64

mm€”~ Bergius metodu ile sentetik benzin imâl eden Alman L G Farben fabrikalarım imalâttan vazgeçirmek için Roekfeller'2'mil-yar dolar harcıyor* — Amerika, kaliteli dokuma

  • Upload
    buinhi

  • View
    221

  • Download
    3

Embed Size (px)

Citation preview

Yalnız çağımızda değil, asıriardaji beri uluslararasında ekono-mik savaş sürüp gitmektedir. Ekonomik hayatın mm unsuru olanüretim ise yeni buluşlar, fiat, kaute vs. yönünden wnaykdlefr ve do-layısiyte lüuslararaamda daima rekabete yol açmıştır. Bu rekabet-ler bazan savaşlara kadar vanr.

Endüstri ite ilgili olamk bilebildiğimin ilk savaş, M,Ö. 200 yılın-da Orta Asyada ve Türkler araamda cereyan etmiştir. Başbuğ Bür©Aka ile kardeşi Rsak, aralarındaki rekabet uœrine v© bir demir ma-deni için savaşmışlar, İM kardeş birbirlerini Öldürmüşlerdir, Topla-nan Kurultayın yeni seçtiği başbuğ Ağar Aka ise, bir demird us^tası idi.

Gerek bana mmaımıda, gerekse savaşta ^adüatrinin yurt sa-vunmasında büyük rolü olmuştur. Barışta raf ah aağlıyan mdüetri,savaşta yurt eavunmasmm ^a^ını teşkil etmektedir.

Bugün, endüstri daha doğrusu ekonomi her mmankinden gokönem kapanmıştır, Ekonomisi iteri bir memleketin, aakeri gîig yö-nünden zayıf olması imkânsızdır. Bunun igindirki uluslararası sa-vaş, evvelâ ekonomi alanında başlamaktadır. Belki de ordulann sa-vaşları ekonomik mücadelenin bir sonueu olarak ortaya çıkmakta-dır.

Bu batamdâû ^ıdüsteiyi, mvil olsun askerî olsun kül halindedüşünmek ve planlamak gerekir.

Savaş endüsMsinin gelişme gösterdiği memleketlerde bu en*düstriler, sivüden ayrı endüstriler olarak kurulup geliştirilmiş de-ğildir. Ekonomi içindeki sanayileşme harek^teri ve haıp endüstri-leri, sMl endtotrilerle, birbirlerini tamamlayacak bir şekilde, işbir-i^i sağlanarak kurulmiMtur, Ekıdüstriyel gelişmenin, daha §ok, içpırasaya yönelmiş olduğu gelişme halindeki ekonomilerde bu işbir-liği çok daha büyük bir önem taşımaktadır. Çünkü bu ekonomüerde*Talep ile eiMMstrilerin optimal büyüklükleri arasındaki uygunlukbakımından» morluklarla karşı karşıyadırlar. Arz yönünden mal ve

1. 10» 1, — 3

teknolojik problemlerle karşı karşıya kalan ülkeler, talep yönündende iç piyasa hacmi ile sınırlanmaktadır. Hal böyle iken sivil en-düstriler ile askerî endüstrilerin birbirinden bağımsız olarak gözönünde tutulmaları, ekonominin sanayileşme hızını düşürücü nite-liktedir.

Bir ulusun sivil endüstrisi; ister özel olsun, ister devlet kuruluş-larına ait olsun, tesis millî bir karakter taşır. Beslediği işçisiyle, öde-diği vergisiyle, ürettiği mahn bir ihtiyacı karşılamasıyla, devletinrlaüna sahip çıkmak zorunda olduğu bir kuruluştur,

Amerika'nın askerî gücü, özel sektörün endüstri gücüne dayan-maktadır. Endüstrinin taktik planlaması arz ve talebe göre, ekono-mik kanunlara göre ayarlanırsa da, stratejik planlaması hükümetindolayısıyla ordunun kanalı ile yapılmaktadır.

Stratejik plana giren fabrikalar doğrudan doğruya Ocununhimayesi altındadır. Bu fabrikalarm müfterisi olmak, araştırmala-rım finanse etmek, sırasında zaranni karşılamak Ordunun Mediğibir politikadır.

Yurt savunmasının en garantili yolu, „muhtemel düşmana kendiünal ettiği ve başka memleketlerden temini mümkün silâhı ucum,»cabrnda bedava verip onu kendine tabi kılmak, silâh maline geçme-sini, silâhlarının standartlaşmasını önlemektedir* Amerikan askeriyardımının bir hedefi de budur.

A.B.D. bütçesi açık verdiği halde, savunma bütçesini arttırıyor,bir harp halinde hangi fabrikamın ne imal edecepni şimdiden teö-pit ediyor, endüstri kuruluşlarına araştırma konuları veriyor.

Rolls-Royee'un iflâsına karşı da îngilfe hükümetinin, fabrikayıkurtarmak içm aldığı kararlar bu konu da endüstrisi gelişmiş mem-leketlerde hüküıttetlerin ne kadar hassas olduğunu göstermektedir.

Ekonomik savapn tougün cereyan eden şekli orduların savaşla-rına benzer şekiller almış ve ayni terimleri kulladır olmuştur* En-düstrinin stratejik planlaması, taktik planlaması, savunma, taarruz,bunlar için haber alma ve sabotaj sık kullanılan terimlerdir,

Japonların dünya pazarlarına suzınalan adeta askeri bir planagöre cereyan etmektedir. ŞöyleM;

1 — Japon otomobil imalâtçıları Avrupa'da, bu konuda önemliimalâtı ohmyan küçük memleketleri (İsviçre, Belçika, Polonya,

1. 10- 1. — 4

Portekiz gibi) köprü başı olarak seçmekte ve Avrapayı bir çemberİçine almaktadır,

2 _ Gümrük duvarları olan memleketlere; (reeksport) sure-tiyle girmektedirler. Meselâ İtalyanlar araba ithalini 1ÖÖÖ adet ilesmırlamışlardır, italya'ya §elik satmayı, araba ithali şartına bağla-mak suretiyle bu sının aşmışlardır. Fotoğraf makinaları gibi bir çokcihazlar .Fransa'ya Rusya, Doğu Almanya ve Batı Almanya kana-lıyla girmektedir. Japon matları Amerika'ya İsviçre üzerinden gir-mektedir.

3 _ îieri hamleler yapmak suretiyle Avrupa piyasasına taar=ruz etmektedirler. Avrupa piyasası büro makinalannda İtalyan Oli-vetti, Alman Ûlimpia, isviçre Facit, Amerikan Remington v.s. lerinelinde idi, Müthiş hızlı elektronik hesap makinalan Üe Japonlar pi-yasayı aUak bullak ettiler, Fransa'da Japon mallarını satan kuvvetli32 firma ile birkaç yıl sonra kullanılan hesap makmalarmın ,%. 8ffiJapon menşeli olacaktır,

4 „ Taklit suretiyle, piyasaya girmeyi kolaylaştırmak ve araş-tırma masraflarım asgariye indirmek Japonların bazı konulardaprensipleri olmuştur, Komatsu imalâtı tamamen Caterpiller*in takli-dine dayanmaktadır, Yedek parçasıyla, herşeyi ile Amerikan malze-mesinin bir kopyasıdır, Japonya bu imalâtı ile Avrupaya taarruz et-mek iğin kendine üs olarak Fas'ı ve Türkiyeyi seçmiştir,

5 _ Japonlar girmek istedikleri piyasaya önce ticaret ataşesiyollamaktadırlar. Bunlar diplomatik unvanlarından faydalanarak omemleketi iyice etüt etmekte, üst kademe yöneticileri ile ilişki kur*maktadırlar. Bu etütlere ve Japon endüstrisinin stratejisine görekendilerine, Japon firmalarının mümessillikleri verilerek ticarî ha-yata atılmıya ve o memlekete yerleşmeye memur edilirler. Bunlarharp zamanı da Japonya için ideal ajanlardır.

Burada örnek olarak Japonya'yı almamızın sebebi, diğer ulus-lara nazaran daha planlı ve iddialı çalışmaları, 1961 yıllarında kişibasma millî gelirleri memleketimize qok yakın iken, bugün bM hay-li geçerek dünyanın S. di ekonomik gücü olmalarındandır.

Her Japon; bizden evvelkiler askerî savaşı kaybettiler, fakatbiz ekonomik savaşı kazanacağız, iddiası ile çalışır. Bunun içindeİter türlü fedakârlığa katlanır,

L1L« 5

4 - 5 sene Önce bir Japon Mühendisine, Japonya'da fındık yeti-şip yetişmediğini, Türkiye'den niçin ithal etmediklerini sormuştuk.Japotıyafnm fakir bir memleket olduğunu, fındık yiyecek seviyeyegelmediğini anlatmıştı»

Japonya yukarıda açıkladığımız saldırıyı yapabilmek için, mem-leket içinde de gerekli tedbirleri almıştır. Madem ki kendini fakirkabul ediyor, o halde çok çalışmalıdır. Bunun için de özel bir kanun-la 20 sene süreyle isçiye senelik izin vermeyi kabul etmemiştir. İşve-ren ve işçi arasındaki ücret uyuşmazlıklarında tahkim müessesesi-ni getirmiş, grevi yasak etmiştir. Mallarının dünya piyasası ile re-kabet edebilmesi için işçi ücretlerinin artışlarını millî gelir artışı ileahenkleştirmiştir.

Japon işçisi öyle eğitilmiştir ki; işvereni patron gözüyle değil,müesseseyi geliştirmekle mükellef bir memur, âmir gözüyle görmek«tedir.

Japonya'ya giden bir Türk iş adamı, bir Japon işçisine (grevsizolur mu?) diye sorduğunda, verilen cevap (Fabrika iş verenin de-lil, bizim. Çünkü ekmek yiyonm Aneak fabrikanın tapusu işveren^de ve sorumluluğu da o nisbette ağır) şeklinde olmuştur.

Japonlar yabancılara yalnız soru sorarlar, cevapları not ederler,Fakat kendileri soruları cevaplandırmazlar, aüatolaj^ Ne olur rolmaz, diye en ufak bilgiyi saklarlar.

Tabi bütün bunlar Japon okenomisinin, batılı uluslara nazaranüstünlüğünü sağlıyan faktörler arasındadır.

Endüstriyel savağın tarihi çok eskidir ve ügi çekicidir. Bundanasırlarca Önce uluslar arasındaki sava§ daha çok ham madde kay-Haklarının, endüstri bitkilerinin kapışılması gibi bir kaç konuyla sı»mrlı kalıyordu. Petrol harbi, pamuk harbi, m gibi.

Endüstri savaşında casusluk ve sabotaj beraber yürür* Bunlaraait aşağıdaki Örnekleri verebiliriz :

— Venedik tüccarları pamuk ve ipekli sanayiini incelemek um-re 1280 de Polo ailesini Çin'e gönderiyorlar.

— İngiliz müstemlekelerinde pamuk bulunmadığı sıralarda,1730'da İngiliz Hükümeti pamuklu kumaş dokuyana 10 Sterlin vepamuklu giyene 3 Sterlin para cezası veriyor. Pamuklu dokuma en-

1. 10. 1 — 6

düstrîsi her şeye rağmen ilerleyince, İngiltere Hindistan'da 3 mil-yon Hektar pamuk tarlası kuruyor, su kanalı ve baraj yapmak içinde Hindistan'a kredi açarak borçlandırıyor,

— AÄDevletleri endüstrileşmeye başlıyor, ingiltere, Amerika'-ya bilimsel yollarla savaş açıyor. Teşebbüs fikrini, makinalaşmazevkini ve üretimin arttırılmasını, parçalayıp yıkmak ve Önlemekiçin tedbir alıyor. Bunun için de Amerika'ya kredi ile ve düşük fi-atla mal yolluyor. Bu yüzden Amerika'da fabrikalar kapanıyor,Amerika gidişin kötülüpnü ancak 14 sene sonra farkediyor ve der-hal gümrük resmini yükseltiyor. Buna karşılık İngiltere'de GüneyAmerika'dan ithal ettiği pamuğun gümrüğünü arttırıyor. Bununsonucu olarak Güneyli pamuk çiftçisi sıkıntıya düşüyor, Pamuküreticisi olan Güney Amerikanlı ile dokumacı olan Kuzey Ameri-kalı mücadeleye giriyor. Güney Devletlerinin menfaatinin İngilte-re ve Fransa ile birleşmesi, İngiltere'nin Güneye (pamuk için avans)adı altında malî yardım yapması, hepimizin bildiği Amerikan iç har-bini doğuruyor,

— 1TT5 te Arkrayt'm pamuklu dokuma makinaLarmm ingilte-re dışına ve özellikle A.B.D. ne satılması^ tecrübeli işçilerin dışarıçıkması yasaklanıyor. Samuel Slater İngiltere'den dışarı çıkabil-mek için deli rolü takmıyor ve kendisini fabrikadan kovduruyor, Busuretle makinayı aklına iyice çizen bu usta, sessizce Amerika'ya ka-çarak 1790 da orada makînayı yapıyor ve Amerikan Hükümetindenvaad edilen armağanı alıyor,

— 1038 de Japon mallarına karşı, gümrük resmini arttırmasıiçin İngiltere Hindistan'ı zorluyor ve % 75 arttırıyor,

—~ Bergius metodu ile sentetik benzin imâl eden Alman L GFarben fabrikalarım imalâttan vazgeçirmek için Roekfeller'2'mil-yar dolar harcıyor*

— Amerika, kaliteli dokuma imalindeki üstünlüğünü Avrupa-ya karşı sağlıyabilmek için, iyi cins pamuğun ihracını yasaklıyor.

— Fransa; Ortakpazar ortağı italya'dan, İngiltere'nin sebzeve meyve almasını önlemeğe çalışmaktadır.

Bu konularda memleketimize ait misaller de çok acıdır,

— Osmanlı İmparatorluğu zamanında memlekete giren yaban-cı mallar gümrüğe tâbi değildir. Fakat yerli mallax, bir eyaletten bireyalete geçerken gümrüğe tabidir,

L 1©. 1, — 7

— Nuri Şeker, Uşakta Şeker Fabrikasını kurarken, köylününpancar ekmemesi için, (Pancar ekmeyin, yoksa tarlanızı hükümetelinizden alır) Alman propagandası ile fabrika baltalanıyor,

— 1963 yıllarında bizim Avrupa'ya portakal ihracımızı önle-mek için, İsrailliler (Yafa) ismini kullanmamıza itiraz ettiler,

— Çilek ihracını önlemek için, rakiplerimin Bursa'ya uzman adıaltındaki iki Almam gönderdiler. Bunlar alman çilek ithalâtçısı rolün-dedirler. Ancak çilekleri beğenmemektedirler. Kalitesini yükseltmekiçin toprağı ıslah etmek gerekir, Bu suretle verdikleri formülle birkısmı çilek tarlalarını imha edip, kaybolurlar,

— Prof, Bade 1935 den itibaren Türk dostu olarak memleke-timize gelip gider. Üzüm standardını o hazırlar. Sonradan Ortakpa-zarda hazırlanan imim standardı, Türk üzümünü standard dışı bı-rakır,

Türkiye'nin endüstrileşmesinde dikkatleri keçi meselesine çe-ker, fakat asıl gizli raporunu Alman Hükümetine verir. Türkiye üze-rinde Alman ekonomisinin hakimiyetini sağlamak için tavsiyelerdebulunur.

Memleketimiz endüstrisi yabancı uzmanlar ve yardımcıları yer-li idareciler tarafından çok tahribata uğramış, atılan her adım yinekarşısına menfaat mukabili çıkarılanlar tarafından geriye çektiril-miştir. Bu durumda vatandaşın, idealist teknisyenlerin maneviyatıkınlmış, aşağılık duygusuna itilmiştir.

Yıkıcı çalışmalara birkaç örnek vermeden geçemiyeceğim :

—. D. P. Teşkilâtında bir Amerikalı Profesör makina konusun-da uzman olarak çalışmakta idi. Fakat kendisini memleketimizeyardım olsun diye gönderen teşekkül, ondan öyle bilgiler ister veÖyle direktifler verir ki, sabrı taşan Profesör (ben casus ve sabo-tajcı değil, ilim adamıyım) diyerek teşkilâttann ayrılır.

— (F. D. end B) firmasına 1,5 milyon lira ödiyerek (Türkmakina ve alet endüstrisine dair) bir rapor hazırlattırırız* Hiç birilmî kıymeti bulunmayan bu milyonluk rapor, yatırımı yabancı kom-şu memleketlere kaydırmak kasdıyle, ekonomisi üeıi memleketlereTürkiye'de mafcina endüstrisine yatırım yapünamasım tavsiyeeder,

% 10. L — 3

Giden milyonlarımıza mı yanalım, aleyhimize verilen raporla-yardımların Yunanistan'a kaydırılması ve hakkımızda ileri sürülenkötü iddialara im?

4 — 1955 yılları civarında Etimesgut Uçak Fabrikası, Hol«landalılardan külliyetli bir uçak siparişi almak üzeredir. Tam söz-leşme imzalanıp imalata geçileceği sırda, tıgiliz iş adamlarının te-şebbüsü üzerine, zamanın bakanı (Ziraat makinası yapacaksınızacil durum var) diyerek, uçak fabrikasını uçak yapmaktan meneder. Hollanda siparişini ise IngilMer alır.

5 — Memleketimizcede meşhur, bir Amerikan firmalınınmüdürü, Mc. Cormik traktör fabrikası kurmak üze^e memleketi-mize gelir. Aniden incelemelerini bırakarak (Traktörü bizden alır,siz de buğday yetiştirirsiniz) diyerek geri döner. Herşey Beyruttave Ankara Palasta tertip edilen bir âlem sonunda tersyüz olur.

6 — 1958 de Nato'nun bir siparişini MKE almak üzeredir. Busiparişi Belçika'ya aktarmak için 24 saat zarfında Traktör imâledeceğiz bahanesiyle, tahrip edilip hangar haline getirilen milyon-luk fabrikamızın yürekler acısı hali?

7 — Diğer taraftan 1947 yıllarında T.Z.B.K. tarafından Ada-na'da bir traktör fabrikası kurulması planlanmış, binalarının bir kıs-mı bitmiş, makina ve tezgâhlan getirtilmiş olmasına rağmen, tez-gâhları monte edip Fabrikayı çalıştırmak mümkün olamamıştır. Negariptir ki başta sonradan gelen yöneticiler olmak üzere, herkes bufabrikaya karşı çıkmıştı, iddia ise, işe pulluktan bağlamak lâzım,traktörle başlayıp memleketin milyonları heba edilmemelidir, şek-lindeydi. Mesele fabrikayı kurdurmamaktı, Zira, esasen suçsa mil-yonlar zaten harcanmıştı, suçluları ise cezalandırmak gerekirdi. NeFabrikayı kurabildik, ne de suçluları cezalandırmayı düşündük. Biryabancı uzman Fabrika lâzım demiş ve makinaları bize satın aldır-mış, diğer bîr yabancı U2anan olmaz demiş, fabrikayı kurdurmamış,îş gayet ustalıklı pazarlanmış ve sorumluluktan kaçan yöneticiler deteşebbüsü uyutmuş, Ben görev aldığım vakit işi kurealadıkça herkes(aman aman bu işe rufailer karışır) deyip karsı çıkıyordu. Bu iş-ten milyonların heba olacağından korkanlar, milyarla traktör ithaletmekten korkmadılar,

Bu saydıklarımız birkaçımızın başından geçen olaylardır, Diğermeslekdaşlarımızın rasladıklanm da eklersek, endüstrileşmek yolun-da ne derece yıkıcı çalışmalarla savaştığımız iyi anlaşılır,

1. 10. 1. — 9

Burada, endüstrileşme savaşma uluslararası yönünden değinmişbulunuyorum Aynî Bakanlığa ve hatta ayni umum müdürlüğe bağlıdevlet fabrikalarımı^an, endsütrânMn gelişmesini önliyen, birbirleriüe olan yıkıcı rekabet ve sabotajı ürerinde durmuyoruz.

10 sene süren mücadeleci bir memuriyetten sonra, devlet işlet-meciliğinden umudunu yitirmiş olarak, mecburi hizmeti bitirdiğimgün serbest iş hayatına atüdmı. Bu devre daha mücadeleli ve sıkın-tüı, iflâslı geçti Başkalarının da parasını batırdım. Kazançlı devre-lerde oldu. Bu bakımdan #imdi devlet sektörünü de ömî sektörü deiyi tanıyan bir kimse olarak düşünebiliyor ve diyorum ki;

Özel sektör bu kadar geniş imkânlara sahip olsaydı, çok büyükbaşarılar sağlayabilir, endüstrimi bu derece sabotaj'a uğramaz vegelişirdi

Bismark'm vaktiyle özel sektörün olmadığı Atamayanda, devleolarak fabrikaları kurup, özel müteşebbise kiraya vermesi, (HMe,Emekli Sandığının otellerinin meselâ Hiltonun iglötÜmesmin kirilanması ve Turizm endüstrisini kalkındırmak uğruna zararlarmmkarşılanması gibi) bir yol tutması} halen îsraiFin ayni metodu tat-bik etmesi, Japonya'nın endüstrisini özel sektörden ayn görmiyerekve onu desteklemek-ona sahip çıkmak suretiyle geliştirmesi, modernekonomi kurallarına, geri kalmış memleketlerin kalkınma politikasma aykırı olmasa gerek.

Ulusların ekonomik savaşlarında casusluğun ve sabotaj'ınönemini bu şekilde belirtildikten sonra bunların metotları üzerindede durmamız gerekmektedir,

ENBÜSTBtDE HABER ALMA ve

Çağımızda endüstri alanında haber alma, casusluk çok gelişmişbüyük ve endüstrisi gelişmiş uluslar bu konuda okullar ve örgütlerkurmuşlardır. Kültürel ve teknik yardım progamian bu Örgütlerinöncüleri olarak, gizli olnuyan kuruluşlar olarak haber alma ve sa-botaj pogrÊunlannda rol almışlardır. Bunlar yabancı memleketlerinendüstri güçlerini zayıflatmak için çoğu zaman (uzman) adı altın-da "çalıgırlar. Kendi memleketlerine gizli raporlar gönderirler. Ça-lıştıkları yerlerde gayet ustaca yanlış tavsiyelerde bulunurlar. Yan-lış tavsiyelerini haklı gösterecek ve tatbik ettirecek yerli eleman

1, 10. 1. — 10

CASUSLUK

bulunmakta da sıkıntı çekmekler. Bunların en masum çalışmalarıdalıi kendi mamullerinin norm ve standartlarını, gittikleri memle-kete kabul ettirmek suretiyle piyasayı lehlerine hamrlamaktm Ör~nek olarak Belçika ile Rusya arasında kurulan kültürel ve teknik iş-birliğinde görevli Brüksel Sovyet Elçiliği müşavirleri arasında Va-lentin Zaitsev'm çalışmalarım belirtebilirim Zaitsev memur edildiğiilmî ve teknik çalışmalardan dolayı Bfelçika endüstri ve ilmî çevre-leri ile sıkı temaslarda bulunmuş, ancak endüstri casusu olduğutesbit edilince, 1971 yılında kendisi gibi 32 kişilik bir grup içindeBelçika'yı terketmek zorunda kalmıştır.

Endüstri casusluğunun tarihi çok eskidir :

Bir ulusun yaşamasında önemli bulunan ve ba§ka uluslaraaktarıldığı takdirde kuvvetli yönlerinin myıfiamasnıa sebep olanbilgilerin saklanması vatandaşlık borcudur* Yalnız askerî alandadeğil, ekonomik alanda da, Önemli olan etüdler ve planlar asırlardanberi Avrupa uluslannea sır kabul edilmiştir, Venedikliler ayna ima-lini yabancı bir kimseye öğretmeyi vatan hainliği saymışlar voölümle cezalandırmalardır, îngilMer dokuma makinaları plânları«nm Amerika ve diğer uluslara geçmesini önlemek İşin geniş tedbîr1er almışlardır. Bu duyarlık çoğu zaman endüstriyel bitkilerin to-humlarına kadar

Çinliler, kasa yetiştirme ve ipekli dokuma usullerinin kendile-rine ilâhlar tarafından Öğretildiğine inanıyorlar ve bu bilgileri bîrsır olarak saklıyorlardı. 6* cı asırda bir Çin Prensesinin^ Hintli birPrense aşık olması sonucu, böcek yumurtaları Hindistan'a kaçınla-bilmiştir. 552 de de iki Bizanslı misyoner, yumurtaları bambu ka-mışı içinde îstanbula getirmişlerdir.

Endüstrinin gelpnesine paralel olarak da casusluk, plân veprojeler ürerine çalışmalarim yoğunlaştırım§tır. Buhar makinasıendüstride yeni bir çağ, ağarken; casuslukta da yeni bir çağ açıl-mıştır, James Watt, ortağı Boulton sayesinde buhar makinasmı ge^lişürip, buhar gücü çağım açmasına rağmen, yeneceği birçok zor-luklarla karşı karpya idi.

Beceriksizi makMstler, kalitesiz takımlar, plan ve resimlerin ça-lınıp rakip firmalara satılması, işçi maskesi altında maMnanım sır-rını elde etmeğe çalışan Alman, Fransız ve Rus casusları ayn sorunoluyordu.

1, 10. !• — 11

gmiflatilmiftir.

En iyi makmalarmdan biri, rakip kuruluşların adamları tara-fından rüşvet ve içki ile aldatılan makinisti eliyle tahrip ettirilmişti.Bir başka zaman da, Watt'm kendisine, ortağını terkoderek Rusya'-mı hizmetine girmesi teklif edildi.

Watt, Rusya'ya gitmedi. Ortağına bağlı kaldı, güçlüklerle bera-ber savaştılar ve sonunda başarıya beraber ulaştılar.

Beria, Rusya'da basit bir polis şefi değildi. RUB endüstri casus-luğunun başlıca organizatörlerindendi. Bir taraftan Alman - Rusanlaşmasının zemini hazırlanırken, diğer taraftan Alman SavunmaBakanlığı ile başbakanlığına da Rus ajanları yerleştirmek gereki-yordu,

1938 yılmda en gözde 10 ajanı iki ay içinde Almanya'ya sokul-du. Bu on ajan NKVD - nın N, 07 Servisine bağlı idiler ve görevleride yeni silâhların projelerini elde etmekti. Ajanlar, bombardımanuçaklarının yapıldığı Lübeck, Dessau gibi şehirlere dağıldılar, elle-rine verilen bol para ile uçak fabrikalarına yakın yerlerde güzel lo-kantalar açtılar. Fabrikaların işçileri kısa zaman da bu lokantalaradevam etmeye başladılar. Bu arada, işçileri eğlendirmek için klüpleraçtılar, güzel dansözler buldular. Almanya'daki gizli komünist yu-valarına girerek, onları sanayi casusluğu için organize ettiler. HitlerAvusturya ve Çekoslovakya'ya hücum ettiği sırada, Rusya Almanuçaklarının planlarına saMp bulunuyordu,

Beria, 1948 yılında Politbüro üyesi yapıldı, 1953 yılında ortadanyok edilişine kadar, bütün beşinci kol faaliyetleri, askerî, ilmî bütüncasusluk çalışmalarını yönetti. Rusya'daki atom enerjisi ve hidrojenbombası araştırma merkezlerinin başkanı oldu. Teşkilâtı sayesindeKanada'dan doktor Allan Nunn May'den formüller ve uranyum par-çalan getirtti. Ayrıca İngiltere'den Doktor Klaus Fuchs ve BumaPontecorvo'dan atom sırlarını elde etti. İlmî sırları Amerika'danHarry Gold, David Greenglass ve karı-koea Rossenbergslerden aldı,Amerikalı kabine üyeleri ve generaller «Rusya'nın Atom bombasıimal etmesi için daha 15 yıl gerekiyor» derken, Beria'nın masasındaRusya'da yapılan atom bombasının projeleri bulunuyordu.

Her ne kadar Sovyet atom casusları batılılar taraf ından hapae-diknişlerse de, bu adamların elde ettikleri bilgiler yerlerine ulaşmışve sonuca varılmıştır,

1. 10, 1. — 12

Bu casusluk, Ruslar tarafından ingiltere'den komple bir uçağmkaçırılmasına varıncaya kadar ileri götürülmüştür.

2 ci dünya savaşında ve öncesinde, Alman endüstri casusluğu-nu da Canaris ayni şekilde yönetmiştir.

Bu gün ulusların askeri gücü; uçak, gemi v*s. mayısı ve kapasi-teleri günlük yayınlara kadar düştnüş ve herkes tarafından bilin-inektedir. Özellikle bizim gibi savaş silâhlarını dış memleketlerden'»thai eden, bunların kullanılmasının öğretilmesi için, o memleketler-den uzman getirtenler hayli açık vermektedirler. Bu bakımdan ba-rış zamanı, endüstrinin geliştirilmesi ve her ulusun kendi silâhını ya-pabilecek güce çıkarılması şarttır.

Barışta ekonomik bünyenin kuvvetlendirilmesi gerekir. Piyasa-da yabancılar tarafından imal edilen malların tetkiki, imali ve oriji-nalinden daha ucum satılabilmesi olanaklarının araştırılması, en-düstri casusluğunun en yaygın uygulamasıdır. Bunun sonucu iseönemlidir. Zira ucuz ve çok malın piyasaya sürülmesi suretiyle ilkimalâtçı kötü duruma düşürülür, rakip memleketin ekonomisinde3'erine göre sarsıntılar doğurulur.

Zorlu ve geniş bir endüstri casusluğu programında; hammadde,imalât, cevher istihsali ve kıymeti, yeni fabrikasyon usulleri, bura-larda çalışanların Özellikleri, işçi istatistikleri ile bilginlerin eldeedilmesi yer alır. Eu konularda çalışan kimseler, yabancı fabrikala-ra bazan da büyük müşteri sıfatıyla girerler, fakat kendilerinin öğ-renmek istedikleri kısımlar için ve pek az sipariş verirler.

Emekli bir deniz albayımızın açıklamasından Öğrendiğimizegöre :

2. ci dünya savaşı öncesinde memleketimiz İngiltere'ye iki adetsavaş gemisi sipariş etmiş. Ayni tarihte, Japonya'da İngiltere'ye birgemi sipariş ediyor. Gemilerin yapımı süresince bizden iki deniz su-bayı kontrol olarak bulunurken, Japonlar 80 teknisyen bulundur-muşlar ve bunları da işin seyrine uygun olarak her ay değiştirmişler.

Bizim kontrollar tersanede gezinir ve gemileri seyrederken, Ja-ponlar arı gibi çalışıyor ve yapılan her işi malzemesiyle, ölçüsüylekrokiler çıkararak tespit ediyorlar. 2S ci dünya savaşı ilân edildiğin-de ingiliz hükümeti gemilere el koyarak onları vermiyor, Biz sipariş

1. İ0. 1. — 13

edilen iki gemiden savaş amnda mahram kalırken, Japonlar ayni ta-rihte, ayni gemiden 10 tanesini birden denize indiriyorlar.

Her nekadar teknik Uteratürün çağımızdıa çok gelişmiş ve yay-gınlaşmış olmasına, hemen hemen herşeyüı formülünün bilinmesinerağmen, her İmalâtın tecrübeye dayanan püf noktaları vardır, Bun-ları öğrenmek için görmek veya bilen uMayı ayartmak gerekir. Fir-malar tedbir olarak proje bürolarına ve araştırma labratuvarlaranave hatta atölyelerine müşteri de olsa yabancıları sokmazlar, perso-nel ile ilişki kurdurmazlar*

T, H. Kurumu Motor Fabrikasmdaki çalışmalarımız sırasındabu gibi tertiplerle çokça karşılaştık ve maalesef şahsan de açık ver-dim. Endüstri casusları, teknik elemanlar olup, bunlar sizinle ilişki-lerini meslekıdaf lık kanalından geliştirerek İstedikleri bilgileri ko-layca edinir ve mzB yanlış telkinlerde, gayet samimi bir hava içindebulunurlar. Hele uyanknamış genç mühendisler bu telkinler içinaçık kapılardır.

Haber almanın son yıllar yoğunlaştığı noktatardan biri de pa-zarlama ve malî konulardadır, İmalât programım, maliyetleri, kuru-mun kâr ve mrar durumunu tesbit etmek, bunun içinde müşteri ve*ya mealekdaş v*s, sıfatlarla satın alma ve satış memurları ile mu«haaebeeüerle dostluklar kurmak, icabında komisyon vererek elde et-mek gidilen yollardadır. Telefon memurları ve sekreterleri de avla-nacak personel arasında belirtebiliriz. Çoğu zaman dikkatsiz me-murlar ve teknisyenler ( meslekî tartışma, sohbet veya dertleşmeyaptıkları kamsıyla kendileri için basit görünen birçok bilgileri kar-şı tarafa aktarırlar.

Rakip firmanın kafa avcım, Öğrenmek istediği bilgileri, ilgilimemura çok iyi imkânlarla iş teklifi, suretiyle de edinebilir. Zavalbbuna inanarak ve karşı tarafa kendini beğendirmek için, çok şey Mi«diğlnî ispat etmek hevesine kapılır, açılır. Sonra da iyi bir işe gire-ceği hayali île uzun süre avunur, işin olmamasından da kendindekusurlar arar. Bu çokça uygulanan bir yoldur.

Haber alma araçları geliştikçe, casusluk isteride kolaylaşmaktave edinilen bilgiler gerçeğe tam uymaktadır. Teypler, kompüMirieryalnız iş yerine değil, haber alma örgütlerine de hizmet etmektedir,

Çok kere firmaların; ortak veya kamu yaranna çalışan araştır-ma merkezleri ile ortak kullanılan kompüter merkezleri casuslar

1. 10. 1 = 14

için avlanacak örgütlerdir, istenilen bilgileri buralardan komprimeolarak elde etmek mümkün olmaktadır.

Bununla beraber, haber alma araçları ne kadar gelişirse geliş-sin, iş sonunda insanın sütüne kalmaktadır.

Ca&usiuk olayları genel olarak polise, adliyeye intikal etmez.Bunların ispatı zor olduğu gibi, farkına varılır varılmaz karşı ted-birler alınır. Ajana yanlış, yanıltıcı bilgiler verilmek suretiyle rakipfirmayı büyük zararlara uğratmak mümkündür.

Endüstri casusluğunun sonucu, rakip firmalar arasındaki yıkı-cı ve haksız rekabeti önlemek üzere her ulusun kendine göre birçokmevzuatı vardır. Marka, ticaret unvanı, sınaî resim ve modeller ka-nunlarla korunmuş olmasına rağmen yinede tatminkâr sonuç alma-ummaktadır» Almanya, Patent bürosunda çalışan 2000 personel ve22 adet patent davalarına bakan teknik mahkeme ile endüstri huku-kunu düzenlerken, memleketimizde Sınaî Mülkiyet Müdürlüğü, buişler için eğitilmemiş 7-8-personeli ile bu hizmeti görmeğe çalış-maktadır

ESndüstri casusluğu farklı ulusların firmaları arasında olunca,daha yıkıcı ve memleket ekonomisi için tehlikeli olabilmektedir. Al-man Patent Bürosuna 2 milyon patent tescil edilmiştir. Buna rağ-men teşkilât istediğiniz dosyayı 3 dakika içinde size bulacak kadarhıılı ve titiz çalışmaktadır, Alman bütün tedbirlere rağmen, büroyuziyaretimizde Almanlar İsviçrelilerden çok yakınmışlar, patentlerinonlar tarafından çalınmasını önleyemediklerini beyan etmişleridir,

Burada, birçok uluslar hakkındaki yargılarımızın çok yanıltıcıolduğuna da birkaç kelime ile değinmek yerinde olacaktır. Bir günbir İsviçreli mühendis, îsviçrede nasıl dolandırıldığını anlatıyor vevatandaşları hakkında ileri geri konuşuyordu. Bu hal garibimizegitti VB İsviçre hakkında farklı düşündüğümüzü belirttik. Mühen-disin cevabı (Nerde hırsızlık ve dolandırıcılık en iyi şekilde gelişmiş»se, orda kanunlar da gelişir ve hukuk en ileri halini alır, isviçre ka-nunları ile meşhurdur) şeklinde oldu.

Uluslararası casusluğun hacmini de belirtmek iğin, aşağıdakimisali zikredebiliniz t

Amerika Sınaî Emniyet Kurumu 1988 yılında endüstri casuslu«ğunun Amerikan endüstrisine 2 milyar dolar bîr zarar ika ettiğini

L 10. 1. — 15

tahmin etmektedir. Amerikanın en büyük teyp ve dedektorlarmdan biri ise bu rakamı az bulmakta ve kendisi 5 milyar éolarolarak tahmin etmektedir.

Endüstri dalları içinde kimya ve ilâç endüstrisinde eti çok ca-susluk olmakta, zarar hacmi yönünden isa malî kurumlardaki baştagelmektedir.

Casusluğa karşı birçok emniyet araçları üzerinde çalışılmak-ta, tetbirler alınmaktadır.

Meselâ, I, G. Farben fabrikalarını gezen yabancıların fotoğrafçekmelerini önlemek için giriş ve çıkışları ultraviyole ışınları ilekontrol altına almakta ve bu suretle filimleri yakmaktadır.

Ortak araştırma merkezlerine ve kompütür merkezlerine konuintikal ettirilirken püf noktalan, bir kısım detayları gizlemek, dahaçok hamallık tutan araştırmalarda bu kuruluşlardan faydalanmak,birçok konular arasında asıl amacı gizlemek, rakipleri yanıltıcı araş-tırma konuları vermek, gibi tetbirler alınmaktadır,

Hergeye rağmen bu konuda en büyük problem memur ahlâkıile ilgili oiarak ortada kalmaktadır, Ancak burada memur içinfrenleyici ve ürkütücü olanı, adı kötüye çıkan memurun işsig kala-bilmesi tehlikesi, hatta hizmet ettiği karşı firmanın dahi kendisinegüvenememesidir. Bu yüzden, firmalar yeni memur alırken çok tem-kinli olmak, güvenilir referans istemek sorundadırlar.

Endftetride Sabotaj

Endüstrisi gelişmekte olan memleketlerde, endüstri casuslu-ğundan daha çok sabotaj önemli ve tehlikelidir. Burada sabotajımbilimsel ve sinsi metotları üzerinde durulacak; gerillacılık suretiy-le endüstri tesislerinin tahribi üzerinde darulmıyacaktır. Esasenbu sonuncunun etkisi g^rimür ve sınırlı olup, güvenlik kuvvetle-rini îlgilendmnektedir.

Savaşı kazanmanın en garantili ve hatta en kârh yolu, karşımemleketin endüstrisinin gelişmesini Önlemek, pazar kazanmaktır,Bu ise dostça ilifMlerie, teknik ve ekonomik yardımlarla, titoaret an«laşmalan üe sağlanabilir.

uzman*

Burada konuya çok önemli olan psikolojik faktörlere değinerekgirmek gerekin Kültür anlaşmaları da uygulamaya psikolojik yön-den zemin hazırlaması bakımından üzerinde durulmaya değer.

Psikolojik Hazırlık

Karşılıklı ilişkilerde, yapılacak telkinlerle; ekonomik kalkınma*ya olan inancı, endüstrileşme azmini çürütmek Jıedef alınır.

Üst kademe yöneticilerine; memleketin ekonomik çıkarının ma.kına endüstrisi dışındaki konularda olduguııi|

Mühendislere; takım, tezgâh, işçi ve bazan bilgi gibi imkân»sızlıkları göstererek, büyüterek, yalnız olduklarını ve başarı sağla«yamayacaklarını, harcanacaklarını^

ciye; bu mühendislerin projelerine güvenilemiyeeeğini, emele,lerinin heba olacağını, kendilerini işverenin istismar ettiğini,

Vatandaşa; yerli malının kötü olduğunu, pahalı olduğunu, yerlioranının düşük olduğunu, sömürüldüğünü,

Askere; yerli yapılan silâhla savaşılamıyacagını, hayatının teh-likeye gireceğini, vs. vs. telkin etmek.

Memleketimizin bir asırdır devam eden kalkınma ve endüstrileş-me çabasında bütün bu yollar bolca kullanılmış ve binler de bu tel-kinlere teslim olmuşumdur. Usun yıllar bu telkinler altında kalmışolan bidden evvelkiler, Amerikan bezi ve Rus patiskaları ile yetişmişbizler bu psikolojik hali gocuklarımda da kendimiz intikal ettir-misiz ve onların da kendimiz gibi (Ulusuna yani kendine güveni ol-mıyan) insanlar olarak yetişmelerine sebep olmuşuzdur. Buradabir kaç misalle konunun önemini belirteyim ;

1 — Rahmetli Cemal Gürsel Otomobil Endüstrisi Kongresinionurlandırmış ve açış konuşmasını yapmıştı, Memleketimizde mo-torlu araç imalini mümkün görmiyenler ve istemeyenler, Cemal Gür-seFe saldıramıyacaklanna göre Kongre Başkanına ve önayak olan-lara aldırmışlardır. Yalnız basın değil bir kısım kendi meslekdaş.lanınız bile yerli oranının %10 dan fazla olamıyacağım iddia ediyor, bir kısmı ise hiç üşenmeden ağır ifadeli mektuplar yazabL'yordu,

1. 10. 1- — 17

Memleketi yönetenler bizleri (Hulusi Çetinoglu, Şahin Coşkun,ve DDY.-da Devrim otomobilinde çalışan m©3İekda§larnmzı) SayınGumhurbafkanmı yanıltmakla itham ediyordu,

İthalâtçılar ise, kendileri sanki teknisyennüş ve bu ipten an«lamı§ gibi mühendislerin karsısına yapılamaz gürültüleri ile çık-miilar, Meclis üyelerine broşürler dağıtmışlardı.

Her gün muhtelif sebep ve vesilelerle milyonlar heba olan Tür-kiye'de Devrim otomobili gibi başarılı bir denenos için sarfedilen800,000»— TL, sı yüzünden, yer yerinden oynuyor, suçlu ve hainleraranıyordu.

Memlekette (motorlu araçlar imal edilebilir ve edilmelidir) di.yenleri suçluyaeak, yapılamaz diyenleri, gerçekçi ve birer kahra-manmış gibi alkışlayacak bozguncu psikolojik ortamın yaratılması,ürerinde durulacak önemli eğitim sorunlarumzdandır,

2 — 1970 yılı yaanda, Ayvalık sahillerinde Midüli Adasıönünden 15-20 parçalık bir donanma geçti, ilk okuldan liseye ka-dar her ya#tan öğrenci grubu ikiye ayrılmış, bir kısmı bunun Ame-rikan donanması olduğunu], diğerleri Rus donanması olduğunu id-dia ediyordu. Ayvalığa gittiğimizde, donanmayı limanda bulduk. Noacıdır I Türk çocuğu memleketimizin böyle bir Donanmaya saMpolabileceğini düşünemiyordu.

Bugün dahi çocuklarımıza ekonomimMn, endüstrimizin, ordu-muzun durumunu ve olanaklarım ^ğretememişiz, onu geliştirmekiçin gerekli inanç ve mücadele azmini aşılayamaınapz*

Memleketimin yönetiminde sorumluluk almış birçok aydınları.nııın bile, Avrupadan beraberlerinde tngUİE, Alman, İtalyan malıdiye ihraç ettiğimiz Türk Malları ile döndüklerini hepimte işiti-yoruz.

Endüstride sabotajı önlemenin başlangıcı vatandaşlarımız ta-rafından bir çok defalar aldatümış olsak dahî, yine- de vatandaşla»rıımıa güven ve taraftar olmadır.

Konunun ürerinde bu kadar Önemle durmanın sebebi şudur :

Türk Ordusu genel olarak kendinden çok sayıda düşmana kar»şı büyük zaferler kapanmış, Japonya'dan Avrupanm ortalarına ka-dar devlet kurmuş bir ordudur. Fakat Rumeli bozgununda 160' binIdfüik OrduamuB, 17 bin kişilik Romanof Ordusu karşısında birkaç sa-

1. 10* 1. — 18

at içinde dağılmıştır, Rumeliyi kaybettiğimiz vakit, Türkler Anadoluya nazaran Eumeüde daha büyük bir çoğunluktaydılar.

Nasıl ki manen çökmüş bir ordu> gücü ne olursa olsun zaferkazanamazsa, manen çökmüş, kendine inancını kaybetmiş bir ulus-ta siyasal ve ekonomik bağımsıMığım koruyamaz.

İstiklâl Savaşında nasıl ki, Ordunun önderleri, aydınları; Ulu-sa, orduya güven ve inanç aşılapp başarıya ulaştılarsa, bugün deTürk aydını; öğretmeni, subayı, imamı ile iktisatçısı, mühendisi,işçisi, hukukçusu Üe Türkiye'nin endüstrileşme davasına inanma,güvenme ve bunun için mücadele etme zorunluluğu içindedir.

Hafız Hakkı Paşanın dediği gibi, (Büyük başarılar, aı bir ha-zırlıkla kazamlmadığı gibi, büyük bozgunluklar da ufak sebeplerlevukua gelinen).

Bir endüstrinin ppratılmasmda, gelişmesinin önlenmesinde uy-gulanan metodlar bilinirse, mücadele kolaylaşmış olur. Bu giriştensonra sabotaj metodları üzerinde etraflıca durabiliriz.

Dis Etkiler ve Organla« ı

Bir üretim için, sermaye, emek, bilgi gibi unsurların bir arayaahenkli olarak getirilmesi lâmmdır. Bunlar olmadığı takdirde üre.tim olamaz.

Endüstrisi gelişmekte edan uluslar ihtiyaçları bulunan bilgi vesermayeyi diğer uluslardan ticarî yollarla, satin alarak, ortaklıkkurarak temin etmektedir. Halbuki hiçbir sanayici pazar kay-betmek, kendine rakip yaratmak istemez.

O halde, başka yerden semıaye sağlanmasını, ara#tmnalar ya-parak bilgi edinmesini Önlemek için ona kendisi bügi satacaktır.Fakat satın alınan bilgiyi olumlu olarak kullanaamasınlar diye deuf ak tefek görünen ve püf noktların da açıklar bırakacaktır. Büpsatın alacak seviyede bilgi sahibi olmayan insanları ise, yanıltmak,yanlış yollara yöneltmek çok kolaydır. Memleketimizde buna aitpek çok Örnekler gördük.

Bir memlekette üretimi engellemek için mücadelenin üretiminunsurlarına ve ahengine yönetilmesi gerekir. Bunun için kullanılanmetod ve organları aşağıdaki şekilde gırahyabüirig :

DotoysiîK

1 — • Sermayenin eBÜstrî y&tmnnllarwBu ytaeknesfaıi önfoffifcek:

a) Teknik yardım veya bilgi yardımı bahanesiyle gönderilenuzmanlara, sermayenin endüstriye kaymasını önleyici raporlar ha-zırlatmaktır. Bunun acı tarafı üstelik bu raporlar için sizden ücretalınmasıdır. Memleketimize gelen uzmanlar içinde ilim adamı hüvi-yet ve haysiyeti ile hareket eden az çıkmıştır. Bunlar içinde memle-ketimizi en iyi etüd ve tahlil edeni Barker Raporu denen Uluslar-arası İmar ve Kalkınma Bankasının 1951 yılındaki raporudur. Burapor sonunu şöyle bağlamaktadır.

«Tarım alanında tavsiye ettiğimiz yüksek kalkınma masrafları-nın Türkiye halkının büyük kütlesinin istihsal verimini artırmakta,şümullü tesirler göstereceğine ve memleket ekonomisinin her tara-fından faydalı akisler doğuracağına kani bulunmaktayız».

Bu suretle yatırımların, tarım alanına ve masrafları arttırıcıbir şekilde akması tavsiye edilmektedir. Bu, tarımınızı modernleşti-rin, makinalaştmn demektir.

Ayni raporun endüstri bölümünde ise şunlar yazılıdır.

«Hey'etimiz endüstri faaliyetierinin hususi yatırımların gelişe-ceği başlıca saha olacağı ümidindedir. Bu sebeple de bu sahadakiâmme yatırımlarının hızla azalması lâzımdır. Bunun için teklif etti-ğimiz: programın tatbik derecesi zarfında endüstri faaliyetleri içinyapılacak devlet masrafları daiıa düşük bir seviyede tutulmuştur.»

Bu tavsiye ile endüstriye devletin yatırım yapmayıp, ö^el sek-törün yatırım yapması öngörülürken, ayni rapor Türkiye'de özelsektörün sermaye yönünden zayıf olduğunu ve kalkınma için yatı-rım yapamıyaeağmı da yazmaktadır,

300 kitap sayfası olan raporda bu birbirine zıt fikirler ustalık-la dağıtılmış ve gizlenmiştir. Bu suretle raporun her olayı haklı gös-teren bir ifadeyi içine alması, dürüst ve samimi olması kanısı da yarratılmıştır. Tanının modernleştirilmesi ve diğer taraftan endüstriyeyatırım yapılmaması, memleketimizin makine ithal etmesi ve endüst-rileşmemesi tavsiyesinden başka birşey değildir. Sevindirici hususodur ki, zamanın hükümeti bu raporu ciddiye almamış, endüstriyeri'lan yatırımları tersine arttırmıştır. Bu telkinler ve batının endişesiyeni değildir. 1793 de Fransız iktisatçısı Reyneval hükümetini şöy-le ikaz eder :

1. 10. 1. — 20

«Türkiye zayıf olduğu ve ilerleme hamlelerine başlamadığımüddetçe Fransa Türkiye'ye yardım etmelidir. Türkler bir inkılâpyapar, işlerini düzeltirlerse, kültüre Önem verirlerse, memleketle-rinde derhal sanayileşme başlar. Çünkü onların hammaddeleri var-dır. Böylelikle kendi ihtiyaçlarını karşıladıkları gibi, dış pazarlardada bize rekabet ederler. Hür bir hükümete sahip olurlarsa ilerleme-ye olan kabiliyetleri gelişir. Donanmalarını jöne meydana getirirler,İstanbul Avrupa'nın en büyük limanı olur. Akdeniz yine hakimiyet-leri altına girer ve doğu pazarları elimizden çıkar.»

(AID) nin memleketimize gelen mümessilleri Türkiye'nin hızlakalkındığını, çünkü turizme önem verdiğini müjdelemiştir. Ayrıcakendilerine göre gerektirici sebepler ileri sürerek Türkiye'nin kal-kınma hmnı düşürmesini istemişlerdir.

Bu uzmanlar turizm yönünden İspanya'yı bize örnek olarakgöstermiş, hiçbiri İspanya'nın senede 1 milyar liranın üstünde oto-mobil imal ettiğine, hızla bir makina endüstrisi kurduğuna değinme-miştir. Bu misallerden dikkatle çekinmişlerdir.

b — Yatınmlarm bütün tavsiyelere rağmen endüstriye kayma-snma önlenememesi halinde, dış yardımlar ortaya çıkmaktadır.

'Genel olarak dış yardımlar adıyla verilen borç paralar, faizitibariyle düşük ve çekicidir. Fakat diğer basit görünen şartları çokağırdır. Bunlar ;

«Verdiğimiz para ancak belirtilen yatırımlarda kullanılabilir»diyerek endüstriye yatırım yapılması Önlenmek istenir. Yol, limangibi yatıranlar yapılabilir. Çünkü bunlar için gerekli makinaları(dolayısiylse işçilik) ithal edeceksiniz.

Eğer endüstride direnirsiniz, mallan onlatın tespit ettiği fir-malardan alacaksınız, Bu genel olarak fiyatları bir misli daha paha-lı tespit VB tatbik edilen bir sistemdir. Üstelik yatırımları kontrol>§in size bir müşavirlik firması empöre edecekler ve masraflarını dasize SieteceBerfir,

Yatırımların endüstriye kaymasını Önlemenin bir yolu da en-düstri adıyla yeni yeni konular ve yönler ortaya atmaktır. Turkmbunlardan biridir. Başta yabancı uMnanlar olmak umre, butun bası-anman teşviki ile endüstrinin; tarifine uymayan, üretimi pknıyan,esası hizmetçiliğe dayanan bu ekonomik dar yola (turizm endüstrisi)

L 10. 1* — 21

dedik ve kaynaklarımızı bu yola seferber ettik. Daş krediler bununiçin yurdumuza geldi.

Ziaman Baman malüna yapıcıları, endüstrimiz; gerekli hammaddeyi, yardımcı mamulü döviz sıkıntısı yönünden sağlayamazken,turizm ticareti yapanlar memleketimizde kaliteli olarak yapılıp ih*rag imkânını aradığımız seramik ve tesisat makemesini, bolca ithaledebilmişlerdir.

Bu suretle gerçek endüstrimizi baltalıyan turisam, bir endüstriolarak vatandaşa benimsetildi.

2 — JI a nmmdtle ;di n ıuula tekel

Endüstrisi gelişmig memleketler genel olarak hammadde sıkıntı-sı çekmektedirler. Hammaddeye sahip olanlar endüstrileştikleri tak-dirde kendi endüstrileri sarsılacaktır*

O halde hammaddeye sahip uluslar endüatrileşmemeli ve kendiaralarında rakip Mınmahdır. Bu geri kalmış memleketlerde genelolarak ticaret alış verişleriyle »ağlanır, SMn hammaddelerinM ken-di mamulleri karşılığı veya işletme imtiyazı ile kapatmak, £&yıf eko*nomik bünyenizden faydalanmaktır.

Çoğu aaman uygulanan diğer bir yol, endüstri memleketleri ara-sında işbirliği sağlayarak sizin ham maddenizin değerini düşürmek»tir, Memleketimizde en kıymetli ham maddeler arasında bulunanboraks ve krom ürerinde endüstrileşmis memleketlerin yarattıklarıtekel, bunun en iyi misalidir.

Bu memleketler, geri kalmış ve fakat tabii zenginlikleri olanmemleketlerde, istihraç endüstrisi denen, maden çıkarma tesislerineyatırım yaparak hammadde ihtiyaçlarının sağlanmasını garantiyealırlar.

Ticarette ise skin ihtiyacınız olsa da olmasa da kendi ekonomi-Bine en elverişli ihraç malını size dikte ettirerek ham maddenMnmüşterisi olurlar* Memleketimizde çoğu manian «Bunun ithaline nelüzum var*» dediğimiz mallar bu şekilde dikte ettirilmişlerdir.

1. 10. 1. — 22

jBmtomk :

3 — Maiyet arttırıcı ooriaınalar :

Yabancı memleketlerle olan ticaret ilişkilerinde ve yabancı uz-manların tavsiyelerinde, kaliteyi yükseltmek bahanesiyle, maliyetianormal arttıracak tavsiyelere rastlıyoruz»

Maliyeti arttırmak için malzeme ve işçilik üzerinde durulmak-tadır. Malzemede :

Projelerde gereğinden fazla kalitede ve bazan gerekmediği hal-de,'malzeme standardı yüksek olarak şartnamelere koydurulmakta-dır. Meselâ bütün Avrupa'da hidroelektrik santrallarm cebri boru-ları DİN 17100 (St. 87 saçtan) e göre yapılmışken, bir îsvigre'li uz-man DİN 17155 malzeme kullanmayı şartnameye koydurdu. Bu mal-zeme Ereğli Fabrikalarının özel imalâtıdır ve DİN 17100'e nazaran35 kr/kg pahalıdır, Ya bu pahalı saçı kullanacaksınız veya Avrupa'-dan ucua fiyata ithal edeceksiniz. Saç ithal edüemiyeceğine göre yer-li firmalar ihalede saf dışı bırakılmaktadır.

Mukavemet hesabıyla, malzemeye göre boyut vermek, Mem uy-gulamak mümkünken, siz bu mühendislik olanaklarım değerlendirenmiyorsunu^

Yabancı uzmanlar, Türkiye'de yaptıkları malzeme araştırmala-rı sonucu, hangi cins veya bileşim, bizde imal ©dilemiyorsa onu fen»ni şartnamelerde, şart olarak ileri sürüyorlar, idareler ise sorumlu-luktan çekinerek bu teklifleri benimsiyorlar. Kaynak elektrodu ima-linde kullanılan telin bileşiminde asgari kükürt oranını (Kırıkkalemamulünde % 0,029) ı% 0,025 şartı ileri sürülerek tel ithal edilmekisteniyor.

Hassas ve temiz işçilik, pahalı işçilik demektir. İmalât »simle-rine lüzumsuz yerde ve derecede hassas işçilik koymak maliyeti yük-seltmektedir. Yerli imalâtın rekabet imkânını yok eder,

— Satın alman bir Alman projesine göre imâl ettiğimiz bir ma-kinamn şasisini alt ve üstten planya ettirdiler» Bunun için 4.000,—lira planya parası ödemiştik. Halbuki şasinin planya ettiğimi! altyüzeyi sonradan montajda betona gömüldüydü,

1. W. 1. — 23

İşçUîkte :

— işletmede (y) yerine (vv) kmüanılması sonuexx 4 metreliktorna edilecek 19 borunun fiyatını, Karabük'te 48.000,— liradan71,000,— liraya yükseltoMk*.

— İmalâtta her ölçünün bir hata payı (toleransı) vardır. İmâlettiğimiz 5 metre boyundaki mil iğin 0.1 mm. tolerans istendi. Hal-buki çalıştığı yerde mil, yataklarının ucundan 5 mm. ye yakın taşı-yordu.

— Cebriboru imalinde literatür, % 85 kaynak faktörü içinröntgenle ve sondaj kontrolünü uygun görür ve %! 70 kaynak fak-töründe ise röntgen kontrolü istemez. Fakat bizim memleket içinkaynak kontrolünü % 70 için dahi şart koşarlar. Ankara'da bu gi-bi işlerde istediğimiz zaman kullanılabilecek röntgen cihazı olmadı-ğını ve ihale edilen işin 15Ö.Ö0Ö,— TL. lık gibi ufak olduğunu düşü-nürsek, bunun maliyete olan etkisini kolayca tahmin edebiliriz.

Almanya'da (özellikle Bremen'de kaynak işçiliği üzerinde yap-tığım bir incelemede, memleketimizdeki kaynak işçiliğinin çok dahaüstün olduğunu müşahade ettim. Ancak Almanya'da her kaynak iş-çisinin ardına bir spiral taşlamacı koyuyorlar, kusurları taşlıyarakve boya macunu ile doldurarak gizliyorlardı.

©statik bakımdan onların bitmiş işleri bizimkilerden gösterişlioluyordu.

Meşhur bir Amerikan firmasının santrifüj pompasını sökmüş-tük, Salyongozda döküm boşlukları vardı ve macunla doldurulmuş-tu. Bir süre çalışmadan sonra döküldüler.

Yukarki açıklamalardan da anlaşılacağı üzere, bilhassa lisans-la çalışacak kuruluşların mühendislerinin asgari bir tecrübe ve bil-giyi haiz olmaları yanında ayrıca uyanık olmaları gerekir.

Memleketimizde bolca bulunan bir benzin motorunun lisansı sa-tm alınmıştı. Bize verilen projelerde toleranslar o kadar dar tutul-muştu ki, o projeye göre imalâtı yürütmek mesele oluyordu. Üsteliksiz suçlu duruma düşüyorsunuz. Sonradan proje ile proje sahibin-den daha önce ithal edilen motorların parçaları karşılaştırıldığında,bize satılan projede toleransların daraltıldığı tespit edilmişti.

Ayni olay Ç, Fabrikasını kurmak üzere Alman H, Firmasındanalman makina projelerinde de ortaya çıkmıştı. Ayni Alman firması

I. 10, 1. _ 24

kendi fabrikasında ki imalâtta çok daha rahat toleranstaia çalışı-yordu. Dununun tespiti üzerine firma ilgilileri sıkıştmlınca, (Türki-ye'nin biMen daha hassas ve ileri bir teknikle çalışmasını sağlamakiçin) bu şekilde hareket ettiklerini belirtmişlerdir.

Bu bakımdan dışardan satın alman projelerin iyice incelenmesive hatta uygulanmadan önce memleketimiz malzeme, işçilik ve tez-gâh imkânlarına gör© elden geçirilerek adapte editaesi şarttır.

4 — BUgi tekel yaratmak ı

Üretimde teknolojik bilginin önemi arttıkça, buluşları teşvik et-mek ve bunların endüstride değerlendirilmesini sağlamak yönündenpatent müessesesi de gittikçe önem kapanmıştır. Bu suretle her dev-let, kendi vatandaşının buluşlarını koruyup değerlendirirken, ya«hancıların memlekette bilgi tekeli yaratmasını da Önlemektedir,

Ancak memleketimizde ihtira beratının (patent'in) otomatiktescil esasına göre işlemesi ve tescil ücretinin çok düşük, sembolikolması sonucu, yabancı firmalar patent kapsamına, anlamına girsingirmesin basit teknolojik bilgileri dahi memleketimizde tescil ettir-meğe başlamışlardır. Bunun sonucu bir çok yerli firmaların imalâtıtartışma konusu olmuş, mahkemelere düşmüş, dava sonuçlananakadar imalât, tedbir kararları ile, durdurulmuştur.

Bu karşılaşılan jsorluk yetmiyormuş gibi, hükümetimiz 16.2.1961tarihli La Haye kararlarım 1971 yılında yasalaştırmıştır.

Buna göre kurulan Milletlerarası Beratlar Enstitüsü;

a —• Türkiye'de tescil edilmiş beratları» enstitünün arşivinekabul etmemiş ve tescil edilmemiş durumuna düşürmüştür.

b — Türkiye'de tescil edilecek beratların geçerli olabilmesi içinEnstitünün mütalâasının istenmesi mecburiyeti konulmuştur.

c — Oy hakkı ve yönetime iştirak aidat miktarına bağlı oldu-ğundan, memleketimizin enstitüde haklarını koruması imkansızlaştı»rıbmştır,

d — Endüstrisi gelişmiş 8 büyük devleti, dilleri ile beraber(Türkçe müracaat kabul edilmemiştir) arşivine alarak ve bu mam«

. 1. 10. 1* — 25

leketlere tescil edilen patentleri kabul ederek, Türkiye'yi otomatik-man bu devletlere tabi kılmıştır.

Türk Devletinin hükümranlığı yönünden dahi tartışma konusuolabilecek böyle bir anlaşma, maalesef incelenmeden, yabancı bîranlaşmaya katılma hevesi ve lâkaydisi içinde yaslanmıştır.

Memleketimizde geçerli (Sınaî Mülkiyet Mevzuatı) yabancıla-rın yarattığı bilgi tekelini önleme bakımından derhal gözden geçiril-melidir.

5 — Endüstride müteşebbisin rolü başta gelir# Müteşebbis, is-ter sermayedar kanadından, ister teknik kanattan gelmiş okun;sermaye, emek, ve bilgi gibi unsurları bir araya getiren, bir amacayönelten, aralarında ahenk sağlıyan, teşebbüs ruhu ve umni kuvvetlikimsedir, O halde diğer taarruzların başarı sağlayamamaaı halinde,son ümit müteşebbise saldırmaktır,

Müteşebbise daha kârlı yollar göstermek, ona mümessillik ver-mek, veya ortaklık teklif etmek suretiyle imalâttan vazgeçirmekmümkündür. Bu metot iş hayatına ticaretle başhyanlar için eaMptirve başarı sağlar.

Müteşebbis teknik bilgisi olan bir kimse ise, bir eser meydanagetirme hırsı ağır basacağından bu gibi tekliflere karşı daJıa daya-nıkhdır.

Eğer müteşebbis iktisadi kamu kuraiuşlarmm bir yöneticisiise, yüksek ücretle onu memur olarak kendi kuruluşlarına almaksuretiyle başarı daha kolay sağlanır.

8 _ Bütün bunların basan sağlayamamaaı halinde veya yukar-kilere ilâve olarak uluslararası kuruluşlar yoluyla da bazı çıkmazlaryalatmak mümkündür.

Sağlık ve iş güvenliği yönünden, sendika hukuku yönünden;memleketimizin sosyal ve ekonomik seviyesinin, işçi seviyesinin, di-ger imkânlarının çok üstünde standartlar telkin etmek, bunların tü-zükler haline gelmesini saghyarak da endüstriyi baltalamak müm-kündür,

Türkiye bugün her ne bahasına olursa olsun endüstrileşme azmiiçindadir, endüstrileşmektedir ve endüstrisi gelişecektir»

1. 10. L — 26

Bunun içindir ki memleketimizde son yıllarda uluslararası ku-ruluşlar (ki bunlar endüstrisi gelişmiş zengin ulusların yonetimmde-dir) bu tip konulara yoğun bir çalışma île girmişlerdir.

Bunların düzenledikleri kongrelere, çalışmalara katılan bir kı-iim gafil aydınlarımız, oralarda yapılan telkinleri, ortaya atılan ho-vardaca fikirleri, ekonomimizin zayıflığını gozonüne almadan uygu-lama hevesine düşmekte, endüstrisi gelişmiş uluslardan daha ilerigüvenlik tüzükleri, sosyal haklar getirmektedirler.

Meselâ; halen yürürlükte olan güvenlik tüzüğüne göre, fabrikabinalarından istenen Özellikler o kadar ağırdır ki, bu tüzüğü görevsever bir anlayışla uygulasalar MKE nin, Sümerbankm, vs. bütünfabrikalarını kapatmak gerekir.

Bütün külfetler işverene yüklenmiştir. Bu tüMik gereğince iş-verenin işçi ailesine lojman vermesi halinde, lojmandan istenen kon-for yüksek dereceli bir devlet memurunun hayal edebileceği konfor-dan aşağı olmadığı gibi, lojmandaki yatak çarşaflarmm temizliğin«den dahi işveren sorumludur.

Ayni tüzük, Türkiye'de çalışacak gezer köprü vinçlerinin j % ; 50sürşarjla sürekli çalışmasını ister. Bu değer Avrupa'da |% 25 dir veçok kısa, bir kaç dakika için geçerlidir. Esasen elektrik motorları da.%! 25 sürşarja göre Ünal edilir, Bu hüküm fabrikanız için satın ala-cağınız vincin maliyetini otomatikman % 50 arttırıp amortismanmasrafınızı yükseltmekte, yatırına programınızı aksatmaktadır.

Fabrikalarımızda yıllardan beri çalışan vinçleri, bu tüMik gere*ğince faaliyetten men etmek gerekmektedir.

Bu hükümlerin nerden çıkarıldığını ilgililere sorduğumuza,Amerikalı bir profesörün ders kitabından aldıklarını belirttiler.

Bu şartlar altında müteşebbis ; ya teşebbüsten vazgeçecektir ve-ya imalâtı dış piyasa ile, ithal malları ile rekabet edemiyecek bir fi-at seviyesine ulaşacak ve himaye isteyecektir,

Çalışma hukukumuzda, toplu sÖMeşınelerimizde ; pazarlar, bay-ramlar, yıllık izinler, hastalık ve mazeret izinleri vs. gÖzonüne alın«dığmda bir §ok kuruluşların 805 günde verimlilik hususu gözönünealınmadan, puvantaja göre ortalama 200 gün civarında çalıştığınıgörüyoruz. Bu kadar az çalışan bir ulus kalkınamaz. Fakat gel gör kikendi memleketinde, kendi işçisine ücretli hafta tatilini dahi vermi-

1. 10, 1. — 27

yen yabancı uzman, bizi tembelliğe teşvik edici bütün tetbirleri, sos-yal hak olarak teklif eder ve savunur. Çalışanı taltif edecek tembe-li cezalandıracak bütün yollar (ifşîyi koruyoruz) maskesi altındakapatılır, üretim düşer, maliyet artar.

Son yıllar ilâveten bütün dikkatler hava kirliliğine yöneldiNATO da Modem Toplumun sorunları Komitesi; altı pilot incele-meyi ele almaş :••

1 —. Karayollarında güvenlik,

2 — Tabii afet durumlarında yardım,

3 — HavaMn kirlenmesi,

4 — Denklerin kirlenmesi,

5 — Sanayileşmiş modern bir topumda bireysel VB toplumgüdülenmesi (?)

6 — Bilimsel bilgilerin, karar yetkisi olan hükümet kesimleri-ne aktanhnasL

Bu sorunludan ttalya (2) ci, ingiltere (5) d, Almanya (6) cıkonuyu kendine sorun olarak kabul etmiş, pilot ülke olmuş.

Türkiye ise, bunlardan yalnız hava kirlenmesini, modern bir top-lum sorunu olarak benimsemiş*

Ben senelerce önce (Büyük Şehirlerde Havanın Temizlenmesi)kongresinin toplanmasını teşvik ederken, bu ilk kongrenin başkan»lığını yaparken, bunun endüstrimize karşı ileride bir baltalama" silâ-hı olarak kullanılacağım hiç düşünmemiştir.

Toplum ihtiyaçları üzerinde durulurken, teknolojik ve ekono-mik olanaklarımızı gözönüne almak zorundayız.

Bu bölümü J. Kennedy'nin şu sözleri ile bitiriyorum.

«Bilim adamları araştırmalarının yalnız hedefini tespit edebi-lirler. Bilimi desteklerken, toplum da kendi ihtiyaçlarını göz önüııdbulundurmalıdır»

7 — Endüstride sabotaj, emeğin tahrik edilmesi suretiyle desağlanabilir. Bunun için işçinin sendikalar içinde disiplinli bir şekilde örgütlenmesi, liderlerinin menfaat ve direktiflerinerobot halinde uyan kitleler haline getirilmesi gereklidir. Bu sağlan

L W, L — 28

diktan sonra liderlerin satm alınarak rakip fabrikalarda grevleryaratılması işten bile değildir.

Böyle bir ortamın yaratılmasında uluslararası Jomüuşlaruı,Türkiyede Sendikacılığı geliştirmek için eğitim maskesi altında sağ-ladıkları dış yardımlar, burslar ürerinde durulacak konulardandır

Üretimi yavaşlatma,, otuıpıa vs, adları altında uygulanan biLhassa kanunsuz grevler, ekonomileri zayıf uluslar için çok yıkıcı ol-maktadır, Emeğe yönetilen saldırmm en tehlikeli tarafı, kolaylıklauluslararası ideolojik savaşa alet olabümesidir.

Burada bir misal olarak Volkswagen'in son yıllarda geçinmek-te olduğu kriz ürerinde durabiliım Volkswagen arabaları bir çokdış rakiplerle kar§ıla§mı§, Almanya'da bile satıp 1% 14 düşmüştür.Diğer taraftan işçi ücretlerindeki artışlar maliyeti % 30 arttırmış-tır. Bunlar yetmiyormuş gibi demir perde gerisi memleketlerinbeslediği, bir kısmı satılmış, bir kısmı inandırılmış Alman anarşistöğrencileri Volkswagenl yıkmayı hedef almışlardır. Volkswagen900.000 ortağı olan anonim bir kuruluştur ve solcu anarşistler içiniyi bir hedeftir, Bunlar (Vblkaw^agen'in iflâs edeceği, fabrikanınkapanarak işçilerin işsiz kalacakları, ortakların paralarının ba-tacağı) propagandaları üe işçi ve yöneticileri ve bilhassa ortaklanbüyük bir huzursuzluğa ve anarşiye tahrik etmişlerdir.

Memleketimiz endüstrisi ve mil! servetimin de, son yıllar mey-dana gelen bu gibi yıkıcı olayların acısını fazlasıyla çekmiştir.

ZARARLI tÇ TARTIŞMALAR

Memleketimiz endüstrisi ve mamulleri üzerinde pekçok, bilgisiz-,ce ve zararlı tartışmalar yapılmaktadır, Bunlar sayılmakla bitmLye«cek kadar çok konular üzerinde olmaktadır. Ben, burada yabancımemleketlerle ilgili ve aktüel olan, önemli gördüğüm bir kaç konuüzerinde duracağım,

(Endüstride sabotaj) konusunda başlarken psikolojik faktörlerüzerinde durmuştuk. Bu psikolojik ortam, ve kısır menfaat çekişme-leri sonucu, memlekette yerli imalâtın kalitesi, f iatı ve güzelliği üze-rinde zararlı kıyasıya tartışmalar yapılır,

1. 10. 1* — 29

Bu tartışmaların yaratıcısı ve körükleyieisi §oğu zaman birkışım basındır. Basında daima yerli mamuEeri kötüleyici yazı vehavadislere yerli yersiz rastlarım Bu tip yayın yapan gazetelerÖzellikle ithalâtçılar yoluyla, yabancı firmaların reklâmına kendinisatmış olanlardır.

Basınımızın yerli malların ve millî endüstrinin savunucusu ol-ması gerektiğine, bunun bir namus ve vatandaşlık borcu olduğunaişaret ederek, bu konuda yapılan tartışmalar üzerinde biraz dura«hm :

Tüketici en kaliteli malı en ucuza almak istağindedir. Malınyerli veya ithal malı olması tüketici için Önemli değildir. Memleke-timdMe bilhassa ithal malı olması, kalitesi düşük dahi olsa tüketiciiçin tercih sebebidir.

Üretici ise memleketin bilhassa zayıf ve kararsız ekonomikbünyesinden de faydalanarak, yaptığı malı en pahalıya satmak is-teğindedir. Malın kalitesi vmm vadeli olarak ilgilenmeyi veya uzunÖmürlü bir müessese kurmayı rizikolu bulur.

Yerli mallar ürerinde üretici ile tüketici arasındaki bu menfaatçatışması yanında, aynea üretici ile üretici çatışması da vardır.

Üretici üe üretici arasındaki çatışma, her iki grubun aynı ma.h imal etmesi halinde rekabet mücadelesidir. Bu normal ve nizamabağlanırsa memleket yararına bir mücadeledir.

[ Üretici ile üretici arasındaki menfaat çatışmasının diğer birsafhası, yatırım malı imal edenle, tüketim malı imal eden arasındaolmaktadır,

Endüstride yatırım malları makinalardır. Tüketim malı imalt edecek olanlar; en modem, en vmm makina ve donanımı yatırım-

larında, tesislerinde kullanmak, rakiplerine karp üstünlük sağlamakisterler. Bu ise çoğu zaman makina endüstrisinin aleyhine bir du-rum doğurur, EndüstrUesmedeki en çetin savaş bu yönden dof ar.

Makina endüstrisi, diğer endüstri dallarının kurucusudur. Birmemlekette makina endüstrisi yoksa, endüstri yoktur diyebiliımTüketim malı imal edenlerin yerli makinaları beğenmemelerine pa-ralel olarak, yurt savunmasında görev alanlarda ayni endişelerleyerli araç ve silâhları beğenmiyeceklerdir.

1. 10. 1 — 80

Makina endüstrisinin aleyhine toptan yaratılan bu hava, yal-nız yurt ekonomisini değil, yurt savunmasını da tehlikeye sokacak-tır,

Her iki üretici sınıfın aralarında ahenk sağlanması, çatışmanınen az seviyeye indirilmesi aslında tarafların menfaatmadır. Zirayurt içindeki imkânlarla kurulan bir fabrikanın tamir ve bakım iğle-rini düzenlemesi, yedek parçasını en kısa zamanda temin etmesi,fabrikasını arızasız ve sürekli olarak çalıştırması kolaylaşmaktadır,

Aslında her tüketici, başka bir konuda aynı zamanda üretici-dir. Bir üreticinin malına diğer.bir üretici müşteri olacağına göre,bunların birbirlerinin mallarına müşteri olmaları kendi menfaatlarıicabıdır. Aksi halde taraflardan birinin malına müşteri bulamama-sı, diğer tarafın talep piyasasını düşüreceğinden kül halinde memle-ket ekonomisini etkiler.

1 _ Bu menfaat çatışmalarında yabancı memleketlerin boleaistismar ettiği kalite ve fiat konusu üzerinde duralım :

Kalite ile fiat arasında ayrılmam bir bağlantı vardır. Onun içinikisini beraber gözönüne alırken, derhal belirtelim ki bu bağıntıdoğru orantılıdır.

Kaliteye tesir eden en önemli faktör o memleketin hayat düze-yidir, Şöyleki; ekonomik durumu yüksek, zengin insanlar, faerşeyiniyisini satın almak isterler Fiat onlar için ikinci derecede bir un-surdur. İmalâtçı alıcmm isteklerine uygun kalitede bir malı yap-mak zorundadır. Aksi halde tutunamaz, Satm alma kabiliyeti dü-şük olan insanlar ise, ihtiyacım asgarî bir fiatla karşılamak zorun*da olup, kalite onlar için ikinci derecede bir unsurdur.

Bu suretle vatandaşın satın alma gücüne uygun olarak bir kali-te - fiat ahengi teşekkül eder,

Kaliteye tesir eden diğer faktör, hukukî düzendir, Bunu kalitekontrol teşkilâtı ve standardları yönünden düşünüebileceğimiz gibi,devletin satm ahna mevzuatı yönünden de düşünebiliriz. Standard*larm tesbiti, kalitenin yükselmesinde önemli bir rol oynarsa da, sa-tın alma nizamı yani fiat politikası daha Önemlidir. Meselâ, Devleten ucuz malı satm almayı ihale kanunu üe kabul ettiğine göre, ima-lâtçılar birbiriyle rekabet edebilmek için standardlardan fedakârlıketmek zorundadır. Yani kaliteyi düşürerek maliyeti ucuzlatmıyanbi müessesenin yaşaması imkânsızdır,

1. io4 L — 81

Her ne kadar asgarî bir kalite standardı ile bunun önlenmesimümkün gibi görünüyorsa da, fiat politikası, vatandaşın satın al-ma gücü kaliteden çalmayı teşvik edicidir. Bunun içindir ki mem-leketimizde azamî satış fiatları tespit edilirken, hayat seviyesiyüksek olan memleketlerde, asgarî satış fiatları tespit edilmektedir.Bu suretle kaliteli mal yapımı teşvik gojrmektedir.

Osmanlı İmparatorluğu zamanında Bursa dokumalarına, asgarîsatış fiatı tesbiti suretiyle, bunların kalitesi korunmuştur.

Bu durum yalnız yerli imalât için değil, ithal malı için de ba-his konusudur. Memleketimiz ithalâtçı olarak da malların daimaen kötüsünü ithal etmiştir.

Diyebiliriz ki hayat seviyemiz yükselmeden^ imalâtımızın ka-litesini yükseltmemiz imkânsızdır»

Kurulacak herhangi bir kontrol teşkilâtı da bunu istenen dere-cede sağlayamaz, Yeterki alıcı olarak Devlet» en ucuza değil, yeter-li derecede kaliteli malı almayı esas kabul etsin.

Memleketimizde yerli mallara karşı yöneltilen haksız tenkitle^rin en büyüğü, kullandığmuz malları yerli veya ithal malı diye iki-ye ayırmamızdan ileri gelmektedir. Doğrusu; Mallan ve kalitesini,markasına veya müessesenin adma göre sıiüflandırmaktadnv

Meselâ Türkiye'de 1Q liraya da musluk alabilirsiniz 50 lirayada. Arada çok büyük kalite ve estetik farkı vardır. On liralığınahp, yerli malı kötüdür diye ortaya çıkmak, gazete de makale döşenmek ne mantıkla, ne de memleket sevgisiyle bağdaşır,

Bu konuda ahnraası mümkün ve zarurî olan tedbir markasıolmayan malların satışının önlenmesidir,

O halde, hayat standardımızın düşüklüğünü kabul edersek, bu-na uygun olarak düşük kaliteli mal kullanmayı da göm almamıgerekir,

Bferşeye rağmen kaliteli mal kullanmak istiyorsak, markakontrolünü, standard kontrolünü yaparken, daha evvel en ucuz ma-lı almak prensibini de terk edeceğiz.

Bununla beraber imalâtımızın kalitesiz olduğunu ve bunu illekabul etmemiz gerektiğini ifade etmek istemiyorum. Meselâ B,B>Yollarının MAN dizelli lokomatiflerinin diferansiyel dişlileri hep

1, 10, 1. — m

arıza yapıyordu- M.KJE5. nin Kırıkkale'de yapılıp kullanılan- dişlileriise amzsi yapmamıştır.

Yabancılardan alman tesislerden, ilk hamlede çalışanı yoktur.Daima arıza olmuş, tadilât yapılmış ve giderilmiştir. Kütahya AzotFabrikalarının ilk çalışmasında meydana gelen ve milyonlarca lira-lık hasara sebep olan patlama buna bir örnektir.

Bizim de yaptıklarımız başlangıçta kalitesiz olacaktır ve arızayapacaktır, Bundan korkmamak, yanda bırakmamak gerekir. île-ri olan her memleket bu köprüden geçmiştir. Halen dahi endüstri-leşmiş memleketlere ait menfi bir çok örnekler vermek mümkün-dür*

Geçiş devresinin; teknolojik bilgi, genel teknik kültür ve eko-nomik olanaklar bakımından bizde usun süreceğini de peşinen ka«buUenmek gerekir,

Bununla beraber Öğünerek belirteyim ki, bugün Türk Malı dışpazarlarda aranan mallar arasına girmiş ve kalite itibariyle bir çokbranşlarda Avrupa mallarının üstüne çıkabilmiştir.

% _ Öıei Söktör - Devlet Sektörü tartışması :

Memleketimizde endüstrimiz geli#tikçe? dozu artarak tartışılan,ideolojik çatışmaların sömürme konusu olan bir sorun. Konununtartışılması bu çalışmanın §ok sınırlarını taşırır, Ancak birkaç hu-susa kısaca değinelim* Bugün bir kısım çevrelerin patron dediği iş-veren, dünün emekli bir subayı (Nuri Killigü Paşa, Süreyya Paşavs,) iktisatçısı, mühendisi, tüccarı, hatta tıp doktorudur, Çoğu me-muriyetin kalıplarına uyamamif ve fakat başarılı olmuş memurları-dır. Bunların devlete memru olarak, ig adamı olarak hizmetleri say-makla bitmez.

Diğer taraftan tekstil üretimimizin l%! 80 den çoğu özel sektöreait olduğu halde, Sümerbankm bu endüstrideki önderliği, itici kuv-veti asla inkâr edilemez,

Mndüstrimizin bir bütün olduğunu, özel sektör ve devlet sektö-rü tartışmasının ekonomik zorunluklardan çok, memleketimizdeözel sektörün bulunmadığı çok eski yıllarda baghyan ideolojik id-dialardan doğduğunu belirtmek yerinde olur,

1.. 10. 1. — 33

Memleketin bütünlüğünü tehlikeye sokan, anarşi doğuranolayların açıklanmasından, bu tartışmanın da bir kısım basın vesanat çevreleri kanalıyla yabancı uluslar tarafından desteklenen,zoraki yaratılan bir sorun olduğunu öğrenmiş bulunuyoruz.

Bu suretle, tesislerin devletleştirileceği hususunda yaratılanhava, teşebbüs kabiliyeti olanları, usun vadeli endüstriyel yatırım-lardan uzaklaştırmakta ve ekonomimize çok zararlı olmaktadır.

8 ^_ Montaj Baaayîî Sorunu :

Çok tartışılan ve zaman 2aman endüstrimizde tehlikeli geliş-melere yol ağan bir konu olarak, bu yanlış terimli, endüstri üzerin-de durmak gerekir.

Montaj Sanayi terimi, yönetmeliği; Makina Mühendisleri Oda«sının Otomobil Endüstrisi kongresinden sonra ve Devlet PlanlamaTeşkilâtı, Sanayi Bakanlığı ile M.M. Odasının ortak çalışmaları so-nucu doğmuştur.

Konunun ilk tartışması; önce yan sanayi kurup sonra mıkomple imalâta, yani montaja geçmeli, yoksa işe montajdan nubaşlamalı, şeklinde oldu.

Hepiniz takdir edersiniz M tüketici önce komple ve çalışır ma-kina ister, sonra parça arar, Komple makina satın alırkende çalı-şıp çalışmadığına fiatma sağlamlığına vs, bakar, parçalarını nerdensağladığınıza sonnas.

Bir otomobil fabrikanız yoksa, yan sanayi malını kime satacak,kimin için fabrika kuracak. Fakat otomobil fabrikanız varsa* bufabrika kendi yapmadığı parçalan ithal yoluyla temin eder, tâ kikendisi veya başka birisi yapana kadar.

Bir endüstri daimin doğuşunda doğal yol budur. Nitekim, MLtün ulusların bunca tecrübelerinden sonra israil, Palestine Automo-bile öa yi ancak kurmuş vş işe Ford Motor Co. ile anlaşarak yeniyeni ve montajdan bağlıyacaktır,

Bugün Motorlu araçlarda yerli oranı % 55 ile 80 arasındadır.Ortak Pazar, sattığı makinanın % 40 dan yukarısını kendisi yapanmemleketi, o malm imalcisi olarak kabul etmiştir* Onun için bugün

1. 10. 1. _ 34

kullandığımın (montaj sanayii) terimi hatalıdır, bu mallar bal gibiTürkMaMır,

DSÎ tarafından 1971 yılında açılan Sanayi Sergisinde bir dLzel motoru gösteriliyordu. Motorun enjektör ve pompasından gayri-si yerli yapılmıştı. Sergiyi gezen bir harita mühendisi, (|% 100 yer-li olmıyan makinaya ben Türk Malı demem) suretiyle yerli malı an-layışını ifade ediyordu, Demekki montaj sanayiinde başlıca sorun,bu endüstri tarafından üretilen malların, Türk Malı olduğunun va.tandaşa benirnsetutoeddir. ^

1988 yılında bir kısım üniversite gençleri (Montaj SanayiineHayır) kampanyası açmışlardı. Ayni tarihte memleketimize 600 oto-büs ithal ediliyordu ve Memleketimizin i% 80 i yerli otobüsleri içinaleyhte kampanya açanların, ithal otobüsler için bir reaksiyon gös-termemeleri bir rastlantı olamaz.

Ancak Montaj Sanayii Talimatnamesi kapsamına girsin girme«sin, her Türk Malında yerli yüzdesinin maksimum bir orana çıkarıl-ması için gayret göstermek bu endüstrileri geliştirmek her sorumlukişinin, yetkili kişinin ba#lıca amacı ve görevidir.

Endüstrimkin gelişmesinde karşılaşılan zorluklan, yabancı ulus.»larla olan ilişkileri yönünden incelerken; hep onian suçladığımız,kendimiM mağdur ve mazur gösterdiğimiz; ve hatta uluslararası iliş-kilerden çekinerek kapalı bir ekonomi Mememiz gerektiği kanısın-da olmadığımızı da belirtmek isterim,

Siyasette ve ekonomide küsme yoktur. Çıkar çatışması, çıka«rm sağlanması için uğraşı vardır, ekonomik kaJkmma için endüstrileşme savaşma katılma vardır. Bu savaşı bütün gereği üe; casusluğuve sabotaj ile, vatandaş olarak ve hükümet olarak toptan oynamakzorunluluğu vardır*

îran yoluyla Pakistan'a, Yugoslavya yoluyla Almanya'ya malihraç eden vatandaşın, bu yollarda uğradığı sabotajlar; gümrüklerdeseterlerin bekletilerek çürütütoesi, kamyonların günlük masraflarıdolayısiyle maliyetin yükseltilip gittiği yerde satış imMnlarının yokedilmesi, yalnız o vatandaşın uğradığı basit bir zarar değildir, Mülîekonominin uğradığı bir zarar ve sabotajdır, Bu sabotajlarla uğraş-

3L W. 1. — 35

§<M1U§ !

mak, tetbirler almak, karşı taarruza geçmek zorundayız ve bu her-birfaiz için millî bir borçtur. Çünkü her vatandaşın servetinin mil«!î servet, sermayesinin mM sermaye kabul edildiği bir ekonomikçağ yaşıyoruz.

Diğer taraftan, dünyada ki gidiş; bilimde, teknolojide, emek vesermayede ve hatta hukukda bîr uluslararası girişime doğrudur, Bi-lim adamlan, iş adamlan ve işçiler arasında uluslararası ortak ku-ruluşlar gittikçe artmakta, nerdeyse dünya; millet anlamına göredeğil, meslek kuruluşlarına göre yemden bößinmeye ve düzenlen-meye uğrayacaktır. Avrupadaki bir işçi teşekkülü, Türkiye'deki birgrevi destekliyebiliyor, bizi ilgilendiren bir basın kanununda, Avrurpa basın kuruluşları fikir yürütüyorlar, protestolara kadar gidebi-liyorlar. Bugün bir milletin kendi sınırları içinde uygulayacağı vergipolitikası bile diğer ulusları ilgilendiriyor, ilgili uluslararasında gö-rüşmelere yol açıyor. Bu gidişe set çekmek mümkün değildir. O hal-de uluslararası ilişkilere bütün imkânlarımızla karışmak ve millî çı-karları korumak, gerekli tetbirleıi almak tarttır,

«Ekonomi konusunda düşünürken ve konuşurken zannolunma-sın ki, Mz yabancı sermayeye karşı bulunuyoruz. Hayır bizim mem-leketimiz geniştir. Çok emek ve sermayeye ihtiyacımız vardır Binaena-leyh kanunlarımıza uymak şartıyla yabancı sermayeye gereken temi«natı vermiye her zaman haziim Arzumuz o dur ki yabancı sermayebiaim emeğimize ve sabit yatırmılarıımza eklensin. Bizim için ve on-lar iğin faydalı sonuçlar versin 17.2.1923» diyen Atatürk konuyu enaçık şekilde belirtmiş ve prensîpleştirmiştir.

Düşmanlarımızı denize döken, kapitülasyonları kaldıran bir İLder dahi? ekonomik ilişkileri bir düşmanlık havası içinde değil, kar-şılıklı çıkar anlayışı ve pazarlık çabası içinde değerlendirmiştir,

Teknolojik gelişme yürüdükçe, endüstride yığınla mevcut sorun-lara her gün yenileri eklenmekte, bunlara çözüm aranmaktadır. Busorunlar her meslek mensubunu ve her seviyede vatandaşı kapsamı-na almaktadır. Günün sorunlarına uygun olarak eğitim, hukuk veekonomik düzenimizi ayarlamak, geliştirmek gerekir.

Ekonomik ve malî mevmıatımm çağın endüstriyel gidişine, iç vedış sabotajlan da gözönüne alarak yeniden düzenlenmeli ve en Önem^lisi cesaretle, sağ duyu üe uygulanmalıdır. Zira hepimiz biliyoruz kiyalnız kanun ve tüzüklerle ekonomik kallonma olmuyor,

1. 10,1, _ 36

Hiçbir ulus, yabancıların sabotajından yakınmakla, başkalarımsuçlamakla, kendi soyunu beğenmemekle geri kalmışlıktan kurtula-ımyacağı gibi, kurulacak en ideal bir düzenle de, uzun süreli bir mut-luluğa erişemez.

Memleketimin asırlardan beri düzen değişikliği ve reformlar pe-linde koşmakta, tanzimat fermanları, ilân etmektedir. Varılan sonuç^lar bM daima tatmin etmemiş yeni, yeni düzenler aramten.

Çünkü düzen değişikliğinin baş aktörü insanların kendisidir, biz«leriz. KendimM değiştiremedikçe, kendimiz gelişmedikçe toplumdayapılacak düzen değişikliği ancak anarşi ve felâket getirir. Reformkanunla değil insanla olur, Daha çakfkan, dalla Mgili, daha namus-lu ve daha ulus sever insanlara imkân vermek, yetişttanak ve bir-bijrimM sevmek en ideal düzendir,

Konuyu büyük vatansever şair Namık Kemal'in bir som ile bağ.*lamak isterim

<tyi ınemur bulmak, hükümetçe iyi kanun yapmaktan daha çokgereklidir. Çünkü fena memurlar iyi kanunu uygularken faydadanuzaklaştırır; iyi memur fena kanunu uygularken zarardan tecriteder»,

Kendimizi en iyi tekilde yetiştirmek, öğrenmek, feragat sahib'olabümek ve çağın usullerine göre gerekli mücadeleyi vermek,

Efadüstri savaşını kaıanabilmAnimn tek yoludur.

ı* ıa L — m

ENBÜSTOt OASUSLTJÖU

TARTIŞMASI

Şttkril Eor — Burada tebliğde atladığım kısmın birisi basınınsabotajıydı. Şimdi MMyorsunuz Kuran'ı kerimde derki sarhoşkennamaz kılmayınız der» Fakat bekta#ide derki Kuran'ı kerimde yazı-yorki namaz kılmayınız, onun için kılmıyorum der* Sarhoşken olankıymanı atlar.

Simidi bizta dıün MUyet Gazetesinde pkan tebMgdletı bahsedenkısmında şöyle olmuş, Japon casusları Türkiye'de üslenmiş ve Tür-kiye'de büyüfe faalij^Üör gösteriyormıuş §eMfadeymS§, İM gündürJapon Eilçüiği peşimde.

Biraz evvel gelirken Japon EHçiliğiyle görüş tüydük, Dedikki bu»rada gazete hileleri var, soruyorlar, diyorlarki Japon casuslarınınTürkiye'de kurduğunu nasıl tespit ettiniz, nerden tespit ettiniz

Şimdi basmm memlekette çok yıkıcı etkileri oluyor. Keza heparkadaşlar tesadüfen bulunuyoruz, Ahmet KutsaTm vakti isamanm-da değeri nedir ne değildir diye montaj sanayiinde kısaca değindi-ğim hususları açıklayan bir makalesi çıknuştıki, O makale buradavar. Değeri nedir ne değildir, diye. Hepimiz birşey yazdıkmı heveseûemz gazetelerde çıksın diye, Ajbmet beycte tutmuş bunu Milliyetgazetesine göndermiş demişki, böyle bir makale yazdım devrimlerisaplan bir makale ve hatta bütün katı kafalara rağmen sonundaşöyle diyor,

BSjr §ok devrimin yürüdüğü memleketimizde bir tek devriminyolda kalması, talihsizlik değildir. Asıl talihsizlik teknik alandaki bubagarıyı memleket çıkarları bakımından yapıcı görüşlerle due geti-recek ünlü yazarlarımızın bulunmayışıdır.

Diye Ahmet Kutsal arkadaşımın makalenin sonunu bağlamış*Makale basıhmyacak kadarda uzun değü 2 sayfa. Verilen cevap şu

1,10,1« — 41

Milliyet gazetesinde, Milliyete gösterdiğinim alâkaya bilhassa tefek«kür ederiz yazınızdan faydalanmak imkânı bulamadığımın için mü-teessirfe. Çünkü yerli otomobil endüstrisini savunan bütün makale^1er, Cumhuriyet bende tkmhuriyet'e yolladıydım, Cumhuriyet veMilliyet gazetesi tarafından Refuse edildüer.

Bir diğeri, Vedi bey arkadaşımın dedilerM!, hî§ böyle diyen ol-madımı bu kongreye, kongre başkanlığına sunulan bir yazı var. Yazı şu. Yazının bîr satınm okuyacam. Muhtelif müesseselerin iştira-kiyle memleketimkde otomobil imal edileceği kanaatma varıldığıanlaşılmaktadır, bütün bu olayları yakinen ve üzüntüyle takip et-mekteyim ve ondan sonra hakarete maruz bazı cümleler gelir. So-nunda cümleleri şöyle bitirir. Bu duruma göre hepimizin müteyaik-ld(z bulunması ve bilhassa odamızın böyle hareketlere vasıta olma-masını meslekî haysiyetimMn ve şerefimizin korunmasmın gerek-tiği kanaatindeyim «diyor.»

Yani Türkiye'de biWsi kalkarda faraza o deli ben olayım. Der-seki motor yapılmalıdır, bu meslekî haysiyeti rendice edici bîr şey-dir ama yine ben kalkarda kazara dersemki Türkiye'de motor ya-pılamam, benim makalelerimi hemen basarlar. Ve bütün devrim es-nasında ve motorlu araçlar endüstrisinde Tayyare endüstrisinde bü-tün kaıgılaştığınuz vaka bu*

Şimdi Tayyare fabrikası vardı Btimesgutta. Bilhassa AhmetEmin Yalman her hafta muntazaman bu tayyarelerle askerlerin ha.yatım tehlikeye sokuyor bu fabrika, bu tayyarelerle uçulmaz, Tür-kiye'de tayyare yapılmaz, yapılması doğru değildir, çünkü Türkiye'-de toplu iğne yapılmıyor, tarak yapılmıyor, toplu iğne tarak yapıl-madığı yerde tayyaremi yapmaya kalktık,, mejnlleket serveti hebaoluyor, her hafta muntazaman çıkıyor.

Bizde kendimize buluyorduk kabahati, Yahu oturup makale ya-zıpta şunları aydınlatmıyoruz diye filan, Ahmet Emin YaJman'mhatıraları çıktı biliyorsunuz 4 cüt. Onları ilk okuduğum vakit öğren«dimki kendisi daha evvel Türk Tayyare fabrikasının Amerika'dakimümessilliymif Türkiye'de ve bunları teklif etmiş satmak için, MİLlî Savunma refüze etmiş Genel Kurmay, Şimdi Millî Savunmanınaleyhinede yazamıyor, e nereye yazsın Etimesgut Tayyare fabrika-sının aleyhine veryansın ediyor. Ama biz bunu 25 - 30 seneöğrendik. Vakti zamanında öğrenemedik.

1,10,1. — 42

ßöhra

Şimdi basının rolü hakkında bir ikide tipik hikâye vardır. BirisiKardinal hikâyesidir. Papanın temsilcisi Amerika'ya gider. Papatembih eder amman der basından kolla kendini der. Bizi remi ederder. Pas verme filân der.

Papanın temsilcisi olan kardinalde, papa hazretleri; hiç meraketme gazetecilere hiç pas vermem hiç fırsat kaçırmam der. Yaklaş-tırmam der. Ve Gider,

Gazeteciler karşılarlar kendisini. Kardinal hazretleri derlerAmerika'nın nerelerini gedeceksiniz,? Tabii kardinal gayet temkinliderki gezilmesi münasip olan görülmeye değer yerlerini, tabi geze-ceğim der*

Gazetecinin birisi derki a£federsMz# Randevu evlerini gezecek-misiniz der filan. Tabi yina pas vermemesi lâzım. Hayır dese bir tür-lü, Derki Amerika'da randevuevi varmıki der. filan. Ve o gece hu-zur içinde uyur, Ve sabahleyin kalktığı vakit gazeteler başlığı şöy-le atmışlar*

Kardinal Amerika'ya geldiği vakit ilk sorduğu şey randevu ev-lerinin olup olmadığı. Şimdi burada benim şahsen 25 senedir cemiyet-çilik oynuyoruz. Bu cemiyetçilik oyunlarında başımdan çok vakalargeçti. Saymakla bitmeyecek kadar,

Bir taneside Hürriyet gazetesinin azizliğidir, Bundam 7 - 8 seneevveldi galiba, İstanbul'da bulunan Makina Mühendisleri OdasınınŞubesini açmaya gittik, Tabü| burada fiyakalı bir basın toplantısıyaptık filan, işte Dedik Makina Mühendisleri İstanbul'un hizmetin-de daha aktif olacaklar, şudur budur filan bir çok faydah olabileceğisahaları saydık.

Gazetenin başlığı şöyle çıktı. Bir tanesinin Makina Mühendis-leri Odası'Başkanı İstanbul'un havasım temiMemek pzere İstanbul'ageldi. Şimdi basının tutumu havasa, bu. Tabi bunlar büyük zaranolan tutumlar olmamakla beraber bazen çok büyük sararı oluyor,gjpmdi anlatacağım misal şudur,

Biliyorsunuz bazen köpek balıkları insanlara saldırır, îlk şediyeparçalar. Yunanistan'da da bu çok olur. Yunanistan'da bizden fazla-dır. Aşağı yukarı Yunanistan'da SO1 senede ortalama 80 kişiyi köpekbalıkları parçalar bkde iki kişi asami olur. Baa seneler,

1.10.1* — 43

Fakat baa seneler hmm memlekette köpek balıklan kimseyiparçaiadımı o büyük başlık halinde gazetede yer ahr» Yunanistan'dahiç gazeteler bunu yasmazlar, yazmamalarının sebebi şudur, amanturistleri ürkütmeyelim, turistler gelmez sonra memlekete diye, bi-zim gazeteler büyük anketlerle yazdıkları için bMm gazeteden külli-yetli miktarda o sayılan alırlar Avrupa basınına dağıtırlar ve ertesigün bütün Avrupada Türkiye sahulermi köpek balıkları istila etti veinsanları kapıyor şeklinde havadis çıkar ve Türkiye'ye gelecek olanturistler Yunanistan'da kalmayı tercih ederler,

Tabii ıbu! gîtoi pfai memleket menfaatine mıula^ami yıkıcı etkileriolduğunu ve genel olarakta bizdeki basının başta cumhuriyet olmaküzere hepisinîn ticarî ilişkileri olduğunu ve bu ticarî ilişkileriniiğinde bir çok taktikle kullandıklarını belirtmek isterim.

İkincisi vatandaşların casuslukta yardımcı olmaları meselesi vebir birlerini desteklemesi meselesi var. Şimdi şeye gittik Antalya'daTanm Bakanhğmm bir tesisi var dedilerki bize Türkiye'de bu Ünaledilebilirini, görelim bakalım naşı şeymi§ imal edilefoilirmi, gittik, An-talya'ya inceleme yaptık. İnceleme sonunda krokiler ve fotoğraflaralıyoruz böyle ve Türkiye'de yapılabileceği sonucuna vardık.

Ancak bir ilci enjekte edici aparatın dışarıdan gelmesi lâzım. Za-ten o tesisi kuran firmada onu başka yerden satin almış. Fabrikamüdürü geliyor diyorki sen ne hakla başka bir firmanın yabancı fir-manm malım kopy© edersin. Ne hakla fotoğrafını çekersin, olmazböyle şey bu hırsızlıktır diyor. Fakat Bakanlık kararitylede geldiğimiçte içeride sokmamazlıkta edemiyor, biz orada tüm orakların bassıbasit krokilerini ve fotoğraflarını aldık ama müdür kendini yemi§oldu. Adeta ben hırsızlık yapıyorumda kendiside bu işin aleti pozisyo-nuna soktu kendisini.

Diğer taraftan buna benzer bir olayda bir Çimento fabrikasındaoldu, Dedilerki Türkiye'de taşla ediyorlar çimento yani ısınma böl-gesi yani bu imal edilebilirini. Gidip mceteyelim dedik. Gittik maeıM»yoraz, fotoğraflarını çekiyoruz, krokilerini alıyoruz füan fabrikamüdürü dediki ne hakkınız var bu incelemeyi yapmaya bu krokilerialmaya. Çünkü bu Humbolts'un patentidir diyor. Öbür taraftan bi-zim bu incelemeler devam ederken iki tane Japon geldi diyecem çün-kü Japonya işi belli olmuyor, ellerinde fotoğraf makinaları küçücükküçücük füan#

1 jOj, _ 44

Bedilerfei işte müdürün tendM getirdi hatta geddiriyor falanorilara geldiler benim krokisini ve çalıştığım kısımlarını bağladılartıkır tıkır fotoğraf çekmeye. Ayni müdür onlara ses çıkarmadı.Japonlar bütün dokümanlarını aldılar» Japonların bu şekilde çalış-malarının sebebide şu. Şimdi aldılar, gündi Mots Almanya^da ALmanya'ya gitse orada fotoğraf çekmezler hatta fabrikaya bile sok*mazlar.

Biz her gittiğimiz yerde kapıdan gösterirlerdi. Buraya atelyederler, buraya kontrüksiyon bürosu derler §ekHnde içeri sokmu-yorlardı. Alâkası olsun veya olmasın,

Tabii Türkiye'de de ecnebilere karşı birazda hayranlığımızfaala, fazla. Ecnebiler bir birlerinden çalacağı bilgiler için Türki-yeyf de münasip kuş olarak seçebilirler.

Bu arada yine başka bir vakka. Buda elçilik seviyesinde olsun.Şimdi Japon elçiliği söylediğimiz iki kelime için veyahutta basındaçıkan iki kelime için bizi nasıl takip ediyor, öbür taraftan bmm el-çiliklerde nasıl uyuyor, onun Örneği olacak bu.

Almanya'da Ticaret Bakanlığında Bonn'da görülmeler yapı«yamz. Haber yolladık dedikki bizim elçiliğe Türk Ticaretiyle En-düstrisiyle ilgili görüşmeler oluyor burada. Hiç olmazsa TicaretAtaşesini yoüayında görügmelerde oda bize yardım etsin bizde onayardım edelim havayı anlasın koklasın filan. Gelen cevap çok meş-gulüz gelemiyeceğiz, şeklinde oldu#

Basında bu otomobil endüstrisinden bir süre sonraydıki kong-reden sonra 1963 teydi galiba. Basında bir hengâmedir gidiyor filan,Mısır otomobil yapılıyor, Ibdsıklet yapıyor bilmem ne yapıyor filan.Tuttuk Mısır elgiliğimto yazı yazdık, Bedik'ki Mısır'da endüstriçok gelişlyoonuş. Bilhassa motorlu taşıtlar endüstrisi, bisiklet en,düstrlsi £ilan# Bize bu hususta şu hususta bilgileri; kapsayan birdoküman gönderin dedik.

Bize yvm karası 1,5 sayfalık bir daktilo yamsı geldi. Oda ba-sımdan aldığımız bügiy© göre diyor, Mısır'da 150 bin tana bisikletyapüıyoonuş, şu kadar Nasır Estiği yapılıyormu§, şu kadar oto-mobil yapkyormuş. Hiç bir bilgi alamadık.

Amerikan elçiliğinin burdakilne bir vesile üe irtibat kurul»mu|rtu. Amecrikan elciliği bâza MasuMan böyle «böyle dökiknan iste-

1.10.L — 45

motorlu taşıt endüstrisi üzerine ve bte bundaM Amıeri-kan olciHginin ai ivtactani öğrenıdikki, Mısır'da 150 bin bisiklet yapı.hyoımuş, bunun dış lâstiktaii jantları cEdomiUj pedaları ve ayna diş«İlleri, Çekoslovakya'dan İthal edilyoramş, geriye yalte kaıdıranunkaynağı birde boyası kalıyor.

Bu; Mısır endüstrisinde bîr haMeı olarak tabınl ejdüyor ve bil«hassa Avrupada Türk öğrencilerle Mısırlı öğrenciler münakaşa et-tMerl vakit Mıcırlılar işin bir üstünlük yarışı olarak iteri sürülü-yormu§#

Şimdi burada iki konu ürerinde durmak istijyeceğim. Çünkü an-laşılması biraz zor oluyor, EtaMnjus'um deliğe diye biır methiye Mta»bı vardır, i n i m d e kaBtesMlğe methiye dülye neredeyse bir teoriortaya atasım geliyor.

Bu kalitesizliğe methiyeyi biraz bazı arkadaşlar tebliğlerindedeğindiler, Diyorlarkî bilhassa bir arkadaşımız dediki mühim olankalitet değil kalite fiyat üifkişidir*

Yani kaliteye uygunluğu, Meselâ bir musluk vardır 50 lirayaayni hizmeti gören bir musluk vardır 10 liraya. Zengin milletler sa«ün alma gücü fazla olan milletler daima 50 liralık musluğu alır*Rahat etmek ister ikide bir bozulmasın, diye. FaMr millet o anki za-ruri ihtiyacını karşılamak üzere 10 Irahk veya 5 liralık musluğu

Bu husus üzerinde memleketimizde genel olarak durulmuyor.Daima kalitesiz mal, kalitesiz mal bir nevi slogan haline getiriliyor.Bu üzerinde §ok önemle durulacak bir §eydir# fidneisi ufak tefekkalite farkları §ok büyük maliyet artışlarına sebebiyet veriyor. Me-selâ biz iki liralık aldığımız civatayı 4 liraya krom kaplattırıyoruz.Bînanaleyh basit görülen Mr kroma/j hadisesi civatamn kat kat üs-tündedir.

Bînanaleyh estetik bakımmdan-ki estetik bakımından da gayetemıterasan bir misalim var, Avuca eau iyi gefen kap kolu en iyi oturankapı kolunun fiyatı 30 liradır fakat düz yapılmış kapı kolunun fiya-tıda 5 İra üe 10 İra aırasııiida dıeğişik. Eğer toMi foırmlar verilenbîr kapı kolu! alındanız fok pahalıya alirsıniE^ hMnet bakımından hiçbir farkı yoktur. Ayni hizmeti görürler. Elde tesiri saniye kadarişte kaç saniye sürüyorsa açmamız o kadardır ama maiyette oformlar estetik formlar muazzam tesir ediyor.

1JÜ&L — 46

dîğimiM

ajur1.

Burada başımdan ge§mi§ tayyare fabrikasında şöyle bir vakaoldu. Etibank'a mıh imal ediyoruz. Mıh şu hizmeti görüyor» Sene1948 kablolar geriliyor içerden orda iki ucundan kalafatlanıyor birtürlü kama ile ondan sonrada iki ara parçayla vidalıyorsunuz.

Ve o işlemden hava depoları kullanıyor arabalar var tekerlekline derler işte onlara kömür taşıyan vagonetler geçiyor, bize dedileryaparmısmız, Biz hemen numune görelim dedik. Bir numune getir«diler bize resimlerini çıkardık, ray geçtiği için üzerinden tornadakaba işleme işaretimizi resimlere koyduk.

Kendisine baktık kendisi daha kötü, bir işleme üe hat hariçtornadan geçmeden doğrudan doğruya şeyden geçmiş malzeme yük-sükten ve o şekliyle kullanmışlar. Torna işçilif ide yoktu üstünde.

Thomasa dedijkki bize kusur bulurlar bir yıldız koydukdedik kî buaua göre işlemeyelim, Fakat şikâyetlerime nedir dedik, şi-kâyet dediler dişler sıyırıyor, zamanla ve onu önlemek içinde bizdig boyunu artıralım diş sayısını ve ondan sonra işlemeyi burda has-sas kullanalım. Fabrikamız tayyare fabrikası olduğu için hakikatençok hassas çalışmaya alışmış bir müesseseydi orayada üç işaretkoymuştuk üç üçgen işareti koyduyduk.

Şimdi malzeme seçme meselesine geldik Baktım malzeme ha«tırhyamıyorum 52 miydi neydi öyle bir şeydi piyasaya sorduk o mal»geımeyi bulamadık. St 70 ayarında eHmlıdö malzeme va^ tayyare-lerin bazı parçalan için gefckmaşm önada kıyaûrmyorua Fakat ennihayet oturduk St TO ten bunu yaptık. Bitirdik işi hm Öpnerekteslim adecegimiz sırada Etibank heyeti teslim almada. Geldi baktıyüzüne şöyle bir göss gezdirdi dedi kabaT torna edilmiş biz bunu tes-lim almayıp

Şimdi böyle iddiada talfuttunadun demesi lâzım. Peki öyfeyse tes-lim alalım, size itimad ediyoruz dediler ve bunu tuttular teslim al-dılar. Tabi bu gayet çirkin bir teslim tesellüm muamelesi. Fakatkalite düşüncesi kalite fiyat anası fikrimizm iyi tebellüğ etmemesihakkında ileri gelen bir şey.

Doğan bey arkadaşımda tebliğlerinde ve diğer konuşmacı arka-daşlarımda biraz değindiler, bilinçli olarak kopye etmek meselesi ge-liyor. Bir fikrim var genel olarak piyasanın istediği hata odur. Siklo-nun kopye ediyorlar şeklini ondan sonra ayrı bir teşkilâtta kulla,myorlar bakıyorsunuz netice alamıyorlar.

1.10.L — 47

Bk

Çünkü siklonun kesitleri ile hava ağızlan arasında ilişki kur-mak ULam. "teinden akacak maddenin havada yü^ebilmesi, zerreninhavada yiyebilmesini hesap etmek lâzım ve mevcudu kopye ederkenayrıca hesabım yapıp adapte etaek lâzım ve meveuttanidsa kat sayı-ları kaç almışlar onu öğrenmek lâzım.

Böyle endüstride bu şekilde kopyecilik v© casusluk doğru bîrşey değil. Ve neticede vermez yani. Şimdi bîr endüstrice casusluklailgili olarak en önemlU konulardan biriside ahlâkirdıdiE, değümi-dir. Tebliğde bu hususunda işlemedik, Yalnız şu hususu ilk nazardatebliğdede belirttiğim gibi söylemekte mümkün.

Endüstride casusluğu bütün miltetler bütün şiddetiyle uygula-maktadır. Bu casusluktada en geri kalmış biziz, Çünkü Endüstrisiolmayan teknolojisi yahutta az gelişmiş yeni teknolojileri a^ olanbir memlekette casusluk olmaz. Casusluk ancak biMe olan başkasın-dan getirttiğimiz bir mallar i<pin geliyorlar yoksa bizim için gelmez-ler.

Fakat bizim için sabotaj mevzubahistir. Yeni bir tesis kurar-ken plânlarını projelerini gözünüzün önünde imha ederler. Geçenler-de bir fabrika müdürü arkadaşla istanbul'da konuşurken dediki,Fabrikayı aldık resimler geldi, imalât resimleri, kurduk fabrikayı,adam Japon değil nerden geldiğini bilemiyeceğun, bir yerden gelme,dıyorki montörler çalışıyorlar, ertesi gün işin biten kısmının resim-lerini imha ediyorlar diyor1. Ben diyor oriiann bilmediği bir yerdegece çalışmak üzere bir resimhane kurdum,

Onlarada bir dolap verdim, gittim anahtarını çift yaptırdım, bi-ri bende birmiide onlara verdim diyor, mz burada kilitleyin. Resim-lerinizi emniyete alırsınız dedim. Diyor. Onlar resimlerini kilitledileremniyete aldılar diyor* Mesai bitiyor herkes gidiyor tabii Bfen gidi-yordum alıyordum resimleri birim resamhaneye gBiiMyordumu

Ressam arkadaşlarla harü harıl aydıngere kopye ediyordum.Onlarla beraber oturuyordum ig bittikçe merasimle projeleri, yakı-yorduk. Fakat onlar gittikten sonra elimizde projeler aydmgeriylekomple olarak hazırdı ve bir tesisat mevzuubahis olduğu vakit he-men çıkarıyorduk daha evvelkinin toleranslarını §öyle koymuşlar, iş-leme işaretleri şudur diye paralel olarak çalışma yapıyorduk,

Tayyare fabrikasında bir ğVm dikkatimi çeken şöyle Mr şeyoldu, Bir Pomp - motor projesi üzerinde çalifiyorduk. ÖkuduklanmiB

L10X — 48

veyahutta hmnete göre toleransları çok dar tutulmuş işleme işaret-lerini §ok yüksek tuttuk. Meselâ işlenmesi icap etmiyen bir parçayataşlama işareti koymuşlar.

Ondan sonra bir ölçü vermiş üstünde -$-<>-=- 0001 milimetregibi tutturması gayet asar toleranslar vermigjier parçalarımda yap-tıkça çok kayıveriyor, Btı nasıl iştir dedik bir etüd edelim başkamotorlarda nasıl yapmışlar bunu, bu değerleri, tuttuk başka motor-ları sökmeye başladık, bu toleranslara göre o işleme işaretine göremotorların çalışmaması lâzım,

Demekki firma bize lisansı satarken bijze hazırlamış olduğuprojeler üzerinde gerek işleme bakımından gerekse tolerans bakımın-dan imal edemiyecef imiz kadar ağır şartlar resme vaz etmiş dolayı-siyte maliyetimiz ytüteeidiyıdi, fireıtertaıfa yıükseMlydî ve proje-yi realize edemez duruma gelmiştik, Btmun tipik bir izahı. Bir fab-rika kuruluyor, fabrikanın projeleri satm almıyor, projelere bakı-yorlar fabrikayı kuracakları vakit lüzumsuz hassas işlemler var.Almanya'ya gittücteri vakit pnojeyîj satan firmaya diyorlarki bu ta-kımlar söylemiyorlar dertlerini de onlarda iyi hareket ediyorlar di-yorlarki smin bize sattığınız projelerden bolca imal ediyorsunuz fi-lan nerelere imal ediyorsunuz, bir sohbetlik havasında onların re-simlerine göz atıyorlar hemen toleransları not ediyorlar, kendi to-leranslarına nazaran geniş ve rahat bir toleransla çalişıyorlar,

Diyorlarki yahu soru açıyorlar, Mm sattığınız resimlerde tole-ransları sıkı tutmuşsunuz işleme işaretlerini sıkı tutmuşsunuz, Al-manya'mda kendi kurduğunuz fabrikalar için bu hassasiyeti göstermi-yorsunuz bu ni#ı. Ha diyorlar Türkiye'nin bizden daha iyi bir tek-noloji ile çalışmasını sağlamak bakımından. Ve ondan sonra diyorlaryok öğle değil ibîzdm imalâtımızda kullandığınız resimleri kontrol ede-ceğiz hemen orda bizim resimlerin üzerinde işlemeleri tashihatlanyapıyorlar/

Burada a ılâk kelimesi çok tartışmaya konu olacak bir kelime«dir. Bu bakımdan biraz aJılâk kelimesiyle aMâk anlayıp üzerinde du-ralım, Şimdi bir subayı alalım ele buradaki ortaya atacağım fikirlerEmin Gürkây'm meslek ahlâkı adlı kitabından aldığım "ilhamladır.

Diyorki, bir subayın vazifesi diyor, kargısında düşman kabulettiği adamı Öldürmektir, Diyor, Eğer o subay o asker kargı tarafınaskerini öldürmezse vatan haini muamelesi görür ve kendisi icabındaidam edilir.

1.10JU — 49

Bir askerî doktor diyor, cephedeyken diyor, meslek ahlâkı icabıyaralıları tedavi etmek vazifesidir diyor, Binanaleyh karşısında biryaralı geldilfi vakit onun miEliyetine batonaz Mr düşmanıda olsaonun yarasını tedavi eder diyor. Şimdi bu meslekler arasındaki ahlâkanlayışım geliştiriyor, geliştiriyor, tüccar meslek anlayışı mühendi-sin meslek anlayışı meselâ mühendisin meslek anlayışı kısmında ay-na i§ için iki yerden ücret alan İM taraf tanda ücret alan mühendisahlâksızdır diyor. Hukukçu için ayni geyîl söylüyor, müdafaa ettiğitaraftan ücret aldıktan sonra karşı taraftanda ücret alan avukat ah-lâksızdır diyor, Bunlan bu şekilde sıralıyor, Ücretin az veya çok ol-ması diyor, ahlâkla ilgili olan bîr husus değildir daferor, Tüccar diyor.Tüccarın vazifesi para kazanmaktır kâr etmektir diyor, Binanaleyhmertebesi ne olursa olsun bir tüccar kâr İçin yapacağı bütün hamle-ler tüccar için mubahtır diyor. Ama diyor bir papaz kalkarda diyorbîr tüccar gibi diyor ticaret yalpama diyor papaan yaptığı ahlâksız-lıktır dîjyor. Bu şekilde meslek ahlâkını tarif ediyor ve ölçülehdiri-yor. Bîzdm singapurda bir seyahatimi olduydu orda bir mügahade-miz olduydu, bizim satıcılardan şikâyet ederiz. Çok pahalı satıyor-lar kazak atıyorlar deriz falan filan, E her hailde hepijmMn miisaha.leri şudur ı%! Tyî pek geçmez diye ;%> 7 veya % 10 civarında aldatı-lırız diye,

Singapura gittik orada Japon pazarı, Singapur, bütün radyolarteypler vesaireler var orada ve çokta ucuz. Bizde orada bir saat ai-diydik. Bu Saükölardan burda aşağı yukan 800 İra orada Türk pa-rası ile 290 liraya geliyor. Böyle anormal bir ucuzluk var, zaten Sin-gapur öyle bir şehirM kaçakçı şehri tamamen tüccar şehir ne en-düstriyel üretim var ne; d© tanın üretimi var, bütün milletlerin mal-ları oraya geliyor ondan sonra bütün orta doğuya nereye taksim edi-lecekse kaçak olarak hepsi oradan dağılıyor, Gftmrfik problemi yokbilmem ne problemi yok Vergiler çok dü§ük#

Sorduk dedikldj şu kaça diyorsunuz, 10 dolar diyorlar, baktıme sizin hatırınız için 8 dolara dedi. Filan ben arkadaşla konuşurkenkaçacağız diye korkuyor e 0 dol'arada olur diyor, Şimdi arkadaş dedi-ki görüyormusun nasıl iniyor dedi. Gel bunu oynatalım dedi filan.

tekrar gidiyormuş gibi yaptık, 2 dolara vereyim dedi, birdolara vereyim dedi ve yarım dolara kadar indi. Şimdi bu ticarî anla-yışı Avrupada da gördük. Yani Singapurda gördük ama Avrupadabiz bazı ithalât işlerimiz oluyor alıyoruz proforma faturayı burdan

1.10.1. — 50

Bus

döviz alıyoruz, dövizi transfer edeceğimiz sırada fiyatlarımızda % 10artma olmuştur. Diye bir §ey geliyor.

Dövizi iptal edemezsin, kargı tarafa bağlanmışsın, ondan vazgeçemezsin, artışıda bizim hükümetten istediğin vakit hükümettediyorki yahu burda bir dalavere olmasın diyor.

Gayet müşkül vaziyette bırakıyorlar. Gerek Fransızlar olsungerek İngilizler olsun. Gerek alınanlarla. Yani her üç firmalarla yap-tığımıs ticarette sıkıntılara ve müşkül durumlara düşürülüyoruz.Bunlar tebliğe ilâve edilecek belkide açıklayıcı notlar şeklinde ola-cak ve başkanda derki zamanında doldu.

Açıklamada fayda göreceğim şeylerden biri 5. sayfadaki 5, mad-de var. Japonların son seneler taktiklerinden bir tanesi şudur, Evve-lâ bol bol ticaret ateşeleri yolluyorlar, işgal etmek istedikleri mem-leketlere ekonomik bakımdan* Ticaret ataşeleriyle piyasayı etüdettiriyorlar. Tabi ticaret ataşesiniin diplomatik şeyleride olduğu içino devlet dairelerine istedikleri gibi rahat dalıyor, ondan sonra di-yorfcf filan memlekette şu satılabilir, falan memlekette bu rahatsatılabilir^ şu piyasa §unun elindedir, bu piyasa bunun elindedir,iahıslarıda veriyor. Hatta bunlardan birinin bir ajantasuu gördüm.

Oturmuş TürM&re-deki bilumum Umum Müdürlerin isimleriniyazmış karşılarmada buna karşı zaafı vardır, bilmem hediyeye kar-lı mafı vardır, §una karşı zaafı yoktur, Çbk titizdir Rijittir, Şu şöy-ledir. Bu böyledir, aşağı yukarı künyesini çıkmıyorlar,

Ondan sonrada ona göre titoarf şeylerini, zaten ticaret ataşesidemek endüstrinin ticarî casusunun resmî sıfatı aşağı yukan amabMmMler bunu ifa etmiyorlar gittikleri memlekette, fakat öbür-leri ijfa ediyorlar. Yalnız Bteyrutta rastladım bizim ticaret ataşesinehakikaten iyi çalışıyordu, hangi memleketten oraya mal gelirse he-men tespit ediyor burda bizimkilere büdiriyordu,

Böylece Beyruta Türkiye'den epeyce ümaoat sağlamış bir ar-kadaştı* Böyle arkadaşlarda var. Şimdi nerelerdedir onu kestiremLyorum.

Bfir bilgi tekeli yaratmada uluslar arası üifküer yönündendebirazda o kısma deginiyiın* Geçen sene meclisten bir kanun çıktı. Bupatentler enstitüsünde Türkiye anlaşmayı kanunlaştırmak suretiyledahil oldu. O zamanlar Öğrendik işte takip ettik arkasından ewelâ

UUM, — 51

patent mevzuu mühipı değil diye hükümetin kendisi ciddiye alma-mı§. Oradaki elçilikler ciddiye almamış, Mecliste ciddiye almamış de-miski yahu mühim bir şey değil işte Patentler Enstitüsüne üye olu-yorum, lîlan demiş ve oda kanunlaştırdı kim vurduya gitti Aşağıyukarı Türkiye'de en süratli §ıkan kanunlardan oldu. Çünkü bununkajrpsıııda itiraz edeni, yok.

Şimdi biz bu anlaşmaları incelediğimiz vakit, şunları gördük,Türkiye ile Patentier Enstitüsüne üye olmak diyelitoa onun adına üyeolmakla hükümranlık haklarını kaybeder duruma geldi gibi geliyorhizB meselâ bakın üye devletferin 6 tane üye devletin dili patentlerenstitüsünün resmî dili olarak kabul edilmiş.

Tüirtage bumda daMl. Hollaındaaa Daımmıarfeaea demiş ve say.mı§ milletleri ve ilâveten üye olmayan Amerika Rusya gibi devlet-leride lisanlarını şey olarak kabul etmiş 8 lisanı konuşma ve yazıl-ma lisanı oJarak kabul etmiş, fafcat Türkiye üy@ oiSdlugii halde Türk-çe'yi kabul etmemiş dolayısiyla ®m eğer orayıa patent testçi etti«receksiniz, mecbursunuz onlann diliyle bütün işlemleri yürütmeye.

İkincisi Türkiye'de tescil edilmiş Türk vatandaşının patentleriniarşivlerine kabul etmiyor. Üye olmayan misal olarak Rusya'nın Pa-tentlerini Amerika'nın patentlerini yani büyük devletlerin patentle-rini aırpve kabul ediyor. Flakat TüaMye^ö Tülirk vaıtaııdapmn tescilett'ip patenti arşive kabul etmiyor.

Arşive kabul etmemesi §u demektir. Birisi o Enstitüye müracaatederse arşivde yaptığı incelemede Türkiye'deki tescil edilmiig patentnazarı itibare alınmadığı için o patent dünyada yok farsediliyor.Dölayıs'îlyle Türkiye patentmede böyle bir sey yapılıyor,

Ondan sonra Türkiye'de tescil edilecek patentlerin orada mu»teber olabilmesi için o Enstitünün mütalâasını istemek mecburiyetikonmuş, biam Seyman'ın tebliğinde ne astronomik paralar bir cüm-lelik bir gey soruyorsunuz istiyorsunuz yarım sayfa olmayan müta-lâa veriyorlar yani arşivde bu bilgi vardır veya yoktur gibi, veyadaha evvel tescil edUmiştir gibi 5 bin lira kadar para istiyorlar.

Sonra oy hakkım masrafları tanzime göre nazarı itibare aldığıi§in dovjüs geliri dolu olan memleketlerin patentten değil onlar yük-sek meblâğlar ödüyorlar, Türkiye'mi oy hakkıda olmuyor. Bu suret-le sınai mülkiyet mevduatımız bümiyerek bunu gayet açık söyleye»bilMı yani burda bir sabotaj yoktur ama bir MgisMikten doğma

1.10*1, — 52

hatalar vardır. BÜmiyerefc Türkiye kendi bindiği dalı kendisi rahatrahat kesebiliyor. Dolayısiyle burada §ok uyanık olmamız gerekebili-yor. Bir diğerî bilgi almak için .bilhassa memur arkadaşlar onunlaçok kanplapalar, bfede vaMiyUe çofe ka^âaştık.

îş teklifinde bulunurlar, Herhangi bir konuda beraber çalışa-lım ortak çalışalım diye, derler ve sd^den gerekli Mitim (bilgileri ala-na kadar sizi ortak gözüyle görürler işleri bittikten sonrada bir da»ha seraıtinizıe uğramazlar siz de piyasaya aMacajpnm iş hayatına atı-lacağınızı zanneder ve teklif bekler durursunuz teklif almayıncadaher halde beni beğenmediler kusur buldular dersiniz, bu yaygın birmetoddur bilhassa ecnebi memletetferd©. Öeymisvatta. Öda buharmakinesini yaptığı vakit ayni sabotajlarla karşılaştı. Ruslar kendi-sine ortaklık teklif ettiler. Aman gel dediler bunu Rusya'da realizeedelim Ta o aamamlar çarlık zıaınamndia sen orayı bırak. Almanlargaliba teklif ettiler ortaklık filan, Ö buna rağmen kendi memleke-timde realize edeceğim bu makimaları diyor, Bunun üzerine ustalarınıkaçırıyorlar Rusya'ya ve Almanya'ya oràdada bu makinaları realizeedilyorlar. Daha eskiye gidersek meselâ 15ÖÖ yılları civarında Vene-dik'te ayna yapmayı öğrenmenin başka bîr yabancı ayna yapmayıÖğretmenin cezası idam,

Fransızlar 4 tane ajan yolluyorlar Venediğe ve bu ustalardaniki tanesini kaçırıyorlar. Fransa'ya kaçırılan ustalara Venedik ajan-ları arkasından gidiyor ve öldürüyorlar fakat öldürene kadar buustalardan öğreniyorlar Fransızlar çünkü bir iki örnek yaptirmiglarfilan. Ve ondan sonra Fransa'dada ayna ve porselen sanayimde onaparalel olarak gelişmeye başlıyor. Bu ümi bir hırsızlıktır. Nasıl as-kerin karşı devletin planlarını çalmak projelerini çalmak hareketşeylerini çalmak vazifesi ise ve ahlâksızlık değilse aş ağı yukarı bi-zimde bu atmosfer İçinde bir hava ile çalışmamız mecburî ve bunuahlâksızlık gözüyle görmememiz Hzım,

Meslek ahlâkının icalşı neyse onu yerine getirmek gerekiyor.

Simdi sıra skin soracaklarınız ilâve edecekleriniz katkılarınızenteresan örnekleriniz varsa öğrenmemiz bakımından fayda vardır,

(İsmi. Alınamadı) — Şükrü beyin temas ettiği bu endüstri ca-susluğu çok enteresan benimde kendi şahsi bir tecrübemde var bumevzuda, yani buna casusluk denüyelimde buna kopyacılık dışardanmaMnaların bazılarını ve gidip kendilerinin yani yabancı firmaların

• 1.10.L — 53

mütehassıslarımn beynini boşaltmak suretiyle buradaki imalâta yar-dımcı olmak üzere.

Fakat ben şunu hissetim. Yani bunu yaparken denün Şükrübeyde mten bundan bahsetti, kendi bizim ticaret ateşeliğimiz okunveya burdaki Sanayi Bakanlığımız ve her bakımdan yani devlet te-şekküllerimiz bir birine yardımcı olmaları hatta bazı imkân hasırla-maları lâzım,

Hepisi değil ama bir çokları gayet çekingen sanki demin Şükrübeyin söylediği gibi birinin malım birinin çalışmasına müsaade edLyormuş gibi bir zihniyet şeyi altındalar hareket tarzım takip edi-yorlar.

Fakat bir §ok hallerde yani Şükrü beyinde ürerinde durduğugibi aman yapmayın sakm olmıaa şeklinde bir zihniyetle karşı çık-mak veya çıkılıyor, buna halbuki makul ölçüler içersinde bunun des-teklenmesi bunun yardımcı olunması icap eder# Mani olmak bir ta-rafa bir makinamn aynısı diyelimM, yapmak istediğiniz; bir makinabir makina bir devlet teşekkülünde var. Gidiyorsunuz ben bunukopye etmek istiyorum. Ve buna benzer maMneter yapıyorum banayardımcı oturmuşunuz,

HaJtaki buna hiç fok" lüzuım yak, çünkü bu mahn parası veril-miş ve hatta sahibine fazlasıyla ödenmiş vaziyette bu malm tek sa-hibi artık Türkiye veyahutta o müessese, İsterse bu malı banadagösterir isterse kendiside resmini çıkanr, FaJcat buna inanmıyor birtürlü arkadaşlar, bilhassa deivM teşekkülümde otan zevat resmî va-zifesini suistLmal ediyormuş gibi geliyor kendisine,

Burası dJevleıt dairasiıtifr olmaz böyte şey. Yani bm devlet daire-si ile ne kastediliyor anlamıyorum. Burda kimi müdafaa etügmindefarkında değil, §ünkü bana o makmayı göstermemekle, bana o ma,kinadan istifade ettirmemde suretiyle memlekete bir faydası do«kunmadığı gibi büyük kararlan dokanıyor, Çünkü bakmayınca ya-pamayınca bu makinayı mecburen dışardan getirecekler.

Onun iğin bu endüstri casusluğumu diyelim artık ne şekildeisimlendMlrse isimlendMlsm bunu §ok makul bir fekilde elbirliğiile yardımcı olup yapmaya çalışalım, Yam! geç bile kalmışız bunda»olacağı kanaatindeyim,

Japonların yaptıkları gibi, başka mîlletlerin yaptıkları gibisonra işin içerisine biraz derinlefînce farkettim ki, yalnız, biz başka

IJJOO. — 54

yerden almamışız. Kendileri bir 'birlerinden çok §ey almışlar. Benkopye etmek için bir çok mehazları karıştırırken bakıyorum aynı şe-kil aynı yazılar tamamen değişik firmalann bir birine rakip olanfirmaların başka devletlerin müesseselerin kataloklarmda veyahut«ta bilmem broşürlerinde görülüyor.

Demekki onlarda bir birlerinden almışlar. Yani bunu büyük bircinayet gibi telâkki etmenin bir manası yok# Buna bilhassa devlet te-iekküüemıde çalı@an fabrikaların sorumlu mevkilerinde bulunan mü«hendis arkadaşlann veyahut İdareci arkadaşların çok iyi bir şekildekarfüamaları ve bunu bir devlet sırrım çahyormuş gibi telâkki et-meyip bilhassa yardımcı otamian icap eder, Bunu söylerken şunusöylemek istemiyorum arkadaşlar. Yani bir çalışan makinayı söksünparçalasın harap etsin, ne oîaoaknuf falanca adama yardımcı ola-cakmış bu dlmm yani, böyle bir şeyi kimse talep edemez.

FaJcat makinayı imkânlar mertebesinde bosmadan çalışmasınamani olmadan zarar vermeden incelemesine, tetkik etmesine resminiçıkartmasına resmini çekmesine müsaade etmesi lâzım. Çünkü bunuyaparken bir arkadaş fabrikaya mrar vermiyor, memlekete zararTOiroiyor, bilâkis memleketin faydasına dJmn bir mevzuda çalışıyor.

Yani benim söylemek istediğim kendi tecrübelerimi burada Şük-rü beyinkine bir bakıma eklemek üzere, Birde şunu anlatmak isti-yorum,

Gerek Makina Mühendisleri Odası olamk veyiahutta gerek SanayiBakanlığı olarak bir sistematik bir casusluk yapmamız lâzımı. Ya-ni böyle dağınık herkes kendî; başına değüde imkân varsa bir orga-nizasyon çerçevesinde bunu halletmeye çalpnamız lâzım. Acaba bumümkün olurmu, ?

Arşivler kurmak ve bunlardan dolayısiyle imkân mertebesindebu işlerde uğraşanların istifadesini sağlamak,

Bunuda söylemek istiyordum. Yani esas söz almamın gayesi bu.Yani MaMna Mühendisleri Odası olarak veyahutta Sanayi Bakan-lığı olarak yani gerek bu dizaynların dışardan temini gerek buradamuhafazası bakımından bir resmî organizasyon belki bunun resmîadı bu olmayabilir. Dışarıya karşı resmen böyle görünmeyebilir amayani bunu kılık içinde başka bir isim altında aynı şeyi içinde göre-bilecek bir teşkilât kurulabilir kanaatindeyim ben. Ve çokta faydalı

1.10.L — 55

Bilhassa Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı bu işi yapabilir. Maki«na Mühendisleri Odasıda buna yardımcı olabilir, Çünkü yabancımemleketlerde ismi tamamen başka yaptığı işler tamamen başka olanbîr çok müessese var, Gerek batı tarafından gerek doğu tarafında.Hokunda,

Yani müessesenin ismine baktığımMa tamamen başka bir şeyyaptığını zannediyorsunuz esasında resmiyette değüde gayri resmîolarak yaptığı i| tamamen ayrıdır, Neden bis böyle bir şey yapma«yalım? Neden Sanayi Bakanlığı mertebesinde yani bir tarafta ismitamamen değişik olan ona benzer bir isimle vazife gördüğü zanne-dilen fakat esasında vazifesi tamamen dışardan Now « know temineden ve bunları rapteden vaz eden icap ettiği! mman icap eden yer«1ère verebilen bir teşkilât kurmayalım ki bizim şu gelişme çağındaçok ihtiyacımız olan Mr mevzu tam. Çok önemle üzerinde durulmasıioaıp eden ıbdr mmm günlMi şu andan itibaren ibuı Knöw-howlara mu-azzam ihtiyammaz; var,

Demin söylediğim mevzu yine Sanayi Bakanlığı tarafından ya-pılabilir. Meselâ ben bir makinamn kopyesini almak istediğim zamano fabrikaya gitmem. Sanayi Bakanlığındaki o daireye giderim. An*latırımi derdkni o geMr bemEn duromutoiu inceler, miateul gördüğüzamıamı bir yazıyla beni gcxndfârir beni Ve yahuıtta tetafeo açar veyahut bir münasebetle haber verir falanca müesseseden falanca şahısgelecektir. Şu şekilde şu mertebeye kadar ona kolaylık gösterilmesive bu maJcinamn imkânı olduğu mabette Mlinmesi için yardımcıotanması şeklinde. Yardımcı olabilir.

Ama bu şekilde herkesin gayri, muntazam gitmesi şey etmesi işikarı§taıyor. Yani hır organizasyonu sokalım bu bilgi toplanmasınıbunun makinaya çevirümesinL Yani resmen bir organıasyona soka-lım. Gerek dışardan temini gerek içeriye gelmiş olanların kopyesinibelli tiîr organizasyon içerisinde yapalım.

Yani benim yalnız ürerinde durduğum; nokta böyle bîr §eye şid-detle ihtiyacımız var. Ve bu devreden itibaren yani maMnaJa§mayabaşlayacağımız! devreden itibaren bu §ok Önemli; bir husus. Yani şim-diye kadar üzerinde pek o kadar durulmuyordu. Çünkü istediğim gi-bi komple fabrikalar getiriyorduk, fakat bu devreden itibaren ar-tık bu fabrikaları burda yapmak duraımı meydana gelyorki, o sa-manda bu makina nohavma çok ihtiyacumı var vè bunu temin etme-nin ve sistematik temin etmenin. Dağınık çalışmaların memlekete

1,10,1, — 66

çok büyük zararları dokunmuş gimdjye kadar. Ve şimdiden sonrahiç olmazsa bu dağınık §alı§malara mani olmamıa lâzım. Benim &öyleyeeefün bu kadar.

Ak^asıı» — Endüstri casusluğu gibi bir önemli konu-yu Türk kamu oyuna getirdiği için ben Sayın Şükrü Erfe teşekkür-lerimi arzedeeeğtmi Şimdi Sayın Şükrü bey endüstri casusluğu ko-nusunu belki geçmişlerin ortaya çıkamuş olduğu bir sonuç olarakete aldı.

Ben müsaadelerinize sıgmarak başka açıdan endüstri casuslu-ğunun önemini belirtmeye çalışacağım. Şimdi bilindiği gibi sanayi-leşmede öncelik alabilme keyfiyeti, gelecekteki teknolojilerin bu gün-den tahmini ürerine kurulmaktadır. Gelecekteki teknoloji tahmini vesanayinin gelecekteki yapısını tahmin etme keyfiyetinin çeşitli şekil-de usulleri var.

Bu yeni; bir bilim dalı olarakta etüd edilmeye başlanmış durumda. Şimdi yayınlanmış bilgiler teknik enformasyon adı altında kitap-lar, patent dokümanları, makaleler, yayınlanmış eserler şeklinde,uluslar araısı dJüzeyıd© herkesin kata! ettiği bir sdstem olarak yapıl-makta, Bir nevi casusluk demektir. Yani filan yerde yayımlanmışbir makaleyi, gider satın alır gelir, memleketinizde okursunuz, Ora-daki b%iyi bu tarafa çok gmseî bir şekilde naMetmî^ olursunuz,

i

Şimdi yayımlanmamış bilgilerde var. Yaymknmamı§ tecrübelervar. Şimdi yaymlanmamış bilgi ve tecrübe birikimlerinin takip edil«mesî keyfiyetinin, benim görebildiğim kadarıyla iki tane metodu var»,dır. Bunlardan bir tanesi o bilgiye sahip oünuş olan o tecrübeyi ka-zanmış olan şahsı transfer etmektir, Bunun ismi, günümüzün deyi-minde beyin transferidir, îkînei nokta endüstri casusluğudur. Yanisi^ öyle sistemler geliştireceksiniz ki, casusluk yapmak istediğinizsanayiyi o şekilde takip edeceksiniz ki onların yayınlamadıklan tec-rübeleri, yayınlamadıkları bilgileri onlarla birlikte yapacak şekildeve takip edebilecek bir şekilde Wp sistem kuracaksınız, îfte bu, en-dürtri casusluğunun toplumların geleceğini emniyet altma alabil-mesi bakımından müesseseleşmesi demektir, Şükrü beyin tebliğininbelki Türk kamu oyuna hediye edebileceği büyük nokta, bu mües-seseleşmenin Türkiye tarafmdan da üzerinde dikkatle ve tîtMikleincelenmesi gerektiği konusu olacaktır zannediyorum. Teşekkür ede-rim.

1,10,1. — 57

cSîimeyr

«Muzaffer Kocadereïî» — Şükrü beye bir sualim olacak oda şu.Almanya'da daha doğrusu Avrupa ülkelerîinde takriben 800 bin ka-dar Türk i§çisi var. Ustası mühendisi;. 3 binden fazlada Mühendisvar oralarda. Acaba bunlardan endüstri casusluğu konusunda istifadeetmek mümkün olmazmı? Şükrü bey bu hususta neler düşünmekteve açıklarsa memnun oluım,

Veil Ihnen — Wemâîm size tandk geteoeik: bir hususa buradaaçıklamak isterim. îşüı tuhafı bende unutmuştum bunu, Arkada§ı-mMa bir dakikalık şey konuştuk habrtacbxxï. Ben endüstri casusuilarak Amerika'ya gittim, Efendim karayollarının Mdiğink gibi bur-da bîr tatelyesi vardır. Ben orada imalât Başmühendisi olarak çalı«fiyordumu Buı 40 müyonltuik yardımı ADD yaondmu esnasında bir arka-daşımla birlikte sanki Mz titreşimli silmdirlerm orda takmasını sök.meşini öğrenip burada öğretecekmişi^ gibi, O bahane ile Amerika'yagönderildik, Jlakat gayemiz tahmin edlyordukki o fabrika bizimburda AJfckÖpril'de yaptığımız kabalıkta ve o cinste şeyleri yapıyor.

Bizde Akköprü'de titr^imli siUn^rlerî yapıyorduk, Ferguson«lan yaptık» A « B - G silindirini yaptık. Bunun nasıl yapıldığını öğ-renmek ve ona benzer şeyleri öğrenmek için şimdi raîımetll oldu birarkadaşla kalktık gittik.

Fabrikada ba^ı şeyler öğrendik. Ama şimdi düfündüğüm vakitkâfi; faydah olamadık. Çünkü bu bir eğitim işi yaini endüstri casus-luğu] daha evvelden hazırlık gerektiren fak* şey. Bm ük defa ayw biralemin işine girdik. Ve bisse gayet nahat her tarafı gösteryorlardıatalyecte Mediğin-k kajdar somum diyorian.dıf takıyorduk ama; . Ö-rdû-ğümüMin hepsini değerlendiremiyorduk, çok şey görüyorduk halbu-ki endüstri casusunun belM bir noktaya dikkat etmesi Ezim. Mühimkrtitik bir noktayı gömıesi lâzım. Biz çok şey görüyorduk.

ikincisi yavaş yavaş dikkat ettikkî resimhajieye sokmak pek irlêrine gelmiyar, Ama ben Öyle zorladımki r^imhaneya girdik. Gir-dik fafoıt öyle bir hava estiki hiç bto »sim tahtasının başına gitme«&k boydan boya bir gittik sonuna kadar geldik yalanız oımda i@ or-ganizasvonunu öğrenmeye çahftım ben. Mühendisler hangi islerdeuğraşıyor ressamlar hangi işlerde uğraşıyor, bir nebze öğrenebildim.

Bir mühendis kaç ressam düşüyor„ bunların üstünde durdum.Sonra şunun üstünde çok durmak istedim. Fakat hep atlatıldık, Za-man ve hareket etüdünü Hm yapiyw ve maMnalarda kesme hızlan

1.10JL — 58

ne ve derinlikleri ne nasıl isUyorta, nsusil hesap ediyorlar, her za-man bu adam meşgul çıktı, bizi göremedi.

Ondan sonra bir yer daha olduğunu Öğrendik, Oda araştırma vegeliştirme bürosuymuş ayn bip yerde ve resimleri yani orada aynbir mühendisi var resimhanesi var, oraya çok girmek istedim mü-hendis meslektaşlarla tanışmak için her seferüıde başka bir bahmneîcad ettiler ve orayada sokmadılar.

Ancak ufak tefek bazı şeyler gördük ve üs/ünde durduk, ge-tirdik ama o vakit anladımki, endüstri casusluğu ayrı bir eğitimİşi. Yani her mühendis gittiği vakit, bir endüstri casusu olamıyor.Benim demek istediğim bu kadar.

«Soner Aksoy» _ Efendim bilmiyorum Şükrü beyin tebliğinibize tam okumadılar tebliğinde varını bilmiyorum. Şu hususun efen-dim ben aydınlanmasını istiyorum. Biliyorsunuz bir uzmanlar meselesi var. Yabancı uzmanların Türkiye'ye çağırılması bu mevzuunsosyal mevzulardada teknik mevzulardada gık sık rastlanılan vedefalarca muhtelif hükümetler tarafından teşebbüs edilen bir mev-zu, Bu yabancı uzmanların çeşitli kaynaklardan öğrendiğimize gö-re satın alınması meselesi var. Bu mesele hakkında acaba Şükrübeyin dokümanları varmadır, bize ne söyleyebilir.

Şükrü Er — Unutmaymda tebliğde bir iki hata var onu düzelt-menizi rica edeceğim. Birisi beşinci sayfada 8 neu bölümde (İsviç*.re Fasit diyor İsveç Fasit olacak). Ve sabahleyin Jajpon elçiliği ileyaptığım görü#emede dedüerki biz îsveçte Fasiti iflas ettirmekumreyiz,

Bu bugünün taze bügisidir, İkincisi 13 ncû sayfada sondanikEiGÎ paragrafta Ikinei üüınya Savaşı der o 1 ncî Dünya Savaşıolacak.

Vakayı dinlediğimiz vakit bir deniz albayının adam birincidünya savaşında §5yle oldu böyle oldu diyordu ama sonradan benburaya yazarken adamı o kadar yaşlı göremedim herhalde dili se-kiyordu İkinci Dünya Savaşı olacak diye buraya İkinci Dünya Sa«vaşı aldım Basıldıktan sonra bana telefon ettiler dedüerki ikinci de-ğil birincidir dediler. Adam çok yaşlıymış aşağı yukarı 85 - 90yaştonda. Ben o kadar tahmin edemediğim için dedim herhaldedili sürtüyor o BMnci Dtüfliya Savaşında çocuktu: daha dedim. Ö tasuhihide yapalım bu bölümde tashih ettiğimiz son bölümdede görü-

1.10.1. — 50

yorsunuz. Birinci Dünya Savaşında bm iki tane gemi sipariş ederizîngHizlere bu anlatan albay diyorki ben o mman genç bir subaydımbeni gönderdiler gemilerin kontroluna. Biz elimiz arkada tersanedegeziyoroz diyor, Japonlar iki değil bir tane sipariş ettiler diyorbakıyorum onlar 30 kişi gönderiyorlar, bîr geminin basma 30 kişigönderiyorlar, bir ıay sonra o 30 Mşi kayboluyor, başka otuB kişipliyor filan ve gelen her 30 Mşi faaibdre kroki aüıyar, Ölçüyor not-lar alıyor bilmem ne filan derken bir harp patladı diyor, İngilterediyor, biz diyor altın olarak parasını ödediğimiz halde dıiyoır, înigü-tera hwe gemileri vermedi diyor, El koydu iki gemiye diyor. TabîJaponların gemMnö efll koydu diîyör. Aradan üı§ beş ay geçti diyorbir baktık aym gemiden 10 tane Japonlar sulama saldılar diyor.

Bu o vakalar anlatılan bu suretle onu tashih etmiş oluyoruz.Bir iMnei husus ki tabi bir takım kuruluşların dokümantasyon mer-kezleri var bütün mesele bunları geliştirici gayretler göstermekte,

Vedii beyin anlatmış olduğu vakadan casusların hüviyetlerinisaklamaları ve aptal pozisyonlarına gelinmeleri çok önemli rol oy-nuyor. Bir arkadaşımız var burda. Bîr1 makina üzerinde §a!ı#ıyor?

biı* türlü sökemiyor çalıpr şeyini. Kendisi yüksek tahsilli ükaniyormakmamn imalâtında Öğreniyorki İstanbul'da bir firmada o maki-nadan var.

Gidiyor diyor ben Uk okul mezunuyum diyor, amele olarak ig-çi olarak müessesenize aim diyor, BM diyor imtihan ettiler diyorbiz tabi hep yanhı cevaplar verdik biraz hatalar yaptık bilmem ne»lerki anlaşılmasın diye ve beni aldılar. Bfen diyor müessesede ça-lıştım İstanbul'da 10 gün kadar diyor, ücret bile istemeden kay-boldum geldim, diyor makinayı tamir ettim diyor.

Muzaffer beyin suıajliyted© ügil olacak Almianya'da Münih'tebirisine rastladım, Btom İstanbul Hukuk Fakültesi mezunu işçilikyapıyor. Dedimki be birader yani yüksek tahsil ile işçilik yapacağı-na Türkiye'de geçinemiyOTmusun dtya. Yok aM dedi benim gelişimbaşka dedi falan, Bern dedi matbaacı olmak istiyorum veküçük bir Matbaamızda var. AilemMn bunu geliştirmek için Mat-baadlığı öğrenmeye geldim dedi buraya.

Ve burada hukukçu olduğumuda saMadmı dedi. İşçi olarak gir.dik dedi buraya matbaada çalıştığım bilhassa klişelerin klişehanedeçahfiyorum, iyice bu klişe tftenni öğ»neyim diye. Maksadım be-

1,10.1. — 80

nim çalışmak değil bunu öğrenmek ^ e ^ Hedefim o dedi filan, Fa-kat dedi bu Almanlar çok namussuz dedi hiç öğretmiyorlar hepsaklıyorlar dedi, Yanımdaki! adama baktımmı hemen örtüveriyoryaptığım dedi, Bir senedir buradayım hiç bir şeyde öğrenemedim de-di. Tabii her iki tarafta böyle gayet uyanık gidiyor. Meselâ hur-dada tebliğde var, Karbens firması içeri girip çıkanlarda herhangibir fotoğraf çekilmiişse o fotoğrafları iptal etme ultraviole şualarla giriş çıkışları bombardımana tabi tutuyor ve filimler! yakıyor1 sizeğer filimler! fotoğraf makinasıyla elde etmişseniz. Filîmleıîniziyakmak için Ültraviyole ışıklarıyla kapıları kontrol altına almış olu-yorlar. İki tarafta bu işte cambazlık edecek. Meslekî hüviyeti belir-terek casusluk yapılmıyor. Askerde hiç bir zaman asker olarak gidipcasusluk yapmaz, dilencidir, simitçidir bilmem nedir filan, işçiler-den bu konuda faydalanmak tabii Almanya'dakilerden kolay değilhiç bir şey öğrenmeden geliyorlar çünkü Edilen müşahadelerimiz ogelenlerden. Bir montajcı geldi iş istedi montaj işçisi olur dedik fi-lan. Ne idin Almanya'da montajcı idim dedi. Yok dedi ben sordu-ğunuz sualleri bilmem kapı anahtarları elektrik anahtarları varyaelektrik anahtarlarının bilmem nesini vidalıyordum desdi.

Onun dışına hiç taşamıyordum. Tabi oahil adamdan bu iştenfaydalanmak zor. Meselâ Rusya Rozenbeıglerden bilmem nelerdenfaydalanmıştır. Ve hatta İngiltere'den komple uçağı kaçırmıştır.Rusya'ya bu suretle Beria meselâ Rusya'nın casusluk bilgi casuslu-ğu. Atom planlarım nükleer enerji ile bütün çalışmaların planlarımHarpten evvel Almanya'ya sokulmakla Messer, Smitlerin şunla-rın bunların planlarının çalınmasını organize etmiştir. Yani cahillerinyapacağı iş değil bilenlerin cahil görünerek yapacağı iştir. Ve profe-sörlerdende faydalanıyorlar bu hususta.

Şimdi ımnan mesdeside üzerinde hayli umn durulacak bir ko-nu. Tebliğde kısmen temas ettim. Örnek istediler Örneği başımdangeçmiş bir vaka ile gösterdim.

Bundan birkaç sene evvel bir Uluslararası kuruluşun yardımıvardı Türkiye'ye o Türkiye'de eğitimle ilgili bir merkez kuruyordu.Bende yönetim kurulu üyesi idim. ingiltere'den hatta bu uzmanlarınnereden geleoeği beM olmuyor Emdorozya'clain Mateya'dan Af rika/niaigüneyinden falan bakıyorsunuz bir aâam gelyor. Bir adam geldi İn-giliz asıü rnnnadersemj Afrika taraftarndan geldi.

L10.1. — 61

Kendisine diyonxzki eğitim programını hazırla. Haftalar ge-çiyor eğitim programını hazarlaımycff adam, Eto nihayet sıkıştırdıkdedlki benim eğitim programı haaırlayabümem için Türk endüstri-sini tanımam lâsam

Biz lüzumu yok dedik, o var dedi, böyle aşağı yukarı bir senegeçti. Bir sene sonra bir gün bir Umum Müdürlükten bir yazı geldibu adam endüstri casusudur aman iğine son verin. Yazıda değimdetelefon. Şimdi adam «İsmini söyle Umudun» ben uzmanıyım. Tür-kiye'ye yardıma geldim, diyor müsaade ederseniz, Makina Kimyanınfabrikalarını gazeeeğim diyor. Kırıkkale'ye gitmiş bütün fabrikalarıgezmiş. Ama bir program filan hazırlamam için bu tezgâhların yer-leşme planıda lâzım demiş. Bunuda vermişler. Sümerbank'a git-miş, Karabük'e gitmiş, Ereğli Demir Çelik'e gitmiş, her* yerde kapı-lar açılmış buna yabancı deyince, Çünkü bana açmıyorlar kapılan.Bütün kapıları açmışlar adam dolaşmış dolaşmış ha bire fabrikalarınyerleşme planlarını çalıştırdığı işçi sayısını çalıştırdığı mühendis sa-yılarını toplamış ve bir arkadaşım uyanıklığı sayesinde haber verdi-ler bize biz derhal adamın işine son verdik İngiltere'ye! yolladık amaepeyce iş işten gacpnJşti

Yani ummana misal olarak belirtmek gerekirse bunlardan birinişimdi planlan ne yapacak^ nereye satacak tabii omu bilenüyortız amaadam belkide düyelimki MaMne Kİmyamn herhangi bir fabrikasınınîiakibine satacak belkide kendine menfaat sağlayacak hükümetine de-değilse bile. Kendine diyecekki Makine Kİmyamn günlük üretim ka-pasitesi şudur. Binaenaleyh bu! ileride bu kapasite sdoldumu filan fir-manın rekabet şansı vardır filian gibi,

Makineı Kimyanın bir tesisatı vardı 1963 temiydi neydi, Bu tev-siaù gidelim bir görelim dedim. Yabancıları sokmuyorum dediler be-ni içeri almamışlardı içerdede Almanlar çalışıyorlardı, Şimdi bu şey-ler üzerinde çok hassas durmamın gereken ve bu işçiye kadar öy-le nüfus etmiş ki yabancı memleketlerde.

Yani bir küçük işçi daM Öğretmemek için öml bdr şekilde tenbLhatta builüMİmuş, yetişrümiş filan. BM© deı bumıuı işçiye kaıdar bilmglibir şekiMe iletmek Ezımdır.

Efvet bunlar istedikleri yerlere kolay kolay girip çıkamıyorlarama plan getirenlerde oluyor arada bm Binanaleyh bunlardan bi-risi getirdi fakat kendisi iş hayatına teşebbüs etmek üzere bu planı

L10.1* — 62

ve bazı projeler getirmişti ve iş hayatınada atıldı ama reaMze ede*mecü»

Çünkü yalnız planla iş dönmüyor Müteşebbis kabüiyetide ola-cak biraz taaaaıda finansmam sağlayacak bir taraftan bilgiyi bir ta«raftan işçiyi ve buaolari sağlamakta pro je kadar kolay olmuyor. An-cak belki o parojeteıi şimdi bilemiyorum belki müıtegebbislerm bazala«rıyla defOTİendirilebildlyse faydalı olabilıni§tir. T^ekkür ederimefendim.

1.10.1. — 63

AKAR ÖÇÂL

Prof, Dr. Akar Öçsi 23 Temmm 1938'de Samsun'da doğdu1959'da Ankara Hukuk HaMÜtesfadan mazun oMe ve Esikigeihir İk-tisadi ve Ticarî Dimler AkademMne asistan olarak atandı. 1963 yı-İımda aynı akad^nide «İktisadî vm Ticarî tümler Doktoru» unvanımaldı# 1908'da tezini ve gerekli sınavları vererek doçentUgeı, 1972 •yı-lında da pıtrfesörMiğe jrükselldi. Halen ^MşeMr iktisadî ve Ticariîlmtor Akademisi Hukuk kürsüsüoode Ticaret Hukuku profesörüolarak görevli bulfuı^aktaAr. Ayrıca bu akademi bünyesinde faa-liyet gösteren Avrupa Ekonomik Topluluğu Btiotitüsünün GeneJ

g&evlni de ifa etmektedir,