Upload
onur-caglar
View
276
Download
7
Embed Size (px)
DESCRIPTION
İ. Kaypakkaya hakkında yazdığım makale.
Citation preview
1
2
Karanlıkları ve Tabuları Parçalayan Güneş
İbrahim Kaypakkaya
3
Önsöz Yerine
Proleter Önder İbrahim Kaypakkaya’yı Ölümsüzlüğünün Otuz İkinci Yılında
Saygıyla Anıyoruz! (*)
1973 yılının 18 Mayıs'ında bahar yaprak döktü, Mayıs buza tuttu bir yiğidin yüreğinde
ve Mayıs, üzerine dökülen kara yazılarla bir kez daha utandı "kaderci"lerimizin kara
sayfalarından, boynunu büktü dağlar... Dağların boynu büküklüğü, "aşkın gözyaşı"nın
gözyaşı dökmesi, 24 yaşındaki genç ve yiğit bir önderin zemheri gecelerinde karde-
lence açıp güneşe gömülmesindendir. Ama Mayıs isyan etmeyi de öğrendi; bir kühey-
lan gibi şaha kalktı, kartal gibi yücelere çıktı, buluştu gökyüzüyle, öpüştü güneşle...
Mayıs, kendisini ezenlere karşı yüceltenlerden olan İbrahim Kaypakkaya ile gurur-
landı! Başı dik Mayıs'ın, gururla bakıyor diğer aylara, İbrahim'le öğretmenleşti ve
burjuvazinin korkusunun zirvesi oldu Mayıs...
Çorum'da Güneşin Doğuşu
1948(*) yılında Çorum'un yoksul bir köyünde yoksul bir köylünün çocuğu olarak do-
ğan İ. Kaypakkaya, ilkokulu Alacahöyük'te bitirdi. Öğretmeni Mehmet Yıldırım'ın
Kaypakkaya'nın babası Ali'ye oğlu İbrahim'in çok zeki ve çalışkan bir çocuk oldu-
ğunu, mutlaka öğretmen olması gerektiğini ısrarla telkin etmesi sonucu 1960-61 dö-
neminde Hasanoğlan Öğretmen Okulu'na kaydını yaptırır. Okulu başarıyla bitirir ve
burs kazanan birkaç kişiden biri olur. 1965-66 döneminde Çapa Yüksek Öğretmen
Okulu'nun "Lise Son" bölümüne öğrenci olarak gelir.
Aynı okulun "Fikir Kulübü" 21 Kasım 1967 Salı günü kurulur ve tahmin edebileceği-
niz gibi geleceğin proleter önderi de kurucular arasındadır ve başkan seçilmiştir. Halit
Koçer sekreter olurken Mehmet Çetin de sayman olur. Aynı gün "Kuruluş Bildirgesi"
yayınlayan Kaypakkaya, özetle bildiride şöyle demiştir:
"Sömürenlere karşı ilk Kurtuluş Savaşını vermiş olan bir ulusun çocuklarıyız. Fakat
ulusumuz yeniden sömürgenlerin kucağına düşürülmüştür. Mutlu bir azınlık ve bunla-
rın dış ortakları yararına bağımsızlığımız satılmıştır. (...) Türk ulusu ikinci bir kurtuluş
savaşıvermek zorundadır. Bu savaş başlatılmıştır. Bu savaş toplumcu bir savaştır.
Yani dış sömürgenlerle birlikte olanların içerideki ortaklarına da karşı olan bir sa-
vaştır. İşte kulübümüzün amaca gençlerin kendilerini sınırsızca değiştirebileceği bir
düzenin kurulması için gereken bu toplumcu savaşa gücü oranında katkıda bulunmak-
tır" (Bkz: Turhan Feyizoğlu, İbo, İbrahim Kaypakkaya, sf. 22)
Bu bildiriyi kaleme alan, her anlamıyla bir önder olduğunun sinyallerini daha 19 ya-
şındayken veren İbrahim Kaypakkaya’dan başkası değildir... Evet, kısa alıntısını yap-
tığım bu bildiri 19 yaşındaki "İbo" tarafından yazılmıştır. Araştırmacı, sorgulayıcı,
meraklı, dikkatli... 19 yaşlarında ülke sorunlarına duyarlı olunca tarih ona bulunduğu
her alanda öndersin diyerek görev verdi o da layıkıyla yaptı, tarihi utandıran kimi sah-
4
tekârın, kimi hainlerin ve kimi korkakların tersine tutup çenesinden tarihin, dik yaptı
başını. Kaypakkaya’nın kaya gibi sağlam iradesine ve bilgisine hayran oldu tarih!
Kaypakkaya"nın yayınladığı bu bildiri, Bilir Kişi(liksiz)lerden faşizmin satın alıp kapı
kulu yaptığı Prof Sulhi Dönmezer, Prof Recai G. Okandan ve Asistan Dr. Kayıhan İçel
tarafından 26 Ocak 1968 tarih ve 968 / 59 dosya sayılı raporlarında "Siyasal suç un-
suru" oluştuğu belirtilerek adliyeye sevkleri sağlanmış, dava açılmış ve "yatılılık hak-
ları" da ellerinden alınmıştır. Ama çapa Yüksek Öğretmen Okulu Öğrencileri Fikir
Kulübü ile Fikir Kulübü Federasyonu İstanbul Sekreterliği aynı bildiriyi kelimesi ke-
limesine yayınlayarak olayı protesto ederler.
Okulda "Siyaset ile ilgili duyuru" dağıtılır. Bildiride özetle okul yönetiminin ağır bas-
kısından söz edilmekte ve akademik hak isteminde bulunmaktadırlar. Sonuç olarak
okul müdürü Aydın Doğan imzasıyla İbrahim Kaypakkaya başta olmak üzere toplam
on öğrenci kovulurlar.
İ.Ü. Fen Fakültesi Fizik Bölümü"nde eğitime devam eder Kaypakkaya... Yine dev-
rimci oturumlar, dernekler, bildiriler, protestolar... Haksızlığın olduğu her yerdedir.
Yaşıtları ve devrimci çevre arasında entelektüel seviyesinin yüksekliği, araştırmaya
doymazlığı ve örgütleme yeteneği ile derhal kendini gösteriyordu. Adeta "ayaklı kü-
tüphanedir"! Hem öğretmen, hem öğrencidir Kaypakkaya... Önder Kaypakkaya’yı
devrimci düşüncelerle öğretmenlerinden biri olan Musa Okay tanıştırmıştır. Artık ya-
tağına sığmayan bir seldir proleter önder; taşkın enerjisiyle çevresine de güç vermek-
tedir.
Altıncı Filo; Defol!
Amerika'nın gezgin kara-
kolu olan 6cı Filo 1 haftalık
bir süre için İstanbul'a gel-
miştir. 1 hafta boyunca 6cı
Filo binlerce kişinin katılı-
mıyla protesto edilir. 1 hafta
sonra devrimci gençlik ve
değişik işçi örgütlenmeleri
"Emperyalizme ve Sömü-
rüye Karşı İşçi Yürüyüşü"
isimli bir gösteri düzenlerler. Yaklaşık 40 bin kişi toplanmıştır. Tabi ki önder
Kaypakkaya ve yoldaşları da protestonun içinde yer alırlar.
Fındıklı ve Beşiktaş camilerinde önceden hazırlıklı bir şekilde bekleyen şeriatçı geri-
ciler, emperyalizme ve faşizme karşı yürüyüş yapan devrimci gençlerin önüne geçerler
ve "Vur, Allah için vur! Komünistleri geberteceğiz!" diyerek saldırıya geçerler. İki kişi
ölür, birçok kişi yaralanır, onlarca kişi gözaltına alınarak işkenceden geçirilir.
Önder Kaypakkaya’nın doğrudan yönettiği ve katıldığı devrimci eylemlerin doküma-
5
nını tutma düşüncesinde (ve olanağında) olmadığım
için yazının akışı içinde sadece birkaç tanesine de-
ğineceğim. Çünkü eylemler, bir "sonuçtur". Neyin
sonucudur? Kaypakkaya’nın benimsediği ve bizlere
de öğrettiği ideolojik / siyasal düşüncelerinin bir
sonucudur. Bu yüzden ağırlığı bu yöne vermek isti-
yorum. Çünkü Kaypakkaya akıl almaz enerjisiyle
Ege'de, Trakya'da ve Marmara Bölgelerinin birçok
yerinde; okullarda, işyerlerinde, sokakta dur-durak
bilmeksizin çok yönlü çalışan bir önderdir.
TİP ve MDD
Örgütlü bir mücadelenin bilimselliğinden gelen kararlı savunuculuğu, daha o dönem-
lerde antifaşist kitlenin önemli bir bölümünü bağrında toplayan Türkiye İşçi Partisi
(TİP) içinde yer almasıyla kendini göstermeye başlamıştı.
Kruşçev revizyonizminin etkisinde olan ve bu etkiyi önemli oranda Türkiye'ye taşıyan
reformist TİP, iflah olmaz bir parlamentarizmin savunucusuydu. TİP'nin bu olumsuz
anlayışına ilk karşı duruş MDD'ciler (Milli Demokratik Devrimciler) olarak adlandırı-
lan ve başını Mihri Belli'nin çektiği grup oldu. M. Belli, TİP'nin reformizmine karşı
"devrim" diyordu ama bunu da yine Nasır örneğini (sanki sosyalistmiş gibi!) vererek,
ve; TİP gibi reformlarla filan değil de "asker-sivil aydın zümre" ve küçük burjuva ra-
dikal devrimcilerin gerçekleştireceği (sol cunta da dahil) "devrim" (!) savındaydı.
MDD'cilerin önemli bir bölümünü ise bağrında toplayan ve başını Doğu Perinçek'in
çektiği PDA (Proleter Devrimci Aydınlık) hareketiydi. Kaypakkaya da bu hareketin
içinde yer alıyordu.
1970 yılı mücadelenin gittikçe ivme kazandığı yıl oldu. Gün be gün kitleleri sarıyordu.
Önder Kaypakkaya, Trakya Değirmenköy'de toprakları için ağaya karşı mücadele eden
köylülerin arasındaydı ve bu direnişte yer alan diğer devrimci önder Cihan Alptekin ile
birer konuşma da yaptıkları bu direnişten dönerlerken polis tarafından tutuklandılar ve
işkenceden geçirildiler.
MDD'ci güçler sonradan ve esas olarak Aydınlık dergisinin 1970 yılının Ocak ayı
içinde "Aydınlık Sosyalist Dergi" ve "Proleter Devrimci Aydınlık" olarak yayınlanma-
sıyla ayrılırlar.
15-16 Haziran Olayları
15-16 Haziran Büyük İşçi Direnişi, Kaypakkaya’nın da artık gözünü zirveye diktiği bir
dönüm noktasıdır. Bu muazzam işçi direnişinden muazzam dersler çıkaran İbo, artık
"şahan bakışlarını" dağların tepesinden güneşe dikmişti. Bu büyük direnişin on bin-
lerce bireyinden, sıra neferlerden biri olan Kaypakkaya Demir-döküm, Sungurlar, Ho-
roz Çivi, Petriks, Ege Sanayi, EAS Akü, Gıslaved, Gamak, Singer, Derby ve daha on-
6
larca işyerindeki işçilerle birlikte olduğu için iyice tanınıyor, tanındıkça saygınlığı
büyüyor, büyüdükçe bilinçleşiyor, bilinçleştikçe de önderleşiyordu.
Bu önemli direnişin ertesinde örgütlü mücadele verdiği ve Doğu Perinçek'in başını
çektiği Türkiye İhtilalci İşçi Köylü Partisi (TİİKP) yönetimi ile 15-16 Haziran Büyük
İşçi Direnişi'nin analizlerinde konusunda ters düştü. Kaypakkaya "Halk Savaşı" derken
PDA revizyonistleri reformda diretiyorlardı.
Kaypakkaya’nın "Halk Sa-
vaşı"nda ısrarcı ve haklı olması-
nın kökeni, aslında Çin'de Baş-
kan Mao tarafından başlatılan
yeryüzünde hala "tek" olma
özelliğini koruyan Büyük Pro-
leter Kültür Devrimi'dir; bu dev-
rim, dünyaya "68'liler" olarak
damgasını vuran kuşağa damga-
sını vurmuştur. (**)
Gittiği her yer için ayrıntılı bir rapor hazırlayarak analizler yapan ve ona göre taktik ve
strateji belirleyen İbo, 1971 yılı başlarında Çorum ve çevresinde yaptığı çalışmaları
"Çorum İlinde Sınıfların Tahlili" başlıklı bir incelemeyi kaleme aldı.
Ayrılığa Doğru
1971 yılı, sadece devrimci mücadelenin yükseldiği bir yıl değildir; bu yıl, yükselen
devrimci mücadeleyi bastırmak için cuntanın gerçekleştirildiği bir yıldır da... Sıkıyö-
netim altında tüm grevler, boykotlar, gösteriler yasaklanarak halkın gırtlağı cuntacılar
tarafından sıkılmaya başlanmıştır. Askeri faşist cunta, adeta bir "sürek avı" başlatarak
devrimcilere yöneldi. Demokratik nitelikli kitle örgütleri kapatıldı. Ülke çapında bin-
lerce antifaşist, devrimci, demokrat insan işkencelerden geçirilip tutuklanırken onlar-
cası da katledildi. Kaypakkaya arananlar listesindeydi.
12 Mart Askeri faşist cuntasının değerlendirilmesinde de TİİKP yöneticilerinin açık
revizyonist, teslimiyetçi tavrını gördü.
Doğu Anadolu Bölge Komitesi'nin Oluşumu
TİİKP, Doğu ve G. Doğu bölgelerinde çalışmalar yapmak için bu Oral Çalışlar, İbra-
him Kaypakkaya ve Muzaffer Oruçoğlu’ndan oluşan üç kişilik bu komiteyi oluşturdu.
Diyarbakır, Urfa ve Adıyaman bölgelerinden Muzaffer sorumlu olurken Malatya ve
Tunceli bölgelerinden de İbo sorumlu oldu. Ancak bir süre sonra Doğu Perinçek ve
şürekâsı İbo'yu bir pusuya getirip öldürmek istediler. Gelen kişi İbo'yu görünce
Perinçek ve şürekâsının ihaneti gördü.
7
Aslında parti içinde kalıp mücadeleye oradan devam etmenin önemini bilen ve bunu
defalarca ispatlayan İbo, artık TİİKP içinde bulunmanın ve mücadele etmenin hiçbir
koşulu olmadığı görünce ayrılık düşüncesi ağır bastı; yoldaşlarıyla tartıştı, konuştu.
7-8 Şubat 1972 tarihinde DABK'ni oluşturan İbrahim Kaypakkaya, Muzaffer
Oruçoğlu, Kürecik'te M. Ali Özdoğan’ın evinde bir araya gelirler. Bora Gözen’in hasta
olduğu için katılamamıştı. Yapılan toplantıda daha önceden İbo'nun kaleme aldığı 10
maddelik yazı karar haline geldi ve Bora Gözen’e verildi. Gözen bu kararı destekle-
medi ama Ali Taşyapan, Ali Mercan ve Kabil Kocatürk destekler... TİİKP Merkez
Komitesi de bu 10 maddelik karar karşılık alternatif(!) bir genelgeyi yayınlarlar. Ge-
nelgede kuru laf salatası ve oyalama taktiklerinden başka bir şey yoktu (Daha geniş
bilgi için bkz: Turhan Feyizoğlu, İBO, İbrahim Kaypakkaya, sf. 219 vd) Artık ayrılık
gerçekleşmiştir. TİİKP MK'si de bir "tamim" yayınlayarak parti içinde bir bölünme
olduğunu ve bölünmenin başını da İbrahim Kaypakkaya ve Muzaffer Oruçoğlu’nun
çektiğini bildirmiştir.
Türkiye Komünist Partisi / Marksist Leninist (TKP/ML) Kuruluyor
"Biz, biz,
Biz, biz, biz;
İşçinin köylünün yiğit sesiyiz
Namluya sürülmüş halk mermisiyiz
Baş koyduk, gönül verdik bu kavgaya
İhtilal için çarpar yüreklerimiz..."
Parti'nin isminin neden "Komünist"olmasını ise önder İbrahim Kaypakkaya sosyalist
maskeli kimi hainlerden ve hain örgütlenmelerden ayrı olmasını savunup örnekler ver-
dikten sonra şöyle açıklıyor: "Bu açıklamalardan sonra hareketimizin niteliğini ve ni-
hai hedeflerini en kesin, en açık ve en doğru bir şekilde ifade eden ve pratikte de işçi
sınıfının ve diğer emekçilerin bilinçlenmesine katkıda bulunan ve bizi her türden sos-
yalizm hainlerinden ayıran adlandırmanın TKP/ML olacağı açıktır." (İ. Kaypakkaya,
Seçme yazılar C.1, sf. 43)
Kaypakkaya ve onun programatik düşünceleri, Türkiye devrimci hareketinde de nitel
bir kopuşu gerçekleştirdi. Çeşitli renklerdeki oportünist / revizyonist / reformist anla-
8
yışlara da oldukça önemli bir darbedir. Kısaca "11 ilke ve 5 temel belge" olarak adlan-
dırılan programatik görüşleri kısaca şunlardır:
01. Köylük bölgelerdeki faaliyet esas, şehirlerdeki faaliyet talidir.
02. Silahlı mücadele esas, diğer mücadele biçimleri talidir.
03. İllegal faaliyet esas, legal faaliyet talidir.
04. Ülke çapında düşman bizden güçlü olduğu müddetçe, stratejik savunma esastır.
05. Stratejik savunma içinde taktik saldırılar esas, taktik savunma talidir.
06. Bu dönemde köylerde silahlı mücadele içinde gerilla mücadelesi esas, diğer müca-
dele biçimleri talidir.
07. Şehirlerde (büyük şehirlerde) stratejik savunma döneminde, kuvvet biriktirmek,
fırsat kollamak esas, diğer mücadele biçimleri talidir.
08. Örgütlenmede parti örgütlenmesi esas, diğer örgütlenme biçimleri talidir.
09. Diğer örgütler içinde silahlı mücadele örgütleri esastır.
10. Kendi kuvvetlerimize dayanmak esas, müttefiklerimize dayanmak talidir.
11. Ülkemizde silahlı mücadele şartları vardır.
Günümüzde de "kanayan bir yara" olan Kürt ve Kürdistan sorunu ilk kez önder
Kaypakkaya tarafından geniş ve Marksist bir bilimsellikle ele alınmış ve çözüme ka-
vuşturulmuştur. O zamanlar kimi siyasal yapılanmalar Kürtlerden "Halk" diye bahse-
derken Kürtlerin "ulus" niteliğine sahip olduğuna vurgu yaparak çözümünü getirmiştir:
Ulusal Sorun
A) Türkiye'de yalnız Türk ulusu değil, Kürt ulusu ve azınlık milliyetler de yaşamakta-
dır. (Marksist-Leninist-Maoistler) MLM'ler, Türk hâkim sınıflarının Kürt milleti ve
azınlık milliyetlere uyguladığı ulusal baskının en kararlı ve en amansız düşmanıdırlar.
Ulusal imtiyazlara, diller üzerinde ki baskıya, ulusal baskılara karşı MLM'ler en önde
mücadele eder.
B) Türk burjuva ve toprak ağaları tarafından ezilen Kürt ulusunun, "kendi kaderini
tayin hakkı", yani ayrılma, bağımsız bir devlet kurma hakkı her dönemde ve kayıtsız,
koşulsuz savunduğumuz, desteklediğimiz bir konudur. Devlet kurma ayrıcağılı ege-
men ulus burjuvazisinin tekelinde olamaz. MLM'ler, devlet kurma hakkı konusunda ki
ayrıcalığa karşıdır. Nerede zora dayanan bağlar görürse, MLM'ler buna tavır alırlar.
C) Ulusların "kendi kaderini tayin hakkı", yani ayrılma özgürlüğü hakkı, bir ulusun
ayrılmasının gerekliliği ile karıştırılmamalıdır. Yani bundan, ulusal kaderi belirlemeyi
amaç edinen her isteği, her özgül durumu kayıtsız-koşulsuz MLM'lerin destekleyeceği
sonucu çıkartılamaz. Ayrılma sorunu somut olarak ele alınmalıdır. Bu sorun
MLM'lerce bir bütün olarak sosyal gelişmenin ve sosyalizm için proletaryanın sınıf
mücadelesinin menfaatleri açısından yargılanır. Ne var ki, MLM'ler tasvip etmedikleri
bir ayrılığın karşısına zor kullanarak, engel çıkarma yoluna asla gitmezler.
D) MLM'ler Kürt milletinin milli baskılara, zulme ve imtiyazlara karşı yönelmiş mü-
cadelesini kesinlikle destekler. Milli harekette ki bu demokratik muhtevayı kesinlikle
destekleyeceklerdir.
9
E) MLM'ler, Kürt burjuva milliyetçiliğini güçlendirmeyi amaç edinen, Kürt burjuva
milliyetçiliği lehine ayrıcalıklar sağlayan milliyetçi hareketi asla desteklemeyecekler-
dir.
F) MLM'ler, türdeş olmayan bir devlette ki çeşitli ulusal topluluktan işçi sınıfı ve diğer
emekçilerin komprador, patron-ağa devleti yıkmayı amaçlayan, demokratik halk dev-
rimi yolunda birleşik örgütlerde kaynaştırılmasını savunur. Bu anlamda, MLM'lerin
demokratik halk diktatörlüğü sisteminde ulusal soruna getireceği çözüm şöyle olacak-
tır:
01- Bütün milletlerin ve dillerin tam eşitliği garanti edilecek. Hiç bir zorunlu dil olma-
yacaktır. Halka, bütün yerli dillerin öğretildiği okullar açılacaktır. Ulusal azınlıkların
hakları tam olarak güvence altına alınıp korunacaktır. Her ulusa kendi kaderini tayin
etme hakkı tanınacaktır. İktisadi, kültürel ve başka esaslar da dikkate alınarak, ulus
bazında saptanacak bölgeler için "bölgesel özerklik", aynı bölgeler için "tam demok-
ratik öz-yönetim" işlerliği esas alınacaktır.
02- Bu özerk bölgelerin sınırları, bölgenin iktisadi-toplumsal koşulları, nüfusun ulusal
yapısı çerçevesinde bizzat mahalli nüfus tarafından saptanacaktır. Bunlar, demokratik
bir yasayla da güvence altına alınacaktır.
03- Ulusal sorunda ki temel şiar ise "bütün uluslar için tam hak eşitliği, ulusların kendi
kaderlerini tayin hakkı, bütün ülkelerin işçileri ve ezilen halkların birleşmesi" olacak-
tır.
(Daha detaylı bilgi için Bkz: İ. Kaypakkaya, Seçme Yazılar C.1)
Ulusal sorunda olduğu gibi Kemalizm sorununda da onlarca yılın suskunluğunu par-
çalayan yine Kaypakkaya olmuştur. Neredeyse tüm siyasal yapılanmalar Kemalizm
karşısında secdeye kapanırken önder Kaypakkaya seccadeyi kaldırıp atarak Kema-
lizm'i deşifre etmiştir. (Bkz. Age)
a) Kemalist devrim, Türk ticaret burjuvazisinin, toprak ağalarının, tefecilerin ve az
miktarda ki sanayii burjuvazisinin bir devrimidir. Devrimde ulusal karakterde ki orta
burjuvazi önder değil, yedek güç olarak yer almıştır.
b) Kemalist devrimin önderleri daha anti-emperyalist savaş yıllarında, el altında em-
peryalizm ile işbirliğine girişmişlerdir.
c) Kemalist devrim, işçi ve köylülere, bir toprak devrimi olanağına karşı gelişmiştir.
d) Kemalist devrimin sonunda sömürge, yarı-sömürge, yarı-feodal yapı, yarı-sömürge
yarı-feodal yapı ile yer değiştirmiştir.
e) Kemalist diktatörlük, sözde demokratik, özde askeri faşist diktatörlüktür.
f) Kemalist devrim, politik cephede hanedanlık çıkarlarıyla birleştirilmiş olan meşruti-
10
yeti, yeni hâkim sınıfların çıkarlarına en iyi cevap veren cumhuriyet ile yer değiştir-
miştir.
g) Kurtuluş savaşını takip eden yıllarda Kemalizm, devrimin baş düşmanıdır. (Geniş
bilgi için bkz: age).
Kuşkusuz ki buraya önder Kaypakkaya’nın tüm düşüncelerini alma durumumuz olma-
dığı için kaynakları bilgilerinize sunarak geçiyorum.
Önder Kaypakkaya, bu dönemden sonra yakalandığı gün olan 24 Ocak 73'e kadar esas
olarak Malatya, Tunceli, Antep yörelerinde devrimci mücadeleyi yorulmak bilmez bir
enerji ile köy köy, kasaba kasaba dolaşıyor, yoksul köylüler ile uzun sohbetler ediyor,
Büyük Ekim Devrimi başta olmak üzere Çin, Vietnam ve Arnavutluk devrimlerini
anlatıyordu. Ulaşabildiği her sorunla ilgileniyor, alternatifler sunuyordu. Kürt bölgele-
rinde çalışmalar yapması nedeniyle "çat-pat" Kürtçe de konuşmaya başlamış ve Ma-
latya'da "okuma grupları" kurmuştu.
Askeri faşist cuntanın ağırlığı kendini hissettiriyordu: Ya-
kalananlar arasında her zaman olduğu ve olacağı gibi çö-
zülenler de vardı, diz çöküp ihanet eden de vardı, Ömer
Ayna gibi direnen yiğit devrimciler de vardı. İbo, Ömer'in
resmini arkadaşlarına örnek olarak gösterip işkenceye di-
renmek gerektiğini öğütlüyordu. Bu dönemde "Malatya'da
Sınıfların Tahlili" isimli bir inceleme hazırladı.
Deniz Gezmiş
"Altı Mayıs şafağında
Deniz faşizmin ağında
Cellâtlar Sinan'ı vurdu
Zalım Nurhak'ın dağında"
6 Mayıs şafağında, darağacında üç kızıl bayrak tüm görkemiyle sallanırken bu kez
Sinan Cemgil ve iki yoldaşı kara toprağı kızıla boyuyordu. Önder Kaypakkaya derhal
araştırmaya girdi; sordu soruşturdu ve bu yiğit devrimcilerin
kanına girenin Kâhyalı köyünün muhtarı olan Mustafa Mordeniz
olduğunu tespit etti. Kaypakkaya, iki yoldaşıyla birlikte bu
muhbiri tutukladı, sorguladı ve sadece mükafat uğruna bu
iğrençliği yaptığı anlaşılınca hak ettiği cezaya çarptırıldı. Böylece
Kaypakkaya, her alanda olduğu gibi bu alanda da devrimci
dayanışmanın muazzam bir "kaypakkayaca" örneğini gösteriyor
ve diğer muhbirlere bu iğrenç, aşağılık meslekten vazgeçmeleri
mesajını gönderiyordu. Bu eylem İbrahim Kaypakkaya devrimci
dayanışmadan ne anladığını da pratikte gösteren bir eylemdi.
Sinan Cemgil
11
İbrahim Kaypakkaya, bu olaydan sonra Tunceli yöresine geçti, aynı bölgeye can yol-
daşı Ali Haydar Yıldız ve Muzaffer Oruçoğlu da gelmişlerdi. İbrahim Kaypakkaya, bu
bölgede yoldaşları ile eğitim çalışmaları yaptı, onlara geliştirdiği yeni görüşlerini ak-
tardı ve onlarla tartıştı.
Aynı günlerde İbrahim Kaypakkaya ve arkadaşlarının bu bölgede olduğu haberini alan
Üsteğmen Fehmi Altınbilek yönetimindeki faşist devlet güçleri köy köy, dağ taş İbra-
him Kaypakkayave arkadaşlarını arıyorlardı. Bu bölgedeki devlet güçleri takviye
edildi, halkın üzerinde tam bir faşist terör estiriliyordu.
İbrahim Kaypakkaya, bir ara İstanbul'a döndü, sonra Malatya'ya uğrayıp tekrar Tunceli
yöresine geçti.
O güne kadar faşist kolluk güçlerinin sürdüğü hiçbir iz sonuç vermemişti. Halk, İbra-
him Kaypakkayave arkadaşlarını kendilerinden biri olarak gizliyordu. İbrahim
Kaypakkayave arkadaşları her fırsatta halkın üzerindeki baskıları teşhir ediyorlardı.
Ali Haydar, 20 Ocak 73'de geceyarısı dağdan Tunceli'ye inmiş, karakolu ve lojmanı
bombalamıştı.
23 Ocak akşamı Süleyman ve Ali Haydar ekmek ve yiyecek
almak için Vartinik'teki kömden ayrıldılar, akşama geri döne-
ceklerdi. Ama yollar alabildiğine karlı olduğundan dönüşleri
gecikti. Ancak sabaha doğru köme varabildiler. Az uzakta pa-
rolayı çaldılar, fakat karşılık gelmedi, parolayı tekrarladılar
yine karşılık gelmedi, çevreyi süzmeye koyuldular ve uzaktan
jandarmaların kömü sardıklarını gördüler, köm kuşatılıyordu.
Ali Haydar Yıldız
1973 yılının Ocak ayının 24. sabahıydı. Kuşatma altında olduklarını gördüler. Ali
Haydar kömü terk edemedi; vuruldu ve uzun ince boyunu uzatarak karlara kardelence
açtı, kar kızıla boyanarak kan ağıtlar yaktı, ağladı gökyüzü. Faşizmin cellâtları kana
doymuyor, her tarafı adeta kan gölüne çeviriyordu:
Önder Kaypakkaya da ateşten sıyrılıp kaçmaya çalışıyordu fakat o da vurulmaktan
kurtulamadı, boynunun her yanı saçma dolmuştu, hemen cebindeki adresleri çıkartıp
yok etti. Muzaffer, Süleyman ve Hüseyin kuşatmanın boş tarafından kaçmayı başar-
mışlardı. Jandarmalar İbrahim ve Ali Haydar'ı öldü sanarak bırakıp kaçanların peşine
düştüler.
"Silah kucağında kanlar içinde
Uzanmış yatıyor İbrahim yoldaş
Bir yiğit ölür mü üç-beş kurşunla
Silkinmiş kalkıyor İbrahim yoldaş"
Ve silkinerek kalktı ayağa dağ kartalı Kaypakkaya, "Daha ölmem için çok erken, daha
yapacağım çok şey var ölmeyeceğim!" diye düşünüyordu.
12
Ölmedi!
Kafasına saplanan onlarca saçma, önder Kaypakkaya‘nın kaya gibi direncine yenik
düştü; kalktı, boylu boyunca yatan yoldaşı Ali Haydar Yıldız'ın cansız yüzünü sevdi,
yıldız gibi parlayan alnından öptü yoldaşının, kıvırcık saçlarını eliyle okşarken gözle-
rinden akan iki damla yaşı yüreğine akıttı ve Munzur dağlarına, ana kucağına yöneldi.
Destanlaşmanın Tarihçe Tutanak Altına Alınması
Bulduğu bir mağarada iki gün kaldı. Yaralı ve aç olması fiziki gücünü hızla tüketi-
yordu. Değişik köylere uğradı, kimi duyarlı insanlar yardım ettiler. Vurulduğunun
beşinci günü yine bir köye gitti. Köyün öğretmeni gerici bir faşistti. İhbar etti, yakalattı
bu yiğit önderi... (Not: Bu öğretmen 4 sene önce, yani ihbarından 28 yıl sonra şu an
ismi "Maoist Komünist Partisi" olan devrimci bir parti tarafından cezalandırılmıştır.)
Üsteğmen Fehmi Altınbilek dünya savaşını kazanan bir general gibi düşünüyordu ken-
disini.
Gökçe karakoluna kadar karın-buzun içinde yaralı
olduğu halde yaya olarak ya yürütüldü, ya sürük-
lendi. Donma kendini göstermeye başlamıştı. Fa-
şizmin cellâtları hemen orada "konuşturup" öl-
dürmek istiyorlardı ama İbrahim gibi bir granitten
kayaya çattıklarını anlamakta gecikmediler. Siya-
sal konuşmalarını burada da yapan önder, örgütsel
olarak tek bir harf bile vermiyordu işkencenin tüm
namussuzluğuna karşı...
Burada başlayan işkenceler Şubat başında Tunce-
li'ye, oradan Elazığ'a oradan da Diyarbakır'a götü-
rülüp Savcı Yaşar Değerli'ye teslim edildi. Git-
tikçe ağırlaşan yaraları yüzünden ölüm tehlikesi-
nin belirmesi sonucu askeri hastaneye yatırıldı,
cellâtlar onlara gerekli bilgileri vermeden ölüp
gitmesine razı değildiler. Önder Kaypakkaya bu-
rada donma/kangren sonucu iki ayağını da kaybetti. Şubat ayı başlarında iyileştikten
sonra tekrar sorgular başladı, faşistler onu konuşturmak için akla gelebilecek her türlü
işkence yöntemini deniyorlardı, fakat tüm çabaları boşa çıktı, şaşmaz bir kararlılıkla
hiçbir örgütsel faaliyeti hakkında bilgi vermedi, işkenceciler bu durum karşısında çıl-
gına dönüyorlardı.
Mayıs ayı başlarıydı, nedense birkaç gündür işkence yapmıyorlardı. Bir defter kalem
istemiş onu da getirmişlerdi. "Herhalde sorgulamalar bitti" diye düşünüp savunmasını
hazırlamaya başladı. Savunmasını hazırlarken bazen duyguları yoğunlaşıyor, bunları
da yazdığı şiirler ile dile getiriyordu. Bu dönem yazdığı şiirlerden bir tanesi şöyleydi:
Devrim İçin Her Zaman Ölecekler Bulunur
13
"gider, gider, nice koçyiğitler gider
Senin de içinde bir oğlun varsa çok değildir
Ey mavi gök! Ey yağız yer bilesin ki
Yüreğimiz kabına sığmamakta
Örsle çekiç arasında yoğrulduk
Hıncımız derya gibi kabarmakta"
Yaklaşık dört ay süren işkenceler sonucunda da önder Kaypakkaya’nınağzından tek
söz alamadılar. İşkence sırasında yaptığı aktif savunma ve siyasal propaganda, cellâtla-
rını azgınlaştırmasına rağmen onlara korku ve saygınlığı aynı anda veriyordu kendi
ininde!
Hiçbir zor, hiçbir entrika, hiçbir insanlık dışı olgu komünist bilinç ve irade karşısında
tutunamaz. Tıpkı Kaypakkaya’nın bu şahlanışı karşısında tuzla buz olması gibi!
Güneş, 18 Mayıs 1973 günü önder Kaypakkaya’nın işkencelerle parça parça edilerek
kendisine gömülmesi sonucu daha parlak çeşitli ulus ve azınlıklar mozaiği olan Tür-
kiye proletaryası üzerinde! Daha bir yol gösterici şimdi.
İbrahim Kaypakkaya Kimdir?
Marksizm-Leninizm-Maoizm biliminin Türkiye'ye ustaca uyarlanması olarak:
* İbrahim Kaypakkaya, faşist kemalist ideolojinin deşifrasyonu demektir,
* İbrahim Kaypakkaya, ulusal soruna nasıl yaklaşılması gerektiğidir,
* İbrahim Kaypakkaya, Türkiye'deki devrimci mücadelenin nasıl olması gerektiğinin
bir sentezidir,
* İbrahim Kaypakkaya, halkın ve bağımsızlık savaşının simgesidir.
Kısaca İbrahim Kaypakkayakomünist bir önder demektir!
18 Mayıs Türküsü
"Selam olsun apaydınlık günlere
Kazma ile kürekle yürüyenlere
Selam olsun halk için ölenlere
Silah elde toprağa düşenlere bin selam"
18 Mayısı unutmam
Unutmam 18 Mayısı
İşçinin köylünün kurtuluş
Ordusu devrimci erleriz
Ölümlerle yeniden doğar
Ölmeyen devrimci erleriz
Bir vücut, bir yumruk ve bir baş
Bağımsızlığa kadar savaş
14
Önderimiz İbrahim yoldaş
Korkmayan devrimci erleriz
Unutmam 18 Mayısı,
18 Mayısı unutmam
Ali Haydar Yıldız'ımızı
Vuranlar korkutamaz bizi
Vuruldukça artırdık hızı
Durmayan devrimci erleriz
18 Mayısı unutmam,
Unutmam 18 Mayısı
Bağımsızlık gelene dek
Ellerden düşmeyecek tüfek
İbo, Haydar, Muharrem Çiçek
Solmayan devrimci erleriz.
* Çeşitli yayın organlarında ve bültenlerde İbrahim Kaypakkaya’ın doğum tarihi 1949
olarak geçmektedir, ancak bu doğru değildir. 1949 İbo'nun resmi yaşıdır.
** Bu konuda geniş bilgi için bakınız: Han Suyin, Sabah Tufanı 1 ve 2 ciltler; Jean
Daubier, Çin Kültür Devrim Tarihi
18 Mayıs 2005
Onur Çağlar
15
Fotoğraflarla
İbrahim Kaypakkaya
16
17
18
19
20
Savunma Taslağı
01- Komünizm taslağı.
02- Komünizm nedir?
03- Sosyalizm nedir? Proletarya ihtilali ve sosyalizmin inşası.
04- Türkiye’de devrimin karakteri:
a) Osmanlı toplumu (Feodal toplum)
b) Avrupa’da kapitalizmin doğuşu ve gelişmesi (feodal Osmanlı toplumunun
yarı-sömürgeleşmesi)
c) Emperyalizm –Yarı sömürge, yarı- feodal Osmanlı toplumu (1870’lerden
1908’e kadar)
d) 1908 devrimi, özellikleri, sonucu.
e) Balkan savaşları ve Birinci Dünya Savaşı
f) Ekim Devrimi ve Türkiye
g) Kurtuluş savaşı, özellikleri, sonucu.
h) 1920’lerden 1940’lara kadarki gelişmeler (aynı dönemdeki dünyadaki de-
ğişmeler)
i) İkinci Dünya Savaşı ve Türkiye
j) 1945-1950
k) 1950 iktidar değişikliğinin anlamı. Demokrat Parti dönemi.
l) 1960 askeri darbesi. MBK
m) Koalisyon hükümetleri
n) 1965-1969-1971 (12 Mart) Adalet Partisi iktidarı dönemi
o) 12 Mart sonrası gelişmeler.
p) Türkiye’nin bugünkü yapısı (genel özet ve sonuç)
(Siyasal iktisadi toplumsal yapı )
İktisadi: Yarı sömürge yarı feodal.
Siyasi: Yarı bağımlı. (ABD emp. Komprador büyük burjuvazi ve toprak ağaları-
nın askeri faşist diktatörlüğü.)
Toplumsal: İşçiler, köylüler, şehir küçük burjuvazisi, milli burjuvazi, kompra-
dor büyük burjuvazi, toprak ağaları.
Kültürel: Askeri: Milli mesele
05- Bağımsız, demokratik, özgür ve mutlu bir Türkiye için; Demokratik Halk
Devrimi
a) Demokratik Halk Devrimi’nin saflarında yer alacak sınıflar;
* Proletarya: Önder güç.
* Köylülük: Temel güç.
*Şehir Küçük Burjuvazisi: Güvenilir bir müttefik
21
* Orta burjuvazi: İstikrarsız bir müttefik
b) Demokratik Halk Devriminin düşmanları:
* Emperyalizm.
* Komprador büyük burjuvazi.
* Toprak ağaları.
c) Demokratik Halk Devrimi’nin yolu: Karşı-devrimci şiddeti devrimci şid-
detle alt etmek.
d) Demokratik Halk Devrimi uzun ve çetin bir mücadele ile (halk savaşıyla) ba-
şarıya ulaşacaktır.
e) Halk savaşının stratejisi:
f) Halk savaşında üç stratejik aşama
g) Demokratik Halk Devleti’nin programı.
* Emperyalizmin, büyük burjuvazinin ve toprak ağalarının diktatörlüğünü yık-
mak, halkın demokratik diktatörlüğünü kurmak.
* Emperyalizmi kovmak-borçların iptali- anlaşmaların feshi-sermayelerin müsa-
deresi.
* Komprador büyük burjuvazinin sermayesinin vs. müsaderesi.
* Toprak ağalarının topraklarına el koymak, köylülere parasız dağıtmak.
* Banka ve faiz-tefeci borçlarının iptali.
* Milliyetlere ve dillereeşitlik, kendi kaderini tayin hakkı.
* Kadınlara eşit statü
* Bütün din ve mezheplere eşitlik.
* Artan oranlı vergi
* Herkese iş.
* İşçi sınıfına demokratik haklar ve daha yüksek bir hayat seviyesi.
* Çin Halk Cumhuriyeti ve Arnavutluk Halk Cumhuriyeti ile enternasyonal
bağlar kurmak. Kültürel ve askeri alanda emperyalizmin ve feodalizmin tasfi-
yesi.
h) Demokratik halk devletinin perspektifi: Sosyalizm ve komünizm.
06-] TKP/ML ve TİKKO
* Doğuşu (Şartlar)
* Gelişmesi
* Eylemleri
*İdeolojisi-politikası- örgütlenmesi.
* Niçin gizli örgüt?
* Gizlilik nedir? İllegalite nedir?
* Amaç?
07-] Sonuç
22
İbrahim Kaypakkaya Gibi Bir Öndere Sahip Olmak Ayrıcalıktır!
Devrimcilik bir yaşam biçimidir ve bütünlük arzeder. Yaşamın her anı, her alanı
ona uygun yaşanır ve diyalektik bakış açısı yaşama yön verir. Komünistlik hele
de komünist önderlik bunun daha üst düzeyde ve çok daha nitelikli olarak teza-
hür etmesidir. İşte TKP/ML’nin kurucusu ve önderi İbrahim Kaypakkaya’nın
yaşamı bunun bir gösterisidir.
İbrahim yoldaşın 24 yıl sonra ele geçirebildiğimiz el yazmaları bunu bir kez
daha kanıtlıyor.
İbrahim Kaypakkaya’ya
komünist direnişi karış-
sında acze düşüp O’nu
katledenlere inat, öldü-
rülmesinden 9 gün önce
9 Mayıs 1973’de baba-
sına yazdığı mektupta
umut ve sevgi doludur.
Ailenin tek tek bireyle-
rini soruyor, okulday-
ken hakkında açılan bir
dizi davanın takip edil-
mesini babasından talep
ediyor, donma nede-
niyle kesilen parmakları
için “üzülmeyin, önemi
yok” diyor, siyasal sa-
vunma yapmak için,
emperyalizm ve yerli
uşaklarını paçavraya
çevirmek amacıyla mu-
azzam bir savunma ha-
zırlığına girişiyor ve
hangi konulara değini-
leceğinin notunu alıp
kaynak istiyor. O yoğun
işkence koşullarında yaşama böylesine bağlı olan, kısa ve uzun vadeli önüne bir
23
dizi hedef koyan, kaçma planları kuran bir insan intihar edebilir mi? dünyada
buna inanacak tek bir insan dahi bulmak mümkün değildir.
İbrahim yoldaşın savunma hazırlamak için tespit ettiği konulara baktığımızda
soruna vakıf olmadaki siyasal yetkinliği hemen göze çarpıyor. Yaşadığı koşul-
ları özellikle ülke gerçeklerini en ince ayrıntısına kadar irdeleme çabasına giren
İK bu tavrıyla berrak bir bilince sahip olmanın, davanın inançla ve mili-
tanca sürdürülmesindeki önemin de mesajını veriyor.
İ. Kaypakya’nın siyasal şekillenişi ta baştan beri siyasal iktidara kilitlenmişti. O
siyasal anlayışını reformizmin ve revizyonizmin mahkumiyeti üzerine inşa etti.
Devrimin kitlelerin eseri olacağı bilinciyle toplumsal yapılanmaları tahlile yö-
neldi. “Toplumsal yapılanmayı doğru tahlil edemeyenler toplumu değiştiremez”
belirlenmesinden yola çıkan İ. Kaypakkaya, ülkemizin bölgelerini ve bütününü
tanıyabilmek için araştırmalara girdi. Ekonomik, toplumsal, kültürel ve siya-
sal koşulları irdelemeye ve bunun için açıklılık getirilmesi gereken sorun-
ları tespit etti. Bilimsel araştırmalar sonucu sorulara verilecek cevaplarla dev-
rim olanaklı kılınacak ve halk kendi iktidarını kuracaktır.
Komünist kişilik çok yönlü düşünmektedir. Bu yaşama vakıf olmak ve müca-
deleye yön vermek için bir zorunluluktur. Komünist kişilik her zaman için mü-
cadelenin ihtiyacı ve objektif durum nedeniyle esas, tali ayrımı yapar. Bir
yandan mücadelenin can damarını elinde tutarken diğer yandan günlük olayların
farkında olur ve toplumu aydınlatır. Komünist kişilik bilir ki yaşam boşluk ta-
nımıyor. Devrimcilerin inisiyatif koymadığı, açıklık getirmediği her yerde ve
her durumda egemenler toplumu dejenere eder ve kendi çıkarları noktasında
yönlendirirler. Yaşamda her şeye karşı ilgili olan İ. Kaypakkaya yoldaş o dö-
nemde yapılan af tartışmalarına açıklılık getirmek için notlar alıyor, günlük ba-
sını yakından izliyor.
Yaşamın her alanını denetim altına almaya çalışan İ.K yoldaş maddi olanaklarını
da dikkatlice kullanmak ve her harcamasının kalem kalem hesabını tutmaktadır.
Yaşamın hesabını vermeyeceği ya da açıklık getirmeyeceği hiçbir şeyin kalma-
masına özen göstere İ.K yoldaş, çelik bir irade, su gibi berrak bir bilinçle,
proleter bir disiplinle yaşamına yön veriyordu. İşte direnişin, yaratıcılığın,
üretkenliğin ve önderlik vasfının sırrı MLM’den aldığı bu bilinç sayesinde ol-
maktaydı. Evet İ. Kaypakkaya gibi bir öndere sahip olmak bir ayrıcalıktır.
O muazzam bir değerdir. Bu değerin bilincinde olunmalı, ona layık yaşan-
malı ve bu perspektifle insanları örgütlemeliyiz.
Devrimi samimiyetle isteyen herkes bunu yapmak zorundadır. Bu zorunluluğun
bilincinde olmak, özgürleşmenin teminatıdır.
24
İbrahim Kaypakkaya’nın Defterinden
1. Gotha ve Erfurt Programının Eleştirisi, K. Marks, F. Engels.
2. Devlet ve İhtilal, V.İ.Lenin.
3. Yeni Demokrasi, Mao Zedung.
4. Seçme Eserler, Mao Zedung.
5. Askeri Yazılar, Mao Zedung
6. Doğuda Ulusal Kurtuluş Hareketleri, V.İ.Lenin.
7. Marksizm ve Ulusal Sorun, J. Stalin
8. Ulusların Kendi Kaderlerini Tayin Hakkı, V.İ. Lenin
9. Emperyalizm, V.İ. Lenin
10. Almanya’da Köylü Savaşı, F. Engels.
11. SBKP(B) Tarihi
12. Faşizme Karşı Birleşik Cephe, G. Dimitrof
13. ...
14. ...
15. ...
Türkiye Tarihiyle İlgili Kitaplar
1. Şnurov’un Kitabı
2. D. Avcıoğlu’nun Kitabı
3. 200 Yıldır Neden Bocalıyoruz? N. Berker.
4. Kemalizm İdeolojisi, Emin Türk Eliçin.
5. M. Akdağ’ın “Osmanlı Tarihi” Kitabı, Celali İsyanları
6. Türkiye’de İşçi Hareketleri
7. Türkiye’de Köylü Hararetleriyle İlgili Kitaplar Bulunacak
8. 1908-Birinci Dünya Savaşı
9. Birinci Dünya Savaşı Yılları
10. Kurtuluş Savaşı Yılları –Söylev-
11. Kurtuluş Savaşı Sonrası – İkinci Dünya Savaşı Arası-
12. İkinci Dünya Savaşı Yılları
13. Savaş Sonrası-1950
14. 1950-1960
15. 27 Mayıs...
“Bitmeyen Savaş” (İttihat ve Terakki’den Cumhuriyet’e) Halil Paşa’nın Anıları
(Genel Dağıtım Boratav)
* Türk Ceza Kanunu
25
İbrahim Kaypakkaya’nın Defterinden
01- Ekonomik Koşullar
a) Arazinin coğrafi konumu
b) İklim
c) İşlenen arazinin durumu (sulu-susuz verim durumu)
d) Kullanılan tarım araçları
e) Yerleşme yerlerinin seçiminde dikkat edilen hususlar
f) Tarımın özelliği (çiftçilik anlayışı) hayvan, vb.
g) Ticaret durumu (geçim kaynağı olarak)
h) Pazar durumu (iç, yakın ilçelerde vb)
i) Endüstrileşmenin etkileri – makinalaşma – insan işgücü
j) Mevsim farkının insan yaşamındaki etkileri
k) Geçime dayalı göç durumu
l) Ekonomik yardımlaşma (imece vb)
02- Toplumsal koşullar
a) Geçim kaynaklarına ve diğer etkenlere bağlı olarak sınıfsal yapı
b) Sınıflar arası ortak ölçü (kıstas) ilişkiler
c) Aileler arası ilişki ve aile nüfus durumu; evlenenler, ayrılma durumu.
d) Ölümler, hastalıklar, sağlık koşulları
e) İşgücü değerlendirilmesi
f) Kadın erkek durumu (ailede yönetim) kadın görevleri, erkeğin görevleri
g) Miras durumu
h) Çevrede gençlerden beklenen davranışlar, gençlerin yaşlılardan bekledik-
leri
i) Toprak ağalığı, şeyhlik vb. durum
j) Zengin – fakir arasındaki yaşam farkı, anlayışları
k) Köylerin idaresinde etkili olma durumu: Fakir, Zengin, Ağa, vb.
l) Sınıfların devlet anlayışları. Devletten bekledikleri ve aldıkları.
m) İş sahibi olma eğilimi. Çalışmanın nasıl görüldüğü
03- Kültür Koşulları
a) Okuyanlara karşı tutum.
b) Okuma yazma durumu Kız-erkek.
c) Çevredeki eğitim kurumları
d) Çevredeki eğitimin öğrenci ve veliler üzerindeki etkisi
e) Siyasi parti ve Atatürk’e karşı düşünceleri.
f) Din ve mezhepleri, bunlara karşı tutum ve davranışları.
26
g) Daha iyi bir düzen için istekleri
04- Siyasal Koşullar
a) Mevcut siyasal anlayışları
b) Politikacılar hakkında düşünceleri.
c) Parti çalışmaları vb. durumların etkileri.
d) Dış ilişkilerin etkileri.
e) Milliyet anlayışları
f) Çevrede son zamanlarda meydana gelen devrimci eylem ve etkileri
g) Devrim anlayışları
h) 1965 sonrası cevreyi etkileyen devrimci şahıs, grup ve hareketler.
i) Sınıf mücadeleleri ve köylü kitlesinin bilinç seviyesi
j) Üretim dalları.
Sıkıyönetim Dönemi
01. Muhtıra Metni
02. Erim’in 23 Nisan Konuşması (balyoz)
03. Birinci “Erim Hükümeti”nin Programı
(Reform Kabinesi)
04. “Reform” tasarıları
05. Sıkıyönetim bildirileri ve açıklamaları
06. İkinci “Erim hükümeti” Programı (2 Erim Kabinesi)
07. Reformlar
a) Asayiş Reformu
b) Adli Reformlar: Anayasa değişikliği (1961 Anayasası, Erim değişikliği) Gü-
venlik Mahkemeleri
c) İktisadi Reformları
d) Mali Reformlar
08. Melen hükümetinin programı (Melen Kabinesi)
09. Talu Hükümetinin Programı
10. Sunay’ın partilere “tartışmayı kesin!” ihtarı.
11. Önemli kanunlar (bu arada çıkmış olan)
12. ...
01. Kurtul Altuğ’un kitabı
02. Nadir Nadi’nin Kitabı: 27 Mayıs’tan 12 Mart’a
03. Yeni Ortam dergileri ve gazeteleri (Ortam’dan itibaren)
04. Askeri Yargı Usulleri Kanunu
05. Sıkıyönetim Kanunu
06. H. V. Velidedeoğlu –üç altı
27
Savunmalar
01. THKO Savunması
02. THKP-C Savunması
03. DDKO Savunması
04. TİP Savunması
05. KDP Savunması
06. Şafak Savunması
07. İsmail Beşikçi’nin Savunması
08. Dev-Genç Savunması
09. TÖS Savunması (Baykurt)
28