86
8/20/2019 Nasreddin Hocanın Nükte Menşurundan Hisseler http://slidepdf.com/reader/full/nasreddin-hocanin-nuekte-mensurundan-hisseler 1/86 Hakim A. Refik Gür Nasreddin Hocanın Nükte Menşurundan Işıklar «KISSADAN HİSSE » HAYATI, FİKRALARİ ÜZERİNE FİKRÎ, FELSEFÎ BÎR İNCELEME ÇEL.TÜT MATBAASI Babıâli, Cemalnadir Sok. No. 12 İ S T A NB UL 1 9 5 9

Nasreddin Hocanın Nükte Menşurundan Hisseler

Embed Size (px)

Citation preview

Page 1: Nasreddin Hocanın Nükte Menşurundan Hisseler

8/20/2019 Nasreddin Hocanın Nükte Menşurundan Hisseler

http://slidepdf.com/reader/full/nasreddin-hocanin-nuekte-mensurundan-hisseler 1/86

Hakim A. Refik Gür

Nasreddin HocanınNükte

Menşurundan Işıklar«KISSADAN HİSSE »

HAYATI, FİKRALARİ ÜZERİNE FİKRÎ,FELSEFÎ BÎR İNCELEME

Ç E L . T Ü T M AT B A A S IBabıâli, Cemalnadir Sok. No. 12

İ S T A N B U L1 9 5 9

Page 2: Nasreddin Hocanın Nükte Menşurundan Hisseler

8/20/2019 Nasreddin Hocanın Nükte Menşurundan Hisseler

http://slidepdf.com/reader/full/nasreddin-hocanin-nuekte-mensurundan-hisseler 2/86

4

esafirî bir şahsiyefmiş gibi, hakkındaki yarımyamalak bilgilerimize yeni bir şey katmak, elverişli, kifayetli bir biyografiye doğru ilk adımı atmak istedim. Fakat, bu sahada bilinenlerden gayri bir kaynak elde edemedim. Bir çok şehirlerimizde, tektük de olsa, amsaline rsslanabilen ve halkarasında «ayaklı kütüphane» adiyle anılan mahallî bilgintipine de, burada rastlıyamaeliğim için, bu yoldan da bilgiveya kaynak eldie edemedim. Nasreddin Hoca, başka birmemlekette gelmiş geçmiş olsaydı, bilmem bu husustaki

bilgilerimiz bu kadar alız-kalır mıydı?Kitabın bu ızdlırari noksanlık tarafını böylece işaret

edip geçtikten sonra, «Hocamıza Dair» bendinde d© tebarüz ettirmeğe çalıştığım veçhile «Dünyaya Masreddin Hoca gözüyle bakmak» düşüncesi faaliyetimin mihveri olduğunu belirteyim» Kitaba, Hocaya ait olduğu zanniyle aldığımız, «Timurlanklo gecen mübah-aseler (müstesna)» fıkraları fikir bakımından tahlille tâbi tuttum. Timurlenk'le ilgili bir, iki fıkrayı da bu arada ihtiyat kaydiyle kitaba almaktan nefsimi menedemedim. Tahlillerin noksan ve kifayetsiz, belki de yanlış oldukları galip ihtimal dahilinde bulunmakla beraber, sahasındaki ilk hizmet eseri olduğu içinokuyucularımın, kusur bağışlamakta ve hoşgörürlükte semi h davranacaklarını kuvvetle umarım. Zaten, kitabın at

çıküamak istediği, hâdiselere «Nasreddin Hoca gözüyle bak

mak» da, okuyuculardan bu hoşgörürlüğü ister.Bu kitabı yazan, mizah ve nükteden iddialı bir nasibi

bulunmadığını, Hoca gibi bîr üstadın hâtırası ve pek parlakzarafeti karşısında böyle bir iddiaya yeltenmenin de birbadsizlik olacağını düşündüğü için, fıkra şerhlerinin tamamen bitaraf olmasına gayret gösterdi. Bu bakımdan belkibirazda yazılan sıkıcı ve yavan oldu. Fakat, dedik ya Nas-

reddiin Hoca gözüyle hoşgörmek ve kusur bağışlamak lâzım.Bilhassa, içinde bulunduğumuz şu dünya şartları kar-

Page 3: Nasreddin Hocanın Nükte Menşurundan Hisseler

8/20/2019 Nasreddin Hocanın Nükte Menşurundan Hisseler

http://slidepdf.com/reader/full/nasreddin-hocanin-nuekte-mensurundan-hisseler 3/86

Page 4: Nasreddin Hocanın Nükte Menşurundan Hisseler

8/20/2019 Nasreddin Hocanın Nükte Menşurundan Hisseler

http://slidepdf.com/reader/full/nasreddin-hocanin-nuekte-mensurundan-hisseler 4/86

HOCAMIZ'A DAİR

Evvelâ, belirtelim ki, yalnız Akşehire değil, fakat bütünvatan çapında Türklüğe şeref veren, Şarkta, Garpta tanınanHocamızın hayatı, yaşadığı devir, eserleri ve külliyatı hakkında tam ve kifayetli bir fikre, bu bapta tedkiki gerekli, aydınlatıcı kaynaklara sahip bulunmıyoruz. Bu vadide şimdiye:kadar yapılanlar, neşriyat sahasına çıkarılanlar tatmin edi

ci olmaktan, Hocamızın müstesna şahsiyetini ilim ışığıylaaydınlatmaktan uzaktır.

Mevlâna Celâleddini Rumî, Sultan-ı Ulemâ, Şems-iTebrizî, Sadreddin-i Konevî, nasıl Konya tarihine şeref veren büyük ve mistik simalar ise, Seyyid Mahmud Hayranî,Hacı İbrahim Sultan vesaire gibi büyük dereceli mistikleriebediyet ağuşuna almış bulunan Akşehir 'e Hocamızın da

güleryüzü, tatlı ve felsefen" sözleriyle, yerine göre, hakîmarne edâ taşıyan fıkralariyle büyük şöhret temin eylediği muhakkaktır. Konya diyince, nasıl hatıra koca Mevlâna geliyorsa, Akşehir deyince Nasreddin Hoca' nm gelişi bu sebeptendir

Nasreddin Hoca, mizahla tefekkürü, fıkracılıkla hayatfelsefesini başarmıştır. Bu bakımdan, dünya çapında şöhretli ve milletimize şeref veren büyük adamlardan olduğuhalde, maalesef, onun ne sıhhatli bi r biyografisine, ne kendisine benzeme yoluyla izafe edilebilecek bir resmine ve nede halk dilinde, ekseriyetle yalan yanlış dolasan fıkralarından, hikâyelerinden başka eserine malik bulunuyoruz.

.Evvelâ hayatına bir göz gezdirelim: Eski Sivrihisar

Page 5: Nasreddin Hocanın Nükte Menşurundan Hisseler

8/20/2019 Nasreddin Hocanın Nükte Menşurundan Hisseler

http://slidepdf.com/reader/full/nasreddin-hocanin-nuekte-mensurundan-hisseler 5/86

7

müftüsü Hasan efendi, Bursalı Tabi r Bey, Veled İzbudak«Veled Çelebi», Prof. Fuad Köprülü, İsmail Hâmi Daniş-mend gibi şahsiyetler, bu vadideki karanlıkları dağıtmaya

azamî gayret gösterdikleri halde, bizzat kendilerini dahitemamiyle tatmin edic i net ic eler alamamışlardır.

Hocamız, hangi tarihte yaşamış, 'kimlerle muası r 'bu*Tunmuştur? Bunu bil e bugün lâyıkiyle ve sahih bir suretteaydınlatacak bilgilere sahip değiliz. Halk arasında ve bâzıletaif kitaplarında Nasreddin Hocayı Timur'la, Bayezid'lemuasır göstermek ve bilhassa Timur'la muhavereler ine dair

muhtelif fıkra ve rivayetler nakletmek cihetine gidilmiştir.Bunlar arasında, meşhur seyahatnamesinin üçüncü cildinin16ncı sahifesinde yazılı olduğu, gibi, (Gazi Hüdavendigâra•yetişüp, ahdi Yı ldırı m Handa neşvünema bulduğu) mı , (fazileti bahire sahibi olup, hazır vecap, ashabı kerametten,hakîm, emri dini dünyada müstakim, mutedil bir ulu can),(Timur ile hem-meclis) olduğunu söyliyen Evliya Çelebi gibi şöhretli ve müdakkik 'kimseler bulunduğu gibi, meşhur

(Letajf-i Hace-i Nasreddin) adlı eseriyle Çaylak Tevfik, 1922de Anadolunun sıhhî, içtimaî coğrafyası - K onya' yı yayınlayan Doktor Nazmi de bu fikirdedir.

Halbuki, katiyete yakın olarak bugün belirtilebilir ki,Hocamız, Timur ve Bayezid'e yetişmemiştir. Timur'l a muhavereler inden bahsedi len şahıs, Ahmed î mahlasını taşıyan, şair Taceddin İbrahim İbni Hızı r beydir. Lâtifi tezkeresinin 82 nc i sahifesindekli kayda göre, Sivaslı, OsmanlıMüelhflerinin 2 nc i cild, 73 üncü sahifesindeki kayda nazaran Amasyalı olduğu bildi rilen bu şair, Yıld ır ım Bayezid'inşehzadelerinden Emir Süleyman adına (İskendername) yiyazmıştır. İstanbul Ali Emirî Ef. kitabl ığ mm 24 2 nc i sırasında kayıtlı bulunduğu bildirilen yazma (Letaifi Lâmiî) adlı ve Kanunî devrimde Lânıiînin oğlu Abdullah tarafındantamamlanıp, tehzip edilen kitapta, (Timur han, diyarı Ru-

Page 6: Nasreddin Hocanın Nükte Menşurundan Hisseler

8/20/2019 Nasreddin Hocanın Nükte Menşurundan Hisseler

http://slidepdf.com/reader/full/nasreddin-hocanin-nuekte-mensurundan-hisseler 6/86

8

m'a nüzul ettikte Rum'un zürefayı sühendanlarından «İs-kendername» sahibi Mevlâna Ahmedî) nin (Timur Hanla temam münasebet tahsil edüp, musahip) olduğu yazılıdır.

Türbesinde, bugün dahi mevcut ve vefat tarihini 386rakamiyle gösteren kitabe taşı, ters okununca 683 rakamıçıkmaktadır ki, sonradan yapılan tamir sırasında yerleştirilen bu kitabe taşının uydurulmuş; olduğ u isnad edilse bile,Prof. Fuad Köprülü'nün ölgün inceleme sonuncuna göre,Meşrutiyetten sonra türbesi tamir edilirken, to prak arasın

dan çıkarılan kırık taşlardan naklen, ayni rakamların işlenmiş bulunduğu 'belirtilmiştir ki, bu kavi ihtimale doğru nazariyle bakılmak icap eder.

Buna nazaran, Hocanın Bayezid. ve Timur zamanındadeğil, Selçuk hükümdarı Sultan Alâaddin zamanında hayatsürdüğü meydana çıkmaktadır.

Bu vadide, eski Sivrihisar Müftüsü Hasan Efendinin,kadîm sicillerden iktibas ederek yazdığ ı zikredilen (Mec-muai Maarif) adlı eserinde, Hocanı n Sivrihisar'a bağlı Hor-'to köyünde doğ duğunu belirtmesine göre, 78 yaşında Ak-şehirde öldüğünü, 'kitabe taşmdâki 683 tarihi açıklamaktadır. Ayni müellifin beyan suretine nazaran, kö y imamı olanbabası Abdullah Efendi, o tarihte büyük şöhret kazanmışbulunan ve Akşehirde oturan Seyyid Mahmud Hayranı veMaarif köyünde türbesi mevc ut Seyyid Hacı ibrahim Sul-tan'a intisap mafcsadiyle, 645 hic rî yılında, babadan kalanköy imamlığını Mehmed adlı birine bırakarak, Akşehir enakletmiştir. Yine Prof. Fuad Köprülünün, bunu teyid edentetkiklerine, bilhassa vakıfname gibi değerce çok üstün yazılı birer vesika ile de açıklandığına göre, biri 655, diğeri665 tarihlerini taşıyan Seyyid Mahmud Hayranı ve Seyyidİbrahim Sultan vakıfnamelerinin akdinde Nasreddin Hocanın şahit sıfatiyle kadı huzuruna çıktığı yazılmıştır ki, bukuvvetli delil de kitabedeki, 683 rakamını doğrulamaktadır.

Page 7: Nasreddin Hocanın Nükte Menşurundan Hisseler

8/20/2019 Nasreddin Hocanın Nükte Menşurundan Hisseler

http://slidepdf.com/reader/full/nasreddin-hocanin-nuekte-mensurundan-hisseler 7/86

9

Akşehir, tarihî ve turistik kılavuz adlı kitabı, Akşehirbelediyesince 1945 de bastırılan, İbrahim Hakkı Konyalı,

hacimli kitabının ancak 721-758" fici sahifeleri arasındadevam ettirmek suretiyle Nasreddin Hoca konusuna tahsisettiği 57 sahifelik incelemesinde, tetkiklerini; arşiv, müzeve kitaplıklardaki el yazması kitaplara hasredemediğini r

harp durumu yönünden bu kitaplar başka yerlere nakledildiğinden, bilâhare bu mevzuu inceleyip müstakil kitap halinde neşredeceğini ve Prof. Fuad Köprülü ile Doktor Naz-minin düşünceleri hilâfına olarak, Hacı İbrahim Sultan vakfiyesinin 776 da yapıldığını, Hoca 683 tarihinde öldüğünegöre şahit olarak bulunamıyaeağını belirtmekte, diğer tetkikleri de gözden geçirmekte ve bu arada İsmail Hâmi Dâ-nişmend'in, Paris Millî Kütüphanesindeki yazma bir Sel-çuknamedeki kayıddan 'istihraç ederek Kastamonide adı geçen Müstevfi Nasırüddinin yazılarda geçtiği ve bugün bileböylece adı söylendiğ i Nasreddin Hoca olamıyacağmı teba

rüz ettirmektedir. Prof. Fuad Köprülü, tetkiklerini BursalıTabir Bey gibi, müdakbik ve mütetebbi bir zatın kendisinetevdi ettiği vesikalara istinat ettirmiş bulunmasına ve kendisinin dahi müsellem bulunan titiz ve derin inceleme itiyadına göre, vakfiye tarihlerinin yanlış okunması v e İbrahim Hakkı Konyalının 776 diye okunduğunu bildirdiği Hacıİbrahim Sultan vakfiyesinin 665 de tanzim edildiğini hatalıbir surette beyan ve tesbat etmiş olduğunun kabulü güçtür.

Vakfiyelerin tanzminde kadîm âdet olduğu veçhile, herkestarafından tanınan, riayet gören meşhur zatlar meyanmdanşahit seçileceğine binaen, Nasreddin Hocanın bu işde şahitgösterilmesi, zamanına göjre bu Nasreddin Hocanın başkaNasreddin Hoca olmadığının kabulü akla ve tedkikler neticesine en uygun, kuvvetli ihtimâli teşkil eyler. Kayseri müzesi, müdürü tarafından bulunan sanduka şekl indeki bir mezar taşında okunan Nasreddin Hoca ibaresi dolayısiyle, bunun başka bir Nasreddin Hoca olabileceği düşünülmeksizin

Page 8: Nasreddin Hocanın Nükte Menşurundan Hisseler

8/20/2019 Nasreddin Hocanın Nükte Menşurundan Hisseler

http://slidepdf.com/reader/full/nasreddin-hocanin-nuekte-mensurundan-hisseler 8/86

10

veya bir takım mâruf zavata, meselâ Yunus Emrede olduğugibi makamlar ihdas edilmiş olabileceği mülâhaza edilmeden, Nasreddin Hocanın mezarı Kayseride bulunduğunu iddia etmek de, kanaatimizce- yersizdir. İbrahim Hakkı Konyalı, kitabında Hoca hakkındaki neşriyatın da bir listesiniyapmıştır. Buna nazaran: Hocamız hakkındaki en eski basılmış kitap, 1253 tarihinde, İstanbul'da Matbaai Âmiredetabolunmuş 41 sahifelik kitaptır.

Nasreddin Hocanın, güya meşhur şair Nesimî ile arkadaş olduğu, mollası İmad'la birlikte Kürdistana, Arabistanagönderildiği, kadılık ettiği gibi rivayetlerin de vakit vakithalk arasında dolaştığı kaydedilmiştir.

Hocamızın suretine dair de kaynak mevcut bulunmadığından, onun resmi diye çizilenler, resimlerini yapanlarınmuhayyileleri mahsulü olmuştur. Bugün; Hocamızı, köse,gür veya seyrek sakallı, muhtelif boy ve cüssede, değişikçehre hatlariyle v e hemen ekseriyetle bu pek değerli halkfilozofunun şeref ve vakarına uymıyacak 'kılık ve kalıptatasvir edilmiş buluyoruz. Hiç kimsenin Nasreddin Hocayıbir ce r softası suret inde tasvire hakkı yoktur. Hocamızınekseriyetle eşek üzerinde resminin yapılmış olması da onundeğerine halel getirmez. Meselâ ilk nüshasını Mart 1950 deneşrettiğimiz «Sultan. Dağı» dergisinin kapak sahifesinde,Hocanın istikbaldeki türbesi Önünde, eşek üzerinde heykelinin düşünülmüş ve çizilmiş olması , Ulunay imzasiyle Ye"nisabah gazetesinin 12/3/1950 tarihli nüshasında yersiz vehaksız bir tarize hedef teşkil etmiştir. Halbuki, memleketimizin dünya çapında bir şöhreti olan edip. ve mütefekkirimiz Halide Edip Adıvar, «Maske ve Ruh» adlı kitabında Hocanm « B o z oğlan» a karşı beslediği derin muhabbeti, hikâyeve fıkralarında yer aldığı ehemmiyet nisbetinde belirtmiştir.

«Maske ve Ruh» da «Bozoğlan» Hoca ile Şekspir arasındakonuşturulmuş, Hocaya son arzu olarak onun « düşünc e se-

Page 9: Nasreddin Hocanın Nükte Menşurundan Hisseler

8/20/2019 Nasreddin Hocanın Nükte Menşurundan Hisseler

http://slidepdf.com/reader/full/nasreddin-hocanin-nuekte-mensurundan-hisseler 9/86

11

sinde»; cennet te kendis ine komşu olması temenni ettirildikten sonra, «'bütün dünyada halimden anlıyan bir o vardı»dedirtilmiştir.

Derbeder ve tevekkülü hali ve tükenmez sabrı ile h a y ,vanların filizofu tanınan ve bilhassa halkımızın bugün bilecefakeş bir hizmetkârı olan, bu munis hayvanın Hocamızaçok hizmet ettiği, bizzat kendisinin bu konuya ait bir çokfıkralariyle sabit ve muayyendir. Hocanın heykeli eşek üzerinde düşünülmüştür, diye taan ve tariz etmek, adı Fisagordâvasının çö zümüne kadar karışan, Şeyhî'ye meşhur eseriHarname'yi yazdıran, zürefaya kelime oyunlarından mürek-keb istiareler, maharetler temin eyliyen bu zavallı hayvanın, insanlarda da bulunabilen inadçı lığmdan dolayı kötü-lenebilecek fakat haline ve yaradılışına göre mazur görülebilecek tarafının sevk ve delaletiyle, taan ve teşni vasıtasıyapılması ve hele Hocanın şerefine nakise iras ettiği yolunda, düşünülmesi, cidden sathî ve dar bir görüş sayılır.

Hocanın, zamanında yazılmış ve 'külliyat mâhiyetindebulunan eserlerinin, Akşehirin Timur tarafından işgalindeortadan kaldırıldığını, Fuad Köprülü tedbikleri meyanmdazikretmektedir. Hocayı bizlere, ancak ona atıf ve izafe edilen hikâyeleri ve fıkraları tanıtmaktadır, Esefle kaydedilmek lâzımdır ki, ötedenbeıi her tuhaf ve güldürüc ü şeyin,ruhuna ve muhtevasına bakılmaksızın, Hocaya isnad edil

mesi cihetine gidilmiştir. Nasreddin Hocayı tedkifc etmişherkesin müşterek düşüncesi budur. Değerli muharrirve ediplerimizden Refk Halit Karay, Hocaya ait fıkralarmayırdedilebilmesi için ortaya bir kıstas koyuyor: «Bâzı bek-taşi fıkralariyle İstanbullu esprisinin icadı hikâyeleri ço kdefa Hocaya atfederek anlatırız. Halbuki bunlar Hocanınki-lerle ayrı, hattâ aykırı vanıftadırlar. Filvaki, Hoca da, cemiyeti n kuruluş şeklini, otoriteyi, nizam-ı âlemi, 'kötü alışkan

lıklarımızı ve bayağ ı hilekârlıklarımızı tenkid eder. Fakat

Page 10: Nasreddin Hocanın Nükte Menşurundan Hisseler

8/20/2019 Nasreddin Hocanın Nükte Menşurundan Hisseler

http://slidepdf.com/reader/full/nasreddin-hocanin-nuekte-mensurundan-hisseler 10/86

12

bektaşi ve külhanbeyi gibi, ölesiye, öldüresiye, küfürbazca,âsi ve ihtilâlci daha doğrusu anarşist ruhiyle değil. O, daha

doğrusu Nasreddin Hoca ismini taşıyan espri insaflıdır, ölçülü ve hesaplıdır, merhametli ve şefkatlidir. Allah'a imanıvardır, ve insana acır; bektaşi gibi de cemiyet dışı yaşamaz.Aramızda, bizimle, herkesle beraberdir; halk ile düşer kalkar; halkın neşesine, kederine katılır; kendisini ayrı veyayüksek zümreden saymaz. Gülünçlüğü göstermez, alay etmek, sonra işi tatlıya bağlamak... İşte Nasreddin Hocanınyaptığ ı budur. Sevimli ve kendisine mahsus iyi kalbli birmizahtır... Hiciv değil.»

Değerli edip Refik Halid Karaym bu ayırdetme ve a-yıklama ölçüsü yerindedir; fakat bunun bir edebî heyet marifetiyle, eldeki kaynaklar gereği gibi incelenerek yapüma-sı, Hocamizn hâtırasına karşı göstermekle mükellef bulunduğumuz bi r vazife halini almıştır.

Nasreddin Hocanın, «izah ve tefsire muhtaç olan fıkrası yoktur» diyen Refik Halid Beyin düşüncesinin aksine,onun 70 tane fıkrasını «ölçünün yer, yer değişmesi, bumanzumeleri, hep' ayni ölçüyle sürüp giden manzumelerde-ki biteviyelikten kurtardı. Ayaklarda da dilimizin türkçe-leşmesinden sonra, şunun bunun uydurduğu kafiye kaidelerine bağlı kalmadım» demek suretiyle sanatının özelliğini kendi ifadesiyle de teyid eden merhum şair Orhan Veli

Kmık'ın manzum. Nasreddin Hoca hikâyesinin önsözündeyazdığı gibi, «hikâyeleri dışındaki Nasreddin Hocanın dabizim gibi hiç bir değeri yok» «fıkralarına bağlanamıyanbir Nasreddin Hocayı da mühim, bulmuyorum» şeklindekimütalâasının hilâfına olarak, Hoc anın hikâye ve fıkralarında bir de fikir cephesi olduğuna 'kani bulunuyoruz. Nitekim«Maske ve Ruh» un seçkin müellifi Halide Edip Adıvar dabu düşüncededir. Halide hanım, kendisine bu 'kitabı yazmayı ilham eden düşüncesini, Akşehir hakkındaki, değerli ta-

Page 11: Nasreddin Hocanın Nükte Menşurundan Hisseler

8/20/2019 Nasreddin Hocanın Nükte Menşurundan Hisseler

http://slidepdf.com/reader/full/nasreddin-hocanin-nuekte-mensurundan-hisseler 11/86

Page 12: Nasreddin Hocanın Nükte Menşurundan Hisseler

8/20/2019 Nasreddin Hocanın Nükte Menşurundan Hisseler

http://slidepdf.com/reader/full/nasreddin-hocanin-nuekte-mensurundan-hisseler 12/86

14

le bir zhniyetin sırrını ister istemez biraz sezerdi, Fakat buzihniyet, umumiyetle inanıldığı- gibi, her şeyle alay eden,

hiç bir şeyi ciddi telâkki etmiyen « adam sendecilik» zihniyeti değildir. Bilâkis, bu dünyaya, insanların dertlerine bakarken, benliğ ini bertaraf eden, hiç bir sabit fikir veya şahsî arzuya kapılmadan, serin ve doğru bir görüşle realiteyiseyreden bir zihniyettir. Bu hastalara en çok emniyet veren büyük bir dokto r huzurunun yarattığı hava, zamanlakıymeti kaybolmıyan kökü sağlam bir realite görüşüne dayanan halk ve hayat filozofunun huzuru ile hasıl olan bi r

havadır.

Yıllar geldi geçti, bütün Avrupada ve Amerikada düşünce've düşüncesizlikler, insaniyeti içinden alâkadar edenacı meselelerle karşı karşıya geldim. Bilhassa garbın gençve fakat sağlam bir terkibi olan'Amerikayı içinden görmekfırsatı hayat görüşümü genişlettirdi. Nihayet dünyanınuzak istikbalinde olsa da gene bir rolü olacağına emin oldu

ğum Hindistanın da iç yüzünü biraz görebi lmek imkânınıbuldum. V e harpten evvelki medenî dünyayı ve medeniyetitehdit eden meselelerin verd : ği yorgunluk bana bunlara biraz Nasreddin Hoca gözü ile bakmak arzusunu verdi. Yarının dünyasında huzur veya cidal unsuru olabilecek bütünbu meseleleri 10 sene evvel ciddî bir şekilde yazmadan evvel Nasreddin Hoca gibi kavramak istedim. İşte bu zihniyetle ve bilhassa istikbale hâkim olabilecek kıymetlerin bir

birine zıt gibi görünmeleri bana cihet tâyin ett iremeyenbir fikrî pusulasızlık verdiği için kahramanı Nasreddin Hoca olan fanteziyi yazdım.

İtiraf ederim ki, harpten önceki yıllara çöken karanlıkzavallı Nasreddin Hocanın serin kafasını bi le bulandı rdı, fakat fanteziler ekseryetle bulanık olurlar.» (Maske ve Ruh,İstanbul Remzi Kitapevi, 1945).

Değerli edibimizin «Dünyaya Nasreddin Hoca gözü ile

Page 13: Nasreddin Hocanın Nükte Menşurundan Hisseler

8/20/2019 Nasreddin Hocanın Nükte Menşurundan Hisseler

http://slidepdf.com/reader/full/nasreddin-hocanin-nuekte-mensurundan-hisseler 13/86

ıs

bakmak» hakkındaki görüşü hele bu zamanda pek yerindebi r keyfiyettir. İlmin, siyasetin, içtimaî hayatın ağadalaştığıbir zamanda bulunuyoruz. İktisadî hayat şartlarının insanıgittikçe baskı altına alan tesirleri de, millî servet tezayü-düne ve refah seviyesine yükselmekte olmasına rağmenartmakta bulunması dolayısiyle hâdiselere (ben) cilikten te-cerrüt etmiş, hoş görür bir zihniyetle, serin kafa ile bakmakbu zaman için fikir ve ruh sağlığ ını koruyac ak esaslı birtedbir sayılmak gerekir. Halide Edip Adıvar, eserinin ikinci perdesinin dördüncü sahnesinde İbni Haldun' la karşılaştırdığı Şekspir'e, Hoca hakkındaki intibalarıni şu şekildeanlattırır: « — Hocanın kendisini görsen bayılırsın. O olmazsa sıkıntıdan patlıyacağım, siz hepiniz to kmak kafalı heriflersiniz; işiniz gücünüz hep can sıkıcı, ağır lâf. Âdeta panayırdaki kur'a makineleri gibi içiniz yaldızlı kâğıtla fikir şe-

İkeri dolu. İçine on para attın mı, altından yenmez, yutulmaz ağır bir fikir şekeri fırlıyor.» İbni Haldun'a da Hoca ile

karşılaştığında şöyle söyletiyor: «Ben de senin şöhretini biliyorum. Akşehiri ziyaret ettiğim zaman sen dünyadan g ö çmüştün. Türbene bez bile bağ ladım. Timurlenkle ülfetedenlerin kalb huzuru, can selâmeti için adak adamağa, ihtiyaçları oluyor.»

Mizah, nükte ruha hitap eder. Hoc anın mizahı bu bakımdan bir şahikadır. Hocanın fıkralarında kaba, saba

üstünkörü bir şakacılık değil, fakat ince, derin, düşündürücü, insan zekâsının parlak akislerini taşıyan bir nüktecilik vardır. Hayatını günlük cehidlerle, kıt kanaat kazanmak zorunda kalmasına rağ men, onun böyle beşuş ve insancı bir zihniyetle mizahını işlemiş olması , fıtratındaki üstünlüğü tanıtır.

Hakkında şümullü bi r biyografiye maalesef mâlik ola

madığımız, âdeta esatiri bir şahsiyetmiş gibi yarım yamalakbilgiye sahip bulundjığumuz Hocanın karakteristiği, mev-

Page 14: Nasreddin Hocanın Nükte Menşurundan Hisseler

8/20/2019 Nasreddin Hocanın Nükte Menşurundan Hisseler

http://slidepdf.com/reader/full/nasreddin-hocanin-nuekte-mensurundan-hisseler 14/86

16

zuu inceleyen herkesin ittifak derecesinde kanaat edindiği,doğru özlük, açık sözlük, nıdenî cesaret, nıüsanıahacıhk,

hoşgöirürlük, kanaatkârlık, nikbinlik, 'başkalarını düşünürlük, merhametlilik, sevimlilik şartiyle bezenmiş, alaycı, is-tihfaffcâr, hic vedi ci nüktecilikten uzak, berrak samimî, içli,munis bir mizahtır. V e böyle olduğu içindir ki, Hocanı nnükteciliği, milletimizin, an'anevî hususiyetlerini parlak şekilde aksettiren bir ayna vazifesi görmekte, yedi yüz küsursenedenberi bu hayatiyetle yaşamakta, bütün dünyada buehemmiyetle tanınmaktadır.

Hocanın fıkralarını yukardaki ölçülere vurursak, hakikilerini benzerlerinden veya hiç benzemez olanlarındanayı rdetme imkânlarını elde etmiş olabiliriz.

«Dünyaya Nasreddin Hoca gözü ile bakmak» mücerredbi r alaycılık, şaklabanlık değildir . Madde ve ruh kavgasında ruhu istihfaf etmemek, ona kurtarıcı bir kuvvet olaraksarılmak demektir. «Maske ve Ruh» u bu ebedî tezadlarçarpışmasında, ruhun zaferini belirtmek, hâdiselere bu zaviyeden bakmak için kaleme aldığı anlaşılan değerli ve mütefekkir edibimiz, kıymetli eserinin üçünc ü perdesinin birinc i sahnesinde Hoca 'ya; «anladı m ki, fâniler benim günümde ne ise, yine odurlar, her vakitki gibi miğde kavgasıeksik değil. Her vakitki gibi ekmek verene insanlar kul kurban oluyorlar. Miğde isteriz, ruh isteriz diye lâf edenler be

nim ay hikâyesini 'hatırlatıyorlar» dedirtmek suretiyle değişmez realiteyi tesbit ve teşhis ettikten sonra, Şekspir'ede şu bedbin fakat realiteye uygun müşahedeyi yaptırıyor:«Ruh devrini ne için ve kimi n için açacaksınız? Biz oradaiken mikroskopla bakılsa ruhun zerresi görülmüyordu. Dünya bugün bir sürü et maskeli makine insanlarla dolu. Oradabir tek hakikat, bir tek kaygu var: Herkesin doyurmaya çalıştığı bir miğ de. Devletler , milletler, fertler, makineler hep

o milyon ağızlı ejderhayı , milyon başlı ahtapot heyulasını

Page 15: Nasreddin Hocanın Nükte Menşurundan Hisseler

8/20/2019 Nasreddin Hocanın Nükte Menşurundan Hisseler

http://slidepdf.com/reader/full/nasreddin-hocanin-nuekte-mensurundan-hisseler 15/86

17

doyumakla meşgul. Rüh lâfı edenin vay haline. İnsanı yadeli diye tımarhaneye atıyor, yahut aforoz ediyorlar. Ruh...

j Ruh. .. Buna sahip olan yirmi birinc i asırda bi r mel'un, birI ] cadı» Bereket versin İbni Haldun imdada yetişir, Nasır hü-i viyetiyle dünyaya tekrar gelip, madde timsali, makineleş-I miş, bir yirmi birinci asır şehri, Kalopatya'yı tedkik edenI Hocaya şu sözleri söyler: «Ben de bostanında yalnız Bozoğ-I lanı istiyorsun sandımdı. (Başını merhametle sallar) Ezelî

aldanma... Ezelî masal... Âdem oğlunun ışıklariyle gözlerinkamaştı. İlmi ve makinesi aklını aldı. Kadiri Mutlak'm nuru

yanında dünyanın İşıkları, güneşle yarışa çıkan sönük birkandilden başka nedir? Âdem, oğlunun bütün bilgileri, Allah'ın hükmü yanında bir nokta, göğe çıkan makineleri birer çocuk oyuncağı. Ruhundaki Allah nurunu bir söndür, ozaman kâinatı bayağı, ölü bir resim gibi görürsün.»

Çok şükür, atom. devrinin başlaması muazzam küçüklükteki atom çekirdeğinin içinde saklı o afclü hayale sığ

maz enerjiyi salıvermek suretiyle, maddeci liğ in en koyudalaleti içine düşmüş olanların bile kö r gözler ini açacak,dumura uğramış kısır idrâklerini harekete getirecek bir u-yanma ve kalkınma meydana getirerek «Kâinatı ölü bir resim gibi görmek» tehlike ve dalaleti ortadan kalktı.

Bugünkü dünya kompleksi içinde hâdiselere Hoca gözü ile bakmak, onun hakikî kıymetini teşkil eden ve hayat

müşküllerinin ancak sabır ve tahammül ve güleryüzlülükleyenilebileceği noktasında toplanabilecek olan hayat görüşünü benimsemek, demektir. Nasreddin Hocanın hemşehrisi olan Akşehirliler bu hayat görüşüne sahiptirler. Hocanın halk arasındaki pek haklı şöhret ve itibarı burada an'a-ne halini almıştır. O kadar ki, bir düğün olunca, Hocanıntürbesine gidip, onu hâlâ davet ederler, Hocanın türbesinegidip gülmiyenin başına bir felâket geleceği gibi bir itika

da da sahip çıkarlar.F.: 2

Page 16: Nasreddin Hocanın Nükte Menşurundan Hisseler

8/20/2019 Nasreddin Hocanın Nükte Menşurundan Hisseler

http://slidepdf.com/reader/full/nasreddin-hocanin-nuekte-mensurundan-hisseler 16/86

18

Halide Edip Adıvar hanım, «Maske ve Ruh» un sonunda, tarihçi İbni Haldun'a bu mevzuda şu hükmü verdirir:

« — Bozoğlan olsa da, olmasa da sen her dev irde bi rdefa gülmek, güldürmek için fânilerin arasma:'inersm, Nasreddin Hoca.»

Fakat, biz bu kitapçığımızla biraz daha ileri giderek, bu«gülme ve güldürme» nin cevherini onun nükte menşurundan aksettirmeğe çalışarak, pırıltılı ibret ve hikmet ışıkları ve pratik bi r hayat felsefesi halinde göze ve iz'ana tanıtmayı, aziz hâtırasına gösterilebilecek bir saygı ve hizmetborcu saydık.

Page 17: Nasreddin Hocanın Nükte Menşurundan Hisseler

8/20/2019 Nasreddin Hocanın Nükte Menşurundan Hisseler

http://slidepdf.com/reader/full/nasreddin-hocanin-nuekte-mensurundan-hisseler 17/86

B U K A D A R T A V U Ğ A B İR H O R OZ L Â Z I M D E Ğ İ L M İ ?

Hoca , gençliğinde bir gün h am am day ken, bazı muzip çocu klarbirbir ler ine:

— Haydi yurtturtlayahro. kim yumurt lamazsa , herkes in hamamparas ın ı o versin. . .

Diyerek g ıdaklamaya, bir y a n d a n da beraber getirdikleri yu

murtaları el çabuk'Iuğuyla göbek taşına b ırak m ıya ba şlarla r. Ho ca ,başına geleceği ve bursların hileler ini sezinc e, hiç telâş göstermedenbunlar ın, arasına karışa rak, horoz gibi ç ırp ınıp ötmiye başlar. Ç ocuklar :

— Ne yapıyo rsun? d iye sorunca o şu cevabı verir :— B u kadar tavuğa bir horoz lâzım değil m i?

B u fıkrada, başkalarının tertip ve plânlarını vaktinde

boşa çıkarmak gibi ince bir zekâ eserinin gösterilişi yer al

mıştır.

Zekânın çok defa nüktedanlık şeklinde tecelli eden ma

hareti muhatabı habteder. Hoca, burada böyle yapmış, bir

muziplik eseri olarak kendisine hazırlanmış bir ilzamı, ye

rinde yaptığı bir manevra ile boşa çıkarmıştır.

D Ü Ş M E S E M DE Z A T E N İ N E C E K T İ M . . .

Hoca , bir gün eşeğini ko ştururken düşm üş, ço cuk lar :

— A... Na sred din eşekten dü ştü, Na sred din eşlekten dü ştü . . .Diye alaya al ınca , küçü k Nas redd in hiç bozuntuya verm eden :

— Düşmesem de zaten inecekt im , dem iş.

Page 18: Nasreddin Hocanın Nükte Menşurundan Hisseler

8/20/2019 Nasreddin Hocanın Nükte Menşurundan Hisseler

http://slidepdf.com/reader/full/nasreddin-hocanin-nuekte-mensurundan-hisseler 18/86

20

Fıkrada iki unsur vardır: "

I — Neticeye muhtelif yollardan Varış.

II — Bâzı zaruret ve hallerin tevili.

İhtiyarî surette varılacak bir hedefe, bâzan icbarı suretve vasıtalarla ulaşılabileceği gibi, mücbir bir sebep dolayı-siyle husul bulan, neticenin de bâzan tav'an arzulanan birsonucu ifade eylemiş olması kabildir.

Yukarıda yazılı hallerin vukuu hâdisenin kahramanıolan şahsın durumuna, ehemmiyet veya mevkiinin nezaketine, halin cereyan tarzına, muhitte bırakacağı veya bırak -ması düşünülen tesir ve tevil derecelerine göre sübjektiflik ve değişiklik arzeder.

İnmek veya düşmek... Hayatın, hele içtimaî hayatın u-mumî gidişi başlıca bu iki nokta arasında cereyan etmez

mi? İnmek çok defa zaruretlerin ve kifayetsizliklerin takdiri suretiyle gösterilen tav'iliği çevrelediği halde, düşmekayni sebep ve faktörlerin hâkim bulunduğu icbarîliği ifadeeyler. Çofe defa ikisi de ayni kapıya çıkar. Fakat inmek yerine düşmekle ayni neticenin vukuu düşeni hırpalar. Akıllıkişi odur kij düşeceğini takdir ederek vakti zamanında inmiş bulunsun.. . Bilhassa, zamanımızda siyaset âleminde inmek veya düşmenin ne kadar ihtilaflar husule getirdiği, neçeşit ve ustaca tevillere yol açmakta bulunduğu her zamantesadüf edilen misallerdendir. İnmek... Eşekten veya attaninmek, merdivenden inmek, mevkiden inmek... Hepsi zaruretin, yorgunluğun, en önemlisi haddini bilmek veya haysiyet ve şahsiyetini kurtarmak gibi bir fikrî saikin ifadesi o-larak tecelli eyler. Şahsî insiyatife bağlı çekilmeler istiye-rek yapılan neticeler husule getirdiğinden akıllıca tezahürlerdir. Fakat, zekâ ve dirayetin ihtiras karşısında acz içindeçabaladığı haller tesirile, hele mevkiden ve itibarden düşmek

Page 19: Nasreddin Hocanın Nükte Menşurundan Hisseler

8/20/2019 Nasreddin Hocanın Nükte Menşurundan Hisseler

http://slidepdf.com/reader/full/nasreddin-hocanin-nuekte-mensurundan-hisseler 19/86

21

ne fecidir. Orada eşekten veya attan yahut merdivenden dü

şen bir insanın vücutça uğrıyacağı maddî eza ile kıyaslana-mıyacak surette şahsiyet itibarını çâk çâk eden manevî birhüsran mevcuttur. Bâzan prestij i kollayan akıllıca ve durumdan istifade yoluyla yapılan tevil ler zevahiri kurtarıramma başkalarının bıyık altından gülmelerine de mâni. o-lamaz; ancak hodperestliği okşar.

İnmek de düşmek, de o kişiyi o halden ve o mevkidenuzaklaştırır amma, düşenin bir daha kendisini toparlayıp

ayni mevkie ve işe ulaşamaması bahasına. ..

Ş A L G A M I O Y M U Ş L A R , İ Ç İ N E H A V U Ç K O Y M U Ş L A R

Hocanın çocukluğunda bir gün, bir adam avucunda sakladığıyumurtayı işaret ederek:

— Şu avucu mda kini bilirsen sana bundan bir kayga nalık veririm .Demiş, küçük Nasreddin bi r şaka icat etmek için:— Hele şeklini biraz tarif et bakalım; deyince, adamı*.— Dışı beyaz, içi sarıdır, demiş.Küçük Nasreddin cevap vermiş:— Anladım, şalgamı soymuşlar, içini oymuşlar, ortasına, havuç

koymuşlar.

Burada itibarî bilgiye temas olunmuştur. Yumurtanınzahirî tarifine rağmen, hocanın izah şekli «cümlenin maksudu birdi r amma rivayet muhtelif» sözünü haklı çıkartac a k bir mâhiyet arzetmektedir.

Bilgi her şeyden önce şahsî kabiliyet ve istidadla mütenasip bir intiba işidir. Bu intibaın çeşit çeşit oluşu mahzurlu değil, aksine olarak cemiyet ve ilerleme için bi r karzançtır. Herhangi ilmî bir hedefe muhtelif yollardan varışhususundaki türlü araştırmalar terakkinin bizzat kendisi

dir. Felsefede de ihtimallerin ve nazariyelerin sıralanışı, ifad e olunuşu, insan zekâsının cevvaliyetini, bilgi atmosferinin

Page 20: Nasreddin Hocanın Nükte Menşurundan Hisseler

8/20/2019 Nasreddin Hocanın Nükte Menşurundan Hisseler

http://slidepdf.com/reader/full/nasreddin-hocanin-nuekte-mensurundan-hisseler 20/86

2 2

gelişmesini temin eder. Zahirin tevlid ettiği «intiba» ile bâtının uyandırdığı « tefahhus» bir leşinc e ve biri diğerininmağlûbiyetine uğratılmaksızm kurulan muvazene ile ilmîhakikatler realiteye uygun bir şekilde çözülmek imkânlarıtahassül eyler.

Bu fıkrada, rîyazî ve fizikî bilgiler dışında kalan ilimdeki enfüsiliğe işaret olunmuştur.

D A H A N E B İ Ç İ M A L D A N M A K İ S T E R S İ N ?

Hocanın çocukluğunda, iddiacı bir çoc uk, kimse beni aldatamaz ,der duruirmuş. Bi r kaç kere bu sözü işiten küçük Nasred din,bir gün kızarak:

— S en burada b iraz bekle, ber» şimd i gelir, seni aldatm anın yolunu bak nasıl bulurum, der savuşur.

Çocuk, saatlerce beklediği halde Nasreddin görünmeyince, hiddetlenip kendi kendine söylenmeğe başlamış, bu halini gören birarkadaşı: '

— G eç vakit burada n* bekliyorsun?Deyince meseleyi anlatmış. Arkadaşı inadcımn ahmaklığına gülerek demiş ki: '

— A ahmak, işte seni aldatmış, daha ne biçim aldanmakistersin?*.

İddiacılar, benliklerinin esiridirler. Benliklerinin esiriolan kimseler de fazlaca yanılırlar. Çünkü, hislerinin, aşırıderecede zebunudurlar. Hissin hâkim olduğu yerde -selimhis hali müstesna - akim ro lü ikinci plânda kalır. Bu suretlekendilerini kuvvetli ve haklı sananlar, karşılarına akıl vezekâ kuvvetiyle çıkanlara hemen daima mağlûp olurlar. Buhal zekâ ve dirayetin, umumiyetle his kalkanını kullananiddiacı benliğe galebesini temsil eder.

S E N B A N A K A P I YA S A H İP OL D E D İ N . .

Hocanın çocukluğunda annesi bi r gün :— Oğlum Nasreddin, ben komşu1 kadınlariyle göl kenarına ça-

Page 21: Nasreddin Hocanın Nükte Menşurundan Hisseler

8/20/2019 Nasreddin Hocanın Nükte Menşurundan Hisseler

http://slidepdf.com/reader/full/nasreddin-hocanin-nuekte-mensurundan-hisseler 21/86

23

rfmaşılr yıka m ıya gidiyorum , göreyim seni sokak kapıs ına sahip ol,sakın kapıdan ayrr lma, demiş.

Nasreddin kapıda beklerken, köyden eniş tesi gelerek:— Oğ lum , akşam a teyzenle beraber s ize geleceğiz , var annene

ihaber ver, demiş.K ü ç ü k Na sredd in hem en k apıy ı söküp s ır t ına yük lenere k doğ

ru göl kena r ına koşm uş . A nne s i , bu ha lini görün ce:— Oğlan , bu ne ha ld i r? d iye sormuş .Nasreddinin verdiği cevap şudur:— Sen bana kapıya sahip ol demedir* m iydin ? Eniş tem akşa m

bize geleceklermiş , g it annene haber ve r, dedi . İkinizin de emriniyer ine getirmek içini başka ne yapa b i l ird im?

B u fıkrada anlayış hataları belirtiliyor. Anlayışta hâta,

kasdedilenin hilafını, kasedilene aykırı düşeni yapmaktır.Ecdadın «kaş yapayı m derken gö z çıka rmak» dediği haldi r. K apı yı bekle mek , tenb ih olunmuş , fakat bu tenbihe sadakat, ayni zamanda diğer bir vazifenin ifasiyle birleştiril

m e k niyet i kapının sökülüp sırtta taşınmasını gerek tirmi ş.. .Böylelikle, kapıyı bekl emek ten murad olan evi gö rü p gözetlemek, kapının yerinden sökülüp başka bir tarafa taşın

ması, gözcünün de or adan uzaklaşması haliyle ihlâl edi lm i ş . Fıkrada bu türlü galat anlayışların gülünçlüğüne vezararlılığına işaret olunmuştur.

N E D E N T E R S B İ N M İ Ş ? . .

Hocaı, bir gün cam ide vaaz ın ı bitirip evine dönerken, cema at in•. b ir kıs m ı arkas ı sır a geimiye baş lar, umu gören Ho ca , eşeğe ters bi

ner. S ebebini soranlara şu cevabı verir:

— Siz önden gi tseniz , bana arkanızı dönmüş olursunuz, yakış ıkalmaz. Ben önden gitsem:, bu sefer de beın size ark am ı dön m üş o lu -rum, bu da münasip olmaz. Halbuki , eşeğe ters binince, hem ben önde gi tmiş , s iz arkadan gelmiş olursunuz, hem de yüzyüze bulunuruz.

Fıkrada topluluğ a hür met duygusu, o top luluğ a muk-teda olan şahsiyete karşı gösterilen, sev gi v e saygı haliyle

Page 22: Nasreddin Hocanın Nükte Menşurundan Hisseler

8/20/2019 Nasreddin Hocanın Nükte Menşurundan Hisseler

http://slidepdf.com/reader/full/nasreddin-hocanin-nuekte-mensurundan-hisseler 22/86

24

birleştirilmek istenilmiştir. Gerçi , izah şekli mahsusun hi -lâfıdır. Eşeğe hiç bir zaman ters binilmez, binilmez amma

muaşerete, zemin ve zamana, dair bâzı zarurî haller mevc utolur ki, orada herkesi memnun edebilecek bir formülünbulunması ve ifası ince bi r nezaket eseri; teşkil ettiği kadar,karşılıklı bi r sevgi ve saygı tezahürüne, maslahatın en uygun şekilde neticelendirilmesine yol açar,

D E V E N İ N B A Ş I . . .

Hocanın karısı iplik eğirîr, Hoca da pazara götürür satarmış.Fakat, insafsız esnaf bun'lan yok bahasına satın almak itiyadındabulunduklarından, Hoca bunlara bir ders vermek istemiş. Bu m a ksatla kocaman bir deve başı alı p, ipliği bunun üstüne sar dırmış, 'pazara götürmüş, görenler, almak hevesine kapılmakla beraber, şüphelenenler, sakın içinde bir şey olmasın, diye sormuşlar. Hoc a dadevenin başı demiş. Nihayet malı satıp parasını almış. Alan adam;ertesi gün; Hoca bu hareket size yakışır mı? Yumağın içinde bir şeyyok niye beni aldattın, deyince; Hoca ona şu cevabı vermiş:

— B en sana yalan söylem edim, devenin başı dedim. S en de ohaliyle aldın, verdiğin para tam malın karşılığıdır. Aldanmış değilsin, bir daha insafı elden bıra km a. ..

Bu fıkra başlığı, halk dilinde darbımesel haline gelmiştir. İnsafsızlık tezahürüne hayret ve teaccüb duyulan hususlara bugün bile birçok yerlerde «Devenin başı» derler.Hocanın, insafı elden bırakan esnafa oynadığı oyun ve ver

diği cevap pek yerindedir. Hoca yalan söylememiş; bunarağmen, ona ihtimal vermiyen alıcı her defasında Hocayıaldatmış olmasına bakmıyarak ve yumağın şişkinliğine tamah ederek aldanmışır. Zamanı mız alışverişlerinde dahasun turlularına rastlanmıyor mu dersiniz.

D O K U Z E Ş E K Mİ? ON E Ş E K Mİ?

B ir gün Hocaya un yüklü on eşek vererek değirmendenkasabaya yollarlar. Hoca, bunlardan birine binmiştir, dokuzunu da

Page 23: Nasreddin Hocanın Nükte Menşurundan Hisseler

8/20/2019 Nasreddin Hocanın Nükte Menşurundan Hisseler

http://slidepdf.com/reader/full/nasreddin-hocanin-nuekte-mensurundan-hisseler 23/86

2 5

önüne kat ıp yo la düzül muştur. Y o lda , iç ine bir şüphe girer, şun larıbir sayayım der; sayar bir de bakar k i dokuz eşek. Eyvah emanet

mald ı , biri kaybo'ldu, diy e telâşla merkepten inip bi r daha saya r, birde bakar k i say ı la r ı tamam, yâni on t ane. F e rah la r, tekrar eşeklerden bir ine binerek yola devama başlar, bi r müdd et sonra içinde kişüphe tekrar depreşir, bi r daha say ar; yin e dokuz m erkep deği l mi ?T ek ra r te lâşla eşekten in ip saya r, om tane. . . G ön lü rahat e dip, eşeğetekrar b inerek yola devam eder. Yolda bir defa dah a sayma k a kl ınagelir, yine dokuz merkep sayınca, üzüntü ve h iddet le , oradan g eçmekte bu lunan bi r adama m eseleyi anlat ı r. A da m gülerek :

— Hocamı, şu bind iğin eşeği de s a y d ı n m ı ? . .Deyince , Hoca kendisini toparlar, adama:— İşte böyle, bâzan apaçık meseleler de ak l ımız bir yere tak ı

l ınca del iye döneriz , de r.

Bâzan. basi t şey lere aklımız takılır, kendimizi lüzumsuzyere iz'aç ederiz. Hafızayı zorlamak, bilinen bir ismi o anda hatırlamaya çalışmak, yahut bilinen bir konuda lüzumsuzve faydasız bir araştırmaya kapılmak bu nevidendiır. Böyle

müz'iç, lüzumsuz ve ruhî melekelerimizin zorlanması nevin-• den zararlı murakabeyi yapacağımıza, o anda fikir selâme

tine yarayacak kayıtsızlı ğı muvakkaten ele almamız faydalıv e hayırlıdır. Nitekim, fıkranın bi r diğ er türlü anlatılışına

göre, Hoca sonunda; «adam... Sen de... Hayvana binip bireşek kaybetmektense yaya yürüyüveririm vesselam...» demiştir. Halk dilinde « ko rku lu rüya gö rmketense uyanık yatmak evlâdır» sözü de bu hakikati tanıtır.

H A Z R E T İ İSÂ NE Y E R , N E İ Ç E R ? . .

Hoca , cer m aksadiy le bi r kasabaya gider, cam ide vaaza başlar.Fakat akşamlar ı Hocaya yemek yol lamayı düşünmezler. Bi rkaç günsonra vaaz s ırasında Hazret] İsanın dördüncü kat gökte oldu ğun uanlat ı r, camiden çıkarken yanına yaklaşan bir i :

— Ho ca m, Hazrefi İsânın dördünc ü kat gökte bulun duğu nu söy

lediniz . Mübarek acaba orada ne yer, ne içer?Diy e so runca , Ho ca nın tepesi a tar ve şu cevabı verir :

Page 24: Nasreddin Hocanın Nükte Menşurundan Hisseler

8/20/2019 Nasreddin Hocanın Nükte Menşurundan Hisseler

http://slidepdf.com/reader/full/nasreddin-hocanin-nuekte-mensurundan-hisseler 24/86

:26

— A adamcağız, ben şuraya geleli onbeş gün oldu. Bir gün olsun şu zavallı Hoca ne yer, ne içer diye soran ınız oldu m u? Şimdibenden dönrdüncü kat gökte, her gün T an rın ın envai çeşit yiyecek-leriyle beslenen Peygamberinin ne yiyip içtiğini soruyo rsun. İnsaf.. .

Fıkrada halden anlamamak izah olunmuş, hu türlüleregüzel ve ilzam ed-ciı 'bir cevap verilmiştir. İçinde yaşadığı -m ız hâdiselerle yahut ilgilenmemiz gerekli durumlarla meşgul olacak yere, indî bilgi veya lüzumsuz tecessüs merakınakapılarak hakikatlere, bizi asıl ilgilendirmesi icap eden hususlara kayıtsızlık gösterir, karşılığında da böyle pes dedir-tetek cevaplar alırız. Halden anlamak bir cemiyet terbiyesive ahlâk şuurudur.

H A Z R E T İ İSÂ İÇ İ N K U R U L A N M E R D İ V E N L E

Birkaç »apaz Hocaya müracaai'ia bir mü şkülleri olduğunda nbahsederek sorarlar:

— Şirin Peygamberiniz mıi'raç için gökyüzüne nasıl çıktı?

Deyince, Hoca şu cevabı verir:— Sizin Peygamberiniz Hazreti İsâ için kurulan merdivenle.

Hoca, garazkâr papazları ne güzel ilzam etmiştir.

Fıkranın asıl delâlet ettiği mâna, dinî inanış ve kaidelere saygı gcjstermenin gerektiğidir., Kimsenin kimseye dinî inanış ve akidesinden dolayı tarizde ve kinayede bulun-mıya hakkı yoktur. Müslümanlık vicdan hürriyetine ençok değer ve saygı gösteren bi r dindir. O kadar ki Kur'anıKerimde bu hususlar bütün belâgatle açıklanmsştir. Peygamberimiz zamanındaki Hudeybiye müsalâhası, garbındevirler kucaklıyan taassubuna, dar görüşlülüğüne rağmenOsmanlı hükümdarlarını n azınlıklar hukukuna verdikler i

kıymet ve ehemmi yet bu tekâmül ve insanlık prensibininp e k muhteşem ve "parlak tatbikatı cümlesindendir.

Page 25: Nasreddin Hocanın Nükte Menşurundan Hisseler

8/20/2019 Nasreddin Hocanın Nükte Menşurundan Hisseler

http://slidepdf.com/reader/full/nasreddin-hocanin-nuekte-mensurundan-hisseler 25/86

2 7

Y E Ş İ L Y A P R A K A R A S I N D A K A R A T A V U K K I Z I L B U R N U

Hoca , bir gece yata rken:— A m an kar ı ka lk mumu yak, ha t ı rıma par lak bir mısra geldi

yazayım der.Hatun hemen ka lkıp mu mu ya ka r, divi t kalem getirir. Hoca ,

it ina ila yazar, mum u söndürüp ya tmak is teyince karıs ı sora r :— Canım efendi, böyle gece yarısı özene bezene yazdığını bir

okusana bakal ım.Hoca , şöyle okur:— Y eş i l yap rak arasında ka ra tavuk kızı l burn u.

Hocanın, bu fıkrası, zamane şiirine ne kadar uygun

düşmektedir. Hâlen sürrealisttik, sanatta ileri görüşlülük

denilen herzegûluğun hali, keyfiyeti bell i değildir. Bun

dan yüzyıllarca evvel söylenilmiş bir nükte olmasına rağ

m e n Hoca, bunu sanki bu zaman için söylemiştir. Bir takım

altını üstünü tutmaz, mâna çikmaz, âdeta bi r şuur ihtilâlini

dile getiren eski tabiriyle - elfazı bi mâna - yeni ifadesiyle

- sanat anlayışı - bu fıkrada sanki evvelden görülüp anla -

tılmıştır.

İ N A N M A Z S A N S AY. . .

Hoca merhum zamanında üç rahip seyahate çıkmış lar. H oc anınnüktedanlığını , hazır cevaplr l ığını iş i t t ikler inden onunla görüşüp,mübahesede bulunmak arzuiamışlar, bu maksat la meydanda bîr zi

yafet tertip edi lmişt i r. Rahiplerden i lki sual ini sorar :— Hoca hazret ler i , dünyanın ortası neresidir?Hoca , hiç bozuntuya vermeden asâs iyle eşeğinin sağ ön aya ğını

işaretle:— İşte şu aya ğının: bas tığı ye rd ir, der.Papaz:— Ne ma lûm? deyince Hoc a:— İnanmazsanız iş te ölçün. E k s i k ziyade gelirse o zaman

söyleyin. ,

Rahip söyliyecek söz bu lamı yara k çek i l i r. İkinci rahip ortayaçıkarak:

Page 26: Nasreddin Hocanın Nükte Menşurundan Hisseler

8/20/2019 Nasreddin Hocanın Nükte Menşurundan Hisseler

http://slidepdf.com/reader/full/nasreddin-hocanin-nuekte-mensurundan-hisseler 26/86

Page 27: Nasreddin Hocanın Nükte Menşurundan Hisseler

8/20/2019 Nasreddin Hocanın Nükte Menşurundan Hisseler

http://slidepdf.com/reader/full/nasreddin-hocanin-nuekte-mensurundan-hisseler 27/86

29

Bir portakala batıracağımız iğneyi dahi portakalı sağa, sola

çevirmek suretiyle merkez haline get irebileceğimiz misalinde olduğu gibi... Bundan yedi asır evvel böyle zarif ânebir cevapla bu kozmik meselenin ifade edilmiş yâni, dünyanın yuvarlak olduğu isbat edilmiş bulunması Hocanın dehâsına bir delil teşkil eyler. İkinc i ve üçüncü rahiplerin suallerine karşı verdiğ i cevaplar da mizahçı zekânın en güzelmiyarı , zarif ve ve ilzam edici hazır cevvaphlığa parlak misalleri teşkil etmiştir,

' .S E N DE H A K L I S I N / .

ı>-

Hocanın kadılığı sırasında, bir davacı gelir, derdini anla tır.Hoca:— Haklısın, der.A z sonra davalı gelir. O da meseleyi kendi ta rafına çeke çeke

anlattıktan sonra:— Kadı Hazretleri, ben de haklı değil m iyim ? der.Hoca ona da:— Haklısın, der.T esadüfen karısı bitişik odada bu sözleri dinle rmiş . Hocaya

demiş , ki :— Hoca, davacıyı dinledin, haklısın dedin. Dâvâlıyı dinledin,

haklısın dedin. Sen kadı isen, ben de kadı karışıyım. İki taraf dahaklı olur mu ? A klımı buna yatma dı.

Hoca, karısına dönerek, şöyle der:— Doğru karıcığım, sen de haklısın. . .

Hoca, bu fıkradan anlaşılacağı gibi, «Hak» mefhumunun ne kadar değişik anlayışlara yol açabileceğini anlatmakistemiştir. Hak haddizatında mevcut deği şmez bir varlıkteşkil ettiği, hattâ tabiatta saf bi r fikir cevheri olarak bulunduğu halde, onu anlayışta ve mânalandı rmada başkabaşka yollara gidilmiş, objenin süjeye intikal ve izafesindeb u değişiklikler vücut bulmuştur.

İnsanın zihin yapısında Hakka, zemin ve zamana, arzu

Page 28: Nasreddin Hocanın Nükte Menşurundan Hisseler

8/20/2019 Nasreddin Hocanın Nükte Menşurundan Hisseler

http://slidepdf.com/reader/full/nasreddin-hocanin-nuekte-mensurundan-hisseler 28/86

3 0

v e ihtiyaca, kuvvet ve iktidara göre verilen bu muhtelifmânalar, hattâ haksızlığın hak şeklinde kabul ettiri lmesinekadar varan, hakikî veya şeklî, samimî veya gayri samimî,iradî veya gayri ihtiyarî türlü görüşlerle ona yer yer ap-rjior'i 'hk izafesine kadar işi ileri götürmüş, girift bi r sübjektiflik vermiştir. Her devir ve çağın değ işmez faktörü,bütün insanlık tarihi, bütün siyasî ve içtimaî hâdiselerinsebep ve illeti bu haklılık ve haksızlık mücadelesinden ibaret değil midir?

İnsan, irade motörüne bağlı muhtar bir mahlûk bulunduğuna göre, ve atalar sözünün belirttiği (mezhepten bah-solunur, meşrepten bahsolunmaz) (kişinin sureti kadar,siyreti de değdiktir) gibi hükümlerin tanıttığı üzere, beşeridraki için bu enfüsîlik, aynı zamanda kaçınılmaz ve bir bakımdan hayat dinamizmini vücude getiren bir muharriktir.Hocamız burada davacıyı , dâvâlıyı ve nihayet bu paradok -

sal hükme müdahale eden karısını ayrı ayrı haklı çıkarmışolmakla, bu realitenin her zaman ve mekânda değişmez olduğuna ve bu halde de kalmağa mahkûm bulunduğuna işaret etmek istem'ştir. Hocanın aynı fıkrada anlatılan bir dezârifane jesti var. Zamanında kadınların erkek işlerine ka -rışmaları, âdet olmadığı ve bu hak kendilerine tanınmadığıhalde, ona tezadlara taallûk eden bu müdahelesinde fikrinitasvip etmek suretiyle, kadılık hakkına eşit bir hak, bir fikir hürriyeti tanımış olması da ileri görüşlülüğüne ve hatunun, ancak şimdiki hemcinslerinin bu vâd'de tatmin ed i lm iş olmalarını daha o zamandan tabiî gördüğüne bi r delilteşkil eder.

O D U N K I R I C I N I N H I N K D E Y İ C İ S İ . . .

Hocaya açık bi r kadılık bulamadıkları sırada , hoca, hâk imden

gölge kadısı tayin edilmesini rica eder. Bu tâbir hoşlarına gittiğiiçin kendisine bi r oda göstererek gölge kadısı yap arlar .

Page 29: Nasreddin Hocanın Nükte Menşurundan Hisseler

8/20/2019 Nasreddin Hocanın Nükte Menşurundan Hisseler

http://slidepdf.com/reader/full/nasreddin-hocanin-nuekte-mensurundan-hisseler 29/86

3 T

B ir gün hâkime müracaat eden biri si , bir adamdan davacı ol

duğunu söyler. Makim:

— Hakkın nedir? Bu adamdan ne is tersin?Deyince, ,dâvacı anlatır:— Bu adam, birisine otuz çeki odun yard ı. O her baltayı vur

dukça ben de karşısına geçtim, hınk, hınk diye kuvvet verdim*Kendis i paraları aldı , benim: hakkımı vermedi.

Hâkim, işin içinden çıkamıyacağını anlayınca:

— Biz bu işe karı şmayız. Bu gibi dâvaları karşıki odada oturangölge kadısı görür.

Diyerek Hocaya, gönderir. Kendisi de perde arkasından dinler.H o c a , dâvayı dinledikten sonra davacıya:— Evet hakkındır. Sen karşısında dur, bu kadar yoru'I, sonra

bütün parayı o a l s ın , bu olur mu?Dâvâlı haykırır:— Aman kadı hazrei'leri, odumu: ben yardım. Onun karşımda sey

retmekle ne hakkı olabili r?Hoea:— Sus, senin aklum ermez Çabuk bana bir akçe tahtası geti -

rin, der.

Tahtayı getirirler. Hoca, odunu yarıcıdan paraları tamamen a -

lir. Yüksekten birer, birer tahta üzerine sayarak atar. Odun yarana:

— Al şu paraları .Hınk diyene de:

— Haydi , sen de paraların ses ini al...Diyerek dâvayı halleder.

Hocamızın bu fıkrasında, her zaman ve devirde hınk

diyicilerin halleri tasvir edilmiştir . Gayret sarf edenlerin,

şöhret ve ikbal sahiplerinin yanında göze görünür veya gö

rünmez o kadar hınk diyiciler> bulunur ki, bunların çoğu

böyle açık bir mütalebede bile bulunmaksızın «avanta» la.-

nnı temin ederler. Dalkavukluk ve fırsatçılık cemiyet içinbir illettir. Opportunisme adlı bi r meslek halinde ortaya çı-.

kaçak kadar bütün dünyaya yayılmış bu illete tutulanların

sayısı her devirde çoktur. Fırsatlardan istifade etmek, y o -

rülmadan, emek ve fikir harcamadan, başkalarına dayana-

Page 30: Nasreddin Hocanın Nükte Menşurundan Hisseler

8/20/2019 Nasreddin Hocanın Nükte Menşurundan Hisseler

http://slidepdf.com/reader/full/nasreddin-hocanin-nuekte-mensurundan-hisseler 30/86

3 2

rak, onların sırt ından geçinerek, menfaatlenmek, bununiçin de ahlâk ve haysiyet bağlarından, kayıtlarından tecer-rüt etmek bu güruhun kârı ve işidir.

Fıkradaki bu tip, dilimizin bünyesine darbımesel halinde girmiştir. Hocanın hakimane bir ihtar halinde, hınkdiyiciye yalnız paranın sesini al diyişi, onun yersiz v e haksız avanta isteyişine karşı haklı bir cevaptır. Fakat hınk di-yici, hiç olmazsa odun kırıcının gayretlerini tempolamış, o-na b e M de yorgunluğunu kısmen unutturacak bi r vasıtaolmuştur. Ya hınk deme<k zahmetine bile katlanmaksızın,sadece yaltaklanmak ve intisapla ~ menfaat elde edenlere,geçinenlere ne demeli?..

S A N A N E ? . .

Zevzeğin biri Hocaya:— Demin, bir lenger hindi dolması gidiyordu, der.Hoca:— Bana ne, der.— Galiba size götürdüler ..Diyince, Hoca şöyle söyler:— Sana ne?. .

Lüzumsuz tecessüs merakını yenmemiz, dedikoduculuğu izale etmenin şartlarından biridir. Bunun gibi, başkalarına ait işlere de karışmamamız, kimsenin hususiyet haliyle ilgilenmememiz lâzımdır.

Fakat, bu tahdit, şahıs ve aile münasebetlerimize dairdir. Yoksa, cemiyet, millet işlerinde «bana ne, sana ne?» sorularına, bunları klişeleştiren, «neme lâzımcılık» zihniyetine yer verilmemelidir. Çünkü, şahıs ve aile olarak ayrı hüviyetlerimiz, menfaatlerimiz, ilgi lerimiz bulunduğ u halde,cemiyet ve millet olarak tek beden ve ruh halinde teşahhusettiğimiz, maşeri vücudun sağlığı bu şartla ilgili bulunduğuiçin, içtimaî ve millî meselelerimiz, kendi meselelerimiz,

Page 31: Nasreddin Hocanın Nükte Menşurundan Hisseler

8/20/2019 Nasreddin Hocanın Nükte Menşurundan Hisseler

http://slidepdf.com/reader/full/nasreddin-hocanin-nuekte-mensurundan-hisseler 31/86

33

menfaatlerimiz, ilgilerimiz olduğundan, bunlara karşı kayıtsız ve bigâne kalamayız. Bu sebeple Şark memleketleri-

. nin geri kalmasını icap ettiren «neme lâzımcılık» la her za

man ve esaslı surette mücadele etmeli, bunu bir müşterekmillî vazife saymalıyız...

H E P İ S İ AY N İ T A R A FA G İ T S E D Ü N YA N I NM U VA Z E N E S İ B O Z U L U R . . .

Hocaya sormuşlar:— Sabah olunca halkın bir kısmı bir tarafa, bir kısmı da diğer

tarafa gidiyor, acaba neden?

Hoca cevap vermiş:— Hepisi ayni tarafa gitseler, dünyanın muvazenesi bozulur da

ondan. . .

Mudil hakikati ne açık, ne kadar berrak şekilde anla-î tan ve herkesin anlayışına hitap eden bir fıkra... Evet, in

sanların hep bir tarafa gitmeleri hakikaten dünyanın mu -vazenesini bozardı. Cemiyet içinde iş bö lümü, ferdlerin, her

i birisi bir ihtiyaca cevap veren türlü, türlü meslekleri, çeşit,çeşit hayat gayeleri ve fikirleri vardır.

İçtimaî ilerleme, iş bölümüne, iş nizamına, ideallerintehalüfüne, karşılıklı yardımlaşmanın genişlemesine daya

lı nır. Eğer insanlar arasında ilim ve marifet in geti rdiği buI ayrılıklar ve onları zabıta altına almakla beraber teşvik ve

teşc i eden nizamlar vücut bulmasaydı hayvan sürülerinden

farksız yaşarlardı ve işte o zaman dünyanın muvazenesi bozulmak şöyle dursun, dünyanın zaten mânası kalmazdı.

İnsanlar arasında bulunan din, milliyet, ideoloji ihtilâfları, ilim ve fazilet seviyesi farkları, refah ve saadet teha-

I lüfleri, iş, meslek v e ticaret ayrılıkları bulunacak ki, millîseçkinlik, içtimaî ilerlerme ve daha şümullü bir tâbirle terakki dinamizmi vücut bulsun.

i '"' '• F. : 3

Page 32: Nasreddin Hocanın Nükte Menşurundan Hisseler

8/20/2019 Nasreddin Hocanın Nükte Menşurundan Hisseler

http://slidepdf.com/reader/full/nasreddin-hocanin-nuekte-mensurundan-hisseler 32/86

3 4

İşte bu hakikat ve zaruret evelden takdir buyurulmuşdünya hayatının farikası yapı lmış, nizam ve muv azene buzemin üzerine kurulmuştur.

B U H A L K I N D İ L İ N D E N K U R T U L A B İ L E NVA R S A A Ş K O L S U N . . .

Hoca merhum, oğlu ile pazara gidiyorm uş. O ğlunu eşeğe bin"d i rmiş , gören lerden biri:

— He y gidi zema ne gen çler i , koea kavuğu ile şu âl im ve iht iyar

babasını yayan yürütüyor d a , ken disi raha t, raha t eşeğe bin ip g idiyor, der.Çocuk:— B aba, bak ben sana zo r l ama demedim mi? Hayd i artık inad

etme şu eşeğe sen b in , der.Hoca eşeğe binmiş, biraz gitmifier, rastgelenlerden bir i :— A yo l sen in kem iğin kart laşm ış. İş te geldin gidiyo rsun , genç

çocuğa yazık değil mi demiş . .Hoca tutar çocuğu da ark asın a bindir i r. B irkaç adım gidince,-

birkaç gevezeye rast gelirler. Bunlar da:— A mm a insafs ız l ık ha . . . Bi r eşeğe iki kiş i birden biner m i? . .Hele şu herif hoca da olac ak, derler.

Hoca, artık kıza r, ikisi de eşekten inerler. B ozoğlanı önlerine-katarak yürür ler. Çok geçmez bir iki k iş iye ras t la r la r. B unla r da :

— A ' î la h , A l l a h . . . Bu ne bud a la l ık . Eşek önler inde bomboş hoplayıp zıplasın da, kendiler i şu s ıcakta kan-ter iç inde yayan yürüsünler. Dünyada rte şaşkın adamlar var. . .

Diyince . Hoca :

— G ö r d ü n ya oğlum, der, bu ha lkın di l inden kurtula bi len varsa, aşkolsun. . . Sen , b i ld iğ in i yap , â lem ne derse des in . Halk ın ağzıtorba deği l k i d ikes in . . .

Şahsî hükümlerimiz ne kadar değişik, dağı nık v e birbirinden farklıdır. Fıkrada, bir eşeğ e biniş ve gidiş gibi basit bir hal hakkında b il e birbir ine uymaz nic e mantık hü -kümleri belirtilnrştir.

B u ko nud a akla gelen her hale baş vurulduğ u hal de,hiçbir grup veya kimse diğerinin, hükmün e varmamış tır .

Page 33: Nasreddin Hocanın Nükte Menşurundan Hisseler

8/20/2019 Nasreddin Hocanın Nükte Menşurundan Hisseler

http://slidepdf.com/reader/full/nasreddin-hocanin-nuekte-mensurundan-hisseler 33/86

35

Basit bir muaşeret, alelade bir olay hakkında bu kadar f ikir ve hüküm ihtilâfı olursa, girift hâdiselerde, kıymet hükümlerinin taallûk ettiği mevzularda ne hudutsuz ve aklıhayale gelmedik ihtilâflara düşülebileceği kolaylıkla kestirilebilir. Kişinin suretinin değişikliği kadar mizacının dadeğişikliği malûm bir keyfiyettir. Tevekkeli., atalarımız mezhepten bahsolunur, meşreppten bahsolunmaz dememişler.Hükümler, hâdiselere taallûk eden fikir sağanaklarıdır. E-sintili ve çisentili havada yola çıkanların buna razı olmaları, hattâ yağmurdan kaçarken doluya tutulabileceklerinigöze almış bulunmaları kabilinden, ister şahsımızı, isterseailemizi, cemiyetimizi il güend' rm' ş bulunsun, zahirî hareketlerimizin hepisine başkalarının hüküm ve düşünceleritaallûk edeceği mücerrep bir hakikattir; bundan kaçımla-maz. Bunların ehemmiyeti yok, fakat hükümet işlerini çevirenlere, idare edenlere Allah büyük tahammül kudretiihsan etsin. Hele matbuat hürriyeti rey mi demek olan de

mokrasilerde bu kudret ve tahammüle cidden sahip olmak,hoşa gidenlerin yanında hoşa gitmiyenleri de müsamahaile geçiştirmek, daha geniş b : r olgunluk göstererek, hoşagitmese de haklı olanları dikkat nazarına alıp tâdili ve İsla

hı cihetme gitmek mutlaka lâzımdır. Fikir sağnaklarmamukavemet - 'miz'n, tesamuhumuzun derecesi, olgunluğumuzun miyarıdır. (La rahate fiddünya) Dünyada rahat yoktur.Şairimiz bunu ne güzel ifade etmiştir: Asude olam derseneğer gel me cihana — Meydana düşen kurtulamaz sengikazadan.

Fakat, üzülmeğe ve nevmid olmağa hiç lüzum ve ma -hal yok. Vicdan •murakabesini hareketlerinin nâzımı yapan,hâdiseleri olgunluk ve müsamaha ile karşıhyan, halis niyetsahibi, fikir ve kararının isabetinden emin, bu bakımlardanekseriyeti tatmin etti ğ'ne kani insanlar için endişe ve üzüntüye düşülecek hiçbir cihet yoktur. Varsın, ne derlerse de-

Page 34: Nasreddin Hocanın Nükte Menşurundan Hisseler

8/20/2019 Nasreddin Hocanın Nükte Menşurundan Hisseler

http://slidepdf.com/reader/full/nasreddin-hocanin-nuekte-mensurundan-hisseler 34/86

36

sinler... Hocamız, güleryüzle zorlukların yenilebileceği hakikatine uygun olarak ne güzel söylemiş:

— Halkın ağzı torba değil ki, dikesin...

B Â Z A N Ö Y L E YA N L I Ş L I K L A R O L U Y O R K İB U B İ L E A Z G E L İ Y O R . . .

Hocanın mollalığı sırasında, bir aralık silâh taşıma k ya sak edilmiş. Molla Nasreddin medreseye giderken, nasılsa cübbesinin altından bi r yatağan bıçağı çıkm ış. Mollayı subaşının karş ısına çıkarm ışlar, subaşı hiddetle:

— Hüküm et yasağını bilmiyor musun? Böyle güpegündüz bukocaman alâmeti ne diye taşırsın?

Diyince, molla hiç telâş etmeden:— Ben bununla derse bakarken kitabın yanlışlarımı düzeltiyo

rum, der.Subaşı:— Benimle eğleniyor musun? Hiç bu kada r alâmetle ya nlış dü

zeltilir mi?

Diyince, Molla şu cevabı verir:— Ağa hazretleri, bâzan öyle yanlışlıklar oluyor kî, bu bile azgeliyor.. .

Yanlışlıklar da indî ve enfüsîdir. Yanlışlığın mücerred«abstract» bir bünyesi olduğu, her halde çok münakaşayadeğer bir keyfiyettir. Fakat, yanlışlıkların en hazini ve sakınılması daha çok gerekeni ilim sahasındaki yanlışlıklar

dır. Müsbet ilimler sahasında yanlışlıklar, müşahhas birhalde bulunmasına rağmen, içtimaî ilimler ve ahlâk sahasındaki yanlışlıklar telâkkiye bağlıdır. Bir inin ilmî, ahlâkîgördüğünü bir diğeri ilmî ve ahlâkî telâkki etmez. Bununla beraber meselenin çözüm noktası, ilim sahasında çoğunluğun tuttuğu taraf, ahlâk sahasında da müşterek kıymethükümleridir. Hocamızın hazırcevaplık eseri olarak bulunduğu mukabelede, kıssadan hisse çıkarılacak ciheti, kaleminhatasını bâzan kılıcın düzelttiği vakıasıdır. Bütün devirler-

Page 35: Nasreddin Hocanın Nükte Menşurundan Hisseler

8/20/2019 Nasreddin Hocanın Nükte Menşurundan Hisseler

http://slidepdf.com/reader/full/nasreddin-hocanin-nuekte-mensurundan-hisseler 35/86

Page 36: Nasreddin Hocanın Nükte Menşurundan Hisseler

8/20/2019 Nasreddin Hocanın Nükte Menşurundan Hisseler

http://slidepdf.com/reader/full/nasreddin-hocanin-nuekte-mensurundan-hisseler 36/86

3 8

gibi bir ziyana uğramamış, ona ço k yerinde bir nükteli buluşla susturucu cevabı vermiştir.

Menfaat safkiyle girginlik', hınk deyicilik gibi aşikâr biry o l takip etmeden, sinsi şekilde ve zaaflardan istifade suretiyle faaliyet gösterir; bürünmiyec eği şekil ve kılık yok -tur. Fıkrada kadının ölmüş kocasından, komşuluktan bahsederek menfaat teminine çalışması, bahusus bunun bir okka zeytin gibi, zamanına göre hiç kıymetinde olan bir konuda ihtiyar edilmiş olması, basitlikle birlikte hâdisenin kompleksini de taşımaktadır. Menfaat saikiyle girginlik, şahsîdostlukları, ticarî emniyeti baltaladığı kadar, maskelendiğiyalan ve riya ile cemiyetin manevî kıymetlerine yönelmişbir tahripkârlık vücude getirir. Ahde ve bo rc a vefasızlık,bunların sonradan çıkan oyunlarıdı r, bâzan daha ağır cürümlere yol açacak kadar dramatik neticeler husule getirir.Akıllı ve basiretli insanların, dolambaçlı yollar takip edenmenfaat saikiye girginliğ i vaktinde sezip önlemeler i, tesir

s iz ve zararsız bırakmaları, kendilerinin faidesine olduğukadar, cemiyet için de, ahlâk salâbetlni temin bakı mındanbüyük iyilikler sağlar. Burada dikkat edi lecek hassas no k -ta, bu mücadeleyi yaparken yardımlaşma ve dayanışmaduygusunu körletmeden ayrı tutmak, yerinde yardımlardankaçınmamaktır. Sözüne ve bo rc una sadık olan insanın, halikına karşı borçlar ını da ifa etmesi , ahlâkî bir tasfiye veskleşidir. İmân ve şükür, diğer ibadetlerin başında gelir. İslâ-

miyette kul hakkının, Allah'ın hakkından önce tutulduğu,onun tatminine bilhassa ehemmiyet verild : ği göz önüne getirilirse, yüce dinimizin ne kadar sağlam ve hakikatçi esaslara dayandığı kendiliğ inden anlaşılır. Fıkrada bu esasıntakdimli, tehirli anlatılmış bulunması, ilzam edici bir cevapteşkil etmesi gayesine müstenittir.

B E L K İ A Ğ A Ç T A N Ö T E Y E YOL G İ D E R .B ir gün ma hal le çoc uklar ı ara lar ında:

Page 37: Nasreddin Hocanın Nükte Menşurundan Hisseler

8/20/2019 Nasreddin Hocanın Nükte Menşurundan Hisseler

http://slidepdf.com/reader/full/nasreddin-hocanin-nuekte-mensurundan-hisseler 37/86

39

— G eliniz , Nasred dini ağaca çıka rıp papuçla rını alalım , birazşakalaşalım.

Diyerek sözledirler ve kimse bu ağaca çıkama z diye bi r ağac ındibinde bahse tutuşu rlar. Nas reddin bu lâfı duyunca aralarına karışarak «ben çıkarım der. Çocukla r da:

— Ç ıkam azsın. Ç ıkılac ak gibi görünür amma her yiğ idin kârıdeğildir, git işine derler.

Nasreddin kızarak:— Çıkarımıyım, çıkamazmıyım, ben şimdi size gösteririm.Diyerek, hemen eteklerini beline sokup, papuçlarını da koy

nuna koymağa çalışınca, çocuklar:— Ya papucu neye koyn una sokuyorsun? Ağaçta papucun ne

lüzumu var?Demeleri üzerine Nasreddin şu cevabı ve r i r :—- Ey.. . Ne bilirsiniz arkad aşlar, hazır yanımd a bulun sun, bel

ki ağaçtan öteye yol düşer.

Hocanın, çocukluk zamanına rastlayan bu fıkra da ih-tiyatkârlığa, darbımesel şekünde bir misal teşkil etmiştir.Küçük-yaştanberi yaradılışının üstünlüğünü tanıtan Hoca,b u nüktesi le ihtiyatkârlığı anlatmıştır.

Kendisine oyun yapmağa çalışanları boşa çıkarmış olması, ondaki seziş kabiliyetini açıkladığı kadar, akla gelmedik ihtimalleri hesaba katmak, dirayetli, firasetli hareket etmek, tedbir almak gibi hususlara ait ihtiyatkârlığı dab u nüktesile anlatmıştır. Hayatta, kuruluş tuzakların atla-nabilmesi, duyuş ve seziş kabiliyetile birlikte ve daha çoğu,dikkat ve basiretle mümkün olur. Tedbirde kusur etmemek,b ir işi dört tarafından düşünmek akıllıca bir harekettir.Tedbirlilik, ihtiyatkârlık insana zarar getirmez. Bu fıkradakitez , bizde ötedenberi umumiyetle yanlış anlaşılanın aksineolarak evvelâ tedbire sonra kadere bağlanmayı telkin ederk i, doğrusu, asıl müslümancası da budur. Çünkü, Allah kullarına akıl ve cüz'i irade ihsan eylemiştir. Bunun için herişde dirayet ve tedbir şarttır, ihtiyatkârlıkta, velevki ağaçtan öteye yol gidebileceğim düşünmek kadar ileri gitmek

Page 38: Nasreddin Hocanın Nükte Menşurundan Hisseler

8/20/2019 Nasreddin Hocanın Nükte Menşurundan Hisseler

http://slidepdf.com/reader/full/nasreddin-hocanin-nuekte-mensurundan-hisseler 38/86

Page 39: Nasreddin Hocanın Nükte Menşurundan Hisseler

8/20/2019 Nasreddin Hocanın Nükte Menşurundan Hisseler

http://slidepdf.com/reader/full/nasreddin-hocanin-nuekte-mensurundan-hisseler 39/86

getiren «enaniyet»- bencilik'e ait bir nükteye işarettir. Herkesin kendisini beğenmesi , toz penbeden, ko yu menekşe ren

gine kadar süslü hayaller, nice nice niyet ve dilekler beslemesi bi r realitedir. Ses, bu hayallere, dilek ve arzulara,hatta ihtiraslara bir âlet ve vasıta olunca* hususile bir d ehamamın aksi sada yapan ve şimdiki amplifikatör vazifesigören kubbesini, güm, güm öt türen rolü, sıcaktan gevşemiş, buhardan neşvelenmiş arzular ve tahassüsler yanında, sahibine bir Davud itminanı verince tablonun ne olacağı meydandadır. Hocanın kendi sesini beğenip «müslü-manlara dinletmek» istemesi işte böyle bir hev es vearzusunu tanıtmaktadır.

Lüzumsuz enaniyet duygularımız ve onların ilcaatı,gerek cemiyet ve gerekse şahıslarımız için ne kadar kötülükler ve mahcubiyetler tevlid eder; hele bu tecelli lerdinî sahada olursa. Hocamızın minarede temcid okumasıda bizdeki vazifelileri intibaha, halkı irşada, din hükümle

rini zamanın icaplarına uygun şekilde tâlime çağırmakta,basma kalıp telkin ve vaızların halkın hoşuna gitmiyeceği-ni anlatmaktadır.

Hocanın fıkrasındaki bitiş beyanı, ses'in hoşa gidebilmesi için oracıkta, minare yerine hamam kubbesi ikameetmek gibi imkânsız ve tâdil edi lemez bi r hususa işaretsuretiyle, hüsranlı bir intibahı ifade ediyor. Lüzumsuz, değersiz bencilikten, hüsranlı uyanış ve kendine gelişten ha-zer.

ŞU R A F T A K İ K A R A K A P L I K İ TA B I İN D İR İN B A K A L I M

Hocanın kadılığı esnasında biri gel ip:— Kadı Hazretleri, kırda sığır yayılırken, galiba sizin olacak

bir alaca inek bizim ineği karnından kakıp öldürmüş, buna ne lâzım gelir?

Deyince Hoca:

Page 40: Nasreddin Hocanın Nükte Menşurundan Hisseler

8/20/2019 Nasreddin Hocanın Nükte Menşurundan Hisseler

http://slidepdf.com/reader/full/nasreddin-hocanin-nuekte-mensurundan-hisseler 40/86

4 2

— Bunda sahibinin ne kabahat i va r ? Hayvandan kan dâva sıed i lmez ya , der.

B u sefer adam:— Ben yanl ış söyledim, bizim inek s izinkini öldürmüş.Deyince, Hoca şu cevabı verm iş:-— Ha, o vaki t mesele çata l laşır. B ana şu raftaki karakapl ı

kitabı indirin bakayım.. .

Hüküm ve kanaatlerimizde tarafsız olmamız lâzımdır

Kendimiz için istediklerimizi başkaları için de dilemek,

kaçındığımız şeyl erden başkalarının da sakınmalarını ar

zulamak ve buna gayret göstermek müslüman ahlâkının,insanlığın şıarlarmdandır. Hocamız bunu takdir temiyecekb i r kimse değildi. Fıkranın, sonradan uydurulanlardan ol

duğu hatıra getirildiği kadar, bir ibret dersi vermiş olmakiçin yapılmış bir lâtife olduğu da düşünülebilir. Bu ikinci

ihtimal daha akla yakındır. Umumiyetle çuvaldızı karşım

mızdakine batırmazdan, önce iğneyi, hem de pek küçük iğ

neyi nefsimizde denememiz bir ahlâk emridir.

İ N Ş A L L A H B E N G E L D İ M

Geceleyin Hoca , kar ı s i le konuş urken:— Yarın sabah hava yağmurlu olursa oduna, olmazsa çifte gi

d e c e ğ i m , der.

Karıs ı :— Hoca inşal lah de der.

Hoca insanlık hali olarak:

— Ne hacet, ikiden hâli değ il , ikisinde n birini ya pac ağ ım; der.Sabahleyin şehi rden d ışar ı ç ık ınca bir sü rü sipahi rastgele-

yek:— Ber i gel da yı , f i lân köyün yolu ne reded ir? Derler.Hoca , kay ıtsızca, bilm em derse de, sipa hiler hocanım ses çıka r

masına meydan vermeden s i l le tokat önler ine katara k ve yayanyürüte rek kasab aya kada r sürü kler ler. G ece yarıs ı perişan ve bitk in bir halde evine dönen hoca ka pıy ı çalarak ka rıs ı , « kim dir o»

•diyince, şöyle der:

— Aç karıcığsm, inşal lah ben geldim.. .

Page 41: Nasreddin Hocanın Nükte Menşurundan Hisseler

8/20/2019 Nasreddin Hocanın Nükte Menşurundan Hisseler

http://slidepdf.com/reader/full/nasreddin-hocanin-nuekte-mensurundan-hisseler 41/86

Page 42: Nasreddin Hocanın Nükte Menşurundan Hisseler

8/20/2019 Nasreddin Hocanın Nükte Menşurundan Hisseler

http://slidepdf.com/reader/full/nasreddin-hocanin-nuekte-mensurundan-hisseler 42/86

44

kar ve ayni suali sorarsa « kim imiz biliyor, kim imiz b ilmiyor» demeye karar verirler. Hoca bir gün yine kürsüye çıkıp ayni suali sorunca:

— Kimimiz brliyor, kimimiz bilmiyor.Cevabımı verirle r. B un un üzerine Hoc a şöyle söyler:— Pek güzel.. O hald e bilenler bilmiyenlere öğretsin.. .

Bu fıkrada üç mesele bahis konusu edilmiştir: Cahileilim telkin etmenin zorluğu, ikinci cevapta, yari bilgi sahiplerinin kendi noksan bilgilerine saplanıp kaldıkları, dahafazlasını kavrıyamamaları, üçüncü cevapta ise, bilenlerinbilmiyenlere öğretmekle mükellef bulunduklarıdır. Cahiliaydınlatmak zor, hüner ve sabır isteyen bir işdir. Fakat,yan cahilin eğitimi koyu cahilin okutulmasından da meşakkatidir. Bir cemiyet için en büyük tehlike, cahillerinmevcudiyetinden ziyade,, yarı cahillerin, yan münevverlerin çoğunluğundadır. Hele bu yarı cahillik ve yarı münevver lik din sahasında baş ve faaliyet gösterirse, tehlike büs - .bütün büyür. Çünkü taassup ve irticaın zemini ve vasıtasıolur. Bunu kendi tarihimizde ve yakın zamanlardaki acımisalleriyle tecrübe etmiş bulunuyoruz. Halbuki, (Rabbininadını anarak oku) hitabı cehli il e başlıyan yüce dinimiz,yerdeki ve gökteki mükevvenatm insana müsahhar kılındığını beyan buyurmak suretiyle gerek şimdiki ve gereksegelecekteki ilim ve fenlerin, inkişafların insanlığa mukadder olduğunu müjdel iyen Kur 'anı kerim, beşer hayatının

yegâne mânası olan ve insanın Hilkat sebebini teşkil eden,ilim ve marifetin yegâne sahibi halik, yine il im ve fenninelverdiği azamî düşünce genişliği ile idrâk, edip, şükür vehamd vazifesini ifa etmeği emr buyurmuştur. Şu haldeher insana, hayatının sonuna kadar öğrenmek ve çalışmak,b u kadarla da kalmayıp b : lgişinden, tecrübesinden diğerlerini de faydalandırmak farzdır.

«Bilmek» zamana, mekâna, şahsa göre değişen kıymet

Page 43: Nasreddin Hocanın Nükte Menşurundan Hisseler

8/20/2019 Nasreddin Hocanın Nükte Menşurundan Hisseler

http://slidepdf.com/reader/full/nasreddin-hocanin-nuekte-mensurundan-hisseler 43/86

45

hükümlerinden biridir. Bilgi ile bi lmek arasındaki farkıayırdetmemiz lâzımdır. «Bilgi» saf fikir cevheri halinde ta-

biatte yeretmiş mücerret bir mefhumdur. Bdlmenin bilgiyebağlanışı, şahsm yetişme ve kültür seviyesine göre ve onunla mütenasip bir keyfiyet teşkil eder.

İnsan yaşayışının bütün mânası ve muhtevası bilgi vebilme münasebetleri üstüne kurulu fenomenler silsilesininmeydana gelişiyle ilgili ve ondan ibarettir.

Bilmek, kâinatın idrakinden başlayıp, müsbet ve manevî bilgi dallarında, hatta âdiyat nev'inden olan konularda kendisini gösterir. Bilginin zaman ve mekân inkişaflarına göre, hele müsbet ilim sahasında azçok istikrarlı bir durumu bulunmasına rağmen, bilmenin hareketli, değişik birbünyesi olması vakıanın izafî mahiyetini açıklar. Zaten ilmin inkişafı da bu izafiyetten, yâni idrâk ve şuurda hasılettiği duyuş ve in'ikâs ihtiyarında «reception» unun çeşi tçeşit, başka başka olmasındandır . Terakki dinamizmi bu

dur. Hoca fıkrasında, «bilmeyiz» cevabına karşı: « O haldeben size ne söyliyeyim» mukabelesile bilginin herşeydenönce, tahsil, terbiye gibi bir zemin üzerine kurulabileceğini,ancak bilenlerin veya bi lmek istek ve ihtiyacında olanlarınbilgi hitap ve telkinlerine tâbi tutulabileceklerini açıklamış olduğu gibi, «biliriz» demelerine karşı: « o halde söylememe ne lüzum var» cevabile arife tarifin gerekmediğini ,

herkesin bilgisi kendisine mahsus olduğunu, bil ineni tekrarda fayda bulunmadığını belir tmiş; üçüncü şıkta, yâni«kimimiz biliyoruz, kimimiz bilmiyor» beyanına karşılık,« o halde bilenler, b' Imiyenlere öğrets in» hitabile de, bilginin şahıs inhisarı altında bulunmadığ ını , elbirliğiyle vecümlenin gayretile içtimaî bir zaruret ve vakıa olarak bilginin neşir ve tâ m ; mi gerektiğini açıklamış yukarıda yaptığımız tahlili, mizacının fikir kompleksinde ifade ve teyidetmiştir.

Page 44: Nasreddin Hocanın Nükte Menşurundan Hisseler

8/20/2019 Nasreddin Hocanın Nükte Menşurundan Hisseler

http://slidepdf.com/reader/full/nasreddin-hocanin-nuekte-mensurundan-hisseler 44/86

46

Y I L D I Z YA PA R L A R

.Çocukluğunda Nasreddine:— Yen i ay girince eski ayı ne yaparlar?

Diye sormuşlar. Cevap vermiş:— Kırparlar, kırparlar yıldız yaparlar.

Eski ayın kırpılıp yıldız; yapılması, hatıraların kıymet-lendirümesinji remzeder. Geçmiş zaman olur ki, hayali cihan değer, atalar sözü bunu ne kadar güzel mânalandırır.Bunca meşakkatleri kucakhyan şu fani dünya hayatında,gü l yaprakları üstüne düşen bahar şebnemini andıran tatlıhatıraların, o şebnem, g b i uçup gitmesine, bir, ö mür boyunc a artık geni gelmiyecek o hatıralardan hafızada ancak biriz kalmış olmasına hanginiz hayıflanmayız? Bahtiyar insanodur ki, hafızadaki o> silik izleri, yıldızlar gibi ancak binlerc e ışık senelik ötelerden de ziyası gelse, şuurunun neş'esive hayatının neşvesi yapar.

Mazimin zulmet yerine, yıldız gibi parlamasına hepimiz gayret gösterelim. İnsan hayatının, zulmet yerine kendisine güneşi, yıldızı seçmesi bir idealdir. Büyük Alman şairi Goethe, «yerden göğe yükselip başını yıldızlara sürmekistiyen gafilin ayakları müc erred boşlukta sallanır,» der;b u megalomanlar - büyüklük hastalığına tutulanlar için birihtardır. Biz sâdece kafatası mızın içini manevî yıldızlarlabezemeğe bakalım.

KÖ R D Ö Ğ Ü Ş Ü

Hoca çocukluğunda da haşarı ve şakacı imiş. B irgü n birkaçâmâ bir kah venin peykesinde o turmuş lardı. Kü çü k Na sreddin d®çarşıdan birşey almak üzere oradan geçiyormuş. Elindeki parakese-isni şangır, şungur şakırdatarak:' — A l ı n şu paraları da bol, bol pa ylaşın,

der, fakat hiçb ir şey verm eden uzakta bir köşeye çekilip seyre başlar. Âmâlar derhal: «Sana verdi, bana vermedi, hakkımı is-

Page 45: Nasreddin Hocanın Nükte Menşurundan Hisseler

8/20/2019 Nasreddin Hocanın Nükte Menşurundan Hisseler

http://slidepdf.com/reader/full/nasreddin-hocanin-nuekte-mensurundan-hisseler 45/86

4 7

terim» diye ait alta üstüste peykeden aşağı düşerler. S ap a, sopayakavgaya tutuşurlar. Kü çük Nasred din karşıda n bunları seyrettikten

sonra, şöyle söyler:— İstek ör döğüşü buna derler.

Hayatın akışı, dirlik, düzenlik ister, yaşamanın mânasıbudur. Kör döğüşüyle, yolunu şaşıran ihtiraslar ve onlarınsebep oldukları şuriş, karışıkık halleri kasdedilmiştir. İhtirasını soysuzlaştıran, süfhleştiren kimsenin bu âlemdekiyeri, derin zulmet içine dalmış bulunan âmânınkinden fark

sızdır. Hatta, âmâ herkesin şefkat ve rikkatini üstüne çek-diğf halde, beriki nefret ve istikraha uğrar. Gerek şahıs,gerekse aile ve cemiyet olarak, süflî ihtiraslara, gayri meşru emel lere, yolunu şaşırmış arzulara kendimizi kaptırmayalım. Ölçülü insaflı hareket, meşru emel, gayrın hukukunariayet, saadetimizin, dirliğimizin temel taşıdır. İnsanlariçin felâketlerin en hazini, neye uğradığını, ne istediğini,niçin döğüştüğünü anlıyamadığı , kör döğ üşüne uğramasıdır.

B E N DE Z A T E N P E Ş T E M A L A PA H A B İÇ M İŞT İM

Hoca, Timurlenkîe bir gün hamam a girmiş, bir aralık T imu r:— Acaba bana şöylece ne paha biçersin?Diye sormuş. Hoca:— Elli akçe demiş.Timur, şiddetle:— Be iz'ansız, ya lnız belimdeki peştemal elli akça eder.Diyince, Hoca cevap vermiş:— Ben de zaten peştamala paha biçmiştim'. S ize nasıl paha bi

çebilirim?

Hocanın bu fıkrasında doğru özlüğün ve açık sözlülüğün bir ibret dersi var. Hoca bu fıkrasile müdahenekâr-lığı, büyüklere yaranmak ve onları pohpohlamak gayretkeşliğini reddetmiştir. Her devirde, mevki ve kudret sahibi

Page 46: Nasreddin Hocanın Nükte Menşurundan Hisseler

8/20/2019 Nasreddin Hocanın Nükte Menşurundan Hisseler

http://slidepdf.com/reader/full/nasreddin-hocanin-nuekte-mensurundan-hisseler 46/86

48

insanların umumiyet le hoşlandıkları , alt tabakada bulunanların da türlü menfaat saikleriyle inceden inceye hesaplıya-rak hoşa gimek ve çıkarlarını elde etmek için bir âlet vevasıta gibi baş vurdukları müdahenekârlık, bütün dünyada, fakat yakın tarihe kadar her türlü tezahürleriyle Şarkta,politik bir an'ane haline gelmişti. Despotizmi körükliyen, ti-ranlığa yol açan bu oprtunist ruh haleti, meydana getirdiğigayrimünevver ve insan haklarını nefyeden keyfi idare sis-temile Şark milletlerini, medeniyet âleminde Garp milletle-'rininkine nazaran asırlarca geriye bırakmıştır. Fıkrada olduğu gibi, karşıdaki tasarrufuna sınır tanımıyan bi r ci

hangir, yahut bir tiran da olsa, ona hakikati söylemektençekinmemek, bir durumu olduğundan başka türlü göstermemek, hele şahıs menfaatına, çıkara dayanan küçük hesaplara girişerek onun uğruna amme işlerinin eyi surettegörülmesine zarar betirecek pohpohlama yoluna sapmamakinsanlık ve vatandaşlık icabıdır. Hoca, bu fıkrasile seciyeüstünlüğüne delâlet eden şahsî cür' et ve cesaret halini mizahının zarif nüktesine bürüyerek, meselâ «size nasıl paha

biçebilirim» gibi cinaslı bir surette ifade etmiş, bir balama,Timur'a şahsiyeti yönünden paha biçilemiyecek derecededeğerli olduğunu bildirir gibi gör ünmekle beraber, onunHocaya pek açık olarak, sorduğu sualin mukadder cevabına göre, üzerindeki peştemaldan gayrı değer taşımadığını•anlatmak istemiştir. Timurün, celâdetti, yüksek seciyeli,kahraman osmanlı hükümdarı Yıldırım Beyazidle mânâsızve sadece aşırı bir hükümranlı k kaprisile cidale girişerekdevleti zaafa ve harabiyete düşürmüş olması, aynı zamanda askerleri tarafından orta çağ usullerine uygun surettezulüm ve çapulculuklar ihtiyar edilmiş bulunması ihtimalikarşısında, Timuru itham etmiş bir halde, şahsî meziyetlerine, ilim ve fazıl erbabına, karşı göserdiği yüksek iltifatve müsamahacılığma rağmen, hakikî hislerini nükte kisvesine de bürüse, açıkça söylemek cesaretini göstermiş ol-

Page 47: Nasreddin Hocanın Nükte Menşurundan Hisseler

8/20/2019 Nasreddin Hocanın Nükte Menşurundan Hisseler

http://slidepdf.com/reader/full/nasreddin-hocanin-nuekte-mensurundan-hisseler 47/86

ması, ancak öğülmeğ e değer bir ahlâk dersi tanıtmış bulunmaktadır. Aşağıdaki fıkra da aynı mahiyette, medeni cesaretin, doğru sözlüğün parlak bir örneğidir:

N E U Z Ü B İ L L Â H

T imurlenk Hocaya demiş ki :— Hoca bilirsin k i , abfoasî halifelerinden her birin in un va nı.

Muvaffak Birlâh, Mütevekki l Alâllah gibi şeylerdir. Ben de onlarınarasında olsaydım unvanımı ne olurdu?

Hoca, derhal şu cevabı verm iş:— Ey sahipkıran, hiç şüphe etmeyiniz, sizinki m uha kka k su

rette Neuzü Blllah olurdu.

Evliya çelebi, seyahatnamesinin üçüncü ci ldinin onal-tıncı sahifesinde, Hocanm Akşehirli olduğunu söylediktensonra der ki:

«Gazi Hüdavendigâra yetişip ahdi Yıldı rı m handaneşvünema bulmuştur. Fazileti bahire sahibi olup, hazırcevap , ashabı kerametten hakîm, emri dini dünyada ^müstak im ve mutedi l bir ulu can idi.

Timur ile hemmeclis olmuştur. Timur han, şerefi sohbetlerinden hazzedip, ol hâkimin hatırı şerifleri için Akşehi-ri muaf tutarak nehbügaret etmemiştir. Cemiğ lisanda işbuHocai dananın nasayih ve letaifi darbımesel makamındamüstameldir: Cümleden biri, birgün Timur, Hoca ile hamama gidip birer futa i le guslederlerken, esnayı kelamda

Timur:— Hoca efendi, ben ki, cihangir bir Padişahı zişanım,

satılmaklığım lâzım gelirse beni kaça alırsın, der. Hoca:

— Kırk akçeye ancak alırım, cevabında bulunur. Timur:

— Behey Hocam, benim futam kırk akçe eder, der.Hoca:

— Ya, ben de kırk akçeye futayı alıyorum. Yoksa se-F.: 4

Page 48: Nasreddin Hocanın Nükte Menşurundan Hisseler

8/20/2019 Nasreddin Hocanın Nükte Menşurundan Hisseler

http://slidepdf.com/reader/full/nasreddin-hocanin-nuekte-mensurundan-hisseler 48/86

Page 49: Nasreddin Hocanın Nükte Menşurundan Hisseler

8/20/2019 Nasreddin Hocanın Nükte Menşurundan Hisseler

http://slidepdf.com/reader/full/nasreddin-hocanin-nuekte-mensurundan-hisseler 49/86

5

Timur Han eydür:

— Bu ne sözdür kü, he men yalnı z beni m futam mez-dolunsa otuz, kırk 'akçe getürür, der.

— Ben dahi dediğim belindeki futa içindir ki, yoksasen bu çu k akçe değmezs in, der. Ti mur Han'ın hoşuna gelür .Ahmedî 'ye talisini firavaıı edüp , mec li sinde olan altun vegümüş aleti ve bezm esbab cümlesin Ahmedîye ihsan eder.(İstanbul: Ali Ermrî ef. Kütüphanesi , No . 24 2 yazma Letaifi

Lamiî adlı kitap, /s 15)

N A S R E D D İ N H O C A İ L E DEH Rİ

Timurlenk Akşehirde iken bir dehrî gel ip, tercümanı vas-fasi>le en büyük âlimlerle imtihanı olmak istediğini bildir ir .

Nihayet bunu Hoca ile karşılaştırmağa karar verirler. Ve Hocaya bildirirler. Hoca der ki : herifi susturmağa çalışırız, fakat muvaffak olamazsam, «o divâne meşrep bi r adamdır, kendi kendine

ortaya çıktı/ ası l âlimimiz başkasıdır.» Diye anlatırsınız.Nihayet Timurun huzurunda meclis kurulur. Dehrî, Timurun

yan ına gelip sol tarafına oturur, Türk âlimini bekler. Baş ında kocaman bi r sarık, sırtında geniş kollu bir biniş bulunduğu halde bir ikimollasiyle bir likte Hoca görünür, Timurun sağ tarafına oturur.

Dehrî ortaya gelerek itina rie bir daire çizer, sonra cevap bekliye rek Hocanın yüzüne bakar. Hoca kalkıp dai renin ortasından birçizgi çizerek ikiye taksimi ettikten sonra, dehr înin yüzüne bakar,sonra tekrar bir çizgi çekerek daireyi dörde ayı rır . Üç bölüğünükendi tarafıma çekip bi r bölüğünü dehrî ye doğru el inin tersiyle itergibi yapar.

Dehrî, takdir dolu nazarlarla bakarak cevabını tamam aldığınıanlatır. Sonra, elini açılmış lâle gibi parmakları yukariye doğru kalkık olarak tutup bi r kaç kerre yukarıya doğru sallar. Hoca da onunâks i olarak el inin üstü havada parmaklar ı aşağıda olmak üzere birişaret yapar. Dehrî, bunu da kabul eder.

Sonra dehrî, kendisini eliyle gösterip parmaklariyle yerde hay

va n yürümesini taklit eder, derken karnını göstererek birşey çıkarnr gibi işaret eder. Hoca cebinden çıkardığı bi r yumurtayı göster-

Page 50: Nasreddin Hocanın Nükte Menşurundan Hisseler

8/20/2019 Nasreddin Hocanın Nükte Menşurundan Hisseler

http://slidepdf.com/reader/full/nasreddin-hocanin-nuekte-mensurundan-hisseler 50/86

52

dikten sanr iki ko lunu sa flıyarak u ça r gibi yap ar. Deh rî bunu ' dabeğenerek ka lka r Ho ca nın ellerin i öper.

Herkes Hocayı tebrik eder, her taraftan hediyeler yağmıya başlar. B un dan son ra T im urle nk Dehrîyi bir kenara çekerek tercümanı va sıtasiyl© bu işare tlerin m âna sını sorar.

Dehrî dar ki:.Dün yanın yuva r lakl ığ ı hakkında İs lâm ulemasın ın fikrini öğ

renmek istedimı, bu sebeple arzın yu va rlak lığın ı işaret ettim. N a sreddin Hoca Hazretleri bum; t e s l im ettikten başka üstüva hattını

işaretle dün yan ın ya rıs ı ş imal kü resi , yarıs ı cen up küresi olduğunusöyledi. Sonra, dünyayı dörde ayırarak üç parçası deniz, bir parçasıkara olduğunu anlat t ı , ben e'lierimi yuk ar ıya doğru kald ı rarak ye rden nebat lar ın , ağaç lar ın , me nfa lar ın , mâdenler in ç ık t ığ ın ı a nla tt ım. B una karş ı l ık Hoca Hazretleri bun ların hus ule gelmesi göktenyağ mu r ya ğış ını , güneş ış ığının vuru şun u vesaireyi anlat t ı . S onrakendimi göstererek insanların ve elimle işaret ederek yoryüzündeysşıyam diğer ma hlûkla rın birbir inde n üredikler inî a nlat t ım. Ha lbuk i , z i ruhîardan mühim bi r k ısmını unutmuşum, cebinden b i r yumur

ta çıkara rak ve el iyle uçar gibi yapa rak gök yüzü ndek i kuş lar ı daanlat t ı . B inaena leyh bu bü yük âl iminizle ne kad ar iftihar etsenizhakl ıs ınız , diye sözünü bitirdi.

Sonra , Hoc anın baş ına toplanarak ondan sordular. Hoc a da şöylece anlattı :

— Ya h u , siz bu adam ı bana âlim diye tanıtt ınız. Ha lbu ki bu açgözlü herifin biri imiş. Y ere bir daire çizerek « ah bir tepsi börekolsa» dedi . Evvelâ ikiye böldüm kardeş payı yaptım baktım aldırdı

ğı yok, dörde böldüm, üçünü kendim aldım, bir ini ona b*raktım, zavallı razı oldu. Sonra işaretle «bir tencere pilâv kaynatılsa da kota-rı lsa yesek » ded i. B en de işaretle üstün© tuz, biber, fıstık , üzümkoyma k ve yağ dökmek lâzım dır, ded im. O1 mesele de h al lo lurd u.Sonra el iyle kendisini ve karn ını işaret edip el iyle yürüm ek takl idiyap ıp uzak yoldan geldiğini , nic e zam andır iyi bir yeme k yemeğehasret çektiğin i anla ttı . B en d© işaretle b ildird im k i, ben send en daha açımı. Karnımın boşluğundan o kadar hafifim ki , kuş gibi uçacakhald eyim. S abah leyin kalkt ım;, kad ın kat ık olarak b ir yum urta ver

di, onu da yemeğ e va kit bulam ad ım. İşte mesele bund an ibarettir.Ortada şaşacak bir şey yok. . .

Page 51: Nasreddin Hocanın Nükte Menşurundan Hisseler

8/20/2019 Nasreddin Hocanın Nükte Menşurundan Hisseler

http://slidepdf.com/reader/full/nasreddin-hocanin-nuekte-mensurundan-hisseler 51/86

53

Fıkrada akim akıldan üstün olduğu, iltibasa mahal verecek durumların çeşitli anlayışlara yol açacağı belirti lmiştir. Fıkranın son kısmı, Hocanın cehaletini açıklar gibi bir

mâna ifade etmekte ise de, Hoca bu teşbih ve misâlleri, garp ihtimalle hâdiseyi tehzil etmek, ilmî mevzuları kavr amaktan âciz bir kalabalığı neşelendirip, tatyip etmek içinirad etmiş: olsa gerektir. Karşı laşma ilmî bir mübareze vemübahase olduğuna göre, velev ki, işaretle anlaşmak suretiyle tefekkür haddinin kemali araştırılmış olsa da, Hocanındurumu zekâsiyle, bilgisiyle kolladığı kolayca tahmin edilir. Avrupada Ko pernik ve ondan sonra ancak onyedinc i a -sırda Galile tarafından yürütülen- ve büyük bi r taassup vegerilik zihniyetiyle tecrim edilen ilmî bi r hakikatin ondanasırlarca evvel halife Harunurreşid'in oğlu Me'mun zamanında İslâm âlimlerince bilinmesi ve hattâ dünyanın dere -çelere ayrılması gibi şark ilminin parlak bir zaferini teşkileden hususun, eski medrese tahsilinin esaslılığı yönündenHocaya malûm bir keyfiyet bulunduğu tahmin edilebilir.

Üst tarafı yine umumî malûmat çerçevesi dahilinde zekânın istihraçlarda bulunmasından ibarettir ki, Hocamızındehâ derecesine varan keskin zekâsiyle Dehrîye mağlûp olmayacağını kabul etmek için ortada kifayetli ve mâkul sebepler vardır.

A L L A H İ L İ KUL A R A S İ N A G İ R İL M E Z .

Hoca her seher vakti «Yarabbi bana bin altın ver. Doku z yüzdoksan dokuz olursa almam» diye dua edermiş. Komşusu olanı biryahu di her gün bu duayı işitilm iş. Bir g ün ne olacağını merakederek bir kesenin içine dokuzyüz doksandokuz a ltın koya rak birseher vakti Hocanın duası sırasında bacadan içeri atar; dinlemeğebaşlar. Hoca parsları görünce dua sının kabul edildiğini pek çokham düsenalar ederek altınla rı al ır, sa yar. Dokuzyüz doksan dok ıratane olduğunu görür, vaziyetini hiç bozmayarak: « Dokuzyü z dok-sandokuzu veren A lla h, birini de ve rir* diyerek hemen kabullenir.

Page 52: Nasreddin Hocanın Nükte Menşurundan Hisseler

8/20/2019 Nasreddin Hocanın Nükte Menşurundan Hisseler

http://slidepdf.com/reader/full/nasreddin-hocanin-nuekte-mensurundan-hisseler 52/86

54

Yahudi iş in bu net iceye vardığım görünce telâşa düşer. Ortal ık ağa rır ağarmaz Ho ca nın evine koşa r ve g ülerek:

— Hocam ı şu bizimi a ltın la rı ver , d er.Hoca ciddî bir tavırla:

^ — B ezirgan, sen del i mî ö ldün? Benden ne parası istersin?B en senden para is tedim mi? Sen bana el inle bir para verdin mi?

Deyince yahudi :— Ca nım Hoc am , senin her seher vakti duanı dinl iye, dinl iye

bakal ım Hoca sözünde durup bir tane eksik olduğu için kabul edecek mi diye o parayı ben attım.

Hoca a lay l ı , a lay l ı g ülerek:— Be yahu di , şu uydurduğun masa la kendin inanıyor musun?

H iç b ir yahudi tecrübe için adam ın baca sından bu kadar para atarm ı? Cenabı Hak bu kadar niyazımı üzerine onu bana ihsan etmiştir.

Diy e ciddî bir surette sözü kese r. Y a hu di bu işin ara larınd abitmiyeceğir. i an layınc a ma hkemeye davet eder. Hoc a:

— Ben mahkemeye gitmekten kaç ınmam. Ancak buradan o ray a yayan gidemem,, der.

Ya h u d i güzel bir katır getirir. Hoca:— B en im haysiyet im va r, bu eski cübbe i le hâkim in huzuru

na nası l ç ı k a y ı m ? Der.Ya h u d i , Hocayı yola getirmek için gayet kıymetli bir kürk

getirip g iydi r i r. Ka t ı ra b iner, g ider ler. Ka dın ın huzuruna ç ıkar la rK a d ı ne isted iklerini so run ca yah udi söze ba şlar:

— Kadı Hazretleri , bu adamı benimi dokuzyüz dokaandokuz altınımı a ldı . Şimd inkâr ediyor, der.

Kadı Hoc aya ne d iyeceğin i sorunca . Hoc a:— Ka dı Hazret ler i , bana el iy le ' bir para verm iş mid ir? S orunuz.

Deyince Y ah ud i meseleyi baştan sonuna kada r anlat ı r.Hoca gü lerek : , , •— Bu Yahud i ben im komşumdur. İhtimal k i , ben para sa

ya rke n iş i tmlş î i r. Ha kikaten Ra bbim bana birçok al t ın ihsan buy u r d u . Daha bunun n ice ka t ın ı vermeğe de kadi rd i r. Bu yahudiyegel ince bir müslümana, ölüm derecesine gelse bi le bir para vermez. B ir dolapla benden ma lım: alma k is ter. Şim di sorsan ız bin ipburaya geldiğim dışar ıda duran kat ı ra da sahip çıkar.

Page 53: Nasreddin Hocanın Nükte Menşurundan Hisseler

8/20/2019 Nasreddin Hocanın Nükte Menşurundan Hisseler

http://slidepdf.com/reader/full/nasreddin-hocanin-nuekte-mensurundan-hisseler 53/86

55

Deyince Yahudi kat ın da elden çıkarma k korkusuy la:— E lbette benim dir. M ahkemey e yaya n gelmemek istediğin

için daha şimdi altına çektim, der.K a d ı y a bar tereddüt gelir. Hoca hemen:— Gördünüz ya, şimdi sırtımdaki kürke de sahip çıkar, der,

demez Y ah udiy e büsbütün fenalık gelerek:-— Öyle ya o da benimdir.

Deyince artık kadı hiddetlenir:— B e h e r ş i r re t Yahudi , hem cüm lemizin tanıdığı böyle bir

m u h t e r e m mallarını g a s h e t m e khem de mahkeme i le eğlenmekistiyorsun.

— Yıkıl dışarı .Diyerek mahkemeden kovar.Hoca b ü y ü k bir vakar ile kür kün e bürün üp katıra binerek

ev ine gider. Sonra ümitsiz bir halde h asını dövmekte olan komşusu Yahudiyi çağırır. Matlar ını tamamen teslim ederek gönlünü aldıktan sonra şu sözleri söyler:

— Bi r daha A llah ile kul aras ına girip kimse yi rahatsız et

me.

Hocamızın bu fıkrası, hâdiseyi hazırlayış, ona veçheverme, sonra ondan ibretli netice çıkarma tarzı itibarile nekadar hakîmanedir.

Fıkrada evvelâ yahudinin boşa çıkan düzeni ve alayı,ikinci olarak Hoc anın Yahudiyi üstadane bi r şekilde atlatı-şı ve yaya bırakması, üçünc ü olarak ta sade Yahudi ye değil , fakat herkese bir hikmet dersi vermiş olması yer almıştır. Allah ile kul arasına girilmemesi islâmlığın başlıc a şiar ve esaslarından biridir. Hocanın, Allah'a karşı vaki n 'y azında muziplik için araya giren Yahudi onun hakimane, üstadcasma tertibile kâfi derecede eza görmüş veb u ona ibretli bir ders teşki l etmiştir. Şurası gelmişkenişaret edelim: Diğer dinlerde Allah ile kul arasına girmek

gayretkeşliklerini iş it yo ruz. Meselâ Hiristiyan ruhanilerinin günah çıkarmaları bu cümleden olsa gerektir. Fakat

Page 54: Nasreddin Hocanın Nükte Menşurundan Hisseler

8/20/2019 Nasreddin Hocanın Nükte Menşurundan Hisseler

http://slidepdf.com/reader/full/nasreddin-hocanin-nuekte-mensurundan-hisseler 54/86

56

müslümanlıkta ruhbaniyet bulunmadığından bu türlü faaliyetler yer bulmamıştır.

(Bununla beraber, fıkradaki, Allah'la kul araşma girmemek ihtarı herkese yapılmıştır. Hayatta birçoklarımız,b u kudsî vecibeye maalesef gereği gibi riayet göstermiyoruz. Yüce peygamber imizi bile ancak tebliğ le mükelleftutan aziz dinimiz, Allahla kul arasında yalnız ahrettekipeygamber şefaatından başka tavassut kabul etmemiştir.Böyle olduğ u halde, vazifeleri ancak dinin, hükümlerinihalka anlatıp onu irşaddan ibaret olması lâzım gelen ved in adamı diye ortada geçinen bazı insanlara da böyle ta-zip ve ihtarlar gerekiyor. Hepimiz kıssadan hisse çıkaralım-

Y E , KÜRKÜM YE.

Hoca davet olunduğu bir ziyafete eski" elbisesi ile gider. Kims eehemm iyet vermez. Hem en gizlice oradan sıvış ır, evine koşa rakyeni elbiseleriyle kürkünü giyer, geri dönüp geîir. Bu defa Hocayaikram ve iltifat fazladır; baş sofraya oturturlar, nefis yeme klereişaretle buyurun derler.

Hoca, kürkümün yenini yemek sahanına uzatarak;—- Buyur kürküm, der.Oradakiler:— Hoca ne yapıyorsun?Deyince, olanı biteni anlatarak şu cevabı verir:

— Madem, k i , ikram kürke dir yemeğe de o buyursun.

. Alayişe, zevahire kapılmak, kılığa kıyafete itibar göstermek, insanların her devir ve zamanda zaaflarından birini teşkil etmiştir.

Evlerimizde misafirlerimize ikram s^in. bulundurduğumuz yaldızlı, renk renk süslü kâğıtlara sarılı mağşuş şekerlere bilerek verdiğ imiz ehemmiye ve itibar gibi, hamervahın da mevkiine, kıyafetine ehemmiyet vermeği, ya

Page 55: Nasreddin Hocanın Nükte Menşurundan Hisseler

8/20/2019 Nasreddin Hocanın Nükte Menşurundan Hisseler

http://slidepdf.com/reader/full/nasreddin-hocanin-nuekte-mensurundan-hisseler 55/86

57

zozraki bir muaşeret yahut da dalkavukluk icâbatmûan sayıyoruz. Değ er le mevki ve itibar, şahsî meziyette kıyafetimtizacı olursa herkesin- hafckile hürmet ve riayetini cel-betmeğe hak kazanır. Fakat, cevherine rağmen 'kılığı kötüdür, diye marifet ehlini ho r görmek, kılığı düzgün ha-mervahtan dun tutmak, adi bir kâğıda sarılı pırlantayı, içimdekini tetkik etmeden çamura atmağa benzer. Hoca acıbir telmihle bu aldanışı, zevahirciliğin değersizliğini anlatmıştır.

E M E K Ç E K T İ M A M M A , A Y DA Y E R İ N E G E L D İ

Hoca, bir gece evinin bahçesindeki ku yud an su çekiyormuş,kuy da ayır» aksini görür. K arıs ınd an çengeli ister, ayı çıkarmakiçin çengeli salar. Kuy uya sarkıtılan çenkel, bir taşa takrlır. Hocabütün kuvvetile çengeli yu ka rıya çekm iye ça lışır. Nih aye t çengelin kurtulm asile sırt üstü yere düşer. Bira z şa şkın şa şkın etrafınabakındıktan sonra gökte ayı görür. Doğ rularak şöyle söyler:

— Ham düsen a olsu n, çok zahmet çe ktim a mm a, hele ay da yerine geldi.

Zahirde bir belahat eseri gibi gö rünerek Hocaya isnad ı yersiz sayılabilecek bu fıkrada da muhtelif dersler vardır.

Bu fıkrada aldanış hüsranı, insanın başından büyük

işlere karışması sonucu ve büyüklük hastalığı denilen « M egalomani» teşrih edilmiştir.

Gökteki ayın kuyu içinde aranması, büyük ve heyecanlı ümitlerle onu çıkarıp elde etmek için kuyuya çengelsalınması, ve nihayet taşa takılmış çengelin kurtulmasilesırt üstü yere düşülerek bu füsunlu ümit ve rüyadan uya-nılması ve neticesi hüsran olduğu halde ayın yerine getirildiği gibi tabiat üstü bo ş bir ümide kapüınarak ondangurur ve haz duyulmasının hikâye edilişi da yukarıda işa-

Page 56: Nasreddin Hocanın Nükte Menşurundan Hisseler

8/20/2019 Nasreddin Hocanın Nükte Menşurundan Hisseler

http://slidepdf.com/reader/full/nasreddin-hocanin-nuekte-mensurundan-hisseler 56/86

58

ret ettiğimiz, insan ruhunun anlaşılması daima güç karışıklıklarına işaret olunmuştur.

Hocanın bu fıkrası, Servantes'in, yel değirmenlerinemızrakla saldıran Do n Kişot'unun macerasından şüphesizdaha güzel buluşlu ve öğreticidir.

Hayata. sonu böyle aldanış ve hüsranla neticelenmişaşırı ümit ve isteklere velev bir defa olsun kendisini,kaptı rmamış bulunmamıza raslamanm imkânsızlığına işaretetmek yerinde bir müşahede teşkil eder.

Ümid ve hayal, insan ruhunun engin denizinden coşup ta gelen şevk, heves ve gayret dalgalarıdır. Bahtiyaradam olur ki, zavallı tekesini bu coşkun adlgalara en ço kuğradığı halde, selâmet ve hakikat sahiline ulaştırmış olsun.Patak aldanış da bir ihtiyaçtır, iradenin törpüsüdür.

İnsanın, kendisini tartması, kabiliyet ve liyakatini enderin köşelerine kadar yöklıyarak, mevkiini, rolünü, işini,

buna göre gayelerini tâyin etmesi ve bunlar arasındaahenkli, imtizaçlı bir kaynaşma vücude getirmesi, hayatprogramını böylece hazırlaması, istidadının takatinin üstündeki işlere karışmaması lâzımdır. Fakat, hayat mücadelesini böyle bir ayarlayışla hangimiz yürütüyoruz.

Aldanışlarımızın küçük çapda olmasını temenni edelim; bu tekdi rde kayıplıdan ziyade kazançlı bulunuruz,

çünkü bu hayat törpüsüyle irademizin zaaflarını gidermiş,hayat programımızın aksaklıklarını tanımak, teşhis etmekimkânlarını elde etmiş, onları düzeltmiş takviye etmiş oluruz.

Aldanış hüsran şeklinde tecelli ederse ruh çöküntülerine sebep olur. Kendimizi bu türlü âfetlerden korumak,terbiyesi halinde başarmıya çalışalım. Değilse, boşa giden

bahtiyarlığımızın kıymetini bilmek ve onu her zaman elde

Page 57: Nasreddin Hocanın Nükte Menşurundan Hisseler

8/20/2019 Nasreddin Hocanın Nükte Menşurundan Hisseler

http://slidepdf.com/reader/full/nasreddin-hocanin-nuekte-mensurundan-hisseler 57/86

59

bulundurabilmek için binlerimizi ve heyecanlarımızı ölçülü , muvazeneli olarak uyanık tutmak meharetini, iradecehd'miz, sakarlığa uğnyan ruh haletimiz pahasına, kuyuya âksi düşen ayı yeri ne getirdi ğ ; mizi megalomanide halileidd'aya kaikışsak bile, halimize yalnız insanlar değil, gökteki ayın kendisi de güler. Vah o gafillere...

E R O L A N S Ö Z Ü N D E N D Ö N M E Z .

Hocaya kaç yaşında olduğunu sormuşlar. Kı rk yaş ında yım,demiş. Arası on sene geçtikten sonra tesadüfen yine sorm uşlar.

Yi n e , kırk demiş.— Hoca sen bundan on sene evv el, kırk yaş ında yım, demiş

tin .Şimdi yine kırk diyorsun.

Deyince Hoca şöyle söylemiş:

— Er olan sözümden dönmez. Söz bi r Al lah bir. Y irm i senesonra da sorsanız yine söyliyeceğ im budur .

• Yaş... İnsanların, şu fani dünyadaki zavallı ömürlerinin ölçüsü. Hiçbir ölçüye benzemiyen, ikmal ve tashihedilemiyen, bununla beraber tenzili de kabil olmı yan bi rölçü. Yaratan Ulu Tanrının mutlak tasarrufu ile evveldentakdir ve tâyin edilmiş ölçü..

Hayat sonrasının akıl ermez sırları karşısında, insanınyaşamak ihtiyacıyla bir can kurtaran sinrdi gibi sarıldığı,

. bütün hassasiyet ve itinasını üzerine teksif ettiği ölçü...

İyi, kötü yılların binlerce hâdiselerile do lu bâzan buyıllar ve hâdiseler dağarcığının şişkinliğinden onu yüklenmiş bulunanların belini de büken zavallı insan hayatı veb u zavallılıkla mütenasip ürkek düşünce değil midir İd,bizleri yaş üzerinde bu hassasiyetle bu konuda kendi kendimizi aldatmıya sevked ; yo r. İnsan zaaflarının birinci plân

da gelenlerinden birisi de budur.

Page 58: Nasreddin Hocanın Nükte Menşurundan Hisseler

8/20/2019 Nasreddin Hocanın Nükte Menşurundan Hisseler

http://slidepdf.com/reader/full/nasreddin-hocanin-nuekte-mensurundan-hisseler 58/86

60

Çocukluk demlerinin başıboşluk, kayıtsızlık 'hailenleçevrelenmiş gülgûn devri, delikanlılık çağlannm buhranlarına rağmen, toz pembe hayal ve sevgi ufuklannı fetheden füsunlu hatıralar yığını olmasa, olgunlaşma dediğimizdevrin bünyesini işlememiş bulunsa, ihtiyarlığın teselli vetevekkülünü nereden bulur, yaşamak için istek: ve hevesnasıl gösterebilirdik.

Şu halde geriye dönme tahassürü yaş bakımından, insan için bir tabiî sevk halindedir; buna gençliğe ait güzellik ve taravetin muhafazası iştiyak ye ihtiyacını da koyarsanız daha şedid bir özleyiş ve iç çekiş halinde tecelli edendişi ihtirasına temamile mazur görmüş bulunuruz. Fakatbu ihtiras daha basit âmillere dayansa ve daha sönük de olsa biz erkeklerde de mevcut değil mi?

Bununla beraber, temeli aldanış olan bu ihtiras, insanın ruhunu enerj ik ve dinamik tutmaya yaraması bakımın

dan, zararlı değil, belki de terakki dinamizminin faktörleri arasındadır. Hoca yukardaki fıkrasiyle insan ruhununderinliğinde yaşayan, türlü türlü meyveler veren bir özleyiş ihtirasına temas etmiştir.

Yaş bi r müddet sonra insanların zaafını teşkil eder. Buvâd'de bayanlann hassasiyeti malûm olduğu üzere dahafazla olmakla beraber, bayanlann da çoğu, hele gençlik ile

orta yaş çağı arasındaki haddi fasılda, maziye tahassür hastalığına tutulurlar. Hayat kırkında başlar sözünün bu tahassür ızdırabını gidermeğe yarıyan sihirli bir teselli vasıtasıolarak kullanıldığı muhakkaktır.

Bununla beraber, kırk yaşı, dinamik hayat nizamındanstatik devreye geçiş dönüm noktasını teşkil ettiği için, e -nerjik hayat istihalelerinden olgun bir tevazüne, fırtınadan

sükûnete varışda, hayal olan bir mazinin fantezilerile örtülü feerik muhitini teşkil eyler. İnsan, başı dik: ve gözü pek

Page 59: Nasreddin Hocanın Nükte Menşurundan Hisseler

8/20/2019 Nasreddin Hocanın Nükte Menşurundan Hisseler

http://slidepdf.com/reader/full/nasreddin-hocanin-nuekte-mensurundan-hisseler 59/86

61

gençlik âleminden bu feerik muhite girerken sendelemez,ve beraberinde iyi şeyler -getirdiğine kani olursa, uzun za -man bu âlemin, zevk ve saadet hazları içinde olanlarla baş -başa yaşar, hattâ ihtiyarlık çağı nda bile gönlü genç, ruhuiznde bir halde hayat sürer. Hocamızın, kırk yaşından yuka-karı çıkmak istememesi, gençlik demlerinin tatlı ürperişlerini olgun hayat çağının başlangıcında zevkle hissetmiş olmasındandır. Onun için Hoc amıza kırk yaşından yukarıçıkmamakta ve ihtiyarlığı kendisine ko ndurmamakta hakvermek lâzımdır.

Hocamız, esprisine has zarafetle hiç bir devrede değiş-miyecek bi r hakikat olarak hemen herkesin mizacına ve temayülüne, temennisine işaret etmiş, bunu güzel bi r fıkrahalinde psiko lojik faktörleriyle ifade eylemiştir.

O N L A R P E R D E Y İ B U L A M A Z L A R DA O N U N İ Ç İ N . . .

B ir mecliste lâtife m aks ad iyle H oc an ın elime bir saz tutuşturarak:

— Hoca, lütfen şunu çal da dinliye lim, derler.Hoca, sazı sapından yakalayıp, mızrabı aşağı yukarı gezdirir. A-

cı acı sesler çıkar.— Ca nım Hoca> saz böyle mıi ça lın ır? P arm ağını tel lerin üzerin-

•de oynatmak, perdelerde gezinmek lâzım, derler.Hoca cevap verir:

— Onlar perdeyi bulamazlar da arama k için gezinirler. Benbuldum, neden boşyere gezineyim.

B u fıkra ile bi lgi ve marifet noksanının ör tülmesi kas-dedilmiştir. Hayatta birçok misal ve örneklerine rastladığım ız veçhile, bilir ve anlar görünmek, maalesef bir hakikattir. «Kişi noksanını bi lmek gibi fazilet yoktur» ata sözünerağmen mahcuplukla sonuçlanan böyle kötü bir duruma

düşmemek için lâzı mgelen basireti ekseriya gösteremeyiz.

Page 60: Nasreddin Hocanın Nükte Menşurundan Hisseler

8/20/2019 Nasreddin Hocanın Nükte Menşurundan Hisseler

http://slidepdf.com/reader/full/nasreddin-hocanin-nuekte-mensurundan-hisseler 60/86

62

İnsanın kendi irade ve ihtiyariyle bu şekilde müşkül bir vaziyete düşmesi, lüzumsuz bilgiçlik taslamak şeklinde kapriseseri olabileceği gibi, bâzan hâd.satın hazırladığı emri vâki-ler suretinde de tezahür eder. Bilgiçlik taslamak, bu vadideki zaaflarını örtebi lip hissettirmemek zekâ ve sempatiişidir. Hoca, müzik fennine ayları da olsa, verdiğ i cevaplamüsellem olan zekâsını harekete geçirmiş, pek sevilmişşahsiyetine karşı beslenilen sempatiye güvenmiş ve nazlan-,Lmiş'far. Fakat, herkes Nasreddin Hoca olamaz. Esasen yedi

yü z senedenberi ikinci bir Nasreddin Hoca gelmemiştir.Mahcupluğa uğramak, bu yüzden sevgi ve sempati kaybı su-'ret'yle manevî; iş, meslek ve sanatımıza karşı itimatsızlıkdoğurmak sebebiyle maddî zararlara uğratacak, yüzümüzüboşyere kızartacak kötü bir duruma düşmek istemiyorsak,bilgiçlik taslamaktan, olduğumuzdan başka görünmekten,zaaflarımızı ve kusurlarımızı; aczimizi tanımamaktan, t emelsiz, esassız seki de nefse güvenmekten çekinmemiz lâzımdır.

B E N İ M N E F E S E B İ R A Z DA K A T R A N İL Â V E E T. . .

B ir köylün ün keçisi uyuz olm uş, katran sürmesini tavsiye etmişler. Köylü keçisini alıp. Hocaya getirerek:

— Hoca, senin nefesin uyuz iliştin© birebirm iş. Şu keç iye birnefes et, der.

Hoca, şöyle cevap verir:— Nefes ederimi amma, illetin bir an evvel h ayvanda n defolma

sını istersen, benimi nefese senim tara fından da biraz kat ran ilâveetmelisin.. .

Maneviyata kâmil bir şekilde inanışla birlikte, müsbetve mücer rep bilgileri ve onların maddî vasıta ve tesirlerini

d e ihmal etmemek, tedbire baş vurmak lâzımdır. Allah-üTaâlâ sebeblerden, sebebler halk buyurucudur, dinimiz imân

Page 61: Nasreddin Hocanın Nükte Menşurundan Hisseler

8/20/2019 Nasreddin Hocanın Nükte Menşurundan Hisseler

http://slidepdf.com/reader/full/nasreddin-hocanin-nuekte-mensurundan-hisseler 61/86

6 3

ve akide yanında, müsbet ilme, marifete ve bilgiye de ayniönem, ve inanışın gösterilmesini, tedbirlerde kusur ve boşb ir tevekkül gösteri lmemesini emreder. Hoca, nüktesiyle bu

hakikate temas etmiş, cahilane tevekkülün asılsızlığını ifad e etmiştir.

A L L A H V E R S İ N . . .

Birr gün. Hoca evinin damını tamir ederken bir adam kap ıyı ça»lar. Hoca, yukarıdan seslenir:

— Ne istersin?..

Adam cevap verir:— B iraz aşağıya geliniz.Hoca, aşa ğıya inip ka pıyı açın ca , ada m:— Sadaka isterimi, der.Hoca, hiddef'ienir, fakat halini hiç belli etmeden:— Yukarıya gel, der.

Fakir, evin damana kadar çıkınca Hoca:

— Allah versin, der.F a k i r :— P eki, amm a mademki boş gönderecek tin, niçin aşağıda söy

lemedin?..Deyince, Hoca şu cevabı verir:— Ya ben yukarıda iken, sen niçin söylemedin de beni kapın ın

önüne kadar indirdin.

Burada soğukkanlılıkla yapılan misliyle mukabeleden

bahsed lmiştir. Hiddet in yenilmesi, soğukkanlılık tevlit e -der. Hocanın, fıkrada anlatıldığı gibi hiddetini yenmiş olması, hâdiseleri, hoşgörürlükle karşılamak, umursamamakyönünden onun karakteristiğini teşkil eden hususiyetlerdenbiridir. Fakat kend : sini lüzumsuz yere aşağıya, indirmek suretiyle sadaka temini bakımından emri vaki, ayni zamandamuziplik yapan dilenciyi de bu serin kanlılığa rağmen c ezasız, mukabelesiz bırakamazdı. Onu yukarıya çıkarıp bo ş

Page 62: Nasreddin Hocanın Nükte Menşurundan Hisseler

8/20/2019 Nasreddin Hocanın Nükte Menşurundan Hisseler

http://slidepdf.com/reader/full/nasreddin-hocanin-nuekte-mensurundan-hisseler 62/86

•64

savmak suretiyle bunu yapmıştı r. Hepimiz misliyle yapacağımız

mukabelelerin böyle

zararsız, sevimli, ibret veri ci olmasına, suç ve kabahat teşkil etmemesine, fakat hiddetimizi daima yenmeğe, serin kanlı olmağa çalışalım.

B U DA D Ü Ş Ü N M E S İ N İ B İ L İ R . . .

B ir gün Hoca , pazarda güvercin kadar bir kuşu» on iki altına•satıldığını görünce, hemen eve gider, baba hindisini koltuğunun altına kıstırarak pazara getirir. Mezada verir, on iki akçeye zor çıka r.

Hoca itiraz eder, az evvel bundan çok küçük bir kuşun on iki altına satıldığını söyleyince:

— Ha, o tutî kuşudur, gayet iyi lakırd ı söyler, derler.Hoca, koltuğun un altında gözleri kap alı, sessiz duran hindiyi

•göstererek:— O iyi lâkırdı söylerse, bu da gayet iyi düşü nür, der.

Konuşmakla düşünmek, söylemekle dinlemek arasın

daki hadleri ve münasebetleri iyi. tartmak, yerine göre, akıllıca, arifane ve zarifâne hareket etmek lâzımdır. Konuşmadan evvel, atalar sözü gibi, boğazın dokuz düğüm olduğunu,her sözün, kapılıp koyuluverilemiyeceğini, bülbülün çektiğidili belâsı olduğunu iyice tartıp düşünmemiz, sözlerimizinilzam ediciliğini, mes'uliyetiı ıi peşinen kabul etmemiz lâ -zımdır. Başkaları konuşurken de samimiyet le dinlememiz,fikre saygı ve müsamaha göstermemiz iyi bir muaşeret ve

terbiye borcudur. Tutî kuşu gibi, ağızdan kapma, ancak öğretilenlerin ne olduğunu idrâk etmeden, önünü, arkasınıdüşünmeden konuşmaktan, bu sebeple başa binbir mihnetgeti rmektense, baba hindi gibi susmak evlâdı r. Ecdadımız:« s ö z gümüşse sükût altındır—"bir söyle, bin dinle» dememişler mi?..

B İR N Â R A DA B E N İ M İÇ İN A T . . .

Hocanın sipahi bir komşusu varm ış. H er akşam eve gelişinde bir

Page 63: Nasreddin Hocanın Nükte Menşurundan Hisseler

8/20/2019 Nasreddin Hocanın Nükte Menşurundan Hisseler

http://slidepdf.com/reader/full/nasreddin-hocanin-nuekte-mensurundan-hisseler 63/86

6 5

n â r a alr kat ta , bi r nâ ra orta kat ta , bi r nâra da üst kattaki odasındaatarmış . Hoca , bi r gün , bunun sebebin i sormuş . A da m , mademki merak ediyorsun, gel beraber, sebebini an larsın dem iş. Ho ca yı , önceahı ra götürmüş . Orada bir kühey lan göstermiş:

— İşte ben Niğbo lu çengind e, bu a t la Akşehi r s ipahi le r in inönüne düşüp zafer kaza ndım , der na rayı atar.Hoca , hak ver i r. Bi r inc i ka ta ç ıkar lar. Orada bi r si lâh koleksi

yonu göstererek burulardan bi r kısmınım ecdat yad igârı olup zaferlerkazandı rd ığ ın ı , bi r k ı s m ı n ı n da ganim et m allar ı o lduğunu söyler ;bir nâra atar. ,

Hoca , bunu da takdi r le d in ler. Sonra haremini çağı r ıp , Hocanınel ini öptürür. Hoc a baka r ki dünya güzeli bi r kad ın . S ipahi bunu daanlat ı r :

— Bu kad ın , Y ı ld ı r ı m B ayezid 'in M ar içe adındak i ha tunununakrabas ı bi r S ırp prensesidir. Bem, M ariçeyi Y ıld ır ım 'a get i rmek üzere memuren Sırbis tana gittiğim zaman, beni görüp âşık olmuş. Nihayet ev lendik . Ahlâkı ve terbiyesi gü zel l iğinden üstünrü r.

Dedikten sonra , keyf inden üçün cü narayı d a at ınc a. Ho ca şöylesöyler:

— Her üçünde de hak kın varm ış . B undan sonra bi r nâra da benim için at . . . •

A t , silâh, avrat, Türklerin öt edenber i üzerine titredikleri , bir er muazzez varlıktır. Bunla rın he r üçü de kahramanl ık konusu ve mer d bir millet ol manın remzidi r. At ı eşkinv e kıvrak, silâhı tesi rli ve işlek, avratı seçkin ve şakrak olantam bahtiyar sayılırdı.

Sipahi bu bakımdan bahtiyar ve neşesinin timsali olannaralarını atmakta da cidden haklı imiş.. Hocanın da bu bahtiyarlığa imrendiği, atılan naraları haklı bulduğu, «b i r tane

d e benim için. at» demesinden anlaşılıyor. At, silâh, avrat;

hamasî devrimizin kanımızı coşturan, irademizi şahlandıranüçlü bir sembolü idi. Ne yazık ki, devir ve ilcaat bu üç kahramanlık sevgilisini gölgede bıraktıracak, hattâ onları unut

turacak surette, tıpkı Musayı ve on emri «Evamiri âşere» yiunutarah altın buzağıya tapmak suretiyle ma ddec i hırslarını açığa vuran Beni İsrail gibi, ma dd e v e menfaati remze -

F.: 5

Page 64: Nasreddin Hocanın Nükte Menşurundan Hisseler

8/20/2019 Nasreddin Hocanın Nükte Menşurundan Hisseler

http://slidepdf.com/reader/full/nasreddin-hocanin-nuekte-mensurundan-hisseler 64/86

6 6

deıf para'yı ön,.'plâna geçirdi . Bu gerileyiş, bu manevî ç öküntü cLnimizin yüce esaslarına tamamiyle aykırı olduğ ug.bi, mülî karakterimizin asil hasletlerini de inkâr mahiyetindedir. At ve silâh gözü pek millî yaşayışımızın an'anevîtmısali, kadm, geç.ci zevklerin değil, fakat sağlam ailemizin,ecdattan kalma terbiyemizin sembolü idi.

, Milletler hamasî devirlerini geçirmişler ve içtimaiyatilminin mübalâğalı iddiasına göre bugünkü kompleks merhalesine ulaşmışlardır. İnsan, bugünkü Japon ve ikinci olarak da İng.liz medeniyetini, bu uğurda hiçbir şey kaybetme

dikleri an'anecJ iklerim göz, önüne getiriyor da, inkı lâbçı lıkd^ye bizde geçen zavallı ve köksüz fikir perişanlığına acımamak elden gelmiyor. At, silâh, avrat... Hoca, bu sahadada bizi ikaz ediyor. Coşalım, böyle millî mevzularda coşal ım da, zararı yok, birer nâra da bizler atalım;

EĞER K AV U K L A , BİNİŞLE ; OKUNUYORSAA L SEN GİY DE OKU...

Akşehirde buluna?» Azerbaycanlı bir tacire fari sî bir mektupgelmiş, Okutmak üzere Hocaya götürmüş. Tal ik yazı ve farisî ile yazılmış mektubu görünce. Hoca:

— Sen bunu başkasına okut...Diye geri vermek istemiş. Adam ısrar etmiş. Nihayet:— Benim zaten faris î ile başım hoş değil, sonra bu yazı iie ya

zılınca türkçe dahi olsa okuyamam, demiş.Adam hiddete gelip:— Be a d a m farisî bilm ezsin, oku ma bilmezs in, o halde dubeği

kada r kavuğunla, değirmen taşı gibi sarığınla ne diye meydanda gezersin?..

Der demez. H o c a kızıp hemen başından kav uğu nu, sırtın dancübbesini çıkarıp adamın önüne koyarak:

— Eğer kavukla, binişle okunuyor sa göreyim seni, şunları giyd e mektubun iki satırını olsun oku bakalım, demîş.

Kıhk kıyafet, zahirî şekil, mücerred itibar ve inanış ve-

şilesi olmamalıdır. Hoca, burada bunu ifade etmiştir. Eski-

Page 65: Nasreddin Hocanın Nükte Menşurundan Hisseler

8/20/2019 Nasreddin Hocanın Nükte Menşurundan Hisseler

http://slidepdf.com/reader/full/nasreddin-hocanin-nuekte-mensurundan-hisseler 65/86

Page 66: Nasreddin Hocanın Nükte Menşurundan Hisseler

8/20/2019 Nasreddin Hocanın Nükte Menşurundan Hisseler

http://slidepdf.com/reader/full/nasreddin-hocanin-nuekte-mensurundan-hisseler 66/86

6 8

İnsanların taklitçilik tarafı da zaaflarından biridir. Bâ

zan bir muzip ortaya tuhaf bir hareket kapıp koyuverir .

Kütle ruhiyatında şuurîlikten ziyade ye hemen hemen her

zaman hissîlik, takliçilik hâkim bulunduğundan birde bakar

sınız ki, o tuhaf hareket bi r itiyad, bir iptilâ halini alır. Mo

da salgını bu nevidendir.

B ir zamanlar yoyo diye ortaya çıkan, çocuklardan baş

ka bir kısım genç ve ihtiyarlan da şuursuzluk münhanileri

içerisine alan fırıldak çevirme, hâlen devam eden ve türlü

türlü adlarla ortaya sürülen sakızlar çiğneme, hula hop, bu

hezeyanlı takütçihklerin tipik misallerindendir. Bilhassa

harpler ve umumî felâketler sonunda bunların ortaya ç ı ktıkları etüd edilmiştir, Taklitçiliğin de faydalı tarafını tu

talım...

T AV Ş A N I N S U Y U N U N S U Y U . . .

Köylünün b ir i Hocaya bîr tavşa n get i r i r. Ho ca , köy lüye el indengeldiği kada r ikramı eder. B ir hafta sonra yine gel i r. H oc a tanıya ma z.

—• G eçe n hafta s ize tavşan get i ren köy lüyü m , der.Hoca güler yüz göster ip çorba çıkarır :— T avşa n suyundan çorbaya buyuru n .Diye- u fak bir lâf dokundurur.Birkaç gün sonra , üç dört kö ylü gelip mis afir olm ak isterler.Hoca ; s iz k imsin iz? d iye sorar.— T avşa nı ge t i renin kom şusuyuz , der le r.Hoca bunlara da lokm a çık ar ır, m isafir eder. B ir hafta sonra yi-

ne birkaç kiş i gel i r ler. Ho ca , bu nlar ın kimi old ukla r ını so rar.— T avşa nı ge t i renin kom şusun un kom şusuyuz , der le r."Hoca:— Hoş ge ld in iz . . .Diyerek or ta l ık kararmadan Kemen önler ine bir tas su getirir.

Kö ylüler tasa hayret l i hayret i i ba kt ıktan sonra bun un ne o lduğunusorunca, Hoca cevap verir :

— T avş an ın suyunun suyunun suyudur.

Ç ok rastlanan misallerdendir: kaşığiyle verilir, sapile

Page 67: Nasreddin Hocanın Nükte Menşurundan Hisseler

8/20/2019 Nasreddin Hocanın Nükte Menşurundan Hisseler

http://slidepdf.com/reader/full/nasreddin-hocanin-nuekte-mensurundan-hisseler 67/86

6 9

çıkarılır. Yahut ölçülü, hesaplı rikamlar yapılır, mukabüin-d e o ikram, kat kat çıkarı lır, geri alınır, veya, sahavete, mü

rüvvete güvenilir; •hindinin geleceği yerden tavuk esirgenm e z kabilinden sahte cömertlikler gösterilir. Eskiden bunlar, nede olsa, daha çoğu misafirperverlik, garipseverlik gib i köklü an'anelere dayanır, menfaat âmilleri ve hesaplarıikinci plânda ve bâzan rol oynardı. Fakat, zamanımızda selâ m vermenin bi le inc e hesaplara, ölçülü, ayarlı girift ihti -mail ere karşılık tutulduğu ve bi r tâviz sayıldığı düşünülec e k olursa, bu misafirperverlik, garipseverlik an'anesininartık maziye ait hatıralar arasına karışmış bulunduğ u acıbir hakikat şeklinde anlaşılır. Devrimize ait bu hasis, cimri,görgüsüz ve geleneksiz, bize yakışmıyan zihniyet nasıl tak -bihe müstehak ise, misafirseverl .ğin - fıkrada olduğu gibi -kötü ve yersiz bir şekilde istismarı, ev sahibinin sabrınınsuiistimali, müsamahasının tüketilmesi de o derece takbihe şayandır. El uzatanın yardımından faydalanmalı, fa

kat kolu koparılmamalıdır. 'Bu fıkra, emsali fırsatçılıklarda,akrabalık ve mensubiyet iddialarının mübalâğalı hallerindedarbı mesel halinde hâlâ halk dilinde söylenir» Küçük birikramdan faydalanarak, karşılığını ziyadenin ziyadesi halind e çıkarmış bulunan saygısızlığı Hoca, kendisine has zara -fetle pek güzel cevaplandırmış, ço k yer inde bir mukabele -d e bulunmuştur.

Ö R D E K S U Y U N A T İ R İ T. . .Hoca, bit* pınar başında yab an ördekle rinin oyna ştığını görünce

üstlerine vararak tutmak ister, kaçarlar. Hoca , oraya oturur. E lin -deki ekmeği pınarın suy una batıra batıra yemeğe başlar. B iris i:

— Hocamı, afiyet olsu n, 'ne yiy or su n?Diye sorunca. Hoca cevap verir:— Ne olaca k, ördeği tutama dık, suyuna t ir i t . . .

İhtiraslarımızı tâdil etmeli, yapabileceğimiz işlerin peşinden koşmalı, kanaatkârlık göstermeliyiz.

Page 68: Nasreddin Hocanın Nükte Menşurundan Hisseler

8/20/2019 Nasreddin Hocanın Nükte Menşurundan Hisseler

http://slidepdf.com/reader/full/nasreddin-hocanin-nuekte-mensurundan-hisseler 68/86

Page 69: Nasreddin Hocanın Nükte Menşurundan Hisseler

8/20/2019 Nasreddin Hocanın Nükte Menşurundan Hisseler

http://slidepdf.com/reader/full/nasreddin-hocanin-nuekte-mensurundan-hisseler 69/86

71

dmlann birçoklarını, balodan plaja kadar uzayan muaşe- v

ret hayatının türlü safhalarında âdeta tamamiyle üryan ha

line getirmiş, eskiden hasret çekilen hususiyetleri, ipt;

zaleuğramışçasına herkesin gözü önüne sermiş, bir takım gazferte ve mecmualar da, bunu hasis menfaat uğrunda iğrenç biristismar vasıtası yapmış, genç neslin hayatını zehirler, edepv e hicabını rendeler bi r hal alan bu başı boşluk ve hayâsızneşriyat, basın serbestliği fırsatından istifade ederek o derece almış yürümüştür ki, bunlara Hocanı n zarif tavsiyesideğil, ancak hususî kanun ve cemiyetin edep ve haya reak

siyonu kâr eder.

K A Z A N DOĞURM UŞ . .

B ir gün. Hoca.komşusundan bir kazan ister. İsini bitir ince k azanın içine küçük bir tencere koyup sah ibine teslim eder. Sahibitencereyi görünce:

— B u ne dir? diye sorar.Hoca cevap verir:— Kazanınız doğurdu...Komşusu:— Pekâlâ. . .Diyerek tencereyi kabu llenir. Hoca , yine bir gün kazanı ister.

Alıp götürür, sahibi bir hayli müddet bekler. Ka za nın gelmediğini'görünce. Hocanın evine gelir, asık bir suratla ka zan ı ister. Ho ca ,üzüntülü bir çehre ile :

— Sizlere ömür, kazan merhum oldu.

Cevabını verir. Komşusu hayretle:— Aman Hocam, hiç kazan ölür mü?Deyince; Hoca cevap verir:— Ya doğurduğuna inanırsın da, öldüğüne inanmaz mısın?

Menfaatimizin meşru olmasına, meşru esaslara dayan -masma gayret ve itina gösterelim. Hoca, nalıncı keseri gibikendi tarafına yontan, tencereyi avanta olarak kabullenenfırsatçıya tam ve ilzam edici bir ders vermiştir. Kazan sahibinin tec rübeden yüz akhğiyle çıkması, kazanın yavrusu

Page 70: Nasreddin Hocanın Nükte Menşurundan Hisseler

8/20/2019 Nasreddin Hocanın Nükte Menşurundan Hisseler

http://slidepdf.com/reader/full/nasreddin-hocanin-nuekte-mensurundan-hisseler 70/86

72

olarak ileri sürülen tencereyi, bile bile maddî bir zaaf eseriolarak içetmemesi lâzımdi.. O, bu basireti göstermemiş,

komşuluk hasbiliğini, yardımdan karşılık beklenmemesi lüzumunu idrâk etmemiş, daha doğrusu tamah ve hırsınamağlûp olmuş bulunduğundan, Hocanı n bu ders ve ibret verici mukabelesine tam hak kazanmıştır. K endimi z için arzuladıklarımızı başkaları iç in de temenni etmek, çekindik -terimizden diğerlerinin sakınmalarını da arzulamak bi r ah -lâk ve muaşeret vazifesidir. Başkalarını düşünmeden, kötübir bencilikle sadece nefsini, maddî çıkarını düşünmek, buuğurda vasıtaları mubah görmek, yalnız fırsatçı bir zi hniyetle maddî ilgisinin fâsid dairesi içine saplanıp kalmak insanlığın kârı değil, ancak yüz karasıdır.

Y A BİR T U TA R S A . . .

Hoca, Akşehir gölünün kenarına gelerek elindeki yoğurt kâse -sesini bir ka şık la göle boşaltıp ka rıştırı r. B unun gören bir i, ne yap-tığını sorar:

— Yoğurt mayalıyorum, der.— Hiç göl yoğurt tutar mı?Deyince, Hoca şu cevabı verir:— Y a bir tutarsa.. .

Fıkrada, akl-ü-hayale gelmedik ihtimallerin, fevkalâ

deden zuhura gelebileceklerine, hattâ bunların bâzan halisniyyet ve istek, şedid bi r gayret ve cehd mahsulü olabileceklerine işaret vardır.

Dilimizde, «İhtimaldir Padişahım belki derya tutuşa»meseli, ancak Türk milletine yakışan üstün kahramanlığınkudretine bir deyiş olduğu gibi, «ummadığın taş baş yarar»sözü de fevakalâde kabiliyet ve istidadların beklenmedikbaşarılarını anlatır. Hoca, bu fıkrada, no rmalin üstünde hâdiselerin meydana gelebileceğini açıklamıştır.

Page 71: Nasreddin Hocanın Nükte Menşurundan Hisseler

8/20/2019 Nasreddin Hocanın Nükte Menşurundan Hisseler

http://slidepdf.com/reader/full/nasreddin-hocanin-nuekte-mensurundan-hisseler 71/86

73

M E Ğ E R O C A K DA B E N İM G İ B İ K A R I D A N Y I L A R M I Ş

Hoca merhum , ocak yakac ak o lmuş . Üfler üfler yanmazmış».

Hemen yukarıya çıkıp kar ıs ının hotozunu giymiş. Bu kıyafetle ocağa «püf» deyince harlamış . Hoca bunu görünce şöyle demiş:

— Meğer ocak da benim gibi kar ıdan yı larmış .

Nasreddin Hocanın karısından yıldığı, çekindiği bumevzudaki fıkralardan anlaşılmaktadır. Havva anamız za -manındanberi, her çeşi t ve nev ideki kadın tahkkümü, kaprisi ço k ve herkes in tanıdığı bir hakikattir.

Bünyece erkekten zaif yaratı lmış kadının, bu zaafınıtelâfi etmek için, biraz da cinsî cazibe ve kadınlık hassasiyetinin verdiği gururla, tahakküm meylini göstermesi tabiîv e hoş gör ülec ek bir haldir. Fakat akıllı kadın ın sevimlikaprislere sahip çıkması, bu tahakküm meylini ifrata vardırıp tadını kaçırmaması, hoşa gitmiyec ek hareketleri le erke-kini bezdirmemesi gerekir. Kadının sevimlilik, edahlık hadleri dahilinde gö rül ec ek kaprisleri, tatlı tahakkümü erkek

tarafından, aranılır bile.Hocanın, ateşi korkutmak için karısının hotozunu giy

m e k lüzumunu hissetmesinden anlaşılıyor ki, bu vaziyette«püf» deyinc e yanan ateşe nazaran , hali ondan da yakıcıdır.

G Ö R E N L E R , B İ L E N L E R A L L A H İ Ç İ N S Ö Y L E S İ N . .

Kar ı s ı , b i rçok geceler Hocayı evde yalnız bırakıp komşu komşugezermiş. Bu ha lden usanan H oca , bi r gece kap ıyı kilitler, kadıngelip açma yınca ya lva r ıp yakarm ıya , bi r daha y apmıyaca ğına da i ryeminler etmeye baş ar. Hocaı a ldırm ay ınca « B ari ke ndimi şu kuy uya atıp kurtulayım» diye gider gibi yaparak duvar kenarına saklanır. Ho ca biraz bekleyip ses ç ıkm ay ınc a, gidey im şu divaneyi kurtara yım diye kap ıyı açıp evden çıkın ca , hemen karıs ı içer iye girerve kapıy ı kilitler. B u defa ya lvarm ak sırası Hoc aya gel i r. K ad ın hiçaldırmaz. Üstel ik avazı ç ıkt ığı kadar bağırarak:

— Nedir bu et t iğin, ak saka l ından da u tanmaz m ı s ın? Her gece

sok aklarda d olaşırs ın , genç l iğimi bana haramı ettin, ben sana göste-. r i r im. . .

Page 72: Nasreddin Hocanın Nükte Menşurundan Hisseler

8/20/2019 Nasreddin Hocanın Nükte Menşurundan Hisseler

http://slidepdf.com/reader/full/nasreddin-hocanin-nuekte-mensurundan-hisseler 72/86

7 4

Gibi söylenmeye baş/ar. Komşular pencerelerini açıp sokağa-dökülmîye başlayınca. Hoca şöyle söyler:

— G örenler, bilenler A lla h için söylesin.

Kadının fendi erkeği yendi, diye işte buna derler . Mi -zahile, bunca nüktelerile keskin zekâsını tanıtan TVasreddinHoca bile, karısına yenilmiştir. Kadının fizyolojik zaaflarınıörten ve tabiî bir silâh, ve mukavemet vasıtası teşkil edenb ir tarafı da ekseriya fettan ve entrikacı oluşudur. «Kadın

parmağı» nı tanımıyammız, yahut işitmiyenimiz var mı? A-lelâde ailevî 'münasebet haller inden tutunuz, siyasetin engirift tezahürlerine kadar «kadın parmağı» nm sihirli, fa -kat müthiş rolünü bulursunuz. Uzağa gitmeye İbaşka taraftan misal aramaya lüzum yok; tarihimizde kadınlar saltanatı diye anılan devre «Kadın parmağının rolü» nü açıklar.Bu parmağın, o narin ve kadife gibi yumuşak tenli ellerlemütenasip olmasını, ancak masum sevgi, sıcak aile muhiti

nin analık şefkati vadilerinde vazife görmesini, ihtiraslarave aşırı kaprislere âlet edilmemesini temenni edelim.

B A N A G Ö R Ü N M E DE K İM E G Ö R Ü N Ü R S E N G Ö R Ü N

Hocaya bi r aralık çirk in bir kad ın almışlar. B ir gün Hoca sokağa çıkacağı sırada kadın demiş ki :

— Hoca, akrabanızın erkeklerinde n hangisine görüneyiın hangisine görünmiyeyim, bana söyleyin.

Hoca şu cevabı, vermiş:— İk i gözüm, bana görünme de, k imi istersen görün.

Eskiden görücü usuKyle, araflar birbirini gö rmedenyapılan evlenmelerde bu türlü hayal sükutları, aile yuvasının fcuruluşile birlikte başlıyan çöküntüler olurmuş. Fıkrada Hocanın böyle bir evlenmeden nedamet duyduğu, karısına verdiği cevapla da bu kabilden nahoş hallerin önlenmesi'için tedbirler alınmasını kasdettiği anlaşılmaktadır. Zâma -nımızda artık bu türlü falsoların vukuu hemen hemen im-

Page 73: Nasreddin Hocanın Nükte Menşurundan Hisseler

8/20/2019 Nasreddin Hocanın Nükte Menşurundan Hisseler

http://slidepdf.com/reader/full/nasreddin-hocanin-nuekte-mensurundan-hisseler 73/86

Page 74: Nasreddin Hocanın Nükte Menşurundan Hisseler

8/20/2019 Nasreddin Hocanın Nükte Menşurundan Hisseler

http://slidepdf.com/reader/full/nasreddin-hocanin-nuekte-mensurundan-hisseler 74/86

76

aldanma pahasına da olsa, kadın, gururunun okşanmasınıister.

•j • .

K A R I S E N B İ R A Z Y Ü Z M E B İ L İ R S İ N D E Ğ İ L M İ ?

Hocanın, bi r aralık iki karısı varm ış. Bi r gün ikisi de birdenyanına gelip:

— Hangimizi çok seve rsin?Diye sataşırlar. Hoca:— Her ikinizi de. ..Diyerek atlatmak isterse de, yakasını bırakmazlar. Nihayet k ü

çük karısı der ki :—: Meselâ, ikimiz de A kşeh ir gölünde kayıkla gezerken ka yık

devrilse, sen de orada olsa n; önce hangimizi kurt arır sın?Hoca yaşlı karısına dönerek şöyle söyler:— Kan, sen biraz yüzme bilirsin değil mı?

Hanımlarla ülfetin maharet, zarafet istiyen ince ve girift tarafları olduğu malûmdur. Hele iki evlilik bahis konu

su olursa.. . s,Mavi boncuğ un vaziyeti kurtaramıyacağı zamanlarda

iş, cerbezeye ve göster işe ihtiyaç duyurur. Hocanın zarifnüktesiyle yaptığı tercih, büyüğünün yüzme bilmesi ihtima-lile saklanılmak istenilmiştir. Böyle nazik konularda bayanları inci tmeden vaziyeti idare edebilmek, muaşeret usul lerine iyice vâkif olmaktan başka, "zekâ v e espriye de ihtiyaçhasıl eder. «Tercih edilmek» kadın ruhunun, kendisinemahsus bütün incelik ve hassaslık ihtizazlarile üzerine üt -rediği tatlı ve zevkli bir endişedir, kendisini tatmin edici su-rediği tatlı ve zevkli bir endişedir. Kendisini tatmin edici surette endişesini ortadan gidermiye çalışmak da erkeğin borcudur. Kadın da endişesini yendiği nisbette mes'ud olur.

B U K A R A N L I K T A S A Ğ I M I , S O L U M U NE B İ L E Y İ M ?

B ir gece ya rıs ı, kar ısı Hoc aya seslenir: 1

— Y ah u, sağ tarafında mum var, ver de yaka yım, der. >.'

Page 75: Nasreddin Hocanın Nükte Menşurundan Hisseler

8/20/2019 Nasreddin Hocanın Nükte Menşurundan Hisseler

http://slidepdf.com/reader/full/nasreddin-hocanin-nuekte-mensurundan-hisseler 75/86

77

Hoca, şöyle cevap verir:— Ser» deli, mi o ldun? Bu zifirî kara nlıkta ben sağımı, solumu

ne bileyim?..

B u temsildeki karanlık, maddî karanlıktan ziyade, manevî karanlıktır. Maddî karanlığın izalesi, basit bii ışık teda-rikiyle ve bir anda giderilebilir. Fakat manevî karanlığındağıtılabilmesi için ruhun aydınlanması lâzımdır. Ruh ay -dınlığı, maneviyat, bilgi ve marifet ister. İnsanın sağını, solunu tanımasile kendini bilmesi, idrâk etmesi kasdedilmiş-tir. Bunun için de ruh aydınlığı lâzımdır. Âristo 'danberi«kendini bil» düsturu, manevî bi r meş'ale halinde, insanlığınterakki ve tekâmüle giden tükenmez yolunda iç-âlemini aydınlatan, sihirli bir çırağ vazifesi görmektedir. ,Yüce dinimizin «insan» a verdiğ i müstesna değer ve kıymet de insanın böylece kendisini bilmesini emreder.

Kendini bilmek, hayır ve şer ayırdımmdan, en koni -

pleks beşerî terakki ve tekâmül merhalesine kadar, nefsegüven-eşyaya hâkimiyet şeklindeki terellilerle dinamik birmuharrik teşkil eder.

B E N S E N İN D Ü Ğ Ü N E V İ N D E NG E L D İ Ğ İ N İ DE B İ L İ R İ M

A kşa m üstü yorg un argın evine dönen H oc a, ka rısın ın asık su •r a tmı görünce:

— Ne o gülmez sultan , yine su ratınd an dökülen b in pa rça olu -yor. nsan kocasını böyle mi ka rşı lar?

Diyince karısı:— Al lah Al lah , elbette bir sebebi var. A hba plarda n birinin ka

rısı çocuk getirirken gidivermiş, ona başsağlığına gi t t im, daha yeni•geldim, anladın' mı sebebini?

Hoca, şöyle cevap vermiş:— Ben senin düğün,evinden geldiğimi de bilirim.

Kadının bilhassa aile hayatında güleryüz göstermesi,hattâ yerine göre, bunu mizacından, hissinden fedakârlık

Page 76: Nasreddin Hocanın Nükte Menşurundan Hisseler

8/20/2019 Nasreddin Hocanın Nükte Menşurundan Hisseler

http://slidepdf.com/reader/full/nasreddin-hocanin-nuekte-mensurundan-hisseler 76/86

78

pahasına da olsa, yapması lâzımdır. Aile saadetinin, temeli,,karşılıklı anlaşma ve sev işmeye dayanırsa dirlik düzenlik

sağlar. Bunun için de erkeğe ve kadına karşılıklı vazifelerdüşer. «Yuvayı yapan dişi kuştur» meseline göre, kadınınb u sahadaki görevi başlı başına yapıcı olmalıdır. Ruhî an -laşma olmayınca yuvanın maddî değeri kalmaz.

Akıllı, tedbirli kadının kârı, erkeğinin kabahatli ve hatalı olduğu hallerde bile, ona hissett rmeksizin yuvada birneş'e ve bahtiyarlık kaynağı olmasında, tatlı tebessümlerinin cana. yakınlığıyla pürüzleri örtebilmeğinde, erkeğini ruhen höşnud etmesindedir.

S U S İ Ç İ N D E B E N DE VA R D I M . .

Bir sabah Hoca, evinden, çıkarken bitişik komşusu rastlıyarak:— Aman Hocam, merak ettim. Bu sabah sizde telâşlı telâşlı, hiz

li hızlı 'lâkırdılar işittim. Sonra da bir gürültü oldu. Neydi acaba?Diye sorunca, Hoca ekşi bir suratla:— Bizimki ile biraz atıştık. Sonra da kadım hiddetlenerek cüb-

bems bir tekme atınca cübbem merdivenden aşağı paldır küldürdüştü, gürültü O 1 idi, der.

Komşusu:— Canım; Hoca, hiç cübbe gürültü yapar mı?Diye ısrar edince. Hoca cevap verir:— Sus a canım, ne zorlarsın, işte içinde ben de vardım.

Gürültü patırdı da, aile hayatında olağan şeylerdendir,

evin hârimi içinde kalmalıdır. Aile sırri, hürmet gösterilec e k bi r mevzudur. Evin içindekiler ketum olmakla, dışındakiler ise, lüzumsuz tecessüslerinin âleti dahi olsalar, sükûtetmekle bu köklü geleneğe riayet göstermelidirler. Fıkrada, Hocanın bubakımdan müşkül vaziyette kaldığı,/gayretkeş komşusuna, « ne zorlarsın, işte içinde ben de vardım» demesinden anlaşılıyor. ^ ' .

Köklü geleneklerimizin sarsıntıya uğramış bulunduğ udevirlerdeyiz. Fakat, bilhassa aile hayaımızla ilgili gelenek-

Page 77: Nasreddin Hocanın Nükte Menşurundan Hisseler

8/20/2019 Nasreddin Hocanın Nükte Menşurundan Hisseler

http://slidepdf.com/reader/full/nasreddin-hocanin-nuekte-mensurundan-hisseler 77/86

79»

lermüzi, yangından kurtarılmış mal gibi tehalükle kurtar -

mamız, şöhretli Türk ailesinin nezahet ve resanetini ihya.

etmemiz millî ve içtimaî bir borcumuzdur. Aile sırrı, ayıpla

rın ortaya dökülmesinden kaçınmak değil, karı kocahayatının mahremiyetinden, büyüklü, küçükl ü diğer fertle

rinin brbirile münasebetlerine kadar, bir nevi kendi kendi

ni murakabe ve tenkid esasına ve böylelikle ailede edep ve*

hayanın tabiat halinde yerleşip, kökleşmesine yarar hayırlı,

b ir an anedir.

B U N U A N L A M A K İÇ İ N E Ş E K O L M A K L Â Z IM . .

Ti m u r l e n k ' e iri gösterişti bir eşek hediye eder ler. E t raf ınd ak i 'Seri» hsrbir i birer tarafını m adheder ler. S ı ra Hoca ya ge l ince :

— B e n bu güzel mah lûkta büyü k bir i s t idat görüyorum' . Umarımı kî talim edilirse okuma bile öğrenecektir, der.

Ti ıvmrla bir hay l i mü naka şada n sonra eşeğin okum a öğrenmesiiçin b irkaç g ü n izin a lır ve bazı ha zırlık lar içi n de para ister. A rzu suyer ine getirilir, eşek de kendisine feslimi edilir.

H o c a merhum, lâzımgelen tertibatı a ldıktan so nra, nihayet m uayyen, günde eşeği ile beraber me ydan a gel i r, orta yere konulan masa üzeripdek koca kapluki taba doğru eşeğini götürür. E ş e k k i tabınyaprak la r ım d i l i ile çevi r i r. T ek ra r çevi r i r, n ihayet baş ın ı k a ld ı r ıpbir güzel anınr. Hoca gülerek:

— Gördünüz, iş i t t iniz ya, der.Bazı k imseler in; bundan birşey anl ıyamadık, demeleri üzerine. .

Hoca:— Bumu anlam ak için eşek olma k lâzımdır.

Ti m u r l e n k , bu halden son derece hoşlan ıp Ho cay a bu nu na sı lhazır ladığını sormuş. Hoca da şu suretle izah etm iş:

— Der iden büyük br k i tap yap t ırdım' . B unu n ya pra klar ı ara sın-na arpa taneleri koydum. Kemdim yapraklar ı açarak bu taneleri ye -

di m. Ya v a ş yavaş eşek de kendi l iğ inden yap raklar ı çevirmeğe ve bu lduğu taneleri yemeğe baş lad ı . A rada bir a rpa koym uyordum. O zam a n , eşek cibi ' l l iyeti iktizası zırlamaya başlıyordu. İşte bu suretlea l ı ş t ı rd ık tan sonra , iki gün aç b ırak ara k huzu runu za get irdim' . Yap»rakîar ı aç t ı . A rpa yı bulam ayınca da an ı rd ı .

T i m u r , bu zekâs ından dolayı Ho caya üm idinden faz la ihsandabulunur.

Page 78: Nasreddin Hocanın Nükte Menşurundan Hisseler

8/20/2019 Nasreddin Hocanın Nükte Menşurundan Hisseler

http://slidepdf.com/reader/full/nasreddin-hocanin-nuekte-mensurundan-hisseler 78/86

80

Hocanın fıkrasında, eşeklerin bile terbiye edilebilecek

leri, yola geti rilecekleri anlatılmıştır. Okuma yazma, şüphesiz insana vergi bir haslet ve nimettir; hâttâ insanlık okumaile kaimdir. Okuyup yazma öğrenmek herkese düşen bir insanlık vasfı, hükümet lerin de ilk tahsil mecburiyetini gereği gibi tanzizm: etmeleri lüzumu bakımından ilk esaslı vazifesi olduğu halde, maalesef hiçbirimiz içtimaî ve millî görevimizin ehemmiyetini ve mes'uliyetini iyice kavramış bu

lunmuyoruz. Eşek, arpa tanelerinin hatırı için sahifeleri, di-lile çevirmesini öğrenmi ş bulunmasına ve insana, insanlıkkabiliyetinin dehakâr başarı larını elde etmesi için bir de elve iz'an bahş buyurulmuş olmasına rağmen, okuma öğ ren -mek hevesinin uyanması şöyle dursun, ne biçim iş olduğunu merak ederek, resimli bir kitabı lâf olsun diye karıştır -

mayanlarımızın bile eksik olmadığı na hükmetmek kabildir.

Bir d e okumadan okumaya fark vardır. Yalnız harfleri söktürmek, karalama nev'inden kargacık burgacık yazı yazmak,ancak imzasını müşkülâtla kondurmak bile cemiyetimiz içinkazanç sayılacak bir mâhiyet arzetmekle beraber, gayemizve hedefimiz, iptidaî bir aydınlanma husule getirecek surette okuma ve yazmayı memlekett e neşr ve tamim etmek olmalıdır. Hocanın bu fıkrasında, eşek kabiliyetine işaret o l -

duğuna nazaran, anlaşılan o zaınanlardanberi, sürüp gelen cehalet kesafetinin hazin manzarasına da acı bir telmihbulunsa gerektir. Okuma yazma doğrudan doğruya miğdeişi değil, herşeyden önce akıl ve iz'an meselesidir. İnsan hayatındaki m'ğde ile olan münasebeti doğrudan doğruya değil, meslek ve sanatın ifasına yararlı olmak yönünden dola-

yısile ve bilvasıtadır. Fıkradaki eşek okumasile, şerhimizde-

ki insan okuması arasındaki fark, miğde ile olan münasebetin şekil, hudut ve derecesinde ve iz'andadır.

Page 79: Nasreddin Hocanın Nükte Menşurundan Hisseler

8/20/2019 Nasreddin Hocanın Nükte Menşurundan Hisseler

http://slidepdf.com/reader/full/nasreddin-hocanin-nuekte-mensurundan-hisseler 79/86

EŞEĞİN SÖZÜNE İNANIYORSUN DA BENİM

SÖZÜME İNA NMIYORSUN ..

Bir gün komşusu Hocadan eşeğimi ister. Hoca, yoktur, der. Osırada eşek içeriden anırmaya başlar. Adam:

— Koca, sen eşek yok diyordun, halbuki bak zırlıyor.

Deyince, Hoca başım sallıyarak:— Y ahu, sen ne acayip adamısın. Eşeğin sözüne inanıyorsun da

ak sakalımla benimi sözüme inanmıyorsun, der.

Fıkrada, eşek temsili ile sözler ine inanılmıyacak olanlar kastedilmiştir. Söze inanmak, şahsiyete inanmak demektir. İtimad ve hürmet telkin eden kişinin sözüne inanmak,bunun zıddı olanların sözlerini de daima ihtiyat payile karşılamak gerekir. Sözün doğruluğu yalana yorulmak ihtimalini ortadan kaldıracağı için, söyliyenle dinliyen arasındainanmaktan mütevelli t bi r anlaşma ve hoşnutluk tevlit eder.Yalan, yüz kızartıcı ve menfur bir haldir. «Âlemde kalmasınhiçbir hakikat Allahım, nihan» tazarruunda bulunan şair,beşerî hakikatlerin meydana çıkmasını, insanların bu yönden

salâh haline erişmelerini niyaz etmiştir. Bu niyaza cümlemiziştirak ederiz.

Milletlerin, şahısdan başlıyan ahlâk salâbetlerini sağlı-yan âmillerin en başında, ahde ve söıze vefa, inanma gelir.Dinin temeli: imân, ahlâkın esası inanmaktır. Politika biledahil, her türlü münasebelerimizde doğruluk, açik sözlülükve bunların tabiî neticesini teşkil eyliyen inanmak, fiil ve

hareketlerimizin başlangıç noktası olmalıdır. Yalan, her türlü kötülüğün, redaetin anasıdır. Lügatimizden çıkarmayamuvaffak olamazsak da, vukuunu ve tesirini elden geldiğikadar tahdit etmeğe çalışmak, işe, dâvayı halledecek enmüessir tedbir olarak, kendi fiil ve hareketlerimizle sözlerimiz arasındaki uygunluğu teminden başlamak, hepimizedüşen en büyük dinî ve millî bir borç, bir vazifedir.

F. ; 6

Page 80: Nasreddin Hocanın Nükte Menşurundan Hisseler

8/20/2019 Nasreddin Hocanın Nükte Menşurundan Hisseler

http://slidepdf.com/reader/full/nasreddin-hocanin-nuekte-mensurundan-hisseler 80/86

Page 81: Nasreddin Hocanın Nükte Menşurundan Hisseler

8/20/2019 Nasreddin Hocanın Nükte Menşurundan Hisseler

http://slidepdf.com/reader/full/nasreddin-hocanin-nuekte-mensurundan-hisseler 81/86

83

Ümit ve teselli, insanların ruhî ve fizyolojik sağlıklarının temelidir. Müşküller karşısında büsbütün yenilmemizi

önliyen, irademizi tazeleyip kuvvet lendiren, geleceğin şev

kini içimize sindirip de gönlümüzü ferahlandıran, iksirli manevî şurubun adı ümittir.

. B U L M A K Z E V K İ A Z Ş E Y M İ D İR ?

Hoca merhum bir çok defa olduğu gibi bir gün yine merkeb inikaybeder. Ç arşıda , pazarda:

— Kim bu lursa, yu lar ile, semerile müjde olarak vereceğim.Diye nida edermiş.— Hoc a, takım ile bağışlıyaca k olduktan sonra ha tekrar eline

geçmiş, ha geçmemiş de büsbütün kaybetmişsin/ ne farkı var? Bundan ne kazanacaksın?

Diye soranlara şu cevabı veri r:— Afedersînîz, «bulmak» zevkini o kada r ehemmiyetsiz mi

tutuyorsunuz?

Kaybedilen deveyi, eşeği, bulmak hemen hepimizi sevindirir. Fıkrada, Hocanın zarifâne surette bahsettiği ve sevdiği «'Boz oğlan» m m değerinden üstün tutmak surefeletemsil ettiği «bulmak» derin manalıdır. Bulmak, -yalnız ettiğ inden bulma hali müstesna - insanlar için maddî ve ma-nevvî cehd ve gayretlerinin, kabiliyetlerinin ve güçlerininkazancını teşkil eder. Fakat, fıkradaki bulma, yarı bulmanev'inden ruhî haz tevlit eden, neşve ve neş'e veren bir bulmadır.

İlmî, tasavvufî, fikrî, felsefî bulmalar bu nevidendir.Maddî bulmalardan çok farklı ve üstün surette, değerce onlarla bir veçihle karşılaştırılamıyacak kadar kıymetli, hazürpertilerile ruhu sancıdır. İnsan hayatının muhariki, yaradılışının hikmet ve gayesi bu türlü fikrî bulmalarıdır. Madd î buluş, ancak fikrî buluşun semeresi ve neticesidir.

Page 82: Nasreddin Hocanın Nükte Menşurundan Hisseler

8/20/2019 Nasreddin Hocanın Nükte Menşurundan Hisseler

http://slidepdf.com/reader/full/nasreddin-hocanin-nuekte-mensurundan-hisseler 82/86

84

HIRSIZIN HİÇ SUÇU GÜNAHI Y OK MU?

Kocanın eşeğini çalarlar. Ertesi gün bunu dostlarına yana yakıla anlatgrken dinleyicilerden harbin:

— İyi amma Hoca, ahırın kapısına bir kilit aşmalıydın.— İnsan evinin duvarım biraz yüksek se yapmaz mı?— A Hocam, ölü mü idim? Herif koca hayvanı koynuna,- sokup

gitmedi ya?— Eşek ahırdan çıkarı lıp sokak kapısından aşır ılmaya kadar

siz nerede idiniz?

— Bak ben sokak kapısını gece kilitler, anahtarı baş yastığımın altma koyarım. Hırsız da böyle sere serpe alıp götürmeye cesaret edemez.

İşte böyle bir sürü lâflarla Hocanın canını sıkarlar. NihayetHocanın sabrı tükenerek şöyle söyler:

— Peki ağalar, doğru 1 söylüyorsunuz. Fakat siz de insaf ediniz.Kabahat hep bende mi? Şu hırsızın hiç suçu günahı yok mu?

Fıkrada hasıl olan durum, hakkında, muhtelif şeylersöylenebileceği kırılan araba tekerleğinden sonra yolu tarif edenlerin çoğalacağı, ikinci şık olarak da, meseleler intek tarafı ve bir zaviyeden mülâhaza edilmemesi lâzımgeldiği işaret olunmuştur.

İhtiyat tedbirini almakta kusur etmek şüphesiz ki, herzaman tenkid edilir. Fakat, ihtiyatî tedbirin vaktinde alınmamasından mütevellit kusur ve zarar karşısında, yalnız hatalı olanın muahezesi doğru bir keyfiyet olmaz. Asıl muahezemizi, fiilin, şenaat derecesine göre, nefret, istikrah vetakbih haddine vardıracak şekilde, o kusur ve hatadan ahlâksızca faydalanarak suç ve kabahat igliyenlere yöneltelim.Aksi halde, hırsızı hırsızlık yaptığı için değil, fakat yakalanmak suretile beceremediği, ağzına yüzüne bulaştırdığı içincezalandıran, bu, ahlâk dışı fiilin ustaca yapılıp iz ve eser bı

rakılmaması halini toir zekâ eseri sayarak cezadan ve umumîtakbihten vareste tutan Atine kanunu gibi, garip ve tehlike-

Page 83: Nasreddin Hocanın Nükte Menşurundan Hisseler

8/20/2019 Nasreddin Hocanın Nükte Menşurundan Hisseler

http://slidepdf.com/reader/full/nasreddin-hocanin-nuekte-mensurundan-hisseler 83/86

85

li bir çığ ırın açılmasına sebebiyet vermiş, kötü niyetlilerin 'eür'et ve cesaretlerini bilmiyerek artırmış oluruz.

BİR DE HEYBEMİZİ YÜKÜ YELİM.

Hoca bir gön pazara gider. Aldığı sebzeleri heybesine doldurupheybeyi de omuzun a vurarak eşeğine biner. Yo 1 d» birisi sorar:

— Yahu, neye heybeyi merkebin terkisine koyup da rahat, rahat gitmiyorsun?

Hoca cevap verir:

— İnsaf be yahu, biçare hayvancağız hem bizim ayağınım yer

den kaldırıp bizi (aşısın, ham de fasla olarak bir de heybemizi iniyükliyelim.

Doğrudan doğruya ve bilvasıta yüklenecek yükler, fıkrada temsil edilmiş, takatin fevkindeki yüklere de işaret.olunmuştur.

Hepimiz bâzan öyle yükler taşır, öyle ağır vazifeler

alırız İd, aşkımızdan, şevkimizden, cesaretimizden kuvvetalarak onlara muvaffakiyetle tahammül gösterdiğimiz gibi,bâzan da yüklendiğ imiz yükün ağırlığını, vazifelerimizinazametini farkedemeden yola çıkarız.

Eğer bu hal gafletten ileri gelmez ve bir vurdum duymazlık eseri olmaz da belimiz bükülmeden, ayağımız sürçmeden menzili maksuduna erişdirebilirsek, bu takdirde«Mihneti kendine zevk etmededir âlemde hüner.» mıs-ramm anlattığı bahtiyarlığa ermiş bulunuz... Yüküntahmilinde, vazifenin tevcihinde inc itmemeğe, ezmemeğeitina göstermek lâzımdır, takatin fevkinde iş .ve başarı istemek de kimsenin hakkı değildir.

Hayatta bilvasıta yüklenilen yükler, yerine getirilenvazifeler o kadar ço k ve mütenevvidir ki, onları doğrudandoğruya yüklenmiye, gözüpeklik eseri olarak cür'etle tekab-

Page 84: Nasreddin Hocanın Nükte Menşurundan Hisseler

8/20/2019 Nasreddin Hocanın Nükte Menşurundan Hisseler

http://slidepdf.com/reader/full/nasreddin-hocanin-nuekte-mensurundan-hisseler 84/86

86

bul etmeye de kalkışsak, zaif omuzlarımızın bir anda çöke

bileceğini anlar, cesaretsizliğe uğrarız. Fakat, bu hali in

san maneviyat ve ruhiyatını okşıyan muhtelif âmil ve fak

törlerin yardımile tanzim, edecek, maskel iyecek ve kisveli-

yecek olursak, realiteye, hayatın, ahengine uymuş, taham

mül, cesaret ve kabiliyetimizi her zaman zinde ve uyanık

tutarak muvaffakiyete nisbeten az zahmet çekerek, neşe ile

ulaşmış oluruz.

G A L İ B A Yİ NE ANNENİ DARILT MIŞ SIN.

Hocanın, eşeği ölmüş. Karısı elime birkaç akçe vererek pazardan bir eşek almasını söylemişi. Hoca pazardan a ldığı eşeğin yularını çekip ardına bakmadan yoluna devamı ederken iki külhanbeyisözleşip yavaşça eşeğin yularını sıyırı rlar . Biri eşeği pazar götürüpparasını paylaşmak üzere satar, öteki de yuları başına, geçirip Ho

ca ile beraber evinin kapısı önüne gelirler. Hoca arkasına dönüpeşek yerine adamı görünce şaşalar:

— Ayol sen k ims in?

Diyince kurnaz külhanbeyi, burnunu çekerek, gözlerini büzerek, sesine de hazin bir eda, vererek:

— Ah Hoca Hazretleri, cahil lik. Nası lsa anamın huzurunda bir

eşeklik ettim. Aşırı derecede canını sıkt ım. Annem de: «dilerimoğlan eşek olasın» diye inkisar etti. Derhal eşek oldum. Beni pazara götürüp sattılar. Siz aldınız. Sizin hareketinizle tekrar adam ol

dum.

Diyerek Hocaya birçok defa teşekkürler eder. Hoca da:

— Haydi bir daha öyle külhan-beylik etme.

Yolunda nasihatlerle adamı salıverir. Ertesi günü tekrar eşekalmak için pazara gider. Bir de bakar ki, dünkü aldığı eşek, canbazelinde dolaşıyor. Hoca hemen merkebin kulağına eğilerek ve gülerek şöyle söyler:

— Seni gidi çap kı n seni, galiba sözümü dinlemeyip yine anneni darılttın.

Page 85: Nasreddin Hocanın Nükte Menşurundan Hisseler

8/20/2019 Nasreddin Hocanın Nükte Menşurundan Hisseler

http://slidepdf.com/reader/full/nasreddin-hocanin-nuekte-mensurundan-hisseler 85/86

87

'Böyle bir aldanış Hocaya izafe edilemez. Zaten fıkranın bitiş tarzından Hocanın aklanmadığı, aldatmak istiyen-lere yerinde ve anlıyacakları tarzda bir ders verdiği anlaşılmaktadır.

Fıkrada iki 1 cihet bahis mevzuudur. Bunlardan birincisi,«huy» un canın altında, olduğu, ikincisi de anne ve babayakarşı iyi muamele edilmek, onların bed dualarına uğramamak lâzımgeldiğidir.

İnsanlar yaradılışları icabı muhtelif huy ve mizaca sahiptirler. Tahsil ve terbiyenin huy ve mizacı tâdilde pekbüyük tesir ve faydaları bulunmakla beraber, fıtratına uygun ve elverişli vasat bulunması halinde, huyun kendisinigösterdiği, hiç olmazsa debreştiği görülür. Hayvani hayattabu riyazi bir hakikat durumunda bulunduğu halde, insanyaşayışında muhtelif âmillerin tesiri altında, derece, derece tezahür gösterir. İnsana bahşedilmiş bulunan ve yaradılışının en büyük üstünlük ve mümtaziyetini teşkil edenirade kötü huyların, fena itiyadlarm iyiye doğru düzelmesin

de âmil olmalıdır. Zaten insan ve hayvan ayırdımınm yegâne faktörü burada görülür. Ahlâk, terbiye insan iradesininkötülük yerine iyiliği, eğrilik yerine doğruluğu ikame etmesi cehdinin muhassalası ve onun vasıtasıdır. Devre, muhite göre nüans farkları olmakla beraber, dünyanın hemenher köşesinde müşterek manevî kıymetler halinde umumîesasları ve müeyyideleri vardır. Huy ve itiyadlarm değiştirilmesi, kötüden iyiye do ğru ıslahı daha çok mümkün oldu

ğu halde, mizacın tâdili umumiyetle imkânsız bulunmaktave kötü şevki tabiî'ye kenedlenmiş olduğu müşahede ve tes-bit edilmektedir. Onun için dilimizde realist bir ata sözü olarak « mezhepten bahsedilir, meşrepten bahso lunmaz» denilmiştir.

Ana ve babaya hürmet ve itaate gelinre: bu bizim, hemdinî, hem de köklü Türk ailesinin muhteşem bir geleneği

Page 86: Nasreddin Hocanın Nükte Menşurundan Hisseler

8/20/2019 Nasreddin Hocanın Nükte Menşurundan Hisseler

http://slidepdf.com/reader/full/nasreddin-hocanin-nuekte-mensurundan-hisseler 86/86

hal inde millî bir vazifemiz ve hasletimizdir. Dinî akide olarakAllah'dan, Pey gambe rd en sonra en çok saygı göstermeklemükellef bulunduğ umuz muazzez varlık ana ve babadır .Şerefli gel eneği miz bakı mından da, ailemizi seçtiren , cemiyetimize ahlâk sağlamlığı ve bütünlüğü sağlıyan başlıcaunsur, ana ve babaya saygı ve itaattir. Anne ve babamızınhayır duaları nisbetinde feyz ve kemale ereceğimiz hakkındaki köklü inanışımızı yeniden kuvvetlendirmek ve yaymakihtiyacında bulunuyoruz.

H O C A N I N SÖ Ş A K A S I

Nasreddin Hoca merhumun vefatından ski yüz yı l sonra birc u m a günü yüsierce ahalî ınsînlekefin eski ve meşhur Ulu Camiin-

cte cuma tutmazına toplandığı bîr sı rada Nasred d irt Hoca- merhu

mun bîrçok vasıflarına ve kıyafetin» varis oian fürbedan yük

sek sesJe:

Ey ahali, size gayet acaip bir şey söy iveceğim. Abdest a l

dım.

C a m i y e gelmek özere türbe kapısını kili fliyeceğim sırada,

Hoca merhumu işittiğimiz çehresi ve libasile gördüm. Sandukasına

at gibi binmiş, etrafı seyrediyor. Ban a: «Ş imd i ulu cami cemaatini

çağır, geimiyen olursa kemdi canına kıymış olur» dedi.

Bunun, özesine K o c a merhumun kerametine inanan ve nisbettetürbedara da saygı gösteren halk türbeye koşarlar. Tabiî Hocayıgöremezler. Fakat hep bîr ağızdan:

H a y koca şakac ı , arss ı ra bizimle a Jay etmekten vaz geçmezsin