13
\ Dem. No: Tas. No: L

lblı - isamveri.orgisamveri.org › pdfdrg › D179164 › 2007 › 2007_ALTUGO.pdf · Çağ1m1zda Sosyal Değişme ve Islam 2002 Yılı Kutlu Doğum Sempozyumu Tebliğ ve Müzakereleri

  • Upload
    others

  • View
    24

  • Download
    0

Embed Size (px)

Citation preview

Page 1: lblı - isamveri.orgisamveri.org › pdfdrg › D179164 › 2007 › 2007_ALTUGO.pdf · Çağ1m1zda Sosyal Değişme ve Islam 2002 Yılı Kutlu Doğum Sempozyumu Tebliğ ve Müzakereleri

lblı \

Dem. No:

Tas. No:

L

Page 2: lblı - isamveri.orgisamveri.org › pdfdrg › D179164 › 2007 › 2007_ALTUGO.pdf · Çağ1m1zda Sosyal Değişme ve Islam 2002 Yılı Kutlu Doğum Sempozyumu Tebliğ ve Müzakereleri

Çağ1m1zda Sosyal Değişme ve Islam 2002 Yılı Kutlu Doğum Sempozyumu Tebliğ ve Müzakereleri

Yayın No: 377 Sempozyumlar ve Paneller Serisi: 37

©Bütün Haklan Türkiye Diyanet Vakfı'na aittir 1. Baskı, Şubat 2007, Ankara, 1.000 adet

ISBN 978-975-389-494-4

07.06,Y.0005.377

Redaksiyon : Dr. Mehmet BULUT Kapak ve Iç Tasanm: TN Iletişim Kufi Besmele: Hişam ei-Garavl Uygulama: Türkiye Diyanet Vakfı Yayınlan

Türkiye Diyanet Vakfı Mütevelli Heyeti'nin 25.02.2003/1104-14 sayılı karanyla basılmıştır.

Türkiye Diyanet Vakfı Yayın Matbaacılık ve Tıcaret Işletmesi'nin dizgi, fotomekanik, ofset ve cilt tesislerinde hazırlanıp basılmıştır.

TÜRKIYE DIYANET VAKFI Yayın Matbaacılık ve Ticaret Işletmesi

OSTIM Örnek Sanayi Sitesi 1. Cadde 358. Sokak No: 11 06370 Yenimahalle 1 Ankara Tel: 0312. 354 91 31 (pbx) Faks: 354 91 32 e-posta: [email protected]. tr

Page 3: lblı - isamveri.orgisamveri.org › pdfdrg › D179164 › 2007 › 2007_ALTUGO.pdf · Çağ1m1zda Sosyal Değişme ve Islam 2002 Yılı Kutlu Doğum Sempozyumu Tebliğ ve Müzakereleri

Kayıtlı Ekonomi Modeli

Prof. Dr. Osman AL TUG Marmara Üniversitesi Iktisadi ve Idari Bilimler Fakültesi

I• nsanoğlu en çok anne rahminde rahat eder, han parası yok hamanı parası yok, yeme, içme ann eden, vergi derdi yok. SSK derdi yok; trafik derdi, geçim

derdi yok. Daha çok tüket daha çok tüket, onun için.de daha çok kazan diye zorla­yan tüketim kalıplan yok.

O nedenle insanoğlu anne rahminden çıkar çıkmaz ağlamaya başlar. Rahinıden çıkar çıkmaz dertleri başlar. Artık sorunlarla birlikte yaşamak zorundadır. Acıkır, midesiiıde bir boşluk duyar, midesinde bir ağn bir açlık krizi başlar; açlık krizini ancak karnını doyurarak giderir. Acı ile acıkmak arasında illiyet bağı vardır. Susuz kalır, acı duyar, su içer geçer; üşür acı duyar, ısınır acısı gider.

İnsan acı d uymamak için yemeyi, içmeyi, ısınmayı, planlamayı birlikte yaşama­yı, üretmeyi, savunmayı; üretimin adil dağılımını sağlamak için de Adaleti-toplum­sal-hukuksal kurallan, kurallara uymayanların kendisine zarar (acı) vermemesi için cezalandırmayı öğrenrniştir. İnsanı öğrenme-bilme-çözme isteğine iten "acı"dır, krizdir. Kalbi tekleyince kurtulursa kalp krizini, ekonomi tekieyin ce yaşarsa ekono­mik krizi tanır. Ölünceye kadar değişmeyen tek dileği genelde acı duymadığı-mut­lu olduğu ilk ve tek yer olan anne rahmine geri dönmektir. Ne var ki tabiat kanun­lan çıkanı aynen geri almaz. İnsanın anayurdu çocukluğudur. Çocukluğunu, ço­cukluğıınun geçtiği yerleri unutmaz. Beyninde adı gibi çocukluğu da kayda geçer. Dünü/bugünü unutur, çocukluğıınu unutmaz.

Sosyo-ekonomik sistemin temeli üretmek ve paylaşmaktır. Üretim kayda geçmez­se paylaşunda kayda geçmez. Ekonomik anlarnda şeffaflık, ekonomik olayın (alış-ve­riş) belgeye bağlanması, belgelerin kayda geçirilmesi, kayıtlarm mali durum tabloların­da denetlenmesi, denetlenmiş mali durum tablolarının karnuya açıklanması demektir.

Şeffaflık belgede, kayıtta denetimde saklıdır. Şeffaflık, polisiye tedbirlerle sağla-

Page 4: lblı - isamveri.orgisamveri.org › pdfdrg › D179164 › 2007 › 2007_ALTUGO.pdf · Çağ1m1zda Sosyal Değişme ve Islam 2002 Yılı Kutlu Doğum Sempozyumu Tebliğ ve Müzakereleri

484 1 Çağımızda Sosyal Değişme ve Islam

namaz. Ekonomik denetim, menfaat saiki ile insanların fatura alması dolayısıyla mali anlamda alıcı vasıtasıyla satıcının, tüketici vasıtasıyla üreticinin, işçi ile işvere­nin kontrolüdür. Kayıtlı ekonomi şeffaflık, kayıtdışı ekonomi karanlıktır. 24 Ocak 1980 sonrasında Türkiye Kayıtdışı Ekonomiyle Kalkınma modelini (KEK) seçmiş, uygulamış ve uygulamaya devam etmektedir. KEK modeli, ekonomik krizin ta ken­disidir.

İktisadi sistem bir sosyal organizasyondur. Sistem, iş yapmayı/üretırıeyi, üreti­mi ve satışı belgeye bağlayarak, kaydederek, üretime katılanların payını sağlıklı ola­rak belirlemeyi (Kaydetmeyi) gerektirir. Kurduğu iş bölümü (sistem) gereği, Yüce Rabbim, Kur'an-ı Kerim'i kendisi bizzat değil Hazreti Peygambere Cebrail vasıta­sıyla ile vermiŞtir. Canımızı bizzat almak yerine Azrail ile almayı tercih etırıiştir. Her şeye kadir olduğu ve her şeyi bildiği halde her birİnıize iki melek (katibin melekle­ri) tayin etıniş, birisini sevabınıızı, ötekisini günahlarımızı kaydetıııekle görevlen­dirıniştir.

Bakara Sılresi'nin 282. ayeti, "Ey iman edenler, belirli bir süre için borçlandığı­niZ zaman onu yazınız. Aranızdan bir katip doğru olarak yazsın, katip Allah'ın kendisine öğrettiği gibi yazmaktan kaçınmasın, yazsın. Üzerinde hak olan (borçlu) da yazdırsın ve Rabbi olan Allah'tan korkup sakınsın, ondan hiç bir şeyi eksiltırıe­sin ... Onu (borcu) az olsun, çok olsun, süresiyle birlikte yazmaya üşenmeyin. Bu, Allah katında en adil, şahidlik için en sağlam, şüphelenınerneniz için de en yakın alandır .... "

"Yazana da, şahide de zarar verilm esin. (Aksini) yaparsanız, o, kendiniz için (bir zulüm ve günah) fısktır. Allah'tan korkup sakının .... " şeklindedir. (Bkz. Kuran-ı Kerinı'iıi Türkçe Anlamı, İstanbul 1983, s. 64 (Hazırlayan: Ali Bulaç)

Yüce Rabbim kullarından ilahi hesabı somıak için, kullarının da birbirinden ik­tisadi hesabı sonuası için Hesap Düzenini kayıtlı kurmuş; Kuran - ı Kerim konuş diye başlamıyor, Kur'an-ı Kerimi oku diye başlatıııış. Okumak için kayıt şart, kayıt yoksa neyi okuyacaksınız? O halde İslam'da ili:isaden-hukuken hesaplaşma düzeni kayıtlıdır; kayıtdışı değil. Kayıt, aydınlık; kayıtdışılık karanlık demektir. Karanlığa teslim olan toplumların barış içinde yaşama şansı yoktur. Kayıtdışı ekonomi, kayıt­lı ekonominin rakibidir. Kayıtdışı ekonomi büyüdükçe kayıtlı ekonomi küçülür. Kayıtdışı ekonominin büyümesi, kanunlara itaatsizlik oranının artınası ile eş anlam­lıdır. Kayıtdışı ekonomi, ekonominin hamiline yazılı belgelerle işlemesi demektir.

A. KAYITDIŞI EKONOMI (KEK) MODELI NASIL ÇALlŞlR? Çeki er, senetler, Devlet İç Borçlanma Senetleri ( dalaylı yollarla dış borç almak

için kullanılır) hamiline yazılıdır, kimin eli kimin cebinde belli değildir. Bankalar Ka­nunu'nda düzenlemeler yaparlar, kayıtdışı işlem yasağı getirirler, şeffaflık nutukları atarlar, hamiline yazılı mali enstrümanları pazarlayan bir banka sisteminde şeffaflık­tan söz etmek HUKUKi ve :MALİ KOMEDi' dir. Komedi-politik düzenine son ver­menin ön koşulu ekonomiyi (alış-satış; borç-alacak) kayıt altına almaya bağlıdır.

. 1 ı ı

ı ı ı . ı

ı ~

Page 5: lblı - isamveri.orgisamveri.org › pdfdrg › D179164 › 2007 › 2007_ALTUGO.pdf · Çağ1m1zda Sosyal Değişme ve Islam 2002 Yılı Kutlu Doğum Sempozyumu Tebliğ ve Müzakereleri

T ebfi~ler ve Müzakereler 1 485

Nakit para da hamiline yazılıdır. İbrazında ödenir, herkes iyi konuşur; ama na­kit para (hele yeşil dolarsa) daha güzel konuşur. Nakit para kayıtdışı ekonominin damarındaki kan gibidir. Nakit, damardan kayitdışı girer, kayıtdışı dolaşır ve kayıt­dışı çıkar. Kayıtdışı ekonomi ile kalkınma modelini seçen ülkeler, paranın sağında­ki sıfırları arttım (büyük küpürlü banknot basar), böylece milyarları/trilyonları ödemek kolaylaşır. En büyük küpürlü banknotumuzun sadece 1.000 TL olduğunu düşüıfün, l.OOO'er TL'lik banknotla (1) milyar ödeyin bakalım, kaç bavul para la­zım, sayması zor, saklaması zor, dşıması zor. O zaman insanoğlu bu zorluğun gi­derilebilmesi için, plastik par~ (kredi kartı) yada nama yazılı çekle ödeme sistemi içine girer. Böylece ekonomi kayıt altına alınır, (20), (10), (5)1 (1) milyonluk bank­notlada 500.000 ve 250.000 JL'lık banknotlan tedavülden çekelim, insanlan 100.000 TL ve öteki küçük küpürlü banknotlada MİLYARLARı ödeme mecburi­yetinde bırakalım. Ekonomi o zaı;nan kayıtlı sisteme (kredi kartı) kendiliğinden ge­çer, hem alıcı hem satıcı kayda girer. Küçük küpürlü banknotla (TL) ödeme mec­buriyetinin insanlan $, DM kullanmaya yönelteceği düşünülebilir, ülke içinde likit $, DM vb. yabancı parayla ödeme yasağını getirerek bu sorunu çözersiniz, bizim aklı evvel ekonomi sorumlularınm ise ülke içinde de TL' den vazgeçelim EURO'ya geçerek sorunu kökten çöze~ diyerek, Türkiye'de yaşadıklarını unutuyorlar. Mil­li para ülkenin üretim gücünün göstergesidir, ya üreterek paranızı güçlendirecek yada lüpleyerek paranızın değerini daha da düşüreceksiniz.

Sonra; sıcak para, yabancı sermaye, dış borç görünümünde yurda dönen yerli sermayeye yüksek faizlerle ülkemizi satacak, akrep gibi sokmak/sakturmak için pa­rasalcı politikalan pazarlamaya ve ülkemizin çaktırmadan soyulmasına yeni zemin­ler hazırlayacaksınız.

B. EKONOMIDE GERÇEK ISTiKRAR NASIL SAGLANIR? 2001 yılı Güçlü Ekonomiye Geçiş Progranunda, denk bütçe öngörülınüyor.

Vergi alma borç al, vergi alma oy al politikasına kayıtdışı ekonomiyle kalkınma mo­delinde devam ediliyor.

İnsanlan işsiz bırakarak talebin kısılınası, talebin düşmesi ile enflasyonun gideril­mesi amaçlanıyor. Enflasyon, tüketinlin üretimi aşması demektir. Enflasyon, üretinli arttırarak engellenir. Paranın değerini düşürerek işsizler ordusu oluşmasına neden olarak, işsiz kitleleri hem Enflasyon Vergisi hem de dolaylı vergilerle çaktırmadan vergilendirerek enflasyonu önlemeye kalkar, üstüne üstlük birde 20 milyonluk bank­notu tedavüle sokarsanız kayıtdışı ekonominin hakimiyetini arttırır, ülkeyi sosyal patlama noktasına getirirsiniz. Paranın tarilii bu tür ömeklerle doludur.

Bir ülkede bütçe denk değilse, istikrarlı bir ekonomi olınaz, istikrarlı ekonomi alınazsa istikrarlı bir para birimi olmaz. istikrarlı para birimi alınazsa istikrarlı bir hükümet olınaz.

Page 6: lblı - isamveri.orgisamveri.org › pdfdrg › D179164 › 2007 › 2007_ALTUGO.pdf · Çağ1m1zda Sosyal Değişme ve Islam 2002 Yılı Kutlu Doğum Sempozyumu Tebliğ ve Müzakereleri

486 1 ÇaQımızda Sosyal Değişme ve Isiilm

C. SORUNLARlN TESPITI 1. Borçluluk Güçlülük müdür? Osmanlı İmparatorluğu ilk dış borcunu 1854'te aldı. 1874'te Düyunu Umumi­

ye idaresini teslim aldı. 1854 ilk borç tarihinden 70 yıl sonra Osmanlı tarihe gömül­dü. Türkiye Cumhuriyeti ilk dış borcunu 1930' da TCMB'na kuruluş sermayesi ola­rak aldı. 1944'te IMF geldi, aradan yine 70 yıl geçti. Allah sonumuzu hayretsin. Ama, Türkiye henüz ölmedi, borçlunun duacısı alacaklıdır. Alacaklı umudunu yi­tirmek istemez. IMF olsun öteki uluslar arası finans kuruluşlan olsun, en çok, bor­cu çok ülkeden -ya ödemezse diye- çekinirler. 120 milyar dolar alacaktan vazgeçe­cek aklı başında hiçbir alacaklı yoktur. Öpüş tekniklerini değiştirirler, ta po n malla­n size vadeli satarlar (2000 yılı dış ticaret açığı 30 milyar USD), sizi borçlandırırlar, sonra da alacaklarını taksitlendirirler. Taksitlerinizi gününde ödememeniz önemli değil, nasıl olsa bir gün ödersiniz; yeterki siz adamların atacaklan mallan ederinin üstünde satın almaya devam edin.

2. Uygulanan Ekonomik Programla Kriz Aşılabilir mi? Türkiye'de 40 yılda (8) tane 5 Yıllık Kalkınma Planı hazırlandı, ne tedbirler dü­

şünüldü ama hep kağıt üstünde kaldı. Halen uygulandığı varsayılan prograrnı "Güçlü Ekonomiye Geçiş Programı" diye isimlendirdiler. ANAP'ın 1983 yılı seçim beyannamesinde de programın adı aynı: "Güçlü Ekonomiye Geçiş Programı". 20 senede güçlenemedik bir türlü. Türkiye' de bir progran1ın varlığından söz etmeniz için hazırladığıDızı varsaydığıniZ programı tatbik edebilecek ortamı oluşturmanız lazun, te§hislerinizin doğru olması lazın1.

Birincisi, Türkiye ekonomisi kayıtdışı. Kayıtdışı ekonomiye sizin programınız işlemez; ancak, kanunlara itaat edenlere bu programı tatbik edebilirsiniz. Türkiye ekonomisinin o/o6.5'i kayıt dışı %35'i kayıtlı. Efendim kanunlar çıkarsa her şey hal­lolacak. Türkiye' de bugüne kadar 20 bin tane kanun çıktı. Neyi halledebildiniz ki? Çünkü kayıt dışı ekonomi, aynı zamanda kanunlara itaatsizlik demektir. Kanunla­ra itaatsizliğin %65' e ulaştığı bir ülkede alacağınız kanuni önlemlerle kolay kolay çözüm üretemezsiniz. Üretiyormuş gibi gözükürsünüz veya beyin yıkama fabrika­sını çalıştınrsınız.

3. Beyin Yıkama Fabrikası Türkiye'de tek açık fabrika, beyin yıkama fabrikasıdır. Bundan önceki progra­

mın tek desteği propagandaydı. Bu programın da tek desteği propaganda. Propa­gandayla bir yere varamazsınız. Beyin yıkama fabrikası nasıl çalışır? Kahramanlar üretirsiniz, sonra kahramanlar fos çıkar, tekrardan beyin yıkayarak bir yerlere gi­dersiniz. O beyin yıkama fabrikasının ikinci ayağı da mazeret üretme fabrikası dır. Demek ki ikinci açık fabrika Türkiye' de mazeret üretme fabrikasıdır.

Haziran 200 ı' de borç takasının ne kadar uzun emeklerle hazırlandığı ekonomi yönetiminin emsalsiz bir başan sağladığı yolunda yoğun bir propaganda yapıldı.

ı 1 i

1

\

!

1

\ J ~

Page 7: lblı - isamveri.orgisamveri.org › pdfdrg › D179164 › 2007 › 2007_ALTUGO.pdf · Çağ1m1zda Sosyal Değişme ve Islam 2002 Yılı Kutlu Doğum Sempozyumu Tebliğ ve Müzakereleri

Tebfığler ve Mlızakereler 1 487

Bir şeyin propagandası ne kadar yoğunsa kıymeti o kadar düşüktür. Bir kere bor­cunu takası olmaz, yapılan borç tecditi (türünü değiştirme) ve borç ertelemesidir. Haziran 200ı itibariyle vadesi gelmiş yada %40 faizli vadesine (4) ay gelmiş 8.484 katrilyon TL lık Net 8.485 Katrilyon TL borcunu$ a dönüştürülmüş yıllık$ cinsin­den %ı 4.89 faizle 2.828 katrilyon TL kısmını ( 3) yıl, 2:828 katrilyon TL lık kısmını (S) yıl yıllık% 14.45 üzerinden ertelemiştir. Haziran 200ı'de bankaların$ cinsin­den ıtıevduat hesabına uyguladıklan yıllık faiz oranı% 7 - % 9 aralığında iken dev­letin 7.046 katrilyon TL lık nominal borç ertelemesinde dolar cinsinden yıllık ı4.89 faiz uygulaması, dolann anasına (kuruna) değil, danasını (faiz) devalüe etmektir. Haziran 200ı borç ertelemesi örtülü bir devalüasyondur. Cari faiz(% 9) ile ertele­me faizi (%ıS) arasındaki farkın kurlara yansunası kaçınılmazdır.

D. SORUNlARlN ÇÖZÜMÜ: YENIDEN YAPilANMA MODELI Önce aleyapıyı oluşturmak lazım. Bu altyapıyı da kayıtdışı ekonomiyi kayıt altı~

na alarak sağlarsınız. Bu programda kayıtdışı ekonominin kayıt altına alınması hakkında tek bir düzenleme yoktur. Bu durumda ülkeyi yöneteillerin niyeti kayıt­dışı ekonomiyi kayıt altına almak değil, kayıtdışı kalkınma modeline devam etmek­tir. Türkiye kayıtdışı ekonomiyle kalkınma modelini uyguladığı 20 yılda nereye gel­di? 10 milyon işsiz, gelir dağılımında adaletsizlik, kapanan fabrikalar, karşılıksız çı­kan çekler, protesto olan senetler.

Ekonomiyle birli.J,..'te vatandaşın hayatı da sönüyor. Dar gelirli sosyal güvence­den yoksun kanser, böbrek hastalan ilaç bulamıyor. Yükselen döviz ve ekonomik belirsizlik sonucu firmalar yeterli ilaç ithal edemiyor. İnsarılanmız göz göre göre ölüme mahkum ediliyor.

ı980'de dolar sadece 70 TL. Bugün 1.400.000 TL. 24 Ocak ı980'de en büyük küpürlü paramız sadece ıooo TL, bugün 20 milyon TL. 24 Ocak ı980'de ı milyon lira ile 4 ton et satın alıyorsunuz, bugün birkaç gran1 et alabiliyorsun uz. Dış ticaret hacmi 20 yılda ı o kat büyüdü, milli paramız $yönünden 2000 kez küçüldü.

Çözüm: Hz. Mevlana'nın deyişi ile, "Artık yeni şeyler söylemek gerek."

1. Kayıtdışını Kayıt Altına Al Yine söylüyorum, kayıtdışı ekonomiyi kayıt altına almadıkça Türkiye hiçbir so-

. rununu çözemez. Çünkü ekonomimiz kayıtdışı, aldığımız ekonomik önlemler sa­dece kayıtlı ekonomiyi ilgilendiriyor. Yani devletin kanuniarına itaat edenleri ilgi­lendiriyor, itaat etmeyenleri hiç ilgilendirmiyor. Onlarla ilgili bir düzenlemeniz de yok. Avrupa Birliğine girme umudumuz belki bir vesile olur.

6 Mart ı995 tarihli Paris Sözleşmesinde Gümrük Birliğine girdik. Bu sözleşme­nin 47, 48 ve 49. Maddelerinde Türkiye Avrupa Birliğine girmesinin ön şartı olarak (2) yıl içinde kayıtdışı ekonomiyi kayıt altına almayı kabul ve taahhüt etti. Demek ki Avrupa Birliğine girişimizin ön şartı kayıtdışı ekonomiyi kayıt altına almaktır.

Page 8: lblı - isamveri.orgisamveri.org › pdfdrg › D179164 › 2007 › 2007_ALTUGO.pdf · Çağ1m1zda Sosyal Değişme ve Islam 2002 Yılı Kutlu Doğum Sempozyumu Tebliğ ve Müzakereleri

488 1 Çağımızda Sosyal Değişme ve Islam

2. Kayıt Dışını Kayıt Altına Almak Için Nasıl Bir Yol Izlenmeli? Kayıtdışı ekonomiyi kayıt altına alabilmek, eş deyişle şeffaflığı sağlayabilmek ve

ekonomik denetim sistemine geçebilmek için yapılınası gereken 4 temel düzenle­me vardır:

1. Herkesi ve her kesimi vergi m ükellefi yapacaksınız. 2. Herkese her çeşit masrafını vergi matrahından indirme hakkı vereceksiniz. 3. Ekonomiyi hamiline yazılılıktan nama yazılı hale getireceksiniz. 4. Tüm gelir gruplannı enflasyon muhasebesi sistemine geçireceksiniz. Ne demek bunlar? Türk siyasetçisi gayri memnun bir seçmen kitlesi oluşturmamak için herkesi ve

her kesimi vergi mükellefi yapmadı, halkı çaktınnadan vergilendirdi. Dalaylı vergi­lerle vergih!ndirdi, enflasyon vergisiyle vergilendirdi. Bunlar namert vergisidir. T.C. mert bir devlettir. Oysa 20 yıllık uygulamayı gerçekleştirenler halkı çaktınnadan vergilendirmiştir. Herkesi ve her kesimi vergi mükellefi yapmak demek, herkesten vergi almak demek değildir. Herkesin ·lı er çeşit masrafını kabul ettiğinizde alıcıy­la satıcıyıkontrol etmiş olursunuz.

Türk vergi sistemi bugün topal. Ya alıcı vergi mükellefi değil, ya da satıcı vergi m ükellefi değil. O zaman alıcı vergi m ükellefi değilse, KDV kadar devletin vergisi­ni gasp ediyor. Satıcı fatura vermiyor, satış kazancı içerisindeki gelir ya da kurum­lar vergisini ödemekten kurtuluyor. Alıcı ile satıcı bir çıkar birliği içine giriyorlar, devlete karşı bir şer cephesi oluşturuyorlar. Biz devlet olarak herkesi vergi mükelle­fi yaparsak, herkese de her çeşit masrafinı vergi matrahından indirme hakkı verir­sek, devlet olarak o/o 100 alıcıya ekonomik menfaat sağlamış oluruz. Bugün satıcı alıcıya %1.8 KDV menfaati sağlıyor ve satıcı alıcıyı devletin kesesinden tavlamış olu­yor. Halbuki devlet olarak herkesin masrafını Gelir V ergisi matrahından indirİne hakkını verirseniz alıcıya o/o 100 menfaat sağlamış olursanız matematiksel bir hadi­se alıcı fatura alır. Alıcının kimliği ne olursa olsun, ister işçi-çiftçi, ister memur, is­ter işadamı, sanayici, ister bankacı, ister repocu-depocu olsun hiç fark etmez. Her­kesin her çeşit masrafını kabul edeceksin. Bunun anlamı ekonomik denetim siste­mine geçiş demektir.

Hiçbir satıcı hiçbii şekilde alıcıya o/o 100 menfaat sağlayamaz. Yani hem malı ve hizmeti verecek hem de para almayacak, yok böyle bir şey.

Üçüncü unsur, ekonomiyi hamiline yazıcılıktan nama yazılı hale getirmek. Tür­kiye'nin modeli kayıtdışı ile kalkınma modeli olduğu için sürekli büyük küpürlü para basmıştır. 20 milyonluk banknotlarla milyan ödemek çok kolaydır. Ama onar binlik banknotlada milyan öde bakalın1 nasıl ödeyeceksin? Sayması zor, saklaması zor, taşnnası zor. O zaman ister istemez elini cebine atarsın, çekle ödeme sistemine geçersin. Adam gibi çek kanunu çıkarırsın veya kredi kartıyla ödeme yaparsın. Böy­lece hem alıcı hem satıcı ödeme yönünden de kayda alınmış olur. Fatura sının, def­ter tutma hadlerini, götürülüğün sınırlannı arttınna.

Bir başka unsur, hamiline yazılılık olgusu. Türkiye' de devlet iç borçlanma se-

Page 9: lblı - isamveri.orgisamveri.org › pdfdrg › D179164 › 2007 › 2007_ALTUGO.pdf · Çağ1m1zda Sosyal Değişme ve Islam 2002 Yılı Kutlu Doğum Sempozyumu Tebliğ ve Müzakereleri

Tebliğler ve Müzakereler 1 489

netlerinin. tümü hamiline yazılıdır. Türkiye Cumhuriyetidevleti kimden borç aldı­ğını birebir bilmez, bilemez. Kin1e ne kadar faiz verdiğini bilemez. O zaman devlet iç borçlanma senetlerini de nama yazılı hale getirmek zorundadır.

Türkiye' de kayıtdışı ekonominin hem tertipçisi hem teşvikçisi, hem destekçisi, hem şikayetçisi hem de şakşakçısı devleti yönetenlerdir.

Bu programda tüketiciyi koruma düşünülınüyor, nasıl bir programsa tüketiciyi korurnuyor; işçiyi, işvereni, sanayiciyi korumuyor. Peki kimi koruyor, parası olan­ları, yani Parakrasiyi. Bundan evvel40 yılda·8 tane ciddi istikrar paketi hazırlandı. Her seferinde, ekonominin parasal yanıyla, paranın yanındaki sıfırları arttırlllakla uğraştık Paranın yanına konan her sıfır alt gelir grubuna atılan kazıktır, rekabete atılan kazıktır. Enflasyon hedefi %57, işçiye %15-20 zam. Aradaki fark da işçiye atı­lan kazıktır.

3. Devamlı Çizgide Hatalı Sollama Ekonomisine Son Ver Günümüz dünyasında; "dostum olacağına ortağım, düşmanın1 olacağına müş­

terinl ol" görüşü hakimdir. İşçileri işsiz bırakırsanız ürettiğiniz mal ve hizmeti ki­me satacaksınız?

Hükümetin programı bu yaklaşırndan uzak, bu programda öngörülen enflas­yon hedefi %57; buna karşın işçilere %15-20 zan1 öneriliyor. Ağustos 2001 enflas­yon oranı %64, hükümet bir eliyle verdiğini öteki eliyle alıyor. Bunun anlamı, enf­lasyonu önlemek adına işçinin ücretinden, alın terinden, emeğinden keseceğirn de­mek'tir. Şayet işçilere daha: fazla zam verirsek enflasyon azar, dolayısıyla işçiye daha az zam vermek ve işçileri işsiz bırakmak koşuluyla %57 enflasyonu gerçekleştirebi­liriz demektir. Böylelikle görünürde faturayı işçilere kesersiniz. Bu aslında işçilere faturayı kesiyormuş gibi gözükınek demektir. Çünkü Türkiye'de 23 milyon sivil is­tilidam sayısı var. Buna karşılık sendikalı işçi sayısı sadece 700-800 bin civarında. 66 milyon insanın içerisinde 600 bin çalışana gereğince zam yapmamakla enflasyonu 57'ye çekemezsirıiz. işsiz sayısı 10 milyona ulaşmış, işsiz insanın enflasyonu kaç? =o/olOO. Demek ki enflasyonu o/o 57'ye çekınek hayal. Kaça çekerseniz çekin enflas­yon= o/o100 +hedef enflasyon oranı yani işsizinenflasyonu o/oiOO ün üstünde. Ma­tematik olarak mümkün değil. Demek ki bu da bir slogan. Ama ülke sloganlada yö­netilemez. Sloganlada bir yere varamayız. O zaman slogan ekonomisine girmiş olursunuz.

4. Slogan Ekonomisinden Vazgeç Türkiye slogan ekonomisi süreci içine girmiştir. Sloganlarla işler hal olsa o za­

man işçiye de, işveren e de gerek yok. N utuklarla işleri halledersiniz. Gorbaçov da öy­le yapardı. Günde 8 saat televizyona çİkardı, ertesi gün 16 saat, daha ertesi gün 24 sa­at. Çünkü bir önceki TV prograrnları daha sonra tekrar yayma alınırdı. Türkiye' de tekrar yayınlarla, aynı filınle bir yere varılamaz. Zam ekonomisine geçişi kamu kesi­mi işçilerine yapılan zamları finanse etmeye bağlayamazsırıız. Otoyollara, köprü ge-

Page 10: lblı - isamveri.orgisamveri.org › pdfdrg › D179164 › 2007 › 2007_ALTUGO.pdf · Çağ1m1zda Sosyal Değişme ve Islam 2002 Yılı Kutlu Doğum Sempozyumu Tebliğ ve Müzakereleri

490 1 Çağımızda Sosyal Degişme ve Islam

çiş ücretlerine, beİızine, mazota, gübreye, tanm ilaçlarına, tüpgaza, otogaza, elektri­ğe, suya, telefona, tekel ürünlerine, şekere yapılan zamlardan elde edilen geliri sade­ce kamu işçisine mi, işçiye iş bulsun diye gerçeksanayiciyemi transfer ediyorsunuz? İkisine de hayır; faiz-rant kesimini nasıl da doyasıya doyurasıya memnun ediyorsu­nuz? İşçiden, işverenden kestiğiniz zorunlu TasarrufHesaplarını düşük nemalandır­ma yoluyla, konut edindirme yardımı hesaplarında biriken cebri tasarrufu Emlak Konut Sertifikası vererek bir tür devletleştİrille yoluyla ellerinden alıyorsunuz. Ka­mu bütçesi bütündür. Dilim dilim dilimleyemezsiniz. Görünürde vergi oranlarını artırmıyor, fiyatlara zam yaparak bütçeye kaynak sağlıyorsun uz, vergi benzeri yollar­la elde ettiğiniz kamu gelirlerini ise vergi yerine borç aldığınız kesimlere faiz olarak transfer ediyorsunuz. Siz ışık dinlemeyen İktisadi Trafikçi misiniz? Rusya'da kayıt­dışı ekonomiye Na Iyeva yani Devamlı Çizgide Hatalı Sollama· Ekonomisi derler. Devamlı çizgide sollamanın başlangıcı hoş, sonu ise nahoştur.

Türkiye Ekonomisinde gerçek göstergelerin tümü muhasebeci deyimiyle kırmı-zı bakiye veriyor.

Dış ticaret Açık: Kırmızı bakiye Ödemeler Dengesi Açık: Kırmızı bakiye Bütçe · Açık: Kırmızı baleiye İstihdam Açık: Kırmızı bakiye Finansal Sistem Açık: Kırmızı bakiye Fiyatlar Genel Seviyesi (ikame değeri) Açık: Kırmızı bakiye Kırmızıışıkta geçmeye çalışıyoruz. Kırmızıışıkta bir geçer iici geçersiniz; üçün-

cüsünde sonunuz ya hastane, ya gasilhane ya da hapishanedir. Oysa; bir toplumun mutluluğu o toplumdaki en mutsuz kişinin mutluluğu ka­

dardır. İktisadi sistem, bir sosyal organizasyondur. Üretecek ve paylaşacaksınız; üretmeden paylaşmak kırmızıışıkta geçmeye benzer, ya üretir paylaşır ya da birbi­rinizi yersiniz; yönetenlerin kırmızıışıkta geçmeye eş deyişle ekonominin kuralla­rına aykın davranmaya hakkı yoktur. Ülkede üretim seferberliği şarttır, bu dalafla olmaz; sistemde akılcılık, yönetirnde ehliyet ve liyakat yoksa kırmızıışıkta yok olur­sunuz.

5. Ekonomiyi Kayıt Altına Al, Sürekli Izle ve Toplumun Ateşine Bak İnsan yaşamı derece ile doludur. Okul bitirdiniz derecenize bakılır, ateşiniz çık­

h derecenize bakılır, yüzücüsünüz, koşucusunuz, kayakçısınız hep dereceniz sizin­le birlikte gider. Derecenize göre ya arkada nal-ınılı toplar ya aralarda gezer ya da en önde ipi göğüslersiniz. Krizden nemalanıyorsanız ateşiniz normal, sefadasınız; derece temiz.

Krizden cezalanıyorsanız ateşiniz yüksek; cefadasınız, derece S.O.S. Mirasçısınız, mirastaki payınız akrabalık derecenize göredir. Siyasetçisiniz, de­

receniz oy oranınızdır. İktidardaki işbirliğiniz, muhalefetteki (iş) takipçiliğiniz de­recenizi belirler.

1

1

ı 1 1 1

1

ı

1 ı 1

~

Page 11: lblı - isamveri.orgisamveri.org › pdfdrg › D179164 › 2007 › 2007_ALTUGO.pdf · Çağ1m1zda Sosyal Değişme ve Islam 2002 Yılı Kutlu Doğum Sempozyumu Tebliğ ve Müzakereleri

Tebfi!)ler ve Müzakereler 1 491

Borç verenlerle borç alanlar arasındaki ilişkilerde de derecelendirme yapılır. Borç veren, borç vereceği kişileri vermemekte tereddütleri varsa borç isteyenleri bir de başkalarına derecelendirttirir. Son yıllarda borç isteyenleri ya da borçlulan de­ğerlendirilmek üzere uluslararası profesyonel derecelendirme kuruluşları, büyük bir gelişme ve etkinlik kazanmıştır.

Özellikle Amerika'nın önde gelen derecelendirme kuruluşlarından "Moody's Invesfor Services" ve "Standard & Poors Corporation", tahvil iliracı yoluyla borç­lanan devletler üzerinde önemli güce sahiptirler. 23.02.1995 günlü New York Ti­mes' da yayınlanan "Mody's ile Uğraşmayın" başlıklı bir makaleye göre "ABD bir ülkeyi bombalayarak, Moddy's ise, tahvillerini düşük derecekndirerek o ülkeyi yok edebilir." Bu güç, derecelendirmelerin, tahvil/CP (ticari senet) fiyatlamasında be­lirleyici olmasından kaynaklanmaktadır.

Derecelendirmeler görüşleri yansıtır, dolayısıyla derecelendirmedeki farklılıklar kredi kalitesindeki farklı görüşlerden kaynaklanır. Kuruluşların derecelendirme öl­çütleri benzer gözükse de bunlar kredi riskini farklı düzeylerde yansıtabilirler. De­recelendirmelerdeki ölçü değişkendir. Bunların düzenleyici standartlar olarak kul­lanılmasının ters etkileri olur. Seçmenin oyu da siyasetçiye veriln;ıiş bir tür kredidir.

Türkiye'de kamu fuiansmanı, dolaysız ve dolaylı vergi gelirleri ile değil borçlan­ma yoluyla karşılanmaktadır. Dış borç verenlerin hem kendileri hem derecelendir­me kuruluşları, üzerimizde demoklesin kılıcı gibi durmaktadır. İç borç vericiler ise, kendilerine göre, en sağlam devlettir, devlete ver, al faizi, vergisi yok, hesap kitap soran yok, yan gel yat mantığı içindedir. Türkiye, önümüzdeki on yıl içinde en az 20 milyon kişiye iş bulmak zorundadır, işsizlik arttıkça sıkıntılarımız artınak'ta, seç­menm siyasal derecelendirmesi değişmektedir.

D.İ.E. de bir tür derecelendirme kuruluşudur. Türkiye' de büyüme oranları (-) o/o 6-7'lerde gezinirken işsizlik oranlarının o/o 7-8'e düştüğü yolunda ilginç derece­lendirmeler dikkati çekınektedir. Bu derecelendirme ile "yatırımlar azaldıkça işsiz­lik de azalır" yolunda ters bir ekonomik görüş doğınaktadır.

Amerikan derecelendirme kuruluşları mali analiz yapar, analizlerini konuştu­mr, D.İ.E istatistiklerini konuşturur. Vatandaş geçim derdini konuşturur. Bir yan­dan açık ve gizli işsizlik, öte yandan enflasyon vatandaşın belini bükmektedir. Va­tandaşın derdini kim derecelendirecek, kim çözecektir? Vatandaşın derdi önce iş bulmak sonra insanca yaşamasına yeterli bir ücret (net) almaktır. Gerçek durum ise bunu yansıtınamaktadır. İş desen iş yok, gelir dağılımında adalet bozuk, ülke eko­nomisi ulusal ve uluslar arası finans kesiminin boyunduruğu altında.

Vatandaşın derecesi yükseliyor, faiz ekonomisinden "u" dönüşü işaretleri var. işaret yetınez, hedefe isabet gerekli. isabet yatırırnların arttırılmasındadır, vergi ver­meme imtiyazını elde etmiş olanlan vergilendirerek kamu finansman açığını borç­lanınafemisyon yoluyla değil dolaysız vergilerneyle kapatınaktır. Devleti küçülte­lim, kamu giderlerini iyi planlayalım, israfi önleyelim, denetleyelim, kamu hizmet­lerine kalite getirelim tamam. Peki ya kamu gelirleri, vatandaşın vergi yükü ağır, vergileri arttırmayalım, sen çok ver, sen az ver, sen boş ver anlayışı içinde dolaylı

---.,:.:.

\;~:;;.,

Page 12: lblı - isamveri.orgisamveri.org › pdfdrg › D179164 › 2007 › 2007_ALTUGO.pdf · Çağ1m1zda Sosyal Değişme ve Islam 2002 Yılı Kutlu Doğum Sempozyumu Tebliğ ve Müzakereleri

492 1 Çağrmızda Sosyal Değişme ve Islam

vergilere yüklenelim Gelir/Kurumlar Vergisi şeklindeki dolaysız vergilere dokun­mayalım; "Vergi alma, borç al; vergi alma, oy al" politikasının da bir derecesi bir hududu var. Seçmenin politikacıya verdiği kredi (avans) hudutsuz değildir. Seç­men seçim zamanı siyasetçiye verdiği krediyi (oyu) ya geri alır ya da devam ettirir. Siyasetçinin görevi vatandaşın ateşini düşürmektir.

Vatandaşın ateşi derecemiz yükseldikçe değil, üretimimiz arttıkça düşer.

6. Türkiye Cumhuriyeti'nin Temel Niteliklerini Koru 211 sayılı İç Hizmetler Kanunu'nun 35. Maddesinde Türk Silahlı Kuvvetlerine

cumhuriyetin temel niteliklerini koruma ve kollama görevi verilmiş, T.C. Anayasa­sının 2. Maddesinde de Türkiye Cumhuriyeti "Demokratik", "Laik", "Sosyal" bir "Hukuk Devleti" olarak nitelendirilmiş, Anayasanın başlangıç hükmü ile de T.C. Anayasası "Türk Milleti tarafından demokrasiye aşık Türk evlatlannın vatan ve millet sevgisine emanet ve tevdi olunmuştur."

Demokrasi, halkın yönetime katılmasıdır, uygulamada ise demokrasinin fi­nansmanı halk tarafından yapılmadığı için demokrasi adeta parası olanlarm de­mokrasisine (PARAKRASİ) dönüştüğünden T.C. 'nin Demokratik Devlet olma ni­teliği gereğince hayata geçirilememiştir.

Sosyal Devlet, kişinin doğuştan sahip olduğu onurlu bir yaşam sürdürme, maddi ve manevi varlığını bu yönde geliştirme hak ve yetkisini kullanmasını sağlar. Sosyal devletin görevi, güçsüzleri koruyarak sosyal adaleti, sosyal refahı ve sosyal güvenliği sağlamaktır.

Hukuk Devleti, devletin bütün faaliyetlerine hukukun egemen olduğu devlet­tir. Bu türdevlette de "Hukuk Güvenliği" ni sağlayan bir düzenin kurulması asıldır. Böyle bir düzende, "devlete güven" ilkesi vazgeçilmez temel öğelerdendir. Anaya­sanın 2. Maddesinde, sırasıyla, Cumhuriyetin niteliklerinden biri olarak "Demok­ratik Devlet" ilkesinden, devletin demokrasiyi korumak amaç ve görevinden ve de­mokratik toplum düzeninin gereklerinden söz edilmektedir. Demokratik devletin özü, siyasal haklar, seçim ve kamusal yetkilerin Anayasal temelidir.

Sosyal Hukuk Devleti ise, bizzat devletin koyduğu hukuk kurallarına uyacağı ve alın teri ile çalışıp didindikleri halde elde ettikleri gelide (ücretle) mutlu olabilmek için, tasarladığı maddi ve manevi dı;!ğerlere salıip olmayan kişilerin yardımcısı ola­cağını, ulusal ekononıiyi bu anlayışla düzenleyen bir devlet olması gerektiğini ve bu itibarla DEVLETİN EKONOMİK FAALİYETLERİ'nin asli unsurunu oluşturan kurumlannı ve kuruluşlara bağlı tesislerin, nıillet adına Yasama ve Yürütme Or­ganlarının yanısıra TSK İç Hizmetler Kanunu'nun 35. Maddesi gereği TSK tarafın­dan kontrolü gerekmektedir.

Türk Ulusu'nun refahının arttırılması, verimlilik ve dışsatım artışını teşvik eden, mevcut birikimi değerlendiren ve geliştiren, tarımsal gelişme potansiyelini ve Milli Savunma gereklerini gözeten bir yapı içinde endüstriyel üretinıin payının yükseltilmesi, İstilidamın arttırılması, işsizliğin azaltılması, gelir dağılımının düşük

/

1 ! 1

. \

Page 13: lblı - isamveri.orgisamveri.org › pdfdrg › D179164 › 2007 › 2007_ALTUGO.pdf · Çağ1m1zda Sosyal Değişme ve Islam 2002 Yılı Kutlu Doğum Sempozyumu Tebliğ ve Müzakereleri

Tebliğler ve Müzakereler 1 493

gelirli gruplar lehine değiştirilmesi, kalkınmada öncelikli yörelerde gelişmenin hız­landırılması ve sosyo-ekonomik alt yapının geliştirilmesi hususları, hep "Sosyal Devlet" ilkesinin gereklerindendir. Anayasamız, devlete geniş kapsamlı sosyal ve ekonomik ödevler yüklemiş, bu arada da, Türk Silahlı Kuvvetlerine de, bu ödevle­rin, kollama ve koruması görevini yüklemiştir.

Türkiye Cumhuriyeti bu güne kadar "Laik Devleti" nasıl korudu ve koliadıysa bu günde Sosyal Hukuk Devleti olma niteliğini korumak ve ko Ilamak durumunda­dır.

SOSYAL HUKUK DEVLETi; insan hak ve özgürlüklerine saygı gösteren, yurt­taşın huzur ve refahını gerçekleştiren ve teminat altına alan, kişi ile toplum arasın­da denge kuran, emek-sem1aye ilişkilerini dengeli olarak düzenleyen, özel girişimin güvenlik ve kararlılık içinde çalışmasını sağlayan, çalışaniann insanca yaşaması ve çalışma hayatının kararWık içinde gelişmesi için, sosyo-ekonomik-mali önlemleri alarak çalışanları koruyan, işsizliği önleyici ve (zahiri de olsa) ulusal gelirin kişi ba­şına, hiç olmazsa Yunanistan düzeyinde (ekonomik kriz ile, 3060 USD'den 2200 USD'ye düşmüştür) olmasını sağlayıcı önlemler alan, gerçekçi bir özgürlük rejimi­ni uygulayan, sosyo ekonomik istikrarı sağlayan devlet olınalıdır.

SONUÇ Borçların ödenmesi için, devletin görevlerini tam olarak yapabilmesi için, dev­

letin öz kaynaklara (dolaysız vergi gelirlerine) yönelmesi zorunludur. Devlet borç­larını ve giderlerini borçla ödemeye devam ederse borç; faiz demektir, faiz enflas­yon demektir, enflasyon gelir dağılunında adaletsizlik, gerilim, sosyal huzursuzluk, paradaki sıfİrların aıtması, vergi alına/borç al, vergi alma/oy al felsefesine devam demektir. Enflasyon gelir dağılın1ını bozar, dolaysız vergi düzeltir. Devlet, denetim demektir, denetimsizlik vergisizlikle eş anlamlıdır.

Anayasa'nın 2. Maddesinde belirli Cumhuriyetin temel niteliklerini sağlıklı bir biçimde işler hale getirebilmek için kayıtdışı ekonomi, siyasetin finansınanından başlayarak kayıt altına alınmalıdır.

Ailede disiplin yoksa aile birliğini sürdüremezsiniz. Okulda disiplin yoksa eği­timden, kışlada disiplin yoksa güvenlikten, fabrikada disiplin yoksa üretimden, ca­mide disiplin yoksa ibadetten, ekonomide disiplin yoksa uygıılanan (kayıtdışı eko­nomi) kalkınma modelinden topluma hayır gelınez.