42
1 ÖNCELİKLİ BİLGİ NE DEMEKTİR? NASIL SEÇİLMELİDİR? (ÇOCUKLARINA OSMANLICA OKUTMAYI VE YOĞUN DİN DERSİ ALDIRMAYI DÜŞÜNENLERE) Prof. Dr. Ali Demirsoy 1 Eğitimimizde bir türlü bitmeyen tartışma Eğitildiğim 20, çocukları eğittiğim 45 yıl boyunca, eğitimin her kademesinde Türkiye’nin gündeminde eğitimle ilgili tartışma hiç eksik olmadı. Herkes ve her yönetim kendine göre bir yöntem ve yol haritası çiziyordu. Bu nedenle eğitimimiz yaz-boz tahtasına döndü. Gerçekte “bir insanın yetişmesinde, kazandırılması gereken asgari bilginin miktarı ve çeşidi ne olmalıdır sorusuna yanıt bulmak gerçekten zor mudur?” sorusuna verilecek yanıt: Eğer dogmaya ve dar bir dünya görüşüne saplanmışsanız zor; evrensel düşünüyorsanız kolay. Bilime ve ilime konu olan her alanın bilinmesi ve öğrenilmesi saygıdeğerdir ve gereklidir. Fakat insan ömrü sınırlıdır ve özellikle eğitim süreci içerisinde kişiye ve dolayısıyla topluma en yararlı bilginin öğretilmesi için, önceliklerin doğru saptanması eğitim stratejisinin başarısını belirler. Bu bilgiler, her ne 1 Bu yazı, yazarın Son İmparatora Öğütler (Bilim Toplumu) adlı kitaptaki bilgilerin geliştirilmesi ile hazırlanmıştır.

Öncelikli bilgi ne demektir osmanlıcayı dayatanlara

Embed Size (px)

DESCRIPTION

Değerli Kardeşlerim Türk eğitiminin en önemli çıkmazı ve sıkıntısı, eğitmekle yükümlü olduğu insanlara vereceği öncelikli bilginin seçimidir. Ne yazık ki kısa vadeli çıkarlarımız için gençlerimizi evrensel insan olarak yetiştirmekten uzaklaştırıyoruz. Özellikle son yıllarda yapılan düzenlemeler kuşkuları daha da artırmıştır. Bunun acısını hem gençlerimiz hem de ülkemiz çekiyor; gelecekte daha da çok çekecektir. Bu yazıda uygarlaşmak ve küreselleşmek isteyen Türkiye’nin eğitim sorunu masaya yatırılmıştır. İlginize… Saygılarımla 15.12.2014

Citation preview

Page 1: Öncelikli bilgi ne demektir osmanlıcayı dayatanlara

1

ÖNCELİKLİ BİLGİ NE DEMEKTİR? NASIL SEÇİLMELİDİR?

(ÇOCUKLARINA OSMANLICA OKUTMAYI VE YOĞUN DİN DERSİ ALDIRMAYI DÜŞÜNENLERE)

Prof. Dr. Ali Demirsoy1

Eğitimimizde bir türlü bitmeyen tartışma

Eğitildiğim 20, çocukları eğittiğim 45 yıl boyunca, eğitimin her

kademesinde Türkiye’nin gündeminde eğitimle ilgili tartışma hiç eksik

olmadı. Herkes ve her yönetim kendine göre bir yöntem ve yol haritası

çiziyordu. Bu nedenle eğitimimiz yaz-boz tahtasına döndü. Gerçekte “bir

insanın yetişmesinde, kazandırılması gereken asgari bilginin miktarı ve

çeşidi ne olmalıdır sorusuna yanıt bulmak gerçekten zor mudur?”

sorusuna verilecek yanıt: Eğer dogmaya ve dar bir dünya görüşüne

saplanmışsanız zor; evrensel düşünüyorsanız kolay.

Bilime ve ilime konu olan her alanın bilinmesi ve öğrenilmesi

saygıdeğerdir ve gereklidir. Fakat insan ömrü sınırlıdır ve özellikle eğitim

süreci içerisinde kişiye ve dolayısıyla topluma en yararlı bilginin

öğretilmesi için, önceliklerin doğru saptanması eğitim stratejisinin

başarısını belirler. Bu bilgiler, her ne kadar iç içe olsa da, öncelik sırasına

konduğunda, sırasıyla:

1)- Kişinin bireysel kimliğinin ve becerilerinin geliştirilmesine yönelik ve

bununla ilişkili olarak kendi sorunlarının doğru çözümüne yönelik, yani

kişiye, onun geleceğine, karşılaşacağı zorlukları gidermesine, sağlıklı bir

vücut ve düşünce yapısına sahip olmasını yönelik bilginin verilmesi; buna

bireysel sorun çözme yeteneğinin geliştirilmesi de denebilir. Buna, bireyin

kendini gerçekleştirmesi de bireysel olarak ayakta kalma gücü de

1 Bu yazı, yazarın Son İmparatora Öğütler (Bilim Toplumu) adlı kitaptaki bilgilerin geliştirilmesi ile hazırlanmıştır.

Page 2: Öncelikli bilgi ne demektir osmanlıcayı dayatanlara

2

diyebiliriz. İlk yardım, vücudun koruma, doğru beslenme, tehlikeyi

önceden algılama benzeri davranışların ve bilgilerin kazanılması örnek

olarak verilebilir.

2)- Evrensel sorunları çözmeye yönelik, evrenin her yerinde geçerli

olan temel kurallara ve temel bilgilere yönelik bilgi verilmesi; buna

toplumsal ya da ortak sorun çözme yeteneğinin geliştirilmesine ilişkin

bilgi verilmesi de denebilir. Burada öngörülen bilgi, dünya her tarafındaki

insanların karşılaştığı sorunların çözümüne yönelik, herkesin şu ya da bu

şekilde karşılaşmaktan kaçınamayacağı ortak bilgi ve sorunları giderecek

bilgidir.

3)- Bulunduğu toplumu diğer toplumlardan ayıran, yani toplumlara

davranış, düşünce, inanç ve amaç bakımından farklılık kazandıran,

toplum (ortak) kimliğinin kazanılmasına yönelik bilgilerin verilmesi.

Buna, ait olduğu toplumda egemen olan dinini, edebiyatın, folklorun,

tarihin, gelenek ve göreneklerin ve benzer bilgi ve davranış biçimlerinin

öğretilmesi girer.

Gençliğini düşünen ve onlara en kısa ve en az zamanda en yararlı

bilgiyi öncelikle nasıl vereceğini düşünen, analiz ve kavrama yeteneği

olan toplum ve kurumların eğitime yönelik başarısını oluşturur.

Tanımı doğru yapmalıyız; bir devletin sorumluluğunun sınırlarını çizmeliyiz

Bireysel kişiliğin kazanılması, doğumdan başlar; ailenin, çevrenin ve

eğitici topluluğun etkinlikleriyle şekillenir. Önemlidir; fakat şimdilik

konumuzun dışındadır. Toplumsal kimliğin kazanılması ise biraz önce

değindiğimiz gibi, her topluma özgü, gelenek görenek, dini, sosyal ve

folklorik değerlerin öğretilmesidir. Bu bilgilerin örgün eğitimde ağırlıklı

Page 3: Öncelikli bilgi ne demektir osmanlıcayı dayatanlara

3

olarak verilip verilmemesinin; eğer verilecekse hangi ölçülerde verilmesi

gerektiğinin; tek tip bir eğitimin yararlı olup olmadığının tartışılması yararlı

olacaktır.

En önemlisi, acaba, devletin temel eğitim görevleri arasında bu üç

kategoride toplanmış olanların yeri ve ağırlığı ne olmalıdır? Eğitim

sürecini bitirmiş bir kişi dünyanın neresine giderse gitsin, gittiği toplumda

gerek duyacağı bilgileri öncelikle edinmiş olmalıdır. Böyle bir eğitimin

içeriği bulunduğu toplumda ayrıcasız herkesin gerek duyduğu bilgiler ile

dünyanın herhangi bir toplumunda herkesin ayrıcalıksız gerek duyduğu

bilgiler olmalıdır. Bu bilgiler devletin desteği altında verilmelidir. Devletin

sorumluluğu bu sınırlar içinde olmalıdır.

Ancak bir bireyin bulunduğu toplumdaki her bireyin gerek duymadığı,

başka bir toplum içinde yaşamaya kalkıştığında da kullanmaya gerek

duymadığı bilgileri, biz buna ilmi öğreti diyelim (din öğretisi başta olmak

üzere örneğin azınlık geleneklerine yönelik eğitimin), mali giderleri aileleri

tarafından karşılanmak kaydıyla verilmesi doğru olacaktır. Böylece birinin

nasıl bir kimlikle yola devam edeceğine başka biri ya da devlet karar

vermemiş olur. Aksi takdirde eğitim süreci içerisinde devletin, daha

doğrusu egemen olan siyasi partinin dayatması ile tek tip kimlik

kazandırılır. Böylece farklı kimlik kazanmak isteyen karşılığını öder.

Evrensel bilginin kazandırılması ise devletin görevi olarak kalır.

Devletin görevi, bireyin kimliğini ve becerilerini geliştirme, kendini ve

evrenin yapısını anlamaya yönelik bilgileri öğretme, kendini ifade

edebilme yeteneğini geliştirme ve dünyanın neresinde olursa olsun,

hangi toplumla birlikte yaşarsa yaşasın, karşılaşacağı sorunları çözmeye

yönelik becerileri kazandırmak olmalıdır.

Page 4: Öncelikli bilgi ne demektir osmanlıcayı dayatanlara

4

Öncelikli ve gerekli bilgi nedir?

Öncelikli ve gerekli bilgi, her yerde, aynı koşullarda, tekrarlandığında

aynı sonucu veren, toplumsal kimliğine bakılmaksızın herkesin

gereksinmesi olan ve en önemlisi, duruma göre ve yeni bilgilere göre

geliştirilebilecek bilgiye verilen addır. Öncelikli bilgi, kullanılan bilginin ve

becerinin hem temel taşını oluşturması hem de o bilgi ve becerilerin

geliştirilmesini sağlayabilmesi olduğuna göre bu bilginin eğitim süreci

içerisinde kazandırılması devletin aslı görevi olmalıdır.

Aslında çocuğunuza verilecek öncelikli ve gerekli bilginin ne olduğunu

şöyle bir sınama ile öğrenebiliriz. Diyelim ki birileri çocuğunuzun yakın bir

gelecekte farklı ve niteliği şu anda bilinmeyen bir ortamda yaşamını

sürdürmesi zorunda kalabileceğini söyledi; ona göre çocuğunuzu

hazırlayın diye öneride bulundu. Bu ortam bir çöl de olabilir, bir ada da

olabilir, vahşi bir orman da olabilir, sanatın ya da sosyal işlevlerin yoğun

olduğu bir ortam da olabilir, teknik bilginin geçerli olabileceği bir ortam da

olabilir. Bu durumda bu çocuğunuza öncelikle dini bilgiler, Osmanlıca,

hatta tarih ve geçmişinizde sık sık anlatılan öyküleri mi öncelikle

verirsiniz, yoksa yeni ortamda kendini kurtaracak bilgileri ve becerileri mi

verirsiniz? Birinci paketteki bilgiler şu anda bulunduğunuz toplumun

dışında size hiçbir yarar sağlamayacaktır. Bu nedenle tutucu toplumlar,

eğitimi kendi siyasi çıkarlarının manivelası olarak görenler, yandaş

yetiştirme peşinde olanlar (ve son zamanlarda görsel basında

Osmanlıcayı bildikleri için kendini aydın gibi gösterenlerin dünyasında)

evrensel kimlikli, yaratıcı, kendi sorunlarını çözebilecek, başka

toplumlara da yön verebilecek insanlar yetiştiremedi. Binlerce şarkı, türkü

ve tüm oyun havalarını öğretseniz bile son zamanlarda yoğun tartışılan

orta eğitimde verilen dini eğitimi ve yine eğitim dünyamıza yaygın olarak

Page 5: Öncelikli bilgi ne demektir osmanlıcayı dayatanlara

5

sokulmaya çalışılan Osmanlıcayı iyice öğretseniz bile bu şarkı ve

türküleri söyleyen bir toplumun dışında kişi hiçbir şey yapamayacaktır.

Osmanlıcayı da kimseyle konuşamayacaktır. Ancak nota öğretirseniz,

nereye giderse gitsin müzik gündeme geldiğinde bir başkasına eşlik

edebilecektir. Buradaki evrensel bilgi şarkıların güftesi ve bestesi değil,

notanın kendisidir. Fizik, kimya, biyolojinin yasa ve ilkelerini, dili ve tarih

ya da diğer sosyal bilimlerin öykülerini değil de ilkelerini öğretirseniz o

kişi her ortamda ayakları üzerinde durabilecektir. Bu nedenle Osmanlıca

denen toplama dilin kelimelerini değil de, bir dilin nasıl öğretebileceğinin

yöntemini verirseniz, ona beceri kazandırırsınız. Kaç okulumuzda görsel

ve sesli dil öğreten dil laboratuvarımız var? Önce onu düşünün…

Buna mesleği lafazanlık olanlar tarafından şöyle bir karşılık verilebilir:

Efendim hem bizim dediklerimizi öğrensin hem de bunları. Bu şu

demektir: Siz zamanın ne demek olduğunu bilmiyorsunuz ya da zamanı

doğru değerlendiremiyorsunuz. Çünkü birim zamanda birim bilgi edinilir.

Bir adım önde koşan da ödülü alır; üstünlüğü sağlar. Eğer siz gençlerinizi

dünyanın her yerinde geçerli olmayan bilgileri öncelikle vermeye

yönelmişseniz, onların ayağına pranga bağlamışsınız demektir. Korkarım

ki 4+4+4 eğitim sistemi, daha sonra gündemi değiştirme için olsa bile

Osmanlıcanın eğitim sistemine monte edilme çabalarına bakılırsa, bu,

gençliğin zamanından çalma gündemde demektir.

Hindistan İngiliz sömürgesi iken, çok önemlidir diye İngilizler, Hindistan

eğitimine, logaritma kitabındaki rakamları ezberleme çok yararlıdır

diyerek eğitim programını düzenlemişlerdir. Osmanlıca denen toplama

dilde, Türkçe kelimelerin oranı sadece %10 olduğu söylenmektedir.

Gerisi büyük ölçüde belli ki Arapça ve Farsçadır. Bugünkü konuşulan

Türkçeyi Arap harfleriyle (Osmanlının kullandığı) yazabiliriz; Latince

yazdığımız gibi. Cümle yapısı bakımından da bugünkü Türkçe’ ye benzer

Page 6: Öncelikli bilgi ne demektir osmanlıcayı dayatanlara

6

olabilir. Bu, Osmanlıcanın Türkçe olduğu anlamı taşımaz. Çünkü

Osmanlının konuştuğu ve yazdığı kelimelerin %90’nı Türkçe değildi.

Kaldı ki Osmanlıcada sesli harflerin önemli bir kısmını verecek alfabe

yoktu. Dolayısıyla, Türkçeyi Osmanlıca alfabe ile öğrenme birçok

kelimenin ezberlenmesiyle mümkün olabiliyor. Çince de bu şekilde

ezbere dayanıyormuş. Zorlukları var mı? Öğrenebildiğimiz kadarıyla

çok…

Batı dünyası zamanını en verimli kullanan bir sistemi geliştirdiği için en

kısa zamanda en kusursuz biçimde öğrenilecek alfabelerden biri olan

Latinceyi dillerinin yazım biçimi olarak aldılar. Bu hem zamandan

tasarrufu sağlıyor hem de evrensel simgelerle okumanız kolaylaşıyor.

Okuma özürlü olan ve yeni yeni ki okuma yazma bilenlerin oranı

yükselmiş olan bir ülkede, bir zamanların %3-5 oranında halkını eğitmiş

bir imparatorluğun devşirilmiş yazım tarzını dayatmanın akılla

açıklanabilir bir tarafı bulunmamaktadır. Birçok bilimsel ve edebi eserin

yazılmış olduğu Latince bile batı dünyasının düzenli okutulan

derslerinden değildir. Kaldı ki Osmanlıca, tapu kayıtları, bazı tarihi

kayıtlar, çoğu yaltaklanmaya dönük edebi denen yazılar haricinde

bilimimize, ilmimize, becerimize, yaratıcılığımıza yönelik yayınlanmış

doğru dürüst eser yok gibidir. Olanların çok daha iyisini zamanın başka

dillerde bulabilirsiniz. Açıkça bugünkü Türk insanının bilgisini, becerisini

ve yeteneğini geliştirmesi için Osmanlıdan bir şey almaya gereksinmesi

yoktur. Sadece yaşanmış bir devrin çoğu bilim dışılıklarla yoğrulmuş

öyküleri ve askeri gücünün tarihe yön veren siyasi etkileri; en önemlisi de

tapu ve şeri mahkeme sicil defterlerinin içindeki ticari ve hukuksal

bilgilerin öğrenilmesidir. Zaten bunu şu anda üniversitelerin ilgili

bölümlerinde yapılan yüksek lisans ve doktora çalışmalarından anlıyoruz.

Yapılan tezler genellikle siyasi etki ve sicil kayıtları ile ilgilidir. Osmanlıda

Page 7: Öncelikli bilgi ne demektir osmanlıcayı dayatanlara

7

astronomi, fizik, kimya, biyoloji hatta mühendislik ya da benzeri

konularda dünya bilimine etkileyecek bir akademik çalışma

yapılmamıştır. Çünkü kural olarak yoktu; bu nedenle çalışılmaya değer

bulunamıyor. Osmanlıda yakın zamana kadar okullarındaki hocalar bile

bir üçgenin iç açılarının toplamını bilmiyordu; mühendislik okulları için

toplama ve çıkarma yeterli; çarpma ve bölmeye gerek yoktur fetvası

verilmişti, otopsi yasaktı; gözlem evi topa tutulmuştu; matbaayı

mürekkebinin içinde domuz yağı var diye 300 yıl matbaa kullanmaktan

kaçınılmıştı. Böyle bir devrin nesini bu günkü kuşağa öğretmeye

kalkışıyorsunuz? Olsa olsa, başka dillerden devşirilmiş bizim konuşma

ses ahengine uymayan kelimeler olmalı…

Sonuç, bilimsel bir dil olmamış, Öztürk’çe kelimeler bakımından fakir,

yazılması ve okunması bugünkü dilimiz açısından en kötü seçeneklerden

biri olan Arap alfabesini kullanmaya kalkışmak ve bunun için birilerinin

elini sallayarak isteseniz de istemeseniz de biz bunu size öğreteceğiz

demesi bırakın kişilerin kendi yolun seçme özgürlüğüne saygıyı, bu

ülkenin gençlerinin kaderi ile oynamaktan başka bir şey değildir.

Burada şu hususu üzerine basarak vurgulamamızda yarar vardır.

Osmanlı toprakları (yönetimi olmasa bile) ve bu toprakların insanı bizim

geçmiş atamızdır. Çok sayıda ülkeyi ilgilendiren belgeyi bırakmış

olmaları da doğaldır. Bu belgelerin günümüz Türkçesine çevirisi de

kaçınılmaz görevimizdir. Bunun için yetenekli çok sayıda öğrenciye burs

ve destek sağlanarak yarım yırtık değil, çok farklı şekillerde yazılabilen

belgeleri doğru bir şekilde çeviren bir bilimsel ve uzmanlaşmış kadro

oluşturmak zorundayız. Bunun için devletin özel desteğiyle yüksek lisans

ve doktora eğitimleri yapılabileceği gibi, devlet desteğiyle kurslar da

açılabilir ve buradan çıkan insanlara iş olanakları sağlanabilir. Türkçe ve

tarih bölümlerinde verilmekte olan Osmanlıca dersleri güçlendirilebilir;

Page 8: Öncelikli bilgi ne demektir osmanlıcayı dayatanlara

8

hatta tamamen bu adla yeni bölümler açılabilir. Sanat tarihi, imam hatip

okulları ve ilahiyat fakültelerinde hatta düz liselerde seçmeli ders olarak

da açılabilir. Bunu aklı başında herkes uygun görecektir.

O zaman verilmesi gereken öncelikli bilgi ne olmalıdır?

Anahtar yorumumuz şu olmalıdır: Günümüz dünyasında ve gelecekte, yaratıcı ve üretici bilgiyi önce yakalayan elmayı yer, geri kalan da çöpünü… Bunun anahtarı da eğitiminde saniyesini bile doğru değerlendiren ve gençlerine doğru bilgiyi yükleyen toplumlar olur. Dogmayı ve devri geçmiş bilgiyi öncelikli görenler ise bu yarışın nal toplayanları olur.

Bizim burada esas değinmek istediğimiz konu, bir insanın bireysel ve

toplumsal kimliğini geliştirebilmesi ve ileride karşılaşacağı sorunları

çözebilmesi için eğitim dediğimiz süreçte "evrensel bilgi olarak" nelerin

öncelikle öğretilmesi gerektiğidir? Bu öncelikli bilgilerin neler olduğu

verildikten sonra, bireysel kimlikten ve toplumsal kimlikten anlaşılması

gereken şeyleri ortaya koymak ve kimlikle ilgili yanlış uygulamaların

doğurabileceği sonuçlar konusunda bir yorum eklemek kaçınılmaz

olacaktır.

Hep geçerli olacak bilgiyle başlamalıyız

Bugünkü bilgilerimizin ışığı altında, birçok bulguyla da desteklenen

yaygın görüşe göre, bugünkü evrenin yapılanması, bundan yaklaşık 13,7

milyar önce, farklı madde parçacıklarının egemen olduğu ve farklı fizik

yasalarının geçerli olduğu, bugünkü kimya ilkelerinin henüz oluşmadığı

bir evrenden, başlıca proton, nötron ve elektrondan oluşan atomik

yapının egemen olduğu ve Newton doğal yasalarının (hız, zaman, kütle

Page 9: Öncelikli bilgi ne demektir osmanlıcayı dayatanlara

9

ve enerji) geçerli olduğu evrene dönüşmesi ile olmuştur. Böylece bir cm3,

dünya koşullarında milyarlarca ton gelen ve sıcaklığı milyarlarca santigrat

derece olan bir ana kütle ortaya çıkmıştı. Dolayısıyla, büyük bir olasılıkla,

hiçbir canlının bir daha yaşayamayacağı böyle bir evren ötesinde fizik ve

kimya ilkelerinin oluşmadığı bir dönem olduğu ve canlı yapısını doğrudan

ilgilendirmediği için, bizim temel bilgi havuzumuzun içerisinde yer

almasına gerek yoktur. Bu evrede egemen olan oluşum ve yasaların

incelenmesi; ancak çok dar bir alanda uzmanlaşmış bilim adamlarının

yaklaşması gereken bir konudur. Bu ana kütlenin genişlemesini izleyen

ilk üç saniyede, ondan sonra oluşacak her canlının ya da cansızın temel

yapısını oluşturan fizik ve kimya yasaları oluşmuştur. O halde, evrenin

herhangi bir yerindeki bir yapıyı ya da olayı ya da bir kişinin tırnağının

ucuna kadar ortaya çıkan olay ve yapıları anlamak ve yorum yapabilmek

için bu yasaların öncelikle bilinmesi kaçınılmazdır. Bu yasaların neden

böyle olduğunu tartışmak da büyük bir anlam ifade etmeyebilir. Çünkü

var olan her şey, hatta düşünce sistemimiz, bu yasaların ürünü olarak

ortaya çıkmıştır. Tanımadığımız, bilmediğimiz ve bugün yorum dahi

getiremeyeceğimiz yasaların egemen olduğu bir yapılanma da olabilirdi;

o zaman da farklı oluşumlar ortaya çıkardı ve biz o günkü geçerli olan

yasalarla ortaya çıkmış olan yapılanmayla bugünkü durumumuzu yine

hiçbir zaman tam anlayamazdık; bugünkü yasaların egemen olduğu bir

evreni de kurgulayamazdık.

Bu durumda biz bu evrenin yasalarına tabi olduğumuz için öncelikle bu

evrenin yasalarını öğrenmekle yükümlüyüz. Irkı, inancı, yaşadığı yerin

coğrafik konumu, ait olduğu toplumun geçirmiş olduğu tarihsel süreci ne

olursa olsun her birey öncelikle bu doğal yasaları öğrenmelidir. Bunların

zamanla ve yönetimlerle değişir olmaları söz konusu değildir. Her zaman

herkesin bilmesi gereken bilgi ve kuralları içerir.

Page 10: Öncelikli bilgi ne demektir osmanlıcayı dayatanlara

10

Güçlü olan sayıca kalabalık kitleler değil, eğitimli kitlelerdir (Kung-Fu-Tse =

Konfüçyüs).

Bir örnek ile gıpta ettiğimiz bir ülkedeki gözlemlerimle bu görüşümü

pekiştirmeliyim. 1984 yılında bir bursla Hamburg’da olduğum sürede, orta

eğitim ile ilgili gözlemlerimi geliştirmek istedim. Enstitü Müdürü etkili bir

adam olduğu için gerekli bağlantıları kurdu. Birlikte Einstein Lisesine

gittik. Her biri küçük bir okul büyüklüğünde olan bir salondan çıkıp başka

bir salona giriyorduk. Her salonda temel bilimler ile ilgili farklı alet ve

cihazlar vardı. Elektronik devre laboratuvarı anımsadığım kadarıyla en

büyüktü. Müdür: Bu laboratuvarlarda çocukları geleceğin bilimsel

üretimine hazırlıyoruz. Görerek, deneyerek, yapıp bozarak bizzat

öğreniyorlar. O tarihlerde bizimkiler din dersini öğretime zorunlu olarak

nasıl sokarızın peşindeydiler. Bu lisede öğrencilerin bir saniye boş vakti

yoktur, öğrenirken eğlenmeyi, eğlenirken öğrenmeyi öğretiriz onlara

diyerek müdür sözünü bağlamıştı. Belli ki dogma bu liseye

sokulmamıştı…

Osmanlıca hiçbir zaman geçerli (evrensel) bir dil olmamıştı. Bu

nedenle resmi belgelerinin üzerinde her zaman Fransızca açıklama

bulunurdu. Bu alışkanlık ya da daha kötü bir tanımla kendini değersiz

görme cumhuriyette de sürmüş olmalı ki evlenme cüzdanımızda hala

Fransızca açıklamayı kullanıyoruz. Ben 2006 yılında evlenince, evlilik

cüzdanımın üzerinde ve içinde her bilginin Fransızca açıklamasını

görünce doğrusu kahrolmuştum.

Page 11: Öncelikli bilgi ne demektir osmanlıcayı dayatanlara

11

Bugün herkes çocuğuna İngilizce öğretmek istiyor. Niye? Çünkü yol

tarifinden tutun, ulaşımdaki anonslara, bilimsel toplantılara, aldığımız her

aletin ya da ilacın kullanım kılavuzuna kadar İngilizce açıklama yapılıyor

da ondan.

Matematik, fizik, kimya niye?

İlk üç saniyeden sonra, galaksilerin, yıldızların ve (eğer yaygınsa)

uydu sistemlerinin oluşumuyla ortaya çıkan bazı kural, ilke ve

genelleştirmelere tanık olmaktayız. Bu oluşumların her biri, bir canlının

Page 12: Öncelikli bilgi ne demektir osmanlıcayı dayatanlara

12

dolayısıyla bir insanın oluşumuna şu ya da bu şekilde katkıda

bulunmuştur. Dünyaya kadar geldiğimizde, evrendeki her oluşumun,

canlıların ortaya çıkmasında ve özellikle bu şekilde ortaya çıkmasında,

yani sonucu etkileyecek biçimde katkıları olduğunu görürüz. Örneğin,

güneşimiz, disk şeklinde bir galakside yer almasaydı ya da bu büyüklükte

olmasaydı, örneğin dünyamız güneşten bu kadar uzakta olmasaydı ya

da bir Ay'ımız olmasaydı, bugünkü yapıda bir canlının oluşması mümkün

olamazdı. O halde düşünen bir canlı olarak, evrenin çocukları

olduğumuza göre, atalarımızı ve onu oluşturan güç ve yasaları

tanımamız kadar doğal bir şey olamaz. Bu nedenle astronominin temel

ilkelerini öncelikli bilgi olarak öğrenmeliyiz (hâlbuki bizim eğitim

sisteminden çıkarıldı).

Canlılığın dünyada oluşması, zaman içerisinde çeşitlenmesi ve

gelişmesi için var olan yasa ve işleyişlerin bilinmesi de, şu andaki yapı ve

davranış biçimimizin anlaşılması ve gelecek için sağlıklı yorumların

yapılması için kaçınılmazdır. Bu dünyanın kucağında oluşup geliştiğimize

göre, bu dünyayı oluşturan fiziksel ve kimyasal ilke ve genelleştirmeleri

tanımak ve onların soyut kavramlarla anlaşılmasını sağlayacak

matematik bilimini öğrenmek zorundayız. Bu bilgilerin öğrenilmesi, bir

kişinin anasını ve babasını tanımayla eş anlama gelir. Bu öğreti, bu

öğretiyi alan kişilere evrenin herhangi bir noktasında gerekli olan bilgilerin

edinilmesini sağlar. Bu nedenle matematik, fizik ve kimya evrensel bilgi

olarak "düşünen ve bilen insanım" diyen, sağlıklı yorum yapmak

isteyen herkesin bilmek zorunda olduğu öncelikli bilgilerdir (ne yazık ki bu

dersler gittikçe azaltılan saatleriyle orta eğitimde ders saati bakımından

sıradan bir ders hüviyetine büründürülmüştür). Bu bilgiler olmadan diğer

bilgilerin üretimi hemen hemen olanaksızdır. Bu bilgileri verecek

düzenlemeleri yapmak da devletin kaçınılmaz görevidir.

Page 13: Öncelikli bilgi ne demektir osmanlıcayı dayatanlara

13

Biyoloji öğretisi niye öncelikli bilgi olmalıdır?

Bu fiziksel ve kimyasal yasaların denetimi altında, yalnız dünya

koşullarına bir uyum olarak ortaya çıktığı açıkça görülen, canlılık ve

bununla ilintili olarak insanın yapı ve işleyişini tanıma, belki birinci

dereceden öğrenilmesi gereken; fakat anlaşılabilmesi için daha temel

bilgilere (matematik, fizik, kimya ve jeolojiye) gerek gösteren canlı bilimi,

yani biyoloji, ikinci öncelikle öğretilmesi gereken bilgidir. Bu bilginin

alınması, bireyin kendini ve çevresini tanımasını, geçmişini bilmesini,

geleceğini tahmin etmesini sağlar.

Sosyal olaylarda birbirine taban tabana zıt görülen birçok

yapılaşmanın ya da akımın, dini öğretinin neden olduğu sorunların

haricindeki diğer birçok sorunun temelinde, biyoloji bilgisinin yoksunluğu

hemen göze çarpar. Çevre sorunlarından tutun gelir paylaşımına, göç

olgusundan tutun sağlık sorununa, yeteneksizler tarafından yönetilme

yakınmalarından tutun temel hak ve özgürlüklerin tanımına kadar hemen

tüm uyuşmazlıkların ve sorunların temelinde, bu kavramları topluma

yerleştirmeye ya da uygulamaya çalışanların biyoloji bilimindeki

yetersizliklerinden kaynaklanan yanlış yönlendirmelerin yattığı hemen

görülecektir. Biyolojideki en basit ilke ve bilgilerin kazanılmasıyla, bugüne

kadar kader ya da sosyal sürecin sonucu olarak oluştuğu varsayılan

olumsuzlukların ortadan kaldırılması zor olmayacaktır. İnsanlığın bugüne

kadar acılarla kıvranmasının kökünde neden biyoloji bilgisi eksikliğinin

yattığı düzgün bir eğitim sürecinde hemen anlaşılacaktır.

Neden biyoloji bilimi hep arkadan geliyor?

Page 14: Öncelikli bilgi ne demektir osmanlıcayı dayatanlara

14

Biyolojinin yaygın öğretimde insanlığın hizmetine olması gereken

şekilde girememesinin iki temel nedeni vardır: Birincisi biyolojik olayların

açıklanmasında daha önce kazanılması gereken bilgi olarak, matematik

ve özellikle fizik ve kimyadaki gelişmelerin belirli düzeye ulaşamaması,

dolayısıyla, kolaya kaçmaya yatkınlık ilkesinin doğrultusunda, bu

karmaşık sistemin açıklanmasının meta-bilimlere (özellikle dini öğretilere)

devredilmesi; ikincisi ise biyolojideki öğretinin, insanları en kısa ve kolay

yoldan düşünmeye yönlendirmesi, yaratıcılık gücünü ve sorgulama

yeteneğini artırması nedeniyle, o güne kadar inanç duygusu üzerinde

sömürü düzeni kurmuşların çıkarlarının tehlikeye düşme korkusudur.

Dolayısıyla çağdaşlığa adım atma, düşünen ve sorunları çözme yeteneği

artırılmış insan yetiştirme, biyoloji eğitiminin doğrusal bir fonksiyonu

olarak karşımıza çıkmaktadır. Birçok gelişmemiş ya da gelişmekte olan

ülkede (örneğin Hindistan, Pakistan vb) matematik ve fizik bilimlerinin

belirli bir gelişmişlik düzeyine ulaştığını görmemize karşın, tutucu idari

sistemlerin baskısı ile biyolojideki gelişmeler istenen düzeyde olmamıştır.

Türk Milli Eğitim Bakanlığı'nın özellikle 1980 darbesinden sonra fizik,

kimya ve biyoloji derslerini örgün eğitimde seçmeli yapmasını, bilinen

hiçbir bilimsel mantıkla açıklamak mümkün değildir. Kaldı ki biyolojiye

ayrılan süre, din derslerinin bile gerisinde tutuldu. Bu uygulamanın,

çağdışı yönelmelere zemin hazırlaması kaçınılmaz olacaktı (öyle de

oluyor). Bu uygulamanın Türk insanının sorun çözme yeteneğini büyük

ölçüde düşüreceği biliniyordu (son 30 yıl içerisinde hangi sorunumuzu

çözdüğümüzü bir düşünün!). Daha lüks yaşama çözülen sorun olarak

düşünülüyorsa; “tatlı tatlı yemenin acı acı s… olur” özdeyişinin ne anlama

geldiğini bir süre sonra ne yazık ki anlayacağız.

Page 15: Öncelikli bilgi ne demektir osmanlıcayı dayatanlara

15

Sonuç olarak bireye, kendini, çevresini, evrenin yapısını tanıtan,

evrenin ya da dünyanın herhangi bir noktasında karşılaştığı sorunları

çözmeye yardımcı olan, yeni durumlar karşısında çözüm üretmeyi

sağlayan, zaman içerisinde geliştirilebilen, yenilenebilen, üzerine ek

yapılabilen ve en önemlisi, inancı, dini, ırkı, dili, yapısı ne olursa olsun

diğer tüm insanlarla, düşünen varlıklarla ve hatta diğer canlılarla

iletişimde, uyuşmada ve anlaşmada ortak bir dil yapısı kazandıran her

öğretinin konusu "Öncelikli Bilgi" tanımı içine girer.

Bu öğretiden, yanlışlıkla, bugün sadece fen bilimleri denen bir bilgi

kümesi anlaşılmasın. Yazarın kendisi biyolog olduğu için, örnekler

özellikle fen bilimlerinden seçilmiştir.

Fen bilimlerinin dışındaki verilmesi gereken öncelikli bilgiler

Evrensel bilginin içine, doğanın temel yasaları içinde yer almamasına

karşın, örneğin, her türlü müziğin ortak bir dille anlaşılmasını sağlayan bir

nota bilgisi; ekonomideki bir arz-talep eğrisi ya da sosyal bilimlerin

tümünde veri toplama tekniği ve değerlendirme yöntemleri vs.de girer. Bu

bilgiler de her yerde ve her zaman aynı sonucu verecek şekilde

kullanılabilir, "yani evrensel bilgidir".

Evrensel bir yapı olarak tanımlanmamış olsa bile, bir insanın kendi

resmi ve ana dilinde, kendini en iyi ifade edebilecek, düşüncelerini en yalın şekilde yansıtabilecek, söyleneni ya da yazılanı anlayacak bir dil eğitimini edinmesi de devletin vermesi gereken öncelikli bilgi eğitimi içinde yer almalıdır. Hatta gittikçe küreselleşen dünyamızda

egemen olan diller başta olmak üzere her çeşit dil eğitiminin verilmesi de

kişinin ufkunu genişletmeye önemli katkılarda bulunacaktır.

Page 16: Öncelikli bilgi ne demektir osmanlıcayı dayatanlara

16

Şu an ülkemizde geçmişte ve şimdiki eğitim uygulamaları ne yazık ki

bu anlatılanlara zaman zaman şeklen uymuş gibi görünse de özü

itibariyle hiç bir zaman uymamıştır. Toplum fen bilimleri açısından

neredeyse özürlü denecek kadar bilgiden yoksundur. Her gün bir yenisini

aldığımız alet edevatın arkasında, altında Volt, amper, om, watt gibi

yazıların bulunduğu delikler bulunmaktadır. Önce kendinize sonra

çevrenize sorunuz bu yazılar ne anlama geliyor diye… Gıdalarımızı artık

neredeyse hazır kutu ve şişelerde ya da paketlerde alıyoruz. Üzerlerinde

birçok yazı var. Televizyonlarda duyduğumuz birkaçının haricinde hangisi

hakkında bilgi sahibiyiz? Sokaklarda genel kültür üzerine yapılan bazı

röportajlar, toplumumuzun bilgi düzeyi açısından ürkütücüdür.

Durum böyle iken, 1982 Anayasası ile eğitim sistemimize sokuşturulan

mecburi din eğitimi ve daha sonra büyük tepkilere karşın yasalaşan

4+4+4 eğitim modeline monte edilmiş “Kur’an-ı Kerim ve Peygamberin

Hayatı” adlı seçmeli-zorunlu iki ders ile eğitimdeki öncelikli bilgi

belirlenmiş gözükmektedir. Buna geldiğimiz son aşamada Osmanlıcayı

yaygın öğretme kararları da eşlik etmeye başlamıştır. Hatta kendini aydın

diye satan onu bunu azarlayan bazı medya sunucuları, benim hayalimde

Osmanlıca yarım asırdır hep vardı, öpe öpe bu dili size öğreteceğiz diye

hezeyanını dile getirmekten çekinmemiştir.

Algılama eşiği en düşük olan bir insana bile şu soruyu sorsak acaba

ne yanıt alırdık. Yarın sabah bu ülkenin insanlarının tümü ayrıcasız

Osmanlıcayı şakır şakır konuşsaydı, namaz başlarını, duaları hatta

Kuran’ı kusursuz şekilde ezbersiz öğrenmiş olsaydı; bu o kişiye ne

kazandıracaktı; örneğin Peru, Çin ya da Arjantin’de yaşamak zorunda

kalsaydı ona bir üstünlük sağlayacak mıydı ya da zorunlu olarak bir

yerlerde mahzur kalarak kendi yaşamını sürdürecek yaşamsal bilgileri

verecek miydi? Yanıtınız evet ise doğrusu bir doğa bilimci olarak bunların

Page 17: Öncelikli bilgi ne demektir osmanlıcayı dayatanlara

17

ne olduğunu öğrenmek isterdim. Eğer evet vermekte zorlanıyor iseniz,

çoluğunuzun çocuğunuzun, torununuzun, ailenizin, çevrenizin ve

toplumunuzun değerli zamanının “siyasi ya da çıkarcı bazı mülahazalar

ile” bu şekilde heba edilmesine nasıl göz yumarsınız?

Yanlış tanımlanan şeyin doğru sonucu olmuyor

Aslında çarpıklık ta 1970’li yıllardan geliyor. İmam Hatip liseleri imam

yetiştirmek üzere 1924 yılında açılan 29 okulla eğitim dünyamıza giriyor.

Daha sonra bu okulların başına epeyi iş geliyor; sayıları ikiye kadar

düştüğü oluyor. Din istismarcılığının pirim yaptığı 1970’li yıllarda sayı

gereksinimin çok üstüne çıkarılıyor. O güne kadar ülkenin imam

gereksinmesini karşılamak üzere kurulmuş okullar olarak tanınıyor. 22

Mayıs 1972’de yayımlanan bir yönetmelikle, İmam Hatip Okulları

ortaokuldan sonra 4 yıl eğitim veren bir meslek okulu haline getirildi.

1973 yılında, o güne kadar İmam Hatip Okulları olarak anılan okullara

İmam Hatip Liseleri (İHL) adı verildi.

Doğrularınızı bir defa yanlış üzerine kurarsanız, çorap söküğü gibi

yanlışlar birbirini izlemeye başlar. Meslek dendiğinde dünyanın her

yerinde, herkesin gereksinmesi olan bir işi ustaca yapan bir iş alanı

olarak anlaşılır. Torna tesviyeci, elektronikçi, ağaç işleri, motor ustası,

elektrikçi ve onlarca meslek grubu dünyanın neresine gidilirse gidilsin

okuduğu okuldaki bilgisini ticari anlamda da, diğer toplumlara yardım

anlamında da kullanabilir. Pek ala böyle bir okuldan mezun bir imam

Müslüman ülkelerin haricinde (o da çok kuşkulu; birçok Müslüman ülke

bunları kesinlikle resmi olarak kabul etmeyecektir) nerede çalışabilir, iş

bulabilir ki onları meslek lisesi yaptık. Çarpıklık burada başlıyor. Çünkü

İmam Hatipler bizim arka bahçemizdir diyen zihniyet, kendi kalıbına göre

insan yetiştirmenin yolunun bu liselerin güçlendirilmesinden geçtiğini açık

Page 18: Öncelikli bilgi ne demektir osmanlıcayı dayatanlara

18

açık beyan etmişlerdi. Sonuçta, 1997 muhtırası ile dini akımların önünü

kesebilmek için İmam Hatip Liselerini etkisiz hale getirelim derken,

meslek liselerini2 de aynı kategoriye sokarak sanayinin en çok

gereksinme duyduğu ara eleman yetiştirilen okulların da önünü kapattık.

Gözümüz aydın, yağmurdan kaçarken doluya tutulduk. Orta eğitimde

yeni düzenleme ile “güya seçmeli ders adı altında” verilecek derslerin

niteliği beyan edilince, 4+4+4 eğitim sisteminin ülkenin tümüne şamil

edilecek adı gizlenmiş imam hatip liseleri projesi olduğunu, ülkenin tümünün arka bahçeye çevrilmenin yolunun açıldığını çok yakında göreceğe benziyoruz… Cümlenin siyah yazılan son kısmı daha önce

yazılmış ve size gönderilmiş yazıya aittir. Bu benzeme, benzemeden çıktı

gerçek oldu. Bugün sınırlı sayıda tutulan liselere giremeyen öğrenciler

zorunlu olarak oturduğu yerden uzak da olsa İmam Hatip liselerine

gönderilmeye başlandı. Bu arada İmam Hatip liselerinin her gün sayılar

artırıldı, eski düz liselerin adı değiştirilerek İmam Hatip lisesi yapılmaya

başlandı.

Perşembenin gelişi çarşambadan belli olurmuş…

2012 Nisan 5 gününü 6 Nisana bağlayan saatlerde sunucu Mehmet

Ali Birand’ın Milli Eğitim Bakanı Ömer Dinçer ile bir televizyondaki

söyleşisinde yapılan açıklamalar birçok yönüyle ürkütücüydü denebilir.

Bakanın 4+4+4 eğitim sistemini ile ilgili açıklamaları, aslında arka

plandaki niyetleri beklenenden daha açık bir şekilde ortaya koydu. Bu

söyleşide zihinlerde kalan önemli noktaları bilmekte geleceğimiz

açısından yarar var (konuşmanın akışı bu yazıda bire bir

yansıtılamamıştır; bazı yerlerinin mealen verilmesi zorunlu olmuştur).

2 Milli Eğitim Bakanlığımız aslında Mesleki-Teknik Eğitimi özendirmekten hep uzak durmuştur (www.ulugbay.com/blog_hikmet/?p=266).

Page 19: Öncelikli bilgi ne demektir osmanlıcayı dayatanlara

19

1. Bakan Ömer Dinçer’e göre ilk dört yıldan sonra öğrenciye seçme

şansı verilecekmiş (demokratik eğitimin gereğiymiş). Böylece

öğrencilerin geleceğine yön verecek en önemli bir kararı alacak

olgunluğa ulaştığı varsayılıyor. Hâlbuki yasalar bile –ne yaptığının

bilincine tam ulaşamadığını düşünerek- 18 yaşına kadar bir kişinin

işlediği suçları hemen hemen cezalandırmıyor ya da cezada indirim

uyguluyor ve vereceği kararları her zaman geçerli kabul etmiyor.

2. İkinci dörtlük dilimde zorunlu-seçmeli Kuranı Kerim ve

Peygamberimizin hayatı ders olarak okutulacakmış. Diğer seçmeli

dersler listeden kalksa bile, bu iki ders her nedense seçmeliler listesinde

hep kalacakmış. Demokratik bir eğitimde dersler seçilebilmeliymiş.

Acaba böyle bir mantıkla uygulama genişletilirse, matematik, fizik, kimya

ve biyolojiyi kaç kişi alır? Eğitimde herkesin keyfine bırakılamayacak

temel bilgilerin alınması esastır. Bunun demokrasiyle ya da insanın

özgürlüğüyle bir ilişkisi yoktur.

3. Mehmet Ali Birand: “Kuranı Kerim dersini kim nasıl okutacak “diye

soruyor. Bu kadar âlimin bir türlü anlamada zorlandığı Kuranı Kerimi bu

gençler hemen anlayabilecek mi? Türkçe mi okuyacaklar yoksa Arapça

mı? Bakan: Arapça dersini ayrıca isterse alabilir; ancak kuran okumak

için Arapça öğrenmesi gerekmiyor. 2014 Aralığına geldiğimizde bu geçişi

kolaylaştırmak için yaygın Osmanlıca öğretim projesi devre sokulmaya

başladı.

Bakan gözümüzün içeni bakarak pişkin bir şekilde açıklamaya devam

ediyor: Kuranı Kerimi anlamadan okuyacaklar (bir Eğitim Bakanının bir

dersi anlamadan öğretilmesini savunması belki de ilk defa bizde

gerçekleşti). Ezberci eğitime karşı çıkanlar demek ki bizi hep yanıtmışlar.

En iyi eğitim meğer ezber eğitimi olmalıymış. Bakan: Elif be ile

başlayacak ve Arapça harflerle anlamadan okuyacak. Birand soruyor:

Page 20: Öncelikli bilgi ne demektir osmanlıcayı dayatanlara

20

Kuran okumanın koşulları vardır. Abdest alacaksınız, başınızı

örteceksiniz, şunu yapacaksınız bunu yapacaksınız. Bunlar da yapılacak

mı? Bakan: Başlangıçta gerek yok, çünkü ilk olarak okumayı sökecek;

ancak liseye geldiğinde gereğini yapacak. Yani bunun açılımı başını da

örtecek, abdest de alacak. Bakan: Şu anda aldığımız kesin bir karar yok.

Mehmet Ali Birand: Bu dersi almayanlar mahalle baskısı ve çevre

tarafından dinsizlikle suçlanmayacak mı? Bakan: Böyle bir tehlike var;

ancak alacağımız tedbirlerle bunu önlemeye çalışacağız (!!!). Şu anda

aldığımız bir karar yok.

3. Mehmet Birand soruyor: Bu kadar seçmeli ders yazıldı da verecek

adam var mı? Hıristiyanlar bile Protestanlık, Katoliklik, Ortodoksluk diye

birbirinden ayrılmış; ayrıca Süryanisi, Zerdüşti; Müslüman olmalarına

karşın temel farklılık gösteren Aleviler ayrı ders almak isteyecekler.

Bunları veren hocalar var mı, yetiştirdiniz mi? Bakan: Böyle bir kadro

yok, yetiştirilmeleri için uğraşacağız (sanki boyacı küpü, daldırıp

çıkaracaklar). Birand: Önerdiğiniz eğitim bu sene başlayacağına göre,

ülkenin her tarafına dağılmış olan bunca okula nasıl öğretmen

bulacaksınız? Bakan: Bulunmadığı zaman açılmış olanlara kayıt

olabilirler. Anlaşılıyor ki, şu anda yıllarca Sünni görüşe göre yetiştirilmiş

300.000 imam hatip ya da ilahiyat mezunu, bu öğretmenlikler için

önceden hazırlanmış. Cihada çıkma zamanı da gelmiş görünüyor.

Herkes Sünni inanca göre eğitime hazır olsun. Birand: Her okulda farklı

dinden sadece birkaç öğrenci varsa, bunların her birine öğretmen

vermeyi nasıl sağlayacaksınız? Yoksa hepsi zorunlu Müslümanlık eğitimi

mi görecek? Bakan: Böyle bir şey olamaz; ancak şu anda bir karar

vermiş de değiliz.

4. Mehmet Ali Birand: Çocuklar ayrı okullarda mı eğitim görecekler

yoksa birlikte karma mı okuyacaklar? Bakan: İlk eğitimde çocuklar

Page 21: Öncelikli bilgi ne demektir osmanlıcayı dayatanlara

21

eşeysel olarak bir diğerinin cinsiyet olarak tam farkına varmadığı için

karma olabilir (olacaktır demiyor, olabilir diyor!!!); ancak liseye geldiğinde

eşeysel olarak farklılaştıkları için dini geleneğimiz gereği ayırmayı

düşünüyoruz. Şu anda bir karar vermiş durumda değiliz.

5. Mehmet Ali Brand: Dini eğitim uygulama da gerektirebilir. Bunun

için ne yapmayı düşünürsünüz? Bakan: Şu anda düşünmedik; ancak

gerekirse kutsal mekânları bu uygulama için düşünebiliriz.

6. Mehmet Ali Birand: Bu seçmeli derslerin içine oldukça geniş bir

kitleyi ilgilendiren Kürtçeyi neden zorunlu-seçmeli dersi koymadınız?

Bakan: Yasalarımız buna izin vermediği için koyamadık. Mehmet Ali

Birand: İyi de istediğiniz yasayı bir oturumda hemen çıkardığınıza göre,

bununla ilgili yasayı çıkaramaz mıydınız? Bakan: Cevap yok.

Mehmet Ali Birand üstü kapalı olarak bazı soruları sormaya devam

ediyor: 28 Şubat kararının acele alınmış ve alt yapısı hazırlanmamış bir

dayatma olduğunu hep söylüyorsunuz. Ancak üç dört ay sonra

başlayacak böyle bir eğitime, ek binası, eğitim programı en önemlisi

öğretmeni olmadan başlamanızın da 28 Şubat dayatmasından ne farkı

var?3 Birçok soruya daha karar vermedik, daha düşünmedik dediniz.

Bakan: Biz bunları hep düşündük, aksatmadan yapacağız (!!!).

Belli ki bazı şeyler aksatılmadan yerine getirilecek, ancak bu

çocuklarımızın eğitimi olmayacak.

Bu ülkenin önemli kurullarının aldığı kararlar, sonunda bir partimizin çarpıtması ile dayatma olarak politika dünyamıza sokuldu

3 28 Şubat kararının bir dayatma olmadığı, daha önce alınan kararların uygulamasını devreye sokmak için yapılan bir uyarı olduğu Milliğ Eğitim Bakanlığı da yapmış olan Sayın Hikmet Uluğbay’ın yazılarında açıkça anlaşılmaktadır (www.ulugbay.com/blog_hikmet/?p=266).

Page 22: Öncelikli bilgi ne demektir osmanlıcayı dayatanlara

22

Biraz önce değindiğimiz televizyon görüşmesinde, gerek sunucu

gerekse bakan 28 Şubat 1997 Milli Güvenlik Kurulu Kararını bir dayatma

olarak sundular. Hâlbuki kesintisiz eğitim için bu, bu ülkenin yetkili

makamları defalarca karar almıştı; hatta bunların içinde bugün AKP

partisinde milletvekili olarak çalışan ve geçmişte Milli Eğitim Bakanlığı

yapanlar bile var. Geçmişte kesintisiz 8 yıllık eğitimi sunanların, bugün

bunu darbe olarak nitelendirmeleri siyasilerimizin niteliklerini ortaya

koymaktadır. Şu andaki bakanın da bütün bunları bilmiyormuş gibi

konuşması ibret vericidir. Öyleki:

Aslında 28 Şubat 1997 Milli Güvenlik Kararı bir dayatma değil, daha

önceki yıllarda defalarca alınmış kararların uygulamaya sokulması için

bir uyarıydı. Kesintisiz eğitimin geçmişi bir zamanlar Milli Eğitim

Bakanlığı yapmış ve önemli kararlara imza atmış Sayın Hikmet

Uluğbay’ın yazılarında çok iyi analiz edilmiştir

(www.ulugbay.com/blog_hikmet/?p=266). Uluğbay’ın yazılarından

anlaşıldığı kadarıyla:

Sekiz yıllık zorunlu ve kesintisiz eğitimin ilk adımının, Millî Eğitim

Bakanı Hasan Âli Yücel döneminde (28 Aralık 1938 – 5 Ağustos 1946)

19 Haziran 1942 tarihinde çıkarılan 4247 sayılı Köy Okulları ve

Enstitüleri Teşkilatı Yasasına göre öğrenim süresi 8-9 yıla ulaşabilen 258

Köy Bölge Okulu açılması ile atıldığı söylenebilir. Anılan Yasa’nın 13

üncü maddesi şu hükmü içermekteydi; “Köylerde her yıl eylül ayının

sonuna kadar altı yaşını bitirmiş olanlar, ilkokula ve ilkokulu bitirdikten

sonra, daha yüksekokullara devam etmeyenlerden on altı yaşını

tamamlamamış bulunanlar varsa bunlar da birinci maddede yazılı

meslek kurslarına devama mecburdurlar.”

Diğer bir kaynakta da, “2-10 Aralık 1946 da toplanan III. Millî Eğitim

Şurasında, ortaokul öğretmen ihtiyacının karşılanması için Bakanlıkça

Page 23: Öncelikli bilgi ne demektir osmanlıcayı dayatanlara

23

düşünülen yeni önlemler Şura gündeminin ana fikrini oluşturmuştur. Bu

Şurada, ilkokul ve ortaokul amaç ve görev bakımından bir bütünlük

içinde düşünülmesi gerektiği ve aynı pedagojik ilkelerin, uygun program

ve yöntemlerin benimsenmesi zorunluluğu savunulmuş, adeta ‘Sekiz

Yıllık Okul’ düşüncesi çoğunlukla kabul edilmiştir” ifadeleri yer almıştır.

Ocak 1961 tarihinde çıkarılan 222 sayılı İlköğretim ve Eğitim Kanunu’nun getirdikleri:

1961 tarihli bu yasanın 3 üncü maddesi şöyle idi; “Mecburi ilköğretim çağı, çocuğun altı yaşını bitirdiği yılın Eylül ayında başlar, 14 yaşını bitirip 15 yaşına girdiği yılın öğretim yılı sonunda biter.” Görüldüğü üzere, ilköğretimin 7-14 yaş arasındaki sekiz yılı

kapsayacağı yasa ile daha 1961 yılında, diğer bir deyişle 50 yıl önce

öngörülmüştü. 

14 Haziran 1973 yılında çıkarılan 1739 sayılı Millî Eğitim Temel Kanunu’nun getirdikleri: Bu yasa, 22 inci maddesi ile “Temel eğitim genel olarak 7-14 yaşlarındaki çocukların eğitimini kapsar.”

16 Haziran 1983 tarihinde çıkarılan 1739 sayılı Millî Eğitim Temel Kanununun Bazı maddelerinin değiştirilmesi hakkında kanunun getirdikleri: “İlköğretim, 6-14 yaşlarındaki çocukların eğitim ve öğretimini kapsar. İlköğretim, kız ve erkek bütün vatandaşlar için zorunludur ve Devlet okullarında parasızdır.” Yapılan değişiklikle

ilköğretime başlama yaşı 7 yaştan 6 yaşa inmiştir

(www.ulugbay.com/blog_hikmet/?p=266).

Doğru Yol Partisi Genel Başkanı Prof. Dr. Tansu Çiller’in Birinci

Hükümetinde Millî Eğitim Bakanı (24 Ekim 1993-5 Ekim 1995) olarak

görev yapan Bakan Ayaz’ın 21 Aralık 1993 tarihli bu Raporundan:

Zorunlu eğitim süresinin 8 yıla çıkarılması, okullaşma oranının plan

Page 24: Öncelikli bilgi ne demektir osmanlıcayı dayatanlara

24

hedefleri doğrultusunda % 80 olarak gerçekleştirilebilmesi, okul yapımına

daha çok ödenek tahsisini zorunlu kılmaktadır.

20 Aralık 1994 günü TBMM’ne sunulan Rapor’da aynı Bakan şu

açıklamayı yapmıştır; “8 yıllık zorunlu eğitim uygulamasına geçebilmek

için yoğun bir çalışma başlatarak alt yapının hazırlanması amacıyla

ilköğretim okullarının yaygınlaştırılmasına önem ve öncelik verdik.

Doğru Yol Partisi Genel Başkanı Prof. Dr. Tansu Çiller’in İkinci ve

Üçüncü Hükümetlerinde Millî Eğitim Bakanı olarak görev yapan (5 Ekim

1996-28 Haziran 1996) Bakan Turhan Tayan’ın, Rapor’un sunuş

konuşması içinde, 8 yıllık zorunlu eğitim uygulamasına geçebilmek için

yoğun bir çalışma başlatılmış, zorunlu eğitimin 8 yıla çıkarılmasını öngören kanun tasarıları hazırlanmıştır.

AKP milletvekili olan bir zamanların Refah Partisi Millî Eğitim Bakanı Prof. Dr. Mehmet Sağlam’ın TBMM’ne sunduğu 1997 yılı Bütçe Raporunda (henüz 28 Şubat kararı alınmadan, TBMM’ne 16 Aralık

1996 günü) şu madde yer almaktadır: Öğrenim programları ile ders kitaplarını 8 yıllık bir bütünlük içerisinde soyut, gereksiz ve geçersiz

bilgilerden arındırarak bilime, çağa ve ülkemiz ihtiyaçlarına göre yeniden

düzenlemek gerekmektedir (www.ulugbay.com/blog_hikmet/?p=266).

Görüldüğü gibi birbirinden farklı hükümetlerin bakanları, hatta şu anda

AKP’nin köken aldığı Refah Partisinin yetkilileri, hatta şu anda AKP

içinde milletvekili olarak bulunan eski bir bakanın raporunda bile 8 yıllık

kesintisiz eğitim gündeme getirilmişti. Bu karar askerlerin kararı değildir;

eğitim kurumlarının çeşitli defalar almış olduğu bir karardır. Ancak bir

atasözümüz vardır: “Ben seni yiyeceğim; ama ne söyleyeyim de yiyeyim”

Evrensel olarak kullanılmayacak bilgi niye orta eğitimde verilir?

Page 25: Öncelikli bilgi ne demektir osmanlıcayı dayatanlara

25

Bu yeni düzenlenen süreçte edinilen dini bilgilerin ve son olarak

gündeme getirilen Osmanlıcanın bizim dışımızdaki toplumlarda kullanma

şansı hiçbir zaman olmayacaktır. Yeni bir bilgi kazanılmasına da

yardımcı olmayacaktır. Din simsarlarının ve Cumhuriyeti düşman olarak

görenlerin önemli bir aracı olacaktır. Hele kininizi unutmayacaksınız diye

başlayan bir söylemle bu yönlendirme tezgâha konmuş ise yazık olacak

bu topluma.

Böyle bir öğretinin insanı evrensel doğrularla yoğuracağı fikri işleniyor.

Hatta vekillerimiz ateistlerden insana hayır gelmez diyerek –cahilliğini

sergilerken- son noktayı bile koyuyor4. Ancak bugün Nobel Ödülü

alanların yarıdan fazlasının, sanatkârların, önemli ticaret erbabının, bilim

dünyasına önemli katkıda bulunanların bizzat kendi ağızlarından Ateist

olduğuna ilişkin açıklamaları her nedense görmezlikten geliniyor. Şu

anda suç oranının en düşük olduğu ülkelerin başında gelen İsveç’te

Ateist olduğunu ilan eden insan sayısı toplam nüfusun %85’i, Japonya’da

ise %64’dür; bu rakam 2006 yılı itibariyle Türkiye’de %2,5-3’dür. Tarihte

Ateist olup da kitlesel katliam yapan birinin adını vermek hemen hemen

olanaksız; ancak din adına katliam yapanların sayısını kitaplar almaz.

Dinimizi daha iyi öğrenmek için bu dersler kondu deniyor. Hatta şu

andaki en yetkili yöneticimiz: “Bunlar duvarda torba içinde asılı duran

kitaptan korkuyorlar, açılmasını istemiyorlar” diyerek önemli

suçlamalarda bulundu.

Torbada duran kitap ile okunup da anlaşılmayan kitap aynı şeydir. Bu

çıkmazı ortadan kaldırmak, Kuran’ı anlaşılır bir kitap haline getirebilmek

için 1940’lı yıllarda ve Cumhuriyetin ilk dönemlerinde Kuran’ın hızla

4 Çoğu kez “dinsizlik” olarak bilinse de ateizm dinsizlik ile bir bir aynı şey değildir. Ateizm, a-teizim’dir, yani dini olmayan anlamına gelir; hâlbuki dine karşı olma Anti-teizm’dir; dolayısıyla ateizm dine karşı bir tepki koyar anlamına gelmez. Yaratıcı ve müdahale edici tanrıya inanma Teizm, yaratıcı; ancak müdahale edici Tanrıyı kabul etme Deizm; evrenin Tanrının kendisi olduğuna inanma Panteizm; Tanrının hem evrenin kendisi hem de öbür dünyanın sahibi olduğuna inanma ise Panenteizm’dir. Bu bilgi yöneticilerimizin bundan böyle cahil cahil konuşmaması için eklenmiştir.

Page 26: Öncelikli bilgi ne demektir osmanlıcayı dayatanlara

26

çevirisi yapılmaya çalışıldı. Ancak böyle bir aydınlanma, siyasi söylemi

din olan partiler için belli ki önemli bir tehdit olacaktı. Bu nedenle

Demokrat Parti 1950 yılında hükümetin başına geçer geçmez ilk icraatı

Ezan’ı Arapça okutmak oldu ve gerisi de çorap söküğü gibi geldi. Aslında

birçok din bilimcisi, bizzat Kuran’ın ayetlerinde bile “bu kitabı okuyup

anlayasınız” diye indirdim dediğini söylemektedir. Açıkça bu kitabın

anlaşılması için araya bizzat kutsal kitabın kendisi bile birini koymamıştır.

Öncelikli bilgi olarak eğitimde kendi dilini iyi kullanan ve okuduğunu

anlayan bir nesil yetiştirdiğinizde hiç kimsenin açıklamasına gerek

duymadan bu insanlar dinlerini okuyarak öğreneceklerdir.

Aslında sorunun yanıtı açıktır: Bunca yıldır binlerce evliya, ermiş,

mürşit, şeyh, hoca, hacı yetiştirmiş, yüz binin üzerinde ücret verdiği

hocası, müftüsü, tefsircisi vs’si olan bir ülkede Kuran’ın yeterince

anlaşılmadığı sonucuna varılmışsa burada çok tehlikeli bir yanılma ya da

yanıltma vardır.

Açıkça burada öngörülen öncelik, Kuran’ın ya da Peygamberin

anlaşılması gerekçesi altına saklanmış, gelecek için beyinleri

formatlanmış bir gençlik yetiştirmedir.

Bu tarz verilmek istenen öncelikli bilginin başımıza neler açacağını

görmek için onlarca yıl beklemenize gerek kalmayacaktır. Yarım yüzyıldır

“laikliğe karşı” gittikçe dozu artırılan girişim ve söylemler, sonunda,

halkımızın, üniversitelerimizin, kolluk kuvvetlerimizin, partilerimizin,

adalet ve hukuk sistemimizi ve özellikle yöneticilerimizin stratejik yabancı

dostlarının teşvikleri ile uygulanmaya başlanmıştır.

Bu konunun daha iyi anlaşılabilmesi için öncelikli bilginin, nasıl ve kime

hangi yoğunlukta verilebileceğini de gerekçeleri ile açıklamak gerekiyor.

Bunun için, önce, bireysel ya da kişisel kimlik ile toplumsal kimliğin ne

Page 27: Öncelikli bilgi ne demektir osmanlıcayı dayatanlara

27

olduğunu, evrensel bilgi ışığı altında tanımlamak gerekir. Daha sonraki

yazılarımda bu konuyu işlemeye devam edeceğim.

Son ve bitirme cümlesi: Gençliğinin zamanını ve enerjisini en yararlı ve

verimli şekilde kullanamayan, kullandırmayan kurum ve yönetimler ihanet

içindedirler.

Prof. Dr. Ali Demirsoy

Sunuş yazısı

Değerli Kardeşlerim

Türk eğitiminin en önemli çıkmazı ve sıkıntısı, eğitmekle yükümlü

olduğu insanlara vereceği öncelikli bilginin seçimidir. Ne yazık ki kısa

vadeli çıkarlarımız için gençlerimizi evrensel insan olarak yetiştirmekten

uzaklaştırıyoruz. Özellikle son yıllarda yapılan düzenlemeler kuşkuları

daha da artırmıştır. Bunun acısını hem gençlerimiz hem de ülkemiz

çekiyor; gelecekte daha da çok çekecektir.

Bu yazıda uygarlaşmak ve küreselleşmek isteyen Türkiye’nin

eğitim sorunu masaya yatırılmıştır. İlginize…

Saygılarımla

15.12.2014