Upload
omo
View
215
Download
0
Embed Size (px)
Citation preview
8/18/2019 researchmethods_thomassamuelkuhn
1/7
Thomas Samuel Kuhn
Hayatı
Thomas Samuel Kuhn 1922 senesinde Cincinnati´de bir musevi ailenin çocuğu olarak
dünyaya geldi. Babası mühendisti. 1940´da babasının da okuduğu Harvard
Üniversitesi´nde fizik okudu. Üniversite döneminde ayrıca felsefe ve edebiyat dersleri
aldı ve Harvard Crimson adlı öğrenci gazetesinde yazdı.
Lisans sonrası 1943´de Harvard´da bulunan bir radyo araştırma laboratuarında
çalıştı. İngiltere´de ve Fransa´da radar teknisyeni olarak da çalıştı. İkinci dünya
savaşından sonra Harvard´a dönerek master derecesi alıp daha sonra Nobel ödüllü,
Jophn H. Van Vleck´in yanında doktorasını tamamladı. O zamanlar asıl destekçisi
Harvard Rektörü James B. Conant´tır. Conant Kuhn´u bir fizikçi için çok sıradışı
olan Harvard Crimson´daki çalışmaları ve bir edebiyat-felsefe kulübüne katılmasından
dolayı yanına almıştır. Conant´in isteği üzerine Kuhn, henüz doktorasını
tamamlamadan önce bir bilim tarihi kursu vermiştir. Bu verdiği kurs kendisini o kadar
etkiler ki, ardından bir fizikçi olmaktan vazgeçer ve bir tarihçi ve felsefeci olmayakarar verir.
Yine Conant´ın önerisi üzerine Kuhn Harvard´daki Society of Fellows birimine üye
olur. Orada bilim tarihi ile ilgilenir. Kuhn 1956´da Berkeley Üniversitesi´nde bilim
felsefesi ve tarihi dalında yardımcı profesör olur ve birkaç sene sonra profesörlüğü
kabul eder. Burada Bilimsel Devrimlerin Yapısı adlı eserini yazar. Kuhn´un çıkış
noktası o zamanlar henüz pek tanınmayan ve Ludwik Fleck tarafından yazılan ve
Kuhn´un kendi görüşlerinin çoğunu içinde barındıran Entstehung und Entwicklungeiner wissenschaftlichen Tatsache adlı eserdir.
1964´ten 1979´a kadar Princeton Üniversitesi´nde öğretim üyesidir. Sonra MIT
(Massachusetts Institute of Technology, Cambridge MA)´ye geçer ve burada 1991´de
emekliliğe ayrılana kadar kalır. Kuhn International Academy of Science´ın
kurucularındandır. Bu çok etkilediği kurum tarafından Thomas Kuhn Award ödülü
verilmekte.
8/18/2019 researchmethods_thomassamuelkuhn
2/7
Thomas Samuel Kuhn 1996´da 73 yaşında kanser yüzünden vefat eder. Kuhn bilim
felsefesi alanındaki görüşleriyle son elli yıla damgasını vuran bir felsefecidir.
Kuhn Bilimsel Devrimlerin Yapısı adlı eserinde özetle şu düşünceleri savunmaktadır:
* Bilim akılcı (rasyonel) ve tarafsız (objektif) bir faaliyet değildir. Çünkü,
* Bilimi yönlendiren temel faktör bilim adamlarının psikolojik ve sosyolojik
özellikleridir.
* Bilimsel bulguları denetleyecek evrensel bir ölçüt yoktur, bilimsel yasalar bilim
adamları arasında uylaşımlarla üretilir.
* Bilimsel bilgi birikimli (kümülatif) değil, sürekli kesintilere uğrayarak yeni
başlangıçlarla gelişir.
* Ve her yeni başlangıç (bilim geleneği) farklı dünyalarda faaliyet gösterir.
Bu düşünceleri topluca değerlendirdiğimizde Kuhn’ un amacının pozitivizmin temel
varsayımlarını yıkmak olduğu açıkça görülecektir.
Kuhn' un bilimsellik görüşünde iki önemli kavram vardır. Bunlar paradigma ve
bunalım kavramlarıdır.
PARADİGMA
Kuhn paradigma kavramını şöyle tanımlamaktadır: Paradigmalar, bir bilim
çevresine belli bir süre için bir model sağlayan, yani örnek sorular ve çözümler temin
eden, evrensel olarak kabul edilmiş bilimsel başarılardır. Kuhn’un paradigma kavramı,
eser boyunca birbiriyle uyuşmayan ve net olmayan anlamlarda kullanılmıştır. Kuhn’un
eleştirmenlerinden Margaret Masterman Kuhn’un bu kavramı en az yirmi iki farklı
anlamda kullandığını saptamıştır. Oysa Kuhn iki anlamda kullandığını söyler;
1:Disiplinel Matris
2: Model - Örnek
8/18/2019 researchmethods_thomassamuelkuhn
3/7
Disiplinel Matris; bir bilim adamları topluluğunun kabul ettiği yasalar, teknikler,
metafiziksel kurallar, yöntemler… Bu anlamda düşündüğümüzde paradigmanın
merkezinde teori yer alıyor ama paradigma yalnızca teoriden ibaret değildir. Kısaca
yasalar merkezde olmak kaydıyla, sorunu ve çözümü bize söyleyen temel kuralların;
bilimsel araştırma yapma tekniklerinin bütünüdür. İkinci anlamına baktığımızda
(model - örnek): Her teori(paradigma) bazı sorulara çözüm önerileri sunar
anlamındadır. Örneğin; Maxwell’ in elektromanyetik ile ilgili problemlere ürettiği
çözüm önerileri bir paradigma oluşturur. Kuhn paradigmayı daha çok birinci
anlamında (disiplinel matris) kullanmayı tercih eder.
Kabaca paradigmayı, belli bir bilim topluluğuna araştırmalarında yol gösteren birmodel ve onların hayata bakışlarını belirleyen bir pencere olarak tanımlayabiliriz. Bir
paradigma içinde, hem temel soruların hem de cevapların çerçevesi bellidir. Kuhn’a
göre bilimsel teoriler aslında paradigmalardır ve de bunlar iki yanlıdır. İlk olarak yeni
gelenek başlatır. Eski geleneğe inananları kendine bağlar. Diğeri ise örnek sorunlar ve
çözümler sunmasıdır. Gelecek nesillere yeni soru ve sorunlar bırakacak kadar geniş
uçludur. Büyük başarıyı temsil eden, ilişkin olduğu alanda nesneyi başarılı olarak
açıklayabilen, bilimsel gelişmelere açık olan, gelecek kuşaklara çözülecek problem
bırakan yapıtlar paradigma oluştururlar.
Bilim Felsefesi
Kuhn'un felsefe etkinliği üç aşamalıdır:
Bilim Öncesi Dönem --> Normal (Olağan) Bilim Dönemi -->Bunalım-Bilimsel Devrim
Bu döngüdeki en önemli kısımlardan biri, normal bilimin tıkanma noktasında ortaya
çıkan kriz safhası ve bilimsel devrimin oluşmasıdır. Bu devrim yeni oluşumları ve yeni
paradigmaları kendisiyle beraberinde getirmektedir ve yeni normal bilimin temellerini
atmaktadır. Ancak ne var ki, bu yeni bilim sürecinin de, er ya da geç tekrar bir kriz
ortamına yani yeni bunalımlara girmesi kaçınılmaz olacağı, Kuhn tarafından iddia
edilmektedir.
8/18/2019 researchmethods_thomassamuelkuhn
4/7
Bilim (Paradigma) Öncesi Dönem
Kuhn, bilim tarihini incelediğimizde henüz paradigma denebilecek kadar kapsamlı ve
bağlayıcı ilkelerin ve bir bilim topluluğunun oluşmamış olduğu dönemlerigörebileceğimizi söyler. Örneğin on dokuzuncu yüzyılın ortalarına kadar genel bir fizik
topluluğu yoktu. Paradigma öncesi dönem, bütün bilim dallarının doğadan rast gele
bilgi topladığı ve olgular arasında ilişki kurmada her bilim adamının kafasından farklı
bir sesin çıktığı dönemdir. Bu dönemde bilim adamları birbirinden bağımsız olarak
farklı çalışmalar yapmaktadır.
Bir konuda yapılan çalışmalarda aynı olguyu en iyi ve en tutarlı olarak açıklayan
kuram ön plana çıkar ve bir paradigma oluşur. Bir kuramın paradigma olarak kabul
edilmesi için rakiplerinden güçlü olması şarttır. Örneğin on sekizinci yüzyılın ikinci
yarısında elektrik konusunda çalışan birçok bilim adamı ve kuram vardı. Elektrikle
ilgili etkileri en iyi açıklayan kuram Franklin’in ve onun izinde gidenlerin araştırmaları
sayesinde oluşturuldu. Ve böylece gelecekteki ‘elektrikçi’ kuşağa araştırmaları için bir
paradigma sağlanmış oldu.
Olağan Bilim Dönemi
Bir bilim dalı diğer okullardan çok sayıda bilim adamını kendine çekecek düzeyde
kapsamlı ve tutarlı bir kuram geliştirdiğinde diğer eski okullar yavaş yavaş yok olurlar
ve o bilim dalında bir paradigma oluşmuş ve yeni bir dönem başlamış demektir. Kuhn
bu dönemi ‘olağan bilim’ olarak adlandırmaktadır. Olağan bilim geçmişte kazanılmış
bir ya da daha fazla bilimsel başarı üzerine sağlam olarak oturtulmuş araştırma
anlamına gelmektedir. Bu dönemde bilim adamları bu paradigma içinde öncedentanımlanmış ve gösterilmiş olan alanlarda çalışmaktadır. Çünkü her paradigma,
sorulacak soruları ve verilecek cevapları kendi sistemi içinde önceden belirler. Yani
soruların ve cevapların içinde olduğu örnek modeller vardır. Bilim adamından
beklenen, bu modellere uygun olarak yeni problemler çözmesidir. Bir bilim adamının
bilimsel çalışmalarındaki başarısızlığı paradigmanın değil bilim adamının hatasından
kaynaklanmaktadır. Başarısızlığı nedeniyle kuramı suçlayan bir bilim adamı aletlerini
suçlayan marangoza benzetilir. Elde edilen bir sonucun anlam taşıması paradigmanınuygulama kapsamına ve kesinliğine olan katkısına bağlıdır.
8/18/2019 researchmethods_thomassamuelkuhn
5/7
Kuhn olağan bilim dönemindeki bilimsel çalışmaları bulmaca çözme olarak
adlandırmaktadır. Bilim adamları artık kabul edilen kurama göre alandaki problemleri
(bulmacaları) çözmeye başlar, ayrıntılarla ilgili açıklamalar getirirler. Kuhn,
paradigmaya sahip bilim dallarının dogmatik bir yapıda olduklarını ve kendi bilim
yapma yöntemleri ve kuramları dışındaki bilgilere kapalı olduklarını ileri sürmektedir.
Sözgelimi bir paradigma eski bir soruyu önemsizleştirebilir hatta akıldışı bulabilir.
Paradigma zaten, çözümleri bulunduğu kabul edilen problemlerin seçimi için gerekli
ölçütlerden ibarettir.
Olağan Bilimde Bunalımlar ve Bilimsel Devrimler
Kuhn, belirli bir süre boyunca normal bilim yapan topluluğun araştırmalarının yani
yürürlükte olan bir paradigmanın, olgu ve olaylar karşısında gücünü gittikçe yitirerek
daha sonra yavaş yavaş bir takım uyuşmazlık ve anomalilerle karşılaştığını söyler.
Anomali insanları şaşkınlığa düşüren, hazırlandıkları şey aleyhine sonuçlar veren
durumdur. Zamanla hakim paradigma tarafından aşılamayan anomaliler bir bunalım
ortaya çıkarır.
Kuhn bütün bunalımların üç şekilden biriyle sonuçlandığını söyler: Önce bilim
adamları ayaküstü açıklamaklarla çelişkileri aşmaya çalışırlar ve olağan bilim bunalım
yaratan problemi çözebilecek esnekliği göstermeyi başarır. Eğer sorun inatçı bir şekilde
direnmeye devam eder ve çözüm bulunamazsa problem dosyalanarak gelecek kuşaklar
için rafa kaldırılır. (Kuhn’a göre bilimsel faaliyet bu yüzden rasyonel bir faaliyet
değildir.) Fakat aykırılıklar ve çelişkiler iyice artarsa, hakim paradigmayı sarsacak
kadar büyük bir bunalım oluşur. Einstein’ın deyişiyle üzerine basılacak sağlam birzemin kalmamıştır artık. Ve nihayet çıkan aykırılıklar hiçbir yöntemle, var olan
paradigma içinde çözülemeyecek kadar çetin hale geldiği zaman, yeni bir paradigma
adayının ortaya çıkışı ve kendini kabul ettirişi ile bir devrim gerçekleşmiş olur. Örneğin
Copernicus’un güneş merkezli sistemi ortaya çıkıncaya kadar, Batlamyus’un yer
merkezli sistemi paradigma olmuştur. Ancak zaman geçtikçe yer merkezli sistemde bazı
uyuşmazlıklar ve anormallikler ortaya çıkmaya başlayınca, güneş merkezli sistemin
paradigma olarak benimsendiği görülür.
8/18/2019 researchmethods_thomassamuelkuhn
6/7
Yeni paradigma, ortaya çıktıktan sonra, önceki paradigmayı benimseyen bilim
topluluğu tarafından tepkiyle karşılanır. Bu arada yeni paradigmayı ortaya koyan bilim
adamlarının çevresinde onun bakış açısını benimseyen bilim adamları toplanmayabaşlar. Aralarında çekişme vardır. Bu çekişme yaşlı (tutucu) bilim adamları öldükten
sonra biter. Yani bir paradigma hiçbir zaman kendini rakiplerine ikna yoluyla kabul
ettiremez. Yeni paradigmanın bilim topluluğuna egemen oluşuyla birlikte yeni bir
olağan bilim dönemi başlamış demektir. Ve bu döngü sürekli olarak aynı şekilde devam
eder.
Kuhn geçerli paradigmanın yerini bir diğerinin almasını ‘devrim’ olarak
nitelemektedir. Bilim adamının dünya görüşüne onun çalışmakta olduğu paradigma
kılavuzluk eder. Kuhn farklı paradigmadakilerin farklı dünyada yaşadıklarını öne
sürer.
Kuhn a göre;”turbo motorlu jet uçakları pervaneli uçakların geliştirilmiş veya
devamı değildir, tamamen farklıdır. Dolayısıyla burada bir süreklilikten ziyade
yaklaşım tekniği(paradigma) açısından bir farklılık söz konusudur.”
Bir bilim adamının içinde bulunduğu paradigma anlayışını bırakıp başka bir
paradigmaya göre çalışması Kuhn a göre din değiştirme gibi bir şeydir.
Paradigmaların doğa ile uygun olup doğayı açıklamada yeterli olması gerekir. Bu
uyumun yetersiz olması durumunda, uyumsuzluk ciddi hale geldiği zaman bunalım eski
paradigmanın yerine yenisinin gelmesiyle aşılmış olur bu durum devrimin
fonksiyonudur.
Bir paradigmanın yerine başka bir paradigmanın geçmesi devrimci bir olaydır. Bu
devrim parça parça değişim değil, reform değil; eskiyi bırakıp yeni bir sisteme geçme
anlamındadır. Eski sistemin çözümleri yeni sistemde çözüm olmayabilir bu nedenle her
paradigmanın bilimsel geçerliliği farklıdır. Kuhn’a göre iki paradigmayı
karşılaştıramamanın üç nedeni vardır:
8/18/2019 researchmethods_thomassamuelkuhn
7/7
1- Metodolojik eşölçülmezlik: Paradigmalarda ortak bir yöntem yoktur; neyin bilgi,
olgu, gözlem… sayılıp sayılmadığını iki paradigma arasında ortak bir biçimde
bilemeyiz. Ortak bir yöntem olmadığı içinde farklı olan paradigmaları birbirleriyle
karşılaştırmaya kalkmak abes olur.
2- Gözlemsel eşölçülmezlik: Gözlem teoriye bağlıdır. Her teorinin gözlemi farklı
olacağından gözlem teoriden ayrı yapılamaz. Bu nedenle gözlemler paradigmalarda
farklı farklıdır. Gözlem nötr değildir, hipotezlerin keşfedilmesinde ve denetlenmesinde
gereklidir. Yani paradigmadan, teoriden bağımsız ortak bir gözlem mümkün değildir.
3-Semantik eşölçülmezlik: Bilimsel kavramlar anlamlarını kısmen paradigmadan,teoriden alırlar. Kavramların anlamları teoriden bağımsız değildir. Her paradigmanın
dili farklıdır birbirleriyle ilişki kuramayız, Newton’daki kütle kavramı yalnızca Newton
paradigmasında geçerlidir. Einstein’da kütle kavramı farklıdır. Yani iki paradigmanın
doğruluk ölçütleri farklıdır.