Upload
susan
View
135
Download
0
Embed Size (px)
DESCRIPTION
MEHMET ÂKİF ERSOY. HAYATI (1873-1936). İstanbul’da Fatih Sarıgüzel Mahallesi’nde doğdu. Babası Fatih müderrislerinden Mehmet Tahir, Annesi Emine Şerife Hanım’dır. İlköğrenimine Emir Buhari Mektebi’nde başladı. 1879’da Maarif Nezaretine bağlı İbtidâi Okulu’na girdi. - PowerPoint PPT Presentation
Citation preview
MEHMET ÂKİF
ERSOY
HAYATI (1873-1936)
İstanbul’da Fatih Sarıgüzel Mahallesi’nde doğdu.
Babası Fatih müderrislerinden Mehmet Tahir,
Annesi Emine Şerife Hanım’dır.
İlköğrenimine Emir Buhari Mektebi’nde başladı.
1879’da Maarif Nezaretine bağlı İbtidâi Okulu’na girdi.
1882’de Merkez Rüştiyesi’ne başladı.
1885’de Mülkiye Mektebi’ne girdi.
Daha sonra iş imkanı fazla olan Baytar Mektebi’ne girdi.
Baytar Mektebinin son sınıfında edebiyata olan ilgisi arttı.
Bu yıllarda güreş,yüzme koşu gibi spor dallarıyla
uğraşmıştır.
1893 yılında Baytar Mektebi’ni birincilikle bitirdi.
Âkif için okul dönemi bitmiş, yeni bir dönem
başlamıştı.
Bu zamana kadarki dönem, yetişme ve şahsiyetini
kurma devresiydi.
İkinci dönem ise şahsiyetinin etkili olma dönemidir.
Şair bu ikinci dönemde çağdaş İslâm düşüncesini okur
ve inceler.
O, devrin sanat dergileri olan Resmi Gazete ve Servet-i
Fünûn’da şiirler yayınlar.
Âkif’in edebiyat hayatında Muallim Naci, Ziya Paşa,
Abdülhâmid etkilidir.
ÂKİF’İN HAYATINDAN ÇİZGİLER İki yüzlülere garazdı. Fakat yaşı ilerledikçe; iki yüzlüleri
artık sever oldum. Çünkü yaşadıkça yirmi yüzlü insanlar
görmeye başladım diyordu.Ve yaşlandıkça herkesten
kaçıyordu. Daha yaşasaydı yalnız kalacaktı, cemiyetle karşı
karşıya tek adam…
Kendi olmayanlara kızardı. Benzemek sinirlendiği
şeydi, hayatının bir kısmı da bu sinirden ibarettir.
İki adamı sevmezdi; fazla terbiyeli ve fazla
terbiyesiz olanı. Gözünde fazla nazik olan gizli adamdı.
ÂKİF İLE AHMET ŞUAYP
Sultan Hamit zamanında Şevki Hoca’nın evini ziyaret
ettiği bir gündü. Ahmet Şuayp da orada idi. Sohbet
esnasında söz Kur’ân hakkında fikir söylemeye gelince
Şuayp Fransızca telaffuzu ile KORAN deyiverdi.
O vakte kadar kah pencereye kah sıra sıra kitapların
dizildiği dolaplara bakan Âkif tahammül edemedi. Kısa
bir Allâhaısmarladıktan sonra kendini sokağa attı.
Koşarcasına yürürken arkadaşına:
Kuzum, Kur’ân’ı inkar etmeyi anlıyorum. Fakat Koran ne
oluyor? dedi.
ESERLERİSafahat: Bu şiirlerinin konusu genellikle tarihten ve
sosyal hayattan alınmadır.
Süleymaniye Kürsüsü’nde Balkan Harbinin toplum
üzerindeki etkisini silmek ve İslâm birliği düşüncesini
uyandırmayı amaçlıyordu.
Hakkın Sesleri: Bu eserde şair, âyet ve hâdis yorumlarıyla
İslâm âleminin problemlerine çözüm getirmek istiyordu.
Fatih Kürsüsü’nde; batıcı aydınlara tuttukları yolun yanlış
olduğunu, milletin kurtuluşunun İslâm’la olacağını anlatır.
Hatıralar’da sosyal problemlere ve cemiyet meselelerine
Kur’ân ışığında çözüm arar.
Asım, Birinci Dünya Savaşı’nda yenilgiye uğramamız,
şairin birlik ümidini kırar gibi olmuştur. Şairin, ümit ve
azmini dile getirir.
Gölgeler, kitap olarak çıkmıştır.
İSTİKLAL MARŞI Korkma, sönmez bu şafaklarda yüzen al sancak
Sönmeden, yurdumun üstünde tüten en son ocak;
O, benim milletimin yıldızıdır, parlayacak;
O benimdir, o benim milletimindir ancak!
Çatma, kurban olayım, çehreni, ey nazlı hilal!
Kahraman ırkıma bir gül, ne bu şiddet, bu celal?
Sana olmaz dökülen kanlarımız sonra helal.
Hakkıdır Hakka tapan milletimin istiklal...
ÂKİF’TEN BUGÜNE ŞİİRLER Kızımın iffeti batmakta rezilin gözüne...
Acırım tükrüğe billahi, tükürsem yüzüne.
Demiş olsaydı eğer: Kızlara mektep lazım...
Şu kadar vermelisin kahrolayım kaçmazdım
Elverir sardığımız bunları halkın başına...
Ben mezarımda huzur istiyorum, anladın a!
Zulmü alkışlayamam zalimi asla sevemem;
Gelenin keyfi için geçmişe kalkıp sövemem.
Biri ecdadıma saldırdı mı hatta, boğarım...
-Boğamazsın ki !
Hiç olmazsa huzurumdan kovarım!
Üç büyük soysuzun ardında zağarlık yapamam.
Hele Hak namına ölsem tapamam.
Doğduğumdan beridir aşığım istiklale
Bana hiç tasmalık etmiş değil altın lale.
Yumuşak başlı isem kim dedi uysal koyunum?
Kesilir belki, fakat çekmeye gelmez boynum
Kanayan bir yara gördüm mü yanar ta ciğerim
Onu dindirmek için kamçı yerim çifte yerim
Adam aldırma da geç git diyemem aldırırım
Çiğnerim çiğnenirim hakkı tutar kaldırırım
Zalimin hasmıyım ama severim mazlumu...
Zalimin hasmıyım ama severim mazlumu
İrticaın şu sizin lehçede manası bu mu
İşte ben mürteciyim, gelsin işitsin dünya
Hem de baş mürteciyim, patlasanız çatlasanız
Hadi kanunuz assın beni yahut yasanız
ÂKİF’TEN MESAJ Ya bakar geçeriz nazlı celilin yaprağına
Ya üfler geçeriz bir ölünün toprağına
İnmemiştir hele Kur’ân bunu hakkıyla biliniz
Ne mezarda okumak ne fala bakmak için
Ölüler dini değil, sen de bilirsin ki bu din
Diri doğmuş duracak dipdiri, zemin
ÂKİF’TEN MEMLEKETE Bakın da haline ibret alın şu memleketin
Nasıldın ey koca millet? Ne oldu akıbetin
Vakarı çoktan unuttun, hayayı kaldırdın,
Mukaddesatı ısırdın, Hüdâ’ya saldırdın!
Ne hatıratına hürmet, ne an’atını yad;
Deden de böyle mi yapmıştı ey sefil evlâd?
ÂKİF’TEN MİLLETE Nedir bu tefrika yahu! Utanmıyor musunuz?
Geçen faciaya hala inanmıyor musunuz?
Gömülmek istemeyenler boyunca hüsrana
Nifakı gömmeli artık mezar-ı nisyâna.
Ki dinlemezseniz elbette mahvolur millet
Sizin felaketiniz: tarumar olan vahdet
ÂKİF’TEN ÇAĞDAŞLARA Bu züppeler acaba hangi cinsin efrâdı?
Kadın desen, geliyor arkasından erkek adı:
Hayır, kadın değil erkek desen, nedir o kılık
Demet demetken o saçlar ne o bıyık
Sadâsı baykuşa benzer, hıramı saksağana
Hülasa, züppe demiştim ya, artık anlasan a!..
Bilirsiniz, hani insanda bir damar varmış
Ki yüzsüz olmak için mutlaka o çatlarmış.
Nasılsa Rabbim utandırmasın duası olan,
Bu arsızın o damar zaten eksik alnından!
(FATİH KÜRSÜSÜ’NDEN)
ÂKİF’TEN MEDYAYA Dalkavuk devri değil eski kasa’id yerine
Üdebanız ana avrat sövüyor birbirine!
Türlü adlarla çıkan na-mütenâhi gazete,
Ayrılık tohumunu bol bol atıyor memlekete
Yürüyor dine beş on maskara, alkışlanıyor
Nesl-i hazır bunu hürriyet-i vicdan sanıyor
Burnumuzdan tuttu düşman, biz boğaz kaydındayız
Bir bakın: hala mı hala ihtiras ardındayız
Saygısızlık elverir... bir parça olsun arlanın
Vakti çoktan geldi, hem geçmektedir arlanın
Zevke dalmak, şöyle dursun vaktiniz yok mateme.
Girmeden tefrika bir millete düşman girmez
Toplu vurdukça yürekler, onu top sindirmez
Müslüman, fırka belasıyla zebun bir kavme
Medeni Avrupa üç lokma edip yutmaz mı
Ey cemaat yeter Allâh için olsun uyanın
Sesi pek müthiş öter sonra kulakta çanın