7
759 İNHİSARA GAYRİRESMİ TEPKİ: KERPE VE KEFKEN SAHİLLERİNDE TUZ KAÇAKÇILIĞI İsmail YAŞAYANLAR * Giriş Yiyecekleri çeşnilendirmekten ziyade, onları uzun vadede saklamak ve bozulmalarını önlemek için kullanılan tuz Osmanlı coğrafyasında bolca bulunuyordu. Gerek madenler ve gerekse tuz üretilmesine uygun sahiller ve göller devletin malı sayıldığından hem kaya tuzu hem de memlahalarda üretilen tuz da devletin malı idi. 1 Erken dönemden itibaren inhisar maddelerinden biri olan tuz, devletin koyduğu kurallar çerçevesinde satılmaktaydı. 2 Üretilen tuzların haricinde Trablus, Lazkiye, Raguza, Eflak, Boğdan ve Erdil’den ithal edilen tuzlar da devletin tekelindeydi. 3 İnhisar uygulamaları ve bu uygulamaların yürürlükte kalmasını sağlayan kurallar bütünü, satıcı ve tüketicilerin inhisara tabi ürünü gayriresmi yollarla temin etmelerini tetikliyordu. Osmanlı coğrafyasının büyüklüğü ve fiziki yapısı gereği geniş sahillere sahip olması kaçak tuz ithalini kolaylaştırıyordu. Yeterli miktarda tuz üretilmesine rağmen demiryolu ve şose eksikliği sebebiyle artan nakliye masrafları tuz fiyatları üzerinde olumsuz etki yaratıyor, bu durumda kaçakçılık da yükselen tuz fiyatıyla doğru orantılı olarak artıyordu. 4 Her dönem olduğu gibi 19. yüzyıl sürecinde de hazineye getirisi büyük olan tuz, 1862 borçlanmasında teminat olarak gösterilen inhisarlardan birisi olmuştu. 5 Artan iç ve dış borçlanmalar sürecinde Osmanlı Bankası ve Galata bankerlerinden alınan borçların ödenebilmesi için 1879’da kurulacak olan Rüsûm-i Sitte İdaresi’nin de gelir kalemlerinden biri tuz olacaktı. 6 Dr., e-mail: [email protected] 1 Lütfi Güçer, “XV-XVII. Asırlarda Osmanlı İmparatorluğunda Tuz İnhisarı ve Tuzlaların İşletme Nizamı”, İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi Mecmuası, C. 23, No. 1-2, 1962-1963, s. 97-99. 2 Mübahat Kütükoğlu, “ Osmanlı İktisadî Yapısı”, Osmanlı Devleti ve Medeniyeti Tarihi, Ed. Ekmeleddin İhsanoğlu, İstanbul: IRCICA Yayını, 1994, s. 572; Fazlı Tekin, Mali Tekeller ve Türkiye’de Tütün Tekeli, Eskişehir: Eskişehir İktisadi ve Ticari İlimler Akademisi Basımevi, 1974, s. 5. 3 Güçer, a.g.m., s. 111-113. 4 Donald C. Blaisdell, Osmanlı İmparatorluğunda Avrupa Mali Kontrolü, Çev. Hazim Atıf Kuyucak, İstanbul: Arkadaş Matbaası, 1940, s. 136. 5 Bu teminat üzerine çıkarılan yeni bir nizamnâme ile Memâlik-i Şâhâne’deki memlaha, tuz ocak ve kuyularında üretilecekler haricinde ülkeye tuz ithalatı tamamen yasaklanmış, ayrıca tuz işletme ve satışı ile ilgili yeni düzenlemeler de getirilmişti. Bkz. “Tuz Nizamnâmesi (9 Ramazan 1278)”, Düstur, Birinci Tertip, 2. Cilt, İstanbul: Matbaa-i Amire, 1289, ss.673-706; Mehmet Hakan Sağlam, Osmanlı Devleti’nde Moratoryum 1875-1881 Rüsûm-ı Sitte’den Düyûn-i Umûmiyye’ye, İstanbul: Tarih Vakfı Yurt Yayınları, 2007, s. 150. 6 Cevdet Küçük, Tevfik Ertüzün, “Düyûn-ı Umûmiyye”, Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopesidi, Cilt 10, İstanbul: Türkiye Diyanet Vakfı Yayını, 1994, s. 59; Haydar Kazgan, “Düyun-ı Umumiye”, Tanzimat’tan Cumhuriyet’e Türkiye Ansiklopedisi, 3. Cilt, İstanbul: İletişim Yayınları, 1985, s. 700-704.

İNHİSARA GAYRİRESMİ TEPKİ: KERPE VE KEFKEN ...759 İNHİSARA GAYRİRESMİ TEPKİ: KERPE VE KEFKEN SAHİLLERİNDE TUZ KAÇAKÇILIĞI İsmail YAŞAYANLAR* Giriş Yiyecekleri çeşnilendirmekten

  • Upload
    others

  • View
    14

  • Download
    0

Embed Size (px)

Citation preview

Page 1: İNHİSARA GAYRİRESMİ TEPKİ: KERPE VE KEFKEN ...759 İNHİSARA GAYRİRESMİ TEPKİ: KERPE VE KEFKEN SAHİLLERİNDE TUZ KAÇAKÇILIĞI İsmail YAŞAYANLAR* Giriş Yiyecekleri çeşnilendirmekten

759

İNHİSARA GAYRİRESMİ TEPKİ: KERPE VE KEFKEN SAHİLLERİNDE

TUZ KAÇAKÇILIĞI

İsmail YAŞAYANLAR*

Giriş

Yiyecekleri çeşnilendirmekten ziyade, onları uzun vadede saklamak ve bozulmalarını önlemek için kullanılan tuz Osmanlı coğrafyasında bolca bulunuyordu. Gerek madenler ve gerekse tuz üretilmesine uygun sahiller ve göller devletin malı sayıldığından hem kaya tuzu hem de memlahalarda üretilen tuz da devletin malı idi.1 Erken dönemden itibaren inhisar maddelerinden biri olan tuz, devletin koyduğu kurallar çerçevesinde satılmaktaydı.2 Üretilen tuzların haricinde Trablus, Lazkiye, Raguza, Eflak, Boğdan ve Erdil’den ithal edilen tuzlar da devletin tekelindeydi.3

İnhisar uygulamaları ve bu uygulamaların yürürlükte kalmasını sağlayan kurallar bütünü, satıcı ve tüketicilerin inhisara tabi ürünü gayriresmi yollarla temin etmelerini tetikliyordu. Osmanlı coğrafyasının büyüklüğü ve fiziki yapısı gereği geniş sahillere sahip olması kaçak tuz ithalini kolaylaştırıyordu. Yeterli miktarda tuz üretilmesine rağmen demiryolu ve şose eksikliği sebebiyle artan nakliye masrafları tuz fiyatları üzerinde olumsuz etki yaratıyor, bu durumda kaçakçılık da yükselen tuz fiyatıyla doğru orantılı olarak artıyordu.4

Her dönem olduğu gibi 19. yüzyıl sürecinde de hazineye getirisi büyük olan tuz, 1862 borçlanmasında teminat olarak gösterilen inhisarlardan birisi olmuştu.5Artan iç ve dış borçlanmalar sürecinde Osmanlı Bankası ve Galata bankerlerinden alınan borçların ödenebilmesi için 1879’da kurulacak olan Rüsûm-i Sitte İdaresi’nin de gelir kalemlerinden biri tuz olacaktı.6

∗ Dr., e-mail: [email protected] Lütfi Güçer, “XV-XVII. Asırlarda Osmanlı İmparatorluğunda Tuz İnhisarı ve Tuzlaların İşletme Nizamı”, İstanbul

Üniversitesi İktisat Fakültesi Mecmuası, C. 23, No. 1-2, 1962-1963, s. 97-99.2 Mübahat Kütükoğlu, “ Osmanlı İktisadî Yapısı”, Osmanlı Devleti ve Medeniyeti Tarihi, Ed. Ekmeleddin İhsanoğlu,

İstanbul: IRCICA Yayını, 1994, s. 572; Fazlı Tekin, Mali Tekeller ve Türkiye’de Tütün Tekeli, Eskişehir: Eskişehir İktisadi ve Ticari İlimler Akademisi Basımevi, 1974, s. 5.

3 Güçer, a.g.m., s. 111-113.4 Donald C. Blaisdell, Osmanlı İmparatorluğunda Avrupa Mali Kontrolü, Çev. Hazim Atıf Kuyucak, İstanbul: Arkadaş

Matbaası, 1940, s. 136.5 Bu teminat üzerine çıkarılan yeni bir nizamnâme ile Memâlik-i Şâhâne’deki memlaha, tuz ocak ve kuyularında

üretilecekler haricinde ülkeye tuz ithalatı tamamen yasaklanmış, ayrıca tuz işletme ve satışı ile ilgili yeni düzenlemeler de getirilmişti. Bkz. “Tuz Nizamnâmesi (9 Ramazan 1278)”, Düstur, Birinci Tertip, 2. Cilt, İstanbul: Matbaa-i Amire, 1289, ss.673-706; Mehmet Hakan Sağlam, Osmanlı Devleti’nde Moratoryum 1875-1881 Rüsûm-ı Sitte’den Düyûn-i Umûmiyye’ye, İstanbul: Tarih Vakfı Yurt Yayınları, 2007, s. 150.

6 Cevdet Küçük, Tevfik Ertüzün, “Düyûn-ı Umûmiyye”, Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopesidi, Cilt 10, İstanbul: Türkiye Diyanet Vakfı Yayını, 1994, s. 59; Haydar Kazgan, “Düyun-ı Umumiye”, Tanzimat’tan Cumhuriyet’e Türkiye Ansiklopedisi, 3. Cilt, İstanbul: İletişim Yayınları, 1985, s. 700-704.

Page 2: İNHİSARA GAYRİRESMİ TEPKİ: KERPE VE KEFKEN ...759 İNHİSARA GAYRİRESMİ TEPKİ: KERPE VE KEFKEN SAHİLLERİNDE TUZ KAÇAKÇILIĞI İsmail YAŞAYANLAR* Giriş Yiyecekleri çeşnilendirmekten

760

Düyûn-i Umûmiyye İdaresi’nin Kuruluşu ve Tuz İnhisarı

Rüsûm-i Sitte İdaresi’nin kuruluşu sonrası gösterdiği başarılar Avrupalı alacaklıların ilgisini çekmiş, kendi borçlarını tahsil için idareyi devralmayı talep etmişlerdi.7 Talep sonrası hem diplomatik hem de askeri tacizlerle baskı yapılması, hükümeti bir ödeme planı hazırlamak zorunda bırakmıştı. Ekim 1880’de hazırlanan planın açıklanması sonrası İstanbul’da alacaklıların temsilcileri ile görüşmeler yapıldı. Neticede 20 Aralık 1881 (28 Muharrem 1299) tarihinde bir kararname şeklinde yeni ödeme planı ilan edildi. Muharrem Kararnamesi olarak anılan yeni düzenleme ile Osmanlı borçlarını ödemek için kurulan yönetime Düyûn-i Umûmiyye-i Vâridat-ı Muhassasa İdaresi ismi verildi.8 Kısaca Düyûn-i Umûmiyye İdaresi olarak anılan bu kuruluşa tahsis edilen pek çok gelir kaleminden birisi de tuz resmi idi.9 Hatta devlet, idareye sadece tuz resmi toplama yetkisi vermemiş, tuz inhisarını yönetme ve gerekli değişiklikleri yapma hakkını da tanımıştı.10

Düyûn-i Umûmiyye İdaresi kendisine bırakılan tuz gelirlerini bir sanayi şirketi gibi işletmeyi tercih etmiş ve bu alana yatırımlar yapmaya başlamıştı. Özellikle kaya tuzu ve memlaha işletmelerinin modernleştirilmesi konusu üzerinde duran İdare, İzmir Foça ve Kızıldeniz’deki Salif tuz ocaklarını modern teçhizatlarla donattı.11 Üretim faaliyetlerindeki modernleşme girişimlerinin yanı sıra iç piyasada tuz tüketiminin arttırılmasına yönelik faaliyetlere de destek olundu. Çok miktarda tuza ihtiyaç duyulacak salamura zeytin ve balık sanayii kalkındırıldı ve bu alandaki destekler olumlu sonuçlar verdi. Ayrıca ihracata yönelik girişimler de yapıldı ve Doğu Avrupa’dan Hindistan’a kadar geniş bir coğrafyaya tuz satışı gerçekleştirildi.12

Tuz Kaçakçılığı ve Kaçakçılıkla Mücadele

Kaçakçılık, tuzun üretim ve dağıtım süreçlerinde çeşitli şekillerde gerçekleştirilebildiği gibi deniz yoluyla ülke dışından tuz getirilmesi şeklinde de yapılabiliyordu. Ocaklarda, memlahalarda ve tuz ambarlarında yapılan kaçakçılıklar genelde memurlar, kolcular ve ambarcıların işbirliği ile gerçekleşiyordu. Fire oranlarının fazla gösterilmesi, tartım esnasında kantara kurşun ilave edilmesi, tezkeresiz tuzların satılması, gibi pek çok yöntem kaçakçılıkta kullanılıyordu.13 Özellikle ocak ve memlahalardan dağıtılan tuzların denetimini sıkılaştırabilmek için şehir ve kasabalara birer tuz ambarı inşa edilmesi kararlaştırılmıştı. Buna göre satışlar ambarlardan nakliye ve ambar masrafının tuz pahasına ilavesiyle yapılacaktı. Böylece üretim alanlarındaki fire ve kantar hilelerinin önüne geçmeye çalışılıyordu.14 Fakat bu durum ambarlarda yapılacak yolsuzluğu ve kaçakçılığı engellemeye yetmemişti. Kayıtsız tuzların satışının yapılması ve ambar müdürlerinin bizzat tuz kaçırmaları söz konusu olmuştu.15

Karadan yapılan kaçakçılık deniz yoluyla yapılan kaçakçılık yanında oldukça küçük bir oranı oluşturuyordu. Zira deniz yoluyla ecnebi tuzunu ülkeye sokmak oldukça kolaydı. Özellikle Akdeniz ve Karadeniz sahil şeridindeki ulaşımı zor, kayalık-kör noktalar tuz kaçırmak için oldukça elverişliydi. İdare, deniz yoluyla yapılan kaçakçılığı engellemek için

7 Küçük, Ertüzün, a.g.m., s. 59.8 Erdoğan Keskinkılıç, Osmanlı Düyun-i Umumiye İdaresi’nin Kuruluşu, Gelişimi, Çalışma Safhaları ve Osmanlı

Devletine Etkileri [Basılmamış Doktora Tezi], Ankara: Ankara Üniversitesi, 1997, s. 96-97.9 Sağlam, a.g.e., s. 105-106.10 Rifat Önsoy, “Muharrem Kararnamesi ve Düyûn-u Umumiye İdaresi”, Osmanlı, Cilt 3, Ed. Güler Eren, Ankara: Yeni

Türkiye Yayınları, 1999, s. 403, 405; Kazgan, a.g.m., s. 707; Küçük, Ertüzün, a.g.m., s. 60.11 Keskinkılıç, a.g.t., s. 145-146.12 Sağlam, a.g.e., s. 150-151; Keskinkılıç, a.g.t., s. 146. 13 Fatmagül Demirel, “Osmanlı Devleti’nde Tuz Gelirlerinin Düyûn-ı Umûmiyye’ye Devredilmesinden Sonra Tuz

Kaçakçılığı”, Yakın Dönem Türkiye Araştırmaları Dergisi, Y.1, s. 1, 2002, s. 150.14 Osmanlı Borç Yönetimi, Düyûn-ı Umumiyye 1879-1891, Takım I, Cilt I, Haz. Mehmet Hakan Sağlam, İstanbul: Tarih

Vakfı Yurt Yayınları, 2007, s. 29-30.15 Demirel, a.g.m., s. 151-152.

Page 3: İNHİSARA GAYRİRESMİ TEPKİ: KERPE VE KEFKEN ...759 İNHİSARA GAYRİRESMİ TEPKİ: KERPE VE KEFKEN SAHİLLERİNDE TUZ KAÇAKÇILIĞI İsmail YAŞAYANLAR* Giriş Yiyecekleri çeşnilendirmekten

761

özel gemiler kullanıyordu.16 Adeta sahil güvenlik vazifesi gören bu gemilerin yetersiz kaldığı yerde hükümetten destek isteniyordu. Hükümet çoğu zaman Bahriye Nezareti vasıtasıyla İdare’ye yardım edilmesini sağlıyordu. Karaya yanaşan gemilerin denetimi ise iskele ya da liman müdürlüklerinin göreviydi. Osmanlı coğrafyasının herhangi bir bölgesinde üretilmiş olan tuzların yüklü olduğu gemiler, yüklerini aldıkları tuzlalar tarafından bağlı oldukları nezarete ve merkez müdürlüklerine bildiriliyordu. Her geminin tuzun yüklendiği tuzlanın ismi, yük miktarı, numarası ve tarihi olan bir tuz tezkeresi bulunmak zorundaydı. Bu tezkereler geminin ulaştığı liman ya da iskelede görevli reislerce kontrol ediliyor, tezkerede yazılandan fazla ya da eksik miktar tuz çıkması durumunda geminin kaptanı ya da tayfası sorgulanıyor, hatta gerekli görülürse tutuklanabiliyordu. Liman reisleri haricinde tezkerelerin İdare memurlarına da gösterilmesi ve tasdik ettirilmesi zorunluydu. Aksi takdirde iskele ya da liman memuru geminin pasaportunu verme hakkına tek başına sahip değildi.17 Tezkereyi kaybetmenin cezası bir kat para cezasıydı.18 Gemilerde tezkeresiz yerli tuz yakalandığı takdirde tuzlara el konuluyor, ayrıca geminin kaptanına tuz bedelinin iki katı kadar ceza kesiliyordu.19 İkinci defa yerli tuz kaçırdığı tespit edilen kaptana ise kaçırdığı tuz pahasının dört katı kadar ceza kesiliyordu. Para cezalarını ilk defada üç ayda, ikinci defa yakalandığında ise yine ödemeyenlere alt ay hapis cezası veriliyordu.20

Deniz yoluyla yabancı menşeli tuz ithali ise diğer tuz kaçakçılıklarına göre daha ağır cezalara tabiydi. Yabancı menşeli tuz yüklü bir gemi her limana demir atamıyordu. Nizamnâmeler ile geminin yanaşabileceği limanlar belirlenmişti. Liman açıklarında gemilerden kayık ya da sandallara tuz aktarılması da yasaktı. Böyle bir uygulamanın tespit edilmesi durumunda gemi kaptanı ile birlikte sandal ve kayık sahipleri de cezalandırılıyordu. Tuz kaçıranlar yabancı devlet vatandaşı ise yakalanarak bağlı olduğu milletin konsolosluğuna teslim ediliyor ve üç ay hapis edilmeleri sağlanıyordu.21 Aynı gemide hem yerli hem de yabancı menşeli tuzların taşınması da yasaktı. Benzer bir durum tespit edildiğinde yine para ve hapis cezaları uygulanıyordu.

El konulan tuzların tasarrufu İdareye ait olmakla birlikte, bir kısmı ihbarcılara ödül olarak veriliyor, geri kalanı ise satılarak gelir elde ediliyordu. Tuzların bulunduğu çuvallar ise ayrıca satılarak geliri İdareye aktarılıyordu.22

İdare’nin kaçakçılıkla mücadele edebilmek için istihdam ettiği kolcuları bulunuyordu. Fakat çoğu zaman kolcular kaçakçılığın önlenmesi hususunda yetersiz kalıyordu.23 Zira ulaşımın ve idarenin kontrolünün az olduğu bölgelerde kaçakçılık daha yaygındı.24 Muharrem Kararnamesi gereği Bâb-ı Âli, İdare’ye kaçakçılıkla mücadele ve yasal cezaların uygulanması konusunda yardım etmeyi taahhüt etmişti.25 Bu bağlamda İdare çoğunlukla Bahriye ve Dahiliye Nezareti ile işbirliği halinde kaçakçılıkla mücadele etmeye çalışıyordu.26 Bu şekilde asker desteği sağlayan İdare, fazla kolcu görevlendirmekten 16 A.g.m., s. 149.17 A.g.m., s. 150; Osmanlı Borç Yönetimi, s. 37-38.18 Aynı eser, s. 45.19 Aynı eser, s. 39-40, 46.20 Aynı eser, s. 42.21 Aynı eser, s. 36, 41.22 Aynı eser, s. 43, 45, 47.23 Gerek tuz gerekse tütün kaçakçılığı ile mücadelede hem Düyûn-i Umûmiyye hem de Reji İdareleri kolcular istihdam

ediyordu. İdare kolcuların silah taşımasını istiyor fakat başlangıçta hükümet buna müsaade etmiyordu. Buna rağmen gayriresmî olarak kolcuların silah taşıdıkları ve sadece kaçakçılara değil gelir topladıkları köylerin ahalisine de zorluk çıkarttıkları biliniyordu. Hükümet İdare ve Reji kolcularının silah taşımasına ancak 1908 senesinde belirli kurallar çerçevesinde müsaade etmişti. Bu kurallara göre kolcular sadece görev başında iken silah taşıyabilecek, yetkilerini suistimal etmeyecek, aksi durumda kolcuların cezalandırılması hususunda İdare, Hükümet’e kefil olacaktı. Bkz. Keskinkılıç, a.g.t, s. 124.

24 Süleyman Beyoğlu, “Osmanlı Devletinde ‘Tuz’a Dair Bazı Problemler (1914-1923)”, Tuz Kitabı, Ed. Emine Gürsoy Naskali ve Mesut Şen, İstanbul: Kitabevi Yayını, 2004, s. 203.

25 Önsoy, a.g.m., s. 407.26 Demirel, a.g.m., s. 149.

İsmail YAŞAYANLAR

Page 4: İNHİSARA GAYRİRESMİ TEPKİ: KERPE VE KEFKEN ...759 İNHİSARA GAYRİRESMİ TEPKİ: KERPE VE KEFKEN SAHİLLERİNDE TUZ KAÇAKÇILIĞI İsmail YAŞAYANLAR* Giriş Yiyecekleri çeşnilendirmekten

762

kurtuluyor ve dolayısıyla maaş yükünden de tasarruf ediyordu.

Kefken ve Kerpe’de Tuz Kaçakçılığı

19. yüzyıl idari taksimatında İzmit Sancağı Kandıra Kazası sınırlarında yer alan Kerpe, şose yetersizliği sebebiyle ulaşımın zor olduğu bir kıyı şeridi idi. Kefken ise Kerpe’nin yaklaşık 1,8 km açığında bulunan küçük bir Karadeniz adasıdır. Kefken ile Kerpe arasında kalan mahfuz alan ilkçağdan itibaren denizciler için önemli bir sığınak noktası olmuştu.27 Kerpe ve Kefken kıyıları, Düyûn-i Umûmiyye İdaresi’nin kurulması sonrası tuz kaçakçıları için de oldukça mühim bir bölgeyi teşkil etmişti.

Kefken ve Kerpe’de tuz kaçakçılığının rahatlıkla yapılabilmesinin diğer bir sebebi de bölgedeki güvenlik güçlerinin yetersizliği idi. İdare’nin kolcuları Kerpe’nin kayalık alanlarında ve Kefken adasında kontrolü sağlayamıyordu. Bu sebeple özellikle Doğu Avrupa ve Rus limanlarından gelen kaçak tuzun sahile indirilmesi kolaylaşıyordu. Kotralar ve sandallarla getirilen yabancı menşeli tuz bazen doğrudan Kerpe’ye çıkarılıyor, bazen ise Kefken’de depolanarak peyderpey kıyıya taşınıyordu.28

Karadan kaçakçı takibinin zor olması ve güvenlik güçlerinin yetersizliği sebebiyle denizden bir kordon halinde bölgenin denetlenmesi daha elverişli idi. Bu sebeple hem İdare’nin hem de Bahriye Nezareti’nin vapurları bölgede devriye geziyorlardı. Kefken ve Kerpe açıklarında Karakol, Mesud, Derya, Ziynet-i Derya ve İzmit vapurları devriye geziyorlar ve tuz kaçakçılığı yapan sandalları yakalayarak liman reisliğine teslim ediyorlardı.29 Bu vapurların yetersiz kaldığı zamanlarda Ereğli madeninin hizmetinde olan römorkörlerden bazıları da devriyelik yapmak üzere Kefken açıklarına gönderiliyordu.30

Kaçakçılar genellikle Lazlardı. Ecnebi tuzu yüklü gemilerden sandallar ve kotralar vasıtasıyla alınan tuzlar Kefken’de depo edilerek, sandallarla Kerpe’ye aktarılıyordu.1892 senesi Mayıs ve Temmuz ayları arası Lazların 200.000 kilo yabancı menşeli tuzu Kefken ve Kerpe üzerinden karaya çıkararak, buradan da arabacılar vasıtasıyla Adapazarı’na kadar taşıdıkları tespit edilmişti.31 Aynı yıl tuz yüklü kotrasıyla Kefken civarında devriyeler tarafından yakalanan Sürmeneli Yusuf Reis, kotrasının limana götürmesine engel olabilmek için devriyelere ateş açmıştı. Bunun üzerine karşı ateş açan devriyeler tarafından yaralanan Yusuf Reis yakalandığında kotrasında iki martini tüfek, on beş fişek ve sekiz paket kurşun bulunmuştu. Devam eden tahkikatta Kefken adasında depolanmış şekilde 40.000 kıyye ecnebi tuzu bulunmuş, tuzları Kerpe’ye nakletmekte kullanılan iki sahipsiz sandala da el konulmuştu. Aynı gün yedi yüz çuval tuzu kotrasına aktarmakta olan başka bir reis devriyelerle karşılaşınca sahilden uzaklaşmış ve yakalanana kadar kotrasındaki iki yüz seksen çuval tuzu denize dökmüştü.32

Kaçakçıların, memurların hayatını tehlikeye sokacak derecede ateşli silah donanımına sahip olması, güvenlik görevlisi ve kolcu eksikliğini gündeme getiriyordu. Bizzat kaçakçı takibinde bulunan İzmit Düyûn-i Umûmiyye İdaresi müdürünün de defalarca hayati tehlikeyle karşı karşıya kalması durumun vahametini arttırmıştı.33 İdare kaçakçılığın önlenebilmesi ve karasal güvenliğin kuvvetlendirilebilmesi için bölgeye jandarma ikmali yapılmasını talep etmişti. Bunun üzerine Kandıra kıyılarında ve özellikle de Kerpe’deki tuz kaçakçılığının engellenmesi için öncelikle Şile taburundan olmak koşuluyla,

27 Enver Konukçu, “Kefken ve Civarı”, Doç. Dr. Mahmut Pehlivan Armağanı, Ed. Mehmet Alpargu, Haluk Selvi, Sakarya: Sakarya Üniversitesi Rektörlüğü Yayını, 2000, s. 8.

28 Başbakanlık Osmanlı Arşivi (BOA.), Dâhiliye Nezâreti Mektûbi Kalemi Evrâkı (DH.MKT.), 1737/104, 18 Haziran 1306.29 BOA., Bâb-ı Âli Evrak Odası Evrâkı (BEO.),24/1790, 13 Haziran 1308, Leff 1; Aynı belge, 2 Temmuz 1892, Leff 2;

BOA., BEO., 34/2512, 5 Temmuz 1308; BOA., BEO., 45/3335, 19 Temmuz 1308, Leff 7.30 BOA., BEO., 34/2512, 5 Temmuz 1308.31 BOA., BEO., 45/3335, 9 Temmuz 1308 Leff 6.32 BOA., BEO.,24/1790, 20 Haziran 1308, Leff 2.33 BOA., DH.MKT., 1974/1, 6 Temmuz 1308.

Page 5: İNHİSARA GAYRİRESMİ TEPKİ: KERPE VE KEFKEN ...759 İNHİSARA GAYRİRESMİ TEPKİ: KERPE VE KEFKEN SAHİLLERİNDE TUZ KAÇAKÇILIĞI İsmail YAŞAYANLAR* Giriş Yiyecekleri çeşnilendirmekten

763

mümkünse Dersaadet ve Şehremini alayları mevcudundan elli altmış kadar jandarmanın bölgeye aktarılması isteniyordu.34 Mümkün olmadığı takdirde yeni jandarmalar alınması istenmişti. Meclis-i Mahsûs’da meselenin incelenmesi esnasında Şile taburu ile Dersaadet ve Şehremaneti alaylarından belirtilen miktarda jandarma tahsis edilmesinin mümkün olmayacağı, yeni jandarmaların işe alınmasının ise Seraskerliğe ve dolayısıyla hazineye yükünün ağır olacağı ortaya çıkmıştı. Bunun üzerine yarısı Dersaadet ve diğer yarısı Şehremaneti alayından olmak üzere yirmi nefer İzmit’e gönderilmişti.35

Ele geçirilen kaçak tuzların muhafazası için 1892’de Kefken’de bir tuz deposu inşa edilmişti. Ancak adada güvenlik gücü bulunmadığından depo sürekli olarak kaçakçıların saldırısına uğruyordu. Bu sebeple adada depoyu muhafaza edecek jandarma gönderilmesi talebinde bulunulmuştu.36 Talep üzerine jandarmaların mevcut birliklerden temin edilmesi kararlaştırılmış üçü Çatalca’dan, ikisi Kartal’dan ve üçü de Biga’dan olmak üzere toplam sekiz neferin Kefken’e nakledilmesine karar verilmişti.37 Fakat bir yıl geçmesine rağmen jandarmaların Kefken’e gitmemiş olması, tuz deposu için büyük bir tehdit oluşturuyordu.38

Karadeniz sahilinde gerçekleşen tuz kaçakçılığının ortaya çıkardığı bir diğer problem de salgın hastalıkların yayılması idi. 19. yüzyılda sıklıkla görülen kolera salgınları bölge için büyük tehdit oluşturuyordu. Zira Rusya üzerinden gelen gemilerin öncelikle Karantina İdaresi’ne başvuruda bulunarak patent alması mecburi idi. Hem mal hem de insan taşımacılığı yapan bu gemilerin karantina noktalarına uğrayıp gerekli işlemlere tabi tutulmadan mal veya insan yüklerini karaya çıkartması yasaktı. Bu bağlamda özellikle Karadeniz’de sıhhiye kordonları oluşturuluyordu. Devriye gezen vapur ve römorkörler kaçak yollarla kıyıya yanaşan gemileri engellemeye çalışıyordu. Fakat özellikle Trabzon ve Kandıra kıyılarında bunun önüne geçilmesi oldukça güçtü. İdare çoğunlukla kolera yayılma riski üzerinde durarak Sıhhiye Nezareti vasıtasıyla Dahiliye ve Bahriye Nezareti’nden destek alıyordu.39

Tuz ve tütün kaçakçılığı yapan gruplar, koleranın bölgeye yayılması için büyük tehdit arz ediyorlardı. Karantina idaresi ve sıhhiye kordonları, bazen fonksiyonları dışında yaptırım unsuru olarak kullanılıyor olsa da salgınların yayılmasının engellenmesi açısından oldukça önemli yapılardı. İdare tarafından tuz kaçakçılığının engellenmesi amacıyla karantina ve sıhhiye kordonları kullanılıyor, yüklerinin arasında yabancı menşeli tuz bulunduran gemilere patent verilmiyor ve zaman zaman karantina idarelerince sıhhi bir tehlike arz etmeyen gemiler dahi bağlanıyordu.40

Sonuç

Erken dönemden beri Osmanlı Devleti için önemli bir gelir kaynağı olan tuz üretimi ve satışı ilk olarak devlet inhisarından Rüsûm-i Sitte İdaresi’ne, ikinci olarak da Düyûn-i Umûmiyye İdaresi’nin tasarrufuna bırakılmıştı. İdare’nin tuz varidatını geliştirmek için üretimde modernleşmeye gittiği ve ihracata yönelik faaliyetlerde bulunduğu bilinmekle

34 BOA., İrâde Husûsi (İ.HUS.), 2/66, 5 Ağustos 1308; BOA., BEO., 55/4078, 9 Ağustos 1308; BOA., BEO., 57/4224, 11 Ağustos 1308.

35 BOA., BEO., 112/8397, 30 Rabiülevvel 1310, Leff 4; BOA., Meclis-i VükelâMazbataları (MV.), 72/33, 8 Teşrîn-i Sanî 1308; BOA., DH.MKT., 2029/80, 19 Teşrîn-i Sanî 1308; BOA., DH.MKT., 2044/53, 5 Kânun-i Evvel 1308; BOA., Yıldız Sadaret Husûsi Maruzat Evrâkı (Y.A.HUS.), 267/34, 17 Kânun-i Evvel 1308; BOA.,DH.MKT., 2050/30, 23 Kânun-i Sanî 1308.

36 BOA., BEO., 130/9729, 9 Kânun-i Evvel 1308, Leff 2.37 BOA., BEO., 147/10980, 18 Kânun-i Sanî 1308, Leff 5; BOA., BEO., 155/11599, 1 Şubat 1308, Leff 1; Aynı belge, 4

Şubat 1308, Leff 2; Aynı belge, 6 Şubat 1308, Leff 3.38 BOA., BEO., 299/22373, 4 Teşrîn-i Evvel 1309, Leff 2; BOA., BEO., 390/29229, 24 Ramazan 1311, Leff 1; BOA., BEO.,

791/59280, 28 Mayıs 1312, BOA., Tesri-i Muâmelât ve Islâhât Komisyonu Muamelat Kısmı Evrâkı (DH.TMİK.M.), 52/72, 13 Teşrîn-i Evvel 1313, Leff 1.

39 BOA., BEO., 33/2458, 4 Temmuz 1308, Leff 1; BOA., BEO., 34/2512, 5 Temmuz 1308; BOA., BEO., 147/10980, 4 Temmuz 1308, Leff 1.

40 Osmanlı Borç Yönetimi.., s. 35-37.

İsmail YAŞAYANLAR

Page 6: İNHİSARA GAYRİRESMİ TEPKİ: KERPE VE KEFKEN ...759 İNHİSARA GAYRİRESMİ TEPKİ: KERPE VE KEFKEN SAHİLLERİNDE TUZ KAÇAKÇILIĞI İsmail YAŞAYANLAR* Giriş Yiyecekleri çeşnilendirmekten

764

birlikte sadece bu iki girişim varidatın artması için yeterli değildi. Kaçakçılıkla kaybedilen meblağ tuz gelirleri içerisinde büyük bir yekûnu teşkil ediyordu.41 Özellikle Karadeniz’in güney sahillerinde kaçakçılıkla mücadelesini arttıran İdare, bu girişimlerinde büyük oranda başarılı olmuştu. Kefken ve Kerpe gibi kontrolü güç noktalarda gerçekleşen kaçakçılığın önlenmesi için hükümetin yardımına başvuran İdare, istediğini elde edene kadar taleplerinden vazgeçmemişti. Bu sayede gerek Dahiliye ve gerekse Bahriye Nezareti’nin desteğini sağlayarak hem jandarma ikmali sağlanmış, hem de hükümetin tahsis ettiği vapur ve römorkörler ile sahili denizden kordon altına almıştı. Bunun haricinde ülkedeki kaçakçılığı bir nebze de olsa azaltacağı düşünüldüğünden, 1911 senesinde tuz fiyatlarında bir indirime gidilmişti.42 Tüm bu gelişmeler ışığında 1882’de 594.679 lira olan tuz varidatının 1911’de 1.271.703 liraya ulaşmış olması, İdare’nin tuz gelirlerini arttırma ve kaçakçılığı önleme hususunda başarılı olduğunu gösterir niteliktedir.43

41 Blaisdell, a.g.e., s. 137.42 BOA., BEO., 26 Teşrîn-i Sanî 1327.43 Keskinkılıç, a.g.t., s. 146; Kazgan, a.g.m., s. 709.

Page 7: İNHİSARA GAYRİRESMİ TEPKİ: KERPE VE KEFKEN ...759 İNHİSARA GAYRİRESMİ TEPKİ: KERPE VE KEFKEN SAHİLLERİNDE TUZ KAÇAKÇILIĞI İsmail YAŞAYANLAR* Giriş Yiyecekleri çeşnilendirmekten

765

KAYNAKÇA1. Arşiv Belgeleri (Başbakanlık Osmanlı Arşivi)44

Bâb-ı Âli Evrâk Odası Evrâkı

Dâhiliye Nezâreti Mektûbi Kalemi Evrâkı

İrâde Husûsi

Meclis-i Vükelâ Mazbataları

Tesri-i Muâmelât ve Islâhât Komisyonu Muamelat Kısmı Evrâkı

Yıldız Sadâret Husûsi Mâruzat Evrâkı

2.Tetkik Eserler

Beyoğlu, Süleyman, “Osmanlı Devletinde ‘Tuz’a Dair Bazı Problemler (1914-1923)”, Tuz Kitabı, Ed. Emine Gürsoy Naskali ve Mesut Şen, İstanbul: Kitabevi Yayını, 2004, ss. 201-207.

Blaisdell, Donald C., Osmanlı İmparatorluğunda Avrupa Mali Kontrolü, Çev. Hazim Atıf Kuyucak, İstanbul: Arkadaş Matbaası, 1940.

Demirel, Fatmagül, “Osmanlı Devleti’nde Tuz Gelirlerinin Düyûn-ı Umûmiyye’ye Devredilmesinden Sonra Tuz Kaçakçılığı”, Yakın Dönem Türkiye Araştırmaları Dergisi, Y.1, S.1, 2002, ss.147-157

Güçer, Lütfi, “XV-XVII. Asırlarda Osmanlı İmparatorluğunda Tuz İnhisarı ve Tuzlaların İşletme Nizamı”, İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi Mecmuası, C. 23, No. 1-2, 1962-1963, ss. 97-141.

Kazgan, Haydar, “Düyun-ı Umumiye”,Tanzimat’tan Cumhuriyet’e Türkiye Ansiklopedisi, 3. Cilt, İstanbul: İletişim Yayınları, 1985, ss. 691-716.

Keskinkılıç, Erdoğan, Osmanlı Düyun-i Umumiye İdaresi’nin Kuruluşu, Gelişimi, Çalışma Safhaları ve Osmanlı Devletine Etkileri [Basılmamış Doktora Tezi], Ankara: Ankara Üniversitesi, 1997.

Konukçu, Enver, “Kefken ve Civarı”, Doç. Dr. Mahmut Pehlivan Armağanı, Ed. Mehmet Alpargu, Haluk Selvi, Sakarya: Sakarya Üniversitesi Rektörlüğü Yayını, 2000, ss.8-12.

Küçük, Cevdet, Ertüzün Tevfik, “Düyûn-ı Umûmiyye”, Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopesidi, Cilt 10, İstanbul: Türkiye Diyanet Vakfı Yayını, 1994, ss.58-62

Kütükoğlu, Mübahat, “Osmanlı İktisadî Yapısı”, Osmanlı Devleti ve Medeniyeti Tarihi, Ed. Ekmeleddin İhsanoğlu, İstanbul: IRCICA Yayını, 1994, ss. 513-650.

Osmanlı Borç Yönetimi, Düyûn-ı Umumiyye 1879-1891, Takım I, Cilt I, Haz. Mehmet Hakan Sağlam, İstanbul: Tarih Vakfı Yurt Yayınları, 2007.

Önsoy, Rifat, “Muharrem Kararnamesi ve Düyûn-u Umumiye İdaresi”, Osmanlı, Cilt 3, Ed. Güler Eren, Ankara: Yeni Türkiye Yayınları, 1999, ss.400-414.

Sağlam, Mehmet Hakan, Osmanlı Devleti’nde Moratoryum 1875-1881 Rüsûm-ı Sitte’den Düyûn-i Umûmiyye’ye, İstanbul: Tarih Vakfı Yurt Yayınları, 2007.

Tekin, Fazlı, Mali Tekeller ve Türkiye’de Tütün Tekeli, Eskişehir: Eskişehir İktisadi ve Ticari İlimler Akademisi Basımevi, 1974.

“Tuz Nizamnâmesi (9 Ramazan 1278)”, Düstur, Birinci Tertip, 2. Cilt, İstanbul: Matbaa-i Amire, 1289, ss.673-706.

44 Belge numaraları dipnotlarda gösterilmiştir.

İsmail YAŞAYANLAR