Upload
others
View
27
Download
0
Embed Size (px)
Citation preview
PARAZİTOLOJİ (1. DERS) 01.10.2013
Doğada canlıların iki temel fonksiyonları vardır:
1.Beslenme, 2. Çoğalma (Üreme)
Bu iki özellik her canlıda görülür. Çoğalma için canlının belli bir
olgunluğa gelmesi gerekir. Bu olgunluğa gelinceye kadar ise en
önemli fonksiyon beslenmedir. Canlıları beslenme özelliklerine
göre ototrof ve heterotrof olarak ikiye ayırabiliriz. Ayrıca
canlıların bir arada yaşayarak beslenme tarzı da vardır.
Parazitlik de bir arada yaşama şeklidir. Parazit canlılar
beslenmek için başka bir canlıdan faydalanmak
durumundadırlar.
Parazit terimi eski Yunanca para (çevresinde) ve sizto (besin)
sözcüklerinden oluşur. Parazit hayvansal ya da bitkisel olabilir.
Hayvansal kökenlilere zooparazit, bitkisel kökenlilere de
fitoparazit denir.
Yeryüzünde hiçbir canlı parazit olarak dünyaya gelmemiştir.
Çevre koşulları çoğu kez bu canlının tek başına yaşamasını
olanaksız kılar. Canlı yaşaması için gerekli besini başka bir
canlıdan temin etmek zorunda kalır. Bir başka canlı üzerinde
veya içinde yaşamaya adapte olur. Daha sonra koşullar elverişli
hale dönse bile artık tek başına yaşayamaz.
Parazitlik şöyle tarif edilir: Daha küçük bir canlının, bir diğer
canlının üzerinde veya içinde ona zarar vererek yaşama şeklidir.
Parazital canlılar; fungus, virüs, bakteri veya hayvan olabilirler.
Bu durumda ayrı bilim dalları altında incelenirler. Funguslar;
mycology, viruslar; viroloji, bakteriler; bakteriyoloji.
Hayvansal parazitler 3 dal atında toplanırlar:
1.Protozoo, 2.Helminthler, 3.Arthropoda.
Parazitlerle ilgili olan bilim dalı parazitoloji; biyokimya, ekoloji,
fizyoloji, genetik, immünoloji ve farmakoloji ile yakından
ilişkilidir. Bu bilim dallarının çoğunu kendi anabilim dallarında
bulunduran bilim dalı ise biyolojidir. Öyleyse parazitoloji,
biyologların ilgi alanında bulunur.
Parazitolojiyle İlgili Kavramlar:
Konak: Bir parazitin üzerinde ya da içinde yaşadığı canlıya
denir.
Son Konak: Bir parazitin ergin dönemini geçirdiği konağa son
konak yani kesin konak denir. Örneğin Ascaris lumbricoides için
insan son konaktır.
Ara Konak: Bazı durumlarda bir konakta parazitin ergin formu
değil ara formu yer alır. Bu konağa ara konak adı verilir. Ara
konak parazitin son konağa verilmesine aracılık eder. Örneğin
Echinococcus granulosus ergin şeklini köpekte geçirir. Ancak
larva şeklinde insanda veya kasaplık hayvanların karaciğer gibi
organlarında yer alır. Yani ara konak insan ve kasaplık
hayvanlardır.
Monoksen Parazit: Bazı parazitler evrimlerini tek bir konakta
tamamlarlar. Bunlara monoksen parazit adı verilir. Örneğin;
Ascaris lumbricoides.
Heteroksen Parazit: Bazı parazitlerin evrimi için ara
konaklara ihtiyaçları vardır. Bunlara heteroksen parazit adı
verilir.
1.Diheteroksen Parazit: Bir parazitin evriminde bir ara konak
bir de son konak yer alıyorsa bu parazit diheteroksen parazittir.
Örnek; Taenia saginata.
2.Poliheteroksen Parazit: Parazitin evriminde birden fazla
ara konak yer alıyorsa bu parazit poliheteroksen parazittir.
Örnek; Diphyllobothrium latum.
Taenia saginata’da Evrim
İnsan dışkısı ile yumurta dışarı atılır › Ara konak (sığır, manda)
› Kaslara yerleşir (Cysticercus bovis) › İnsan (son konak)
Dphyllobothrium latum’da Evrim
Yumurta suda embriyon oluşturur › Embriyon suda serbest kalır
› I. Ara konak (Cyclops) › II. Ara konak (balık) › İnsan (son
konak)
Rezervuar: Bir parazitin etrafa bulaşma kaynağıdır. Genellikle
parazitin ergin halini içeren konak, o parazitin rezervuarıdır.
Vektör: Bir canlıya vücudundaki parazitli maddeden geçen
diğer canlıya vektör adı verilir. Örneğin sivrisinek bir vektördür.
Vücudundaki plazmodiumları insana nakleder.
Portör: Bir canlı, paraziti başka bir başka canlıya nakleder
ancak parazit portörün vücudunda bir evrim geçirmez.
Mixenfeksiyon: Bir canlıda birden fazla parazit türünün yer
almasıdır.
Parzitik organizma genellikle iki taraftan küçük olanıdır.
Metabolik olarak konağa bağımlıdır.
Mutualizm ‹› Kommensalizm ‹› Parasitizm
Eğer olay (Parasitizm › Mutualizm) yönünde ilerlerse sağlıklı
birey meydana gelir. Aradaki dinamik ilişki (Mutualizm ›
Parasitizm) yönünde ilerlerse hastalık oluşur.
Tüm simbiyotik ilişkiler dinamiktir. Birbirlerine dönüşebilir.
Parazitliğin meydana gelişinde konak duyarlılığı, parazitin
virulansı ve sayısı etkilidir.
Virulans: Patojenite derecesidir.
Şu iki özelliğin bulunması patojeniteyi kontrol eder:
1.İnvazyon Yeteneği: Konağa girebilme ve çoğalma.
2.Toksijenite: Paojenin zararlı kimyasallar oluşturması. Ör;
toksinler.
Virulans; letal doz 50 (LD50) ve enfektif doz 50 (ID50)
değerlerinin saptanmasıyla oluşur.
LD50: Bu değerler bir grup canlının %50’sinde belirli bir zaman
aralığında ölüm oluşturan mikroorganizma sayısıdır.
ID50: Bir grup canlının %50’sinde hastalık oluşturan
mikroorganizma sayısıdır.
LD100: Bütün canlıları öldüren mikroorganizma sayısıdır.
SİMBİYOTİK YAŞAM
Parazitlik olayı simbiyoloji dalına girer. Simbiyotik yaşamda
ortak yaşayan canlılar karşılıklı yarar sağlayabilecekleri gibi
birlikte yaşan fertlerden birinin aleyhine de olabilir.
Simbiyoz; ektosimbiyoz ve endosimbiyoz şeklinde olabilir.
Ektosimbiyoz; canlılar birbirlerinin dış ortamında yaşar. (kene,
bit) Endosimbiyozda ise iki canlıdan biri, diğerinin içinde yer
alır.
Simbiyoz yaşam şekli 3 tanedir:
1.Mutualizm: İki organizma arasında ikisinin de karşılıklı yarar
görme ilişkisidir. (Liken: fungus-alg) Alg klorofili olmayan
fungusa karbonhidrat sentezinde yardımcı olur. Rhizobium
bakterileri ile baklagiller arasında da mutualizm vardır.
2.Kommensalizm: Bir arada yaşayan iki organizmadan birinin
fayda sağlaması, diğerinin zarara uğramamasıdır. Örneğin:
Entamoeba coli insan bağırsağında kommensal yaşar, besin
artıklarından yararlanır ancak insana zararı yoktur.
3.Parazitizm: Bir arada yaşayan iki canlıdan birinin bu
yaşamdan yararlanması buna karşılık diğerinin zarar
görmesidir. Yani küçük bir canlı daha büyük bir canlının
üzerinde veya içinde yaşar ve ona zarar verir.
Simbiyotik yaşam zorunlu veya tesadüfi olabilir. Zorunlu
simbiyotik canlı ayrı ayrı yaşayamaz. Eğer büyük canlı küçüğü
yok ediyorsa Predasyon adını alır. (Predatör: avcı)
PARAZİTLİĞİN ÇEŞİTLERİ (2.DERS) 08.10.2013
1.Parazitik Yaşamın Zorluk Derecesi
2.Parazitik Yaşamın Süresi
3.Parazitin Konakta Yerleştiği Yer
4.Diğer Parazitlik Çeşitleri
1.Parazitik Yaşamın Zorluk Derecesine Göre Parazitliğin
Çeşitleri:
a)Zorunlu Parazitlik: Obligatuar parazitlik. Bir canlının gelişimi
için hayatının belli bir süresini veya tamamını parazit olarak
konakta geçirmesi durumudur. Örnek: Ascaris
lumbricoides, Taenia saginata.
b)İstemli Parazitlik: Fakültatif parazitlik. Serbest halde de
yaşayabilen bir canlının yaşaması için mutlaka gerekli olmadığı
halde parazit olması durumudur. Myasis’lerde olduğu gibi.
c)Tesadüfi Parazitlik: Aksidental parazitlik. Serbest yaşayan
canlı başka bir canlı üzerinde tesadüfen parazitik olarak
yaşayabilir. Fakültatiften farkı sonunda mutlaka konağı terk
eder. Örneğin; bağırsakta yaşayan miryapodalar.
2. Parazitik Yaşamın Süresine Göre Parazitlik Çeşitleri:
a)Geçici Parazitlik: Temporer parazitlik. Parazitin beslenmek
veya herhangi bir fayda sağlamak için kısa bir süre konakta
yaşaması durumudur.
b)Daimi Parazitlik: Permanent parazitlik. Parazit hayatının
tümünü konakta geçirir. Konağın vücudunun içinde veya dışında
bulunabilir. Ama serbest yaşamak bu canlılar için mümkün
değildir.
c)Periyodik Parazitlik: Devri parazitlik. Parazitler evrimlerinin
bir döneminde paraziter olarak yaşar. Çengelli Solucanlar;
Ancylostoma, Necator.
*Parazitin larva veya olgunlaşmamış şekilleri parazitken
erginleri serbest yaşar. Bunlara protelien parazit denir.
*Miyaz oluşturan sinekler böyledir. Sinek larvaları ile oluşan
infestasyonlara miyaz denir.
3.Parazitin Konakta Yerleştiği Yere Göre Çeşitleri:
a)Ektoparazitlik: Dış parazitlik. Parazitin vücudun dış yüzeyi ya
da deri altında bulunmasıdır. Bit, uyuzböceği, tahtakurusu gibi.
b)Endoparazitlik: İç parazitlik. Parazitin sindirim yolları, safra
yolları, idrar yolları gibi vücut boşluklarında; karaciğer, akciğer
gibi dokularda ve kanda yaşamasıdır. Örnek: Taenia saginata,
Fasicola hepatica, Schistosoma haematobium, Eschinococcus
granulosis, Plasmodium.
c)İntraselüler parazitlik: Hücre içi parazitlik. Parazitlerin konak
vücudunda hücre içinde yaşaması durumudur. Örnek:
Toxoplasma gondii (monosit, endotel, parkim hücreleri).
4. Diğer Parazitlik Çeşitleri:
a)Özel parazitlik: Parazitin belirli bir hayvanın belirli bir
organında yaşamasıdır. Örnek: Taenia saginata (İnsan ince
bağırsağında yaşar).
b)Gezici (erratik - sapık) parazitlik: Normal olarak belirli bir
organda bulunması gereken parazite başka organlarda
rastlanılmasıdır. Örnek: Karaciğerde yer alan Fasicola hepatica
bazen deri altında da abselere yol açar.
c)Şaşkın (egare) parazitlik: Parazitin kendi konağı dışında
başka bir konakta yer almasıdır. Örnek: Fasicola hepatica
aslında koyun parazitidir. Ama insanda da yaşar.
d)Yalancı (Pseudoparazitlik) parazitlik: Bir başka canlıda parazit
olan organizma besinler yolu ile alınırsa dışkıda bu parazite ait
yumurtalara rastlanır. Ancak bu insanda aslında paraziter bir
durum yoktur. Örnek: Dicrocelium dendriticum koyun
karaciğerinde bulunur. Böyle bir karaciğeri yiyen kişinin
dışkısında bol yumurtaya rastlanırsa da kişide enfeksiyon
yoktur.
e)Hiperparazitlik: Bir parazitin vucudunda başka bir parazitin
bulunması durumudur. Örnek: Kendi bir parazit olan sivrisinek
vücudunda yine bir parazit olan Plasmodium’ları bulundurabilir.
f)Süperparazitlik: Konakların taşıdıkları parazit türleri ile
yeniden ve ağır şekilde enfekte olmaları durumudur.
Örnek: İnsanda parazit olarak Ascaris bulunurken besilerle yine
Ascaris yumurtası alması ve enfekte olması.
g)Multiparazitlik (Poliparatizm): Konağın birden fazla değişik
tür parazitle enfekte olması durumudur. Buna mixenfeksiyon da
denir. Örnek: İnsanda hem Ascaris hem Taenia bulunması gibi.
İNSANDA PARAZİTLİK (3.DERS) 22.10.2013
Parazitlerin ergin kısmı sadece insanda yaşar. Örneğin
Trichomonas vaginalis. Bazıları ise hayvanlara özeldir. Bazı
parazitler ise hem insanda hem hayvanda yaşar. Ayrıca
hayatlarının bir dönemini hayvanda, bir dönemini insanda
geçiren parazitler de vardır. Örneğin; plazmodium. Hem
insanda hem hayvanda görülen aslında hayvanlara ait olan
hastalıklara zoonoz denir.
Bazı zoonozlar:
Fasciola hepatica: koyun, sığır, keçi.
Dicrocoelium dendriticum: geviş getirenler.
Hymenolepis nana: sıçan ve fare.
Diphyllobothrşum latum: balık.
Echinococcus granulosis: köpek.
Taenia saginata: inek, koyun.
Taenia solium: domuz.
Trichinella spiralis: domuz.
Toxocara canis: köpek.
Ascaris suum: domuz.
Dirofilaria immitis: köpek.
Schistosoma japonicum: köpek, kedi, kemirici.
Schistosoma mansoni: maymun.
Toxoplazma gondii: kedi, koyun, kuş.
Parazitler vücutta yaptıkları etkilerle hastalıklara yol açarlar.
Paraziter hastalıkları isimlendirirken parazit isminin sonuna –
osis, -asis, -iosis, -iasis ekleri getirilir. Örneğin; Ascaris
(ascariasis), Tripanosoma (tripanosomiasis). İnsanda paraziter
hastalık enfeksiyon ya da enfestasyon şeklinde olur.
Enfeksiyon, endoparazitlerle meydana gelir. Ektoparazit
hastalıklarına ise enfestasyon denir. (Bit, pire)
Enfestasyonda parazit deri ve mukozayı tahriş eder. Kan emer.
Parazitlerin Yeryüzüne Dağılışlarını Etkileyen Faktörler:
Parazitlere yeryüzünde her bölgede rastlanmaz. Çünkü parazitin
gelişmesi için gerekli koşullar yeryüzünde her bölgede mevcut
değildir. Buna karşın insan bulunan, insanın olduğu her yerde
rastlanan parazitler de vardır. Bunlara kozmopolit parazitler
denir. Kozmopolit parazitlerin evrimi için bir ara konakçı veya
özel koşullar gerekmez. Örneğin; Trichomonas vaginalis,
Enterobius vermicularis, Pediculus humanus (bit).
Parazitlerin yeryüzündeki dağılışını başlıca etkileyen faktörler
şunlardır:
1.Coğrafik, Klimatolojik ve Topografik Faktörler:
Sıcaklık, nem, denizden yükseklik, toprağın kimyasal yapısı,
flora.
2.Ekolojik Faktörler:
Ara konak, vektör canlının yayılışı, rezervuar.
3.Sosyolojik Faktörler:
İnsan topluluklarının sosyo-ekonomik durumu, yaşama ve
beslenme alışkanlığı.
Bazı parazitler belirli iklim koşullarına gerek duyarlar. Bu gruba
direkt olarak insandan insana bulaşmayan, dış ortamda bir
evrim geçirdikten sonra kişiyi enfekte eden parazitler dahildir.
Bu tür parazitlerin evrimlerini tamamlamaları için çevre
koşullarının yeterli olması gerekir. Oksijen miktarı, nem, sıcaklık
gibi koşulların parazitin evrimi için uygun olması şarttır.
Örneğin; Ancylostoma (kancalı kurt) larvalarının enfektif hale
geçebilmesi için gerekli koşullar karadenizde çok vardır. Bu
nedenle özellikle Doğu Karandeniz Bölgesinde Ancylostoma
prevalansı çok yüksektir.
İnsidans, bir bölgede belli bir zaman diliminde görülen yeni
vaka sayısıdır. Prevalans, bir bölgede belli bir zaman biriminde
görülen eski ve yeni vaka sayısıdır.
Ancylostoma gibi başka diğer parazitler de evrimini belli iklim
koşuluna bağlarlar. Ascaris yumurtası vücuttan atıldıktan sonra
uygun koşullarda içinde enfektif larva oluşur. Bu yumurtayı alan
kişi enfektif olur. Ascaris yumurtasının gelişimi için yurdumuzun
her köşesi uygun iklim koşullarına sahiptir. Bu nedenle
Türkiye’nin her bölgesinde Ascaris’e rastlanır. Öyleyse Ascaris
ve Ancylostoma gibi parazitlerin yeryüzüne dağılışı uygun iklim
koşullarına bağlıdır.
Ekolojik Faktörler:
Plazmodium gibi parazitler evrimleri için belirli ara konaklara
gerek duyar. Bu ara konağın bulunduğu bölgelerde parazit
gelişebilir. Ara konağın olmadığı bölgede parazitin bulunma
olasılığı yoktur. Örneğin sıtma (plazmodium) için anofer gerekli,
Leishmania tropica (şark çıbanı) için phlebotom (tatarcık). Bu
ara konakların bulunmadığı ülkelerde hastalık yayılmaz. Öyleyse
bu parazitlerden kurtulmak ara konakla mücadeleye dayanır.
Sosyolojik Faktörler:
Sosyolojik etkenler de parazitlerin dağılımını etkiler. Şöyle ki,
insanlar savaş ve göçler nedeniyle yer değiştirmişler ve
göçtükleri bölgelerdeki parazitlerin yeni yerleşim alanlarının
taşınmasına aracılık etmişlerdir. Ayrıca kitle halinde yaşayış da
parazitlerin yayılmasında etkilidir. Örneğin yatılı okullar, askeri
kışlalar parazitlerin yayılmasına uygundur. Bazı yörelerde insan
dışkısının gübre olarak kullanılması alışkanlığı da parazitlerin
yayılmasında önemli bir faktördür. Beslenme alışkanlıkları da
parazitlerin yayılmasında önemli rol oynar. Örneğin Müslüman
ülkelerde domuz eti yenmemesi Taenia solium, Trichinella
spiralis enfeksiyonlarının nadir olmasına yol açar. Buna karşın
yurdumuzda çiğ köfte yenmesi alışkanlığı Taenia saginata
enfeksiyonu yayılmasına neden olur. Çiğ balık yenmesi uzak
doğu ülkelerinde Diphyllobothrium latum yayılmasına neden
olur.
Yurdumuz Açısından Parazitolojinin Önemi:
Yurdumuz subtropikal ve ılıman iklim kuşağındadır. Bu nedenle
gerek bitki örtüsü ve gerekse ara konak türünün uygunluğu
nedeniyle yurdumuzda pek çok parazit türüne rastlanmaktadır.
Yurdumuzda bir tek parazit çeşidi bulunduran kişilerin oranı
%70 civarındadır. İklim koşullarının yanı sıra ülkemizde çeşitli
parazitlere rastlanılmasını etkileyen diğer bir faktör de
beslenme alışkanlığıdır. Sebze ve meyvelerin yıkanmadan
yenmesi parazit insidansının yüksek olmasına yol açar. Hatta
bazı kişilerde birden fazla parazite aynı anda rastlanır. (multi
enfeksiyon) Ayrıca hijyenik kurallara uyulmaması, az gelişmiş
bölgelerde kanalizasyon yetersizliği, içme sularının
klorlanmadan ve kaynatılmadan içilmesi parazit
enfeksiyonlarını yaygınlaştırır. Toplumun eğitim ve ekonomik
düzeyi yetersizse enfeksiyonların artması kaçınılmazdır.
Paraziter enfeksiyona yakalanan kişinin tedavisi önemsenmezse
gerek ekonomik gerek sağlık yönünden kişi ve toplum büyük
zarar görür.
PARAZİTLERDE ÇOĞALMA (4.DERS) 05.11.2013
Parazitler konaktan beslenen ve onu sömüren canlılardır. Bu
nedenle konak parazitine karşı koymaya çalışır. Yani parazitler
yaşamlarının her evresinde yok olma tehlikesi içindedirler. Bu
ise nesillerinin tükenmesine yol açabilir. Bu tehlikeyi önlemek
için parazitler bazı yöntemler geliştirmişlerdir. Parazitlerin
büyük bir üreme potansiyelleri vardır. Tek bir Ascaris günde
200.000 yumurta verir. Yaşam süreleri oldukça uzundur.
Örneğin Taenia saginata 30 yıl yaşayabilir. Parazitlerin üreme
ve nesillerini sürdürmelerinde bazı faktörler yardımcı olur:
1.Erkek ve dişinin birbirlerini bulmaları kolaylaştırılmıştır.
Örneğin trematodlarda dişi ve erkek birey bir arada yaşar.
Örneğin Schistosoma türlerinde dişi, erkeğin karnındaki bir
olukta yaşar. Bazı arthropodlar ise feromon salgılayarak
karşısındakini cezbeder.
2.Çok fazla sayıda yumurta verirler. (Ascaris; 200.000)
3.Doğada, parazit yumurta ve kistleri çok dayanıklı yapılarla
korunmuştur. Örneğin protozoa kistleri, helminth
yumurtalarının kalın bir zarla kaplı olması.
Günümüzde bilim ve tekniğin çok ilerlemiş, sayısız antiparaziter
ilacın olmasına karşın paraziter hastalıkların tümüyle ortadan
kalkması, ilaçlara karşı direnç kazanmalarından
kaynaklanmıştır.
Protozoa’da Çoğalma:
1.Aseksüel Çoğalma:
a)Bölünerek Çoğalma: Protozoon iki veya daha fazla kısma
bölünür. Her parçadan yeni bir protozoon meydana gelir. İki
eşit parçaya bölünürse buna ikiye bölünme denir. Bazen asıl
parçadan küçük bir kitle ayrılır, buna tomurcuklanma denir.
Kirpikli protozoonlar enine, kamçılı prptozoonlar boyuna
bölünerek çoğalır.
b) Şizogoni: Protozoonun kendisi değil nukleusu bölünür.
Nukleus önce birkaç parçaya bölünür daha sonra sitoplazma
bölünmesi meydana gelir. Bölünen sitoplazma nukleusları sarar
ve yeni fertler oluşur.
2.Seksüel Çoğalma:
a)Konjugasyon: Kirpikli protozoonlarda nukleus bölünmesi
meydana gelir. Bu bölünme ile mikrogamet oluşur. Mikrogamet
içeren iki protozoon yan yana gelir, birbirleriyle birleşir. Bu
arada mikrogametlerden biri diğer protozoonun nukleusuna
geçer. Böylece protozoondan diğerine genetik bilgi aktarılmış
olur.
b)Sporogoni: İki protozoa birleşince birbirinden ayrılmaz ve bir
zigot meydana gelir. Zigot, ookist oluşturur. Bu ookistle önce
nukleus sonra sitoplazma bölünür. Şizogoni gibi yeni fertler
meydana gelir.
Helminthlerde Çoğalma:
1.Nematodlar: Genellikle erkek ve dişi fertler ayrı ayrıdır.
Erkek-dişi birleşmesiyle yumurta döllenir. Döllenen yumurtada
embriyo gelişir. Embriyonlu yumurta dışarı atılır. (ovovivipar)
Bazı türler henüz embriyo gelişmeden dışarı atılır. Bazıları
hermafrodittir. Erkek birey aynı dişiyi ya da başka fertin dişisini
dölleyebilir. Bazı durumlarda partenogenez görülür. Yumurta
döllenmeden çoğalmaya başlar.
2.Cestodlar: Byon kısmındaki halkalar aracılığıyla çoğalırlar. Her
halkada hem erkeklik hem dişilik organı vardır. Kendini döller.
Tek yumurtadan birçok scolex şekillenir.
3.Trematodlar: Schistosoma’lar hariç hepsi hermafrodittir.
Yumurta döllendikten sonra uterusa yerleşir. Embriyo dış
ortamda gelişir. Pedogenesis görülür. Yumurtadan larva yani
miracidium çıkar, bu bir yumuşakçaya yerleşir. Burada sporosist
evresine geçer. Tomurcuklanır, redialar oluşur. Redialardan
serkaryalar oluşur. Serkaryaların içinde larvalar vardır. Böylece
bir yumurtadan yüzlerce larva oluşur. Bu olaya pedogenesis
denir.
PARAZİTLERİN METABOLİZMASI
Tüm canlılar gibi parazitlerin de metabolizmaları vardır.
Helminthlerde Metabolizma:
Oksijen: Bağırsakta yaşayan helminthler yaşamlarını burada
oksijensiz sürdürürler. Ancak dokularda yaşayanlar mutlaka
aerob koşul isterler. Bazı parazitler ise çok kısa bir süre
anaerobik koşullara dayanabilir. Bu nedenle bağırsak
helminthleri fakültatif anaerob, kan parazitleri ise zorunlu aerob
karakterdedirler. Bazı parazitler ise zorunlu anaerob özellik
taşır. Örneğin; Fasciola hepatica, ortamda oksijen olsa bile
metabolizması için kullanamaz. Mutlaka anaerobik solunum
yapar. Ancak parazitlerin yumurtalarının gelişmesi için mutlaka
oksijene ihtiyaç vardır. Örneğin; Ascaris lumbricoides’in
döllenmiş yumurtası ortamda oksijen yokken 1 ila 4 ay
dayanabilir. Ancak içinde embriyo gelişmez. Oksijen olduğu
takdirde embriyo gelişir. Enfektif hale gelir.
Helminthlerde depo maddesi olarak glikojen ve fosfolipit
şeklinde yağlar bulunur. Protein metabolizması ise şöyledir;
proteinleri amonyak oluşuncaya kadar parçalarlar. Proteolitik
enzimleri vardır. Bazı helminthlerin yumurtası kitin kılıfla
çevrilidir. Bu kitini parazit kendi sentezler. Bu kitin kılıf konak
bağırsağındaki tripsin ve pepsin tarafından sindirilmesini önler.
Protozoonlarda Metabolizma:
Oksijen: Bağırsaktaki protozoonlar fakültatif anaerobtur. Bazı
protozoonlar anaerobiktir. Örneğin; Entamoeba histolitica.
%95’lik azotlu ortamda yaşar. Yani %5’lik karbondioksitli
ortamda yaşayabilir.
Protozoonlarda depo maddesi glikojen, volutin veya lipit olabilir.
PARAZİTLERİN BESLENMESİ
1.Protozoonlar:
Gelişmeleri için gerekli besinleri çeşitli yollarla alırlar.
a)Osmotrophy: Parazit protozoon içinde besin bulunan sıvıyı
hücre zarı aracılığıyla ozmotik yoldan alır.
b)Fagotrophy: Fagositoz yoluyla beslenmedir. Katı besinler için
söz konusudur. Fagositozda protozoonun dış zarı içeri doğru
çöker. (invaginasyon) Bu girinti besini sarar ve koparır. Alınan
besinin sindirilmesi için buraya enzimler salınır.
2.Helminthler:
Trematod ve nematodların sindirim aygıtları vardır. Cestodlarda
ise bu sistem yoktur. Cestodlar sıvı besin maddelerini
vücutlarının yüzeyiyle emerek alırlar. Nematodlarda vücudun
dışında bir kütiküla tabakası vardır. Bu yapı pek çok maddenin
emilmesini önler. Bu nedenle bazı nematodlar, ağız kısmı ile
konakta bağırsak mukozasına yapışır. Parçaladığı doku ve kanla
beslenir. Bağırsaktaki mukuslu maddelerle beslenirler. Örneğin;
Strongyloides stercoralis.
3.Arthropoda:
Hangi parazitik canlı olursa olsun parazit, beslenmek için
konağın besinlerine ortak olur. Konağın kendisini besleyecek
miktarda aldığı çeşitli maddeler, örneğin, vitaminler parazitçe
tüketilir. Bu durum konakta çeşitli hastalıklara yol açar.
Diphyllobothrium latum B12 vitamini sömürücüsüdür. Bu
vitamin eksikliği pernisiyöz anemiye yol açar. Ayrıca Giordia
lamblia bağırsakta yağ emiliminin bozulmasına yol açar. Bu
nedenle yağda eriyen vitaminler özellikle A vitamini eksikliği
görülür.
PARAZİTLERİN BULAŞMA 12.11.2013
KAYNAKLARI (5.DERS)
Bir paraziter canlının, beslenmesi ve metabolizmasını
sürdürmesi için konak canlıya ulaşması gerekir. Konağa ise
çeşitli kaynaklar aracılığıyla bulaşır:
1.Bazı parazitler direkt olarak, insandan insana bulaşır. Bu tür
parazitlerde bir ara konak veya toprakta evrimleşme söz
konusu değildir. Bu tür parazitler, konakta sindirim sistemi,
dolaşım sistemi, ürogenital organlar, ağız, burun, deri ve diğer
organlara yerleşmiş olabilir. Buralardan diğer kişilere konjenital
olarak (konjenital: anneden fetusa doğumla), koitus (cinsel
birleşme) yolu ile veya dokunma yoluyla geçer. Örneğin;
Toxoplasma gondii anneden bebeğe konjenital yolla,
Trichomonas vaginalis erkek ve kadına koitus yoluyla, uyuz, bit,
şark çıbanı direkt temas ve dokunma yoluyla bulaşabilir.
2.Bazı parazitler hayvanlar yoluyla bulaşırlar. Çok sayıda
hayvan rezervuar (depo) olarak, ara konak veya son konak
olarak parazitlerin insanlara bulaşmasına aracılık ederler.
Örneğin; Taenia saginata, Taenia solium, Trichinella spiralis’in
larva şekilleri iyi pişmemiş veya çiğ yenen kasaplık hayvan eti
ile insanlara geçer. Balıklarda bulunan Diphyllobothrium latum,
iyi pişmemiş balık eti ile insana geçer. Bazen son konak olan
hayvanlardan insana bazı parazit yumurtalarının geçtiği ve
insanın enfekte olduğu görülür. Örneğin; köpek şeridi
Echinococcus granulosus yumurtası insan tarafından alınınca
karaciğer, akciğer gibi organlarda kist hidatik oluşur. (Kist
hidatik: içi su dolu bir yapı, bazen kafa büyüklüğünde.
Patlatmadan, içini özel iğneyle boşaltıp almak lazım.)
Mekanik Bulaştırma:
Parazitler, bazı vektörler ve portörler aracılığıyla da bulaştırılır.
Eğer bir arthropod parazitin evriminde bir görev yapmıyorsa
yani ara veya son konak değilse, ancak bu parazitin
nakledilmesinde görev yapıyorsa portör adını alır. (portör:
hamal) Portörlerde parazitin çoğalması veya gelişmesi gibi
biyolojik bir olay olmaz. Bu tür canlılarda parazitin
bulaştırılmasına mekanik bulaştırma adı verilir. Mekanik
bulaştırma iki şekilde olur:
a)Aktif Mekanik Bulaştırma: Bir portör arthropod parazit
yumurtası veya enfektif larvasının hasta üzerindeki yaradan,
dışkı artıklarından, hastadan kan emerken ayaklarına,
hortumuna bulaştırabilir. Daha sonra kan emerken derideki
yaralarda bulunan etkeni kendi vücuduna bulaştırır, sonra bunu
ikinci bir kişiye bulaştırır.
b)Pasif Mekanik Bulaştırma: Portör, çeşitli yollarla aldığı
yumurta ve larvaları kişilerin kullanacağı çeşitli eşyalarına
bulaştırır. Örneğin; Musca domestica (karasinek) dışkıya konup
Entamoeba histolitica kistlerini üzerine bulaştırır. Sineğin
mutfak gereçlerine konması ile kistler tabak çanak vs. ye
bulaşır. Oradan da insana bulaşır.
Biyolojik Bulaştırma:
Bazen bir arthropod parazitin evriminde görev alır. Onun
evriminde ara konak veya son konak olabilir. Parazit bu
arthropodda gelişir, çoğalır yani biyolojik evriminin bir dönemini
veya tümünü bir arthropodda geçirebilir. Bu canlılara vektör,
bulaştırmaya ise biyolojik bulaştırma adı verilir. İkiye ayrılır:
a)Aktif Biyolojik Bulaştırma: Bu durumda parazitin biyolojik
gelişmesi söz konusudur.
*Vektörün Vücudunda Parazitlik: Vektörün vücudunda
mikroorganizma çoğalır. Bu tip çoğalma daha çok virüs ve
bakterilerde görülür. Örneğin; farepiresi sindirim sisteminde
veba etkeni olan Pasteurella pestis’i çoğaltır. Kan emerken
insana bulaştırır. (plaque:veba)
*Parazit vektörün vücudunda çoğalmaz ancak gelişerek yeni bir
forma ulaşır. Örneğin; fil hastalığı etkeni olan Wuchereria
banarafti’nin filaryaları sivrisinekte evrimleşerek enfekte hale
gelirler.
*Parazit vektörün vücudunda hem çoğalır hem gelişir. Örneğin;
anofel, sırmalı kişiden han emerken, Plasmodium vivax’ın
olgunlaşmamış cinsiyet hücrelerini alır. Bu mikro ve makro
gametler vektörün midesinde birleşir, zigot oluşur. Zigottan
sporozoitler oluşur. Bunlar hem enfektif şekillerdir hem de
sayıları artmıştır. Sivrisinek kişiyi ısırdığında enfektif şekli
bulaşmış olur.
b) Pasif Biyolojik Bulaştırma:
Parazit vektörün vücudunda gelişir, daha sonra indirekt bir yolla
insana bulaşır. Örneğin; Hymenolepis nana’nın yumurtaları pire
tarafından ağız yoluyla alınmasıyla insana bulaştırılmış olur.
3.Bazı parazitler besinler aracılığıyla insana bulaşır. Et ve
balıkta bulunan parazitlerin yanısıra iyi yıkanmamış sebze ve
meyveler yenirken parazit alınabilir. En sık bulaşma yolu
yiyeceklerdir.
4.Su da bir bulaştırma kaynağıdır. Suyun içilmesi ile enfektif
yumurta ve larvalar alınabileceği gibi bazı parazitlerin ara
konakları suda yaşar. Bu ara konaklarda gelişirler. Örneğin;
Dracununculus medinensis’in ara konakçısı
cyclops(supinesi)lardır. Bunların habitatları sudur. Bazı
parazitler suda gelişirler. Örneğin; Schistosoma larvaları suda
gelişir. Bu sulara giren kişilerin derilerini delerek, son konakçıya
ulaşır. Ayrıca sular sivrisinek larvaları gelişimi için de idealdir.
5.Pek çok parazit yumurtası toprakta uygun bir süre geliştikten
sonra enfektif hale gelir. Örneğin; Ascaris ve Trichuris trichuira
yumurtaları toprakta gelişir ve buradan besinlere, suya geçerek
insanı enfekte ederler.
PARAZİTLERİN KONAĞA GİRİŞ YOLLARI
(6.DERS) 19.11.2013
Bir parazitin canlı ortama girmesi ve yaşamını orada
sürdürebilmesi için üç koşulun bir arada olması gerekir.
1.Parazitin bulaştığı canlının elverişli ve duyarlı olması
(sensitive)
2.Parazitin konağa bulaştığı anda yaşam devresinin enfektif
döneminde bulunması şarttır. Parazitin konağa girmesinde
çevre koşullarının da rolü vardır. Örneğin; kan parazitlerinden
Plazmodium vivax’ın anoferde gelişebilmesi için ortamın nemi
%75-80, çevre ısısı en az 20 santigrat derece olmalıdır.
Parazitler şu yollarla bulaşır:
1.Ağız ve Solunum Yoluyla Konak Vücuduna Giriş:
Özellikle bağırsakta yaşayan parazitler konağa giriş yolu olarak
ağız yolunu seçerler. Bu parazitlerin dişileri çok sayıda yumurta
çıkartır. Bu yumurtalar dışkıyla dışarı atılır. Kalın kabuklu
yumurtalar en elverişsiz koşullara bile dayanır, koşullar
düzelince enfektif hale geçer. En tipik örnekler; Ascaris
lumbricoides, Trichus tirchura. Bazı parazitler ise bağırsak
dışında bulunur ancak konağa giriş yolu ağız olabilir. Örneğin;
Echinococcus granulosus yumurtası ağız yoluyla alınır,
bağırsakta yumurtadan çıkan larva bağırsak duvarını delip dışarı
çıkar, başta karaciğer olmak üzere, akciğer, beyin, göz vb.
organlara yerleşip kist hidatik oluşturu. Bazı protozoonlar da
bağırsakta yaşarlar, örneğin; Giordia lamblia trofozoitleri dışkı
yoluyla dışaarı atılır ve dış ortamda kistleşir. Bu kistler ağız
yoluyla alındıktan sonra doudenumda açılır. Meydana gelen
trofozoitler epitele yapışır.
Bazı parazitlerin yumurtası havaya saçılır. Yumurtaların
solunması veya yutma yoluyla bağırsağa geçer. Örneğin;
Enterobius vermicularis.
2.Deri ve Mukoza Yoluyla Konak Vücuduna Giriş:
Parazitlerin bir kısmı yumurtalarını dış ortama saldıktan sonra
bu yumurtalardan larvalar çıkar. Bu larvalar su ve toprakta
serbest yaşayabilirler. Örneğin; Schistosoma haematobium’un
enfektif şekli olan serkaryalar sularda bulunur. Yapışkan madde
salan serkaryalar bu madde aracılığıyla konağın derisine yapışır.
Daha sonra hidrolitik enzimler salgılar, bu enzimler deriyi
yumuşatır, parazit yumuşayan deriyi deler ve vücuda girer.
Ancylostoma duodenale, aynı şekilde vücuda girer. En çok ayak
tabanı ile parmaklar arasındaki deriyi delerek vücuda girer.
3.Cinsel Temas Yoluyla Konağa Giriş:
Bazı parazitler kişide cinsel organlara yerleşmiştir. Kişiden
kişiye cinsel temas yoluyla bulaşır. Örneğin; Trichomonas
vaginalis, üretra, vajina ve prostatta yerleşir. Çoğunlukla belirti
vermeyen erkekler bulaşmada etkin rol oynar.
4.Ürogenital Yolla Konak Vücuduna Giriş:
Aslında konak vücudunda yerleşim bölgesi farklı olan parazitler
bazen ürogenital yolla üreme organlarına yerleşir. Örneğin
bağırsakta yaşayan Enterobius vermicularis yumurtalarını anüs
çevresine bırakır. Burada gelişen larva üreme organlarına
yerleşebilir. Ayrıca genital organların paraziti olan Trichomonas
vaginalis cinsel temas dışında hasta kişilerin özel eşyaları hatta
alafranga tuvaletler aracılığıyla da kadından kadına bulaşabilir.
5.Plasenta Yoluyla Konak Vücuduna Giriş:
Bazı parazitler enfekte anneden karnındaki bebeğe plasenta
yoluyla geçer. Örneğin; Toxoplasma gondii herhangi bir yolla
anneye bulaştıktan sonra plasentayı geçer ve bebeğe gelir.
Bebeği enfekte edip, çeşitli bozukluklarla dünyaya gelmesine
neden olur.
6.Anal Yolla Konak Vücuduna Giriş:
Enterobius vermicularis’in dişi bireyleri geceleri anüsten dışarı
çıkar ve yumurtalarını anüs civarına bırakır. Çok kısa bir sürede
bu yumurtalarda enfektif larva oluşur. Bu larvalar tekrar
rektuma geçip bağırsağa girebilir. Bu olaya retrofeksiyon
denir. (kendi kendini geri dönüp enfekte etmesi)
KONAKÇI PARAZİT İLİŞKİLERİ
Parazitin Konağa Zarar Veriş Şekilleri:
Bir parazit canlıya girdiğinde hafif veya şiddetli mutlaka bazı
belirtiler oluşur. Her parazit her insanda benzer etki yaratmaz.
Çünkü hastanın yaşı, beslenme durumu, kalıtsal faktörler, iklim
ve çevre koşulları, kişisel direnç, parazit sayısı, parazitin
virulansı gibi pek çok nedenlerle etkiler farklıdır. Örneğin küçük
bir çocukta beslenme bozukluğu bir erişkine kıyasla çok daha
olumsuz sonuçlar doğurur.
1.Soyucu-Sömürücü Etki:
Bu etki parazitlerin konaktaki önemli besin maddelerini
tüketmesiyle başlar. Çünkü parazitler, kişilerin besinlerine
ortaktır. Örneğin; Diphyllobothrium latum B12 vitamini
sömürür. İnsan bağırsağında yaşayan ve boyu 3-15m olan bu
helminth kişide ağır anemiye yol açar. Deneysel olarak parazitin
ağız yoluyla verilen B12 vitamininin yarısını sömürdüğü
saptanmıştır. Ancylostoma duodenale de günde 0,37mm3 kan
emer ve anemiye yol açar. Normal metabolizma için gerekli
maddelerin parazit tarafından sömürülmesi kişinin normal
gelişimini etkiler. Örneğin; kişinin cinsel organları normal
olgunluğa ulaşmaz. 22 yaşındaki bir erkeğin kancalı kurt
enfeksiyonu nedeniyle bedensel yönden 10-12, 16 yaşındaki bir
genç kız ise 7-8 yaşlarında göründüğü saptanmıştır. Paraziter
enfeksiyonlar nedeniyle çocuklar zayıf ve çelimsiz, gençler
çocuk görünümlü, yetişkinler ise soluk, zayıf ve kuvvetsiz
olurlar. Bir kişide tek bir parazit değil aynı türün birkaç bireyi de
bir arada bulunabilir.
2.Toksik Etki:
Parazitler metabolizmaları sonucu oluşan artıkları ve vücut
salgılarını konak vücuduna bırakırlar. Bunlar bu konokta toksik
etki yapar. Özellikle MSS ve kemik iliğine etki yapabilir. Alerjik
reaksiyonlara yol açar. Örneğin; Ascaris, ascaron isimli bir
madde sentezler. Toksik olan bu salgı çocuklarda MSS’ye
etkilidir. Çocuk huzursuz, sinirli ve korkak olur. Deride ve
burunda kaşıntı, geceleri salya akması ve diş gıcırdatması gibi
belirtileri vardır.
3.Mekanik Etki:(7.DERS) 26.11.2013
Parazitler insan vücudunda çok sayıda bulunabilirler. Örneğin
bağırsakta bir araya gelmiş ve yumruk halini almış Ascarisler,
bağırsak tıkanmasına yol açar. Ayrıca parazitler kör bağırsağa
yerleşip apandiste neden olabilirler. Echinococcus granulosus’un
oluşturduğu kist hidatikler beyin, karaciğer ve akciğerde
yerleşip organa basınç yapabilir. Wuchereria bancrofti lenfleri
tıkayarak fil hastalığına neden olur. Plasmodium falciparum
içeren alyuvarlar birbirlerine yapışır ve beyin kılcal damarlarının
tıkanmasın yol açar.
4.Travmatik Perforatif Etki (Yaralama, Delme):
Parazitler organlara yerleşir ve mukozalara tutunarak kan
emerler. Bu tutunma için çengel gibi organlarla dokuları
yaralarlar. Ancylostoma duodenale ağız kısmındaki çengeller
bağırsak mukozasını zedeler. Schistosoma mansoni ve
Schistosoma haematobium yumurtaları da çengellidir. İdrar
yollarından geçerken delinmeye neden olur ve kana yaparlar.
Ascaris’ler ise insan vücudunda evrimlerinin bir kısmında
akciğerlere geçer ve delinmeye yol açar.
5.Litik ve Alerjik Etki:
Parazitler sindirici ve eritici enzimler salgılar. Bu enzimler pek
çok organ hücresini etkileyebilir. Örneğin; Entamoeba
histolitica. Ayrıca kene gibi parazitler kan emerken salgıladıkları
pıhtılaşmayı engelleyici maddelerle kaşınma ve acı gibi alerjik
reaksiyonlara yol açarlar. Ayrıca parazitin toksin ve
metabolizma ürünlerine karşı vücutta antikorların oluşması
konağın aşırı duyarlı olmasına yol açar ve anafilaksiye yol
açar. Örneğin; Echinococcus granulosus’tan oluşan kist
hidatikler aniden yırtılırsa anafilaktik şok ve ölüm meydana
gelir.
6.İrridatif Etki:
Vücuda parazit girdiğinde vücut savunmaya geçer ve bazı
belirtiler ortaya çıkar. Örneğin; Trichinella spiralis bağırsağa
yerleştiğinde tepki olarak irridatif belirtiler ortaya çıkar. Apseye
yol açar. Kaslara yerleşen parazitler burada zamanla
kireçlenmeye yol açar.
7.Hastalık Etkenini Taşımaları:
Anoferler Malaria’yı, Glossina’lar Triphanosoma’yı, Phlebatom’lar
Leishmania tropica’yı taşırlar.
8.Beslenmeye Engel Oluşları:
Parazitli kişi iştahsız olur. Aldığı besini sindiremez. Örneğin;
sıtmalı veya Ascarisli kişilerde iştahsızlık, kusma, karaciğerde
bozukluk görülür. Protein sindirimi bozulur. Bu durum özellikle
Leishmania, Schistosoma ve Triphanasoma enfeksiyonlarında
görülür.
9.Kana Etkileri:
Paraziter hastalıklarda kan tablosu değişir. Genellikle eritrosit
sayısı azalır. Lökosit, özellikle de eozinofil sayısı artar. Alyuvar
şekli bozulur. Alyuvarlarla ilgili tıbbi terimler şunlardır:
*Anizositozis: Alyuvarlar farklı boyuttadırlar.
*Hipokromia: Alyuvarlar iyi boyanmaz. Hb az.
*Poiklositozis: Alyuvarlar büyük ve şekilsiz.
*Polikromia: Farklı boyalara duyarlı hale gelir.
Anemi: Parazitin alyuvarlara girmesi, parçalaması, B12
vitamininin tüketilmesi, folik asit emiliminin bozulması, kan
yapıcı organların patolojik bozuklukları ile anemi ortaya çıkar.
Makrositik anemide alyuvar boyu büyür. Mikrositik anemide
alyuvar küçülür. Ayrıca eritropoieses yani ilikten kan yapımı
bozulur.
KONAĞIN PARAZİTE TEPKİSİ
Canlıda vücuda yabancı olan her maddeye karşı vücudun
koruyucu mekanizması vardır. Bu koruyucu mekanizma:
1.Doğal Savunma Mekanizması, 2.Kazanılmış Bağışıklık
Mekanizması olarak ikiye ayrılır.
Parazite Karşı Tepkiler ve Korunma Mekanizmaları
A.Özgül Olmayan Tepki ve Korunma Mekanizmaları:
1.Hücresel Reaksiyonlar
2.Dokusal Reaksiyonlar
3.Doğal Bağışıklık Mekanizmaları
B.Özgül Tepki ve Korunma Mekanizmaları:
1.Hücresel Korunma Mekanizmaları
2.Humoral Korunma Mekanizmaları
3.Premünisyon
A)1.Hücresel Reaksiyonlar
Fagositoz olayıdır. Etken ne olursa olsun, fagosit hücrelerce
alınıp, sindirilir. Bu nedenler fagositozdan sorumlu olan
lökositlerin sayısında enfeksiyon sırasında artma olur. Ancak
her lökosit sayısının artışı paraziter enfeksiyonu göstermez.
Kanda lökosit sayısının artmasına lökosidaz adı verilir. Malaria
ve Leishmania enfeksiyonlarında monosit artışı tespit edilir.
Ancak paraziter enfeksiyonlarda tipik olarak eozinofil
lökositlerin sayısında artış görülür. Büütün bunlar paraziti
zararsız hale getirmeye yönelik, ancak özgül olmayan hücresel
reaksiyonlardır.
2. Dokusal Reaksiyonlar
Vücutta yabancı cisme karşı 4 çeşit dokusal reaksiyon meydana
gelir:
I.Yangı (İltihap) Reaksiyonu: Bütün enfeksiyonlarda olduğu gibi
paraziter enfeksiyonlarda da vücut kendini korumak için yanggı
oluşturur. Yangı, yani iltihap oluşumunda bölgeye PNL’ler gelir
ve fagositoz oluştururlar. Bölgedeki kan damarları genişler,
yangılı bölgeye Ca tuzları yerleşir, etken kalsifiye olur ve
parazitin organizma ile ilişkisi kesilir.
II.Metaplazik Reaksiyonlar: Metaplazi, şekil değişikliği demektir.
Bu olayda epitel veya bağ dokusundaki bir hücre grubu kökeni
aynı olan başka bir hücre grubuna dönüşür. Örneğin akciğer
bronşlarının silindirik hücrelerinin yassı epitele dönüşmesi gibi.
III.Hiperplazik Reaksiyonlar: Hiperplazi, büyüme demektir.
Parazit giren hücreler büyür ve uzarlar.
IV.Neoplazik Reaksiyonlar: Paraziter bir enfeksiyon kötü taiatta,
kötü yapıda bir kist oluşuma yol açabilir. Örneğin; Opistorchis
felineus (trematod) safra kanalında doku üzerinde olumsuz
etkide bulunur ve kötü huylu yani habis tümör oluşumuna yol
açar. (Malign: kötü huylu, Bening: iyi huylu)
3.Doğal Bağışıklık Mekanizmaları
Konak, mikroorganizma veya parazitle hiç karşılaşmadığı halde
parazitin vücuda girmesine ve onu enfekte etmesine izin
vermez. Zencilerin Plasmodium vivax’a dirençli olması gibi,
ancak Plasmodium falciparum’a ise duyarlıdırlar.
Doğal bağışıklıkta çeşitli faktörler rol oynar:
a)Deri ve Mukoza
b)Mide, Bağırsa Özsuları
c)Kan ve Vücut Sıvıları
d)Vücut Isısı: Soğukkanlıların parazitleri sıcakkanlılarda
yaşayamaz. Örneğin; bir kaplumbağanın vücut ısısı insana
yakın tutulursa Trichinella spiralis ile enfekte olur.
e)Beslenme Tarzı ve Besinler: Proteince zengin dietle
beslenenler daha dirençlidirler. Gamma globulin; lizin ve
triptofan amino asitlerince zengindir. Ancak mısırda bu amino
asit yoktur. Öyleyse tek taraflı beslenme sakıncalıdır.
f)Hormonlar: Bazı hormonlar direnci azaltırlar. Örneğin; ACTH
verilenlerde bağışıklık sistemi zayıflar. Örneğin; diabet
hastalarında vücut direnci azalır.
g)Stres, Açlık, Yorgunluk gibi faktörler immün sistemi
zayıflatarak doğal direnci düşürür.
h)Yaş Bağışıklığı: Çocuklarda ve yaşlılarda doğal direnç
düşüktür. Doğal direnç parazitin ya tüm evrim dönemlerini ya
da sadece bir dönemine karşılıktır. Örneğin insanda Taenia
saginata’nın sadece erişkini yaşar. Echinococcus granulosus’un
ise sadece larval formu yaşar.
B.Özgül Tepki ve Korunma Mekanizmaları
8.DERS 10.12.2013
1.Hücresel Korunma Mekanizmaları
2.Humoral Korunma Mekanizmaları
3.Premünisyon
1.Hücresel Korunma Mekanizmaları
Belli bir etkene karşı tepki gösterecek hücrelerin gelişmesidir.
Uyarılan T-lenfositleri lenfokin denilen maddeler salarak dokusal
reaksiyonların ortaya çıkmasına yol açar. Dokularda gelişen
parazitlere hücresel immün cevap meydana gelir. Örneğin
Leishmania, Schistosoma enfeksiyonlarında duyarlı lenfositlerin
bağışıklıkta etkisi vardır.
2.Humoral Korunma Mekanizmaları
Antikorların oluşumudur. Vücut kendisi için yabancı olan etkene
karşı antikor oluşturur. (IgA, IgG, IgM, IgD, IgE) Helminth
enfeksiyonlarında genellikle IgE cinsi antikorlarda artış görülür.
Parazitlere karşı oluşan özgül immün cevap onları yok etmeye
yetmeyebilir. Çünkü parazitlerin bir kısmı bağırsakta yaşar ve
immün cevap hücrelerinden korunurlar. Ayrıca sık sık antijenik
yapılarını değiştirirler ve yeni baştan antikor sentezlenmesi
gerekir. Humoral veya hücresel bağışıklığın bozulduğu immün
yetmezlik durumlarında Pneumocystis carinii ve Giardia
lamblia parazitlerinin sık görülmesi immün sistemi parazitlerden
korunmada etkili olduğunu göstermektedir.
AIDS = Acquired Immun Deficiency Syndrome
3.Permünisyon (Süper Enfeksiyon Bağışıklığı)
Parazit enfeksiyonlarında, diğer enfeksiyonlardan farklı bir
bağışıklık şeklidir. Bu bağışıklıkta parazit konakta canlı olarak,
az sayıda kaldığı sürece konak aynı paraziter enfeksiyona direnç
gösterir. Buna enfeksiyon bağışıklığı adı verilir. Örnek: Sıtma.
Paraziter Hastalıklarda Klinik Belirtiler
Paraziter hastalıklarda belirtiler, parazit sayısına, türüne,
organizmaya giriş şekline, yerleşme bölgesine, yerleştiği organ
ve dokuların önemine, vücutta göç yerine göre değişir. Klinik
belirtilere kuluçka dönemi sonunda rastlanır. Parazitler için 3 tip
kuluçka dönemi söz konusudur:
1.Biyolojik Kuluçka Dönemi:
Bir parazitin konak vücuduna girmesinden kendinin veya
ürünlerinin vücut çıkartılarında veya dolaşım kanalında
görülmesine kadar geçen zamandır.
2.Klinik Kuluçka Dönemi:
Parazitin vücuda girmesinden hastalık belirtileri ortaya
çıkmasına kadar geçen zamandır.
3.Dış Kuluçka Dönemi:
Parazitin vektör aracılığıyla bulaşması halinde söz konusudur ve
vektörün paraziti olmasıyla paraziti bulaştıracak hale gelmesine
kadar geçen dönemdir.
1)Paraziter Enfeksiyonlarda Genel Belirtiler
a)Vücut Isısı: Paraziter hastalıklarda vücut ısısı ya hep yüksektir
ya da bazı durumlarda oynak ateş meydana gelir. Kimi kez ateş
periyodiktir. Ateş yükselmesi daha çok protozoa
enfeksiyonlarında görülür. Helminth enfeksiyonlarında meydana
gelmez. Örneğin Sıtma’da merozoidler kana verildikçe ateş,
titremeyle birlikte yükselir. Örneğin; Plasmodium vivax’ta 48
saat, Plasmodium malaria’da 72 saat. Ateşin yükseldiği
dönemde nabızda da artış olur.
b)Sinir Sistemi Belirtileri: Baş dönmesi, kusma, baş ağrısı,
uykusuzluk, uyuklama, sayıklama, hıçkırma, salya akması, diş
gıcırdatması.
c)Sindirim Sistemi Belirtileri: Parazitlerin etkisiyle çeşitli
sindirim bozuklukları meydana gelir. Örneğin helminthler
antiproteolitik enzimler salgılar. Bu nedenle protein sindirimi
meydana gelmez.
d)Deri ve Mukoza Belirtileri: Bazı parazitler enfeksiyonlarda
(örn; Ascaris) deride döküntü meydana gelir.
e)Kan Tablosundaki Değişiklik: Bazı paraziter enfeksiyonlarda
lökosit sayısı artar. Buna lökosidoz denir. Ancak paraziter
enfeksiyonlarda en çok eozinofil lökositler artar. Alyuvar sayısı
azalır (Anemi). Bunun aksine lökosit azalması, lökopeni de
meeydana gelebilir. Bunlardan farklı olarak kan yapıcı oranların,
örneğin dalağın büyümesi (splenomegali), karaciğer büyümesi
(hematomegali). Paraziter hastalıklarda sık görülen genel
belirtilerdir.
2)Lokal Belirtiler
Parazitin yerleştiği bölge ile ilgili belirtilerdir. Örneğin;
Schistosoma haematobium idrar yolunda yanma ve kanlı idrar
çıkışına yol açar. Leishmani tropica şark çıbanına yol açar.
Echinococcus granulosus kisti, karaciğerde ağrı ve basınç hissi
yaratır. Fasciola hepatica sarılık oluşturur. Ancak tüm bu klinik
belirtiler mutlaka paraziter hastalığın etkisiyle olmaz. Örneğin;
kanlı idrar, idrar yollarının bakteriyel hastalıkları ve böbrek
yetmezliği nedeniyle de olabilir. Sarılık, virusların etkisi veya
safra taşları tarafından da oluşturulur. Öyleyse teşhis önemlidir.
PARAZİTER ENFEKSİYONLARIN TANI VE TEDAVİSİ
9.DERS 17.12.2013
Parazit enfeksiyonlarında etiyolojik tanı, klinik tanıdan daha
önemlidir ve doğru sonuç verir. Etiyolojik tanı, etkenin veya
ürünlerinin saptanmasıdır. 2 tür etiyolojik teşhis vardır: 1.Direkt
Etiyolojik Teşhis, 2.İndirekt Etiyolojik Teşhis
1.Direkt Etiyolojik Teşhis:
Parazitin olgun veya ara formlarının görülmesiyle yapılır. Direkt
etiyolojik teşhiste kan, gaita, vücut suları veya salgıları, deri
muayene, deri örneği alınır veya etken özel besiyerinde üretilir.
1)Kan: Triphanosoma, Plasmodium, Toxoplasma gibi
enfeksiyonların tanısında önemlidir. Kan, parmaktan bir lanset
aracılığıyla alınır, bir damla kan lamın üzerine konur. Kalın
damla veya yayma hazırlanıp Giemsa ile boyanabilir. Yaymada
eritrositler lam yüzeyine paralel bulunur. Böylece
Plasmodium’un şekli bozulmadan incelenmesi mümkün olur.
Özellikle sıtmada bir tür tayini için yayma (froti) hazırlanır.
Ancak yaymada her mikroskop sahasına düşen eritrosit sayısı
kalın damlaya göre daha az olacağından kanda parazit az
olduğunda paraziti bulmak çok güç olabilir. Kalın damla
preparatında ise eritrositler lam yüzeyine göre çeşitli
konumlarda bulunabilir. Bu nedenle tür tayini yapmak
imkansızdır. Ama 1 milimetreküp kanda 10’dan fazla parazit
varsa kalın damla ile sonuç alınabilir. Bir kan paraitinin inasnı
enfekte etmesi ile kalın damla preparatında parazitin
saptanmasına kadar geçen süreye prepatent süre denir
Örneğin; Plasmodium falciparum’da 10 gün, Plasmodium vivax
2 hafta, Plasmodium malaria’da 4-5 hafta. Kan ayrıca
boyamadan da incelenebilir. Örneğin; preparat 40’lık objektifle
incelendiğinde Triphanosoma’nın hareketli bireyleri görülür.
Eritrositleri sağa-sola ştmeleriyle kolayca saptanabilirler. Kanın
incelendiği olaylarda kemik iliği, lenf bezi, ponksiyon sıvıları da
incelenebilir.
2)Gaita (Feces): Gaita muayenesi doğal inceleme, boyama,
çöktürme ve yüzdürme olmak üzere çeşitli şekillerde
uygulanabilir. Doğal incelemede direkt olarak alınan gaita
örneği lam-lamel arasında incelenir. Bu durumda bazı
protozoonların trofozoitleri (besincil form) görülebilir. Örneğin;
Entomoeba histolytica. Trofozoitler yeni dışkıda tespit edilir.
Dışkı eğer yarım saatten eski ise boyalı preparat hazırlanır ve
kistler tespit edilir (trofozoit görülmez). Yüzdürme ve çöktürme
işlemleri yoğunlaştırma içindir. Az sayıdaki yumurta veya kistin
yoğunluk farkı ile yüzdürmek veya çöktürmek ve böylece
konsantre etmek amacını taşır. Yüzdürmede yoğun çözeltiler;
tuzlu su, ZnSO4 kullanılırken, çöktürme için; aksine az yoğun
sıvılar veya santrifikasyon kullanılır. Eter ya da kloroform
gaitadaki yağları eritmek ve daha iyi görüntü elde etmek için
kullanılır.
3)Vücut Sıvıları ve Salgıları:
a.İdrar: Schistosoma haematobium idrar kesesine yerleşir.
Teşhisi için idrarda dikenli yumurtası aranır. Bunun için idrar
santrifüj edilir ve çökelti kısmı mikroskopta incelenir.
Trichomonas vaginalis de idrarda saptanabilir.
b.Vajina Sıvısı: Trichomonas vaginalis için vajina salgısı ile
smear yapılır. Smear, Giemsa veya safranin ile boyanır. Veya
salgı tuzlu su ile karıştırılıp lam-lamel arası preparatta incelenir.
Hareketli protozoon görülebilir.
c.Üretra veya Prostat Salgısı: Trichomonas vaginalis’in
saptanması için buradan alınan salgılar kullanılabilir.
d.Balgam: Çıplak gözle bakıldığında Paragonimus
westermanii’nin yumurtaları görülebilir.Lam-lamel arası
preparat yapılır. Ascaris kurtçuğu kist hidatik çengelleri
görülebilir.
4)Deri:
Leishmania tropica teşhisinde kabuğu kalkmış yaradan alınan
örnek incelenir. Uyuzda kaşıntılı bölge, ince uçlu bisturi ile
kesilir. İçindekiler lama alınır ve %10’luk KOH çözeltisiyle
mikroskopta incelenir. Ergin veya yumurta saptanır.
PARAZİTLERİN BESİYERLERİNDE ÜRETİLMESİ
10. DERS 24.12.2013
Teşhis, parazitin fizyolojisini saptamak ve antijen hazırlamak
için parazit kültürleri yapılır.
Amip Kültürü İçin:
●Boek Cleveland – Collier Besiyeri
●Nelson Besiyeri
●Balamuth’un yumurta sarılı besiyeri
Trichomonas vaginalis için:
●Johnson Trussel Besiyeri
Balantidium coli için:
●Rees Besiyeri
Leishmania ve Trypanosoma cruzi için:
●NNN Besiyeri (Novy, Mac Neal, Nicolle)
Deney Hayvanları ve Doku Kültüründe Üretme
Toxoplasmosis teşhisinde kobay olarak, fındık faresi ve hamster
kullanılır. Ayrıca Toxoplasmosis doku kültüründe de gelişir.
İndirekt Etiyolojik Teşhis
Parazitin oluşturduğu ürünlerin veya ona karşı oluşan
antikorların saptanmasıyla yapılır.
Serolojik Deneyler:
1-Kompleman Birleşmesi Deneyi (Toxoplasma)
2-Presipitasyon (Taenia)
3-Nötralizasyon (Toxoplasma gondii)
4-Deri Testleri (Echinococcus granulosus için CASONI deri testi)
5-Sabin Feldman Boya Deneyi (Toxoplasma gondii)
Paraziter enfeksiyonlar ilaçla ve cerrahi yoldan tedavi edilebilir.
Paraziter Enfeksiyonların Kemoterapisi:
Paraziter enfeksiyonlarda kemoterapi 2 amaca yöneliktir;
1.Parazite etkili ilaçlar, 2.Belirtilere etkili ilaçlar. Burada önemli
olan parazite yönelik tedavidir. Ancak belirtilerin giderilmesi de
hastayı rahatlatacağından başvurulacak bir yoldur. Kemoterapi,
parazit veya diğer mikroorganizmaların ölmesini veya vücuttan
kolayca atılmasını sağlayan kimyasal maddeler kullanılarak
yapılan tedavidir. Burada önemli olan verilecek kimyasalın
yalnız paraziti etkilemesi, konağa ise etkisiz veya çok az etkili
olmasıdır. Konağa etkili en düşük zararlı doz ile parazite etkili
en yüksek dozu kıyaslayarak ilacın zararlı olup olmadığını
saptayabiliriz. Örneğin; Küratif (tedavi edici) dozu günde 2mg
olan bir ilacın toksik dozu 18mg ile oranlarız: 1/9. Bu küçük bir
değerdir ve ilaç güvenlidir. Oysa küraitf dozu 2 mg iken toksik
dozu 4 mg ise (1/2) yüksek bir değerdir ve ilaç gerekmedikçe
verilmemelidir.
Paraziter Hastalıkların Tedavisinde Kullanılan Bileşikler
(Kimyasallar)
1-Antimon bileşikleri (Schistosoma)
2-Arsenik bileşikleri (Entamoeba histolytica)
3-İyotlu bileşikler (Amipli dizanteri)
4-Piperazin tuzları (Ascaris)
5-Fenollü bileşikler (Ascaris)
6-Klorlu bileşikler (Ancylostoma)
7-Aromatik bileşikler (Trypanosoma ve Leishmania)
8-Boyalar (Taenia)
9-Bitkisel Maddeler (Kinin;Sıtma, Eğrelti Otu;Taenia)
10-Bazı antibiyotikler (Chloramphenicol)
Paraziter hastalıklarda cerrahi yöntem de bir tedavi şeklidir.
THE END