Upload
others
View
8
Download
0
Embed Size (px)
Citation preview
KÜNYE
Koleksiyon:Demet - Cengiz ÇETİNDOĞAN
Sergi Küratörleri ve Katalog Hazırlık
Yrd. Doç. Dr. Hüseyin GÜNDÜZProf. Dr. Faruk TAŞKALE
Sergi Yöneticisi:İrem KONUKCU
Grafik Tasarım:Murat BOYRAZ
Bu kataloğun tüm hakları saklıdır. DEMSA Group’a aittir. Katalogda yer alan tüm görseller ve metinler izin almaksızın
herhangi bir şekilde tamamen ve kısmen çoğaltma yayma işlemi, temsil veya iletim
konusu edilemez.
24 Ocak 2017
2
TÜRK HAT SANATIKişiler arasında yazılı iletişim ihtiyacından doğan yazı, insanlar ve toplumlar geliştikçe estetik değerler kazanarak bir sanat ha-line gelmiştir. Günümüzde hiç kuşkusuz resim, heykel gibi görsel sanatların yanında yazı sanatı da yerini almıştır. Yazı sanatları içe-risinde estetik değerlere sahip, belirli ölçüleri olan ve tasarıma en uygun yazı Arap yazısından gelişmiş olan Türk Hat Sanatıdır.
Estetik kurallara bağlı kalınarak ölçülü ve güzel yazı yazma sanatı olan hüsn-i hat, dünya sanat tarihinde önemli bir yere sa-hiptir ve yüzyıllar boyu gelişimini sürdürerek günümüze kadar gelmiştir. İslâm yazısının ilki, dik ve köşeli, kûfî adı verilen yazıdır. Kûfî yazının birçok çeşidi vardır ve Kur’ân-ı Kerîm’in yazılmasında çokça kullanılmıştır. Kûfî yazısı Selçuklu yapılarının vazgeçilmez bir unsurudur. Sülüs ve nesih yazılarının mucidi olarak bilinen İbn Mukle (ö .940), koyduğu kuralla yazının tekamülüne katkıda bu-lunmuştur . Hat sanatı, İbn Mukle ile birlikte X.yüzyılın başların-da, kural ve kaideleri belirlenmiş bir sanat özelliği kazanmıştır. İbn Mukle yazının kaidelerini tesbit için üç esas kabul etmiştir.
Bunlardan birincisi ‘nokta’, ikincisi ‘daire’, üçüncüsü ‘elif’ tir. Nokta harflerin uzunluk ve derinliklerini,daire dairevi harflerin dönüşlerini, elif harfi de dikey harflerin uzunluklarını göstermek için kullanılmıştır. İbnü’ül Bevvâb (ö. 1022), İbn Mukle’nin hattını inceleyerek geliştirmiş ve güzelleştirmiştir. Sülüs ve nesih yazı-larının yanı sıra muhakkak, reyhânî, tevkî ve rıkâ’ yazı çeşitleri de geliştirilerek aklâm-ı sitte (altı kalem) oluşturuldu. aklâm- ı sitte, İslam yazılarının temelini oluşturur. Kamış kalemin ucunu ilk kez eğri kesen Yâqut-el Musta’sımî (ö. 1298), yazı tarihinde önemli bir isimdir ve aklâm-ı sitte’nin terakki ettiricisi olarak kabul edilir.
Hat sanatında gelişme, Osmanlı toplumunda ortaya çıkmış ve Türk sanatkârların eliyle yeni boyutlar kazanmıştır. Hat sana-tının kıblesi olarak kabul edilen Şeyh Hamdullah (1429 -1520), aklâm-sitte’de büyük değişiklikler yaparak, bu yazıları Türk be-ğeni ve anlayışına göre yeniden düzenlemiştir. Şeyh Hamdullah, aklâm-ı sitte’de klasik Türk ekolünün kurucusudur.
Şeyh Hamdullah’ın çağdaşı sayılan Ahmed Karahisârî (ö.1556), klasik çizgideki başarısının yanısıra yeni ve farklı dene-meleriyle Türk hat sanatında önemli bir yere sahiptir.
XVII. yüzyılda Şeyh ekolünü geliştiren Hâfız Osman (1642-1698) ile nesih ve sülüs yazıları tekamülün zirvesine ulaşmıştır. Hâfız Osman’ın kendisine has şivesiyle yazdığı Kur’ân- Kerîm’ler tüm İslam ülkelerine itibar görmüştür. Hz. Muhammed’in kutsal vasıflarını anlatan hilye-i şerîfelerin yüzyıllar boyunca benimse-nen klasik grafik tasarımını da ilk kez Hâfız Osman geliştirmiştir.
İslâm Dininde kutsal kişilerin resimlerinin yapılmasına sıcak bakılmamış ve hiçbir sanatkâr birkaç minyatür dışında Hz. Pey-gamber’in resmini yapmaya cesaret edememiştir. Dolayısıyla hat sanatçıları Hz.Muhammed’i yazıyla anlatma yoluna gitmişlerdir.
Hz.Peygamber’in kızı Hz.Fatma’nın Hz.Peygamber’den sonra O’nun yüzünü hatırlayamayacağı kaygısını dile getirdiğinde Hz.Peygamber damadı Hz. Ali’ye ‘’ Benim hilyemi yazın ve ona bakın beni görmüş gibi olursunuz ‘’ demiştir.
Hilye; süs, ziynet, güzel özellikler, güzel yüz anlamına gel-mektedir ve Hz.Peygamber’in kutsal özelliklerini anlatan yazılara
ÖNSÖZ
3
verilen isimdir. Hilye-i şerîfe, hilye-i saadet, hilye-i nebevî, hilye-i şerîf gibi isimlerle de anılmaktadır.
Hilyeler , XVII.yüzyıla kadar saygı belirtisi olarak kat-lanıp cepte taşınacak kadar ufak ve küçük kitapçıklar şeklinde yazılmıştır. Ancak XVII .yüzyılın en önemli hattatı Hâfız Osman ile birlikte, duvarlara asılacak levhalar şe-kilde klasik tasarımı yapılmış olup günümüze kadar da bu klasik tasarımda yazıla gelmiştir. Mahmud Celâleddîn ( 1829) gibi hattalar klasik tasarım dışında farklı tasarımlar da geliştirmişlerdir.
Hâfız Osman’dan sonra güzel hilye yazan hattatlar ara-sında ilk akla gelenler, Yedikuleli Seyyid Abdullah (1670-1731), Mahmud Celâleddin (ö.1829), Yesârîzâde Kazas-ker Mustafa İzzet Efendi (ö.1849), Kazasker Mustafa İzzet Efendi (1801–1876), Mehmed Şefik (1819-1880), Mehmed Şevki (1829-1887), Yahyâ Hilmi (1833-1907), Hasan Rıza (1849-1920), Ahmed Kâmil Akdik (1861-11940) ve Hâmit Aytaç (1891-1982)’dır.
Hilye yazıp tezhiplemek hat ve tezhip sanatçıları için onur kaynağı olmuş ; koleksiyonerler için ise vazgeçilmez-ler arasına girmiştir. Hilyeler sanatçılar ve sanatseverler için günümüzde de en fazla tercih edilen eserlerin başın-da gelmektedir. Hilyelerin bu kadar önemli olmalarının en önemli nedenleri : Hz. Peygamber’in kutsal özelliklerini anlatıyor olmaları, insanın gözünü ve gönlünü doyuran bir tasarıma sahip olmaları, bulundukları yerleri her türlü kö-tülüklerden korudukları ve o yerlere sağlık, huzur ve bere-ket getirdiklerine dair olan inançtır.
Osmanlı ferman ve beratları hem devletin yönetim sis-temini yansıtmakta, hem de tarihinin diplomatik, ekono-mik, dini, hukuki, mali, askeri, sosyal ve kültürel yönlerini tanıtan ve ilişkilerini anlatan gerçek bir bilgi kaynağı oluş-turmaktadır.
Ferman, berat, vakfiye gibi belgelerde en göze çarpan unsur olan tuğra, Osmanlı sultanlarının yazılı alameti ve bir çeşit imzasıdır. Önceleri ferman, berat, vakfiye gibi bel-gelerin baş kısmına konan tuğraların kullanım alanları zamanla yaygınlaşmış ; mühürler, paralar, pullar ve kita-belerde de kullanılmaya başlanmıştır.
Bilinen ilk Osmanlı tuğrası , Orhan Gazi tarafından 1324’de verilmiş bir vakfiye üzerindedir. Bu tuğrada sulta-nın kendi adı ve babasının adı, ‘’ Orhan bin Osman ‘’ şek-linde yazılıdır. Tuğra metninde geçen üç ‘’ elif ‘’ harfi yukarı doğru uzatılmış, üç ‘’ nun ‘’ harfi ise solda iç içe yerleştiril-miştir. İlk düzenlenmesi bu ana tema üzerinde olan tuğra, gelişmiş, metninde ve istifinde değişimler olmuştur. İlk tuğralar son derece basit bir şekilde düzenlenmiştir. Aynı sadelikte Fatih Sultan Mehmed zamanına kadar devam eden tuğra, bu devirde gerçek kimliğini bulmaya başla-mış ve Kanuni Sultan Süleyman döneminde daha belirgin bir kimlik kazanmıştır. Zamanla şekil olarak daha gelişen tuğra en gelişmiş şekliyle II. Mahmud devrinin hat üsta-
dı ; celî sülüs yazısını gerek harf gerekse istif açısından en mükemmel şekilde yazan Mustafa Râkım (1758-1826) tarafından düzenlenmiştir. Mustafa Râkım’dan sonra hat-tatlar günümüze kadar aynı üslupta tuğra yazmayı tercih etmişlerdir. Râkım Efendi’den sonra birçok hattat tuğra yazmakta önemli olmuşlardır. Bunların başında Hâşim Efendi (ö. 1845), Vahdeti ( 1833-1871), Abdülfettah Efendi ( 1814-1896), Sami Efendi (1838-1912 ve Tuğrakeş İsmail Hakkı Altunbezer (1873-1946) gelmektedir. İsmail Hakkı Altunbezer, imparatorluğun son resmi tuğrakeşiydi.
Osmanlı İmparatorluğu’nda matbaanın yaygın olarak kullanılmaya başlanması ile birlikte kitap yazımı işlevini büyük ölçüde kaybetmiştir. Ayrıca XIX. Yüzyıldan itibaren sülüs ve ta’lîk hatlarının celî ( büyük) şeklinin tekâmül etmesinden dolayı hattatlar sanatlarını daha çok âyet ve hadisleri, şiirleri, güzel ve anlamlı sözleri ihtiva eden; duvarlara asılacak şekilde tasarlanan levhalar ve kıt’alar yazmak şeklinde icra etmeye başlamışlardır. Celî sülüs, celî ta’lîk hatları ile hazırlanan levhalar ayrıca zer-endûd ( sürme altın) tekniğinin gelişmesine de sebep olmuş ve zer-endûd levhalar sıkça yazılmıştır.
Genellikle sülüs, nesih ve ta’lîk hatları ile yazılmış olan küçük ebaddaki levhalara kıt’a adı verilir.Kıt’anın ya-zılmasında kullanılan hat çeşidi, kıt’a kelimesinin başına getirilerek kıt’a adını da belirlemiş olur. Sülüs kıt’a, sülüs- nesih kıt’a, ta’lîk kıt’a, muhakkak-reyhâni kıt’a gibi. En yaygın kıt’a sülüs- nesih kıt’adır. Kıt’aların bir araya getiril-mesi ile hazırlanan yazı albümlerine murakkaa adı verilir.
Mimariden resme, musikiden tezhibe kadar bütün sanat dallarımızın, XVIII. yüzyıldan itibaren Batı etkisin-de kalmasına rağmen hat sanatı günümüze kadar klasik çizgide başarılı bir şekilde devam etmiştir. Bunun en bü-yük sebebi; diğer sanat kollarının aksine hat sanatını etki-leyecek bir karşılığının Batı’da bulunmayışı ve hat sana-tının hat ustalarınca nesilden nesile sağlam kurallar ve büyük bir sevgi ile ulaştırılmış olmasıdır. Ta’lik yazı üsta-dı Mehmed Esad Yesârî (ö.1798), kendisine has ekolü ile Mahmud Celâleddîn (ö.1829), tuğranın son şeklini yerine oturtan Mustafa Râkım(1758-1826), Yesârizâde Mustafa İzzet (ö.1849), Ayasofya’daki kalem ağzı genişliği otuzbeş cm.olan levhaları yazan, celî hattın en başarılı isimlerin-den olan Kazasker Mustafa İzzet (1801-1876), Sami Efendi (1838-1912), Nazif Bey (1846-1913), Hulusi Efendi (1869-1940), Reis’ül Hattâtîn Hâcı Kâmil Akdik (1861-1941), Emin Yazıcı (1883-1945),Tuğrakeş İsmail Hakkı Altun-bezer (1873-1946), Mustafa Halim Özyazıcı (1898-1964), Necmettin Okyay (1883-1976), Hâmit Aytaç (1891-1982) ve Emin Barın (1913-1987) gibi birçok hattatın muhteşem eserleri bunun en belirgin delilidir.
Hat sanatkârlarının katı bir gelenekçilikten uzak ol-maları yazı sanatında farklı üslupların gelişmesine sebep olmuştur . Bugün hat sanatı bu ustaların yolunu izleyen hattatlar tarafından başarıyla devam ettirilmektedir.
4
Hat sanatında, başlangıcından bugüne harflerin anato-mik yapılarındaki arayışlar, değişiklikler ve gelişmeler aynı zamanda harflerin oluşturduğu genel görünüş şekil ve istifte de birtakım değişiklik ve gelişmelere sebep olmuş-tur. Yapılanın tekrarından ve benzerinden kaçma ve mistik duygular içerisinde daha güzele ulaşma isteği yazının ge-lişmesinde önemli bir rol oynamıştır. Yazının kullanılacağı alanın ve malzemenin; dönemin yönetici ve halkının sana-ta olan bakış açısının da yazının gelişimindeki etkin rolü küçümsenemez.
Yazıların; özellikle celî levhalarda düz satırlar olarak yazılmayıp istifli olarak yazılması ileri bir anlayışın ürü-nüdür. İstif iyi bir anatomik bilgi ve kompozisyon gücü ge-rektirir.
Yazı çeşitleri ve bunların ihtiva ettikleri harfler oldukça zengindir. Bu harflerin kelimenin başında, ortasında ve so-nunda birbirleriyle birleşmesi, ayrı görünüşlere bürünme-si, hat sanatkârına yaptığı istif ve kompozisyonlarda geniş imkanlar tanımaktadır.
Türkler ,İslâm dinini kabul edince ayrı soydan, tama-men farklı bir yazı ile karşılaşmışlardır. Karşılarında hiçbir estetik özellik taşımayan, yalnızca bir okuma yazma aracı olan Arap yazısını Türk kültür ve estetik anlayışı doğrul-tusunda kendine özgü bir sanat haline getirmişlerdir. Bu-gün camii, müze, kütüphane, yapı ve özel koleksiyonlarda bulunan nadide el yazmaları; kitaplar, albümler ve levha-lar, Türk sanatkârının ince zevkinin ve estetik anlayışının ürünüdür. ‘’ Kur’ân- Kerîm Mekke’de nâzil oldu, Mısır’da okundu, İstanbul’da yazıldı ‘’ sözü bu gerçeği en iyi şekilde ifade eder.
Hat sanatı son yıllarda diğer geleneksel sanatlarda olduğu gibi kayda değer bir gelişme göstermektedir. Hat sanatı ile ilgili yapılan etkinlikler; konferanslar, kongreler, devlet kurumları ile özel kurumlar tarafından düzenlenen yarışmalar ve sergiler hat sanatına olan ilginin artmasının en önemli göstergeleridir.
Hat, tezhip, ebru, minyatür, çini, kat’ı gibi sanatlarımız, 20. Yüzyılın sonlarına doğru gerek koleksiyonerler ge-rekse bu sanatlar ile aktif olarak uğraşanların sayısında-ki kaydadeğer artış, geçmiş yıllarla karşılaştırıldığında memnun edici bir konumdadır.
Türk Hat Sanatı konusunda devlet birimleri, özel ku-rumlar ve özel şahıslar tarafından yapılan nitelikli et-kinlikler; yarışmalar, sergiler, sempozyum, kongre ve se-minerler son derece önemlidir. Bu etkinlikler, sanatçı ve koleksiyonerlerin dikkatini çekmekte ve onları motive et-mektedir. Sanatçılar, daha nitelikli eserler üretip, sergiler açarak bunları sanatseverlerle paylaşmaktadır. Koleksi-yonerler, koleksiyonlarında bulunan eserleri ihtiva eden, nitelikli kitaplar yayınlatmakta ve bu eserleri sergileyebi-lecekleri, sanatseverlerle paylaşabilecekleri özel müzeler açma çalışmaları yapmaktadırlar.
‘’Harflerin Sanata Yansıması’’ isimli sergisi sayın De-
met- Cengiz ÇETİNDOĞAN’ın 1997’ den bu yana aşk ve şevk ile bir araya getirdiği koleksiyondan elli kadar yazı ve tezhip şaheseri Kur’ân- Kerîm’i, hilye-i şerîfeyi murak-kaayı ve levhayı ihtiva etmektedir. Beyoğlu Belediyesi ve Demsa Group işbirliği ile hazırlanmış olan sergi sanat-severlere görsel bir şölen sunmaktadır. Ülkemizde sayılı koleksiyonlar arasında bulunan koleksiyon, kıymetli sanat eserlerini bir araya getirmesi ve Türk Kültürüne kazan-dırması açısından son derece mühim ve takdire şayandır. Ayrıca bu sergi diğer koleksiyonerlerin koleksiyonlarında bulunan eserleri sanatseverlerle paylaşmaları ve genç ko-leksiyonerleri el yazması eserlere yönlendirme açısından teşvik edici bir etkinliktir.
Yrd. Doç. Dr. Hüseyin GÜNDÜZMimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi
Öğretim Üyesi
5
Mârifet İltifata Tâbidir Tarih bir bakıma, yazının icadıyla başladı. Bütün o fetihler, göz kamaştıran eserler, hayatı kolaylaştıran icat ve keşifler, işin esası yazının zaferidir. İnsanoğlu’nun bütün birikimi, tecrübesi, nesiller arasındaki rabıtalar yazıyla kayda geçti.
Yazı; medeniyetin gelişmesinde mihenk taşı oldu.
Medeniyetimiz yazıya sadece iletişim vasıtası olarak bakmaz.Bizim için yazı; kainatın remzidir. Medeniyetimizin eskimez yazısı olan bin yıllık alfabemizin her bir harfinde, hem matematik, hem estetik açıdan yüzlerce anlam gizli.
Matematik tarafı, ebced ve cifirle şifrelendi.Estetik tarafı, hüsn-i hat olarak aşikar oldu. Yüz yılllar içinde haddeden geçen hat sanatı; plastik sanatların yanında yerini aldı.
Hat Sanatının en büyük hattatları bizde yetişti. Camiler, konaklar, yalılar... hüsnü hatlarla süslendi. Bugün bile neredeyse hepimizin evinde, mutlaka bir hat vardır.
Bu, bazen bir Fatiha’dır, bazen, Hilye – i Şerif’tir, bazen tek bir eliftir, bazen ‘edep ya hu’dur...
Bu toprakların bağrından çıkan, kültürümüzün özgün değerlerden biri olan Türk Hat Sanatının yaşamasını, ilgi görmesi ve gelecek nesillere aktarılmasını mühim bir hizmet olarak değerlendiriyorum.
Marifet, iltifata tâbidir, denilir ki doğrdur. Sanat eserlerine hak ettiği değeri vermek, sanatın kendisi kadar önemli. Sanat galerileri bunun için var. Galeriler, sanat eseri ile muhatabını bir araya getirdiği için kıymetlidir.
Demet Cengiz ÇETİNDOĞAN’nın, yıllarını verdiği; özenle, titizlikle derlediği koleksiyonun, nâdide eserlerin Beyoğlu Sanat Galerimizde sergilenmesinden çok mutluyum.
Koleksiyonda; hüsn-i hattın enfes örnekleri bulunuyor. Bu eserleri, sanatseverlerle buluşturmak, bizim için güzelliğin bir parçası olmak anlamına geliyor.
Bu özel serginin sanatseverlerle buluşmasında emeği geçen herkese kucak dolusu teşekkürler.
Ahmet Misbah Demrican Beyoğlu Belediye Başkanı
6
Sultan III. Selim Han’ın Hz. Pergamber’e Yazdığı Na’tNola fahr etse yazarken hâme na’t u midhatin, Ol Resul-i kibriyanın vasf-ı zat-ı devletin,Bi-nazir mahbub-ı Haktır görmemiş mislin felek, Nurdan bir serve benzetmiş görenler kâmeti,Hilkat-i dünyaya bais zat-ı pâkindir senin, Arşdana’la ya Resûlullah kadr ü rifatin,Hamd ola Hakka bizi çün ümmetinden eyledi, Şükrün etmek nice mümkündür bu uzma nimetin,Da’vi-yiküfr ü cehalet etseler bed-meşreban, Geldiler imana gördükde zuhur-ı şevketin,Cevher-i hak-i kudûmi tutiyâdır çeşmime, Belki mahşerde olur tahlise elde hüccetin,İki alem âfitâbı sensin ey fahr-ı Rüsul, Pertev-i mihr-i nübüvvet iledir hatmiyyetin,Eylemezsen ben kulundan lutf-ı ihsânın diriğ, Ey şehin şâh-ı dü-alem var kemâl-i re’fetin,Ey kerem kânı zulam-ı gamdan azâd et beni, Mazhar’ı feyz-i şefaat kıl bu nâçâr ümmetin,Şem’-i şevkin pertevi her dem derûnumda niya,z Bais-i zevk u ferahtır sînede germiyyetin,Nüh feleklerde melekler ins ü cinn hep bendedir, On sekiz bin âlemi doldurdu şân u şevketin,Daima zikr-i salâtın ola evrâdım benim, Olur ise ey şeh-i taht-ı risâlet himmetin,Mülhem oldun yazmağa bu nüsha-i evsâfı çün, Tâ şefaat eyleye bu na’t-ı pâke hidmetin,Şânına lâyık nice evsafa olsun kudretin, Yâ Resûlü müctebâ âlemden azamı kıymetin,Bin salâtıle selam eyler revân-ı pâkine, Eyler İlhâmi riâa nakd-ı şefa’at ruhsatın,Koyma yâ Rabbi dili tâb-ı tebi isyanda, Ebr-i lütfundan bana neşreyle âb-ı rahmetin,Elabdüddaî Mehmed Esad’ül Yesârî gufire lehû
LEVHA MEHMED ESAD YESÂRÎ (Ö. 1798)
YAZI ÇEŞİDİ: CELÎ TA’LÎKÖLÇÜSÜ: 171X147 CM.
7
ZER-ENDÛD LEVHA TUĞRA III. SELİM ( ŞEHİD) (1789-1807)
ÖLÇÜSÜ: 52X75 CM.‘’SELİM HAN BİN MUSTAFA EL MUZAFFER DAİMA‘’
8
TEKKE LEVHAMAHMÛD CELÂLEDDÎN ( 1750-1829)
YAZILIŞ TARİHİ : 1210H./ 1795M.YAZI ÇEŞİDİ: CELÎ SÜLÜS
ÖLÇÜSÜ: 84X67.5 CM.TEZHİP : HÜSEYİN HÜSNÜ EFENDİ
TEZHİP YAPILIŞ TARİHİ : 1290H./ 1873M.‘’ YÂ HAZRET-İ HÂLİD EBÂ EYYÛB ENSÂRÎ RADIYALLAHU ANHU’’
9
LEVHA KAZASKER MUSTAFA İZZET (1801-1876)
YAZILIŞ TARİHİ : 1273H./1856M.YAZI ÇEŞİDİ: CELÎ SÜLÜS
ÖLÇÜSÜ: 65X64 CM.‘’ YERYÜZÜ, ÂLEMLERE RAHMET OLAN O SEÇİLMİŞ ELÇİ BENDE GÖMÜLÜDÜR DİYE GÖKLERE KARŞI ÖVÜNÜR. CEBRÂİL (AS),
O’NUN MÜBAREK TÜRBESİNİ ( BAHÇESİNİ) ZİYARET EDİP DEDİKİ : BURASI ADN CENNETİDİR, ÖYLEYSE GİRİN ORAYA ‘’
10
TEKKE LEVHA ABDULLAH ZÜHDİ ( Ö. 1879)
YAZILIŞ TARİHİ : 1273 H./1856M.YAZI ÇEŞİDİ: CELÎ SÜLÜS
ÖLÇÜSÜ: 81X53.5 CM.‘’ YÂ HAZRETİ MEVLANA MUHAMMED CELÂLEDDİN-İ RÛMÎ KUDDİSE SIRRUHU DOST‘’
11
LEVHA MEHMED ŞEFİK BEY ( 1820-1880)
YAZILIŞ TARİHİ : 1291H./1873M.YAZI ÇEŞİDİ: CELÎ SÜLÜS
ÖLÇÜSÜ:43X90 CM.ZUMER SÛRESİ 22. ÂYET ‘’ ALLAH KİMİN GÖNLÜNÜ İSLAM’A AÇMIŞSA O, RABBİ KATINDAN BİR NUR ÜZERE OLMAZMI? ‘’
12
ZER- ENDÛD LEVHA MEHMED ŞEVKİ EFENDİ (1829-1887)
YAZILIŞ TARİHİ : 1284 H./1867M.YAZI ÇEŞİDİ: CELÎ SÜLÜS
ÖLÇÜSÜ: 64X 58.5 CM‘’ ALLAH, MUHAMMED,EBÛ BEKİR, ÖMER, OSMAN, ALİ, HASAN, HÜSEYİN, FÂTIMA ; ONUN ŞANI NE
YÜCE, SELAM ONUN ÜZERİNE OLSUN.’’
13
ZER-ENDÛD LEVHAMEHMED İZZET EFENDİ (GALATALI) ( 1841-1903)
YAZILIŞ TARİHİ : 1313H./1895M.YAZI ÇEŞİDİ: CELÎ SÜLÜS
ÖLÇÜSÜ: 80X93.5 CM.‘’APAÇIK GERÇEĞİN SAHİBİ ALLAH’TAN BAŞKA İLAH YOKTUR. EMİN VE SÖZÜN ERİ OLAN MUHAMMED ALLAH’IN RESÛLÜDÜR‘’
14
ZER-ENDÛD LEVHA TUĞRA SAMİ EFENDİ (1838-1912)
YAZILIŞ TARİHİ: 1306H./1888M.ÖLÇÜSÜ: 84X94 CM.
‘’ KELİME-İ TEVHÎD ‘’
15
ZER- ENDÛD LEVHA SAMİ EFENDİ ( 1838-1912)
YAZILIŞ TARİHİ: 1326H./1908M.YAZI ÇEŞİDİ: CELÎ SÜLÜS
ÖLÇÜSÜ: 70X65 CM.‘’ALLAH’IN YARDIMI ÜZERİNE OLSUN’’
16
LEVHA MEHMED NAZİF EFENDİ ( 1846-1913)
YAZILIŞ TARİHİ : 1328H./1910M.YAZI ÇEŞİDİ:CELÎ SÜLÜS
ÖLÇÜSÜ: 35X62 CM.‘’ İHLAS TEKNESİNE BİN, TEVEKKÜL YELKENİNİ AÇ. ELBETTE EMEL DENİZİNDE ARZUYA UYGUN OLARAK MÜSAİT BİR RÜZGAR ESER. ‘’
17
LEVHA MEHMED HULÛSİ EFENDİ (1869-1940)
YAZILIŞ TARİHİ: 1336H./1917M.YAZI ÇEŞİDİ:TA’LÎK
ÖLÇÜSÜ: 13X69 CM.FETİH SURESİ 28. ÂYET ‘’ ŞAHİT OLARAK ALLAH YETER, MUHAMMED S.A.V. ALLAH’IN RESÛLÜDÜR ’’
18
LEVHA MEHMED EMİN (1883-1945)
YAZILIŞ TARİHİ : 1338H./1919M. YAZI ÇEŞİDİ: SÜLÜS ÖLÇÜSÜ: 32X28 CM.
ABDİLLAH BİN UKÎM’ DEN NAKLEN; HZ. PEYGAMBER : DERİ TABAKLANMAMIŞSA ÖLÜ HAYVANIN DERİ VE DAMARLARI KULLANILMAZ, EĞER DERİ TABAKLANMIŞ İSE DERİ KULLANILABİLİR DİYE BUYURMUŞTUR.
TEZHİP : MUHSİN DEMİRONAT ( 1907- 1983)
19
LEVHA MACİD AYRAL (1891-1961)
YAZILIŞ TARİHİ :1331H./1913. YAZI ÇEŞİDİ: CELÎ SÜLÜS
ÖLÇÜSÜ: 48.5X117 CM.MÛMİNÛN SÛRESİ 61. ÂYET ‘’ İŞTE ONLAR İYİLİKLERE KOŞUŞURLAR VE İYİLİK İÇİN YARIŞIRLAR ‘’
20
LEVHA HALİM ÖZYAZICI (1898-1964)
YAZILIŞ TARİHİ: 1379H./1959M.YAZI ÇEŞİDİ: CELÎ SÜLÜS
ÖLÇÜSÜ: 16X40 CM.‘’ YÂ HAZRET-İ PÎR SULTAN AZÎZ MAHMÛD HÜDÂİ KADDESALLAHÛ SIRRIHUL ÂLİ’’
TEZHİP : RİKKAT KUNT ( 1903- 1986)
21
HUTÛT-I MÜTENEVVİA ( YAZI ÇEŞİTLERİ) HAMİT AYTAÇ ( 1891- 1982)YAZILIŞ TARİHİ: 1376H./1956M.
YAZI ÇEŞİDİ: KUFÎ, SÜLÜS, NESİH, TEVKİ, MUHAKKAK,REYHÂNİ, RIKAA (İCÂZE), TA’LÎK, NESTA’LÎK, DİVÂNİ, CELÎ DİVÂNİ, RIKÂ.
ÖLÇÜSÜ: 65X47 CM. TEZHİP: SAMİ ÖKSÜZ
22
HİLYE-İ ŞERÎFEHÂFIZ OSMAN (1642-1698)
YAZILIŞ TARİHİ :1079H./1668M.YAZI ÇEŞİDİ: NESİH
ÖLÇÜSÜ: 38X30.5 CM.
23
HİLYE-İ ŞERÎFEHÂFIZ OSMAN (1642-1698)
YAZILIŞ TARİHİ : 1107H./ 1695 M.YAZI ÇEŞİDİ: SÜLÜS- NESİH
ÖLÇÜSÜ:40X30 CM.
24
HİLYE-İ ŞERÎFE MAHMÛD CELÂLEDDÎN ( 1750-1829)
YAZILIŞ TARİHİ : 1234H./1818M.YAZI ÇEŞİDİ: MUHAKKAK-SÜLÜS-NESİH
ÖLÇÜSÜ: 72X52CM.
25
HİLYE-İ ŞERÎFEKAZASKER MUSTAFA İZZET (1801-1876)
YAZILIŞ TARİHİ : 1290H./1873M.YAZI ÇEŞİDİ: SÜLÜS-NESİH
ÖLÇÜSÜ: 72X52CM.TEZHİP : REFİK GÖKHAN
TEZHİP YAPILIŞ TARİHİ: 1361H./1942M
26
HİLYE-İ ŞERÎFEMEHMED ŞEVKİ EFENDİ (1829-1887)
YAZILIŞ TARİHİ :YAZI ÇEŞİDİ: SÜLÜS-NESİH
ÖLÇÜSÜ: 47X 33.7 CM
27
HİLYE-İ ŞERÎFE MUHSİNZÂDE ABDULLAH (1832-1894)
YAZILIŞ TARİHİ : 1300H./1882YAZI ÇEŞİDİ: MUHAKKAK- SÜLÜS- NESİH
ÖLÇÜSÜ: 86.5X 55 CM.
28
HİLYE-İ ŞERÎFE YAHYA HİLMİ (1833-1907)
YAZILIŞ TARİHİ : 1324H./1906M.YAZI ÇEŞİDİ: MUHAKKAK- SÜLÜS- NESİH
ÖLÇÜSÜ: 66X43 CM.TEZHİP : BAHAEDDİN TOKATLIOĞLU ( 1886-1939)
29
HİLYE-İ ŞERÎFE HACI ARİF EFENDİ (BAKKAL) (1836-1909)
YAZILIŞ TARİHİ : 1307H./1889MYAZI ÇEŞİDİ: SÜLÜS-NESİH
ÖLÇÜSÜ: 55X28 CM.
30
HİLYE-İ ŞERÎFE MEHMED FEHMİ EFENDİ ( 1860- 1915)
YAZILIŞ TARİHİ : 1313H./1895M.YAZI ÇEŞİDİ: SÜLÜS- NESİH
ÖLÇÜSÜ: 97X66 CM.
31
HİLYE-İ ŞERÎFEHASAN RIZA (1849-1920)
YAZILIŞ TARİHİ : 1301H./1883M.YAZI ÇEŞİDİ: SÜLÜS-NESİH
ÖLÇÜSÜ:60. 5X 40.5 CM.TEZHİP : BAHAEDDİN
32
HİLYE-İ ŞERÎFE KÂMİL AKDİK (1861-1941)
YAZILIŞ TARİHİ : 1342H./1903MYAZI ÇEŞİDİ: MUHAKKAK- SÜLÜS- NESİH
ÖLÇÜSÜ:57.5X39.5 CM.TEZHİP : BAHAEDDİN TOKATLIOĞLU (1886- 1939)
33
HİLYE-İ ŞERÎFE HAMİT AYTAÇ ( 1891- 1982)
YAZILIŞ TARİHİ : 1388H./ 1967M.YAZI ÇEŞİDİ: MUHAKKAK- SÜLÜS- NESİH
ÖLÇÜSÜ: 79X53 CM.TEZHİP : RİKKAT KUNT (1903- 1986)
34
HİLYE-İ ŞERÎFE HAMİT AYTAÇ ( 1891- 1982)
YAZILIŞ TARİHİ : 1366H./1946M.YAZI ÇEŞİDİ: TA’LÎKÖLÇÜSÜ: 56X42 CM
TEZHİP : MUHSİN DEMİRONAT (1907-1983)
35
HİLYE-İ ŞERÎFE HASAN ÇELEBİ ( D. 1937)
YAZILIŞ TARİHİ : 2003YAZI ÇEŞİDİ: SÜLÜS-NESİH
ÖLÇÜSÜ:70X47 CM.TEZHİP : FARUK TAŞKALE ( D. 1961 )
36
KUR’ÂN-I KERÎM ŞEYH HAMDULLAH (1429-1520)
YAZILIŞ TARİHİ : YAZI ÇEŞİDİ: NESİH
ÖLÇÜSÜ: 16.2X11.8 CM.
37
KUR’ÂN- KERÎM HÂFIZ OSMAN (1642-1698)
YAZILIŞ TARİHİ : 1094H./ 1682M.YAZI ÇEŞİDİ: NESİH
ÖLÇÜSÜ: 16.7X10.8CM.TEZHİP : HASAN
38
KUR’ÂN-I KERÎM HASAN BİN NUMAN (Ö. 1732)
YAZILIŞ TARİHİ : 1106H./1694M.YAZI ÇEŞİDİ: NESİH
ÖLÇÜSÜ: 17.5X11.5 CM
39
KUR’ÂN-I KERÎM KEBECİZÂDE MEHMED VASFİ EFENDİ ( Ö. 1831)
YAZILIŞ TARİHİ : 1209H./1794M.YAZI ÇEŞİDİ: NESİH
ÖLÇÜSÜ: 16.5X 11CM.
40
KUR’ÂN-I KERÎM KAYIŞZÂDE HÂFIZ OSMAN ( Ö. 1894)
YAZILIŞ TARİHİ : 1307H.1889M.YAZI ÇEŞİDİ: NESİH
ÖLÇÜSÜ: 21X13 CM.TEZHİP : BAHAEDDİN TEVFİKZÂDE
41
KUR’ÂN-I KERÎM HAFIZ ABDÜLAHAD VAHDETİ ( 1832-1896)
YAZILIŞ TARİHİ: 19. YYYAZI ÇEŞİDİ: NESİH
ÖLÇÜSÜ: 21.5X 14.5 CM
42
KUR’ÂN-I KERÎMSEYYİD HÂFIZ İSMAİL HAKKI BURDURLU 19.YY.
YAZILIŞ TARİHİ : 1294H./ 1877M.YAZI ÇEŞİDİ: NESİH
ÖLÇÜSÜ: 21X 13.7 CM.
43
MURAKKAA ŞEYH HAMDULLAH (1429-1520)
YAZI ÇEŞİDİ: SÜLÜS-NESİHÖLÇÜSÜ: 19.2X 19.2 CM
HADİS-İ ŞERÎFLER
44
MURAKKAADERVİŞ ALİ ( Ö. 1673)
YAZILIŞ TARİHİ : 1073H./ 1662M.YAZI ÇEŞİDİ: SÜLÜS-NESİH
ÖLÇÜSÜ: 15.7X 24.3 CM. HADİS-İ ŞERÎFLER
45
MURAKKAASEYYİD ABDULLAH (Ö. 1731)
YAZILIŞ TARİHİ : 1131H./ 1718MYAZI ÇEŞİDİ: SÜLÜS-NESİH
ÖLÇÜSÜ: 17X23.5 CM. HADİS-İ ŞERÎFLER
46
MURAKKAA MEHMED RÂSİM EĞRİKAPILI ( 1687- 1755)
YAZI ÇEŞİDİ: SÜLÜS-NESİHÖLÇÜSÜ: 14X19.5 CM.
HADİS-İ ŞERÎFLER
47
MURAKKAA MEHMED ESAD YESÂRÎ (Ö. 1798)
YAZI ÇEŞİDİ: TA’LÎKÖLÇÜSÜ: 30X 21.3 CM.
MEŞK
48
I. MAHMUD TUĞRALI GÜMÜŞ DİVİT
49
HOKKA TAKIMI
50
YAZI KALEMLERİ
51
KALEMTRAŞLAR
52
MAKAS, KALEMTRAŞ, MAKTA
53
MAKASLAR
54
KALEM KUTUSU MÜHRE MAKTA
55
OSMANLI HAT SANDIĞI SULTAN ABDÜLAZİZ TUĞRALI
41 x 28 x 17 cm
56
GÜL-İ MUHAMMEDFARUK TAŞKALE
50X40 CM.