15
OSMANLI Xl H eyeti - .EditoriaJ Boa rd HAL!L - NEJAT GÖYtlNÇ HEATH W. LOWRY - ERtlNSAL (BERT FRAGNER - KLAUS KREISER) THE JOURNAL OF OTTOMAN STUDIES Xl

OSMANLI ARAŞTIRMALARI Xlenglish.isam.org.tr/documents/_dosyalar/_pdfler/osmanli...mimi olanlar, şeriati çok kuru, katı, hayatı donduran bir kalıp 11 Hikaye, Gülistan'm dervişler

  • Upload
    others

  • View
    13

  • Download
    0

Embed Size (px)

Citation preview

OSMANLI ARAŞTIRMALARI Xl

Neşir Heyeti - .EditoriaJ Board

HAL!L İNALCIK - NEJAT GÖYtlNÇ

HEATH W. LOWRY - İSMAİL ERtlNSAL

(BERT FRAGNER - KLAUS KREISER)

THE JOURNAL OF OTTOMAN STUDIES Xl

İstanbul-1991

NEV'! EFENDİ'NİN SADRAZAM. SiNAN PAŞA'YA DERS VEREN BİR A{EKTUBU1

Tunca KORTANTAMER

Özel mekt~p ltonusu bazı istisnalar dışında. Eski Türk Ede­biyatı alanında. araştırılması ~al edilmiş konulardandır. Öy­leki bu konuda, bildiğimiz kadan ile herhangi bir akademik çalış­ma yapılmadığı gibi, derli toplu bilgi vereı:ı bir kaynak da. mevc:!Ut değildir ve bugün hala özel mektuplann bilhassa edebiyat tarihi, tarih ve kültür tarihi alanıanna sunduğu zengin malzeme araş­tıncılan beklenmektedir2•

şair, müderris, mutasa\rvıf, şehzade hocası YahyA. Nev'i Efen­di'nin3 Sad~am Koca Sinan Paşa'ya• yazdığı mektup_ bu konu-

ı Bu. yazı 22-26 Eylül 1986 tarihinde yapılan Onuneu Türk Tarih Kong­resi'nde sunulmuş bulunan teblltın genlşletllerek basJaya hazırlanmııı geklldir.

~ Eski Türk Edebiyatı'nda mektup konusunda çok sınırlı olmakla bera­ber §U makalelerde yararlı bazı bllgller bulmak mümkündür : Fevziye Abdul­lah TanseJ: <Türk Edebiyatında Mektup Nem'!>, Terciime (Mecmuası), .c. 16 · (1964), s. 386-413; Haluk Şehsuvaroflu: cEskl Mektuplan, Tercüme (Mec­muası), c. 16 (1964), s. 414-419; Haluk Şehsuvaroflu: «Osmanlı Hükümdar­larının A§k Mektuplan», Tercüme (Mecmus.Sı), c. 16, s. 420..422; Orhan ŞAtk Gökyay : «Tanzimat Dönemine Defin Mektup», Türk Dili Mektup Oı:eı Bayısa

XXX./274 (Temmuz 1974), s. 17-87. 3 ·Malkara'da Turhan Bey CamU tmamı ve sıbyan' mektebl mualllmt iken

1645'te ölen Halvett Şeyhl Pir All Efendi'nin oflu olan Nev'[, 1533 yılında Mal­kara'da dognıuştur. İlk etıtimlnl babasından almış, sonra 1650'de !stanbul'a gidtp medrese ögTenimlne ba,lamıştır. Kardeş olduklan için Ahaveyn denilen Karamanlı Ahmet ve Mehmet . Efendilerden ders gören Nev'l'nln medrese ar­kadaşları arasında Hoca Sadeddln, büyük şa.tr BaJd ve devrln daha birçok UnJU ismi bulunmaktaydı. Nev'l 1566'dan itibaren çeşitli medreselerde görev almış, 1590'da Bağdat ~lıfına tayin edilmiş; !akat Bağdad'a gitmeden IIL Murat tarafından şehzade hocalıfına tayin edilmiştir. llL Murat. 1595'te ölünce m . Mehmet, Nev't'nln ög-rencisl olan şehz4delert öldUrtmU§; fakat Nev'i'~e

216

' daki en güzel örneklerden birisidir. İyi bJ.r şair olan Nev'i'nin ol-gun, dürüst, duygulu, bilgili ve kültürlÜ bir insan olarak özellik­le III. Murat'tan çok büyük bir ilgi ve saygı görmüş olduğunu bili­yoruz. Buna karşılık iri yarı, gür sakallı, sevimli bir görünüşe sa­hip olan Sinan Paşa iyi bir öğrenim görmemiş, haşin ve mağrur bir kişi olarak tanınmaktadır~.

Nev'i'yi Sinan Paşa'ya mektup yazmaya sevk eden ·olay 1580'11 yıllarda ve büyük bir ihtimalle Sinan Paşa'nın 1580-1582 arasındaki ilk sadaretinde geçmiş olmalıdır. Çünkü Nev'i ömrü­nün o SJI'ada elli yaş başlangıcını aştığını söylemektedir. Nev'i'nin

gösterilen ltıbar devam etmıştır. 1599'da ölen Nev'l tasavvufa küçük y&§ta mey­letml§, Uk tase.vvuıı bilgileri babasından aldıktan sonra önce SarhO§ BAU Efen­di, sonra Kurt Mehmet Efendi ve daha sonra da Şeyh Şaban Efendi'ye inUsap ederek tasavvufta derlnle§Jnlştl. Nev'l'nin çeşltıı konularda otuz kadar rlsale yazdılmı otlu AtAyl, Şckd.ik Zeyıi'nde kaydetmektedir; bkz. Abdilikadir Kara­haD: cNev'b, lA, c. 9 (1970), s.224-226; krJ. Tunca Kortantamer: Neu'lzcSde At4yf ue Bamae.ri,. (ba.inımamış doçeritlik tezi), İzmir 1982, s. 20, 21, 27, 53-54, 63, 72, 98, 99. 101-105, 108-112, 117, 119, 200, 256, 275, 358, 356, 387, 389, 393 ..

. 4 Koca Sinan P&§a 1520 yıllannda Arnavutluk'ta dotmu§, dev§Lrme ola-. rak enderuna glrml§ ve apbeyi Ayas P&§a'mn yardımı Ue kısa zamanda iler­lemeye b&§lamı§, Yemen· ve Tunus'ta.id ·bqanlan ile temayüz etmış, birkaç defa sadrazam olup azledllml§, 1593 yılmda üç~cü sadaretlnde tmpa.ratorlutu, Avusturya'ya kar§ı savap sokmU§, arada azll ve yeniden taYinlerdım sonra 1596'da ölmU§tür. Ekonomik, maU ve ldart olumlu ıcraatı bulunan . P9.1a serve­tlnin büyüklü~ tl e. Un· salmı§; fakat servetini tmparatorlutun çe§ltli yerlerın­deki pek çok han, hamam, Çe§~e, caın1 v.b. hayır l§l~rlnde kullanmaktan da geri durmamı§b. Sinan Pqa önırtınü devletin çe§Ltll k~~melerlnde -~~. Mus­tafa Pa§&. Ferhat Paga gibi rakipleriyle sürekli bir Iktidar ıhüca(lelesl içinde geçlrmlgtl; bkz. İ;}era!eddln Turan: eSinan P&§a:t, ~A, ·c. 10 (1966), s. 670-.675:

5 Hammer, Gelibolulu AU'nin onun için cbed-hQy, bed-gtly, tünd-rQy:. deditfnl söyler. Onun A.Uinıerl :ve §Alrlert ·hlç sevmedltfrıl ve bundan dolayı on­larıQ. da Sinan P&§a'dan · nefret ettlklerlnl yazar ve Sinan P&§a'mn çok haksız­htm& 'utra.yaiı Gelibolulu All'den naklen §Alrlerln Sinan Paşa'mn ölümünden sonra. onunla nasıl alay ettiklerini anlabr : Sinan Pa§a'nın hayattayken ken­disi taratmdan yapbrılan ha.§metll türbesi ve türbenin Parmakkapı semtinde birçok §Airln mezarına yakm olugu şllrlerln bu konuda alaylı lfadelerine yol açmıgtır. Aynca Sinan Paga'nm ölüm gilnü o elvarda çıkan bir yangın dolayı­sıyla §a.lrler Sinan Paşa'nın türbesini alevler fı§kırtan bir cehennem kuyusuna, dumanlan ise onun kara bir karga gibi gaklayarak uçup giden kapkara ru­huna benzetmlglerdlr; . bkz. Joseph v. Hammer: Guchichte, du Osmanisehen Beiche8, 4. cilt (1574-1625), Pest 1829, s. 258, 647.

217

doğum yılı olan hicri 940 yılına bu sayı eklenince hicri 990 yılı

elde edilmekte, bu da miladi 1582/83 yilianna tekabül etmekte­dir. Bu yıllarda Nev'i'nin henüz müderrisliğin a~ağı kademelerin­de görev yapmakta olduğunu biliyoruz. Olay şöyle cereyan eder : Görevinden aziedilmiş olan Nev'i bir bayram günü biraz da birşey­ler umarak Sinan Paşa'yı ziyaret eder; fakat Paşa kendisini asık suratla karşıladığı gibi, ((Şair ehl-i ilm olmaz.» diyerek bir de de­rinden yaralar. Nev'i'nin, bu sözlere muhatap olduğu anda nasıl bir cevap verdiği, ne yaptığı bilinmiyor; fakat daha sonra bu ko­nudaki düşünce ve duygularını Paşa'ya bir mektupla bildirmiş­tire. Mektubun bir sureti oğlu Atayi'nin, Şakakik Zeyli diye tanı­nan Hactaiku'l-hakaik fi tekmileti'ş-şakaik isimli eserinde yer al­maktadır7.

Mektup birçok bakımdan ilgi çekicidir. Nev'i bu mektupta herşeyden önce, görünüşte yumuşak; ama ince bir alayla örülü, bir ironi örneği sayılabilecek, yer yer çok sertleşen bir eleştiriyi de ihtiva eden bir tarzda Sinan Paşa'ya hak ettiği dersi vermektedir. Nev'i daha mektubun başında Sinan Paşa'ya dua eden cümlelerin­de Paşa'nın huysuz, eli sıkı ve asık suratlı davranışıyla inceden ineeye alay eder : «Hak subhane ve taala nihai-i vücudun libas-ı hulk u ata ile mülebbes ve mükerrem ve cemal-i behçet-şiarun hilye-i beş8.şet ve beha ile muhalla ve muhterem kılsun ki...»

Sonra kendi halini ve uğradığı hayal kırıklığını anlatır : Öm­rünü fazilet, edep, maarif peşinde harcamıştır. Sinan Paşa'nın devlet bahçesine ihsan gülü koklamak için gelmişken dil dikeni ile yararlanmıştır. Emellerinin fidanı perişan olmuştur. Nev'i, Paşa'ya, ((Bu davranış 'ebred min erbain'8, (yani karakışın en so-

6 Nev'I bu davranışı ve sözleri hiç affetmemiş olmalı ki çok daha sonra da m . Murat ile yakın ilişkileri dolayısıyla bir defasında Sinan Paşa'ıun deltil Ferhat Pa§a'nın sadrazamlığa getirilmesi hususunda ısrar etmiş ve büküm­darı razı etmiştir; bkz. Nev'izA.de Atayi HadOJi.ku'l-haktıik !i tekmileti'ş-şaktıik (= ŞakA!k Zeyli), (İstanbul 1288, s. 422.

7 AtAyi : Sak<'iik Zeyli, s. 424-425. Mektubun b!r başka süreti Siileyma­niye Kütüphanesi, Ali Nihat Tarlan Kitapları arasında 34 Sü-Tarlan 89/4 nu­marada kayıtlı bir yazma eserin 24. yapraıtının a ve b yüzlerinde «Nev'i E fen­di ile Sinan Paşa'nın şiire mtiteallik olan maceralarıdın başlığı aıtında yer almaktadır. Bu sw·et TÜYATOK I-34, s. 76/ T. 810 I'de «Tahkik-i Şiir ve Şain adı altmda kaydedilmiştir.

- -------- ---·-

218

ğuk günlerinden daha soğuk) değil rnidir?ıı diye sorar. Hele hele cezanın bir yana bırakıldığı iyi olsun kötü olsun bütün kalplerin sevindirildiği bir bayram günü ceMisafire kafir bile olsa ikramda bulununıı9 sözüne güvenip Paşa'mn evinde misafirken ve ihsan umarken yapılan bu muamele ona çok dokunmuştur.

Nev'i duygulannı dile getiren bu cümlelere Paşa'nın bilgisi­nin azlığım ima eden ve onun çevresindeki ulemanın seviyesizli­ğine sataşan cümleleri bağlar: <cŞ'air ehl-i ilm olmaz.'mukaddi­mesi galiba saadetıi Paşa'nın sern-i şerifine ulema taifesinün arni­lerinden belki üromilerinden 'insan bilmediği şeyin düşmanıdur'10

hükmünce vasıl olmuş gibi».

Nev'i bunun ardından ulemanın, özellikle belagat ve fesahat­te seçkin kişilerin böyle saçma şapan şey söylemeyeceklerini belir­tir, sonra şürin tarihi, şer'i ve ilmi bir savunmasına geçer. Şiirin ne olduğunu da anlatır. Bunları yaparken araya Sinan Paşa'nın bilgisiz, anlayışsız ve kaba olduğu anlamını kolayca veren cümleler yerleştirir.

Söz gelişi: «Bu ma'na ehl-i ilm olanlara ma'lumdur, cenabı­nıza dahı ma'lum olsun ki ifade-i ilmde ulemanun küstahlıgı şer'en ma'zurdur.» der; ince bir sanat eseri olan cinsten bir şiirin sınırsız güzellikleri ve yazıyla, tarifle ifade edilemeyecek va.sıflan bulunduğunu söyleyip: «Meger nazarda şi'r şi'rden mütefavit ol­maya.» diyerek Paşa'nın doğru dürüst bir şiirle kötü bir şiiri biri­birinden ayıramadığım ima eder. Mektubun sonunda en ağır ifa­de yer alır: <cHususa tenasüb-i savt dahı munzam ola, hoş elhan-

8 Erba'in, Rümi Kanün-ı evvel'in (Aralık) dokuzundan KA.nfin-ı sani'nin on yedisine kadar süren ve kışın en soğuk zamanı sayılan 40 gün. Bu sırada esen şiddetli ri.izga.ra da Erbatn Fırtınası denirdi; bkz. Mehmet Zeki Pakalın : 0Bmaııl1 Tarih DeyimZeri ve Terimleri Sözlüğü, 2. baskı, 6. fasiki.il, Milli Eğitim

Basımevi, İstanbul 1971, s. 542.

9 lj\( ,j\( j J ~1 r )' ... 1 Bu söz muteber \hadis •kitaplarında aranmış bulunamamıştır. Nev•ı: Efendi'nin bu sözü Jmllanış tarzı, sözün onun devrinde tanındığını göst'ermektedir. Ancak sörun kaynağını bulama:dık.

10 ~ U .J..ı.~ ).\ Bu sözün de kaynağını bulmak ımümki.in olmadı. An-ca·k aynı mealde bir Ayet bulunmaktadır: «Onlar ilmini oka.VTaıyamadıklan ve henüz yorumu da kendilerine bildirilmemiş olan şeyi yalaniadılar.», SQre 10 (YQnus), Ayet 38.

219

lardan südur idicek müessir-i südı1r oldugın hayvan dahı idrak ider».

Burada Sadi'nin bir hikayesine telmih vardır. Hikaye şöyle~ dir : Sadi, Hicaz seferindeyken bir grup kalbi uyanık genç derviş­lerle yol arkadaşlığı yapar. Gençler zaman zaman güzel etkili şiir~ ler terennüm ederler. Aralarında bir de ham abit vardır. Onları kınamakta rahat vermemektedir. Medine yakınında Beni Hilal ka­bilesinin olduğu yere gelince siyahi bir çocuk abadan çıkar, yük­sek sesle terennüme başlar. Sesin tesirinden havadaki kuşlar dü­şer, abidin bindiği deve oynamaya başlar, abidi atar çöle dalar. Sadi abide ağır sözler söyler. Bunlardan bazıları şöyledir: «Ey şeyh! güzel ses hayvana tesir etti; fakat sana tesir etmiyor. Eğer sende zevk yoksa, gaıibe-i hilkat olarak yaratılmış bir hayvansın. Devenin bile ruhunda sevda, zevk, şevk bulunurken insanda bu­lunmazsa, o, insan değil eşektirıı 11

Nev'i araya, «Ulemanun ilmde küstahlığı şer'en ma'zurdur.ıı gibi koruyucu ifadeler koysa ve kendisini koruyacak bazı kişiler bulunsa bile, bu satırlan yazdığında daha sıradan bir müderris­tir ve muhatabı devrin en güçlü imparatorluğunun padişahtan sonra gelen en kudretli kişisidir. Bu durumda mektup, şahsiyeti­ne ve sanatma saygısı olan bir bilim adamı ve şairin medeni ce­saretini göstermektedir.

Sinan Paşa'nın davranışmda ve sözlerinde 16. yüzyılın sonla­rına doğru medreselerde kültür seviyesinin düşmeye başlamasıyla ve çeşitli sebeplerin yol açtığı toplumsal huzursuzlukların baş gös­termesiyle gitgide ağırlık kazanmakta olan taassubun izleri görül­mektedir12. Çoğunu imam, vaiz ve benzerlerinin oluşturduğu bazı cahil, fanatik ve yaygaracı tipler, bozukluk ve işlerde kötüle.şme arttıkça kültür seviyesi düşük olan çevrelerde ortaya şeıiatin sa­vunucusu olarak çıkıp ağırlık kazanmaktaydılar. Aralarında sa­mimi olanlar, şeriati çok kuru, katı, hayatı donduran bir kalıp

11 Hikaye, Gülistan'm dervişler ahlakını anlatan ikinci bölümündedir, bkz. Şeyh Sadi-i Şirazi Bostan ve Güli8tan, tercüme : Kilisli Rifat Bilge, İstan­bul ( ? ) , s. 389-390.

12 Bu konuda ayrmtılı bilgi için bkz. Tunca Kortantamer: Nev'izade Atd.yi ve Hamse'si, s. 10 ve öt., 52 ve öt., 79 ve öt., 93 ve öt., 441 ve öt.

-----·--··

220

olarak görüyorlardı. Öyleki söz gelişi ezan, nat, mevlid ve benzeri şeyleri bile makamla ve güzel sesle okumaya karşı idiler'3 • Bir de koyu bir taassupla zühd ve takva perdesi ardında kendilerine çı­kar sağlamaya çalışan kurnaz, iki yüzlü, muhtekir, haris kişiler vardı. Bunlar her türlü yeniliğe kapalı, hiçbir tartışmaya yanaş­mayan kişilerdi. En büyük hedefleri arasında mutasavvıflar bu­lunmaktaydı.

Osmanlı devletinin kuruluş yıllarında önemli roller üstlenmiş bulunan gazi derviş tipi 15. yüzyıldan itibaren yerini şer'i ve ta­savvufi konularda derin bilgi sahibi, sanatla yakından ilgili, gün­lük politikaya karışmayan, zikir, sohbet, vaaz, nasihat, sema, devr gibi yollarla iç olgunluğuna ulaşınağa çalışan yüksek bir kültü­rün temsilcisi bir zümreye bırakmıştı. Sunlarm çoğu şiirle de meş­gul olmaktaydılar. Şiir konusunda ise Hz. Muhammed zamanın­dan beri şiir sevenlerle aşırı mutaassıplar arasında bitmeyen bir polemik vardır14•

Hz. Muhammed zamanında bazı şairler biribirini, bazılan

Hz. Muhammed ve ashabını hicvediyor, bazıları Kur'an'a karşı­)ık olmak üzere şiir yazıyorlardı. İslamiyete karşı çıkanlarm ba­zıları da Peygamber'i <<mecnun bir şair» olmakla suçlamışlardı. Su yüzden Kur'an, Şuara Suresi'nde kötülüğe yol açan şiiri ya­sakladı. Sonra surenin devamında iman edip iyi arnelde bulunan, Allahı çok zikredenler bu yasağın dışında bırakıldı ' 5• Hadis'te İs­lam'a ve ahlaka aykırı olmaya şiir beğenilir'6• Bu sebepten mu-

13 Nitekim Nev'i'nin saray imaını Abdülkerim ile arasında geçenler bu konuda bir fikir verir. Atiiyi tarafından c:Garip tavırlan ile meşhllr, 1lmi orta karar, öfkeli, kaba, kibirli, dili uzun» diye tanıtılan Abdülkerlm bir gün saray­da Nev'i ile karşılaşır. Nev't'yl bıyığırun şeriate aykın oldugunu söyleyerek küstahça azarlar. Nev'i o anda sesini çıkarmaz; ama. sonra muteber kitaplara dayanarak, bıyık kesme konusunda, terbiyesiz imama mektupla esaslı bir ders verir. Bkz. Kortantamer: Nev'izade Atayı ve Hamıse'si, s. 58.

14 Bkz. T. Kortantamer: NeVizade Atayi ve Hamse'si, s. 93; Renate Jacobi : c:Dichtung und Lüge in der ara.bischen Litera.turtheorie», Der lslatn 49 (1972), s. 85 ve öt.

15 R. Jacobi: «Dichtung und Lüge», s. 86; krş. H. Tahsin Emlrog-lu : Es­htıb-ı Nüz1il, c. 8, Konya 1M5, s. 836 ve öt.

16 Nihad M. Çetin : c:Şiin, lA, c. ll (1970), s. 531-532; Ali Yardım : «Pey­gamber Efendimiz'in Şlir ve ŞA.irlere Karşı tutumu», Kubbealtı, Yıl 12, nr. 4 (Ekim 1988), s. 13-19.

221

taassıp zümreler şiire karşı her zaman şüpheci, hatta müsama­hasız oldu. Yine bundan dolayı şiiri sevenler ve şiirle meşgul olan­lar sık sık şiirin şer'i zemin üzerinde savunmasını yaparlar. Söz gelişi Fuzuli, Rind ü Zahid isimli eserinde Rind ile zahidi şiir üz·e­rine tartıştırır. Zahid Allah'ın ve Peygamber'in şiiri reddettikleri­ni, şeriat yanlılarının da yalanının çokluğundan dolayı şiiri kötü­lediklerini ileri sürer. Rind de Kur'an ve Hadis'e başvurarak şiiri savunur17

• Şiirin savunmasını birçok tezkire önsözünde de bulmak mümkündür. Bu konudaki en etraflı yaklaşım Aşık Çelebi Tezki­resi'nin mukaddimesindedir'8• Aynı şekilde mesnevilerde, divan önsözlerinde ve eğitici öğretici pek çok eserde sık sık bu konuya az veya çok değinmelerde bulunulur.

Nev'i de Sinan Paşa'nın tavrı ve sözleri üzerine mektubunun önemli bir kısmını bu konuya ayırmıştır. Nev'i şiiri mantık, dil, ayet, hadis, sünnet, gelenek ve insan yaratılışına dayanarak savu­nur. Önce kıyas ve bağlantı unsurlarının olmadığını söyleyip şiir­le «adem-i ilm» arasında hiçbir mantık bağı bulunmadığını orta­ya koyar, şiirin lugat anlamının «ilm» demek olduğunu hatırlatır ve Şuara Suresi'ndeki <<İllellezine am emi» '9 diye iman edenleri öte­kilerden ayıran sözlere dayanarak iman sahibi şairler ve onlara katılan ehl-i Hak kişiler hakkında yakışıksız söz söylememek ge­rektiğini belirtir. Hz. Muhammed'in Hassan b. Sabit'e, onun ken­disi için yazdığı şiirleri beğendiğini ifade etmek amacıyla «Şüphe­siz sen Allah ve Resul'ünü müd~faa ettiğin müddetçe Cebrail seni desteklemeğe devam edecektir.» dediğini anlatır2<>. Sahabenin, ta­biinin eski ulemanın, daha sonraki fazılların <<Şiirde hikmet var, beyanda sihir var.ıı21hadisini naklettiklerini söyler.

17 FuzOli, Rind ü Zlihid, nşr. Kemal Edip Kürkçüoğlu, Ankaı·a 1956, s. 7-8.

18 Bkz. Meredlth-Owens : M eşairü'ş-~ra or Tezkire of Aşık Çelebi,

London 1971. 19 Ayetin tamamı : «Ancak imAn edip iyi arneller işleyenler ve Allah'ı

çok zikredenler ve kendilerine zulmedildikten sonra öçlerini alanlar müstesnA.~. bkz. Elmalılı Muhammed Harndi Yazır, Hak Dini Kuran Dili, Eser Neşriyat ve dağıtım, ( ? ) 1979, c. 5, s. 3644.

20 A. J. Wensinck, Concordaııce et /ndices de la Tradition Musulmane, Çağrı yayınları, İstanbul 1988, c. ı>, s . 320.

21 A.J. wensinck, Concordance., 3, s. 140, 6. 2, s. 435; kaynaklarda de­~şik şekillerde görülmekte, bkz. KAmil Mir As, Sahih-i Buhari Muhtasan Tec-

- ------------. ·-

222

Sagani'nin Meşank'ına dayanarak22, Hz. Muhammed'in bir gün ashabla beraberken Şerid b. Suveyd Sakafi'ye23 , Salt oğlu ümeyye'nin24 beyitlerinden ardarda isteyerek yüz kadarını okut­tuğunu ve her beyitin kafiyesinde behçet, redifinde sürur izhar ettiğini, Hz. Muhammed'in Salt b. Ümeyye'ye ait beyitleri ki Salt b. Ümeyye, Kur'an'a karşılık yazmaya çalışanlardandı25, Arap fa­sihlerinin en fasihi olduğu için dinlemeyi istemiş olduğunu nak­leder.

Necm Suresi'nin 3 ve 4. ayetlerinden alıntılarla havadan ko­nuşmayan ve söyledikleri vahy olan26 Hz. Muhammed'in şiir «heva olaydı» şiir dinlemekten böyle hazzetmeyeceğini hatırlatır ve bir keresinde Hz. Muhammed'in şür dinlerken başını ve bedenini ha­reket ettirip, yani sema edip bırkasını yere attığını, çevresindeki­lerin hırkayı bölüp paylaştıklarını anlatır.

Zemahşeri'nin27 Keşşaf isimli eserine dayanarak şüri kelamın bir babı ve şürin güzelliğini kela.mın güzelliği, çirkinliğini kelamın çirkinliği olarak ilan eder28•

rid.-i.Barih Tercii.mesi, Ankara 1978, s. m., 31, c. IV, s. 127-130, c. VIII, s. 225, c. XII, s. 94-95.

22 Ebu'l-fazl Hasane's-Sagant (1181-1252), Lahor'da dog-du, muhaddis ve faklh; Gazne'de büyüdü, Bag-dat'ta kaldı; 1220-1236 arasında Hindistan'da ha­life'nin diplomatik temsilcilig-Ini yaptı; Bag-dat'ta öldü; bkz. Brockelmann : Ge8chichte der arabischen Literattı,r <= GAL), Suppelement I, Leiden 1937, s. 613.

23 Şertd için bkz. tzzeddln b. el-Astre' l-Cezert, Usde'l-gdba fi ma'ri/eti's-sa­h4ba, c. II, Da.rü'ş-şa'b (Kahire), s. 520-521. Abu'l-fazl b. Hacara'l-AskalAni, aı-ls4ba fi ta111ıyize's-saMba, Kahire 1972, c. m, s. 340.

24 Salt b. ümeyye bir Saktf şairidlr. Hz. Muhammed onun Bedr'de ölen­ler Için yazdıg-ı merslyeyl yasaklamıştır; bkz. Brockelmann : GAL, Suppelement I, s. 55.

Bkz. T. Emirog-lu, Esba.b-1 Nüzul, c. 8, s. 338. 26 «Ve havadan söylemiyor. O sade bir vahydır ancak vahyolunur.» Sure

53 (Necm), Ayet 2-3, bkz. Yazır, Hak Dini Kuran Dili, 6. 7, s. 4568. 27 Ebu'I-Kasım CAr Allah MalımQd b. Omar b. Ahmede'z-Zemahı:ıeri el­

Hii.rizmt (1075-1144) tefsir hadis kelam ~limi olup aynı zamanda edip ve §itir­di. Hakkında ayrıntılı bilgi için bkz. Nuri Yüce: «Zemahşeri», İA 13 (ı988), s. 509-514.

28 Krş. ez-Zemahşeri el-H!rizmt, eı-KeşşO-f an Hak4ik Gavamıza't-tenzıı, Süleymaniye Kütüphanesi, Amcazade Hüseyin, No: 27, yk. 4-82 a (Şuara SQ­resi'ne ayrılan kısmın son yaprag-ı).

223

Mahud şairlerin şiirleri dışında şürleri yasaklayan bir hüküm olmadığını hatırlatır. Kalbi, Allah'ı zi.kretmekten ve şer'i hüküm­leri mülahaza etmekten alıkoymadığı sürece şürin mübah oldu­ğuna şüphe bulunmadığını vurgular. Hz. Muhammed'in ccEvla­dınıza şiir öğretin ki zihni açar ve şecaat ifade eder.» diyen bir hadisinden söz eder29•

Sözlerinin sonunda ilme dayanarak, şiir söyleyen kişinin, şiir söylediği için aklen ve şer'en, kınanınaya müstehak olmadığını; hatta hünerinden dolayı kendisine iyi davranılması ve saygı gös­terilmesi gerektiğini ileri sürer.

Nev'i şiirin savunmasını yaparken yer yer şiirin ne olduğu konusuna da değinir. Onun bu sözleri edebiyat teorisi açısından ilgi çekicidir. Ona göre şiir keremlerin hazineleri, savaş ve ziya­fetlerin süsüdür. Fuhşiyyatı kapsaroadıkça çok zaman ilahi bir ilham, bir Allah telkinidir. İrfanı ve hi.kmeti toplar. Kur'an'ı an­ıamakta karşılaşılan zorluklarda şahit olarak kullanılır. Nazım, nesrin aksine, değişmez birşey olduğu için kalıcı şeyleri kayda ya­rar. İhsan yaratılışı nazmı nesre tercih eder. Nitekim Farsça'da Mevlana'nın Mesnevi'si, Türkçe'de de Muhammediyye ve Divan-ı Aşık Paşa30, ulemanın büyüklerinin diğer şiirleri havas ve avam arasında etkili olmuşlardır. Kaliteli şiirin güzelliklerini anlatmak, onu vasfetrnek mümkün değildir. Münasip, gayr-ı münasipten evla olduğu için elfazı mütenasip olan nazım nesirden üstündür.

Görüldüğü gibi, Nev'i şiirin ne olduğunu anlatırken şiirin oluşumu, nitelikleri, fonksiyonları ve etkisi üzerine ilgi çekici gö­rüşler ileri sürmektedir. Aynca Nev'i mektubun tamamında şürin meşııllyyetini, ne olduğunu ve ne olmaması gerektiğini anlatır, Si­nan Paşa karşısında ilim adamı ve şair olarak büyük bir medeni cesaret göstermek suretiyle haysiyyetini korurken bir yandan da zengin kültür birikimini ve ustaca dil kullanımını sergilemekte­dir. Nev"i'nin mektubu aynı zamanda ironik tarzın güzel bir tem-

29 Nev'f açıkça «ve ehll.dis-i nebeviyyede bu dahi vll.rid olmu§dur ki...» demektedir; ancak hadls kaynaklarında bulamadık.

30 Aşık Pa§a'run Garipname'si söz konusu ediliyor olmalı. Nev't'nin söz­leri bu esertn 16. yüzyılın sonlannda bile ne kadar ünlü olduğunu göstermesi bakımından çok ilgi çekicidir. Aşık Paşa için bkz. Fahir lz-Günay Kut, Aşık P~a, Büyük Türk Klasikleri, I , Ötüken Yaymevi, !stanbul 1985, s. 298-301.

224

silcisidir. Aynca devrinin toplum hayatındaki bazı ilişkilere ve ge­lişmelere de ışık tutmaktadır.

Nev'i'nin Sinan Paşa'ya Yazdığı Mektubun Metni

Mektubun metni yukarıda da belirtildiği gibi Nev'i'nin oğlu Atay! tarafından yazılan Şakaik Zeyli'nde ve Süleymaniye Kü­tüphanesi, Tarlan Kitaplan arasındaki tarihini bilemediğimiz

muhtelü muhtevaya sahip bir yazmanın içerisinde bulunmakta­ctırıı. İki metin arasında muhteva farkı yoktur. Ancak aralarında kelime ve ek seviyesinde kalan ve bu yüzden bu iki metnin ayrı örneklerden kopya edildiklerini düşündüren çok sayıda ufak tefek nüsha farklan mevcuttur. Biz burada Nev'i'nin oğlu Atayi'nin ver­diği metni orijinale en yakın olması gerektiğini düşünerek esas aldık; fakat bir karşılaştırma imkanı vermek için Tarlan yazma­sındaki farklan da gösterdik. Metinle ilgili açıklamalar, yardımcı notlar v.b. katkılan dip notlan halinde verdiğimiz için, bu çeşit­ten dip notlan ile karşılaştırmalı metin aparatının biribirine ka­rışıp okuyucu açısından içinden zor çıkılır bir hal almaması gaye­siyle baştan itibaren, metne her türlü müdahelemizi sırayla biribi­rini takip eden dip notlan halinde vermeyi uygun bulduk. Metnin noktalaması tarafımızdan yapıldı; ancak çeşitli ibareleri içine alan parantezler Şakaik Zeyli'nin matbu metninde bulunmaktadır.

Şiiret-i Mektüb

Servera devletüii mezld olsun Kevkeb-i tali'ün sa'Id olsun Her ümidüii l:Juda müyesser idüp Düşmenüii zar ü na-ümid olsun

I:J.a;l.c subl;ıane ve te'ala nihai-i vücüduii libas-ı bull.c-i 'ata ile milleb­bes ve mükerrem ve cemiil-i behcet-şi'arufi. );ı,ilye-i beşaşet ü baha ile muhalla vü muhterem kılsun ki zu'efa-i 'ulema dest-i recaiann damen~i il;ısanufia c:İıraz ve ~·n~-ı Ümidierin şavb-ı cenab-ı asuman nişanuiia firaz kılmışlardur. Ol zümreden bu hapr-i pür-ta,\<sir ki iktisab-ı fai:l u edebde nevbehar-ı 'ömrüm ser-l}add-i bamsinden mü­tecaviz ve şebab-ı şecere-i vücüdum ezhar-ı ma'.arif şimanyla

31 Bkz. yukanda s. 3, dlp notu 7.

225

(ve'şte'ale'r-re'su şeyben) 32 mertebesine fa'iz olınuşdur; çemen-zar-ı devletüne iştişmam-ı büy-ı gül it_ısanı içün3 1 gelmiş iken sinan-ı b.ar-ı zeban ile mecrüi:ı idüp nihai-i amalimüz pejmürde ].cılm~ eb­red min erba'in34 degil midür? :ı:Juşüşa yevm-i'ıyd olup yevm-i terk-i ceza vü va'id, belki rüz15-ı tatyib-i kulüb-ı ş~I vü sa'Id ola ve buşüşa (ekrimu'z-iayfa ve lev kane kafiren30 ) 37 man~ut<ınca zayf-ı .{}ane-i divan ve munta:pr-ı il;ısan olavüz. Şa'ir ehl-i 'ilm olmaz mu~addi­mesi galiba sa'adetli Paşa'nun sem38-i şerifine39 'ulema ıa'ifesinüfi 'arnllerinden belki üromilerinden (el-mer'u 'aduvvun lima cahile) to

J:tükmince vaşıl olmuş.ı gibi; yotısa .J:ıiişa ki baviişş-ı 'ulema bu­şüşa bülega vü füşel)a bu matruıe kelam-ı lagv-ı bi-ma'na söyleyeler ki şi'r ile 'adem-i 'ilmün~2 meyanında müliizemet yogiken ve şi'r

bi-.J:ıasbi'l-luga 'ilm iken, Zıddına ki 'adem-i 'ilmdür3 , nice 'illet olur? Ve al)aduhuma aijarı nice müstelzim olur? Bu ma'ni ehl-i 'ilm olan­lara ma'lümdur, cenabufiuza dabı ma'lüm olsun ki ifade-i 'ilmde« 'ulemanufi küstaolığı şer'en45 ma'~rdur. Silk-i cevahir-tan.ıim Kur' an-ı ·a~imde46 (ille'le~ine amenü) 74 istişnasıyla müste~na olan bava­tim-i ma'arife dürer-i nigin-i şu'ara-yı mü'minin, rıZvanallahu te' ala 'aleyhim ecma'in I:ıalcJ.<ında ve anlara müii:ıa;ı.c olan fır~a48-i ehl-i I:I~ şanında kelam-ı na-seza söylenmez. (}$:ale resülu'llahu 'aleyhi ve sellem : İnne rühe'l-Kudsi la-yezalu yu'eyyiduke~' ma nafahte · ani'liahi ve resülihi) ;o. }:Iadiş-i mezbür aşl)abdan I:Iassan b. Şabit'üfi

32 eVe ba§ bembeyaz alev aldı { = Saçıarım ağardı.)»; bkz. Sure 19 (Mer­yem), Ayet 4.

33 Metinde «itısan içün» ııckllnde yazılmış; ancak anlam gereği «il,)sanı

içün» olmalı. 34 Bkz. yukarıda s. 4. 35 cRoz» kelimesi Tarlan nüshasında yok. 36 »Kafiren» kelimesi Tarlan nüshasında yok. 37 BkZ. yukarıda s. 4. 38 Metinde «şem'» yazılmış; ancak anlam gereği csam'» olmalı.

39 Tarlan nüshasında cşcrTflerlne».

40 Bkz. yukarıda s. 4. 41 Tarlan nüshasında «olmalı».

42 Tarlan nüshasında «'ilmüil ma'nası meyanmda». 43 Tarlan nüshasında «'ilmdür dlmek». 44 Tarlan nüshasında «'ilmden». 45 Tarlan nüshasında «şer'en» kelimesi yok. 46 Tarlan nUshasında «Silk-i cevAhir-1 naım-ı Kur'an'da». 47 Bkz. yukarıda s. 7. 48 Tarlan nüshasında «farp. 49 Tarlan nüshasında cyu'eyyidu». 50 Bkz. yukarıda s. 8.

Os·manh Ar§. F. 15

226

Res'ül-i ekrem şalla'llabu 'aleyhi ve seiıem vaşfında51 va1;cı' olan eş'arını tergib içündür. Pes şal)abe ve tabi'In rızvanallahu te'ala 'aleyhim ecma'In ve 'ulema-i mütel:caddimhı ve fuzala-yı müte'ab­birin süyüf-ı elsinelerin (inne mine'ş-şi'ri le-l)ikmeten) 52 cevahiri ile muraşşa' ve kelam-ı cevahir-inti~amların (ve inne mine'I-beyani le-sil)ren) 53 şanayi'i ile muşanna'ide gelmişlerdür54• Lakin şi'r zerna­nede lisan-ı ab.issaya düşmegin eşraf-ı 'ulema damen-i 'işmetlerin gubar-ı şi'rden müberra tutarlar, (beyt) :

Şi'r der nefs-i biyşten bed nist Nale-i men zi bisset-i şürekast55

(Neşr) : İmam -Şaganl rahimehu'llah Meşiirıl:c'da Şerid b. Suveyd ŞaJ.<.afi'den rivayet iderss, ra±ıya'llahu te'ala anhu57 : Birgün ol bur­şid-i sema-yı feşa})at ü beya.nss ve tüti-i şekeristan «er-ral;ımanu 'al­leme'l-Kur'an» 59 Resül-i J:Iazret-i Subl;ı.an ma].<.am-ı beşeriyyete te­nezzül idüp tazy1b-i 15ulüb-i aşl;ı.ab içün Şerid'e bita buyururlar~l) ki (Hel ma'ake min şi'İi ümeyyeti'bni Ebi'ş-Şalti şey'un fe-J.<ale fe­enşedtuhu beyten fe-UJ.e hihi şumme enşedtuhu beyten fe-).cale hihi p,atta enşetdu mi'eten beytin61

). El-l)adh : Hihi laf~ı kesr-i ha'eyn ile kelime-i istizadedür; ya'ni ziyade ı:aleb62 itmek içündür. Pes ümeyye efşal;ı.-ı füşe);ıa-i 'Arab olmağın I:Iazret-i Peygamber anun şi'ri ıstima'ın taleb idüp her beyt olpnd~ça şekkerG8 gibi mükerrer

51 Tarlan nüshasında c:Resül-i ekrem şalla'l!Mıu 'aleyhi ve sellem va.şfında» yerine «Resülallah l;ıa~l;<.ında.».

52 Bkz. yukanda s. 9. 53 Bkz. yukanda s. 9. 54 Tarlan nUshasında «idüp gelmişlerdtir» .

55 Şiirin kendisi kötü değildir/Benim §ikayetim dostların clmriliğin-

den dir. 56 Tarlan nUshasında «iderler». l'i7 c:Rilil AlHihu te•aıa anhu» Tarlan nUshasında yok. 58 Tarlan nUshasında «burşid-i sema-yı belagat ti feş1il;ıab.

59 c:Rahman öğretti Kur'an'ı», Sure 55 (Rahman), Ayet 1-2. 60 Tarlan nUshasında «blliib idUp buyururlar». 61 «Ümeyye b. Ebi's-Salt'ın şiirinden birşey biliyor musun; dedi, bir beyit

okudum; dedi, devam et; sonra bir beyit (daha) okudum; dedl, devam et; böy­lece yüz beyite kadar okudum.»; Tarlan nUshasında metin «fe-~ale hihi hThi lafı~» şe.kl!nde devam etmektedir. Krş. yukarıda s. 9.

62 Tarlan nUshasında «talebi». 63 Tarlan nUshasında «sUkker».

227

olmasın emr itdi; I:ıatta Şerid'e yüz beyt okıdup her beytü.ii J.<afiye­sinde behceta• ve redifinde sürür6• i~ar J.<ıldı6ô pes inşaf olmsun eger mut].a].<a.u• şi'r heva· olaydı ol68 bapö-i minber-i «vema yenta].<u 'ani'l­hevaıı00, enis-i meclis'0-i «l.<abe ].<avseyn ev ednaııa, bülbül-i nagiiie­sera-yı «İn hue illa vat;yun yüJ:ıiiıı ' 2 istima'-ı neva-yı şi'rden böyle ih­tizaz ve inbisa~ mı inşa'3 iderdi ... J:Iatta rivayet olunur ki bir def'a75

istima'-ı şi'rden ser ü l;cametıeri ])areket ve sema' idüp rida'-ı müba­reklerini saye-.şıfat )Jake şaldılar, üftadeler ol ridayı taksim idup al­dılar; her l)işşenüfi nice rüzgar bereketi mevrüşe oldı ~aldı. <<!).ale şahibu'l-Keşşaf; ve~avıu flhi : inne'ş-şi're babun mine'l-kelami feh­senuhu ke])üsni'l-kelami ve ].<abtiıuhu ke-].<abii:ıi'l-kelamiıı 76

• Mut].a].c, şi'rüfi nehyinde naşş yo].cdur; meger şu'ara-i ma'hüdanufi şi'rleri ola ve şi'r mübiiJ:ı oldugında şübhe yol;cdur; madam ki ].<albi ~ikru'llah­dan ve mül~-i a])kam-ı şer'iyyeden meşgül J.<ılmaya. Mu])aşşal-ı kelam şi'rilii'7 kemmiyyet-i medJ.ı ü ~emmi ve tiryak ü semmi beya­nında kümeyt-i l;caleme meydan-ı şaJ:ı}fe teng ve Pili-i natı:J.<a ].<afeş78-i tende lal ü dengdür; zira fevai'd-i cemesi ço].cdur. Şi'r bizane-i meka­rim ve zinet-i melal)im ve velayirndürn. Ekşeri ilham-ı RabbanT ve tel].c1n-i Süb.l)ani ve madam ki ful)şiyyatı müştemil olmaya ve eJ:ıiidiş-i nebeviyyeden bu dabı varid olmuşdur ki ('allimü evladekume'ş-şi're fe-innehu yeftil;cu'~-~ni ve yürişu'ş-şeca'ate) so ya'nl evladufiuza şi'r

64 Tarlan nüshasında «yüz behcet:ı>. 65 Tarlan nüshasında «bln sürür~. 66 Tarlan nüshasında «idüp». 67 Tarlan nUshasında «rriutlak;a» kelimesi yok. 68 Tarlan nüshasında «o». 69 Bltz. yukanda s. 9. 70 Tarlan nüshasında «meclis» kelimesi yok. 71 Miraçta Hz. Muhammed'in Allah'a «iki yay (kaş) arası kadar, hatta

daha bile çok> yaklaştığını anlatan ünlü söz. 72 Bkz. yukanda s. g, 73 Tarlan nüshasında «inşa'» ltelimesi yok. 74 Tarlan nüshasında c:iderdi» kelimesinden sonra c:ve inşa' ider mi idi»

kelimeleri bulunmaktadır. 75 c:Def'a> kelimesi Tarlan nüshasında yok. 76 Keşşii.f'ın yazarı dedi : Bu konuda şöyle bi.r söz vardır : «Şüphesiz,

şiir sözün bir bölümüdür. Onun güzeli sözün güzeli gibidir ve çirkin sözün çir­Jdn1 gibidir.:., Bkz. yu.kanda s. 10.

77 Tarlan nüshasında c:şi'rüii» yerine «şu'arii.».

78 4a.feii:t kelimesi Tarlan nüshasında yoktur. 79 Bu cümle Tarlan nüshasında yoktur. 80 Bkz. yukanda s. 10.

228

ögredün8 1 ki ~ihni küşade ider ve şeca'at Ifade ;JplurS2 ve bi'l-cümle şi'r mecami'-i J;ıikem ü 'irfan ve şevahid-i müŞkilat-ı Kur'andur. (Şi'r) :

4a et-tenzilu üşkile minbu J:ıarfun Fe-şiihidu ~alike'ş-şi'ru'l-m~1u83

(Neşr) ve na~m içün ]:caydü'l-evabid84 dimişlerdür; zira na~m mü­tegayyir olmaz85 ne~r olur ve tıba'-ı merdüm neşrden n~ma artuJ:­ma'ildürB6, meger selim olmaya. Görülmez mi ki Farisi'de Meşnevi-i Mevlana ve Türki'de MuJ:ıammediyye ve Divan87-i ·Aş~ Paşa ve sa'ir eş'ar-ı ekabir-i 'ulema nüfüs-i bavaşş u 'av.amda tergı'b ve ter­hibe müte'allUc a.Qkamda te'şir-i belig itmişdür. Şi'r-i d~ufi me­tıasini fevlc,a'l-J:ıad88 ve sevad-ı vaşfı da'ire-i taQrir ü ta'rifden evsa'u eb'addur; meger na~arda şi'r şi'rden mütefavit olmaya; zira na~-ı mütenasibü'l-elf~ neşr gibi89 degüldür90• Münasib gayr-ı

münasibden evladur; J:ıuşü.şa tenasüb-i şavt dabı mu~am ola, boş­ellianlardan südü idicek91 mü'eşşir-i süd:üf92 oldıgm J:ıayv.an dabı

idr.ak ider. Bu cümleden garaz-ı 'ilmi budur ki şi'rüii ka'ili maı:ıza şi'r söylemek ile •a:ıpen ve şer'an melamet olunmaga9 3 müsteı:ıat

olinaz; belki hüneri ı:ıasebi ile tev~Ir ü ri'ayet olınma~ gerek94 ves­selam&o.

81 Tarlan nUshasında «ögredUii» yerine cta'Um !dilli». 82 Tarlan nUshasında «tuıun yerine «iden . 83 «Kur'A.n'm blr harfini blle anlamak zor oldu~undan, §U söylenen §Ur­

ler (Kur'A.n'ı açıklamada) §A.hit olurlar.» ; beytin kime ait oldu~nu bulama­dık.

84 Tarlan nUshasında cel-evabld» yerine «el-eva'ld» bulunmaktadır. 85 Tarlan nUshasında cmUtegayylr olmaz» yerine «müteğayylr ve mubtel

olmaz». 86 Tarlan nUshasında «ma'ildtir yerine «ma'll olur». 87 Tarlan nUshasında «divan» kelimesi yoktur. 88 Tarlan nUshasında «fevka'l-haddür». 89 Tarlan nUshasında cgibb kelimesi yoktur. 90 Tarlan nUsbasında bu cümle §U §ekildedür : «Zira na?m mUtenaslb el-

f§ıdur, ne~r deglldün. 91 Tarlan nUshasında. cidicek olursa». 92 Tarlan nUshasında «südür» kelimesi yoktur. 93 Tarlan nUshasında. ernelarnet ve ta.l:ı~r olunmaga» §ekllndedir. 94 Tarlan nUshasında cgerekdün. 95 «Ves-selam» kelimesi Tarlan nUshasında yoktur.