88
1 SİNAN CAN GÖKSEL A.Ü. SİYASAL BİLGİLER FAKÜLTESİ Yüksek Lisans Öğrencisi OSMANLI ASKERİ DÜZENİ ve YENİÇERİLER BİTİRME ÖDEVİ DANIŞMANI: DOÇ. DR. FETHİ AÇIKEL ANKARA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ ANKARA ARALIK 2009

OSMANLI ASKERİ DÜZENİ ve YENİÇERİLER - Hoşgeldinizacikarsiv.ankara.edu.tr/browse/5547/6231.pdf · OSMANLI ASKERİ DÜZENİ ve YENİÇERİLER Giriş: Beş yüz yılı aşkın

  • Upload
    others

  • View
    27

  • Download
    0

Embed Size (px)

Citation preview

Page 1: OSMANLI ASKERİ DÜZENİ ve YENİÇERİLER - Hoşgeldinizacikarsiv.ankara.edu.tr/browse/5547/6231.pdf · OSMANLI ASKERİ DÜZENİ ve YENİÇERİLER Giriş: Beş yüz yılı aşkın

1

SİNAN CAN GÖKSEL

A.Ü. SİYASAL BİLGİLER FAKÜLTESİ

Yüksek Lisans Öğrencisi

OSMANLI ASKERİ DÜZENİ

ve

YENİÇERİLER

BİTİRME ÖDEVİ DANIŞMANI:

DOÇ. DR. FETHİ AÇIKEL

ANKARA ÜNİVERSİTESİ

SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ

ANKARA

ARALIK 2009

Page 2: OSMANLI ASKERİ DÜZENİ ve YENİÇERİLER - Hoşgeldinizacikarsiv.ankara.edu.tr/browse/5547/6231.pdf · OSMANLI ASKERİ DÜZENİ ve YENİÇERİLER Giriş: Beş yüz yılı aşkın

2

Page 3: OSMANLI ASKERİ DÜZENİ ve YENİÇERİLER - Hoşgeldinizacikarsiv.ankara.edu.tr/browse/5547/6231.pdf · OSMANLI ASKERİ DÜZENİ ve YENİÇERİLER Giriş: Beş yüz yılı aşkın

3

İÇİNDEKİLER

Giriş 3

BÖLÜM I:BÖLÜM I:BÖLÜM I:BÖLÜM I: Yeniçerilerin Kuruluşu

i. Kuruluşa Dair 7

Kölelikten Kulluğa 11

Pençik Kanunu 12

Devşirme Kanunu 15

Devşirme İşlemi 17

Devşirme Eğitimi 19

BÖLÜM II:BÖLÜM II:BÖLÜM II:BÖLÜM II: Yaya Kapıkulu Askerleri

Acemioğlanlar Kışlası 21

Sakalar Ocağı 24

Cebeciler Ocağı 25

Kumbaracı 27

Topçular 28

Arabacılar 32

BÖLÜM III:BÖLÜM III:BÖLÜM III:BÖLÜM III: Yeniçeriler

Yeniçeri Örgütlenme Biçimi 34

Yeniçeri Kışlası ve Ocaklının Hayatı 41

Savaş Formasyonu 46

BÖLÜM IV: BÖLÜM IV: BÖLÜM IV: BÖLÜM IV: Kapıkulu Süvarileri

Süvari Birlikleri 50

BÖLÜM V:BÖLÜM V:BÖLÜM V:BÖLÜM V: Eyalet Askerleri

Osmanlı’da Toprak Düzeni ve Tımarlı Sipahiler 57

Hücum Kuvvetleri 66

Page 4: OSMANLI ASKERİ DÜZENİ ve YENİÇERİLER - Hoşgeldinizacikarsiv.ankara.edu.tr/browse/5547/6231.pdf · OSMANLI ASKERİ DÜZENİ ve YENİÇERİLER Giriş: Beş yüz yılı aşkın

4

Kale Kuvvetleri 67

Geri Hizmet Kıtaları 67

Derbend Teşkilatı 68

BÖLÜM VI:BÖLÜM VI:BÖLÜM VI:BÖLÜM VI: Yeniçeriler’in 1500’den “Vakayi Hayriye”ye Toplumda ve Siyasette Yeri

Ayaklanmalar 71

Siyasi Müdahaleler ve Ekonomik Bozulma 76

Sonsöz 83

Page 5: OSMANLI ASKERİ DÜZENİ ve YENİÇERİLER - Hoşgeldinizacikarsiv.ankara.edu.tr/browse/5547/6231.pdf · OSMANLI ASKERİ DÜZENİ ve YENİÇERİLER Giriş: Beş yüz yılı aşkın

5

OSMANLI ASKERİ DÜZENİ

ve

YENİÇERİLER

Giriş:

Beş yüz yılı aşkın süredir Avrupa’da egemen olan feodalizm 13. yüzyıla

gelindiğinde tepe noktasına ulaşmıştı. Bu noktadan itibaren bu düzen giderek

çözüldü ve aydınlanma hareketi ile yeni bir dünya düzeni olan kapitalizm

ortaya çıkmaya başladı. Orta Doğu’da ise merkezi otorite Moğol Akınları ile

parçalanmıştı. Bu dönemde Anadolu’da feodal beylikler otorite sahibiydiler.

Yakın zamanda Osmanlı Devleti olarak anılacak yapı diğer beylikler üzerinde

tahakküm kurarak, Avrupa’nın aksine, feodal temeller üzerinde yükseldi.1

Avrupa Devletleri farklı yollardan da olsa sonuçta ulus-devlet olmaya evrilirken,

Osmanlı patrimonyal bir imparatorluk olma yoluna girdi. Avrupa’da da 19.

yüzyıla kadar bu tarz devletler varlığını sürdürdü; ancak 16. yüzyıldan itibaren

monarkların otoritesi ve tahakküm alanı burjuva tarafından sürekli olarak

daraltıldı - nihayetinde yönetim kapitalist burjuvanın lehine gelişti. Osmanlı’da

1 Osmanlı’da feodalizmin varlığı Marx’tan beri tartışma konusudur. Osmanlı sosyal ve zirai yapısı Avrupa

feodalizminden farklılık gösterebilir; ancak derebeylerin toprak üzerindeki tahakkümü ve Anadolu beyliklerinin

örgütleniş biçimi yapısal olarak feodaldir.

Page 6: OSMANLI ASKERİ DÜZENİ ve YENİÇERİLER - Hoşgeldinizacikarsiv.ankara.edu.tr/browse/5547/6231.pdf · OSMANLI ASKERİ DÜZENİ ve YENİÇERİLER Giriş: Beş yüz yılı aşkın

6

hem toprak düzeni ve sosyal yapı, hem de başlıca güç odaklarının2 kemikli oluşu

kapitalist gelişimin önünü kapadı. Avrupa’da 1400-1700 yılları arasında gelişen

merkantil kapitalist dönem Osmanlı’da kısmen hayata geçti ve daima sınırlı

kaldı. Bunun sonucunda Osmanlı, 18. Yüzyıldan itibaren askeri teknolojide geri

olmamasına karşın yeni düzen çerçevesince örgütlenmiş Prusya, Rusya, ve

Avusturya gibi Avrupa devletleri karşısında yenik duruma düştü.

Batı Anadolu’nun feodal beylik yapısında ileriki zamanların Osmanlı

Akıncıları’nı andıran ‘Gaziler’in (nüfuzlu beyler) bürokratik bir çatıda

toplanması, akınlar sayesinde köle ve sermaye akışını hızlandırarak Osman Bey

önderliğinde bir hanedan yapısının oluşmasını mümkün kıldı. Osman Bey ile

örgütlenmeye başlayan beylik, 14. yüzyılın ortalarında kurumlarıyla ve

bürokratik yapısıyla devletleşti. I. Murat dönemine gelindiğinde ülke sınırları

kayda değer ölçüde genişledi, Balkanlar’daki dişli devletlerle diplomasi ve

rekabet süreci başladı. Zaman içinde gazilerin akınlarda elde ettiği kölelerin

beşte birine el koymaya başlayan sultan, gazilerin devlet bünyesindeki güçlerini

kırmak üzere kendi özel ‘elit koruma ordusu’na, sonraki adıyla ‘Yeniçeriler’e,

ihtiyaç duyar hale geldi. Nitekim koruma ve askeri destek açısından devletin

diğer ileri gelenlerine ihtiyacı azalan bir sultan daha özerk hareket edebilecekti.

Bu elit askerler fethedilen bölgedeki Hristiyan halkın eli yüzü düzgün,

kuvvetli olanlarından seçildiler. Tüm aidiyet bağları koparılan bu devşirmeler

sadece Sultan’ın kulu sayıldı ve daimi hizmetkarları yapıldı. İlk kurulduğu

haliyle yeniçeriler çoğunlukla Anadolu’dan toplanan paralı yaya askerlerdi.

Devlet yapısı geliştikçe devşirmeler devlet bünyesinde eğitilmeye ve

yetiştirilmeye başlandı. Zamanla yeniçeriler kendilerine has kültürel

özellikleriyle Osmanlı’nın ayrıl(a)maz bir parçası haline geldi; diğer güç

odaklarına karşı konumlandırıldı. Sultan’a özel yakınlıkları olan ve

2 Osmanlı’da 3 ana güç odağı vardı: padişah, ulema, asker.

Page 7: OSMANLI ASKERİ DÜZENİ ve YENİÇERİLER - Hoşgeldinizacikarsiv.ankara.edu.tr/browse/5547/6231.pdf · OSMANLI ASKERİ DÜZENİ ve YENİÇERİLER Giriş: Beş yüz yılı aşkın

7

bürokrasideki güç odaklarına karşı bir nevi koz olarak kullanılan devşirme

askerler zaman içinde kaçınılmaz olarak siyasete ve devlet yönetimine müdahil

hale geldiler.

Devletin sınırları büyüdükçe, bürokrasi ve saray efradı da hakimiyet

alanlarını genişletti. Devletleşmenin getirdiği emperyalist dürtüler Devleti,

parçalanmış Anadolu’daki ‘Ahi Kardeşliği’ ve ‘Dervişler’ önderliğinde devam

ettirilen yarı-şamanist halk pratiklerinin karşısında konumlandırdı; süreçte

merkeziyetçi bir ‘İslam Devleti’ oluşmaya başladı. Bu devlet, Avrupa’nın

patrimonyal devlet yapısıyla Orta Doğu’nun toprak düzenini birleştirerek, 16.

yüzyılın ikinci yarısına kadar kısa sürede kayda değer başarılar kazandı.

Osmanlı’nın feodal yapıda kazandığı başarıların boyutu ironik olarak yeni dünya

düzenine kurumlarıyla ve devlet kadrosuyla eklemlenmesinin önündeki en

büyük engeli oluşturdu.

Avrupa’da gelişen burjuvazi, resmi olarak Fransız İhtilali ile devlet

kadrolarını eline geçirerek toplumu ve pratiklerini hızla değiştirebildi.

Osmanlı’nın örgütlenme biçimi, burjuva sınıfının oluşmasına olanak tanımadığı

için bu dönüşüm zamanında yaşanamadı. 17. yüzyıldan itibaren merkezi

otoritenin çözülmesi de eklenince Osmanlı Devleti gelişen Avrupa’ya karşı yenik

düşmeye başladı. Bu devirde sermaye-yoğun Portekiz Asya ticaret yollarını

kontrolüne alacak ve Güney Amerika’yı kolonileştirecek kadar emek

örgütleyebilirken, Osmanlı kendi sınırlarına sıkışmaya başladı.

18. yüzyıldan itibaren işlevini tamamen kaybeden yeniçeriler öngörülü

padişahların ıslahat girişimlerine direnebilecek kadar devlete eklemlenmişti.

Avrupa’daki güç dengelerinin değişimi ve feodal bağların kapitalistleşme

sürecinde zayıflaması monarkların ve lordların güçlerini sınırlayabilirken;

Osmanlı örgütsel bünyesi bu değişime direnmiştir. Osmanlı’nın gelişmesinde ve

Page 8: OSMANLI ASKERİ DÜZENİ ve YENİÇERİLER - Hoşgeldinizacikarsiv.ankara.edu.tr/browse/5547/6231.pdf · OSMANLI ASKERİ DÜZENİ ve YENİÇERİLER Giriş: Beş yüz yılı aşkın

8

bir dünya imparatorluğu olmasında başrol oynayan padişahın seçkin kulları,

ironik olarak Osmanlı’nın çözülmesinde ve yapısını reforme edememesinde

önemli bir etken oldu. Ancak Osmanlı’nın çökmesi kurumsal alanda ve

örgütlenme biçiminde artık tarih dışı kalmasından kaynaklanır. Sonuçta

‘yeniçeriler’, devleti imparatorluk yapan pratiklerin bir ürünüdür ve toplumun

sosyal ve ekonomik örgütlenmesinden ayrı düşünülemez.

Bu makalenin amacı 13. yüzyıldan 19. yüzyıla Osmanlı’nın ‘Askeri

Yapısı’nı, bu yapının kalbi olan Yeniçeriler’in kuruluşundan dağılışına

geçirdiği evreleri, kültürel pratiklerini ve sosyal hayata etkilerini, Avrupa’nın

değişen siyasal yapısıyla karşılaştırmalı olarak incelemektir.

Page 9: OSMANLI ASKERİ DÜZENİ ve YENİÇERİLER - Hoşgeldinizacikarsiv.ankara.edu.tr/browse/5547/6231.pdf · OSMANLI ASKERİ DÜZENİ ve YENİÇERİLER Giriş: Beş yüz yılı aşkın

9

BÖLÜM I:

YENİÇERİLERİN KURULUŞU

Kuruluşa Dair:

Yeniçerilerin kuruluşuna dair pek çok spekülasyon vardır; ancak ocağın

kuruluşunun 14. yüzyıldan önce ve 15. yüzyılın ilk yarısından sonra olmadığı

açıktır. Bu konu üzerine iki destansı Osmanlı kaynağı incelemeye değer.

Bunlardan biri Aşıkpaşazade’nin 1332’de kaleme aldığı Osmanlı tarihi3 diğeri

de bir sonraki yüzyılda kaleme alınmış olan ve Babinger’in çalıştığı Oruç

Bey’in Tarihi’dir.

Aşıkpaşazade’nin yorumuna göre:

‘’Orhan Bey’in kardeşi Alaeddin Bey

‘Beylerin hep kırmızı börk takar.

Askerlerin ve sen beyaz börk giy’

3 Tevarih-i al-i Osman

Page 10: OSMANLI ASKERİ DÜZENİ ve YENİÇERİLER - Hoşgeldinizacikarsiv.ankara.edu.tr/browse/5547/6231.pdf · OSMANLI ASKERİ DÜZENİ ve YENİÇERİLER Giriş: Beş yüz yılı aşkın

10

diyerek Bilecik’te ilk yeniçeri

teşkilatlanmasını başlattı. İlk askerler

Anadolu’dan toplanan paralı yaya

askerlerdi…’’4

Oruç Bey’in yorumuna göre:

‘’ Orhan’ın derviş olan kardeşi Ali

(Alaeddin) Paşa Orhan’a tavsiyede

bulundu. ‘Artık devlete ordu kurmak

vakti gelmiştir. Devletin ileri gelenleri

kırmızı börk takarlar. Sen ve askerlerin

beyaz takın’ dedi ve Amasya’daki

Horasanlı Hacı Bektaş’tan izin alınarak

ilk yaya bölüğü oluşturuldu...’’5

Bu iki kaynağa göre de ilk özel askeri teşkilatlanma Orhan Bey

zamanında, Karamanlı Molla Kara Rüstem’in tavsiyesiyle yapılmıştır.

Nitekim Orhan Bey İzmit’i 1338’de aldığı zaman yanında askeri işleve sahip ‘kul

korumalar’ vardı. Bu sistem pek çok devlet tarafından kullanılagelmiştir.

Örneğin iki yüzyıl önce Mısır’da konumlanan Memlükler’de de benzer bir

formasyon vardı. Aşıkpaşazade, Hacı Bektaş’tan bahsetmez, böylece

yeniçerilerin ‘alevi’ bağlarını yok sayar. Yeniçerilerin baştan beri mi yoksa

zaman içinde mi alevileştikleri ayrı bir tartışma konusudur. Reha

Çamuroğlu’na göre yeniçerilerin çoğunluk olarak alevi olmaları insanlaşma6

sürecine girdikleri 16. yüzyılda gerçekleşmiştir. Reha Çamuroğlu’nun haklı

olarak vurguladığı nokta, yapıları gereği ticarete meyilli olan alevi zümresinin

4 Kaynak: Palmer, sf 452 55

Kaynak: Palmer, sf 452 6 Yeniçeriler geçmişle tüm bağları kesilmiş devşirme kullardır. Buradaki ‘insanlaşma’ kendi kültürel pratiklerini

yaratarak topluma eklemlenmek anlamındadır.

Page 11: OSMANLI ASKERİ DÜZENİ ve YENİÇERİLER - Hoşgeldinizacikarsiv.ankara.edu.tr/browse/5547/6231.pdf · OSMANLI ASKERİ DÜZENİ ve YENİÇERİLER Giriş: Beş yüz yılı aşkın

11

15. ve 16. yüzyıllarda yeniçerilerle iyi ilişkiler kurmaya girişmeleri gerçeğine

dayanır. Yeniçerilerin salt askerlikten ticarete de nüfuz etmeye başlamaları,

alevileşmelerinin asıl sebebi olabilir. Oruç Bey’in destanında adı geçen Hacı

Bektaş bir anakronizm olsa gerekir çünkü Aleviliğin kurucusu sayılan Hacı

Bektaş 13. yüzyılda ölmüştür. 15. yüzyıl aydını olan Oruç Bey’in ‘Bektaşilik’ten

bahsetmesi yeniçerilerin yoğunlukla Bektaşi olduğu ve bunun devlet katında

kabul gördüğü bir dönemden ötürü olabilir. Buna ilaveten ilk yeniçerilerin

taktıkları ‘ak börk’ Bektaşi dervişlerinin ‘elif-i taj’ dedikleri börke çok benzer.

Beyaz börk bölgenin kültürel mozaiğinden de kaynaklanmış olabilir; nitekim

Anadolu’daki Ahiler de benzer börkler giyerlerdi.

II. Bayezid’e 1500-1510 arasında Farsça olarak yazılan İdris al-

Bitlisi’nin eseri de bu iki kaynağa dayanarak erken Osmanlı tarihini ele alır.

Bitlisi’nin eserinde olaylar aynıdır; ancak sıraları farklıdır. Bu esere göre önce

yayalar toplanmış, sonra müsellemler7 kurulmuştur. Ocağın kurulması Orhan

Bey zamanına dayandırılır; ancak tarih verilmemiştir. Bu özellikle dışarıda

bırakılan bilgilerden yola çıkarak ocağın kurulma sürecinin tek bir padişah

zamanında kısa sürede olmadığı sonucuna varılabilir. Bitlisi, ayrıca ‘ganimet

vergisi’ veya ‘pençik resmi’ olarak bilinen akınlardan elde edilen esirlerin beşte

birine el koyulması veya köle başına 25 akçe vergi alınması pratiğini I. Murat’a

dayandırır.

15. yüzyılda kaleme alınan Hacı Bektaş Velayetnamesi’ne göre; yeniçeri

ordusu Osman Bey zamanında oluşturuldu. Bu yorumun amacının devletin

başından beri Bektaşi bağlarının olduğunu vurgulamak olması muhtemeldir.

Velayetnameye göre Hacı Bektaş, pek çok Anadolu beyi arasından Osman’ı

seçerek giysisinin kolunu koparıp başına börk yapar. Börklerin uzun oluşu ve

tepede kıvrılarak enseye kadar inmesi böyle açıklanır. Osman Bey savaşta

7‘ Atlı askerler’

Page 12: OSMANLI ASKERİ DÜZENİ ve YENİÇERİLER - Hoşgeldinizacikarsiv.ankara.edu.tr/browse/5547/6231.pdf · OSMANLI ASKERİ DÜZENİ ve YENİÇERİLER Giriş: Beş yüz yılı aşkın

12

sıkışınca Hacı Bektaş beyaz börk giyen askerlerini yardımına gönderir. Yeniçeri

kelimesinin ‘yen’den8 geldiği iddiası Bektaşilerin değil, Avrupalı yazarlarındır.

Bu basit bir anlam kargaşası olsa gerek.

Bahsedilen kaynaklardan yola çıkarak 1340’larda ‘kul korumalar’ ve

‘köle iç-oğlanları’9 sistemi işlevdedir. 1350’lerden sonra kısa bir süre

Anadolu’dan parayla tutulan ‘yaya askerler’, Sultan’ın yakın koruması oldu;

ancak bu düzen başarısız kabul edilerek kaldırıldı. Buradan yola çıkarak

kurumsal anlamda yeniçerilik düzeninin başlamasını I. Mehmet / II. Murat

devrinden başlatmak daha doğru olacaktır. Buna karşı olarak D’ohsson’a göre

Yeniçeri Ocağı 1330’larda Orhan Bey tarafından Anadolu’dan tutulan paralı

yaya piyadelerinin yerini almak üzere kurulmuştur .10

Devlet genişledikçe akınlardan elde edilen kölelerin bir kısmına el koyarak

Yeniçeri oluşturulması yetersiz kalmaya başladı. Bunun üzerine fethedilen

bölgelerden sistematik bir devşirme hareketi başlatıldı. Fr. Bartholomaeus de

Jano 1438’de; Fr. Georgius de Hungaria da 1458’de devşirmelerden

bahseder.11 Osmanlı Devleti ancak 15. yüzyılın başında sistematik bir devşirme

hareketine girişebilecek boyutlara ulaşmıştı. Ankara Savaşı’ndan sonra yeni bir

formasyonla meydana çıkan yeniçeriler, artık devşirme usulüyle elde edilip

Osmanlı’da eğitilerek devamlı askerler olmuşlardır. Ancak bu pratik 19.

yüzyıldan itibaren egemen olan ulus-devletlerin devamlı askerlerinden farklıdır;

çünkü ‘ulus’un genelinden asker temin etmek yerine devlet, toplumdan ayrı

tuttuğu bir zor örgütlenmesine ihtiyaç duyar. Yeniçeriler devşirilmiş kullar

olabilirler, ancak nihayetinde paralı askerlerdir ve ulusal bağları yoktur – tek

bağları efendileri olan Sultan’ladır. Yevmiyeleri eksik ödendiğinde veya hiç 8 Kumaşın kolu 9 Yeniçeri Ocağı’nın evrilmesiyle başlarda köle anlamını taşıyan ‘iç-oğlanı’ kavramı değişerek ‘saraya seçilmiş

devşirmeler’ anlamını almıştır. Enderun Kolejine seçilen iç-oğlanları köle olmadığı gibi ileride ülkenin iyi para

kazanan statü sahibi insanları olacak ‘devşirmeler’dir. 10

Kaynak: Uzunçarşılı. 11

Palmer, sf 464

Page 13: OSMANLI ASKERİ DÜZENİ ve YENİÇERİLER - Hoşgeldinizacikarsiv.ankara.edu.tr/browse/5547/6231.pdf · OSMANLI ASKERİ DÜZENİ ve YENİÇERİLER Giriş: Beş yüz yılı aşkın

13

ödenmediğinde isyan çıkarmaları, yeniçerileri paralı asker kategorisine

yerleştirir. 15. yüzyılda devşirme pratiğinin sistematik işleyişi ve eğitim

yerlerinin arttırılmasıyla yeniçeri sayısı ciddi boyutlara ulaştı. Önceleri savaş

başına tutulan paralı askerlerden ibaret olan Yeniçeriler, Ankara Savaşı’ndan

sonra yeniden yapılandırılan Osmanlı Devleti’nde Sultan’ın seçilmiş kulları

pozisyonuna geldiler ve devletin ‘daimi zor aracı’ olarak iktidardaki payları artı.

Kölelikten Kulluğa:

Kul Sistemi, halifeler zamanında pratiğe geçmiş bir olgudur. 9. yüzyılda

Mısır’ın yöneticisi olan İbn-i Tulun aslen bir askeri esirdir.12 11. yüzyıl

İran’ında da benzer bir sistem vardı; ancak kulların yetişmesi için bir okul

kurulmamıştı. Buna rağmen kulların statülerini yükseltmelerine olanak

tanınmış; bazıları komutan ve yönetici olabilmişlerdir. Bu devirde Türk

Kavimleri birbirleriyle savaşır haldeydiler ve ele geçirdikleri asker esirlerini köle

olarak satarlardı. Selçuklu Devleti, bölgede hakimiyet alanını genişlettikçe

benzer pratikleri benimsedi; saraya, saray içinden kul yetiştirmeye başladı.

Selçuklu geleneğinin devamı olarak Osmanlı’da da ‘iç-oğlanları’ sistemi kabul

edildi.

İç-oğlanları, baştaki haliyle elit askerler değildiler. Köle statüsündeydiler

ve alınıp satılabilen hizmetkarlardı. Sonradan benimsenen devşirme sisteminde,

devşirmeler canlarını ortaya koyarak Sultan’a hizmet etmekle yükümlülerdi,

fakat köle değildiler; alınıp satılamazlardı.13 Buna rağmen önceliklerinin

12

Goodwin, sf 43 13

Yeniçeriler kapıkulu sayıldılar. Osmanlıcada ‘kapu’ devlet anlamına gelir. ‘Kapıkulu’ kelimesi yeniçerilerin

saray mensubu sayıldıklarına işaret eder. Bu yüzden Sultan’ın kazancından pay istemeleri, alamayınca

ayaklanmaları doğaldır.

Page 14: OSMANLI ASKERİ DÜZENİ ve YENİÇERİLER - Hoşgeldinizacikarsiv.ankara.edu.tr/browse/5547/6231.pdf · OSMANLI ASKERİ DÜZENİ ve YENİÇERİLER Giriş: Beş yüz yılı aşkın

14

Devletin yükselmesi ve tek sorumluluklarının Sultan’a karşı olması için

evlenmeleri yasaklanmıştı. Görevleri ve hareketleri ‘Kavanin-i Yeniçeriyan’

adlı kanunname ile katı şekilde belirlenmişti. Bununla beraber toplumun

genelinden yüksek statülere ulaşmaları ve zenginleşmeleri engellenmemişti;

hatta tersi geçerliydi denilebilir. Fatih’in İstanbul’u almasından 1623’e kadar

görev yapmış 47 vezirin sadece 5 tanesi Türk kökenliydi.14 Yeniçerilerin

vergileri gelirlerinin % 10’uydu. İdam edilen veya çocuk sahibi olmadan ölen

yeniçerinin tüm malvarlığı devlete teslim edilirdi; çünkü nihayetinde yeniçeri

devletin kuluydu.

Orhan Bey döneminde kölecilik kurumlaşmak durumunda kaldığı için

14. yüzyılın ikinci yarısından itibaren akınlardan elde edilen esirlerin bir

kısmının saraya iç-oğlanı tapılması kanun oldu. Bu bağlamda yaratılan ‘pençik

kanunu’ erken Osmanlı tarihi’nde devlete köle toplamanın yolunu sağlamıştır.

Pençik Kanunu:

Pençik, farsça 1/5 anlamına gelir. Pençik kanununa göre fethedilen

bölgelerden alınan esirlerin 1/5’i ‘Allah adına’ padişahın olur. Esir başına 125

akçe paha biçilir. 5 esir getiremeyen gaziler/akıncılar ele geçirdikleri köle başına

25 akçe vergi vermeye mükelleftir. 5 esir üstü getirenler 5’in her katı için 1

köleyi Sultan’a pay eder, artan kafa başına 25 akçe vergi öderler. Örneğin 9

esirle dönen bir gazi, 1 köle artı 100 akçe vergiye tabi tutulur. Pençik kanunuyla

toplanan vergilere ‘Pençik Resmi’ denir. Pençik resmi altında toplanan

esirlerden ilk olarak erkek olanları ayrılır, sonra fiziksel durumlarına göre

elenir.

14

Goodwin, sf 124

Page 15: OSMANLI ASKERİ DÜZENİ ve YENİÇERİLER - Hoşgeldinizacikarsiv.ankara.edu.tr/browse/5547/6231.pdf · OSMANLI ASKERİ DÜZENİ ve YENİÇERİLER Giriş: Beş yüz yılı aşkın

15

Herhangi bir sakatlığı olmayan ve ileride yeniçeri olması hedeflenen

erkekler ‘Pençik oğlanı’ olarak altı sınıfa ayrılır:

Şirhor: 0-3 yaş arası süt çocukları

Beççe: 3-8 yaş arası yavrular

Gülamçe: 8-14 yaş arası oğlancıklar

Gülam: 14-18 yaş arası tüysüz erkekler

Sakallı: tüylenmiş, olgun erkekler

Pir: ihtiyarlar.15

Pençik oğlanı seçilmeyen esirler, köle olarak kalırlar; kul statüsüne

yükselemezlerdi. Erken Osmanlı düzeninde padişahın kulu olmak bir kölenin

hürriyetini kazanması anlamına geliyordu. Pençik Oğlanları’nın vücutları ve

yüzleri en güzel olanları sarayda ‘iç-oğlanı’ olarak alınarak saray içinde eğitime

tabi tutulurlar; geriye kalanlar ‘Acemioğlanı’ yapılarak ya çiftçi yanına işçi

verilir, ya da amele olarak kullanılırdı.

Pençik Oğlanları’nın Yeniçeri olmasından önce eğitilmeleri ve

Türkleştirilmeleri için Gelibolu’da ‘Acemioğlanlar Asker Ocağı’ kuruldu.

Ocağın tam olarak hangi tarihte başladığı net olmamakla beraber kadıasker

Çandarlı Halil ile Karamanlı Molla Rüstem’in katkılarıyla I. Murat

devrinde kurulduğu bilinmektedir.

15 Kaynak: Koçu, Reşad Ekrem. Yeniçeriler (sf 16)

Page 16: OSMANLI ASKERİ DÜZENİ ve YENİÇERİLER - Hoşgeldinizacikarsiv.ankara.edu.tr/browse/5547/6231.pdf · OSMANLI ASKERİ DÜZENİ ve YENİÇERİLER Giriş: Beş yüz yılı aşkın

16

Yine Aşıkpaşazade’nin eserinde pençik oğlanları ile ilgili şunlar

söyleniyor:

‘’bir hayli esir toplandı, I. Murat’a

getirildi. Kadıasker Çandarlı Halil

‘bunları Türk’e verelim, Türkçe

öğrensinler’ dedi. Bir yıl sonra pençik

oğlanları tekrar kapuya teslim edildi’’16

Oruç Bey’in sunduğu kaynağa göre de:

‘’Oğlanlar Anadolu’da Türk kavimlerine

(köylüsüne) ulaştırıldı. İslam dini adabı

ve dil öğrensinler diye 3-4 sene ırgat

olarak çalıştırıldılar.’’17

Orhan Gazi devrinde oluşmaya başlayan ‘yeniçeri kurumu’, Yıldırım

Bayezid’in Timur tarafından bozguna uğratılmasıyla tüm devlet kadroları gibi

dağılma tehlikesi geçirdi. Anadolu’da dönemin önemli bir güç odağı olan

Sufiler’in önemli desteğiyle devleti toparlayan I. Mehmet oldu. Bu süreçte

Bektaşiliğin Osmanlı topraklarında, özellikle de devlet katında güçlendiği

kesindir. 1416’da I. Mehmet kul sistemini genişleterek yeniçerilerin sayısını 6

bine çıkardı. Savaşlarda kaybedilen yeniçeriler, acemioğlanlardan takviye

alırlardı; acemioğlanların sayıları azaldığında pençik oğlanları kadroya

eklenirdi. Reşad Ekrem Koçu’ya göre I. Bayezid’in Niğbolu seferinde ‘kesin’

olarak 30 bin yeniçeri vardı. Ankara muharebesinde de yine ‘kesin’ olarak 10 bin

yeniçerinin kaybedildiği belirtiliyor. Bu rakamlara ancak tek seferlik toplanan

paralı askerlerin de yeniçeri sayılmasıyla ulaşılabilinir; çünkü Kanuni devrinde

bile ocaklının sayısı 15 bini geçmemekteydi. Ocaklı ile savaş için tutulan

16 Kaynak: Koçu, Reşad Ekrem. Yeniçeriler (sf 19) 17

Kaynak: Koçu, Reşad Ekrem. Yeniçeriler (sf 19)

Page 17: OSMANLI ASKERİ DÜZENİ ve YENİÇERİLER - Hoşgeldinizacikarsiv.ankara.edu.tr/browse/5547/6231.pdf · OSMANLI ASKERİ DÜZENİ ve YENİÇERİLER Giriş: Beş yüz yılı aşkın

17

askerleri ayrı ele almak gerekir; çünkü ancak bir ocak bünyesinden yetişmiş

efradın kendine özel kültürel özellikleri olabilir. Yeniçerilik üzerine çok önemli

eserler vermiş olan Reşad Ekrem Koçu’nun bahsettiği devirde ocaklı sayısı 10

bini bulmamaktaydı.

Önceleri ‘pençik kanunu’ ile toplanan sultan kulları, devlet kemikleştikçe

ve sınırlar büyüdükçe yetersiz kaldığından ‘devşirme kanunu’ ile

hristiyanlardan ‘Allah’ın hakkı’ olarak alınmaya başlandı. Devşirme sistemine

geçiş Ankara Savaşı’ndan sonra fetihlerin/akınların durmasıyla da açıklanabilir;

ancak devletin büyüyebilmesi için akınlardan elde edilen esirlerden ziyade

sistematik bir kuruma ihtiyaç duymaya başlaması kaçınılmazdı. Vezir

Çandarlı Ali Paşa’nın öngörüsüyle hazırlanan kanun, kulların sayısında ciddi

bir artışı da beraberinde getirdi.

Devşirme Kanunu:

15. yüzyılın ilk yarısında yürürlüğe sokulan devşirme kanununun önemli

maddeleri:

• 8 yaş altı ve 20 yaş üstü devşirilemez.

• Devşirilecek oğlanlar güzel, akıllı, iyi huylu, ve fiziksel açıdan

sağlıklı olmalıdır.

• Padişah veya yeniçeri ağasının ihtiyaç belirtmesi halinde padişahın

fermanı ile devşirme yapılabilir; fermanda hangi bölgeden kaç

devşirme alınacağı kesin olarak belirtilir, devşirilen çocukların

Page 18: OSMANLI ASKERİ DÜZENİ ve YENİÇERİLER - Hoşgeldinizacikarsiv.ankara.edu.tr/browse/5547/6231.pdf · OSMANLI ASKERİ DÜZENİ ve YENİÇERİLER Giriş: Beş yüz yılı aşkın

18

seçildikleri saat ve bölge not alınır. Ferman turnacıbaşı ağaya

verilir, devşirme toplama işini sürücü ağa ile beraber yaparlar.

• Bölgenin papazlarından vaftiz defterleri toplanır; tellallar ilan

edilen saatte belirtilen yere devşirme adaylarını getirir.

• Bir bölgede en fazla 40 haneden 1’inden bir devşirme alınır; ailenin

tek oğlu veya dul kadının oğulları alınamaz.

• Evliler ve müslümanlar devşirilemez

• Seçilen adaylar soyulur, vücutları kontrolden geçirilir. Seçme

yetkisi nihai olarak turnacıbaşı ağaya aittir.

• Devşirme günlerinde tımarlı sipahiler ve bölgenin yöneticisi

bulunmak zorundadır.

• Seçilmiş devşirmelerin kayıtları yapılır, isimlendirilerek sürücülere

teslim edilirler. Her defterin bir kopyası çıkartılır ve turnacıbaşı

ağaya verilir.

• Turnacıbaşı ağa bölgenin en büyük idare amiri (vali, sancak beyi,

kadı, vb) ile temasa geçmeden yola çıkamaz.

• Oğlan gizlenmesi ağır suç Kabul edilir. 18

Kanundaki detaylar olayın ciddiyetini ve devletin bu konudaki titizliğini

ortaya koymaktadır. Bu sistem sayesinde hristiyan tebaanın Türkleştirilmesi ve

orduya gerektiğinde asker temin edilmesi sağlanabildi. Devşirme sisteminin bir

diğer faydası da fethedilen bölgelerin en sağlıklı ve işe yarar kesiminin

toplanarak bu bölgelerde yetişecek potansiyel liderlerin önüne geçilmesidir.

Yahudilerin devşirilmesi yasaktı; çünkü hem eğitimli kadroydular hem de

ticaretle uğraşırlardı. Bu grubun devşirilmesi demek Osmanlı devletinin ticaret

hacminin küçülmesi, eğitimli kadrosunun harcanması olacaktı. Yahudilerin

muhtar, doktor, muhasebeci, ve paşa yaveri olarak devlete katkıları daha

büyüktü. Araplar ve Çingeneler ise güvenilmediği için devşirilmezdi.19 Ayrıca

18

Kaynak: Reşad Ekrem Koçu. Yeniçeriler (sf 27) 19

Goodwin, sf 34

Page 19: OSMANLI ASKERİ DÜZENİ ve YENİÇERİLER - Hoşgeldinizacikarsiv.ankara.edu.tr/browse/5547/6231.pdf · OSMANLI ASKERİ DÜZENİ ve YENİÇERİLER Giriş: Beş yüz yılı aşkın

19

iyi terbiye edilemeyeceği düşüncesiyle öksüz çocuklar; şımarık olacağı

gerekçesiyle köy muhtarının (kethüda) oğlu devşirilmezdi.20

Tek çocukların devşirme alınmaması ve bir aileden birden fazla çocuk

alınmamasının ahlaki boyut dışındaki önemi, Balkan’lardaki tarımın çökmesine

karşı bir önlem olmasıdır. Tarımın çökmesi Osmanlı’nın asıl askeri gücü olan

Tımarlı Sipahiler’in yetiştirilememesi anlamına gelir.

Devşirmeler Spartalılar’ın yaptığı gibi bir nevi ‘Sosyal Darwinist’ bir

yaklaşımla seçilirlerdi. Aptalların, çirkinlerin, güçsüzlerin ocakta yeri yoktu.

Köyden çocuklar toplanmadan önce frenoloji21 pratiğiyle zekaları ve karakter

yapıları saptanırdı. Türkçe bilenler, çoban çocukları, kel, ve kısa boylular

devşirilmezdi. Yeniçeri ocağında Türk olmamanın dışında güzel huylu ve güzel

fizikli olmak esastı.

Devşirme İşlemi:

Devşirmeler tüm prosedürler tamamlandıktan sonra bir daha evlerine

dönmemek üzere sürücübaşı ağalar önderliğinde 150-200’er kişilik neferler

halinde Edirne’ye doğru yola çıkarlardı. Devşirilenlerin üstüne kırmızı yırtmaçlı

aba ve başlarına kırmızı keçeden külah giydirilirdi.22 Yol boyunca konaklanacak

yerlere zabitler yerleştirilir, çok sıkı güvenlik önlemleri alınırdı. Devşirilen

çocuklara ‘sürü’, bunların lojistik hareketlerinden sorumlu kişiye de ‘sürücü’

20

Halaçoğlu, sf 39 21

Avrupa’da 18. ve 19. yüzyıllarda popüler olmuş, metafiziğe dayalı anatomik incelemenin adıdır. Kafatasının

ve suratın şekli incelenerek bir insanın zekasını ve karakterini tahmin ile tahlil etmeye frenoloji (phrenology)

denir. 22

Sürü halinde ilerledikleri için bunlara ‘turna’ da denilirdi. ‘Turnacıbaşı’ ismi buradan gelmektedir.

Page 20: OSMANLI ASKERİ DÜZENİ ve YENİÇERİLER - Hoşgeldinizacikarsiv.ankara.edu.tr/browse/5547/6231.pdf · OSMANLI ASKERİ DÜZENİ ve YENİÇERİLER Giriş: Beş yüz yılı aşkın

20

denirdi. Edirne’de turnacıbaşı ağa kayıt defterini sürücübaşınınki ile

karşılaştırarak bir kez daha denetleme yapardı. Yolda ölüm halinde sürücübaşı

ağa zabıt tutmakla mükellefti. Başka sebeplerle eksik çıkarsa sürücübaşı idam

edilirdi.

Edirne’de toplanan oğlanlar ilk önce devlet katında yoklamaya tabi

tutulur, bir daha gözden geçirilirdi. Oğlanların seçilmesi sıkı denetimlere tabiydi

çünkü her biri uzun süreler devlet tarafından eğitilecek ve bakılacak önemli

yatırımlardı. İstanbul’un fethinden sonra toplanma yeri İstanbul olarak

değiştirildi. Yavuz Sultan Selim devrine kadar devşirmeler sadece Rumeli

bölgesinden yapıldı; Yavuz’la beraber Anadolu’dan da devşirme usulü başladı.

Kimi tarihçiler hristiyan olmayanların devşirilmeye başlanmasını olduğundan

önemli sayarak ocağın işlevsizleşmesini buna bağlar. Halbuki Osmanlı’nın

kapitalistleşememesi yeniçerilerin 17. yüzyıldan itibaren devletin sırtında yük

haline gelmesinde belirleyici bir etken olmuştur.

Toprakla ve yurtlarıyla bağları kesilen devşirmelerin önce

Müslümanlaşarak Türkleşmeleri gerekliydi. Bu sebeple son durağa varan

devşirmeler birkaç gün dinlendikten sonra ‘kelime-i şahadet’ getirerek

müslüman olurlardı. Yeniçeri ağasının huzurunda kontrolden geçtikten sonra

eşkal defterlerine kayıtları yapılır ve sünnet edilirlerdi. Soyadları silinerek

Türkçe soyadlar, varsayımsal baba isimleri verilirdi. Soyadlarının başına

genelde –abd23 eki getirilerek hem sultan’a bağlılıkları hem de devşirme

oldukları vurgulanır; toplumun genelinden ayrı tutulurlardı.

23‘ Abd’ Arapça’da köle/kul anlamına gelir. Örneğin devşirilen bir hristiyana en genel olarak ‘Abdullah’ ismi

takılırdı. Mimar Sinan’ın soyadı devşirme olduğu için Abdülmennan’dır. Osmanlı’nın çözülmesi sürecinde

Bektaşiliğin yasaklanarak sünni bağların güçlendirilmesiyle padişah isimleri de öztürkçe isimler (Murad, Bayezid,

vb.) yerine ‘Abd’ ekiyle başlayan isimler halini almıştır.

Page 21: OSMANLI ASKERİ DÜZENİ ve YENİÇERİLER - Hoşgeldinizacikarsiv.ankara.edu.tr/browse/5547/6231.pdf · OSMANLI ASKERİ DÜZENİ ve YENİÇERİLER Giriş: Beş yüz yılı aşkın

21

Yeniçerilerin tam bir devlet organı haline gelmesi ve dolayısıyla

siyasallaşması II. Mehmet zamanında meydana geldi. İstanbul’u fethetmek ve

ulemanın padişah üzerindeki yaptırım gücünü kırmak üzere yeniçerilerin sayısı

arttırıldı. II. Mehmet’in amacı sadece eğitimli bir askeri kadro yetiştirmek

değildi; aynı zamanda yeni bir yönetici sınıf oluşturmaktı. Sarayın kapıları

soyluların çocuklarına kapatılarak yeniçerilere açıldı. En üst düzey yöneticiler

yeniçeri kültürüyle yetiştirilmeye başlandı. Bu sayede Gaziler sınıfından24

sonra soyluların da hükümdar üzerindeki otoritesi zayıflatılmış oldu.

Yeniçeriler devletin entegral bir organı olarak kurumlaşmıştır.

Dolayısıyla devletin refahı yeniçerilerin de karına olacaktır; devletin çökmesi en

çok yeniçerileri sarsacaktır. Bu sayede hem Devlet’e (Sultan’a) kökten bağlı

olarak hizmette bulunabilecekler; hem de Sultan’ın otoritesi lehine diğer güç

odaklarını sıkıştıracaklardır.

Devşirme Eğitimi:

Sultan’ın gözdesi olan gençler önce hazırlık mektebine gönderilirlerdi.

Buradan da II. Murat zamanında sarayın içinde kurulan Enderun Koleji’nde

tek aidiyetleri ve yükümlülükleri Sultan’a olacak şekilde elit askerler olarak

yetiştirilirlerdi. Bu okul bir bakıma bir devlet/siyaset akademisi özelliğini

taşırdı. Ancak bu yönde evrilmesi büyük olasılıkla Fatih Sultan Mehmet

döneminde başladı.

24

Osmanlı’daki gaziler bir kısım toprağa hükmeden ve kendine ait askeri güce sahip, Avrupa’daki feodal lordları

andıran toprak ağalarıdır.

Page 22: OSMANLI ASKERİ DÜZENİ ve YENİÇERİLER - Hoşgeldinizacikarsiv.ankara.edu.tr/browse/5547/6231.pdf · OSMANLI ASKERİ DÜZENİ ve YENİÇERİLER Giriş: Beş yüz yılı aşkın

22

Saraya seçilmeyen devşirmeler ‘Bostancı Ocağı’na verilir, geriye

kalanlar da Türk köylülerinin yanına yardımcı verilirdi. Esirlerin çiftliklere

gönderilmesi kanununun ‘Sırpsındığı Savaşı’ndan sonra koyulduğu

kaynaklarda vardır.25 Irgat yapılan esirler önce Acemi Ocağı’na çağrılır,

oradaki eğitimleri tamamlanınca ve kadro açıldıkça ‘Yeniçeri Ocağı’na

kaydedilirlerdi. Önceleri sadece yeniçeri ocağına çıkarılan bostancıların, 17.

yüzyıl itibariyle ‘bölüğe çıkmalarına’26 da olanak tanındı. Sarayın dışındaki

okulların biri Edirne’de, diğeri Galata’daydı. Buna ek olarak 15. yüzyıldan

itibaren işleve geçen Gelibolu Denizcilik Okulu vardı.

Avrupa tipi ulusal devlete geçememesine karşın Osmanlı Devleti, askeri

kurumlarını yeniçerilerin aleyhine Avrupa’nın imajında – geç de olsa - reforme

etti. 1804’te Osmanlı’nın ilk modern devlet ofisi sayılabilecek Denizcilik

Bakanlığı faaliyete geçti. İki sene sonra Denizcilik Tıp Okulu açıldı. Bu

tarihten itibaren yeniçeri eğitim kurumlarının yerini Harp Okullarında

verilen profesyonel askeri eğitim aldı.

Yeniçeriler okullarda Arapça, Farsça, ve Türkçe öğrenirlerdi. İleri düzeyde

olmayan matematik, geometri, ve coğrafyanın yanı sıra kaligrafi ve şiir eğitimi

alırlardı. Okçuluk, at sürme, cerit, vb. derslerle de askerlikleri geliştirilirdi.

Öğrencilere ayrıca din (hukuk) dersleri verilerek kanunnameler öğretilirdi ve

zamanı gelince kanunları uygulamaları beklenirdi. Barutun kullanıma

geçmesiyle savaş bilimleri derslerine Harkebüs, tüfek, ve topçuluk talimleri de

eklendi. Okullara alınmayan acemiler yaşı geçene kadar yeniçeri seçilmediği

takdirde yerleştirildikleri köylerde ikamet ederlerdi. Nerede olursa olsun bütün

yeniçerilerin iyi beslenmesi kuraldı.27

25

Kavanin-i Yeniçeriyan’da çiftçilerin yanına ırgat verme pratiğinin İstanbul’un fethinden sonra başladığı

belirtilir. Kaynak: Halaçoğlu, sf 28 26

Osmanlı’da yeniçeri neferinin terfi ederek kapıkulu süvarisi olmasına ‘bölüğe çıkmak’ denirdi. 27

Goodwin, sf 38

Page 23: OSMANLI ASKERİ DÜZENİ ve YENİÇERİLER - Hoşgeldinizacikarsiv.ankara.edu.tr/browse/5547/6231.pdf · OSMANLI ASKERİ DÜZENİ ve YENİÇERİLER Giriş: Beş yüz yılı aşkın

23

BÖLÜM II:

YAYA KAPIKULU ASKERLERİ

Acemioğlanlar Kışlası:

Yeniçeri ocağına asker yetiştirmek için kurulan Acemioğlanlar ocağı ilk

olarak Gelibolu’da hayat buldu. Rumeli’yi fetheden komutan Süleyman Paşa

zamanında savaşta esir alınan hristiyan çocukların 2 akçe yevmiye ile yeniçeri

olarak Rumeli’deki savaşlara gönderildikleri kaydedilmiştir.28 Esirler yeniçeri

olana kadar Lapseki, Çardak, ve Gelibolu arasında hizmet veren at gemilerinde

birer akçe gündelik ile en az üç en fazla sekiz yıl çalışmaya gönderilirdi.

Kaçmalarını engellemek amacıyla Rumeli’den devşirilenlerin Anadolu’ya,

Anadolu’dan devşirilenlerin Rumeli’ye gönderilmesi usuldendi.

Öğrencilikleri ve/ya eğitimleri süresince yeniçeri adaylarına

‘acemioğlanlar’ denirdi. Bunların sivri uçlu şapka (serpuş) giymeleri

28

Kaynak: Prof. Dr. Yusuf Halaçoğlu - 14.-17. Yüzyıllarda Osmanlılarda Devlet Teşkilatı ve Sosyal Yapı (sf:36)

Page 24: OSMANLI ASKERİ DÜZENİ ve YENİÇERİLER - Hoşgeldinizacikarsiv.ankara.edu.tr/browse/5547/6231.pdf · OSMANLI ASKERİ DÜZENİ ve YENİÇERİLER Giriş: Beş yüz yılı aşkın

24

kanundu. Tarlalarda çalışmaya gönderilen yeniçeri adayları bazen acemioğlan

olarak İstanbul’a çağrılırdı. Acemioğlanlar, ocağın ayak işlerini yaparlardı.

Şehrin inşaatlarında amelelikten sutaşıma işlerine, yerleri süpürmekten aşçı

çıraklığına, ordu seferdeyken şehrin polisliğine kadar arta kalan görevleri

üstlenirlerdi.29 Suriye bir istisnadır; buradaki yerleşim yerleri yeniçeriler

seferdeyken ulema sınıfına bırakılırdı. Acemioğlanlar bir bakıma rezerv

yeniçerilerdi: savaşlarda yeniçerilerin sayıları azaldıkça acemioğlanlarından

asker temin edilirdi. Bazı acemioğlanlar silahlı çobanlar olarak da görev

yaparlar, gerektiğinde milis gücü oluşturmak üzere birbirlerine eklemlenirlerdi.

Acemioğlanları kışlası pençik kanununun yürürlüğe girmesiyle I.

Murat’ın izniyle Gelibolu’da kuruldu. Hegemonik kültüre eklemlenme

safhasında olan esirler yoğun olarak eğitilir ve çalıştırılırdı. 400-500 neferlik

Acemioğlanları yeniçeri ocağına verilinceye kadar tersanede görev alırlardı.

Bazıları amelelik yapar, bazıları deniz savaşlarına katılarak kısa yoldan yeniçeri

ocağına girme hakkı kazanırlardı; kimin ne görev yapacağı genellikle neferin

kabiliyetine göre belirlenirdi. Kışladaki acemioğlan sayısı azaldıkça çiftçilerin

yanına ırgat olarak gönderilen devşirmeler çağırılarak ocağa kayıtları yapılırdı.

İstanbul’un fethiyle Acemioğlanlar’ın merkez üssü İstanbul’a taşındı. Bu

kışlada her biri 70-80 kişi barındırabilecek 31 oda vardı. Nefer mevcudu 2500’e

çıkarıldı. ‘Sınıfsız’ bir toplumsal yapıya sahip Osmanlı’da statü atlamak ya

zamanla ya da meritokratik atamalar sayesinde gerçekleşirdi. Bu olgu rüşvet ve

kayırmanın arttığı çöküş döneminde bile geçerli bir pratik olarak devam etmiştir.

Bu yüzden nefer yapılan esirler ortalarının başları tarafından sürekli sınanırdı.

29

Süleymaniye’nin inşaatındaki amelelerin yarısı acemioğlandı (Goodwin, 39)

Page 25: OSMANLI ASKERİ DÜZENİ ve YENİÇERİLER - Hoşgeldinizacikarsiv.ankara.edu.tr/browse/5547/6231.pdf · OSMANLI ASKERİ DÜZENİ ve YENİÇERİLER Giriş: Beş yüz yılı aşkın

25

Acemioğlanlar, ucuz işçi olarak kışla içinde ve şehirde kullanılırlardı.

Acemiler bir, iki, ve iki buçuk akçelik yevmiye karşılığında ocak bünyesinde

çalışırlardı. Gündeliklerinin dışında belli dönemlerde ‘adet-i zerpul’ adıyla pabuç

akçesi alırlardı. Bunun yanı sıra senede iki kez elbise, kaputluk, yağmurluk, ve

şalvarlık çuha ile sarı veya kırmızı renkte iki gömlek verilirdi.30 Bazıları

tophanede ve tersanelerde amelelik yapar, Galatasaray mektebinde çalışır, at

meydanındaki mektepte baltacılık, ekmekçilik, aşçılık, çamaşırcılık, hamallık

yaparlardı. Ayrıca fırıncılık, çobanlık, inşaatlarda amelelik, yol bakımı ve

temizliği, vb. gibi işler için şehir dışına gönderilebilirlerdi. 18. yüzyılda kurulan

yangın söndürme teşkilatında tulumbacılık ve erzak taşıma gibi görevlerde de

yine Acemioğlanlar kullanıldı. Acemioğlanlar, çalıştıkları yerde, bazen

çadırlarda yatarlardı. Acemioğlanlar’dan ‘Kapıkulu’na yaya asker olarak

verilenlere ilk ocağa girdiklerinde ‘şagırd’ denirdi. Acemioğlanların ağasına,

İstanbul’un iş gücünü kontrol ettiğinden olsa gerek, ‘İstanbul Ağası’ denirdi.

Osmanlı’da en geniş askeri örgüt Tımarlı Sipahiler ve Yerlikulu

askerleridir. Geri kalan kısmı, Kapıkulu Askerler’ oluşturur.

Daimi maaşlı asker olan Kapıkulu Askerleri; 3 ana gruba ayrılır:

• Deniz Askeri Ocağı

• Atlı Asker Ocağı

• Yaya Asker Ocağı

30

Halaçoğlu, sf 41

Page 26: OSMANLI ASKERİ DÜZENİ ve YENİÇERİLER - Hoşgeldinizacikarsiv.ankara.edu.tr/browse/5547/6231.pdf · OSMANLI ASKERİ DÜZENİ ve YENİÇERİLER Giriş: Beş yüz yılı aşkın

26

Bunlardan Yaya Asker Ocağı 6 gruptur:

• Sakalar

• Cebeciler

• Kumbaracılar

• Topçular

• Toparabacıları

• Yeniçeriler

Bu 6 grubun merkezinde Acemioğlanlar Ocağı vardır; nefer ihtiyacı bu

ocaktan tedarik edilir.

Sakalar Ocağı:

Sakalar, askeri yollar boyunca Osmanlı toprakları genelinde teşkilatlanan,

sefer boyunca savaşan her ocağa su temin etmekle görevli geri hizmet kıtalarıdır.

Başkumandanları, Sakabaşı’dır ve başka subayları yoktur. Sakalar ocağı

kapıkullarının statü olarak en alt düzey ocağıdır; ancak savaşlarda önemleri

büyüktür. Harpteki bölüğe lojistik olarak su ve yemek sağlanmaması orduyu

savaşmadan kaybetmek anlamına geleceğinden saka örgütlenmesi ayrı bir

kapıkulu ocağı olarak meydana gelmiştir.

Page 27: OSMANLI ASKERİ DÜZENİ ve YENİÇERİLER - Hoşgeldinizacikarsiv.ankara.edu.tr/browse/5547/6231.pdf · OSMANLI ASKERİ DÜZENİ ve YENİÇERİLER Giriş: Beş yüz yılı aşkın

27

Cebeciler Ocağı:

D’Ohsson’a göre ocak Fatih zamanında kurulmuştur; ancak Ord. İsmail

Hakkı Uzunçarşılı ‘Kanunname-i al-i Osman’a dayanarak cebeci31 ocağının

Fatih devrinden önce kurulduğunu savunur.32 İngiliz diplomat ve İstanbul

elçiliği yapmış Ricaut erken Osmanlı’da cebecilerin sayısını 630 kişi olarak

belirtir. Marsigli ise bu devirlerdeki cebecilerin sayısının 500 kadar olduğunu

söyler. Marsigli ayrıca cebecilerin develerin sırtına yüklemekte kullandıkları

demir çubukların icap ettiğinde mızrak olarak düşmana karşı kullanıldığını

yazar.33 60 odaya taksim olan cebecilerin karargahı Ayasofya karşısındaydı.

Cebecilerin İstanbul’da ‘cebehane’ denen bir cephane depoları ile sınırlarda ve

kalelerde ek depoları bulunurdu. İstanbul’un Ayasofya, Ahırkapı, Hocapaşa

taraflarının emniyeti cebecilerden sorulurdu.

Cebeciler barış zamanında askeri teçhizatı hazırlayan ve gerektiğinde

ordulara sevk etmekle görevli olan askerlerdir. Tedarik ettikleri silahlar

arasında ok, yay, kılıç, tüfek, kazma, kürek, kurşun, barut, zırh, tolga, fitil, ve

harbe vardır. Ambarlarında yeniçeriler için zırh kumaşları, tolga kılıfları, zırh

kiseleri, meşin, bakır, pamuk ipliği, keten, çelik, kayış, tüfek maşası, vb

bulunurdu. Kazma, kürek, tüfek kundağı, vb. gibi malzemeler bu ambarlarda

üretilir ve muhafaza edilirdi. Tüfeklerin yapımında kullanılan ağaçlar

Adapazarı ormanlarından halkın ücretli emeğiyle tedarik edilir ve cebeci

kundakçılarına yaptırılırdı. Rumeli’deki demir madenlerinde dökülen kurşunlar

Belgrad’da depolanırdı. Yeniçerilerin belkemiğini oluşturan cebeciler

gerektiğinde savaşlara da katılırlardı. 1595 Eğri Seferi’ne 3 bin cebeci

31

‘Cebe’ Osmanlı’da zırhlı elbise demektir. Cebeciler askere savaş mühimmatını sağlarlardı. Günümüz

Türkçesindeki ‘cephane’ buradan gelmektedir. 32

D’Ohsson C. V, sf 362; kaynak: Uzunçarşılı 33

Kaynak: Uzunçarşılı

Page 28: OSMANLI ASKERİ DÜZENİ ve YENİÇERİLER - Hoşgeldinizacikarsiv.ankara.edu.tr/browse/5547/6231.pdf · OSMANLI ASKERİ DÜZENİ ve YENİÇERİLER Giriş: Beş yüz yılı aşkın

28

beraberinde levazımı taşıyan 800 deveyle birlikte savaşa katılmıştır. Cebeciler

kanun gereği ordunun merkez cephesinin gerisinde bulunurlar. Savaş

zamanında askerlere cephane temin etmenin dışında barış zamanlarında

teçhizatı geri toplar, bozulan ve eskiyen silahları tamir edip askerlere tekrar

dağıtırlar, kalan teçhizatı muhafaza ederler. Kale kuşatmalarında önemli

bölükler olan ‘Barutçu’ ve ‘Lağımcı’ bölükleri de bu ocağa mensuplardır.

Cebeciler ocağının başındaki sevkiyattan sorumlu şahsa ‘Cebecibaşı’,

ikinci kıdemli kişiye de ‘Ocak Kethüdası’ denirdi. Yeşil külah takan

cebecibaşının yevmiyesi 50 akçeydi; 16. Yüzyıl sonlarında 60 akçeye çıktı. Fatih

kanunnamesine göre cebecibaşı statü olarak ‘Kapı Kethüdası’ndan sonra,

‘Topçubaşı’ndan önce gelmektedir.34 Cebecibaşının altında dört ocak kethüdası,

cebeciler başçavuşu, bölük ve orta kumandanları, ve küçük zabitler vardı. Küçük

zabitlerin her biri birer usta idi.35 Bunların yanı sıra cebeciler katibi, başhalife

ve kisedar denen cebecilerin levazımat defterlerini tutan kalem erkanı vardı.

Diğer cebeci efradı da iki ucu omuza sarkan ve etrafı yeşil çuhadan yapılmış

‘şebkülah’ serpuşu giyerlerdi. Merasim ve özel günlerde şebkülahın üstüne tüy

takarlardı.

Uzunçarşılı’nın verdiği bilgilere göre 1686’da Osmanlı kalelerinde toplam

3544 cebeci mevcuttu. 19. yüzyılda bu sayı 1560 kişiye gerilemiştir. Ricaut ve

Marsigli’nin bahsettiği erken Osmanlı devrinde yeniçerilerin sayısı yaklaşık 12

bin kadardı – bu, yeniçerilerin yaklaşık 1/24’ü kadar cebeci vardı demektir.

Cebeciler 16. yüzyıl sonlarında 4 bin nefere çıktı, IV. Murat devrinde sayıları 6

bini geçti. 1702 senesinde ocağın mevcudu 2462 olarak aktarılıyor. Batıcı reform

hareketleri döneminde cebeci ocağı, 1054 nefer olarak tertip edildi ve sağ kol –

sol kol olarak ayrıldılar. 1792’de Nizam-ı Cedid ıslahatında cebecilere bağlı

34

Kaynak: Uzunçarşılı, sf 9 35

Ustalar arasında tüfengi ustası, kaynak ustası, temizleyici usta, barutçu usta, zırgher, kundakçı, terzibaşı, vb

bulunurdu.

Page 29: OSMANLI ASKERİ DÜZENİ ve YENİÇERİLER - Hoşgeldinizacikarsiv.ankara.edu.tr/browse/5547/6231.pdf · OSMANLI ASKERİ DÜZENİ ve YENİÇERİLER Giriş: Beş yüz yılı aşkın

29

lağımcılar da ikiye ayrıldılar; bir bölümü lağım yapmakla görevlendirildi, diğeri

sanayi mimariden sorumlu tutuldu. Yeniçerilerin kaldırılmasıyla bu ocak da son

bulmuştur.

Kumbaracılar Ocağı:

En sık ve ağır talime tutulan kumbaracılar36 toplardan daha çevik hareket

eden ve yaylım ateşi yapma yetilerine sahip ‘bombacılar’dır. Kumbaracıların

bir kısmı cebeci ocağına, bir kısmı da topçu ocağına bağlıdır. Bir çoğuna da tımar

tahsis edilirdi. Buradan yola çıkarak kumbaracı ocağı cebeci, topçu, ve tımarlı

olarak 3’e ayrılabilir. Kale duvarları ve surları havaya uçurmak üzere tüneller

kazan lağımcılar da kumbaracı ocağı mensuplarıdır. Kumbaracılar ayrıca

yerden gelen sesleri dinleyerek karşı tarafın ne taraftan tünel kazdığını

saptarlardı. Bunun üzerine lağımcılar karşı tüneller kazar, yeniçerilerden ve

tımarlı sipahilerden seçilen serdengeçtiler de yer altında düşmanla

savaşırlardı.

Islah ve tanzim döneminde, 1733 yılında, Fransız mühendisleri ve

Fransa’nın Bourbon kontu Bonneval ile ocakta reform yapıldı. Kont Bonneval

devşirilerek Ahmed adını aldı ve beylerbeyi rütbesi verilerek kumbaracı ocağının

baş amiri yapıldı. Aynı zamanda Ali Paşa ulufeli kumbaracı ocağını kurdu. Ek

kurulan ocak için Bosna’dan 300 nefer tutuldu, Üsküdar’daki Ayazma sarayında

yeni bir kışla ve imalathane yaptırıldı. Yeni düzende 601 nefer kumbaracı

vardır; bunların 300’ü ulufeli 300’ü tımarlıdır.

36

‘Humbaracı’ da denir. İngilizcede ‘mortar’ veya ‘grenadier’

Page 30: OSMANLI ASKERİ DÜZENİ ve YENİÇERİLER - Hoşgeldinizacikarsiv.ankara.edu.tr/browse/5547/6231.pdf · OSMANLI ASKERİ DÜZENİ ve YENİÇERİLER Giriş: Beş yüz yılı aşkın

30

Yeni düzende ‘tımarlı kumbaracının ölümü halinde oğlu yoksa, yeri ulufeli

kumbaracılardan doldurulur’ buyruldu. Ocaklının yevmiyesi 18 akçe kabul

edildi. Ocağın en kıdemlisi Kumbaracıbaşı’na37 360 akçe maaş bağlandı.

Kumbaracıların büyük kısmı diğer kapıkulları aksine maaşlı değil

tımarlıydılar. Tımarlı kumbaracılar tımarlarının bulunduğu, merkeze uzak

kalelerde hizmet ederlerdi; ancak ocağın amiri olan ‘Kumbaracıbaşı’

İstanbul’da ikamet ederdi. III. Selim ile tımarlı ve ulufeli kumbaracılar ayrımı

kaldırıldı ve 1792’de bütün kumbaracılar İstanbul merkeze taşındı.

Topçular Ocağı:

Topçu ocağı Osmanlı’nın gelişme dönemlerinden beri vardır. I. Murat

1389’da Kosova’da ve Yıldırım Bayezid de Niğbolu’da top kullanmıştır. II.

Murat Mora’da bakır toplar döktürmüştür. D’Ohsson, topçu ocağının II. Murat

zamanında vücuda getirildiğini belirtir. 38 Ocağın kuruluşunun kesin tarihi

bilinmemekle birlikte top kullanımının ocağın kurulmasından önce de var olduğu

farz edilebilir. Buna karşılık topçuluğun ordunun ayrılmaz bir parçası haline

gelmesi Fatih dönemine rastlar. Osmanlı’da ‘ilk havan topları’ Fatih zamanında

dökülmüştür. Fatih’in Belgrad seferine giderken top dökmek için develerle tunç

götürdüğü bilinir.

Bütün kapıkulu askerleri gibi topçular ocağı efradı da Acemioğlanları’ndan

temin edilirdi. İhtiyaç olduğunda Topçubaşı, Divan-ı Hümayun’a müracaat

37

Alaybaşı da denir 38

Kaynak: Uzunçarşılı, sf 36

Page 31: OSMANLI ASKERİ DÜZENİ ve YENİÇERİLER - Hoşgeldinizacikarsiv.ankara.edu.tr/browse/5547/6231.pdf · OSMANLI ASKERİ DÜZENİ ve YENİÇERİLER Giriş: Beş yüz yılı aşkın

31

ederek nefer talep ederdi. Ne sayıda ve hangi acemilerin topçuluğa kaydedileceği

yeniçeri ağansın kararıydı. Ocağın en kıdemli komutanı ‘Topçubaşı’, ikinci

kıdemli subayı top dökümhanesinin başı olan ‘Dökü(m)cübaşı’dır.

Dökücübaşı’dan sonra tamirci, burgucu, yamacı, kefçegir, çırakçı, dökümcü,

haddad, neccar, vb. ustalar gelir.

Merkezleri Tophane olan Topçular, bir çeşit teknisyen asker birliğidir.

Bazen savaş esnasında bile top dökmekle görevlilerdir; ancak genelde savaşa

katılmazlar. Barış zamanında atölyelerde top döker ve top mermisi imalat eder,

Tophane’de top atıcı ustaların nezaretlerinde haftada iki gün zarbazen kurup

talim ederlerdi. Başarı gösteren topçular tımara çıkabilirlerdi. Talimhane 1571

yılında kuruldu. Topçu ortaları ‘Ağabölüğü’ ve ‘Cemaat’ olarak ikiye ayrılırdı.

En geniş kadro olan Ağabölüğü, 5 bölüğün toplamına denirdi. Ricaut, topçuları

52 orta gösterir; Uzunçarşılı’ya göre 72 cemaat ve orta mevcuttur.39 16. yüzyıl

başlarında ocağın mevcudu 1200 kişi civarındaydı. Topçubaşı 50 akçe yevmiye

alırdı. Her topçu birliğinde ‘Bölükbaşı’dan sonra odabaşı ve vekilharç gelir.

İstanbul dışındaki top dökümhanelerinin başlıcaları Budin, Belgrad, Rudnik,

İşkodra, Gülanber, Pravişte’dir. Buralara döküm için İstanbul’dan ustalar

giderdi.

Tophanenin yapımı Fatih ile başlandı, II. Bayezid ile tamamlandı.

Kanuni bu binayı yıktırıp yerine modern bir dökümhane kurdu. Kanuni ayrıca

bir ‘topçular kışlası’ inşa ettirdi. Çıkan bir yangında harap olan tophaneyi III.

Mustafa her ortaya bir kışla olarak tekrar yaptırdı. Başka bir yangın sonucu

yıkılan tophaneyi III. Selim bir daha yaptırdı. Yeniçerilerin kaldırılmasıyla

topçular ocağı kaldırılmadı; aksine II. Mahmut topçu kışlasına büyük bir cami

inşa ettirerek kompleksi genişletti.

39

Kaynak: Uzunçarşılı, sf 54

Page 32: OSMANLI ASKERİ DÜZENİ ve YENİÇERİLER - Hoşgeldinizacikarsiv.ankara.edu.tr/browse/5547/6231.pdf · OSMANLI ASKERİ DÜZENİ ve YENİÇERİLER Giriş: Beş yüz yılı aşkın

32

Topçuların merkez atölyeleri Tophanedeki top dökümhanesiydi. Bu

imalathanenin çatısında olası yangınlara karşı su bidonları, bidonları kullanmak

için de yürüme yolu ve bekçiler vardı. İmalathanede dökülen demirler top kalıbı

dolaplarında saklanırdı. Ayrıca binada iki tane tunç fırın vardı. Fırınların

çevreleri ısıya dayanıklı özel yeşil taşlarla örülüydü. Binanın altı boş; üstü

kubbedir. Kubbe tarafında demir ve bakır artıkları tekrar kullanılmak üzere

eritilir. Eldeki bakıra göre top kalıpları hazırlandığından ocak katipleri titizlikle

defter tutarlardı. Kubbelerin önüne bir çukur içine top kalıpları konurdu.

Eritilmiş metal bu kalıplara dökülür ve şekil verilirdi.

Osmanlı’da başlıca dökülen toplar küçükten büyüğe ‘şahi topu, balyemez

ve kolombrona, ve şayka topları’ydı. Top kalıplarına dökülen metalin üzeri

Kağıthane balçığı ile sıvanırdı. Toplar bir hafta boyunca soğumaya bırakılırdı.

Döküm işi Osmanlı’da ciddiye alınırdı ve her başarılı dökümden sonra

sadrazamın da katıldığı bir merasimle kurban kesilir, ustalarla beraber yemek

yenirdi. Topçu ocağında ‘Dökmeciler Bölüğü’nün ayrı bir bölük olarak

kurulması 1667 yılında olmuştur.

Osmanlılar geleneksel olarak demir, bakır, ve tunçtan top dökerdi. III.

Mustafa’nın ıslahat girişimiyle Osmanlı’ya getirilen Baron De Tott 1774’te

Haliç-Hasköy’de yeni döküm tezgahları kurdurttu. Topçu ocağının bayrağı sarı

kırmızı idi. Toplar genelde deve, katır, at, ve manda yardımıyla hareket

ettirilirdi. Top nakli için ayrıca geri hizmet kıtalarından olan Yörükler de

kullanılırdı.

Kale kuşatmasında kullanılan toplar en az 8 okka en fazla 22 okka

ağırlığındaydı. Ricaut en büyük kale topunun40 100 santim genişliğinde

olduğunu yazıyor. İstanbul’un fethinde ‘şayka, prankı, ve havayi’ denilen üç çeşit 40

Kale toplarına ‘kale’kup’ denirdi.

Page 33: OSMANLI ASKERİ DÜZENİ ve YENİÇERİLER - Hoşgeldinizacikarsiv.ankara.edu.tr/browse/5547/6231.pdf · OSMANLI ASKERİ DÜZENİ ve YENİÇERİLER Giriş: Beş yüz yılı aşkın

33

top kullanıldı41. Şahi topların nakli sırasında hayvanlara bakan ve arabaları

kullanan 2 arabacı ile 3 topçu bulunması kanundu. Kalelerde görevli topçular

ise yeri geldiğinde imtihan edilirdi. Ocağa yeni giren şagird, topçu olabilmek

için sınava girer ve geçtiği takdirde ‘dirlik sahibi’ olurdu. Kaleler topçular

tarafından nöbetleşe tutulur, her neferin ait olduğu kalenin ismi künyesine

kırmızı kalemle yazılırdı.

Savaş formasyonunda yeniçerilerin önünde zincirlerle birbirine bağlı

duran bir kısım top bulunurdu. Hilal şeklinin iki ucunda, beylerbeyinin yanında

da iki birlik top bulunurdu. 1574’ten itibaren Topçubaşı, her sefere Sadrazam ile

birlikte katılmak zorunda olmuştur. Tophanede; Tophane Emini ve Tophane

Nazırı diye iki sivil zabit bulunurdu. Bunlar harcanan ve alınan eşyanın

defterini tutar ve levazımı tedarik ederlerdi. Ocağın bir de duagu denen bir

imamı vardı. Bunun yanı sıra bir de muvakkit mevcuttu; kum saati yardımıyla

döküm süresini tutardı.

III. Mustafa’nın ıslah girişimleri ile Osmanlı’ya getirilen Baron de Tott ile

1774’te sürat topçuları ocağı, topçu ocağına eklemlendi. Bu yeni teşkilat modern

bir Avrupa topçu birliğinin bir kopyasıydı. Yeşil ceketli ve mavi şalvarlı sürat

topçuları kafalarına 12 terkli beyaz çuhadan yeşil püsküllü başlık giydiler. İki

kantar barutla haftada 3 gün Beyoğlu ve Kağıthane’de talim yaptılar. İlk

kurulduğunda sayıları 250 kadar olan sürat topçuları, Halil Hamid Paşa ile 2

bin neferi buldu. Sürat topçuları ocağı Sadrazama bağlıydı. Bunlar dakikada 10

kadar top atabiliyorlardı, ayrıca lojistik sevkiyatı kıyasla muazzam bir hızla

gerçekleştirebiliyorlardı. Savaşlarda her topa 10 topçu tayin edilirdi.

Kapıkulları kaldırıldığında topçular, lağımcılar, ve humbaracılar Sultan’ın

yanında yer alarak ocaklarını yeni formatta devam ettirdiler

41

Osmanlı’da kullanılan toplar şunlardır: şayka, prankı, havayi, bedoluşka, zarbazen, miyane zarbazen, şahi

zarbazen, şakloz, marten, ejderdehen, kolonborna, miyane balyemez, ve havan.

Page 34: OSMANLI ASKERİ DÜZENİ ve YENİÇERİLER - Hoşgeldinizacikarsiv.ankara.edu.tr/browse/5547/6231.pdf · OSMANLI ASKERİ DÜZENİ ve YENİÇERİLER Giriş: Beş yüz yılı aşkın

34

Arabacılar Ocağı:

Erken Osmanlı tarihinde toplar deve, katır gibi büyükbaş hayvanlar

yardımıyla taşınırdı. Buna bağlı olarak taşınan toplar hafif toplardı. 15.

yüzyıldan sonra, özellikle İstanbul’un fethi sırasında, büyük toplar dökülmeye

başlandı. Büyük topları taşımak için top arabaları kullanılması gerekti. Böylece

topların top arabaları vesilesiyle lojistik nakli görevi arabacılar ocağına verildi.

Savaşlarda topları kullanan ve arabalar yardımıyla topları savaş alanına taşıyan

askerlere Toparabacıları denir. Kimi zaman padişahın özel eşyalarının nakli

görevi de arabacılara verilirdi. Fatih’in kanunnamesinde topçu ocağına mensup

bir ağadan bahsedilmez; ancak Yavuz Sultan Selim döneminde ‘Arabacıbaşı

Ağa’ kayıtlara geçmiştir.42

Arabacılar ocağının imalathanesi Tophanede; kışlası Şehremini’de;

hayvanlara bakanların üssü de Ahırkapı’dadır.43 III. Selim zamanında ıslah

hareketiyle Tophane’de yeni bir kışla yapıldı. Top arabacıları ocağının bu

kışlada tam nerede konumlanmış olduğu bilinmemektedir. 16. yüzyıl itibariyle

top arabalarının yapımında kullanılan döşeme ağacı Hırvatistan’dan tedarik

olunurdu. Top arabalarını çeken beygirlerin üstüne koyulan kepenk de

Yunanistan’da imalat edilirdi. Beygir ve atlar da Eflak-Boğdan veya Dobriçe

civarından getirtilirdi.

Ocağın en kıdemli zabiti Arabacıbaşı’dır. Ocağın ikinci kıdemli subayı

birinci derece zabitlerden kethüdadır, sonra başçavuş, kethüdayeri, çavuş, ve

42

Kaynak: Uzunçarşılı sf 98 43

Halaçoğlu, sf 45 ve Uzunçarşılı sf 98

Page 35: OSMANLI ASKERİ DÜZENİ ve YENİÇERİLER - Hoşgeldinizacikarsiv.ankara.edu.tr/browse/5547/6231.pdf · OSMANLI ASKERİ DÜZENİ ve YENİÇERİLER Giriş: Beş yüz yılı aşkın

35

ocak katibi gelir. İkinci derece zabitler ise bölükbaşı, odabaşı, ve ocak

halifeleridir.

Topçu ocağında yapılan ıslahatla44 18. yüzyılda arabacılar da süvari ve

piyade olarak iki kısma ayrıldı. Süvari bölüğü de iki kısma ayrıldı; bunlardan

ilkinin kumandanına halife-i evvel, ikincinin kumandadına halife-i sani

denildi. Ocaktaki bölükler en fazla 52 nefer olabilirdi. İlk bölük ‘ağabölüğü’,

ikinci bölük ‘kethüdayeri bölüğü’dür. 1686 yılında arabacı ocağı mevcudu

622’ydi. 380 kadar da arabacı ocağı hizmetlisi45 vardı. Yeni düzen ile süvari

kısmı 25 bölükten meydana gelir oldu. Bölükler en az 7, en fazla 15 arabacı

neferden oluşacak şekilde tertip edildi. Yaya kısmının her tertibinde 8 ila 10

nefer vardı.

44

Tertib-i cedid. 45

Mütefferika (geri hizmet neferi) örnek: marangoz, nalbant, saraç, saire, vb.

Page 36: OSMANLI ASKERİ DÜZENİ ve YENİÇERİLER - Hoşgeldinizacikarsiv.ankara.edu.tr/browse/5547/6231.pdf · OSMANLI ASKERİ DÜZENİ ve YENİÇERİLER Giriş: Beş yüz yılı aşkın

36

BÖLÜM III:

YENİÇERİ OCAĞI

Yeniçeri Örgütlenme Biçimi:

Yeniçeriler, ocağın bozulma dönemi kabul edilen 17. yüzyıla kadar bütün

Osmanlı askeri kuvvetinin sayıca küçük bir bölümünü teşkil ederdi. Ancak

sayılarının fazla olmamasına rağmen devlet kadrosunda ve toplumsal yapıda

etkileri büyüktü. Yeniçeriler bütün askerlerin en elitleri sayılır, devlet katındaki

konumları nedeniyle diğer askeri teşkilatlardan fazla önem atfedilirdi.

Acemioğlanların Yeniçeri Ocağı kütük defterine kaydolarak yeniçeri

olmasına ‘kapıya çıkma’ denirdi. Kapıya çıkmanın bir yaş sınırı vardı ve yaşı

ilerlemiş acemioğlanlar yeniçeri yazılamazlardı. Yeniçeri olamayanlar evlenme

hakkı kazanarak hizmetlerine devam ederler; zamanı gelince emekliye

ayrılırlardı. Yeniçeri yazılabilenler Kanuni devrine kadar eski odalarda,

sonrasında Aksaray’daki yeni odalarda ikamet ettiler. Kapıya çıkan nefer iki

akçe ulufe ile deftere kaydolurdu. Bunun dışında ocağa giriş ulufesi olarak

Page 37: OSMANLI ASKERİ DÜZENİ ve YENİÇERİLER - Hoşgeldinizacikarsiv.ankara.edu.tr/browse/5547/6231.pdf · OSMANLI ASKERİ DÜZENİ ve YENİÇERİLER Giriş: Beş yüz yılı aşkın

37

düzen akçesi ismiyle iki altın verilirdi. Her yeniçeri beyaz keçeden bir börk

takmak zorundaydı. Bunun arkasında yatırtma denilen ve omza kadar inen bir

parça bulunurdu. Yeniçeriler börklerini eğri, Subaylar ise düz giymeye

mecburdu.

Ocağa yeni giren acemi neferlere yevmiye bağlanırdı. Çorbacı Ağa,

otoritesini göstererek acemi neferin ensesine ocağa hoş geldiğini vurgulayan sıkı

bir tokat atardı. Meritokratik-hiyerarşik yapı kurumun her köşesinde varlığını

sürdürürdü. Öyle ki, acemi neferler arasında da bir kıdem tayini yapılırdı. En

sık rastlanan yöntem acemilere koşu yarışı yaptırmaktı. İlk bitirenler en kıdemli

sayılır, sona kaldıkça ocak içindeki angaryalar çoğalırdı. Koşu yarışları

barakalarda oda kapmaktan, ortaya et götürme hakkı kazanmaya kadar pek çok

yerde hak iddia etmek üzere kullanılırdı. Bir nevi atletizme dayanan bu sistem

eski Yunanlarda ve birçok savaşçı kavimde uygulana gelmiştir. Koşu yarışları

daha pek çok alanda kıdem tayini kıstası olarak kullanılırdı. Becerileri ile statü

atlaması yapamayan neferlerin statüleri zaman geçtikçe birer artardı. Üst

kademede yer boşalınca alttakiler bir üst pozisyona tayin olurlardı.

Devleti ve padişahı ‘sancağı şerif’, yeniçeri ocağını da ‘imamı azam

bayrağı’ temsil ederdi. Yeniçerilerin en küçük birliğine ‘Orta’, zabitine de

‘Çorbacı’ denirdi. Yeniçerilerde mutfak her zaman özel bir anlam taşımıştır.

Çorbacı lakabı kelimenin tam anlamıyla ortanın liderinin çorbaları kaplara

koyarak askerlerine servis etmesinden gelir. Çorbacılar bellerinde büyük bir

tahtadan çorba kaşığıyla gezerler; statülerini böyle belirtirlerdi. Çorbasını

bitirmeyen yeniçerinin isyan bayraklarını çektiği anlaşılırdı. 60,70 neferden

oluşan bir ‘Orta’ genellikle dört koğuş işgal ederdi. Orta’ların hacimleri III.

Murat döneminde genişletildi ve 200-300 nefere çıkartıldı. Hayli bürokratik ve

kontrollü bir yapı olan ocağa asker alınması süreci çorbacının ihtiyaç

belirtmesiyle başlardı. İhtiyaç belgesi Süleymaniye’deki Ağakapısı’na sunulur,

buradaki en kıdemli kişi olan Kethüdabey, belgeyi kontrol ederdi. Belge

Page 38: OSMANLI ASKERİ DÜZENİ ve YENİÇERİLER - Hoşgeldinizacikarsiv.ankara.edu.tr/browse/5547/6231.pdf · OSMANLI ASKERİ DÜZENİ ve YENİÇERİLER Giriş: Beş yüz yılı aşkın

38

Kethüdabey’den Yeniçeri Ağası’na gider, o da divandan kapıya çıkma fermanı

alarak işlemleri başlatırdı.

Genellikle bir ‘Yeniçeri Ortası’ndaki pozisyonlar şunlardır:

• En kıdemsiz olan ‘acemi neferler’

• Kıdemli olan ‘karakollukçular’

• Aynı zamanda aşçı muavini olan ‘başkarakollukçu’

• Ortanın aşçısı olan ‘usta’

• En kıdemli nefer sayılan ‘başeski’

• Zabitlerin bile itibarını gören ‘imam’ nefer

• Nişanı taşıyan ‘bayraktar’

• Idare memuru zabit ‘vekilharc’

• Kumandan vekili, veznedar ‘odabaşı’

• Taburdan sorumlu kumandan zabit ‘çorbacı’46

Fatih devrine kadar Yeniçeriler, sadece tek bir yaya - sonraki adıyla

‘Cemaat’ - bölüğünden ibaretti. Fatih ile ‘Sekban Bölüğü’ kuruldu. 16. yüzyıl

başlarından itibaren de üçüncü bir sınıf, ‘Ağa Bölükleri’, meydana getirildi.

Bütün Yeniçeriler, 196 taburdan meydana gelirdi. Bu ortaların 101’i sarı çizme

giyen Cemaatli, 34’ü kırmızı çizme giyen Sekban, 61’i de Bölüklü’ydü.

Genelde Cemaatli Ortalar kale ve sınır muhafızları, Bölüklü Ortalar İstanbul ve

taht muhafızları, Sekbanlar ise padişahın av hayvanlarını besleyen ve

yetiştirenler idi. Sekbanlar, İstanbul ve Edirne’deki miri (kamusal) çiftliklerde

ikamet ederlerdi. Kanuni devrine kadar yeniçeri sayıları 10-15 bin civarıydı.

Her bölük ilk kuruluş itibariyle 100’er kişiden oluşurdu. Zamanla bu bölükler

46

Kaynak: Reşad Ekrem Koçu. Yeniçeriler (sf 69)

Page 39: OSMANLI ASKERİ DÜZENİ ve YENİÇERİLER - Hoşgeldinizacikarsiv.ankara.edu.tr/browse/5547/6231.pdf · OSMANLI ASKERİ DÜZENİ ve YENİÇERİLER Giriş: Beş yüz yılı aşkın

39

600-800 kişiye ulaşmıştır. Yeniçerilerin sayıları da ilerleyen zamanlarda

katlanarak artmış ve çöküş döneminde 200 binleri bulmuştur.

Her ortanın ayrı bir flaması ve uzmanlık alanı vardı.47 Örneğin

60.,61.,62., ve 63. Ortalar merasimlerde, merasim kıtaları olarak görev

yaparlardı. Bazı Ortalar sınır bölgelerinde ve kalelerde muhafız olarak görev

yaparlar, bazıları da İstanbul’un güvenliğini sağlarlardı. Tarihin bu döneminde

iktidarın askeri gücü aynı zamanda şehirlerin polisi olabilirdi; dönem itibariyle

henüz kesin çizgileriyle bir ‘polis-asker ayrımı’ söz konusu değildi. Bu sebeple

İstanbul’un polis gücü iktidarın zor kuvveti olan yeniçerilerden temin edilirdi.

Şehrin asayişi ve esnafın güvenliği yeniçerilerden sorulurdu. Şehrin her

semtinde bir yeniçeri karakolu vardı. Amirleri, ocağın en kıdemlisi sayılan

Yeniçeri Ağası’ydı. Yeniçeri Ağası, savaşa katılmaz, şehir güvenliğini sağlardı.

Savaşa Sekbanbaşı Ağa gönderilirdi. Ancak Sadrazam komutan olarak savaşa

katıldığında Yeniçeri Ağası’nın da savaşa gitmesi kuraldı. Padişah’ın katıldığı

seferlere tüm yeniçeri kadrosunun katılması kanundu. Bu gibi durumlarda

İstanbul’un asayişi Acemioğlanlar’a ve İstanbul Ağası’na bırakılırdı.

Yeniçerilerin flamaları kırmızı ve altın renkteydi. Altın rengi egemenliğin

sembolü kabul edilirdi. Sancak işlemeleri Moğollara benzer altın bir küreden

aşağı sarkan bir at kuyruğu, altında hilal. Sancak direğinin tepesine gelenekten

ötürü minyatür bir kuran asılırdı. Sf 72: Bir generalin veya sancak beyinin

rütbesi, otağının üstüne dikilen at kuyruklarından belli olurdu. Sultan’ın 9 at

kuyruğu vardı. Bu sayı sonraları 12’ye yükseltilerek iki sancakta 6’şar tane

olarak sergilenir oldu. Kanuni 1526’da Macaristan’ın Mohaç seferinde sadece 7

at kuyruğu taşımıştır.48 Yerel yöneticilerin 1 veya 2; beylerbeyinin 2; dört saray

vezirinin 3; başvezirin 5 at kuyruğu taşıma hakkı vardı. 18. Yüzyılda serasker

Emin Paşa’nın 6 at kuyruğu sembolü taşıma hakkı vardı.

47

Neferler geleneksel olarak ortalarının nişanlarını vücutlarına dövme yaptırırlardı. 48

Goodwin, sf 72

Page 40: OSMANLI ASKERİ DÜZENİ ve YENİÇERİLER - Hoşgeldinizacikarsiv.ankara.edu.tr/browse/5547/6231.pdf · OSMANLI ASKERİ DÜZENİ ve YENİÇERİLER Giriş: Beş yüz yılı aşkın

40

Yeniçerilerin bayrağı sarı kırmızı renkteydi ve bayrağın ortasında

‘Zülfikar’49 işlemesi bulunurdu. Bunun yanı sıra her ortanın kendine has

amblem ve sembollü nişanları vardı. Nişan sembolleri genelde hayvan

işlemeleriydi ve ithaf olduğu ortanın göreviyle genelde ilgisi yoktu. 1. Ortanın

amblemi deve; 10. Ortanınki kartal; 17. Ortanınki aslan; 43. Ortanınki fildi. 84.

Ortanın amblemi iki minareli bir cami; 30. Ortanınki tek minareli bir camiydi.

74. Ortanın sembolü minberdi. Bunlar dışında gemi demiri, pazulu kollar, ok,

yay gibi güç ve savaş sembolleri vardı.50 Her nefer ortasının amblemini

vücudunun görünen bir yerine dövme yaptırırdı.

Yeniçeri ocağında idari makamlarda olan ağalar, aşağıdan yukarıya

şunlardır:

• Yeniçeri Katibi: ortasının çorbacılığına ek olarak ocağın ana kütük

ve künye defterlerini tutar.

• Ocak İmamı: Çorbacılık yaptığı ortasına ‘imam ortası’ denir,

Ağakapısı’ndaki camide imamlık yapar

• Solakbaşılar (4 ağa): Merasimlerde ve avlarda padişahın özel

korumaları olurlar. Sağ elleri palalarının kabzasında yürürler. 60.,

61., 62. ve 63. ortaların çorbacılarından seçilirler

• Bölükbaşı: Bölüklü ortaların en kıdemlisidir.

• Baş Yayabaşı: Cemaat ortalarının en kıdemlisidir. Seferlerde ordu

hazinesini bekler, savaşlarda yaralıları nakleder, sefer emirlerini

ilgili makamlara iletir.

• Kethüdayeri: Kethüdabey tarafından seçilir. Ocağa bağlı askeri

imalathanelerden sorumludur. Kethüdabey’in vekilidir.

49

Zülfikar kelime anlamı olarak fikir sahibi kişi anlamına gelir. Dini hikayeye göre H. Muhammed’in Hz. Ali’ye

hediye ettiği çatal uçlu kılıcın ismidir ve Alevilerin sembolü kabul edilir. 50

Kaynak: Goodwin, sf 72

Page 41: OSMANLI ASKERİ DÜZENİ ve YENİÇERİLER - Hoşgeldinizacikarsiv.ankara.edu.tr/browse/5547/6231.pdf · OSMANLI ASKERİ DÜZENİ ve YENİÇERİLER Giriş: Beş yüz yılı aşkın

41

• Muhzir: Sadrazamın korumasıdır ve onun askeri birliğinden

sorumludur. Ağa ve vezir divanlarında ocağın işlerini takip eder.

Padişah ve Sadrazamın emirlerini ilgili mercilere iletir.

• Başçavuş: Merasim ve teşrifat amiridir. Yeri geldiğinde yeniçeri

dualarını okur. Yeniçeri ağasının emirlerini ilgili yerlere ulaştırır.

Maiyetinde, Kulçavuşları denilen 130 kadar emir zabiti vardır.

• Hasekiler (4 ağa): 14, 49, 66, 67. Cemaat ortalarından seçilir. En

kıdemlilerine Baş Haseki Ağa denir. Padişahın fermanlarını ve

hediyelerini yetkili makamlara ulaştırırlar.51

• Turnacıbaşı: Padişahın av maiyeti olan 68. Cemaat Ortasının

çorbacısından seçilir. Devşirme kanununun kaldırılmasına dek

devşirme oğlanları seçme görevi bu ağanındı.

• Seksoncubaşı (Samsoncubaşı): Padişahın av maiyetinden 71.

Cemaat Ortasının çorbacısıdır. Samson denilen av köpeklerini

besler, yetiştirir. Merkezi Tophane’dedir.

• Zağarcıbaşı: Padişahın av maiyetinden 64. Cemaat Ortasının

çorbacısıdır. Av köpeklerinden ve sultanın av programından

sorumludur.

• Kethüdabey: Yeniçeri ağasının muavinidir. Ocağın bütün

işlerinden Yeniçeri Ağası’na karşı sorumludur.

• Sekbanbaşı: Kethüdabey’le aynı rütbededir. Bütün Sekban

ortalarının kumandanıdır. İstanbul’da Yeniçeri Ağası’na vekalet

eder.

• Yeniçeri Ağası: Tüm ocağın en kıdemlisidir; statü olarak 4 vezirin

hemen altındadır. Başkumandanı olduğu Yeniçeriler’in

disiplininden sorumludur. Ayrıca İstanbul’un emniyet müdürüdür;

uygun gördüğünde kimseye sorumlu olmadan hapis cezası kesebilir,

Padişah’a sormadan halktan birini idam ettirebilir. Ancak Yeniçeri

Ağası bile nihai olarak yaptıklarından hükümdara karşı

51

Mimar Sinan devletin baş mimarı olana kadar bir Haseki Ağası’ydı.

Page 42: OSMANLI ASKERİ DÜZENİ ve YENİÇERİLER - Hoşgeldinizacikarsiv.ankara.edu.tr/browse/5547/6231.pdf · OSMANLI ASKERİ DÜZENİ ve YENİÇERİLER Giriş: Beş yüz yılı aşkın

42

sorumluydu. Yangın çıktığında itfaiye şefi olurdu ve yangın yerine

gitmeye mecburdu.52

[*] 56. Ortanın çorbacısının kıdemli ağalar arasına yükselmesi yasaktır,

çünkü meyve, bakkaliye, kereste ve diğer yapı malzemelerin

tüccarlarının ve İstanbul piyasasının denetleyici memurudur.

Yeniçeri ağası 1451’e kadar ocak içinden seçilirdi. Fatih, ocak üstündeki

tahakkümünü arttırmak üzere Yeniçeri Ağası’nı Sekbanbaşılar’dan tayin etti.

16. yüzyılın başından itibaren ocak dışından ağa tayin etmek usul oldu. 18.

yüzyılın ikinci yarısında Ağa’nın sadece Ocak bünyesinden tayin edilmesi hakkı

Yeniçerilere teslim edildi. Ocak dışından kimseler bozulma dönemine kadar

ağalık pozisyonuna gelemezlerdi. Ancak Padişah istediğini Ağa tayin etme

yetkisine sahipti. Diğer tayinler Kethüdabey tarafından Yeniçeri Ağası’na arz

edilir, tayini Yeniçeri Ağası onaylardı. Yeniçeri Ağası’nın tayininde Ocağa

danışılmazdı.

Yeniçeri Ağası devletin en varlıklı memurlarındandı. İlk dönemlerde 450

akçe yevmiye alan Yeniçeri Ağası sonraları 500 akçelik yevmiyeye bağlandı.

Bunun yanı sıra her yıl Koyun Emini’nden 8 bin kuruş geliri vardı. Arpalık

olarak da Tuna yalısında 50 bin akçelik serbest zeamet tahsis edilmişti. Ayrıca

yeniçeri hazinesinin 3’te 1’i Ağa’ya bahşedilirdi. Her üç senede bir padişahın has

ahırından bir at hediye edilirdi. Yeniçeri ağası terfi olup sancağa çıkacaksa

maaşı karşılığı 430 bin akçe ödemek zorundaydı.53 Sancağa çıkmayan Yeniçeri

Ağaları genellikle ‘Beylerbeyi’ veya ‘Kaptan-ı Derya’ olurlardı. 16. Yüzyılın

sonlarından itibaren Yeniçeri Ağası’nı tayin ve azil hakkı Padişah’tan

Veziriazam’a geçti.

52

Kaynak: Reşad Ekrem Koçu. Yeniçeriler 53

Halaçoğlu, sf 43

Page 43: OSMANLI ASKERİ DÜZENİ ve YENİÇERİLER - Hoşgeldinizacikarsiv.ankara.edu.tr/browse/5547/6231.pdf · OSMANLI ASKERİ DÜZENİ ve YENİÇERİLER Giriş: Beş yüz yılı aşkın

43

Yeniçeri ocağının işleri her hafta Yeniçeri Ağası’nın önderliğinde

Ağakapısı’nda toplanan bir mecliste görüşülürdü. Her hafta salı sabahı Saray’da

Sadrazam’ın başkanlığında toplanan Divanı Hümayun üyesi sayılan Yeniçeri

Ağası’nın sadece bir ‘ağa’ ise - yerel yönetici konumunda değilse - divanda söz

hakkı yoktu. Toplantı bitiminde Padişah önce Sadrazam’ı huzuruna çağırır,

sonrasında Yeniçeri Ağa’sıyla yalnız olarak görüşür, Ocağın durumunu ve

isteklerini öğrenirdi.

Yeniçeri Ağası’nın ikamet ettiği Ağakapısı, Süleymaniye’de büyük bir miri

saray kompleksiydi. İçinde hamamı, zindanı, camisi, ve ‘kum meydanı’ adıyla

anılan geniş bir avlusu vardı. Konumlandığı yer itibariyle neredeyse tüm

İstanbul’un panaromik görüntüsüne sahipti. Bunların dışında ahşap bir yangın

kulesi vardı. Kulenin üstünde camdan bir köşkte Acemioğlanlar’dan seçilmiş 25

gözcü devamlı şehri izlerlerdi. Pek çok imalathane bulunan komplekste bir de

çarşı vardı. Sarayın ve ağaların ihtiyaçları bu çarşıdan temin edilirdi. Geceleri

sadece şamdanları yakmakla görevli 26 nefer bulunurdu. Buradan yola çıkarak

Ağakapısı’nın hayli kalabalık bir iş hanı ve imalathane olduğu anlaşılır. Vakayi

Hayriye diye anılan 1826 yılında yeniçeriliğin kaldırılmasından sonra bu

kompleks Şeyhülislamlık Dairesi yapıldı.

Yeniçeri Kışlası ve Ocaklı’nın Hayatı:

İlk Yeniçeri Kışlası olan ‘Eski Odalar’ Fatih devrinde Şehzade Camii’nin

yanında kurulmuştur. Kanuni devrinde Aksaray’da ‘Yeni Odalar’ olarak

anılan daha büyük bir kışla inşa edildi. Yeniçeriler görevde değillerse şehirde

gezmeleri yasaktı.

Page 44: OSMANLI ASKERİ DÜZENİ ve YENİÇERİLER - Hoşgeldinizacikarsiv.ankara.edu.tr/browse/5547/6231.pdf · OSMANLI ASKERİ DÜZENİ ve YENİÇERİLER Giriş: Beş yüz yılı aşkın

44

İsmail Hakkı Uzunçarşılı’nın belirttiği üzere Eski Odalar’da 47 ocaklı

oda, 21 çardak, 1 tekke, 90 talimhane, 26 ahır, ve 55 kerevet vardır. Yeni

odalarda ise 368 ocaklı oda, 130 çardak, 4 tekke, 90 talimhane, 158 ahır, 20 köşk,

ve 69 kerevet vardır. Bu karşılaştırmadan yola çıkarak Fatih devrinden Kanuni

dönemine kadar Yeniçerilik Kurumu’nun ne boyutta genişlediği anlaşılabilir.

18. yüzyıla gelindiğinde İstanbul’da 40 bin neferi barındıracak 60

oda/baraka mevcuttu. Yeniçeriliğin kaldırıldığı 19. Yüzyılda yeniçerilere ait

neredeyse her şey yok edildiğinden yeniçeri odalarının tam planları

bilinmemektedir. Fransız arkeolog Antoine Galland’ın 1672’de kaleme aldığı

İstanbul’a ait günlük anılar adlı eserinde her biri bir ortaya ait olan L şeklinde

uzun koridorların ortasında içinde mescit, depo, talim alanı, ve süs havuzu olan

bir bahçe olduğu tasvir edilir. Buna ek olarak kapı ve pencere çerçevelerinin

mermerden olduğu ve alanın geceleri mumlarla aydınlatıldığı yazılıdır.54

Uzunçarşılı’nın tasvirine göre eski odalarda 47 sömineli oda; 26 bölük ortalarına

ait oda; 55 ek yatak; 21 çadır; 1 tekke; ve 26 ahır vardı. Yeni odalarda ise 368

şömineli oda; 130 çadır; 69 yatak odası; 90 talim alanı; 20 pavyon55; 4 tekke; ve

158 ahır vardı. Bunlar dışında bir dolu hamam, mutfak, levazımat odası, silah

deposu, hücre, tuvalet, marangozhane, vb. vardı. Bir yeniçeri odası çarşısı ve

çalışanlarıyla kendine yetebilen küçük bir kasabayı andırırdı. Yeni odalardaki

cami, Bektaşi dervişlerinin toplantı yeriydi. Odaların 7 tane girişi vardı.

Merasim kapısı da denilen ana kapı etmeydanına açılırdı. Saraya açılan kapının

gerisinde mum imalatı için bir fabrika vardı. Odalara ekmek ve diğer yiyecek

mamulleri yerel esnaf tarafından üretilir, acemioğlanlar tarafından odalara

taşınırdı. 300’ü aşkın fırından ekmek tedarik edilirdi. Et, 80 Yunan kasabı

tarafından 20 dükkanda hazır edilirdi. Ayrıca yeniçeriler kendi hayvan

sürülerini beslerdi; ancak bunlara daha çok seferde kullanmak üzere bakılırdı.

54

Goodwin, sf 73 55

Zaman geçirmek için oturulan yer

Page 45: OSMANLI ASKERİ DÜZENİ ve YENİÇERİLER - Hoşgeldinizacikarsiv.ankara.edu.tr/browse/5547/6231.pdf · OSMANLI ASKERİ DÜZENİ ve YENİÇERİLER Giriş: Beş yüz yılı aşkın

45

Yeniçeri kültüründe mutfağın ve yemeğin kutsal bir yeri olduğundan, bu

nedenle orta başına çorbacı denildiğinden bahsetmiştik. Bundan ötürü kışla

bünyesinde ocak işlerini konuşacak zabitler kazanlar etrafında toplanırlardı.

Ocağın kurulduğu günden kalan ve kutsal bir nitelik atfedilen kazana ‘kazanı

şerif’ denirdi. Bu kazan kullanılmadan muhafaza edilir, tılsımlı ve uğurlu

olduğuna inanılırdı.56 Padişahı boykot etmeleri halinde kazanlar mutfaklardan

çıkarılarak et meydanına taşınırdı. Yeniçerilerin istekleri yerine getirilinceye

kadar ocakta yemek pişmezdi. Padişahın kulları olduklarını kabul eden

Yeniçeriler için ‘kazan devirme’ de denilen bu olay bir bakıma padişahın

ekmeğini kabul etmemek anlamını taşırdı.

Kışla içinde ve dışında kavgacılık, küfür, yoklamadan kaçmak, namazda

kusur ağır suç sayılırdı. Cezalar Odabaşı tarafından belirlenirdi. Cezalı

yeniçerilerin yataklarını alıp ceza süreleri boyunca ustanın gözetiminde

mutfakta tutulması ve bulaşıkçılık yaptırılması genel bir pratikti. Daha ağır

cezalar falaka ve idamdı. Bir çorbacı en fazla 40 değnek vurabilirdi. 80 ve 240

değnek cezaları günlere bölünerek uygulanır ve ancak ‘Ağa Divanı’nca

verilebilirdi. Sefer kaçakları ve katillerin başı satırla kesilir; fitneciler, hırsızlar,

ve tecavüzcüler boğularak öldürülürdü.57

Yeniçerilerin daimi kahvaltısı çorbadır. Neferlerin çorbaları, Çorbacı

tarafından dağıtıldıktan sonra kazanlar Karakollukçular tarafından kulplarına

kazık geçirerek nöbetçilerin ve zabitlerin çorbalarını servis etmek üzere taşınırdı.

Bir karakollukçu da kepçeyi alır, kazanı takip ederdi. Genelde ortalar belli bir

yemekte ustalaşmışlardır. Bu yemekler belirli zamanlarda bahşiş toplamak

niyetiyle Sadrazam’a, Yeniçeri Ağası’na, Vezirler’e sunulurdu. Böyle toplanan

bahşişler orta sandığının önemli bir gelir kaynağıydı.

56

‘Kazan çarpsın’ yemini buradan gelmiştir. 57

Osmanlı hanedan üyelerinin kanının dökülmesi uğursuzluk sayıldığından boğularak infaz edilirlerdi.

Page 46: OSMANLI ASKERİ DÜZENİ ve YENİÇERİLER - Hoşgeldinizacikarsiv.ankara.edu.tr/browse/5547/6231.pdf · OSMANLI ASKERİ DÜZENİ ve YENİÇERİLER Giriş: Beş yüz yılı aşkın

46

Mutfağa malzeme tedarik eden zabitlere karakollukçu, karakollukçuların

başında bulunan ustaya da ‘Seğirdim Ustası’ denir. Ocağa et getiren kafilenin

önünden geçmek veya bir sebeple etin gelişini yavaşlatmak ağır suç sayılırdı. Et

meydana ulaştığında yeniçeriler sıraya dizilir, Seğirdim Ustası’nın işaretiyle

koşmaya başlarlardı. Ete ilk tokat atan nefer bir bütün koyunu ortasına

götürmeye hak kazanırdı; neticesinde itibarı artardı.

Osmanlı devletinde eğitim, din ve Arapça derslerinden ibaretti. Okuma

yazma öğrenmek isteyen yeniçerilere büyük camilerde ders takip etme izni

verilirdi. Başarılı olan neferler ocaktan ayrılma hakkı kazanarak gayri-askeri

işlerle meşgul olabilirlerdi.

Mehter58 takımları kışlada talim görürler, özel olmayan günlerde de belirli

aralıklarla kışla içinde müzik yaparlardı. Her ortanın bir ‘kat’ mehterhanesi (saz

takımı) vardı. Her kat mehterde 1 davul, 1 zurna, 1 borazan, 1 zil, ve 1 çift

dümbelek bulunurdu. Mehterlerin katları yerine göre artardı. Padişah

bandosunda 9 kat mehter vardı. Mehterhane durarak çaldığı zamanlarda hilal

şeklini alırdı. Tuğlar, flütler, trampetler, trompetler, ve borazanların yanı sıra

Anadolu icadı olan büyük ziller59 mehter müziğinin vazgeçilmez

enstrumanlarıdır. Kös denen koca davullar sadece savaşlarda çalınırdı.

Yeniçeriler çok sıkı talim yaparlardı. Hıdırellez bayramından kasım

ayına kadar açık havada her gün saatlerce süren talimlerde özellikle tüfek ve ok

atışları yapılırdı. Kış aylarında kapalı alanlarda talimler sürerdi. Talimlerin

yanı sıra koşu yarışları, engel taşıma talimleri, güreş gibi sportif aktiviteler

58

Mehter kelimesi ‘mihter’ den türemiştir, vezir kapusundaki çavuşa verilen addır. ‘Mihterhane’ vezir

kapusunda çalan saz takımı anlamını taşır. 59

İngilizce: ‘cymbals’

Page 47: OSMANLI ASKERİ DÜZENİ ve YENİÇERİLER - Hoşgeldinizacikarsiv.ankara.edu.tr/browse/5547/6231.pdf · OSMANLI ASKERİ DÜZENİ ve YENİÇERİLER Giriş: Beş yüz yılı aşkın

47

vardı. En başarılı 40 pehlivan Kaptan Paşa’nın hizmetinde denizlere açılmaya

hak kazanırdı ki bu, başarı gösterildiği takdirde kısa yoldan terfi anlamına

geliyordu.

Osmanlı’da özellikle Anadolu kaleleri yeniçerilere emanet edilirdi. Bunun

başlıca sebebi valilerin veya yerel yönetimin merkeze başkaldırarak isyan etme

ihtimalini düşürmekti. Ancak yerel yönetimin elinde 16. Yüzyılın ikinci

yarısından itibaren paşa kulu da denilen levendler, cebeliler, ve sarıcalar olmak

üzere çiftçiden bozma ‘askeri milisler’ bulunurdu. Paşalar merkezi iktidarın

sarsıldığı dönemlerde saray tarafından özerklik kazandılar. Güçlenen yerel

yöneticiler bu dönemde bölgedeki milis güçlerini, gerektiğinde yeniçerilere karşı

kullanmak üzere, kendi keselerinden beslemeyi adet edindi. Devlet, zor

kullanma araçlarının tükenmeye başladığı dönemde Anadolu milislerine ihtiyaç

duyar hale gelmişti. Bunun sonucunda sayıları artan levendler ve cebeliler

özerkleştiler ve merkeze karşı konumlandılar.

Yeniçeriler için en önemli sosyalleşme mekanları kahvehanelerdi. Kışla

mensupları topluca bu kahvehanelerde buluşur, ortak kararlar alırlardı.

Özellikle ihtilal dönemlerinde kahvehaneler önemli karargahlar olmuştur.

Eğlence için kahvehanelerde nargile içilir, sazlar çalınır, türküler söylenirdi.

Tüm neferleri doyuracak büyük sofralar kurulur, beraber yemek yenirdi.

Kahvehaneler ayrıca Bektaşi pratiklerinin yaşatıldığı bir yerdi. Her

kahvehanede devamlı ikamet eden, burada yatan bir ‘Bektaşi Babası’

bulunurdu60. Sabaha kadar yanan bir şamdan özenle işlenmiş duvarları bütün

gece aydınlatırdı. Ayrıca civelekler61 ve berberler hazır bulunurdu.

Kahvehanelerde, uğurlu sayılması nedeniyle en az bir kanarya kuşu beslenirdi.

Her kahvehanenin kendine has bir nişanı, giriş kapısının üstüne asılırdı.

60

Koçu, sf 297 61

‘Erkek dansöz’

Page 48: OSMANLI ASKERİ DÜZENİ ve YENİÇERİLER - Hoşgeldinizacikarsiv.ankara.edu.tr/browse/5547/6231.pdf · OSMANLI ASKERİ DÜZENİ ve YENİÇERİLER Giriş: Beş yüz yılı aşkın

48

Yeniçeriler kendi kültürel pratikleri içinde sık sık bir araya gelerek

aktivitelerde bulunurlardı. Yeniçerilikte meydan oyunları ve gölge gösterileri

revaçtaydı. Karagöz ve Hacivat gibi teatral oyunların yanı sıra genelde meydan

ortası denilen ortanın neferlerinden oluşan oyuncular gündelik hayatın

parodisini diğer ortalara sunarlardı. Gölge ve meydan oyunları içerik olarak hafif

ancak eleştirel nitelikteydi. Yeniçerilerin daimi toplantı merkezi

kahvehanelerdi. Buralarda hem ocak konuları tartışılır ve dinlenilir, hem de içki

içilip dans eden erkek cariyeler izlenirdi. Bu pratik öylesine yaygınlaştı ki 18.

Yüzyıla gelindiğinde yeniçerilerin yardımcısı olarak yanında bulunan

acemioğlanlara kahvehaneler dışında da dansöz peçesi takılmaya başlandı.

Yeniçerilerde alkol tüketimi öyle boyutlardaydı ki devletin en çok gelir sağladığı

alanlardan birisi alkol vergisiydi. Öyle ki II. Bayezid yeniçerilerin de baskısıyla

yasaklanmış olan şaraphaneleri tekrar açmak durumunda kaldı

Savaş Formasyonu:

Osmanlı ordusu mehter takımından beraberinde sefere gelen çarşı halkına

kadar muazzam bir organizasyona sahipti. Ordunun kendini besleyecek yemek

ve hayvan teçhizatı vardı ve yol boyunca sakalar sayesinde susuz kalmazdı.

Cephane ve diğer teçhizatların yanı sıra neferin herhangi bir ihtiyacı mobil

çarşılardan para karşılığı sağlanabiliyordu. Teçhizatın taşınması için on binlerce

yük arabası, deve ve sığır ile yürünürdü. Osmanlı ordusunun geçtiği yerleri çöle

çevirmesinin büyük bir etkeni bu sayıda büyükbaş hayvanın güdülmesidir.

Yavuz Sultan Selim 1521’de Belgrad’a sefer düzenlediğinde beraberinde 10 bin

tahıl vagonu ile sadece cephane taşıyan 3 bin deve götürmüştü. Ordunun

cephane ve teçhizat dışında 500 civarı mimar, su mühendisi, inşaat mühendisi,

Page 49: OSMANLI ASKERİ DÜZENİ ve YENİÇERİLER - Hoşgeldinizacikarsiv.ankara.edu.tr/browse/5547/6231.pdf · OSMANLI ASKERİ DÜZENİ ve YENİÇERİLER Giriş: Beş yüz yılı aşkın

49

madenci, vb. gibi teknik elemana ve 250 kadar aynı zamanda tesisatçılık

yapabilecek nefere ihtiyacı olurdu. 16. Yüzyılda Ferhat Paşa İran seferine

beraberinde 400 kadar şef marangoz götürmüştü.62

Osmanlı Ordusu, klasik haliyle merkezde sultan, kapıkulları, ve geride

toplar; kanatlarda sipahiler ve kumbaracılar/toplar olarak saldırırdı. Ordunun

öncü kuvvetlerine ‘pişdar’, geri kuvvetlerine de ‘dümdar’ denirdi. Ordu

ilerlerken önden akıncılar gidip etrafı kolaçan ettikten sonra kazmacılar

gelirdi. Ordunun bir günlük mesafesinde - bu Osmanlı’da ortalama 30 km’dir -

yollar açılır, köprüler tamir edilir, güzergahı gösteren yön tabelaları dikilirdi.

Savaş zamanı “hilal” şeklinde formasyon kuran ordunun merkezinde

veziriazam, veziriazamın çevresinde yeniçeriler, hemen arkada da sultan

bulunurdu. Hafif piyade olan azaplar hilalin ortasının önünde öncü kuvvet

olarak savaşırdı. Azaplar mevcut değilse yerine ‘çarhacı’ denilen pişdar

kuvvetleri tayin olurdu. Savaş anında sultanın sağında vezirler, solunda

kazaskerler yani ‘ulema sınıfı’ dururdu. Bu kitlenin etrafında solaklar,

solakların yanlarında ‘kapıcı’ denilen sultan korumaları yer alırdı. Tımarlı

sipahiler de iki kanattan ilerler ve savaşırdı. Yeniçeri ağası ve orta çorbacıları

at üstünde savaşırdı. Yeniçerilerin sağında sipah, sağ ulufeciler, ve sağ

garipler; solunda silahtar, sol ulufeciler, ve sol garipler bulunurdu.

Merkezdeki yeniçeriler ve hilalin uçlarındaki kapıkulu süvarilerinin arasındaki

boş alanda kural gereği ağırlık ve levazım arabalarıyla top arabaları dururdu.

Ordunun peşinden gelen çarşı esnafı çarpışma boyunca geride beklerdi. Savaş

süresince kaçakları ‘durdurmak’ üzere etrafta eli topuzlu süvari çavuşlar

dolaşırdı.63

62

Goodwin, sf 85 63

Uzunçarşılı, sf 258

Page 50: OSMANLI ASKERİ DÜZENİ ve YENİÇERİLER - Hoşgeldinizacikarsiv.ankara.edu.tr/browse/5547/6231.pdf · OSMANLI ASKERİ DÜZENİ ve YENİÇERİLER Giriş: Beş yüz yılı aşkın

50

Ordu yürümeye, istisnai bir durum yoksa gece yarısı başlar; öğleye kadar

ilerlerdi. Bir süre aradan sonra güneş batana dek yola devam edilirdi. Geceleri

kamp kurulduğunda Meşalecibaşı’nın zabitliğiyle konaklanan alan

aydınlatılırdı. Ordunun geçeceği yerlerdeki şaraphanelerin ve tavernaların

kapatılması kanundu ve uymayanlar idam edilirdi. Ayrıca askerlerin yöre

insanlarına zarar vermesi ve köyleri yağmalaması sıkı kurallarla engellenmişti.

Sefer sırasında Sultan’a Çin stili bir otağ kurulurdu. Otağın etrafı yünle

kaplanır, Girişi tülle örtülürdü. Yerden 15 basamak yükseğe kurulan otağın

içinde banyo bulunurdu. Divan üyeleri toplanabilsin diye sultan otağının yanına

ikinci bir tente inşa edilirdi. Saray efradının otakları kırmızı ve sarı renkte;

veziriazamın otağı mor renkteydi. Sefere padişah katıldığı zaman tüm devlet

yönetimi alandan yapıldığı için devlet memurları da sefere katılırdı. Seferde

kurulan otağın görkemi bir kişinin rütbesinin göstergesiydi.64 Ordu kamp

kurduğunda şehirlerin aksine geometriğe uygun şekilde konumlanırdı. Bütün

yollar kampın merkezi olan padişah otağından çevreye yayılırdı. Neferlerin

çadırları disiplini sembolize eder biçimde düzenli kurulurdu. Temizliğe çok önem

verilirdi; her bölüğün kendine ait yıkanma çadırları ve tuvalet ihtiyacını

karşılamak üzere yere kazılan çukurları vardı. Dolan çukurlar toprakla

kapatılır, yeni çukurlar açılırdı. Ordunun ürettiği tüm çöpler itinayla

temizlenirdi. Kampın her yakasında içinde yemekhane, çarşı, terzi, cephaneci,

vb. dükkanlar bulunan bir açık alan vardı. Mahkumlar ve savaş esirleri için boş

tentelerin yanı sıra en az bir tane de idam yeri hazırda bulunurdu.

Osmanlı’nın en basit savaş taktiği ‘düşmanı tuzağa düşürerek sürpriz atak’

gerçekleştirmekti. Akıncılar tarafından orduya doğru çekilen düşman yeniçeriler

tarafından çevrilerek telef edilirdi. Akıncılar hafif atlı oldukları için Avrupa’nın

ağır zırhlı atlıları karşısında atik hareket edebiliyorlardı. Bu sayede küçük ve

64

Kaynak: Goodwin, sf 75

Page 51: OSMANLI ASKERİ DÜZENİ ve YENİÇERİLER - Hoşgeldinizacikarsiv.ankara.edu.tr/browse/5547/6231.pdf · OSMANLI ASKERİ DÜZENİ ve YENİÇERİLER Giriş: Beş yüz yılı aşkın

51

sürekli gerilla ataklarıyla düşmanı sindirebiliyorlardı. Düşman ortaya

alındığında yeniçeriler ateşli silahlarını kullanırlardı. Müsellimler ve Anadolu

Yayaları sağ uçta, Balkan Yayaları sol uçta, Yeniçeriler ortada, Akıncılar

önde, ve toplar gerideydi. Yavuz Sultan Selim’den sonra toplar merkeze

çekilmiştir.

Yeniçerilerin okları, öküzlerin aşil tendonundan yapılırdı ve günlerce

kömürde pişirilirdi. Tuna’dan sağlanan reçine ile parçalar birbirine

yapıştırılırdı. Yay bir seneye yakın bekletilirdi ki daha dayanıklı olsun.

Kullanmadan önce keten tohumundan elde edilen yağ ile yağlanırdı. Klasik

yeniçeri yayı 112 santime 70 santimdir. Oklar genelde 61 santimdir. At kılından

yapılan yaylar reçine, balık yağı, ve balmumu ile rafine edilirdi. Oku kullanacak

kişinin parmağı yayı tutma yerindeki balmumuna bastırılarak kişiye uyumlu

hale getirilirdi.65 Yeniçeriler 18. yüzyıla kadar ok ağırlıklı teçhizatlıydılar çünkü

orta Asya geleneğinden gelen Osmanlı okları erken tüfeklerden daha

kullanışlıydılar. Ancak Kanuni tüfek kullanan yeniçerileri ordunun belkemiği

olarak tanımlamış; tüfeksiz savaşı ortadan kaldırmıştır. Yeniçeri tüfeklerinin

namlularına ejder kafası kabartması yapılırdı.

65

Kaynak: Goodwin, sf 82

Page 52: OSMANLI ASKERİ DÜZENİ ve YENİÇERİLER - Hoşgeldinizacikarsiv.ankara.edu.tr/browse/5547/6231.pdf · OSMANLI ASKERİ DÜZENİ ve YENİÇERİLER Giriş: Beş yüz yılı aşkın

52

BÖLÜM IV:

KAPIKULU SÜVARİLERİ

Süvari Birlikleri:

İç-oğlanları ve yeniçerilerden bölüğe çıkmaya hak kazananlar devamlı ve

paralı asker olan kapıkulu süvarileri ocağına girerlerdi. Türk olan tımarlı

eyalet sipahilerinden farklı olduklarını belirtmek üzere kendilerine ‘bölük

halkı’ veya ‘sipah’ denirdi. İyi at süren yeniçeriler maaşlarına iki kat zamla

kapıkulu süvarisi olabilirlerdi. İstanbul’dakiler Süleymaniye ve Çemberlitaş

civarını mesken edinmişti. Geri kalanları da Edirne, Bursa ve çevresinde ikamet

ederlerdi.

Kapıkulu süvari ocağının en itibarlı bölüğüne ‘Sipah Bölüğü’ denirdi.

Ocağa ilk zamanlarda sadece nüfuzlu devlet adamlarının ve kumandanların

çocukları alınırdı. Kanunnamenin belirttiği üzere bu ocak Timurtaş Paşa’nın

tavsiyesiyle I. Murat zamanında sipah ve silahdar isimli iki bölük olarak

Page 53: OSMANLI ASKERİ DÜZENİ ve YENİÇERİLER - Hoşgeldinizacikarsiv.ankara.edu.tr/browse/5547/6231.pdf · OSMANLI ASKERİ DÜZENİ ve YENİÇERİLER Giriş: Beş yüz yılı aşkın

53

kurulmuştur. Sonraları sağ ve sol ulufeciler66 ile sağ ve sol garipler67 isimli

dört bölük daha eklenmiştir. Ocaklının başlıca silahları ok, yay, harbe, kalkan,

mızrak, balta, pala, bozdoğan68, ve gaddare69 idi.70

Aslen 6 bölümden oluşan kapıkulu süvarilerinin ilk bölüğüne ‘sipah’

denildiği için bazen hepsine sipah denirdi. İkinci bölük silahdar, Üç ve dört

ulufeciler, beş ve altı gariplerdir. Sağ ve sol ulufecilerden oluşan ulufeci

bölüğüne orta bölük; sağ ve sol gariplerden oluşan garipler bölüğüne de aşağı

bölük de denirdi. Sipah ve silahdarlardan sonraki bölüklerin toplamına

‘bölükat-ı erbaa’ denirdi. Taşıdıkları bayraklar neticesinde bazen sipah

bölüğüne kırmızı bayrak, silahdar bölüğüne de sarı bayrak da denirdi. Sağ

ulufecilere yeşil bayrak, geri kalanlara da alaca bayrak isimleri verilmişti.

Sipah bölüğü efradı ilk dönemlerde yüksek yönetici, kumandan, ve

aristokrat oğullarından oluşturulurdu. Bu bölüğün Fatih zamanında

oluşturulduğu muhtemeldir. Ancak yine Fatih’in politikalarıyla siyasi spektrum

sultanın lehine değişmeye başladı. Aristokratların ve gazilerin nüfuzları

gerilerken sultanın mutlak otoritesi arttı. Kuruluş itibariyle bir Anadolu feodal

yapısı ürünü olan Osmanlı zamanla diğer güç odaklarının erimesiyle sınıfsız bir

yapıya doğru eğrildi. Osmanlı’nın sınıfsız toplum yapısının nihai nedeni bu

olmasa da önemli etkenlerinden biridir denilebilir.

Sipah bölüğü, padişahlar camiye ve sefere giderken sağ tarafında

yürürlerdi. Savaşta ordunun merkezinin sağındaki saltanat bayraklarının

altında veya hükümdarın arkasında konumlanırlardı. Savaşlarda çadırlarını

66

‘Ulufeciyan-ı yemin’ ve ‘ulufeciyan-ı yesar’ 67

‘Guraba-i yemin’ ve ‘guraba-i yesar’ 68

Eğere bağlı ağaçtan bir topuz 69

Geniş yüzlü kısa bir kılıç 70

Kaynak: Halaçoğlu, sf 46

Page 54: OSMANLI ASKERİ DÜZENİ ve YENİÇERİLER - Hoşgeldinizacikarsiv.ankara.edu.tr/browse/5547/6231.pdf · OSMANLI ASKERİ DÜZENİ ve YENİÇERİLER Giriş: Beş yüz yılı aşkın

54

sultanın çadırının71 yanına kurarlar, silahtarlarla değişerek nöbet tutarlardı.

Sancak tepelerini kurmak, güzergahı tayin etmek, cephede siper kazdırmak, ve

işgal edilen kaleye toprak taşıtmak görevleri arasındaydı. 300 bölük sipahilerin

her bölüğünde 20 veya 30 kişi mevcuttu. Sipah efradı 15 ile 30 akçe arası

yevmiye alırdı. Bölük başlarının yevmiyesi 40 akçeydi.

Sipah bölüğü kırmızı flama; silahdar bölüğü de sarı flama taşırdı. Barış

zamanında sağ kanat süvarileri hazineyi kollarlardı ve uzak bölgelerden

başkente getirilen hasılatın şehir içindeki güvenliğini sağlarlardı. Savaş

zamanında sipahlar padişahın sağında, silahdarlar da solunda konumlanırdı.

Sipahın sağında sağ ulufeciler, silahdarın solunda da sol ulufeciler yer alırdı. Bu

grubun sağında sağ garibler, solunda sol garibler bulunurdu.

Silahdarlar ilk kurulan “kapıkulu süvari birliği”dir. Sarı flamalı

silahdarlar önceleri Harem-i Hümayun’dan çıkan iç-oğlanlarından

oluşturulurdu. Sonraları Galatasaray’dan, İbrahim Paşa sarayından, Edirne

sarayından çıkanlar ve ‘veledeş’ denilen süvari çocukları da kaydolunmaya

başlandı. Fatih’e kadar baş bölük silahdarlardı. Sipahlar sağ tarafı kapınca

silahdarlar padişahın soluna geçti. Silahdarlar sefere gidilirken askerin geçeceği

yolların açılıp temizlenmesinden sorumlulardı. Buna tekabül köprüleri inşa veya

tamir eder, bataklıkları doldururlardı. Yerel reayayı ücret karşılığı

çalıştırabilirlerdi. Toplam 260 bölük silahdar vardı. Bunların bir kısmı yol

açmakla uğraşmaz; tuğculuk, yedekçilik, buçukculuk görevlerinde hizmet

ederlerdi. Silahdarların içinden seçilen 23 kişi başlarında tuğcubaşıyla

seferlerde padişahın tuğlarını taşırlardı. Yedekçiler seferlerde padişahın yedek

atlarını sürerlerdi. 30 kişiden oluşturulan yedekçilerin başında yedekçibaşı

bulunurdu. Yedekçiler kafalarına mücevveze denen bir serpuş giyerlerdi.

71

Otağ-ı hümayun

Page 55: OSMANLI ASKERİ DÜZENİ ve YENİÇERİLER - Hoşgeldinizacikarsiv.ankara.edu.tr/browse/5547/6231.pdf · OSMANLI ASKERİ DÜZENİ ve YENİÇERİLER Giriş: Beş yüz yılı aşkın

55

Buçukcular’ın görevi padişah camiye giderken padişahın adına halka sadaka

dağıtmaktı.

Sipah ve silahdarlar savaş durumunda padişahın çadırını beklerlerdi.

Sipahlar ayrıca seferde ordunun geçeceği yerlere sancak tepesi denilen yapılar

yaparak güzergahı belirlerlerdi. Cephelerde siper kazdırmak da bunların

sorumluluğundaydı. Ulufeciler, savaşta ve konaklama halinde saltanat

sancaklarından sorumluydular. Garipler ordu teçhizatlarını ve hazineyi

muhafaza ederlerdi.

Yeşil bayraklı sağ ulufeciler 120 bölükten meydana gelirdi. Sarı-beyaz

bayrak taşıyan sol ulufeciler de 100 bölüktü. Padişahın hazinesini bunlar

beklerdi. 4’ü sağ ve 3’ü sol ulufecilerden 7 kişi subaşı olarak tayin edilir ve

ocağın mali işlerinden sorumlu olurlardı. Ulufecilerden seçilen, biri emin, biri

nazır, biri katip olmak üzere 3 ihtiyar süvari otakçı olarak eskiyen otakları

satmakla mükellefti.

Garipler Türk ve Müslümanlardan da seçilirlerdi. En tehlikeli görevler

gariplere verilirdi. Savaşlarda sağ garipler padişahın sancağının dibinde, sol

garipler de soldaki alemin (bayrak) yanında dururlardı. Gariplerin ordu

konumlanmaları her zaman aynı olmaz; bazen sağ ulufeciler ve sağ garipler

sipah bölüğü ile sağda, sol garipler ve sol ulufeciler silahtar bölüğü ile solda yer

alırlardı. Gariplerin yegane görevi Sancağ-ı Şerif’i savunmaktı. Ordu kamp

yaptığında merkezdeki ağırlıkları ve otağları korurlardı. Ayrıca savaşlarda

orduya odun taşımak gariplerin göreviydi. Garipler sağ ve sol olarak 200

bölüktür. Sağ tarafın bayrağı sarı beyaz, sol tarafınki yeşil beyazdır.

Page 56: OSMANLI ASKERİ DÜZENİ ve YENİÇERİLER - Hoşgeldinizacikarsiv.ankara.edu.tr/browse/5547/6231.pdf · OSMANLI ASKERİ DÜZENİ ve YENİÇERİLER Giriş: Beş yüz yılı aşkın

56

Sefer sırasında hazineyi koruma görevi sol kanat süvarilerine verilirdi.

Seferde sultanın çevresinde koruma halkası oluşturan kapıkulu süvarileri

sultana arkalarını dönmeden atış yapmak durumunda oldukları için ‘solak’ ve

‘sağlak’ diye de adlandırılırlardı; pozisyonlarına göre yay tutan elleri değişirdi.

Kapıkulu süvarileri oğullarını yeniçeri yazdırabilirlerdi; ancak torunlarının

kaydolması yasaktı.72

Ocakta her bölüğün ayrı ağası vardı. Kapıkulu süvarileri 15. yüzyılın

ortalarında 8 bin neferden oluşuyordu. Kanuni zamanında da bu sayı

değişmedi.Yeniçeri enflasyonu döneminde her ocak gibi kapıkulu süvarileri

ocağının da sayısı artmıştır; ancak kaptan-ı derya Kara Murat Paşa zamanında

sayıları 15 bine çekilmiştir. 1568 yılında tutulan bir devlet kaydına göre 3331

nefer sipah, 2780 nefer silahdar, 1337 sağ ulufeci, 1209 sol ulufeci, 1000 nefer sağ

garib, ve 1539 nefer sol garip toplam 11.196 kişiden oluşuyordu.73 1609’da toplam

nüfuzları 20 bini bulan süvarilerin sayıları IV. Murat zamanında 16 bin kişiye

indirildi. Uzunçarşılı’nın sunduğu veriler itibariyle IV. Mehmet döneminde

süvarilerin sayıları 50 bini bulmuştu; Tarhoncı Ahmet Paşa ile ocaklının sayısı

25 bine çekildi. 1660’da 15 bin kişiye kadar çekilebildi. Çarpıcı olan, zaman

geçtikçe sipah ve silahtar bölüklerinin mevcutları artarken; ulufeci ve gariplerin

sayılarının azalmış olmasıdır.

16. yüzyıl sonuna gelindiğinde 20 bin civarı kapıkulu süvarisi vardı.

İstanbul’da bulunan süvariler padişah şehirde bir yere giderken sadece

kılıçlarıyla korumalık yaparlardı. Yeniçerilerin gündelik giysi ve ihtiyaçlarının

teminine memurlardı. Kanuni döneminde süvarilerden 300 kişi mülazim

seçilirdi ve sultan seferdeyken vergi işlerine memur edilirdi. Seçilenler bir sene

boyunca Divan-ı Hümayun’da hizmet ederlerdi. Mülazimler topladıkları

haraç/vergi başına gulamiye ismiyle 10 akçe alırlardı. İstanbul’daki süvariler

72

Goodwin, sf 66 73

Kaynak: Uzunçarşılı, sf 213

Page 57: OSMANLI ASKERİ DÜZENİ ve YENİÇERİLER - Hoşgeldinizacikarsiv.ankara.edu.tr/browse/5547/6231.pdf · OSMANLI ASKERİ DÜZENİ ve YENİÇERİLER Giriş: Beş yüz yılı aşkın

57

Süleymaniye’deki 9 oda, Sultanahmet Hanı, Elçi Hanı, Kurşunlu Han, ve

Yenicami Hanında ikamet ederdi. 1588’de Süleymaniye’deki 9 oda boşaltıldı.

Süvariler sefer zamanı aldıkları her 5 akçe yevmiye için bir atlı nefer

bulundurmak zorundaydılar. Bu usulü Köprülü Mehmet Paşa kaldırmıştır.

Sipah ve silahtar ağalarının emekliliklerinde sancağa çıkmaları kanundu.

1576 yılında çıkan bir kanunnameye göre sancağa çıkma halinde sipah ağasına

300 bin; silahtar ağasına 280 bin; ulufecilere 180 bin; sağ gariplere 170 bin; sol

gariplere 160 bin akçelik “zeamet” verilirdi.74 Süvarilerin İstanbul dışında

ikamet edenleri taşralı vasfıyla kendi adlarına zabitler vesilesiyle ulufelerini

toplarlardı. Yeniçerilerin maaşları divanda verilirken; kapıkulu süvarilerinin

maaşları ertesi günü veziriazamın sarayında verilirdi. Maaş işlemine “devr”

denirdi; padişah sadrazama “devir kürkü” isimli hilat gönderirdi ve maaşlar

ödenerek ulufe defteri 3 ay boyunca kapatılırdı.

Altı bölüğün ağaları süvari oldukları süre boyunca 100 akçe yevmiye

alırlardı. Ayrıca senede 17 bin akçeye kadar geliri bulunan arpalıkları vardı.

Bölük ağalarının yetişmiş oğullarının sipah veya silahtar bölüğüne kayıt

olmaları şarttı. Bölük ağaları her Perşembe sadrazamı ziyaret etmekle

yükümlüydüler. Savaşlara padişah veya sadrazamla beraber gittiklerinde 5 bin

akçelik silah parası temin edebilirlerdi.

Süvariler başlarına otağa isimli bir başlık takarlardı. Elinde mızrak,

belinde tirkeş,75 kılıç, gaddare ve bozdoğan, kollarının altında işlemeli kalkan,

gövdelerinin ön ve arkasını kaplayan zırh, hayvanlarının boyunlarında da

kotaslar vardı. Kalkanları elbise ve başlıklarının renginde idi. Savaşlarda

yanlarında yedek hayvan taşırlardı. Süvariler savaşlarda hat kurarlar,

74

Kaynak: Uzunçarşılı, sf 173 75

Okların koyulduğu kutu

Page 58: OSMANLI ASKERİ DÜZENİ ve YENİÇERİLER - Hoşgeldinizacikarsiv.ankara.edu.tr/browse/5547/6231.pdf · OSMANLI ASKERİ DÜZENİ ve YENİÇERİLER Giriş: Beş yüz yılı aşkın

58

düşmanın aynı noktasına Cengiz Han usulü saldırırlardı. Düşmanın süvari ve

piyade gücü yarılana dek, bu hat saldırısı sürerdi. Açılan düşman hattı üzerine

ordunun geri kalanı taarruz ederdi. Süvariler gerektiğinde kalelerde muhafız

güç olurlardı. İhtiyaca göre hariçten kale muhafazası için süvari kaydı yapılırdı.

Ocağa gerektiğinde hariçten efrat da alınırdı. Anadolu ve Rumeli’den toplanan

bu efrada sergengeçti denirdi. Kapıkulu süvarileri kanun gereği köprülerden

geçerken yoklamaya tabi olurlardı. Yoklamada bulunmayanların ocakla ilişkisi

kesilirdi. 17. yüzyıla kadar süvari atları Anadolu ve Rumeli’den temin edilirdi;

ancak bu atların soyu tükenince Tuna’nın şimal havzasından atlar getirilir

oldu.76

Yeniçeriler suç işlediğinde ceza olarak kaba etleri sopalanırdı; ancak

kapıkulu süvarileri ve sipahiler sadece falakaya yatırılabilirlerdi.

76

Kaynak: Uzunçarşılı sf, 184

Page 59: OSMANLI ASKERİ DÜZENİ ve YENİÇERİLER - Hoşgeldinizacikarsiv.ankara.edu.tr/browse/5547/6231.pdf · OSMANLI ASKERİ DÜZENİ ve YENİÇERİLER Giriş: Beş yüz yılı aşkın

59

BÖLÜM V:

EYALET ASKERLERİ

Osmanlı’da Toprak Düzeni ve Tımarlı Sipahiler:

Yeniçeriler sadece devletin bürokratik güç mercilerine karşı

konumlandırılmamışlardı. Tımar sahibi sipahilerin karşınında, güçlerinin

artmasına mani olacak şekilde örgütlenmişlerdi.

Kapıkulu olmayan süvarilerin tamamı Eyalet Askeri teşkilatındandır.

Osmanlı’nın eyalet kuvvetleri başlarda tımarlı sipahiler, azaplar, ve akıncılardan

ibaretti. 15. yüzyıl ortalarından itibaren bu kuvvetlere yaya, müsellem, cerahor,

canbaz, tatar akıncılar, Yörükler,77 deliler, azablar, gönüllüler, ve beşliler

bölükleri eklenmiştir. En geniş eyalet askeri gücü her dönemde sipahiler

olmuştur. Para ekonomisi yeterince gelişmediğinden, mahsül olarak toplanan

77

Yörük, yaya askerin Rumeli’den toplananıdır.

Page 60: OSMANLI ASKERİ DÜZENİ ve YENİÇERİLER - Hoşgeldinizacikarsiv.ankara.edu.tr/browse/5547/6231.pdf · OSMANLI ASKERİ DÜZENİ ve YENİÇERİLER Giriş: Beş yüz yılı aşkın

60

vergilerin yeniden dağıtımı ile beslenen, senelik gelirleri/bütçeleri 20 bin akçeyi

aşmayan süvari birliklerine tımarlı sipahi denir.

Hepsi topraklı olan eyalet sipahileri üç kategoriye ayrılırdı. Bunların en

yaygın ve en küçük olanlarına tımarlı sipahi denirdi. 20 bin akçeye orantılı

verilen tarım arazilerine “tımar”, 20 bin – 100 bin akçelik araziye “zeamet”, 100

bin akçe üstü topraklara “has” denirdi. Topraklı sipahilerin yegane amacı

devletin tahsis ettiği toprakları işleterek asker yetiştirmek ve verilen toprağı

düşmandan korumaktı. Bu sayede devlet bizzat “reaya”dan vergi toplamak

zahmetinden kurtulur, ayrıca sınır bölgelerini korumak için fazladan masraf

yapmaktan da kurtulurdu.

Fatih’in “toprak ve iskan kanunu” çerçevesince Bizans ve müslüman

feodal toprak sahiplerinin arazileri ellerinden alınarak sipahilere tımar olarak

dağıtıldı. Bu sayede hem hazineden para çıkmadan sipahilere tımar sağlanmış

oluyordu; hem de aristokrat toprak zenginlerinin gücü kısılıyordu.

Aristokrasiyle iç içe büyüyen ulema sınıfı da bu yüzden topraksızlaştırıldı. 20

bin üzerinde köy ve kasaba arazisi yeniden dağıtılarak ulema ve dervişlerin

devlet üzerindeki etkileri sindirildi.78

II. Bayezid Kili ve Akerman seferlerinde halktan temin ettiği tımarlı

sipahileri kullanmıştır. 1484’te çıkan bir emir silahlarıyla savaşa katılacak

sivillere tımar ve ulufe sözü verdi. Tımarlı sipahinin veya süvarinin reayadan

aldığı öşür ve vergiye ‘dirlik’, sipahiye de ‘sahi-i arz’ denirdi. Savaştan

kaçanların tımarları ellerinden alınır, başarı gösterenlere zam yapılırdı.

Sipahiler kendilerine tahsis edilen bölge ve bağlı bulunduğu sancak dahilinde

oturmaya mecburdu.

78

Goodwin, sf 114

Page 61: OSMANLI ASKERİ DÜZENİ ve YENİÇERİLER - Hoşgeldinizacikarsiv.ankara.edu.tr/browse/5547/6231.pdf · OSMANLI ASKERİ DÜZENİ ve YENİÇERİLER Giriş: Beş yüz yılı aşkın

61

Tımar hakkı babadan oğla geçer şekilde ayarlanmıştır; ancak her mülk

devrinde başlangıç miktarına (kılıç) dönülür, arta kalan araziyi devlet alır. Bu

sayede tımar sahibi ailelerin mülkleşmesi engellenir ve olası yerel toprak

ağalarının ortaya çıkmasına olanak tanınmazdı. Tımar sahiplerinin merkezi

otoriteye bağlı kalmaları amacıyla tasarlanan bu model Osmanlı çiftçisinin

kapitalistleşmesinin önünü kesmiştir. Devamlı maaşlı asker olan tımarlı

sipahiler başkentin dışındaki bölgelerde eyalet koruması olarak konumlanırdı.

Devletin ilk zamanlarındaki ordu formasyonunda atsız askere ‘yaya’, atlı

askere ‘müsellem’ denirdi. Müsellemler yayalardan seçilen ve kendilerine tımar

tahsis edilen atlı birlikler olup; hizmetleri karşılığında vergiden muaf tutuldular.

Selçuklulardan miras kaldığı söylenebilecek bu sistem ziraate açık toprakların

atlı ve silahlı çiftçiler aracılığıyla işletilmesini kural kılarak tımar sistemini

doğurdu.

Beş müsellem bir çiftlikte ziraat ederdi. Sefer vakti içlerinden biri savaşa

gider, diğerleri toprakla uğraşmaya devam ederdi. Savaşa giden müselleme

‘nöbetli’ denirdi. Sayıları yaklaşık 12 bin kadar olan tımarlı olmayan atlı

askerlerin büyük bölümüne ‘silahdar’ denirdi. Bunlar savaşta sultanın solunda

elit korumalar olarak bulunurlardı. Geri kalan atlı bölükler Osmanlı’nın

müslüman tebaasından toplanan ‘gurebalar’ idi. Hafif atlı sayılan ve sayıları 20

bini bulan akıncılar, özellikle Balkan ülkelerinden devşirilirdi. 17. yüzyılda

akıncıların yerini ‘askeriler’ ve Kırım Tartarları almıştır.

Sipahilerin çavuşlarına Alaybeyi denirdi. Her on bölük (bin kişi) bir

alaybeyinin kumandasında bulunurdu. Alaybeyleri sipahileriyle beraber kendi

sancakbeyinin kumandasındaydı; sancakbeyi ise eyalet valisi olan beylerbeyinin

Page 62: OSMANLI ASKERİ DÜZENİ ve YENİÇERİLER - Hoşgeldinizacikarsiv.ankara.edu.tr/browse/5547/6231.pdf · OSMANLI ASKERİ DÜZENİ ve YENİÇERİLER Giriş: Beş yüz yılı aşkın

62

kumandası altında sefere giderdi. Tımarlı sipahilerin her bölüğünde ayrıca

bayraktar ve subaşı denilen Çeribaşları bulunurdu. Alaybeyleri geleneksel

olarak emekliliklerinde bölgesel yöneticiler olurlardı. Atlı askeri birliklerin her

otuz neferi bir ocak sayılırdı. Kaliteli atlarla donatılmış tımarlı sipahilerin

silahları arasında kılıç, kargı, kalkan, ve ok vardı. Başlarında miğfer, üstlerinde

zırhlar bulunurdu. Savaş esnasında ordunun sağ ve sol kanatlarında hilal

şeklinde konumlanırlar, hem saldırılara karşı orduyu savunurlar, hem de

gerektiğinde atak güç olurlardı. Savaşta ölen sipahilerin çocuklarının büyüğüne

4 bin, diğerlerine 3 biner akçelik tımar tahsis edilirdi. Evinde ölen tımarlının

çocuklarına 2 veya 3 biner akçelik tımar verilirdi.

Ortaçağın sonlarında, 10.-13. yüzyıllar arası Avrupa’da krallık

topraklarının 1/4’ü veya 1/3’ü manoir (reserve) denen feodal beylere ait olan

topraklardı. Romalılar gibi esir emeği kullanamayan feodal beyler toprağa

yerleştirilmiş yarı-köle çiftçi (serf) emeği kullanırdı. Başta küçük köylü

işletmeleri (tenure) olarak varolan bu model ihtiyaç duyduğunda krala asker

sağlama görevini yerine getirirdi. Zamanla büyüyen bu zirai işletmeler ticaretin

gelişmesiyle ve diğer dış etkenlere bağlı olarak (krallıkların güçlenmesi,

sermayenin yoğunlaşması, vs.) feodal beylerin denetiminden çıkmaya başladı.

Toprakların bir kısmı köylülerin mülkü haline geldi, birçoğundan da sadece vergi

toplanır oldu. Senyörlerin aleyhine toprak sahibi olmaya başlayan köylü

bağımsızlaşarak kendi mahsülünü toplar hale geldi. Bunun sonucunda şahsi

mülkiyet doğdu, feodal yapı sıkıştı.

Osmanlı’da şahsi mülkiyetin engellenmesi ve neticesinde kapitalizme

geçilememesi başka bir tez konusudur. Konuyu dağıtmadan, Avrupa’yla bir

benzetme yapılacaksa, yeniçeriler kralların şövalyelerine, tımarlı sipahiler de

zaman içinde soylulaşarak elitleşen toprak sahiplerine benzetilebilir. Beylik

düzeninden gelen ve arka mozaiğinde Selçuklu olan Osmanlı Devleti, ellerine

toprak emanet edilen ve görevleri toprağın işletilmesiyle asker yetiştirmek olan

Page 63: OSMANLI ASKERİ DÜZENİ ve YENİÇERİLER - Hoşgeldinizacikarsiv.ankara.edu.tr/browse/5547/6231.pdf · OSMANLI ASKERİ DÜZENİ ve YENİÇERİLER Giriş: Beş yüz yılı aşkın

63

kimseleri tehdit olarak görmüş ve mülk sahibi olmalarını kanunlarla

engellemiştir. Tımar tahsis edilen beylerin güçlenmeleri engellenmek üzere bir

dolu yaptırım ortaya atılmıştır. Büyümelerine izin verilmeden sık sık yerleri

değiştirilmiş ve ağır vergilere tabi tutulmuş; buna ek olarak yeniçeri kurumları

da karşılarına konumlandırılmıştır. Tımar sahipleri harice kapalı olmadığından

ve reayanın sahibi olmaları engellendiğinden Osmanlı devletinde toprak

soyluları sınıfı gelişmedi. Reaya da, her ne kadar kanunlar tarafından tımar

sahiplerine karşı korunsa da, bastırıldı.

Tımarlı sipahiler reayanın asayişinden sorumlu olduğu gibi vergileri

toplamakla mükellef devlet memurlarıdır. Ancak tımarlı sipahiler reayaya ceza

kesemez, adli vakalara kadılar dışındakiler karışamazdı. Bunun yanı sıra tımar

verilen kişi tımarını mazeret olmadan terk edemezdi; eğer tımar arazisinden

firar eden reaya olursa tımar sahibi kaçağı yakalayıp getirmekle mükellefti.

Yakalanan köylüden araziyi terk ettiği için ‘çiftbozan’ vergisi alınırdı. Niğbolu

Kanunnamesi’nde tımarını terk eden reayanın tımar sahibi tarafından

yakalanıp teslim edilmemesi halinde tımar sahibinin azledileceği yazmakla

birlikte Bozok Kanunnamesi’nde sipahiye el kaldıran reayadan 10 altın

alınması, reayayı hırpalayan sipahi dövülürse reayaya ceza kesilmemesi,

sipahinin emir almadan köylüden davar boğazlatmasını istemesine karşı

yaptırımlar buyrulmuştur.79 Görülüyor ki “sipahi–reaya ilişkileri” hukuk

çerçevesinde iki kısmın da birbirine üstün olmaması üzerine kurulmuş; iki

grubun da güçlenmesi engellenmiştir.

Bu sistem asıl olarak merkezi otoriteyi güçlü tutarak özerk güç

odaklarının oluşumunun önüne geçmeyi hedefler. Devletin önemli makamları

tımarlı sipahilere bırakılmamak amacıyla iktidar sahiplerine, saray haslarına,

ocak mensuplarına dağıtıldı ve sonuç olarak bir dizi sosyal problem meydana

79

Kaynak: Halaçoğlu sf 87

Page 64: OSMANLI ASKERİ DÜZENİ ve YENİÇERİLER - Hoşgeldinizacikarsiv.ankara.edu.tr/browse/5547/6231.pdf · OSMANLI ASKERİ DÜZENİ ve YENİÇERİLER Giriş: Beş yüz yılı aşkın

64

gelmiştir ki bunlar konumuzun dışındadır. ‘Reaya’ya (halk/köylü) çayır yoktur’

politikası benimsenerek; toprağın tımara verilmesi mecburiyeti köylüyü angarya

çalışmaya mecbur bıraktı. Osmanlı anlayışına göre toprak asker

besleme/yetiştirme dışında ziraat edilmemelidir; aksi halde çayır olarak terk

edilmesi daha makbuldür. Toprak, sipahi kontrolünde ve hizmetinde olmalıdır.

Reaya çiftini bozup tımarı terk etmek isterse ‘çift bozan resmi’ vermekle

yükümlüdür. Bu ağır vergiler çiftçinin mobilizasyonunu da kırmıştır. Ortaçağ

Avrupa’sındaki ‘toprağa bağlılık prensibi’ne benzeyen bu sistem, Roma

İmparatorluğundaki ‘colonat’ rejimini andırır. Ancak, ticaretin bireyselleştiği ve

uluslararası boyuta ulaştığı bir çağda bu sistemin yakın zamanda işlevsiz

kalması kaçınılmazdı. Divan kararı ile reayadan toplanan tekalif ve yardımlara

Avarız–ı Divaniye denir ki bu da ortaçağ Avrupa’sındaki feodal beyler ve

krallar arasındaki ilişkiyi andırır. Ayrıca Bizans’ta da pronoia ismi verilen tımar

benzeri bir örgütlenme görülür.

İki tip tımar vardır: vergileri paylaşmak durumunda olan serbest

olmayan tımarlar (Vezir, Beylerbeyi, sancakbeyi); vergileri paylaşmak zorunda

olmayan serbest tımarlar (Nişancı, defterdar, divan katibleri, çavuşlar,

çeribaşları, subaşılar, dizdarlar, memurlar ve askerler). Bunların dışında

camilerin imamlarına ve saraya hizmet eden hizmet tımarları80; kale koruması

karşılığında tımar tahsis edilen mustahfız tımarı; ve en genel tımar türü olan

eşkinci tımarı veya tımarlı sipahiler vardır.

Bölgenin idare ve güvenliğiyle mükellif Beylerbeyi belli boyutları

aşmayan tımarları kendi tahsis edebilirdi. Bunlara tezkeresiz tımarlar denir.

Devlet izni gerektiren büyük tımarlara tezkereli tımarlar denir. Tezkeresiz

80

Sivil tımarlar da denir; çünkü mensupları arasında asker olmayan asesbaşı, mirahur, muhtesib, kadı, imam, ve

hatipler de mevcuttu.

Page 65: OSMANLI ASKERİ DÜZENİ ve YENİÇERİLER - Hoşgeldinizacikarsiv.ankara.edu.tr/browse/5547/6231.pdf · OSMANLI ASKERİ DÜZENİ ve YENİÇERİLER Giriş: Beş yüz yılı aşkın

65

tımarlar Rumeli, Şam, Halep, Diyarbekir bölgelerinde 6bin; Anadolu, Kıbrıs

bölgelerinde 5bin; Karaman, Zülkadiriye, ve Rum bölgelerinde 3 bin kadardır

(Barkan, 27).

Tımar formasyonunda değişmeyen çekirdek kısma ‘kılıç’, geri kalan ilave

tımarlara da ‘hisse’ adı verilirdi. 0-6 bin akçelik tezkeresiz tımarların kılıç kısmı

3 bin akçedir. 6-20 bin akçelik tezkeresiz tımarların kılıç kısmı 6 bin akçedir.

Anadolu’daki tezkeresiz tımarların kılıç kısmı 2 bin akçeliktir; yani tımar

sahibine ayrılan bölüm 2 bin akçe, geri kalanı da cebeli beslemek için ayrılan

bütçedir. Tımarın sahibi kılıç yerine tayin edilir. Bu pozisyonda sadece 1 kişi

bulunabilir. Tımar sahibi ölünce oğluna kılıç kısmı bırakılarak başlangıç

haddine dönmesi icap ederdi. Verilen tımarlar hiçbir sebeple başkasına

bırakılamazdı. Tımar sahibi soyunu devam ettirebildiği ölçüde soylu olmasına

karşın her jenerasyonda kılıç haddine dönülmesi soylu aile mülklerinin

güçlenmesini engellemiştir. Tımar bölgelerine tayin beratları ‘rüznamçe

defterleri’nde tutulur

.

Anlaşıldığı üzere Osmanlı devlet yapısında isyanlara ve özerk güç

oluşumlarına karşı güçleneni parçalama ve kontrol altında tutma politikası

hakimdi. Bu yersiz bir paranoya değildir, özellikle Anadolu’nun siyasi ve sosyal

yapısı göz önünde bulundurulduğunda. Ancak bunun sonucunda bir döngü

oluşmuştur ve tarihin ilerleyişi devamlı olarak kesintiye uğratılmıştır.

Yüksek rütbeli zabitlerin terfisine ‘sancağa çıkmak’ denir. Yeniçeri

ağalarına 500 bin; emir-i alemlere 450 bin; kapucıbaşı, çaşnigirbaşı, emir-i

ahürlere (saray ağaları) 350-400 bin; sipahi oğlanı, ulufeci ağaları, silahdarlara

200-300 bin; yayabaşılara 20-30 bin akçelik tımar tahsis edilirdi. Cebeci, topçu,

saraç, nalbant, vb. pozisyonlardakilere de gündelik ulufelerinin 1000 katı

Page 66: OSMANLI ASKERİ DÜZENİ ve YENİÇERİLER - Hoşgeldinizacikarsiv.ankara.edu.tr/browse/5547/6231.pdf · OSMANLI ASKERİ DÜZENİ ve YENİÇERİLER Giriş: Beş yüz yılı aşkın

66

büyüklüğünde tımar verilirdi. Beylerbeyinin bir oğlu varsa 40 bin akçelik; 2-3

oğlu varsa 20-25’er bin akçelik tımar verilirdi. (Barkan, 25)

Prof. Dr. Ömer Lütfü Barkan’ın 1520-1535 senelerini kapsayan

araştırmasına göre Anadolu eyaletinde eşkinci tımarı sahiplerinin kontrolündeki

kasabalardaki yetişkin erkek nüfus 280.830 kadardı. Bunların padişah

haslarına ait olanları 107.415; Evkafda olanların sayıları 79.621; Mülklerde

barınanların sayıları 3.113 kadardı. 1534 yılında Rumeli eyaletindeki 26

liva=bölgedeki dirlik sahiplerinin 11.588’i de dirlik sahibiydi. Bunların

4.534’ünün geliri 3 bin akçeden az; 4.445’inin geliri 3-6 bin akçe arası; 2.225’inin

geliri 6-20 bin akçe arasıydı. Çok büyük tımar sahiplerinin (zaimler) sayısı

384’dü. Osmanlı toprakları genelindeki tımar sahiplerinin toplamı 37.521’dir.

Bu sayının 9.653’ü kal’a muhafızı tımarı, geri kalan 27.868’i de eşkinci

tımarıdır. 16. yüzyıl sonunda tımarlı sipahilerin toplamı 42 bine ulaşmıştır.

Bunlara daha sonra değineceğimiz cebeliler de eklenince sayıları 120 bini

bulmaktadır. 17. yüzyıl ortasına gelindiğinde tımarlı sipahilerin sayısı 60-80 bin

arasındadır. Cebelilerle birlikte ele alındıklarında sayıları 200bini aşmaktadır.

81

Buna karşılık İstanbul’daki kapıkulunun sayısı 37 bin kadardır. 1527

senesi itibariyle Rumeli topraklarının % 46’sı; Anadolu’nun % 56’sı; Diyarbekir’in

% 63’ü; Halep-Şam’ın % 38’i; Mısır hariç hesaplandığında tüm Osmanlı

topraklarının % 49.8’i tımar toprağı olarak tahsis edilmiştir. Anadolu eyaletinde

bu dönemde toplam 12.701 köy, 76 şehir, 78 kasaba, ve 1967 cemaat vardı. 66

köy, 41 cemaat ve mülk sahiplerinin kontrolündeydi. 19 şehir, 9 kasaba, 615 köy

ve 935 cemaat Sultanın haslarının kontrolündeydi. 6 şehir, 7 kasaba, 1415 köy

81

Kaynak: Prof. Dr. Ömer Lütfü Barkan; Türk Tarih Semineri

Page 67: OSMANLI ASKERİ DÜZENİ ve YENİÇERİLER - Hoşgeldinizacikarsiv.ankara.edu.tr/browse/5547/6231.pdf · OSMANLI ASKERİ DÜZENİ ve YENİÇERİLER Giriş: Beş yüz yılı aşkın

67

ve 41 cemaat vakıfların kontrolündeydi. Bunlara karşılık 19 şehir, 49 kasaba,

9.182 köy ve 580 cemaat 195 zaim ve 7.311 eşkinci tımarının kontrolündeydi. 82

II. Bayezid devrinde 17 sancaklı Anadolu eyaletinde 103’ü zeamet

toplam 7.603 dirlik sahibi vardı. Bunların emrinde 5.372 cebeli vardı. Anadolu

Beylerbeyi’nin emrinde olan bu askerlerin toplamı13 bin civarı idi. Bu sayı 16.

yüzyılın sonlarında 40 bini aşmıştır. 83 Bu demografikten yola çıkarak Osmanlı

askeri ve sosyal yapısının büyük oranını, kapukulları değil tımar sahipleri ve

sipahiler olduğunu söyleyebiliriz.

Osmanlı’da eyalet askerlerinin tımarlı sipahiler dışında kalanlarına geri

hizmet kıtaları denirdi. 17. yüzyıl ortalarında geri hizmet bölükleri kaldırılmıştır

ve boşalan görevler tımarlı sipahilere verilmiştir. 16. yüzyılın sonlarından

itibaren bozulan ocak, 17. yüzyıl ortalarında tamamen işlevsizleşti. Zamanında

sadece Rumeli’de 40 bin atlı çıkaran tımarlı sipahiler 8 bin çıkarır hale geldi.

Aksamaya başlayan tımar sistemi sonucunda bölgesel valiler emirlerinde levent,

sarıca, sekban gibi Anadolu reayasından oluşturulan görece niteliksiz askerlere

ihtiyaç duyar oldu. Reayanın silahlanmasına yol açan bu durum merkezi

devletin otoritesinin azalmasıyla ‘celali’ olarak anılan eşkıya gruplarının

çıkmasının başlı sebebidir.

82

Kaynak: Prof. Dr. Ömer Lütfü Barkan; Türk Tarih Semineri 83

Kaynak: Halaçoğlu sf 49

Page 68: OSMANLI ASKERİ DÜZENİ ve YENİÇERİLER - Hoşgeldinizacikarsiv.ankara.edu.tr/browse/5547/6231.pdf · OSMANLI ASKERİ DÜZENİ ve YENİÇERİLER Giriş: Beş yüz yılı aşkın

68

Hücum kuvvetleri:

Eyalet askerlerinin öncü kuvveti kabul edilenler büyük oranda süvarilerdi.

Bu süvariler akıncılar, deliler, gönüllüler, ve beşliler ocaklarından oluşurdu.

Hücum kuvvetlerinin başında Türklerden oluşturulmuş akıncılar gelirdi.

Hafif süvari olan akıncılar sınırlarda konumlanır, akıncı kumandanının emriyle

düşman bölgelere akınlar gerçekleştirirlerdi. Silistre’deki Malkoçoğulları,

Mora’daki Turahanoğulları, Arnavutluk ve Dalmaçya’daki Evranosoğulları,

Bosna ve Sırbistan’daki Mihaloğulları önemli akıncı kumandan soylarıydı.

Akıncılar asıl olarak ordunun keşif hizmetinde görev alırdı. Düşman arazilerini

keşfederek orduya yol açarlar, ordunun geçeceği bölgelerdeki tarım ürünlerini

emniyet altına alırlar ve geri kalanını yakarlar, esirleri sorgulayarak düşman

ordusunun yerini saptarlar, nehirlerin ve geçitlerin krokisini çıkartarak köprüler

kurarlardı. Akıncılar göğüslerine zırh giyer, mızrak ve kalkan taşır, atlarının

eğerinde de başı topuzlu bir bozdoğan taşırlardı. 1532 Alman seferinde sayıları

50 bine ulaşmıştı. 84 16. yüzyıl sonlarında teşkilat dağılarak yerini Tatarlar’a ve

Kırım kuvvetlerine bıraktı.

Deliler de akıncılara benzer bir teşkilattır. Genelde Türkler’den teşkil

edilen delilerin başlarında benekli sırtlan derisinden yapılmış bir başlık

bulunurdu. Başlığın üstünde de kartal kanatları vardı. Altlarına kurt veya ayı

derisinden yapılma şalvar giyerlerdi. Bosna sancakbeyi Gazi Hüsrev Bey’in

kumandasında 10 bin civarı “deli kuvveti” vardı.85 Delilerin asıl fonksiyonu fazla

84

Kaynak: Halaçoğlu sf 51 85

Kaynak: Halaçoğlu sf 51

Page 69: OSMANLI ASKERİ DÜZENİ ve YENİÇERİLER - Hoşgeldinizacikarsiv.ankara.edu.tr/browse/5547/6231.pdf · OSMANLI ASKERİ DÜZENİ ve YENİÇERİLER Giriş: Beş yüz yılı aşkın

69

askerlik bilgisi olmayan cengaverlerin öncü kuvvet olarak hem düşmanı

korkutması hem de eğitimli askerlerin kayıplarının azaltılmasıydı.

Gönüllüler, reayadan oluşturulurdu. 15. yüzyıldan itibaren teşkilatlanan

gönüllüler sınır bölgelerini muhafaza ederlerdi. Beşliler de yerli halktan

meydana gelirdi. Hafif süvari olan beşliler sınırdaki kaleleri ve palangaları

korurlar, gerektiğinde akınlara katılırlardı. Her 5 aileden 1 kişi beşli olarak

alındığından isimleri beşli koyulmuştur.

Kale Kuvvetleri:

Atlı farisanlar ve yaya cebeci, topçu, lağımcı, martalos86 teşkilatları

ve azablar kale muhafazasında kullanılırdı. Azaplar asıl olarak yeniçerilerin

öncü hücumuydu. Sonraları bir bölümü kale azapları adı altında sadece

kaleleri korumak üzere teşkilatlandı. Azaplar ayrıca donanmada da kullanılırdı.

Üç ortadan meydana gelen farisanlar sancaktaki kalelerde hizmet eden atlı

birliklerdi.

Geri Hizmet Kıtaları:

Osmanlı devletindeki ilk askeri teşkilatlanmada yayalar ve müsellemler

kullanılmıştı. Eyalet askeri teşkilatına mensup olan yayaların görevi savaş

86

Martaloslar yeniçerilere ek kuvvet olarak II. Murat döneminde teşkilatlanmıştır. Müslümanlaştırılmayan

hristiyanlardan meydana gelirler. 1721’de III. Ahmet tarafından kaldırılmıştır.

Page 70: OSMANLI ASKERİ DÜZENİ ve YENİÇERİLER - Hoşgeldinizacikarsiv.ankara.edu.tr/browse/5547/6231.pdf · OSMANLI ASKERİ DÜZENİ ve YENİÇERİLER Giriş: Beş yüz yılı aşkın

70

zamanında yol açmak, hendek ve siper kazmak, gülle ve top taşımak, ordu

ağırlıklarını alana nakletmek idi. Barış zamanında ise kale tamirinde, maden ve

tersanelerde işçi gücü olarak kullanılırlardı. Cerahorlar da genelde yol yapımı,

kale tamiri, maden işleri gibi alanlarda işçi olarak kullanılırdı. Canbazların ve

Tatarların akın dışındaki görevleri ise ileri gelen devlet adamlarının atlarına

bakmaktı. Bunların onda biri sefere gider, diğerleri gündelik işleriyle meşgul

olurlardı. 16. yüzyıl sonlarına doğru bu geri hizmet kıtalarının toprakları zeamet

ve tımara verildi, teşkilatları kapatıldı.

Derbend Teşkilatı:

Osmanlı devletinde vergi yapısı çerçevesinde 3 sınıf vardır: vergiden muaf

reaya, vergiye tabi reaya, muaf ve müsellem reaya. Muaf ve müsellem reaya

sınıfına dahil derbentçilerin tüccar ve çiftçilerden topladıkları paradan vergi

alınmazdı; ancak yaptıkları zirai işlerden öşür vergisi alınırdı. Derbentlerden87

vergi alınmaması için her padişah değiştiğinde yenilenen muafnameler verilirdi.

Küçük kaleler olan derbentler zamanının jandarma karakollarıydı.

Derbentler kasaba şeklinde örgütlenmişti; her derbendin yanında en asgari bir

han, cami, okul, ve çarşı bulunurdu. Derbentler özellikle tehlikeli arazilerin

islah edilmesi ve ticaret yollarının güvenliğinin sağlanması için stratejik

bölgelere kurulurdu. Derbentler çevredeki köy ve kasabalarda yaşayan yerli

halktan seçilirlerdi. Müslüman ve hristiyan milislerden meydana gelen

derbentler kendi bölgelerinin yollarının ve geçişlerin güvenliğini sağlarlardı.

Ayrıca geçen yolculara rehberlik hizmetinde bulunurlardı. Bunların yanı sıra yol

87

‘der’=geçit. ‘bend’=tutmak. Farsça.

Page 71: OSMANLI ASKERİ DÜZENİ ve YENİÇERİLER - Hoşgeldinizacikarsiv.ankara.edu.tr/browse/5547/6231.pdf · OSMANLI ASKERİ DÜZENİ ve YENİÇERİLER Giriş: Beş yüz yılı aşkın

71

tamirinde çalışırlar, ıssız alanları imara açmak üzere ıslah ederlerdi. Bu

hizmetlere karşılık ticaret yollarından geçen kervanlardan ‘geçit akçesi’ alınırdı.

Devletin ilk zamanlarından beri süregelen derbent geleneği İlhanlılar’da

‘tutkavulluk’ adıyla yol ve geçitlerin emniyete alınması amacıyla kurulmuştu.88

İki çeşit derbent örgütlenmesi vardı: yurtluk ve ocaklık olarak tımar yoluyla elde

edilenler; ve tehlikeli bölgelere memur edilmiş halktan meydana getirilen

derbentler.

Derbentler dört şekilde örgütlenmişti:

1) Kaleleri muhafaza eden derbentler

2) Büyük vakıflar şeklindeki kolonyal derbentler

3) Ayrıca han ve kervansaray olarak işlev veren derbentler

4) Köprülerden sorumlu derbentler.

Bir derbentte en az 5 en fazla 100 derbendci bulunurdu. Normal derbentler

yanı sıra derbentte maaşlı veya taşeron olarak çalışan ‘beldarlar’ ile

hristiyanlardan meydana getirilmiş ve derbent bekçiliği yapan, sınırlarda kale

muhafızlığı ve akınlar da yapan ‘martoloslar’ bulunurdu. Ayrıca yine ücretli

olarak çalışan yedek zabtiye neferleri olan ‘pandorlar’ vardı. Bunların

ücretlerini iktisadi anlamda özerk olan derbent teşkilatları öderdi. Derbentçiler

bulundukları bölgenin zirai koşullarına göre tarımla veya hayvancılıkla

uğraşırlardı. Buradan elde ettikleri kazançlar vergilendirilirdi. Bir nevi

jandarma olan derbentçiler nöbetleşe karakollarını korurlardı. Gözcüler tehlike

88

Kaynak: Halaçoğlu sf 156

Page 72: OSMANLI ASKERİ DÜZENİ ve YENİÇERİLER - Hoşgeldinizacikarsiv.ankara.edu.tr/browse/5547/6231.pdf · OSMANLI ASKERİ DÜZENİ ve YENİÇERİLER Giriş: Beş yüz yılı aşkın

72

haberi verdiğinde ‘derbent davulları’ çalınarak komşu derbentlere mesaj

iletilirdi. Derbentçilere ancak çok tehlikeli bölgelerde görevdeyseler silah

kullanma izni verilirdi; bunun dışında silahsız bir kuvvetti. Derbentçilere

verilen silahlar devlet tarafından tespit edilirdi. Derbentçinin emekliliğinde

yerine varsa oğlu geçirilirdi. Derbentçiler derbentlerini terk ettiklerinde süresiz

arama emri çıkardı.

18. yüzyılın sonlarında ‘Derbendat Nazırlığı’ kuruldu. Derbendat baş

nazırı her yıl en az bir defa derbentleri teftiş eder hale geldi. Bu teşkilatlanma

19. yüzyıl sonunda farklı bir yapılanmaya girdi ve finansal açıdan merkeze

bağlandı. Derbent masraflarını ve ücretlerini devlet hazinesi karşılamaya

başladı. Büyük şehirlerde polis, kasabalarda jandarma teşkilatları kuruldu. Bu

kolluk kuvvetlerine ‘zabtiye teşkilatı’ adı verildi. 2 Şubat 1904’te çıkarılan

jandarma nizamnamesi ile derbent teşkilatı ortadan kalktı. Bu sırada 20 bin

civarı derbentçi mevcuttu.

Page 73: OSMANLI ASKERİ DÜZENİ ve YENİÇERİLER - Hoşgeldinizacikarsiv.ankara.edu.tr/browse/5547/6231.pdf · OSMANLI ASKERİ DÜZENİ ve YENİÇERİLER Giriş: Beş yüz yılı aşkın

73

BÖLÜM VI:

YENİÇERİLER’İN 1500’den “VAKAYİ HAYRİYE”ye

TOPLUMDA ve SİYASETTE YERİ

Ayaklanmalar:

Yeniçeriler, ulema ve yönetici kadrosuna karşı padişahın lehine

konumlandırılmış özel sultan korumalarıdır. Bundan ötürü Osmanlı

topraklarındaki diğer güç odaklarıyla sürekli çatışma halindedir. Ancak bazen,

genellikle de Kanuni devri sonrası, kendi çıkarlarının korunmadığını

hissettiklerinde yeniçeriler padişaha karşı da ayaklanmışlardır. Yeniçeri

ihtilallerinin ve isyanlarının başlıca motivasyonu ekonomiktir. Kısaca

değinirsek, 16. yüzyılın ikinci yarısından itibaren Amerika altını ve gümüşünün

pazara egemen olmasıyla birlikte Osmanlı parası devalüe edilmeye başlanmıştır.

Bunun yanı sıra fetihlerle hazine doldurma yönünde evrilmiş bir devlet artık

genişleyemeyecek duruma gelmişti. İstanbul eski ticari değerini yeni bulunan

ticaret yollarından ötürü kaybetmeye başlamıştı. Sonuç olarak devlet hazinesi

darboğaza girdi, yeniçeri yevmiyelerine enflasyonu kompanse edecek ölçüde zam

Page 74: OSMANLI ASKERİ DÜZENİ ve YENİÇERİLER - Hoşgeldinizacikarsiv.ankara.edu.tr/browse/5547/6231.pdf · OSMANLI ASKERİ DÜZENİ ve YENİÇERİLER Giriş: Beş yüz yılı aşkın

74

yapılamaz oldu. Yeniçerilerin padişaha karşı isyan bayrağı çekmelerinin başlıca

dürtüsü budur. Bir başka sebep de padişahların zaman zaman başka güç

odaklarının tarafında bulunmaları, yeniçerilerin aidiyet bağlarını zedeleyerek

kimliklerini başka düzlemlerde aramalarına yol açtı. Kulu oldukları sultanların

kendilerinin aleyhine ulema veya yönetici kadronun yanında yer alması özellikle

17. yüzyıldan itibaren ocaklı arasında yeni kimlik arayışlarına gidilmesinin

önünü açmıştır. Reha Çamuroğlu’nun tabiriyle ‘insanlaşmaya’ başlayan

yeniçeriler, zamanla sisteme karşı tepkili ve şüpheci hale geldiler.

Buçuktepe Vakası olarak anılan ilk yeniçeri ayaklanması 1444’te

Sultan Murat’ın tahtı 14 yaşındaki II. Mehmet’e bırakmasıyla yaşandı. Bu

isyanın dürtüsü devlet tarafından ihanete uğramak veya ekonomik olmaktan

ziyade Fatih Sultan Mehmed’in kişiliğine karşı bir tepkidir. Kendi çıkarları

ihmal edilir ve devlet yönetilemez düşüncesi buradaki hakim dürtü olabilir.

Devletin başı zayıfken iktidarda daha fazla söz sahibi olma isteği de şüphesiz

önemli bir motivdi. Devletin çözülmesi ocağın son bulması anlamını taşıdığından

yeniçeriler çoğu zaman devlet çıkarını sultanların üstünde tutmuşlardır.

Fatih’in ölümüyle meydana gelen ikinci yeniçeri ayaklanmasıyla Ocaklı, ilk defa

İstanbul’da, dönemin sadrazamı Karamanlı Mehmet Paşa’ya karşı ayaklandı.

Bu iki ayaklanma yapısı itibariyle benzerdir ve 17. yüzyıl ayaklanmalarından

farklıdır; çünkü yeniçerilerin niyeti taht kavgasında kendilerine en iyi sahip

çıkacak sultanı tahta yerleştirmekten ibarettir. Üçüncü ayaklanma da, 1509

yılında yine kim tahta geçmeli kavgasıdır, sonuçta Yavuz Sultan Selim galip

çıkmıştır.

Bir diğer isyan sebebi de, ya savaşların fazla uzun sürmesinden, ya da

zafer sonunda vaat edilen ulufelerin eksik dağıtılmasından kaynaklıdır.

Yavuz’un Çaldıran seferi sırasında bu sebepten dolayı isyan girişimleri

yaşanmıştır. Ancak bu tip ayaklanmalar yeniçerilerin padişaha olan

bağlılıklarını zedeleyecek nitelikte değildir; Foucoult’un tabiriyle basit,

Page 75: OSMANLI ASKERİ DÜZENİ ve YENİÇERİLER - Hoşgeldinizacikarsiv.ankara.edu.tr/browse/5547/6231.pdf · OSMANLI ASKERİ DÜZENİ ve YENİÇERİLER Giriş: Beş yüz yılı aşkın

75

gündelik iktidar mücadeleleridir-ki yeniçerilerin sistemden uzaklaşmasına sebep

olmamıştır.

Tarih yorumcularının geneli Ocak disiplininin ve ülke yönetiminin

bozulmasını Kanuni’den sonra ele alırlar. Halbuki 16. yüzyıl dünyada

Renaissance düşüncesinin oturduğu, yeni düşünsel ve teknolojik paradigmaların

açıldığı, ‘erken kapitalizme’ geçiş dönemidir. Böyle bir zamanda Yavuz’un

doğuya yönelmesiyle sünni kökleri güçlenen bir Osmanlı, Avrupa’nın aksine

kendini yeniliklere kapatmış, dinsel açıdan bağnazlaşmıştır. Bu yüzyılda

teknolojik ilerleme askeri alan dışında topluma neredeyse hiç yansımamıştır.

Kanuni döneminde de yaklaşık yarım asır boyunca hatırı sayılan bir sosyal

gelişim-dönüşüm gerçekleşmemiştir. Sonuç itibariyle Osmanlı değişen dünyaya

ayak uydurmak yerine kendini dünyadan soyutlamıştır. Bunun sonuçları ancak

bir asır sonra kendini gösterir hale gelecektir.

Nitekim Kanuni’den sonraki ayaklanmalar padişahın otoritesine karşı ve

çok daha saldırgan tavırlı oldular. III. Murat, 1582’de ilk defa devşirme

olmayan, ocak bünyesinden yetişmeyen kişilerin ocağa katılmasını mümkün

kılmak durumunda kaldı. Bu tarihten sonra yeniçeriler ilk defa askeri kullar

olarak değil, ‘siyasi figürler’ olarak sultan emrine karşı ayaklandılar. Yemişçi

Hasan Paşa Vakası olarak anılan isyanda yeniçeriler yine sultanın özel

kadrosundan olan kapıkulu sipahileriyle karşı karşıya geldiler. Artık isyanın

dürtüsü ekonomik veya halden rahatsızlık değil; bir nevi ‘iktidar kavgası’dır. 6

Ocak 1603 senesinde kapıkulu sipahileri ayaklanınca Sadrazam Hasan Paşa

Şeyhülislam Ebülmeyamin Mustafa’dan fetva alarak yeniçerilerle sipahileri

birbirine düşürdü. Bu olay yeniçerilerin alanlarını işaretlemesine ve sistemdeki

yerini sağlamlaştırmasına olanak sağladı. Padişahın kullarına karşı zafer

kazanan yeniçeriler, bu olaydan sonra Osmanlı siyasetinin yarı-özerk bir güç

odağı olarak var olmuştur.

Page 76: OSMANLI ASKERİ DÜZENİ ve YENİÇERİLER - Hoşgeldinizacikarsiv.ankara.edu.tr/browse/5547/6231.pdf · OSMANLI ASKERİ DÜZENİ ve YENİÇERİLER Giriş: Beş yüz yılı aşkın

76

1622’de zaten ocaklı tarafından sevilmeyen Genç Osman hacca gidince

çoğunlukla alevi mezhebinden olan yeniçeriler devlet bünyesinde hızla

güçlenmekte olan sünni eğilimlere karşı tavır alarak padişahı tahttan indirdiler.

Bu ihtilalle birlikte İstanbul sonraki on yıl boyunca askeri dikta

tarafından yönetildi. IV. Murat’ın ocağı kanlı bir şekilde bastırmasıyla anarşi

devri sona erdi; ancak yeniçerilerle sarayın arasındaki mesafe arttı. İhanete

uğradıklarına inanan ve merkezi otoriteye karşı bağlılıkları azalan yeniçeriler

artık şehri ve sultanı koruyan kullardan çok şehirliyi soyan ve otoriteye itaat

etmeyen bir belaya dönüştü. Teknolojik gelişimlere kapanan kapılar sonucu

yenilenemeyen sistemden ötürü askeriye de zayıfladı ve dönemin teknolojik

yönden güçlü devletleri Rusya ve Avusturya karşısında bozgunlar yaşandı.

Yeniçeriler ayaklandıklarında bazen şehirleri ateşe verirlerdi. 1554’te

yeniçeriler Rüstem Paşa’ya karşı ayaklanarak Amasya’yı yaktılar ve yangının

söndürülmesini engellediler.89 Bazen de kendiliğinden çıkan yangınlar şehri

yağmalamak uğruna söndürülmezdi. 1588’de çıkan yangın yeniçerilerin hem

yağma yapmasına hem de III. Murat’ı protesto etmelerine olanak sağlamıştır.

Sokollu Mehmed Paşa’nın inşa ettirdiği ve Osmanlı’da bilimin sembolü olan

Cihangir gözlemevi ulemanın yeniçerileri kışkırtmasıyla yakılmıştır.

Ocağın kaldırılması Osmanlı tarihinde gündeme pek çok kez geldi, ancak

yeniçerilerin sayıları merkeze rağmen artmaya devam etti. Bu sebepten dolayı

neredeyse devletin son nefesine kadar siyasal sistemden atılamadılar.

89

Goodwin, sf 98

Page 77: OSMANLI ASKERİ DÜZENİ ve YENİÇERİLER - Hoşgeldinizacikarsiv.ankara.edu.tr/browse/5547/6231.pdf · OSMANLI ASKERİ DÜZENİ ve YENİÇERİLER Giriş: Beş yüz yılı aşkın

77

1517’de Selim’in Mısır’ı almasıyla halifelik Osmanlı hükümdarına geçti ve

devlet, Sunni Ortodoks çizgisini sağlamlaştırdı. Bundan sonra Bektaşi

öğretisiyle eğitilen yeniçeriler sisteme uymaz bir güç odağı haline gelerek

merkezden uzaklaştılar. Halifeliğin Osmanlı’ya geçmesiyle Erken Osmanlı

döneminden kalan devlet gelenekleri de değişim gösterdi. Bayezit çocuklarının

isimlerini – Musa, Muhammed, Süleyman, Ertuğrul, ve sufi ismi olan Mustafa –

bütün çevre kültürleri entegre etmek üzere koymuşken; son dönem Osmanlı

padişahları adlarının başına “–abd” eki getirerek Sünniliklerini öne çıkardılar.

Önceki dönem Osmanlı hükümdarlarının saçları Moğol tarzında uzunken; son

dönem Osmanlı padişahları müslüman stili kısa saçı benimsediler.90

16. yüzyılda Anadolu’daki Türkmenler üzerinde Şii etkisi İran’ın

desteğiyle artmıştı. Devlet artık başkaldırıya meyilli Aleviler’den bağlarını

kopartmak durumundaydı. Doğu’da, Şah İsmail Alevileri ve Bektaşi düzenini

savunanları yanına çekmeye başlamıştı. Selim, “Büyük Doğu Seferi”ne

çıktığında Anadolu’nun karmaşık yapısını Osmanlı merkezi yönetimine entegre

etmek üzere Şiilerin üzerine yürüdü. Selim 1519’da Kırşehir’de bir Bektaşi

tekkesini, ayaklanan Türkmen kabileleriyle işbirliği yaptığı gerekçesiyle kapattı.

Bundan böyle Osmanlı kendini tekrar tanımlayarak bir Ortodoks Sünni

hegemonyası haline evrildi. Alevilere karşı konumlanmaya başlayan ve Sünni

İslam çerçevesinde yeniden örgütlenen devlet bünyesi, yeniçerilere de şüpheyle

yaklaşmaya başladı. 1577’de Şah İsmail’in yolundan giden bir asi Malatya’daki

Hacı Bektaş türbesinde kurban kesti ve yanına yoldaş topladı.91 Devlet, bu gibi

olaylar karşısında dervişlere para yardımı yapan yeniçerileri dost görmez oldu.

90

IV. Murat bir istisnadır. 91

Goodwin, sf 150

Page 78: OSMANLI ASKERİ DÜZENİ ve YENİÇERİLER - Hoşgeldinizacikarsiv.ankara.edu.tr/browse/5547/6231.pdf · OSMANLI ASKERİ DÜZENİ ve YENİÇERİLER Giriş: Beş yüz yılı aşkın

78

Yeniçeriler artık devletin stabilizasyonu önünde bir engel teşkil ediyordu

ancak bir çırpıda sistemden atmak mümkün değildi. Toplumsal olaylar birikim

sonucu ortaya çıkar. Buradan yola çıkarak bir sonraki yüzyıldan itibaren

derinleşerek artan yeniçeri ayaklanmalarının ve sistemden kopuş sürecinin

tohumları Yavuz Sultan Selim döneminde atılmıştır denebilir. Bunun dışında

hazinesini nihai olarak fetihlerle doldurma yönünde örgütlenen ancak artık

genişleyemeyen bir Osmanlı, gelişen kapitalizmin getirdiği altın ve gümüş

enflasyonu ile de ekonomik olarak sıkışmış durumdadır. İyi eğitimli bir ordu

olmasına rağmen yeniçeriler 16. yüzyılın sonlarına doğru devlet perspektifinde

getirisi az ama gideri çok olan bir kurumdur. Buna rağmen sayıları artan

yeniçeriler, sadece ekonomik olarak bile devletin bir numaralı sorunu haline

gelmiştir. Değişen bir dünyada eski model bir örgütlenmeye sahip Osmanlı

giderek topallamaya başladı. Ancak Osmanlı öylesine kemikli kurumlaşmıştı ki,

yeni düzene entegre olmak devleti yıkıp baştan kurmak anlamına gelecekti.

Osmanlı’nın çöküşünün diğer bir sebebi de eski sistem kurumları çerçevesinde

fazla güçlenmesi ve devletleşmesidir.

Siyasi Müdahaleler ve Ekonomik Bozulma:

1544 yılında veziriazam olan Rüstem Paşa ilk olarak Osmanlı parasını

devalüe etti. Arttırılan vergilerle yara almış devlet hazinesi bir süre için dolu

kaldı. Bu sayede yeniçerilere paraları ödenebildi ve olası ayaklanmaların önüne

geçildi. Ancak bu uygulama bir sonraki yüzyıl için daha beter sonuçlar doğurdu.

Selim’in Anadolu’da bastırdığı kaos, Rüstem Paşa döneminde tekrar cereyan etti.

Artan vergiler Anadolu halkını merkezden tekrar uzaklaştırdı. Ekonominin

bozulması ve tımar sisteminin çöküşüne bağlı olarak merkezi otoritenin

zayıflaması sonucunda Celali İsyanları diye anılan Anadolu halkının

silahlanarak merkezi hükümete karşı tavır alması ve çiftçilerin topraklarını terk

Page 79: OSMANLI ASKERİ DÜZENİ ve YENİÇERİLER - Hoşgeldinizacikarsiv.ankara.edu.tr/browse/5547/6231.pdf · OSMANLI ASKERİ DÜZENİ ve YENİÇERİLER Giriş: Beş yüz yılı aşkın

79

ederek eşkıyalaşması vukua geldi. 1603’ten 1611’e kadar veziriazam Kuyucu

Murat Paşa’nın sürekli atakları karşısında celali isyanları bir nebze hafifletildi;

ancak hiçbir zaman tam olarak ortadan kaldırılamadı.

Kanuni’nin ölmesiyle ortaya çıkan “otorite boşluğu” yeniçeriler tarafından

zorla dolduruldu. II. Selim’den sonra tahta oturan III. Murat yeni bir

devalüasyon yapmak zorunda kaldı. Bunun sonucunda 1584’te kazan kaldıran

yeniçeriler hazine başkanını, darphane efendisini, ve Avrupa beylerbeyini

öldürdüler. İstanbul’a dönerken de halkı yağmalayıp hırpaladılar. Bu tarz

ayaklanma önceki yüzyıldakilerden farklı olarak devlete karşı bir tavırla ortaya

çıkmıştır. Devletin Bektaşi bağlarını sindirmeye çalıştığı bir dönemde yönetimi

ele geçiren yeniçeriler, Bektaşi dervişlerini 99. Orta’ya kaydettirdi ve ocaklı

sayısının artmasını sağladı. Merkantil kapitalizmin egemen ekonomik sistem

olarak feodal pratikleri değiştirdiği bir dönemde ticaretle içli dışlı olan Bektaşiler

yeniçerilerle beraber hareket etti ve ticareti etkileyecek güce ulaştılar. Yerel

tüccarlarla –Ahiler ve zanaatkarlar – yakın ilişkiler kurdular. Şaraba,

eğlenceye, ve sünni Ortodoks islamın kabul etmediği pek çok şeye sıcak bakan

Bektaşi düzeni, Osmanlı’nın Sünniliğe dört elle sarılmaya başladığı bir dönemde

yeniçerileri merkezden uzaklaştırdı. Yeniçeriler artık halife de olan

sultanlarının kendi çıkarlarını koruyacağına inanmaz oldular. Bu dönemde

sipahiler de melameti düzenine mensup olmaya başladılar. Melameti düzeni

Bektaşiliğin karşısında konumlanan, Nakşibendiliğe daha yakın duran bir

tarikattır.

Genç Osman yeniçerilerin sayısını azaltmak, hatta mümkünse onları

sistemden atmak için çok istekliydi. Ancak Hotin mağlubiyeti üzerine paraları

ödenmeyen yeniçeriler ayaklandı. Bunun üzerine İstanbul’u hacca gitme ve

Sidon’daki ayaklanmayı bastırmak bahanesiyle terk etmeyi planlayan padişah

yerel askerler ve sipahileri toplayarak yeniçerilere karşı savaş açmayı düşündü.

Ancak yeniçeriler padişahı saraydan çıkartmadılar ve veziriazamı doğradılar.

Page 80: OSMANLI ASKERİ DÜZENİ ve YENİÇERİLER - Hoşgeldinizacikarsiv.ankara.edu.tr/browse/5547/6231.pdf · OSMANLI ASKERİ DÜZENİ ve YENİÇERİLER Giriş: Beş yüz yılı aşkın

80

Yeniçeriler Osman’ın yerine akli dengesi sağlam olmadığı söylenen Mustafa’yı

kukla olarak tahta oturttu.

Bundan sonra yeniçeriler devlete rağmen güçlendiler ve sistemdeki

yerlerini sağlamlaştırdılar. IV. Murat başa geçtiğinde devlet yeniçerilerin

elindeydi. Toprak üzerinde miras hakkı tanınmayan tımarlı sipahilerin

toprakları terk etmesiyle Osmanlı’nın hinderlandı merkezin kontrolünden

çıkmıştı. Tımara dayalı ziraat yerini çiftliklere bırakıyordu. IV. Murat

çiftçilerden vergi toplamak üzere çiftçiyi soyan vergi tahsildarlarını bölgeye

gönderdi. Tımarlı sipahilerin çözülmesiyle az da olsa toprak sahibi olabilen

köylüler bir kere daha ağır sömürüye tabi tutuldular. Bölgeye gönderilen vergi

tahsildarlarından bazıları yerel halkın tarafında yer alarak güçlendiler. Bunun

sonucunda küçük yöneticilerden oluşan yeni bir sınıf; ayan sınıfı, meydana

geldi. Bu dönemde celali isyanlarıyla başlayan süreç sonucunda dağlar (şehir

dışı alanlar) eşkiyaların kontrolüne geçti. Bazı aşiretler öylesine güçlenmişti ki

merkez üstlerine gitmekten çekinir durumdaydı. Aşiretler zamanla güçlenerek

emirlikler halini aldılar ve Anadolu özerkleşti. Bu durum belki de Osmanlı’nın

parçalanmasını geciktirmiştir; çünkü özerkleşen ve tahtta gözü olmayan Anadolu

emirlikleri kendilerini idare eder duruma gelmiş ve İstanbul’un yönetim yükünü

hafifletmiştir.

IV. Murat’tan sonra tahta geçen İbrahim de yeniçerilerin kuklası

olmuştur. Sonraki padişah IV. Mehmet henüz 6 yaşındayken yeniçerilerin

etkisiyle tahta oturtuldu. 1656’da kaçınılmaz olarak vukua gelen devalüasyon

bir kez daha ayaklanmaya sebep oldu. Yeniçeriler yerel tüccarlar ve eski

hasımları sipahilerle işbirliği yaparak 7 gün boyunca İstanbul’u yağmaladılar.

Birçok devlet adamının kellesi istendi, sultan kabul etmek durumunda kaldı.

Köprülü Mehmet Paşa 14 yaşındaki sultanı tüm yönetim haklarını kendisine

Page 81: OSMANLI ASKERİ DÜZENİ ve YENİÇERİLER - Hoşgeldinizacikarsiv.ankara.edu.tr/browse/5547/6231.pdf · OSMANLI ASKERİ DÜZENİ ve YENİÇERİLER Giriş: Beş yüz yılı aşkın

81

vermek üzere ikna etti ve şehirde terör estirmekte olan yeniçerilerin üzerine

yürüdü. 4 bini aşkın yeniçeri cesedi boğaza atıldı.92

Yeniçeriler bir kez daha Köprülüler tarafından disipline edildi. Mehmet

Paşa ve oğlu Fazıl Ahmet Paşa yeniçerilerin sayılarını düzenli olarak azalttı ve

yeniçerilerin karşısına yeni bir ordu kurmaya çalıştı; fakat başarılı olamadı.

Bunun üzerine yeni bir politika ile sefer başına gönüllü/paralı askerler

toplanmaya başlandı. Bu askerler eğitimli yeniçeriler kadar başarılı olmasalar

da savaş kazanıldığında ulufe alıp, kaybedildiğinde dağıtıldıkları için devlet

hazinesine yük olmuyordu. Ayrıca Ocak’tan yetişmedikleri için sonraki

seferlerde kadro sorunu yaşanmıyordu; gönüllü/paralı askerler sonsuzdu. 1683’e

gelindiğinde devlet 200 bin yeniçeriyi savaşa gönderecek kadar sermaye

toplamıştı.93 Bunun üzerine Viyana seferi düzenlendi; ancak başarı

sağlanamadı. Hazinesi tükenen devlet 1687’de tüm terfileri yasakladı.

Anadolu’da kıtlık baş gösterdi çünkü yemek fiyatları tavan yapmıştı. Parasını

alamayan yeniçeriler tekrar ayaklandılar. II. Süleyman halifeliğini kullanarak

verdiği bir fetvada tüm müslümanları ayaklananlara karşı savaşa çağırdı.

Ayaklanma bastırıldı ve ticari vergilerin zayıflatılmasıyla sultan bazı

yeniçerilerin desteğini aldı. 1699’da Polonya, Rusya, ve Venedik’le imzalanan

ateşkes antlaşması bir süredir devam eden “ulema-yeniçeri ittifakı”nı bozdu.

Geçen yüzyıl boyunca ekonomik olarak birbirinden fayda sağlayan bu iki güç

odağı bir sonraki yüzyılda ulemanın sultana yanaşmasıyla baş düşman oldular.

17. yüzyılda ziraatın tımar sistemine bağlı olarak çökmesinin ve celali

isyanlarının da etkisiyle Osmanlı topraklarında şehre göç olgusu başladı. 18.

yüzyılda göç hareketi hızlandı. İstanbul vasıfsız emek gücüyle doldu. Lale

Devri diye anılan dönemde batıcı reformlar hızlandırıldı. Ulema sınıfı reform

hareketine varlığına tehdit olarak gördüğünden sultandan uzaklaştı.

92

Goodwin, sf 172 93

Goodwin, sf 174

Page 82: OSMANLI ASKERİ DÜZENİ ve YENİÇERİLER - Hoşgeldinizacikarsiv.ankara.edu.tr/browse/5547/6231.pdf · OSMANLI ASKERİ DÜZENİ ve YENİÇERİLER Giriş: Beş yüz yılı aşkın

82

Yeniçeriler de reform hareketinin arkasında yeni bir ordu kurmak olduğunun

farkındaydılar ve geri plana itilmekten endişe ediyorlardı. 1730’da esnafın

vergileri arttırıldı ve küçük esnaf ağır yara aldı, işsizlik arttı. Yüzyılın ortasına

gelindiğinde sultanın karşısında yeniçeriler, ulema sınıfı, ve İstanbul esnafının

bir bölümü vardır ve devlet yönetilemez haldeydi. Nitekim ilerleyen sahnelerde

fakirleşen halk ulema sınıfının çıkarlarını, sultanın çıkarlarından daha yakın

bulmaya başladı ve ulema sınıfına yaklaştı. Karşısındaki muhalefetin boyutu

sultanın elini kolunu bağladı ve Lale Devri son buldu. Çözülmekte olan Osmanlı

bundan sonra sünni Ortodoks islama dört elle sarılarak kendi içine dönmüş ve

yapıcı reformdan uzaklaşmıştır. Özal’la başlayan benzer bir süreç 1990’lı yılların

Türkiye’sinde yaşandı: Enflasyonist ve ‘batıcı’ denebilecek merkez sağ

hükümetlerinin başarısız yönetimleri sonucunda halk pan-islamist çizgiye

yöneldi.

Devşirme sisteminin II. Mahmut’la sona ermesi ve yeniçeri ocağının

kaldırılmasıyla Osmanlı’nın dağılma süreci ironik olarak hızlandı. Merkezle

bağları tamamen kopan Avrupa kökenli devşirmeler batıda gelişen ülke

bilincinin de etkisiyle kendi topraklarının bağımsızlığını talep eder oldu.

Charles Tilly’nin ifadesiyle “sermaye birikimi şehirleri, zor birikimi

devletleri” oluşturur. Devletin kurulma aşamasındaki konjonktüre göre 3 farklı

devlet tipi gelişmiştir. Zor araçlarının birikim düzeyi düşük, elde edilebilen

araçların yoğun olduğu durumlarda ‘haraç alan imparatorluklar’ oluşur.94

Diğer devlet tipleri şehir devletleri ve ulus-devletlerdir. Haraç alan

imparatorluk olarak gelişen Osmanlı’da zor araçlarının (askeri teknoloji ve

iktidar alanı) birikim düzeyi düşük, elde edilebilen araçların (asker sayısı)

yoğundu. Dışarıdan göçle, bazı diğer orta Asya kavimleriyle karışarak

Anadolu’ya yerleşen kavimler doğal olarak fazla kalıcı yapılar oluşturmadan

94

Tilly, sf 50

Page 83: OSMANLI ASKERİ DÜZENİ ve YENİÇERİLER - Hoşgeldinizacikarsiv.ankara.edu.tr/browse/5547/6231.pdf · OSMANLI ASKERİ DÜZENİ ve YENİÇERİLER Giriş: Beş yüz yılı aşkın

83

akınlar yoluyla sermaye ve tahakküm alanı oluşturmak üzere bir yağma düzeni

çerçevesinde gelişmiştir. Sonuç olarak geniş bir askeri yapı ve el koyma

örgütlenmesi geliştirmişlerdir. Orduyu beslemek üzere merkez iktidarın büyük

bir bölümü yerel yöneticilere dağılmıştır ve ileride merkezden kopma olgusu

vukua gelmiştir. Ulusal ölçekte kalıcı devlet örgütlenmesi zayıf olan bu düzen,

sonraları ortaya çıkan yeni düzen çerçevesince örgütlenmiş imparatorluklar

(Prusya, Rusya, Avusturya) ve zor araçlarının birikim düzeyi yüksek ulusal

devletleri karşısında yenik kalacaktır. Fakat Osmanlı’da feodal düzene uygun,

oldukça köklü bir devlet örgütlenmesi vardı. Osmanlı devleti çöküş döneminde

bile zor araçlarının birikimini yüksek, elde edilebilen zor araçlarını yoğun

tutmuştur. Öyleyse Osmanlı’nın modern Avrupa karşısında yenilmesi nihai

olarak bir haraç alan imparatorluk sistemi olmasına bağlanamaz.

Tilly, İmparatorluklar yağma düzeni çerçevesinde kurulduğundan

kemikleşmiş örgüt yapıları yaratamaz diyor ve sonucunda ordu finansmanı zora

girerek iktidarı kısacağını belirtiyor. Osmanlı hazinesi özellikle kapitalist dünya

sisteminin örgütlenmesiyle yaşanan gümüş bolluğundan yara almıştır ve sayıları

fazla artan yeniçerileri finanse etmekte zorlanmıştır. Ancak silahlanmada hep

son modayı yakalamış Osmanlı’da ordu formasyonunun modernleşmesinin

sağlanamaması da yenilgi için önemli bir etmendir. Osmanlı devleti ulusal

devletlere karşı niteliksiz asker çıkartmasından ziyade modern dünyaya ayak

uyduracak tarihsel gelişimi parçalı yaşadığından dağıldı. Sınıfsızlaştırılan bir

toplum kapitalistleşemedi ve gelişen bir burjuva olmadığından eski düzen

çerçevesince yoğun olarak kurumsallaşmış Osmanlı devletini dönüştüremedi.

Buna karşın bir hanedan yapısı hatta uzun süredir bağımsız bir devlet yapısına

sahip olmayan toplumlar Osmanlı’dan koparak kısa sürede ulus-devletler

oluşturabilmişlerdir.

Osmanlı’nın modernleşememesinin bir sebebi de eski düzende üstün

başarı gösterdiğinden feodal düzene bağlı olarak yoğun şekilde örgütlenmiş

Page 84: OSMANLI ASKERİ DÜZENİ ve YENİÇERİLER - Hoşgeldinizacikarsiv.ankara.edu.tr/browse/5547/6231.pdf · OSMANLI ASKERİ DÜZENİ ve YENİÇERİLER Giriş: Beş yüz yılı aşkın

84

olmasıdır; çünkü başarılı bir sistem köklü örgütlenecektir ve değişime

direnecektir. Yunanistan, Osmanlı’dan önce ulusal devlete geçtiyse, bunun

sebebi köklü bir feodal geçmişinin olmamasıdır. Devletin elindeki sermayenin

yetersizliği bir neden değil, sonuçtur.

Hiçbir sistem mücadele verilmeden değiştirilemez; çünkü sistemin

sömürücü konumunda olanları her zaman değişime soğuk bakacaklardır. Fransa

gibi Avrupa ülkelerinde kralların tahakküm alanları ve zor kullanım kapasiteleri

hayli yoğundu, ancak gelişen kapitalistler nihayetinde hükümdarların iktidar

alanlarını daralttı. Osmanlı’da ulema sınıfı ve asker dışında sultanın otoritesini

kısacak yeni bir güç odağının gelişmesi için imkan yoktu, çünkü toplum Fatih ile

aristokrasiyi sindirmiş ve sınıfsız örgütlenerek evrilmişti.

Hükümdarın mutlak yönetimini ve örgütlenme modelini sorgulayacak

farklı güç odaklarının (kapitalistlerin) oluşamaması Osmanlı’yı tarihsel

gelişimde geri bırakmıştır. Bir devletin topraklarındaki toplumsal sınıfların

örgütlenişleri ve devletle ilişkileri iktidar sahiplerinin kaynaklara el koyma

biçimini doğrudan etkiler.95 Osmanlı’da zorun yoğunluğu ve zor birikiminin

yüksekliği, ulemanın toplum üzerindeki daraltıcı etkisiyle birleşince toplumsal

alan genişleme imkanı bulamamıştır.

95

Tilly, sf 61

Page 85: OSMANLI ASKERİ DÜZENİ ve YENİÇERİLER - Hoşgeldinizacikarsiv.ankara.edu.tr/browse/5547/6231.pdf · OSMANLI ASKERİ DÜZENİ ve YENİÇERİLER Giriş: Beş yüz yılı aşkın

85

SONSÖZ

Sonuç olarak Merkantil dönemin sonundan itibaren sanayileşen Avrupa’da

gelişen burjuva iktidarı sayesinde kapitalist devletler savaşlar için daha çabuk

sermaye bulma avantajını yakaladılar. Osmanlı devleti ise geniş bir “zor

örgütlenmesi”ni hazırda bulundurmasına karşılık lojistik olarak hareket ve

savaş için örgütlenebilme kabiliyetini yitirmeye başladı. Osmanlı’nın çöküşü

sistemi oluşturan öğelerin yeni düzende fonksiyonlarını yitirmesinden

kaynaklanır. Tek tek devletin kurumlarında sorun aramak yetmez. Asıl sorun

devletin inşa edildiği temelde yatar. Yeniçeriler kurumsal yapılarıyla ve kültürel

pratikleriyle 17. yüzyıldan itibaren bir sorun haline gelmiştir; ancak Osmanlı

devleti için her zaman önemli bir örgüt niteliğini taşımıştır. Osmanlı devleti

yeniçerilerden ayrı düşünülemez. Yeniçeriler, faydaları ve zararlarıyla

yüzyıllarca Avrupa’yı titreten bir teşkilat olmuştur ve hala günümüzde

toplumsal pratik alanında varlığını sürdürmektedir.

Page 86: OSMANLI ASKERİ DÜZENİ ve YENİÇERİLER - Hoşgeldinizacikarsiv.ankara.edu.tr/browse/5547/6231.pdf · OSMANLI ASKERİ DÜZENİ ve YENİÇERİLER Giriş: Beş yüz yılı aşkın

86

KAYNAKÇA

Ord. Barkan, Ömer Lütfi. Feodal Düzen ve Osmanlı Tımarı. Türk

İktisat Tarihi Semineri. Hacettepe Uni. Boğaziçi Üni. İktisat, Eğitim ve

Araştırma Projesi Seminer Çalışmaları. 8 – 10 Haziran, 1973.

Becker, C. H. Der Islam: Zeitschrift für Geschichte und Kultur der

Islamischen Orients. Walter de Gruyter & co, 1965.

Prof. Dr. Cin, Halil. Osmanlı Toprak Düzeni ve Bu Düzenin

Bozulması. Boğaziçi Yayınları, 1985.

Çamuroğlu, Reha. Yeniçerilerin Bektaşiliği ve Vaka-i Şerriye. Ant

Yayınları , 1991.

Çelik, Seydi. Osmanlı’dan Günümüze Devlet ve Asker. Askeri

Bürokrasinin Anayasal Sistem İçerisindeki Yeri. Salyangoz Yayınları, Ocak

2008.

Goodwin, Godfrey. The Janissaries. Saqi Books, 1997.

Prof. Dr. Halaçoğlu, Yusuf. XIV-XVII. Yüzyıllarda Osmanlılarda

Devlet Teşkilatı ve Sosyal Yapı. Türk Tarih Kurumu, 1991.

İnalcık, Halil. “Military and fiscal transformation in the Ottoman Empire,

1600-1700.” [Peeters-Leuven. Archivum Ottomanicum VI] 1980.

Page 87: OSMANLI ASKERİ DÜZENİ ve YENİÇERİLER - Hoşgeldinizacikarsiv.ankara.edu.tr/browse/5547/6231.pdf · OSMANLI ASKERİ DÜZENİ ve YENİÇERİLER Giriş: Beş yüz yılı aşkın

87

İşgüven, Hazım. Türk Silahlı Kuvvetleri Tarihi Osmanlı Devri

Otlukbeli Meydan Muharebesi (11 Ağustos 1473) [Cilt: III/2 Ek]

Genelkurmay Basımevi, 1986.

Koçu, Reşad Ekrem. Yeniçeriler. Koçu Yayınları [Nurgök Matbaası],

1964.

Moalla, Asma. The Regency of Tunis and the Ottoman Porte: (1777-

1814). Routledge, 2004.

Palmer, J.A.B. The Origin of the Janissaries. [Bulletin of the John

Rylands Library: Vol 35 No 2]. Manchester University, Mart 1953.

Sevinç, Necdet. Osmanlı Sosyal ve Ekonomik Düzeni. Erenler

Matbaası, 1985.

Shaw, Stanford J. The Origins of the Ottoman Military Reform. The

Nizam-ı Cedid Army of Sultan Selim III. The Journal of Modern History,

[Vol 37; No 3] Eylül, 1965.

Şakir, Ziya. Tanzimat Devrinden Sonra Osmanlı Nizam Ordusu

Tarihi. Çeltüt matbaası, 1957.

Şimşek, Veysel. Ottoman Military Recruitment and The Recruit:

1826-1853. Tez. Eylül, 2005.

Tilly, Charles. Zor, Sermaye ve Avrupa Devletlerinin Oluşumu. İmge

Kitabevi Yayınları, 2001.

Doç. Dr. Timur, Taner. Osmanlı Toplumsal Düzeni Kuruluş ve

Yükseliş Dönemi. Turhan Kitabevi, 1972.

Ord. Prof. Uzunçarşılı, İsmail Hakkı. Osmanlı Devlet Teşkilatından

Kapukulu Ocakları II. Cebeci, Topcu, Top Arabacıları, Humbaracı, Lağımcı

Ocakları ve Kapukulu Süvarileri. Türk Tarih Kurumu, 1988.

Page 88: OSMANLI ASKERİ DÜZENİ ve YENİÇERİLER - Hoşgeldinizacikarsiv.ankara.edu.tr/browse/5547/6231.pdf · OSMANLI ASKERİ DÜZENİ ve YENİÇERİLER Giriş: Beş yüz yılı aşkın

88

Werner, Ernst. Büyük Bir Devletin Doğuşu – Osmanlılar (1300 –

1481) 2. Halk Ayaklanmaları ve Askeri Feodalizm. Alan Yayıncılık, Ocak

1988.

Prof. Dr. Yücel, Yaşar. Osmanlı Devlet Teşkilatına Dair Kaynaklar –

Kitab-ı Müstetab – Kitabu Mesalihi’l Müslimin ve Menafii’l Müninin –

Hırzü’l Müluk. Türk Tarih Kurumu, 1988.