29
1

İÇİMDEKİLER · Arthur Schopenhauer bu kavramı u ekilde ifade etmi: ‘’Yalnızlık özgürlüktür. İnsan yalnız olabildiği sürece bütünüyle kendisi olur. Yalnızlığı

  • Upload
    others

  • View
    2

  • Download
    0

Embed Size (px)

Citation preview

Page 1: İÇİMDEKİLER · Arthur Schopenhauer bu kavramı u ekilde ifade etmi: ‘’Yalnızlık özgürlüktür. İnsan yalnız olabildiği sürece bütünüyle kendisi olur. Yalnızlığı

1

Page 2: İÇİMDEKİLER · Arthur Schopenhauer bu kavramı u ekilde ifade etmi: ‘’Yalnızlık özgürlüktür. İnsan yalnız olabildiği sürece bütünüyle kendisi olur. Yalnızlığı

2

İÇİMDEKİLER

BİZ KİMİZ?

SINIRSIZ / Raim Özden (Deneme)

NE KADAR ÖZGÜRSÜNÜZ? / Büşra Baliç (Deneme)

ÖZGÜRLÜK / Rabia Çıkmazoğlu (Yazı)

MAHCUP AKSANLI / Ahsen Tosun (Şiir)

ÖZGÜRLÜĞÜN TUTSAKLIĞI / Gürkan Karataş (Hikaye Serisi)

GÖĞE VE GÖZLERİNE / Damla Deniz (Şiir)

ÖZGÜRCE YAŞA! / Elif Köroğlu (Yazı)

İNFİNİTUM / Burak Baydoğan (Şiir)

FESTİVAL TADINDA HAYAT / Aysun Atalar (Yazı)

AZAT EYLE BENİ SENDEN / Mehmet Ötleş (Şiir)

ÖZGÜR YAŞAM / Abdullahi Osman Mohammed (Anı)

AŞKIN KANATLARI / Rahmi Civana (Şiir)

TUTSAK DÜŞÜNCE / Simay İneyici (Deneme)

ÖZGÜRLÜK / Serhan Akar (Şiir)

RUHUNU ÖZGÜR BIRAK / Koray Çolak (Deneme)

ÖZGÜR MÜYÜZ? / Uğur Yörük (Yazı)

EGEHAN YILMAZ ile RÖPORTAJ / Raim Özden (Röportaj)

YILDIZ TOZLARI / Büşra Baliç (Editörden seçmeler)

OSMAN SARGIN / Aysun Atalar (Küçük Yıldızlar)

Page 3: İÇİMDEKİLER · Arthur Schopenhauer bu kavramı u ekilde ifade etmi: ‘’Yalnızlık özgürlüktür. İnsan yalnız olabildiği sürece bütünüyle kendisi olur. Yalnızlığı

3

KUTUP

YILDIZI

KİMDİR? BİZ, edebiyatı sevmek ve edebiyat

yapmak için maddiyatın gereksiz olduğunu

düşünen insanlarız.

Dil, din, mezhep, ırk, siyasi görüş

ve benzeri insanları kutuplaştıran

yargılardan uzak bir şekilde yayıncılık

yapan, tek gayesi edebiyat olan bir

topluluğuz.

Her sayıda farklı bir çocuk

hastamız hakkında yazı yayınlayıp, onların

da sesi olmayı düşünen, güzel kalpli

insanların bu çocuklarımızın küçük ama

onlar için gerçekten önemli olan

hayallerini gerçekleştirmelerine vesile

olmak isteyen bir ekibiz.

Tamamen gönüllülük esası ile

çalışıp, kemik yazar kadromuz ve konuk

yazarlarımız ile iş birliği içinde hazırlamış

olduğumuz; sizlerin işe giderken metroda

veya otobüste, gün içinde “ne yapsam”

diye düşündüğünüz o boş anlarınızda, ders

aralarında, geç kalan otobüsü beklerken

sıkış tepiş olan durakta, gece yatmadan

önce uykunuz gelene dek okuyacağınız,

birlikte güzel vakit geçireceğimizi

düşündüğümüz eserler üretiyoruz.

Günden güne büyüyen, her gün

kendisini bir adım daha geliştiren

muazzam bir ekibiz.

İnsanların en değerli varlığı olan

zamanlarını bir sürü boş uğraş ile heba

ettikleri şu günlerde, sizlere iki satır

edebiyat aşılamak, yeni yazarlar ve sağlam

kalemler keşfetmenizi sağlamak için

buradayız.

Bugün adını gördüğünüzde hiç

tanımadığınız, kim olduğunu bilmediğiniz

bir yazar; geleceğin Sabahattin Ali’si,

Namık Kemal’i, Aziz Nesin’i, Orhan

Kemal’i, Peyami Safa’sı, Kemal Tahir’i

olabilir.

Elmasın ham hali, kayaların ve

toprağın arasında gizlenmiş haldedir. Onu

bulup çıkaran, işleyen bizler olmadıkça o

elmas yüzlerce yıl aynı yerinde durur ve

kimse onun farkına varmaz. Elimizdeki

yeteneklerin değerini bilmeli, bu yeni

yazarlarımıza da bir şans vermeliyiz. Biz

inanıyoruz ki içlerinden çok değerli

yazarlar, şairler, üstatlar çıkacak.

Siz de kemik yazar kadromuza

katılmak veya sadece yazınızı gönderip

konuk yazar olmak istiyorsanız lütfen

iletişim adreslerimizden bize ulaşın, yazı

işleri sorumlumuz ve editörümüzün

onayından geçtikten sonra bu güzel ailenin

bir parçası olun.

Sevgiyle.

Kutup Yıldızı.

Page 4: İÇİMDEKİLER · Arthur Schopenhauer bu kavramı u ekilde ifade etmi: ‘’Yalnızlık özgürlüktür. İnsan yalnız olabildiği sürece bütünüyle kendisi olur. Yalnızlığı

4

SINIRSIZ Günümüzde dünya üzerinde biz

insanların farklı amaçlar uğruna sınırlarını

belirlediği hatta bu sınırlar için canlarını

feda ettikleri 200’den fazla ülke

bulunmakta. Peki, neden yapıyoruz bunu?

Neden sınırlarımız var bizim? Dünyanın

her karış toprağı biz insanlar için değil mi

zaten? İstediğimiz bir yere gitmeden önce

neden sürekli birilerinden izin almamız

gerekiyor?

Kuşların uçmasını konu edinen

binlerce şiir, yazı, düşünce ve kitap var.

Bunun biz insanlar tarafından özenilen

yanı sizce uçmak mı? Bence uçmaya değil

özgürlüğe, o kimselere hesap vermeden

çıkıp gitmelere özeniyoruz. El kadar

hayvanların biz insanlardan daha özgür

olduğu bir yeryüzünde yaşıyoruz. Bunun

yegâne sebebi yine biz insanlar. İnsan

dediğimiz var olmuşların belirlediği

sınırlar.

Bir haftalık süre için var olan tüm

sınırların yok olduğunu düşünün.

İnsanların bu sınırları korumak için

savaşmadıklarını. Herkesin sevdiği

insanların yanına özgürce ve kimselere

hesap vermeden gidebildiğini düşünün.

Bazı yerlere kabul edilmedikleri için

çiftlerin birbirinden ayrılmak zorunda

kalmadıklarını…

Gözkapaklarımıza çizili dünya

sınırları… Deve derisinden yaparlarmış

eskiden haritaları. Hem işlemesi kolay

olurmuş hem de çok bulunurmuş eskiden.

Ben olsam çizmezdim o birinci dünya

haritasını. Sınırlandırmazdım insanları

keşfettiğim kara parçalarına. Gitsin gezsin

isterdim herkes, hiç endişe etmeden,

bilmeden uzak diyarları… Yeryüzündeki

kara parçalarını, kıtaları bildik de ne oldu?

İnsanlar sahip çıktılar hemen varlığını

bildikleri her toprağa. Savaştılar insanlığa

yakışmazcasına.

Sınırların olmadığı bir dünyada o

sınırları korumak için kan döken, canlarını

feda eden insanlar da olmaz. İnsanlar

ölmez, yaşarlar. Sınırlar olmadığı için tüm

insanlar bir sayılır. Alman, Fransız,

Jamaikalı değil de “Dünyalı” olurlar. Zaten

herkes “Dünyalı” olduğu için hemşeri

sayılırlar ve kimse kendi ülkesi olan

dünyada bölücü terör eylemlerine

kalkışmaz.

Ölmez bu yüzden şanssız doğan

bebekler. Ağlamaz evine bomba düştüğü

için analar. Yıkılmaz irfan yuvası olan

okulların duvarları. Gökyüzü kararmaz

füzeatarların çıkardığı tozlardan…

İptal edilmeli tüm antlaşmalar, yok

edilmeli çizilen sınırların hepsi. Tek tek

değil bir kerede yıkılmalı tüm sınır

kapıları. Gişedeki sınır memuru işsiz

kalacak diye düşünme sakın. Koskoca

dünyada kendine göre bir iş bulacaktır

elbet. Nasıl olsa vize istemiyor artık

hayallerindeki topraklar. Klarnet çalacak

belki de Viyana sokaklarında, kim bilir…

Page 5: İÇİMDEKİLER · Arthur Schopenhauer bu kavramı u ekilde ifade etmi: ‘’Yalnızlık özgürlüktür. İnsan yalnız olabildiği sürece bütünüyle kendisi olur. Yalnızlığı

5

İlla ki söz sahibi olmak istiyorsa

birileri himayesi altında olan topraklar

hakkında, medenice yapsınlar o zaman bu

işi. Askerler, silahlar, jiletli teller yerine

beton zeminleri boyasınlar rengârenk.

Kardeşçe yaşasın insanlar ve

yürüyerek, elini kolunu sallaya sallaya

geçilebilsinler sınırlardan. Günümüzde en

medeni sınır olma özelliğini taşıyan

Hollanda ve Belçika arasındaki gibi olsun

tüm sınırlar mesela. Hiçbir evrak

gerekmesin diğer tarafa geçebilmek için.

Bir kuruş para istemesinler diğer taraftan

geldiğin için. Ancak böyle mutlu olabilir

tüm insanlar. Huzur bulamadıkları zaman

gidebilirler özgürce alıp başını başka

topraklara.

İlla ki kanatlarımızın olması

gerekmez özgür olabilmemiz için. Aslında

zaten özgürüz hepimiz, birileri

özgürlüğümüzü sınırlandırmadıkça…

Raim Özden

Page 6: İÇİMDEKİLER · Arthur Schopenhauer bu kavramı u ekilde ifade etmi: ‘’Yalnızlık özgürlüktür. İnsan yalnız olabildiği sürece bütünüyle kendisi olur. Yalnızlığı

6

NE KADAR ÖZGÜRSÜNÜZ? Özgürlük kavramı bilinen tüm

tanımlamaların aksine mutluluk gibi, aşk

gibi, şiir gibi arandığında bulunamayan,

beklendiğinde gelmeyen, istendiğinde

ulaşılamayan bir metafordur.

Arthur Schopenhauer bu kavramı

şu şekilde ifade etmiş: ‘’Yalnızlık

özgürlüktür. İnsan yalnız olabildiği sürece

bütünüyle kendisi olur. Yalnızlığı

sevmeyen, özgürlüğü de sevmez: çünkü

insan ancak yalnız olduğunda özgürdür.’’

Kimileri yalnızlıkta arar

özgürlüğü… Kimileri aile bağını

kopardığında daha özgür olacağını,

kimileri de sevgilisinin özgürlüğü önünde

engel olacağını düşünür. Oysa insan sırf

özgür olabilmek adına her koşula rağmen

yanında olmak isteyenlerden neden kaçar

ki?

İnsan özgür olabilmeyi neden ister?

İnsan özgür olabilmeyi nasıl tanımlar?

İnsan hangi şartlar altında ‘’ben özgürüm’’

diye bağırmak ister? Özgür olmayı

istedikçe neden bağlarına daha fazla

bağlanmış gibi hisseder? İşte tüm bu

soruların cevabı iki kelimede toplanıyor

aslında: Anı yaşayamamak… Sürekli

bunduğu yerden şikâyet eden, her zaman

daha fazlasını isteyen, istediğini

yaptırdığında vazgeçen, sürekli geçmişini

önüne sererek yaşamaya çalışan

milyarlarca insan… Eğer gerçekten özgür

hissetmek istiyorsak bulunduğumuz anın

tadını çıkarmalı değil mi? Ne demiş şair;

ömür dediğin üç gündür; dün geldi geçti,

yarın meçhuldür. O halde ömür dediğin bir

gündür; o da bugündür... Çünkü aslında;

Bir şeyi aklınıza takmadıkça özgürsünüz.

Günleri saatleri saymadıkça özgürsünüz.

Kimin ne kadar fedakârlık yaptığını

ölçmediğinizde özgürsünüz.

‘’Ben iyilik yaptım o da bana yapsın’’

demediğinizde özgürsünüz.

Kin tutmadığınızda özgürsünüz.

Olanları kabullendiğinizde özgürsünüz.

Ve...

Kimseden beklenti içinde olmadıkça

özgürsünüz...

Bu konuda bizim örnek almamız

gereken tek bir popülasyon olduğuna

inananlardanım. Çocuklar. Evet çocuklar.

Bulundukları anın tadını en güzel onlar

çıkarmıyorlar mı? Duygularını arzu

ettikleri gibi ifade etmiyorlar mı?

Sevdiklerini de sevmediklerini de daha

dürüst ve doğrudan ifade edebilen bir

topluluk daha yok sanırım. Beş dakika

öncesine kadar ağlamaktan helak olan bir

çocuk beş dakika sonrasında kahkahalara

boğulmayı nasıl da güzel beceriyor ama…

Tam özenilmesi, örnek alınması gereken

bir harekettir. Mutlu hissetmeleri, havalara

uçmaları için kuş olmaları da gerekmiyor.

Küçük sevinçleri olsun yeter.

*Sahi bir sahil kenarına gidip boş

bir banka yalnız oturup denizi seyrettiniz

mi? İşte dünyanın en özgür hissettiren

eylemi...

Büsra Baliç

Page 7: İÇİMDEKİLER · Arthur Schopenhauer bu kavramı u ekilde ifade etmi: ‘’Yalnızlık özgürlüktür. İnsan yalnız olabildiği sürece bütünüyle kendisi olur. Yalnızlığı

7

ÖZGÜRLÜK Kendini özgür hissediyor musun?

Ya da özgür olmak mümkün müdür?

Günlük yaşantımızda mutlaka kendi

özgürlüğümüzü sorguladığımız zamanlar

oluyordur. Bazen cevap bulmak kolay

oluyorken bazen cevapları bulamıyoruz.

Daha doğrusu bizi tatmin eden cevapları

bulamıyoruz. Evet, bizim bir

özgürlüğümüz var ama kısıtlı. Bunun en

önemli iki nedeni vardır aslında...

İlk olarak, insanlar birbirine

muhtaç yaratıklardır. Yaptığımız

şeyler kolaylıkla diğer insanları

etkileyebilir. İstediğimizi yapabiliriz

ama sonuçlarına katlanmak kaydıyla

ve bu sonuçlar bizi kısıtlar. Dışarı

çıkıp bir insani öldürebilirsiniz ya da

bir insana yardım edebilirsiniz bu

tamamen sizin özgür iradenize

bağlıdır. Ancak, öldürdüğünüz kişi

yüzünden bir ömür hapis cezası

çekeceksiniz peki bu sırada

özgürlüğünüz kısıtlanmış olmuyor

mu? İşte bu yüzden başkasının

özgürlüğünün başladığı yerde sizin

özgürlüğünüz biter.

İkinci olarak, düşüncelerimiz

çoğu biz farkında olmadan dış

etkenler tarafından bizi etkileyen

şeylerdir.

Okuduğumuz kitap ya da şiir,

izlediğimiz film ya da video,

gördüğümüz herhangi bir resim

bizim düşünce yapımızı etkileyebilir.

Kendimize ait saf düşüncelerimiz yok

çünkü biz insan olarak sürekli

etkileşim içindeyiz. Kendimize dönüp

baktığımızda on yaşındaki

düşüncelerimizle şu anki

düşüncelerimiz bir değil. Her geçen

zaman düşüncelerimiz değişebilir şu

an bize doğru gelen şeyler ilerideki

yıllarda doğru gelmeyebilir.

Fakat bu kısıtlı olan

özgürlüğümüz kötü bir şey değildir.

İnsanların özgür iradeyle hareket

ettiğini düşünsenize neler olurdu?

Bizim için en önemli olan şey bu

kısıtlı özgürlükte özgür olabilmektir.

Düşündükçe, hayal kurdukça,

yazdıkça, okudukça özgürleşir insan.

Kendi özgürlüğünüzün içine

başkalarının girmesine izin

vermeyin.

Uzun lafın kısası, biz insanlar

kısıtlı özgürlüğe sahibiz.

İstediklerimiz ve yaptıklarımız

kısıtlıdır. Lakin özgürlüğümüzün

kısıtlı olmaması gerekir. Biz bu

özgürlük kısıtı içinde kendimizi

özgür bırakmalıyız.

ÇİZİM:Ruslan Beridze

Page 8: İÇİMDEKİLER · Arthur Schopenhauer bu kavramı u ekilde ifade etmi: ‘’Yalnızlık özgürlüktür. İnsan yalnız olabildiği sürece bütünüyle kendisi olur. Yalnızlığı

8

*Mahcup AKSANLI*

Göğe doğrulan yüzlerin,

Sonsuza ölçülü bakışları;

Özgürlüğün hapsedildiği andır.

Ne kuş kanadı esir sayar ne gök bulutu;

Yüreğin bağına taş koymaksa esarettir,

O mahcup aksanlı, bir manadır ki;

Anlaşılırsa insanlığı insan anlar, olmazsa kim nasıl yaşar?

A hsen Tosun

Page 9: İÇİMDEKİLER · Arthur Schopenhauer bu kavramı u ekilde ifade etmi: ‘’Yalnızlık özgürlüktür. İnsan yalnız olabildiği sürece bütünüyle kendisi olur. Yalnızlığı

9

ÖZGÜRLÜGÜN

TUTSAKLIGI Emekli yüksek mühendis Süleyman

Nazif Efendi her sabah olduğu gibi güneşin

etrafı yeni aydınlattığı, etrafta pek kalmasa

da horozların öttüğü saatte uyandı. Karısını

bir kazada kaybeden Süleyman Nazif

Efendi çocuklarını pek sevse de çocukları

günümüz dünyasında rahat nefes alabilmek

için daha çok nefes tükettiğimiz iş güç

yoğunluğuna mecbur kaldıkları için onlarla

pek görüşememekteydi. Haliyle ne ona

kahvaltı hazırlayacak ne de ona kahvaltıda

eşlik edecek biri olmadığı için uzmanlara

göre günün en önemli öğününü pek

umursamaz, sanki hala üniversite

öğrencisiymiş gibi bir kaç şey atıştırıp

kendini evden dışarı atardı. Hangi

meslekten olursa olsun tüm emeklilerin

buluştuğu ama hiç kimsenin birbirini ne

tanıdığı ne de sohbet ettiği belki aynı

banka oturacak olurlarsa eski zamanlardan

kalma alışkanlıktan dolayı “Merhabalar

efendim” dedikleri sahildeki parka doğru

yola koyuldu. Sabah kahvaltısını ihmal

eden Süleyman Nazif Efendi etrafını çok

sağlıklı aktiviteler yaptığına inandırma

çabası içinde her sabah sahilde biraz yürür

sonra soluklanmak için simitçinin hemen

yanındaki banka otururdu.

Kahvaltıyı pek düzgün yapmadığı

için hemen acıkan Süleyman Nazif Efendi

çoğu sabah simitçi Ali Cengiz’in her

zaman taze olduğunu iddia ettiği

simitleriyle karnını doyururdu. Ali Cengiz

her bir şeyler satanda olduğu gibi biraz

fazla konuşmaktaydı. Süleyman Nazif

bundan zaman zaman rahatsız olsa da

çevresinde pek kimse olmadığı için bu

durum aslında ona keyif verirdi. Üstelik

çevre, emeklilerin sohbetini istemeyen yeni

kuşak gençlerle dolmuşken Ali Cengiz

bulunmaz bir insandı.

“Ooo kimleri görüyorum,

simitlerimizin müdavimi yüksek mühendis

Süleyman Nazif Efendi teşrif etmişler hoş

gelmişler. Buyurun efendim size bu sahilin

en özel en güzel yerini tahsis ettik,

buyurun.” Sabahları asabi olan Süleyman

Nazif Efendi “Gelir gelmez boş laflar

etmeye başladın Ali Cengiz uzatma da

bana oradan bir simit ver bakalım” dedi.

ALİ CENGİZ: Yüksek mühendislerin bile

her sabah yemeden edemediği taptaze

simitlerimizden buyurun siz de alın. Buyur

Süleyman ağabey.

Süleyman Nazif Efendi teşekkür

etti ve Ali Cengiz’den rahatsız

edilmemesini isteyip gazetesini okumaya

başladı. Hep aynı şeyleri okuyormuş

duygusuna kapıldığı kasvetli üçüncü sayfa

haberlerinden sıkılan Süleyman Efendi

bulmaca ekini aldı. Kelimelerle pek arası

olmasa da yeni bir şey yaptığı için biraz

olsun keyiflendi. Tam o sırada Ali Cengiz

arkadan yaklaştı ve “Birinin

engellenmeden ya da sınırlandırılmadan

istediğini seçebilmesi… Özgürlük” dedi.

SÜLEYMAN NAZİF: Evet aynı zamanda

şu an sahip olamadığım, elimden aldığın

şey. Yahu ne karışıyorsun bulmacama be

adam?

ALİ CENGİZ: Öylece bakıyordun

napayım Süleyman ağabey. Hem niye

sahip değilsin bak sen keyfince

oturuyorsun gazeteni okuyorsun oh! Biz

ekmek parasının peşinde saatlerce

buradayız.

Page 10: İÇİMDEKİLER · Arthur Schopenhauer bu kavramı u ekilde ifade etmi: ‘’Yalnızlık özgürlüktür. İnsan yalnız olabildiği sürece bütünüyle kendisi olur. Yalnızlığı

10

SÜLEYMAN NAZİF: Senin özgürlükten

anladığın bu kadar olur işte. Şu karşımızda

uçan martılar da özgürdür sana göre sırf

uçuyorlar diye. Onlar da denizlerin tutsağı

karada yaşayabilirler mi?

ALİ CENGİZ: Haklısın Süleyman ağabey

bir şeye bağımlıysan nasıl özgür olacaksın

ki.

SÜLEYMAN NAZİF: İnsanlar özgürlüğü

sadece bulmacalarda bulabilirler Ali

oğlum, o da becerebilene. Öyle kolay bir

şey değildir özgürlük. Onun için kaç devlet

birbirleriyle savaşmış. Savaşta kazanırsan

yani karşındakini yok edersen özgür

olursun. Birileri varken özgür olunmaz.

ALİ CENGİZ: Anladım Süleyman

ağabey. Senin özgürlüğün karşındakinin

özgürlüğünün başladığı yerde biter

diyorsun aslında. Süleyman ağabey be! Hiç

karşıdaki kişi olamadım ben. Kim bu

karşıdaki Allah aşkına! Sürekli

özgürlüğümüzü bitirip kendi özgürlüğünü

başlatıyor.

SÜLEYMAN NAZİF: Bu karşıdakinin

hiç insafı yok Ali, hiç yok.

Süleyman efendi biraz kederlendi,

öylece denize baktı. Şimdi yanında kimsesi

yoktu, ne karısı ne de çocukları. Toplumun

en küçük yapıtaşı ama en önemlisi olan

ailesi yanında değildi. Bağlı olmadığı

hiçbir yer kalmamasına rağmen nasıl olur

da hala kendini özgür hissetmezdi.

Ali Cengiz, Süleyman efendinin

hüznünü fark etmiş olacak ki, ani bir çıkış

yaptı:

ALİ CENGİZ: Kaç para şu özgürlük

denen illet. Yine fakir fukaraya mı yok

Süleyman ağabey?

SÜLEYMAN NAZİF: Özgürlük öyle bir

şey değil Ali evladım. Bak özgürlüğün

heykelini bile yaptılar kim bilir kaç para

harcadılar ama öylece duruyor işte. Adına

özgürlük dediğin heykel öylece hareketsiz

duran bir taştan ibaret.

ALİ CENGİZ: Süleyman ağabey senin de

ondan pek bir farkın olduğu söylenemez.

Yani yanlış anlama da sen de öylece

duruyorsun. Senin yaşındakiler kaçıncı kez

hacı oluyorlar, o izdivaç programı senin bu

izdivaç programı benim geziyorlar. Hiç

olmazsa seyircilerin arasına gir de bir

yorum yap be ağabey. Sen mühendis

adamsın anlarsın elektrik işlerinden.

SÜLEYMAN NAZİF: Yani konuyu aldın

nerelere getirdin Ali. Evlenmeyeceğim ben

Ali. Her gün bu konuyu açma artık. Tek

başıma yaşıyorum karışanım edenim yok,

özgürüm evladım ben bak. Bir yere, bir

kişiye bağlı değilim.

ALİ CENGİZ: Ben de onu diyorum

Süleyman ağabey belki de özgürlük öyle

abarttığımız kadar güzel bir şey değildir.

Birine bağlı olmak gerekir belki, sabah

uyandığında günaydın diyebileceğin,

çayını tazeleyeyim mi diyen birine. Belki

de özgürlük onun kollarındadır bir sarılsan

kavuşacaksın özgürlüğüne. Hem aşkın

heykeli var mı hiç bak bakalım.

SÜLEYMAN NAZİF: Var tabi. Hatta o

heykeldeki âşıklardan biri senin adaşın.

(Süleyman Nazif bir kahkaha attı). Ne oldu

Ali bütün teorin çöpe gitti sanki.

ALİ CENGİZ: Bu insanlar her şeyi

taşlaştırıyor Süleyman ağabey. Taş kalpli

olduklarından mıdır nedir? Ama sen hiç

boşuna özgürüm rahatım yerinde falan

deme bana, ben de bal gibi biliyorum senin

yalnız olmak istemediğini.

Page 11: İÇİMDEKİLER · Arthur Schopenhauer bu kavramı u ekilde ifade etmi: ‘’Yalnızlık özgürlüktür. İnsan yalnız olabildiği sürece bütünüyle kendisi olur. Yalnızlığı

11

Özgürlük, yalnız olmak demek değil

Süleyman ağabey. Yalnız olmak, yalnız

olmak demektir.

SÜLEYMAN NAZİF: Yahu ne biçim

tanım yapıyorsun be adam ne yalnızlığı ne

de özgürlüğü doğru biliyorsun.

ALİ CENGİZ: Özgürlüğün tanımını

özgürce yapamazsam batsın bu dünya

zaten Süleyman ağabey, oynamıyorum

ben.

SÜLEYMAN NAZİF: Çocuk gibi küsme

hemen tamam. Neymiş özgürlük söyle

bakalım.

ALİ CENGİZ: Bir kere sen özgürlüğün

tutsağı olmuşsun mühendis bey, tutsağı.

Seni kurtaracak şey aşkın tanıklığı. Lehine

konuşmazsa sen daha çok kalırsın içeride.

SÜLEYMAN NAZİF: Susayım, susayım

diyorum da bu kadar da saçmalanmaz be

oğlum, ne diyorsun sen?

ALİ CENGİZ: Diyorum ki bu dünyada en

özgür olduğun an âşık olduğun andır,

kuşlara sen ne kadar özgür değiller desen

de bu dünyada en özgür canlı, en azından

özgürlüğü bir canlı temsil edecek olsa akla

gelecek ilk canlı kuşlardır. Bizim kuşlara

en yakın olduğumuz an, ayaklarımızın yere

basmadığı kanatlanıp uçacak gibi

olduğumuz andır. Bence özgürlük aşktadır

Süleyman ağabey.

Ali Cengiz’in söylediklerinden

sonra Süleyman Nazif Efendi’nin gözleri

denize daldı. Ali Cengiz ona göre tam

haklı olmasa da Süleyman Nazif Efendi de

özgürlüğün kendi hayatındaki gibi bir şey

olmadığını farkına varmıştı. Özgürlük ne

görülebilir ne de duyulabilirdi, yalnızca

hissedilebilirdi. Özgürlük belki aşk değildi,

belki yalnızlık değildi.

Özgürlük birçok şeydi. Süleyman

Nazif efendi o birçok şeyin peşinden

koşmayışının pişmanlığıyla kalktı banktan,

yürümeye koyuldu. Bir uçurtma satıcısı

gördü, çocukken de uçurtma uçururdu ama

o zamanlar özgürlük hakkında bir

düşüncesi yoktu, yalnızca o anın çok

keyifli olduğunu düşünürdü. Uçurtmacıya

gitti, bir uçurtma aldı. Şimdi tekrar uçurdu

özgürlüğün ne olduğunu düşünmeden. O

an kendini biraz olsun özgür hissetti.

Özgürlük anın içinde saklıydı. Onun için

özgürlük düşünmeden bir şey

yapabilmekti, artık tutsaklığından

kurtulmuştu…

Gürkan Karataş ÇİZİMLER:Eddy McGowan

Page 12: İÇİMDEKİLER · Arthur Schopenhauer bu kavramı u ekilde ifade etmi: ‘’Yalnızlık özgürlüktür. İnsan yalnız olabildiği sürece bütünüyle kendisi olur. Yalnızlığı

12

Kimliksiz adımlarla yürüdü kentin dar sokaklarında

Bileklerinde sardığı sigarasını omuzlarımla yaktı

"Gökyüzünü başımın üstünde görmek" dedi, sonra

Gözleri sırçadan bir çığlıkla kaldırıma dolandı.

Kıyametler kaldırımı hiç böyle paramparça olmamış,

Omuzların üzerinde korkusuzca yakılan sigaralar,

Parmak uçları kanayana dek,

Kömürle yazılan şiirler kadar yanık

Ve söndürülmüş hiç bir yangın kadar ıssız bırakılmamıştı.

Bir bakışın sar(s)abildiği gibi bir kaburgayı

Gözleri sırçadan bir çığlıkla kaldırıma dolandı.

"Gökyüzünü başımın üstünde görmek" dedi

"Bana yasak!"

Kaldırımlar dizlerini evlat ediniyor,

Gözleriyse değdiği her yeri bir keskin yangınla bölüşüyordu.

Kalemine bulaşmıştı özgürlüğün ince fırtınası

Ve dudaklarına karışmış bir çığlık kadar keskindi şiirleri,

Onu son sevdiğimde…

Page 13: İÇİMDEKİLER · Arthur Schopenhauer bu kavramı u ekilde ifade etmi: ‘’Yalnızlık özgürlüktür. İnsan yalnız olabildiği sürece bütünüyle kendisi olur. Yalnızlığı

13

Onu son sevdiğimde,

Biraz dargın biraz kaçkın ve en çok

Dağların hüznüne küskün yaşadı.

Ama sokaklara inandı.

Kalemine,

Sesine ve kimsesiz çığlıklara...

Bize inandı,

Biz olmanın inancına,

En çok bizim fırtınalarımıza…

Kendi adıyla kavgalı, özgür bir çığlığın,

Göğüme serdiği gözlerini getirdim size

Güzel günler çocuklarım, güneşli günler…

En kasvetli fırtınalarda bir hasretle gelir.

Ve her hasret dudaklarımızda bir ağıtla yeşerir.

Page 14: İÇİMDEKİLER · Arthur Schopenhauer bu kavramı u ekilde ifade etmi: ‘’Yalnızlık özgürlüktür. İnsan yalnız olabildiği sürece bütünüyle kendisi olur. Yalnızlığı

14

ÖZGÜRCE YAŞA! Dünya’nın en özgür insanları

bana sorarsanız kuş misali istedikleri an istedikleri yerde bulunabilen insanlardır derim. Zaman, mekân fark etmeksizin ceplerinde para olup olmadığını umursamadan diyar diyar gezenler… Belki de bu şekilde hayatlarını daha yaşanabilir kılıyorlardır. Ne dersiniz?

Yaşanılabilir bir hayat diyorum ya aslında bir insanın yaşadığı yeri seçmesi de bence bir özgürlüktür. Çünkü insan sevmediği bir yerde yaşarsa kendini adeta bir kafese hapsedilmiş gibi hisseder ve bu durum o insanın özgürlüğünü kısıtlar. En önemlisi de bir insan bulunduğu yerden memnun değil ise sürekli seyahat halindedir ve bu sadece bedenen olmaz… Ansızın insan kendini bir ikilemin tam orta yerinde buluverir, bedeni istediği yerde değil ama ruhu sürekli bulunmak istediği mekânlara doğru seyahat etmekte... Neden insan bu ikilemi iliklerine kadar hissetsin? Ya da neden bedeni ile ruhu aynı anda seyahat edemesin ki? Bütün bu soruların cevabı ufak bir farkındalıkta yatıyor aslında…

Hayat o kadar kısa ki “bugün varız yarın yokuz” cümlesini her gün iliklerimize kadar hissediyoruz ve bunu hissetmemize rağmen neden harekete geçmiyoruz? O kadar çok gezilecek ve görülecek yer varken… Bütün bunları düşünürken birden aklıma Peyami Safa’nın şu sözleri geliyor “Görülecek, işitilecek, tadılacak, okunacak, yazılacak, yapılacak o kadar çok şey birikiyor ki, bundan sonra hayatımın bütün bunlara yetişmeyeceğinden korkuyorum.”

Öyleyse yapılacak şeylerin birikmemesi için her günümüzü son günümüzmüş gibi yaşasak hiçbir şeyi

erteleyemeyiz ve aslında hayatın ne olduğunu bize ne kadar güzellikler sunduğunun da belki biraz farkına varırız. Bu belki de bizim harekete geçmemiz için bir sebep olarak yeter de artar bile... İçinde bulunduğumuz kabuğu çok azıcık bile çatlatsak sonra devamında kabuğumuzu kırıp ondan tamamen kurtulmak için kendimize yollar buluruz.

Yazımı Şebnem Ferah’ın çok sevdiğim bir şarkısının sözleri ile bitirmek istiyorum:

Zaman geçmek bilmez önce

Sonra yıllar sayamazsın

Bir bakmışsın geçip gitmiş

Hayat

Özgürlüğün sesinde

Varsa dünya çizgisinde

Kaç kez ilkbahar

Kaç kez sonbahar

Kaç kez

Verir hayat

Özgürce Yaşa

Page 15: İÇİMDEKİLER · Arthur Schopenhauer bu kavramı u ekilde ifade etmi: ‘’Yalnızlık özgürlüktür. İnsan yalnız olabildiği sürece bütünüyle kendisi olur. Yalnızlığı

15

*İNFİNİTUM*

Gece yaralarında özgürüz

Duyguların çıkış saatlerinde

Tüm tutsaklıklardan ayrılıp

Aşka teslim oluruz

Gecenin birinde özgürüz

Hayallerimizin çıkıp geldiği gündür o gün

Geçmişimizin kirli sokaklarından

Aşka selam götüren gündür o gün

Gecenin içinde özgürüz

Olabildiğince siyah ve alabildiğince sessiz

Özgürüz, şiirler kadar özgür

Ve bir o kadar da kelimelere hapis.

Page 16: İÇİMDEKİLER · Arthur Schopenhauer bu kavramı u ekilde ifade etmi: ‘’Yalnızlık özgürlüktür. İnsan yalnız olabildiği sürece bütünüyle kendisi olur. Yalnızlığı

16

FESTİVAL TADINDA HAYAT

Hiçbirimiz ıssız bir adada tutsak değiliz sadece ruhumuzun esiriyiz. Kendimizden kaçmaya çalışmak olmamalıydı hayat. Dünyanın bin bir güzelliğini görüp yaşamak varken bizler neden esir olmayı seçiyoruz? Kaçımızın gezilecek yerler listesi var ve bu yerlere gidip yeni kültürler görüyoruz ve yeni bilgiler ediniyoruz? Sanırım cevabınızı duyar gibiyim. O kadar özgür değiliz. Önce kendi tutsaklığımızdan kurtulmalıyız. Bir kâğıt parçasında kalacak liste yerine özgürce o anları yaşamalıyız.

Adı üzerinde yeni bir gün, yeni şeyler demek değil miydi? Neden bizler bir önceki günün aynısını yaşamayı seçiyoruz? Alışmışlığımız vardı, bize verilenleri sorgulamadan kabul etmeye alışmıştık. Kalıpların dışına çıkamıyorduk, kendimiz olmayı seçmiyorduk. Olmak istediğimiz biz bu değilsek biz kimdik? Kendimiz olmak özgür olmaktı ve farklı olmaya neden oluyordu, alışık değildik farklılıklara. Keşfedilmemiş yerlere mi gitmek istiyoruz gitmeliyiz, yeni lezzetler mi tatmak istiyoruz yine gitmeliyiz, yeter ki özgürlüğümüzü kapalı kapılar ardında tutmayalım. Sınırlarımızı ancak biz belirleyebiliriz ve olmak istediği kadar özgür oluruz.

Gideceğim, yapacağım demek yerine yaptım, gittim, gördüm demeliyiz. O ıssız adanın güzelliğini gördüm, huzurundan bir kadeh yudumladım demek için daha ne bekliyoruz. Hadi şimdi bir adım atalım kendimiz için kendimiz olmak için, özgürüz. Her adımın hayatımıza bir renk katsın bir gökkuşağı kadar renkli olsun. Verdiği umut, mutluluk ve yarına yeni bir gün

gibi bakabilmen ile festival tadında bir hayata merhaba diyelim. Bizlere fotoğraf göndermeyi de unutmayın olur mu? Paylaştıkça çoğalsın hayaller, gerçekleştirdikçe hayatlarımız bizim olsun, bizler biz oldukça festival tadında hayatımız olsun. Unutmayın dünya bizim etrafımızda dönmemeli biz onun etrafında dönmeliyiz.

Nelson Mandela’nın bir sözüyle yazımı bitirmek istiyorum, ‘’Özgürlük için gökyüzünü satın almanıza gerek yok. Ruhunuzu satmayın yeter.’’

Uçsuz bucaksız mavilikler özgürlük

değildir, marifet kendi mavi tonunu

bulabilmektedir.

Page 17: İÇİMDEKİLER · Arthur Schopenhauer bu kavramı u ekilde ifade etmi: ‘’Yalnızlık özgürlüktür. İnsan yalnız olabildiği sürece bütünüyle kendisi olur. Yalnızlığı

17

Özgürlüğün kollarına atmışken benliğimi,

Sevda kelepçesiyle sana mahkûm oldum.

Viran eyledin, bitirdin tümüyle erkinliğimi

Bir anda kendimi sende esir buldum.

Suretin etrafıma örülmüş dört cidar,

İçine hapsedilmiş bir tutsağım; sessiz, vakur.

Duvarlarda buğulu gözlerinin rutubeti var

Aşk mı dersin, bence değil, derin bir çukur.

Ey yâr azat eyle artık beni senden

Tutkun kalamam, bir lütuf, heyhat!

Sevdaya tutulmuş, geçmişim kendimden

Yok mu bir çıkış, bir fidye-i necat!

Page 18: İÇİMDEKİLER · Arthur Schopenhauer bu kavramı u ekilde ifade etmi: ‘’Yalnızlık özgürlüktür. İnsan yalnız olabildiği sürece bütünüyle kendisi olur. Yalnızlığı

18

ÖZGÜR YAŞAM Ben 12 yaşındayken, köyümüzde

Luule adında kör bir kız vardı. Büyümekte bir sürü zorluk yaşamıştı. Afrikalıların bir deyişi vardır: “Birinin kör olması hata değildir ama kör insanlarla dolu bir toplulukta kör olmak hatadır”. Luule’nin ailesi ve köydeki insanlar, kör bir insana yaklaşmanın doğru yolunu bilmiyorlardı. Sonuç olarak, kendine bağımlı oldu ve kendini toplumdan tamamen ayrı tuttu.

Bir sabah kuyudan su çekmesi için anneme eşlik ettim. Kuyuya yaklaşırken kuyuya ters yönden yaklaşan iki kişi gördük. Onlara yaklaşınca, şaşırtıcı bir şekilde annesi ile Luule olduklarını fark ettim. Luule annesiyle konuşuyordu. Kör kız Luule, “Anne görüyorsun ki, bitkileri ve çiçekleri seviyorum” diyordu, ama nasıl göründüklerini bilmiyordu. Onları okşamaya bayılırdı. Hemen, iki elinin tutabileceği kadar çok çiçek topladı. Hepsini bana verdi. Nasıl bu kadar nazik olduğuna şaşırmıştım.

Annelerimiz selamlaştıktan sonra şakacı bir şekilde dedim ki: “Yanında oturan bu güzel kız kim?” Annesi cevap vermeden önce, Luule soruma cevap verdi: “Kör olan kız mı?”. Evet dedim. Luule kör kız olarak bilinmeye alışmıştı. Ama ona asla kör kız demedim. Çünkü annem bana onun kör olduğunu söylersem benim de kör olacağımı söylerdi ve o zamanlar ben bundan çok korkardım.

Annelerimiz kuyudan su alırken onunla oyun oynamaya başladım. Ona tek bir soru sordum: ‘Bitkileri seviyor musun?' Heyecanını gizlemeden anında cevap verdi. Bu dünyanın sunduğu tüm çiçek türlerini sevdiğini de ekledi. Onu çiçek ve yeşilliklerle dolu olabildiğince çok yere götüreceğime söz verdim. O

günden itibaren onu en güzel yerlere götürdüm ve birlikte çok zaman geçirdik. Özgürce dolaştık. Onu, kibar kişiliği ile çok beğenmiştim.

Bugün hala birçok insanın ona kör dediğini biliyorum çünkü o bir engelli ve onun ait olduğu yer evidir diye düşünüyorlar. Luule, bir süre sonra, sürekli söylenen bu moral azaltan ifadelerden bıkmıştı fakat onun için yapılabilecek bir şey yoktu.

Ne yazık ki, bizim de o yaz taşınmamız gerekti. Berbera'dan ayrıldığımız gün, Luule'yi geride yalnız bıraktığım için kalbim kırıldı. Kalbimin küçük bir parçasının Luule'de kaldığını biliyordum…

SOMALİ- 2005

Page 19: İÇİMDEKİLER · Arthur Schopenhauer bu kavramı u ekilde ifade etmi: ‘’Yalnızlık özgürlüktür. İnsan yalnız olabildiği sürece bütünüyle kendisi olur. Yalnızlığı

19

*AŞKIN KANATLARI* Evimizin üzerinden

Güvercinler sığırcıklar

Geçerdi özgürce

Şehrinizin güzelliğini

Temsil ederler özgürce

Kanatlarının altında rüzgâr

Bize oksijen olurdu

Tertemiz içimize çekerek

Özgürlüğün kokusunu alırdık

Böylesi özgürlükler

Gerek bize özgürce

Aşkın kanatları vardır

Melekler takar

Sevgiyi sevene vermek için

İnsanlar aşkına ‘’Meleğim’’der

Özgürlük timsali

Melekler gibi olsun ister

Öylesine güzel duygular

Öylesine güzel hayaller kurulur

Adı, “özgürce”

Hayal kurdum olur.

Rahmi Civana

Page 20: İÇİMDEKİLER · Arthur Schopenhauer bu kavramı u ekilde ifade etmi: ‘’Yalnızlık özgürlüktür. İnsan yalnız olabildiği sürece bütünüyle kendisi olur. Yalnızlığı

20

TUTSAK DÜŞÜNCE Sesinin kötü olduğunu

söyledikleri için asla şarkı söylemiyorsun. Sırf bu yüzden bağıra bağıra en sevdiğin şarkıyı söylemenin mutluluğunu yaşayamadın. Boyunun kısa olduğunu söyledikleri için asla basketbol oynamadın. Müzik aleti çalmanın bir işe yaramadığını söyledikleri için bıraktın. Çirkin olduğunu söyledikleri için asla fotoğraflarda yüzünü göstermiyorsun. Sırf bu yüzden anılarına baktığında mutluluğunu hatırlayamayacaksın. Sakin ve havalı durmanı söyledikleri için asla içinden gelen her şeyi yapamadın. Sırf bu yüzden zamanla kim olduğunu ve ne hissettiğini unutmaya başladın, olmadığın kişiye dönüştün.

Ders çalışmak zorundasın dedikleri için en güzel zamanlarında sınavlardan sonra unutacağın ve hayatın boyunca işine yaramayacak şeyler için geceler boyu çalıştın çabaladın. Bu yüzden gençliğinin en güzel zamanlarını harcadın. Sırf bu yüzden dışarı çıkıp genç olmak, özgür olmak ne demek anlayamadın.

"Sana bakmaz" dedikleri için sevdiğine neler hissettiğini anlatamadın. Sırf bu yüzden asla cesur olamadın. "Özgürlük ve aşk…" Ne kadar zıtmış gibi geliyor ilk bakışta. Çünkü alışmışız, ilişkilerde iki tarafın da birbirini kısıtlamasına, kıskançlıklara ve “yalnızca beni sev”lere…

Kısa kesiyorum; Öyle bir dünya yok! Özgürlük vermeyen hiçbir şey aşk olamaz. Özgürlüğün olmadığı yerde aşktan söz edilemez. Çünkü aşk, ömrünü adadığın insanın yanında özgür olmaktır. Özgürlüğünün tadını doya doya çıkarmaktır. Özgürlüğün olmadığı yerde hiç bir duygu yoktur. İnsanlar hep bir şey söyledi. Sen hep yarım kaldın.

Dışarıdaki insanları memnun etmek için çabaladığın kadar kendi mutluluğun için çabalasan?

Bu yüzden, içinden ne geliyorsa yap. Güzel kalbinden nasıl geliyorsa öyle davran. Sen özelsin, değerlisin. Zaten bir gün bizi tanıyan son insan da öldüğünde hiç tanınmamış olacağız. Hiç yaşamamış gibi. Bu yüzden, kafana takma. Özgür ol. Unutma! Eller kelepçeli olsa da düşünceler asla tutsak değildir.

ÇİZİM: RUSLAN KADİEV

Özgürlük mutluluk getirir. Mutluluk ise her şeyi…

Page 21: İÇİMDEKİLER · Arthur Schopenhauer bu kavramı u ekilde ifade etmi: ‘’Yalnızlık özgürlüktür. İnsan yalnız olabildiği sürece bütünüyle kendisi olur. Yalnızlığı

21

Sevdalanmak bir meçhule

Hem tutsak hem özgür

Aşkına esirsin

Kalan her şeye çekmişsin resti

Hem tutsak hem özgür

Dün aşkına yazdım sana adadım

Bugün ihanetine yazdım sanata adadım

Ben büyünce ya şair olurum ya ayyaş

Sen büyünce

Geride kim bilir kaç şair bırakırsın kaç ayyaş.

Page 22: İÇİMDEKİLER · Arthur Schopenhauer bu kavramı u ekilde ifade etmi: ‘’Yalnızlık özgürlüktür. İnsan yalnız olabildiği sürece bütünüyle kendisi olur. Yalnızlığı

22

RUHUNU ÖZGÜR BIRAK Dilimin zincire vurulmuş olması,

bedenimin acizliğinin göstergesidir.

Mesela özgürlük; ufak bir çocuğun

yoldan geçen arabalara aldırış etmeden

karşı kaldırıma geçmesi gibi. Bir köpeğin

zincire bağlı kalmadan koşturması

özgürlüğü bize anımsatan.

Özgürlük, aslında insanda fiziksel

değil de düşünce ve kalpten gelen bir

eylemdir. Bazen bir insanın odasının

penceresinde bulabilirsiniz özgürlüğü.

Gözden akan bir gözyaşına da

bağlayabilirsiniz. Hiç bir cinsiyet, din,

dil, ırk ayırt etmeden, tek bir şeye bağlı

kalmadan, kendini nasıl rahat

hissediyorsan o zaman özgür

kalabilirsin.

Özgürlüğümüzü kısıtlayan çoğu

şey korkularımız. Bunun yanı sıra;

insanlara bağlı yaşamak ve toplumdan

dışlanmak. "Bu saatte burada ne işin

var? Onu giyme ayıplarlar. Sen sus daha

küçüksün.." Bunların yanı sıra; "Acaba

insanlara karşı susarsam beni

kendilerinden soyutlarlar mı? Etek

giysem ne gözle bakarlar? Bu şarkıyı

dinlersem düşünceleri nasıl olur?" İşte

bütün iş burada bitiyor.

Bazen bağlılık, seni çoğu şeyden

alıkoyuyor. Mutluluğun özgürlüğüne

bağlıdır, düşüncelerin seni yönlendirir.

Odanın karanlığında oturuyorsun ve

zihninde kuruyorsun. Ya da karşındaki

duvarda kendine bir tablo

oluşturuyorsun gözlerin ile çiziyorsun.

Ortada somut bir şey yok, fakat

mutlusun. Faaliyet göstermeyen tek şey

bedenin, ama mutlusun. Çoğu şeyi örnek

verebiliriz, fakat tavsiyeler azdır. Hala

benim tavsiyelerime uyup benim

dediğimi uyguluyorsan, bana bağlı

kalmış oluyorsun ve benim

özgürlüğümde yaşıyorsun! Ben

susuyorum. Şimdi, özgürlüğün ile

konuşma sırası sende.

Mutluluklar…

Koray Çolak

Page 23: İÇİMDEKİLER · Arthur Schopenhauer bu kavramı u ekilde ifade etmi: ‘’Yalnızlık özgürlüktür. İnsan yalnız olabildiği sürece bütünüyle kendisi olur. Yalnızlığı

23

ÖZGÜR MÜYÜZ? Özgürlük… Kişiden kişiye ve

dönemden döneme anlamı değişebilecek

bir kelime. Ama belki de insanlık

tarihinin uğruna en çok savaşılmış ve

can verilmiş kavramı. Peki, özgürlük

kavramı ilk olarak nasıl ortaya çıkmış

olabilir? Türk Dil Kurumuna göre

özgürlük; “Herhangi bir kısıtlamaya,

zorlamaya bağlı olmaksızın düşünme

veya davranma, herhangi bir şarta bağlı

olmama durumu.” olarak tanımlanıyor.

Bu tanım bize semavi dinlerde

anlatılan cennet kavramına ne kadar da

çok benziyor. Her şeyi dilediğince

yapabildiğin, sınırın olmadığı bir yer.

Ancak cennet dahi özgürlük kavramının

içini tam olarak dolduramamaktadır.

Çünkü İslami inanışa göre yaratılmış ilk

insan yani Âdem cennette yaratılmıştı

ama yasak meyveye dokunmaması şartı

getirilmişti. Yani ilk insan dahi cennette

bile tam manada özgür değil,

kısıtlamalara tabiydi ve yasak meyveden

yiyerek ilk yanlışını yapmış, bunun

cezasını da cennetten kovularak

ödemişti.

İnsanoğlu hiçbir zaman tam

anlamıyla özgür olamamıştır ve olması

da mümkün değildir. Tam özgürlük

kavramı ütopik bir kavram olarak

kalmaktadır. Ancak insanın içindeki

özgürlük tutkusu tarih boyunca onu hep

tetiklemiştir. Kürşad 40 askeriyle

yağmurlu bir gecede ölümü göze alarak

Çin sarayına özgürlüğü için saldırmıştı.

Spartacus yine özgürlük için ayaklanmış

ve sonunda canını verene kadar bu

uğurda savaşmıştı.

Yine insanları denizleri,

okyanusları, kıtaları keşfetmeye iten de

içindeki özgürlük ve merak duygusuydu.

Ülkemizin geçmişinde de halkımız

kurtuluş mücadelesi vererek esiri

olduğu ülkelerden kurtulmuş ve de karşı

koyamayacağı bir tekelden kendisine

yönetecek kişiyi yine kendi kararıyla

seçebildiği demokrasiye geçmişti.

İçindeki özgürlük tutkusu ile

canını ortaya koyan insanlara karşılık,

birilerinin güdümünde, esaretinde

kalmayı daha güvenilir bulan insanlar da

olmuştur. Sigmund Freud bu durumu;

“İnsanların çoğu özgürlüğü gerçekten

istemezler; çünkü özgürlük sorumluluk

gerektirir ve insanların çoğu da bundan

korkar…” şeklinde özetlemiştir.

İnsan her zaman bir takım

değerleri, hayatındaki bir takım

kimseleri de hesaba katarak kararlar

almakta ve de hareket etmektedir. Bu,

kişinin özgürlüğünü kısıtlayan bir

durum mudur? Buna herkes farklı

şekilde yanıt verebilir. Hayatındaki

insanları düşünerek kararlar alması

özgürlüğünü kısıtlayıcı bir şey gibi

gözükse de o insanları hayatında

bulundurması yine kişinin kendi özgür

iradesine bağlıdır.

Yazımın başında da söylediğim

gibi; özgürlük kişiden kişiye ve

dönemden döneme anlamı değişebilecek

bir kelime. Ama insanın içinde her

zaman onu tetikleyecek bir güç olarak

kalacak bir kavram…

Page 24: İÇİMDEKİLER · Arthur Schopenhauer bu kavramı u ekilde ifade etmi: ‘’Yalnızlık özgürlüktür. İnsan yalnız olabildiği sürece bütünüyle kendisi olur. Yalnızlığı

24

EGEHAN YILMAZ

(instagram: @kucuk_gezginn)

Merhaba Egehan! Öncelikle kendinden

bahseder misin? Egehan, namı diğer

“küçük gezgin” kimdir?

- Öncelikle herkese merhabalar. Bana böyle bir

imkân tanıdığınız için size çok teşekkür

ederim. Ben Egehan Yılmaz. 11 Nisan 2006’da

Ankara’da doğdum, yani 13 yaşına giriyorum

diyebiliriz. İstanbul Bahçelievler’de

oturuyorum ve Bahçelievler Okyanus

Koleji’nde 7. sınıfa devam ediyorum. İki

kardeşiz, benden büyük bir abim var. Kendimi

dünya gezgini olarak tanımlamak isterdim.

Toplamda kaç ülke gezip gördün ve

gittiğin en ilginç ülke hangisiydi?

- Bence herkesin bir hayali olmalı. Benim

büyük bir hayalim var. Dünyanın yeni 7

harikasını yerinde görmek ve dokunabilmek.

Şimdiye kadar bu harikalardan, Ürdün

Petra’daki El Hazne’yi, Peru Cusco’daki

Machu Picchu’yu, İtalya Roma’daki

Kolezyum’u, Brezilya Rio De Jenerio’daki

Cristo Retendor’u, Meksika Vallodoid’deki

Chichen Itza’yı gördüm. Geriye Hindistan

Agra’daki Tac Mahal ve Çin’deki Çin Seddi

kaldı. Bu yıl içerisinde bu son iki harikayı da

gezebilmek için babamın başının etini

yiyorum. Tabi ara dönemlerde de pek çok

farklı ülkeyi ve şehri gördüm. En önemlisi

Atamın doğduğu evi, Yunanistan Selanik’te

ziyaret ettim. Norveç Tromso’da Kuzey

ışıklarını gördüm ve fotoğrafladım, en zoru da

buydu. 2,5 saat boyunca -25 derecede

beklemem gerekti.

Page 25: İÇİMDEKİLER · Arthur Schopenhauer bu kavramı u ekilde ifade etmi: ‘’Yalnızlık özgürlüktür. İnsan yalnız olabildiği sürece bütünüyle kendisi olur. Yalnızlığı

25

İzlanda’da Strokkur Gayzer’ini

fışkırmasına şahit oldum. Fransa Valensol’da

lavanta tarlalarında dolaştım. Birleşik Arap

Emirlikleri Dubai’de yunuslarla yüzdüm.

Biz babamla en ufak bir tatili

değerlendiriyoruz. Bunlar dışında şimdiye

kadar; Makedonya, İsveç, Danimarka,

Almanya, Hollanda, Belçika, Vatikan,

İngiltere, Avusturya, Slovakya, Macaristan,

Çekya, İspanya, Portekiz, Panama, Kolombiya,

Rusya, Tunus’u ve bu ülkelerdeki pek çok

şehri gördüm. Herhangi bir geziye çıkmadan

önce gideceğimiz yerlerle ilgili tüm tanıtımları

okuduğum için ülke

tarihlerini ve sahip

olduğu tüm tarihi ve

doğal zenginlikleri

öğrenme şansım oldu.

Gittiğim en ilginç

ülke Peru’ydu. Her

yönüyle muhteşem bir

ülkeydi. Neresine

giderseniz gidin

görmeye değer tarihi ve

turistik yerleri var.

Sadece Machu Picchu

bile Peru’ya gitmek için

yeterli bir sebep. Bence

Peru bu dünyadan değil.

Her gezgine mutlaka

Peru’ya gitmesini

tavsiye ederim.

Gitmiş olduğun

ülkelerdeki

insanlar mı yoksa

ülkemizdeki

insanlar mı daha

güler yüzlü? Bunun sebebi sence nedir?

- Güney Amerika ülkelerinin tamamının halkı,

ülkemizdeki insanlardan daha güler yüzlü ve

mutlu. Bunun sebebini herkes farklı bir şeye

bağlayabilir ama bence hayata bakışlarıyla

ilgili. Eğlenmeyi çok seviyorlar devamlı bir

karnaval havası var. Zengin değiller ama en

fakiri bile sahip olduklarıyla mutlu oluyorlar.

Özgürlüklerine çok düşkün insanlar.

Avrupa’yla karşılaştırırsanız da ülkemizin

insanları daha güler yüzlü diyebilirim. Avrupa

insanı İtalya hariç soğuk ve yüzleri gülmüyor.

Benim favorim Güney Amerika.

Bildiğin üzere çeşitli sebeplerden dolayı

çoğu insan istediği gibi çıkıp başka

ülkelere gezmeye gidemiyor. Bu yaşta

bu kadar ülke gezdiğin için kendini

özgür hissediyor musun?

- Tabi ki özgür hissediyorum. Başını alıp

gidebilmenin muhteşem bir his olduğunu

düşünüyorum. Gezmeye başladığım ve uçağa

bindiğim anda “tamam” diyorum, “sınırlar

kalktı, dünya benim ve özgürce dolaşmalıyım”.

Bir kez ülke dışına çıkınca ülke sınırlarının ne

kadar anlamsız olduğunu anlıyorsunuz ve

özgürce dolaşmanın

önemini görüyorsunuz.

Sence

özgürlüğün, devletlerin

çeşitli antlaşmalarla

kararlaştırdığı ülke

sınırları içinde

sınırlandırılması doğru

mu? Bu konuda ne

düşünüyorsun?

- Ülke sınırlarını çok

anlamsız buluyorum.

Hepimiz insanız.

Peru’daki insan da,

Fransa’daki insan da aynı

ihtiyaçlarla doğuyor.

Shengen ülkeleri

içerisinde dolaşırken sınır

göremiyorsunuz. Hangi

ülkede olduğunuzu sınır

kapılarıyla değil

navigasyonla

anlıyorsunuz. Onlar tam anlamıyla ortak bir

ülke olmuşlar. Niçin tüm dünya böyle

olmasın? Hepimizin dünyayı görme hakkı var.

Vize, izin gibi kavramlar özgürlüğümüzü

sınırlıyor. Ne gerek var ki böyle bir

sınırlamaya? Zenginlik eşit dağıtılsa her ülke

eşit imkânlara sahip olsa sınırlar kalkar bence.

Böyle bir dağıtım dünya huzuru için de şart

zaten. Fakir ülkeler var oldukça, zengin

ülkelerde kendilerini rahat hissedemez ki.

Page 26: İÇİMDEKİLER · Arthur Schopenhauer bu kavramı u ekilde ifade etmi: ‘’Yalnızlık özgürlüktür. İnsan yalnız olabildiği sürece bütünüyle kendisi olur. Yalnızlığı

26

Gezilerinde en çok dikkatini çeken

kültürel farklılık ne olmuştu?

- Ben doğu bloğu ülkelerinde kültürel

farklılıkları hissediyorum nedense. Okumaya

ve kültürel etkinliklere çok düşkünler onlar.

Rusya başta olmak üzere tüm doğu bloğu

ülkelerinin tüm şehir merkezlerinde mutlaka

bir opera binası var ve düzenli faaliyetteler.

İnsanlar devamlı tiyatroya operaya gidiyor ve

her yerde kitap okuyorlar. Bu yüzden o

ülkelere gidince kendimi eksik hissediyorum.

Biz halk olarak okumaya meraklı değiliz.

Keşke okullarımızda kitap okuma konusuna

daha çok önem versek.

“Özgürlük” kelimesi senin için ne ifade

ediyor?

- Bence serbestçe dünyayı gezebilmek en

büyük özgürlüktür. Ancak bizim ülkemiz

açısından dünyayı gezmek, önemli bir maddi

güç gerektiriyor ve bu da özgürlüğümüzü

kısıtlıyor bence. Çoğu ülke insanı ufak

birikimlerle dünyayı gezebilirken biz servet

sayılabilecek meblağlarla gezebiliyoruz.

Ekonomik seviye özgürlüğünüzün de

sınırlarını çiziyor bence.

Gezilerinde ülkemiz edebiyatının önemli

kişilerinden herhangi birinin izlerine

rastladın mı?

- St. Petersburg’ta gezerken Nazım Hikmet’in

şiir kitabının Rusçaya çevrilmiş halini okuyan

insanlara rastlamıştım. Fransa’da da Orhan

Pamuk’un kitabını kütüphanede görmüştüm.

Bunlar dışında pek rastladığımı söyleyemem.

En beğendiğin 3 kitap ve başarılı

bulduğun 3 yazarı öğrenebilir miyiz?

- Çocuk kalbi (Edmonda De Amicis), 80 günde

devrialem (Jules Verne), Beyaz diş (Jack

London) Bu üç kitabı ve yazarlarını çok

seviyorum.

Son olarak, genç yaşına rağmen bunca

ülke gezmiş ve farklı kültürler görmüş

biri olarak okuyucularımıza iletmemizi

istediğin bir şey var mı?

- Bu yaşımda haddim olmayarak diyorum ki;

neresi olursa olsun bir fırsat yaratın ve mutlaka

yurt dışına çıkın. Farklı kültürleri görün.

Dünya bizim ülkemizden ibaret değil. Gezmek

insanın ufkunu açıyor ve özgürlüğün ne

olduğunu anlamanızı sağlıyor. Bir kez gezme

virüsünü alınca gezmeden duramayacaksınız

zaten. Kendinize bir hedef belirleyin. Dediğim

gibi benim hedefim dünyanın yeni 7 harikasını

görmek. Bundan sonraki ilk gezi listemde, son

iki harikayı görebilmek için Hindistan ve Çin

var. Bir seferde ikisini de görmeyi istiyorum.

Önce Hindistan’a oradan da Çin’e gitmeyi

planlıyorum. Kamboçya ve Vietnam’ı da çok

görmek istiyorum. Antartika’daki buzulları

merak ediyorum. Dünya çok büyük ve

gezmenin sınırı ve yaşı yok. Japon ve Çin

halklarına hayranım mesela. 80 hatta 90

yaşındaki yaşlı Japon ve Çinlileri Machu

Picchu’da görünce önce şaşırıyorum, sonra da

azimlerine hayran oluyorum. Onlar

yaşlanmıyor, zamana meydan okuyorlar. Tek

ilaçlarının gezmek olduğunu düşünüyorum.

Gezdikçe özgürleşeceksiniz, gezdikçe genç

kalacaksınız. Ben bu konuda iddialıyım.

Okuyan herkese, mutlu huzurlu ve bol gezmeli

uzun bir yaşam diliyorum. Çok teşekkür

ederim.

RÖPORTAJ: RAİM ÖZDEN

Page 27: İÇİMDEKİLER · Arthur Schopenhauer bu kavramı u ekilde ifade etmi: ‘’Yalnızlık özgürlüktür. İnsan yalnız olabildiği sürece bütünüyle kendisi olur. Yalnızlığı

27

Diyelim ki sapına kadar şair

bir herif çıkmış ortaya

Çakmak çakmak gözleri

Meydan ya Taksim ya

Beyazıt Meydanı

Herkes orda sen de ordasın

Herif bizden söz ediyor bu

ülkenin çocuklarından

Yürüyelim arkadaşlar diyor

yürüyelim

Özgürlüğe mutluluğa doğru

Her işin başı sevgi diyor

Gözlerin yağmurdan sonra

yaprakların yeşili

Bi de başını çeviriyorsun ki

Yanında ben varım’’

Can Yücel

Page 28: İÇİMDEKİLER · Arthur Schopenhauer bu kavramı u ekilde ifade etmi: ‘’Yalnızlık özgürlüktür. İnsan yalnız olabildiği sürece bütünüyle kendisi olur. Yalnızlığı

28

SERVİSİN KÜÇÜK AĞASI İlk küçük yıldızımız 9 yaşındaki

Osman SARGIN. Uşak’ta yaşayan ailesi

Osman’ı karın ağrısı şikâyetiyle acile

götürmüş ve apandisitinde rahatsızlık

olduğu teşhisi koyulmuş. Ameliyatını

atlattıktan sonraki 3 gün hastanede kalmış.

3 gün sonra da tekrar karın ağrısı başlamış,

ateşi yükselmiş ve iştahsızlık başlamış.

Hastanenin sevkini beklemeden ailesi Ege

Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk Hastanesi

Çocuk Hematolojisi Servisine gelmişler ve

lösemi teşhisi koyulmuş. 07.02.2018’de

yatışı yapılmış ve hâlâ tedavisi devam

ediyor. 5 kür kemoterapi tedavisi görmüş ve

artık idameye geçmiş durumda olan Osman

şuan hastanede bağırsağında meydana

gelen enfeksiyondan dolayı tedavi görüyor.

Bağırsağı kendi mikrobunu yenemediği için

bağırsağında apse meydana gelmiş ve 1

hafta önce ameliyat olmuş. Tedavisi ise

halen devam ediyor.

Osman hastanede Legolarıyla vakit

geçiriyor. Lego yapmayı çok seviyor.

Normal yaşıtlarının aksine farklı bir çocuk

bizim küçük yıldızımız… Tam bir Selda

Bağcan hayranı… Şarkılarını dinlemeyi çok

seviyor. En büyük hayali ise devrimci olmak

ve bir de büyüdüğünde belediye başkanı

olmak istiyor. Osman’a ‘’Servisin Küçük

Ağası’’ denilmesinin sebebine gelince; bu

lakap aslında Osman’ın doktoru ile arasında

geçen bir konuşmadan sonra ona verilmiş.

Bir gün doktoru bir süre hastanede

olamayacağını söylemiş ve ‘’Bu sürede

servistekilerden sen sorumlusun’’ demiş.

Ardından Osman da ellerini beline koyarak

servisteki diğer çocuklara nasıl olduklarını,

bir sorunlarının olup olmadığını sormaya

başlamış. Ne bu halin diye sorduklarında da

doktorunun servisi ona emanet ettiğini

söylemiş. O zamandan beri Osman’a

‘’Servisin Küçük Ağası’’ denilmeye

başlanmış.

Küçük Yıldızımızın tedavi süreci

boyunca yalnız olmadığını hissettirmek,

yüzünde ufacık da olsa bir tebessüm

oluşturmak isterseniz, 0(538) 932 66 46

telefon numarasından annesi

Burcu SARGIN ile iletişime geçebilirsiniz.

Küçük Yıldızlarımızı yalnız

bırakmayalım ki parlamaya devam

etsinler…

AYSUN ATALAR

Page 29: İÇİMDEKİLER · Arthur Schopenhauer bu kavramı u ekilde ifade etmi: ‘’Yalnızlık özgürlüktür. İnsan yalnız olabildiği sürece bütünüyle kendisi olur. Yalnızlığı

29

Dergimizin bir sonraki sayısına

yazı, şiir, deneme, hikaye veya anı göndermek istiyorsan,

Dergimizle ilgili bir önerin, görüşün veya yapıcı eleştirin varsa,

Ya da sadece “aklıma takılan bir şey var” diyorsan,

İşte bize ulaşabileceğin adresler;

[email protected]

instagram.com/kutupyildizidergi

twitter.com/kutupyildizicom

facebook.com/kutupyildizidergi