12

Medyada basarili bir Fransiz modeli

Embed Size (px)

DESCRIPTION

Medyada basarili bir Fransíz modeli

Citation preview

Page 1: Medyada basarili bir Fransiz modeli
Page 2: Medyada basarili bir Fransiz modeli

2 | 8 Nisan 2013 | AvrupaGüN

IMPRESSUM / KÜNYE

Yayıncı | Verleger:BIMBayerisches Institut für Migration e.V.Truderinger Strasse 280 d81825 München

Tel: 089 201 86 303 / Fax: 089 125 90 291info(@)[email protected]/avrupagun

Sorumlu Yönetmen (V.i.S.d.P):Osman Çutsay

Sanat Yönetmeni | Artdirektor:Ömer Yaprakkıran

İÇİNDEKİLER

3Medyada dönüşüm, özgürlük ve başarılı bir Fransız modeli“MédiApart” veya “MedyApayrı”Medya, özellikle de özgürlükçü, sermaye ve devletten görece bağımsız ol-mayı arayan medya yeni yollar arıyor. Krizin kollarında çırpınan Avrupa’dabu arayışların henüz köklü dönüşümlere yol açtığı söylenemez. AncakFransa’da Avrupa dışındaki arayışlara bile model olabilecek bazı başarılardikkat çekiyor. “Médiapart”, bunlardan biri ve şu anda birincisi kabul edi-lebilir. Bu yeni haber sitesi, Bettencourt-Woerth yolsuzluğundan Karaşisuikasti ve denizaltı satışı rüşvetlerine, Kaddafi’nin sağ kesime seçim yar-dımlarından son Cahuzac skandalına kadar, kamuoyunda infial yaratanciddi araştırma gazeteciliği örnekleri vermeyi başardı.

UĞUR HÜKÜM

7İşsizlik ve servet rakamlarının açığa çıkardığı gerçekAB’de merkez-çevre ayrımı büyüyorEurostat tabloları, Almanya-Avusturya hattında, çevre ülkelerindeki büyükolumsuzluğun ve yüksek işsizlik oranlarının tam tersi gelişmeler yaşandı-ğını gösteriyor. Almanya’da yüzde 5.4 olan işsizlik oranı, Avusturya’dayüzde 4.8 civarında. İşsizlik, Lüksembourg’da yüzde 5.5, Belçika’da yüzde8.2 ve Hollanda’da yüzde 6.2 oldu. Bütün bu rakamlar merkez-çevre me-safesini daha görünür hale getirdi. Ayrıca AB merkezinin içinde de giderekderinleşen bir servet eşitsizliği yaşanıyor.

OSMAN ÇUTSAY

10Öğretmen Meryem Bulut’un Almanya dersiCesaret bilgiye eşlik ederse anlamlıYarı ömrünü Almanya’da geçiren, ülkesinin aydın ve özgürlükçü gelene-ğine katkı verip pay alan bir öğretmen olarak Meryem Bulut’un, bu ülke-deki yabancı düşmanlığı ve ayrımcılıklarla ilgili saptaması çok net:“Ayrımcılık ve öteki sayma yalnız Almanya’ya özgü bir durum değil. Birdünya sorunu bu.”

BELKIS ÖNAL PİŞMİŞLER

Page 3: Medyada basarili bir Fransiz modeli

Medyada dönüşüm, özgürlük ve başarılı bir Fransız modeli

“MédiApart” veya“MedyApayrı”

UĞUR HÜKÜM

Ana akım medyanın belli bir kıs-kançlık, hatta yıpratmak için özelçaba harcayarak izlediği “Média-part” 5 senede Sarkozy’nin çökü-şünü hazırlayan başlıca nedenlerdenbiri olan bir dizi yolsuzluğun ortayaçıkmasına önayak olmuştu.Böylelikle demokrasilerde bağımsızmedyanın nasıl gerçekten 4. Güçolabileceğini de kanıtlamıştı.Aktivist haber sitesi, Bettencourt-Woerth yolsuzluğundan Karaşisuikasti ve denizaltı satışı rüşvetle-rine, Kaddafi’nin sağ kesime seçimyardımlarından son Cahuzac skan-dalına kadar, kamuoyunda infialyaratan ciddi araştırma gazeteciliğiörnekleri vermeyi başardı. Hatta,Cahuzac olayının da gösterdiği gibiMédiapart’ın sol eğilimli olması,sol etiketli bir iktidara ağır darbelervurmasını da engellemedi.

PARİS - Sarkozy hükümetinin püsküllü be-lâsı, gazeteciliğin yüz akı www.mediapart.frşimdi de Hollande iktidarını sallıyor. Fransageçen salıdan beri “sosyalist” Jean-Marc Ayra-ult hükümetinin Bütçe Bakanı Jérôme Cahu-zac’ın neden olduğu skandalla sarsılıyor. Vergiyolsuzlukları, kaçakçılığı ve cennetleriyle müca-delenin başını çekmesi gereken bakanın bizzatkendisinin vergi cennetlerine para kaçırdığınıitiraf etmesi, ülkede şok etkisi yarattı. Média-part internet gazetesinin 4 ay önce ortaya attığısuçlamayı inkâr eden Cahuzac, hakkında soruş-turma açılınca teslim bayrağını çekti. Hollande-Cahuzac şürekâsıyla başkaları uğraşadursun,bizi bu süreçte özellikle ilgilendiren boyut, olayıortaya çıkartan internet sitesiydi.

16 Mart 2008’de yayına başlayan “Média-part” isimli söz konusu gündelik internet gaze-tesi, Fransa’da hiç reklam almaksızın, yalnızcaabonelikle kâra geçen ilk internet sitesi. Média-part adı hem “Média Participatif” yani “Katı-lımcı Medya” kavramından, hem de Fransızcadaüç kelime, “Média à part”ın (farklı, sıradışımedya) bütünleştirilmesinden türetilmiş birisim. Biz de “apayrı bir medya” diye çevirebile-ceğimiz veya gönlümüzce uyarlayabileceğimiz

AvrupaGüN | 8 Nisan 2013 | 3

FOTO

:CO

MM

ON

S.W

IKIM

EDIA

/OLI

VIER

“TO

UTO

UNE2

5”TE

TARD

EDWY PLENEL

Page 4: Medyada basarili bir Fransiz modeli

4 | 8 Nisan 2013 | AvrupaGüN

bu başlıktan esinlenerek, gazetecilik mesleğinihakkıyla icra etme cesareti, arzusu, iradesini ta-şıyan meslekdaşlarımıza Türkçe yeni bir inter-net gazetesi adı öneriyoruz: “MedyApayrı”.

Halife Sultan’ın “Köşe Yastıkları”naalternatif

Médiapart, Türkiye’ye 21. yüzyılda keyfincebir “Muhteşem Yüzyıl”, kendine de her şeyekadir bir “Halife Sultanlık” yaşatma hayalindekibir siyasetçi ve neoliberal/müslüman-muhafa-zakâr siyasetine karşı gazetecilik yoluyla 21’inciyüzyılda nasıl mücadele verilebilir sorusunu ce-vaplamak isteyenlere, bir seçenek. Tanınmasızorunlu, denenmeye değer bir seçenek. Otur-dukları köşelerinden gazetecilik yaptıklarınainanan, her biri birbirinden “büyük, bilimsel,demokrat, devrimci, entelektüel, olgun, dolgun”nice gazeteci-yazarı biat etmedikleri, o günkükırmızı çizgiyi geçtikleri an bir kaş-göz tehditi,bir sünnetli bıyık darbesiyle fildişi kulelerindendüşürü düşürüveren “Modern Hünkâr”(lığ)a (!)karşı mücadele için aslında apayrı ve özel birmedyaya bile hacet yok. Yapılacak iş, titreyip as-lına dönmek. Yani gazetecilik okullarında oku-tulan meslek ahlâkına harfiyen uymak ve “köşeyastıklığı”nı bırakıp mesleğin gereklerini icraetmek. Yani sahaya inmek, eleştirel ve araştırmagazeteciliği denen ilkelere yetenekleri çapındasahip çıkıp, toplum ve kamu yararına özgün veözgür iş üretmek.

Edwy Plenel ve Médiapart

Médiapart’ın kurucu müdürü 1952 Nantesdoğumlu, 1996-2004 arasında, ülkenin en say-gın gazetesi Le Monde’un yazıişleri müdürlü-ğünü yapmış olan ünlü gazeteci Hervé EdwyPlenel eski bir radikal solcudur. Çocukluk ve ilkgençliğini Karayip Adaları ve Cezayir’de geçirenkişilik 1970’te Paris’e döndüğünde dönemin enpopüler solcu ve genç militanlarının çoğunlu-

ğunu oluşturduğu Troçkist siyasi hareket “LaLigue Communiste Révolutionnaire”e (Dev-rimci Komünist Ligi-LCR) katılır. Mesleki hayatıaynı yıllarda LCR’in resmi yayın organı, hafta-lık “Rouge” (Kızıl) dergisiyle başlar. 1980’de 25yıl çalışacağı Le Monde’a girecektir. Plenel yö-netimindeki gazetenin satışları her yıl düzenliartarak tarihi rekorlar kıracaktır. 8 yıllık yazıiş-leri müdürlüğü görevinden gazetenin yeni ço-ğunluk ortaklarıyla anlaşamadığı için istifaeder. Bir yıl sonra, 2005’te de gazeteden tama-men ayrılır.

Edwy Plenel öncülüğünde 4 demokrat gaze-teci tam 5 yıl önce Médiapart serüvenine giri-şirken hedeflerini her türlü reklam ve dışsermayeden uzakta, tam bağımsız “pureplay(er)”bir haber ve bilgi aracı yaratmak olaraktanımlıyordu. Kendi kendine yetebilen, ileri aşa-malar için kâra geçebilen bir yapı, örnek bir“yurttaş gazeteciliği” tasarlayan Plenel ve arka-daşları basın-yayın krizine meydan okurcasınarisk alıp daha baştan paralı bir site kuruyorlardı.Kuşkusuz tüm okurlarla paylaşılan bedava baş-lık ve kısalar veya özel yazılar da sunuluyordu.Bugün her abone okur, arzu ederse Médiapart’ıher sabah tabloid boyutta gazete gibi basıpeline alarak okuyabiliyor.

2009 Mayısı’nda “Bağımsız Bir Basın İçinMücadele” başlıklı bir manifesto yayınlayan Ple-nel başka habercilik sitelerinin de desteği ve iş-birliğiyle 2009 sonbaharında “İnternetteBağımsız Basın Sendikası”nı örgütlemiş ve ör-gütün Genel Sekreterliğine seçilmişti. Média-part’ın yayın siyasetini “demokratik radikallik”niteleyen Plenel, gazetecilik çizgisi veya anlayı-şını şu sözlerle özetliyor: “Köklü bir geleneğinmirasçısıyız. İlk zorunluluk gerçeğe, ilk sadakatyurttaşa bağlılık; ilk disiplin doğruluğu araştır-mak; ilk görev bağımsızlık. Ancak bu mirasa sa-dığız demek yetmez. Kalıcı ve kaliteli birgazetecilik için okurun aktif katılımı ve kendi-mizi her an yeniden sorgulayacağımız düzenlikarşılıklı bir etkileşimi sağlamak zorundayız...”

Page 5: Medyada basarili bir Fransiz modeli

AvrupaGüN | 8 Nisan 2013 | 5

Böylelikle demokrasilerde bağımsız medyanınnasıl gerçekten 4. Güç olabileceğini de kanıtla-mıştı. Aktivist haber sitesi, Bettencourt-Woerthyolsuzluğundan Karaşi suikasti ve denizaltı sa-

tışı rüşvetlerine, Kaddafi’nin sağ ke-sime seçim yardımlarındanson Cahuzac skandalına

kadar, kamuoyunda infialyaratan ciddi araştırma ga-

zeteciliği örnekleri vermeyibaşardı. Cahuzac olayının da

gösterdiği gibi Médiapart’ınsol eğilimli olması, sol etiketli

bir iktidara ağır darbeler vur-masını da engellememiştir.

12’si kendi imzasını taşıyan30 civarında kitabı olan Edwy

Plenel geçtiğimiz mart ayında ya-yınlanan “Le Droit de Savoir” (Bil-

mek Hakkı) başlıklı denemesinde“İtaatkâr olmayan bir haberciliğe

karşı hoşgörüsüzlük, hayatiyetiniyitiren demokrasiye kayıtsızlık de-

mektir” şeklinde yazmış. “Basın, yurttaşların hakve çıkarlarına olan görev ve sadakatini unutma-dığı takdirde, demokrasinin özünü unutan ikti-darlara karşı en ön cephede mücadele ve-recektir. Zira haber ve bilgi, eşitliğin temel sila-hıdır.” �

Bilanço olumlu

Çok zorlu bir 5 yılın bilançosu, beklenininötesinde olumlu. Kurum ilk kârını sembolik deolsa 2011’de yakalıyor. Aylık 9 avro, yıllık 90avro temelinde 70 bin abonesiyleMédiapart 2012 bilançosunu 6milyon ciro ve 700 bin avro netkârla kapatıyor. Piyasa ölçüle-rinde makul maaşlarla çalışan30’u gazeteci 37 personelli ku-ruluşun 3 milyon avroluk ku-ruluş sermayesinin yüzde62’si kurucular ve MédiapartDostları Derneği’ne ait. Tekkelime dahi reklam almayanve köşe yazarı olmayan e-gazete her gün ve güniçinde yenilenen “Gazete”haberlerinin yanı sıra ayrı“Uluslararası”, “Fransa”,“Ekonomi”, “Kültür” baş-lıkları altında özgün yorumve haberlere yer vermektedir. Ayrıca 5 yıldaözel arşiv şeklinde geliştirilmiş bir hayli zengin“Dosyalar” ve “Magazin” çalışmalarıyla içerikle-rini hem ortalama, hem de uzman ve meraklıokur için son derece cazip kılmayı başardı.

Ana akım medyanın belli bir kıskançlık,hatta yıpratmak için özel çaba harcayarak izle-diği Médiapart, 5 senede Sarkozy’nin çöküşünühazırlayan başlıca nedenlerden biri olan bir diziyolsuzluğun ortaya çıkmasına önayak olmuştu.

Page 6: Medyada basarili bir Fransiz modeli

6 | 8 Nisan 2013 | AvrupaGüN

Page 7: Medyada basarili bir Fransiz modeli

İşsizlik ve servet rakamlarının açığa çıkardığı gerçek

AB’de merkez-çevreayrımı büyüyor

OSMAN ÇUTSAY

Eurostat tabloları, Almanya-Avusturya hattında, çevre ülkelerin-deki büyük olumsuzluğun tam tersigelişmeler yaşandığını gösteriyor.Almanya’da yüzde 5.4 olan işsizlikoranı, Avusturya’da yüzde 4.8civarında. İşsizlik, Lüksembourg’dayüzde 5.5, Belçika’da yüzde 8.2 veHollanda’da yüzde 6.2 oldu.Bütün bu rakamlar merkez-çevremesafesini daha görünür halegetirdi. Ayrıca AB merkezinin içindede giderek derinleşen bir serveteşitsizliği yaşanıyor.

FRANKFURT - Avrupa’daki kriz, işyeri veservet dağılımında aşılması güç uçurumlar ya-ratarak yoluna devam ediyor. İşyeri, dolayısıylada işsiz dağılımındaki eşitsizlikler, zengin mut-fağı AB’de daha önce hiç görülmemiş cepheleş-meleri tetikliyor. “Merkezdeki” zenginlerle “ke-nardaki” görece yoksullar arasında mesafe gide-rek açılıyor.

Bir örnek, Avrupa İstatistik Dairesi’nin (Eu-rostat) geçen hafta içinde açıkladığı Avro Böl-gesi’ndeki son işsizlik rakamları. Bunlar, dün-yanın en zengin “siyasi-ekonomik bölgesinin”ağır bir merkez-çevre ikilemi içinde kaldığını or-taya çıkardı. Avro Bölgesi’nin 17 üyesindekiişsiz sayısının 19 milyon sınırını geride bırak-ması yeni bir rekor olarak değerlendirilirken,yüzde 12’lik ortalama, işsizlik oranının mer-kezdeki zenginlerle çevredeki yoksullara çokfarklı dağıldığını bir kez daha gösterdi. Euro-stat’a göre, tüm Avrupa Birliği itibariyle yüzde10.9 olan ortalama işsizlik oranı, Avro Böl-gesi’nde ocak ayında yükselişini sürdürdü veşubat ayında yüzde 12 ile yeni bir rekor kırmışoldu.

AvrupaGüN | 8 Nisan 2013 | 7

Page 8: Medyada basarili bir Fransiz modeli

8 | 8 Nisan 2013 | AvrupaGüN

“Avrupa’da bir trajedi yaşanıyor”

AB Çalışma Komiseri Laszlo Andor’un, burakamların kabul edilemez olduğunu belirterek“Avrupa’da bir trajedi yaşandığını” hatırlatması,sorunun büyüdüğüne yeni bir kanıt olarak de-ğerlendirildi. Andor adına yapılan bir açıkla-mada, AB üyesi ülkelerin yeni işyerleri yaratmakve kalıcı bir ekonomik büyüme sağlamak üzereellerindeki tüm araçları kullanmaları çağrısındabulunuldu. Söz konusu “trajedinin” yıllar ba-zında karşılaştırmalar yapıldığında giderek kes-kinleştiği ve özellikle de avro kullanan “çevreülkelerinde” yoğunlaştığı anlaşıldı. Avro Bölgesiülkelerinde şubat ayında geçen yılın aynı döne-mine göre 1 milyon 800 bin kişi daha işsizlikkervanına katıldı. Burada da Güney Avrupa’nınmerkeze göre çok daha farklı ve kötü bir resimverdiği belirlendi.

Krizin derinleşmesine bir türlü engel ola-mayan Yunanistan ve İspanya’da işsizlik en azher dört kişiden birini vururken, Portekiz’de deyüzde 17.5 olarak açıklandı. Almanya ve Avus-turya gibi iki merkezde ise işsizlik oranlarınınyüzde 5 sınırında dolaşması, AB’nin çevre ülke-leriyle merkez ülkeleri arasındaki büyük açınıngiderek büyüdüğüne yönelik bir gösterge olarakdeğerlendirildi.

İşsizliğin Yunanistan’da çok daha kötü bir bi-çimde seyrettiğinin, gerçek rakamların 2013 iti-bariyle hâlâ kamuoyuna açıklanmamasından daanlaşılacağını belirten uzmanlara göre, Yuna-nistan’da tünelin ucunda “avrolu bir ışık” gör-mek artık mümkün değil. Akdeniz ülkelerindeyüzde 50 sınırını da geçen genç işsiz rakamları,bu ülkelerin başkentleri kadar Berlin-Paris-Brüksel hattında da tedirginliğin artmasınaneden oldu. Yunanistan ve İspanya’da 25 yaşın-dan küçük her iki gençten birinin kayıtlara işsizolarak geçtiği, Portekiz ve İtalya’da da aynı yaşgrubundaki her üç kişiden birinin iş aradığı kay-dedildi. Avro Bölgesi’nde ortalama genç işsizlikoranı yüzde 23.9 oldu. Bu oran geçen yılın aynıdönemnde yüzde 22.3 olmuştu.

Almanya hattında durum tam tersi

Eurostat’ın sezon hareketlerinden arındırı-lıp homojenleştirildiği için ilgili ülke resmi ista-tistiklerinden farklı tablolarına göre, Al-manya-Avusturya hattında, çevre ülkelerindekibüyük olumsuzluğun tam tersi rakamlar gün-demde. Almanya’da yüzde 5.4 olan işsizlikoranı, Avusturya’da yüzde 4.8 civarında. İşsiz-lik, Lüksembourg’da yüzde 5.5, Belçika’da yüzde8.2 ve Hollanda’da yüzde 6.2 olarak belirlendi.

Bu rakamlar da merkez-çevre mesafesini bir kezdaha görülür hale getirdi.

Ekonomideki gerileme ve borç krizinin iş-sizlik rakamlarını özellikle kenardaki AB üyele-rini daha kötü etkileyeceğine kesin gözüylebakılıyor. Sanayi şirketlerinin siparişlerindeciddi gerilemeler yaşandığına dikkat çekenAlman yetkililere göre, merkez ile çevre arasın-daki açının işsizler ordusu için de giderek büyü-mesinin şaşırtıcı olmayacak.

İçerideki servet dağılımı

Öte yandan, Avrupa’da, merkezdeki ülkele-rin motoru kabul edilen Almanya, çevre ülke-lerden gelen yoksulluk baskısına çözümararken, kendi içinde de yeni sorunlarla karşıkarşıya kalıyor. Özellikle servet dağılımındakidengesizlik, sosyal barışının geleceği konu-sunda yeni soru işaretlerine neden oluyor. Ber-lin merkezli Alman Ekonomik AraştırmalarEnstitüsü (DIW) raporlarına göre, dünyadaABD ve Japonya’nın ardından en çok dolar mil-yonerine sahip ülke olan Almanya’da, krize pa-ralel olarak milyoner sayısında da artış göz-leniyor: Bu ülkede 2011 yılında bir önceki yılagöre milyoner sayısı yüzde 3 artmış ve 951 bineçıkmıştı. Eğilimin sürdüğü biliniyor.

Zenginlerin servet birikimi, AB’nin en zen-gin ülkesinde “aşağıdan yukarıya doğru”, yanizenginlerden yana bir servet dağılımının hız ka-zandığına kanıt kabul ediliyor. DIW rakamla-rına göre, Almanya’daki nüfusun en zenginyüzde 10’u, ülkedeki toplam servetin üçte iki-sine sahip. Daha da kötüsü, 70 bin Alman yurt-taşını içeren nüfusun binde 1’lik kesimin varlığı,Almanya’daki toplam servetin dörtte biri düze-yinde. Baka bir deyişle de, nüfusun binde 5’likbir kesimi, ki 350 bin Alman yurttaşına karşılıkgeliyor, toplumun yüzde 90’ının toplam serve-tine sahip. Yani 350 bin kişinin serveti 63 mil-yon kişinin varlığına eşit. Nitekim Almanya’nınünlü iktisatçılarından Prof. Dr. Christoph But-terwege, Alman toplumunun yoksul olan yarı-sının, ülkedeki toplam servetin sadece yüzde1’ine sahip olduğunu, böyle kaotik bir yapıdada, insanların “varoluş krizi” içinde bulunması-nın normal karşılanması gerektiği görüyünde.

AB’nin merkezi, özellikle Almanya-Avus-turya hattı, hem Akdeniz ülkelerinden hem dekendi içindeki zengin-yoksul ayrımından doğanbaskılarla karşı karşıya. Bu da sosyal barışla il-gili endişelerin yayılmasını kolaylaştırıyor. �

Page 9: Medyada basarili bir Fransiz modeli

AvrupaGüN | 8 Nisan 2013 | 9

Page 10: Medyada basarili bir Fransiz modeli

Yarı ömrünü Almanya’da geçiren,ülkesinin aydın ve özgürlükçügeleneğine katkı verip pay alan biröğretmen olarak Meryem Bulut’un,bu ülkedeki yabancı düşmanlığı veayrımcılıklarla ilgili saptaması çoknet: “Ayrımcılık ve öteki saymayalnız Almanya’ya özgü bir durumdeğil. Bir dünya sorunu bu.”

BOCHUM - Meryem Bulut bir ses belki de,sanki en tamamı öyle bir ses. Daha en başındanhiç sakınmadan cömert bir dille anlatıyor, sonrada siz hep anlatsın istiyorsunuz. Anlatsın bit-mesin ama.

Uzun zamanların, ciddi deneyimlerin, derinduyguların arasından dolanıp, unutulmaz iyi biröğretmenin ılık, bilgili sesiyle bitmesin diye canatılan derslerden birinde bekler olursunuz .

Gözlüğünü çıkarıp yeniden takışındaki he-yecan ve hiç yorgun olmamasındaki ilintiyi bul-maya çalışmakla geçiyor bir vakit ilk baştan.

Zaman bile öyle bir yerde söylenmeyi bekli-yor. Meryem öğretmen tam 40 yıldır Al-manya’da.

Meryem Öğretmen

Masala başlar gibi anlatıyor o yüzden sarsıl-mıyor dinleyen. Genç, çok genç iki insan Türki-ye’nin 70’li, dünyanın 68’li kuşağından iki genç,

10 | 8 Nisan 2013 | AvrupaGüN

Öğretmen Meryem Bulut’un Almanya dersi

Cesaret bilgiye eşlikederse anlamlı

BELKIS ÖNAL PİŞMİŞLER

Page 11: Medyada basarili bir Fransiz modeli

ve bununla da, öfkenle, sevginle tüm duygula-rınla da yaşadığını anlarsın. İşte bu ne güzel birduyumdur” diyor Meryem Öğretmen, diyalek-tik sırları bulmuş bir sessizlikle kendisini dinle-yen Kamil Bulut’a bakarak.Unuttukları olursa,eşi Kamil Bulut tamamlıyor bir çırpıda.

Birkaç işi bir arada yapmış hep. “Nasıl?” so-rusunu “Başka türlüsü zaten olmazdı” diye ya-nıtlıyor.

“Kökler Türkiye’de, evet, ama burası deevim...” Öyle düşünüyor. “Ülkeme giderken se-vinçle doluyor içim, ama buraya dönerken deevime geliyorum diye seviniyorum, ben karam-sar ve dertlilerden değilim” diyor.

Birkaç şeyi bir arada dendi ya, örneğin birNasreddin Hoca semineri hazırlarken öğret-menler için, bir yandan da 16 Mart ÖğretmenOkullarının Kuruluş Yıldönümü’nde eski okularkadaşlarıyla pilav ve kurufasulye yemek içinAydın Ortaklar’a gitme telaşının yanına, toru-nun arkadaşlarıyla yapacağı pikniğe de börekyetiştiriyordu.

Meryem ve Kamil Bulut kalkıp işçi olarak Al-manya’ya geliyorlar.

Yıl 1972. Regensburg’da Siemens’te başlıyorçalışmaya. 1975’ten bu yana da Bochum-Wat-tenscheid’da tekrar başlıyor hikaye. Ama ondanönce Aydın- Ortaklar’da öğretmen okulunu bi-tirmiş bir gepegenç öğretmen olarak İzmir’deöğretmenlik yapıyor.

Meslekte 25’inci yıl kutlaması nedeniyle yap-tığı konuşmada “Köyümün okula giden ilk kızıbendim” derken, bunu da bir Alevi dedesi olankendi dedesinin bilgeliğine bağlamayı ihmal et-memiş.

Siemens, televizyon fabrikası Graetz’de işçi-lik, ardından öğrenim güçlüğü çeken

çocukların eğitimi, ilkokullarda Türkçe öğ-retmenliği, göçmenlerin Kuzey Ren Vestfalyaeyaletindeki önemli yapılanmalarından RAA'daçalışma, Meryem Bulut’un 40 yıllık Almanyadeneyiminin zengin ve renkli özgünlüğünün deipuçlarını taşıyor.

“Ben insanlarla çalıştım, malzemem insandı

AvrupaGüN | 8 Nisan 2013 | 11

Page 12: Medyada basarili bir Fransiz modeli

Ayrımcılık her yerde olur

Peki, yarı ömrünü Almanya’da geçiren, ülke-sinin aydın ve özgürlükçü geleneğine katkı verippay alan bir öğretmen olarak Meryem Bulut, Al-manya’da yabancı düşmanlığı ve ayrımcılıklarlailgili nasıl bir algıyı dillendiriyor?

“Ayrımcılık ve öteki sayma yalnız Al-manya’ya özgü bir durum değil” diyor Bulut,“toplumların davranış ve kaygılanma biçimleri,önyargılarla kendini koruma alışkanlıkları vekendini konumlandırma tarzları pek çok yerdebenzerlikler gösterir.” Dıştalama ve ayrımcılıkinsanlık tarihinin sorunu bir anlamda Bulut’agöre. “Kültürel farklılıklar elbette zaman zamankimi zorluklara yol açabilecek durumdaydı,ama” diyor ve ekliyor: “Bizim Alman toplumun-dan öğrendiklerimiz, Alman toplumsal yaşa-mına aktardıklarımız oldu bu süreçte.”

Bulut’un Alman arkadaşları da var kuşku-suz, ama “Örneğin, komşuluk anlamında ben-zer bir ilişki biçimi zaman aldı elbette” diyor,“sosyal davranış normları farklı.”

Anadil uyarıları

Bir kız bir oğlan iki yetişkin evlat, üç de to-runları var Bulutların. Almanya’ya ilk MeryemBulut gelmiş, ardından da eşi ve çocukları. “Ki-taplarımızı, arkadaşlarımızı, aile ve ülkemizi ge-ride bırakırken, dilin bizi nasıl ayakta tutacağınıbiliyorduk” diyor, anadilimizi hep içsel bir sevgive coşkuyla canlı tuttuklarını anlatıyor özenle:

“Birinci kuşak çok yönlü bir süreci kendi ge-rekleri içinde aştı ancak. İkinci ve sonraki ku-şakların bu anadil ile ilgili unutmaması gerekenbir gerçek var: Yazın dilinin asgari gerekleriniyerine getirmeyen bir dil, cesaretin cahilliğinigideremez. Cesur buluyorum sonraki kuşakları,ama bu cesaretin olmazsa olmazı, bilgiye eşliketmesidir. Anadili algısında da Almanca kulla-nımında da benzer noksanlıkları hemen farkediliyor. Bir dili biliyor olmanın, onu kullanıyorolmanın asgari gereği, yazı ve o dilde okumagayreti ve anlayışıdır. Bir dili konuşmaktalar,evet ama, yazısı ve okuması olmadan bunun ar-zulanan bir seviye ve işlev yaratamayacağı dagörülüyor.”

Bunları konuşurken de, bir yandan hazırla-dıkları tombalalarla, dil ve şekil oyunlarıyla ana-dilin çocukken kullanım zenginliğiyle zihinselalgıda yer edinebilmesi için yollar bulmaya ça-lıştığını da örnekliyor. Sekteye uğramayan birikna oluşla yapıyor bunu. Ülkesinin aydınlık da-marının seçkin bir temsilcisi olarak. “İlle de”diyor en son vazgeçilmez bir çağrıyı yineleyerek,“ille de üç dil Bedri Rahmi Eyüboğlu’ndan”:

En azından üç dil bileceksinEn azından üç dilde canımın içi demesiniNerden ince ise ordan kopsun demesiniKeçiyi yardan uçuran bir tutam ottur

demesiniİnsanın insanı sömürmesi rezilliğin

dikalası demesiniNe demesi beGümbür gümbür gümbürdemesini bileceksin...

12 | 8 Nisan 2013 | AvrupaGüN