Upload
others
View
19
Download
0
Embed Size (px)
Citation preview
İktisat Tarihi I
20-21 Ekim
Osmanlı’nın Kökenleri Olarak Selçuklular • And. Selçuklu devleti II. Süleyman Şah’tan itibaren
(1192-1205) merkezi ve üniter bir devlet haline gelmiştir.
• 1262 – 1277 arasındaki nisbi sükun döneminde iktisadi faaliyetlerde ciddi bir duraklama görülmedi.
• Bizans İmp, Roma’nın mirasçısı olarak ortaya çıkmış, fakat daha sonra ülkenin doğu kanadı ile yetinmek zorunda kalmıştır.
• Anadolu’nun görkemli şehirleri Bizans’ın katı merkeziyetçi tutumunun sebep olduğu toplumsal buhranlar yüzünden ıssızlaştı.
• XI. yüzyılın ikinci yarısında başlayan Türkmen akınları ve Haçlı Seferleri ise bu içe kapanma ve daralmadan çıkışı geciktirdi.
• Tuğrul Bey ve Alpaslan göçmen kitlelerini Anadolu’ya sevk ederek İslam ülkelerini huzursuzluktan kurtarıyorlar ve Anadolu’nun yurt edinilmesini sağlıyorlardı.
• Kısa süreli bir kargaşa ve buhrana sebep olan bu akınlar fizikî yapılardan çok iktidar yapılarını tahrip etti.
Sosyal Tabakalaşma ve Yerleşim • İslam toplumlarında Batı’da görüldüğü gibi bir
sosyal sınıflaşmaya rastlayamıyoruz.
• Türkler Anadolu’ya geldiklerinde, Roma çağındaki gibi canlı ve hareketli bir iktisadi hayat, kalabalık ve refah içinde bir nüfus söz konusu değildir.
• Türk devlet anlayışı ile Türk hükümdarlarının izledikleri ekonomik politikalar arasında sıkı bir bağ bulunmaktadır.
• Halkı bütünüyle refaha ulaştırmak ve refah içinde yaşatmak” şeklinde olan Türk devlet anlayışına sahip olan Selçuklular, bir dizi ekonomik tedbir aldılar.
• Geçim biçimi hayvancılığa dayanan Türkmenler, üretemedikleri ürünlerin bir kısmını yerleşiklerden satın aldıkları için, onlarla olan ticarî ilişkilerine özel önem veriyorlardı.
• Anadolu’ya yerleştirilen Türkler kırlarda yaylak-
kışlak arasında, mevsimlik bir hayat yaşarken, Şehirlerde de benzer bir ikili hayatı benimsediler.
• Konar-göçer Türkmenlerin büyük bir kısmı, kendi ruh yapılarına en uygun hareket serbestliği sağlayan uçlarda toplanmışlardır.
• Köylerde yaşayan yerleşik zümreler Anadolu nüfusunun çoğunluğunu teşkil ediyordu
• Selçuklu şehri, temelde Bizans kastrasından oluşmuş idi. Kastralar ise sarp ve yalçın kayalık tepeler üzerinde yer alıyorlardı.
• Selçuklu Devleti savaş ve iç mücadeleler gibi
sebeplerle zarara uğrayan ve tenhalaşan köyleri himaye için tedbirler alıyordu.
• Selçuklular kuvvetli bir donanmaya sahip olmadıkları için Kuzey ve Güney şehirleri çok gelişememişti.
• XII. yüzyıl sonlarından itibaren şehirlerin gelişmesi ile Selçuklu ekonomik hayatı, çok yönlü bir gelişme gösterdi.
• Bilinçli iskan politikasının sonucu olarak, Türklerin eline geçen her şehirde inşa edilen camiler ve zaviyelerin yanında Müslüman mahalleleri oluşmuştur.
• Birbirine benzer özellikte olan Anadolu Türk Şehirlerini hepsi kalın surlarla çevriliydi.
• Şehrin birçok yerinde, tıpkı kervansaraylarda olduğu gibi hanlar bulunuyordu.
• Şehirlerde idareciler, askerler, din ve ilim adamları, esnaf ve zanaatkarlardan oluşan bir zümre yaşıyordu.
• Kaynağını fütüvvet hareketinden alan Ahilik, asıl adı Nasırü’d-din Mahmud olan Ahi Evren tarafından kurulmuştur.
• Ahilik teşkilatı geniş halk kitlesinin ihtiyaçlarına bir çok meslek dalları ile cevap vermekteydi.
• Meslek kültürlerini yaşatan bu anlayış Türk toplumunun her devirde canlı, dinamik ve üretici olmasını sağlıyordu.
• Ahîler, konar-göçer hayatı terk edip, şehirlere yerleşmek isteyenlere meslek sahibi olmada rehberlik ederek, toplum hayatının gelişmesine katkıda bulunmuşlardır
• Ahilerin üretici olmalarının yanında tüketiciyi kollayan özellikler de bulunuyordu.
• Fütüvvet geleneğine bağlı bir teşkilat olarak Anadolu esnaf birlikleri batılı benzerlerinden farklıydı.
• İğdişlik dönemi Anadolu’nun ihtiyaç duyduğu malları dışarıdan satın alma dönemi olarak adlandırılmaktaydı.
• Mahallelerin zengin ileri gelen ailelerinin başlarına ayan deniyordu. Bunların başında 13. yy sonrası kethüda adını alan iğdiş başı bulunuyordu.
Toprak Düzeni ve Zirai Yapı • Selçuklularda ilmî, sosyal, iktisadî ve ticarî bütün
müesseseler devlet tarafından idare ve himaye edilmiştir.
• Selçuklu Türkiye’sinde uygulanan toprak sistemi geleneksel İslâm toprak idaresinden farklı özelliklere sahiptir.
• Selçuklularda iki türlü toprak mülkiyeti vardır.
• Herhangi bir memlekette tatbik edilen bir arazi rejiminin birden keşf edilmiş olması mümkün değildir.
• Mîrî toprak rejiminin meydana çıkış sebepleri, eski Türk devlet anlayışı, sosyal hayat tarzı ve Anadolu’nun fethini hazırlayan tarihi nedenlerdir.
• Selçuklular mîrî toprak sistemini kendi geniş devletçi görüşlerine ve toplumun yararına uygun olarak tatbik etmiştir.
• Selçuklular, Anadolu’yu iskân ederken büyük ve kuvvetli aşiretleri parçalayıp birbirinden uzak sahalara sevk etmiştir.
• Selçuklular, çeşitli maksatlarla belirleyici olmayacak bir oranda özel toprak mülkiyetine de müsaade etmişlerdir.
• Mîrî topraklardan ayrılarak yapılan bu temliklerde tam mülkiyet olmayıp devletin mîrî topraklarındaki vergilerinin şahıslara terkinden ibarettir.
• Selçuklularda toprak ve halk, sultanın malı kabul edilmiştir
• Selçuklu Devleti Anadolu’yu feth ederken miri toprak rejimini yani ikta sistemini de burada hakim kılmıştı
• Başlarda boş toprakları işletmeye açma amacıyla
yapılan iktalar sonraları kamu görevlilerine ve askerlere maaşları karşılığında yapılan iktalar önem kazanmıştır.
• İkta edilen topraklarda ferdi mülkiyet söz konusu olmuyordu.
• İktalarda ferdi mülkiyet söz konusu olmadığından hibe, vakıf ve satışa asla müsaade edilmezdi.
• İkta sahipleri ihtiyarladıkları veya öldükleri zaman
çocuklarına ancak kılıç payı intikal etmekteydi
• Miri topraklar vakıflara dönüştürüldükten ve bir kısmı da geniş malikaneler haline getirildikten sonra iktalı sipahi ehemmiyetini kaybetmiştir.
• Selçuklular zamanında Anadolu’da yapılan en önemli iktisadi devrim toprakta özel mülkiyet yerine devlet mülkiyetinin getirilmesidir.
İkta ile Feodalite’nin Kıyası
• Günümüzde sıkça iktâ ve feodalite kavramları arasında paralellik kurulmuş ve feodalitenin karşılığı olarak da iktâ kelimesi kullanılmıştır.
• İslâm tarihinde görülen iktâ uygulaması bir anlamda doğrudan devlet mülkiyetinden özel mülkiyete geçişi ifade eder.
• İslâm toplumlarında özel mülkiyet temel bir haktır
Tarım • İlk haçlı seferleri döneminde Orta Anadolu’nun
genel haraplığı içinde zirai faaliyetler de geridir.
• Türkiye Selçuklu sultanları, tarımı teşvik ediyor ve destekliyorlardı.
• Kösedağ bozgunu (1243) ile Anadolu üzerinde başlayan Moğol hakimiyeti, Selçuklu tarımı için büyük bir darbe oldu.
• Selçuklu devrinde Şehirlerde hammaddelerin işlendiği birçok imalathane bulunuyordu.
Dış Ticaret
• Selçukluların oluşturdukları gelişmiş sanayi bir yandan zirai ürünleri ve madenleri işlerken diğer yandan da ticari faaliyetleri beslemiştir.
• Anadolu’nun fethinden evvel bölge dünya ticaretinin içinde bulunduğu şartlardan dolayı uluslararası ticaretin dışında kalıyordu.
• Türkiye’de dış ticaret II. Kılıçarslan zamanında gelişmeye başlamıştır.
• Anadolu; doğuyu batıya, kuzeyi güneye bağlayan
milletlerarası transit ticaret yolları için adeta bir köprü durumundadır.
• Selçukluların sağlamış oldukları siyasi birlik ve emniyet ortamı içerisinde iç gümrüklerin vs. kaldırılması ticari faaliyetleri genişletmişti.
• Selçukluların ortaya çıktığı dönemde Avrupa dış dünya ile çok dar münasebetler içinde idi.
• Anadolu ile Suriye’de haçlılarla mücadelenin arttığı
dönemlerde bile Müslüman ve Hristiyan kervanlarının katıldığı bir ticari faaliyet vardı.
• Türkiye Selçuklu sultanları, ticaretin altyapısını da ihmal etmediler
• Anadolu’da kervansaray inşasına ilk defa Sultan II. Kılıç Arslan zamanında (1155-1191) başlanmıştır.
• Yollardaki kervansaraylara karşılık, şehir ve kasabalarda hanlar bulunmakta idi.
• Devlet, malları soyulan tüccarların zararlarını hazineden ödüyordu.
• Ticarî faaliyetler sadece Şehirlerde toplanmıyordu. Şehirlerin dışında, belirli yerlerde de milletlerarası pazarlar kuruluyordu.
• Anadolu’dan İran, Irak ve Suriye gibi İslam ülkelerine sürüler halinde canlı mal ihraç ediliyordu.
• Antalya’nın fethi Türkiye’nin iktisadi ve ticari hayatında büyük rol oynamıştır.
• Dışarıya satılan işlenmiş veya işlenmemiş malların çokluğuna karşılık, dışarıdan alınan mallar pek azdı.
• Batıdaki ticaret, Beylikler Devri’nde daha etkili olmuştur.
• Karadenizin kuzeyi ile olan ticarette, limanlar kadar ülke içindeki Sivas Şehri de büyük bir önem taşır.