Upload
others
View
10
Download
0
Embed Size (px)
Citation preview
i
İÇİNDEKİLER
İÇİNDEKİLER..................................................................................................................... i
ÖNSÖZ ............................................................................................................................... iii
TEŞEKKÜRLER..................................................................................................................v
ÖZET ................................................................................................................................. vii
ABSTRACT ...................................................................................................................... viii
1 GİRİŞ .............................................................................................................................9
1.1 Araştırmanın Konusu................................................................................................9 1.1.1 Kimlik ...............................................................................................................9 1.1.2 Etnik Kimlik ve Etnisite .................................................................................. 10
1.1.2.1 Afro Kimliği ................................................................................................ 14
1.1.2.2 Afrika Kökenli Türkler ve Etnik Kimlik....................................................... 15
1.2 Evlilik .................................................................................................................... 16 1.2.1 Türk Toplumunda Evlilik İlişkileri .................................................................. 17
1.3 Etnik Kimlik ve Evlilik........................................................................................... 19 1.3.1 Türk Toplumunda Etnik Kimlik ve Evlilik ...................................................... 19
1.4 Araştırmanın Önemi ............................................................................................... 20 1.5 Araştırmanın Amacı ............................................................................................... 21 1.6 Araştırmanın Odak Noktası .................................................................................... 21
2 ARAŞTIRMANIN YÖNTEMİ ................................................................................... 22
2.1 Araştırmada Kullanılan Yöntem ve Teknikler ......................................................... 22 2.1.1 Alan Araştırması ............................................................................................. 24
2.2 Araştırma Grubu ..................................................................................................... 25 2.3 Araştırmanın Etik Boyutu ....................................................................................... 25
3 ARAŞTIRMANIN BULGULARI ............................................................................... 27
3.1 Görüşülen Kişilerin Genel Özellikleri ..................................................................... 27 3.2 Köylerde Günlük Yaşam ve İlişkiler ....................................................................... 28
3.2.1 Etnik Grup İçinde Günlük Yaşam ve İlişkiler .................................................. 28 3.2.2 Köydeki Diğer Gruplarla Birlikte Günlük Yaşam ve İlişkiler ........................... 29 3.2.3 Afrika Kökenli Türklerde Evlilik İlişkileri ....................................................... 30
3.2.3.1 İç ve Dış Evlilikler ....................................................................................... 30
3.3 Afrika Kökenli Türklerde Kimlik ve Etnisite Kavramı ............................................ 34 3.3.1 Etnik Bir Gelenek: Dana Bayramı ................................................................... 36
4 BULGULARIN ANALİZİ .......................................................................................... 37
4.1 Evlilik ve Kimlik Arasındaki Görünmeyen Bağ ...................................................... 37 4.2 Türk Olmak ............................................................................................................ 38 4.3 Arap Olmak ............................................................................................................ 39
ii
5 SONUÇLAR VE ÖNERİLER .................................................................................... 40
6 KAYNAKÇA ............................................................................................................... 42
7 EKLER ........................................................................................................................ 44
Ek.1 Niceliksel Çalışma İçin Soru Kağıdı ......................................................................... 44 Ek.2 Niteliksel Çalışma İçin Soru Kağıdı .......................................................................... 46 Ek.3 Görüşme Dökümleri ................................................................................................. 47
Görüşme Dökümü 1 ...................................................................................................... 47 Görüşme Dökümü 2 ...................................................................................................... 54
Ek.4 Harita ........................................................................................................................ 59 Ek.5 Fotoğraflar ................................................................................................................ 60 Ek.6 Görüşülenlerin Özellikleri Tablosu ........................................................................... 71 Ek.7 Araştırma Bütçesi ..................................................................................................... 72 Ek.8 Araştırma Takvimi .................................................................................................... 73 Ek.9 Medyadan Haber Örnekleri ....................................................................................... 74 Ek.10 Festival Afiş Örnekleri ............................................................................................ 76
ÖZGEÇMİŞ ........................................................................................................................ 78
DİZİN .................................................................................................................................. 79
iii
ÖNSÖZ
Türkiye gibi bir ülkede yaşamak demek aslında bir anlamda çok kültürlüğün bir parçası olmak
ve çok kültürlüğe farkında olmadan tanıklık etmek gibi bir niteliğe sahip. Birey olarak her
birimiz doğduğumuz andan itibaren öncelikle bizlere Türk olduğumuz öğretilse ya da
kendimizi Türk olarak tanımlasak da, zaman içinde kendimizin ya da çevremizdekilerin
aslında ne kadar farklı kimlik ve özgün özelliklere sahip olduğunu keşfederiz. Bu
farkındalığımız kimi zaman konuştuğumuz dilde, kimi zaman dış görünüşümüzdeki farklılıkta
kimi zaman da sadece küçük alışkanlıklarımızın sergilendiği durumlarda ortaya çıkmaktadır.
Daha çocuk yaşımızda bunları fark eder ve anlamlandırmaya çalışırız. İşte benimde böylesi
bir farkındalığı yaşadığım ilk anlardan biri de anneannemin evinde karşılaştığım Zühre
ablayla başladı.
Bu kadın ailem tarafından oldukça sevilen, sayılan adeta bizden biriymiş gibi yaklaşılan
dostlardandı fakat benim için oldukça gizemli ve çekici, daha önce hiç tanık olmadığım
özelliklere sahip olan biriydi. Tenin rengi, saçları, yüzü bizden farklıydı. Büyülenmişçesine
ona bakarken bu kadının bize benzemediği için yabancı olabileceğini ancak nasıl bu kadar iyi
Türkçe konuşabildiğini düşündüğümü hatırlıyorum. Bu şaşkınlık halinden sonra o bölgede
yaşayan pek çok bu tür görünüşe sahip insanın olduğunu ve onlarında Türk olduklarını
öğrendim. Zaman içerisinde ailemden ve çevremden onlar hakkında öğrendiklerim beni
doyurmamaya başladı ve bu kadar farklı bir grup insanın buraya nasıl geldikleri, neden burada
yaşadıkları, nasıl özellikleri olduğu gibi sorular akılımın bir köşesinde dolanıp durdu. Yıllar
içinde Afrika Kökenli bu grup hakkında az çok bilgiye ulaştım ve bu topraklarda etnik kökeni
farklı bir grup halinde yaşıyor olmalarına rağmen diğer etnik gruplara göre ne kadar az insan
tarafından bilindiklerini ve onlara ait aslında ne kadar az bilgiye ulaşabildiğimizi farkına
vardım. Antropoloji eğitimime başladığım andan itibaren Afrika Kökenli Türklerle ilgili
araştırma yapmak en büyük amaçlarımdan biri haline gelmişti.
Sonuç olarak bugün çocukluk yıllarımdan gelen merakla ve büyük hayallerle başladığım
çalışmamı sizlere sunmaktayım. Afrika Kökenli Türklerin ucundan kıyısından dahil olduğum
hayatlarında edindiğim deneyimler, ulaştığım bilgiler, tanıdığım pek çok güzel insan ve
onların sonsuz sevgileri sayesinde hem akademik alanda hem de bireysel yaşamımda büyük
bir ilerleme kaydettiğimi hissediyorum. Dokunduğum her hayatla ufkumun biraz daha
iv
genişlediğini ve küçücük yaşamlarımız dışında çevremizde nelerin olup bittiğine dair ne kadar
az bilgiye sahip olduğumuzu bir kez daha gördüğümü düşünüyorum.
Özetlemek gerekirse; yaşadığımız coğrafyada her ne kadar kendimizi Türk olarak tanımlasak
da aslında Türk olmanın tam olarak ne anlama geldiğini bilmediğimiz gibi bir sorunla
yüzleşmemiz gerektiği kanısındayım. Bu tezi yazarken aklımdan hiç çıkmayan
kimliklerimizle ilgili bu sorunsalla tezimde bir şeyleri açmaya ve anlatmaya çalıştım. Afrika
Kökenli bir insanın bugün kendini herkesten daha çok Türk olarak tanımlarken neye işaret
ettiğini düşünmeye başladığımızda, dilimizden düşürmediğimiz Türk kimliğinin aslında ne
anlama geldiğini daha iyi algılamaya başlarız belki de…
v
TEŞEKKÜRLER
Dört senelik antropoloji eğitimim boyunca farklı bakış açıları ve yaklaşımlarıyla ufkumu
genişleten, sahip oldukları tüm birikimlerini koşulsuzca önüme sunan, bana karşı sevgi ve
inançlarını her zaman hissettirerek çalıştığım ve çalışacağım alanda güvenimi kazanmamı
sağlayan, her birinin öğrencisi olmaktan gurur duyduğum sevgili hocalarım; Prof. Dr. Bozkurt
Güvenç’e, Prof. Dr. Feza Tansuğ’a, Yrd. Doç. Sevil Baltalı-Tırpan’a, Yrd. Doç. Yaprak
Civelek’e, Yrd. Doç. Begüm Başdaş’a ,Yrd. Doç. Güner Çoşkunsu’ya, Yrd. Doç. Mehmet
Tolga Uslu’ya, Yrd. Doç.Sonel Bosnalı’ya;
Antropoloji Bölümü’ne başladığım andan itibaren yaklaşımları ve verdiği derslerle aramakta
olduğum yola ışık tutan, ilerlediğim bu yolda bana karşı güveni ve desteğiyle her seferinde
biraz daha motivasyonumu arttıran, tezimi belirlerken ve çalışırken kilit noktalarımı bulmamı
sağlayan ilham kaynağım diyebileceğim değerli hocam Yrd. Doç. Aybil Göker’e; Ağır
çalışma tempolarına rağmen kapılarını her çalışımda açan, yürekten sohbetleriyle tez yazma
sürecimde nefes almamı sağlayan, tezim için her türlü katkıyı esirgemeyen Arş. Gör.Sanem
Kulak-Gökçe’ye; Arş. Gör. Işıl Demirel’e, Arş. Gör. Harun Aksu’ya;
Bölümümüzün düzenlediği bir kolokyumda tesadüfen tanıştığım gelişme yolumda büyük izler
bırakan, ilgi duyduğum alanda bakış açımı genişleten, deneyimlerini benimle paylaşarak
yolumu bulmamda yardımcı olan, her konuda beni sabırla dinleyerek yönlendirmekten
kaçınmayan, sevgisini, güvenini ve inancını uzakta dahi olsa daima hissettiğim hocam Prof.
Dr. Mahir Şaul’a;
Araştırmamın başlangıcında çalışma sahamı belirleme ve insanlara ulaşmamda tüm
samimiyetleriyle yardımcı ve destek olan, gerektiğinde görüşmek istediğim insanların
evlerine kadar beni ulaştıran, bu insanlarla aramda sıcak bir ilişki kurmamda ön ayak olan
Afrikalılar Dayanışma, Kültür ve Yardımlaşma Derneği’ne, Dernek başkanı Mustafa Olpak’a;
Araştırmam için bana kapılarını açan, sofralarına konuk eden, saatlerini ayıran, bir araya
geldiğimiz her durumda hoş sohbetlerini eksik etmeyen, her biriyle bambaşka dünyalara adım
attığım Afrika Kökenli Türklere; bana evinin kapılarını sonuna kadar açıp alanda geçirdiğim
süre boyunca evini benimle paylaşan, anne şefkatiyle sevgisini ve ilgisini benden eksik
etmeyen Ayşe Teyze’me;
vi
Tezimin konusu gereği korktuğum ve zorlanacağımı düşündüğüm fakat sonrasında hayatımın
en verimli geçen bu döneminde maddi olanaklarını tümüyle sunmaya çalışan, sevgilerini,
ilgilerini ve bana olan güvenlerini hiç yitirmeyen anneme ve babama; En sıkıldığım
zamanlarda sıcaklığını ve desteğini daima hissettiren kardeşime; Ulaşım zorluğu çektiğim
sahada tüm yoğunluğuna rağmen bana vakit ayırıp günün her saati köylere ulaşımımı
sağlayan, benim için çok önemli olan bu fedakârlıktan asla kaçınmayan eniştem Fevzi
Tekin’e, kuzenim Tansel Yaman’a; Alanda kaldığım süreçte evini, sofrasını, dostluğunu,
sevgisini ve ilgisini benimle bir anne gibi paylaşan sevgili kuzenlerim Sibel Tekin’e, Yasemin
Yaman Nur’a;
Kimi zaman birer kardeş, kimi zaman birer arkadaş olarak hayatımda yer alan, düşe kalka hep
beraber ilerlediğimiz bu yolda daima sevgi ve desteklerini hissettiğim dostlarım Ese’ye,
Yaren’e, Tülin’e, Beste’ye, Seda’ya, Kaan’a; Dostluğunun ötesinde grafikerlik eğitimi ve
birikimiyle tezimin poster yapımında yardımlarını eksik etmeyen Banu Saime Soytürk’e; Bu
zorlu süreçte bütün samimiyeti, sevgisi, dikkati ve ilgisiyle tezimin editörlüğünü yapan;
ilerlediğimiz aynı yolda desteklerini esirgemeyen Neslihan Tortop’a; tezin formatını
düzenlerken bir kurtarıcı gibi her çağrıma yetişen, kıymetli zamanını ayırmaktan çekinmeyen
Cenk’e; Tezin çeşitli süreçlerinde benim kadar heyecan duyan, karşılıklı sohbetler ettiğimiz,
birbirimize inanarak ve destek vererek hayaller kurduğumuz, başarıların bizi beklediğine
inandığım sınıf arkadaşlarıma;
Son olarak da Antropoloji bölümü çatısı altında sevgisi, ilgisi, bizlere olan güven ve
desteğiyle hayatımda yeni bir sayfa açmamı sağlayan Prof. Dr. Akile Gürsoy başta olmak
üzere, hayatımda bir kez daha güçlü adımlarla ilerlememi sağlayan herkese teşekkür ederim.
vii
ÖZET
Bu bitirme tezinde; Türkiye’de etnik kökeni farklı bir grup halinde yaşamını sürdürmekte olan
Afrika Kökenli Türklerin yaşamlarına ve toplumdaki konumlarına dair bilgiye ulaşmak adına
evlilik ilişkileri üzerinden kimlik algıları temel alınılarak çalışılmıştır. Geçmişten günümüze
yaşadıkları bölgede diğer insanlarla iç içe geliştirmiş oldukları pozitif ağlara rağmen etnik
kimlik farklılığı, özellikle fiziksel görünüşleri ve farklı soydan olmaları çevresinde evlilik
ilişkilerinde ortaya çıkmaktadır. Araştırma kapsamında Afrika Kökenli Türklerin günlük
yaşam pratikleri içindeki konumları, iç evlilikler, dış evlilikler, karışık evlilikler, evlilik
ilişkilerinde ortaya çıkan davranış ve tutumlar, geçmişten günümüze değişen evlilik
anlayışları temelinde Afrika Kökenli Türklerin kimlik algısı ele alınmıştır.
Araştırma sürecinde; İzmir’in üç köyünde yaşayan her kesimden Afrika Kökenli Türk’le genç
ve yaşlı olmak üzere iki grup temelinde görüşmeler yapılmıştır. Yapılan araştırma alanda
ikamet edilerek sürdürülmüş, sonuç olarak geniş çaplı katılımcı gözlem, derinlemesine
mülakat ve odak grup çalışması ortaya çıkmıştır. Görüşmelerde bireylerin anlayış ve
düşünceleri dikkatle dinlenmiş ve kaydedilmiştir. Bu bağlamda, Afrika Kökenli Türk
grubunun içindeki; günlük yaşam pratiklerine, evlilik yaklaşımlarına, genç ve yaşlı nüfus
arasındaki farklı bakış açılarına, görülemeyen fakat var olan etnik bir ayrımcılığa, geçmişten
günümüze değişen ırkçı tutumlara ve içselleştirilmiş Türk kimliğine ilişkin temel bulgulara
erişilmiştir.
Alanda geçirilen süre boyunca içinde bulunduğum günlük aktiviteler, düğün ve benzeri
etkinlikler sayesinde bölgede yaşayan diğer grupların yaklaşım ve tutumları da yakından
gözlenmiş, Afrika Kökenli Türklerin topluluk içindeki bireysel davranışlarına dair
saptamalarda bulunulmuştur. Ayrıca etnik grubun ekonomik koşulları, toplumsal statüleri,
bölgedeki diğer azınlıklara göre sosyo-kültürel yerleri, bireylerin kişisel konum ve işlevlerine
dair bilgilere ulaşılmıştır.
viii
ABSTRACT
In this thesis; Turks of African Origin who live as minorities in Turkey is studied by centering
upon marriage and ethnic identity as the main focus. Although they enhance the positive
networks with the other groups who live in the same region from past to present, ethnic
disparity especially around the physical characteristics and the different descent appears in the
marriage patterns. Within the context of research, the locations of their daily practices,
endogamy, exogamy, mixed marriages, their attitudes and behaviours in the marriages,
varying conceptions about marriage were discussed under the perception of identity of Turks
of African Origin from past to present.
In the processes of research, the interviews who lives in the tree villages of Izmir, were
fulfilled on all parts of the ethnic group that are assorted in two sides, aged and youth. The
research was perpetuated by inhabiting with the groups on the field, so it is the result of
efficient participant observation, in-depth interview and focus group. In the interviews, the
opinions and understanding of individuals were attentively listened and registered. In this
context, daily practices, perspectives on marriages, different visions of aged and youth, entity
of invisible ethnic disparity, varying racist attitudes from past to present and especially
internalized Turk identity are reached as the main findings in the group of Turks of African
Origin.
In the process of field, attitudes and approaches of the other groups in the field were
intimately observed within the daily practices, wedding ceremonies and similar efficiencies.
Thus findings were established about the individual behaviours of Turks of African Origins
within the society. Moreover datas about ethnic groups’ economic conditions, social statutes,
socio-cultural positions different from other ethnic groups in the field and individual locations
and functions of people were displayed.
9
1 GİRİŞ
1.1 Araştırmanın Konusu
Anadolu toprakları, geçmişten günümüze etnik çeşitlilik ve çok kültürlülük açısından oldukça
zengin bir yapıya sahip olmuştur. Bugün de; Kürt, Ermeni, Rum, Laz, Çerkez, Yörük ve daha
pek çok kültür iç içe geçmiş halde bu topraklarda yaşamlarını sürdürmektedirler. Çoğunluğu
Batı Ege’de yaşamakta bulunan Afrika Kökenli Türklerde, bu kültür harmonisinin içinde
önemli bir yerde durmaktadırlar (Toksoy, 2007: 9). Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olan
Afrika Kökenli Türklerin 19. yüzyılın ortalarından itibaren kendi anavatanları Afrika’dan
Türkiye’ye getirilişleri, Türkiye’de köle olarak yaşamları, azat edilmeleri, özgürlüğe geçişle
birlikte sosyo-ekonomik yapı içindeki konumları; toplum ve kültür üzerindeki etkilerini
anlamak adına incelenilmeye değerdir (Güneş, 1999: 4).
Uzun süredir yaşamlarını burada sürdürmekte olan Afrika Kökenli Türkler, etnik
farklılıklarından dolayı kendi içlerinde bir yaşam sürdürürlerken, aynı zamanda bu ülke
vatandaşı olarak diğer Türklerle çeşitli şekillerde ilişki halindedirler. Büyük bir asimilasyona
uğramış olmalarına rağmen, fiziksel farklılığın getirdiği ötekilik, etnik bir grup halinde
yaşayan Afrika Kökenli Türklerin yaşamlarında ve ilişkilerinde etkileyici bir olgu olarak
varlığını sürdürmektedir (Toksoy, 2007: 39). Bu bağlamda, etnik kimliğin, yaşadıkları
bölgede kendileri ve diğerleri için nasıl sonuçlar doğurduğunu gözlemlemek adına önemli bir
toplumsal ağ olan evlilik ilişkileri ve kimlik algısı araştırma konusunun temelini
oluşturmuştur.
1.1.1 Kimlik
Kimlik, çok yönlü açılardan ele alınabilen, tanımlanması kolay görünse de oldukça hassas bir
dengenin üzerinde duran ve dikkatle incelenmesi gereken bir kavramdır. Sosyal bilimler
dünyasında önemle çalışılan bu konu, pek çok farklı görüşe ve tartışmaya sahiptir. Kimlik
nedir sorunsalının cevabını bulmak için, bu olguyu tanımlamaya ve anlamaya çalışmış
görüşlere bakmak hatta karşılaştırmak doğru bir yol olacaktır.
Güvenç’e göre kimlik; en yalın tanımıyla kişilerin, grupların, toplum veya toplulukların
“Kimsiniz, kimlerdensiniz?” sorusuna verdikleri yanıt ya da yanıtlardır (Güvenç, 2008: 3). Bu
10
sorunun cevabıyla insanlar yeni tanıştıkları bireyin kendilerinden mi yoksa başka bir gruba mı
ait olduklarını öğrenmiş olurlar. Böylelikle herhangi birinin kimliğini öğrenmiş olmak, kişiyle
aramızda kuracağımız ve kurmak istediğimiz bağı belirlemektedir. Buradan yola çıkarak
Güvenç kişinin kimliğinin biraz da kimlere karşı olduğuyla belirlendiğini savunmaktadır
(Güvenç, 2008: 3). Yapısalcı Levi-Strauss’un ikili karşıtlık anlayışının Güvenç’in
yaklaşımıyla örtüşen bir yapıya sahip olduğunu söyleyebiliriz. Bu anlayışa göre, insanların ve
toplumların herhangi bir şeyi tanımlayabilmeleri için karşıtlık yaratmaları gerekir. Kimlik
olgusunda karşıtlığı neye göre yarattığımıza bakacak olursak karşımıza başka bir kapı
açılacaktır. İnsanların karşıtlığı cinsel kimlik, din, ırk, etnisite, akrabalık, tarihsel bağlam,
bellek, dünya görüşü, kültürel değerler gibi kavramlar üzerinden oluşturduğu açıkça
söylenebilir. Ancak unutulmaması gereken bir şey daha vardır ki birey kimliğini belirlerken
bu karşıtlıklardan sadece birini değil birden fazlasını kullanabilmektedir.
Bu karşıtlık yaratılarak oluşturulan kimlik tanımının önemli bir sorunu, bazı kimliklerin
birleşiminden yeni kimliklerin doğuyor olmasıdır. Örneğin, iki farklı etnik kimliğe sahip olan
bireylerin birlikteliklerinden doğan çocuk melez bir birey olarak dünyaya gelir. Bu birey,
içinde bulunduğu koşullar sebebiyle birden fazla kimlik ve değer yapısına sahip olacaktır.
Sonuç olarak üzerinde durulması gereken temel nokta, kimlik kavramını belirlerken karşıtlık
yaratarak kimliği tanımlamanın ötesinde, karşıtlıkların karışımından doğan kimliklerin
varlığından ve oluşumundan da bahsetmemiz gerekir.
Birey “ben” olma halini bu sınıflandırmaları kolaylıkla kullanarak gerçekleştirirken, ortaya
başka bir soru daha çıkar. Beni ya da bizi yaratırken tercihlerimizi neye veya nelere göre
yaptığımızdır. Benimsemiş olduğumuz kimliklerin içeriğine baktığımızda seçimlerimizin
değişken ve kolektif bir yapıya sahip oluğunu söyleyebiliriz (Cerulo,1997: 386). Kaçınılmaz
olan bu sonucun temel sebebi; toplum, kültür ve devletlerin kimlik üzerindeki büyük
etkileridir.
1.1.2 Etnik Kimlik ve Etnisite
Toplumların içinde değişen, ilişki halinde olan ve birbiri içinde erimiş pek çok alt yapısı
vardır. Din, toplumsal cinsiyet, kimlik, yaşam pratikleri, toplumsal sınıflar ve benzeri daha
birçok konu gibi etnisite de bu yapılardan biridir. Etnisitenin ne anlama geldiğine bakacak
olursak, Yinger’e göre sınıf ayrımını yumuşatmak, politik ve ekonomik çıkarları diğer
11
gruplara karşı korumak, toplumun çoğunluğuyla daha samimi bir ilişki kurmak ve devletlerin
insanlar üzerindeki baskıcı gücünü azaltmak adına muhafaza edilen kültürel bir mirastır
(Yinger, 1985: 152). Bu kültürel mirasın taşıyıcılığını sağlayan kilit noktalar ise etnik gruplar
ve bu gruplar için belirlenmiş etnik kimliklerdir. Etnik grup, aynı dil, din, ırk, ana yurt, kök ve
kültüre sahip insanların toplum içinde fakat toplumun ayrı bir parçası olarak yaşayan
bireylerin bütünü olarak tanımlanır (Yinger, 1985: 159). Bu grupların; sayısal olarak
boyutları, yaşadıkları yer ve dominant grupla olan ilişkilerine göre varlıklarını sürdürürler.
Yinger’in de açıkladığı gibi etnisite toplum içindeki farklı etnik grupların ve çoğunluğun,
etnik değerlere saygı çerçevesinde daha uyumlu ve harmoni içinde devamlılıklarını
sürdürebilmeleri için inşa edilmiş bir kavramdır. Ancak hassas bir denge üzerine kurulmuş bu
yapının oluşturulma süreci ve sonrasını derinlemesine inceleyecek olursak karşımıza başka bir
tablo çıkacaktır. Etnisitenin var olduğu toplumlarda beklenen, farklı etnik grupların kültürel
değerlerine ve pratiklerine diğerleri tarafından saygıyla yaklaşmasıdır. Ancak burada doğan
önemli bir sorun, etnik ve ırksal farklılıkların olduğu yerde gerçek bir saygıdan
bahsedilemeyeceği ve bu sebepledir ki asimilasyonun toplumsal uyum için daha yapıcı bir yol
olabileceğinin düşünülmesidir (Juliani, 1982: 370). Bu noktada kritik edilmesi gereken
durum, bir arada yaşayan farklı etnik grupların birbirlerinden etkilenmemeleri ve birbirleri
içinde asimile olmamaları imkânsızdır ancak egemen grubun ya da devletin yarattığı bir
asimilasyonun varlığı ve etnisite yerine daha yapıcı bir yol olduğu kabul edilebilir bir anlayış
olamaz. Tarihsel sürece de baktığımızda etnik ve azınlık gruplar üzerinde devletler tarafından
asimilasyon politikaları uygulanmış fakat sonucunda insanlar arasında daha büyük
çatışmaların ve şovenik eylemlerin gerçekleştiği görülmüştür.
Bugün etnik kimlik farklılıklarından doğan ayrımcılık ve sınıflandırma toplumlar içinde
yaygın bir şekilde yaşatılmaktadır. Özellikle ulus devletlerin eşitlikçi ve demokratik
söylemlerine rağmen toplum üzerinde oluşturulmuş ve sürdürülmeye devam eden etnik
ayrımcılığın varlığından söz edebiliriz. Gramsci’ye göre, devletler tarafından yaratılmış ve
devam eden egemen söylemler toplum tarafından kabul görerek içselleştirilmektedir (Crehan,
2006: 146-156). Bu noktada kabullenilmiş olan bir söylem olan etnik ayrımcılık toplumlar
içinde sürekliliğini hemen her alanda sağlamlaştırmıştır. Eşitlikçi ve insan merkezli
yaklaşımlarla kırılmaya çalışılan söylemler, egemen veya azınlık olan gruplar tarafından o
denli benimsenmiştir ki bireyler herhangi bir durum karşısında kendi içlerinde kontrol
mekanizmalarını kullanarak söylemlerin sürekliliğini korumaktadırlar (Foucault, 1977: 169-
12
184). Bu çerçevede etnik kimlik toplumlar içinde içselleştirilmiş ayrımcılık ve
ötelikleştirilmeyle anılan bir kavram halinde var olup belli noktalarda değişime açılmalıdır.
Etnisitenin, toplumlar ve kültürler içindeki bu önemli yeri sosyal bilimler dünyasında farklı
bakış açıları ve teorilerin doğmasına sebep olmuştur. Asimilasyonist yaklaşım, primordializm,
durumsalcılık, transaksiyonalizm ve inşacılık temel etnisite teorileridir (Keser, 2008: 41). İlk
olarak asimilasyonist yaklaşımı ele alırsak, bu teoriye göre, farklı topluluklar arasında sabit
sınırlar olmadığı, kültürel ve çevresel belirleyicilerin etkisi ve topluluklar arası etkileşim
sonucunda bu sınırların değişebilir olduğudur (Matthews, 1977: 160). Bu yaklaşım, etnik
grupların oluşumunu kültürel, çevresel ve sosyal süreçlerdeki değişimlerini inceleyerek
anlamaya çalıştığı söylenebilir. Fakat asimilasyonist yaklaşımın eksik kaldığı nokta pek çok
etnik grubun çoğunluğun içinde asimilasyona uğrayarak eriyeceğini düşünmesidir. Karmaşık
toplum ve kültür yapıları içinde böylesi bir mutlaklıktan bahsetmek etnisite kavramını
kısırlaştırabilir.
Asimilasyonist yaklaşımın bu eksikliği, sosyal bilimler dünyasında yeni bir yaklaşım olan
primordiyalizmin doğmasına yardımcı olmuştur. Clifford Geertz ve Edward Shills tarafından
ileri sürülen bu tez, etnik grupların oluşturucu unsuru olan ‘başlangıçta/doğum anında mevcut
olan bağlar’ anlamındaki ‘primordiyal bağlar’ın kişiler tarafından doğumla birlikte edinildiği,
bu nedenle de etnisitenin sabit ve değişmez, temel bir sosyal kategori olduğudur (Cornell,
Hartmann, 1998: 48). Açıkça görüldüğü gibi primordiyalistler etnik kimlik ve etnik grup olma
durumunu bireyler arası kurulmuş olan kan bağıyla sağlandığını savunur. Kurulan bağ, aynı
zamanda grubun birlik halinde yaşamasını bireylerin kurdukları ilişkilere dayandırır. Bu
noktada da sosyal aktörlerin bu teorinin içinde görünür konumda olduğu söylenebilir. Ancak
primordiyalizmin eksik kaldığı nokta ise etnik grupların değişimlerini göz önünde
bulundurmamasıdır. Etnik grupların güçlü etkinliğine tarihsel kanıtlar olduğu gibi, tarihsel
süreç içinde çeşitli etnik grupların ortadan kalktığının, yeni etnik grupların ortaya çıktığının
ve etnik kimliklerin kuşaktan kuşağa modifiye edildiğinin kanıtları da mevcuttur (Eller,
Coughlan, 1993: 188). Primordiyalistler değişim olgusunun etnik grupların oluşumu
üzerindeki etkisini göz arda ederek teorilerini geliştirmişlerdir. Bunun yanı sıra farklı etnik
gruplara sahip bireylerin çocuklarını ele alacak olursak, bu çok etnik kimlikli bireyin içinde
bulunduğu koşula primordiyalizm cevap üretememektedir.
13
Bir diğer etnisite kuramı da durumsalcılıktır. Primordiyalizme karşı çıkan bu teori, etnisite
incelemelerinde tarihsel, politik, ekonomik ve sosyal etkenlerin ve süreçlerin merkeze
alınması gerektiği tezi üzerine kurulmuştur (Keser, 2008: 45). Durumsalcılar, etnik
kimliklerin diğer topluluklarla yaşanan rekabette işlevsel oldukları sürece, kolektif kimliğin
ve aksiyonun temeli olduğunu savunmaktadırlar (Glazer, Moynihan, 1996: 135). Bu sava göre
etnik grupların var olma şekilleri, çıkar ilişkileri üzerinden sağlanmaktadır denilebilir.
Durumsalcıların etnisiteyi ele alış biçimi ve kavramsallaştırılması temel olarak, etnisitenin
durumların etkisiyle şekillendiği, bu şekillenmede topluluk üyelerinin rasyonel algı ve
eylemlerinin belirleyici olduğu, kişilerin topluluğa bağlanmalarının ya da topluluğa ilişkin
bağlarını kaybetmelerinin, diğer bir deyişle etnik hislerinin en önemli kaynağının rekabetçi
ortam olduğu şeklinde özetlenebilir (Eller, Coughlan, 1993: 190). Bu yaklaşım pek çok
açıdan tatminkar olsa da modern ve kolonyal dünyanın hakim söylemine hizmet eden bir
yapıya sahip olduğu izlenimi uyandırmaktadır.
Durumsalcılığa yakın bir teori olarak bilinen bir diğer yaklaşım da transaksiyonalizmdir.
Fredrik Barth’ın geliştirdiği bu teoriye göre, bütün değişim süreçlerine karşın, etnik gruplar,
grup üyeleri ile grup dışında kalan kimseler arasında kutuplaşmaya varan farklılıklar
nedeniyle sınırlarını koruma altına alarak varlıklarını sürdürebilirler (Barth, 2001: 13-18). Bu
teoride karşımıza ilk defa etnisitenin ne olduğundan çok etnik grupların sınırlarına ve diğer
gruplarla ilişkilerine değinilmiştir. Son olarak göz önünde bulundurulması gereken yaklaşım
inşacılıktır. İnşacılığın temelleri, etnisitenin ve etnik kimliğin günlük hayatı düzenleyen güçlü
ve işlevsel; ancak sabit değil akışkan bir sosyal kategori olduğudur (Cornell, Hartmann, 1998:
76). Bu bağlamda, inşacılığa göre etnisite, sadece insanların üzerine zorla yapıştırılan değil
insanların kabul ettikleri, direndikleri, seçtikleri, özelleştirdikleri, icat ettikleri, yeniden
tanımladıkları, reddettikleri, aktif bir biçimde savundukları kimliklerdir (Keser, 2008: 51). Bu
teorinin diğerlerinden en büyük farkı, etnisitenin oluşumunda bireyin aktif olarak etkisinin
olmasıdır.
Özetlemek gerekirse, etnik kimlik ve etnisite denildiğinde sosyal bilimler dünyasında pek çok
çalışma, teori ve kuram geliştirilmiştir. Toplumların en karmaşık yapılarından biri olan
etnisite olgusunu kavramak adına üretilen tüm yaklaşımlar kendi içlerinde bir bütünlüğe sahip
olmalarına rağmen farklı farklı ele alınarak incelenmelidir. Böylece etnisite ve etnik kimlik
sorunsalına çok yönlü bakış açısıyla bakarak daha iyi yorumlama şansına sahip olunabilir.
Ancak değişen, kırılan, silinen ve yeniden inşa edilen bu kavramları mutlak bir şekilde
14
tanımlamak doğru değildir. Konunun hassaslığını göz önünde bulundurarak var olan etnisite
ve etnik kimlik problemini tüm yönleriyle inceleyerek çözümü aramak daha yapıcı bir yol
olacaktır.
1.1.2.1 Afro Kimliği
Afro kimliği denildiğinde ilk olarak akıllara gelen batılı ülkelerdeki (Amerika ve Avrupa)
göçmen ve entegre olmuş Afrikalı vatandaşların sahip oldukları etnik kimlik olacaktır.
Akademik alanda da (yaygın olarak bu ülkelerde) çalışmalar yürütülerek Afro kimliği
kavramı incelenmektedir. Amerikan toplumunda Afro olmayı ele alırsak; siyah olmak ve
ırksal statülerle belirlenir. Aynı zamanda bu statüler ailenin, topluluğun ve toplumun içindeki
rollerle ilişkilendirilir (Demo, Hughes, 1990: 364). Afro kimliğinin özellikle ırksal
farklılıklarla sınıflandırılıyor olması kendi aralarında, diğerleriyle ilişkilerinde ve toplumsal
yapıların içinde çok yönlü dinamiklerin oluşmasına yol açtığı söylenebilir. Oluşan bu
dinamikler farklı sosyalleşme ve var olma şekilleri doğurmuştur. Kendi içlerinde birleştirici
ve koruyucu bir ağ oluştururken, farklılıklarından dolayı diğerleriyle daha dikkatli ve ılımlı
bir ilişki kurma yoluna gitmektedirler (Demo, Huges, 1990: 373).
Bunların yanı sıra, Afro kimliğine sahip olan insanlar, etnik kimliklerinin farklılığından doğan
ayrımcılıklar sebebiyle, temel kişisel kimliklerini kaybederek daha çok Afro kimliklerini ön
plana çıkararak varlıklarını kanıtlamaya çalışmaktadırlar (Smith, 1992: 498). Kendi evlilik
ilişkilerini, etik değerlerini, dillerini ve daha pek çok kültürel tutumlarını geliştirerek
yaşatmaktadırlar. Avrupa ve Amerika’daki Afro kimliğe sahip grupların bu yaklaşımları etnik
kimlikten doğan ayrımcılığın yarattığı ötekileştirmeden kaynaklandığı söylenebilir.
Ancak bu noktada üzerinde durulması gereken en önemli durum, dünyanın çeşitli yer ve
kültürlerinde yaşamlarını sürdürmekte olan Afrika kökenli birey veya grupların tutumlarının
Avrupa ve Amerika’dakinden farklı olabileceğidir. Bunun yanı sıra Avrupa ve Amerika’da
yaşamakta olan Afrika kökenlilerin tespit edilen eylem ve davranış içinde bulunmayabilirler.
Dolayısıyla batılı dünyada gelişen ve düzenlenen araştırmaların ben merkezci çalışmaları ve
kendi sınırları içinde geçerliliğe sahip olan kuram ve yaklaşımları; bütün Afrika Kökenli
topluluklara ithaf etmek antropoloji etiğine de aykırı düşecektir. Bu doğrultuda diğer tüm
kimlik ve etnik kimlikleri incelerken yapmamız gerektiği Afro kimliği gibi hassas bir konuyu
15
da bireylerin içinde bulunduğu kültür ve grup temelinde gözlemlememiz ve yorumlamamız
gerekmektedir.
1.1.2.2 Afrika Kökenli Türkler ve Etnik Kimlik
Türkiye farklı etnik gruplar açısından oldukça zengin bir ülkedir ve Afrika Kökenli Türklerde
bu çeşitliliğin içinde önemli bir yerde duran gruplardandır. 19. Yüzyıldan beri Türkiye’de
yaşamakta olan Afrika Kökenli Türkler, Osmanlı döneminde de Cumhuriyet döneminde de
özellikle toplumsal ve tarihsel yapılanmanın içinde göz arda edilemeyecek bir konumda
olmuşlardır (Durugönül, 2003: 289).
Afrika Kökenli Türklerin etnik kimliklerinin temeline bakacak olursak, 19. yüzyılın ikinci
yarısından itibaren çoğunluğu güney Sudan’dan olmak üzere Afrika’nın çeşitli yerlerinden
esir ticareti yapanlardan satın alma, ya da korsanlık yoluyla Osmanlı topraklarına
getirilmişlerdir (Güneş, 1999: 4). Osmanlı Devleti kölelik sistemini derinlemesine inceleyerek
Afrika Kökenli Türklerin tarihsel süreç içinde kimliklerini nasıl edindikleri konusunda daha
çok bilgiye ulaşabiliriz. Osmanlılar, köleliği Ortadoğu İslam devletlerinden alarak, zaman
içerisinde kendi toplum ve devlet hayatına uyarlamış ve entegre etmiştir. Köleler başta saray
olmak üzere, devlet ve ordu hizmetinde yoğun olarak kullanılmıştır (Erdem, Toledano, 1994).
19. yüzyılın ikinci yarısında özellikle Batı Anadolu’da yabancı sermaye yatırımlarının artması
ve kapitalist ilişkilerin yoğunlaşmasıyla birlikte, bu yörede plantasyon köleciliğine de
rastlanmaya başlamış, bu yatırımcılar kendilerine gerekli işgücünün büyük bir kısmını
Afrika’dan getirilen zenci kölelerle karşılamıştır (Erdem, 2004): 91-123). Örneğin, Torbalı’ya
bağlı, halkın çoğu zenci olan Subaşı, Naime, Kırba, Hasköy, Tulum, Yeniçiftlik köylerinde
yaşayanlar, atalarının köle olarak yaptıkları işi bugün Tariş Pamuk Birliği’ne bağlı üreticiler
olarak yapmaktadırlar (Toksoy, 2007: 45). 20.yüzyıl başlarında köleliğin kaldırılmasıyla
birlikte önce devlet tarafından hazırlanan misafirhanelerde beslenen ve barındırılan
Afrikalılara geçici olarak kendilerinin işlemeleri ve yerleşmeleri için toprak verilmesiyle bu
topraklarda yaşamlarını sürdürmeye devam etmişlerdir (Güneş, 1999: 5). Tarihçi Erdem’in
ulaştığı verilere göre devlet ayrıca 1890’larda azatlı erkekler ilkokula, Bahriye’nin sanayi
alaylarına ve askeri bandolara da alınmış, azatlı kadınlar ise Müslüman evlerine maaşlı
hizmetçi olarak yerleştirilmiştir. Ayrıca Afrika’dan gelenlerin toplumdaki diğer bireylerle
16
evlenmeleri, kendilerine verilen topraklar üzerinde ev kurmaları teşvik edilmiştir (Erdem,
2004: 191-231).
Tüm bu tarihsel süreç çerçevesinde Afrika Kökenli Türklerin Türk toplumu kültür ve
kimliğini benimsemeleri adına kolaylık sağlamıştır. Özellikle devletin; etnik kökeni farklı
olan insanları ayırt etmeksizin izlediği entegre politikaları Afrika Kökenli grubun toplum
içindeki konumlarına karşı yaklaşımları ılımlı kılmıştır. Dolayısıyla Afrika Kökenli bireyler
Avrupa ya da Amerika’daki Afrika Kökenliler gibi etnik bir kimlik arayışına girmemişlerdir.
Ancak kimlik açısından çok farklı tanımlanmıyor olsa da fiziksel görünüşlerin farklılığı etnik
bir grup olarak sınıflandırılmalarına neden olmaktadır. Maruz kaldıkları bu ayrımcılık, Afrika
Kökenli Türkler için etnik bir kimlik problemine dönüşmeye başlamış ve pek çok sorunla
yüzleşmeleri gerektiğini doğurmuştur.
1.2 Evlilik
Dünya üzerindeki bütün toplumlarda ‘evlilik’ kavramına karşılık gelen anlayış, yaklaşım ve
pratiklerin varlığından söz edilebilir. Evlilik temelinde akıllara ilk gelen; kadın ve erkeğin
kendi kültürüne ait kuralların ışığında birlikte bir yaşamı paylaşmasıyla oluşan ilişkiler olarak
ele alınsa da, çeşitli toplumlarda ve günümüz değişen dünyasında eşcinsel evlilikler gibi farklı
formlarda olanlarına dahi rastlamak mümkünleşmiştir (Stone, 1998: 183). Bu noktada
odaklanılması gereken asıl konu, evliliğin doğuşuna sebep olan ve sürekliliğini sağlayan
ihtiyaç ve pratiklere bakarken, farklı toplumları kendi kültürel örüntülerine de bakmak
gerektiğidir. Güvenç’te paralel olarak Antropoloji’nin evlilik ve aile kurumunu ele almak
üzere, öncelikle akrabalık sistemini irdelemeyi, kültürün bir parçası olarak gördüğünü ve
bunları incelemeyi gelenek haline getirdiğini söylemektedir (Güvenç, 1996: 241). Çünkü
evlilik ve akrabalık ilişkileri toplumun inşa ve organizasyonunda vazgeçilmez yapı malzemesi
görevindedir. Antropologlar da bu bilinçten hareketle diğer konulardan çok, özellikle ve
çoğunlukla evlilik ve akrabalık üzerine eğilmişlerdir. Ayrıca evlilik ilişkileri; tabu
sayılabilecek cinsel eylemlerin meşrulaştırılması ve sınırlandırılması, aile gibi toplumsal
yapıların devamlılığının sağlanması, soyun sürdürülmesi, nüfusun dengelenmesi, toprak, mal,
mülk ve değerli eşyalar temelinde maddi varlıkların korunması gibi gereksinimlerin de
karşılanmasında işlevi büyüktür.
17
Toplumların temel yapısında bu kadar güçlü olan evlilik ve akrabalık ilişkilerinin farklı insan
topluluklarına göre çeşitli şekilde sınıflandırılmış olmaları kaçınılmaz bir kültürel sonuç
olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu çeşitlilik evlilik ilişkileri üzerinden kültürler arası
değişkenlik ve algı konusunda bizlere geniş çaplı bilgiler sunmaktadır. Temel evlilik
modellerinden bahsedecek olursak, tek eşlilik: bir erkek ve bir kadının birlikteliği, çok eşlilik
-çok karılılık (polygyny): bir erkek ve birden fazla kadının birlikteliği, çok kocalılık
(polyandry): bir kadın ve birden fazla erkeğin birlikteliği-, içevlilik (endogamy): aile içi
bireyler arası birliktelikler, dışevlilik (exogamy): aile dışı bireyler arası birliktelikler, karma
evlilikler: farklı etnik gruplar arası birliktelikler ve eşcinsel evlilikler: aynı cinsten bireyler
arası evlilikler olmak üzere sıralayabiliriz (Stone, 1998: 183-184).
Bu temel evlilik modelleri içinde dünya standartlarına göre en yaygın olarak uygulananı tek
eşlilik olarak görülse de diğer yapıların varlıklarını göz arda etmek mümkün değildir.
Özellikle küreselleşen dünya üzerinde farklı etnik kökenden gelen insanların bir arada yaşam
alanlarının genişlemesi, göçler, sınırların kaldırılması, çok kültürlülüğün yaygınlaşması gibi
sebepler nedeniyle farklı evlilik modelleri yaygınlaşmakta, spesifik bir şekilde karma evlilik
sayısında her geçen gün bir artış gözlemlenmektedir. Açıkça söylenebilir ki tüm evlilik
çeşitleri içinde toplumlar ve kültürler arası geçişin en iyi gözlemlendiği model olarak karışık
evlilik ve akrabalık ilişkileri ele alınabilir. Bu sayede farklı etnik kimliklere sahip bireylerin
evlilik ilişkileri üzerinden kendi kültür ve toplumlarını nasıl yansıttıkları, geliştirdikleri ya da
silikleştirdiklerini, dominant kültürün evliliklere yansıma şekillerini, kültürel asimilasyonun
etkileri gibi kavramlara ulaşmak mümkün olacaktır. Böylece toplumun her alanında etkin olan
evlilik kavramının bu noktada kültürlere göre gösterdiği farklılar ve etkileri adına rahatlıkla
inceleme fırsatı bulunmaktadır.
1.2.1 Türk Toplumunda Evlilik İlişkileri
Türk toplumda evlilik ilişkilerini ele aldığımızda karşımıza güçlü bir akrabalık sistemi ve
kurallarının çıktığını görürüz. Bireylerin evlilikler üzerine anlayışları tamamıyla aile ve
akrabalık sistemi içinde gelişmekte ve meydana gelmektedir. Bu temelde Çatlı tezinde evlilik,
akrabalık ve birey bağlamıyla ilgili şu benzetmeyi yapmıştır.
18
Akrabalık sistemi ailenin, dolayısıyla evliliğin ve en nihayetinde bireyin evrimini ele veren kültürel bir kara kutudur ve bu kültürel kara kutu tıpkı bir holdinge benzemektedir. Holdingin genel merkezi akrabalıktır. Evlilik ve aile, genel merkezin şubeleridir. Holdingin, genel merkezin ve şubelerin tanıtım bürosu da bireydir (Çatlı, 2008: 19)
Bu benzetmeden de çıkarılacağı gibi Türk toplumundaki evlilik yapısını anlamak için aileyi
ve akrabalık sistemini araştırmak gereklidir. Ancak araştırmayı yaparken Türk toplumunun
karma bir etnik yapıda olması sebebiyle etnik grup içi ve gruplar arası yapılan evliliklerden,
benzer veya farklı akrabalıklar doğmuş olması göz arda edilemez. Bu nedenle evliliğe dair
yapılan incelemelerde gruba ait kültürel ve toplumsal değerleri de ele alarak incelemek
gerekecektir. Çok kültürlü Türk toplumu içinde kaçınılmaz karma evlilikler sonucunda
evlilikle birlikte taşınan soy kavramında farklı anlayışlar ortaya çıkmıştır.
Antropolojide kişinin soyu, üç farklı akrabalık kaynağına indirgenir. Bunlar tek soylu
akrabalık, çift soylu akrabalık ve anne soyu ve/veya baba soyu arasından seçilir. Bunlardan
ilki olan tek soylu akrabalıkta çocuğun soyu, ana soyu akrabalıklar veya baba soyu
akrabalıklara geleneksel olarak dayandırılır (Çatlı, 2008: 20). Örneğin baba soyu akrabalıkta,
baba tarafındaki akrabalık esas alınırsa ve buna önem verilirse, burada baba yanlı ilişkiden
bahsedilir ya da ana soyu akrabalıkta, çocuğun ana soyuna dayandırılıp ana yanlı ilişkiden
bahsedilecektir (Balaman, 2002: 4-5). İkinci tür soy seçiminde yani çift soylu akrabalık
düzleminde, ana soyu ve baba soyu arasından bir seçim yapılmaz (Çatlı, 2008: 20). Çocuk her
iki soydan sayılırken, ana soyu kadar baba soyu da aynı oranda önemlidir. Tek soylu
akrabalık düzleminde olduğu gibi, birinin diğeri üzerinde ezici gücünden bahsedilmez.
Güvenç, aynı zamanda çift soylu terimini iki yandanlık olarak da ele almaktadır (Güvenç,
1996: 255). Üçüncü tip soyda ise, kişi ana soyu ile baba soyu arasından bir seçim yapar ve o
bağ üzerindeki ilişkilere önem verir. Örneğin çocuk yahut birey, ana soyu ve baba soyu
arasından ana soyunu seçerse, ana soyu sistem geçerli olur ve kişi onunla harmanlanır
(Balaman, 2002: 5-6). Türk toplumunda soy kavramları içinde en yaygın olarak görüleni tek
soylu olarak görülse de nadiren çift soylu sistemi tercih eden bireylere de rastlanmaktadır.
Ancak bu tek soylu sistem toplum üzerinde görünmeyen fakat bireyler tarafından
içselleştirilmiş ve baskın bir şekilde yaşatılmaktadır. Evlilik ilişkilerinde de baskın olarak bu
sistemin ortaya çıktığını kolaylıkla gözlemleyebiliriz.
Bu durumda tartışılması gereken asıl konu yaygın bir şekilde görülen tek soylu sisteme
rağmen Türk toplumunda karma evlilikler nasıl bu kadar yaygın hale gelmiştir? Karma evlilik
örneklerine bakıldığında her ne kadar farklı iki etnik grubun mensuplarından bahsediyor olsak
19
da baskın olan bir soy kavramını rahatlıkla gözlemlemek mümkündür. Dominant olan grubun,
azınlık olan etnik gruplarla evlilik yapması tek soylu aktarımı etkilememektedir. Ayrıca bu tür
evliliklerde genelde erkek soyun devamı temel alınarak azınlık gruplardan gelin alınırken, kız
verme gibi etkinliklerin az olduğu bilinmektedir.
1.3 Etnik Kimlik ve Evlilik
Toplumun en önemli yapılarından biri olan evlilik, bireyler arasındaki pek çok ilişkinin
belirlenmesi, düzenlenmesi ve değiştirilmesinde vazgeçilemez bir konumdadır. Etnik kimlik
kavramıyla, evlilik ilişkilerini yan yana getirecek olursak pek çok ortak özelliğin var
olduğunu gözlemleyebiliriz. Her biri kendi varlığını sürdürebilmek için diğerinden beslenerek
kendi varlığını idam ettirirken, diğeriyle kurduğu organik bağ sayesinde ötekinin de
devamlılığını sağlamaktadır.
Evlilik ve etnik kimlik arasındaki bu ilişki, ayrımcılığı ve sınıflandırmayı arttıran bir
tamamlayıcı niteliğindendir. Örneğin, bir evlilik gerçekleşirken etnik kimlikler göz önünde
bulundurularak kararlar alınır. Ancak bugün, evlilik ve etnik kimlik arasındaki ayrıştırıcı bağ,
farklı etnik kimlikteki insanların evlenmesiyle birlikte başka bir yapılanmanın ve sorunların
doğmasına sebep olmuştur. Kültürel asimilasyonun yaygınlaşmasıyla birlikte farklı etnik
kimliklerin evlilikleri yeni bir sınıflandırmayı yaratmıştır (Roth, 2005: 36). Bu yeni yapılanma
içinde karışık evlilikler; toplumsal ve bireysel alanda yeni yaklaşım ve tutumlarla karşı
karşıya kalmakta, baskın olan etnik grup asimilasyona uğramasına sebep olmaktadır.
Karışık evlilikler incelenirken üzerinde dikkatle durulması gereken bir diğer konu ise karma
evlilik örneklerinde gözlemlenen durumların dışevliliklerle karıştırılmamasıdır. Her iki evlilik
türü de kendine has ve farklı yaşam alanına ve toplumsal konuma sahiptir. Özellikle etnik
gruplara ait eşitsizliğe dayanan yaklaşımlar, baskıcı tutumlar, zorlayıcı sınırlar bireylerin
evlilik ilişkilerinde zor durumda kalmalarına sebep olmaktadır (Kang Fu, 2000: 147).
1.3.1 Türk Toplumunda Etnik Kimlik ve Evlilik
Türk toplumunun etnik kimlik farklılığıyla birlikte evlilik kavramına karşı geliştirmiş olduğu
tutumlara baktığımızda pek çok parametrenin varlığından söz etmek gerekir. Bu parametreler
etnik grubun özellikleri, toplumun geneline göre konumu, din veya mezhep inanışlarından
20
doğan farklılıklar, grubun kendine has kültürel değerleri, etnik soyu şeklinde
sınıflandırılabilir. Ancak toplum tüm bu farklılıklara rağmen pek çok karma evliliğin varlığına
izin vermekte ve sürdürmektedir. Çok kültürlü toplum yapısı içinde aykırı bir tutum
izleyenlerin olmasına rağmen genel olarak geçmişten gelen bir uyumun varlığı göz arda
edilemez. Ayrıca bu ılımlı yaklaşıma; eğitim düzeyinin yükselmesi ile birlikte hayata bakışın
değiştiği, bireysel tercihlerin toplumsal, kültürel, dinsel ve ailevi inanıştan bağımsız hale
geldiği, eğitim sürecinde her iki tarafında birbirlerini daha yakından tanıma olanağına sahip
oldukları, kaynaşmanın artması ve bazı önyargıların etkisini kaybetmesinin etkili olduğunu
söylemek durumundayız. (Gölbaşı, Mazlum, 2010: 331).
Tüm bu pozitif oluşumlara rağmen dışarından sorunsuz görünen karma evliliklerin içinde
bireyler arası sorunların varlığından bahsetmek gerekmektedir. Farklı kültürden geliyor olmak
karşılıklı bir kültür çatışmasına yol açabilmektedir. Üstelik bireyin ait olduğu etnik grubun
toplumun genel yapısı içindeki konumu da sorunlar doğurmaktadır. Çoğunluk olan gruba ait
birey, azınlık mensubu birey üzerinde baskı oluşturabilmekte ve farkında olmadan
içselleştirmiş olduğu etnik ayrımı destekleyen söylemleri evliliğin de yansıtmada ya da dile
getirmektedir. Son olarak aileler arası ağlarda da etnik kimlik farklılığından doğan akrabalık
çatışmaları görmezden gelinemez.
1.4 Araştırmanın Önemi
Dünya üzerinde var olan hemen her ülkede; etnik kimlik açısından farklılığa sahip olan ve
azınlık halinde yaşayan insan grupları bulunmaktadır. Çok kimlikli (ya da kimliksiz) ve çok
kültürlü bu dünya sisteminde; kültürler arası farklılık, ayrımcılık ve çatışma kaçınılmazdır.
Egemen olan gruplar çoğu zaman azınlıkla olanla ilişkilerinde dominant, baskıcı ve
ötekileştiren konumda olur. Bu noktada, evlilik ve akrabalık ilişkileri toplumların temel
yapılarından biri olduğu için etnik gruplar ve çoğunluğun hem kendi içleri, hem de
birbirleriyle olan iletişimlerinde önemli bir yerde bulunmaktadır.
Bu konuyu daha iyi anlamak ve anlatmak adına, tezimin konusu Afrika Kökenli Türklerin
kendi içleri ve diğer Türklerle evlilik ilişkileri üzerinden azınlık halinde var olan Afrika
Kökenli Türklerin; Türk toplumu içindeki yaşamlarına, konumlarına ve problemlerine ışık
tutmaya çalışmıştır. Bu sayede araştırmayı önemli kılan en can alıcı nokta; etnik bir grubun
21
kimlik algısını, toplum içindeki yeri ve varoluş biçimlerini evlilik ve akrabalık ilişkileri
üzerinden anlamaya ve yorumlamaya çabalamaktır.
1.5 Araştırmanın Amacı
Türk toplumunun çok kimlikli ve kültürlü yapısı içinde etnik farklılıklardan doğan
ötekileştirme ve çatışmaların varlığı açıkça gözlenebilmektedir. Bu manzaranın içinde yer
alan Afrika Kökenli Türkler geçmişten günümüze sosyal, kültürel ve ekonomik açılardan pek
çok sorunla karşı karşıya kalmışlardır. Öncelikle bu sorunların temeline inmek ve evlilik
ilişkileri üzerinden konumlarını belirlemek tezin öncelikli amaçlarındandır. Bunun yanı sıra,
varoluşları sözel olarak olmasa da pratikte çok büyük oranda göz arda edilmektedir. Toplum
içinde hemen her alanda diğer Türklerle iletişimde olan Afrika Kökenli Türklerin varlığını
görünür bir seviyeye çıkarmak tezin hizmet edeceği bir diğer amaç olmaya çalışmıştır.
Azınlık halinde yaşayan insanların, egemen güç ve söylemlerin içinde görünmez kılarak
yaşamlarını sürdürmeye zorlanması herhangi bir toplumun gelişmesine ve eşitlikçi olmasına
engel oluşturmaktadır. Toplumların daha aydınlık ve insan merkezli adaletle ilerlemeleri
adına bireyleri bilinçlendirebilmenin temel yollarından biri de; içinde problem barındıran
sosyal ilişkilerin varlığına ışık tutmak ve insanların düşüncelerinde değişime yol açmaktır.
Türkiye’de var olan pek çok azınlıktan biri olan Afrika Kökenli Türklerin görünürlüğüne ve
kimlikleri üzerinden karşılaştıkları problemlerin çözüm arayışına tezimle katkıda bulunmak
da bu toplumun karanlığa gömülmüş bir yüzünü daha açığa çıkarma da araç olmaya
çabalamıştır.
1.6 Araştırmanın Odak Noktası
Araştırmanın konusu olan etnik kimlik farklılığın getirdiği sorunları anlamak için bu konuyu
derinlemesine anlayabileceğim bir alan olan evlilik ilişkilerini araştırmanın odak noktası
olarak belirledim. Evlilik seçimleri, farklı gruptan olmanın evlilikteki yansımaları, gençler ve
yaşlılar arasında değişen evlilik anlayışları ve evliliğe dair pek çok veri araştırmanın amacını
besleyecek nitelikte olmuştur.
22
2 ARAŞTIRMANIN YÖNTEMİ
2.1 Araştırmada Kullanılan Yöntem ve Teknikler
Antropolojide araştırmanın içeriğini ve güvenilirliğini destekleyen en önemli araçlardan biri,
alan araştırmasında kullanılan yöntemlerdir. Niceliksel olarak tanımlanan bu yöntemler,
katılımcı gözlem, derinlemesine mülakat, odak grup çalışmaları, sözlü tarih ve fotoğraflama
olarak sıralanabilir. Ben alan araştırmamı köyde ikamet ederek gerçekleştirerek bu
yöntemlerin hemen hepsini kullanmaya çalıştım. Ancak araştırmamın konusu sebebiyle, sözlü
tarih çalışmasını kullanmayı düşünmüyor olmama rağmen bazı derinlemesine mülakat
çalışmaları sözlü tarih şeklinde oldu. Ayrıca iki şekilde tasarladığım odak grubumu
belirlemek adına niteliksel bir yöntem olan soru kâğıdı uygulamasını da alan çalışmamda
kullandım. Soru kâğıdı sayesinde ulaştığım veriler araştırmamı küçük çapta da olsa
istatistiksel olarak desteklememi sağlamıştır.
Alan araştırmasında kullandığım yöntemleri neden tercih ettiğimi daha iyi anlatabilmek için
her birini açıklamak doğru bir yol olacaktır. İlk olarak katılımcı gözlem metoduna eğilirsek,
araştırma yapılan kültür içerisindeki insanları anlamak ve yorumlamak açısından önemli bir
role sahip olduğu açıkça söylenebilir. Alanda kalınan süre boyunca insanların araştırmacıyı
kabulü çerçevesinde herhangi bir mekânın içinde beraber bulunarak; onların kendi
aralarındaki ilişkileri, çevreyle ilişkileri, olaylara bakış açıları ve günlük pratikleri hakkında
derinden gözlem yapma fırsatı sunan bir yöntemdir (Russell, 1995: 137). Katılımcı gözlem
sırasında, tutulan notlar ve kazanılan deneyimler araştırmanın analizinde önemli bir yere sahip
olacaktır. Çünkü olaylara objektif bir bakış açısıyla yaklaşırken aynı zamanda içinde
bulunuyor olmanın avantajıyla olayları daha iyi anlayabilme fırsatı yakalamış oluruz (Russell,
1995: 136).
Derinlemesine mülakat yöntemi, açık uçlu soruların ışığında görüşmeciyle birebir yapılan
dinlemeye, cevap kaydına ve konuyla ilişkili ilave sorularla gerçekleştirilen bir yöntemdir
(Kümbetoğlu, 2005: 71). Görüşmecinin rızasına göre ses kayıt cihazıyla ses kaydı alınabilir.
Bu yöntem alan araştırması için vazgeçilmez ve belki de en verimli olan yöntemdir.
Derinlemesine mülakatta görüşmeciyle kurulan organik bağ diğer yöntemlere göre daha güçlü
olduğu için alınan verilerde bir o kadar tatmin edici olmaktadır. Ayrıca aynı kişiyle birden
23
fazla gerçekleştirilen bu görüşmeler, bireyin her seferinde biraz daha güvenini sağlayarak
daha açık ve derin bilgilere ulaşmamızda yardımcı olur.
Odak grup çalışması, araştırmacının yönettiği -bu çalışmada araştırmacı moderatör
konumunda olur- açık uçlu sorular eşliğinde birden fazla insanın arasında karşılıklı tartışmayı,
eleştiriyi ve diyalogu içinde barındıran bir mülakat şeklidir (Russell, 1995: 225)
Derinlemesine mülakatta olduğu gibi görüşmecilerin izni doğrultusunda ses kaydı yapılabilir.
Alan çalışmasına kattığı en önemli nokta; alandaki insanların kendi bakış açılarını, kendi
popülâsyonları içinde daha özgün bir şekilde görmemizi sağlar. Aynı zamanda insanların grup
içinde değişen hareket ve tutumları da gözlemlememize fırsat verir.
Sözlü tarih görüşmesi diğer araştırma tekniklerinden farklı olarak tarihsel olayların anlatımına
dayandığı için insan davranışları ve kültürü anlamak adına tarihsel bir derinlik içinden
bakmamızı sağlar. Yaşanmış olayların zaman ve mekân içerisinde nasıl geliştiğini, toplum
üzerindeki etkilerini ve sonuçlarını yorumlayabilmemiz açısından da uygun bir metottur
(Lummis, 1983: 256). Görüşmecinin anlattıkları üzerinden geniş bir perspektifte insan
davranışlarına da tanıklık edilebilir. Çünkü görüşmeci, kendi tanıklıklarının ötesinde diğer
insanların davranış ve tutumlarına da değinir. Ayrıca dönemin ekonomik koşulları, siyasal
çerçevesi ve benzeri durumlarda sözlü tarih çalışmasının içinden çıkarılabilir.
Son olarak fotoğraf tekniğini ele alırsak, alan araştırmasında gözlemler sonucu ulaşılan
olguları daha iyi görmemizi sağlamak adına güçlü bir kaynaktır. Bugünkü antropologların
modern bakış açısı gözlem sırasında bazı detayları yakalamayı engeller nitelikte olabilir. Bu
tür durumlarda bir fotoğraf makinesi görsel sınırları aşmak adına kullanılabilir (Collier, 1967:
1-2). Araştırma esnasında, alanda karşılaştığımız duyulara hitap eden olayları yansıtmak
istediğimizde de fotoğraf tekniği kurtarıcı olabilir. Örneğin, tarlada çalışan insanların
emeğinin yüzlerine yansımış halini kişilerin portre fotoğraflarını çekerek görsel olarak elde
edebiliriz. Ayrıca, fotoğraf tekniğini kullanarak gerçekliği tümüyle yakalayabilir ve
yansıtabiliriz. Bunların ötesinde, toplum içindeki sosyo-ekonomik ilişkiler, ritüeller, günlük
aktiviteler, giyim kuşam ve benzeri pek çok olguyu fotoğraf tekniği sayesinde görsel ortama
taşıyarak araştırmada daha etkili bir imge yaratılır. Zaman ve mekan bağlamındaki algıyı
tamamlamak adına fotoğraflama doğru bir tekniktir (Collier, 1967: 4). Ek olarak, toplum
içinde konuşulup dile getirilemeyen pek çok değere de görsel olarak tanık olabilir ve
fotoğraflayarak bir bulgu haline getirebiliriz.
24
Alanda kullanacağım niceliksel bir yöntem olan soru kağıdı ise niteliksel olarak
uygulayacağım yöntemlerde, odak gruplarımı belirlemek adına faydası olacaktır. Bu yöntemle
köy içindeki insanların hangilerinin benim odak grubuma girip girmeyeceği uygulayacağım
soru kâğıdıyla belirginleşecektir. Soru kağıdı, daha çok demografik bilgilere dayanan
soruların insanlara yöneltilmesiyle uygulanan bir yöntemdir. Görüşmecilerden derinlemesine
bilgi ve yorum almaya dayalı bir yöntem olmasından çok bireylerin temel bilgilerine ulaşmayı
amaç edinir. Sonuç olarak, alan çalışmasında yoğunluklu olarak kullanacağım niteliksel
yöntemler alan araştırmasında var olacak olan insanların anlaşılması ve yorumlanmasında
güçlü bir kaynak olacaktır. Alan çalışmayla birlikte o kültürün varoluşunu daha iyi anlayarak
analizler ortaya koyabilir.
2.1.1 Alan Araştırması
Haziran-Ağustos 2011 tarihleri arasında 3 aylık süreç içerisinde katılımcı gözlem yöntemi
temelinde alan araştırmamı gerçekleştirdim. Alan çalışmamın demografik sınırlamasını Afrika
Kökenli Türklerin yaşamakta olduğu İzmir’e bağlı olan 3 köy olarak belirledim. Bu seçimi,
iletişim halinde olduğum Afro-Türk Derneği’nin yetkililerinin yardımlarıyla yaptım. Alan
çalışması sürecinde 18 gün köyde ikamet etmekle birlikte gündüz vakitlerinin tamamını
köylerde geçirme fırsatım oldu. Üç köy içinde, toplam 18 kişiyle derinlemesine mülakat
yapma şansını yakaladım. Ancak bunun yanı sıra her bir köyde geniş çaplı katılımcı gözlem
yapıp, pek çok insanla kısa görüşmelerde bulundum. Bu süreçte önceden hazırlamış olduğum
sorularda, birtakım gözlemler sonucu değişiklikler ve düzenlemeler yapmak zorunda kaldım.
Görüşmecileri daha iyi anlamak ve hiçbir baskı altında bırakmamak adına değişikliklere
gitmek durumunda kaldım. Özellikle görüşmecilerimi kadın ve erkek olmak üzere eşit
oranlarda belirlemeye çalışmış olmama rağmen kadın ağırlıklı görüşmecilerim oldu.
Ayrıca görüşmeler sırasında ses kayıt cihazı kullanabildim fakat bazı durumlarda
görüşmecilerin kayıt cihazı istememesi üzerine soruların cevaplarını not tutarak kaydetmeye
çalıştım. Toplam 18 kişiyle yaptığım görüşmelerde sadece 9 adet ses kaydı yapabildim.
Farklı zamanlarda hemen her köyde odak grup çalışmalarını da gerçekleştirebildim. Araştırma
yöntemlerini uygularken karşılaştığım tek problem fotoğraf çekme konusunda meydana geldi.
Görüşmecilerin reddetmeleri sebebiyle çok fazla fotoğraf çekemedim.
25
2.2 Araştırma Grubu
Araştırma grubumu evlilik ilişkileri çerçevesinde iki odak gruba ayırarak belirledim. İkiye
ayırmamanın temel sebebi, süreç içerisinde değişen evlilik anlayışı ve pratikleri üzerinden
bugünü daha iyi anlayabileceğimi düşünmemdir. Bu noktada genç ve yaşlı nüfus olarak ikiye
böldüğüm odak gruplarım süreci ve bugünü gözlemleyebilmek adına bana yardımcı oldu.
Bunun yanı sıra, tezimin Afrika Kökenli Türk temelli olmasından dolayı Afrika Kökenli
Türkler dışında diğer Türklerinde bakış açılarını göz önünde bulundurdum. Çünkü amacım
Afrika Kökenli Türklerin bakış açılarından kurdukları ilişkilere ve yaşadıkları problemlere
ulaşmaktır.
2.3 Araştırmanın Etik Boyutu
Etik, insanların ve toplumların kendi değerlerine göre belirlemiş olduğu ahlak ilkelerini,
davranış biçimlerini, görevlerini ve zorunluluklarını belli sınırlarla çizen kurallar bütünü
olarak tanımlanabilir. Bilim etiği ise, bilimsel çalışmalarda bulunanlara, bu çalışmalar
sırasında uymaları gereken ilkeleri gösterir (Bilim Etiği Kılavuzu, 2011). Bu bağlamda
bilimsel etik kurallarının araştırmacılar tarafından dikkatle uygulamaya çalışırken özellikle
alan çalışmalarında pek çok sorunla karşılaşabilirler.
Benim alan çalışmam boyunca karşılaştığım en büyük sorun görüşmecilerimin bana güven
duymaması ve konuşmaktan kaçınmaları oldu. Alana ilk çıktığım süreçte dışarıdan biri olarak
onların arsında bulunacağım için, hemen hepsinin üye olduğu Afro Türk Derneği’nden bir
takım yardımlar almak durumunda kaldım. Köylerdeki ilk ziyaretlerimi dernek üyelerinden
olan iki kişiyle birlikte yaptım. Tanışma amaçlı yapılan bu görüşmelerde tanıdıkları olan
insanlarla birlikte olmama rağmen bana büyük bir şüphe ve güvensizlikle yaklaştılar. Bütün
misafirperverlikleri ve sıcakkanlılıklarının yanı sıra kendim ve çalışmamla ilgili
bilgilendirmelerimden sonra bana karşı temkinli yaklaşmaya çalıştılar. Tüm bu çekingenlik ve
güvensizliklere rağmen süreç içerisinde bana ısınmaya, içlerine almaya başladılar. Benim için
özellikle genç ve orta yaşlı görüşmecilerle iletişime geçmek daha zor oldu. Aramızda oluşan
güven ilişkisinden sonra her şey daha kolay hale geldi.
26
Alanda kendimle ilgili yaşadığım en zor durum ise, görüşmelerimi yaparken benim özel
hayatımla ilgili sordukları sorularda ne cevap vereceğimle ilgili çelişkiye düşmemdi. Tez
konum itibariyle evlilik ve ikili ilişkiler konusunda görüşmecilerimin de benimle ilgili merak
ettikleri düşünceler vardı. Bu noktada görüşmecilerime göre farklı bir yaşam şeklimin ve
algımın olması ve bunları uygun bir dille anlatmak benim için çok zor oldu. Güvenlerini
kırmamak adına dürüst davranmak zorundaydım. Çözüm yolu olarak kendimle ilgili
dürüstlükten kaçmayarak fakat konuları benden uzaklaştırarak görüşmelerimi sürdürmeye
çalıştım.
Bir diğer karşılaştığım problem, her ne kadar köy yaşamına ayak uydurmaya çalışsam da,
özellikle ilk zamanlar kendimi dışlanmış ve yalnız hissetmemden dolayı alanda çok sıkıldığım
anlarla karşı karşıya kaldım. Bu tür zamanlarda birkaç gün alandan çıkarak hem kendime hem
de alandakilere zarar vermemek adına arada dinlenme boşlukları yaratma yoluna gittim.
27
3 ARAŞTIRMANIN BULGULARI
3.1 Görüşülen Kişilerin Genel Özellikleri
Belirlemiş olduğum alanda yaşamakta olan görüşmecilerimin, etnik bir kimlik taşıyor
olmalarına rağmen bölgedeki diğer insanlardan farklı ve ayrıştırıcı özelliklere sahip
olduklarını söylemek güç olabilir. Ege Bölgesi’nde İzmir’e bağlı olan üç köyde yaşamlarını
sürdürmekte olan Afrika Kökenli Türkler, köylerde yaşayan diğer insanlar gibi giyinmekte,
gündelik alışkanlıklarını sürdürmekte ve kültürel özelliklerini yaşatmaktadırlar. Bu benzerlik,
farklı etnik kökenden gelen bu insanların tam anlamıyla bir asimilasyon yaşadıklarının kanıtı
sayılabilir.
Daha derinlemesine bakıldığında görüşmecilerin hemen hepsi kendi etnisitelerine ait herhangi
bir kültürel değer ya da pratiğe sahip olup olmadıkları sorusuna olumsuz yanıtlar vermişlerdir.
Katılımcı gözlem sonucunda edindiğim bilgilere göre de köyde çoğunluk halinde yaşayan
diğer Türklerden farkı açıkça görülen bir özellikleri bulunmamaktadır. Bütün gündelik yaşam
pratikleri, kültürel ve sosyal yaşam örüntüleri, inanç, dil ve benzeri olguları diğerleriyle aynı
şekilde yaşamaktadırlar.
Ancak bu noktada üzerinde dikkatle durulması gereken konu Afrika Kökenli Türklerin
kültürel ve sosyal bağlamda büyük bir uyum sağlayarak yaşadıkları görülüyor olsa da
özellikle fiziksel görünüş itibariyle köyde yaşayan diğer insanlardan farklı oldukları göz arda
edilemez. Pek çok açık ten renkli Türk’le evlenip melezleşseler de, Afrika Kökenine özgün
koyu ten rengini korumuş olan insanların sayısı oldukça fazladır. Görüşmecilerimi ele
alırsam; hiç melezleşmeyen iki aile ve melezleşmelerine rağmen fiziksel özelliklerini büyük
ölçüde korumakta olan bireylerden oluşmaktadır. Bu noktada her ne kadar bölgedeki diğer
Türkler gibi yaşıyor ve alışkanlıklarını sürdürüyor olsalar da özellikle fiziksel farklılıkları
onların toplum içinde ayrıştırılmış bir yerde konumlandırılmalarına sebep olmaktadır. Bu
ayrımın açıkça görüldüğü en büyük kanıt, Afrika Kökenli Türklerin köylerde Arap olarak
anılmasıdır. Hem etnik grup içinde, hem de köylerdeki diğer insanlar tarafından ten rengi
koyu olan bu insanlar Arap olarak bilinmekte ve tanınmaktadırlar.
28
Ekonomik açıdan görüşmecilerimin özelliklerine bakıldığında hemen hepsinin köylerde
yaşamakta olan diğer bireyler gibi tarlalarda ırgatlık işiyle uğraşarak geçimlerini sağladıkları
görülmektedir. Kadın ve erkek ayrımı gözetmeksizin yoğun bir iş gücü harcayarak
yaşamlarını sürdürdükleri açıkça söylenebilir. Her ne kadar köydeki diğer insanlar gibi
çalışıyor olsalar da aslında popülasyonun genel iş alanlarına bakıldığında Afrika Kökenli
Türklerin daha ağır ve az gelirli işlerde çalıştığı gözlemlenebilir. Çoğu kendine ait olmayan
arazilerde ırgat olarak çalışmış ya da çalışmaktadırlar. Ekonomik sistemin içinde piramidin alt
katmanlarında yer aldığını düşünmek çok yanlış olmayacaktır. Yaşam koşulları bu çerçevede
zor görünüyor olsa da görüşmecilerimin tamamının köylerinde en azından bir eve ve standart
bir yaşama sahip oldukları kesin bir bulgudur.
Çalışma hayatı içinde Afrika Kökenli Türklerin yaşamında farklı sayılabilecek bir diğer
durum ise kadınların en az erkekler kadar çalıştığı hatta erkeklerden daha çalışkan olduğu
söylenebilir. Çünkü görüşmecilerim içindeki kadın ve erkeklerin çalışma şekillerini
sınıflandırdığımda kadınların daha aktif ve çalışkan olduğunu, erkeklerin ise biraz daha rahat
olduğu görülmüştür.
Sonuç olarak, görüşme yaptığım Afrika Kökenli Türkler genel olarak etnik bir grup
olmalarına rağmen bölgedeki diğer insanlardan çok da farklı bir yaşam sürdürmemektedirler.
Toplumsal özellikler, gündelik yaşamları, dinleri, giyimleri, yemekleri, evlilik ilişkileri ve
daha pek çok konudaki pratikleri açısından aynı anlayışlara sahiptirler. Ancak etnik köken
farklılığından dolayı doğmuş açıkça görülmeyen bir ayrıştırma ve bireyler üzerindeki etkisi,
kaçınılmaz olarak karşımızda durmaktadır.
3.2 Köylerde Günlük Yaşam ve İlişkiler
3.2.1 Etnik Grup İçinde Günlük Yaşam ve İlişkiler
Alandaki her üç köyde sayıları az olsa dahi Afrika Kökenli etnik bir grubun önemli bir varlığı
olduğundan söz edebiliriz. Her ne kadar çoğunluğun içinde silikleşmiş ve asimilasyona
uğramış gibi görünüyor olsalar da kendilerine ait bir etnisitenin varlığı görülmektedir.
Köylerde yaşayan çoğul popülasyonla kurmuş oldukları pozitif ağlara rağmen aynı etnik
gruba mensup olmanın bilinci, fark edemedikleri bir düzeyde bireylerin arasında yer etmiş
durumdadır.
29
Günlük yaşam ve pratiklerin içinde Afrika kökenli popülasyonun özellikle akrabalık ilişkileri
doğrultusunda gelişmiş bağları bulunmaktadır. Herhangi bir durum veya iş halinde kendi
akrabaları içindeki Afrika Kökenli bir insana danışma ve yardımlaşma alışkanlığı
geliştirilmiştir. Köylerde yaşayan bu etnik grubun kendi içlerinde hemen hepsinin uzaktan ya
da yakından akrabalık bağının olması bu durumu destekler niteliktedir. Akrabalık ilişkilerinin
yanı sıra dile getirilmeyen ancak kendi içlerinde geliştirmiş oldukları bağlarla ilişkilerini ve
sosyal ağlarını sürdürmektedirler. Köyde yaşamakta olan çoğunlukla ilişkilerini pozitif
şekilde kurmuş olmalarına rağmen etnik farklılıklarından dolayı kendi içlerinde edindikleri
sosyal örüntüler mevcuttur.
3.2.2 Köydeki Diğer Gruplarla Birlikte Günlük Yaşam ve İlişkiler
Araştırma grubum olan Afrika Kökenli Türkler çerçevesinde köylerdeki yaşam ve ilişkileri
ele alırken her ne kadar spesifik bir yolla kendi aralarındaki ilişkileri incelemeye çalışsak da,
köyde yaşamakta olan diğer insanlardan tam anlamıyla soyutlayamayız. Bunun en büyük
sebebi etnik olarak farklı da olsa her bireyin diğerleriyle son derece karışmış ve bütünleşmiş
ağları olmasına dayanır.
Bu ağları çeşitli örneklerle desteklemek gerekirse, Afrika Kökenli Türkler köylerde
kendilerine ayrılmış bir bölge ya da alanda yaşamamaktadırlar. Köydeki çoğunlukla birlikte
karışık bir yerleşim planının içinde yaşam mekânlarını konumlandırmışlardır. Bu durumdan
da destek alarak komşuluk ağları gelişmiş ve ayrım yapılmaksızın homojen bir örüntü içinde
günlük pratiklerini sürdürmektedirler. Herhangi bir evde yapılacak bir işte -örneğin salça ya
da tarhana yapmak gibi- komşular bir araya gelerek yardımlaşma ağı çerçevesinde işlerini
yürütmektedirler.
Afrika Kökenli Türkler ve köylerde yaşayan diğer insanlar arasında kurulmuş evlilik ve
akrabalık ilişkileri de ortak yaşam aktivitelerini geliştirmiştir. Bu bağlar aracılığıyla
köylerdeki en önemli sosyal yaşam eylemleri herhangi bir ayrımcılık gözetilmeksizin
sürdürülmektedir. Ancak evlilik ilişkileri söz konusu olduğunda var olan yaklaşımların
dışında bir takım değişken anlayışlara sahip olan bireylerin varlığını göz arda edemeyiz.
Köydeki ekonomik alan içindeki hareketlere baktığımızda da benzer bir eşitlik ve paylaşım
anlayışı vardır. Ortaya çıkan bariz farklılıklar ve ayrımcılık aslında bölgede yaşayan
popülasyon dışındaki işletme ve işletmecilerin sahip olduğu anlayıştan doğmaktadır denebilir.
30
3.2.3 Afrika Kökenli Türklerde Evlilik İlişkileri
Afrika Kökenli Türklerin yaşam pratikleri ve ilişkileri söz konusu olduğunda belki de en
belirleyici ve farklı anlayışların doğmasına yol açan kavram evliliktir denebilir. Genel olarak
sosyal ağların oluşum süreçlerinde popülasyonun kendi iç ve dış ilişkilerine bakıldığında çok
keskin ayrımların olmadığı söylenebilir. Ancak söz konusu evlilik olduğunda pek çok
çelişkinin, etnik ayrımcılığın, soy olgusuna dayanan tabuların, batıdan edinilmiş beyaz tene
duyulan hayranlığın kısacası görünmeyen ötekileştirme ve öteki olma kavramlarının gerçek
yüzü ortaya çıkmaktadır.
Görüşmecilerle evlilik konusu hakkında konuşmaya başladığımızda o ana kadar genel olarak
sergiledikleri tutumdan biraz daha farklı bir tutum içine girdikleri söylenebilir. Bu konuları
konuşurken tüm görüşmeciler başlarda kaçamak cevaplar ve kısa konuşmalarla konuyu
kapatmaya çalışmışlardır. Evlilik ilişkileri söz konusu olduğunda hassaslaşmaları ve gizlenme
isteği duymaları aslında etnik kimlikleri sebebiyle yaşadıkları problemlere ışık tutan bir olgu
olmasıyla açıklanabilir.
Karışık evlilik ve kendi içlerinde evlilik hemen hemen aynı oranlarda görünüyor olsa da
farklılaştığı durumlar söz konusudur. Kan bağının ve soyu devamı ile bire bir ilişkilendirilen
evlilik kavramı bu noktada Afrika Kökenli Türklerin toplum içinde etnik kimliklerinden
dolayı farklı bir muameleyle karşılanmasına sebep olmaktadır denebilir. Belki de bölgede
karışık halde yaşayan popülasyonun etnik kimlik konusunda ayrımcılığı destekleyen ender
kavramlardan birinin evlilik olduğu düşüncesini doğrulayabilir. Bu ayrışmayı daha iyi
anlamak adına Afrika Kökenli Türkler arasındaki iç ve dış evliliklere daha derinlemesine
bakmak gerekir.
3.2.3.1 İç ve Dış Evlilikler
Görüşmecilerim içinde iç ve dış evlilik ilişkilerini anlamak adına bir sınıflandırma yapacak
olursak öncelikle evli ve dul olanları yaşlarıyla birlikte ele alabiliriz. Bu noktada sipesifik
olarak her görüşmeciden elde edilenleri derinlemesine açıklamalar yapma yoluna gitmek,
farklı görüşleri anlamamızı kolaylaştıracaktır.
İlk olarak görüşmecilerimden 84 yaşındaki dul bir kadının anlatılarına değinecek olursak,
evliliklerin geçmişten günümüze değişime uğramış olduğunu söyleyebiliriz. Görüşmeci,
31
kendi döneminde renk veya ırk ayrımı yapılmaksızın herkesin istediğiyle evlendiği, bugünde
böyle evliliklerin çokça olduğu ancak problemlerin daha fazla yaşandığı kanısındadır. Açık
renkli Türklerin artık Afrika Kökenli Türk popülasyonundan insanlarla evlenmeyi pek tercih
etmediğini, etseler bile problem yaşadıklarını belirtmektedir. Kendisinin ve dönemindeki pek
çok Afrika Kökenli kadın veya erkeğin diğer Türklerle hatta çoğunlukla muhacirle
evlendiğinden bahseder.
Eskiden hiç beyaz Arap aranmazdı. İnsan şey etimi evlenirdi yani. Eskiden öyledi. Bizim zamanımızda biz heç beyazla evlencez bilmem ne hiç konumuz yoktu. Taa Edirne’den işlenmeye buralara gelmiş adam beni istedi. bizde vardık. Hiç alakası yoktu öyle şeyin…. Şimdi başka tabi. Düşünüyolar. Biz beyazla evlencez diyolar. Bişeyler diyolar…. (A.Ü. 84, 1927, Tulum, 13 Temmuz 2011)
Aslında bu durum dikkat çekici bir unsur olarak ele alınmalıdır. Düşünüldüğünde bölgedeki
popülasyonun büyük bir bölümünün muhacirlerden oluşmuş olması bu duruma etki etmiş
olabilir fakat bölgedeki diğer bir etnik grupla evliliğin daha yaygın olması dikkat çekici bir
unsurdur. Çünkü bu noktada aslında geçmişte de bir takım etnik ayrımcılıkların yapıldığı
düşünülebilir.
Bir diğer görüşmecim olan 67 yaşındaki bir kadın ise pek çok kişinin söylemlerinden farklı
bir anlayışa sahiptir. Anlattıklarına göre ailesinden hiç kimse açık tenli bir Türk’le
evlenmemiş, kendisi de çocuklarını hep Afrika Kökenli Türklerle evlendirmiştir. Kendisinin
hiçbir açık renkli Türk’le sorununun olmadığını ancak evlilik durumunda soylarının devam
ettirilmesi sebebiyle kendi popülasyonundan biriyle evlenmenin önemli olduğunu
düşünmektedir. Üstüne basarak Türk olduklarını söylemesi fakat koyu tenli Türkler olarak
soylarını devam ettirmek istemesi kendi içinde çelişir görünmesinin yanında etnisite
anlayışına dayanan görünmez bir bağın olduğunu destekler. Benzer bir şekilde genç ve bekar
kadın görüşmecilerden biri de kendisi melez olmasına rağmen açık renkli bir Türk yerine
kendi popülasyonundan biriyle evlenmeyi tercih edeceğini belirtmiştir. Çünkü çevresinde
gördüğü karışık evlilik örneklerine bakarak problemlerin çok olduğunu kendi içlerinde
evlenenlerin daha mutlu olduğunu gözlemlemektedir. Bu noktada görüşmecinin bu
düşüncesini destekleyen durumların aslında görünmeyen bir etnik farklılık sorunsalından
doğduğu düşünülebilir.
32
Bu doğrultuda diğer görüşmecilerin evliliklerine bakıldığında pek çok farklı dinamik söz
konusudur. Genç ve açık renkli eşlere sahip iki kadın görüşmeciyi ele aldığımızda anlatılarına
göre çok farklı noktalara ulaşabiliriz. Biri kocası ve iki çocuğuyla mutlu bir evlilik
sürdürürken diğeri bir önceki açık renge sahip kocasıyla çok fazla problem yaşayarak
ayrılmış, şu anki (açık renkli) kocasıyla da dışarıdan mutlu görünen fakat içeride pek çok
problem barındıran bir evliliği sürdürmektedir. Aslında denebilir ki evlilik ilişkilerinde etnik
kimlik farklılıktan dolayı pek çok sorunun doğabileceğinin yanı sıra bu tür farklıklara önem
vermeden sürdürülen evliliklerin de göz arda edilemeyeceğidir.
Afrika Kökenli Türk popülasyonunun kendi içindeki evliliklere baktığımız zaman da pek çok
çelişkinin varlığından söz edilebilir. 65 yaşındaki bir erkek ve 63 yaşındaki bir kadın
görüşmecinin söylemlerine göre kendi popülasyonundan insanlarla evlenmiş bu bireyler,
evliliklerini şans ve kader ilişkisi üzerinden tanımlamaktadırlar. Aslında etnik farklılığın çok
önemli olmadığını dile getirerek evliliklerini gerçekleştirdiklerinden bahsederler. Fakat işin
ilginç kısmı görüşmelerin ilerleyen süreçlerinde her ikisinin de çok geç yaşta bir takım
zorunluluklardan dolayı evlendiği bilgisine ulaşılmaktadır. Erkek görüşmeci gençken beyaz
bir Türk kadınına aşık olduğunu, ancak kadının ailesinin istememesi üzerine
evlenemediklerinden, sonunda bir akraba aracılığıyla kendi popülasyonundan biriyle
evlendiğinden bahseder. Aynı yaş grubundaki kadın görüşmeci de köydeki ortalamalara göre
çok geç yaşta, evde kalmaması için kendi içlerinden biriyle evlendirildiğinden
bahsetmektedir. Bu örneklerden anlaşılacağı üzere evlilik süreçleri söz konusu olduğunda,
Afrika Kökenli Türklerin açıkça problemlerle karşılaştığı söylenebilir. İstedikleri insanlarla
evlenememe ve bir takım zorunlu evlilikler yaşamak durumunda bırakılmaları popülasyon
içindeki iç ve dış baskıların açık bir kanıtıdır.
Daha genç nüfusun kendi içlerindeki evliliklere baktığımızda ise karşımıza bambaşka bir
tablo çıkmaktadır. Genel olarak çok pozitif niteliklere sahip evlilikler sürdürdüklerini
söylemek güçleşmektedir. Özellikle kadın görüşmecilerin anlatılarına bakıldığında, kendileri
gibi Afrika Kökenli eşleriyle ciddi problemler yaşadığı görülmektedir. Ailelerine karşı
sorumsuz, çokça alkol tüketen, çalışmayan ya da işsiz bireyler olarak karşımıza
çıkmaktadırlar. Kadınlar ise aksine çok çalışkan, kontrollü ve yapıcı niteliklere sahip
görünmektedirler. Bu tezatlığın temellerine inildiğinde ise aslında çok da istenerek
yapılmamış evlilikler olduğu düşünülebilir. İstenerek yapılmış evliliklerde ise ekonomik
koşulların zorlaması ilişkileri negatif yöne çevirmiştir. Hatta kadın görüşmecilerden biri bu
33
durum yüzünden ailesinin yanına taşınmış, bir diğer kadın görüşmeci ise boşanmak zorunda
kalmıştır.
Ekonomik koşulların Afrika Kökenli Türklerin hayatını ve evlilik yaşamlarını ne kadar büyük
bir ölçüde etkilediğinin bir diğer kanıtı, bazılarının bu sebeplerle hiç evlenememiş olması ya
da isteyip de hala evlenememeleridir. Örneğin 65 yaşındaki bir görüşmeci bu konuyla ilgili
duygularını şu şekilde dile getirmiştir.
“Ne evlenmesi ya. Kim evlencek. Sıfır kilometreyiz… Anlatıyoz ya işte durumumuzu. Çocuklar var ufak. Annem felçli. Biri üniversitede okuyo. Kim bakcak bunlara. Eee. Yedi kişi. Büyük olarak ben... Evlenemedik gitti işte.” (A.T. 65, 1946, 24 Temmuz 2011, Hasköy)
Genç ve evlenmemiş nüfusun evlilik anlayışlarını incelediğimizde de karşımıza başka türlü
bulgular çıkmaktadır. Köylerde yaşamakta olan genç nüfus aktif olarak çalışarak kendi
yaşamlarını sürdürmekte aynı zamanda ailelerine destek olmaktadırlar. Her biriyle
derinlemesine yaptığımız görüşmeler sonucu evlenme isteği içinde oldukları ancak bir takım
zorlukların varlığı söz konusudur. Kadın ve erkek fark etmeksizin her iki taraf için de
ekonomik refah önemli bir kriter olarak göz önünde bulundurulmaktadır. Bu durum aslında
klasik bir evlilik anlayışı olarak düşünülebilir. Ancak görüşmelerde açığa çıkan bir diğer
önemli unsur ise etnik farklılıklardan doğan anlayışların, isteklerin ve sorunların varlığıdır.
Bire bir ya da odak grup görüşmelerinde evlilik beklentileri üzerinden etnik kimlik
farklılıklarına dair açık ve yalın söylemler kullanılmamıştır. Ancak satır aralarına sıkışan ya
da uzun konuşmalar sonunda ortaya çıkan, etnik farklılığın evlilik ilişkilerinde yarattığı ciddi
sorunlar ve ayrımcılıklardır. Özellikle genç ve bekar kadınlar sorunsuz bir evlilik yaşamak
için Afrika Kökenli Türklerle ve diğer Türklerle yapılan evlilikler hakkındaki gözlemleri
dikkatle yaptıkları söylenebilir. Bu örnekler üzerinden bir kısmı kendi popülasyonu içinde
yapılan evlilikleri savunarak ancak kendi içlerindeki evliliklerinin sağlıklı olduğunu
belirtmektedir. Çünkü bu evliliklerde kesinlikle bir ırk ayrımının yapılamayacağını bu temele
dayanarak evlilikteki diğer problemlerin daha kolay çözülebileceğini düşünmektedirler. Fakat
bu düşüncenin tersi olarak kendi içlerinde yaşanan kötü örneklere dayandırarak karışık
evliliklerin daha iyi olabileceğini düşünenler de mevcuttur.
34
Afrika Kökenli Türk gençleri arasında karışık evliliklere duyulan beklenti söz konusu
olduğunda karşımıza başka bir pencere açılmaktadır. Kadın ve erkek görüşmecilerin bazıları
beyaz tenli insanların daha güzel olduğunu düşünmekte ve onlara özenmektedirler. Bu
durumu açıkça dile getirmeseler de görüşmeler sırasında dolaylı yoldan bu konu hakkında
yorumlar yapmaktadırlar. Örneğin 28 yaşındaki bekar ve kadın görüşmecilerden biri
evlenmek istediği erkeğin öncelikle evine bakabilecek biri olmasını belirtirken, sarışın ve
beyaz tenli olmasının da ne kadar güzel olacağından bahsetmektedir. 30 yaşındaki bekar ve
erkek bir görüşmeci de uzun bir görüşmenin sonunda utanarak ve gizleyerek aslında
bembeyaz bir kadınla evlenmeyi hayal ettiğini dile getirmiştir. Bu tür arzuya sahip olmaları
kişisel bir isteğin ötesinde çoğunluğa duyulan kendi içlerindeki bir hayranlıkla
bağdaştırılabilir. Fakat asıl düşünülmesi gereken, genel olarak beyaz tenli insanların
kendilerine yüklemiş oldukları üstünlük ve güzellik anlayışının Afrika Kökenli Türklerde de
yer etmiş olabileceğidir. Özellikle Afrika Kökenli Türk gençler arasında yaygın bir şekilde
görülen bu fikir, günümüzün küreselleşen dünyasında hegemonik düşüncelerin etnik grupların
üzerinde ne kadar etkili olduğunun bir kanıtı olabilir.
Son olarak evlilik ilişkileri söz konusu olduğunda, gençler arasında tüm bu bahsedilenlerin
dışında farklı düşünce ve beklentilere sahip olan Afrika Kökenli Türkler de mevcuttur. Bir
örnek verilmek istenirse, 24 yaşındaki erkek ve bekar bir görüşmeci en büyük isteğinin Kürt
bir kadınla evlenmek olduğunu belirtmiştir. Ona göre Kürt kadınları sadık, evine ve kocasına
diğer kadınlardan daha bağlı olduğudur. Bu noktada üzerinde durulması gereken durum,
bölgede azınlık halinde bulunan Kürt grubuna göre, Afrika Kökenli Türkler tamamıyla daha
yerli, Türk ve üstün konumdadır. Görüşmecinin bu tutumu, bu durum üzerinden kendini daha
iyi kanıtlamasını sağlayacak olmasına dayandırılabilir.
3.3 Afrika Kökenli Türklerde Kimlik ve Etnisite Kavramı
Alanım olarak belirlediğim üç köydeki görüşmecilerimin düşünceleri doğrultusunda Afrika
Kökenli Türk kimliğine sahip olmak, sonradan edinilmiş ve geliştirilmiş bir kavram olarak
karşımızda durmaktadır. Çünkü edinilen anlatılara göre genç ve yaşlı nüfus arasında ciddi
anlamda farklı bir kimlik anlayışı söz konusudur. Geçmişe dair anlatılanlara bakıldığında
Afrika Kökenli Türk nüfus kendini öncelikle Türk ve Müslüman olarak tanımlamaktadırlar.
Etnik farklılıkları sadece ten renkleri üzerinden ortaya çıkmaktadır. Ancak anlaşılan o ki,
35
geçmiş dönemlerde bu farklılık toplumun çoğunluğu tarafından da önemsenmeyen bir unsur
olarak yer etmiş görünmektedir.
Her ne kadar durum bu şekilde yansıtılıyor olsa da Afrika Kökenli Türklerin geçmişteki
yaşam ve iş koşullarına dair anlatılanlar da aslında çoğunluğa göre daha alt seviyede seyrini
sürdürmüştür. Bu popülasyonun sonradan azat edilip topluma karışmış olmalarına rağmen
dönem içerisinde köle olarak çalıştırılmış olmasının bu duruma etkisi olabilir. Bölgedeki
çoğunluğun içinde Afrika Kökenli Türkler, özellikle ekonomik açıdan alt düzeyde olsalar da
geçmiş dönemlerde toplumsal pratiklerin uygulanma alanları ve şekilleri açısından daha az
etnik ayrımcılığa maruz kaldıkları söylenebilir.
Bugüne bakacak olursak, Afrika Kökenli Türk kimliği değişime uğrayarak farklı anlamlara
taşınmaya başlamıştır. Öncelikle popülasyon dışındakilerle yapılan çok sayıda evlilikle
birlikte asimilasyon artmış ve Afrika Kökenli Türk nüfusunun sayısı azalmıştır. Dördüncü ve
beşinci kuşak olarak yaşamını sürdürmekte olanlar kendilerini tıpkı geçmiştekiler gibi
öncelikle Türk ve Müslüman olarak tanımlamaktadırlar. Önemli bir fark ise bugünkü
popülasyonun fiziksel açıdan daha açık renkli ve Türklere benzer şekilde olmalarıdır. Ancak
hala Afrika Kökeninin özelliklerini ciddi ölçülerde koruyan ve hiç asimilasyona uğramamış
Afrika Kökenli Türkler de yaşamını sürdürmektedirler. Bu noktada durum onlar için daha
değişik bir hal almış durumdadır. Görüşmecilerin anlattıklarına göre bugün ten renklerinden
dolayı daha çok sorunla ve ayrımcılıkla karşılaştıkları söylenebilir. Açık ve keskin bir şekilde
söylemeseler de ten renkleri üzerinden bir ötekileştirmeye maruz kaldıkları gözlemlenebilir.
Çoğunluğun içinde özellikle iş alanlarında eskiye göre daha fazla ayrımcılık yapılarak daha az
olanak sunulmaktadır. Örneğin, görüşmecilerden biri gittiği bir iş görüşmesinde ten renginden
dolayı tercih edilmediğini dile getirmiştir.
Bu durum çerçevesinde Afrika Kökenli olmak açık bir şekilde etnik farklılığı ve problemlerini
taşıyor olmasına rağmen, bireyler üzerinde tam anlamıyla gelişmiş bir etnik kimlik kavramı
oluşmamıştır. 18 görüşmecim ve bunun yanında tanıştığım diğer Afrika Kökenli Türkler
içinde çoğunluk kendini öncelikle Türk olarak tanımlama yoluna gitmiştir. Kendine bir
sonraki adım olarak taktığı sıfat Müslüman, en son da etnik kimliğine dayayan bir tanım olan
Arap’ı kullanmaktadırlar. İlk olarak kendine Türk diyor olması, kendini bu toplum içinde ne
kadar adapte etmiş olduğunun açık bir kanıtıdır. Aslında bütün kültürel örüntü ve pratiklerine
baktığımızda Afrika Kökenli Türkler tam anlamıyla çoğunluk gibi yaşamaktadırlar.
36
Dolayısıyla etnik bir söylem geliştirmeleri güçleşmektedir. Ancak ten renklerinden dolayı
kenara bırakıp atamayacağımız bir etnik ayrımcılığı da, çoğu zaman görmezden gelmeleri
aslında kimlik bilinci açısından çelişkiler yaratmaktadır.
Afrika Kökenli Türklerin kimlik anlayışı açısından edindikleri tutum etnisite kavramı
açısından da problemler doğurmuştur. Afrika Kökenli Türk popülasyonun ötesinde
diğerleriyle geliştirilmiş çok fazla bağın olması, kendi aralarında olması gereken etnik bağın
önüne geçmiş durumdadır. Tam anlamıyla bir etnisiteye ait olduklarını söylemek çok zor
olmasına rağmen karşılaştıkları bir takım ötekileştirmeler, bireyler arasında farkında olmadan
bir etnisite olgusu yaratmıştır. Bu bağlamda Afrika Kökenli bireyleri bir arada tutan tek bağ
aynı kökenden geliyor olmanın kanıtı olan fiziksel benzerlikleri ve geçmişten bugüne
birbirleri arasında evlenerek gelişmiş olan akrabalık ilişkileridir.
3.3.1 Etnik Bir Gelenek: Dana Bayramı
Afrika Kökenli Türklerin etnik bir grup olduğunu ancak etnik kimliklerinin sadece ten
renklerine dayanan bir ilişki üzerinden sürdürdükleri açık bir gerçektir. Kültürel ve sosyal
anlamda sahip oldukları etnik bir ritüel sayılabilecek tek örnek Dana Bayramı’dır. Yıllar önce
Afrika’dan ilk gelen gruplar içinde yaşatılmış olan bu bayram 1900’lerin başında
yasaklanarak kaldırılmıştır. Ancak 2006 yılı itibariyle birlikte tekrar canlandırılan bu gelenek
yılda bir kere Mayıs ayında yazın gelişini kutlamak adına, dernek tarafından organize edilerek
Afrika Kökenli Türkler arasında kutlanmaktadır.
Tekrar canlandırılan bu gelenek Afrika Kökenli Türk popülasyonu bir araya getirerek,
aralarındaki bağı kuvvetlendirmek temelinde bir kimlik ve etnisite yaratma bilincini
taşımaktadır. Geçtiğimiz Mayıs ayında düzenlenen bayrama katılmak Afrika Kökenli
Türklerin bir arada geçirdikleri tek güne dair etnik grup hakkında genel bulgulara ulaşma
fırsatı sağlamıştır. Bu bayram aracılığıyla çeşitli köy ve şehir merkezlerinden gelen Afrika
Kökenli Türkler birbirleriyle tanışarak, problemlerini konuşarak ve en önemlisi eğlenerek
günlerini geçirmektedirler. Her ne kadar çoğunluğun içinde erimiş bir halde yaşıyor olsalar da
Dana Bayramı sayesinde aslında içlerinde hissetmiş oldukları “biz” kavramını bu etkinlik
sayesinde yaşamaktadırlar.
37
4 BULGULARIN ANALİZİ
4.1 Evlilik ve Kimlik Arasındaki Görünmeyen Bağ
Afrika Kökenli Türklerin içinde yaşadıkları toplum bireyleriyle, çok sıkı ve birbirine karışmış
ağların olduğu çok açık bir şekilde gözlenmektedir. Toplumsal ve kültürel pratiklerin
neredeyse tamamında büyük bir uyum içinde olmanın yanı sıra etnik ayrımcılığa rastlanmaz.
Ancak söz konusu evlilik ilişkileri olduğunda bir anda hissettirilmeden gelişmiş bir takım
etnik kimlik ayrımcılıkları ortaya çıkmaktadır.
Kimlik kavramının oluşumunu düşündüğümüzde aynı soydan gelen insanların, aynı kültürel
örüntüler içinde yaşayarak edindikleri ortak aidiyet duygusundan doğduğunu söyleyebiliriz.
Bu noktada Afrika Kökenli Türkler oldukça ilginç bir yerde durmaktadırlar. Köken açısından
bölgede yaşayan diğer popülasyona göre farklı bir soydan gelmelerine rağmen, bu insanlara
aynı kültürel örüntü ve değerleri paylaşmaktadırlar. Bu noktada kimlik ve etnik farklılık
çatışmasına girdikleri, köken ve soyun devam ettirilmesini içeren kavram evliliktir. Çünkü
evlilik ilişkileri üzerinden bir kimliğin devamı ve öznelliği sağlanabilir.
Afrika Kökenli Türklerle evlilik ilişkileri söz konusu olduğunda köylerde yaşayan diğer
popülasyonla bir takım çıkmazlara ve çelişkilere düştüğü gözlemlenebilir. Karışık evlilikler
yaygın olarak toplum içinde yaşamlarını sürdürmektedir ve pek çok olumlu ilişki örneği de
mevcuttur. Ancak çoğu zaman bireyler ya da aileler arasında etnik farklılıklardan dolayı
evlilik ilişkisini etkileyen durumlarda gözlemlenmektedir.
Bu duruma Afrika Kökenli Türkler açısından baktığımızda ise tablo daha karışık bir hal
almaktadır. Bir çoğu kendini Türk olarak tanımladıkları için evlilik konusunda meydana
gelmiş ya da gelecek olan ayrımcılıklara karşı kızmakta ve anlam verememektedirler.
Kendilerini diğer Türklerden ayrı bir yere koymayarak ten rengi üzerinden yapılan bu
ötekileştirme durumu farkında olmadan kendi içlerinde bir etnik kimlik oluşumunun
doğmasına neden olmaktadır. Bunun en büyük kanıtı özellikle bazı genç ve evlenmeyi
düşünen insanların kendinden birileriyle evlenmek istemelerine neden olmasıdır. Zıttı bir
şekilde Afrika Kökenli Türkler içinde beyaz tenli olana hayranlık ve böyle biriyle evlenme
arzusu da doğmaktadır.
38
4.2 Türk Olmak
Afrika Kökenli Türklerin kimlik algısı göz önüne alındığında en dikkat çekici konu neredeyse
her birinin kendini öncelikle Türk olarak tanımlamalarıdır. Uzun yıllardan beri yaşadıkları
bölgede yaşamakta olan bu insanların, çoğunlukla birlikte hiçbir farklılık gözetmeksizin aynı
sosyal ve kültürel değerlerle yaşamaları\ edindikleri Türk olma bilincini destekler niteliktedir.
Tarihsel sürece bakıldığında da Afrika’dan getirilip buradaki köle hizmetini bitirdikten sonra
azat edilmeleriyle birlikte vatandaşlık hakkı kazanmaları ve vatandaş olmalarının bugünün
Türk Kimliği söylemine etkisi olduğu düşünülebilir. Her ne kadar fiziksel farklılıklar taşıyor
olsalar da uzun yıllardır aynı bölgede Türk vatandaşı olmak, özel bir etnik kimlikle kendini
tanımlamanın önüne geçmiştir. Pek çok Afrika Kökenli Türk yaşadıkları bölgede belki de bu
sebeplerden dolayı kendini ‘yerli’ olarak tanımlamaktadırlar.
Yerli ve Türk olma algısı köylerdeki Afrika Kökenli Türklerde o kadar ciddi bir şekilde
yerleşmiş durumdadır ki, dışarıdan bölgeye gelip yerleşmiş olanlara yabancı ve öteki gözüyle
bakmaktadırlar. Çoğunun söyleminde; etnik olarak farklı gördükleri, eleştirdikleri ve uzak
buldukları Romanlar ve Kürtler karşısındaki tutumları, kendilerini ne kadar Türk
hissettiklerinin açık bir kanıtıdır. Kendilerini bu noktada etnik bir azınlık olarak kesinlikle
görmemektedirler. Zamanında buraya getirilip uzun yıllaradır Türk olarak yaşadıklarını
savunmaktadırlar. Hatta bazıları Türkiye’ye gelerek ve Türk olduklarından gururlanarak
bahsedip kendilerine benzeyen Afrika’daki diğer insanlar için üzülmektedirler.
Türk olma kavramını destekleyen bir diğer olgu ise hepsinin Müslüman olmasıdır.
Kendileriyle ilgili yöneltilen her soruya ‘Elham Dürüllah Müslüman’ız’ diyerek söze
başlamaları Türk olmanın bir kuralını daha yerine getiriyor olmanın işareti sayılabilir. Din ve
kimlik arasında kurulan bağ, etnik bir kimliğe sahip olmanın yaratacağı bütün kavramların
önüne geçen bir güce sahip olmuştur. Benzer bir şekilde Türk olmayı koşulsuz, şartsız
destekleyen eylem ise askere gitmektir. Her Türk vatandaşı gibi Afrika Kökenli Türklerde
askerlik hizmetini yapmaktadırlar ve bu görevi yerine getiriyor olmaktan gururla söz
etmektedirler. Görüşmelerim sırasında etnik farklılıklarıyla ilgili yönelttiğim sorularda,
konuşmanın bir yerinde muhakkak bu vatan için savaşıp öleceklerinden ve askerlik
anılarından bahsetmişlerdir. Etnik kimliğinin önüne geçirdiği bu anlatılarla Türk kimliklerini
bir kez daha kanıtlamaya çalışmışlardır.
39
4.3 Arap Olmak
Köylerde yaşamakta olan Afrika Kökenli Türklerin hemen hepsi kendini ve içinde bulunduğu
etnik popülâsyonun üyelerini günlük hayatlarında Arap olarak tanımlamaktadırlar.
Kendilerinden bahsederken ‘Araplar’ söylemini sıkça kullanıyor olmaları bu durumun açık bir
kanıtı olarak görülebilir. Ancak bu noktada gözden kaçırılmaması gereken bir başka unsur
sadece etnik grubun değil, bölgedeki diğer insanların da, bireyleri Arap olarak tanımlaması
göz arda edilemez. Bulunduğum her üç köyde de gündelik yaşam içinde ten rengi koyu olan
her bireyin Arap olarak sıfatlandırılması sıradan ve olası bir durum şeklinde algılanmaktadır.
Afrika Kökenli Türklerle yaptığım görüşmelerde kendilerini her ne kadar Arap olarak
tanımlasalar da, aslında ırksal anlamda kökenlerinin kesin bir yer bilgisi olmasa da Afrika’dan
geldiklerinin bilincindedirler. Bu noktada Arap sıfatını kullanıyor olmayı ‘bizi geçmişte böyle
tanımlamışlar ne fark eder ki’ şeklinde açıklamaktadırlar. Akrabalık ilişkisi üzerinden dede ve
ninelerin dahi Arap olarak bilinmesi ve bunun nesiller boyu devam ettiği inancındadırlar.
Edilgen yollarla oluşmuş Arap sıfatı, sorgulanmadan ve sıradan bir olgu olarak bölgedeki halk
tarafından Afrika Kökenli Türk olmayı temsil ediyor diyebiliriz. Bunun en açık kanıtı,
köylerde yaşayan tanınmış her Afrika Kökenli Türk’ün ‘Arap’ lakabıyla biliniyor ve
tanınıyor olmasıdır.
Arap sıfatıyla anılma noktasında, bir diğer üzerinde durulması gereken konu bu sıfatın bir
lakap ve tanımdan öteye pek geçmediğidir. Yani bu sıfat, günlük yaşamda herkes için
herhangi bir aşağılama ya da ayrımcılık anlamı taşımamaktadır. Toplum içindeki diğer
insanları betimlemek için kullanılan diğer sıfatlardan pek farkı yoktur denebilir. Ancak
kesinlikle gözden kaçırılmaması gereken durum, ‘Arap’ sıfatının ten rengi üzerinden yapılan
bir ayrımcılık yoluyla kullanıldığıdır.
Bugün değişen toplumsal olgular ile birlikte Arap olma kavramının da değişime uğradığını
söyleyebiliriz. Özellikle genç nüfus içinde Afrika kökenli olmanın bilinci günlük hayata daha
da taşınır hale gelmeye başlamıştır. Gerek Afrika kökenli grubun içinde, gerekse dışarıdan
insanların bu tanımlamaya bakışı yavaş yavaş değişmektedir. Ancak hala Arap olma kavramı
bölgedeki bu köylerde baskın olarak özelliklerini korumaktadırlar.
40
5 SONUÇLAR VE ÖNERİLER
İzmir’in üç köyünde yaşamakta olan Afrika Kökenli Türklerde evlilik ve kimlik algısı başlıklı
çalışma kapsamında gerçekleştirilen alan araştırması sırasında 18 kişi ile yüz yüze görüşmeler
yapılarak ve bunun yanında köylerde ikamet edilerek geniş çaplı bir katılımcı gözlem
çalışması uygulanmıştır. Çalışmadan elde edilen veriler çerçevesinde Afrika Kökenli
Türklerin günlük yaşam pratikleri içinde bulundukları konuma, evlilik ilişkileri temelinde
yaklaşımlarına ve bu yaklaşımlar doğrultusunda kimlik üzerine geliştirdikleri tutumlara dair
saptamalar ve yorumlarda bulunmak mümkün olmuştur. Araştırmanın evlilik ve kimlik
arasındaki ilişki üzerinden ulaşmak istediği noktanın ötesinde, görüşmecilerin etnik kimlik
üzerine sahip oldukları inanış ve davranışlarda ortaya çıkmıştır. Bu bağlamda gençler ve
yaşlılar olmak üzere iki grup halinde dinlenilen görüşmecilerin anlatılarından iki grup
arasındaki anlayışlarda ciddi farklılıkların olduğu, geçmişten günümüze değişen bir kimlik ve
evlilik anlayışının varlığını söylemek mümkün hale gelmiştir.
Afrika kökenli Türklerin günlük yaşam içinde kendi aralarında ve bölgede yaşamakta olan
diğer insanlarla ilişkilerine baktığımızda bir takım ortak tutum ve alışkanlıkların olduğu
gözlemlenmiştir. Bölgedeki diğer insanlarla uyum ve birliktelik içinde yaşayan Afrika
Kökenli Türklerin özellikle köylerde herhangi bir sorunla karşı karşıya kalmadığı
görülmüştür. Ancak görüşmecilerin anlatılarının derinine inildiğinde ten renklerinin
farklılığından kaynaklanan görünmeyen bir ayrımcılığın varlığı tespit edilmiştir. Özellikle
evlilik ilişkileri söz konusu olduğunda etnik farklılığın bir sorun haline dönüştüğü ve bunun
bireyler üzerine olumsuz etkiler yarattığı ortaya çıkmıştır. Görüşmelerde bu yönlü ayrımcılığa
dair hissedilenler görüşmeciler tarafından birebir dile getirilmemeye çalışılmıştır. Bu
tutumları ‘öteki’ olma kavramını reddetmeleri şeklinde yorumlanmıştır.
Evlilik ve kimlik arasındaki ilişkilerde geçmişten günümüze değişen yaklaşımların olduğu
yaşlı ve genç grubun iki farklı yönde anlatılarına dayanarak meydana çıkarılmıştır. Yaşlıların
anlatılarında geçmişte evlilik ilişkileri söz konusu olduğunda etnik kimliğe karşı hiçbir
ayrımcılığın olmadığı, herkesin istediği herkesle dilediği şekilde evlendiği yönünde olduğu
belirtilmiştir. Gençler ise tam aksine bugün giderek artan bir ayrımcılıktan bahsederek,
konuşmalarında dolaylı yoldan açık ten rengine ait kişilerle evlenmeye dair istekte
bulundukları dile getirmişlerdir. Gençlerin bu yaklaşımı, batılıların yaratmış olduğu üstün ve
sevilesi ırk kavramının köylerde de artık görülmeye başlanmasının bir işareti olarak
41
görülmelidir. Aynı doğrultuda bölgede yaşayan diğer grupların ırkçı tutumları küreselleşen
dünyada yüzünü göstermeye başlamış faşizan hareketlerin toplumun en içlerine kadar
yansımış hali olarak yorumlanabilir.
Son olarak bütün görüşmecilerin ortak yanıtı olan ‘ben Türküm!’ söylemini, içselleştirilmiş
olan Türk kimliğiyle bağdaştırmak mümkündür. Bu içselleştirmenin temelini geçmişte
bölgede yaşayan halkın karma bir etnik yapıda olmasına, dışarıdan gelenlere karşı olumlu
yaklaşımlarına ve devletin ılımlı şekilde geliştirdiği kimlik politikalarına dayandırmak
olasıdır. Ancak kendini Türk olarak tanımlayan bu azınlık grubun bugün ciddi sorunlarla karşı
karşıya kaldığı gözlenmiştir. Değişen etnik ayrımcılık anlayışları ve yansımalarının Afrika
Kökenli Türklerin yaşadığı ve kendilerini yerlisi olarak tanımladıkları bölgelerde görülmesi;
giderek artan baskılarla karşılaşacaklarının bir kanıtı niteliğindedir. Bu tabloda azınlık
halindeki Afrika Kökenli Türk grubun haklarını korumak ve en az seviyede etkilenmelerini
önlemek adına bir takım toplumsal sorumluluk çalışmaları geliştirilebilir. Hali hazırda var
olan bir dernekleri olmasına rağmen, devletten ciddi anlamda destek alamıyor olmaları Afrika
Kökenli Türklerde çekingenlik ve karamsarlık yaratmaktadır.
42
6 KAYNAKÇA
Balaman, Ali Rıza. 2002. “Evlilik Akrabalık Türleri”, Ankara: T.C. Kültür Bakanlığı Yayınları. 4-6 Barth, F., 2001, “Etnik Gruplar ve Sınırları-Kültürel Farklılığın Toplumsal Organizasyonu”, çev, A. Kaya, S. Gürkan, Bağlam, İstanbul
Bernard, H. Russell, 1995, “Qualitative and Quantitative Approches” Research Methods in Anthropology, Altamira Press, The United States of America
Çatlı, Gökçen. 2008. “İstanbul ve Nevşehir’de Alevi-Sünni Evliliğin Antropolojik Açıdan İncelenmesi”. T.C. Yeditepe Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Anabilim Dalı (Yayımlanmamış Antropoloji Yüksek Lisans Tezi). 19-25
Cerulo, Karen A., 1997, “Identity Construction: New Issues, New Directions”, Annual Review of Sociology, 23; 385-409
Collier, John, 1967, “Visual Anthropology: Photography as a Research Method”, The United States of America
Cornell, S., D. Hartmann, 1998, “Ethnicity and Race-Making Identities in a Changing World”, Pine Forge, London
Crehan, Kate, 2006, “Gramsci Kültür Antropoloji”, çev. Ü. Aydoğmuş, Kalkedon Yayınları, İstanbul
Demo, David H., Hughes Michael, 1990, “Socialization and Racial Identity Among Black Americans”, Social Psychology Quarterly, 53:4; 364-274
Durugönül, Esma, 2003, “The Invisibility of Turks of African Origin and the Construction of Turkish Cultural Identity: The Need For a New Historigraphy”, Journal of Black Studies, 33:3:281-299
Eller J., R. Coughlan, 1993, “The Poverty of Primordialism: The Demysification of Ethnic Attachments”, Ethnic and Racial Studies, 16:2: 184-202
Erdem, H. 2004, “Osmanlıda Köleliğin Sonu: 1800-1909”, Kitap Yayınevi, İstanbul Erdem H., Toledano, E. 1994, “Osmanlı Köle Ticareti, 1840-1890”, Tarih Vakfı, Yurt Yayınları, İstanbul
Foucault Michel, 1977, “ Discipline and Punish”, trans. Alan Sheridan, New York: Vintage, 169-184
Glazer, N., D.P. Moynihan, 1996, “Beyond the Melting Pot”, Hutchinson, J, A.D. Smith (ed.), Ethnicity, New York, Oxford, 135-138
43
Gölbaşı H., Mazlum A., 2010, “Çatışma Odağı’nda Alevi Sünni İlişkileri ve ‘Öteki’ Algısı”, Uluslararası İnsan Bilimleri Dergisi, 7:2: 320-345
Güneş, Günver, Şubat, 1999, “İzmir’de Zenciler ve Zenci Folkloru”, Toplumsal Tarih, İstanbul.
Güvenç, Bozkurt, 1996. “İnsan ve Kültür”, İstanbul: Remzi Kitabevi.
_______, _______, 2008, “Türk Kimliği”, Boyut Kitapları, İstanbul
Juliani, R. N., 1982, “Ethnicity: Myth, Social Reality, and Ideology”, Contemporary Sociology, 11:4 : 368-370
Kang Fu, Vincent, 2001, “Racial Intermarriage Pairings”, Demography, 38 :2 :147-159
Keser, İnan, 2008, “Kent Cemaat Etnisite: Adana ve Adana Nusayrileri Örneğinde Kamusallık”, Ütopya Yayınları, İstanbul
Kümbetoğlu, Belkıs, 2005, “Sosyolojide ve Antropolojide Niteliksel Yöntem ve Araştırma”, Bağlam Yayınevi, İstanbul
Lummis,Trevor, 1983, “Structure and Validity in Oral Evidence”, Greenwood Publishing Group, Westport
Matthews, F.H., 1977, “Quest for an American Sociology: Robert Park and Chigago School, McGill- Queen’s University”, Montreal and Londra
Roth, Wendy D., 2005(March), “The End of the One-Drop Rule? Labeling Multiracial Children in Black Intermarriages”, Sociological Forum, 20:1:35-67
Smith, Tom W., 1992 (Winter), “Changing Racial Labels: From “Colored” to “Negro” to “Black” to “African American”, Sociological Forum, 56:4:496-514
Stone, Linda. 2000, “Kinship and Gender: An Intoduction”, Westview Press, Washington
Toksoy, Gamze. 2007. “Sessiz Bir Geçmişten Sesler: Afrika Kökenli ‘Türk’ Olmanın Dünü ve Bugünü, Sözlü Tarih Çalışması”, Tarih Vakfı Yayını, İstanbul
Yinger, J. Milton, 1985, “Ethinicity”, Annual Review of Sociology, 11: 151-180
İnternet Kaynakları
“Bilim Etiği Kılavuzu”. 12 Ekim 2011, Anadolu Üniversitesi, (http://www.anadolu.edu.tr/arastirma/bilim_etigi_klavuzu.aspx)
44
7 EKLER
Ek.1 Niceliksel Çalışma İçin Soru Kağıdı
1. Etnik kimliğinizi nasıl tanımlıyorsunuz?......
2. Eğitim durumunuz nedir?
a) Okumamış b) İlköğretim mezunu c) Lise mezunu d) Lisede hala okuyor e) Üniversite mezunu f) Üniversitede hala okuyor g) Diğer
3. Yaşınız nedir?......
4. Çalışıyor musunuz?
a) Evet b) Hayır
5. Ne işle uğraşıyorsunuz?
a) Ev hanımı b) Pazarcı c) Çiftçi d) Irgat e) Memur f) Esnaf g) Diğer
6. Evin geçimini hanede kim ya da kimler sağlamaktadır?
a) Baba b) Anne c) Erkek çocuk ya da çocuklar d) Kız çocuk ya da çocuklar
7. Hanede kaç kişi yaşamaktasınız?.....
8. Medeni durumunuz nedir?
a) Bekar………………10. soruya geçiniz b) İmam nikâhıyla evli c) Resmi nikâhla evli d) Boşanmış………….10. soruya geçiniz
45
e) Dul……………….10. soruya geçiniz
9. Eşinizin etnik kimliği nedir?.......
10. Kaç yıldır evlisiniz?.......
11. Kaç çocuğunuz var?.......
12. Çocuğunuz yoksa sahip olmak istiyor musunuz?
a) Evet b) Hayır c) Düşünmedim
13. Evlenmeyi düşünüyor musunuz?
a) Evet b) Hayır c) Hiç düşünmedim
46
Ek.2 Niteliksel Çalışma İçin Soru Kağıdı
1) Kendinizden bahseder misiniz? ( Yaş, İş, Medeni durum, vs…)
Görüşülen 30 Yaş Altı ve Evli Değilse;
2) Evlilik hakkında ne düşünüyorsunuz ve evlilikten beklentiniz nedir? 3) Evleneceğiniz kişiyi hangi çevreden (Afro Türk- Türk-Diğer) seçmek istersiniz
ve bu seçim 4) in sizin için bir önemi var mıdır? 5) Eğer evlenmek istemiyorsanız neden evlenmek istemiyorsunuz? 6) Aileniz evlenmeniz konusunda ne düşünüyor? 7) Çevreniz evlenmeniz konusunda ne düşünüyor?
Görüşülen 30 Yaş Altı ve Üstü Evli İse;
8) Ne zaman ve nasıl evlendiniz? 9) Evlendiğiniz zaman ailenizin yaklaşımı nasıl oldu? 10) Evlendiğiniz zaman çevrenizin yaklaşımı nasıl oldu? 11) İstediğiniz gibi bir evlilik yaptığınıza inanıyor musunuz? Eşinizle ilişkiniz nasıl? 12) Ailenizin nasıl bir evliliği vardı? Sizinkiyle benzer ve farklı yönlerini anlatabilir
misiniz? 13) Çevrenizde sizin evliliğinize benzer evlilik yapan çiftler var mı? Eğer varsa sizce bu
evlilikler nasıl? 14) Çocuğunuzun nasıl bir evlilik yapmasını istersiniz?
Görüşülen 30 Yaş Üstü ve Evli Değilse;
15) Evlilik hakkında ne düşünüyorsunuz ve evlilikten beklentiniz bugüne kadar ne oldu? 16) Eğer eşinden ayrılmışsa ne zaman ve neden ayrıldınız? 17) Ayrıldıktan sonra ailenizin size karşı tutumu nasıl oldu? 18) Ayrıldıktan sonra çevrenizin size karşı tutumu nasıl oldu? 19) Nasıl evlendiniz? 20) Çevrenizde sizin evliliğinize benzer evlilik yapan çiftler var mıydı? 21) Eğer varsa sizce bu evlilikler nasıldı? 22) Çocuklarınızdan evli olan var mı? 23) Eğer evli olan varsa onların evliliklerini nasıl görüyorsunuz? 24) Çocuklarınızın evliliklerinin nasıl olmasını isterdiniz? 25) Evliliğinizin bitme sebebi neydi?
47
Ek.3 Görüşme Dökümleri
Görüşme Dökümü 1
Evinde ikamet ettiğim görüşmecimin bahçesinde ses kaydı izni alarak görüşme yapılmıştır.
Görüşme Süresi: 36 Dakika 41 Saniye
Görüşmecinin Özellikleri: Kadın, 84 yaşında, dul, Emekli, Yalnız ve köyde yaşıyor
b. Kaç doğumlusun A…. Teyze?
a. Aaa doğumumu bilmiyom ben. 80 bilmem kaç yaşındayım galiba. Belik daha da
bilimiyom.
b. Nerede doğdun?
a. Burada doğdum. Burada doğduk burada böyüdük. Yerlisiyiz buranın. Buranın yerlisi. Gerçi
babam Tirede. Annem buralı. Ordaydı yavrum. Benim babam şeydi beyazdı. Babam beyazdı
annem ouuu o gördüğün garılar gibi siyahtı. O bizi ancak bu kadar çevirebilmiş. Hıııı hııı
(Gülüyor). Bizi ancak bu kadar çevirebilmiş yavrum. Bizim orda şeyde Germencikte
akrabalar vaa onlar gitmiş ordan beyaz karı almış. kendi de beyaz. Bi çocukları olmuş yüzüne
bakamazsın o kadar güzel o kadar güzel beyaz. Akraba deyin(deyince) yalan söylüyon diyo.
Hadi hadi nerden akraba oluyonuz deyolar. Eee biz aklı karalıyız diyom ben. Aklı karalı
Ankaralıyız (Gülüyor). Kimi beyaz kimi siyah. Nasip meselesi. Takdir eden gelmiş burada
evlenmiş. Amcam vardı oda geldi buradan evlendi. İşte. Onunki de siyahtı. Onunda siyah
çocukları oldu. karısı da çok siyahtı onun. Tomat suyu çıkarn karı gibidi aynı.
b. Sen ne zaman evlendin A… Teyze?
a. Abooo hiç bilmiyom ki. Yani çok oldu evleneli. Zati adamlan biz 9 sene geçindik. 9 sene
geçindiiik 37 yaşında dul kaldım. Adam öldü. 37 yaşında dul kaldım. Ondan sonra hesap et
gari 30 sene mi oluyo 40 sene mi oluyo adam öleli gari.
b. Kaç yaşında evlendin ki?
a. 25 yaşında. dört sene nışanlı durdum sade. Adam fakirdi benim çobandı da taaa Edirne’den.
Anası Arnavut babası macirdi. Beyazdı. İşte Edirne’den geldi burdaa işte nasip. Eee sonra
evlendik eee onla dokuz sene geçirdik. Sonra öldü adam.
48
b. Başınız sağolsun nasıl oldu?
a. Kalp oldu kalp. Kalp vadı. Şu evde öldü (Bahçedeki diğer evi gösteriyor). Sona bu evi
yaptırdık. Burada dururduk. Şuda çit damımız vardı. Bi dane beygirimiz vardı. Ahhh işte.
İşliyoduk. Bu evi yapasıya gadar Allah Allah neler çektim. Bi dane annem el öpmelik inek
verdi. Onu sattım. Bu ev varya bak bi daha buraya bu evi sattım. 100 leraya kiraya verdim. O
yüzlere anaaa hemen çabuk gelivereyo. Anneme dedem ben babamın tarlasının içine ve
yapcam dedim. Yap dedi seninki iyi değil dedi yap dedi. Sonra buraya ev yaptım. Bura taladı
bizim. Onlar orda tarlanın başında ben burada ortasında. Buralar hep kaynaktı eskiden. Su
vadı buralarda hep. Hep dağlara dağlardı evler. Buraları hep sudu. Hep dağ kenarına ev
yapmışlar. Bi tane başka bi su geldi buraya. Benim bu ev yarısına kadar su doldu. Buralar
böyle su. Taaa son merdivene kadar çıktı. içeri giremedi o yakadan. Bak ta o merdivenden
buralara kadar. Ev zaten su içinde. Onun penceresinden zor eşyaları kaçırdık. Kalan kaldı.
Büfeler vardı bozuldu atıldı.
b. Eee tabii.
a. Ondan sonra şurda arkamızda bi kanal açıldı ondan sonra kurtulduk. Büyük bi kanal var
orda. Bi daha gelmedi gari su. Sana neler deyim ben gari.
b. Çocukların…
a. Çocuum hiç olmadı. Tabii yaa
b. Aaa bilmiyodum ben.
a. Sen bilmiyomudun. O Memed var ya işte memedin karısının kardeşi o, yedi yaşında aldım
ben onu ondan. Kardeşimin çocuğu o. Baktım büyüttüm onu. İşte gelin ettim. Oda şimdi
İzmir’de çamlığın orada. Onların yanında yakın. Şimdi bi öğretmen kız inen, oğlan var
oğlanda elektrik üzerine okuyo işte bişeyler. O da askere gideceğmiş işte durdurmuşlar. Onu
büyüttüm gelin ettim işte tamam. Bazı işte o da işimi yapmaya geliyo işte o. Çoluk yok çocuk
bişey yok.
b. Bi daha da evlenmedin tabi..
a.. Yaa aaa (hayır anlamında) hiç (gülüyor). Şimdi pişman oluyoz elden geçti. Şimdi pişman
oluyoz garik. Sonra napcazdı ki evlenip. Sonra işte böyle zamanda lazım. Yalnızlık zor.
b. Zor tabii.
49
a. Öbür türlü de başımı yicek ölüp gitcek. . Böyle daha iyi. Bidaha evlenip aynı acıyı
çekçeğine daha iyi.
b. Nasıldı kocan. İyi miydi aranız?
a. İyiydi. Çok iyiydi. İyiydi. Yani şeydi ama çalışıyodu. Çalışkandı. Eee ben kendim de çok
çalışkandım. Adam bi taraftan çalışıyodu. Ben bi taraftan çalışıyodum. Ondan sonra ikimiz bir
bu evin yanına bunu yaptık işte. Sonra bi çiftliğe gittik. İkimiz bir gittik adamla. O orda
kalırdı. Ben de amale başı bekliyodum. Yemek yapıyodum. 30 sene 35 sene o çiftlikte
durdum. Beni gari sigortalı yapın ya. Yapmadılar işte gari bu evi verdiler. Sigorta yok bu evi
verdiler. Sigorta yok ama sana buraya ev yapcaz dediler. Eyi Allah razı olsun. Bunu üstü
betondu. Allahım gece gündüz akşama kadar sıcağı yirdi beton gece bu evde yatamazsın o
kadar şey. Bi de akıyodu çok. Sağı solu akıyodu. Dedim valla dedim her yakam romatizma
oldu dedim. Bunun üstüne bişey yapcaksanız yapın dedim. Yapmazsanız çıkcam çatıya
kazmayla yıkcam dedim. Ay dur dur geliyoz geliyoz yapalım dediler. İşte iki senemi üç sene
mi oldu. bunu yapalı bi rahat ettim şimdi. Çok rahat ettim. Ama şuralara o garılar gibi biraz
daha uzun yaptıraymişim aklıma gelmedi. Şimdi yazın kışın yağmur yağdımı bu bunu
tutmuyo. Bu pabuçları tutmuyo.
b. Kardeşlerin falan burada mı?
a. Ooo biz nerden baksan 9-10 kardeşiz. Burda değiller. Yok hepsi öldü bi ben kaldım.
b. Büyükler miydi onlar?
a. Kimi büyüktü kümü ufaktı. İşte ben kaldım. bunların babaları da dört senemi oldu beş
senemi oldu öleli (yan evi göstererek). Bidene onlan ben kaldıydım. Eee oda öldü. Biz kaldık
yalnız. Kardeşlik var da ne kadar gelcek ne kadar gitcek. İşte o İzmir’deki hani aldım yedi
yaşında büyüttüm deye onun babası kardeşim öldü. Karısı oralarda yalnızım dedi al aba bunu
sen büyüt hem yalnızsın dağların başlarında dedi. Büyüttük evlendirdik. Kocaman kızı var. En
büyükleri nişanlandı. Ondan sonra ne oldu oldu anlaşamadılar ayrıldı. Şimdi gelip kaç kişiler
istiyo. Bidene gitmiyo ama gitmicem diyo. Çalışıyolar ondan. Kocaya ihtiyaçları yok. Kendi
paralarını kendileri kazanıyo. Yarın birgün emekli olurlar işte. Hiç olmazsa diyolar bide
adama bakçağımıza kendi kendimize bakarız diyolar. Ama ooo kazın ayağı öyle değil. Herkes
niye evleniyo. Muhakkak bi yolunu bulcan. Çoluğunu coçuğunu yapcan. Olmamış o ayrı
mesele ama işte. Bi danesi evlendi kız. Öbürünü nişanladıdık. O da benim yanımda duruyodu.
O gelin gittikten sonra o geldi kaldı yanımda. Onun adı da benim adım da A…. O geldi. Bi
50
Konyalı oğlanlan nişanladık biz onu. Burada bizim bi kiracı vardı. Bununla o oğlan
tanıdıkmış. Gelirken giderken bu karı onu şey etmiş. Ben zaten dedim ya çoğunlukla Tire’de
duruyodum. Geldim ben bura ana oğlan dedi ben dedi hala dedi Ayşeyi istiyom. Anaaa ne
cesaret söyledin dedim ben. Baya söylüyom dedi. Ben ne karışırım dedim. Taa anasıgiller
babasıgiller var dedim. Bi de oraya söyle bakalım dedim. Yaa aaa dedi ben sana söylüyom.
Sona anasıgiller babasıgiller geldiler. İstedi. Eee verdik ne güzel. Sen sona kaçır kızı.
b. Eee zaten vermiş niye kaçırıyo?
a. Eee akıl. Zaten verdikti kaçırdı. Maşalllah sübanallah dilim taşa bi tane çocuk doğurdu.
Görsen nası güzel hafif esmer bizim gibi değil. Çok hafif kocası da beyaz olduğundan çok
güzel oldu maşallah. İsterim sen de göresin. Daha ufak. Orta okula gidiyo daha. Gör kaş göz
çok güzel. Haa bi de noldu burada bi nişan var. Karının birisi böööyle bakıyo gıza. Eyy dedim
kardeşim dedim azcık önüne bak yeter gari dedim bu gıza baktığın dedim. Aman yarabbi.
Z….. dedim kızın adı kaynanasının adı. Z… dedim ben sana dedim bi boncuk takcam dedim.
Sana bi boncuk takayım dedim yoksa valla sen nazar içinde kalcan kızım. Aaa ben boncuk
istemem dedi (gülüyor). Valla dedim maşallah. Azcık Arap kırması oldun mudu ya adamdan
ya kadından çocukları güzel oluyo Allah tarafından. Şimdi bizim gelin var. Onların kardeşi
İzmir’de. İşte bizi oğlan bi kızla anlaşmış. Kız da Aydınlı. Aydın Nazilli taraflarından.
Anlaşmışlar. Biz evlendirdik. Şimdi bi tane çocukları oldu yeni. O bacaksız değdim o
çocuğun yanına gitmiş. Sevmeye okşamaya gitmiş oraya. Daha kırkı çıktımı çıkmadı mı
bilmiyom valla. Geçen gün şey etti bana telefon etti hala napıyon. Valla napayım dedim
oturup duruyo dedim. Oğlan napıyo dedim. Ooo bişeyler edim duruyo dedi. Eyy dedim hadi
ömürlü olsun benim için öpüver dedim. İşte ben o gün onun doğumuna gittidim.
b. Söylediler.
a. Hee.
b. Bu yandaki gelinin kaç tane çocuğu var.
a. Bizim gelinin yedi tane. beş oğlan, iki kız.
b. Büyük onlarda galiba.
b. Büyük ya. En büyük kızı evlenmedi. Onun ufağa evlendi. Ben evlenmicem sıramı ona
veriyom dedi. Oda kaçtı işte evlendi. Sonra düğün ettiler tabi ama işte sonra olduumu kırık
oluyo bu yakadan. Düğün ettiler. Geçenlerde bi telefon ettiler. Hala seni Kuşadası’nda denize
51
götürcez. Olur dedim. Tam altıbuçuktu buradan çıktık. Arabaları var gari. Geçenin onikisinde
ordan geldik.
b. İyi mi onlar mutlular.
a. Mutlular. Bazı kavga yapıyolardı ama şimdi iyiler gari. Yapmadan olur mu! İkisi de işe
gidiyo. Yapıyolardı bazı.
b. Biz M…. Abiyle konuştukta. O şey diyo beyazlarla evlenenlerin evlilikleri biraz problemli
oluyo diyodu da o.
a. Iı. Iı. Değil. Bizim bi oğlan var. O işte benim büyüttüğüm kızın kardaşı. Taaa nazilli
Bozdoğandan aldık gelini. Gelin buz gibi beyaz. Oğlan esmer bizim. Gör mutluluklarını.
Oğlan şey doğramacı. Kendi katı var ikinci kat. Çok mutlu. Kendi köylerine bile gitmeyi
istemiyo canı karının. Gelinin yazık. Hani orda bi karı gördük ya dünün. Aaa bak o karının
kocası beyaz. R….. son zaman geldik hani ikizleri var. Onun kocası da buz gibi beyaz.
Gördün mü sen?
b. Görmedim.
a. İşte bembeyaz kocası. Ama onun çocukları da daha az çevrilmiş demi. Daha az onun
çocukları baktım da. Babası gibi değiller. Kızın ana siyah baba siyah. Ama o kız acık açık
olmuş. De mi o kız biraz açık. Anası gibi değil. O kızların gittiğimizde şeye o kızların da
anaları beyaz. Bubaları siyah. Anaları hafif esmer. Onun anası beyazdı babası hafif siyahtı.
b. Anneleri kızların?
a. Anneleri. Babası beyazdı onların. Davazlıdı onun babası. Davazdan gelme. Daa onlar işte.
Anneden hafif çekmişler. Acık esmer. Gene iyi öyle çok siyah değiller. Siyah kalmadı gari.
Beyazla evlene evlene evlene…Çocuklar hep beyaz oldu. eskiden şurda naime ar naime köyü.
Hepsi Araptı. Çok yaşlılar öldü. Gençler hep şeylerlen evlendi.
b. Öyle bi tercihlerimi var acaba?
a. Nasıl?
b. Bazılarıyla konuştum ben. Beyazlarla evlenmek istiyolar.kızlar falan hep.
a. Belki de. Vardır.
52
b. Eskiden öylemiydi?
a. Yoo. Eskiden hiç beyaz Arap aranmazdı. İnsan şey etimi evlenirdi yani. Eskiden öyledi.
Bizim zamanımızda biz heç beyazla evlencez bilmem ne hiç konumuz yoktu. Taa Edirne’den
işlenmeye buralara gelmiş adam beni istedi. bizde vardık. Hiç alakası yoktu öyle şeyin.
b. Şimdi farklı tabi. Gençler başka şeyler düşünüyo.
a. Şimdi başka tabi. Düşünüyolar. Biz beyazla evlencez diyolar. Bişeyler diyolar. Bazı
beyazlar var mesela biz arapla evlencez diyolar. Oo Ai var işte çıktı televiyona( evlendirme
programlarından birine). Karı dedi ben seni istiyom dedi. Ulan ali dedim. Neden beyenmedin
len onu dedim. Garı güzel dedim. Ne güzel garı dedim. Napayım A… aba şişman o diyo
(Gülüyor). Yalan bu A… haylaz. 2 tane çocuk var. ev yok bişey yok. çıktı gari televizyona.
Bakıyom şimdi ne dicek gari diye. 2 tane çocuk var diyo. Anasına dedim kız H… dedim senin
oğlan televizyona çıksın böyle böyle dedim. Bak baka bi kaldık dedim. 2 danede karının vardı
çocuk 2 midi 3 müdü bilmiyom. Başka talibini arıyonu mu dediler. Yok dedi ben buna
bakcaktım dedi karı. Aaa saşırdım. Hem nası güzel biliyon mu? Görmüşündür belki.
b. Yok.
a. Çok güzel garıdı. Eskiden şey buraya arap köyü derlerdi. Bu dağlarda dana bayramı
yaparlarmış. Onlar eskilerden oraya gidip bendir çalarlarmış böyle. Bu dağda bi arap karısı
vardı. Evinde böyle koca bendir asılıdı. Böyle tef gibi gerilik. Senede bi kere böyle onu
çalarmış. Asılıdı evinde. Bendir oynarlarmış şey oynarlarmış dana bayramında. Taa Urfalı
Çiftliği var oralarda. Tabi biz bilmiyoz yoktuk bile dünyada. Anlatırlardı. Eski Araplar
öylemiş. Ateş yutarlarmış ağızlarına ateş katarlarmış. Yanmıyomudu mu ağızları bilmem.
Buradan buraya sokarlarmış. En eski Araplar. Onlar anlatırdı biz dinlerdik gari… annem daha
kızmış burayı cavur basmış. Şu tepenin başında bi adam dikeliyomuş. Demiş millet kaçın.
Geliyo cavurlar. Ekmeği fırında bırakmışlar. İnekleri, malları her şeyi. Dışarıda bırakmışlar
gitmişler. Hep böyle evlerin kapıları açık. Bırakmışlar Tireye kaçmışlar. Tire tarafına.
Kaçmışlar. Buraya gelmiş cavur bi ateşe vermiş. Bütün evleri yakmış burada. Bi kadın vardı
anlatırdı. Sergi gibi ölü derdi. Ölü varmış böyle sergi gibi. Üstünden atlayıp geçiyoz diyo
kadın. Ne çekmiş eski insanlar be valla çok çekmişler. Bi adamın biri vardı. Bi bakmış cavur
geliyo. Korkmuş. Demiş ki hemen bi ölüyü üstüne çekmiş yatmış. Gelmişler. Bakmışlar. Ooo
demişler. Hepsi ölü bunların. Göstermek gibi olmasın kılıncı buradan sokmuş(bacağını
göstererek), çokta güçlü bi adamdı öte yandan çıkmış hiç seslenmemiş. Eee ses etsem diyo.
53
Öldürcekler diyo. Ben diyo hiç seslenmedim diyo. Böyle yeri belidi giriş yeri çıkış yeri
bellidi. Amanin gari hacı dayı hacı dayı, hacıdı adam, kapat kapat der korkuyoz biz derdik.
Çok çekmişti insanlar eskiden çok. Şimdi ne var. ne olcak. Eskiden nerde bulurduk. Çayı,
kahveyi. Büyüklerimiz içerdi. Hiç bişey yoktu. Büyükler çay, kahve içerdi. Biz tarana çorbası,
bulgur çorbası…. Siz esastan İzmirlimisiniz?
b. Yok. Anne tarafım onlar göçmen aslında. Ananem Arnavut. Dedem Üsküpden gelmiş.
Babamda Erzurumlu. Dedemle Ananem ordan gelip Torbalıya gelmişler. Annem orda doğup
büyümüş. Sonra babamla tanışmış İzmirde. Sonra evlenip İzmire taşınmışlar.
a. Haaa. Çok sene olmuş tabi.
b. Tabi tabi.
a. Annen seni Torbalıda doğdu büyüdü ooo çok sene. Yerli olmuşlar gari. Siz kaç kardeşsiniz?
b. Kız kardeşim var bir tane daha.
a. Haa iki kızsınız. Evli mi o?
b. Yok hayır. Küçük benden.
a. Haa senden küçük. Okuyo mu oda?
b. Okuyo.
a. Bizim bu kardeşim oğlu, küçük olan boyu kısa ya onun cüce işte. Onu da okutalım dediler.
İş göremez, bişey yapamaz falan. Oda okudu sonuna kadar. Sonra bi arkadaşı vardı arkadaşı
gitmiyo diye oda gitmedi. Ne varsa arkadaşında. Akşama kadar ders yapardı evde benim.
Şamata yapıyo diye kardeşleri evde buraya gelir ders yapardı. Bazen sıkılır çıkar giderdi.
Senin bu şey almıştır sei demi?
b. Almıştır.
a. İyi alsın alsın. Neyse hadi yemek yiyelim. Sonra konuşuruz yine.
b. Tamam.
54
Görüşme Dökümü 2
Görüşmecimle köyün kahvesinde buluşarak görüşmemi gerçekleştirdim. Konuşmamızın
başında neden onunla görüşmek istediğimi ve kendisinden biraz bahsetmesini istedim. Kabul
ederek ses kaydını da yapabileceğimi söyledi. Kendinden ve geçmişinden konularla başlamak
istediğini belirtti. Ve sohbete başladık.
Görüşme Süresi: 48 Dakika 39 Saniye
Görüşmecinin Özellikleri: Erkek, 65 yaşında, Bekar, Emekli, Yalnız ve köyde yaşıyor
b. Ses kaydı alıyorum.
a. Alcan tabi ya bu iş için geldim buraya.
b. Şimdi benim bi Cuma nenem vardı biz kalıyoduk onla. Ben, abam tabi benle abam vardı
ya.
Akşama kadar biz oynardık o bize yemeğimizi veriyodu. Anam yok çalışıyo. Nenem çok
güçlüydü. 120 yaşında öldü.
b. 120 yaşında.
a. Tabi hemde ayaktadı. Bide recep dayımgiller vardı onlara giderdik. Başka akrabalarımız da
vardı. Hepimiz buralıyık. Türkiyeliyik (nidalı bir şekilde söyledikten sonra sessizce biraz
düşünerek). Ha bide godya diye bi oyun oynardık çocukken arap oyunu. Böyle yapa yapa
zıplıyoduk( kollarını açarak hafifçe dans ediyor). Godya tambata tumbi canım işkembe. Tabi
böyle diyoduk bide. Öyle diyodu o bizi oynatıyodu. Selim dayım, İsmet dayım Sami dayım
onların hepsi vardı. Sami dayım tef çalıyodu. Arapça söylüyodu.
b. Kendi dilinde mi?
a. Tabi Arapça o. Yada ne bilim ben bi dildi işte. Öyle çalardı biz İsmail dayım, İsmet dayım,
Selim dayım, Fehmi dayım oynardık. Şu müziğin sesini kıs aslanım. Bak şurda anlatıyoz.
Hayatımız kurtarcaz ya. Varya yanlış yerde doğmuşuk. Sevmiyom ben Türkiyeyi. Görüyon
işte ortamı. Biz gelmişik buralara. Almışlar işte dağılmışık. Yarısı Ayvalığa gitmiş. Yarısı
Yeniçiftliğe gelmiş, yarısı Tepeköyde kalmış. Böyle çoğalmışık. Ha bizim de de macur
Selanik macuru ordan gelmişik biz. Anladın mı? Arnavut dedem. Selanikten gelmeymiş.
Nenemde makaduşiden gelmiş. Şöyle olmuş o zamanlar Osmanlı harp zamanı işte nası
55
olmuşsa gelmişler işte. Zaten bizi şey olaraktan köle olaraktan getir… hani o film kunta
kintiyi seyretmediniz mi ya. O filmi izlerken benim konsentrem bozuluyodu ya ( konsantreyi
psikolojisinin bozulduğu anlamda kullanıyor). Esir almışlar toplamışlar işte hep
çalıştırmışlar. İşte kunta kintede seyretmediniz mi o filmi siz. Burada çoağlmışık işte. Kimisi
Hasköylü. Ordan Tuluma, işte buradan şu denizli tarafı. Muğla tarafı. Oralarda yayılmışlar
işte. Çoğalmışlar yani. Durum bu. Ayvalıkta var. Patronlarım vardı benim seviyodu beni onlar
seni balık yimeğe cundaya götürelim dediler. Yok dedim. Annem o zamanlar hastaydı. B….
üniversitede okuyodu. Acil bişey oldu gitmedik. Senin anlıcağan yayılmışık. İşte böyle.
Köle gibi kullanılıyomuşuk işte. Zenginlerin yanında çalışıyomuşuk. Sizde buralısınız
biliyosunuzdur işte.
b. Duydum tabii. Çoluk çocuk var mı?
a. Ne evlenmesi ya. Kim evlencek. Sıfır kilometreyiz.
b. Neden?
a. Anlatıyoz ya işte durumumuzu. çocuklar var ufak. Annem felçli. Biri üniversitede okuyo.
Kim bakcak bunlara.eee. yedi kişi. Büyük olarak ben. Öğretmen geldi izmire bu çocuğu
okutcan dedi. Valla iki elim yakanda dedi. Ne yap yap, hani hırsızlık yapma uğursuzluk
yapma hani biraz kaba konuşuyorum. Bu kızı dedi okutcan. Tamam dedim ya. Çalıştığım
şirkette Allah razı olsun sizden iyi olmasın güzel şirketti. Dedim b….’a. eğer üniversteyi
kazanırsan sadece ege bölgesi dedim. Sadece buna dayanabilirim dedim. Erzurum Atatürk
üniversitesini tutturusan, van Yüzüncü yıl Üniversitesini tutturursan okutamam, anan bak
yatıyo, burada çocuklar var eee. Tek kişi çalışıyo. Ona göre dedim. Tamam dedi. İşte Dokuz
Eylül Turizmi tutturdu. O zaman okul aydındaydı. dört sene B…. Aydında okuldu. Bi sene
yurtta kaldı bi telefon geldi abi dedi yurtta olmuyo. Eee napalım. Ev tutcaz. Gittik Adnan
Menderes Bulvarı, Aydının en güzel yeri, eee işte biraz çevremiz var. Allah razı olsun. Gittik
o abiler hemen yardımcı oldular. Bi daire bulduk dayalı döşeli. Dört sene okudu orda. Ee iki
tane kız var gördünüz mü?
b. Dana bayramında görmüştüm galiba.
a. Haa işte onları yetiştirdik. Anne felç burada yatıyo. Eee nasıl evlencen. Onlar küçük, biri
okuyo. Nasıl evlencen.kaldık. işte aslan gibi burada oturuyoz.
b. Şimdi yalnız mısınız burada?
56
a. Akraba dedik ya. Burada işte onların yanındayız. Onlar hayvancılıkla bak şurda zeytinler
var bak sıralı (eliyle işaret ederek) yukarısı taaaa yukarısı. İşte çiftlik orası. Emekli olduk
buradayız işte.
x. Abi senin enişte hacıya gidiyomuş (kahveye akrabalarından biri gelerek sesleniyor)
a. Hangi enişte?
x. Çocukların babası.
a. Allah allah. Onun hacılığı falan kabul olmaz. Ne var dediğim doğru değil mi yaa. O
çocuklar yazık ya. İki tane kız çocuğu. E hadi biz hala onların üzerindeyiz. Bu kadar tamam.
Hacıya gitceğine ver ellişer lira çocuklara tamam. Delikanlı olduğunu göreyim senin.
b. Doğru diyosunuz.
a. Yaa. Ben onaltı yaşımda kaçtım gittim İzmire. Babama dedim bi sigortalı işe gireyim.
Burada onun bunun yanında çobanlık yapcaz. yine aynı ya traktörlük yapcaz ya çobanlık
yapcaz. Yani sigorta yok bişey yok. İyi oğlum dedi babam o zaman. Bi çıkış o çıkış. Zaten 12
günde Almanya çıktı benim. Biz tabi o zaman güzel haftalık falan alıyoduk Almanyayı
malmanyayı geçtik. Karşıyaka’da Aysel abla vardı emekli. Sana bi güzellik yapayım dedi.
Almanyayı çıkardı. Nasıl gideyim. O zamanlar annem güzel düğün yemekleri yapıyodu.
b. Aşçı gibi.
a. Tabi aşçı. Bu civardaki köylerin düğün yemekçisiydi annem. Nerde şimdi annemin yaptığı
yemekler. Keşkekler. Neyse işte bütün gün bu dağdayım işte. Durum böyle işte.
b. Peki kendinizi b-nasıl tanımlıyorsunuz? Türk mü, Arap mı, Afro türk mü?
a. Valla arapım ben arap arap. Kırmızı kulaklıları sevmiyom ben. Valla yanlış anlamda
kırmızı kulaklıları sevmiyom. Biz hep çalışmışık böyle zenginlerin yanında ondan. Onlar
öyle.
b. Kaç yaşındasınız?
a. 46 doğumluyum. Arabın yaşınlan devenin dişi belli olmazmış derler.
b. 65 yaşındasınız.
57
a. Tabi. Benim kankama baksan ya Muhammed Namiyeli (nayime köyü). Oda Arap bak (
kahvedeki birini göstererek). Bunlar benim yanıma geliyodu Muammerle arkadaş. Davulla
zurnayla fabrikaya iş yerine. Kapıda tabi güvenlik. Diyodum ooo dede arap ayağına bize izin
vercen diyodum. Yaa oğlum iş çok ama valla billa bi hafta alıyodu bunlar beni bi hafta
geziyoduk. Çırpı, Hasköy. İçiyoduk. İçilmez mi ya.
b. Çevrenizde evlilikler nasıl karışık mı?
a. Karışık tabi ya. Beyazlar var, macir var Arnavut var. abilerimin benim hanımları hep beyaz.
Eskiden bizimkiler tulumda çoktu. Hep siyah.
b. Ben o köye de gidiyorum. Şimdi sadece 2 hane kalmışlar.
a. Hadi ya başka yok mu? Azaldılar o zaman.
b. Orda yaşayanlar çoğunlukla hasköye gittiklerini söyledi.
a. Doğru ya Hasköyde çok var. işte hepimiz dağıldık. Bide yarı Arap yarı beyazlar var çok.
Şimdi en çok Hasköyde, Subaşıda öyle işte. Haa bak eskiden nerde şimdi bilemicem artık
Pazar varmış böyle zenginler oraya gelip satın alırmış bizimkileri. Tabi ben görmedim
duyduğumu anlatıyom. Görsem zaten kafasına böyle çekiçle vururum. Kırmızı kulaklılar tabi
zenginler geliyolarmış ordan alıyolarmış. Tabi fakir nasıl çiftliklere alıyolar. Öyle öyle
almışlar. Şimdi 21. yüzyıldayız biri bana öyle gelse olur mu? Köle gibi. Olur mu? Sana ne
diyom kunta kinte filmini izlediğimde konsantrem bozuluyo. O filmi ben seyredemiyom.
Bozuluyom. Yaptığı hareketlere. Dayanamıyom. Demek ki diyom bizi böyle çalıştırıyolardı.
Filmini çevirmişler işte.
b. Peki size renginizden dolayı geçmişte yada bugün herhangi bir olumsuz davranışta bulunan
var mıydı?
a. Hee. Öyle dalga geçen kırmızı kulaklılar vardı. Arap deyim bağırıp kaçanlar. Çocukken
kulak çekenler. Korkan oluyodu. Burada bile diyolar. Ben öyle bişey sezdim mi senin de
ayakların çarpık diyom ben onlara. Burnun büyük diyom. Bakıp şaşırıyo. Bizi Allah böyle
yaratmış diyom ama ezanı da diyom Bilal Habeş okumuş diyom. Yaaa. Bazı çocuklar görüp
korkuyo. Ama tabi öyle kendini bilmeyen var, söyleyen var. geçen gün işte köyde beni
gösterip aaa bak arap dediler kadınlar. Bende döndüm dedim ki evet arabım ama ben arabın
güzeliyim siz çirkinsiniz dedim. Valla. Araplar dedim dünyanın en güzeli. Her şey arapta
dedim. Müzik Araplarda, futbol Araplarda, atletizm Araplarda, boks Araplarda, halter
58
Araplarda, her şey onlarda, Araplar daha ne yapsın dedim. Valla. Şaşırdı kadın. Dediğine
diyeceğine pişman oldu. Araplardan hiç zarar gelmez ama kırmızı kulaklılardan her şeyi
beklersin dedim. Araplarda ne hırsızlık, ne namussuzluk, ne terbiyesizlik yani hiçbişey dedim
Araplarda yok. Arapların bi kötü huyu var. Parası olursa içki içer. Arapların en büyük özelliği
bu. Kasıtlı olarak konuşmuyom bak. Arapların özelliği. Bak benim ne kadar arap arkadaşım
varsa sizlerden iyi olmasın hep içiyoz. Özellikleri bu. Zararları kendilerine. Mesela biz 5
kardeşiz. Gittik mi B…. kardeşim hazırlar biz içeriz. Sigara içmiyom bak. Bendeki en büyük
kötü alışkanlık içki. Ne kumar, ne sigara. Ben daha elime kağıt alıp oturmuş insan değilim.
Evlenemedik bide işte. Kaç kere nişanladım istemedim sonra. Karşı taraf yanlış yapınca sen
gidermisin bi daha üstüne.
b. Nişanlılarınız nasıldı? Sizin gibi miydi?
A. Haa. Hepsi siyahtı. En küçük şeyden rahatsız oldum mu bırakır giderim. Affetmem. Neyse
işte. Bugün bu kadar olsun. İşimiz var şimdi bizim tamam mı kızım.
b. Tabi işinize mani olmayım ben.
a. Zeytin çukuru aççaz da.
b. Sorun değil. Teşekkür ederim.
Konuşmamızı burada bitirdik. Bütün misafirperverliği ve korumacı tutumuyla beni minibüse
bindirerek İzmir’e yolcu etti.
59
Ek.4 Harita
Harita 1. Alan Çalışmasının Yapıldığı Üç Köy (Hazırlayan Ese Ese, 22 Kasım 2011, Kaynak: http://maps.google.com/)
60
Ek.5 Fotoğraflar
Fotoğraf 1. Dana Bayramı Paneli (Elif Cici, Bayındır, 22 Mayıs 2011)
Fotoğraf 2. Dana Bayramına Katılan Geniş Bir Afrika Kökenli Türk Ailesi (Elif Cici, Bayındır, 23 Mayıs 2011)
61
Fotoğraf 3. Yurtdışından Gelen Ziyaretçilerle Birlikte Fotoğraf Çektiren Afrika Kökenli Kadınlar -Soldaki İki Kişi (Elif Cici, Bayındır, 23 Mayıs 2011)
Fotoğraf 4. Görüşmecilerimden Biriyle Dana Bayramında (Harun Cici, Bayındır, 23 Mayıs 2011)
62
Fotoğraf 5. Dana Bayramında Dans (Elif Cici, Bayındır, 23 Mayıs 2011)
63
Fotoğraf 6. Afrika Kökenli Bir Kız Çocuğu Halay Çekerken (Elif Cici, Bayımdır, 23 Mayıs 2011)
64
Fotoğraf 7. Afrika Kökenli Bir Anne ve Oğul Dans Edenleri İzliyor (Elif Cici, Bayındır, 23 Mayıs 2011)
65
Fotoğraf 8. Sevgiyle Dokunan Afrika Kökenli Çocuk (Harun Cici, Bayındır, 23 Mayıs 2011)
Fotoğraf 9. Arap Havası Eşliğinde Dans (Elif Cici, Bayındır, 23 Mayıs 2011)
66
Fotoğraf 10. Köyde Çoğunlukla İkamet Ettiğim Ev (Elif Cici, Tulum, 15 Temmuz 2011)
Fotoğraf 11. Köydeki Evimin Bahçesi (Elif Cici, 15 Temmuz 2011)
67
Fotoğraf 12. İki Yakın Arkadaş (Elif Cici, Tulum, 18 Temmuz 2011)
Fotoğraf 13. Bahçede Yufka Hazırlamak (Elif Cici, Hasköy, 28 Temmuz 2011)
68
Fotoğraf 14. Tarhana Ovmak (Elif Cici, Hasköy, 8 Ağustos 2011)
Fotoğraf 15. Yardımlaşarak Üretmek (Umut Solmaz, Hasköy, 8 Ağustos 2011)
69
Fotoğraf 16. Çerkez Gelin, Afrika Kökenli Türk Damat (Elif Cici, İzmir, 12 Eylül 2011)
Fotoğraf 17. Nikah Töreni (Elif Cici, İzmir, 12 Eylül 2011)
70
Fotoğraf 18. 7’den 70’e Düğünde Dans (Elif Cici, İzmir 12 Eylül 2011)
Fotoğraf 19. Hep Beraber Dans Ederken (Harun Cici, İzmir, 12 Eylül 2011)
71
Ek.6 Görüşülenlerin Özellikleri Tablosu
Tablo 1: Görüşülenlerin Özellikleri
Görüşülen Kişiler Cinsiyet Yaş Eğitim
Durumu Medeni
Hali Meslek Kökeni Annenin
Etnik Kökeni
Babanın Etnik
Kökeni
1 Kadın 84 Okumamış Dul Irgat Bilmiyor Afrika Balkan Göçmeni
2 Erkek 65 İlkokul Bekar İşçi Somali Afrika Türk
3 Kadın 64 Okumamış Dul Irgat Bilmiyor Afrika Afrika
4 Kadın 61 Okumamış Dul Irgat Bilmiyor Afrika Afrika
5 Erkek 56 İlkokul Evli İşçi Güney Sudan Afrika Türk
6 Kadın 42 İlkokul Evli İşçi Bilmiyor Afrika Afrika
7 Kadın 38 İlkokul Evli Ev Hanımı Bilmiyor Afrika Afrika
8 Kadın 36 İlkokul Dul Irgat Bilmiyor Afrika Afrika
9 Kadın 34 İlkokul Dul Irgat Bilmiyor Afrika Türk
10 Kadın 32 İlkokul Evli Irgat Bilmiyor Afrika Afrika
11 Erkek 30 İlkokul Bekar Tır Şoförü Bilmiyor Afrika Afrika
12 Kadın 29 Lise Evli Ev Hanımı Bilmiyor Afrika Afrika
13 Kadın 28 Lise Bekar Irgat Güney Sudan Türk Afrika
14 Kadın 26 Lise Bekar Irgat Güney Sudan Türk Afrika
15 Kadın 24 Üniversite Bekar İşçi Güney Sudan Türk Afrika
16 Erkek 24 Üniversite Bekar İşçi Bilmiyor Afrika Türk
17 Kadın 21 Üniversite Bekar İşçi Güney Sudan Türk Afrika
18 Kadın 19 Üniversite Bekar Sağlık Personeli Bilmiyor Afrika Afrika
72
Ek.7 Araştırma Bütçesi
Tablo 2: Araştırmanın Bütçesi
GİDER KALEMİ TUTAR
Kitap 300 TL
Bilgisayar Çıktıları 100 TL
Fotokopi 80 TL
Ciltletme Çoğaltma 250 TL
Kırtasiye 40 TL
CD 10 TL
Yiyecek&İçecek 200 TL
Yol Masrafları 800 TL
TOPLAM 1780 TL
Araştırma kapsamında yapılan harcamaların bütünü tarafımdan karşılanmış olup, çalışma için
dışarıdan herhangi bir ek bütçe yardımı olmamıştır. Yazılı kaynaklara ulaşım kütüphanelerde
sınırlı olduğu için kitap evlerinden ve internetten kitap alımı yapılmıştır. Bunun dışında
kaynaklara ulaşımın sınırlılığı internet üzerinden bulunan makalelerin çıktı masraflarına etkisi
olmuştur. Araştırmanın İstanbul dışında yapılıyor olması yol masrafları açısından zorluklar
yaratmış olsa da İzmir ili civarında belirlenen alanın ailemin yaşadığı bölgeye yakın olması
bir nebze olsun ikamet etme sorunu yaşamama engel olmuş çalışma için büyük ölçüde
kolaylıklar sağlamıştır.
73
Ek.8 Araştırma Takvimi
Tablo 3: Araştırmanın Takvimi
74
Ek.9 Medyadan Haber Örnekleri
Örnek 1
21 Ocak 2009, Ege Haber
Kaynak: http://www.afroturk.org/basinda/egehaber_20_01_2009.jpg
75
Örnek 2
23 Eylül 2010, Yenigün Gazetesi
Kaynak: http://idari.mu.edu.tr/data/02030000/resim/file/Yenig%C3%83%C2%BCn_23_09_2010.jpg
76
Ek.10 Festival Afiş Örnekleri
Örnek 1
28 Mayıs 2009
Kaynak: http://www.afroturk.org/basinda/3bahar.jpg
77
Örnek 2
Afiş Resmi (Elif Cici, İzmir, 21 Mayıs 2011)
78
ÖZGEÇMİŞ
1988 yılında İzmir Torbalı’da doğdum. İlkokul eğitimimi Murat Reis İlköğretim okulunda,
ortaokul eğitimimi Hacı Şakir Eczacıbaşı İlköğretim okulunda tamamladım. Lise eğitimimi
ise İzmir Anadolu Lisesi’nde 2006 yılında bitirdim. Daha o yıllarda sosyal bilimlere olan
merakım ve bu konular hakkında konuşma arzum ve okuldaki eğitmenlerimin desteğiyle 2005
yılında İzmir Lottary Kulübü’nün düzenlediği güzel konuşma yarışmasına katıldım. 2006
yılında Yeditepe Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Antropoloji Bölümü’nde lisans
eğitimime başladım. Üniversite eğitim sürecinde 2008 yılında Prof. Dr. Akile Gürsoy
aracılığıyla Sasbil Türkiye’de değişen Sağlık Sempozyumu’nda, 2011’de de Yrd. Doç. Aybil
Göker ve Yrd. Doç. Sevil Baltalı Tırpan önderliğinde International Conference on Materiality,
Memory and Culture Heritage’da görev aldım. Okulda aldığım sosyal sorumluluk dersi
doğrultusunda, 2009 yılı güz döneminde Türkiye Sosyal Tarih ve Araştırma Vakfı’nda
gönüllü olarak çalışmaya başladım ve hala gönüllü olarak çalışmalarına katılmaktayım.
Gelecekle ilgili çalışmalarımı ise Politik Antropoloji çerçevesinde kimlik, etnisite ve cinsel
kimlik alanlarında sürdürmeyi hedefliyorum.
İletişim Bilgileri:
E-mail: [email protected], [email protected]
Tel: +905324765598
Adres: Osmanağa Mah. Canan Sok. No:29 Kervan Apt. D: 2 34714 Kadıköy, İstanbul
79
DİZİN
2
20.yüzyıl
A
Afrika Kökenli, iii, iv, v, vii, viii, 10, 15, 16, 21, 22, 25, 26, 28, 29, 30, 31, 32, 33, 34, 35, 36, 37, 38, 39, 40, 41, 42, 45, 63, 64, 66, 67, 68, 72
Afrika Kökenli Türkler, 10, 16, 21, 26, 28, 29, 30, 31, 35, 36, 37, 38
Afro, 15, 25, 26, 46, 47, 49, 59 ahlak, 26 aidiyet, 38 aile, 28 akrabalık, 11, 21, 30, 37 Akrabalık, 30, 40 akrabalık sistemi, 18 aktif, 14, 29, 34 alan araştırması, 23, 41 algı, 14 Amerika, 15 ana soyu, 18 analizler, 25 Antropoloji, iii, v, vi, 43, 81 Arap, 28, 32, 36, 40, 46, 53, 55, 59, 60, 68 Araştırma, vii, 24, 25, 26, 30, 44, 75, 76, 81 asimilasyon, 12, 28, 36 Asimilasyonist, 13 asimile, 12 askerlik, 39 aşağılama, 40 Avrupa, 15 ayrımcılık, 12, 16, 21, 30, 36, 40, 42 ayrıştırıcı, 20, 28 azat, 10, 36, 39 azınlık, iii, vii, 10, 12, 21, 35, 39, 42
B
baba soyu, 18 bağlar, 13, 30 Balkan Göçmeni, 74 Barth, 14, 43
baskı, 25 baskıcı, 12, 21 baskın, 19, 40 batılı, 15 bekar, 32, 34, 35 bellek, 11 bembeyaz, 35, 54 ben merkezci, 15 birey, 11, 15 bireysel, iii, viii boşanmak, 34 bölge, 30 bulgu, 24 bulgular, 34 bütünleşmiş, 30
C
Cerulo, 11, 43 cinsel kimlik, 11, 81 Collier, 24, 43 Cornell, 13, 14, 43 Coughlan, 13, 14, 43
Ç
çalışkan, 29, 33 çatışma, 21 çevresel, 13 çift soylu akrabalık, 18 çoğunluk, 28, 36 çok eşlilik, 17 çok karılılık, 17 çok kimlikli, 21 çok kocalılık, 17
D
Dana Bayramı, 37, 63 danışma, 30 davranış, vii, 15, 24, 26 değer, vii, 11, 28 değişken, 11, 30 Demo, 15, 43 demografik, 25
80
derinlemesine mülakat, vii, 23, 25 dernek, 26, 37 devlet, 16 dışevlilik, 17 dışlanmış, 27 dil, 12, 28 din, 11, 12 dinamik, 33 dominant, 12, 21 dul, vii, 31, 50 Durugönül, 16, 43 durumsalcılık, 13 düğün, viii, 53, 59 dünya görüşü, 11
E
egemen, 12, 22 ekonomik, 10, 11, 14, 21, 24, 30, 33, 34, 36 Eller, 13, 14, 43 endogamy, ix, 17 engel, 22, 75 entegre, 15 erkek, 25, 29, 33, 34, 35 esir ticareti, 16 eşcinsel, 17 eşit, 25 eşitlikçi, 12, 22 Eşitlikçi, 12 etik, 15, 26 etkinlik, 37 etnik, vii, viii, 10, 11, 12, 13, 14, 15, 16, 20,
21, 22, 28, 29, 30, 31, 32, 33, 34, 35, 36, 37, 38, 39, 40, 41, 42, 47
etnik grup, 13 etnik kimlik, vii, 13, 14, 20, 41 etnik köken, 29 etnisite, 11, 12, 13, 14, 32, 37, 81 Etnisite, 11, 35, 44 Ev Hanımı, 74 evli, vii, 31, 47, 49 evlilik, vii, 10, 15, 19, 20, 21, 22, 26, 27, 29,
30, 31, 32, 33, 34, 35, 38, 41, 49 evlilik ilişkileri, 30, 41 evlilik modelleri, 17 exogamy, ix, 17
F
farklı, iii, v, vii, 10, 11, 12, 13, 14, 15, 16, 20, 22, 24, 27, 28, 29, 30, 31, 32, 33, 35, 36, 38, 39, 41, 49, 55
faşizan, 42 fiziksel, vii, 10, 16, 28, 36, 37, 39 fotoğraf, 24, 25 fotoğraflama, 23, 24 Foucault, 12, 44
G
Geertz, 13 gelenek, 37 gençler, 22, 35, 41 giyim, 24 Glazer, 14, 44 göçler, 18 göçmen, 15, 56 görsel, 24 görüşme, vii, 29, 50 gözlem, 23, 24, 25, 28 Gramsci, 12, 43 grup, iii, vii, 12, 14, 16, 24, 28, 29, 37, 41 güç, 22, 28 Güneş, 10, 16, 44 günlük yaşam pratikleri, vii, 41 güven, vi, 26 Güvenç, v, 10, 44
H
harmoni, 12 Hartmann, 13, 14, 43 hegemonik, 35 homojen, 30 Huges, 15
I
ılımlı, 15, 16, 42 ırgat, 29 ırgatlık, 29 ırk, 11, 12, 32, 34, 41 ırkçı, vii, 42 ırksal, 12, 15, 40
81
İ
İç ve Dış Evlilikler, 31 içevlilik, 17 iki yandanlık, 19 ilişki, v, 10, 11, 15, 16, 20, 37, 38, 41 ilişkiler, 24, 27 İlkokul, 74, 81 imge, 24 insan, iii, 12, 21, 22, 24, 61 inşacılık, 13 İstanbul, 43, 44, 75 istatistiksel, 23 iş gücü, 29 İşçi, 74 işsiz, 33 İzmir, vii, 25, 28, 41, 44, 51, 52, 53, 61, 72, 73,
75, 80, 81
J
Juliani, 12, 44
K
kader, 33 kadın, iii, 25, 29, 32, 33, 35, 55, 61 kanıt, 28 Karışık, 31, 38, 60 karışık evlilik, 32 karma evlilikler, 17, 18, 19 karşıtlık, 11 katılımcı gözlem, vii, 23, 25, 41 kavram, 13, 31, 35, 38 Keser, 13, 14, 44 kimlik, iii, vii, 10, 11, 12, 13, 14, 15, 16, 19,
20, 21, 22, 28, 31, 33, 34, 35, 36, 37, 38, 39, 41, 42, 81
Kimlik, 10, 11, 16, 19, 35, 38 kimlik bilinci, 37 kimliksiz, 21 klasik, 34 kolektif, 11, 14 kolonyal, 14 komşuluk, 30 köken, 38 köle, 10, 36, 39, 58 köy, 25, 27, 37
kuram, 14, 15 kuşak, 36 kültür, 10, 11, 13, 23 kültürel, 11, 12, 13, 15, 21, 28, 36, 38, 39 kültürel değerler, 11 Kümbetoğlu, 23, 44 Kürt, 10, 35
L
Lise, 46, 74, 81 Lummis, 24, 44
M
Matthews, 13, 44 mekân, 24 melez, 11, 32 moderatör, 24 modern, 14, 24 Moynihan, 14, 44 Müslüman, 35, 36, 39
N
negatif, 33 niceliksel, 25 Niceliksel, 23, 46 niteliksel, 23, 25 nüfus, 26, 34, 35, 40
O
objektif, 23 odak grup, vii, 23, 25, 34 odak noktası, 22 olgu, 10, 31, 39, 40 organik, 19, 23 organize, 37 Osmanlı, 16, 57
Ö
örüntü, 30, 36, 38 öteki, 31, 39, 41 öteki olma, 31 ötekileştirme, 21, 31, 38 özgün, iii, 24, 28
82
P
politik, 11, 14 polyandry, 17 polygyny, 17 popülasyon, 30, 33, 36 pozitif, vii, 29, 30, 33 primordializm, 13 problem, 22, 25, 27, 32, 33
R
rasyonel, 14 renk, 32 ritüeller, 24 Roth, 20, 45 Russell, 23, 24, 43
S
sağlıklı, 34 salça, 30 saptamalar, 41 sarışın, 35 ses kaydı, 23, 24, 25, 50 ses kayıt cihazı, 25 sınıflandırma, 12, 31 siyasal, 24 Smith, 15, 44, 45 Somali, 74 soru kâğıdı, 23 sosyal, 13, 14, 21, 22, 28, 30, 31, 37, 39, 81 Sosyal bilimler, 10 sosyalleşme, 15 sosyo-kültürel, viii soy, 31 söylem, 12, 37 sözel, 21 sözlü tarih, 23, 24 spesifik, 30 standart, 29 Sudan, 16, 74 süreç, 13, 25, 26
Ş
şehir, 37 şovenik, 12
T
tablo, 12, 33, 38 tarhana, 30 tarihsel, 11, 13, 14, 16, 24 tarihsel bağlam, 11 tek eşlilik, 17 tek soylu akrabalık, 18 temel, vii, 11, 13, 14, 15, 21, 22, 25, 26 ten, 28, 35, 36, 37, 38, 40, 41 teori, 14 tez, v, vii, 13 Tır Şoförü, 74 topluluklar, 13 toplum, 10, 11, 12, 13, 21, 24, 28, 31, 36, 38 toplumsal ağ, 10 toplumsal sınıflar, 11 toprak, 16 transaksiyonalizm, 13 tutum, vii, 31, 37, 41 Türk, iii, iv, vii, 16, 21, 25, 26, 28, 32, 33, 35,
36, 37, 38, 39, 40, 42, 44, 45, 46, 47, 49, 59, 63, 72, 74
Türkçe, iii Türkiye, iii, vii, 10, 16, 22, 39, 81
U
ulus, 12, 16 uyum, 12, 28, 38, 41
V
veriler, 23, 41
Y
yaklaşım, viii, 13, 14 yapıcı, 12, 15, 33 Yapısalcı, 11 yardımlaşma, 30 yaşam örüntüleri, 28 yaşam pratikleri, 11, 28, 31 yaşlılar, 22, 41, 54 yemek, 56 yerli, 35, 39 Yinger, 11, 12, 45 yorum, vii, 25
83
yöntem, 23, 25 Z
zaman, iii, v, vi, vii, 21, 24, 33, 37, 38, 49, 50, 54, 58, 59, 60