla ilgili hat›ralar›n›z neler? Bir albümünde (“Invincible”, 2001) birlikte flark›

yapmak için aram›flt› beni. Asl›nda benim hayalimMichael Jackson ve Prince’le birlikte bir flark› yap-makt›. Ne yaz›k ki ikisinin aras› iyi de¤ildi. Halbukiben onlar›n aras›nda tost olmak istiyordum.“Whatever Happens” çok güzel bir flark› oldu.Melodisini ona telefonda ›sl›kla çald›m. Çok ho-fluna gitti. “Bunu böyle tutabilir miyiz?” dedi. “El-bette” dedim. “Whatever Happens”› kaydederkeno stüdyoda de¤ildi, ama telefonda dinliyordu. fiar-k› bitince (Michael Jackson’›n sesini taklit ediyor)“teflekkür ederim Carlos” dedi. Ölüm haberiniduydu¤um andan itibaren üç-dört saat kesintisizonun flark›lar›n› dinledim. O arada kap›m çal›nd›,açt›m, bakt›m iki velet. ‹kisinin de gözleri yafll›.“Mr. Santana, Michael Jackson çald›¤›n›z için te-flekkür ederiz.” fiaflt›m kald›m, bu küçücük ço-cuklar Michael Jackson’› nereden biliyorlar dedimkendi kendime. Medya insanlar›n hep karanl›k ta-raflar›na odaklan›yor. Ama çocuklar Michael Jack-son’a güveniyordu. Çocuklar›n güvenini kazananbir niteli¤e sahipti. Güven duymak, aflk›n en yük-

sek biçimidir. Birisine güvenmiyorsan›z, onu sev-miyorsunuz demektir. O çocuklar Michael Jack-son’› biliyordu, ölümü kalplerini s›zlatm›flt›. Micha-el Jackson’la, yapt›¤› ifllerle özdeflleflmifllerdi.Michael Jackson sadece mükemmel bir dansç›ve flark›yazar› de¤ildi. Dünyay› sa¤altmak istiyor-du. Hepimiz dünyay› sa¤altmak istiyoruz. Çokhastal›kl› bir dünya bu, içinde çok fazla korku var. Bu ‹stanbul’a ikinci gelifliniz. 1990’a k›yasla iz-lenimleriniz nas›l? ‹stanbul’da olmaktan çok mutluyum. Tahran’a,Pakistan’a, Kudüs’e de gitmek istiyorum. Hava-na’da da çalmak istiyorum. “Santana in Hava-na”, kula¤a güzel geliyor bir kere. (gülüyor) DalaiLama’y›, Desmond Tutu’yu ve spiritüel güçleriolan kad›nlar› ve erkekleri Havana konserime da-vet etmek istiyorum. Ömrümün geri kalan bölü-münde elimden geldi¤ince dünyada de¤iflimlergerçeklefltirilmesine vesile olmak istiyorum. Sa-dece müzikle de¤il, kazand›¤›m paray› geri vere-rek, e¤itime katk›da bulunarak. ABD’de en az pa-ra e¤itime harcan›yor, her fleye çok para harcan›-

yor, silaha, savafla. E¤itimde ise dünyada son s›-ralarday›z... ‹stanbul tarihin en büyük flehirlerin-den biri. Müslümanlar›n, H›ristiyanlar›n idealleri-nin kristalize oldu¤u yer. ‹stanbul’un San Francis-co’nun muadili oldu¤unu düflünüyorum. SanFrancisco, ABD de¤ildir. ABD de San Francis-co’yu sevmez. Çünkü, biz San Franciscolular ba-fl›m›za buyru¤uzdur, kendi kafam›za göre tak›l›r›z.Koyun de¤iliz. Mee, mee... Körü körüne kimseninpeflinden gitmeyiz. Her fleyi sorgular›z. “Niye Viet-nam’day›z?..” “Kitle imha silahlar› nerede?..”ABD’de San Franciscolular›n ç›lg›n oldu¤u düflü-nülür, çünkü biz sürünün pefline tak›lm›yoruz.Aflk gücüne inan›r›z, güç aflk›na de¤il. San Fran-cisco demek hippiler, Love-In’ler, ücretsiz festi-valler demektir. ‹stanbul’da da San Francisco’da-ki enerjiyi hissediyorum. Bu flehirde birçok ruhunkolektif bir arzusu var, bu gezegende bir de¤iflimyaratman›n arzusu. Bu enerji ‹ran’daki kardeflleri-mize örnek olabilir. Farkl›l›klar›m›zla bir arada ya-flayabiliriz, korkmamay› ö¤renebiliriz. Kad›nlaraneyi tercih ettiklerini sorabiliriz, onlara nas›l giyin-meleri gerekti¤ini empoze etmek yerine. Kad›nla-ra nas›l giyineceklerini dikte etmek ç›lg›nca birfley. Niye eflitlenmiyoruz? Niye kad›nlar› onurlan-d›rm›yoruz? Niye enerjimizi güzelli¤e odaklam›yo-ruz? Niye enerjimizi yarat›c›l›¤a yönlendirmiyoruz?Kendimizi e¤itmemiz gerekiyor. Beni takip edebili-yor musunuz? Söylediklerim çok uçuk fleyler gibimi geliyor? Enerjimizi ziyan ediyoruz, bofla harc›-yoruz, zararl› mecralara sarfediyoruz. Kad›nlar›n,erkeklerin, gençlerin kendilerini gerçeklefltirmele-rinin önünü açmam›z lâz›m. Hayat›, zevk al›nanbir fley –t›pk› orgazm gibi bir fley– haline getirme-liyiz... Fazla ileri düflündü¤ümü biliyorum. Ama is-tedi¤im bu. ‹nsanlar›n birbirine daha çok imkânvermesini, f›rsat tan›mas›n› istiyorum. Enerjimizikorku yaratmak yerine güzellik yaratmak için na-s›l kullanaca¤›m›z› ö¤renmemiz gerekiyor. Bir ara-ya gelip insan olma kimli¤imizi geri istemeliyiz.Zor ama, imkâns›z de¤il.Müzi¤iniz ‘68 kufla¤›n›n millî marfllar›ndand›.Sonra caza yöneldiniz, bugünse baflka bir güzer-gâhtas›n›z. Caza dönmeyi ya da yeni keflifler pe-fline düflmeyi düflünüyor musunuz? Bununla ba¤-lant›l› ikinci soru da flu: Gitar›n›za sad›k m›s›n›z? Caz müzisyenleri için, John Coltrane, Miles Da-vis, Wayne Shorter ve Herbie Hancock gibileriiçin, geçerli olan durum flu: Biz devasa bir gölde-yiz, rock’n’roll’cular ise yüzme havuzunda. (gülü-yor) Cazla iflimin bitti¤ini söyleyemem, çünkü cazdedi¤imiz fley bir umman. ‹çtenlikle sayg› duydu-¤um ve bütünüyle kavramaya muktedir olmad›-¤›m bir alan. Çok zeki bir müzik türü. Gitar›masad›k m›y›m? Arada s›rada ihanet etti¤im oluyor.(gülüyor) Hay›r, gitar›ma sad›¤›m. Belli bir gitar›myok, herhangi bir gitar› al›p çalabilirim. Bat›l itikat-lar›m ya da tak›nt›lar›m yoktur. Tek bir enstrüma-na ba¤›ml› de¤ilim. Bugün birçok müzisyen bilgi-sayarlarla müzik yapabilece¤ini düflünüyor. Amao müzik de¤il, bir tür hava kirlili¤i. Teknolojiyi ba¤-r›ma bas›yorum, eski kafal› de¤ilim. Ama müzi-¤in, müzisyenli¤in k›staslar› var. Bu k›staslar in-sanlar›n tüylerini diken diken edebilmek, onlar›a¤latabilmek, kalbinizin kanatlar› varm›fl gibi his-settirebilmek, ayaklar›n› yerden kesebilmek...E¤lence dünyas›yla, show business’la hakiki mü-zik aras›nda çok önemli bir fark var. Ben hakikibir müzisyenim. Benim için sadece süreklilik var,sevdi¤im fleylerin süreklili¤i. Benim bir rengimyok, bir bayra¤›m yok. Ben su gibi olan müzi¤eodaklan›yorum, suda bütün renkler vard›r, amarenksizdir, berrakt›r.

‹27

Michael Jackson sadece mükemmel bir flark›yazar› de¤ildi.Dünyay› sa¤altmak istiyordu. Hepimiz bunu istiyoruz. Çokhastal›kl› bir dünya bu, içinde çok fazla korku var.

Page 28: Roll 143. sayı

Yine bir yola ç›k›fl zaman›m oldu¤unuö¤rendi¤imde flubatt›. “Working On ADream” yay›nlanal› birkaç gün olmuflve hemen ard›ndan internet sitelerin-de Bruce’un yeni bir turne haz›rl›¤›içinde oldu¤una dair hummal› spekü-lasyonlara giriflilmiflti. Dedikodular,tahminler g›rla gidiyordu. Birkaç günsonra resmî duyuru yap›ld›. Tatl› hu-zursuzlu¤um bafllam›flt› yine iflte. Ve2 Temmuz’a kadar sürecekti. Bu ta-rih, benim bu yeni turneye bir yerin-den yetiflece¤im Münih konserinin ta-rihiydi. ‹lk sesleri t›nlayana kadar ba-na huzur vermeyecek bir hedef yani.Konser bafllad› ve izledi¤im en iyi Bru-ce Springsteen konserlerinden biri ol-du. Ben size o konseri anlataca¤›mburada, ama bütün heyecan›yla bir“traveling fan”in, bir “Bruce tramp”ino gün orada, Münih Olimpiyat Stadyu-mu’nun önünde gün boyu neler yafla-d›¤›yla beraber. Belki de daha fazlabu ikincisi. Çünkü rock’n’roll biraz dabu avarelik, bu kararl› avareliktir.Arkadafl›m Ahmet Ilgaz, elinde kame-ra, ‹stanbul’da evden ç›kt›¤›mdan beribeni çekiyordu. Bir belgesel projesibu. Belki de montaj masas›na hiç yat-mayacak. Bir “traveling fan”in hal-ipür melâli. Ama ben de, o da projeyiflimdilik çok ciddiye al›yoruz. S›k s›kdemeçler veriyorum kameraya. 2 Temmuz günü, sabah›n 7’sinde oda otelden ç›kt› benimle ve stadyumaulaflt›k 8 gibi. Bir yerde toplan›yor ol-mal› bizim gibi erkenciler, “ön s›rac›-lar”. H›zlan›yoruz. Bir an önce ad›m›yazd›rmal›y›m listeye. Numaram› isekeçeli kalemle elime.Oradayd›lar. Bizden önce gelenler. Veliste flu saatte h›zla uzuyordu. 158’in-ci s›ray› ald›m. Bu s›rayla turnikeler-den geçece¤iz ya, önemli bu numara.Her saat bafl› yoklama yap›lacak.‹simlerimiz okunacak. Herkes önün-dekini, ard›ndakini tan›yacak ki, “kay-nak” olmas›n. ‹talyanlar bu iflin erba-b›d›r, kayna¤›n tabii, düzenin de¤il.Düzeni Almanlar ve Amerikal›lar sa¤l›-yor. ‹ngilizler de.Saat 10’da ilk yoklama yap›l›yor vebir Alman çift bu s›ralamaya uymaya-caklar›n› söyleyip en önde ayak diri-yorlar. Uzun bir tart›flma, arkadafl›mfliddete dönüflece¤ini düflünüyor, ka-meray› oraya sabitledi, ama ben bili-yorum bir flekilde ikna edileceklerini.Bunun için sab›rla ikna turlar› yap›la-ca¤›n›. Sorunu yayvan ‹ngilizceleriyle‹talyanlar çözüyor. Tehditkâr ve sar-kastik ricalar›yla. Alman çift gelifl za-

manlar›yla uyumlu bir yere çekilincealk›fl kopuyor.Bu arada ilk kez Türkiyeli bir “travelingfan”le tan›fl›yorum. Liste sorumlular›y-la tart›fl›yor. Ad›n›n listenin birinci s›ra-s›nda olmas› gerekti¤ini, perflembegünkü konser için cumartesi gelip ad›-n›n yaz›l› oldu¤u k⤛d› girifl kap›s›nayap›flt›rd›¤›n› iddia ediyor. K⤛d›n ora-dan sökülmüfl olmas›na k›z›yor. Ül-kem insan›n›n prestiji için onu kenaraçekiyor ve elinin üzerindeki numaraylada s›k› bir kofluyla sahne önüne ko-numlanabilece¤ini söylüyorum.Ö¤le vakti s›cak iyice art›yor. Amakonser saati de yaklaflt›¤› için, a¤aç-lar›n gölgesine s›¤›nm›fl olanlar daturnikelerin önündeki korunaks›z ala-na geliyor. Dip dibe çöküyoruz yere.Burada övüneyim bir! Almanca ve ‹n-gilizce bildi¤imi anlayan ‹talyan ve ‹s-panyollar, yap›lan anonslar›n tercüme-sini istiyor benden. Ahmet Ilgaz daflaka yollu beni kutluyor Türkiye’yi iyitemsil etti¤im için.Aral›k 2007 tarihli Roll dergisine ver-di¤im röportajda bahsetti¤im ve kon-ser girifllerinden senelerdir tan›d›¤›m‹ngiliz ana-k›z Elizabeth ve Claire Hart-ley’le karfl›lafl›yorum. Sar›l›yoruz, ko-nufluyoruz. Son rastlaflt›¤›m›z konser-den bu yana olanlar› anlat›yoruz.Bu s›rada s›k s›k tart›flmalar ç›k›yor.Kaynakç› ‹talyanlar püskürtülüyor.Bir Frans›z televizyon ekibi gelmifl,

Carhaix konseri öncesi, izlenim toplu-yor. Türkiye’den geldi¤imi duyunca be-nimle uzun bir röportaj yap›yorlar. Ka-meralar›n ilgisi en fazla bana!Böyle böyle akflam› ettik. Stadyumgüvenlik flefi bir kuleden megafonlaseslenerek giriflin saat 18:30’da ola-ca¤›n› ve ilk olarak kaç kap›y› ve han-gilerini açacaklar›n› duyuruyor. Herkesaya¤a kalk›yor ve turnikelerin önünediziliyor. Bir saate yak›n ayakta bekle-yece¤iz. Çünkü daha önce oldu¤u va-kidir, bazen duyurulan zamandan ön-ce de aç›labiliyor kap›lar ve o zamandüzeni korumak zorlafl›yor, arbede ç›-k›yor. Düzen de bir yere kadar bu hay-ranl›k denilen müessesede.

S›k s›k güvenlikçilere hangi yöne do¤-ru koflmam›z gerekti¤ini soruyoruz.Tarif ediyorlar. Önce sola do¤ru, son-ra afla¤›.Berlin Olimpiyat Stad›’n›n tribünleriçok dik. Koflarken güvenlik görevlileriönümüze ç›k›p bizi yavafllatmaya çal›-fl›yorlar. Bir yerimizi k›rmayal›m diye.Ama gözümüz dönmüfl. Kofltum ce-surca ve en ön s›rada kendime biryer açt›m, k›z arkadafl› için yer tutma-ya çal›flan bir Norveçliye “bunu yapa-mazs›n, bunu yapamazs›n” diye hay-

k›rarak. Adam resmen korktu ve çekil-di. Çok mutluyum.2 Temmuz, E Street Band’in piyanistiRoy Bittan’›n do¤um günüydü. Baz›lar›ellerinde Bittan’›n do¤um gününü kut-layan pankartlarla gelmifl. Öne ileti-yorlar. Onlar› as›yoruz önümüzdeki ba-riyere.Bu turnede üç uygulama dikkat çeki-yordu. Bir kere Bruce seyircilere çokyak›n oluyordu, her zamankinden da-ha yak›n, sahne öyle kuruluyor, seyir-cinin aras›na giren podyumlar inflaediliyordu. Sonra, normalde “set-list”in çok belirli oldu¤u konserlerininaksine, bu kez Bruce istek flark›larsöylüyor, seyircilerin flark› adlar›n› ya-

z›p ellerinde tuttuklar› “banner” deni-len k⤛tlara bakarak repertuar› belirli-yordu. Bir de konserin bafl›nda o ül-kenin bir halk flark›s› çal›n›yordu. Münih konseri “Muss i denn zumStaedele hinaus” isimli bir Bavyerahalk flark›s›n›n Nils Lofgren taraf›ndanakordeonla çal›nan girifliyle bafllad›.Ve ard›ndan stad› inleten, z›platan“Badlands” patlad›. Bruce daha kon-serin bafl›nda podyumlara kofltu, biz-lerle el s›k›flt›. Ve “Waiting On ASunny Day”i söylerken benim taraf›m-daki podyuma geldi¤inde sa¤ kolunus›vazlay›p terini sildim. Elim ›slakt›.Bana bak›yor, beni iflaret ediyor vegülümsüyordu.Bir seyircinin elindeki mukavvay› ald›sonra. Roy Orbison’›n “Pretty Wo-man” flark›s›n› istiyorlard› Bruce’tan,di¤er Roy’a do¤umgünü hediyesi ola-rak verilmek üzere. Al›yor Roy hediye-sini. fiiflme oyuncak bir pasta getir-mifl bir baflka grup seyirci. Bruce ha-bire bir fleyler tafl›yor sahneye seyirci-lerden. Bir ara bütün istek flark› ban-ner’lar›n› topluyor ve iskambil k⤛d›gibi çekerek iyice flansa b›rak›yor kon-serin gidiflat›n›. 60 yafl›nda ve üç saate yak›n hiç dur-madan konser veriyor. Verebilece¤iher fleyi veriyor.50 yafl›nday›m ve ben de hâlâ bir se-yirci olarak ona bir fleyler veriyorum.Ki bahtiyar o orada.Bahtiyar›m ben orada.Münih Olimpiyat Stadyumu’nda.2 Temmuz 2009’da. Ahmet Tulgar

B‹r BaHT‹YaRL›K HaL‹124. say›m›zdan malûmunuz, Bruce Springsteen ne zaman Avrupa turnesine ç›ksa, gazeteci-yazar dostumuz Ahmet Tulgar’›n deplasman ruhu kabar›yor, bir traveling fan, bir gezgin hayran olarak vuruyor kendini yollara. Ricam›z› k›rmad›, avarelik hat›ralar›n› Roll’a anlatt›...

28‹

“Waiting On A Sunny Day”i söylerken benim taraf›mdakipodyuma geldi¤inde sa¤ kolunu s›vazlay›p terini sildim. Elim›slakt›. Bana bak›yor, beni iflaret ediyor ve gülümsüyordu.

MÜN‹H HATIRALARI: BRUCE SPRINGSTEEN KONSER‹NDEYD‹K

Page 29: Roll 143. sayı

TÜRKİYE’DE İFADE ÖZGÜRLÜĞÜTürkiye’de İfade Özgürlüğü, bu alanda yoğunlaşan tartışmalara arka plan bilgisi oluşturma ve sosyolojik bir bağlam kazandırma çabasıyla hazırlandı. Kitabın ilk bölümü, ifade özgürlüğünün işlevi ve ifade özgürlüğüne getirilen yasal sınırlamaların ne zaman meşru sayılabileceği sorusuna yanıt vermeye çalışıyor. Türkiye’de devletin çıkarlarını merkeze alan uygulamaların, geniş kesimler açısından yarattığı mağduriyeti gözler önüne sermeyi amaçlıyor.Çalışmanın ikinci bölümü, “imparatorluktan millet yaratma” projesinin gayrimüslimler, Kürtler, sünni müslümanlar, aleviler, solcular, kadınlar, cinsiyet kimliği tercihini özgürce kullananlar ve vicdani retçiler açısından yarattığı ifade özgürlüğü sorunlarını ele alıyor. Edebiyat ve sanat, insan hakları, çevre hakları, medya ve muhalif kurumlar gibi alanlarda yaşanan düşünce ve ifade kısıtlamalarını tartışıyor.

şy şşıyor.tartış

BİLGİ SORUNLARI ve DİLMANAGUA DERSLERİ

Bilgi Sorunları ve Dil, Noam Chomsky’nin, dilbilim alanına ilişkin güncel sorunları, dilbilimci olmayan ama dil konuları ile ilgilenen kişilerin anlayabileceği şekilde

sunduğu, en kolay okunabilen eseridir. Chomsky, derslerinde şu dört temel soru üzerinden bir tartışma

yürütür: Bir dili konuşabiliyor ve anlayabiliyorsak bu bilgi nedir? Nasıl edinilir? Nasıl kullanılır? Bu bilginin

gösteriminde, ediniminde ve kullanımında devreye giren fiziksel düzenekler nelerdir?

Chomsky, temel kavramlardan başlayarak, bu sorulara günümüzde verilen yanıtların ana hatlarını çizer ve gelecekteki araştırmalar için öneriler ortaya koyar.

Tartışmanın büyük bir bölümü, insanın temel doğasına ilişkin kavrayışımız çerçevesinde döner. Doğamız,

zengin, oldukça sistematik ve karmaşık bir dili yalın verilerden edinebildiğimiz için benzersizdir. İşte bu

noktada Chomsky’nin dil konusundaki görüşleri onun politik görüşleriyle örtüşür.

www.bgst.org

Page 30: Roll 143. sayı

“Dark Night Of The Soul”da seni cezbeden fleyneydi?David Lynch: Bazen kap›dan içeri birisi girer,olaylar birbirini takip eder ve baflka türlü varola-mayacak fleyler varolurlar. Beni cezbeden fley buoldu.Proje nas›l bafllad›?Danger Mouse, Sparklehorse’la birlikte bir al-büm üzerine çal›flt›klar›n› söyledi ve benim bu ifliçin foto¤raf çekip çekemeyece¤imi sordu. Gü-zel bir konsept oldu¤unu düflünüp kabul ettim.Gitmek üzereyken flakayla kar›fl›k “bana flark›söyleteceksiniz sanm›flt›m”dedim. Gülece¤ini düflünür-ken, bir parçada flark› söyle-memi önerdi. Albümdeki bü-tün flark›lar›n vokalsiz hallerinidinletti ve aralar›ndan bir tanesi öne ç›kt›.“Dark Night Of The Soul” o parça. Daha önce Danger Mouse’u duymufl muydun? Gnarls Barkley’i duymufltum. Yapt›¤› müzi¤i deduydu¤uma eminim, ama bilinçli bir flekilde otu-rup dinlememifltim. Danger Mouse yaln›zca müzi-¤in de¤il, müzi¤i bugün dünyaya duyurabilmemiziçin gereken her fleyin hakk›n› verebilen modernbir hipster. Albümün haz›rlan›fl serüveni de pek al›flmad›¤›-

m›z cinsten olmufl...Önce flark›lar›n altyap›lar›n› haz›rlay›p daha sonrafarkl› insanlara üzerine flark› söylemeleri için da-n›flmak çok modern bir konsept ve gelecektemükemmel ifllere yol açabilir. fiark› söylemek senin için nas›l bir deneyimdi?Heyecan vericiydi. Yeni müzikler üzerinde çal›fl›-yorum. Müzisyen de¤ilim, ama müzik yap›yorum.Bu ifle sadece kimi deneysel sesler yaratabilmekiçin bafllad›m ve ifl buraya kadar geldi. Müzikdünyas›nda olmay› seviyorum; müzisyenlerin bir-birleriyle olan iliflkisi, birbirlerine olan hakiki ba¤l›-

l›klar› sihirli bir fley.Her flark›ya efllik edecek üç-dört tane foto¤rafhaz›rlad›n. Bu süreci anlat›r m›s›n?Yaln›zca oturup flark›lar› dinledim ve resimlerkendili¤inden geldiler. Bana kalan, oturup bunlar›k⤛da geçirmekten ibaretti. Sonras›ndaysa Dan-ger Mouse, ben ve ekiplerimiz film çekimininkinebenzer bir-iki gün tertip ettik. Bu kez farkl› olarakfilm yerine foto¤raflar çektik. Çok güzel iki güngeçirdim.

Foto¤raflar henüz çekmedi¤in filmlerden birersahne gibi duruyorlar...Do¤rudur. Her flark›n›n kendine has bir anlat›s›,hikâyesi var. Bir s›ra resme bakt›¤›n›z vakit, birhikâyenin ortaya ç›kt›¤›n› görüverirsiniz. ‹nsanlarbu foto¤raflara bak›p flark›lar› dinlerken ak›llar›n-da bir sahne yahut koca bir sekans belirebilir.3D bir makineyle çal›flmak nas›ld›?Her vas›ta sizle farkl› bir dille konuflur. Ama önceonun dünyas›na girip, görüp hissetmeniz gerekir.Sonras›nda 3D’de ifle yarayacak fikirler gelip sizibulmaya bafllar.Bir seferinde “Fikirler bal›k gibidir; sab›r ve iyibir olta gerektirir. fiayet büyük bal›klar yakala-mak istiyorsan›z, daha derinlere inmeniz gere-kir” demifltin. Bu projeyle büyük bir bal›k yaka-lad›m diyebilir misin?‹yi bal›klar yakalad›m diyebilirim. Danger Mouseve Sparklehorse’la beraber flark› söylemek ve fo-to¤raf çekmek gibi çok güzel deneyimler.Filmlerine bak›nca rahats›z karakterlerle gerçekbir empati kurabilmifl gibi duruyorsun...Rahats›z karakterleri, farkl› insanî hallerini seviyo-rum. Ama ifle bafllarkenki nihaî amac›m, bunlar›yans›tan hikâyeleri anlatmak olmuyor. Daha ziya-de kimi fikirler bir anda ortaya ç›k›veriyorlar ve si-neman›n neler yapabilece¤ini sonradan kestiriyor-sunuz, ya da resmin veya müzi¤in.Karanl›k düfllere garkolan David Lynch stereoti-pi sana saçma geliyor mu?Hay›r, tam olarak de¤il. Her insan birbirindenfarkl›d›r. Ben baz› fleylere âfl›k olurken, di¤er in-sanlar baflka fleylere âfl›k olabilirler. Mant›k d›fl›belal› hikâyeleri, bunlarla iç içe geçen karakterleriseviyorum. Bunlar› hikâye ederken de pek ac›çekti¤im söylenemez, tersine mutluyum. ‹flleri-min tamam›na bakt›¤›n›zda, baz›lar›n›n pekâlâ ay-d›nl›k oldu¤unu görebilirsiniz. Somut bir temeliolan, ama yer yer soyutlamalara baflvuran öykü-leri seviyorum. Hayat da böyle bir fley de¤il mi?Müzik de varolan en soyut fleylerden birisi. Sine-ma büyülü bir dil, müzi¤i içinde tutabilirken en azonun kadar soyut bir hale dönüflebiliyor.“Dark Night Of The Soul” di¤er ifllerin gibi banli-yö hayat›na, kapal› kap›lar ard›na saplant›l› birbak›fl›n esteti¤ini bar›nd›r›yor...K›smen. Ama burada belirleyici olan etken dahaçok müzi¤in kendisiydi. Danger Mouse ve Spark-lehorse’a sorarsan›z, öfke ve intikama dair bir te-madan söz edebilirler. Her insan bu parçalar› din-ledi¤inde ak›llar›na baz› yeni fleyler gelecektir. Klasik Amerikan yaflant›s›na dair karakterlerialtüst edip yeniden üretti¤in gibi yorumlar hak-k›nda ne düflünüyorsun? Hiçbir fleyi altüst etmeye çal›flm›yorum. Birçokinsan sanat›n politik bir fley oldu¤unu düflünüyorve buna göre hareket ediyor. Bu foto¤raflarda ise

En son “Inland Empire” filminde müzik ifline bir ucundan bulaflan David Lynch, flimdilerde iki ayr› müzik projesiyle arz-› endam ediyor.Arkadafl› Dave Jarequi’nin vefat› üzerine, vaktiyle birlikte çal›flt›klar› flark›lar› “Fox Bat Strategy –A Tribute To Dave Jarequi” ad› alt›nda

yay›nlayan Lynch, flimdi de Danger Mouse ve Sparklehorse’un albümüne foto¤raflar›yla katk›da bulunmufl, yetmemifl, iki flark›da da güzelsesiyle kendilerine efllik etmifl. Plak flirketiyle bozuflan üçlü, albümleri “Dark Night Of The Soul”u foto¤raflardan oluflan bir kitap ve içini

internetten indirdikten sonra doldurabilece¤imiz bofl bir CD ile piyasaya sürdü. Spin, EW, Guardian ve Sight & Sound’dan naklen.

30‹

Somut bir temeli olan, ama yer yer soyutlamalara baflvuran öyküleri seviyorum. Hayat da böyle bir fley de¤il mi? Müzik de varolan en soyut fleylerden birisi.

RUHUN KARA GECES‹: DAVID LYNCH, DANGER MOUSE VE SPARKLEHORSE

BeLaL› H‹KaYeLeR

David Lynch

Page 31: Roll 143. sayı

sadece müzi¤in sebep oldu¤u kimi fikirler var,ben de bu fikirleri tercüme etmekten baflka birfley yapmad›m. “Mulholland Drive”dan (2001) beri Avrupal› ya-p›m firmalar›yla çal›fl›yorsun. Neden?Amerikan stüdyolar› çok iyiler, yapt›klar› iflin hak-k›n› veriyorlar. Fakat bak›fl aç›lar›n›n pek do¤ruolmad›¤›na inan›yorum. Bir iflin temelinde paravarsa, orada üzüntü ve kalp a¤r›s›ndan baflkabir fley bulamazs›n›z. Özellikle Fransa’da, benimkafama uyan, bambaflka bir yaklafl›m var.Müzik ve film endüstrilerinin flu anki durumuhakk›nda ne düflünüyorsun?Hem müzik hem de film endüstrisi sanc›l› bir ge-çifl dönemi yafl›yor. Ama bazen bir ev yanar veyerine yenisini yapars›n›z. Dünya epey geri kafal›ve saçma oldu¤undan, insanlar bir fleyler yarata-bilme özgürlü¤ünü garip yahut istisnaî bir durumolarak alg›l›yorlar. Garip olan fley, asl›nda bu du-

rumun kendisi. ‹nsanlar›n özgür olmad›¤› durum-lar bir istisna olarak alg›lanmal›. Vefat eden arkadafl›n Dave Jarequi’yle berabervaktiyle kaydetti¤iniz albümü bir tribute olarakyay›nlad›n. Bize ondan bahseder misin?Dave bir flark›c› de¤ildi. Çok iyi bir gitaristti. Birgün bana ait baz› flark› sözlerini söylemesini ri-ca ettim. Sonras›nda ise önsezim do¤ru ç›kt›;flark›lar› cümleleyifli mükemmeldi, puslu sesinede hayran kald›m. Onu çok fazla düflünüyo-rum. Keflke bu albümdeki yedi parçadan çokdaha fazlas›n› beraber kaydedebilseydik.Albümdeki flark›lara ‘50’lerin modern müzi¤idiyorum. Bu müzi¤i üreteli ve flark› sözleriniyazal› epey oldu. 2006’dan beri rafta öyleduruyorlard›. K›smet bu zamanaym›fl. ‘50’li y›llara olan tutkunu nas›l aç›klars›n?Masumiyet ve ac›n›n ortak hissiyat›n› çekicibuluyorum.

‹nsanlar›n albümü dinlemeden önce bilmelerigereken fleyler var m›?Brian Burton (Danger Mouse): ‹deal bir dünya-da albüm anons edilmeden ortaya ç›kar ve in-sanlar albümü kendi sebeplerince aray›p bulur-lar. Kanaatim o ki, insanlar albümle ilgili ne ka-dar az fley bilirlerse, ondan o kadar çok fley eldeederler.Mark Linkous (Sparklehorse): ‹nsanlar›n tek bil-meleri gereken, albüm üzerine çok fazla emeksarfetti¤imiz.Albümde kimleri dinleyece¤iz?Brian: Iggy Pop, Suzanne Vega, Vic Chesnutt,Black Francis, Flaming Lips’ten Wayne Coyne,The Strokes’tan Julian Casablancas, The Pixi-es’ten Frank Black ve di¤erleri... Tabii bir de Da-vid Lynch...David Lynch’i nas›l ikna ettiniz?

Mark: Uzun y›llard›r kendisinin hayran›yd›m. Ek-ran onca karanl›kken resimlerin netli¤ini muhafa-za edebilifli beni de, müzi¤imi de derinden etkile-di. Brian bir süredir bu ifl için u¤rafl›yormufl. Du-rum kesinlik kazanana dek bana bundan bah-setmedi. ‹lk defa söyledi¤inde sevinçten deliyedöndüm. Kahramanlar›mdan biriyle tan›fl›p onunflefkatli, nazik ve dürüst bir insan oldu¤unu ö¤-renmek ise cabas› oldu.David Lynch gibi birine teklif götürmek zor de-¤il miydi?Brian: Üzerine çok fazla kafa yorsayd›m, muhte-melen ona bu ifli teklif edemezdim. Bütün filmle-rini izlemifltim ve müzi¤i nas›l kulland›¤›n› biliyor-dum. ‹fli kabul edece¤ini umarak bir mektup yaz-d›m ve ertesi hafta görüflmek üzere evindeydimfiark› söylemek istedi¤inde tepkiniz ne oldu?Mark: Çok sevindik. “Inland Empire”da söyledi¤iflark›y› dinledi¤imde çok sevdim. O akflam stüd-yoya gidip flu eski plastik diskleri çalan antikaorglardan birinde “Dark Night Of The Soul”u ha-z›rlad›m. Beth Gibbons (Portishead) için düflün-dü¤üm di¤er bir parça ise onlar›n yo¤un progra-m›ndan dolay› sahipsiz kalm›flt›. David parçay›dinledi, çok be¤endi ve hemen baz› fikirlerle ç›-kageldi. O kayd›n da çok güzel oldu¤unu düflü-nüyorum. ‹fle koyulmadan önce, olmas› gerekti¤ine inan-d›¤›n›z herhangi bir temadan bahsettiniz mi Da-vid Lynch’e?Brian: Asla David’e bir teman›n varl›¤›ndan veyayoklu¤undan bahsetmedim. Öyle tahmin ediyo-rum ki, o da böyle bir fleyi bilmek istemezdi. ‹flinard›ndan ben de ona çekti¤i foto¤raflar›n ne an-lama geldi¤ini sormad›m. Ö¤renmek istemedimflahsen.EMI ile yaflad›¤›n›z sorundan ötürü albümü ya-y›nlayamad›n›z. Bunun yerine Lynch’in foto¤raf-lar›ndan oluflan bir kitap ve içini dinleyicinindolduraca¤› bofl bir CD’yi piyasaya sürdünüz...Brian: Kafamdaki fikir biraz daha fazla hayal gü-cünü müzi¤e geri getirmekti. Bu özledi¤im birfley ve ben gençken bunu yapmak flimdiye naza-ran çok daha kolayd›.Favori David Lynch filmleriniz hangileri?Brian: Birinin ad›n› versem, di¤erlerine haks›zl›kolur.Mark: “Twin Peaks: Fire Walk With Me”. ‹zledi-¤imde korkudan alt›ma kaç›r›yordum.

Çevi

ren:

V. C

an Y

az›c

“DARK NIGHT OF THE SOUL”UN YARATICILARI

‹kiz Tepeler’i izlerken

Lynch, Sparklehorse ve Danger Mouse

Page 32: Roll 143. sayı

Albümün ad›n›n “Further Compli-cations” olmas›n›n özel bir anlam›var m›?Jarvis Cocker: Öncelikle ses olarakhofluma gidiyor. “Further complica-tions” bir hastane deyifli esas›nda.Bat›k t›rna¤›n için gidersin de “bafl-ka komplikasyonlar ç›kt›” derler vebaca¤›n› keserler ya... A¤›r anlamyükü olan bir isim istemiyordum,alayc› bir fley olsun istiyordum. ‹n-san gençken, ileride bir yafla gele-cek ve hayat›n anlam›n› kavrayacak

diye düflünüyor. Halbuki öyle birfley olmuyor asla. Her fley daha dakomplike bir hal al›yor. Herkes içingeçerli bir durum bu, dolay›s›yla ahvah edip kendine ac›man›n âlemiyok. Benim çok sevdi¤im bir deyifl“further complications”. Ayr›ca, bubenim ikinci solo albümüm, yani ye-ni komplikasyonlar ç›kar›yorum. Al-büm yapmak bafll› bafl›na bir me-sele de¤il, ama dünyayla ve insan-larla iliflkin zamanla daha basit ha-le gelmiyor. Benim yafl›ma geldi¤in-

de belli bir pratik ediniyorsun. Rockgençler taraf›ndan çal›n›p söylene-cek bir müzik, hayat› keflfetmeninheyecan›na, coflkusuna dair. Uma-r›m hâlâ yeni fleyler keflfedebilirimve de bunu daha önce katetti¤immesafeyi görmezden gelmeden be-ceririm. Yirmi yafl›ndaym›fl›m da ha-yat›mda ilk defa seksi keflfediyor-muflum gibi yapamam –inand›r›c›da olmaz zaten. Yafl ald›kça haya-t›n nas›l de¤iflti¤ini, evrildi¤ini anla-tabilmek lâz›m. Ço¤u zaman, insan

hayat› tan›d›¤›n›, çünkü bir fleyleryaflad›¤›n› ve bunlar›n belli bir flekil-de oldu¤unu düflünüyor ve hep ayn›flekilde olaca¤›n› san›yor. Halbuki il-lâ böyle olmuyor. Çocuklu¤umdanberi asl›nda tam mânâs›yla de¤ifl-medim, ana çekirdek aynen duru-yor, ama evriliyorsun. Hatta kötüyegidebiliyorsun... Çocukken hayathakk›nda daha zekice teoriler gelifl-tirebilirsin, ama yetiflkin olup da on-lar› hayata geçirme aflamas›na gel-di¤inde, her fley çöküveriyor. Çünkühayat bizi tavizler vermeye zorluyor.Gerçeklik bu, baflkalar›yla birlikteyafl›yoruz ve onlarla bir uyum tuttur-mak gerekiyor.“Further Complications”›n ilk soloalbümüne (“Jarvis”, 2006) k›yasladaha spontan bir havas› var.Evet, çok do¤açlama var. “Jarvis”idört-befl y›la yay›lan bir dönemde,Paris’e yerleflti¤imde yazm›flt›m.Sonra o albümün turnesine ç›kt›mve grupla kurdu¤um iliflki çok hoflu-ma gitti. Grup üyelerini de yazmasürecine dahil etmenin iflleri hemh›zland›raca¤›n›, hem de çok dahae¤lenceli k›laca¤›n› düflündüm. Ka-famda birkaç öneriyle stüdyoya geli-yordum, bunlar bazen çok ham,mu¤lak fikirler oluyordu, sadece bir-iki akor mesela, sonra grubun bufikri nas›l gelifltirdi¤ini izlemek çokilgimi çekiyordu. Kay›tlar› eve getiri-yordum, içlerinden sevdi¤im parça-lar› seçip onlar› bafl› sonu olan flar-k›lar haline getirmeye çal›fl›yordum.Dolay›s›yla da, evet, yap›l›fl tarz› iti-bariyle çok spontan oldu. “Jarvis”ide seviyorum, ama baflkalar›yla be-

raber çal›flt›¤›nda çok güzel sürpriz-lerle karfl›laflma flans›n do¤uyor.Bafllang›çtaki fikirler hiç beklemedi-¤in yönlere gidebiliyor. “FurtherComplications”›n daha önce yapt›k-lar›ma k›yasla daha garaj rock so-und’lu olmas› da grup üyelerindenkaynaklan›yor. Onlar tam mânâs›ylaharbi rock yapmay› biliyorlar. “Jar-vis”in turnesindeyken, otobüste ba-na neler çald›klar›n› gösterip rockkonusunda e¤ittiler beni. Rock be-nim burun k›v›rd›¤›m, aç›kças› birazhakir gördü¤üm bir türdü. Unutma-mak lâz›m, benim gençli¤imde, ‹n-giltere’de saf›n› seçmen gerekirdi:Ya rock ya da punk olacaks›n. Ben

[ [ÇÜKÜ KaLKm›fioYUncaK aY›

Jarvis biraderden haberler: 2003’ten beri evli oldu¤u Frans›z modac› efli Camille Bidault-Waddington’dan ayr›ld›, Pulp’s›z geçen sekizinciy›l›nda ikinci solo albümü “Further Complications”› yay›nlad› ve fark›ndaysan›z, sakal b›rakt›!.. Cephesi iyiden iyiye rock’a dönük albümünde,gene ince ruhlu, derinlikli, marazi, çeliflik, kafas› kar›fl›k lirikler, içine girip saklanabilece¤imiz flark›lar var; hangimiz common people, Deborah,

Angela olmak istemeyiz ki? Jarvis Cocker’in kelâm›n› Spin, Les Inrockuptibles, Sound of Violence ve The Quietus’dan derledik.

32‹

Jarv›s Cocker

Rock gençler taraf›ndan çal›n›p söylenecek bir müzik, hayat› keflfetmenin coflkusuna dair. Umar›m bunu dahaönce katetti¤im mesafeyi görmezden gelmeden beceririm.

Page 33: Roll 143. sayı

tercihimi punk’tan yana yapm›flt›m. Grupla çal›flmak özledi¤in bir fleymiydi?San›r›m evet... Hayat›n özü bu, öylede¤il mi? Karfl›l›kl› iliflki. Medeniyetböyle bir fley: Neyi, kimin yapt›¤›n›tam olarak söyleyemezsin. ‹nsanlaryan yana, bir arada yafl›yorlar vebirbirlerine sayg› duymal›lar. Dünya-y› yaratan da bu, yaratan›n flu yada bu kifli oldu¤unu söyleyebilmekmümkün de¤il. Böyle düflünmekhofluma gidiyor.Albümün yap›mc›l›¤›n› Steve Albi-ni’nin üstlenmesi nas›l oldu?Tamamen tesadüf eseri. Chica-go’da bir festivalde çalm›flt›k, SteveAlbini’nin stüdyosu da orada. Grup-tan bir arkadafl gidip onu görmeyiönerdi, çünkü kaydetmemiz gere-ken fleyler vard›. Kabul ettim, tek-nik konular› benden çok daha iyi bi-liyorlar zaten. Bunun üzerine, gidiponun mekân›nda iki-üç ifl kaydettik,çal›flma tarz›n› çok sevdim, rahatyaklafl›m›, salopet giyifli, iskambiloynay›fl tarz› hofluma gitti. Çok zekibir adam, gazetecilik okumufl. ‹yibir yazar, bir sürü güzel makale yaz-m›fl. Ço¤u zaman, stüdyoda olmakbaya¤› s›k›c› olabiliyor, ama Ste-ve’le öyle olmad›.Teknik konulara pek merakl› de¤il-sin galiba...‹flin o k›sm› pek ilgimi çekmiyordo¤rusu. Gitarlara hâkimim, neyindaha iyi sound verdi¤ini anlayabili-yorum elbette. Ama flark›lar› yapa-n›n enstrümanlar de¤il, insanlar ol-du¤unu düflünüyorum. Tabii ki alet-lerin büyük katk›s› var, ama flark›la-r› onlar yazm›yor. Bu albümü yaparken e¤lenmifl ol-mal›s›n›z...Evet, homurdana homurdana yap-mad›k. Bence en e¤lenceli albü-müm bu. fiark›lar› kaydetmeden ön-ce dinleyici karfl›s›nda canl› çalm›flolmam›z da önemli rol oynad›. Yaniflark›lar› sadece bu albümü yapmakiçin yazmad›k. fiark›lar önceden ya-z›lm›fl, hayat bulmufllard›. Albümüs›rf bu flark›lar›n bir izi kals›n diyekaydettik. Albüm yapmak hâlâ mü-zik üretiminde en üst aflama olarakgörülüyor. “Yeni albümünüz ne za-man ç›kacak?” diye sorup duruyor-lar. Halbuki art›k kimse albüm sat›nalm›yor galiba. Dolay›s›yla, flark›lar›dinleyici karfl›s›nda canl› çalman›nçok daha önemli oldu¤unu düflün-düm. Galerie Chappe projesi deböyle do¤du.Nas›l geliflti o proje? ‹nsanlara s›radan bir flekilde yenibir albüm sunmaktansa, onlara “birhafta boyunca flu galeride olaca¤›z,bizi görmeye gelin” demenin dahailginç olaca¤›n› düflündük. Her halü-kârda prova yapmam›z gerekiyordu,biz de süreci izlemeleri için insanla-r› davet ettik. ‹nsanlar›n kat›l›m› bi-zim için çok önemliydi. Sadece du-

rup seyretmediler. Günün baz› saat-lerinde herkes enstrüman›n› kap›pgelebiliyordu ve hep birlikte çal›yor-duk. Dinleyicileri dahil etmenin bir-çok yolu var. Galerie Chappe’a ön-ceden gitmiflli¤im vard›. Yerleflimdüzenini, yapt›klar› iflleri be¤eniyor-dum. Aç›l›fltan bir gün önce, bütünalet edevat›m›z› tafl›d›¤›m›zda mal-zemeler s›¤mayacak diye endifleyekap›lm›flt›m. Her fley alt alta, üstüste y›¤›n halindeydi. Bir de “yakimse gelmezse” diye korkuyordumtabii. Ama sonuçta, çok iyi geçti.Her fley do¤al bir ak›flla seyretti. ‹lkgün pek bir kalabal›k yoktu, amagelenler efllerine dostlar›na söyle-mifl, ertesi gün daha çok kifli geldi.Hakikaten çok iyi geçti. Baflka fle-hirlerde de bu tür denemeler yapa-biliriz diye umuyorum. Sanat galerisinde müzik s›rad›fl›bir durum...Evet. Zaten tam da bunun olup ol-mayaca¤›n› merak ediyordum. Yap-mac›k m› kaçacak, do¤al olacakm›, ilgi görecek mi? Ressamlar›n vegörsel sanatç›lar›n büyük bir cüret-le, hatta utanmazl›kla müzikten na-s›l istifade ettiklerini düflünsenize,Andy Warhol’un ipek üzerine yapt›¤›Elvis resimleri mesela. Bu tür fley-ler galerilere tak›lan insanlara hitapediyor, çünkü müzi¤i minör bir sa-nat olarak görüyorlar; popüler birsanat oldu¤u için herhalde. Halbukimüzik apayr› bir sanat dal›, güzelsanatlardan biri.Müzik dünyas›nda olup bitenleriyak›ndan takip ediyor musun?Londra’da oturdu¤um zamanlarolup bitenden çok daha fazla ha-berdard›m tabii. O zamanlar yap›lanher fleye tak›l›rd›m. Ama flimdi deizlemeye çal›fl›yorum. (yapmac›k biredayla) Müzik benim hayat›m! Kon-serlere gidiyorum, gruplar› seyredi-

yorum. Manchester’da Fall’danMarc Riley’le bir radyo program›yapt›k, program› onunla berabersundum. Marc, Fiery Furnaces’›nyeni single’›n› çald›, onlar› çok sevi-yorum mesela. Sonra, Let’s Wrest-le ad›nda bir grup var, turnede öngrubumuz olmalar›n› istiyoruz; onlar›çok be¤eniyorum. Bir de White De-nim var, bir flark›lar›n› dinledim, çokgüzel. Yeni fleyler keflfetmeye bay›-l›yorum. Günümüzde internetti,bloglard›, yeni gruplara ulaflmakiçin bir y›¤›n yol var, ama bence yi-ne de insan en iyi arkadafllar› arac›-l›¤›yla yeni fleyler keflfediyor. Tan›-mad›¤›n birinin yazd›¤› birkaç cüm-leye bak›p birisini sevip sevmeyece-¤ini bilemezsin ki.fiu s›ralar eski gruplar›n yeniden

bir araya gelmesi gibi bir modavar...Evet, Blur de Glastonbury’ye kat›l›-yor. Sözü nereye getirmek istedi¤inianl›yorum. Laf› doland›rmadan ce-vap vereyim. Hay›r, Pulp’› yenidenbir araya getirmek gibi bir niyetimyok. Hiçbir zaman da bu söz konu-su olmad›. Henüz kimse bize yeterikadar para teklif etmedi! (gülüyor)Bu arada flunu da söyleyeyim,Pulp’ta biz gerçek mânâda bir kav-ga gürültü yaflamad›k. Blur’de Da-mon Albarn’la Graham Coxon y›llar-ca küs kald›lar. Bizde öyle bir du-rum olmad›, dolay›s›yla bir arayagelmemiz teorik olarak imkâns›zde¤il. Pulp’la birlikte geçirdi¤im dö-nemle gurur duyuyorum, hayat›m›nyirmi y›l› geçti o grupla. ‹nsanlar›nzihninde yer etmifl olan güzel duy-guyu korumak daha iyi diye düflünü-

yorum; ihtiyarlam›fl ve göbeklenmiflbir halde bir araya gelmek rahats›zedici olur.Pulp “Different Class” albümüyle1996’da platin plak kazanm›flt›.Sen de grubun lideri olarak müzikbas›n›n›n gözdesiydin o y›llarda. Evet, çok revaçtayd›m. Genç okurla-r›n›z bilmeyebilir, benim manfletlereç›kmam 1996’da Brit Awards’daMichael Jackson’› protesto etmem-le oldu. O eylem beni magazin flöh-reti haline getirdi. Hayal ötesi birdurumdu, bir gecede Britanya’daherkesin tan›d›¤› bir sima oluver-dim. Sheffield’da utangaç bir o¤lan-ken flöhret olma fantezileri kuruyor-dum. Ama bütün peri masallar›n-dan bildi¤imiz gibi, amac›n›za ulaflt›-¤›n›za onu asl›nda istemedi¤inizifarkediyorsunuz. Benim de¤erlersistemimde magazin flöhretine yeryoktu. Onunla bafla ç›kmak beniuzun süre çok u¤raflt›rd›. Yine de flöhretin hofluna gidenyanlar› vard› herhalde. Pulp’›n popüler olmas› hofluma gidi-yordu elbette. Ama Brit Awards ola-y› istemedi¤im bir boyuta soktu be-ni. Çünkü, “Jarvis ödül gecesindeflahane bir flark› söyledi” denmiyor-du, “Jarvis bir skandala imza att›”deniyordu. 15 y›ld›r müzik yap›yor-dum ve 15 saniyede dünyan›n dörtbir yan›nda meflhur olmufltum. On-ca y›l›n eme¤i, yazd›¤›m o kadarflark› kaale al›nmad›, ama o protes-to beni manfletlere ç›kard› ve hep oolayla an›l›r oldum.“Pulp’ta kavga gürültü yaflama-d›k” dedin, yine de baz› sorunlar›-n›z vard› ki, grubu la¤vettiniz. Ney-di o sorunlar?Michael Jackson sendromu diyeözetlenebilir. Pulp’› çocuk denecekyaflta kurmufltum ve bir miktar flöh-

ret kazanm›flt›k. Bu arzu etti¤im birfleydi. Fakat sonradan tan›nm›fl birgrup olmak nahofl bir hale dönüfltü.Bir grupta olmak karmafl›k arzularyarat›yor. Müzik yapmak, kendini ifa-de etmek çok önemli bir yer tutuyor,ama ayn› zamanda insanlar›n hay-ranl›¤›n› kazanmak istiyorsun, çükü-nü emdirmek istiyorsun. Bunlaraulafl›nca bir mânâs› kalm›yor. Hattao durumdan kurtulmak istiyorsun. Önceliklerinde ne gibi de¤ifliklikleroldu?Ça¤›m›z›n önde gelen efsanesi,“meflhur olursan her fley iyi olur”.Günümüz müzisyenlerinin temelsaiki bu efsane. “Müzik yetene¤imvar, bu yetenekle insanlar›n hayat-lar›n› zenginlefltirece¤im” demiyor-sun. “Ünlü olaca¤›m, herkes ben-den bahsedecek, dergilere kapakolaca¤›m, büyük sanatç› oldu¤um

‹33

fiark› söylemek, dinleyicilerle neredeyse cinsel iliflki kurmakgibi bir fley. Mecazen de¤il de, gerçekten içlerine girsemhayal k›r›kl›¤› yaratabilirim. Ama flark›yla girince güzel oluyor.

Page 34: Roll 143. sayı

söylenecek” filan diyorsun. Ben deöyle diyordum, utangaç bir çocuk-tum ve ünlü olunca utangaçl›¤›mkalmayacak san›yordum. Bunun ipesapa gelmez bir düflünce oldu¤unuanlamam epey zaman ald›. Lou Re-ed’in dedi¤i gibi, “illüzyon yaratmak-ta çok özgürüz.” ‹nsano¤lu kendisi-ne sürekli illüzyonlar yarat›yor. Pulp döneminde ekranlarda çoks›k görünüyordun, hatta talk-showprogramlar› bile yapt›n. Egemenkültüre baflkald›ran bir sanatç› içinbu bir tutars›zl›k de¤il mi? O günlerde s›k s›k televizyonda gö-ründü¤üm do¤ru. Çünkü o günlerde“Brit-pop savafllar›” vard› ve ba¤›m-s›z sanatç›lar›n da söyleyecek sözü-nün oldu¤unu göstermek önemliydi.Art›k öyle bir savafl yok. Söz konu-su dönemde underground kültürükaale al›nm›yordu. Mesela RobertSmith televizyona ç›k›p bir fleylereveleyip geveledi¤inde “Hadi Rob,ba¤›ms›zlara destek ver, saflar› s›k-laflt›r” diye ba¤›r›yorduk. Dolay›s›ylao günlerde televizyona ç›kmay› gö-rev addediyordum. Art›k o arzuyuduymuyorum, çünkü tamamen fark-l› bir ortamday›z. Anaak›mla müca-dele etme fikri kayboldu. “Brit-pop savafllar›”n› kim kazand›?Kimse kazanmad›. Ama heyecanl›bir dönemdi, çünkü undergroundkültürün ciddiye al›naca¤›n› düflünü-yorduk. Naif bir flekilde bir kültürdevrimi olaca¤›na ve yeni bir ütopyayarataca¤›m›za inan›yordum. Amaöyle olmad›. Müzik de genel karak-teri itibariyle tats›z tuzsuzdu. ‹lk solo albümünün ertesinde mü-zikten elini ete¤ini çekece¤ini söy-

lemifltin. Fikrini niye de¤ifltirdin?Müzi¤i b›rakmad›¤›m için özür dile-rim. Yalan söylemifltim. (gülüyor)Asl›nda flark› yazmaya yeni yenibafllad›m. San›yorum bir ketlenmeyafl›yordum. Art›k emekliye ayr›ld›¤›-m›, her fleyi b›rakt›¤›m› düflünmecesareti gösterince, san›yorum bu,içimdeki kilidi çözdü ve mucizevî birflekilde flark›lar sökün etti. “Further Complications”da dikkatçeken flark›lardan birinin ad› “Dis-co Song”. Diskodan, diskonunkitsch yan›ndan çok etkilenmifl gi-bisin...Diskoya bay›l›yorum. Çok uzun za-mand›r hiç disko flark›s› yapmam›fl-t›m ve bir tane yapmak geldi içim-den. “Disco Song” bir disko parodi-si de¤il, samimi bir disko flark›s›.

fiark›n›n hikâyesi diskotekte geçiyor–diskotekte geçen bir filmi canl› ya-y›nda seyrediyormuflsun gibi. fiark›-n›n sonunda, u¤ultu gibi bir gürültüvar, bunun avangard bir disko oldu-¤unu söyleyebiliriz. Çok memnu-num o flark›dan. Bir flark›n›n ad› da “Angela”; ger-çekten varolan birisi mi?O flark›n›n ad› bafl›ma bela oldu!fiark›da anlatt›¤›m k›zla asl›nda ta-n›flm›yoruz. Avustralya’da bir resto-randa garson olarak çal›fl›yordu. ‹s-mini hiçbir zaman ö¤renemedim.fiark›y› yazarken, riff “Duuuuuf-duh-duh” diye ç›kt›, dolay›s›yla üç hecelibir isim bulmak zorundayd›m. Bir

gün Paris’te dolafl›rken zihnimdeyank›land›: “Aaaaaan-ge-la!” Hemses olarak uyuyordu, hem de pekfl›k bir isim de¤ildi, hele rock’n’rollbir isim hiç de¤ildi. Biraz Deborah’abenziyor, “a” ile biten kad›n adlar›-na bir ilgim var anlafl›lan... Her ney-se, o ismi bulmufl olmaktan hofl-nuttum. Sonra, Sheffield’da gruplabir araya geldik, flark›n›n provas›n›yapt›k. Sözleri söyledim, bitti, bak-t›m klavyecimiz Simon bana bir tu-haf bak›yor. “Neyin var?” diye sor-dum. “Niçin k›z arkadafl›mla ilgilisözler yazd›n?” dedi. Me¤er k›z ar-kadafl›n›n ad› Angela’ym›fl; üstelikde k›z hamileydi. Simon k›z› arakla-maya çal›flt›¤›m› sanm›fl. ‹smin ta-mamen tesadüf eseri ortaya ç›kt›¤›-n› ona izah etmek zorunda kald›m.

Bir flark›da “I never said I was de-ep” (Hiçbir zaman derin biri oldu-¤umu söylemedim) diyorsun. Haki-katen böyle mi düflünüyorsun?Belki yüzeysel olabilirim, ama çokderin bir flekilde. Bazen kafam›nçal›flma flekli, zihnimi kurcalayanfleyler, olmad›k, bofl fleylere harca-yabildi¤im delice zaman beni de ra-hats›z ediyor. Mesela, geçenlerdeiçine su doldurdu¤un tahta bir kuflald›m, tam kitsch bir biblo. Çocuk-lu¤umdan beri görmedi¤im türde birfley, flimdi o¤lumun odas›nda baflköflede duruyor. Dün, k›r›ld› san-d›m, feci can›m s›k›ld›, yirmi dakikaonu tamir etmeye u¤raflt›m... Baz›-

lar› ciddi bir ruhsal sorunum oldu-¤unu düflünüyor, ama insan ruhun-da benim hofluma giden, hayranl›kduydu¤um fley bu: Hayatta olmak-tan, varolmaktan, gerçekliktenuzaklaflabilme, kendini oyalayabil-me kapasitesi. Ayakkab›lar, giysiler,hatta sonuçta müzik bile gerçekli¤egöre lüks fleyler. Bunlar belki fuzulî,bofl, hafif fleyler, ama insanl›¤›n eniyi yanlar›, çünkü daha çekici baflkabir fley yok. “Fucking Song”un sözleri, seninleyatmaya muvaffak olamayan birhayran›n› m› anlat›yor?fiark› söylemek, dinleyicilerle nere-deyse cinsel iliflki kurmak gibi birfley. ‹nsanlar›n kulaklar›na giriyor-sun, yani bir bak›ma onlar›n beden-lerine duhul oluyorsun. ‹nsanlar›nbedenlerine girmek hofluma gidiyor.Bu onlar için de iyi bir fley, meca-zen de¤il de, gerçekten içlerine gir-sem hayal k›r›kl›¤› yaratabilirim.Ama flark›yla girince güzel oluyor. Albüme ad›n› veren “FurtherComplications” biyografik bir flark›m›?Benim hayat›m› anlat›yor, do¤umu-mun öncesinden bafllayarak. Çoknet hat›rl›yorum, üç hafta geç do¤-mufltum. ‹çeride rahat›m yerinde ol-du¤u için herhalde. Bu seneki South by Southwestfestivalinde pop flark›lar›n›n sözleriüzerine bir konferans verdin. fiark›söylemekle yetinmek yerine böylebir konuflma yapman›n sebebi ney-di?Her fley bir yana, bir fikri bir saatlikbir süre içinde tutarl› bir flekilde ifa-de edip edemeyece¤imi görmek is-

34‹

Müzi¤in en güzel taraf›, herkesin yapabilmesidir. MichaelJackson’a protestomun bafll›ca sebeplerinden biri de buydu.Bir müzisyenin mesih rolüne soyunmas› sanat›n ruhuna ayk›r›.

Page 35: Roll 143. sayı

tedim. Ben bir flark›yazar›y›m,dolay›s›yla kelimeler ve flark›-lar hakk›nda fikirlerim var.Çok iyi bildi¤inizi düflündü¤ü-nüz bir flark›y› cover’larkensözlerin sadece bir k›sm›n›bildi¤inizi farkediyorsunuz.Sözleri yaz›l› olarak önünüzekoydu¤unuzda o flark›y› yeni-den keflfediyorsunuz. fiark›-lar, sözlerini bilmeseniz dekendilerini ifade edebiliyor.Dolay›s›yla, sözler flark›lar›naslî unsuru de¤ildir bence.Ama, iyi söz yazmak için k›ç›-n› terletirsen flark› bambaflkabir nitelik kazan›r. Ben flark›sözü yazarken bir fliir gibi de-¤il, bir nesir gibi, bir metin gi-bi yaz›yorum. Çünkü flark› sö-zü fliir de¤ildir. fiark› sözü,flark›n›n bir parças› olarak va-rolur sadece. Yazd›¤›n flark› sözlerindengurur duyuyor gibisin. Sözleri önemserim, onlara ih-timam gösteririm. Sözlerinmüzi¤in biraz d›fl›na taflmas›,müzi¤e tam oturmamas› ho-fluma gidiyor. Riske girmek iyifley. Bu albümdeki en risklidize “senin oyuncak ay›n ola-bilirim” dizesi. ‹lk hali, “çükükalkm›fl oyuncak ay›n olabili-rim” biçimindeydi, öyle kalma-s› biraz densizlik olurdu. Hayranlar›n›n “flark›lar›n ha-yat›m› kurtard›” dedikleri olu-yor mu? Oluyor tabii ve bir karfl›l›k ver-mekte zorlan›yorum. O iltifatgö¤sümü kabart›yor. Ama hiç-

bir zaman “flimdi insanlar›nhayat›n› kurtaracak bir flark›yazay›m” diye piyanonun bafl›-na oturmufl de¤ilim. Öyle yap-t›¤›nda ortaya boktan bir fle-

yin ç›kaca¤›na hiç flüphemyok. Müzi¤in en güzel tara-f›, onu herkesin yapabilme-

sidir. fiu Michael Jacksonhadisesinin, yapt›¤›m protes-tonun bafll›ca sebeplerindenbiri de buydu zaten. Bir mü-zisyenin mesih rolüne soyun-mas› sanat›n ruhuna ayk›r›.Tanr›yla k›rm›z› telefon ba¤-lant›s› olan üstün insanlar de-¤iliz ki biz. Herkesin içinde va-rolan bir fleye, bir noktaya do-kunuyoruz, hepsi bu. O yüz-den birilerinin gelip “flark›lar›nhayat›m› kurtard›” demesi be-ni tedirgin ediyor. Çünkü bunusöyleyen insanlardan hiçbirfark›m yok asl›nda. Geçmiflte, “bu müzi¤i 40 ya-fl›na geldi¤imde yapamam”

diyordun. fiimdi 45 yafl›nda-s›n ve “Further Complicati-ons” bugüne dek yapt›¤›n enagresif albüm say›labilir. “Further Complications”› engeleneksel tarzda yapt›k. fiar-k›lar› yazd›k, insanlara çald›k,sonra kaydettik. Bütün grup-lar müzi¤e böyle bafll›yor. Buyafl meselesini kafaya taka-rak ahmakl›k ediyorum. Belkide müzik dünyas›nda zarafet-le yafllanan pek fazla örnekolmad›¤› için. Ama baflkalar›-n›n nas›l yaflland›¤› beni ilgi-lendirmemeli, öyle de¤il mi?Bazen normal hayatta fazlaçekingen oldu¤umu düflünü-yorum, yükümü biraz boflalt-mam lâz›m, çünkü hepsinisahneye saçmak sa¤l›kl› birdurum de¤il. fiu da acayip birdurum: Muhafazakâr Parti’ningenel baflkan› benden iki yaflküçük. Bense hâlâ sorumlubir yetiflkin gibi hissetmiyo-rum kendimi.Çeflitli kad›n arkadafllar›-ma seninle söylefli yapa-ca¤›m› söyledi¤imde çokheyecanland›lar...Sahiden mi?Bir seks sembolü olmaknas›l bir duygu?Onlara telefon numaram›verebilirsin... (gülüyor)Ama Pulp’tan önce böylede¤ildi. Bir baksana bana!Pozitif düflünmenin sonu-cu galiba bu flimdiki du-rum. ‹nflallah benim halimbaflkalar›na da umut verir.

“Further Complications”›n garaj rock sound’ugruptan kaynaklan›yor. Harbi rock’u biliyorlar. Ben rock’u hakir görürdüm, tercihim punk’t›.

Çevi

ren:

Sir

en ‹

dem

en -

Yüc

el G

öktü

rk

Page 36: Roll 143. sayı

“Dut A¤ac›” albümündeki flark›larnas›l bir araya geldi?Selim Demirdelen: “Herkes Gibi”yi20 y›l önce bestelemifltim. Bir Nâ-z›m Hikmet fliiri. Cem Karaca’n›nyapt›¤› “Herkes Gibi” yorumu davar. Onu besteyi yapt›ktan sonrakeflfettim, o da çok güzel. Hoflumagidiyor ayn› sözlerden baflka yorum-lar duymak. “‹stanbul” flark›s› “An-lat ‹stanbul” filmi, “O¤lum” flark›s›da “B›çak S›rt›” için yap›lm›flt›, amasöz yazar›n›n da, bestecinin de,söyleyenin de çocu¤u yok. (gülü-yor) Hepsi zamana yay›lm›fl beste-ler, dört-befl sene önce yeterli say›-ya ulafl›nca bir albüm yapay›m de-dim. Baya¤› yol alm›flken bilgisaya-r›m çöktü, her fley silindi, üç güneve kapan›p a¤lad›m. (gülüyor) Ozaman albümde enstrümantal flar-k›lar da olacakt›. Araya “B›çak S›rt›”

ve “Anlat ‹stanbul” girince bu halegeldi. Albümde flark› söyleyenler buflark›y› kim söyler deyince ilk akl›magelenler, flark›lar kendi müzik türle-rine de uyuyor. Belki Levent’in söy-ledi¤i “O¤lum” biraz farkl›, sesini okadar dingin kulland›¤›, pes söyledi-¤i çok az flark› var.Albümdeki “O¤lum” flark›s› “B›çakS›rt›” dizisinde kullan›ld› m›?Kullan›lmad›. Dizi sektöründe k⤛-da yaz›lm›fl, bence do¤ru olmayanalt›n kurallar var. Onlardan biri de“iyi bir flark› yaparsan reyting ar-tar”. fiark›n›n diziyi kald›rd›¤› bir ikiörnek var tabii, ama zaten orada hi-kâyede bir dönüflüm olmufltur, mü-zik ancak onu desteklemifltir. Rey-tingler istendi¤i gibi gitmeyince bizde bu alt›n kural› uygulamaya kararverdik. “H›rs›z Polis” dizisindeki“‹mkâns›z Aflk”›n sözlerini Nefle

fien yazm›flt›, bestecisi de Cem Y›l-d›z’d›. Bu flark›y› da Cem’e sipariflettik, sözleri de Nefle yazd›. Ayr›cabir beste de ben yapt›m. DizideCem’inkini kulland›k ve böylece al-t›n kural›n ifllemedi¤i ortaya ç›kt›.(gülüyor) Müzik benim için bir kaç›flalan›, yönetmenlikte kocaman birekiple çal›fl›yorsun, onun zevki ayr›.Ama müzik bambaflka, küçük birodada tek bafl›may›m, kimsenin de-netiminde de¤ilim, hüzün, aflk, k›r-g›nl›klar hep orada ç›k›yor. “‹stan-bul” ve “O¤lum” sebepli yap›ld›ysada onlarda da ayn› duygu var. “‹s-tanbul”’un sözleri “Anlat ‹stan-bul”un yönetmenlerinden ÜmitÜnal’›n. Film yo¤un, karanl›k bir filmoldu¤undan sözler de öyle.Müzikle hafl›r neflir olmaya ne za-man bafllad›n?Evde dolaplara, kap›lara vuruyor-

dum, evdekilerin siniri bozuluyordu,bir gün amcamla Yüksek Kald›-r›m’da gezerken bana bir darbukaald›, 12-13 yafl›mdayd›m. Sonra or-gum olsun istedim, babam, o datufllu bu da tufllu diyerek, gidipakordeon ald›. (gülüyor) Lisede kü-çük bir orgum oldu, onunla besteleryapmaya bafllad›m. ‹stanbul ErkekLisesi’ndeydim, bir grup kurduk, ad›Seth’ti, “karanl›klar prensi” demek.Grup büyüdü serpildi, hatta bir al-büm bile yapt›k, ama yay›nlanmad›.O s›ralarda Hey dergisinin yar›flma-s›na kat›lm›flt›k. O kadar çok kat›-l›m olmufltu ve flark›lar o kadar be-¤enilmiflti ki ‹lhan ‹rem, Güven Er-kin Erkal’la birlikte yar›flmadan top-lad›¤› flark›lardan “De¤iflim Rüzgâr-lar›” diye bir albüm yapt›. Biz devard›k o albümde, Teoman’›n solistioldu¤u Mirage grubu da vard›. Evdeduruyor, künyede acayip isimlervar. (gülüyor)Grubu nas›l kurmufltunuz?Lisede ilk müzik grubu kuruldu¤un-da ben de dahil olmak istemifltim,fakat almam›fllard›. Çünkü di¤ergrup elemanlar› heavy metal dinli-yordu, bense daha çok Alphaville’e,Duran Duran’a tak›l›yordum, Newwave dinliyordum. Klavyeci olmakistedim, “heavy metal’de klavyeyok, kusura bakma” dediler. (gülü-yor) Sonra müzik odas›nda ne yap›-yorlar diye bakt›m, bir de gördüm kidördü de davulcu, befler dakikaarayla davul çal›yorlar. (gülüyor) Ogruptan sonra Alpay (fialt) ve

Ete’yle (Kurttekin) kendimiz bir grupoluflurduk. Benim ve Ete’nin beste-lerini çal›yorduk, düzenlemeler rocktarz›ndayd›, ama do¤açlama da ya-p›yorduk, hiç cover çalm›yorduk.TRT’de Yar›m Elma diye çok güzelbir müzik program› vard›, Mirage’laberaber programa kat›lm›flt›k. Kimleri dinliyordunuz?O dönemin popüler metal gruplar›n-dan Iron Maiden, Judas Priest, ayr›-ca Scorpions dinlenirdi. Ben de on-lar sayesinde metal dünyas›na gir-mifltim, ama evde baflka fleyler din-liyordum. O y›llarda nas›l becerdiy-sem Spyro Gyra konserini en ön-den izlemifltim, cazla tan›flt›ktansonra caz dinlemeye bafllad›m. Di-¤er grup elemanlar› bambaflka fley-ler dinliyordu, ortaya da baflar›l› vekal›c› olmasa da bambaflka bir fleyç›kt›. ‹fl Sypro Gyro’dan dallan›p bu-daklan›p Miles Davis’e gitti, “Bitc-hes Brew” albümünü dinleyip dinle-yip, ders çal›fl›r gibi kafa patlat›yor-dum, sonra John Coltrane, BillEvans dinlemeye bafllad›m. Yerli müzik dinlemez miydiniz?O dönemlerde dinlemiyorduk, sade-

KenD‹M eTT‹mKEND‹m BOZDUm

Mikrofonun arkas›nda Aylin Asl›m, Levent Yüksel, Melis Daniflmend, Koray Candemir, Özge F›flk›n,Adile Yad›rg›, Sezai Olgaç var. fiark›lar›n arkas›nda ise sessiz sedas›z, ama kap› gibi Selim Demirdelen

duruyor. “Dut A¤ac›”, sinemac›-bestekâr›n “Beat Bazaar” ve “Barda” soundtrack’inden sonraki üçüncüalbümü. Kendisiyle bulufltuk, ne etmifl, nas›l etmifl, nas›l bulmufl, nas›l bozmufl ö¤rendik...

36‹

Selim Demirdelen

Yönetmenlikte kocaman bir ekiple çal›fl›yorsun,onun zevki ayr›. Ama müzik bambaflka, küçük bir odada tek bafl›may›m, kimse denetlemiyor.

Foto

:fiah

an N

uho¤

lu

Page 37: Roll 143. sayı

ce MFÖ dinliyorduk. MFÖ’yle ilgilibir hikâyem var: Manajans’›n sesstüdyosunda çal›flmaya bafllad›ktanbir süre sonra reklam müzi¤i yap-maya bafllad›m, Ford için bir jingleyapt›m, keflke Mazhar Fuat Özkansöylese, dedim. Ajanstakiler olurdedi, MFÖ de kabul etti. Fakat kork-tum ve Hakan Kurflun’u arad›m:“Elim aya¤›m titriyor, sen kaydedermisin?” (gülüyor)Sözlerini yazd›¤›n “Ben Yapt›m”flark›s›nda “kendim ettim, kendimbozdum” diyorsun. Müzikle bu ka-dar hemhal olmuflken sinema oku-mak için New York’a gitmeye na-s›l karar verdin?Reklamc›l›¤a bafllad›¤›m dönem buiflin müthifl zamanlar›yd›, Manaviz-yon’daki ses stüdyosunda ifle girdi-¤imde Manajans’ta Yavuz Turgulkreatif direktördü, Egemen Berköz,Necati Tosuner metin yazar›yd›. ‹flgörüflmesinde ne çald›¤›m› sordu-lar, klavye, deyince, “buradaki or-kestrada genel müdür Jeffi Medinada klavye çal›yor, davulcumuz yok,sen davul çal” dediler. Ben de öyle-ce davulculu¤a bafllad›m. (gülüyor)Yo¤un çal›fl›yorduk, devaml› filmüretiliyordu. Dijitale geçilince iflimazald›, o zaman kamera odas›nagittim, haz›r plato, ›fl›k, kamera davard›. K›sa film çekmeye bafllad›m.‹lk k›sa filmim “Makinist”i Emek si-nemas›n›n makine dairesinde çek-tim. Arkas›ndan “Hasret” ve “Çev-re”yi çektim, onlarla ’94 senesinde‹FSAK’tan ödül ald›m. “Koza” filmiy-le Nuri Bilge Ceylan büyük ödülü al-m›flt›, ben de özendirme ödülünüalm›flt›m. Hep bir eksiklik duygumvard›, Amerika’da New York Üniver-sitesi’nde alt› ayl›k bir kurs buldum,atlad›m gittim.Dönünce hemen sinema yapmakistemedin mi?Yavuz Turgul “Eflk›ya”ya haz›rlan›-yordu, korkarak telefon ettim, gel,dedi. Benim için esas okul, dönüm

noktas› “Eflk›ya”d›r. Türk sinemas›-n›n önemli yönetmenlerinden Tol-gay Ziyal yard›mc› yönetmendi, on-dan çok fley ö¤rendim. “Eflk›ya”dansonra reklam sektöründe çal›flma-ya bafllad›m. O gün bugündür rek-lam filmi çekiyorum, araya “Anlat‹stanbul” ve “B›çak S›rt›” girdi.Manavizyon’dayken seslendirmeyapmaya gelen bir sürü ünlü isimlede çal›flt›n, de¤il mi?Mesela ‹fl Bankas›’n›n 70. y›l gece-si için Safiye Ayla ve Timur Selçukbir ay stüdyoya kapan›p müzik yap-m›flt›. Atilla Özdemiro¤lu, Aflk›n Ar-sunan ve Muazzez Abac›’yla da ça-l›flm›flt›k. Atilla Abi her fleyi konufl-larak yapar, kenarda oturup dinle-yince ders gibi oluyor zaten... Ya-vuz Turgul “Gölge Oyunu”nun mü-ziklerini Erkan O¤ur’un yapmas›n›istemiflti. Biz Erkan O¤ur’la üç flar-k› kaydettik, sonra onlar “Bir Ömür-lük Misafir” albümüne girdi. Benimde o dönemde ilk ciddi kayd›md›.fiark›lar “Gölge Oyunu”nda kullan›l-mad›, ama zaman geçti ve “Eflk›-ya” için Erkan O¤ur ve Yavuz Turgultekrar bir araya geldiler... OnnoTunç o zamanlar bir rap jingle’› yap-m›flt›, vokal için o s›ralar radyodaçal›flan Mustafa Sandal gelmiflti...Sevsek de sevmesek de reklam,popüler müzi¤i ve popüler sinemay›yak›ndan takip eder ve ilk ad›mlar›atar. Sinemayla müzi¤in buluflmas›n›ndoruk noktas› nedir sence?Zihnime çak›l›p kalan Steven So-derbergh’in “Kafka” filminin müzik-leri. Bu kadar uyumlu bir durumunyakaland›¤› ender filmlerden biri.Bütün Angelopoulos-Eleni Karan-driou birliktelikleri müthifltir, amaonlarda müzik biraz öne geçiyor ba-zen. Sinemadaki herhangi bir ele-man›n öykünün önüne geçmesi be-ni rahats›z eder. Bir ruh birlikteli¤ide Fellini ve Nino Rota aras›ndavar. Bizim sinemadaki acelecilik ka-

liteyi çok düflürüyor, son dönemde-ki filmleri görsel olarak çok be¤en-sek de bir taraf› hep eksik kal›yor.Biz bile “Anlat ‹stanbul”un müzikleriiçin Gökhan K›rdar’a befl gün ver-mifltik, korkunç bir fley. Ama ben“Barda”n›n müzikleri için rahat ça-l›flt›m, bir ay›m vard›.Türk sinemas›nda iyi bir müzik vefilm buluflmas› var m›?Cahit Berkay’›n tüm film müzikleribence inan›lmaz. O günün imkânla-r›yla, popüler analog synthesizer’lar›kullanarak içimize iflleyen müzikleryapm›fl. Keza Melih Kibar’›n bütün“Hababam S›n›f›” serisi için yapt›¤›müzikler muhteflem.Hem müzi¤ini hem de yönetmenli-¤ini yapaca¤›n bir film tasarl›yormusun?Evet, çekmecede duran iki-üç proje

var. Yapabilece¤ime inan›rsam mü-zik yapar›m, ama bir yarat›c›n›n da-ha iflin içine girmesi art› bir de¤erkatar. Tercihim müzikleri baflkas›nayapt›rmak.Kerim Çapl›’y› kaybetti¤imizdeRoll’un 124. say›s›nda seninle dekonuflmufltuk. Bir Kerim Çapl› filmiprojesinden bahsetmifltin.Çekmecede duruyor. Onunla çal›fl-m›fl müzisyenlerden ve ailesindenbilgi toplad›m, ama süreç ölmesiylekesintiye u¤rad›. Hikâyeyle ilgili sonbüyük üzüntüm annesi opera sa-natç›s› Azra Gün’ün konuflmaktanvazgeçmesi. fiimdi Chicago’da olanOrhan Atasoy’la görüflece¤im, birdönem beraber müzik yapm›fllar.Yeni albüm için uzun bekler miyiz?“Dut A¤ac›”yla vedalaflt›ktan sonrabilgisayar› kar›flt›r›nca bir albümlükdaha malzeme ç›kt›. Ama “Beat Ba-zaar” gibi enstrümantal olur. Yenialbüme “‹stanbul Calling” albümle-

rindeki “Heartbeat”i ve “Mo fii BiHat Aito”yu da koymak istiyorum.“Mo fii Bi Hat Aito” bir Süryani ila-hisiymifl. Nas›l karar verdin onudüzenlemeye?Kalan Müzik “Süryaniler” diye birtoplama albüm ç›karm›flt›. Ka-lan’dan ç›kan albümleri çok be¤eni-yorum. Bu ilahiye de o albümderastlad›m, tek bir kad›n sesiydi, ev-de kendi kendime bir düzenle yap-t›m. ‹lahiyi de bir Süryani arkadafl›-ma çevirttim, dini bir flark› asl›nda.Kad›n›n yorumu çok etkileyici, amakim oldu¤unu bulamad›k, çok eskibir kay›t.Bu aralar ne dinliyorsun?Nik Bartsch dinliyorum, ‹sviçreli bircazc›, müzi¤ini “zen funk” olarak ta-n›ml›yor. Uzun zamandan beri beniheyecanlad›ran tek isim, acayip, 32

saatlik jam session’lar› var. ‹sviç-re’de pazartesi günleri bir barda ça-l›yor, ben de atlay›p dinlemeye git-tim. Rezervasyon için mail at›ncacevap bizzat kendinden geldi. OnaMevlevi müzikleri götürdüm, ayr›caErkan O¤ur’un “Telvin”ini, QuartetMuartet’i ve Mercan Dede’yi hediyeettim... Yak›nlarda Gren’i al›p be-¤endim. S›f›r Kilometre’yi be¤eni-rim, zaten onlar›n isim babas›y›m.Albüme klip çekmeyecek misin?Klip çekmeyi sevmiyorum, arkadafl-lar›m Özge F›flk›n ve Melis Danifl-mend’in grubu Üçnoktabir için çek-mifltim yine de. Kültür Üniversi-tesi’ndeki ö¤rencilerimden, “DutA¤ac›”ndaki flark›lar için klipçekmelerini istedim, olmad›, çoktembel ç›kt›lar. ‹fl bafla düfltü.Bu albüm için tek bir hikâyedenoluflan on klip çekece¤im, bir-denbire on tane klibi olacak al-bümün, arkas› yar›n gibi.

Klip çekmeyi sevmiyorum, ama “Dut A¤ac›”ndaki flark›lariçin tek bir hikâyeden oluflan on klip çekece¤im, birdenbireon tane klibi olacak albümün, arkas› yar›n gibi.

Söyle

fli:Ç

i¤de

m Ö

ztür

k

Page 38: Roll 143. sayı

Duman’›n en güzel konserlerini verdi¤i Mojo’da uzun y›llar en güzel geceleri yaflatan Garage Band, y›llar›n bargrubu, 2009’un en parlak ifllerinden birine imza att›. ‹lk albüm “Tepeden T›rna¤a”n›n ard›ndaki gizli isim, prodüktör

koltu¤unda oturan ve y›llard›r ilk defa flark›lar›n› duyuran Fethi Taner deyince de, merakl›s› zaten flöyle bir silkinecektir. Rockvokalinde hasret kald›¤›m›z erkek tonlamas›n› getiren Ersoy Ada ve Burak Güngörmüfl, albümün uzun sürmüfl do¤umunu anlat›yor...

Garaj’›n 1994 y›l›nda kuruldu¤unu söylüyorsu-nuz, ama ilk albümünü ç›karan bu grup y›llariçinde farkl› unsurlarla beslenip baflkalaflm›flsanki. Nas›l kurguluyorsunuz Garaj tarihini?Burak Güngörmüfl: Garage Band’den dolay› o ka-dar geriye gidiyoruz. Hepimiz Garage Band’de çal-d›k zaman zaman. Ersoy’la (Ada) Günefl DevrimDemirci 1994’te kuruyor grubu. 2000’de ben,Garaj’›n flu anki gitarc›s› Berk (Ar›han) ve davul-cusu Ergin (Özler) Alef’i kurduk, kay›tlar yapmayabafllad›k. O dönemde Ersoy’un da Alef’e kat›lma-s›n› istemifltik, fakat Ersoy Garaj’la hem hafta-sonlar› Mojo’da ç›k›yordu, hem Okan Bayülgen’inprogram›nda müzik yap›yordu. Biz onu beklerkeno bizi Garaj’a davet etti bu sefer. Önce Berk,sonra ben Garaj’a girmifl olduk. Bir taraftan daAlef’le kendi flark›lar›m›z› yapmaya devam ediyor-duk. 2007’de Fethi (Taner) dedi ki, “gelin, bütünbu iflleri birlefltirelim”. Garage Band ve Alef’in yan›na, Fethi Taner deüçüncü unsur yani...Burak: Aynen öyle. Fethi öyle deyince, Alef’in ad›Ersoy’un soyad›yla birleflti, Alef Ada oldu. Sonrabakt›k, garip bir ad, Fethi dedi ki Tataygumba ko-yal›m, ayn› adl› flark›m›za ithafen, o da içimizesinmedi. Dedik ki madem senelerdir bizi tan›yan

insanlar Garage diye tan›yor, Fethi’yi ikna ettik,Band’i att›k, Garage’› da Garaj yapt›k. Çok mutlu-yuz flu an ismimizden. (gülüyor)Ersoy Ada: Cover çalarak ‹stanbul’un belli bafll›barlar›ndan d›flar› ç›kam›yorsunuz. Kendindenüretmedikten, kendinden vermedikten sonra gru-bun ömrü de belli oluyor. Alef’in iflleri de gayetgüzel ifllerdi, ben de heveslenmifltim, ama haya-t›m belirsizdi. Fethi çok birlefltirici oldu gerçekten.Albümde de yedi flark›s› var, ayn› zamanda pro-düktörümüz, ama flark›lar› çok daha eskiye daya-n›yor. Eskiden beri tan›fl›yor mu-sunuz Fethi Taner’le?Ersoy: Tabii, okul zamanla-r›ndan, ‘88’den beri. Topla-ma Adamlar’la yapt›¤› “‹fl Dönüflü ‹stanbul Ken-tinde” (1993) albümünde Günefl Devrim Demircide çalm›flt›, Yavuz Çetin, Gültekin Kaçar... Hepbizim Marmara Müzik Ö¤retmenli¤i tayfas›. Fethide oradand›. Burak: Bu adamlarla müzik yapmak istiyordumben, onlar› tan›madan önce. Ersoy’u sahnedegördüm ilk defa, ama Fethi’yi fanzinlerden hat›rl›-yorum. Güven Erkin Erkal’›n ç›kard›¤› bir fanzindefoto¤raf›n› görmüfltüm ilk, bir konserde yumru¤u-

nu kald›rm›flt› havaya. Sonra bir bakt›m, Büyüka-da’da kahve içiyor. Ama tan›flmak Bodrum’da na-sip oldu. Fethi’yle Deneyevi’ndeki her kay›ttansonra 11 vapuruna binip Büyükada’ya dönerdik,2006’dan 2009’a, üç y›l öyle geçti.Herkes müzik yapmaya at›lm›fl, kimse okulu bi-tirememifl gibi bir durum mu vard› o çevrede?Nas›l y›llard›?Ersoy: Fethi bitirmiflti galiba, ama sekiz-dokuz se-ne sürdü ö¤rencili¤i. Ö¤renci miydi, turist miydi,belli de¤ildi zaten. Yavuz çabuk b›rakt›, biz de öy-

le, sa¤da solda çalmaktan bitiremedik. fiimdi De-niz’le (Arcak) beraber afla döndük, ciddi ö¤renci-lik yap›yoruz, s›navlara giriyoruz. (gülüyor)Okul d›fl›ndaki âlem daha m› çekici geliyordu?Ersoy: Sevdi¤imiz flark›lar› çal›p söylemek hoflu-muza gidiyordu, sonra bundan para da kazanabi-lece¤imizi anlad›k. Güneyde bir tak›m yerlerdehem çal›p söyleyece¤iz, hem tatil yapaca¤›z, birde üstüne para alaca¤›z, yeme de yan›nda yat!Ö¤rencilikten çok daha yukar›da bir durum gibi

K›LavUzUmUz YavUz

38‹

Garaj

Garage’› dinlemifl insan say›s› çoktur. Bir tane de olsakendi flark›m›z› çalabiliyorduk barda. ‹ster kendi flark›n›çal, ister baflkas›n›nkini, müzik üretiyor olmak güzel fley.

Foto: fiahan Nuho¤lu

Page 39: Roll 143. sayı

geliyordu bize bu. Devams›zl›k dibe vurdu tabii,tek tek gümledik hepimiz. (gülüyor)Burak: Ben o zaman daha yokum tabii. (gülüyor)Kent FM’de “Kap›lar ve Köprüler” diye bir prog-ram vard›, Yavuz’un flark›lar›n› ilk defa orada duy-mufltum. Fethi’den, Hakan’dan bahsedildi¤ini dehat›rl›yorum. 1994 ya da 1995’ti, Mojo yeni aç›l-m›flt› o dönem, gitti¤imizde sahnede gördü¤ümilk insan Ersoy oldu. Ersoy: Benim çevremde iyi müzisyenler oldu hep.Fethi, Yavuz... Onlar›n flark›lar›n› dinletirdim Gara-ge Band’deki arkadafllar›ma, belki onlar›n da için-den flark› yazmak geçerdi, ama hantald›lar. Benyazay›m desem, benim iflim de¤ilmifl gibi düflü-nürdüm. Fethi’nin flark›lar›n› yavafl yavafl Gara-ge’›n repertuar›na dahil etmek istedik, ama ikiflark›s›n› yapabildik sadece. Dört flark› yapabil-sek, belki fleklimiz daha önce belirginleflebilirdi.Burak: Bir de, Fethi parçalar›n›n kendi istedi¤i gi-bi çal›nmas›n› istiyordu. Albüme de “prodüktörben olaca¤›m, parçalar› ben düzenleyece¤im, si-zin flark›lar›n›za da kar›flaca¤›m” diyerek bafllad›zaten. O kadar çok insanla çal›flt›k ki bu süreçte,ama insanlar de¤ifltikçe flark›lar kötülefliyordu. Ersoy: Ama Okan Bayülgen’le, Mojo’yla bir kitlede oluflmufl oldu, insanlar flark›lar›n özünde gü-zel flark›lar oldu¤unu hissettiler. O kitlenin deste-¤i, bunlar›n üzerine gitmemizi de sa¤lad›. Sonuç-ta bir çevrenin eseri Garaj. Bu albümde Ya-vuz’un, Hakan Özer’in flark›lar› da olabilirdi, onla-r›n flark›lar› da bizim hep yan›bafl›m›zda olan, sof-rada paylafl›lan flark›lard›r. Yavuz Çetin kaya gibibir örnek adamd› o zamanlar. Çok da etkileyiciy-di. Arkadafl›yd›k ama, hayran›yd›k ayn› zamanda.Kiflili¤i, müzisyenli¤i, tarz›, tavr›... Repertuar›m›z›nyar›s›, Yavuz’un dikkat çekti¤i flark›lard›. Burak: Ben eskiden bir soul grubunda, Night Tra-in’de çal›yordum. Yavuz da bizi izlemeye geldi¤izaman sahneye ç›kar, bir soul müzisyeni gibi ça-lar, inerdi. Harika bir flark›c›yd› ayr›ca. Müziktenher yönüyle anlar, anlat›r, paylafl›rd›. Sabahlarakadar yorulmadan flark› dinlerdi, s›rf o flark›lar›nhat›r›na. Sana tutup Jim Croce flark›lar› çalard›mesela. Neil Young dersin, “nas›ld›, nas›ld›” diyediye oturup külliyat› ç›kart›rd› gitar›yla. fiimdi o¤luYavuzcan arkadafl›m›z, onunla beraber çal›yoruzara s›ra. Fethi’yle, Hakan’la, Ersoy’la bulufltu¤u-muzda hep aram›zda gibi hâlâ Yavuz. Bir de çokiyi niyetliydi. Beni Night Train’de izleyince “bir cazbas›n olsa ne güzel olur” dedi, bir hafta sonra’63 model bas› gördüm, ald›m. “fiimdi ne ala-y›m” dedim. “fiöyle ‘70’lerden kalma bir Mars-hall bas amplisi bulsan” dedi, bir hafta sonrakarfl›ma ç›kt›. “Peki flimdi” dedim, dedi ki “al bircak, çal, salak!” (gülüyor)Myspace sayfan›zda, etkilendi¤iniz gruplar› sa-yarken Beatles, Bob Dylan diye bafllay›p bütünbir rock tarihini tar›yorsunuz, ama siyah müzis-yenleri, soul ve funk’› da es geçmemiflsiniz...Burak: Sly and The Family Stone, James Brown,Otis Redding... Birbirimize çekti¤imiz, dinletti¤i-miz albümler. Y›llard›r güzel bir müzik al›flveriflide var aram›zda. Müzi¤imizde siyah müzisyenle-rin bariz bir etkisini gösteremem belki ama, bizietkilediklerini de düflünüyoruz. Onlarla da büyü-dük sonuçta. O y›llara bak›nca, Bob Dylan’danCaetano Veloso’ya, büyük bir aile görüyorum.Son zamanlarda Captain Beefheart’a kafay› tak-t›m, tüylerim diken diken oluyor dinlerken. Delilik-le dahilik aras›nda hakikaten çok ince bir s›n›rvar, bunu anl›yorum onu dinlerken.Çevresinde kendi müziklerini yapan insanlar var-ken, Garage Band niye hep bir cover grubu ola-

rak sürdürdü hayat›n›?Ersoy: Çünkü neyi seviyorsan onu çal denince,iflin içine Bülent Ortaçgil, Fikret K›z›lok, MazharFuat Özkan’›n flark›lar› kar›flabiliyordu. Dinledi¤i-miz flark›lar, çald›¤›m›z ve dolay›s›yla para kazan-d›¤›m›z ifller oldu, öyle de gitti. ‹fli biraz büyüte-lim, davul da olsun deyince, baflka flark›lar dagirdi. Bizden de bir fleyler olsun deyince de, ociddiyete bürünemiyorduk. Çok soytar› tak›l›yor-duk, bize biraz a¤›r geliyordu o mesele. ‹lk bafltasevimli bir gruptuk, daha çok turistlere hitap edi-yorduk. ‹stanbul’a gelince ifl biraz daha karanl›k-laflt›, sarhofllaflmaya bafllad›. 2000’lerden sonraAlef’le evde kay›tlar yapmak filan çok hoflumagitti, beni güzellefltiriyordu o çal›flmalar. Onlarkendi bestelerini yapan çocuklard›, ama tercihedilmifl olmak da gönül okflay›c› bir fley. Burak: Mojo’da çalarken dans etmek isteyen in-sanlar vard› karfl›m›zda. O talebe uygun flark›larseçmek durumunda da kald›k o dönem, ama yü-zümüzü k›zartacak bir fley de yapmad›k. Ersoy: Eski akustik flark›lar y›llar içinde azald› ta-bii, ama “bu flark›n›n bu barda ne ifli var” dedir-tecek, bilenini sevindirecek flark›lar› da çalmayaçal›flt›k hep. Burak: Ben 2003’te bafllad›m Garage Band’e, ogünden itibaren “Bebek”, yani albümdeki “KoflBaflkalar›na” da hep çal›nd›. Fethi’nin flark›s›. Y›l-lar içinde dinleyicileri de olufltu. Grupta pek çokinsan de¤iflti, bunun da s›k›nt›s›n› çektik. ‹nsan-larla derinlemesine bir iliflki kurmak istiyorduk,bu de¤iflimler de bize zaman kaybettirdi. Alef’teyken flark›lar› kim söylüyordu?Burak: Berk. Çok iyi flark› söyler, her enstrüman›çalar, çok iyi kaydeder. Grubuzumun parlayan y›l-d›z›d›r kendisi. Alex gibi yani. Ya da Delgado diye-lim. (gülüyor) Ergin de öyle, ad› üstünde, müzis-yenli¤i de, insanl›¤› da ergindir. Vertigo krizleri ge-çiriyordu bir dönem, bekledik aram›za dönmesini.Bir insanla müzik yapmak,onunla sadece müzik yap-mak demek de¤il çünkü.Bir dünya paylafl›yorsun birdefa. Grup arkadafll›¤› evli-lik gibidir derler, bence ötesinde de bir fley. Sah-nedeyken uçurumdan afla¤› düfltü¤ün zaman se-ni tutacak insan o grup arkadafl›nd›r. Alef niye evde kendi flark›lar›yla hafl›r neflir ol-mak varken bir bar grubuna, Garage Band’e gir-di yavafl yavafl?Burak: ‹llâ barda çalmak de¤il de, müzi¤imiziulaflt›rmak iste¤i vard› hepimizde. Önemli olanevde kay›t yapmak de¤il, bunlar› paylaflabilmek.Bugün Ersoy’u, Garage’› dinlemifl insan say›s›çoktur. Bize de insanlarla buluflma imkân› sa¤la-d› Garage, bu da k›ymetli bir fley benim için. Birtane de olsa kendi flark›m›z› çalabilmek, beniorada tutuyordu aç›kças›. Ben 1990’da müzi¤ebafllad›m, ilk yapt›¤›m fley kendi flark›lar›m› yaz-makt›. Cover çalman›n keyfine Ersoy’la, NightTrain’le vard›m. ‹ster kendi flark›n› çal, ister bafl-kas›n›nkini, müzik üretiyor olmak güzel bir fley. Sen zaten müzi¤in içine do¤muflsun, de¤il mi?Baban Sezen Aksu’lar›n, Erol Evgin’lerin, Adnanfienses’lerin, Zerrin Özer’lerin gelip geçti¤i y›lla-r›n müzik firmas› Fono’nun sahibi Ahmet Gün-görmüfl...Burak: Evet, müzi¤e do¤dum gibi bir durum var.Babam Türkiye’nin en eski prodüktörlerinden biri.Unkapan›’ndan önce, ‘60’larda plak firmalar› Do-¤ubank’tayken bafllam›fl bu ifle. Babam hemavantaj hem büyük bir dezavantaj oldu benimiçin. Çok sert birisidir, ayn› zamanda komiktir de.

Bir fleyi be¤enmiyorsa, bunu insan›n surat›na çoksert bir flekilde söyleyebilecek rahatl›kta biradam. Çal›flt›¤› insanlar saymakla bitmez. Unka-pan›’nda Sezen Aksu’nun yeni kaseti için büro-nun önünde insanlar›n kuyru¤a girdi¤ini hat›rl›yo-rum. Ben tezgâhtar olarak bafllad›m ifle, Karaköyaltgeçidinde bir plakç›da. Elimin alt›nda 3 bin ta-ne CD vard›, sürekli de¤ifliyordu bunlar, hep mü-zik dinliyordum. Ama plak flirketimiz var diye debir albüm yapamad›k y›llarca. Babamdan çok retald›m “bu olmaz, götür bunu” diye. Müzisyenler-den b›km›fl, “sen bu ifle girme” dedi hep. Bar›flManço’yu da çok iyi tan›rd›, Erkin (Koray) abiyide. Arkadaflt› hepsiyle. Benim hikâyemi çok ço-cuksu, çok özenti buluyordu. Onun o¤lu olmakzor, çok zor. (gülüyor)Evde ne dinlenirdi sen küçükken?Burak: Komflumuza gidip müzik dinliyordum ben.Evde müzik setimiz yoktu bizim. Çok sevdi¤imSerdar abime gidip onun plaklar›n› dinlerdim. On-da ilk dinledi¤im, yak›ndan gördü¤üm ilk plak,Pink Floyd’un “Ummagumma”s›yd›. Babam evemüzik nam›na hiçbir fley sokmad›, ben büyüdük-çe bir fleyler almaya bafllad›m ancak. Ama as›lmüzik ma¤azas› bana çok faydal› oldu. Babameve hiç ifl getirmezdi yani, ama çok geç geldi¤i,günlerce stüdyoda kald›¤› zamanlar oluyordu. Be-nim onda müzikle ilgili gördü¤üm tek fley bir sinirharbiydi. Y›llar geçtikçe kendi be¤enilerimi olufl-turdum ama. Bas çalmam›n nedeni Lemmy Kil-mister’dir mesela, ona bak›p “böyle bir adam ol-mal›y›m” demifltim. Çok kendine özgü bir insan.Hürmetler yani. (gülüyor)Baban ne dedi albüme?Burak: ‹lk defa içinde oldu¤um bir fleyi be¤endi.(gülüyor) Alef’i ilk dinledi¤inde “ben bunu hayat-ta basmam, bunlar çok Anglo-Sakson” demiflti.Bu sefer kayd›, flark›lar› çok be¤endi. Özellikle de“Ben Bir Adam›m”›n ayaklar›n›n Türkiye co¤rafya-

s›na de¤mesini çok sevdi. “Kar›nca Karar›nca”y›da çok be¤endi, flark›n›n insana umut verdi¤inisöyledi. Di¤er flark›lar için de “Pink Floyd gibi ol-mufl” dedi. (gülüyor) Be¤enmese, Fono Mü-zik’ten albümün ç›kmas› mümkün de¤ildi.Dandadadan nas›l ç›km›flt›?Burak: Onlar› izlesin diye babam› Babylon’a da-vet ettim, geldi, “bu çocuklar gerçekten güzel ça-l›yor” dedi. Ama Dandadadan’da ben de bir ku-mar oynad›m. “Bu grubun prodüktörü ben olaca-¤›m, albüm de buradan ç›kacak” dedim, asker-den gelmiflim, beni özlemifl, “tamam” dedi. (gü-lüyor) Fono Müzik yüzünden öyle zorluklar da ya-flad›m ki. 2002’de demomuzu yapm›fl›z mesela,Fono akl›mdan bile geçmiyor, EMI’a gittik, birbakt›k, babam genel müdürle içerde toplant› ha-lindeymifl me¤er. Prodüktörle konufluyoruz, “ba-ban niye basm›yor, siz basm›yorsan›z biz niye ba-sal›m” dedi. Buyur iflte. (gülüyor)Albüm Alef flark›lar›yla bafll›yor, alt› flark› FethiTaner gidiyor, yine Alef’le ya da Alef - Fethi Ta-ner ortakl›¤›yla bitiyor gibi...Burak: “Ayin” diyoruz biz Fethi’yle yazd›¤›m›z ikiflark›ya, öyle bir havalar› var. Deniz’in (Arcak) do-¤açlama yapt›¤› “K›z›flma” da öyle. “Tepeden T›r-na¤a” benim yazd›¤›m bir flark›yd›, Fethi naif bul-du¤u taraflar›n› de¤ifltirdi, sözlere de müdahaleetti. Yavuz için yazd›¤›m bir flark› var mesela,“Uyan”d› önce ad›, sonra “Kimi Zaman” oldu.

‹39

Yavuz Çetin kaya gibi bir örnek adamd›. Arkadafl›yd›k ama,hayran›yd›k ayn› zamanda. Kiflili¤i, müzisyenli¤i, tavr›...Repertuar›m›z›n yar›s›, onun dikkat çekti¤i flark›lard›.

Page 40: Roll 143. sayı

Orada geçen “korkunun ecele faydas› yok” sözü-nü “tövbenin ecele faydas› yok” diye de¤ifltirelimdiye Fethi’nin korkunç bir bask›s› oldu, öyle de-¤ifltirdik. Yani tam anlam›yla masif bir prodüktör-lük yapt› bize. Ergin’in stüdyocu olmas›ndan daçok faydaland›k bu arada, onun elini öpmek iste-rim her defas›nda. Taylan Özdemir’in de öyle. On-lar Fethi’yle çal›flman›n ne oldu¤unu da bilen in-sanlar. Fethi “bir yere getirdik, burada kals›n” de-mez, kendi kafas›ndaki ve evrensel düzeyde ka-bul edilebilir bir hale getirene kadar iki y›l›m›zgeçti. Fethi’nin böyle zor be¤enmesi, belki de al-bümümüzü baflar›l› olabilecek bir noktaya çekti.Onun da elini öpmek benim için farzd›r. (gülüyor)“‹fl Dönüflü ‹stanbul Kentinde” ç›kt›¤›nda yak›nçevrede nas›l karfl›lanm›flt›?Ersoy: Fethi hep bildi¤ini okuyan bir adam oldu¤uiçin, o dönemde ne moda, ne yap›lsa satar, hiçdüflünmemiflti. “Nas›l yani” deyip durdu¤um, ak-l›m›n almad›¤› fleyler de var o albümde, bay›ld›-¤›m fleyler de var. Fethi’nin arkas›nda duran kim-se olmam›flt›. Belki de bu albümde, arkada du-ran ve meselenin ad›n› koyan bir insan olarak da-ha rahat. Kendi albümü s›rf kendisiyle ve sevgiliarkadafllar›yla ilgili, onlar aras›nda olup biten birfleydi, ki o arkadafllar da dahi derecesinde güzelenstrümantalist insanlard›. O albümün üzerinden 15 seneyi aflk›n zamangeçti. O günden bugüne ne yapar Fethi Taner?Burak: Adada oturur, roman yazar. Heykelle u¤ra-fl›r ara ara. Fethi’nin dünyas›n› tan›mak lâz›m,tam anlam›yla nev-i flahs›na münhas›r bir kiflilik.Konuflan bir kitap gibidir ayn› zamanda. “Ne yap›-yorsun adada” diye sorars›n, “duruyorum” der,öyle bir adamd›r. (gülüyor) Bir de, Fethi’nin yazd›-¤› flark› bir türlü bitmez. “Kofl Baflkalar›na”,2007’de stüdyoda bitti ancak. O zamana kadarsözleri, yorumu o kadar de¤ifliklikler geçirdi ki.Bu albümde de her fleye Fethi karar verdi, hangiflark›lar›n hangi s›ralamayla girece¤ine kadar.Ama onun mükemmeliyetçi tavr› bizim çok iflimi-ze yarad›. Ben mesela caz bas çal›yorum, ’63model gitar›mdan hayatta vazgeçmem. Bu gitar-dan baz› register’lar, Fethi’nin istedi¤i befl tellibas sesleri gelmedi. Gitar›m› de¤ifltirmek yerinesi-mi-la-re seçene¤ine döndüm. Berk’in gitar çal›-fl›na da çok etkisi olmufltur, saatlerce gitar çal-

d›rd›, “bildik fleyler d›fl›nda neler çal›yorsun” diyegörebilmek için. Bizi hep s›n›rlara do¤ru sürükle-yen bir insan oldu Fethi.Ersoy: Sonuç olarak, kirli akor ar›yor asl›nda, öy-le söyleyeyim. Kirli akor, pus, hiçbir fleyin yerli ye-rinde ve net olmamas›... Ben kiflilik olarak al›fl›-¤›m Fethi’ye. Sa¤›n› solunu, kroflesini tahminederim, ald›¤›m darbeden ötürü fazla a¤lamam,y›llar içinde bunu ö¤rendim. Tatl›-sertli¤in sertli¤i-ni bazen fazla kaç›r›r. Bazen çok komiktir, üç sa-niyede net cevaplar verebilir.Burak: Fethi iflleri birlefltirmeyi teklif etti¤i za-man, tek flart›m›z fluydu: Bizim etimizi budumuzubiliyorsun, olamayaca¤›m›z fleyleri isteme, mev-cudun içinden bir hamur yap... En güzel taraf› ilgi-siydi, sürekli notlar ald›, çal›flt›. Bizim iç dünyam›-za girdi, ama asla kendi dünyas›ndan da tavizvermedi. Sert ama konuflulabilir bir insan, komikde bir yandan. Fethi’yle çal›flana kadar ben hiçbir prodüktörle çal›flmam›flt›m.‹nsanlar neler çekiyormufl babandan, gördünmü?Burak: Vallahi ben hiç onunla çal›flamam, biliyo-rum onu. (gülüyor) Babamiflin hep ticarî olarak bafla-r›l› olmas›n› bekleyen bir in-san, bense zevkine, keyfi-ne müzik yapmay› istiyo-rum. Babam›n arkadafllar› da benim babam›n ye-tifltirdi¤i bir insan olmad›¤›m› hemen anl›yorlar.Ama ona hak verdi¤im bir nokta var: Bir müzikgüzelse herkes taraf›ndan seviliyor; müzi¤i yap-mak zor olabilir ama, anlamak zor de¤il. Ersoy: Ben de bu albümü hem gençten insanla-r›n almas›n›, hem annemin babam›n da dinleme-sini istemifltim, yegâne hedefim buydu. Senin albümde bir tane, dört dizelik bir flark›nvar. Arkadafllar›n›n flark›lar›n› benimseyerek,kendine uydurarak okuyabildin mi?Ersoy: Tabii, zaten bildi¤im flark›lard›. Ama kendi-mi hep elefltirdim kay›tlar boyunca. Kendini dinle-yip be¤enmezsin, herkesin bafl›na gelir bu. A¤z›-n›n tembelliklerini farkediyorsun, “benim e’lerimöyle miymifl, imkân› yok can›m” falan diyorsun...Y›llar›n› sahnede geçirmene ra¤men...Ersoy: “Bunu mu yapt›k y›llarca” diyordum kendi-mi kay›tlarda dinleyince. “fiu adam›n beni sevme-

mesi çok normal” dedi¤im oldu. (gülüyor) Buflark›lar›n bir araya gelebilmesinde arac› olabil-mek, beni en çok sevindiren fley. Burak: “M›fl gibi” davranmaktansa, neyse onuortaya ç›kartmakt› bizim hedefimiz. Fethi de bü-yük bir boyut katt› olaya. “Kar›nca Karar›nca”y› okadar insanî buldu ki, biraz yabanîlefltirmesi ge-rekiyordu sanki, gidip sonuna garip, beklenme-dik, saykodelik bir bölüm yapt›. K›z arkadafl›m-dan ayr›ld›ktan sonra yazd›¤›m bir flark› vard›,“hadi yollayal›m art›k flu götü pembe flark›lar›n›”dedi. Halbuki benim için yüre¤imden kopan flar-k›lar onlar. (gülüyor) O naif buldu¤u fleyleri elin-de sat›rla düzeltti. Tepeden t›rna¤a ar›nmaktantepeden t›rna¤a delirmeye gittik biz kay›tlar bo-yunca. fiehrin üstümüzdeki nevrotik etkileri kor-kunç çünkü. Y›llarca Beyo¤lu gecelerine katk›da bulunmufl-sunuz, siz de flikâyet etmeyin...Burak: Ben hiç öyle görmüyorum kendimi. Bardaiflim bittikten sonra nas›l evime giderim, nas›l he-men uyurum, bunun derdindeyim. Yok muydu groupie’leriniz?Burak: Vard› bir zamanlar herhalde. (gülüyor)Ersoy: Öyle bir dönem var tabii can›m. Ben birdönem gündüzü görmez hale geldim. Sabahaba¤lanan gecelerde gündüzü görüyordum ancak. Burak: ‹stanbul, benzeri az olan çok büyük birflehir. Gecenin 12’sinde böyle bir yerde sahneyeç›k›yorsun ve bilemiyorsun karfl›na kimin ç›kaca-¤›n›. Her çal›fl›m›z bir macerayd› yani. Sarhofllu-¤un içinde olmaktansa, zihni berrak insanlar içinbir albüm yapmak gerekti¤ine karar verdik en so-nunda. Ben y›llarca kand›rmaya çal›flt›m Ersoy’uGarage’dan ayr›lmas›, art›k cover söylememesiiçin. O da bu iflin sahnede yap›laca¤›n›, sahnenerede veriliyorsa orada ç›kmak gerekti¤ini söylü-yordu. Ersoy: Sahne, sigara izmariti gibi. Gene geceninsonu, gene bir fley bitmifl, orada beklemifl, sab-retmifl, cesur bir hatun kifli varsa var, yoksa ge-ne yaln›zs›n... Ama bizden kalacak olan bu al-büm art›k. Hayat›mda hep plans›z fleyler zevkverdi bana, ama flimdi istedi¤im bir fleyi b›rak-mak istemiyorsam plan da yapmam gerekti¤inihissediyorum. Yoksa plan, insan› gerçekten tehli-keli bir hale de getirebiliyor. Garaj, ‹stanbul cover gruplar› aras›nda kendimüzi¤ini üretebilmifl az say›da gruptan biri oldu.

Gece hayat› ve bar performans› yetiyor mu in-sanlara acaba?Ersoy: Hem de nas›l. Senelerce uyuyabilirsin öy-le. Alt› senemin hesab›n› veremiyorum ben. Gün-ler birbirine o kadar benzemifl ki. Harikal›klar› ay-n›, berbatl›klar› ayn›, ayn› da ayn›. Tamam, güney-de çald›k diyorum, sonra ‹stanbul’a, Mojo’ya gel-dik, ilk bafllar› hat›rl›yorum, sonra ne yapt›¤›m›bilmiyorum. Çok güzel y›llard› belki, ama dahaanlaml› geçirmek isterdim otuzlu yafllar›m›. Bu albüm o anlam› kazand›rmad› m›?Burak: Elbette. Ama biz bu ifle 2000’de bafl-lad›k, dokuz y›ld›r u¤rafl›yoruz. Bu özveri an-cak bir fleye dönüflebilmifl, ac› taraf› o. Türki-ye’nin sorgulamas› gereken bir fley bu, sade-ce bizim için geçerli de¤il çünkü. Proje baz›n-da kalan o kadar çok albüm olmufl ki. Her gö-nülde bir aslan yat›yor, o aslanlara hakikatençok sayg› duyuyorum.

40‹

Fethi Taner “flark›y› bir yere getirdik, burada kals›n” demez. Kendi kafas›ndaki hale getirene kadar iki y›l›m›zgeçti. Bizi hep s›n›rlara do¤ru sürükleyen bir insan oldu.

Söyle

fli:M

erve

Ero

l

Soldan sa¤a: Ersoy Ada, grubun fahrî üyesi klavyeci ‹dil Özkan, Ergin Özler, Burak Güngörmüfl, Berk Ar›han

Page 41: Roll 143. sayı
Page 42: Roll 143. sayı

[[Grubun ismi Nirvana flark›s›ndan m› geliyor?Aycan Karadafl: Hay›r. Okuldan mezun olduktansonra, ne yapaca¤›mla ilgili karars›z kald›¤›m birdönemde evde buldu¤um bir ilac›n üzerinde gör-müfltüm, içindekilerde lityum da vard›. Cep tele-fonlar›nda da lityum-iyon pil var. ‹lk duydu¤um za-man sanki böyle bir grup vard› hissi yaratm›flt›. Eskiflehirli bir grup musunuz?Aycan: Alâkas› yok. Baz› yerlerde öyle yaz›yor,benzettiler herhalde. (gülüyor) Ender Furkan Yaflar: Eskiflehir’de sevilen bir gru-buz diyelim. Orada epey performans›m›z oldu, birLityum kitlesi olufltu. Uzun süre gittik geldik. Aycan: ‹stanbul d›fl› ilk flehir konserimizi verdi¤i-miz yer Eskiflehir. Hep birlikte tren yolculu¤u yap-m›flt›k ilk defa, önemi var bizim için. Aslen ‹stanbullu musunuz hepiniz?Do¤an Bora Barutçular: Hepimiz de¤il ama, grupiçin ‹stanbullu denebilir. Aycan’la Burak zaten be-raberdi, Furkan internet ilan›yla kat›ld›. Sonra daben. Lityum için “kurulmad›, olufltu” denebilir. Aycan: Tamamen tesadüfler üzerine kurulu. Bu-rak’› bulmam da tesadüfî. Gitar dükkân›nda birarkadafl›n› görmüfltüm, “Bar›flarock’ta beraberçalm›flt›k” derken bir muhabbet bafllad›, “tan›d›kdavulcu var m›” demifltim, Burak’a söylemifl...Burak Aktafl: Tam evden ç›karken, telefon çald›.“Üff, kimdir flimdi acaba” diye geçirirken, bir aç-t›m, grup teklifi! Okey dedim. Bar›flarock’ta ne olarak çalm›flt›n›z?Aycan: Unplayed diye bir grubum vard›. Creedtarz› fleyler çal›yorduk, kendi flark›lar›m›z da var-d›. Alternatif metal yap›yorduk. Burak’›n grubu Fe-

ather Fall da bizden sonra çalm›flt›, hofluma git-miflti. Di¤er üyelerin müzikal geçmifli nas›l?Furkan: Ben esasen tiyatro kökenliyim. Üniversi-tede elektronik mühendisli¤i okuyordum ama,pek alâkal› de¤ildim. Kayseri’deydim o zamanlar.Zor bir yer. Haftasonunu Kemanc›’da geçiriyor-sun, sonra Kayseri’de gayet kilim dekorlu, türkübar tad›nda bir yerde punk yap›yorsun, Athena fa-lan çal›yorsun.Bir kitleniz var m›yd›?Furkan: Kitle zamanla olufltu, geliflti, büyüdü. Üçkatl›, yeni aç›lm›fl bir yerdi. ‹nsanlar, üstteki ikikatta, alttan birileri gitsin de afla¤› geçelim diyebekliyorlard›. Zengin bir flehir Kayseri, imkânlar›olanlar d›flar›ya özeniyor, ama kökte de bir tutu-culuk var. Bir geçifl yeri,tam arada. Son dönemdeçehresi çok de¤iflti. ‹lk git-ti¤imizde bahar flenliklerin-de pilav yenilip ya¤l› güreflyap›l›rd›, saz çal›n›rd›. Mezun oldu¤umuzda, beflbin kiflilik aç›khava tiyatrosunda on bin kifliye ba-har flenli¤i yapabilecek kapasiteye gelmiflti. Bir-kaç siyasî hareket, ö¤rencilerin çabas› derken,üniversitenin tüm çehresi de¤iflti. fiebnem Ferah,Duman konsere gelir oldu. Burak: Anadolu’da zenginlikle beraber bir yok-sunluk da var. K›br›s’ta çald›¤›m›zda kulise iki ço-cuk geldi ve flöyle dediler: “Abi bizim 25 milyar›-m›z var, gelip ‹stanbul’a müzik yapmak istiyoruz.”25 milyar m›? Gelin albüm yapal›m! (gülüyor) Furkan: ‹stanbul’daki müzisyenler rahat. En ufak

bir ihtiyaçta, tel istese, davulun derisi de¤iflecek-se, pat bulur. ‹stedi¤in gibi mekân bulabilirsin,seni izlemeye çok insan gelebilir. Kayseri gibi biryerde öyle bir fley yok. Davulun üst derisi gitti, üçhafta sonra gelir. Bora: Ben de Manisal›y›m, müzi¤e bafllad›¤›m›z-da orada stüdyo gibi bir fley yoktu. Saz anfisinebas gitar› ba¤lay›p çal›yorduk evde. ‹stanbul’aüniversite için geldim, ama üniversite hikâyeydi,hep bir albüm, profesyonellik vard› akl›mda.Manisa’da neler dinliyordun?Bora: Hep Türkiye’den gruplar dinliyorduk. Sade-ce Metallica gibi en çok bilinenleri biliyorduk. Bu-rada çok de¤iflik gruplar› yeni keflfettim. Oralaron sene geriden geliyor. Anadolu yoksun diyorsunuz ama, bir sürü grup

da ç›k›yor...Furkan: Çünkü orada müzi¤in k›ymeti biliniyor. ‹n-sanlar t›rnaklar›yla çabal›yorlar. Bir mekân› yu-murta kartonlar›yla stüdyoya çevirip çald›¤› za-man, yiyece¤inden para art›r›p ampli getirtiyorsaoraya, tabii ki o adam daha çok sahiplenir. Bura-da gitar› al›yorsun, üç ay çal›fl›yorsun, sonra “nemüzi¤i ya” deyip “foto¤rafa bafllayay›m bari” diye-biliyorsun. Orada tutkuya dönüflüyor, hatta insan-lar›n hayata tutundu¤u dal oluyor.Aycan: Ama flu an piyasaya ç›kan bütün grupla-r›n geçmifli de çok eskiye gidiyor. Önceden Ana-dolu’dan gelip ‹stanbul’da albüm yapmak dahazordu. Ankaral› gruplar›n hepsi on senelik grup-lard›r. ‹nternet yoktu o zaman, daha yeralt›nday-d› bu gruplar. ‹lk bak›flta ‹stanbul görünüyor,ama her türlü imkân artt›, ulafl›m imkân› bilede¤iflti. Daha çok mekân aç›lmas› da gruplaraf›rsat tan›d›. Hep varlard›, ama flimdi ç›k›p gele-biliyorlar. Furkan: Tiyatro da bizim için büyük bir tutkuydumesela. D›flar›dan grup geliyor, adam sahneden›n n›n n›n n›n tirad at›p gidiyor. fiafl›r›yorsun, se-nin için o bir aflk, ama adam için ifl olmufl bile.O yirmi y›ll›k oyuncu sanki, ama senin prova yap-t›¤›n yer “burada ne oluyor lan” diye bas›labiliyor. Kayseri’de neler söylüyordun?Furkan: Athena da söyledim, Edip Akbayram da.Bir konserimizde sadece Cem Karaca, Erkin Ko-ray, Bar›fl Manço okumufltuk, süper konserleri-mizden biridir, herkes anlat›r hâlâ. Aycan: Bir de ‘90’larda ç›kan bir müzik var ki,Anadolu rock o de¤il. ‘60’larda, ‘70’lerde çok il-ginç, saykodelik adamlar var. Avrupa’da yap›lanifllerle aralar›nda kalite olarak bir fark da yok.Belki Pink Floyd’la karfl›laflt›rmak abart›l› olurama, yak›nl›k var. Sizler daha metal üzerinden mi geliyorsunuz?Burak: Aycan’la ben biraz yak›n›z metale. Grupta

Y›LD›z T‹LBeTamRocKeR

Y›llard›r sahnelerde piflen Lityum’un ilk stüdyo albümü “Sahnede” raflarda yerini ald›. Aflk aray›fl›n›, aldatmay›, aldat›lmay›, iliflkilerin türlüçeflitli hallerini 12 flark›da, bir “genç bak›fl”la nakleden grubun sound’unda, yar›n öbür gün bir festivale ç›ksalar, hiçbir grubun alt›nda

ezilmeyecekleri bir cila, Anadolu flehirlerinden, ‹stanbul sokaklar›ndan eflit oranda ilham alm›fl sakin ve güvenli bir söyleyifl var...

42‹

Lityum

“Hatunun can› kötü fleyler ister” derken sert bir tavr›m›zyok. O flark›daki hatunun can› kötü ne isteyebilir ki? ‹stedi¤inin en uç noktas› niye kötüdür ki?

Page 43: Roll 143. sayı
Page 44: Roll 143. sayı

güzel olan da bu farkl›l›klar. Furkan’›n geçmifliflark›lara, yazd›¤› sözlere, vokal melodilerine yan-s›yor. Bizim sevdi¤imiz modern fleyler bestelerdekendini gösteriyor. Bizim daha önceki gruplar hep‹ngilizce müzikler yapard›.Furkan: Ben de Lityum’la, cover’lar sayesinde ‹n-gilizceye girdim, ama Kayseri’de parçalar›n aras›-na üç-befl tane Guns ‘N Roses s›k›flt›rd›¤›m›zolurdu. ‹lginç denemelerimiz oluyordu, “SenedeBir Gün” de cover’lam›flt›k. Çok de¤iflken oldubenim müzik zevkim. Metallica, Dream Theater...Derken Slipknot’a döndüm, oradan hareketleLimp Bizkit, Korn filan. Sonra tasavvuf. Ney çal-maya u¤rafl›yorum bu aralar. Yafllanmayacakadam yok, ileriyi görüyorum, haz›rl›k yap›yorum.(gülüyor) Aycan: Benim gitar çalmaya bafllamam›n sebebiSlayer’›n “Divine Intervention” albümüdür. Baflkabir dünyada yafl›yor gibiler eski metalciler, sankihep film çekiyorlarm›fl gibi. Tak›yorsun walk-man’ine, baflka bir frekansta çal›yor. Eskidengruplar›n bir dünya yaratma becerileri vard›. Guns‘N Roses’a bak›yorsun, hiçbir fleyi umursama-yan, viski ve sigara içen adamlar. Metallica bafl-ka bir âlem, Megadeth hep siyasî, sanki Bush’udevirecek bir grup gibi. fiimdiki gruplar›n daha kü-çük etkileri var insanlar›n üzerinde. Korn, Limp Bizkit sizce nereye oturuyor?Aycan: Post-grunge gruplar›. Korn’un tamamenailesiyle sorun yaflayan çocuklar›n üzerine kurulubir anlay›fl› var, çünkü hepsi sorunlu ailelerin ço-cuklar›, hep lisede ezilmifller. Staind de öyledir.fiark› sözleri “annem beni dövdü, babam evdenatt›”...Senin vokalini etkileyenler kimler oldu?Furkan: Babam›n görevi nedeniyle eskiden Erzu-rum’da oturuyorduk. Elektrik mühendisi kendisi.Bizim memleket de I¤d›r, Azeri durumu. Arabaylaoraya gitmek dört saat sürerdi, arka koltuktas›n,her hafta sonu Zeki Müren, Bülent Ersoy, OrhanGencebay... O dinlemelerin etkisi var galiba üze-rimde, ama mesela Tool’dan da çok etkilendim.Kendine has diyebilece¤imiz fleyler de yapmayaçal›fl›yorum, çünkü bende de var bir fleyler. Bunuortaya koyabilirim, buna inan›yorum. Birilerini tak-lit etti¤ime inansam bu ifli yapmam. Eskiden olsa Lityum dinler miydiniz?Aycan: Kesin çizgilerim yok benim. Yeni baflla-yan birisinden bile çok fley ö¤renebilirsiniz, çünküçok farkl› bakar gitara. ‹lk bafltaki fikrim fluydu:Müzik kesinlikle sade, basit, ama anlaml› olmal›.Bestelerimizin hepsi öyle.Befl ayd›r gitar çalan birihepsini çalabilir, ama onubir araya getirmek, yürüyüfl-lerini ard› ard›na koymak bi-raz kar›fl›k. Akorlar çok basit asl›nda. En çok nerelerde, kaç sene çald›n›z?Aycan: 2005’ten 2008’in bafl›na kadar Kad›-köy’de bütün canl› rock mekânlar›nda çald›k.Sonra Kemanc›’da, Pulp’ta, R›dd›m’da, Gitar’da,Ekfli Limon’da...Albümün ad› “Sahnede”, ama bu bir stüdyo al-bümü...Furkan: Lityum as›l sahne performans›nda etkili.“Stage” müzi¤inin bambaflka bir fley oldu¤unainan›yoruz. “Lityum sahnede dinlenir” diye birmottomuz var. Bora: Sahnede soludu¤umuz hava biraz dahaa¤›r sanki. Sahneden sonra oksijen solumuyo-rum da, farkl›, daha a¤›r bir gaz soluyorum gibigeliyor. De¤iflik bir kafas› var. Burak: Afl›k oldu¤unuzda hissetti¤iniz türden bir

duygu oluyor sahnedeyken. Aycan: Hani iyi bir film izlersiniz, zaman ak›p gi-der, sinemadan ç›k›nca gözlerinizi hafif açars›n›zve “rüya m›yd›” gibi bir duygu olur. Sahnedeninince de öyle oluyor sanki. “Ç›k Hayat›mdan”a yap›lan klipte, barlara giripç›kan, bir özgürlük alan› yaratmaya çal›flan ikigenç k›z var, ama sonra ailelerinden büyük azariflitiyorlar...Aycan: O ikinci klibimiz. Klipte o barda çal›flanbodyguard oldu¤um için k›zlar çok sap›t›nca d›fla-r› at›yorum onlar›. (gülüyor) Bizim üzerimizdekibask›n›n ayn›s› asl›nda. Yeni bir grubuz, bizim deüzerimizde bask› var. Orada anlat›lan bizim hikâ-yemiz de olabilir. Furkan: “Bu k›zlar kardefl mi” diyen oldu, “sevgi-liler mi” diyen oldu. Tam yapmak istedi¤imiz fley-di: Herkes, kendi yans›mas› neyse, ne hissedi-yorsa, alg›s› kadar görüyor. Bizim flark›lar›m›z›ngeneline bakt›¤›m›zda da yap› asl›nda unisekstir. Burak: fiark›lar›m›z kendi hikâyelerimiz üzerine.Ama bunlar da zaten insanlar›n yaflad›¤›, çok al›-fl›lagelmifl hikâyeler. Furkan: “Fastfood” flark›s›nda, program bittiktensonra eflyalar›m›z› toplarken edindi¤imiz izlenimi

flark› haline dönüfltürdük mesela. Bizi izlediler,bitti iflleri zannediyorlar, ama biz milleti izliyoruzne yap›yorlar diye. (gülüyor) “Fastfood”da asl›nda bir romantik aray›fl var da,bu olamay›nca ifl gecelik iliflkilere dönüyor, amabir tatminsizlik de kal›yor gibi...Furkan: Tam tersi de olabilir. Adam bara fastfo-od bir iliflki yaflamaya gelmifl, ama içtikçe karar-s›z kal›yor. Bora: fiark›lar›n genelinde mutlulu¤u isteme arzu-su var. Romantik aflk mutlulu¤u de¤il, mutlulukisteniyor. Bir kad›ndan, bir erkekten, kendinden...Furkan: Kimseyi fastfood yaflad›¤› için elefltirmi-yoruz, ama bazen komik olabilen fleyler ç›kabili-yor, o zaman üzülüyorsun. Hiçbirimizin yapmad›¤›fleyler de de¤il ayr›ca. Ama baz› fleyler deformeoldu mu anlam›n› yitiriyor. Birinin “aflk” derken

onu hissetmesi, ortaya koymas› baflka oluyor, birbaflkas›n›n da a¤z›na sak›z oluyor.“Hatun” flark›s›nda fettan bir k›z portresi var.K›zlar nas›l buluyor bu flark›y›?Furkan: Ço¤u “o hatun benim, adam›n can›n› ya-kar›m” modunda. Ama bir ironi de var orada tabii. “Hatunun can› kötü fleyler ister” derkensert bir tavr›m›z yok. O flark›daki hatunun can›kötü ne isteyebilir ki? ‹stedi¤inin en uç noktas›niye kötüdür ki?K›zlar›n zaviyesinden bakma arzusu duyan er-kek gruplar›na pek fazla rastlanm›yor. Uniseks-likten kast›n›z böyle bir fley mi?Furkan: Kendi teatral geçmiflime dair bir fley bi-raz da. ‹yi bir oyuncunun diflili¤i erkekli¤i yoktur,bunlar› törpülemesi gerekir. Böylece her fleye d›-flar›dan da bakabiliyorsun. Tabii ki asla bir erkekbir kad›n› kad›n kadar anlayamaz. Tersi de geçer-li elbette. Biz eflit taraftay›z. “Bütün flark›lar›m›zk›zlara” durumu da yok ama. Hâlâ cover yap›yor musunuz sahnede?Aycan: Önceden Türkçe olarak sadece kendi par-çalar›m›z› çal›yorduk, albümden sonra Türkçe co-ver da söyler olduk. “Estarabim”in Ünlü yorumu-nu çal›yoruz, “K›fl Günefli”ini baya¤› sert çal›yo-ruz. “Son Rüya”y› çal›yoruz, Tüzmen’in flark›s›.Çocukken çok severdim. Zaman›nda çok hit ola-bilecek bir parça, ama güme gitmifl. Düflük gitar-larla, Korn tribinde çal›yoruz. Furkan: “Metalle Tarkan yan yana koyulur mu”diyen oluyor. Koyulur abi. Hiç yaftaya gerek yok.Benim denk geldi¤im bütün amatör gruplar “BizNereye”yi mutlaka çal›yordu. “K›fl Günefli” deçok sevdi¤im bir parçayd›. Cover mevzuu konuflu-lurken “K›fl Günefli” denince “haleluyah” oldum.“Estarabim”i de hep söylemek istiyordum. Elim-de hava gitar›yla, kafa sallaya sallaya evde söyle-miflim y›llarca, flimdi sahnede söylüyorum.Aycan: “K›fl Günefli”nin sözleri Y›ld›z Tilbe’nin.Rock dinleyenlerin hepsi çok sever o flark›y›.Çok renkli biri Y›ld›z Tilbe. Tam rocker. Kimse-nin alt›na girmeyen, ba¤›ms›z bir rocker.Furkan: Kokainden tutukland›¤›nda, hat›rl›yormusunuz, “Kalbim duraks›z hayk›r›fllarda” di-ye ba¤›ra ba¤›ra söylemiflti kameralara. Aycan: Sahteli¤i olmayan bir insan. Öyle biriTürkiye’ye lâz›md›.

44‹

“Metalle Tarkan yan yana koyulur mu” diyen oluyor. Koyulur abi. Hiç yaftaya gerek yok. Benim denk geldi¤imbütün amatör gruplar “Biz Nereye”yi mutlaka çal›yordu.

Söyle

fli:M

erve

Ero

l

Do¤

an B

ora

Baru

tçul

ar, E

nder

Fur

kan

Yafla

r, A

ycan

Kar

adafl

, Bur

ak A

ktafl

(fot

o: fi

ahan

Nuh

o¤lu

)

Page 45: Roll 143. sayı
Page 46: Roll 143. sayı

46‹

KO

NSER Faith No More

Müzikal türler içinde evrim geçirerek, el att›klar› her türede bir nevi payanda teflkil edecek flekilde yap-boz misalidefaten kadro yenileyerek yaklafl›k otuz senelik bir mazi-si var FNM’nin. Hastas›, takipçisi, araya mesafe koyan›da ganidir bu topraklarda... Belki geç bir tarihte geliyor-lar, ama dünya gözüyle görmesek eksik kal›rd› Türkiyekonser tarihi. Heavy metal’in, progressive rock’un,thrash’in ve hardcore punk’›n, elektro gitarl› hiphop’unkilometre tafllar›ndan Kaliforniyal› Faith No More 12A¤ustos’ta Maçka Küçükçiftlik Park’ta...

Babylon Alaçat›’da bu ay01 A¤ustos 23:30 Natacha Atlas04 A¤ustos 21:00 Sak›z Adas›’ndan Paleo(Rembetiko ile kumsalda buzuki geceleri)05 A¤ustos 23:00 Bora Uzer06 A¤ustos 23:00 ‹lhan Erflahin’s IstanbulSessions07 A¤ustos 23:30 Kenan Do¤ulu08 A¤ustos 23:30 Nouvelle Vague12 A¤ustos 23:00 Bora Uzer14 A¤ustos 23:30 The Cuban Brothers15 A¤ustos 23:30 Teoman21 A¤ustos 23:30 ‹mam Baildi22 A¤ustos 23:30 Shantel28 A¤ustos 23:30 Nil Karaibrahimgil

Goran BregoviçHarbiye Aç›khava Tiyat-rosu, 17 A¤ustos gece-si Balkanlar’dan dünya-ya yay›lan sedalar›n mi-marlar›ndan Goran Bre-goviç’i konuk ediyor.Ruhunu verdi¤i filmlereyapt›¤› müziklerden, yir-miyi aflk›n albümündenve son çal›flmas› “Alko-hol”den seçti¤i repertu-ar›n› Dü¤ün ve CenazeOrkestras› eflli¤indesunacak.

DumanHarbiye Aç›khavaTiyatrosu, 11 A¤us-tos... Bize sorarsan›zsadece Türkiye’ninde¤il, dünyan›n say›l›konser gruplar›ndanDuman. ‹lk konserleri-nin üzerinden tam ony›l geçmifl! Y›llar›n bi-rikimi zerkedilecekbünyelere, geçmifllegelecek aras›nda biryerde as›l› duracakzaman...

Arkaoda’da bu ay02 A¤ustos Convolution (Konser) / 05A¤ustos Osman Kaytazo¤lu ( La Notte) /06 A¤ustos Handan -Hatice Hac›bektaflo¤-lu (The Fish Music) / 07 A¤ustos OzanMaral (Deform-e) / 09 A¤ustos Dekupe(Konser) / 13 A¤ustos Tolga Ya¤l› (Tortu) /15 A¤ustos Ekin - P›nar Üzeltüzenciler(Güzeltüzenciler) / 19 A¤ustos Nezih Boya-c›o¤u (Vasistas) / 20 A¤ustos Emrah Bulut(Get This!!) / 22 A¤ustos Mehmet At›lgan(Evil Vibrations) / 26 A¤ustos Hakan Orman(Düfller Hayaller Masallar) / 28 A¤ustosHünkar U¤ur (Kaygan Zemin) / 29 A¤ustosLevent Emiro¤lu (Protokol)

Foça’da Rock TatiliGeçen y›l 68 bin kiflinin kat›ld›¤›, Türki-ye’nin en büyük aç›khava festivali RockTatili, 13-16 A¤ustos’ta ‹zmir Foça’da,Ege’nin mavi bayrakl› sahillerinden ‹ngilizBurnu’nda! 2006 y›l›nda, Eurovision fiark›yar›flmas›n›n uzun tarihinde al›nm›fl enyüksek oy puan›yla yar›flmay› kazananFinlandiyal› Lordi y›l›n süprizi. Anemi, Ba-ba Zula, Black Tooth, Çilekefl, Dinar Ban-dosu, Duman, Hollanda’dan Epica, Gren,Karapaks, Kolpa, Kurban, Kül, Magick,Marsis, Metoboy, Mo¤ollar, Mor ve Ötesi,Ogün Sanl›soy, Öztürk, Pentagram, Teo-man, Tibet A¤›rtan, Yasemin Mori, Yük-sek Sadakat, kamp konaklamal› festiva-lin sahnesini inletecek. Ça¤lan Tekil, Me-te Sohtao¤lu, Murat Befler, Murat Meriçgibi usta DJ’ler de seçkileriyle boy göste-recek. Serin sulardan k›zg›n kumlara, mü-zik hiç yaln›z b›rakmayaca¤› dört gününayr›nt›l› bilgisi için: www.rocktatili.com

True Blue’da bu ayDünya sosyetesinin naml› DJ’lerindenClaude Challe ile Burhan Öçal’› yanyana getirecek füzyon buluflmas›n›nadresi Fenerbahçe True Blue, tarih14 A¤ustos. Kad›köy yakas›n›n çiçe¤iburnunda konser mekân›, ay›n 19’un-da da ABBA tribute grubu ABBAGold’u misafir edecek.

Leman-fievval-fiehnaz Sam 15 A¤ustos’ta Kuruçeflme Arena sah-nesinden Bo¤az’›n suyuna kar›flacak,semalarda yank›lanacak birbirindengüzel üç gollü bir geceye buyrun: Ka-radeniz’den Rumeli’ye uzanan ezgileribillur ve yürek yakan sesleriyle, ku-flaklar› buluflturan yorumlar›yla kolko-la dillendirecek Sam kad›nlar›...

Kahvalt›da Caz“Kahvalt›da Caz” ye-di y›ld›r yaz boyuncaSabanc› Müzesi’ninbahçesinde mükel-lef bir pazar kahval-t›s›, caz dinletileri,

üstüne müze gezintisi sunuyor... Pa-zarlar› 11:00 - 14:30 aras›nda düzen-lenen program, 2 A¤ustos’ta ÖnderFocan Quartet’i, 9 A¤ustos’ta KentMete Trio’yu, 16 A¤ustos’ta piyanodabir büyük ustay›, Ayd›n Esen’i grubuy-la a¤›rlayacak... www.kahvaltida-caz.com

Karapaks

Yasemin Mori

Lordi

Nouvelle Vague Ayd›n Esen

Claude Challe

Page 47: Roll 143. sayı

BiE

NAL

MEK

AN

‹47

11. Uluslararas› ‹stanbul Bienali Bienalin bu y›lki temas› her aç›dan (sponsorluk iliflkileri, ülke gündemi vs.)çok manidar: “‹nsan neyle yaflar?” Malûmunuz, bu bafll›k Brecht’in “Üç Ku-ruflluk Opera”s›ndaki flark›lardan biri. “Önce ekmek gelir, arkadan ahlâk /Art›k vermek gerek, unutmay›n sak›n / Tüm nimetlerden, pay›n› yoksullar›n”diyordu üstad. Bienali gezerken, yerli ve yabanc› sanatç›lar›n çal›flmalar›nayo¤unlafl›rken, Brecht’in metni kula¤›m›za küpe olsun. Günümüz kriz orta-m›yla da ba¤lant›l› zenginlik, yoksulluk, siyaset, cinsiyete dayal› bask›, ahlâ-kî ikiyüzlülük gibi konular› içeren flark›n›n ruhu dileyelim ifllere sinmifl olsun.Bienali salt bir plastik hoflluk olarak de¤il, ama “güzel” oldu¤u için de poli-tik bir zemin olarak duyumsayal›m. 12 Eylül’den 8 Kas›m’a dek, üç ana me-kânda, F›nd›kl›’daki 3 numaral› Antrepo, Tophane’deki Tütün Deposu vefiiflli’deki –ö¤rencisi olmad›¤› için 2003 y›l›ndan bu yana hizmet vermeyen–Feriköy Rum Okulu’nda 120’yi aflk›n proje görücüye ç›kacak.

AKADEM

i

Modern Müzik AkademisiDuayen müzisyenleri, tecrübeli e¤itmenlerikadrosunda bar›nd›ran ve alanlar›nda mu-teber sanatç›lar›n katk›lar›yla gerçekleflenusta s›n›f› çal›flmalar›yla, 2006’dan berimodern müzik e¤itiminde önemli bir bofllu-¤u dolduran Modern Müzik Akademisi’nde

seviye belirleme ve burs s›nav›yla girilen sertifika programlar› için kay›tlaraç›ld›. Gitar, Bas, Davul, Vokal, Tufllu Çalg›lar, Ses Teknolojileri ve MüzikProdüksiyonu dallar›nda profesyonel olmay› hedefleyen kiflilere yönelik serti-fika programlar› 19 Ekim’de bafll›yor. Ayr›nt›lar www.mma.gen.tr’de...

Foto¤raf AkademisiBas›n foto¤rafç›s›, belgeselfoto¤rafç› olmak ve bu alandaprofesyonelleflmek isteyenle-re müjde! Galata Foto¤rafha-nesi Foto¤raf Akademisi sahaprati¤i yüksek, deneyimli e¤it-men kadrosu ve rafine progra-m›yla söz konusu foto¤rafç›l›-¤›n e¤itiminde, birikimin pay-lafl›m›nda hem bir bofllu¤u dolduracak hem de belli bir ekolün yerleflmesin-de büyük pay edinecek. Dokuz ay sürecek seminerler dizisine baflvurular19 Eylül’de sona eriyor. Detayl› bilgi www.fotografakademisi.org’da...

TimoniGalatasaray’dan Tünel’e ilerlerken,sa¤ kolda, Suriye Pasaj› no:348’deyeni bir mekân, tan›d›k yüzler... As-maalt› ve Arasta zamanlar›ndanmüdavimi oldu¤umuz Semra-Gül-flen ikilisinden içi küçük, kendi so-ka¤a taflan, hesapl› ve leziz mutfa-¤›yla geç saatlere dek misafir olu-nas›, kalender sofralar›n adresi Ti-moni’de dans, muhabbet g›rla...

FESTi

VAL 6. Karaburun fienli¤i

8-15 A¤ustos’ta Ege’nin misler kokulu Karaburun’u yitik zaman›npeflinde konser, panel ve bir dizi etkinli¤e evsahipli¤i yapacak. Geçeny›l imece usûlü kotar›lan Türk-Yunan dostluk gecesi, bu defa flenliktenayr› olarak dört gün sürecek. K›r›ka’n›n da aralar›nda yer alaca¤› konuk-lar 6-9 A¤ustos aras›nda yar›madan›n köy ve merkezlerinde turluyorolacak. Konser program›nda fiifledeki Sinek ve Soner Olgun da var.

Buluflma Noktas›: Çanakkale Büyükhüsun KöyüFarkl› kültürlerden ve ülkelerden kat›l›mc›lar› k›rsal ortamda kültür, sa-nat ve yarat›c›l›k ana zemininde bir araya getirmeyi hedefleyen BuluflmaNoktas› projesi, 13-19 A¤ustos tarihleri aras›nda Çanakkale’nin Büyük-

hüsun Köyü’nde hayata geçiyor. Gündüz-leri uygulamal› atölyelerle adeta bir “ya-rat›c›l›k üssü”ne çevirilecek köyün, gece-leri performanslar, konserler ve film gös-terimleriyle bir festival alan›na dönüflme-si amaçlanm›fl. Atölye çal›flmalar›na ka-t›lmak ve festival program›na dair malû-mat için adres: www.c-u-m-a.org…

4. Yeflil Yayla Festivali ve Kafkas Film GünleriDo¤u Karadeniz’in Kaçkar Da¤lar›, tarih 6-9 A¤ustos... 4. Yeflil Yayla Kül-tür, Sanat ve Çevre Festivali dört gün dört köye yay›lan gezi ve e¤lencele-riyle Karadeniz’e yolunu düflüreceklere kucak aç›yor. Rize’nin F›nd›kl›, Ar-deflen, Caml›hemflin, Pazar beldelerinde yürüyüfllerden köy gezmelerine,panel ve dinletilerden rafting ve konserlere, tulum-gayda buluflmas›ndanhoron atölyesine de¤in türlü etkinli¤i demli çay keyfiyle perçinleyecek. 9-13 A¤ustos aras›nda Artvin-Hopa’ya uzan›rsan›z, Kafkas Film Günleri’nikaç›rmaz, bölge ülkelerin sinemalar›ndan Türkiye’de son dönem yap›mla-ra dek kaliteli bir seçkiye tan›kl›k edebilirsiniz... (www.yaylafest.org)

Gönen Gençlik Buluflmas› - Yaz Kamp›22-30 A¤ustos’ta Bal›kesir’de düzenlenecek yaz kamp› Kardefl Türküler,Yaflar Kurt, Karmate, Mehmet Atl› ve Türk-‹fl Funk seçkisiyle DJ MuratMeriç’i konuk ediyor. Yönetmen ve oyuncular›yla filmleri, belgeselleriprogram›na katan buluflmada “Sonbahar”, “Takva”, “Baflka Semtin Ço-

cuklar›”, “Devrimci Gençlik Köprüsü”,“Yüz Bin Kifliydiler”, “Silikozis”, “Tuz-la” gösterimi olacak yap›mlar. Atölyeçal›flmalar› gani. Merkezine dünyameselelerini dert etmifl bir oda¤› yer-lefltiren kamp›n slogan› “Kriz kapitaliz-min, gelecek bizimdir!” Ayr›nt›lar sanaladreste: www.genclikbulusmasi09.net

4. Türkiye Jonglörlük FestivaliAntalya - Tekirova’daki Sundance Camp5-11 Ekim’de bir kez daha jonglörlükfestivaline evsahipli¤i yap›yor. Top, poi,labut, yoyo ve holalup gibi oyuncaklarla,her yafl ve her seviyeden jonglörle tan›fl-mak isteyenler, yurtd›fl›ndan ve yurtiçin-den modern sokak sanatç›lar›yla yap›lacak atölyelere, atefl gösterileri-ne merakl›lar Akdeniz’in tad›n› baflka türlü ç›karacak. Detayl› bilgi ve önkay›t için adres: www.j-fest.com

Canan fienol

Kaçkarlar’da rafting“Sonbahar”

Kardefl Türküler

Page 48: Roll 143. sayı
Page 49: Roll 143. sayı

Stüdyo müzisyenli¤inin ilk evrelerinin ‘60’l› y›llarda ya-fland›¤› söylenebilir. Özellikle Arap yayl› orkestralar›n-dan ve Kahire müzik ortam›ndan esinlenen yayl› grup-lar›, bu geliflimi çok net bir flekilde örnekler. Bir müzi-kal üslûp olarak arabeskin oluflumunda birkaç kema-n›n birlikte kullan›lmas›yla bafllay›p ajans mant›¤›ndaçal›flan yayl› gruplar›n›n geliflimine evrilen süreçte,‘70’ler, ‹stanbul’da ço¤u yerel müzik kökenlikemanc›lar›n orkestral icraya yöneldi¤i dönemolmufltur. (...) Özellikle ‹stanbul piyasas›nda alaturka yay-l› gruplar›n›n temelini atan isim olarak bilinenOrhan Gencebay, söz konusu döneme iliflkinolarak flunlar› söylemektedir: “Keman çalanarkadafllar›m›z›n yeteneklerini biliyorduk. (...)‹ki tane keman çalan bir araya gelemiyordu.Enstrümanistlerin ço¤u nota bilmiyordu. Y›llar-ca stüdyolar dershane gibi olmufltur adeta.”Piyasadaki talebin karfl›l›¤› olan toplu icrayadönük olarak oluflturulmufl yayl› gruplar›n›n ge-lifliminde, giderek sistemleflen, zamanla ayr›-flarak farkl› oluflumlara yer veren bir çizgi gö-rülür. Bu alan›n ilklerinden olan Ali ‹hsan K›-saç, Mustafa Sayan, ‹skender fiencemal, Mehmetfienyaylar, Y›lmaz fienyaylar gibi isimler ‘70’ler bo-yunca özellikle arabesk yap›mlarda yer alm›fl ve bu-gün müzik piyasas›nda faaliyet gösteren yayl› gruplar›-n›n temellerini atm›flt›r.Piyasadaki kay›tlarda yo¤un biçimde tercih edilen ve“A Tak›m›” olarak an›lan bu grubun yan›s›ra, “ikinci elpiyasas›” tabir edilen daha ucuz ifller için oluflturulanbir baflka gruba rastlamaktay›z. fienyaylar ismiyle defaaliyet gösteren bu ikinci grup, müzik piyasas›nda,di¤er grupla iliflkisini aç›klayan biçimde, B Tak›m› ola-

rak tan›nmaya bafllar. 1986-87 y›llar›na rastlayan buayr›flma, daha sonra birleflmeyle sonuçlan›r ve1998’de Kempa (Keman Pazarlama) yayl› grubu olu-flur. Kurucular› aras›nda Sait Büyükç›nar, ‹lyas Tetik,Yaflar Okyay, Ayhan fienyaylar, Sendur Güzelel, Öz-can Büyük, Özer Arkun, Adnan Karaduman gibi isim-lerin yer ald›¤› bu grup, ‘90’lar boyunca piyasadaki

en önemli yayl› grubu olma özelli¤ini korumufl ve sa-y›s›z kayda efllik etmifltir. Kempa, bir döneme damgas›n› vurmufl, piyasadakikay›tlar›n büyük bölümünde yer alm›fl bir yayl› gru-bu olmas›n›n yan›s›ra, kurumsallaflma anlam›ndada ilginç bir model sunuyordu. Ticarî bir flirket ola-rak kurulan Kempa, Türkiye müzik piyasas›nda olu-flan en özgün sivil meslekî kurumlardan biri olarakgörülebilir.(...) Kempa içindeki bir tak›m anlaflmazl›klar ve farkl›gruplar aras›ndaki rekabet sonucunda, 2000 y›l›nda,

a¤›rl›kla gençlerden oluflan Gündem Yayl› Grubu’nuntemelleri at›ld›. Bu grupta, Kempa’dan ayr›lan SaitBüyükç›nar, kardefli Sami Büyükç›nar, Yaflar Okyayve o¤lu Kadir Okyay, Reflat fienyaylar ve o¤lu Özcanfienyaylar’›n yer almas›, Romanlar›n geleneksel iliflkibiçimlerinin etkili olmay› sürdürdü¤ü özgün meslekîörgütlenmeleri anlam›nda dikkate de¤erdir. Yerel mü-

zisyenlikte oldu¤u gibi flehir ortam›nda da, ailemüzisyenli¤i grup olarak davranman›n gelenek-sel görünümü gibidir. Dolay›s›yla aile ve hem-flehrilik ba¤lar› meslekî planda da önem arzet-mektedir.(...) Beken’e göre, piyasa müzisyenlerinin yüz-de 35-40’›n› Adana kökenli Roman müzisyen-ler oluflturmaktad›r. Piyasa müzisyenlerine re-ferans oluflturan bir baflka müzikal merkez de‹zmir’dir. Bu durum, tesadüften öte, flehirlerinsahip oldu¤u müzikal gelenekle ilgilidir ve mü-zisyenlerin meslekî organizasyonlar›nda önemlibir rol oynamakta, bir nevi grup bilinci sa¤la-maktad›r. Örne¤in Kempa, kurulufl itibar›ylaa¤›rl›kl› olarak Adana kökenli müzisyenlerdenoluflurken, Gündem Yayl› Grubu’nda bu a¤›rl›k

‹zmir ve çevresine do¤ru kaym›flt›r.(...) 2000’li y›llar›n bafllar›ndan itibaren, M›s›r, Dubai,Lübnan, Suriye gibi Arap piyasalar›ndan birçok aran-jör ve müzik yönetmeni, kay›tlar›n›n bir k›sm›n› Türki-ye’de yapmaktayken, Aytaç Do¤an, ‹smail Tunçbilekgibi Türkiyeli müzisyenlerin Ortado¤u’nun çeflitli ülke-lerinde, özellikle de M›s›r’da, icrac› ve düzenlemeciolarak yapt›klar› kay›tlarla önemli bir talep oluflturduk-lar› söylenebilir.Özgür Akgül, Romanistanbul –fiehir, Müzik ve BirDönüflüm Öyküsü (Punto)

K›RaaTHane

Romanlar›n müzikle iliflkisini tarihsel bir ba¤lamda inceleyen “Romanistanbul” çal›flmas›, özellikle yak›n zamanlar›, plak-kaset-CD dönemlerini kay›t alt›na al›yor. Romanlarda belki en örgütlü kurumun, yayl› gruplar›n›n elli y›ll›k hikâyesini c›mb›zl›yoruz...

Adana’n›n Kempa’s›, ‹zmir’in Gündem’i

‹49

K›RaaTHane

ROLL K‹TAPLI⁄I

Ahmed Midhat Efendi Çingene (Sel)Ahmet Çi¤dem D’nin Halleri (‹letiflim)

Ahmet Tulgar Birbirimize (Everest)Alberto Manguel Kelimeler fiehri (YKY)

Almudena Grandes ‹nsan Co¤rafyas› Atlas› (Kanat)Aylin Ünal Giovanni Scognamillo –Aflk ve Korku (Hayalet Kitap)

Don DeLillo Beyaz Gürültü (Dost)Emrah Serbes Erken Kaybedenler (‹letiflim)

Giuseppe Fiori Antonio Gramsci –Bir Devrimcinin Yaflam› (‹letiflim)Hal Foster Gerçe¤in Geri Dönüflü –Yüzy›l›n Sonunda Avangard (Ayr›nt›)

John Maxwell Coetzee Kötü Bir Y›l›n Güncesi (Can)Jose Saramago Bilinmeyen Adan›n Öyküsü (‹fl Bankas› Kültür)

Julian Barnes Arthur ve George (Ayr›nt›)Kemal Safa Güntekin Kad›n Düflkünü –Memleket Roman› (‹letiflim)

Küçük ‹skender Underground Otopark (Sel)Mehmed Uzun Dengbejlerim (‹thaki)

Nicholas Thoburn Deleuze, Marx ve Politika (Otonom)Sasa Stanisic Asker Gramafonu Nas›l Tamir Eder? (Ayr›nt›)

Vladimir Makanin Underground ya da Ça¤›m›z›n Bir Kahraman› (Everest)Zygmunt Bauman Ak›flkan Aflk –‹nsan ‹liflkilerinin K›r›lganl›¤›na Dair (Versus)

Page 50: Roll 143. sayı

‹ngiliz dans müzi¤i y›ld›z›, üçüncü al-bümü “All Night Cinema”y› yay›nlad›.

“Overtones”a k›yasla bu albüm dahaflahsî, daha derinlikli konulara giriyor,baz› flark›lar da çok yüksek tempolu.Jack Allsopp: Tempoyla sözler asl›ndabirbirine ba¤l›. Yeni flark›lar›m›n ço¤u,beni bir flekilde etkilemifl ve etraflar›n-da bir hikâye kurdu¤um kiflilerle ilgili.Beni düflünmeye sevk eden konular.fiark›lardan biri bana epey kötülü¤üdokunan, ama bir türlü sevmekten devazgeçemedi¤im birini anlat›yor. ‹nsan-lar ne yaparsa yaps›n, hayat durmu-yor. Mesela, sürekli tekrarlanan ev içifliddete maruz kalan bir kad›n›n niçinkendisini döven adamla yaflamaya de-vam etti¤ini asla anlayamam›fl›md›r.Gerçeklik ço¤u zaman göründü¤ündençok daha karmafl›k. “Goth In The Dis-co” adl› flark›da d›fllanm›fl olman›n ne

anlama geldi¤ini anlat›yorum. D›fllan-m›fll›k benim hep ilgimi çekmifl bir du-rumdur, belki de hâlâ di¤er grup ve sa-natç›lar›n aras›nda kendimi öyle his-setti¤im içindir. Bir kez daha Jay Reynolds’la çal›flt›n;sana ne gibi katk›lar› oldu?Jay Reynolds’un dünyas› son derecerenkli; Pulp’la da, All Saints’le de, Gar-bage’la da çal›flt›... Müzi¤e bak›fl›ndakibu genifllik, bu çeflitlilik bana çok kat-k›da bulundu. ‘90’larda Steve Lillywhi-te ve Stephen Street’in asistanl›¤›n›yapm›fl, bu da onun kapasitesi hakk›n-da bir fikir veriyordur. Asl›nda, danceya da hiphop bana daha çekici geliyor,ama bu farkl›l›¤›m›z›n bir zenginlik ol-du¤unu düflünüyorum. Albümün ad› “All Night Cinema” nere-den geliyor?Albümdeki rüyalarla ilgili, daha do¤ru-su televizyon karfl›s›nda seyrederkenuyuklad›¤›n filmlerin zihnini nas›l etkile-di¤iyle ilgili bir flark›n›n ad›. Hiçbir fil-min asla yans›tamayaca¤› rüyalar...Bu ismi seçtikten sonra, internettearaflt›rd›m ve “All Night Cinemas” deyi-minin Güney Afrika’da yoksul çocukla-r›n sinemaya bedava girmesi uygula-mas›na dendi¤ini ö¤rendim. Sinemayagiriflte, çocuklar›n üzerlerindeki bütünsilahlar toplan›yor ve onlar› oyalamakiçin gece boyunca film gösteriliyormufl.Bu imge hofluma gitti; ayr›ca, genelolarak bütün tekinsiz fleyler geceleyinmeydana gelir; öyle de¤il mi? (Sound Of Violence, çev: Siren ‹demen)

Caz dozu yüksek folk-rock’un a¤›r temsilcisive Madonna’n›n enifltesi Joe Henry’nin 11.albümünün ad› “Blood From Stars”...

Albüm kapa¤›nda W. Eugene Smith’in birfoto¤raf›n› kullanmaya nas›l karar verdiniz?Eskiden beri Smith’in hayran›y›m. Baflka sa-nat yap›tlar›n› da uzun zamand›r müzi¤in biruzant›s› olarak kullan›yorum. Bir albüm ka-pa¤›n›n film afifli gibi ifllev görmesi gerekir,müzi¤in dahil olabilece¤i bir mekân önerme-lidir. Smith’in foto¤raf›nda bir hareket, duy-gusal bir elektrik var, karanl›k ve sanki kötüfleyler olacakm›fl gibi bir his b›rak›yor vebence müzikle de çok iyi örtüflüyor.Karanl›k temalar size yabanc› de¤il, ama“The Man I Keep Hid”, “This Is My Favouri-te Cage” gibi flark›lar sanki do¤rudan sizedair bir fleyler söylüyor...Ben genellikle d›flsal bir karakter üzerine ya-zar›m, kendimden pek katmam. ‹nsan ken-

disi hakk›nda yazam›yor. Ben denedim. Ayr›-ca o flark›lar sadece karanl›k de¤il, ayn› za-manda romantikler. Sadece sözlere tak›lma-mak lâz›m, genel olarak sesler de bir ruhdurumu, bir atmosfer yarat›yor. Hiç bilmedi-¤iniz bir dilde söylesem de flark›y›, yine demüzikte bir fleyler vard›r, flark›n›n meram›nadair bir fleyi size o müzik söyler. Malili büyüksanatç› Salif Keita’n›n prodüktörlü¤ünü ya-parken stüdyoda neredeyse gözlerimdenyafllar geliyordu. ‹ngilizce okumuyordu, amamüzi¤iyle, vokaliyle, sa¤lam bir duyguyu ileti-yordu.Albümde o¤lunuz Levon da sizinle çal›yor.Harika bir tecrübe. Daha önce de çalacakt›,ama olmad›. Sadece herhangi bir saksofon-cu arad›¤›mda de¤il, onun saksofonunu,onun sedas›n› arad›¤›mda sürece dahil ol-mas›n› arzu ettim.“Blood From Stars”dan sonra s›rada nelervar?‹ki prodüksiyon iflim var, çok heyecanl›y›m.Birkaç sene evvel altm›fll› yafllar›n› süren birtak›m müzisyenlerle çal›flm›flt›m, geçen se-ne de yetmifllerinde iki müzisyenle. fiimdide seksenlerinde iki müzisyenle çal›fl›yorum.Biri Mose Allison, kendisini yeniyetmeli¤im-den beri dinlerim. Di¤eri Harry Belafonte;müzikal oldu¤u kadar, kültürel olarak da sonderece mühim bir kiflilik. Ayr›ca, bir albümübitirmifl olmak da muhteflem bir fley, rahat-lat›c›, özgürlefltirici bir duygu veriyor insana. (Paste Magazine, çev: Merve Erol)

Elektronikan›n pîri, dokuzuncu albümü“Wait For Me”yi yay›nlad›...

Yeni albümünüzü tepeden t›rna¤a kendikendinize yapm›fls›n›z.Moby: “Hotel”i yaparken cilal› ve pürüzsüz,büyük bir mühendislik ifli ç›kt›. Fakat cilal›albümleri sevmedi¤imi anlad›m. Bu albüm-de tam tersini yapmak istedim. Evde, arka-dafllar›m› konuk sanatç› kontenjan›ndan ça-¤›rarak ve ö¤le yeme¤i haz›rlad›¤›m mutfaktezgâh›nda albümün çizimlerini yaparak al-çakgönüllü bir ifl ç›karmay› tercih ettim.Kapaktaki küçük yarat›k bir süredir sizin-leymifl, do¤ru mu?Uzun zaman önce bir plakç›da çal›fl›yordum,dükkândan ç›kan her torbaya bir fley çiz-mek gerekiyordu, ben de torbalara bu tipiçizmeye bafllam›flt›m.fian flöhret size neler getirdi?“Play”den sonra çok içmeye bafllad›m, birsürü uyuflturucu kullan›yordum, yanl›fl in-sanlarla ç›k›yordum. Utanç verici ama, o ilgihofluma gitmiflti. Hayat›m› müzik yaparakgeçirmek istedi¤imi biliyordum, ama k›rm›z›hal› ortamlar›na giren ve büyük stüdyolarda

albüm yapan anaak›ma dahil bir sanatç›m›yd›m, yoksa Sonic Youth’la turnelere ç›-k›p noise kay›tlar yapan biri mi?Tuhaf bir kariyeriniz oldu...Çok baflar›l› anlar oldu, sefil durumlara düfl-tü¤üm de oldu. Hâlâ konser verebiliyor ol-mam mucize. Baz› müzisyenler bir konserduyurusu yapt›klar›nda biletlerin tükenmesi-ni bekleyebilir, ama ben sadece birkaç kifli-nin gelip flöyle bir bak›nmas›n› bekliyorum.“Wait For Me”nin bafl›na neler gelir?Geçmiflte çok iyi oldu¤unu düflündü¤üm al-bümler ç›kartt›m, ama kimse be¤enmedi.Gayet vasat bulduklar›m ise büyük baflar›elde etti.Mesela?“Play”. fiimdi dinledi¤imde albümün ilk yar›-s›n› çok da sevmedi¤imi, sadece tuhaf, de-neysel ve akortsuz olan ve gerçek anlamdakimsenin dinlemedi¤ini düflündü¤üm ikinciyar›s›n› sevdi¤imi fark ediyorum.E¤er sizi aflk çocu¤u olarak dünyaya geti-recek iki sanatç› seçecek olsayd›n›z, kim-leri seçerdiniz?Marcel Duchamp ve Flannery O’Connor.Walkman’inizde en çok çalan flark›?Led Zeppelin’den “Going To California”.(Independent, UK Real, çev: Çi¤dem Öztürk)

Romantikkaranl›k

JOE HENRY

MOBY

JUST JACK

Sine-gece

Ali Farka Touré’nin o¤lu, ikinci albü-mü “Fondo”yla rüfltünü ispat ediyor...

Rolling Stone’a göre baban “tüm za-manlar›n en iyi 100 gitaristi”nden bi-riydi. fiöhreti seni nas›l etkilemiflti?Mali’yi o düzeyde temsil etmekten gu-rur duyard› babam, ama sonuçta o be-nim için büyük bir gitarist de¤il, bir ba-bayd› her fleyden önce. Onunla ilk de-fa Kuzey Afrika’ya gitti¤imizde flöhreti-ni idrak edebildim. O s›ralar gizlice gi-tar ö¤renmeye bafllam›flt›m, benimprofesyonel müzisyen olmam› pek ar-zu etmiyordu. Ama bu benim genlerim-de var zannediyo-rum. Sonra babamda durumu gördüve ilk albümümüberaber yapt›k za-ten.Sen kendi üslûbu-nu nas›l tarif eder-sin?Koroboro rock de-rim. Biz Kuzey Ma-li’de kendimize Ko-roboro deriz, Sonhrai dilinde siyah an-lam›na gelir. Müzi¤imde gelenekselMali müzi¤ini temel referans olarakal›yorum, sonra bolca rock’n’roll’la,hiphop, mbalax ve bangrayla, birazreggae’yle, biraz popla, hatta biraz sal-sayla harmanl›yorum ve ortaya VieuxFarka Touré ç›k›yor. Nas›l oluyor da Mali müzik aç›s›ndanbu kadar do¤urgan oluyor?

Mali’de 500’ün üzerinde yerel dil var-d›r ve hepsinin kendi kültürü, kendidans› mevcuttur. Bu da zengin bir mü-zik ortam› yarat›yor elbette. Bizim aileMali’nin kuzeyinden, Niafunke’den,oralarda pek çok Touareg de var. On-lar›n gitar çal›fllar› ve söyleyiflleri bam-baflkad›r, tam çöl müzi¤idir o. Bu gele-ne¤in büyük grubu Tinariwen de yak›ndostlar›m; inflallah beraber bir fleyleryapar›z. Babam hep flöyle derdi: “Blu-es’un nereden ç›kt›¤›n› görmek içinTourag’lerin ve benim nas›l çald›¤›m›zabakman yeterli.”Bugünlerde neler dinliyorsun?

Niyaz diye bir gru-bun albümü geçtimielime, çok be¤en-dim. Bir de Wilcodönüp duruyoripod’umda, harikagitarlar› var. Taj Ma-hal, Buddy Guy,John Lee Hooker gi-bi eski ustalar› herzaman dinliyorum.Bir de, kimilerine

komik geliyor ama, iki eski aflk›mdan,Phil Collins ve Bryan Adams’dan davazgeçemiyorum. “Summer Of ‘69”ne flahane bir flark›d›r!Mali müzi¤ine ilgi artt› m› sence?Bunda babam›n kufla¤›n›n, dünya tur-nelerinin de pay› var, ama zaten Malimüzi¤inin zenginli¤i yads›namaz. Birdünya servetinden bahsediyoruz...(Modern Guitars, DJ Scurio, çev: M.E.)

VIEUX FARKA TOURÉ

K›rm›z› hal›kaçk›n›

Blues’un kökleri

Page 51: Roll 143. sayı

78’lik kurt “A Stranger Here” albümüyle‘30’lar›n blues’lar›na döndü...

Hâlâ 45 saniyelik yodel (bir tür ritmikcountry nidas›) çekiyor musunuz “Mu-leskinner Blues”un sonunda?Bir gün akci¤er testi için hastanedeyim.Doktorlar bir makineye ba¤lad›lar ve ci-¤erlerde bir sorun oldu¤unu söylediler.“Peki, size göstereyim o zaman” dedim.Gözüm duvardaki saatte, yodel’ime bafl-lad›m ve san›r›m 45 saniyeyi tutturdum.‹ki genç doktorun tahri¤ini, akci¤er tes-tinden yeni ç›km›fl olmay› ve antrenman-s›z olmay›, saati suutu da eklersen, esa-sen tam bir dakika olarak not düflüyo-rum kay›tlar›ma. Birkaç sene sonra yo-lum yine hastaneye düfltü, bu sefer 70saniye tutturdum. O gün bugündür bafl-ka denemiflli¤im yok. Doktorlar bulgularagömüldüler, bir avuç m›z›kç›. Bir daha git-mem oraya. Albümde yer alan flark›lara nas›l kararverdiniz?Ben seçmedim. Plak flirketi önerdi. Bueski funky blues parçalar›n› okumam›n

güzel olaca¤›n› telâkki ettiler. ‹flin asl›,flark›lar›n yar›s›n› be¤enmiyorum bile.Çok iyi bir albüm olmas›n›n tek sebebi,efllikçilerimin birer dahi olmas›. Dersleri-ni iyi çal›flm›fllar. Parçalara hâkimdiler vedev bir jam yaparak golü att›k. Normaldejam yapmam, ama gitar› ilerletmenin ensa¤lam yolu da baflkalar›yla tak›lmakt›r.Davulda Jay Belrose, piyanoda Van DykeParks döktürdüler. Van Dyke’› yirmi seneevvelinden tan›r›m. Ayn› içki sofras›naçok oturmufllu¤umuz var. Bob Dylan için “o¤lum” dediniz mi?

Hiç demedim. Bas›n ona “Jack’in o¤lu”derdi. Yeni bir yetene¤in peydahland›¤›n›duyurman›n sevecen bir yolu oldu¤unudüflünmüfl olmal›lar. Gururum okflan›yor-du, çünkü bariz biçimde beni örnek al›-yordu. Sahnede bir numara çekiyordumve bir dakika sonra Bob utanmadan t›p-k›s›n› yap›yordu. Buna takanlar oldu. Ne-den müsamaha gösterdi¤ime kafalar›basm›yordu. Ama ondan hofllan›yordumve arkadafl›md›. Resmen de¤ilse de, ta-lebem say›l›rd›. Woody de bu flekilde ho-cal›k etti. ‘51’den itibaren dört sene Wo-ody’le tak›ld›m. Tonla hikâyesini dinle-dim, birlikte çald›k, gitara dair çok fleyö¤rendim ondan. ‹kinci Büyük Buhran döneminden geçer-ken Woody Guthrie ve sizin müzi¤inizbugüne ne kadar oturuyor?Cuk oturur. Bakal›m daha neler görece-¤iz... Daha bir sene öncesine kadar mil-let alkol ve uyuflturucu etkisi alt›nda flu-ursuz bir burjuva yaflant›s› sürüyordu. Da-ha daha daha ver! H›zl› araba ver, dörtçekerli iri arabalardan ver, t›pk› filmlerde-ki gibi... Tamamen aptallaflm›flt›k. Bu ç›l-g›nl›k düflüflü getirdi. Roma ‹mparatonlu-¤u’nun yükselifli ve düflüflü gibi. Maddeyükselir ve düfler: Yerçekimi kanunu.(LA Record, çeviren: fiahan Nuho¤lu)

RAMBLIN’ JACK ELLIOTT

Hollandal› özgür ruhlu punk rock’çular, 30. y›l› kazas›z belas›z atlatt›...

Otuz y›l› geride b›rakt›n›z, arkaya bak›ncane görüyorsunuz?Bir sürü fley. Hiçbir zaman tek bir sahne, so-und, ülke ya da bir insan toplulu¤uyla s›n›rla-mad›k kendimizi. Bazen bir dans grubuylaçal›flt›k, bazen de Etiyopya’n›n yolunu tuttuk.Otuz y›l uzun gelebilir, ama biz o süreyi, kim-li¤imizi korusak da, hep dönüflerek, de¤iflikprojelere giriflerek geçirdik.Kimli¤inizi nas›l tarif edersiniz?Aç›klamas› zor. fiark› yaparken hep s›f›rdanbafll›yoruz. Her seferinde yeni bir grupmufluzgibi hareket ediyoruz. Belki de bu kadar y›l

birlikte çalarak bir tarz oluflturduk, çünkühiçbirimiz çalmay› do¤ru ya da geleneksel bi-çimde ö¤renmedik. Oturup öyle mi oldu,böyle mi diye gitarlar›n üzerine kafa patlatm›-yoruz hiçbir zaman. Çalarken esinlendikleri-miz saksofon, thumb piyano ya da baz› elek-tronik enstrümanlar oluyor.Müzi¤inize uzak kültürlerin enstrümanlar›n›bünyenize katmad›n›z, ama tercüme etti-niz, diyebiliriz.Her zaman öyle oldu. Geleneksel Afrika mü-zi¤i yapmaya ya da bir Afrika enstrüman› çal-maya çal›flmak çok aptalca olurdu. Bir so-und’u yeniden üretmeyi hiçbir zaman iste-medik. Bizim yapt›¤›m›z gibi hofla giden fleyiyeniden yorumlamak çok daha iyi sonuç ve-riyor. Son turnede alt grubumuz Etiyopyal›y-d›. Birlikte tak›ld›k, birbirimizden etkilendik,ama o kadar güçlü kimliklerimiz vard› ki, bir-likte çalmaya bafllasak, ifl çok zor olacakt›.Bize, Afrikal›larla amma çok çal›yorsunuz, di-yenler oluyor, iflin asl› öyle de¤il. Di¤er mü-zisyenlerle bir araya gelmek muhteflem,ama sonra herkes kendi evinde kendi müzi-¤ini gelifltiriyor.The Ex, gitar, bateri ve vokalden müteflek-kil. Rock grubu yani.Rock mu? Kökenimiz punk-rock. O dönemmuhteflemdi, herkes istedi¤ini çalabiliyordu,bir müzik tarz›n›n ötesindeydi. Ama biz ora-da kalmad›k, ileri gittik. Almanya’da müzi¤i-miz için “anarkopunk” tabiri kullan›l›yor,ama bununla uzaktan yak›ndan alâkam›zyok. O tarife bak›p konsere gelenler muhte-melen büyük hayal k›r›kl›¤› yafl›yordur.Sözleriniz alttan alta politik bir içeri¤e desahip, ama önemli olan müzik galiba.Evet, aynen öyle. Müzi¤imiz de, herhangi birflark› sözü kadar isyankâr ya da ilham vericiolabilir. Çok politik sözler yazan, ama muha-fazakâr bir müzik yapan bir sürü grup geldigeçti. Bu vaaz vermek olur, müzik yapmakde¤il. Bizce hepsi el ele yürümeli.(Rockdelux, çeviren: Ç.Ö.)

THE EX

CORNERSHOP OMAR SOULEYMAN

Punk’›ndönüflümü

Kökümüz fanzinde Elektronik türküler‘90’lar›n Hint as›ll› ‹ngiliz indie-tekno grubu, yedi y›ll›k has-reti “Judy Sucks A Lemon For Breakfast”la bitirdi...

Yedi senedir ortalarda yoksunuz...Tjinder Singh: Yedi bizim u¤urlu rakam›m›zd›r, çünkü Hindis-tan kültüründe bir çemberin tamamland›¤›n› gösterir. Aç›kça-s›, do¤ru zaman› kolluyorduk, çünkü son yedi senedir müzikendüstrisi sadece beyazlar›n gitar müzi¤iyle ve r’n’b’yle mefl-guldü. Gruplar›n bütün haklar›n› flirketlere devrettikleri bir dö-nemde, hiçbir yere ba¤l› olmak istemedi¤imizi anlad›k. Bunlarzor zamanlar, ama biz de fanzin kültüründen geliyoruz, biz za-ten bu ifli hep onlar olmadan yapm›flt›k. Müzik gruplar›n›nkendilerine dikte edileni de¤il, gerçekten düflündükleri fleylerisöylemek gibi bir sorumlulu¤u vard›r.fiu s›ralar takip etti¤iniz isimler kimler?Ben hâlâ sadece plak al›yorum, yeni fleyleri de pek takip ede-

miyorum. Fleet Fo-xes’›, MGMT’yi be¤en-dim. Jeffrey Lewis gibidaha dengesiz fleyleriseviyorum ben.Bob Dylan klasi¤i“Mighty Quinn (QuinnThe Eskimo)”yu yo-rumlam›fls›n›z...Cesaret isteyen bir iflgibi görülebilir asl›n-da. Dylan versiyonumükemmeldir, Man-fred Mann versiyonuy-sa muhteflemdir. Vak-tiyle “Norwegian Wo-od”u yorumlam›flt›k,

her aç›dan gayet iyiydi. Bu cover’a da güvenim tam.“The Roll Off Characteristics (Of History In The Making)”de“savafl teknik bir lagalugad›r” derken ne kastediyorsunuz?Haberlerde yayg›n olarak görülen fleyi kastediyorum. Helikop-terlerin hedef gözetmesini, atefl açmas›n›, öldürmesini... Bun-lar› alacak paran›z ve kayna¤›n›z varsa bu aletleri kullan›rs›-n›z, bugün de olan bu. Ama meseleler hallolmazsa yeterli tek-nik ekipman›n olmad›¤› düflünülür ve insanlar devletin dahafazla helikoptere, silaha ihtiyac› oldu¤unu zanneder. Biraz mü-zik endüstrisine de benziyor; eldeki ifle yar›yorsa, yok olanakadar kullan›rlar. (Pulp Magazine, Glasswerk, çev: M.E.)

Yerçekimi kanunu

Suriyeli neo-geleneksel dü¤ün flark›c›s› Omar Souleyman, Sub-lime Frequencies’den ç›kan ikinci derlemesi “Dabke 2020”yleBjörk’ün bile DJ-setinde...

‹ngiltere’de ufak çapl›bir turneye ç›kt›n›z. ‹zle-yicilerde bir farkl›l›kgördünüz mü?‹ngiltere’de insanlar tekbafl›na dansediyor, be-nim memleketimdeyseel ele tutuflup danseder-ler. Müzik hayat›n›zda hepyer etti mi?Her zaman. 1990 y›l›n-da bir dü¤ünde flark›söylememi istediler, da-ha yedi yafl›ndayd›m, da-ha önce hiç uluorta flar-k› söylememifltim, ailemde müzi¤e bulaflmam› istemiyordu. Ama o dü¤ünden sonradaha pek çok dü¤ünde söyledim, 1994’te kendi grubumukurdum. ‹lk bafllarda geleneksel flark›lar› yorumluyorduk, son-ra kendi flark›lar›m›z› yazmaya bafllad›k. Kimseden etkilenme-meye, hep yeni, daha önce duyulmam›fl fleyler yapmaya ça-l›flt›k. Ben hiç okula gitmedim, befl yafl›mda bir kazada gözle-rimden yaraland›m. Müzik tamamen hayat›m› kaplayana ka-dar bir sürü ifle girip ç›kt›m. fiimdi benim taklitlerimden bolcavar etrafta.Bunca meflhur olman›z nas›l mümkün oldu?2000’de bir klip çektik ve Arap dünyas›na yay›ld›, öyle devametti. Benim okuyuflumda sözler anlafl›l›r ve insanlar› etkiler,mutlu flark›larda mutlu olurlar, hüzünlü flark›larda hüzün kap-lar içlerini. Sahnede de hiç hareket etmem, iflime bakar›m.Dü¤ünlerde ben sabit kal›r›m, etraf›mda halay çekerler.fiark›lar›n›zdaki klavye kullan›m› hemen dikkati çekiyor,sanki ‘80’lerden ç›km›fl, ama çok da fantastik...Be¤enmeyenler de var, yafll› kuflaklar›n çok küçük bir k›sm›.Ama gençler seviyor. Biz bütün kay›tlar›m›z› dü¤ünlerde yapa-r›z, ayr›ca stüdyoya girmeyiz. H›ristiyan, Kürt, Asuri, farket-mez. Dü¤ünün sonunda gelinle damada hat›ra niyetine birkopya hediye ederiz. Tabii bütün flark›larda dü¤ün sahipleri-nin ve yak›nlar›n›n isimleri geçer, yoksa ay›p olur, al›n›rlar.(The Quietus, çeviren: M.E.)

Page 52: Roll 143. sayı

JULIEN PLENTIIs... Skyscraper(Matador)Interpol’un esas o¤lan› Paul Banksen nihayet “alter ego”su Julian Plen-ti’ye kay›ts›z kalamad› ve hayranlar›yeni bir Interpol albümü beklerkensenelerdir gün›fl›¤›na ç›kmay› bekle-yen parçalar› “Julian Plenti Is…Skyscraper”da hayat buldu. Peki ne-reden ç›kt› bu Julian Plenti? Tam is-miyle Paul Julian Banks, takma ad›y-la ilk olarak 1996 y›l›nda gece kulüp-lerinde solo konserlerle boy göster-meye bafllar, ta ki 2001 y›l›nda In-terpol “Turn On The The BrightLights”› yay›nlay›p o y›l›n en iyi ilk al-bümlerinden birine imza atana dek.Böylece Julian Plenti bir müddet ikin-ci plana itilir... O zamandan beri de-yim yerindeyse uyuyan devi uyand›r-mayan Banks’in gün gelip özünedönmesini kutlayan ilk solo albümü“Julian Plenti Is... Skyscraper”› bilgi-sayardaki müzik program›na borçlu-yuz desek yanl›fl olmaz. Zira Banks,büyük bir heyecanla keflfetti¤ini söy-ledi¤i Logic Pro sayesinde de¤iflikenstrümanlar› ve sesleri bir arayagetirerek tek bafl›na müzik üretebil-me imkân› bulmufl. Asl›nda Julian Plenti, Banks’in tek al-

ter ego’su de¤il, bir di¤eri yine akl›naestikçe Mr. Hyde misali ortaya ç›kanve New York gece kulüplerinde gö-nüllü DJ’lik yapan DJ Fancypants.Kendisinin hiphop sevgisi malûm.Buna ‘80’li y›llar›n new wave, new ro-mantics t›n›lar› da eklenince, ortayaher telden çalan, ama garip flekildebütünlü¤ünü de koruyan bir albümç›km›fl. Julian Plenti imzal›, “Girl OnThe Sporting News”, “On The Espla-nad” “Fly As You Might” ve “FunThat We Have” gibi ço¤u akustik par-ça yeniden yap›land›r›larak zenginlefl-tirilmifl. Sözleri sadece birkaç dize-den oluflan, ancak insan› sar›p sar-malayan, neredeyse hipnotik“Skyscraper” ve “Madrid”in melan-kolik güzelli¤ine kap›lmamak elde de-¤il. Ratatat’tan gitarist Mike Stroud,Interpol’un bateristi Sam Fogarino veStiff Jesus’dan Striker Manley gibimüzisyen dostlar›n da katk›da bulun-du¤u albümün Interpol’un sound’unaen yak›n duran, hatta olas› bir Inter-pol albümüne cuk oturacak parças›“Games For Days”. Onun d›fl›nda,Banks’in sesi her zamankinden yu-muflak ve içli. Yaln›zca avaz avaztrompetleriyle marfl› and›ran “Un-wind” albümün genel havas›na uy-mayacak kadar nefleli bir parça, amaböylece Interpol’un bu ço¤u zaman

karamsar vokalinin bir baflka yüzünüdaha görüyor ve mutlu oluyoruz...Banks’in üç albümdür ustal›¤›n› ka-n›tlad›¤› söz yazarl›¤› burada da ken-dini gösteriyor, ancak Julian Plen-ti’nin, Interpol’ün kimi zaman öfke,ama ço¤u zaman karamsarl›k abide-si vokalinden daha olgun ve rahatbir kiflilik sergiledi¤ini söyleyelim.“Günlük hayat›n ac›lar›ndan nasibimiald›m, hayal k›r›kl›¤›na u¤rad›m” diyebafllayan “Only If You Run”›n di¤erk›tas›nda “buldu¤um bu yaln›z ada-y›fllar, bana bar›fl ve huzur veriyor”diyor Plenti. Son derece kiflisel vedeneysel bir albüm ortaya koyarkenne Interpol’ü sollamak ne de listeler-de bir numara olmak gibi bir kayg›s›var belli ki. Öte yandan, parçalar za-

man zaman deneysel olmas›na ra¤-men bir o kadar da tan›d›k geliyor, kibu da, kendinden emin ve ne yapt›-¤›n› bilen bir müzisyenle karfl› karfl›-ya oldu¤umuzu hat›rlat›yor bir kezdaha. Paul Banks, bir söyleflisinde,ilk Interpol albümünün baflar›s›ndanberi kendini büyük bask› alt›nda his-setti¤inden ve ayn› güzellikte, hattadaha bile iyi flark›lar yapmak u¤runagece uykular›n›n kaçt›¤›ndan, midebulant›lar› geçirdi¤inden bahsetmiflti.Bu tip tasalar›n gölgesinde kalma-dan ç›kar›ld›¤› için belki de, “JulianPlenti Is... Skyscraper” daha iddia-s›z, ama kesinlikle daha sönük de-¤il. Aksine, bu yarat›c› müzisyeninyeni bir Plenti albümü için büyükumutlar vaat ediyor. Deniz ‹pek

MIIKE SNOWMiike Snow

(Downtown)

PHOENIXWolfgang Amadeus Phoenix

(V2)Miike Snow, Christian Lars Karlsson, PontusWinnberg ve Andrew Wyatt’tan oluflan bir trio.‹simleri bizlere yabanc› gelse de, ilk ikisi Bloodshy& Avant olarak r’n’b dünyas›ndaki çok satm›fl pekçok albümün sahne arkas›nda yer alm›fllar. Örne-¤in Madonna, Kylie Minogue, Kelis, Sugababes,Jennifer Lopez ve Ms. Dynamite ifllerinde... Brit-ney Spears’›n “Toxic”inde de bu iki ‹sveçlinin par-ma¤› var. Amerikal› Andrew Wyatt ise SpankRock, Amanda Blank gibi isimleri bünyesinde top-layan Downtown Records için prodüktörlük yap›-

yor. ‹lk albümü “You Kingdom You”yu bu sene ç›-karan Fires Of Rome’un da solisti. fiöhret aç›s›n-dan daha “düflük” bir profil çiziyor yani –nas›l çiz-mesin, Bloodshy & Avant’›n hükümet taraf›ndanverilen ‹sveç Müzik ‹hracat Ödülü bile var. Üçlü-nün ahbapl›klar› çok daha eskiye dayansa da, bir-likte flark› yazmaya bafllamalar› 2007’ye rastl›yor.Kim olduklar›n› aç›k etmedikleri, MP3 da¤›tt›klar›serbest stil bir promosyon devresi, ilgi gören sing-le’lar derken, yaz bafl›nda ilk albüm yay›nlan›yor:“Miike Snow”.Guardian “A-Ha, Animal Collective ile bulufluyor”diye tan›mlam›fl müziklerini. Kabaca indie elektro,ama elinize gitar al›p çalabilirsiniz de bu sa¤lambesteleri. Çok satman›n hassas formüllerindenuzakta, mütevaz› denebilecek bir albüme imza at-m›fllar –easy listening deyimi bizzat kendileri içinyarat›lm›fl zannedersiniz. “‹kimizin de katili oldum/ Unutma kendi cenazene a¤lamay›” gibi depresifliriklerine ra¤men, müzikleri yaz s›ca¤›nda ferah-l›k yay›yor resmen, buzlu çay gibi içtikçe içesi ge-liyor insan›n. Bu ferahl›¤› bir miktar daha sürdür-mek isteyenlere bir baflka elektro rock grubuPhoenix’in son pla¤›n› tavsiye edebiliriz. “MiikeSnow” günefli bat›r›rken dinlenebilecek bir al-bümken, “Wolfgang Amadeus Phoenix” hava ka-rard›ktan sonra, bir diskoda sallanmaya bafllar-ken daha iyi gider. Phoenix’in geçmiflte de birlik-te çal›flt›¤› Cassius’dan Philippe Zdar eflli¤indekaydetti¤i albümden ilk flark› “Lisztomania”...

Ad›n› 19. yüzy›l›n Macar besteci ve piyanisti,zaman›n›n bir tür rock star’› olan Franz Liszt ve1975 tarihli ayn› adl› filmden alan c›v›l c›v›l bir par-ça bu. Albümün geri kalan›na da iyi referans olu-yor. “Love Like A Sunset Part I” ve ard›ndan gelen“Love Like A Sunset Part II”da krautrock gibi dahadeneysel sularda yüzseler de, albümün ak›fl› ayn›parlakl›kta devam ediyor zira... Bu gidiflat sonu-cunda da, neredeyse 15 yafl›na girecek Frans›zgrup, dördüncü albümüyle kariyerlerinin en iyi ifli-ne imza at›yor. Daft Punk, Air gibi isimlerle her da-im dirsek temaslar› vard›, onlar›n sayg›nl›¤›na ulafl-malar› için büyük bir ad›m “WolfgangAmadeus Phoenix”. ‹lker Aksoy

52‹

“Yere çak›lana kadar kanatlar›m›n oldu¤una ina-naca¤›m.” Bu inanç yetiyordu ona. Zaten hayatda yere çak›lana kadar yaflanan bir fleydi. Kahra-manlar için. Karfl›dan karfl›ya geçen ve KurtuluflPark›’na giren kahramanlar için. BARIfi BIÇAKÇI, Herkes Herkesle Dostmufl Gibi

‹nsan gövdesi yeni yeni canlan›yor ancak. Eski Yunan’da titrektitrek yan›p sönüyordu, sonra Platon’la Aristoteles öldürdüleronu, ‹sa ise kökünü kuruttu. Ama flimdi gerçekten gövde yenibafltan diriliyor, mezardan kalk›yor. Güzel bir fley olacak bu,insan gövdesinin yaflam›, güzel bir yaflam olacak.D.H. LAWRENCE, Lady Chatterley’in Sevgilisi

Miike Snow

Phoenix

Page 53: Roll 143. sayı
Page 54: Roll 143. sayı

Yoko Ono y›llar sonra Plastic OnoBand’e yeniden hayat veriyor. JohnLennon ile Beatles’›n da¤›lmas›ndanönce, 1969’da kurduklar› orkestra,George Harrison, Ringo Starr ve PhilSpector’dan Eric Clapton’a, sonra-dan Yes davulcusu olan Alan Whi-te’tan Who davulcusu Keith Moon’a,bir dizi efsanevî müzisyene ev sahip-li¤i yapm›flt› geçmiflte. Plastic OnoBand, ikisinin ortak ifllerine oldu¤ukadar, zaman zaman solo çal›flmala-r›na da efllik etmiflti. Duruma göre,Plastic Ono Nuclear Band, PlasticU.F.Ono Band ya da Frank Zappa’ylaçald›klar› zaman oldu¤u gibi PlasticOno Mothers gibi isimler de alm›flt›.Yoko Ono’nun 1973 tarihli “FeelingThe Space”den sonra ismini ilk kezkulland›¤› flimdiki grup ise, iki ekibinbir araya gelmesiyle olufluyor. Japon-ya’n›n ünü dünya çap›na yay›lan mü-zisyenlerinden Cornelius, ‘90’lar›nenteresan grubu Cibo Matto’nun Yu-ka Honda’s› (‹smi ‹talyanca “ç›lg›nyemek” demek olan grubun flark›lar›yemek ve aflk üzerineydi. Honda’n›nmüzisyen olmadan evvel yemek ya-

zarl›¤› yapm›fll›¤› da vard›), Yuko Ara-ki ve Hirotaka Shimmy Shimizu, al-bümün –bir aya¤› New York’taki–Japon avangart/pop müzisyenlerinioluflturuyorlar. Di¤er cephede Man-hattan’l› bir grup çalg›c› var: Ismaily(gitar, bas ve perküsyonda), Erik Fri-edlander (çelloda), Michael Leonhart(trompet ve vibrafonda), Daniel Car-ter (üflemelilerde) ve Indigo Street(gitarda). Bu büyük kadroyu çekip çe-virense, Ono ile Lennon’un o¤ullar›Sean Lennon. Kendisi albümün ya-p›mc›l›¤›n› da üstlenmifl. “Between My Head and The Sky”da-ki 15 flark› (hatta daha fazlas›) sade-ce alt› günde yaz›lm›fl –bir ö¤ledensonraya alt› flark› birden düfltü¤ügün de olmufl. Kay›t süreci de ben-zer bir h›zla –Sean’›n deyimiyle “f›rt›-na” gibi– tamamlanm›fl. En iyi lirik-ler, Yoko’nun serbest stil okudu¤uanlarda ç›km›fl... “Waiting For TheD Train”, albüme canh›rafl birrock’n’roll aç›l›fl› yap›yor. “The SunIs Down”, ‘70’li y›llardan minimalistbir avangart deneme gibi bafllay›pgünümüze savruluyor. Bu elektro de-

neysel hava, “Ask The Elephant”tada sürüyor. Piyano eflli¤inde cazmeltemi estiren “Memory Of Foots-teps”den sonra albümün en deney-sel ifllerinden “Moving Mountains”geliyor. Ono su fl›r›lt›lar›, kufl c›v›lt›la-r› eflli¤inde inliyor, inliyor inliyor...Jah Wobble’›n flahane dub’lar›yla ya-r›flan “Calling”den sonra Ono usûlübir folk flark›s› olan “Healing”i dinli-yoruz. Bir caz kulübünde icra edilenJapon pop’u “Hashire, Hashire”yi,

gene tam gaz bir rock’n roll parças›olan “Between My Head and TheSky” takip ediyor. Alt›n› çizerek belir-telim, Yoko Ono 1933 do¤umlu! ‹n-san bu derece zihnini aç›k tutmazsa,böyle de zinde kalamaz. Albüm, herçiçekten bal almas›n› da, bu zihinaç›kl›¤›na borçlu olsa gerek. Minima-list “Feel The Sand”i Vangelis parça-lar›n› hat›rlatan “Watching The Rain”izliyor. “Unun. To” ve “I’m GoingAway Smiling”, “Higa Noboru” genepiyanolar eflli¤inde, bazen Japoncalirikleriyle, tüyler ürperten parçalar.Kapan›fl› yapansa 21 saniyelik “I’mAlive”: “Bu benim ve hayattay›m.”Evet, y›llar geçtikçe Yoko Ono’nun“kitlelerin” gözündeki “Beatles’› da-¤›tan mefl’um kad›n” imaj› unutul-maya yüz tutuyor, sanat›na verilenönem gittikçe art›yor, son dönem re-miks albümleriyle listelere hiç olma-d›¤› kadar üst s›ralardan girmeyi bilebaflar›yor. Lennon bir zamanlar Yokoiçin “dünyan›n en ünlü tan›nmayansanatç›s›” demifl, “herkes ad›n› bili-yor, ama kimsenin gerçekten neyapt›¤›ndan haberi yok” –onca yafl›-na ra¤men onu böyle dipdiri, cap-canl› ve hak etti¤i ilgiyi görürken izli-yorsa içi rahat ediyordur herhalde.‹lker Aksoy

BILL CALLAHANSometimes I Wish We Were An Eagle(Drag City)Önce Smog’u parantez içine kapatan Bill Calla-han, çok geçmeden Smog defterini tamamen ka-patt› ve kendi ismini yazar oldu albümlerinin ka-paklar›na. Kapanan defterle yeni bir hikâyeye bafl-lamad›, düflünülenin aksine. Ayn› öykünün yeni birbölümünü dinliyoruz iki albümdür. Neredeyse birönceki kuflaktan say›labilecek flark›c›/flark›yazar›,geçen y›llar boyunca birikenleri yeni bir ruh haliyleanlat›yor. Smog serüveni boyunca, albümden al-büme, kendisinin depresyondan mizaha, tek piya-nodan sert rock’a, bir kad›ndan bambaflka bir ka-d›na, oradan belki yolun sonu olan yaln›zl›¤a geçi-fline flahit oldu¤umuz Bill Callahan, kendi ad› al-t›nda daha dengeli ve bir anlamda huzurlu gözükü-yor. K›saca “olgunluk” da denebilecek bu dinginhava, yeni albüm “Sometimes I Wish We Were AnEagle”›n hemen bafl›nda, “Jim Cain”de iffla olu-yor: Kapkaranl›ktan ayd›nl›¤a, sonra tekrar karanl›-¤a geçip s›radan fleylerin peflinde koflan, anlat-maya bafllad›¤› hikâyenin sonunu bilmeyen veolur da ifller kötü gider, geri dönmezse, yapt›¤› iyifleylerin hat›rlanmas›n› isteyen... Sonra gece kal-k›p hat›rat›n› kurcalamaya kalkan ve anlams›z fley-ler yazan adam olarak sahne al›yor “Eid Ma ClackShaw”’da. Ayn› minvalde, arkadafl›na onu ne ka-dar sevdi¤ini söyleyen de, eski iliflkilerini sorgula-y›p ordakileri yeni görmeye bafllad›¤›n› anlatan da,

eski tutkular› ve yumuflak hisleri için yalvaran dave en sonunda tanr›y›, inanc› bir kenara b›rak›pbir yalanda huzuru arayan da Bill Callahan, bazenkartal olmam›z› isteyen... Dokuz flark›l›k albümüntam ortas›na ise, gönül tellerini uzun uzun titretenbir serzeniflle “Too Many Birds” oturuyor: “Keflkebaflka bir kalp at›fl› için kendi kalbini durdurabil-seydin.” Bütününe nüfuz etmifl sorgulama, yitmeve yitirme, yaln›zl›k ve beki yafll›l›k gibi mevzularara¤men “Sometimes I Wish We Were An Eagle”huzurlu bir albüm. T›rnak içerisine al›nm›fl olgun-luk burda karfl›m›za ç›k›yor; Bill Callahan bu ka-

ranl›k ve mutsuz konular› gündelik konular gibi eleal›yor. Söyleyiflindeki sakinlik, herhangi bir telafl›ve endifleyi bertaraf ediyor. Bu havada elbettebestelerin ve düzenlemelerin etkisi büyük: Kendin-den emin ilerleyen bateri, gitar, piyano, keman,nefesliler sanki bir pazar akflamüstü bir arayagelmifller, çay›rda çimende tak›l›yorlar. Daha albü-mün kapa¤›ndan sizi saran güneflli bir k›r havas›,müzi¤ine beraberinde gelen. Bir süredir Calla-han’›n etraf›nda dolaflan ku¤ular, kartallar, çokfazla kufllar, atlar... Bu sefer geri dönmemek üze-re k›ra yerleflmifl gibi duruyor. Bu k›vam› tuttur-mak için masa bafl›nda iyi bir ekiple çal›flm›fl:Okkervil River ve Shearwater’›n kaptan› JonathanMeiburg, ayn› sulardan Brian Beattie, eskilerden90 Day Men ve taze gözdelerden St. Vincent’la eluzatan John Congleton. Kapak notlar›nda aç›kçayap›mc›larla kafas›n› bulan Bill Callahan, bir önce-ki, bu sefer balinal› albümde beraber çal›flt›¤› Ro-yal Trux neferi Neil Hagerty’le elde etti¤ine göre is-te¤idi¤ine çok daha yak›n duruyor. Farkl› kiflilerlebirçok albüm yapm›fl, hayat›ndan kimler gelmiflkimler geçmifl, arkas›ndan öncesinden ne gibiflark›lar b›rak›p bir sonraki kufla¤a el vermifl birflark›c›/flark›yazar›n›n yeni albümünün kolay kolay“en iyisi” oldu¤u söylenemez belki ama, bu riskede¤er. Nisan ay›ndan bu yana, neredeyse aral›k-s›z döndürdü¤ümüz bu albüm için son kan› birçokkifli için de ayn› olaca¤a benziyor: Dört ay veyadört y›l ve hatta k›rk y›l daha dönse belki CDbozulur, yenisini almak gerekir... Tolga Ya¤l›

54‹

Sevdi¤inizi öldürecek gibi olma duygusunu, onu kendi-nize, yaln›z kendinize saklama, bütün yasalara ra¤men,bütün ahlâkî bask›lara ra¤men onu alma, kaç›rma iste¤iniduydunuz mu? Hiç bu iste¤i duydunuz mu? der.Hiçbir zaman, dersiniz.Size bakar, tekrarlar: Ölüler ne tuhaf oluyor.MARGUERITA DURAS, Ölüm Hastal›¤›

Bir kentten geriye kalan, yar›yar›ya sarhofl bir flairin üzerindegezdirdi¤i kay›ts›z bak›fllard›r. AMIN MAALOUF, Semerkant

Ne var ki, toplumdan önce var olan bu özgürlüklerin siyasi iktidar taraf›ndan aç›klanmas›,özgürlüklerin bu iktidar taraf›ndan yap›ld›¤› anlam›na gelmez. ‹LHAN AKIN, Kamu Hukuku

YOKO ONO PLASTIC ONO BANDBetween My Head and The Sky

(Chimera Music)

Arka kapa¤›m›z için sözlük: Savm: Oruç • Efdal:‹yi • Fevt etmek: Yitirmek, elden ç›karmak •Zinhar: Sak›n • Kaza: Vaktinde tutulmayan oru-cun daha sonra yerine getirilmesi

Page 55: Roll 143. sayı

THE DODOSTime To Die(Frenchkiss)The Dodos’a iliflkin fikir sahibi olmak içinalbümlerini dinlemek ya da haklar›nda ya-z›lar okumak yerine, hemen bir video pay-lafl›m sitesine tünel kaz›n. Mesela “Redand Purple” ya da “Fools”un canl› perfor-manslar›ndan birini izleyin. Gitarist MericLong ve baterist Logan Kroeber’in enstrü-manlar›na olan hakimiyetlerine ve arala-r›ndaki yap›c› sihire dikkat edin. ‹kiliye vib-rafon ve ek perküsyonlarda destek verenKeaton Snyder ile beraber grubun sahne-de yaratt›¤› enerjiye tan›k olun. Akustikenstrümanlarla sahnede böyle flimfleklerçakt›ran, izleyicilere her seferinde al›fl›l-mad›k bir tecrübe garanti eden pek fazlagrup yok. The Dodos yak›n geçmifle kadar spot ›fl›k-lar›n›n alt›nda olmad›¤› için bu canl› per-formanslar›n infilak katsay›s›n› yükseltenunsurlardan biri de sürpriz faktörüydü.Ama art›k The Dodos gizli sakl› bir hazineolmaktan ç›kt›. Meric Long’un azimle tekbafl›na San Francisco kulüplerinde çal›p“Dodo Bird” isimli bir solo EP yay›nlad›¤›2005 senesinden beri köprünün alt›ndançok sular akt›. Long, ortak bir arkadafl va-s›tas›yla metal geçmiflinden gelme Kroe-ber’le tan›flt›. ‹kili davul ve akustik gitar›nbirbirlerinden sürekli rol çald›¤› dinamik vemodern folk flark›lar› yazmaya bafllad›.Önce “Beware Of The Maniacs” geldi,grup sonu gelmeyen turnelere ç›k›p üslûp-lar›n› test etti, biçemlerini cilalad›. Tama-m› yolda yaz›lan 2007 tarihli “Visiter” al-bümüyle de hak ettikleri ilgiye sonundamazhar oldular. Gitar›n›n tellerini usulcaçekerek The Dodos flark›lar›n› blues vecountry t›n›lar›na bulayan Long, ayn› gita-r›n tellerine zaman zaman h›rsla vurarakgruba punk bir tav›r kat›yor. Dinamizm iseKroeber’in davul setinin her noktas›n› kul-lanarak yaratt›¤› karmafl›k ritmler sayesin-de has›l oluyor. Göze çarpan baz› temelözellikler var The Dodos’un müzi¤inde.Öncelikle klasik flark› yap›lar›ndan kaç›n›-yorlar, öyle ki flark›lar› tahmin edilebilir birgidiflata oturdu¤u an hemen direksiyon k›-r›yorlar, bayatl›¤a mahal vermeden hum-mal› bir flekilde yeni bulufllar ar›yorlar. Da-has›, ne yaparlarsa yaps›nlar, yaratt›klar›seslerin misafirperver olmas›na özen gös-terip, ak›lda kal›c› melodiler ve çengelleryakalay›p flark›lar›ndaki popüler duyarl›l›-¤›n alt›n› çiziyorlar... “Visiter”, bahsetti¤imiz e¤ilimlerin s›rad›fl›sonuçlara ulaflt›¤› özel bir albümdü. Albü-mün ilk yar›s›ndaki kural tan›maz ama biryandan da o kadar do¤al tav›r, albümünikinci yar›s›ndaki endiflesiz ve köklere dö-nen gitar iflçili¤iyle birleflince geçen sene-nin kalburüstü uzunçalarlar›ndan biri orta-

ya ç›km›flt›. Yeni albüm “Time To Die”›nen güzel yan›, selefindeki tahmin edile-mez ve renkli samimiyeti yine ön planaç›karmas›. Bu unsur, ayn› zamanda albü-mün yumuflak karn›. Aç›l›fltaki “Small De-aths” ve “Longform”, riske girmeyen, sin-dirilebilirlik ve zorlay›c›l›k dozaj› profesyo-nelce ayarlanm›fl flark›lar. Arkalar›ndandizi müzi¤i ya da reklam cing›l› olabileceksevimlilikteki “Fables” geliyor. Kroeber,bu flark›lar›n ortalama tempolar› sebebiy-le davulda kendini yeterince gösteremesede, akustik gitar›n›n hudutlar›n› zorlayanLong’a iyi destek ç›k›yor. Kroeber’in atikperküsyon deneyleri albümün maniklikkontenjan›n› dolduran “This Is A Busi-ness” ve “Two Medicines” gibi flark›larasaklanm›fl. Sonlarda kat›ks›z blues iste-yene “Acorn Factory”, saykodelik folk ara-yana “A Time To Die” var. Tek tek hiçbirflark›ya çamur atmaya imkân yok. Hepsikendi içlerinde mant›kl› döngülerden ge-çen, The Dodos’a iliflkin halihaz›rda sev-di¤imiz unsurlar› ön plana ç›karan flark›-lar. Ama bu albümde bir fleyler eksik. “Vi-siter”›n çarp›c› enerjisi ve zahmetsiz efsu-nunun yerinde yeller esiyor. The Dodos,oyunu bu sefer sanki biraz garantici oyna-m›fl. The Shins, Fleet Foxes ve Band ofHorses gibi gruplar›n özgün halet-i ruhiye-lerinin ortaya ç›kmas›na yard›m eden pro-düktör Phil Ek ile çal›flm›fl The Dodos;kimya bu sefer maalesef tutmam›fl. PhilEk, The Dodos müzi¤inin alt›nda yatanbelirsizliklerden filizlenen güzellikler içinfazla steril kaçm›fl. “A Time To Die”, üstdüzey yetene¤e sahip bir gruptan vasat›nepey üstünde seyreden bir albüm. TheDodos bu albümle de sahnenin tozunuatacak, yeni hayranlar edinecektir, bun-dan eminiz. “A Time To Die”›n tek kusu-ru, tüm gruplar›n bafl etmekte zorland›¤›bir problem. Yi¤it At›lgan

‹55

MAJOR LAZERGuns Don’t Kill People... Lazers Do

(Downtown)Jamaikal› bir komando, 1984’te vuku bulan bir zombi savafl›n-da kollar›n› kaybeder. Amerikan ordusu taraf›ndan kendisine la-zer at›fl› yapabilen takma kollar tak›l›r ve Major Lazer ad›n› alanaskerimiz, roketli kay kay’› da yan›nda, zombiler, vampirler vemumyalar baflta olmak üzere türlü fleytanî güce karfl› savafl›n›günümüze kadar sürdürür. Bu iflin arkas›ndaki isimleri tan›ma-sak etmesek, bu Amerikan ordulu, lazer kollu senaryo da nere-den ç›kt› flimdi diye düflünüp iflkillenirdik –Yoko Ono, RonaldReagan’›n “Star Wars”una karfl› “Starpeace”i kaydetmiflti! Amagünümüzün en yarat›c› DJ’lerinden ikisi Jamaika’ya gider, mem-leketin en s›k› vokallerini bir araya getirir, “Guns Don’t Kill Pe-ople... Lazers Do” gibi hiç de fena olmayan bir albüm kaydeder-lerse, herhalde bir bildikleri olsa gerek diye düflünürüz. “MajorLazer” bir tür “Kill Bill” filmi gibiymifl dediklerine göre, öyle ol-sun bakal›m.Bu iki DJ, Wes “Diplo” Pentz ve Dave “Switch” Taylor. ‹lki Riofunk’›n› (funk carioca) Brazilya’dan Amerika’ya ithal eden DJ’ler-den, M.I.A.’n›n bir numaral› destekçisi. ‹kincisi fidget house’unmucitlerinden, Santigold’un, Tricky’nin birlikte çal›flt›¤› isim.M.I.A.’n›n ilk albümünün kay›tlar›nda tan›fl›yorlar. O zamandanbugüne de hem s›k› bir dostluk hem de ifl ortakl›¤› gelifltiriyor-lar. “Guns Don’t Kill People... Lazers Do”yu tasarlamaya baflla-d›klar›nda, ilk ifl vokalleri yazmas› için yanlar›na Santigold’u al-m›fllar. Arkadan Kingston’da dumanl› kulüplerde tak›l›p çal›fl-mak istedikleri müzisyenleri listelemifller: Busy Signal, Mr. Ve-gas, Vybz Kartel, Ward 21 ve T.O.K. gibi ekipler... Bob Marley’inTuff Gong stüdyolar›nda kaydedilen albüm, Amanda Blank, Ni-cole ve Natalie Albino kardefllerin grubu Nina Sky gibi –cismen–Jamaika merkezli olmayan baflka isimlere de kap›s›n› sonunakadar açm›fl.“Guns Don’t Kill People... Lazers Do”, bir çeflit yeni bafllayanlariçin reggae kitab› gibi de okunabilir. Türün özellikle dancehall gi-bi pek çok alt koluyla flört halinde albüm. Bu parçalar› birbirineba¤layansa “Hold The Line”, “When You Hear The Bassline” yada “Lazer Theme” gibi parçalarda iyice öne ç›kan bas gitar olu-yor –“theme”deki bas cümlesi Black Flag’den ödünç al›nm›fl.Kanye West parçalar›n› hat›rlatan “Keep It Goin’ Louder”la par-tiler, “Mary Jane” han›m k›z›m›zla böyle bir seyahatin olmazsaolmaz› marihuna ve bol bol seks de albümde yer buluyor. Eins-tein ile Amanda Blank’in mikrofon arkas›na geçti¤i minimalistelektro “What U Like”da Einstein “kötü adamlar taraf›ndan dü-zülmek ister misin?” diye do¤rudan soruyor Blank’e, cevap,“kesinlikle evet”. Geçen sene Bug’›n albümü “London Zoo” vard› elimizin alt›nda,bu sene “Guns Don’t Kill People... Lazers Do”. Kingston klüple-rinin havas›n› koklamak ve dans etmek için birebir. ‹lker Aksoy

Ne cami ne de k›flla Kendi duvar›ma ifledim ben, O da m› suç yani? Abdestsizim ikisinin aras›nda Sa¤›m solum sobe!..CAN YÜCEL

Gönül K›v›lc›m “Edebiyat›n Büyüsü”bafll›kl› bir edebiyat atölyesi düzenliyor.Atölyeye kat›lmak isteyenler [email protected] adresine mesajgönderebilir, ayr›ca flu siteden ayr›nt›l›bilgi alabilirler: www.gonulkivilcim.com

sen tuttun: “Do¤al ak›fl›na b›rakal›m aflk›”dedinve aflk b›rakt› seni do¤all›kla.MEHMET YAfiIN

Gövde sürekli yafllan›r, ölüme haz›rlan›r.Bu noktada hiçbir zaman kuram› ertelemeöneremez. Ölüm ve zaman daima biryard›mlaflma içindedir. Zaman yavafltanal›rken, ölüm çarçabuk bitirir iflini. JOHN BERGER, Ve Yüzlerimiz, Kalbim,Foto¤raflar Kadar K›sa Ömürlü

“YARIM EKMEKARASI BAL-MUZ YAPILIR”(Kuledibi’nde birbüfede duyuru)

Sana güçlü bir zay›fl›¤›m var. YILDIZ T‹LBE

Page 56: Roll 143. sayı

http://vids.myspace.com/

Dinleyici istekleri

Arama motoru

Rubies Room Without a Key(Kaliforniyal› iki k›zdan ev yap›m› jazzy disko)www.myspace.com/rubies

Soap & Skin Marche Funebre(Avusturyal› Anja Plaschg’tan a¤›r ve deneysel na¤meler)www.myspace.com/soapandskin

Patterson Hood Walking Around Sense(Drive-By Truckers’›n adam›ndan Neil Young stilinde lovesong)www.myspace.com/pattersonhood

Franz Nicolay Jeff Penalty(“Major General”den dibine kadar punk, çingene ve kabare)www.myspace.com/franznicolay

Wilco You Never Know(Grubun yeni “develi” albümünden)www.myspace.com/wilco

Imperial Leisure The Art Of Saying Nothing(Londra’dan ska punk rüzgar›)www.myspace.com/imperialleisure

Tinariwen Lulla (Çöl rock’çular›n›n yeni albümünden)http://www.myspace.com/tinariwen

Mika We Are Golden (Calvin Harris Radio Edit)(Mika’n›n ayn› adl› yeni albümünden)http://hypem.com

The Rumble Strips London(Mark Ronson’un prodüktörlü¤ünde yeni albümden)www.myspace.com/rumblestripsuk

Handsome Hank Video Killed The Radio Star (Buggles gitmifl bluegrass gelmifl)http://hypem.com

1. Michael Jackson The Essential2. Florence + The Machine Lungs3. Black Eyed Peas The E.N.D.4. Paolo Nutini Sunny Side Up5. A-Ha Foot Of The Mountain6. Lady GaGa The Fame7. La Roux La Roux8. Michael Jackson The Motown Years9. Kasabian West Ryder Pauper Lunatic...10. Noisettes Wild Young Hearts

1. Demi Lovato Here We Go Again2. Daughtry Leave This Town3. Maxwell BLACKsummers’night4. “Now 13” (Various Artists)5. “Hannah Montana 3” (Soundtrack)6. Black Eyed Peas The E.N.D.7. Jordin Sparks Battlefield8. Taylor Swift Fearless9. Lady GaGa The Fame10. Zac Brown Band The Foundation

‹NG‹LTERE albüm

1. Charlie Winston Hobo2. Black Eyed Peas The E.N.D.3. Grégoire Toi + moi4. Seal Soul5. Melody Gardot My One and Only Thrill6. Florent Pagny C’est comme ça7. Coeur de Pirate Coeur de Pirate8. Melody Gardot Worrisome Heart9. “Mozart l’opera rock” (Various artists)10. Moby Wait For Me

ROLL D‹SKO OTUZ

O N B E fi fi A R K I

Aylin Asl›m ‹çtim ‹çtimBarry Goldberg Shady HotelCem Karaca Derviflan Tamirci Ç›ra¤›Dezoriental Desert BluesThe Dodos FoolsGogol Bordello Tribal ConnectionJust Jack Lo and BeholdJohn Bilezikjian Bekledim de gelmedinK›r›ka Dokumac› ÖrümcekKurtulufl ‹stanbul Sokaklar›Léo Ferré Le chienPeter Doherty Broken Love SongSantana Europa (Earth’s Cry, Heaven’s Smile)Sinead O’Connor ChiquititaY›ld›z Tilbe Ben Bir Karar Verdim

O N B E fi A L B Ü M

Arctic Monkeys HumbugBajar Nêz Be (Yaklafl)Caetano Veloso Zii e ZieDead Weather HorehoundDuman I & IIFaith No More King For A Day... Fool For A LifetimeFlorence & The Machine LungsGaraj Tepeden T›rna¤aGayda ‹stanbul Gayda ‹stanbulThe Gossip Music For MenJohn Zorn O'oMiles Davis Ascenseur pour l’échafaudReverend and The Makers A French Kiss In The ChaosTiger Lillies SinDerellaTinariwen Imidiwan: Companions

Beatles Yellow SubmarineCem Karaca Mor PerflembeClap Your Hands Say Yeah Blue Turning GreyColdplay YellowCyndi Lauper True Colors‹brahim Tatl›ses Mavi MaviMadonna True BlueMichael Jackson Black or WhiteNina Simone Black Is the Color of My True Love's HairOutkast Pink and BluePearl Jam BlackPrince Purple RainRolling Stones Paint It BlackJoni Mitchell BlueYeni Türkü Yeflilmiflik

ABD albüm

FRANSA albüm

fiARKI DE⁄‹L TAR‹H!Moody Blues Nights In White SatinGrubun ‘67 tarihli albümü “Days of Future Passed”den... Albümde 7 dakikaolarak yer alan flark› 3 ve 4 dakikal›k iki k›sa versiyonuyla ‘67 ve ‘72’de listeler-de yükseldi. ‹spanyolcas› (“Noches de Seda”), bizzat grup taraf›ndan seslendi-rildi. “Casino”, “En el aire”, “Böse Zellen”, “Stealth”, “Deuce Bigalow: Euro-pean Gigolo”, “American Dreamz” filmlerinde çal›nd›. Eric Burdon and War,Gerry & The Pacemakers, Dalida, Alain Bashung, Giorgio Moroder, Elkie Bro-oks, Sandra, Nancy Sinatra, Mario Frangoulis, Diane di Stasio, Damien Saez,Midnight Movies, God is an Astronaut taraf›ndan cover’land›. Shadows,Franck Pourcel, James Last orkestralar›nca enstrümantal kaydedildi. G. Hughes,C. Smith & J. Frusciante versiyonu “Stealth” filminde çal›nd›... “Nights in Whi-te Satin”, Amerika’da kurulu “rock lunapark›”ndaki korku trenine ismini verdi.

DÖRT KERE DÖRT iki plakç› + iki bar

RENKL‹ fiARKILAR

ZERO / Kad›köy1. The Mars Volta Octahedron

2. Moby Wait For Me3. Marilyn Manson

The High End Of Low4. Simple Minds Graffiti Soul

GROOVE / Teflvikiye1. The Maccabees Wall Of Arms

2. Bat For Lashes Two Suns3. Keziah Jones Nigerian Wood

4. Lhasa Lhasa

ARAF / Beyo¤lu1. Boogie BalaganBiomekanicamel

2. Firewater Electric City3. No Blues Rollin’ Maryam

4. Tülay German Ne pleure pas

KARGA / Beyo¤lu1. Nine Inch Nails Sin

2. Ben Harper and Relentless 7Fly One Time

3. Dave Matthews Band Squirm4. Jim Morrison Awake

The Urban Voodoo MachineThe Urban Voodoo Machine - Always Out

MetricHelp I'm Alive in Buenos Aires

Bombay Bicycle Club Always Like This

Elvis Costello"(I DON'T WANT TO GO TO) CHELSEA"

Lila DownsLILA DOWNS - OJO DE CULEBRA

The Dead WeatherThe Dead Weather - Treat Me Like Your Mother

Jamie TJamie-T - Sticks 'N' Stones

Nina HagenNina Hagen My Way

Manfred Mannmanfred mann - do wah diddy diddy

Moby Moby 'Shot In The Back Of The Head' Video by David Lynch

Page 57: Roll 143. sayı

‹kinci ihtimal neydi grup ismi ola-rak?Kaan: Bir sürü ihtimal vard›. fiimdiunutuldu gitti.Batuhan: O bahse hiç girmeyelim.Hardcore isimler vard›, içlerinde enyumufla¤› Duman’d›. (gülüyor) Ari: Hepsi ayn› kap›ya ç›k›yordu, okadar›n› söyleyelim. (gülüyor) NR1’e gitmenizin sebebi MuratAkad m›yd›? Onunla muhabbetinizeskiye mi dayan›yor?Kaan: Hay›r. Demolar› yapt›ktansonra Nino Varon’un önerisiyle Mu-rat Akad’a gittik. Nino abi bizdençok umutluydu, demolar› çok be-¤endi ve Murat’a dinletti. fiansl›y-d›k, kap› kap› plak flirketlerini do-laflmam›za gerek kalmad›. Teomanve Athena da NR1’deydi. MuratAkad’›n aç›k fikirli bir insan olaca¤›-n› zaten tahmin ediyorduk.Nino Varon’la nas›l bir iliflkiniz var?Kaan: Annemin ve babam›n Büyü-kada’dan çocukluk arkadafl›. Resimyapar, yelken yapar, sanatç› ruhlubir insand›r. Acayip muhabbetli birabimizdir. ‹ki cümlesinden biri espri-dir, bir inceliktir. Jenerasyon olarakBeatles döneminin insanlar›. Müzi-¤e rock’la bafllam›fllar. Nino abi hertür müzikte prodüktörlük yapt›. ‹llârock’tan de¤il, iyi müzikten anlayanbiri. Seattle’da yapt›¤›m›z ilk kay›tla-r› hep ona dinletirdim.Ari: Nino abi benim babamla da ço-cukluk arkadafl›d›r, rahmetli efli deannemin iyi arkadafl›yd›. Kaan: Ari ve benim annelerimiz dearkadaflt›. Ayn› okulda okuduk.Ama ben Ari’yle 17 yafl›ndan sonramüzik sayesinde samimi oldum. Ari: Müzik olmasa zaten seninle

hayatta arkadafll›k etmezdim. (gü-lüyor) Seattle’daki Mad Madame kayd›“La La La”n›n yer ald›¤› “Today’sSpecial” toplamas›ndaki di¤ergruplar› takip edebildin mi? ‹çlerin-de bir yerlere gelebilmifl bir grupvar m› sizden baflka?Kaan: O albümü dinledi¤imde uzunyaflayacak bir grup ç›kaca¤›n› tah-min etmedim. “La La La”y› Seatt-le’da yerel radyoda çald›klar›n› ha-t›rl›yorum. ‹ki akustik gitarla, iptidaîbir kay›tt›, ama albümde dinlenecektek flark› oydu galiba.Nino Varon, “Eski Köprünün Alt›n-da” albümünü be¤endi mi?Kaan: Stüdyoya da gelmiflti, hatta“Köprüalt›”n› dinledi¤i zaman elin-deki bozuk paralar› yere f›rlatt›, “ol-maz böyle fley” diye ba¤›rd›. Çoksevmiflti. NR1’e götürdü¤ünüz demolarda nevard›?Kaan: Ari’nin evinde, elektronik or-tamda, davullar› bilgisayarda yaza-rak kaydedilmifl befl-alt› flark›m›zvard›. “Yaln›zl›k Paylafl›lmaz”, “Dö-nek”, “Da¤lar Ba¤lar”, “Bebek”...Bir de “Elleri Ellerime”. fiimdi tersköfle oldu de¤il mi? (gülüyor) Sonalbümdeki “Elleri Ellerime”, çokbeklemifl, y›llanm›fl bir flark›d›r. Niye bu kadar bekledi?Kaan: ‹lk demo hali, küçük birdrum machine’de yaz›lm›flt›. Entere-sand›, dum t›m t›m dum t›m t›m birhavas› vard›, Beck’in “Odelay”dekiparçalar›n› and›r›yordu. Canl›da ohavay› bir türlü oturtamad›k. Cen-giz’le y›llar sonra bafl›na oturduk,eline süpürgeleri al›nca, hemen ko-nuyu süpürdü. (gülüyor) Yeni al-

bümdeki “Senden Daha Güzel” ve“Bu Aflk Beni Yorar” da eskidir.“Tövbe” birinciyle ikinci albüm ara-s›nda ç›km›flt›. “Of” da bizle sekizsenedir seyahat eden bir parça. ‹lk demoda “Köprüalt›” yok muy-du? Onu ne zaman yapt›n?Kaan: O albümdeki di¤er parçalargibi Amerika’dayken yapm›flt›m. Na-karat› Amerika’da bitmiflti, sonrasözleri burada tamamlad›m. Eski Galata köprüsünü mü düflün-müfltün?Kaan: Evet, iflin içinde o da var.Oradaki atmosferi fazla yaflama-d›m, yafllar o zaman baya¤› gençtiçünkü. Kemanc›’da, flurda burda bi-ra içmiflli¤imiz var, ama köprüalt›çocu¤uyuz diyemeyiz, oran›n kültü-rüne tam dahil de¤ildik. Ari: Benim çocukken bal›k tutmufl-lu¤um bile var, eski köprünün alt›n-da! (gülüyor) Kaan: Köprü yand›ktan sonra Ke-manc› S›raselviler’de tekrar aç›ld›-¤›nda ilk çalanlardan biriyiz MadMadame olarak. Sal›-pazar çalard›k. Demin Cengiz senin farkl› vokalanlay›fl›ndan söz etti. fiark› söyle-meye nas›l bafllad›n?Kaan: 16-17 yafl›mdan önce hiçflark› söylemedim ben. O yafllardabir gruba dahil oldu¤umda, bir müd-det bas gitar, sonra gitar çald›m.Solistlik hissiyat›m yoktu. Hiçbir za-man flark›lar flak›may› düflünme-dim. Bugün bile hiçbir ortamda gita-r› elime al›p flark› söylemem. Ara-m›zda flark› bakarken söylerim,ama keyfe gelip de, hadi içiyoruz,hep beraber flark› söylüyoruz de-mem. Sahilde flark› söyleme mode-li bende hiç olmad›. Sahilde saba-

ha kadar birileriyle gitar çalabilirim,ama flark› söylemem.Halbuki seni dinleyen do¤ufltanflark›c›ym›fls›n san›r. Peki ne olduda mikrofonu önünde buldun?Kaan: “La La La”y› yapt›¤›m›z Ya-kup (Trana) liseden arkadafl›md›.Fly diye grubumuz vard›. Ben bas,Ari de gitar çal›yordu. Bir akflam Or-taköy’de Bahane’de bira mira içer-ken, kafalar belli bir noktaya gelin-ce, bir anda sahnede Tesla filançal›p söylemeye bafllad›k. Bar sahi-bi “gelin, burada ç›k›n” dedi. Bunun bir bafl› olmal›. Evde kendikendine söylemiyor muydun?Kaan: 16 yafl›mdayken, odamdasöylemiflimdir. Dandik stüdyolardada, aram›zda bir solist yoksa, mik-rofona geçmiflimdir herhalde. Evdebizimkilere flark› söyledi¤imi hiç bil-mem. D›fladönük insanlardan biriolmad›m. Müzik özel bir fley olarakodada benimle kald›. Okulda falan?Kaan: Yok yok, öyle koro, tiyatro fa-lan, o kollar› hiç kullanmad›k. Ari: Bizim okuldaki müzik hocas› busesi fark etse Kaan’› kap›dan ko-vard› zaten. Batuhan: Lisede olay flüttü. ‹yi flütçalan iyi flark›c› olur zannedilirdi. Kaan: Y›llar›m›z› blokflüte verdik.(gülüyor) ‹lk ne zaman gitar›n oldu?Kaan: 14-15 yafl›mda art›k rockdinlemeye bafllam›flt›m. Evde dede-min acayip küçük bir mandolini var-d›, evde d›n d›n d›n d›n yap›yordum,herhalde biraz uzatt›m ki, babambir gün gelirken Elvis gitar alm›fl. Bi-len abilerle ufak ufak çalmaya bafl-lad›m. Sonra kaliteli bir Yamahaakustik ald›m. Sonra da 18 yafl›m-da Amerika’da yaflayan halamdansiyah-beyaz sol Fender Strat iste-dim, herhalde sadeli¤i hofluma git-miflti, yirmi seneyi geçti, hâlâ o gi-tarla çal›yorum.O y›llara geri döndü¤ünde bugünküdurumuna bak›p flafl›r›yor musun?Kaan: Daha dün gibi geliyor bakt›-¤›m zaman. Dolu dolu geçti. Kendi-mize çizdi¤imiz yol tuttu. Bugün çoksevenimiz var, ama patlayaca¤›z,ünlü olaca¤›z diye ç›kmad›k yola.Yavafl yavafl yol ald›k, bu bize yettide artt› bile. fiöhret ikinci plandakal›yor. Esas yo¤urt müzik, geri ka-lan› kayma¤›. Fanlardan gördü¤ü-müz sevgi inan›lmaz. Gözlerindenokuyorsun, insan› çok flafl›rt›yor.Mesela “Dibine Kadar” klibindekilergerçek fanlar. Otobüslerle götürdükonlar›. Kilyos’ta, tafl oca¤›nda çek-tik klibi. Konser gibiydi, birebir çal›psöyledik. Yeni albüme geçmeden önce Ame-rika an›lar›n›z› dinleyelim. ‹kisiMemphis’teki Beale Street Festi-vali olmak üzere, 2008’deAmerika’da befl konser verdiniz.Kaan: Memphis’teki festivalde her

‹57

ORTAKÖY’DE KAFALAR BELL‹ B‹R NOKTAYA GEL‹NCE, B‹R ANDA TESLA FALAN SÖYLEMEYEBAfiLADIK. BAR SAH‹B‹ “GEL‹N, BURADA SAHNEYE ÇIKIN” DED‹. fiARKICILIK ÖYLE BAfiLADI.

bafl

tara

f› ‹

08’

de

DAVULUN SES‹Duman albüm ve konserlerinden aflina oldu¤umuz CengizBaysal, art›k grubun tam zamanl› davulcusu. Bilgi Üniver-sitesi’nde dersler veren Baysal’›n “Y›ld›zlar›n Üstünde” ve“Candy and Milkshake” adlar›nda iki albümü bulunuyor.Di¤er “dördüncü” Alen Konako¤lu ise, flu s›ralar davulu-nu, haz›rl›klar›n› sürdürdü¤ü kendi albümü için dövüyor.

Page 58: Roll 143. sayı

sene bir ülkeyi onurland›r›yorlarm›fl,o sene de Türkiye’yi seçmifller. Or-ganizasyonun içindeki insanlar bizitercih etmifl. Üç günlük büyük birfestivaldi. Haz›r bu adamlar› getir-miflken iki kere çald›ral›m dediler.Seyirciler aras›nda bizi tan›yan hiçyoktu, Türklerin say›s› sekizi-onugeçmiyordu. Amerikal›lar ikinci par-çadan itibaren sahneye yaklaflmayabafllad›lar, baya¤› kalabal›k oldu.Ertesi gün Memphis’in d›fl›nda birgitar shop’a gittik, orada çal›flançocuk me¤er bizi seyretmifl, yan›m›-za geldi, çok net bir biçimde “I’mfan” dedi. Ne çabuk! (gülüyor) Neler çald›n›z?Kaan: “Koklayacakt›m”la girdik,“Köprüalt›”, “Laz›m”, “Seni Kendi-me Saklad›m”, “Öyle Yürekten” fa-lan çald›k. Asl›nda Memphis’te sizi seyret-mek isterdik. Çünkü buradaki kon-serlerde Kaan art›k neredeyse hiçflark› söylemiyor. Her fleyi seyirci-ye b›rak›yor. Kaan: (gülüyor) Son konserlere birgel. Söylüyorum. Yeni parçalar› söy-lemesi keyifli oluyor. Memphis’te baflka neler yapt›n›z?Festivaldeki di¤er gruplar› seyretti-niz mi?Kaan: Santana’ya uzun uzun bak-t›k, Lou Reed’i, Black Crowes’u,Jerry Lee Lewis’i seyrettik. Çad›rsahnesinde Memphis’in eski blu-es’cular›na tak›ld›k. Backstage’debizim yan oday› Aretha Franklin kul-lan›yordu, kraliçe gibi geldi geçti.Filmlerde gördü¤ümüz atmosferi bi-rebir yaflad›k. Konserler Mississip-pi’nin kenar›na kurulu bir parktayd›.Jeff Buckley’nin bo¤uldu¤u yeri her-

kes birbirine gösteriyordu, biz degörmüfl olduk. Martin LutherKing’in öldürüldü¤ü binay› gezecek-tik, vaktimiz olmad›... Biz konukgrup oldu¤umuz için, “Sun Studi-o’da kay›t yapmak isterseniz, buy-run” dediler. Elvis Presley’in,Johnny Cash’in stüdyosu. Çok bü-yük de¤il, ama müthifl bir yer. El-vis’in söyledi¤i mikrofon orada du-ruyor, müze gibi... Bütün aletler es-ki. Orada eski stil live bir kay›t al-d›k, “Sor Bana Piflman m›y›m”› çal-d›k. Rüya gibiydi. “Duman l” ve “Duman ll”yi ‹rlan-da’da, Grouse Lodge stüdyosunda

kaydettiniz. Nereden icap etti? Kaan: Yurtd›fl›nda, eskiden berirock çal›n›p kaydedilen, bu kültürleyo¤rulmufl bir ortam düflünüyorduk.Bir sürü stüdyo ihtimali aras›ndabunu çok sevdik. Dublin’e bir bu-çuk saat uzakl›kta bir da¤bafl›. Yol-da otlayan inekleri görüyorsun, ka-y›t yaparken pencerenin önündenatlar geçiyor. ‘70’lerde, ‘80’lerderevaçta olan, büyük rock gruplar›n›ngirdi¤i devasa bir stüdyo. Sahibi, butip stüdyolar›n art›k tek tek kapan-d›¤›n› söyledi. Ari: Orada 65 gün geçirdik. fiato gi-bi, flömineli mömineli, gotik bir çift-lik evinde kald›k.U2’nun otelini gördünüz mü Dub-lin’de?Kaan: fiehrin ortas›nda koca birotel. Otele bizim stüdyonun sahibi-nin eflinin babas› da ortak. Tam

aristokrat tipler. Bizim stüdyonunsahibi Paddy Dunning ayn› zaman-da Dublin’de büyük bir stüdyokompleksinin sahibi, ayr›ca bir kon-ser salonu var, bir nevi rock mafya-s›. (gülüyor) Çok tatl› bir insand›.Batuhan: U2 ile o kadar samimilerki, bir partide Bono’ya “ne berbatalbüm bu” diye giydirmifller...Paddy’nin ayr›ca bir okulu var, sesteknisyeni yetifltiriyor. Bizim albümükaydeden çocuk da o okuldan ç›k-mayd›. Paddy’nin kar›s› Claire o ka-dar tatl› bir kad›nd› ki, sabahlarakadar partilere tak›l›yor, ama ö¤leyeme¤imizi kendi elleriyle önümüze

getiriyordu. Kaan: Hepsi bizi çok sevdi ve müzi-¤e de bir flekilde girdiler. Batuhan: Özellikle miksleri eviniçinde yüksek sesle dinlemeye bafl-lad›¤›m›z zaman, odalardaki herkesyan›m›za gelip çok be¤endi¤ini söy-lüyordu. Ari: Paddy, “Elleri Ellerime”ye takt›.Gidiyor, geliyor, “allahaflk›na, flunubir daha koyun” diyor. Batuhan: Biz oradayken stüdyoyaLoyd Grossman diye bir adam›ngrubu geldi. Prodüktörü 75 yafl›nda,Geoffrey Haslam ad›nda eski birkurt. Velvet Underground’un,MC5’›n efsanevî albümlerinin pro-düktörlü¤ünü yapm›fl bir adam.“Sarhofl”ta kendinden geçti, dans-lara filan bafllad›. Tutturdu, flunu ‹n-gilizce yap›n diye... Bu Loyd Grossman kimmifl?

Kaan: Asl›nda aflç›ym›fl. Kendi bul-du¤u bir sosla tan›n›yor. Gençli¤in-de müzik yapm›fl, bu sos iflindençok zengin olunca, paray› bast›r›pflimdi albüm yapmak istiyor. Yan›n-daki tipler de, ‘80’lerde punk yap-m›fl akranlar›. Melodik punk tarz›flark›lar çal›fl›yorlard›. Lloyd gitar ça-l›yordu, Morrissey havalar›nda Va-lery isminde bir de solist vard›. Busolist Guinness ailesindenmifl, ken-dini müzi¤e vermifl, ailenin yüz ka-ras› diye anlat›l›yordu. (gülüyor)Batuhan: Ses teknisyenimiz JamesDurkin, Rock’n Coke’a s›rf bizi gör-mek için geldi. Onunla çok iyi an-

laflt›k. Canl› kay›t istedi¤imizi, ger-çek zamanl› çalmay› sevdi¤imizisöyledik, hemen eski stil, herkesinayn› anda çalaca¤› bir ortam haz›r-lad› bize. Kaan: James ikinci hafta yavafl ya-vafl Türkçeyi sökmeye bafllad›... Nekonuflursak a¤z›m›za bak›yor, elin-de k⤛t-kalemle Türkçe sözcükleriyaz›yor, bize “tamam” filan diye ce-vap veriyor... Vokal kay›tlar› yap›l›r-ken yürüme sesimi, sigara-içki içmesesimi de kaydetmifl. “Dibine Ka-dar’›n önüne flu sesleri de koyal›m”dedi, boflver dedik, fazla tiyatro ol-mas›n! Asl›nda bu albümdeki flark›lardaepey tiyatro havas› var. “Sor BanaPiflman m›y›m” sanki bir müzikal-den f›rlam›fl gibi... Bollywood hava-s›nda bir klip bile çekilebilir!Kaan: ‹lk yola ç›kt›¤›m›zda düz rock

58‹

KR‹Z OLMASAYDI DA MEMLEKET GÜLLÜK GÜL‹STANLIK DE⁄‹LD‹. GEL‹R Efi‹TS‹ZL‹⁄‹NE BAKINCA, KÖKTEN HALLED‹LMES‹ GEREKEN B‹R SORUN OLDU⁄U GÖRÜLÜYOR.

MICHAEL JACKSON’A SELAMDuman, bu seneki Rock’n Coke’taMichael Jackson’dan “Billie Jean”ide seslendirdi.

Page 59: Roll 143. sayı

bir parçayd›, sonra stüdyoda orala-ra kadar gitti. Parçan›n bize verdi¤ihavayla, aram›zda espriler yapmayabafllad›k: Sanki elimizde mumlar,flark›y› dansederek söylüyoruz. Bi-raz Azeri durumlar› ya da çayda ç›ragibi. (gülüyor)Ari: Cengiz’in sepeti de¤iflik ritmler-le dolu. Onlardan bir avuç at›nca,bütün grup oradan yürüyor...Kaan: “‹yi de Bana Ne” de entere-san bir hava bence. Bafl›ndaki odada dada dada dada bap bap bö-lümleri, bana çok absürd geliyor.Askere gitmeden önce kafamda dö-nüp duruyordu. Askerdeyken flunuunutmayay›m, gelifltireyim diye ken-di kendime çal›yordum. BölükteNakfli ad›nda Roman bir kemanc›-m›z vard›. Kendi tabiriyle, “bala ba-la bala bala bap bap” bölümlerinekeman›yla öyle bir kat›ld› ki, iyiceacayip noktalara gitti flark›. Sözler nas›l olufltu?Kaan: Sosyal içerikli bir fleyler yaza-y›m istedim. “Alt›nlar›m›z› çald›lar /Topraklar›m›z› verdiler / Ülkeyi çok-tan satt›lar / ‹yi de bana ne...” So-nunu punk’a ba¤lad›k. Bazen stüd-yoda manyakl›k yapal›m diyoruz,sonra o manyakl›klar öylece kal›yor.(gülüyor) Ama zaten punk isteyenbir flark›, sözleri itibariyle. Ülke ça-p›nda bir h›rs›zl›k durumu yok muyani? IMF, Dünya Bankas› olsun,politikac›lar›n götürdükleri olsun, za-ten kim götürmüyor ki, herkes birfleyler götürüyor. “‹yi de bana ne”derken, herkesin sorumluluk sahibiolmas› gerekti¤ine dair bir ters dol-mufl var. fiark›da “hiç düflünmeden kardefli-ni bo¤azlayanlar”dan da bahsedi-yorsun.Kaan: Kürt sorununa bak›nca, kar-defl kardefli bo¤azlam›yor mu? He-pimiz ayn› gemideyiz, ama gemi ba-t›yor... Mesela son dönemdekiTRT’nin Kürt televizyonu iyi bir hare-ket. Milletin birbirini bo¤azlamas›n›kökten halledemez, göstermelik ka-l›r, ama baflka konular halledilirse,belki o zaman o televizyonun keyfi-ni ç›karabilirler. Çoktan olmas› gere-kirdi, yine de bir ilerlemedir. Kaçsene oldu ki Ahmet Kaya olay› olal›,flimdi fikirler bir anda de¤ifliverdi...“Rezil”e ne diyorsun? O flark› niyebafl›n›za bu kadar ifl açt›?Kaan: Onu da sen söyle. (gülüyor)Anlafl›lamad›k. Onun cevab› “DibineKadar”›n ilk k›talar›nda sakl›. (Yaz-d›m çizdim hayal ettim / Sazla söz-den ibarettim / Arkam› döndümemanet ettim / Anlayamad›n ya.)“Rezil”, yazarken gayet normal birflark› gibi geldi. Dinle ve inançladalga geçti¤imi söylüyorlar, ama öy-le bir hissiyatla asla yaklaflmad›¤›miçin bu olacaklar› tahmin edemez-dim. “Lem yelid” sözcü¤ünün ‹hlassuresindeki bir ayette geçti¤ini her-kes biliyor. fiark›da, dinî simgeleri

kullanarak kendine ç›kar sa¤layan-lar› protesto etti¤imi de herkes bili-yor olmal› bence. Anlamazl›ktan m›geliyorlar acaba? Sadece o sat›r›mail’lerle ve cep telefonlar›yla in-sanlar birbirine yolluyor. O sat›r› gö-renler, flark›n›n gerisini de öyle sa-n›yor. Halbuki parçada bu iflin felse-fesiyle, inançla alâkal› bir fley yok.Sosyal bir yaraya de¤iniyor, dini is-tismar edenlerden bahsediyor. Kut-sall›kla ba¤daflt›rmaya gerek yok.Dinî duygular› istismar edenleri za-ten karfl›ma al›yorum, benim laf›monlara. Sizin dindar hayranlar›n›z da var.Mesela konserlerinizde türbanl›lar›da görüyoruz.Kaan: Tabii ki olacak. Müzi¤imiziinsanlar›, kültürleri birlefltirmek içinyap›yoruz. Trabzon’dan bir din ho-cas› geçen gün menejerimizi ara-m›fl. Çünkü o malûm mesajlar onada gitmifl. Adam merak edip albü-mü dinlemifl. ‹nsanlar›n nas›l bukadar yanl›fl anlayabildiklerini anla-yamam›fl.Ari: Ayeti de¤ifltirdi¤imiz söyleniyor,halbuki de¤ifltirmedik, sadece ikikelime kulland›k.Din istismar›n›n Türkiye için temel

bir tehlike oldu¤unu mu düflünü-yorsunuz?Kaan: Türkiye tarihinin her döne-minde süregelen bir durum, amabu son dönemlerde daha fazlalaflt›-¤›n› düflündü¤üm için bu flark›y›yazd›m. En basit örne¤i Deniz Fene-ri olay›, de¤il mi? Asl›nda en temelmeselenin ekonomi oldu¤unu düflü-nüyorum. Eskisinden çok daha faz-la aç insan var bu ülkede. Toplumbence delirme noktas›nda. Herkeskrizden bahsediyor, evet ama, krizolmasayd› da memleket güllük gü-listanl›k de¤ildi. Gelir eflitsizli¤inebak›nca, kökten halledilmesi gere-ken bir sorun oldu¤u görülüyor. Kamuflaj ve Nicoa isminde ikirap’çi “Duman Diss” diye bir flark›yaz›p internete koymufl. Sizi pro-testo ediyorlar. Kaan: Dinlemedik, bilmiyorum. Böy-le sanatsal yoldan protesto edilsin,karfl›l›kl› at›fl›ls›n, bay›l›r›z. Ayn› rap’çilerin “Üflüyorum MuhsinReis”, “Türkan Saylan Diss” gibiparçalar› da var.Kaan: Tamam, mesaj al›nd›. (gülü-yor)(Parçay› beraber dinliyoruz... Söz-lerde suçlama niyetine Darwin,Marx, siyonizm, masonluk, içki,uyuflturucu, sulu kan, fleytan, ate-izm gibi bir sürü laf geçiyor.)Kaan: ‹lham vermifliz. Sonuçta on-lar da müzikle, sanatla u¤rafl›yorlar,kelimeleri k›v›rmak da bir hüner is-

ter. Sanatç› ruhlu çocuklar, demekki ilham› böyle alm›fllar. Hiç de¤ilsebelden afla¤› vurmuyorlar.Batuhan: Daha ne yaps›nlar ya?Sahneye sarhofl ç›kmay› neden bukadar olay haline getirmifller aca-ba?Kaan: Sonuçta orada konser vere-bilecek kadar kendimizdeyiz. Kendi-ni kaybettiren sarhoflluk da vard›r,ayakta bile duramazs›n, sanat›n› ic-ra etmen zorlafl›r. Biz çok güzeldengeliyoruz. ‹çmeyene zorla içirdi-¤imiz yok... Rap’te çok söz yazmakgerekti¤i için bofl bulduklar› her ye-re bu konuyu da s›k›flt›rm›fllar her-halde. Asl›nda kendileri de yeri gel-di¤inde rak›-bal›k yap›yorlard›r belki.(gülüyor) Herhalde bu rap’çi kar-defllerimiz de en az bizim kadar buülkeyi seven çocuklard›r. Ama birflekilde farkl› taraflarday›z. ‹dil Biret konserindeki olaylara ba-k›p “bizim de bafl›m›za gelebilir”diye düflündünüz mü?Kaan: Geldi zaten. Antalya’ya kon-sere gidecektik, baz› dernekler ken-di aralar›nda örgütlenmifller, “gel-mesinler” demifller. Demokratikaç›dan her çeflit protestoya aç›k ol-mak lâz›m. Neticede Antalya’ya git-

tik, çok güzel bir konser oldu, flark›-lar› hep bir a¤›zdan söyledik. “Rezil”i konserlerde çalmaya çeki-niyor musunuz art›k?Kaan: Birçok konserde çald›k, amaAntalya’da çalmad›k mesela. Kar-fl›ndaki seni anlayamam›flsa, onudaha da kudurtman›n âlemi yok. Birolaym›fl gibi kullan›p daha da üstü-ne gidelim diye düflünmeyiz. “Re-zil”, di¤er parçalar›m›z gibi bir par-ça. Çok da keyif alarak çal›yoruz,içinde davul solosu var, uzun bir gi-tar solosu var. Sizi bu flark›dan dolay› özür dile-meye zorlasalar?Kaan: Hay›r, ben yanl›fl ve kötü birfley yapt›¤›ma inanm›yorum ki. Ülkede ciddi bir dindarlar ve laiklerçat›flmas› olufltu. Bir taraf nas›l“ya Allah” diyorsa, di¤erleri de ay-n› tonlamayla “ya Atatürk” diyebi-liyor.Kaan: Sunî bir flekilde yarat›lm›flkutuplar bunlar. Bunu görelim, uyu-mayal›m diyoruz flark›lar›m›zla...“Ya darbe ya fleriat” gibi gösterili-yor foto¤raf. Bunun baflka bir yoluyokmufl gibi lanse edildi¤i için, in-sanlar çabuk gaza gelip çok uç nok-talara gidiyorlar her iki tarafta da. Batuhan: Gaza bu kadar kolay gel-menin sebebi, iflsizlik sorununa ta-mamen boflverilmesi. Rekor düzey-de iflsizlik var, bu kadar insan ney-le ilgilenecek? Ya o tarafa geçecek,ya bu tarafa. Cebinde paran yok ve

sokaktas›n. Cengiz: ‹letiflim kopuklu¤u son had-dinde. “Rezil”in bahsetti¤i problem-den en fazla ma¤dur olanlar dindarinsanlar. En fazla istismar edilenlerde onlar. Asl›nda bu flark›, bir aç›-dan bakarsan›z, dindar insanlar›nyan›nda duran bir flark›. ‹nternette Arapça sitelerde de is-minize rastlad›k.Kaan: “Rezil” yüzünden, öyle mi?Hay›r, Arap ülkelerinde de sizi se-venler var, sitelerde klipleriniz gös-teriliyor.Kaan: Ben de “Rezil” yüzünden bü-tün Arap yar›madas› üstümüze geli-yor zannettim. (gülüyor) Zaten ben-ce bu flark›dan onlar hiç al›nmaz.Çünkü Arapça anadilleri. Bizim içinArapça uzak ve o yüzden de kutsalkabul ediliyor. Sevdi¤iniz Arap sanatç›lar var m›?Kaan: Fransa’daki Araplardan kuru-lu Orchestre National de Barbès’iCengiz dinletti. Acayip bir enerji...Keflke Arap ülkelerinden ça¤›rsalarda gitsek, müzi¤imiz onlara çok ya-k›n gelir. M›s›rl› Ahmet’i al›r, gideriz.Aç›khava’da bir kere M›s›rl› Ah-met’le çald›k, acayip kopufllar oldu. Alaçat› Babylon’da da ‹lhan Erfla-

hin’le çalm›flt›n›z.Kaan: New York’a gitti¤imizde onunbar› Nublu’ya da u¤ram›flt›k. Gitar-lar arabadayd›, ald›k, takt›k aletleri.45 dakika tek bir parçaya kapt›rd›k.Çok güzel bir elektrik ç›kt›. Sonrabizimle ayn› dönem ‹lhan Alaçat›’daçalaca¤› için, beraber tak›lmam›zkonufluldu. Provas›z, s›f›rdan girdik.“Bu Akflam” o akflam nas›l regga-e’ye döndü?Kaan: Daha önce baflka konserler-de de reggae boyutuna çekiyordukflark›y›. ‹lhan’la daha genifl bir aç›-l›m yapt›k. Cengiz: O parçan›n esas hissiyat›shuffle’d›r. Eski püskü bir blues ba-r›nda çal›yormufluz gibi Chicagoshuffle odakl›d›r. Kaan: fiark›y› kaydettikten sonra,s›rf keyfimize Stewart Copeland sti-linde tak›l›p alternatif bir versiyonyapm›flt›k. Bilinçalt›m›za oradan ifl-lemifl olabilir.Cengiz: Evet, ska-funk gibiydi.Ska-punk m›, ska-funk m›?Kaan: Punk demedi, funk dedi.Punk demez o. (gülüyor)Ari: P’leri söyleyemez. (gülüyor)Yeni albümdeki flark›lardan hangi-si reggae’ye uyar?Kaan: Asl›nda yap›lsa hepsi uyar. Bir Duman reggae tribute albümyap›lsa nas›l olur?Kaan: Onu da biz yapal›m. (gülü-yor)Peki Duman arabesk tribute?

‹59‹59

ÜLKE ÇAPINDA B‹R HIRSIZLIK DURUMU YOK MU YAN‹? HERKES B‹R fiEYLER GÖTÜRÜYOR.“‹Y‹ DE BANA NE” DERKEN, HERKES‹N SORUMLULU⁄UNA DA‹R B‹R TERS DOLMUfi VAR.

Page 60: Roll 143. sayı

Kaan: O da uyar. Olmuflken, A yüzüarabesk, B yüzü reggae tribute ol-sun. (gülüyor)fiark›lar›n›z› sizinkinden farkl› tarz-larda yorumlayanlar var m›?Kaan: Birkaç sene evvel “Bu Ak-flam”› rap yapm›fllard›.Bir kad›n flark›c›dan Duman flark›-s› dinlediniz mi hiç?Batuhan: Göcek’te bir barda bir ab-ladan dinledim, “Bebek”i söylüyor-du, çok da güzel söylüyordu. Bulutsuzluk Özlemi’nin 20. y›l kon-serinde Nejat Yavaflo¤ullar› sizionore etti, “Duman flark›lar›ndamânâ ve ruh var” dedi. Kaan: Sa¤olsun, güzel günlerdi,stüdyoya da gittik, “Uçtu Uçtu”yuprova ettik beraber. Gençli¤imizdenkalan parçalardand›, “Uçtu Uçtu”bir türlü uçmad› beynimizden. (gü-lüyor)Duman flark›lar› temelde çok basitflark›lar, ama içlerinde o kadar in-

ce ayr›nt›lar var ki, her dinleyiflteyeni bir oyuncak keflfediyor insan.Kaan: Kendimize haz›rlad›¤›m›z kü-çük tuzaklar›m›z var, tak›ld›¤›m›z ba-z› nüanslar oluyor, onlar sonradandinleyici taraf›ndan da alg›lanabili-yor. Mesela “Rezil”in davul track’i,bir kez çal›nan›n bir daha çal›nma-d›¤› bir caz track’i. Cengiz: Rock’ta parçalar kendinitekrar eden ritmik yap›larla götürü-lür. Ama “Rezil”de, ritmin aksanlar›-n› çalan, ama devaml› emprovizebir flekilde o aksanlar etraf›nda dö-nen bir ritmik hat var. Kendini tek-rar etmese de parçan›n iskeletinibelirtiyor devaml›. Bu caz fikrinienerji olarak rock stiline uyarlay›pestetik olarak güzel bir fley ç›karabi-lir miyiz diye düflündük.Kaan: “Dibine Kadar”›n ikinci k›tas›-n› “anlayamad›n ya” diye bitirmemgerekiyor, ama tek nefeste bütünk›tay› söyleyince, o kelimenin ç›ka-

cak nefesi kalmad›. Sadece bir ne-fes verip rahatlama sesi aynen kal-d›. Normalde canl› kay›tta flark›lar›grupla beraber söylerim, ama esasvokalleri sonradan kaydederim. Bualbümde canl› kay›ttan da vokallerb›rakt›k. Mesela “Elleri Ellerime”bafltan afla¤› öyle. Nida tipi sesleride orijinalden b›rakt›k. “Elleri Ellerime”de mutlak sessiz-likler var.Kaan: ‹rlanda’da Paddy dinlerken“ne oldu, parça bitti mi” diye flafl›r›-yordu, sonradan en sevdi¤i parça ooldu. ‹lk demomuzda da drum mac-hine’in üstündeki bir zille parçay›pfsssst diye sessizli¤e b›rak›yor-duk. Canl›da süpürge kurtard› bizi.Cengiz: F›rça çal›m› caz davulcusu-nun yapt›¤› bir fleydir, o stili kullan-d›k. Bazen ipe sapa gelmez fikirlerdeniyoruz, ses dengesi olarak par-çaya oturuyorsa kullan›yoruz.Kaan: Nakaratlara çok dikkat ediyo-

ruz. Nakarat, parçan›n en can al›c›noktas›d›r. Dönen, tekrarlanan birtemad›r, flark›n›n patlama an›d›r.Cengiz: Bu teze tek ters düflen par-ça “Yalan”. Ama bir kontrast yarat-t›¤› için yine parl›yor. Aç›larak de¤il,kapanarak parl›yor. A’s› türkü gibiyüksekten okunan, nakaratta “eonun ad›na da yalan derler” derkenkapanan bir parça. Senin gitarda hiç yapmad›¤›n fley-ler yapt›¤›n oldu mu bu albümde?Batuhan: “Tövbe” ve “Kümbela”n›nsolosu tamamen do¤açlama... Ken-di gitar tonumun d›fl›na çok az ç›k›-yorum. ‹lk albümden beri ayn› se-tup’› kullan›yorum, ayn› gitar, ayn›Peavey ampli. Stüdyoya, sahnedekulland›¤›m gitarla giriyorum. ‘72 y›-l›na ait bir Fender Telecaster, be-nim elime ‘93’te geldi...Cengiz’e soral›m: Biz seni cazc› bi-liyoruz. Rock seni ne kadar ilgilen-diriyor?Cengiz: Müzi¤e bafllang›c›m klasikrock’tur, Deep Purple, Rainbow... Kaan: Türkiye’de nedense DeepPurple’c›l›k yay›lm›flt›r. Ben LedZeppelin’ciyim: Onlarda Arap müzi¤ide var, eski blues da... Cengiz: Cazc›l›k, çald›¤›n›z enstrü-man›n do¤as›yla ilgili. Enstrüman›-n›z üstünde daha derine gittikçe,eski ustalara bak›p caza var›yorsu-nuz. Beni davul, caza yönlendirdi. Los Angeles’ta ne yap›yordun,okuyor muydun?Cengiz: Evet, gitti¤im okulda güzelbir big band vard›. Müzik okulu se-çerken bir davulcu iyi big band ne-rede diye bakar. Büyük bir grubus›rt›n›zda tafl›may› ö¤rendi¤iniz yer,big band’dir. Büyük grup derken Duman’› m›kastediyorsun?Cengiz: (gülüyor) Hay›r, say› olarakbüyüklü¤ü kastediyorum.Ari: Cengiz istese bizi tek koluylakald›r›r. (gülüyor)Batuhan: Cengiz’in “Candy & Milk-shake”i benim favori albümüm. Ka-an da arabada hep onu dinliyor. Kendini bu çeteye tam mânâs›ylagirmifl hissediyor musun?Cengiz: Ruhen öyle hissediyorum.‹pe sapa gelmez fikirleri denemek-ten bahsettim demin. Rock’u, po-pu, flark› müzi¤ini geçelim, caz gibitarzlarda bile çok k›s›tland›¤›n›z or-tamlar oluyor. Oysa Duman’›n orta-m›, akl›mda fikir olarak ne varsa hiççekinmeden ortaya atabilece¤im vekimsenin bana deli gözüyle bakma-yaca¤› bir ortam. Hem sanatsal,hem arkadafll›k olarak mutluyum. Son zamanlarda birlikte tak›ld›¤›-n›z bir film, kitap falan var m›? Ari: “Zeitgeist” var. Yeni dünya dü-zeniyle, 11 Eylül’le ve komplo teori-leriyle ilgili bir belgesel film. GeorgeBush’un dedesine, hatta mitolojiyekadar iniyor. Kaan: Emir Kusturica’n›n

60‹

“REZ‹L”DE D‹N‹ S‹MGELER‹ KULLANARAK KEND‹NE ÇIKAR SA⁄LAYANLARI PROTESTOETT‹⁄‹M‹ HERKES B‹L‹YOR OLMALI BENCE... ANLAMAZLIKTAN MI GEL‹YORLAR ACABA?

Page 61: Roll 143. sayı

“Maradona”s›n› seyrettik. Bir yönet-men harikas›. Adam futbolla Mara-dona’n›n solculu¤unu, Amerikan po-litikalar›n›n yanl›fll›¤›n›, ‹ngiltere-Ar-jantin maç›n› harmanlam›fl. Orta sa-hadan sekiz kifliyi çal›mlay›p att›¤›meflhur gol vard›r. ‹lk adam› çal›m-lad›¤›n› gösteriyor, film 15-20 daki-ka gidiyor, sonra ikinci adam› çal›m-l›yor, bir 10 dakika daha. Bütünfilmi o golle ba¤lam›fl. Marado-na’n›n kiliseleri var, oradaki evlilik-leri gösteriyor. Damad›n eliyle golatmas› lâz›m evlenmeden önce.(gülüyor) Maradona için bestelen-mifl bir de marfl var. Sahnede ken-di söylüyor. Filmin sonunda ManuChao da flark› söylüyor, bir duvar di-binde... “Manas› Yok” flark›n›z filmlerdekullan›l›yor.Kaan: Ferhan fiensoy çok sevdi¤i-miz bir kifli. Onun oynad›¤› “Par-don” filmine verdik. “Pandoran›nKutusu”nun da çok flahs›na mün-has›r bir film olaca¤› söylendi bize.O filmde de “Manas› Yok”u söyle-mifller, ama daha seyredemedik. Keflke seyretseydiniz. Dumanc›y›mdiyen birinin kendini bulabilece¤ibir film.Kaan: O zaman kesin seyredece-¤iz, kaçar› yok. Yönetmen Yeflim Ustao¤lu, flark›-daki “gaflet” sözcü¤ünü altyaz›için ‹ngilizceye çevirmekte ne ka-dar zorland›klar›n› anlatt›. Kaan: Almanya’ya turneye gitmifltik,orada Almanya do¤umlu, organizas-yon yapan bir boksör kardeflimizvard›. “Gaflet nedir abi?” diye üstü-müze geldi. Onda anlams›z bir keli-me olarak t›nl›yor, ama gene deflark›y› çok seviyor. Türkçeye özel bir düflkünlü¤ün ol-du¤unu düflünüyor musun?Kaan: Türkçe sevgisi bizde full!(gülüyor)Türkçenin en vurucu hali hangi ya-zarda veya hangi eserde yat›yorsence?Kaan: Nâz›m Hikmet. Nokta. Ma-dem “en” dedin!.. 20-21 yafl›nday-d›m, buradan Amerika’ya bütün cilt-lerini götürmüfltüm. Baflka bir yaza-ra (Yakup Kadri) cevap verdi¤i birfliir vard›r. Tam bir diss. (gülüyor)“K›v›r kuyruk kalemini kalbine sok,bir akrep gibi intihar et” diyor so-nunda. Ayn› soruyu size de soral›m.Batuhan: Ben Yaflar Kemal derim. Ari: Çetin Altan diyebilirim.Cengiz: ‹hsan Oktay Anar romanlar›o kadar sofistike gözüken bir diliçinde bile çok rahat ak›p gidiyor.Bir tek “Suskunlar”da biraz zorlan-d›m do¤rusu, tasvir ifllerine çok de-rin girdi¤i için herhalde. Herkesin bir çocukluk flark›s› var-d›r, sizinkiler ne? Batuhan: “Yaln›z benim için bak ye-flil yeflil”.

Ari: Vay, Ahmet Özhan ha! (gülü-yor) Ben çocuklu¤umdan bir flark›hat›rlam›yorum. Evde “bu çocukmüzi¤e kabiliyetli” dedikleri ben de-¤ildim, kardeflimdi. Cengiz: “Neden saçlar›n beyazlan-m›fl arkadafl”.Kaan: Valla benden de bir fley ç›k-m›yor, “Bir mumdur, iki mumdur”olabilir mi acaba? Ya da “Domdom Kurflunu”?Batuhan: “Dom Dom Kurflunu”nucover olarak çal›flmay› epey zaman-d›r düflünüyoruz.Kaan: Yaln›z “Dom Dom Kurflunu”de¤il, Afl›k Mahzuni’nin daha neparçalar› var ki, ortal›¤› da¤›t›r. Birparçada flöyle diyor: “Dakikamdabin y›l gizli gizli.”Ari: “Dakikam içinde y›l gizli gizli”.Kaan: (gülüyor) Ben bin mi yapt›m

onu? Demek öyle bir etki b›rakm›flki bende. Rock’n Coke konserinde “Her fieyiYak”›n içinde “Billie Jean”i yorum-laman›z herkes için çok flafl›rt›c›oldu.Kaan: “Her fieyi Yak”›n içine genel-likle “Another Brick In The Wall” yada Moby’nin kulland›¤› eski bir blu-es’u kat›yorduk. Konser öncesistüdyoda tak›l›rken, “Billie Jean”im›r›ldanmaya bafllad›k, iki-üç kereüstünden geçtik, oldu. Öyle içimiz-den geldi. Michael Jackson’› hepi-miz çok severiz. MTV Mash Up DJ’leri “Smells LikeTeen Spirit”le “Billie Jean”i üstüste bindirip kaydettiler, dinledinizmi?(“Smells Like Billie Jean”i dinleti-yoruz)

Kaan: Fikir çok iyi. Bu “Billie Jean”de öyle bir parçaym›fl ki, her fleyeuyuyormufl. Biz de bir tek biz uydur-duk sand›k. (gülüyor) Bizim ‹rlan-da’daki stüdyoda Michael Jacksonda kay›tlar yapm›fl. Ben dört-beflgün flatoda, Michael Jackson’›nodas›nda kald›m, ayn› yast›¤abafl koyduk. (gülüyor)Batuhan: Birkaç gün orada kay›tyapm›fl. Bizzat kendisi davul çal-m›fl. O kay›tlar daha gün yüzüneç›kmad›. Orada bir keyboard’uduruyordu, ama çok dandik birkeyboard’du, sanki gazetedenç›km›fl gibi. (gülüyor)Ari: Odada tütsüleri de vard›.Kaan her gün bir tane yak›yor-du.Kaan: Michael b›rakm›fl, sa¤ol-sun. (gülüyor)

‹61

Söyle

fli:D

erya

Ben

gi -

Çi¤

dem

Özt

ürk

KEfiKE ARAP ÜLKELER‹NDEN ÇA⁄IRSALAR DA G‹TSEK, B‹Z‹M MÜZ‹⁄‹M‹Z ONLARA ÇOK YAKINGEL‹R. MISIRLI AHMET’‹ ALIR, G‹DER‹Z. B‹R KERE ONUNLA ÇALDIK, ACAY‹P KOPUfiLAR OLDU.

Nino Varon: Kaan, Büyükada’da bizim en iyi arkadafllar›-m›z›n o¤ludur. Kaan ve o¤lum Richie beraber büyüdüler.Yakup da, Ari de arkadafllar›m›n o¤ullar›. Hepsinin baba-s›yla top oynad›m. Enteresan çocuklar. Para getiren mü-zi¤e de¤il, biraz felsefeye dönükler, idealistler. Kaan deyince ben “La La La” flark›s›n› düflünürüm. Seatt-le’da Kaan ve Yakup, Mad Madame olarak yapt›klar› birkayd› oradaki bir “new talents” plak flirketine yollam›fl-lar. O kayd› ben de dinledim. Dört flark›l›k bir kasetti,hatta flark›lardan birinin ismi çok galizdi. (gülüyor) O ka-sette, Türkiye’nin enternasyonal listelere sokabilece¤i birflark› vard›: “La La La”. Kaan’›n bu proje için babas›ndan650 dolarl›k bir iste¤i oldu. Babas› “ne yapay›m” diyebana sorunca “vereceksin o¤lum, çünküburada ‘La La La’ diye bir flark› var” de-dim. 650 dolar› yollatt›m. 1350 flark›aras›ndan ilk 10’a kalm›fllar... Kaan’›n çizdi¤i resimleri biliyor musun?Kurtulufl’taki dairesinde bana flark›lar›n›dinletirken gösterdi resimlerini. Renkliresimler yapm›fl, bir tak›m insanlar çiz-mifl. Tam sanatç› çocuk, do¤ufltan f›rla-ma. Ben orada “I Shot the Sheriff” gibiflark›lar gördüm, o flark›lardaki hitlerigördüm. Prodüktörlükte Nilüfer, Tanju Okan veKayahan benim özel sanatç›lar›m oldu. Nejat Yavaflo¤ul-lar› “Kütürdet” flark›s›n› getirince, “Türkiye’de bu man-ya¤a plak yap›lmayacak da kime yap›lacak” dedim. (gü-lüyor) Kaz›m Koyuncu’nun fark›na çok geç vard›m, bu dabenim ay›b›m... ‘90’lar›n sonu benim plakç›l›k dönemi-min ölü zaman›yd›. Murat Akad’› Show Radyo’dan tan›-yordum. Ona “Duman ileride çok büyük olay olacak”dedim. Fakat müthifl bir kontratla çocuklar›n elinden herfleylerini ald›lar. K›zm›yorum, demek ki bu iflin de kaderiböyleymifl. Duman’›n sound’u hiç al›flt›¤›m bir sound de¤il. Benrock’ta Foreigner’c›y›m, Doobie Brothers’ç›y›m. Lisan›m›zda rock’a pek yak›flm›yor, ama Duman gibi yak›flt›ranlarkazan›yor. Kaan’›n tiflörtünü ç›karmas›ndan, yak›fl›kl› ol-mas›ndan, güzel 盤l›k atmas›ndan dolay› de¤il, rock’uTürkçe söyleyenler içinde en ciddisi olduklar›ndan dolay›

baflar›l› oldular. “Köprüalt›” kolay yaz›lacak bir flark› de-¤ildir. Kaan, baz› flark›lar›nda “dikkatli ol” nasihat›n› ilk ben-den duyar. “O¤lum ne yapt›n” diyorum, “abi, biraz do-kunduk” diyor. Çocu¤a bir fley dokununca o da dokun-duruyor. Dokundurmas› da lâz›m yani, de¤il mi? Sanatç›-n›n bir tavr› olmal›. “Dönek”, “Rezil” gibi flark›lar kal›c›olacakt›r. Ben siyaset yap›lan flark›lar› asla ç›kartmad›m.Benim için müzik aflkt›r. Suya sabuna dokunmama ka-rakterinde bir adam›m, yumufla¤›m. fiark›n›n ismine bak:“Dönek”! Gruba buldu¤u isme bak: Duman! Hay bensenin kafana... (gülüyor)Kaan çok faça bir çocuktur. Her zaman sakindi, flimdi bir

canavar sahnede. Solakt›r, güzel resimverir, yüzü enteresand›r. Biraz donukturkerata ama, bir-iki filmde oynarsa, birdünya adam› yarat›l›r bu veletten. BenceTürk hükümetinin Kaan’dan bir dünyaartisti yaratmas› gerekirdi. Ama soundbu mu olurdu, grupla m›, yoksa tek ba-fl›na m› olurdu, bilmiyorum. Bunun birlaboratuar›n›n yap›lmas› lâz›md›. Banasorarsan, bir flark›da Carlos Santana’y›,bir flark›da Eric Clapton’› koyard›m. Böy-le bir albümü 1 milyon dolara yapabilir-dik. Rock enternasyonaldir. Bizim çok

kar›fl›k müzik karakterimizden ç›km›fl bir rock’u herhaldebütün dünya al›rd›. Duman’›n konserine de gittim, o olay› da gördüm. ‹kikere gittim, yetti bana! (gülüyor) Bir konserde babas› veannesiyle oturuyordum. Kalkt›m aya¤a, “bu Kaan’›n ba-bas›, bu da annesi” dedim, gençler onlar› alk›fllamayabafllad›. Anne-babas› o¤ullar›n› seyrederken heyecandanölüyorlar, salyalar›n› topluyoruz. (gülüyor) Kaan’›n bü-yükannesi de çok enteresan kad›nd›r, bir fenomendir. 80yafl›nda kad›n Beyo¤lu’nda, Mephisto’ya gidip Duman’›nilk CD’sini istemifl. Manzaraya bakar m›s›n? (gülüyor)Sonraki sahneleri ben ekledim: CD ma¤azas›na girenyafll› kad›n› gören kollar› dövmeli tezgâhtar “teyzeci¤im,burada tuvaletimiz yok” deyip kap›y› gösteriyor, “hay›revlad›m, ben Duman CD’si istiyorum” deyince tezgâhtardüflüp bay›l›yor. (gülüyor)

DoKUnUncA DoKUnDURUYoRN‹NO VARON’UN GÖZÜNDEN KAAN TANGÖZE VE DUMAN

Page 62: Roll 143. sayı

f‹FREESTYLE MUSIC PARKABD’de, Güney Karolina eyaletinin Myrtle Be-ach kasabas›nda 55 dönümlük araziye kuru-lan rock temal› lunapark. 2008 nisan›nda ün-lü kafe zincirinin sahipleri taraf›ndan HardRock Park ad›yla aç›ld›. fiaflaal› aç›l›fl töreni-ne damga vuran konser için Moody Blues veEagles gruplar› yeniden bir araya geldi. Parktabu iki grubun da ad›n› tafl›yan özel e¤lence bi-rimleri oluflturulmufltu. Ancak genifl reklamve promosyon kampanyas›na ra¤men dev te-sis beklenen ilgiyi görmedi, alt› ayda iflasedip el de¤ifltirdi. 2009 may›s›nda FreestyleMusic Park ad›yla yeniden aç›ld›. FMP’yi öteki lunaparklardan ay›ran en önemliözellik, e¤lence birimlerinin tamam›n›n rocktarihindeki temalardan esinlenerek haz›rlan-mas›. Bilinen lunapark birimlerinin konsepte

uygun biçimde düzenlendi¤i park›n içinde ayr›-ca bir de 10 bin kiflilik anfi-tiyatro bulunuyor.Canl› performanslar›n ve baflta lazer olmaküzere envai çeflit teknolojik ekstravaganzan›nsergilendi¤i günlük flovlar, lunapark›n dört biryan›ndaki sahnelerde sürekli olarak tekrarla-n›yor. Her gece Queen’in “Bohemian Rhap-sody” flark›s›yla yap›lan kapan›fl flovu park›nsembolü hâline gelmifl durumda. Ancak bafllang›çta Rock & Roll Heaven, Bri-tish Invasion, Lost in 70’s, Born in the USAgibi adlar alan tematik bölümler, bugün bafl-ka adlar ald›. Örne¤in park› çepeçevre kufla-tan roller-coaster’lar›n en büyü¤ü olan ve zep-lin fleklinde tasarlanan “Led Zeppelin - TheRide”, yeni sahipler taraf›ndan “Zaman Maki-nas›” olarak de¤ifltirildi. Bu de¤iflimin sebebi, FMP yöneticilerininHRP’nin iflas›n›n e¤lence birimlerinin rockgruplar›na angaje edilmesinden kaynakland›-¤›n› düflünmesiydi. Ne var ki, karar baflar›l› birimlerin de tarihekar›flmas›na neden oldu. Moody Blues’un ün-lü flark›s›ndan esinlenerek oluflturulan ve devkaranl›k mekânda türlü ›fl›k oyunlar›yla yap›-lan “Nights in White Satin” saykodelik trengezisi, halk oylamas›nda 2008’de ABD’nin

en önemli üç büyük atraksiyonundan biri se-çilmesine ra¤men bugün yerini Monsters ofRock gezisine b›rakm›fl bulunuyor.

s‹SMITH, WILLIAM EUGENE

1918 Wichita -Kansas do¤umluSmith, ilk foto¤raf-lar›n› 15 yafl›ndayerel gazeteler içinçekti. 1936’da

Wichita’daki Notre Dame üniversitesinde fo-to¤raf ö¤renimine hak kazand›ktan bir senesonra, bursu yakt›, flehri terkedip New York’agöçtü. E¤itimini New York Foto¤raf Enstitü-sü’nde sürdürdü. 1937’de Newsweek’te ça-l›flmaya bafllad›. Orta format foto¤raf makina-lar›n› kullanmay› reddetti¤i için ifline son veril-di, serbest çal›flmaya bafllad›. ‹natç› tabiat›ve aksi mükemmeliyetçili¤i yüzünden muhafa-zakâr bas›nla kan› uyuflmad›. 1939’da Lifedergisine bafllad›. Dergideki kadrolu pozisyo-nu k›sa sürse de, ömrü boyunca dergide fo-to¤raflar› yay›nland›, ama hep sürtüflmeli, s›-k›nt›l› bir iliflki içinde yürüdü ifller.II. Dünya Savafl›’nda cephede muhabirlik ya-pan Smith, Amerikal›lar›n Japon adalar›na ta-arruzunu takip etti. Guam, Saipan, Okinawave Filipinler’de savafl›n yüzünü belgelerken,tekni¤i de olgunlaflt›. Ancak savafltan sahne-lerin canland›r›ld›¤› bir törende yan›bafl›ndabomba patlad›. Sakatland›, a¤›r yaralar›n ikisene ac›s›n› çekmek zorunda kald›.Aile yan›nda geçen nekahat döneminde en

ikonografik karelerinden birini çekti. ‹ki çocu-¤un göründü¤ü “Cennet Bahçesine Yürüyüfl”(A Walk To Paradise Garden) adl› foto¤raf› da-ha sonradan “The Family Of Man” foto-dene-mesinin bir parças› olacakt›.1955’te kült foto¤raf ajans› Magnum’a kat›l-d›. Editörlerin çok kez idare etmekte zorland›-¤› Smith “bafl belas›” lâkab›yla an›l›yordu. An-cak yaratt›¤› binlerce intim ve derin görsellik,dökümanter serilerinde yeni standartlar› bi-çimlendiriyordu. Lâkin görsellerinin pek az› ya-y›na ç›k›yordu, çünkü editoryal seçkinin gerek-leriyle vicdan› ters düflüyor ve uzlaflmaz birtav›rla foto¤raflar›n mutlak kontrolünün elindeolmas›n› diliyordu.Bir kasaba doktorunu anlatt›¤› “Country Doc-tor” (1948), II. Dünya Savafl› sonras› ‹span-yollar›n yaflay›fl›na e¤ildi¤i “Spanish Village”,ABD’de ›rkç›l›¤›n gemi az›ya ald›¤› dönemde“Siyah” (1951), Afrika’da yerli halk için yap-t›klar›ndan dolay› Nobel Bar›fl Ödülü’nü alanFrans›z doktor Albert Schweitzer’i konu alan“Man of Mercy” foto-röportajlar› ile Ameri-ka’da bir sanayi flehri olan Pittsburg’un dönü-flümüne ve Japonya’da endüstriyel at›klar ne-deniyle sakinlerinin civa zehirlenmesine ma-ruz kald›¤› Minimata kasabas›na dair unutul-maz çal›flmalar, Smith’i 20. yüzy›l›n foto¤rafç›duayenlerinden biri yapt›.Foto¤rafç›lar›n büyük röportajlar üretti¤i, bel-gesel foto¤rafta foto-jurnalist gelene¤in olufl-mas›nda etkin olan 1940 ve ‘50’lerde foto¤-raf tarihinin birçok ikon ân›na imza atanSmith, tasvirlerinde kurdu¤u estetik dille sos-yal bilincin infla sürecinde de rol oynad›.Vurguyu kuvvetlendirmek ad›na konturlar› be-lirginlefltiren düzenlemeler, yüksek kontrast,iki negatifin birlefltirilmesiyle yap›lan bask›lar,bölgesel koyuluk/aç›kl›k dengeleri Smith’in

62‹

ansiklopedi

Joe

Hen

ry’n

in “

Bloo

d Fr

om S

tars

” al

büm

ünün

kap

a¤› (

sol ü

sste

)

Page 63: Roll 143. sayı

bizatihi karanl›k odas›nda uzun saatler harca-yarak uygulad›¤› tekniklerden. Bir kart bask›c›-s› olarak yetkin bir zanaatkârd›. Kimilerincekendine zarar veren bir idealizm u¤runa kari-yerini ve kendini harcad›. Kendi sözleriyle”müflfik bir kinik”, “etraftaki en olumlu foto¤-rafç›lardan biri”ydi: “Foto¤raf›n kendisinin dü-rüst, gerçekli¤i gösteren bir medya oldu¤u yo-lundaki efsaneyi k›rmak isterdim. ‹nsanlar dü-rüsttür, ama medyalar ve teknikler de¤il. Ba-s›n foto¤rafç›s›n›n kiflisel yaklafl›m›ndan bafl-ka bir yaklafl›m› olamaz ve tamamen objektifolmas› gibi bir durum mümkün de¤ildir.”Arizona Üniversitesi’nde hocal›k yapmak üze-re Tuscon’a döndükten bir sene sonra, 59yafl›nda felce karfl› koyamad›. Senelerdir al-kol ve uyuflturucu sorunlar› yafl›yordu. Bankahesab›nda 18 dolar› vard›. “Gerçe¤in taraf›n-day›m, bedeli a¤›rd›r ama, buna de¤er” diyenSmith’in ad›, foto¤rafta dürüstlü¤ün eflanlam›oldu. Arflivi ve hat›rat› Tuscon, Arizona’dakiYarat›c› Foto¤raf Merkezi’nde bulunuyor.

v‹VARON, N‹NO‘70’li y›llarda pop müzi¤in en önemli prodük-törlerinden biri olan Nino Varon’la Duman veKaan Tangöze hakk›nda görüfltük, ama kendihayat›ndan ilginç anekdotlar› da zevkle dinle-dik. Hey dergisinde, ’70’lerin bafl›nda tamsayfa yay›nlanan “Nino’nun Seçtikleri” bafll›k-l› plak ilan› sayfas›n› hat›rlatt›¤›m›zda, “bugü-ne kadar yapt›¤›m en ak›ll› fleydir. Kendimioynad›¤›m tek olayd›. Fakat biraz mant›ks›z-d›. Nino ismi koskoca, Beatles ismi küçücük!Olmazd› ki. Bugün onun ay›b›n› yafl›yorum”dedi ve kahkahay› patlatt›. 1944 do¤umlu Nino Varon, 1957’de gitarçalmaya bafllam›fl, 1959’da sahneye ç›km›fl,üstelik efsanevî Apafllar üyeleriyle ve CemKaraca’yla (yani “Resimdeki Gözyafllar›” eki-biyle) birlikte... Babas› bir dönem Fender gi-tarlar›n›n Türkiye mümessili oldu¤u için, ko-

layca kap›verdi¤i ‘64 model Fender Strato-caster’›n› –çoktan elden ç›karm›fl olmas›nara¤men– unutam›yor... 1967 y›l›nda Odeon firmas›n›n Türkiye’de ya-y›nlayaca¤› plaklar› seçme ifline bafllam›fl.Hey’deki “Nino’nun Seçtikleri” sayfas› zatenbu iflin uzant›s›. “Tam bir Shadows’cuydum.Beatles’›n albümünü benim önüme koyduk-lar›nda, dinlemeden karar vermifltim ‘asla birfley olamazlar’ diye”. Dostlar›ndan deli dam-gas› yeme pahas›na Steppenwolf, Three DogNight, T-Rex, Pink Floyd’un “Meddle”› gibi de-¤erli plaklar› Türkiye’de yay›nlam›fl. “Plakç›l›kta bizim dönemimiz çakall›k döne-mi de¤ildi, artistlere sayg› dönemiydi. MünirNurettin Bey gelece¤i zaman patronum bana‘Nino, yar›n Münir Bey’i senin karfl›laman› is-tiyorum’ derdi, ben de blazer’›m› giyerdim,beyaz Mercedes’le gelen büyük üstada kah-vesini ikram eder, ‘bize flerefler getirdiniz’derdim... Türkiye’nin Beethoven’›n› da tan›-d›m: Sivas’ta askerlik yapm›fl biri olarak Afl›kVeysel’in elini öptüm. ‘Sen kimsin’ dedi ba-na. ‘Ben bu ifle soyunan biriyim, sizin karfl›-n›zda heyecanlanan biriyim, ben de Sivas’takepenek suyu içtim’ deyince, elini verdi, ‘seniyi adam olacaks›n’ dedi.” Nino Varon’un kaderi Nilüfer’i keflfetmesiylede¤iflmifl. Ülkenin gerçek anlamda ilk prodük-törlerinden biri olmufl. Tanju Okan, Ajda Pek-kan, Modern Folk Üçlüsü, Füsun Önal, Semi-ramis Pekkan, Juanito, Selçuk Alagöz,TimurSelçuk ve Kayahan çal›flt›¤› di¤er isimler...1975’te Melike Demira¤’›n yorumlad›¤› “Arka-dafl” flark›s›nda ve Erol Pekcan’›n “Jazz Se-mai” pla¤›nda da prodüktör olarak eme¤i var. Bir dönem alt› bine varan plak koleksiyonuylaTürkiye’nin en büyük perakende plak ma¤aza-s› olan Osmanbey’deki Nova Müzik Center’›kurmufl olmakla övünüyor. Nino Varon bugün hâlâ Büyükada’da, müzik-le, resimle ve denizle iç içe yafl›yor. Kendibestelerini yorumlad›¤› “‹tiraf” (2000) ve “Ni-novari” (2007) isimli iki albümü bulunuyor.

c‹CEVAP: 1Behey!Kara boynuz gibi kafll›mukaddes Apis bafll› adam;Behey!Kara maça bey!Sen fliirin asîl kamusuyla konufluyorsun,

ben asaletten anlamam.fiapka ç›karmam konufltu¤un dile,

düflman›y›m asaletinkelimelerde bile.

Behey!Kara maça bey!Ben bilirim

bu tehevvür, bu flikâyaaat niçin?Bilirim beni uykumda bo¤mak için

bekliyorsun geceyi.Ben ki bileklerimde tel kelepçeyibir alt›n bilezik gibi tafl›m›fl›m,ben ki ilmikleri sabunlu iplere bak›pk›ll› kal›n ensemi kafl›m›fl›m,tehdidine pabuç

b›rak›r m›y›m hiç?(...)Acayip rüzgârlar esmiyegörsün bafl›mdan.Yoksa musahhih maafl›mdanhaftada üç papel takside ba¤lay›p senibir flamar o¤lan› gibi kullan›r›m.Beyimin böyle ifllerle ülfeti var san›r›m,mükemmel yapar vazifesini...

Behey!Kara maça bey!Halka ahmak diyen sensin.Halk›n soyulmufl derisinden

s›rt›na frak giyen sensin.Yala ban tutan befl parma¤›n›

befl çürük muz gibi,homurdanarak dolafl besili bir domuz gibi.Meydan senin...

mi dersin?Hata edersin,bizde o göz var m› baksana!!Ben içirmek için sana

kendi kara kan›n›bir atefl çemberle çevirdim dört yan›n›!Sa¤a git

yok geçit,sola git yok,ileri

geriyok

K›v›r kuyruk kalemini kalbine sokbir akrep gibi intihar et...Nâz›m Hikmet

(Nâz›m Hikmet, 1929’da Resimli Ay dergisinde “Put-lar› Y›k›yoruz” kampanyas›n› bafllatm›fl, hedef tahtas›-na ilk olarak Abdülhak Hamit’i koymufltu. YakupKadri de, Türk Yurdu dergisinde bir yaz›yla ve ‹kdamgazetesinde bir söylefliyle kampanyay› sertçe elefltir-miflti. Bunun üzerine Nâz›m Hikmet yukar›daki cevab›kaleme alm›fl, iki fliirle “cevap”lar›na devam etmiflti.)

‹63

“Francisco Cardoso’nun Portresi”, Amadeo de Souza-Cardoso, 1912

Stee

ly D

an’in

“Th

e Ro

yal S

cam

” al

büm

ünün

kap

a¤›

STEELY DAN

Page 64: Roll 143. sayı

“Ade

m v

e H

avva

”,Ta

mar

a de

Lem

pick

a, 1

932

Bektafliye sormufllar: • Ç›ksa bir dilber-i ahu • Olsa savm-u ramazan • Dilber-i ahu mu efdal • Yoksa savm-u ramazan?Bektafli cevap vermifl: • F›rsat› fevt etme zinhar • Sür sefas›n dilberin • Olur kazas› savmun • Olmaz kazas› dilberin.