26

Çocukluk ve Gençlik Döneminde Değer Erozyonumeye başladılar. Ayda bir de tanınmış bir çocuk hikâyecisini, yazarını veya şairini filmliğimize konuk ediyorduk ve onu gençlerle

  • Upload
    others

  • View
    6

  • Download
    0

Embed Size (px)

Citation preview

Page 1: Çocukluk ve Gençlik Döneminde Değer Erozyonumeye başladılar. Ayda bir de tanınmış bir çocuk hikâyecisini, yazarını veya şairini filmliğimize konuk ediyorduk ve onu gençlerle
Page 2: Çocukluk ve Gençlik Döneminde Değer Erozyonumeye başladılar. Ayda bir de tanınmış bir çocuk hikâyecisini, yazarını veya şairini filmliğimize konuk ediyorduk ve onu gençlerle

Çocukluk ve Gençlik DönemindeDeğer Erozyonu

Psikiyatrist Doç. Dr. Kemal Sayar

Page 3: Çocukluk ve Gençlik Döneminde Değer Erozyonumeye başladılar. Ayda bir de tanınmış bir çocuk hikâyecisini, yazarını veya şairini filmliğimize konuk ediyorduk ve onu gençlerle

PsikolojiÇocukluk ve Gençlik Döneminde Değer Erozyonu ▼ Kemal Sayar

3

Bir zamandır bu konuyla ilgili televizyonda ve çeşitli oturumlardakonuşuyordum. Çünkü bunu bilfiil yaşayan, gören, değer erozyonukonusuna tanıklık eden birisiyim. Mesleğimin bir bölümünü çocuklar vegençler oluşturuyor. Bakırköy Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesi’nde2004-2008 seneleri arasında genç ve ergen kliniğini kurdum ve oradaidarecilik yaptım. Klinik şefliği yaptım 4 sene boyunca.

Dolayısıyla gençlerin ne tür ruhsal sorunlarla boğuştuğunu ilk eldengözlemleme şansım oldu. Bildiğiniz gibi, Bakırköy Ruh ve Sinir HastanesiTürkiye’de ruhsal sıkıntıların ve rahatsızlıkların yükünü kaldıran bir has-tane. Burada, benim oraya geldiğim 2004 senesi itibariyle 13-16 yaş arasıçocuklarımız yetişkin insanların içinde tedavi ediliyorlardı. Bu da bazen is-tenmeyen sonuçlara sebep olabiliyordu. Dolayısıyla hastane içerisindebazı kişilerden çok güçlü direnç ve muhalefet olmasına rağmen ayrı birklinik kurmamız gerektiğine karar verdik ve 14-20 yaş kesimini hastaneningeri kalan bölümünden ayırdık.

Bu 14-20 yaş grubu için hastanemizde daha önce olmayan birtakımetkinlikler planladık. Mesela gönüllü bir ressam hanım -tanınmış bir ressamolan ve yurt dışında pek çok sergileri bulunan Seda Asal- çocuklarla resimçalışması yapmaya karar verdi ve bizim de teşviklerimizle haftada bir geliponlarla resimler yaptı. Bu resimlerin neticesinde 2 tane video projesi ortayaçıktı. Bunlar dünyanın önemli festivallerinde de gösterildi. Çocukların ve

Çocukluk ve Gençlik Döneminde Değer Erozyonu

Psikiyatrist Doç. Dr. Kemal Sayar

Page 4: Çocukluk ve Gençlik Döneminde Değer Erozyonumeye başladılar. Ayda bir de tanınmış bir çocuk hikâyecisini, yazarını veya şairini filmliğimize konuk ediyorduk ve onu gençlerle

PsikolojiÇocukluk ve Gençlik Döneminde Değer Erozyonu ▼ Kemal Sayar

4

gençlerin, sanatla kendilerini ne kadar iyi ifade edebildiklerini gördük.Bunun üzerine bir başka dostumdan, Yıldız Teknik Üniversitesi’nde Öğre-tim Üyesi olan Doç. Dr. Ester Roben’den rica ettim. O da yine gönüllüolarak haftada bir gelip çocuklarla kitap okumaya başladı. Okunulan bukitapların arkasından yorumlar ve tartışmalar yapılıyordu. Çocuklar butartışmalara bir süre uzak kaldılar ama yavaş yavaş tartışmanın içine gir-meye başladılar. Ayda bir de tanınmış bir çocuk hikâyecisini, yazarını veyaşairini filmliğimize konuk ediyorduk ve onu gençlerle buluşturuyorduk.Bütün bunlardan sonra orada ergenlik ve genç kimliği oturdu ve bütünTürkiye’den başvuru kabul edilmeye başlandı, bütün Türkiye’ye yayıldı bu-ranın verdiği hizmet. İyi şeyler yapıldı.

Orada beni çok etkileyen hayat hikâyeleriyle karşılaştım. Neticedebu tür hastaneler, toplumun sosyo-ekonomik olarak daha yüksek kesimin-den hasta almıyor. Oradaki hastalarımız, genellikle iktisadi bakımdan dahadezavantajlı insanların ve ailelerin çocukları oluyor. Bazen yatırılacak yerolmadığı için diğer insanlar da getiriyorlar çocuklarını ama orada ötekiTürkiye’nin hikâyesini görme imkânımız oldu. Bazen işte gazetelerdentakip edersiniz. Fakat insanların hayatına karışmadığınız zaman, onlarlabuluşmadığınız zaman, onlarla yüz yüze gelmediğiniz zaman insanlarınyaşadığı acının ve sıkıntının boyutunu asla anlayamazsınız. Bu tecrübeyibir cümleyle özetlemek gerekirse… Hep yüksek katmanlarda ahlâki de-jenerasyondan bahsedilir ya… Hani Yeşilçam filmlerinin temel bir özelliğiya da temasıdır; işte parayı bulan ahlaken yozlaşır, ondan sonra uyuştu-rucu partileri falan olur. Orada iktisadi bakımdan toplumun en dibinde yeralan, -bakın en dibinde diyorum; yoksul demiyorum- daha da dipte yer alaninsanların da çok ciddi ahlaki dejenerasyona maruz kalabildiğini bengördüm. Çok trajik hayat hikâyelerine tanıklık ettik.

Şunu fark ettim; bazı insanlar kaybedecek hiçbir şeyleri kalmadığındaahlâkı da umursamamaya başlıyorlar. Dolayısıyla bu ülkede yaşayan in-sanların peşinden koşması gereken şey belki de adalettir diye düşünüyo-rum. Gelirde adalet, yaşantıda adalet, sağlık hakkında adalet… Bütünbunların toplumun en dibinde yer alan, en mülksüz, en dezavantajlı kes-imlerine de ulaştırılması. Çünkü yaşama hakkının kutsal olduğunu söylü-yoruz. Yaşama hakkının asla feda edilmemesi gereken bir şey olduğunusöylüyoruz. Sağlık hakkı da kutsaldır. Bu insanların sağlığa da ulaş-malarını sağlamalıyız. Eğitim hakkı da kutsal. O insanın eğitim basamak-larını tırmanarak toplum içinde saygın bir birey haline gelmesinin de önünüaçmak lazım. Öbür türlüsü Hindistan’daki kast sistemi olur. Herkes, içindedoğduğu kastın sınırları içinde yaşar ve gider ve bu da hiç adaletli olmaz.

Şimdi ben burada hatırı sayılır bir tecrübe edindiğimi düşünüyorum.Ve şunu gördüm orada; toplumda, televizyonda, sokakta olan değişim ilkönce gençlerin üzerine yansıyor. Yani gençler bütün dünyada değişimin

Page 5: Çocukluk ve Gençlik Döneminde Değer Erozyonumeye başladılar. Ayda bir de tanınmış bir çocuk hikâyecisini, yazarını veya şairini filmliğimize konuk ediyorduk ve onu gençlerle

PsikolojiÇocukluk ve Gençlik Döneminde Değer Erozyonu ▼ Kemal Sayar

5

taşıyıcısı oldukları gibi Türkiye’de de değişimi biz yine onlar üzerindenokuyoruz. Mesela dünyada moda olan akımlar öylesine büyük bir hızlaTürkiye’ye geliyorlar ki şaşırıyorsunuz. Bir tane genç kız vardı; hiç unut-muyorum. Bunlar, 6-7 kişi, geçmişin “Melami dervişleri” gibi bir grup oluş-turmuşlardı. Dünyadan el etek çekmişler, hiçbir şey yapmıyorlar. Gündelikbaşarıların veya herkesin peşinde koştuğu değerlerin peşinde koşmuyor-lar. Mahsus paspal giyiniyorlar. İnsanlarla diyaloga girmiyorlar. Sadecekendi aralarındalar. Uyuşturucu da kullanmıyorlar. Bunlara “siz nesiniz”dedim. “Biz grançız” dedi. Böyle bir akım var mesela. Duymuş muydunuz?Granç çocuklar, dünyaya karşı ezik takılıyorlarmış. Mesela böyle bir akımınizlerini Bakırköy’ün kafelerinde falan hemen görebiliyorsunuz.

Bir de “emolar” var. Emolar -biraz genç diliyle konuşacağımbağışlayın- Kadıköy Reks Sineması’nın önünde “takılıyorlar.” Sabahtanakşama kadar da ayaklarının üzerinde dikiliyorlar orada, Reks Sine-ması’nın önünde. Bir gün geçerken bakarsanız belki birkaç tanegörürsünüz. Özellikleri ise, normal besin yemeyip daha çok abur cubur yi-yerek hayatlarını devam ettirmeleri. “Emo” kelimesi İngilizce emotional’-dan türeme. Bunlar da aşırı duygusal, narin çocuklar yani. Onlar da fazlaetliye sütlüye karışmıyor. En büyük zevkleri de Reks Sineması’nın önündeayakta dikilip arkadaşlarıyla sohbet etmek ve abur cubur şekerlemeyemek. Bazılarının daha da emotional bir hobisi varmış. Hızmalarını, otaktıkları aksesuarları çekerek kanatıyorlarmış. Böyle şeyler işte. Meselasiyah giyiniyorlar ama siyah giyinen birkaç grup daha var gerçi. Heavy me-talciler de mesela siyah giyiniyor.

Kısacası gençler arasında birçok değişik akım var. Daha popülerçocuklar da var mesela. Onlar zamanımızın güç işaretlerini çok çabuk içinealan ve o güç işaretleriyle kendini iyi hisseden, kuvvetli hisseden çocuklar.Onlar “ezikleri” çok aşağılıyorlar, onlarla dalga geçiyorlar. Hep önde olmakistiyorlar. Kimileri onlara “tiki” diyor mesela. Bunlar da zamanın eğilimlerineçabuk adapte olan çocuklar. Gece hayatları var. Gece ikide üçte eve geli-yorlar.

Bir gün - benim ofisimde böyle şeyler olmaz ama- bir anne-baba, birçocuğu ite-kaka ofisten içeri ittiler. Neye uğradığımı şaşırdım ben de.Çocuğu zorla benim ofisten içeri soktular. 15 yaşında bir genç kız. Gör-seniz 20 yaşında falan dersiniz. Yani fizik olarak 20 yaşında gösteren birgenç kız. Bu kızı anne babası şu şikâyetle getiriyor; “Doktor bey, bizkızımızı zapt edemiyoruz. Her gece bir yolunu bulup evden kaçıyor. SwissOtel’in altında barlar varmış. Oralara gidiyor ve ancak sabah eve dönüyor.Ama defalarca kaçtı ve biz kontrol edemiyoruz. Artık bunu tedavi et.” Sizburada ne yapabilirsiniz? Burada ciddi bir sosyal problem var. Çocuk dazaten kendi eylemlerinde herhangi bir sorun algılamıyor. Değiştirmek is-temiyor kendisini.

Page 6: Çocukluk ve Gençlik Döneminde Değer Erozyonumeye başladılar. Ayda bir de tanınmış bir çocuk hikâyecisini, yazarını veya şairini filmliğimize konuk ediyorduk ve onu gençlerle

PsikolojiÇocukluk ve Gençlik Döneminde Değer Erozyonu ▼ Kemal Sayar

6

Mesela son dönemlerde sayısız genç kız gördüm ki evinden kaçmayıitiyat haline getirmiş artık. Bunlar, öyle çok varlıklı ailelerin çocukları dadeğil. Mesela muhafazakâr ailelerin çocuklarında da böyle durumlara rast-ladım. Böyle bir modern hayat stili içinde yaşayarak, hani aşırı müsama-hakâr bir ailenin çocuğu olup da daha fazlasını istiyor değiller. Çokenteresan ikilemlerle karşı karşıyalar çocuklar. Böyle evden kaçan gençkızlar grubu dikkatimi çekmeye başladı son zamanlarda. Yaygın olarakgelmeye başladı. Bunu da ben dış dünyanın albenisine, dış dünyanın çe-kiciliğine kız çocuklarının hiç direnememelerinden ve kendilerini,ailelerindense orada daha mutlu hissetmelerinden dolayı oraya koşmalarıbiçiminde yorumluyorum. Yani kimlik problemleri de ön planda burada. Bu-raya mı aitim oraya mı aitim, hangi dünyaya aitim? Ailemin değerlerini mibenimseyeceğim yoksa dış dünyanın bana sunduğu o albenili değerlerimi benimseyeceğim? O konuda bir sürü gencin kafası karışık.

Bu kafa karışıklığı durumunun, günümüz gençlerini tanımlayan temelözelliklerden bir tanesi olduğunu düşünüyorum. Zaman, çok hızlı akan birzamandır günümüzde. Ben bir bilgisayarı evime 30 yaşımdayken aldım.Benim asistanlık yaptığım dönemde üniversite hastanelerinde bilgisayar,ender-i nadirattan olan bir şeydi. Bir üniversite hastanesinde çalışıyor ol-mama rağmen tek tük bazı odalarda vardı. Dolayısıyla biz onunla çok geçtanıştık. Bugün benim 3 yaşındaki oğlum –ne kadar engellemeye, denetle-meye çalışsam da- abisinden bir şekilde öğrendiği için internet sitelerindeoyun oynuyor ve birçok şeyi kendince öğreniyor. Tabii denetlemeye çalışı-yorum. Çünkü çocuklar yeni şeylerden ve hızlı akan görüntülerden o kadaretkileniyorlar ki ve o hızlı imgeler beynin dopamin devrelerini o kadaruyarıyor ki oyunu bırakamıyor çocuklar. Bilgisayarın ve televizyonun, insanbeyni üzerinde bağımlılık yapıcı bir tesiri var. Dopamin devrelerinin bağım-lılıkla alakası var. Hızla akan imgeler, çok gürültülü imgeler, çocuktadopamin devrelerini uyarıyor ve hep daha fazlasını istiyor beyin. Bu yüz-den çok ciddi televizyon bağımlısı, internet bağımlısı bir gençlikle karşıkarşıya geliyoruz.

Bu kafa karışıklığı zamanın hızlanmasından, imgelerin hızlanmasın-dan, pek çok şeyin hızla değişmesinden kaynaklanıyor benim kanaatimegöre. İnsanlar kendilerini istinat edecekleri, sağlam istikrarlı değerler bu-lamamaya başlıyorlar. Bunun yanı sıra aile çözülüyor. Değer erozyonu,biraz da ailenin çözülmesinden kaynaklanıyor. Eğer aile stabil, kararlı birorganizma olarak varlığını devam ettirebilse çocuklar kendilerini orayadaha ait hissedecekler, daha yoğun olarak orada yer alacaklar. Oysa aileçözüldüğü ya da zayıfladığı zaman çocuk nereye ait olacağı sorusunacevap bulamıyor. Bunun yerine sokaklara çıkıyor, televizyona bakıyor, tele-vizyondan kendisine uygun rol devşirmeye gayret ediyor, oradan kendisinebeğenebileceği bir karakter ediniyor ve onun ahlâkıyla ahlâklanıyor.

Page 7: Çocukluk ve Gençlik Döneminde Değer Erozyonumeye başladılar. Ayda bir de tanınmış bir çocuk hikâyecisini, yazarını veya şairini filmliğimize konuk ediyorduk ve onu gençlerle

PsikolojiÇocukluk ve Gençlik Döneminde Değer Erozyonu ▼ Kemal Sayar

7

Günümüzde ergenlerle ilgili çok enteresan veriler var. Ergenlikçağında görülen depresyonlar, anksiyeteler, intihar davranışları, self-müti-lasyon dediğimiz kendini yaralama davranışları 20 sene öncesine göre ikikatına çıkmış durumda. 20 senede ne oldu da bütün bu ruhsal salgınlariki kat artmaya başladı? Çok hızlı değişiyor her şey. Çocukların kafasıkarışıyor, anne babaların kafası karışıyor. Anne babalar nasıl anne babalıkedeceklerinin bilgisini kaybediyorlar. Ne yapsınlar? Kendi anne babaların-dan gördükleri gibi mi davransınlar yoksa yeni bir şekilde öğrendikleri du-rumlara adapte olmaya mı gayret etsinler? Televizyonu kısıtlasınlar mı,izin mi versinler? İnternete günde kaç saat müsaade etsinler? İnternettehangi sitelere müsaade etsinler? Anne babalar da geçmişte olmayan bir-takım sorunlarla yüz yüze gelmiş durumdalar. Bütün bunlar büyük birsıkışma yaratıyor.

Öte yandan çalışma hayatı, anne babayı hayli zorlayabiliyor. 40 senekadar önce yapılmış bir çalışma var. Onun benzerini 1990’lı yıllardayeniden yapıyorlar. Şöyle ki; anne ve babalar çocuklarıyla kaç dakika gözgöze gelip konuşuyorlar? Gerçi özellikle çalışmayan anneler için çok sorunolmuyor ama babalarla ilgili bir problem var. Mesela göz göze gelerekkonuşma süresi 40 yıl önce yarım saatken, bugün 10 dakikaya kadardüşmüş durumda. Hatta ABD’de daha düşük, 6 dakika civarında. Meselaİngiltere’de daha yüksek. Bu çok önemli bir şey... Bakın çocuklarımızıngözünün içine bakarak ne kadar konuşuyoruz? Onları gerçekten dinle-yerek, gerçekten orada olarak ne kadar konuşuyoruz? Bunun çok önemlibir şey olduğunu düşünüyorum. Gençlerimiz, çocuklarımız yeterince işi-tilmeden, yeterince iyi bir anne babalık görmeden büyüyorlar. İyiyetişmeyen çocukları da sokaklar ve televizyon emziriyor tabiri caizse.Bütün besinlerini oradan alıyorlar. O yüzden anti-sosyal kişilik bozukluğupatlama yapıyor bütün dünyada.

Anti-sosyal kişilik bozukluğu çok mühim bir konudur. Bu konuda dahaönce çeşitli çalışmalar yapmıştım. Bu, vicdan eksikliğiyle kendini gösterenbir kişilik tipidir. Hata yapan ama hata yaptığını kabul etmeyen, eziyet edenfakat eziyet ettiği kişiyle ilgili en ufak bir empati göstermeyen, empati yok-sunluğu bulunan bir hastalık. Annelerini babalarını kesen çocuklarlakarşılaşıyoruz şimdi. Bir 20 sene önce bunu tahayyül edemezdik.Arkadaşlarına çok büyük kötülükler eden gençlerle karşılaşıyoruz. Bunlartahayyül dışı şeylerdi geçmişte. Dolayısıyla bir değişim var zamanımızda.Bu hızlı değişim, çocukların kendi ruhlarını nereye dayayacakları, nereyeistinat edecekleri, kendi köklerini nerede arayacakları şeklinde bir soru ge-tiriyor akla. Bu da kafa karışıklığını getiriyor.

Bir de zamanın ve kültürün ruhuna sinen bazı şeyler var. İşte Alman-ların “zeitgeits” dedikleri, zamanın ruhu dedikleri şeyler… Zamanın ruhu,gerek anne babanın çocukları gerekse çocukların anne babalarını algıla-

Page 8: Çocukluk ve Gençlik Döneminde Değer Erozyonumeye başladılar. Ayda bir de tanınmış bir çocuk hikâyecisini, yazarını veya şairini filmliğimize konuk ediyorduk ve onu gençlerle

PsikolojiÇocukluk ve Gençlik Döneminde Değer Erozyonu ▼ Kemal Sayar

8

malarını değiştiriyor. Mesela günümüzde kuvvetli olanın genelde haklıolduğu yönünde bir genel görüş var. Ben, bu görüşün sosyal Darwinist birperspektif olduğunu dile getiriyorum. Güçlü olan ayakta kalsın, güçsüz olandüşsün. “Güçsüz olmasaydı kardeşim” diyen bir görüş. Düşeni kolundantutup kaldırmak yerine, bir diğerkâmlık, bir yoldaşlık ahlâkını yaymak ye-rine düşene bir tekme vuran, hatta insanlara dirsek atan, onların düşme-siyle yukarıya çıkacağını düşünen, üstte kalan yaşasın diyen bir anlayış.Bu, çok zalimce bir şey… Evvela bizim dünya tasavvurumuzda, medeniyettasavvurumuzda böyle bir şey yok. Bu, çok modern ve çok Batılı bir şeyaslında…

Mesela bilinçdışının, gerek Nietzsche’de gerek Freud’da hep karanlıkkuvvetlerin savaş alanı olarak resmedildiğini görüyoruz. Yani modernpsikoloji bile insan hakkında karamsar. İnsanın kötücül bir varlık olduğunu,hep kötülüğe meyleden bir varlık olduğunu düşünüyor. Gizli önermeleri varbu konuda. Oysa biz kendi dünyamıza baktığımız zaman böyle kötü birinsan resmiyle karşılaşmıyoruz. Yüceleceği gibi düşebilir de insan bizimdünyamızda. Melekler arasına da katılabilir, aşağıların aşağısı da olabilir.Dolayısıyla insan hakkında toptan kötücü bir görüş yok. Uzakdoğu felse-felerine baktığınız zaman da insan ruhunun çalışmayla, çabayla birikebile-ceği, doğruya gidebileceği, iyiliğe gidebileceği yönünde bir zihniyet, biranlayış olduğunu göreceksiniz.

Biz bu Darwinist perspektiften hayata baktığımız zaman, hayatıbüyük bir rekabet ve yarış iklimi olarak algılamaya başlıyoruz. O zamançocuklar, değerli olan tek şeyin kendi benlikleri olduğunu düşünmeyebaşlıyorlar. 1970’lerde bu akıma ABD’de “me generation” diyorlardı; “benkuşağı” yani. İşte bu ben kuşağı, benim gözlemlerime göre 30 sene rötarlıolarak Türkiye’ye de gelmiş durumda. Yani bir ahlâki çerçeveye, bir diniçerçeveye, daha müteal, daha yüce bir çerçeveye kendini yaslayarak,

Gençlerimiz, çocuklarımız ye-terince işitilmeden, yeterinceanne babalık görmeden bü-yüyorlar. İyi yetişmeyen ço-cukları da sokaklar ve televiz-yon emziriyor tabiri caizse.Bütün besinlerini oradan alı-yorlar. O yüzden, anti-sosyalkişilik bozukluğu patlama ya-pıyor bütün dünyada.

Page 9: Çocukluk ve Gençlik Döneminde Değer Erozyonumeye başladılar. Ayda bir de tanınmış bir çocuk hikâyecisini, yazarını veya şairini filmliğimize konuk ediyorduk ve onu gençlerle

PsikolojiÇocukluk ve Gençlik Döneminde Değer Erozyonu ▼ Kemal Sayar

9

oradan ilham alarak konuşmak değil de “benim için iyi olan iyidir” felse-fesiyle hareket etmek. “Benim çıkarlarıma hizmet eden şey iyidir” felsefe-siyle hareket etmek. İşte bunun, Türkiye için çok zehirli bir anlayışolduğunu düşünüyorum. Gençlerimizi zehirleyen anlayışın bu olduğunudüşünüyorum. Sadece kendi çıkarları doğrultusunda hareket etmek, kendiçıkarlarını öncelemek, arkadaşının veya kardeşinin düşüşünden adetazevk almak, onlarla empatik bir bağ kurmamak. Eğer bu görüş Türkiye’deyaygınlık kazanırsa yarınlarımızdan çok ciddi şekilde kuşku duymamızgerekir. Çünkü insanlar sokaklarda çok ciddi bir biçimde birbirlerini hırpala-maya başlayabilirler.

Değer erozyonunun, en temelde zamanın ruhundan kaynaklanan burekabetçi ethos’tan kaynaklandığını düşünüyorum. Rekabetçi sosyal Dar-winist ilkelere, umdelere yaslanan ve yardımlaşmayı, feragati ve diğerkâm-lığı değil, diğerinin sırtına basmayı, öne çıkmayı, ben demeyi öneren buanlayış günümüzde gençleri giderek tesiri altına alıyor. Bu anlayış bizebiraz küreselleşme marifetiyle sirayet ettiriliyor. Çünkü nasıl ki bütündünyada değişimin taşıyıcısı gençlerse, küreselleşmenin de taşıyıcısınıngenç kuşak olduğu dile getiriliyor. Genç kuşaklar, özellikle tüketimkültürünün formlarını çok çabuk benimsiyorlar. Tüketim kültürünün birtakımritüellerini hemen içlerine alıyorlar ve uygulamaya koyabiliyorlar.

O bakımdan özellikle üçüncü dünya ülkelerinde, Batılı olmayan ülke-lerde genç kuşakların bir çift kimlikli durum arz etmeye başladığı dile ge-tiriliyor çeşitli psikoloji yazılarında. Bir yandan burada, bir yandan orada…Yani ayağı bir yandan bu kültüre, diğer yandan öbür kültüre basıyor. Çiftkültürel kimlik denilen, İngilizce’de “cultural identity” denilen bir durumlamalul gençler. Bu gençler iki cami arasında bînamaz kalıyorlar. Orayamı aitler, buraya mı aitler? Hayatta karşılaştıkları zorlukları oradan alacak-ları birtakım formüllerle mi çözecekler, buradan alacakları formüllerle miçözecekler? Bir sıkıntıyla bir zorlukla karşılaştıkları zaman, bu sıkıntıya,bu zorluğa karşı bir anlam üretmeleri gerektiği zaman hangi referansçerçevesine kendilerini istinat edecekler? Bütün bunlar önemli sorular.

Çift kimliklilik, bazen bir avantaja dönüşebiliyor. Örneğin yurtdışındayaşayan Türklerdeki “hem Türk hem Alman” kimliği, onların bazı konulardadaha iyi sıçrama yapmalarını sağlayabiliyor. Ama siz kendi ülkenizde hemTürk hem Amerikan olamazsınız. Yani siz, kendi ülkenizde kendi yerlideğerlerinize kendinizi nispet etmiyorsanız giderek ayrıksı bir durumadüşersiniz. Giderek o yüzeysel kültür size bazı zor durumlarda yardım et-memeye başlar ve ruhsal sıkıntılarınız çok ciddi boyutlara varabilir.

Küreselleşmenin ve pop kültürünün yaygınlaşması, gençlerin bununeredeyse bir afyon gibi benimsemesi, giderek daha fazlasını istemeleri,tüketim kültürüne alıştıkça kendilerini ancak tüketerek hissetmeleri, güçlü

Page 10: Çocukluk ve Gençlik Döneminde Değer Erozyonumeye başladılar. Ayda bir de tanınmış bir çocuk hikâyecisini, yazarını veya şairini filmliğimize konuk ediyorduk ve onu gençlerle

PsikolojiÇocukluk ve Gençlik Döneminde Değer Erozyonu ▼ Kemal Sayar

10

olan ayakta kalır imgesine sıkı sıkıya bağlanmaları değer erozyonunutetikleyen etkenler arasında sayılabilir. Zamanın ruhu gençlerin ruhunaanında sirayet edebilir. Anne ve babaların bu konuda çok dikkatli olmalarılazım.

Anne ve babalar, geleneksel kültürün taşıyıcısı olabilecek insanlar.Anne ve baba bir kenarda pasif olarak beklerse ya da durursa ve çocuk-larının bütün bu sosyal kuvvetlerin pasif bir alıcısı haline gelmesini izlerseçocuğuna çok büyük bir kötülük yapmış olabilir. Bazı çocuklar bunu kendiiçlerinde metabolize edebilirler, hallederler. Bazı çocuklar, doğuştangenetik olarak, psikolojik olarak kuvvetli doğarlar. Bazı çocuklar da genetikolarak, psikolojik olarak daha sorunlu bir gidişat gösterebilirler. İnsandavranışlarının bugün % 50 oranında genetik ve çevresel sebepler tarafın-dan meydana getirildiğini biliyoruz. Genetik yapı insanda kuvvetli iseçevresel etmenler insanı o kadar değiştiremeyebilir. Fakat ruhsal sıkıntılaragenetik bir yatkınlık varsa ve hem de çevresel şartlar kötü gidiyorsa, bukabil gençler dışarının etkilerini çok çabuk içlerine alıp bir ruhsal rahatsız-lığa tercüme edebilirler.

Modern sinir biliminde çok heyecan verici gelişmeler oluyor. Bugelişmelerden bir tanesi, beyin yapısının değişebildiğini bizim göre-bilmemiz. Beyin, önceden statik bir organ olarak kabul ediliyordu. Beyinne yapsanız da aynı kalır diye kabul ediliyordu. Fakat nöro-bilimsel çalış-malarla şunu gördük ki; mesela şefkat gören çocuklarda, sevilen çocuk-larda beyinde çok olumlu değişimler oluyor. Mesela çok daha güzelsinapslar, yolaklar oluşuyor. Şefkat görmeyenlerde ise beynin bazıanatomik bölgeleri gelişmeyebiliyor. Mesela başka insanların duygularınıanlamaya, değerlendirmeye yönelik merkezler bazı çocuklarda gelişmeye-biliyor eğer kötü anne babalık görmüşlerse, eziyet görmüşlerse, travmagörmüşlerse. Nöroplastist deniyor bu durumlara; nöronların esneyebilmesi,değişik formlara girebilmesi… Özellikle kötü muameleye maruz kalmışçocuklarda, beynin duyguları anlama ve ifade ile ilgili kısımları az gelişiyor.Bu çocuklar hayatta biraz daha robotik, biraz daha duygularını ifade ede-meyen, başkalarının duygularını anlayamayan çocuklar haline gelebiliyor-lar. Beynin bu yapısının keşfedilmesiyle birlikte biz çocuk gelişimininsonuçları hakkında da bilgi sahibi olmaya başladık. Dolayısıyla bugünbeynin de mahrum kalabildiğini, bazı fonksiyonlarını yerine getiremeye-bildiğini biliyoruz eğer bir yoksunluk durumu olursa çocuklukta.

İşte, tıpkı beynin plastik olması ve dışarının değişimlerini aksettire-bilmesi gibi genetik yapımız da aslında değişime açıktır. Genetik dediğimizyapı da sabit durmuyor. Yani insanın genleri sabit değil. Hepimiz belli birgen havuzuyla doğuyoruz. Hepimizin vücudunda belli genler var. Fakat bugenlerin dışa vurması, dışarı yansıması için belli yaşantılar gerekiyor.Yoksa o genler orada öyle sessizce uyuyor. Kendini hiç aşikâr etmiyor.

Page 11: Çocukluk ve Gençlik Döneminde Değer Erozyonumeye başladılar. Ayda bir de tanınmış bir çocuk hikâyecisini, yazarını veya şairini filmliğimize konuk ediyorduk ve onu gençlerle

PsikolojiÇocukluk ve Gençlik Döneminde Değer Erozyonu ▼ Kemal Sayar

11

Kişiyi belli bir şeye zorlamayabiliyor. Ancak belli olaylarla, belli stress fak-törleriyle, belli zorlayıcı unsurlarla bazı genler kendini açığa vuruyor.Dolayısıyla sadece genlerimizin tesiri altında değiliz. Genlerle çevreninetkileşiminin de tesiri altındayız. Ne kadar olumsuz olaya maruz kalırsako kötü şeylere yol açabilecek genlerin açığa çıkma riski o kadar yüksekoluyor. O yüzden çocuklukta belalardan travmalardan, şefkatsizlikten, za-limlikten korunmuş insanlarda ruhsal rahatsızlığa yakalanma riski azalmışolabiliyor.

İşte değer erozyonu konusu, burada şöyle tartışılması gereken birkavram oluyor; çocuklarımızı dış dünyanın tekinsizliğine ne ölçüde bıraka-cağız? Ne ölçüde çocuklarımız hayatı kendileri öğrenecekler? Bunlar,anne babanın önünde, cevaplanması gereken zor sorular olarak duruyor.Mesela bir sitede yaşıyorsanız sitenin hemen dışındaki bakkalaçocuğunuzu gönderebilecek misiniz? Kaç yaşında göndereceksiniz?Sokakta kendi başına dolaşmasına izin verecek misiniz? Kapının önünebırakacak mısınız? Günümüzün çocukları böyle bir problemle de karşıkarşıyalar. Sokaklar 20 yıl öncesine göre hiç tekin olmadığı için evlerdebüyüyen bir kuşakla karşı karşıyayız. Evlerde büyüdüğü için çocuk yenişeyler istiyor, yeni uyaranlar istiyor ve bunu sağlayan iki şey var; bilgisayarve televizyon. Hiçbir anne baba çocuğuyla saatlerce oyun oynayamaz. Birsüre sonra büyüklerin ilgileri dağılır. Çocuklar oyunlarda bazı şeyleri ısrarlatekrar tekrar yeniden yapmak isterler. Bıktırıcı olabilir. Onun için sabırlıolmak lazım. Dışarıya çıkıp oynayarak kurtlarını da dökemediğine göreproblem var demektir.

Bu sorular, benim de tam olarak cevabını bilemediğim sorular.Psikoloji literatüründe bir kavramdan bahsedilir; “müsamahakâr otoriter-lik.” Herkesin kendi kıvamınca, kendi karakter ve meşrebince bunu tut-turabilmesi lazım bana göre. Müsamahakâr otoriterlik şu demek; anne vebaba olarak çocuğunuz üzerindeki yaptırım gücünü asla kaybetmeye-ceksiniz. Yani çocuğunuz, sizin yapma dediğinizi yapmamayı kabullenecekve sizin onun lehine düşündüğünüzü baştan bilecek ve yapma dediğinizzaman yapmayacak. Fakat bir yandan da ona kendi kendine bazı şeylerideneyip yanılarak öğrenmek gibi bir imkân vereceksiniz. Eğer bu imkânıona verebilirseniz zaten öbür türlü otoritenizi daha kolay kabul edecek de-mektir. Uzaktan izleyeceksiniz. Hayatın içine balıklama dalmayacaksınız.Ona “sen tek başına hiçbir şeye karar veremezsin, zavallı aciz bir yaratık-sın” mesajı vermeden, uzaktan kiminle arkadaşlık ettiğini, kiminle girip çık-tığını bilerek fakat büyük yanlış yapmadığı sürece müdahale etmeden...Çünkü çocukların büyük savruluşları bazen anne babalıkla ilgili kusurlar-dan kaynaklanıyor. Anne ve baba, çocuğun ya da gencin tamamen kendi-sine tabi olmasını isteyebiliyor. Böyle şeylerle çok karşılaşıyorum. Babanınveya annenin kuvvetli bir egosu var. Buna psikoloji dilinde “enstrümentalnarsisizm” deniyor. Aletli narsisizm… Yani ben kendi narsisizmimi doyur-

Page 12: Çocukluk ve Gençlik Döneminde Değer Erozyonumeye başladılar. Ayda bir de tanınmış bir çocuk hikâyecisini, yazarını veya şairini filmliğimize konuk ediyorduk ve onu gençlerle

PsikolojiÇocukluk ve Gençlik Döneminde Değer Erozyonu ▼ Kemal Sayar

12

mak için çocuğuma büyük yatırım yapıyorum. Diyorum ki, “şu okulukazanacaksın, piyano çalacaksın, bale yapacaksın. Efendim şunu da be-cereceksin, bunu da becereceksin.”

Bazı anne babalar çocuklarına o kadar yükleme yapıyorlar ki çocuk-lar 12-13 yaşına geldiği zaman pilleri bitiyor hayatta. Bu da mesela ilerdebüyük değer erozyonuna yol açabiliyor. Bu tür çocuklara hayatta anne ba-baların verdiği telkin şu; “başar, başaramıyorsan bir hiçsin.” Bu kaba, yan-lış bir telkindir çocuğa. Çocukların hayatta başarmasını istediğimiz şey,sadece maddi başarılar. Mesela iyi insan olmayı başarmayı çocuklarınakaç aile öğretiyor? Diğerlerine yardımcı olmayı, fedakâr, feragat edebileninsanlar olmayı kaç aile öğretiyor günümüzde? Testlerden yüksek al, iyiüniversiteye gir, çok meziyetli ol ki sana baktıkları zaman beni alkışlasınlar.Buna hakkımız var mı? Çocuklarımızın müstakil bir kimlik sahibi olarakbüyümelerine yardımcı olmamız lazım. Onların bizden farklı arzuları, bek-lentileri, hevesleri olabilir. Niye ben kendi narsistik ihtiyaçlarımı onun üze-rinden karşılayayım ki?

Böyle telaşlı bir anne baba popülasyonuyla, özellikle İstanbul’dakarşılaşıyoruz. Çocuklarını o kurstan bu kursa, ellerinden tutarak sürük-lüyorlar. Çocuğum biniciliği de öğrensin, şunu da öğrensin bunu daöğrensin, yani hayatta komple bir insan olsun. Bırak çocuğun biraz daçocuk olsun. Kendince oyalansın, hayal kursun. Gölge etme bazen yaniçocuğuna. Hatta çoğu zaman gölge etme. Çocuğu kendi ihtiyaçlarımız içinbir vasıta kılmayalım.

Bir başka şey de daha çok eğitimli anne babalarda gördüğüm biryanlış ki ileride çocuklarda dünyayla ilgili büyük hayal kırıklığına yol açıyorbu durum. Ben, “hormonlu çocuk” diye bir tabir geliştirdim kendimce. Hor-monlu çocuk yetiştirmek şu demek; “Sen ağasın, paşasın, sen yaparsın,sen çok iyi yaparsın, sen diğer çocuklardan farklısın çünkü benimçocuğumsun ve ben de farklıyım diğerlerinden.” Anne baba, kendiihtiyaçları ile çocuğun ihtiyaçları arasına bir çizgi çekebilmeli. Çocuğu aslakendi ihtiyaçları için kullanmamalı. Farkında olmalı. Bu hormonlu çocuklar“ağamsın paşamsın, şöyle iyisin böyle iyisin” diye büyütülüyorlar. Ondansonra gerçek hayata bir çıkıyorlar bir sürü illüstrasyon, bir sürü hayal kırık-lığı… Ondan sonra da hiçbir şey olamıyor çocuklar.

Korumacılık, yaygın yanlışlardan bir tanesi… Çocuklarımızın, bazışeyleri kendi başlarına sınamalarına, denemelerine izin vermemiz lazım.Hayal kırıklığı yaşamalarına izin vermemiz lazım. Bazı anne babalarçocuklarına kıyamıyorlar. Hiç hayal kırıklığı yaşamasın, hiç üzüntü yaşa-masın istiyorlar. Gerçek bir hayat deneyimi olmuyor ki o zaman. Fanustabir bitki yetiştiriyorsunuz. Ondan sonra da gerçek hayatla ilgili çocuklar çokciddi sıkıntılar yaşayabiliyorlar.

Page 13: Çocukluk ve Gençlik Döneminde Değer Erozyonumeye başladılar. Ayda bir de tanınmış bir çocuk hikâyecisini, yazarını veya şairini filmliğimize konuk ediyorduk ve onu gençlerle

PsikolojiÇocukluk ve Gençlik Döneminde Değer Erozyonu ▼ Kemal Sayar

13

Yine ruhsal sağlıkla ilgili, çocukların ileride savrulmasına, değererozyonuna yol açabilecek sorunlardan bir tanesi de aşırı eleştirel bir annebabalık. Burada da çocuk bir türlü anne babaya kendini beğendiremez.Ne yapsa beğendiremez. Hep eleştiri alır. Burada da çocuğun yine kendianne babasının daha derin, çözümlenmemiş narsistik ihtiyaçları için kul-lanıldığını görüyorsunuz. Çocuğu hırpalayarak kendini yüceltiyor. Böylede çok insanla karşılaştım. Bu tarzın bıraktığı etkiler çok daha travmatikoluyor. Daha kalıcı şeyler oluyor. Daha sonra bu insanlar hayatta çokürkek, çok pasif, otoriteyle ilgili hep sorunlar yaşayan kişiler olabiliyorlar.En ufak bir şeyde heyecana kapılıp sanki ebeveynlerinden gördükleri oeleştiriyi karşılarında göreceklerini düşünüyorlar. Daha ürkek, daha pasifdavranabiliyorlar. Hayata da çok ucundan katılabiliyorlar. Bu da önemli birözgüven problemi yaratıyor onlarda. Bu da depresyon ve panik-atak gibisorunlara çevrilebiliyor.

Anne baba tutumlarından, zamanın ruhundan bahsettik. İçindeyaşadığımız kültürel iklim, zamanın ruhuna tesirde bulunabilir dedik. Tele-vizyon mesela çok mühim bir şey… Televizyonla çocukların irtibatındakidenge çok önemli… Çünkü bugün en sıradan çizgi filmde bile ölçüsüz şid-det sahneleriyle karşılaşıyoruz. Bazı çizgi filmlerde çocuklara birtakımbaşka kültürel değerlerin verildiğini görüyoruz.

Bunu birkaç yerde söyledim. Bana çok manidar geldiği için tekrarediyorum. Bir arkadaşım anlatmıştı kendi çocuğuyla ilgili. Bir gün otu-rurlarken birden aklına geliyor ve “bir mezarlık resmi yapsana” diyorçocuğuna. Çocuk hevesle gidiyor, ödevini hevesle çalışıyor yapıyor, 10dakika sonra babasına getiriyor. Bir mezarlık ki hep haçlarla dolu… Babaşaşırıyor ve “oğlum sen böyle bir mezarlığı nerde gördün” diyor. “Tele-vizyonda hep böyle baba” diyor çocuk çünkü gerçek bir mezarlığa hiç git-memiş. Yani bu ülkede, bu toplumda bir mezarlık görmemiş çocuk.

O yüzden benim dile getirdiğim bir şey var. Bunu çeşitli toplantılarda,hükümet erkânından insanlara, bakanlara falan da anlatmaya çalıştım. Birmerhamet eğitimi programı koymak lazım okullara. Mesela çocuklarılösemili çocukların yattığı koğuşlara, akıl hastanelerine, darülacezeleregötüreceğiz. Çocukları hayatın kırılganlığının olduğu yerlere götüreceğiz.Bunu, çocukları üzmek için değil, gerçek hayattaki üzüntüyü, kederigörmeleri, yaşamaları için yapmalıyız.

Bazı sorumlu anne babalar biliyorum ki gerçekten güzel şeyler yapı-yorlar. Mesela çeşitli ailelere yardımda bulunuyorlar. Ziyaretler yapıyorlarİstanbul’un varoş mahallelerindeki evlere. Bu ziyaretlere çocuklarını dagötürüyorlar. Çocuklarının da oradaki çocuklarla arkadaş olmalarını sağlıy-orlar. Dolayısıyla çocukların da bazı şeylerin kadir kıymetini bilmesi, elinde

Page 14: Çocukluk ve Gençlik Döneminde Değer Erozyonumeye başladılar. Ayda bir de tanınmış bir çocuk hikâyecisini, yazarını veya şairini filmliğimize konuk ediyorduk ve onu gençlerle

PsikolojiÇocukluk ve Gençlik Döneminde Değer Erozyonu ▼ Kemal Sayar

14

olanlara kıymet vermesi bu sayede olabiliyor.

Çocuğu maddi olarak bolluğa boğmak yanlışşeylerden birisidir. Çoğu zaman anne babalar, çocuk-larına yeterince zaman ayırmadıkları gibi bir suçlulukduygusuyla çocuklarına bol bol oyuncak alırlar. Maddişeylerle, bu eksiklik duygusunu telafi etmek isterler.

Bir gün bir danışanım bana şöyle anlattı. Çokmanidar geldi bana… Dedi ki; “Doktor bey! Bençocukluğumda oyuncak açlığı içinde büyüdüm. Kendioyuncaklarımızı kendimiz yapardık. Çok yoksul bir

çocukluğum geçti. Bir oyuncakla senelerce oynardık. Dışarıdan gelen biroyuncak beni çok sevindirirdi. İşte ben belli bir varlık seviyesine geldim.Çocuğum belli bir oyuncakla oynayacak yaşa geldi. Bir gün Dubai’ye git-tiğim bir seferde, bir bavul dolusu oyuncakla geldim” dedi ve ekledi“çocuğum o bir bavul oyuncaktan sonra, bir daha oyuncaktan hiç hoşlan-madı. Hepsiyle oynadı ve 1 hafta sonra oyuncaktan bıktı. Bir daha oyuncakaldığım zaman oyuncakla hiç ilgilenmedi.”

Bazı şeyleri çok dengeli yapabilmemiz gerekiyor. Kendiihtiyaçlarımızın kendi suçluluk duygularımızın, kendi ezikliklerimizinçocuğumuzla, genç çocuğumuzla ilişkimize yansımasının önünegeçmemiz gerekiyor. Hepimiz, neticede birtakım eksikliklerle, yanılgılarlamalulüz. Kendi hatalarımız, hayat karşısındaki yenikliklerimiz, eziklikleri-miz, muzafferane edalarımız, şunlar bunlar çocuğumuzla olan ilişkimizeyansımamalı. Çocuklarla olan ilişki, daha demokratik bir ilişki olmalı. Helegençlerle olan ilişki, çok daha demokratik bir ilişki olmalı.

Çocuk yanlışta ısrar ediyorsa elbette son sözü anne baba söyleme-lidir ancak gençlerin de, çocukların da görüşlerine itibar edildiği bir aile or-tamı oluşturulmalı. Çünkü çocuğun ve gencin, kendi düşüncesinindinlenildiğini hissettiği zaman davranışları farklılaşabilir. Böyle bir ortamdaçocuklarımızı büyüttüğümüz zaman, işte bugün değer erozyonu diyeyakındığımız istilaya da daha az düçar olur çocuklarımız. Çünkü bu değererozyonu meselesi, giderek nesillerin arasını açmaya başladı.

Merhamet eğitimine dönecek olursak… İşte hayatın kırılganlığınıncisimleştiği yerlere çocukları götürmek… Yapılabilecek şeylerden birtanesi de çocuklarımıza yerli hikâyeler anlatmak, bu toprağın hikâyelerinianlatmaktır. Çocuklarımızı bu toprağın hikâyeleriyle büyütmektir. Bizdenönceki nesiller şanslıydı. Onlar görsel kültürün çok egemen olmadığı birdünyada Hz. Ali cenkleriyle, Köroğlu savaşlarıyla, bir sürü halk hikâyesiylebüyüyebiliyordu. Hikâyeyi anlattığınız zaman çocuğunuz buradan çok ciddiahlâki mesajlar alır. Ama siz kendi kültürümüzün, kendi toprağımızın

Page 15: Çocukluk ve Gençlik Döneminde Değer Erozyonumeye başladılar. Ayda bir de tanınmış bir çocuk hikâyecisini, yazarını veya şairini filmliğimize konuk ediyorduk ve onu gençlerle

PsikolojiÇocukluk ve Gençlik Döneminde Değer Erozyonu ▼ Kemal Sayar

15

hikâyelerini anlatmak zorundasınız. Hatta ben şunu da öneriyorum; ata-larımızın, dedelerimizin hikâyelerini anlatın. Ben bunu büyük oğlumda yap-tım ve çok olumlu bir netice aldığımı düşünüyorum

Atalarının, dedelerinin nereden geldiği, yani sizin büyükannelerinizinve büyük dedelerinizin kökenlerinin ne olduğu, ne gibi zorluklar yaşadıklarıçocuklarımıza bir kimlik duygusu veriyor. “Ben buraya uzaydan ışınlan-madım” diyor çocuk. Bir kökünün olduğunu anlıyor. Bu toprakların üzerindebir tarihinin olduğunu anlıyor. Çünkü bugünün gençlerinde böyle bir prob-lemle de karşı karşıyayız. Ahistorik, tarihsiz bir kuşakla karşı karşıyaolduğumuz izlenimini ediniyorum bazen. Yani bu topraklarla hiçbir ünsiyeti,irtibatı yok. Hatta dedesinin nereden geldiğini, kim olduğunu dahi bilmiyor.Dedesinin bir ötesini ise hiç bilmiyor. Çünkü bu çocuklar, artık birbirleriylebir araya geldikleri zaman bilgisayar oyunlarını, popüler kültür ikonlarınıkonuşuyorlar.

Ben böyle anlatıyorum size ama benim de böyle mükemmel bir babaolduğumu asla düşünmeyin. Ben de bazen çok şaşırıyorum bazı şeylerkarşısında. Bir gün bilgisayarı açtım. Bir baktım duvar kâğıdında 4 taneadam nişan almışlar, bir adama ateş ediyorlar. “Aman Allah’ım” dedim“nasıl bir şeyle karşı karşıyayız.” Sonra anladım ki büyük oğlum –şu an 11yaşında- “GTA San Andreas” diye bir oyunun afişini yapıştırmış. Buoyunda araba çalıyorsunuz, polis öldürüyorsunuz ve öyle puan kazanı-yorsunuz. Çocuklar arasında muazzam popüler bir oyun. Böyle bir sürükafa kesme, kafa koparma gibi şiddet içeren oyunlar var. Bunları takipedemiyorsunuz her zaman.

Ben şahsen bu tıkınma kültürüne, fastfood kültürüne de çok karşıbirisiyim. Fakat bazen çocukların McDonalds veya Burger King isteklerinekarşı koyamıyorum. Zira zorluyorlar sizi. Bütün çocuklar arasında enpopüler şey, orada beslenmek. Bazı şeyleri tam olarak engelleyemeye-biliyoruz tabii. Ama en azından çocuklarımızı bu toprağın, bu kültürünhikâyeleriyle yetiştirmeyi becerebilmemiz lazım. Değer erozyonu, biraz in-sanın içinde yaşadığı toplumun kültürüyle, değerleriyle organik bir ilişki ku-ramamasına da bağlı olabilir.

Değer erozyonuna en çok sebep olacak şeylerden bir tanesini deşöyle belirteyim. Anne baba, sözleriyle başka bir yerde, yaptıklarıyla başka

İnsanlar kaybettiği şeyleri çok ararlar. Psikoloji de bugün-lerde mutluluk üzerine odaklanıyor, pek çok çalışmayapılıyor. Ve 3 tane kelime, formül olarak psikolog araştır-macıların kaleminden çıkıyor; Çalışmak, iyilik etmek veşükretmek. Ve sonra yorumu yapan kişi diyor ki; yahu bun-ları zaten kutsal kitaplar 1000 yıldır söylüyordu.

Page 16: Çocukluk ve Gençlik Döneminde Değer Erozyonumeye başladılar. Ayda bir de tanınmış bir çocuk hikâyecisini, yazarını veya şairini filmliğimize konuk ediyorduk ve onu gençlerle

PsikolojiÇocukluk ve Gençlik Döneminde Değer Erozyonu ▼ Kemal Sayar

16

bir yerde ise çocuklar, anne babadaki samimiyetsizliği anında algılarlar.Siz “ele verirken talkını kendiniz salkımı yutuyorsanız”, davranışlarınız vesözleriniz tutarsızsa çocuk sizdeki samimiyetsizliği anında sezer ve siziotorite olarak kabul etmemeye başlar. Ahlaktan bahsedecekseniz ahlakitutarsızlık sergilememek zorundasınız. Çocuğunuz bu tutarlığı sizdegörmek zorunda. Eğer bu tutarlılık ortaya çıkmaz ise sizin ona sağlam birdayanak olabileceğinizi düşünmez ve “babam annem yapabili-yorsa bende yapabilirim” diye düşünür ve o da kaypak bir zeminde hareket eder. Oyüzden tutarlılık, anne baba açısından çok ama çok önemli.

Bir de şunun önemli olduğunu düşünüyorum. Çocuklar anne ba-balarına baktıkları zaman bir ideal, bir amaç görebilmeliler. Yani “niyeyaşıyoruz, niye uğraşıyoruz, gayret ediyoruz”un bilgisini, anne babadandevşirebilmeli çocuklar. Anne babaya baktığı zaman sadece hedonist biranne baba görürse kendine öyle bir yön tutar. Ama hayatta başka birtakımidealler, amaçlar, insanlık uğruna gerçekleştirilecek birtakım değerlerolduğunu fark ederse onun da psikolojik gelişimi o meyanda olur. O yüzdenanne baba, çocuğa hem tarihi hem kültürü aktardığı gibi değerleri ve ide-alleri de aktaran bir üst konumundadır. Bu fonksiyonlarını kaybetmemelerilazım...

Günümüzde anne babaların en çok dikkat etmeleri gereken şeyler-den bir tanesi de çocuklarının akranlarıdır. Bazen olmadık kötülükler,akranlar üzerinden aileye sızabiliyor. Bazen anne babalar çok iyi annebaba olsalar bile çocuklarının akranlarını çok iyi gözetmedikleri için -maale-sef- çocukları çok kötü şeylere kapılıp gidebiliyor. Bu yüzden akranlarınetkisine karşı da çok uyanık olması gerekir anne babaların.

Bir defa nasihat ergene işlemez.Onu söyleyeyim size. Yani nasi-hat etmekle, onlara birtakım yol-lar göstermekle hiçbir şeysağlayamazsınız. Bu tür dav-ranış gösteren kişileri farklı or-tamlara sokmak, belki kendile-rinin davranışlarının tuhaf kaç-tığı, başka insanların öyle dav-ranmadığı, daha nazik olduğu,daha nazenin olduğu ortamlarasokmak yararlı bir şey olabilir.Yani kendi davra-nışlarının fark-lılığını hissedebilir o zaman.

Page 17: Çocukluk ve Gençlik Döneminde Değer Erozyonumeye başladılar. Ayda bir de tanınmış bir çocuk hikâyecisini, yazarını veya şairini filmliğimize konuk ediyorduk ve onu gençlerle

PsikolojiÇocukluk ve Gençlik Döneminde Değer Erozyonu ▼ Kemal Sayar

17

Ayrıca madde kültürü de –maalesef- İstanbul’da çok yaygınlaştı. BenBakırköy’de çalıştığım dönemde Gaziosmanpaşa, Gazi Mahallesi gibisemtlerde, Tuzla’daki Şifa Mahallesi gibi yerlerde exstasy gibi maddelerinçok kolay gidip alınabildiğini gördüm. Bakkallarda satılıyor bazı yerlerde.Maddeye alışan çocukların geri döndürülmeleri de çok zor olabiliyor.Çünkü neticede ergenlik, beynin olgunlaşma süreçlerinin tam olarakgerçekleştiği bir dönem değil. Beyin dediğimiz organ, 25 yaşına kadar ol-gunlaşma süreçlerine devam ediyor ve 16-17 yaşındaki bir ergen, hayattaen doğru şeyleri düşündüğünü hissedebiliyor. Burada beynin olgunlaş-masını tamamlamasının bir payı var. Çünkü beynin karar verici lobları tamolgunlaşmamış oluyor. Bu yüzden ergenler çok fevri hareket edebiliyorlar.Yanlışlar yapabiliyorlar. Anne babaların, çocukların yaptıkları yanlışlarda,onların kolundan tutabilecek basirete sahip olmaları lazım. Çünkü bazengençlikte işlenen yanlışlar, hayat boyu gölge gibi o kişiye musallat oluyor,o kişinin hayatını kâbusa çevirebiliyor.

Benim değer erozyonu konusunda anne babaların ne yapmasıgerektiğiyle ilgili şu anda söyleyeceklerim bunlar. Bu konularda çeşitliyazılar da yazdım. Merak edenler için kitapların isimlerini vereyim. “RuhHali” adlı bir kitabım var. Burada ergenlikle ilgili problemlere değindim.“Merhamet” son kitabım. Bir de “Yavaşla” adlı kitabım var. Bu 3 kitaptagençlerle ilgili problemlere, anne babalarla ilgili sorunlara, modern aileyleilgili sorunlara değinmeye gayret ettim. Oralara bakarsanız bir şeyler bu-lursunuz. Web sayfam da var: kemalsayar.com. Yine burada da anne ba-balara yardımcı olacak birtakım bilgiler var. Çok sık güncelleyemiyoruzama orayı da halka faydalı bir site olacak şekilde yararlı bilgilerle donat-maya gayret ediyoruz. Hepinize sabırla dinlediğiniz için teşekkür ederim.

Page 18: Çocukluk ve Gençlik Döneminde Değer Erozyonumeye başladılar. Ayda bir de tanınmış bir çocuk hikâyecisini, yazarını veya şairini filmliğimize konuk ediyorduk ve onu gençlerle

PsikolojiÇocukluk ve Gençlik Döneminde Değer Erozyonu ▼ Kemal Sayar

18

SORULAR

Soru: Ben Bağcılar’dan geldim. Genel olarak gözlemlediğim şu kiTürk toplumunun hamuru yumuşak. Dolayısıyla bozulmaya, yanlış yolagitmeye meyilli. Bizim yetiştirdiğimiz çocuklar yanlış yetiştiriliyor veya değererozyonuna maruz kalıyor. Çocukları biz yetiştirdiğimiz için siz bize yollarısöylüyorsunuz, şöyle yaparsanız daha iyi olur diye… Anne babaların,kendi eğitimleri yolunda bir şey kazanmaları lazım… Çünkü biz çekirdekaileye indirgendik. Önceden nineler vardı, dedeler vardı. Çocuklar, onlarınelinde yetişirlerdi. Şimdi biz ayağımızın bastığı toprakla ilgili bir şeyler vere-lim ama nasıl? Yani dedeyi ancak bayramlarda gören, anneanneyi ancakbayramlarda bilen çocuk nasıl onlardan bir şey öğrensin? Biz kendimizigeliştirme yolunda aşama kaydetmeliyiz diye düşünüyorum. Katkılarınıziçin teşekkür ediyorum.

Kemal Sayar: Çok teşekkür ederim. Çok önemli konulara değindiniz.Biz bir şey olacağız ki çocuklarımız bir şey olsun. Yani biz kimlik sahibiolacağız ki çocuklarımız kimlik sahibi olsun. Biz merhamet sahibi olacağızki çocuklarımız merhameti öğrensin.

Time Dergisi geçtiğimiz aylarda mutluluk üzerine bir özel sayı yayın-ladı. Mutluluğun formülü, bugünlerde psikoloji literatüründe üzerinde çokçadurulan bir konu. İnsanlar kaybettiği şeyleri çok ararlar. Psikoloji de bugün-lerde mutluluk üzerine odaklanıyor ve 3 tane kelime formül olarakpsikologların kaleminden çıkıyor: Çalışmak, iyilik etmek ve şükretmek.Sonra yorumu yapan kişi diyor ki “yahu bunları zaten kutsal kitaplar 1000yıldır söylüyordu.” İnsanların doğasında değişmeyecek şeyler var. Mesela

Page 19: Çocukluk ve Gençlik Döneminde Değer Erozyonumeye başladılar. Ayda bir de tanınmış bir çocuk hikâyecisini, yazarını veya şairini filmliğimize konuk ediyorduk ve onu gençlerle

PsikolojiÇocukluk ve Gençlik Döneminde Değer Erozyonu ▼ Kemal Sayar

19

vermek, diğerkâmlık bütün psikoloji çalışmalarında en üstün şey. Hiçbirçalışmada verici insanların, diğerkâm yani öbürünü düşünen insanlarındaha mutsuz olduğu, global olarak bakıldığında gösterilmiyor. Hep mutluinsanlar, hep mutmain insanlar, kendinde olanı verebilen paylaşabilen in-sanlar. Yeni bir ahlâka, yeni bir seferberliğe ihtiyaç var.

Bütün dünya bir merhamet azalmasından muzdarip aslında... İnsanıninsana karşı çok zalimleştiği, çok kıyıcılaştığı bir dönemden geçiyoruz.Türkiye’de bile acayip, korkunç şeyler oluyor. İnsanın aklı havsalasıalmıyor.

Güncel bir konu olduğu için ona değinmek zorundayım. 78 yaşındabir adam bir ayıp yaptı, bir suç işledi. Başkaları başka suç işleyerek bir-takım tazyiklerle onun başka bir şekilde yolunu açtılar, dışarı çıkmasınısağladılar. Fakat benim anlayamadığım bir şey var. Bu insan, yüzükızararak evinde oturması gerekirken kahraman gibi o televizyondan butelevizyona dolaşıp konuşuyor. Basın böyle şeylere zaten heveslidir. Rey-ting malzemesi olacak şeylere zaten balıklama atlar. Fakat bu kişi buyaşına rağmen hâlâ mı kendini bilemiyor? Hâlâ yaptığı birtakım işlerle ilgilibir suçluluk hissi duymuyor mu? Ne kadar feci şeylerle karşılaşıyoruz.Ondan sonra kötü de olsa kahramanlaşabiliyor insanlar. Yani böyle bir imajoluşuyor.

Mesela kendini doğuran, büyüten varlığa hançer dayayıp boğazınıkesmek, ne demek? Bundan 3-5 ay önce böyle üç olay arka arkaya geldi.Bütün bunlarda, zamanın kültürünün çocukları ve gençleri içeriksizleştiren,onları zalimleştiren, sadece kendileri için yaşatan, onlara bir değer uğruna,bir ideal uğruna yaşamayı çok gören, bunu göstermeyen değişimin bir payıvar. Durduk yere insanlar zalimleşmiyorlar. Bencillik, egoizm, “hep bana”felsefesi yerleştiği zaman topluma, şiddet meşrulaşmış oluyor. Bir başkası,nesne olarak algılanmaya başlıyor o zaman. Benim canımı yakmayan binyaşasın, başkasının canını yakıyorsa hiç önemli değil.

Empati duygusunun körelmesi, çok ama çok önemli bir şey… Bunusiyasette de görüyorsunuz. Siyasilere bakıyorum da birbirleriyle ne biçimtepişiyorlar öyle yahu? Ne kadar kaba saba bir kavga bu... Bir zekâ gelsinistiyorum şu siyasete. İnsanlar birbirlerine söz oyunlarıyla takılsınlar. Birzekâ gösterisi görelim. O ona hain diyor, o ona şerefsiz diyor. Ne kaba birdövüş bu. Dolayısıyla mukaddes kavramların manası da kalmıyor böylelaflar etmekle. Herkesin birbirine şerefsiz dediği bir ülkede şerefin de birmanası kalmıyor. Gladyatör dövüşü gibi... Her yerde böyle bir vahşilik, birkabalık, bir nobranlık görüyorsunuz. Bu rahatsız edici… İnsanlarınarasında yumuşaklığa, şefkate ihtiyacımız var.

Bu değer erozyonunu herkesin kendisine bakarak anlaması lazım.

Page 20: Çocukluk ve Gençlik Döneminde Değer Erozyonumeye başladılar. Ayda bir de tanınmış bir çocuk hikâyecisini, yazarını veya şairini filmliğimize konuk ediyorduk ve onu gençlerle

PsikolojiÇocukluk ve Gençlik Döneminde Değer Erozyonu ▼ Kemal Sayar

20

Önce biz nerelerde aşındık, nerelerde kaybettik, nerelerde kendimizi aşırıderecede kendi egomuzun emrine verdik ya da başka insanların ıstırabınıduymaz olduk? Bunu görmek lazım.

Bir kavram çok ilgimi çekiyor. Aktüel dergisinde bununla ilgili bir yazıyazdım “Radikal Empati” diye. Empati yetmiyor artık. Radikal empatigerekiyor. Hakikaten uluslararası ilişkilerin çözümünde, insanlar arasıproblemlerin çözümünde… Radikal empatiyi de şöyle açıklayayım. Senbir acı çekiyorsun, ben bu acıyı çekmiyorum. Yani benim başıma gelmedisenin başına gelen. Fakat aynı benim acımmış gibi senin acını içimdeyaşıyorum. Bu büyük bir oluş, büyük bir hedef. Fakat herkesin bu yöndehareketlenmesi lazım…

Bir de Türkiye’de çok yanlış bulduğum -daha politik arenadankonuşacak olursam- bir kabile ahlâkı var. Adam yanlış bir şey yapmışkardeşim. 78 yaşında bir adam yanılabilir. Bunamış olabilir, şu olabilir, buolabilir… Daha niye çıkıp savunuyorsun bu adamı sen? Daha niye onun,zavallı bir çocuğa yaptığı bir zulmü, komplo falan diyerek haklılaştırmayaçalışıyorsun? Niye hâlâ kabile ahlâkıyla hareket ediyorsun? Niye birazcesur olup kınayamıyorsun? Bunlara çok dikkat etmek lazımdır. Kötülükbenim grubumdan çıkmışsa onun içinde mutlaka bir iş vardır dediğinizanda siz de hataya düşebilirsiniz, biz de hataya düşebiliriz. Çok dikkatetmek lazım… Kötülüğü gördüğü yerde kınamayı bilmek lazım…

Soru: Ben genç kızlarla ilgili soru sormak istiyorum. Genç kızlarınbiraz erkeksileştiğini düşünüyorum zamanımızda. Hitap tarzlarında bile“abi ya”, “baba ya” gibi kelimeler görülüyor. Şöyle hanım hanımcık kız pro-fili pek kalmadı. Bu duruma nasıl gelindi ve buna karşı ne yapmakgerekiyor?

Kemal Sayar: Çocuklar, akranlarından ve televizyon dizilerinden çoketkilenebiliyorlar. Televizyon dizilerinden kendilerine hemen uygun bir rolmodeli alıp onu adeta taklit ederek yaşıyorlar. Bir de ergenlerin çok bilinenbir psikolojik özelliği vardır. Ergenler, sanki dünyada onları izleyen hayalibir izleyici kitlesi varmış gibi hareket ederler. Mesela sadece annesiylekonuşuyordur ama sanki kendini izleyen bir 40 kişi varmış gibi konuşu-yordur. Bunlar çok psikolojik özellikler. Mesela çoğu ergen, aynayla prob-lemlidir. Aynanın önünde saatlerce vakit geçirir. Çünkü benlik imgesi çokönemlidir ergenlik döneminde. O benlik imgesinin de en önemli kaynağıbedendir, bedenin görünümüdür. Dolayısıyla ayna çok önemli bir uğraşalanını oluşturur.

Ne yapılabilir? Bir defa ergene nasihat işlemez. Yani nasihat etmekle,onlara birtakım yollar göstermekle hiçbir şey sağlayamazsınız. Bu türdavranışlar gösteren kişileri farklı ortamlara sokmak, belki kendilerinin

Page 21: Çocukluk ve Gençlik Döneminde Değer Erozyonumeye başladılar. Ayda bir de tanınmış bir çocuk hikâyecisini, yazarını veya şairini filmliğimize konuk ediyorduk ve onu gençlerle

PsikolojiÇocukluk ve Gençlik Döneminde Değer Erozyonu ▼ Kemal Sayar

21

davranışlarının tuhaf kaçtığı, başka insanların öyle davranmadığı, dahanazik olduğu, daha nazenin olduğu ortamlara sokmak yararlı bir şey ola-bilir. Kendi davranışlarının farklılığını hissedebilir o zaman.

Ama şuna da bir şey diyemiyorum; eğer bir genç kız sadece erkeksitavırlar gösterebilerek bir dış ortamda var olabileceğini düşünüyorsa bunada ne yapacaksınız? Belki de öyle çok sert ve haşin davranışlar gösteriyorolması sayesinde kendini ezdirmemeyi başarıyor. Bilemezsiniz. Her olguyuayrı ayrı incelemek lazım. Hangi psikolojik dinamiklerle hareket ediyorsaona göre bakmak lazım.

Soru: Ben oğluma 5 yaşından beri, elimden geldiği kadar yardımcıolmaya çalışıyorum ama ona bir türlü sorumluluk duygusu aşılayamadım.Ders çalışmıyor. Hayatta televizyon, bilgisayar ve futboldan başka zevkaldığı bir şey yok. Biz gayret ettik, bir türlü veremedik bunu. Sizce ne yap-malıyız?

Kemal Sayar: Evet, bu çok yaygın bir problem… Bizim ailelerimizdeşöyle bir özellik de var ki çocukları pek az sorumlulukla büyütüyoruz.Geçenlerde bir danışanım anlattı. Çocuklarını yurt dışında tanış bir aileninyanına göndermişler ve o aile de çok varlıklı bir aile. Yani evlerinin içindebir sürü görevlinin bulunduğu bir aile. Fakat çocukların temel bazı ödevlerivar ve o ödevleri kendilerinin yapmaları gerekiyor. Mesela hafta sonugeldiği zaman çimleri oğlan çocuğunun biçmesi gerekiyor, bulaşıkları kızçocuğunun yıkaması gerekiyor. Aile işgücünü satın alacak güçte olduğuhalde çocukların bu görevleri yerine getirmemesine asla göz yummuyorlar.Bu bize Amerikan tarzı gibi geliyor ama doğru bir şey yani. Her Amerikantarzı kötü olacak diye bir şey yok. Çok doğru bir şey… Yani bizim çocuk-larımız ortalığı saçar savar, oyuncaklarını her tarafa dağıtır; ondan sonraanne gelir hepsini tek tek toplar. Belli alışkanlıkların kazandırılması lazımçocuklara. Mesela bu benim çok duyduğum bir yakınma annelerden. Diyorki; “kızımın oğlumun odasını leş götürüyor. Bizi odasına sokmuyor. Fakatodası çok berbat, çok dağınık”. Bütün bunlar bizim iyi anne babalıkladeğiştirebileceğimiz şeylerdir ve çocuklar “ne kadar ekmek olursa o kadarköfte olacağını” öğrenmeliler. Yani ne kadar verirsen o kadar alırsın.Çocuklara bunu baştan benimsetmemiz lazım. Çocuklar bizim toplumu-muzda bazen o kadar şımartılıyorlar ki çocuk “ne yaparsam yapayım, nasılolsa annem benim nazımı çeker” diyor. Dolayısıyla anne babanın otoriteside kalmamış oluyor. Yani mesela televizyon ve bilgisayarın izlenmesi;derse çalışmak, odasını toplamak, evin birtakım kurallarına riayet etmekgibi bazı şeylere bağlı olabilir.

-Ya sevmiyorum diyorsa…

Bir de bu laf var... Sizlerden çok duyuyorum bu lafları. O kadar çok

Page 22: Çocukluk ve Gençlik Döneminde Değer Erozyonumeye başladılar. Ayda bir de tanınmış bir çocuk hikâyecisini, yazarını veya şairini filmliğimize konuk ediyorduk ve onu gençlerle

PsikolojiÇocukluk ve Gençlik Döneminde Değer Erozyonu ▼ Kemal Sayar

22

duyuyorum ki sevmiyorum, yapmıyorum ya da seviyorum, yapıyorum.Bakın “kızım niye geç geliyorsun sokaktan?” Gece ikide gelen bir kız vardı.Görseniz çıtı pıtı narin mi narin bir şey. İnsan kapının önüne bırakmayakorkar anne baba olarak. “Ben böyle seviyorum” diyor. “Böyle hoşumagidiyor” diyor. Gece ikide gelmek benim hoşuma gidiyor. Veya sevmiyo-rum. Bakın hep kendi üzerinden tanımlama. Hep referans kendisi. Benonu seviyorum, sevmiyorum. Yani daha geniş bir referans çevresi yok.Başka insanları düşünmek, anne babanın ne hissettiğini düşünmek yok.

Bir gün değişin rolleri. “Tamam bugün hadi öyle yapalım” deyin, hattabirkaç gün… Kabul edin bu teklifi. Üçüncü gün vazgeçecektir emin olun.

Soru: Ergenlerin ve akranların dışarıdaki takibi nasıl olacaktır?Mesela ergen çocuğunuz size bir yerde olduğunu söylediğinde siz onungerçekten orada olduğunu nasıl bilebilirsiniz? Özellikle erkek çocuklarınıkastediyorum burada.

Kemal Sayar: Bir kere bütün arkadaşlarını tanımak gerekir. Yanidikkatinizden kaçan bir arkadaşı ya da sizden gizlediği bir arkadaş grubuolmamalı. Ama işte “bu gece Ahmet’in evinde çalışıyoruz, orada kalacağız”diye sizden izin alıp Taksim’deki barlarda dolaşıyorsa bir problem var de-mektir. Mutlaka check etmek lazımdır söylediklerini.

-Nasıl check edebiliriz peki?

Bana bunlar cep telefonu çağında biraz daha kolay yapılabilir gibigeliyor. Söylediği şeyler sizde bir güven uyandırmıyorsa zaten oraya gidipkontrol edebilirsiniz. Cep telefonu, bazı şeyleri kolaylaştırıyor. Meselaonun, olduğunu söylediği yerin yakınlarına gidersiniz ve “şurada buluşupiki dakika görüşelim mi, ben de buradan geçiyordum” dersiniz. Bununsayısız derecede icat edilebilir yöntemi var.

Fakat durduk yerde de şüphe izhar etmemek lazım. Hakikatenşüpheyi mucip durumlar varsa bu tür yöntemleri kullanmak lazım. Öbürtürlü atlatma hikâyesine dönüşüyor bu ve gençleri tahrik ediyor. “Ne kadaratlatırsam, o kadar başarı kazanırım” diye anne babayı kandırma şeklinede dönüşebiliyor.

Soru: Az önce genetik özelliklerin insan karakterini yarı yarıya et-kilediğini söylediniz. Bahsi geçen 78 yaşındaki yazarın zamanında katil ol-masını bu bağlamda göz önüne koymak genetiğe fazla abartılı bir önemvermek değil midir? Eskiden de bir insanın soyuna sopuna bakılırdı amasanki bu durum günümüzde biraz abartıldı mı dersiniz? “Zamanında katilolan kişi bunu da yapabilir” demek ne kadar doğru?

Page 23: Çocukluk ve Gençlik Döneminde Değer Erozyonumeye başladılar. Ayda bir de tanınmış bir çocuk hikâyecisini, yazarını veya şairini filmliğimize konuk ediyorduk ve onu gençlerle

PsikolojiÇocukluk ve Gençlik Döneminde Değer Erozyonu ▼ Kemal Sayar

23

Kemal Sayar: Bakın bu, çok karamsar bir görüşe, “biyoloji kaderi-mizdir” anlayışına götürür bizi. İnsanlar o biyolojiyle doğmayı kendileriseçmiyor. Dolayısıyla çok ciddi felsefi tartışmalar olur öyle bir noktada.

Genler tamamen uykuda olabilir. Kötücül genler taşırsınız. Kötü olay-larla karşılaşırsanız onların bir kısmı uyanır. Fakat içinizde psikolojik gelişi-minizi, olgunlaşma süreçlerini iyi tamamlamışsanız bir problem olmaz.

Kötülüğün de insan ruhunun bir parçası olduğunu bilmemiz lazım.Kötü eylemleri sadece yaygınlaştırmamamız gerekir. Dün, TRT-2’de birsabah programına katıldım bu konuyla ilgili. Orada iki gazeteci arkadaşlaben de vardım. Medya üzerine bir program… Orada çok ilginç şeylertartışıldı ve bu gazeteci arkadaşlardan bir tanesi bir gözlemini anlattı. Bende katılıyorum o gözleme. Diyor ki “medyada bazen tecavüz olayları, cinselsuçlar öyle ballandıra ballandıra anlatılıyor ki adeta işin trajedisi kayboluyorve adeta okuyanı da ona teşvik ediyor.” Suçluyu övüyor yani. Ben bukişinin, o yüzden televizyonlarda dolaşmasına karşıyım. Bir kısmı “çıksında millet onun ne rezil adam olduğunu görsün” diyor. Yani bu görüşü dilegetiren birkaç yazar var.

Bu kişi patolojik bir vaka. Bu kişide normal bir ruh hali olsa böyle birşey yapmaz. Yani siz böyle patolojik bir insanı sağda solda konuştur-duğunuz zaman bu durumdan muzdarip bir sürü mağduru da incitmiş olu-yorsunuz. Bunlar ciddi ciddi düşünülmesi gereken şeyler.

Mesela dünkü televizyon programında Akşam gazetesinden Nage-han Alçı ve Yeni Şafak Gazetesi’nin yayın yönetmeni Yusuf Ziya Cömertvardı. İki gazete de “Utan Be Adam” diye bir manşetle vermiş bu haberi vebu manşetten ötürü bütün toplumdan sayısız tebrik telefonu aldıklarınısöylediler.

-Efendim Cumhuriyet Gazetesi de benzer bir başlık atmış ve ikiucun bu olaya aynı doğrultuda yaklaşmasını konu edinmiş.

Çünkü insanları birleştiren ortak ahlâki değerler var. İşte bunun pay-laşılması lazım. Bunlar çok önemli konular.

-Bizler inandıklarını yaşamaya çalışan insanlar olarak mevcutşeyleri o kadar yanımızda gibi izliyoruz ki adeta kapımızdaymış gibidüşünüyoruz. Uyuşturucu haberlerinde olduğu gibi ötekileştiriyoruzadeta o görüntüleri ve bir zaman sonra benzeşiyoruz. İşte 5-10 seneevvel -yanlış hatırlamıyorsam- dindar bir ailenin çocuğu eroindenölmüştü.

Ben bir de bu eşcinsel temanın medyada çok yaygın bir şekilde

Page 24: Çocukluk ve Gençlik Döneminde Değer Erozyonumeye başladılar. Ayda bir de tanınmış bir çocuk hikâyecisini, yazarını veya şairini filmliğimize konuk ediyorduk ve onu gençlerle

PsikolojiÇocukluk ve Gençlik Döneminde Değer Erozyonu ▼ Kemal Sayar

24

vurgulanmasının dünyadaki bir lobi faaliyetiyle ilgili olduğunudüşünüyorum. Bu insanlar, kendilerine bir zemin oluşturmaya çalışı-yorlar ve bu konuda sinemayı ve çizgi filmleri kullanıyorlar. 2-3 seneönce çocuklarımı sinemaya götürmüştüm. Shrek-2 filmine… Oradaufacık bir sahne… Görüntüde bir kadın ama ses, eşcinsel bir erkeksesi... Çocuklar belki anlamadı ama ben tam anlamıyla şok oldum. Okadar alttan alta ve ince ince döşeniyor ki bu… Şov programlarındafalan bunların hayatı meşrulaştırılınca bizim çocuklarımız da birzaman sonra “özgürlük onların da hakkı bırakın yapsınlar” diyerekonların haklı olduğunu falan düşünmeye başlıyorlar. Mesela benimçocuğumu gönderdiğim okulda bilgisayarın, internetin zararlarını an-latmaya çalışan rehber arkadaş şundan bundan bahsediyor amabunu görmüyor ve bundan çok rahatsız oluyorum. Yani bununla ilgiliyapılması gereken şeyler yok mu?

Kemal Sayar: Yurt dışındaki ortaya konuş biçimiyle, yurt içindeki or-taya konuş biçimi arasında bir fark var. Yurt dışında yaparken, samimileradamlar. Çünkü onlar daha liberal politikaların bir sonucu olarak bunun birseçim olduğunu düşünüyorlar ve bu seçimin de meşrulaşması gerektiğinidüşünüyorlar. Dolayısıyla çizgi filmlerde de bu tür şeylere yer vererekkendilerince ayrımcılığı önlemeye çalışıyorlar. Fakat Türkiye’de fol yok yu-murta yokken bunun bu kadar ön plana çıkarılması da bana kötü niyetlibir şey gibi geliyor. Bilemiyorum… Bunda kötü niyetleri varsa komploteorisi bahsine girer. O konuda fazla fikir yürütemiyorum. Ama bu tür haber-lerin, gerçek hayatta olduğundan daha çok temsil edildiğini düşünüyorumben basında. Yani hayatın birebir aynası olduğunu düşünmüyorum.

Teşekkür ediyorum… Umarım yararlı bir konuşma olmuştur.

Page 25: Çocukluk ve Gençlik Döneminde Değer Erozyonumeye başladılar. Ayda bir de tanınmış bir çocuk hikâyecisini, yazarını veya şairini filmliğimize konuk ediyorduk ve onu gençlerle
Page 26: Çocukluk ve Gençlik Döneminde Değer Erozyonumeye başladılar. Ayda bir de tanınmış bir çocuk hikâyecisini, yazarını veya şairini filmliğimize konuk ediyorduk ve onu gençlerle

Meridyen Destek Derneğiİcadiye Mahallesi Müneccimbaşı Sk.Huzur Apt. No 34/3

Üsküdar/İSTANBULTel: 0216 310 30 39 Fax: 0216 310 10 92

www.meridyendestek.org [email protected]